29.5 C
İstanbul
Pazar, Ağustos 3, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 29

Kendini Şarj Edebilen İlk Tam Hibrit Mazda Tanıtıldı

Elektriklileşmenin hız kazandığı bugünlerde, Mazda’nın küçük sınıftaki ürün yelpazesine yepyeni bir model daha eklendi.

Markanın ilk kendini şarj edebilen tam hibrit modeli Mazda2, Toyota Motor Corporation ile hali hazırda var olan işbirliğinin bir meyvesi olarak dikkat çekiyor.

EV modu, özellikle şehir içi sürüşlerde emisyon değerlerini sıfıra indirirken, sessiz ve pürüzsüz yolculuklara imkan tanıyor. 1490 cc hacmindeki benzinli motoru 93 HP, elektrikli motoru ise 59 kW güç üreten Mazda2 Hybrid, toplamda 116 HP güç verisine erişiyor. 0’dan 100 km/s hıza 9,7 saniyede ulaşan otomobilin son hızı 175 km/s olarak açıklanıyor.

WLTP normlarında 100 km’de 3,8-4,0 litre gibi etkileyici yakıt tüketim verilerine ulaşan küçük Mazda, gaza basılmadığında ve frenlemelerde ortaya çıkan kinetik enerjiyi yüksek performanslı bataryasında depolayarak harici bir şarja ihtiyaç duymuyor.

Normal sürüşlerde ise optimum performans için işletim sistemi, benzinli motor ve elektrikli motor arasında güç dağılımını akıllıca gerçekleştiriyor.

2022 İş Dünyasında Dijital Dönüşümün Yılı Olacak

Dijitalleşme, firmaların üretim yöntemleri, müşteri beklentileri ve iş yapış süreçlerini dönüştürerek değiştirdi. Bu dönüşüm sayesinde üretimden, pazarlamaya dayanan hizmet yolculuğumuz zamandan ve mekandan bağımsız aksiyon alma kabiliyetlerimizle birlikte büyük kazanımlar elde etti.

Markalar dijital dönüşümün neresinde

Dijital dönüşüme katkılarda bulunan yazılım ve teknoloji firması Dijital Gen olarak; iş hayatını kolaylaştıran yazılım ürünlerimiz ve hizmetlerimizle verimliliği arttırmayı hedefliyoruz. Ardından gelecek dönüşümle birlikte şirketler yeni ve hızla gelişen teknolojinin olanaklarını kullanarak stratejilerini geliştirmeli ve gerekli operasyonel süreçlerini maksimum verimlilikle geçirmelidirler.

Bu dönüşümün farkını anlayan ve dijital büyümeyi hedef haline getiren markalar ihtiyaç duydukları doğru teknolojik çözümleri süreçlerle harmanlayarak yeni iş modelleri geliştiriyor. Böylece mevcut pazarda dijital dönüşüme yön veren markalardan biri haline gelerek öncü olmayı başarıyorlar.

Dijitalleşme yaşam biçimi haline gelecek!

Teknoloji hizmetleri ve yazılım ürünleri ile iş yapış biçimlerini değiştirmeyi amaç edinen Dijital Gen, geliştirdiği çözümlerle markaların tam dijitalleşmesini destekliyor. Bu süreçte istikrarlı davranan markalar ise şirket kültürünü besleyerek dijitalleşmeyi yaşayış biçimleri haline getiriyor.

Dijital Gen’in geliştirdiği teknolojik çözümler tam da burada devreye giriyor. İş hayatını kolaylaştıran yazılım ve teknoloji hizmetleri konusuda hızla yol alan markalardan biri olarak Dijital Gen’in geliştirdiği özel ürün ve hizmetler ise şu şekilde; Yapay zeka çözümleri, 3D Hologram Fan teknolojisi, VR & AR çözümleri, E-Gen (Mobil E-Ticaret), Gen2B (Bayi Yönetim Sistemi), GenBot (Online Sorgu), GenPort (Anlık Bilgi ve Raporlama), GenPoint (Saha İş Takip), GenCheck (Anlık Süreç Takip) ve GenWarn (Uyarı ve Öneri)

Şişecam’a Sürdürülebilir İnovasyon Ödülü

Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer alan Şişecam,“V-Block Anti-Mikrobiyal Kaplamalı Cam Ev Eşyası” ürünleriyle ‘Sürdürülebilir İş Ödülleri’nde “Sürdürülebilir İnovasyon-Ürün” kategorisinde ödüle layık görüldü. Şişecam, ödül kazandığı “V-Block Teknolojisine Sahip Anti-Mikrobiyal Kaplamalı Cam Ev Eşyası” ürünleriyle cam yüzeyler üzerinde sağlığa zararlı organizmaların barınmasını ve çoğalmasını engelliyor. Bu sayede maksimum hijyen ile virüs ve bakterilerin cam yüzeylerden temasla bulaşma riskini azaltıyor.

Cam ve kimyasalların tüm ana dallarında faaliyet gösteren ve 14 ülkede, 22 bin çalışanıyla, 3 milyar dolarlık satış gelirine sahip olan Şişecam, Sürdürülebilirlik Akademisi’nin bu yıl 8’incisini düzenlediği ‘Sürdürülebilir İş Ödülleri’nde“Sürdürülebilir İnovasyon-Ürün” kategorisinde kazanan oldu. Sürdürülebilirliği operasyonlarının odak noktası ve iş modelinin temel unsuru haline getiren Şişecam; karbon yönetimi, sürdürülebilir inovasyon, sosyal etki ve sürdürülebilirlik iletişimi projeleriyle katıldığı ve bu yıl 15 kategoride verilen Sürdürülebilir İş Ödülleri’nde4projesinin tamamıyla finale kaldı.Şişecam, Paşabahçe markasıyla tüketici ile buluşturduğu “V-Block Anti-Mikrobiyal Kaplamalı Cam Ev Eşyası” ürünleriyle“Sürdürülebilir İnovasyon-Ürün”ödülünü almaya hak kazandı.Dijital ortamda gerçekleştirilen törende ödülü Şişecam Sürdürülebilirlik Direktörü Bahar Güçlüsoy aldı.

7/24 hijyen sağlayan bir anti-mikrobiyal kaplama teknolojisi

Sürdürülebilirliği operasyonlarının odak noktası yaparak, iş yapış modelinin temelindeki bir unsur olarak gören Şişecam, cam sektörünün tüm ana dallarında ve kimyasallar sektöründe faaliyet gösteriyor. Şişecam, sürdürülebilirliği CareFor Next Sürdürülebilirlik Stratejisi çerçevesinde 3 ana temel üzerine önceliklendiriyor. “Gezegen”, “Toplum” ve “Yaşam” odaklarından oluşan bu strateji çerçevesinde yatırım kararlarını yürütüyor.Tüm paydaşlarına çeşitlilik ve kapsayıcılık ilkeleriyle yaklaşmayı ve aynı zamanda dijitalleşmeyi teşvik eden Şişecam, iklim değişikliğine olumsuz etkisi olmayan operasyonlar sürdürmeyi hedefliyor.Birçok farklı sektöre sağlıklı ürün sağlama sorumluluğu ile ArTeGe donanımını kullanan Şişecam, dünyada bir ilki gerçekleştirerek virüs ve bakterilere karşı %90 – %99,5 arasında etkili 7/24 hijyen sağlayan bir anti-mikrobiyal kaplama teknolojisi olan V-Block’u geliştirdi.V-Block Teknolojisi ile geliştirilen cam ev eşyası ürünleri, Türkiye’nin yanı sıra İngiltere, İspanya, Portekiz, Rusya ve Irak’ın da arasında olduğu toplam 30 ülkede tüketicilerle buluştu. V- Block ürünlerinin fiyatlaması ise kâr amaçlı değil, toplum sağlığına fayda yaratma misyonuna uygun şekilde hayata geçirildi.Cam yüzeyleri kaplayarak, sağlığa zararlı organizmaların cam yüzeyde barınmasını ve çoğalmasını engelleyen bu teknoloji, sağladığı maksimum hijyen ile virüs ve bakterilerin cam yüzeylerden temasla bulaşma riskini azaltıyor.

Sürdürülebilir İş Ödülleri, kurumların ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerini proaktif olarak ele alıp yöneterek önemli etkiler yaratmış projelerini öne çıkarmak ve geniş kitleler ile paylaşmak; bu projelerin rol model olmasını sağlayarak değişimi teşvik etmek ve sürdürülebilir iş modellerine geçişi hızlandırmak amacıyla veriliyor. Sürdürülebilir İş Ödülleri’ne büyük şirket, KOBİ, start-up ve belediyeler dahil tüm kuruluşların başvuruları kabul ediliyor ve başvurular alanında yetkin akademisyen ve uzmanlardan oluşan jüri tarafından değerlendiriliyor.

Şişecam, 2019 yılında daSürdürülebilir İş Ödülleri kapsamında Türkiye’nin en kapsamlı sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk projelerinden biri olan “Cam Yeniden Cam” projesiyle “Sosyal Etki” kategorisinde ödüle layık görülmüştü.

Akkuyu NGS Sahasında 1’inci Ünitenin Pompa İstasyonunun Temeli İnşa Ediliyor

Mersin’de yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) 1’inci güç ünitesine ait pompa istasyonunun temel plakasının yapımına başlandı.

Yaklaşık 400 kişinin katıldığı çalışmalar kapsamında, tesiste kalıp güçlendirme ve montaj çalışmaları devam ediyor. Nükleer santralin ana teknolojik atölyelerine deniz suyu temin etmek için tasarlanmış bir yapı kompleksi olan pompa istasyonu, Akkuyu NGS’nin hidrolik sahil yapılarının modern yüksek teknoloji sisteminin bir parçası olma özelliği taşıyor. Santralin her bir güç ünitesi için birer tesis olmak üzere, toplamda 4 pompa istasyonu inşa edilecek.

Pompa istasyonun temel plakasının döşeme derinliği deniz seviyesinin 16,5 metre altında bulunuyor. İnşaat, deniz suyunun basıncına dayanabilmesi için 1 metre kalınlığında, duvarları 3 sıra özel bağlantı elemanı (ankraj bağlantısı) tarafından güvenilir bir şekilde tutulan beton diyaframların koruması altında yapılıyor. Diyaframların duvarlarında her birinde 128 adet olan 3 sıra bağlantı yer alıyor. Toplamda ise, 384 adet ankraj bağlantısı bulunuyor. İstasyon binasının yer üstü kısmının yüksekliği 11 metreyi aşarken, ana teknolojik ekipman ve su alma kısmı da yer altına yerleştirilecek.

Konuyla ilgili konuşan AKKUYU NÜKLEER A.Ş Genel Müdür Birinci Yardımcısı ve NGS Yapı İşleri Direktörü Sergei Butckikh, şunları söyledi: “1’inci ünitenin pompa istasyonu için kazı çalışmaları geçen yılınAralık ayında başlamıştı. Yapı çukuruna başlamadan önce bir dizi hazırlık çalışması yapıldı. Bunlar su alanının doldurulması, çevre duvarlarının inşası, fırtınalardan korunmak için deniz dolgusu oluşturulması idi.  Sonrasında 22 metre derinliğinde bir temel çukuru kazıldı ve tabanına -16,5 m seviyesine kadar beton zemini şeklinde temel atıldı. Şimdi hazırlık aşamasından pompa istasyonunun doğrudan yapımına geçtik. Binanın temel plakasına yaklaşık 30 bin metreküp beton dökülecektir. İnşaatın zorluğu açısından, tesis küçük bir hidroelektrik santralinin inşası ile karşılaştırılabilir.Bu nedenle pompa istasyonu projesinin detaylandırılması, nitelikli Rus ve Türk mühendislerden oluşan bir ekibin ciddi çabalarını gerektirdi.İnşaat en ileri teknolojileri kullanılarak gerçekleştiriliyor.” Akkuyu NGS’nin 2’nci güç ünitesinin pompa istasyonunun temel plakasının inşaatına ise, gelecek yılın başında başlanacak. Aynı noktada, ana soğutma pompaları için karmaşık konfigürasyonlu su hattı da döşenecek. Bu işlem için, işin gerekli doğrulukta yapılmasını sağlayacak özel bir kalıp kullanılacak.

Suyun Geleceği İçin Kullanılmış Yemeklik Yağlar Petrol Ofisi İstasyonlarında Toplanıyor

Petrol Ofisi, Biyodizel Sanayi Derneği işbirliği ile suyun geleceğine sahip çıkıyor. İşbirliği kapsamında seçili Petrol Ofisi istasyonlarında kurulan özel noktalarda biriktirilecek kullanılmış yemeklik yağlar, Biyodizel Sanayi Derneği koordinasyonu ile lisanslı atık bitkisel yağ toplayıcılar tarafından toplanıp, geri dönüşüm tesislerine ulaştırılıyor. Böylece hem temiz su kaynakları korunuyor hem de ekonomiye katkı sağlanıyor.

Yapılan araştırmalara göre; her 1 litre kullanılmış yemeklik yağ, yaklaşık 1 milyon litrelik içme suyunu kirletebiliyor. Türkiye’de yıllık 2 milyon ton bitkisel yağ tüketiliyor ve bunun kızartma yağları gibi tüketilmeyen bölümünü ise her 100 kişiden 90’ı lavaboya dökerek atıyor.

İstasyonlarda toplanacak kullanılmış yemeklik yağlar biyodizele dönüştürülecek

Petrol Ofisi ve Biyodizel Sanayi Derneği’nin gerçekleştirdiği iş birliği, bu önemli soruna yönelik çözümlere bir yenisini daha ekliyor. “Suyun geleceği için kullanılmış yemeklik yağlar Petrol Ofisi’ne” çağrısı yapılan proje kapsamında, hem duyarlı vatandaşların katılımı hem de toplama kolaylığı açısından, yaşam alanlarına yakın şehir içi istasyonlar seçildi. Proje kapsamında tüketiciler kullanılmış yemeklik yağlarını, biriktirdikleri kapalı kaplarla birlikte seçili Petrol Ofisi istasyonlarında özel olarak oluşturulan toplama noktalarına atabilecekler. Bu noktalarda biriken yağlar, Biyodizel Sanayi Derneği koordinasyonu ile düzenli olarak toplanarak, sonraki süreçte biyodizele dönüştürülecek.

Toplanan yağlarla, yaklaşık 2.2 milyon kişinin içme suyunun temiz kalması sağlanacak

Petrol Ofisi’nin 31 istasyonunda başlatılan proje kapsamında yıllık yaklaşık 45 bin litre kullanılmış yemeklik yağın toplanması hedefleniyor. Petrol Ofisi istasyonlarında toplanacak kullanılmış yemeklik yağlarla yaklaşık 2.2 milyon kişinin içme suyunun temiz kalması sağlanacak. Öte yandan toplanacak yağların biyodizele dönüştürülmesi ile birlikte hem karbon salınımı hem de ülke ekonomisine ikincil kazanımlar da sağlanacak.

“Geleceğe katkı sağlamak, en önemli hedeflerimiz arasındadır”

Petrol Ofisi’nin bu topraklarda doğmuş ülkenin en önemli değerlerinden biri olarak attığı her adımda müşterisine, topluma, bayi ve paydaşlarına fayda üretmeyi, katkı sağlamayı hedeflediğine vurgu yapan Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper “Milli değerler üzerine kurulmuş bir şirket olarak, bulunduğu sektörlerin lideri olarak, Türkiye’nin en büyük 3 şirketinden biri olarak ‘geleceğe katkı sağlamak’ da, en önemli hedeflerimiz arasındadır. Biyodizel Sanayi Derneği ile gerçekleştirdiğimiz işbirliği de, bu temel yaklaşımımızın güzel bir örneğidir. Bugün dünya gündeminin büyük bölümünü her ne kadar pandemi kaplasa da, temiz su konusu küresel çapta en önemli sorunlardan biridir. Biz, ‘Petrol Ofisi istasyonları, birer hizmet merkezidir’ diyoruz. Dolayısıyla böylesine önemli bir konuda, böylesine doğru bir çözüme de hizmet etmekten, katkı sağlamaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.

“Döngüsel Ekonomi Alanında Örnek Bir Proje”

Evlerde biriktirilen kullanılmış yemeklik yağların çevreye zarar vermeyecek şekilde geri dönüşümünün sağlanacağını dile getiren Biyodizel Sanayi Derneği Başkanı Selçuk Borovalı, projenin döngüsel ekonomi alanında örnek olacağını belirtti. Selçuk Borovalı sözlerine şöyle devam etti: “Biyodizel Sanayi Derneği ve Petrol Ofisi iş birliği ile hayata geçecek proje ile toplanacak bitkisel atık yağlar, biyodizele dönüştürüldükten sonra ithal ikamesi yaratacak. Türkiye’nin ulaşımında karbon ayak izinin azaltılması, yenilenebilir enerjinin payının arttırılmasına imkân tanıyacak. Ülkemizin sıfır atık hedefine bir adım daha yaklaşacağımız bu süreçte, çevre ve insan sağlığının korunmasına da katkı sağlanacak” dedi.

Türkiye İhracat ve Turizmle Şaha Kalkacak

Beşinci İstanbul Ekonomi Zirvesi “Yeşil Ekonomi” ana temasıyla Kalyon PV ana sponsorluğunda Çırağan Sarayı’nda gerçekleşti. Zirveye Devlet Eski Bakanı, İstanbul Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkanı Kürşad Tüzmen, İstanbul Ekonomi Zirvesi İcra Kurulu Başkanı Abdullah Değer ev sahipliği yaptı.

Devlet Eski Bakanı, İstanbul Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkanı Kürşad Tüzmen ve İstanbul Ekonomi Zirvesi İcra Kurulu Başkanı Abdullah Değer’in ev sahipliği yaptığı zirvenin açılışı Türkiye’nin ve dünyanın genel durumuna yönelik bir dakikalık tanıtım filmi ile başladı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye Turizm Geliştirme Ajansı (TGA), Türkish Cargo, Koluman Otomotiv Endüstri A.Ş., Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Borusan Otomotiv BMW, Mercedes Benz Türk, Mersin Tarsus Tarımsal Ürün İşleme İhtisas ve Organize Sanayi Bölgesi (TÜİOSB), Sanofi Sağlık Ürünleri, Zorlu Enerji, Pekhan İnşaat, Acarsan Holding ve AEB Hukuk’un destek ve sponsorluğunda gerçekleşen 5.İstanbul Ekonomi Zirvesi ile yeşil ekonomiye yön verildi. Açılış konuşmalarını ise İstanbul Ekonomi Zirvesi İcra Kurulu Başkanı Abdullah Değer, İstanbul Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkanı Devlet Eski Bakanı Kürşad Tüzmen, Romanya Enerji Bakanı Virgil Popescu, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle,  Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı FiruzBağlıkaya,  Özbekistan Cumhuriyeti Yenilikçi Kalkınma Bakanı Ibrokhım Abdurakhmonov, Karadağ Parlamento Başkanı Aleksa Becic, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Risk ve Uyum Başkan Yardımcısı ve Riskten Sorumlu Başkan Annemarie Straathof yaptı.

Dünyayı kurtarma iddiası olanların buluşma noktası

Zirvenin açılışında konuşan İstanbul Ekonomi Zirvesi İcra Kurulu Başkanı Abdullah Değer “Bugün burada 5. Ekonomi Zirvesi’ni düzenlemekten gurur duyuyorum. Bizim misyonumuz dünyayı kurtarmak değil. Ancak dünya var olduğundan beri yaşanabilecek tüm sıkıntılarla karşılaştık. Son 100 yıldaki endüstriyel ve insanların dünyayı yanlış kullanmasından kaynaklı doğaya çok zarar verdik. Bundan sonraki yüzyılda gelecek nesillere çok daha iyi bir dünya bırakabiliriz. İstanbul Ekonomi Zirvesi’nin, dünyayı kurtarma gibi bir iddiası yok ama, dünyayı kurtarma iddiası olan insanları buluşturma iddiası var” dedi.

İstanbul Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkanı Devlet Eski Bakanı Kürşad Tüzmen gelişmekte olan ülkelerin kolay kolay Yeşil Ekonomi bilincine geçemediğini aktararak “Müsteşarlık dönemimde dolar bizim paramız ama sizin sorununuz denmişti. Bugün geldiğimiz noktada bunun gerçek olduğunu görüyoruz. Ama inanıyorum ki hükümetimiz elinden geleni yaparak, bu sorunları aşacak. 2015’te imza atılan Paris Anlaşması’nda, 1.5 derece emisyon sıcaklık artışı sınırlandırılması getirildi. Ancak Glasgow’da yapılan toplantıda bu hedefe ulaşmak için yüzde 80 uzakta olduğumuz fark edildi. Gelişmiş ülkeler de bu taahhütleri yerine getiremedi. Ülkeler özveri ile bu konuya ağırlık verirse bu konunun üstesinden gelebiliriz. Türkiye olarak iki şahlanan atımız var bunlar; ihracat ve turizm. Bizler ekonomide, ihracat ve turizm kaynaklarımızı kullanarak Yeşil Ekonomi’ye kaynak sağlayabiliriz” açıklamasında bulundu.

Halklarımızın geleceği için birlikte çalışmalıyız

Romanya Enerji Bakanı Virgil Popescu’da konuk olduğu günde önemli açıklamalarda bulundu. İstanbul Ekonomi Zirvesi’nde olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getiren Popescu “Bugün İstanbul Ekonomi Zirvesi’nin 5.sini birlikte yapıyoruz. Halklarımızı daha mutlu bir geleceğe taşımak ve enerji güvenliği için, global enerji sektöründe ilerlemek, daha gelişmiş teknolojiler kullanmak için beraber çalışmalıyız” dedi. Popescu, Türkiye ile olan iş birliği çalışmalarının oldukça önemli olduğunun altını çizerek “Romanya ve Türkiye enerji alanında birlikte çalışmaya ve stratejik ortak olmaya, halklarımızın geleceği için mecburdur” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin karbon emisyonu yüzde 1

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) İsmail Gülle İstanbul’un ürettiği katma değerle ekonomi ve ticaretin başkenti konumunda olduğunu söyledi. Yeşil Ekonomi’nin her geçen gün daha da önem kazandığının altını çizen Gülle “Bugünkü kaynaklarımızın gelecek nesillere kayıpsız bir şekilde aktarımını sağlamayacak yegâne unsur; Yeşil Ekonomi. Yeşil ekonomi ile mevcut kaynakların etkin kullanımının yanı sıra kullanım sonrası ortaya çıkan tüm atıkların da verimli kullanımı son derece önemli bir süreç” dedi. Gülle küresel karbon emisyonuna dair veriler de paylaşırken sözlerine şunları ekledi: “Küresel karbon emisyonu rakamlarını incelediğimizde, en çok emisyon üreten ilk 3 ülke olan; Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Hindistan’ın toplam emisyonun yarısından fazlasını tek başına gerçekleştirdiklerini görüyoruz. Küresel karbon emisyonunda Türkiye’nin payı ise sadece yüzde 1. Son raporlara göre, dünyanın en zengin ülkelerinin yaşam tarzları ve tüketim alışkanlıklarında köklü bir değişiklik olmazsa, mevcut hedeflere ulaşabilmemiz adına çok daha ağır önlemler alınması gerekecek. Dünyada kişi başına karbon salınımı 4,9 ton iken, Bazı gelişmiş ekonomiler, bu ortalamanın şu anda bile 2, hatta 3 katından fazla kişi başı karbon salınımı gerçekleştiriyorlar. Bugün geldiğimiz noktada, küresel ekonomi ve ticaretten istedikleri seviyede paya ulaşan ülkelerin, bir anda gelişmekte olan ülkelere sıfır karbona geçişi tavsiye etmeleri, zorlu bir süreci beraberinde getirmektedir.

Pandemi gelecek nesilleri etkileyecek

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı FiruzBağlıkaya yaptığı konuşmada Covid -19 pandemisinin ekonomik süreçlere yansımalarını değerlendir. Bağlıkaya “Son iki yılda yaşadıklarımız bize, bildiklerimizi gözden geçirerek ve yanlışlarımızla yüzleşmemiz gerektiğini gösterdi. Bir araya gelerek ortak aklı oluşturmak, birlikte paylaşarak çoğaltmak, bu dönemin en önemli kazancı olacak. İki yıldan bu yana insan sağlığından sosyal yaşama, politikadan ekonomiye kadar, hayatımızın her alanını zorlayan bir süreçten geçiyoruz. Salgın tüm dünyayı hazırlıksız biçimde yakalarken bildiğiniz gibi birçok alanda da önemli değişimlere neden olduk. Sonuçları itibariyle adeta bir milat teşkil eden bu olağanüstü süreç ekonomideki geleneksel bakış açıları ile klasik teori ve uygulamaların sorgulanmasına da yol açtı. Bu süreç ayrıca yönetim ve tüketim alışkanlıklarında da büyük dönüşüm ve farklılaşmaları beraberinde getirdi. Pandemi aynı zamanda dünyamızı geleceğimizi, çocuklarımızın yarınlarını etkileyecek” dedi.

Karadağ Parlamento Başkanı AleksaBecic de yeşil ekonominin her fırsatta tartışılması gerektiğini söyledi. “Türkiye ve İstanbulla ilişkilerimiz çok yüksek seviyede ve bizim için tarihi bir önem taşıyor” diyen Becic “Ülkemizin Merkez Bankası Başkanının da burada bulunmasıyla bağlarımızın güçlenmesine katkıda bulunmasını sağlayacağımıza inanıyorum. Ekonomik ilişkileri ve yakınlaşma politikalarımızı daha da geliştireceğiz” dedi.

“Enerji verimliliğine dikkat çekmek istiyoruz”

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Risk ve Uyum Başkan Yardımcısı ve Riskten Sorumlu Başkan Annemarie Straathofda, sermaye zeminini son 5 senenin başarısından güç alıp yeşil finansı artırarak yüzde 40’a getirdiklerini ifade etti. Annemarie Straathof 2022 yılında tavsiye listelerini açıklayacaklarını söyleyerek; Türkiye’nin karbonsuzlaştırma konusunda önemli adımlar attığını belirtti. Straarthof, şunları söyledi: “Enerji verimliliği konusunda dikkat çekmek istiyoruz. Kümülatif sera gazının emisyonlarında azalma hedefliyoruz. Çalışmalarımız Paris Sözleşmesi ve iklim değişikliğiyle ilgili alanlara paralel gitmektedir. İklim krizi yüzyılımızın en büyük felaketi ve aciliyeti kesindir.

Madencilik Sektörü Tüyap’ta Gerçekleşti

Madencilik sektörü 9. kez aynı çatı altında buluştu. Sektörün Avrasya’da düzenlenen en kapsamlı buluşması Maden Türkiye 2021, 9 Aralık tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal, İMMİB Başkanı Aydın Dinçer, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle ve Tüyap Fuarcılık Grubu İcra Kurulu Başkanı Zeynep Ünal Öztop’un konuşmalarıyla kapılarını açtı.

KOSGEB ve Ticaret Bakanlığı destekleriyle düzenlenen fuar, yurt içinden ve yurt dışından nitelikli firmaların katılımı ile sektör profesyonellerini bir araya getirdi. 91 ülkeden aldığı ziyaretçi kaydı ile bu yıl da sektör profesyonellerinin tercihi olan fuar, Tüyap’ın geliştirdiği dijital çözümlerle etki alanını genişletecek. Katılımcı firmalar ve ziyaretçiler online iş ağı platformu Business Connect Programı üzerinden dijital ortamda fuar sırası ve sonrasında bir araya gelerek uzun soluklu iş birlikleri kurabilecek.

“Otomasyon ve temiz enerji devrimi madencilik sektörünü etkileyecek”

Açılışta yaptığı konuşmada geçmişte emek yoğun bir sektör olan madenciliğin otomasyon süreci ile makineleşmenin yoğun olduğu sektörlerden biri haline dönüştüğünü vurgulayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, “Yerli teknoloji hamlesinde insansız maden projeleri başlatmamızın zamanı geliyor. Odaklanmamız gereken diğer konu da temiz enerjidir. Otomasyon ve temiz enerji devrimi yakın gelecekte madencilik sektörünü etkileyecek 2 önemli unsur olacaktır” dedi. Kalaycı şunları söyledi: “Madenciliğin istihdam yaratma potansiyeli güçlüdür, işsizliği önleyen, göçe engel olan bir sektördür. Sanayiye, tarıma, enerjiye girdi sağlayan madenciliğin etkin bir planlama ve denetimle yapılması gerekir. Sektörün GSMH içerisindeki payı maalesef yüzde 1’ler civarında… Bu oranı artırmak zorundayız. Madenlerimizi ‘Önce insan, sonra çevre ve madencilik’ parolasıyla işletmeye alıp hammadde şeklinde ihraç etmek yerine, ürüne dönüştürmek temel yaklaşımımız olmalıdır. Sektörün pandemiyle birlikte otomasyon ve temiz enerji devrimine odaklanması gerekiyor. Daha fazla maden üretimi için daha az insan daha fazla makinenin öne çıktığını görüyoruz. Dünyada insansız maden vizyonlarına rastlıyoruz. Bu sürecin farklı aşamalarıyla gelişimini sürdürdüğünü görüyoruz. OSB kümeleşmesi, önemli üniversiteler ve mekatronik bölümleriyle verimli çalışmalar yapmamız şart. İşçi başına üretimi artırırken makineyi daha çok çalıştırmayı planlamalıyız. Bunu madenlerde dijitalleşme ve otomasyon stratejisi olarak görmeliyiz. Madencilikle otomasyonu birleştirmeli, temiz enerjiye odaklanmalıyız. Temiz enerji devrimi ile birlikte birçok madeni daha çok üretmek zorunda kalacağız.

“Türkiye, Avrasya bölgesinin ticaret merkezi olma konumunu güçlendirdi”

Madencilik sektörünün temsilcilerini 9’uncu kez aynı çatı altında buluşturmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını belirten Tüyap Fuarcılık Grubu İcra Kurulu Başkanı Zeynep Ünal Öztop “Tüyap ailesi olarak 500’ü aşkın ekip arkadaşımız, 42 yıllık deneyimimiz ve iş birliği yaptığımız meslek örgütlerinin desteğiyle pandemide yaşanan zorlukları aşmayı başardık. Ağustos ayından bu yana fuar takvimimizde hiçbir aksama olmadan 27 fuara ev sahipliği yaptık. Fuarcılık sektörü küresel fuarcılık endüstrisiyle kıyaslandığında özellikle Avrupa Birliği ülkelerine göre hızla toparlandı. Fuarlarımızla Türkiye’nin Avrasya bölgesinin önde gelen ticaret merkezi olma konumunu koruduğunu hatta daha da güçlendiğini gözlemledik. Bugün madencilik sektörünün temsilcilerinin heyecanla beklediği fuarımızda 27 ülkeden 529 katılımcı firma ve firma temsilciliğini ağırlıyoruz. 2018 yılındaki fuarda bu sayı 448’di. Ziyaretçi kaydı alınan ülkelerimiz 69’dan bu sene yüzde 24 oranında artarak 91’e ulaştı. Fuarımız gerek firma çeşitliliği gerekse temas kurduğu coğrafi çeşitlilikte istikrarlı büyümesini sürdürüyor” dedi.

“Fuarlarımız ihracatımıza sürdürebilirlik kazandıracak”

Pandemiyle geçen 2020’nin ardından 2021’in ihracattaki başarısıyla ekonomi için unutulmaz bir dönem yaşattığına dikkat çeken TİM Başkanı İsmail Gülle “Bu dönemde ihracat rekorları kırarak 2021’i unutulmaz hale getirdik. İhracat ailesi Türkiye’nin umudu ve gururu oldu. 2022’nin ihracat hedefini 2021’de, 2022’nin hedefini de 2023’te gerçekleştireceğiz. Türkiye üretimini ve ihracatını aksatmamanın karşılığını aldı. Kasım ayında 21,5 milyar dolarlık rakamlara ulaştık. Elde ettiğimiz son rakamlarla ihracat seviyemizin 25 milyar dolar seviyesinde olduğunu gördük. Bunu sürdürülebilir kılmamız ülkemiz için çok önemli. 2026’da 300 milyar dolarlık hedef koymuştuk” dedi.

Enerjisa Enerji, Eşarj’daki Hisselerini Yüzde 94’e Yükseltti

%20’si halka açık ve ana sermayedarları Sabancı Holding ve E.ON SE olan elektrik dağıtım ve perakende satışında Türkiye’nin lider şirketi Enerjisa Enerji, Türkiye’nin ilk ve en hızlı elektrikli şarj istasyonu ağı Eşarj hisselerindeki çoğunluk payını yüzde 94’e çıkararak yatırımlarına bir yenisini daha ekledi.

Enerjisa Enerji, 2018 yılında sürdürülebilir ve çevreye duyarlı gelecek kurma misyonu doğrultusunda çoğunluk hisselerine sahip olduğu Eşarj’ın %14 hissesini daha 42,4 milyon TL karşılığında devralarak çoğunluk hisse payını arttırdı.

Enerjisa Enerji CEO’su ve Eşarj Yönetim Kurulu Başkanı Murat Pınar konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada: “Öncelikle Enerjisa Enerji olarak e-mobilite konusunu Türkiye’de ilk kez gündemine alan enerji şirketlerinden biri olmaktan gurur duyduğumuzu ifade etmek isterim. Bugün de 2018 yılından beri çoğunluk hisselerine sahip olduğumuz Eşarj ‘daki payımızı artırarak şirketin yüzde 94’üne sahip olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Dünyada hızla büyüyen ve ülkemizi de etkileyecek olan e-mobilite sektörü için de Eşarj ile hazırlıklarımızı yapıyoruz ve sektöre ana iş kollarımızın dışında da öncülük etmeye devam ediyoruz. Paris İklim Anlaşması’nı ülkemizin de imzalaması ile birlikte Türkiye’deki sürdürülebilirlik bakış açısı ve özel sektörün sorumlulukları da değişecektir. Biz de bu noktada yenilenebilir kaynaklardan dağıtık üretim, verimlilik, yeşil enerji ve depolama gibi sürdürülebilirlik ve teknoloji odaklı ürünlere yatırım yapıyoruz. E-mobilite de bu alanlardan biri ve elektrikli araç sayısının gelecek 10 yıl içerisinde ülkemizde 1 milyona ulaşması bekleniyor. Eşarj olarak biz de hem ülkemiz hem müşterilerimiz için önümüzdeki dönemde hız kesmeden istasyon sayımızı arttırarak Türkiye’nin şarj istasyonu alt yapısını en hızlı şarj istasyonlarımız ile örmeye devam edeceğiz” dedi.

Görüntü İşleme Projesi ile İş Kazalarını Analiz Edecek

Borusan Mannesmann, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarına yeni bir boyut kazandırıyor.2021 yıl sonunda hayata geçecek İş Sağlığı Güvenliği (ISG)ve Görüntü İşleme Projesi ile kural ihlallerinin, tehlikeli senaryoların ve kaza ihtimallerinin tespiti gerçekleştirilecek ve bu durumlar analiz edilecek. Projenin ilerleyen fazlarında sızıntı, yangın gibi daha çok çevresel problem de algılanabilecek.

Borusan Grup şirketlerinden, Türkiye çelik boru pazarının lideri Borusan Mannesmann daha güvenli ve sağlıklı iş ortamı yaratmak ve yaralanmaları önlemek için hayata geçirdiği projelere bir yenisini ekliyor.Borusan Mannesmann, İSG ve Görüntü İşleme Projesi ile iş sağlığı ve güvenliği için yapılan kontrolleri, kural ihlallerini, kazaya ramak kala durumları, tehlikeli senaryoları ve iş kazalarını tespit edecek ve bu durumların yaşanmaması adına olayların analizini gerçekleştirecek. Yazılım, makina öğrenmesi ile kendini sürekli geliştirecek ve yaşanan kazalarla riskli durumları daha başarılı yakalayacak.Yakalanan her bir vaka İSG birimine bildirilecek ve ilgili aksiyonlar hayata geçirilecek.2021 yılının ikinci çeyreğinde ilk analizler ve ön çalışmalarla başlanan projenin yıl sonunda hayata geçmesi planlanıyor.

350’den fazla kamera kullanılacak

Yapay zeka, makina öğrenmesi ve görüntü işleme teknolojilerinin kullanıldığı projede 10 kamerada demolar ve pilot çalışmaları başlamış durumda. Çalışmaların başarıyla tamamlanmasıyla birlikte geri kalan tüm tesis ve kameralara sistemin entegrasyonu sağlanacak. Borusan Mannesmann’ın tüm tesislerindeki İSG birimleri, IT ve Endüstri 4.0 ekibinin yer aldığı projenin ilk 3 yılında 100, tüm fazları tamamlandığında ise toplamda 350’den fazla kameranın kullanılması planlanıyor.

Proje, ilerleyen fazlarda yangın, yağ sızıntısı gibi çevresel problemleri de algılama şansını yaratması nedeniyle son derece değerli bir hale geliyor.

İş sağlığı ve güvenliği konusunda ciddi çalışmalar yürüten Borusan Grubu, bu kavrama sürdürülebilirlik stratejilerinden biri olan insan başlığının altında da yer veriyor. Borusan’ın geçtiğimiz aylarda hem farkındalık yaratmak hem de bu konuya verdiği önemi vurgulamak amacıyla yayınladığı “İş Sağlığı ve Güvenliği” manifestosu “İşte Sağlık ve Güvenlik Budur” mottosuyla yürütülen proje, “Güvenle Yanında Olma İşte Budur” söylemi ile uygulamaya alındı.

Güvenlik standartlarına uygun bir şekilde çalışıldığının, insan sağlığının ve can güvenliğinin en önemli değerler olarak görüldüğünün, düzenli sağlık denetimiyle meslek hastalıklarını önlemeye çalışıldığının altını çizen manifesto ile İSG’ye verilen değer ve önem bir kez daha vurgulanıyor.

Enerjinin Yıldızları ‘Çalışma Hayatının Yıldızları’ Oluyor

İstanbul Avrupa Yakası, Antalya ve Sivas’ta MEB ile belirlenen üç meslek lisesinde 2018 yılından itibaren başlatılan Enerjinin Yıldızları Projesi bugüne kadar 115 mezun verdi. Öğrencilere okul hayatı boyunca Yüksek Gerilim Laboratuvarı kurarak uygulamalı eğitim fırsatı sunan, staj ve burs imkânı tanıyan BEDAŞ, AEDAŞ ve ÇEDAŞ, profesyonel iş hayatının kapılarını da açtı. Elektrik dağıtım sektörünün öncü üç şirketinde çalışmaya başlayan mezunların sayısı 35’e ulaştı.

Enerji sektörünün nitelikli eleman ihtiyacına çözüm üretmek, Türkiye’nin istihdamına katkı sunmak hedefiyle Türkiye’de üç bölgede elektrik dağıtım hizmeti veren Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ), Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. (AEDAŞ) ve Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş. (ÇEDAŞ) tarafından başlatılan ‘Enerjinin Yıldızları Projesi’, sektöre peş peşe yeni yıldızlar kazandırıyor. Proje çerçevesinde İstanbul Avrupa Yakası, Antalya ve Sivas’taki 3 okulda Yüksek Gerilim Dalı oluşturulmasına destek veren ve söz konusu okullarda Yüksek Gerilim Laboratuvarı kurarak öğrencilere ‘uygulamalı’ eğitim fırsatı sunan, staj ve burs imkânı tanıyan BEDAŞ, AEDAŞ ve ÇEDAŞ, mezunlara çalışma hayatının da kapılarını açtı. Enerjinin Yıldızları Projesi’nin ilk mezunlarını verdiği 2019 yılından bu yana üç şirkette işbaşı yapan ‘yıldızların’ sayısı 35’e ulaştı.

ÇALIŞMA HAYATININ ARANAN ELEMANLARI HALİNE GELDİLER

2018 yılında elektrik dağıtım sektörünün öncü üç şirketi ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü ile yapılan protokol sonrasında İstanbul Avrupa Yakası’nda Bayrampaşa İnönü Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Antalya’da Kepez Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Sivas’ta ise Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde kurulan Yüksek Gerilim Dalı’ndan yetişen öğrenciler, çalışma hayatının aranan elemanları haline geldi.

Enerjinin Yıldızları Projesi ile bir yandan gençlerimizi mesleki eğitime yönlendirirken diğer yandan da Türkiye’nin istihdamına da destek vermeyi hedefliyorduk. İlk yıldan itibaren gördüğümüz ilgi ve ulaştığımız sayılar bizleri çok mutlu etti” diyen CK Enerji Regülasyon Direktörü Fidan Öztürk, “Projemizin uygulandığı okullarda Yüksek Gerilim Dalı’nı tercih eden öğrencilerin sayısı her geçen gün artıyor. 2020-2021 yılında 32’si İstanbul, 18’i Sivas ve 17’si Antalya olmak üzere 67 mezun verildi. 2018 yılından bu yana ise projemizde mezun olanların sayısı 115’i buldu. Mezun olan öğrencilerimizden 44 ‘ü İstanbul bölgesinde olup 24’ü BEDAŞ’ta işbaşı yaptı. Antalya’da mezun olan 37 öğrencimizin 6’sı AEDAŞ, Sivas’ta mezun olan 34 öğrencimizin 5’i ÇEDAŞ’ta çalışmaya başladı. Bazı mezunlarımız sektörde yer alan diğer firmalarda, bazıları da üniversiteye giderek eğitimlerine devam etme yönünde karar aldı” değerlendirmesinde bulundu.

136 YENİ YILDIZ GELİYOR

BEDAŞ’ın İstanbul Avrupa Yakası, AEDAŞ’ın Antalya, ÇEDAŞ’ın ise Sivas ayağında yürüttüğü Enerjinin Yıldızları Projesi’nde Yüksek Gerilim Dalı’nı tercih edenlerin sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor. 2021-2022 Eğitim-Öğretim yılında 11 ve 12. sınıflarda halen 136 öğrenci eğitim alıyor. Söz konusu 136 öğrencinin, 45’i İstanbul, 57’si Antalya ve 34’ü Sivas’ta eğitim görüyor. Mezun olup iş hayatına atılanlar açma-kesme, arıza onarım bakım, röle, trafo merkezi bakım gibi alanlarda istihdam ediliyor.

Arçelik ve Aspilsan Enerji’den Yerli Batarya Üretimi İş Birliği

Türkiye beyaz eşya sektörünün lideri Arçelik ile batarya tasarımı ve üretimi konusunda önde gelen markalardan biri olan ASPİLSAN, yapmış oldukları stratejik iş birliği anlaşmasıyla, küçük ev aletleri için ortak batarya tasarlayıp üretecek. Bu iş birliği ile yerli üretimin desteklenmesi ve ürün yerlileştirme oranının arttırılması hedefleniyor. Arçelik’in şarjlı dik süpürgesine batarya tasarımı yapılması ile iş birliği tüm şarjlı ürünlerle devam edecek.

Ev teknolojilerinde dünyanın önde gelen şirketlerinden biri olan Arçelik, batarya tasarımı ve üretimi konusunda Türkiye’nin en yetkin firması olan ASPİLSAN ile güçlerini birleştirdi. Bu kapsamda Arçelik, ASPİLSAN ile Türkiye’de üretilen küçük ev aletleri için ortak batarya tasarlayıp üretecek. ASPİLSAN ve Arçelik bu iş birliği ile yerli üretimi destekleyip ürün yerlileştirme oranını artırmayı planlıyor.

ASPİLSAN ile yürütülecek iş birliği kapsamında, batarya tasarımı ilk olarak yerli üretim oranı en yüksek seviyede olan şarjlı dik süpürge ürününde gerçekleştirilecek. Sonrasında da Arçelik’in tüm şarjlı ürünleri ile yerli üretim devam edecek.

Arçelik ve ASPİLSAN arasında gerçekleştirilen stratejik iş birliğini değerlendiren Arçelik Türkiye Genel Müdürü Can Dinçer “İki şirket arasındaki güven ve iyi niyete dayalı iş birliğimiz, yapılan anlaşma ile yepyeni bir platforma taşınıyor. Bu çerçevede, Türkiye’de üretilen küçük ev aletleri için ortak batarya tasarlayıp üreteceğiz. İthal ettiğimiz bu ürünlerin ülkemizde geliştirilmesi ve üretilmesi kritik komponentlerin yerlileştirilmesi yolunda önemli bir adım. Dış ticaret açığını azaltarak ülke ekonomisine hizmet edecek ve kayda değer bir katkı sağlayacaktır. Arçelik olarak bu tarz iş birliklerinin sayısını ve kapsamını geliştirerek endüstrimizin gelişimine destek olmayı sürdüreceğiz” dedi.

ASPİLSAN Enerji Genel Müdürü Ferhat Özsoy, Arçelik ve ASPİLSAN arasındaki bu önemli iş birliğine dair yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinden biri olan ASPİLSAN olarak şu ana kadar batarya üretiminin 2 fazını (Battery Management System-BMS (pil yönetim sistemi) ve Battery Pack (batarya paketleme) gerçekleştirdik. 2022 yılı itibarıyla üretimimizin en önemli ve katma değerli fazı olan cell (hücre) üretimini de gerçekleştireceğiz ve bu üretilen pillerimizi ilk olarak Arçelik için geliştirilecek bataryalarda kullanacağız. Yerli olarak üretilen pillerle paketlenecek bataryalarımız sayesinde nakliye sırasındaki karbon emisyonu azalacak ve enerji daha verimli kullanılacak. Bunun yanı sıra üretilecek piller küçük ev aletleri batarya sistemlerinde kullanılarak yerli üretim pil kullanımında şirketimiz öncü olacak ve bu konudaki dışa bağımlılık sorunumuza da çözüm olacak.

Arçelik Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Yalım Uzun, yapılan iş birliğinin her iki şirkete de çok faydalı olacağını belirterek, üretimi yerlileştirmenin sürdürülebilirlik anlamında da fayda sağladığını söylerken, ASPİLSAN Enerji Yatırım Projeleri Yönetim Ofisi Direktörü Nihat Aksüt ise bu projenin ülke açısından çok özgün ve kıymetli olduğunu belirtti.

Karşılıklı know-how paylaşımları ile ilerleyecek stratejik anlaşma, uzun soluklu bir iş birliğinin de ilk adımı olacak. Arçelik ve ASPİLSAN haricinde Türkiye’de Arçelik’e ODM üretimi yapan firmaların da bu işbirliğine ilerleyen dönemde dahil edilmesi amaçlanıyor.

Türkiye’nin İlk Elektromobilite Fuarı Sektör Temsilcilerince İlgiyle Karşılandı

Türkiye’de ilk defa gerçekleşen “Elektrikli ve Hibrit Araçlar Fuarı” e-drive TURKEY, tüketiciler ve sektör temsilcileri tarafından ilgiyle karşılandı.

Yenikapı’daki Dr. Mimar Kadir Topbaş Sanat ve Gösteri Merkezi’ndeki fuarda 4 gün boyunca elektrikli otomobiller, farklı ulaşım alternatifleri sağlayan araçlar, şarj operatörleri, altyapı sağlayıcıları, batarya ve ekipman üreticileri yerini aldı. Fuar boyunca gerçekleştirilen konferanslarda, kanaat önderleri ve sektör temsilcileri mikromobilite, elektrikli araçların geleceği, otonom sürüş teknolojileri, yenilenebilir enerji çözümleri, şarj altyapısı ve ekosistemi üzerine tecrübelerini aktardı. Fuara toplamda 2730 adet ziyaretçi katılırken, tüketiciler elektrikli araçları yakından deneyimleme fırsatı da buldu. Türkiye’nin ilk elektromobilite fuarı e-drive TURKEY, geçtiğimiz günlerde İstanbul, Yenikapı’da ziyaretçiler tarafından beğeniyle karşılandı.

Fuarda, elektrikli ve hibrit araç üreticileri, distribütörleri, şarj operatörleri, ekipman üreticileri, otonom sürüş ve araçlar arası iletişim sistemleri geliştiricileri bir araya gelirken, scooter ve bisiklet deneyim alanı ile otomobil deneyim alanı, ziyaretçilerin araçları aynı zamanda test edebilmesine de imkan tanıdı. Etkinlikte elektromobilite alanında faaliyet gösteren firmalar en yeni ürün, hizmet ve teknolojilerini sergilerken, doğaya saygılı elektrikli araçlar dünyasını tüm yönüyle günümüze taşıyan fuarda, e-drive TURKEY temasına uygun olarak basılı yaka kartı, katalog veya davetiye kullanımına yer verilmeyerek kağıt kullanımı sıfıra indirildi.

Konferans programı geleceğe ışık tuttu

Fuarla eş zamanlı olarak düzenlenen, 9 panel oturumunda toplam 45 değerli panelistin yer aldığı konferans bölümü de, projenin önemli bir parçası olarak dikkat çekti. Mikromobiliteden, ileri araç teknolojilerinde yerli işbirliği fırsatları ve yeni dönem araç teknoloji trendlerine, e-mobilite ve yenilenebilir enerjiden Türkiye’de şarj altyapısı, sistemleri ve istasyon ağına kadar geniş bir perspektiften e-mobilite sektörüne bakan konferans programı, dinleyicilerinin beğenisini kazandı.

4 günde 2730 kişi ziyaret etti

Fuarı, 4 gün boyunca 2730 kişi ziyaret etti. Pandemi şartları altında Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiklerini ifade eden Fuar Direktörü Burcu Uca “Fuarımıza katılan tüm ziyaretçilerimize, sektör temsilcilerine, kanaat önderlerine, bizlere destek veren ana sponsorumuz B-Charge’a ve katılım gösteren tüm markalara yürekten teşekkür ediyoruz. Önümüzdeki yıllarda çok daha geniş bir kitleye ulaşmasına kesin gözüyle bakılan, sürdürebilir ve ileri araç teknolojilerinde Türkiye’nin marka projesi haline gelmesi beklenen e-drive TURKEY 2022 için şimdiden çalışmalarımız başladı” açıklamasını yaptı.

Texaco Madeni Yağ Ürünlerinin Türkiye’deki İlk Üretimine Başladı

Petrol Ofisi, Petrol Ofisi ile Chevron Brands International (Chevron) arasında imzalanan anlaşma kapsamında Texaco® madeni yağ ürünlerinin üretimine başladığını duyurdu. Petrol Ofisi’nin Derince’deki madeni yağ fabrikasında üretilecek olan Texaco ürün yelpazesini, sentetik binek otomobil motor yağları, ağır vasıta motor yağları, gaz motoru yağları, hidrolik ve dişli yağları oluşturuyor.

Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, ilk Texaco üretiminin uzun vadeli bir işbirliğinin başlangıcını ve gelişimini işaret ettiğini vurguladı. Chevron Avrupa Genel Müdürü ve Küresel Denizcilik Yağları Genel Müdürü Pat McCloud ise, Türkiye pazarının Chevron için önemine ve bu iş ortaklığının genişletilmesinin, iki kuruluş arasındaki temeli 70 yıl öncesine dayanan işbirliğini daha da güçlendireceğine dikkat çekti.

Petrol Ofisi ve Chevron’un, Texaco markalı madeni yağların Türkiye’deki üretim, satış ve pazarlama faaliyetlerini kapsayan anlaşmasıEylül 2020’de imzalanmıştı. Sözleşme kapsamında, Chevron’un Texaco markalı madeni yağlarının satış ve pazarlaması, Türkiye’nin en geniş madeni yağ dağıtım ve satış ağının sahibi, pazarda iddialı büyüme planları ile öne çıkan Petrol Ofisi tarafından yapılacak. Anlaşma ile Texaco’nun dünyaca ünlü Havoline® ve Delo® markalı ürünleri de Türkiye’de üretilip satılacak.

İş birliği kapsamında ilk etapta, Texaco markalı sentetik binek otomobil motor yağları, ağır vasıta motor yağları, hidrolik, dişli ve gaz motor yağlarının üretimine başlandı. Ürün yelpazesi, Türkiye’de ilk kez üretilecek bazı özel serilerle birlikte tüm Texaco ürünlerini kapsayacak şekilde genişleyecek.

Köklü geçmişi ileTürkiye akaryakıt ve madeni yağlar pazarlarındaki gücünün, Petrol Ofisi’ni sektör lideri olarak farklı kıldığını vurgulayan Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper “Ancak tüm gücümüze ve büyüklüğümüze rağmen elimizdekilerle yetinmiyoruz ve her alanda gelişmeyi hedefliyoruz. 2020 yılında pandemi koşullarına rağmen, faaliyet gösterdiğimiz her alanda, her iş kolunda beklentilerin çok üzerinde başarımızı gösteren rakamlar kaydedildi. Bu zor zamanlarda yeniliklere, değer üretmeyede devam ettik. En önemli örnek ise madeni yağlar alanındaydı. Covid-19 döneminde Chevron ile tüm görüşmelerimizi bir yıldan kısa süre içerisinde tamamlayarak Eylül 2020 itibari ile Chevron’un madeni yağlarda ana markası olan Texaco ürünlerinin Türkiye’deki üretimi dahil tüm faaliyetlerini üstlendik. Şimdi ise hazırlıkları tamamlayarak bu işbirliği kapsamındaki ilk Texaco markalı ürünlerin üretimine başlamanın gururunu yaşıyoruz. Bu güzel işbirliğinin işareti ve ilk adımı olan anlaşma, artık gelişmenin ve yapılacak katkının başlangıcını simgeliyor. Bu ilk üretimin Petrol Ofisi, Chevron ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

“Petrol Ofisi gibi güçlü bir iş ortağı ile hedeflerimize ulaşacağımızdan eminiz”

Chevron Avrupa Genel Müdürü ve Küresel Denizcilik Madeni Yağları Genel Müdürü Pat McCloud “Türkiye, Chevron için önemli bir pazar ve Petrol Ofisi ile gerçekleştirdiğimiz iş birliğinden gurur duyuyoruz” dedi. İki dünya markasının 70 yıl önceye dayanan ilişkilerine dikkat çeken McCloud, “Petrol Ofisi ile stratejik ilişkimizde yeni bir sayfa açmaktan onur ve heyecan duyuyoruz. Chevron ve Petrol Ofisi işbirliğiyle, Türkiye madeni yağlar pazarındaTexaco markasını gerek tüketici nezdinde, gerekse ticari ve endüstriyel açıdan büyütmeye kararlıyız. Vizyonumuz, Türkiye’de etkin bir pazar payı elde etmektir. Chevron olarak Petrol Ofisi gibi güçlü bir iş ortağı ile güven, dürüstlük ve performansa dayalı ortak hedeflerimize ulaşacağımızdan eminiz” dedi.

“70 yıla uzanan köklü ve başarılı işbirliği, bir üst seviyeye taşındı”

Pazar payı ile olduğu kadar 400’ü aşkın ürün çeşitliliği, en büyük dağıtım, satış ağı, üretim ve depolama kapasitesi ile Türkiye’nin en büyük madeni yağ markası olduklarını belirten Petrol Ofisi Madeni Yağlar Direktörü Sezgin Gürsu “Chevron da kendi alanında dünya markalarından biri. Bu iki güçlü markanın 70 yıla uzanan köklü ve başarılı bir ilişkisi var. Uzun süredir devam eden bu iş birliğinde, deniz yağlarında olduğu gibi son zamanlarda birçok başarılı proje hayata geçirildi. Bugün ise bu iş birliğini bir üst seviyeye taşıdık. Bu kapsamlı, uzun vadeli anlaşma ve başlayan üretim ile Chevron’la yeni bir döneme girerken köklü işbirliğimizi daha da güçlendirdik ve güçlü büyüme yolculuğumuza istikrarlı, kendinden emin bir şekilde devam ediyoruz” açıklamasında bulundu.

Tusaş Genel Müdürü Temel Kotil: “Yılda 1.000 Mühendis Alıyoruz”

MÜSİAD, 2015’ten bu yana her iki yılda bir düzenlediği MÜSİAD Vizyoner etkinliği ile iş dünyasını geleceğe hazırlamaya devam ediyor. Bu seneki zirve başlığı “Fark Et” olarak belirlenen MÜSİAD Vizyoner’21, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Vizyoner’21 zirvesi, “Dijitali Fark Et”, “İklimi Fark Et”, “Girişimi Fark Et”, “Dönüşümü Fark Et” başlıklarıyla düzenlendi.

T.C Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç ve MÜSİAD Vizyoner 21 İcra Kurulu Başkanı Erkan Gül’ün açılış konuşmalarıyla başlayan etkinlik, iş dünyasının geleceğine kılavuzluk ederken Türkiye’den ve dünyadan duayen isimleri de konuşmacı olarak ağırladı. 2011 Nobel Barış Ödülü sahibi ve “Demir Kadın” olarak anılan Yemenli aktivist Tawakkol Karman’dan Steven Young’a ve Prof. Dr. Temel Kotil’e kadar birçok isim konuşmalarıyla Vizyoner’21’de yer aldı.

Demir Kadın Tawakkol Karman: “Paranın Asıl Fonksiyonu Kalkınma Olmalıdır”

2011 Yemen ayaklanmasının uluslararası kamuoyuna dönük yüzü olarak tanınan, 2011 Nobel Barış Ödülü sahibi, Yemenli gazeteci ve politikacı Tawakkol Karman, Vizyoner’21 sahnesindeki konuşmasında iyi yönetimin temelinde şeffaflığın, sorumluluk sahibi olmanın ve hesap verilebilirliğin yattığını söyledi. Adil ve eşit şartların yaratılmasının gerekliliğine değinen Karman şöyle konuştu: “Eşit fırsatların yaratılması gerekir. Öte yandan diktatör rejimleri iyi yönetimlere sahip değillerdir. Kaynakları ve imkanları tekelleştirir. Politik, ekonomik, sosyal ve kültürel işleri tekelleştirir. Arap ülkelerdeki diktatöryel rejimlere genel olarak baktığımızda kendi sermayeleri dışındaki sermayelerin gelişmesine izin vermezler. Ve insanları yoksullaştırırlar. Böylece kriz üreten politikalar üretirler.

Benim görüşüme göre paranın asıl fonksiyonu kalkınma olmalıdır” diyen Karman “Paranın sosyal bir fonksiyonu olması gerekir. Bu da öncelik olarak topluma temel ihtiyaçlarını vermelerini sağlamaktan geçmektedir. Paranın kullanımı kar elde etmenin de ötesine geçmelidir. İslam tarihine baktığımızda zekatın toplumu nasıl güçlü tuttuğunu görebiliyoruz. Zekatın yoksulluğu nasıl azalttığını ve İslam ülkelerinin farklı yerlerinde zekatın nasıl yardımcı olduğunu da görebiliyoruz. Zekat, insanların ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına kurulmuş bir sistemdir. Toplumlara önemli bir fırsat sunar” şeklinde konuştu.

Bugün dünyada milyonlarca insanın işsiz ve yoksul olduğunu söyleyen Karman “Bu kişiler kendilerini işsiz ve hayat imkanlarından yoksun bir şekilde buluyor. Yoksulluğun ve yemek sorununun tam ortasında görüyor. Bilişim ve internet çağında, teknik bilginin ve sanayinin çağında, teknolojik kalkınma çağında kendini böylesi bir hayatın içinde buluyor. Küresel sistemin kendilerine bunu dayatmasıyla karşı karşıya kalıyor. Uluslararası büyük ülkelerin çıkarların çatışmasına maruz kalıyorlar. Büyük ülkelerin büyük çatışmaları insan hakları ve barışın sürdürülebilirliğini düşünmüyor. Aynı zamanda finansal ve iş sektörünün de bunda payı var. Birçoğu kendi toplumlarının ihtiyaçlarına aç gözlülük, bencillikle ve sosyal sorumluluktan kaçan bir yaklaşım sergiliyor. Sosyal sorumluluk bakış açısı toplumlar için bir ihtiyaçtır. Ülkeler yoksulluk karşısında sosyal sorumluluk geliştirilmeli. Özel sektör ve iş insanları, iş yoksullukla savaşmak adına sosyal sorumluluk projeleri geliştirmeli. Aynı zamanda küçük girişimleri destekleyen projeler, gençliği, kadınları ve dezavantajlı grupları destekleyen projeler de yapılmalı” dedi.

Tusaş Genel Müdürü Kotil: “Yılda 1.000 Mühendis Alıyoruz”

Vizyoner’21 zirvesinde konuşan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) Genel Müdürü Temel Kotil, 1983 yılı İTÜ Uçak mühendisliği mezunu olduğunu, mezun olduktan sonra en büyük probleminin nerede iş bulunacağı olduğunu söyledi. Benim çocukluğum “Yapamayız, edemeyiz, yaptırmazlar ile geçti ama hiç ilgisi yok. Şu anda biz uçağı yapıyoruz” diyen ve Milli Muharip Uçak hakkında bilgi veren Kotil şu açıklamalarda bulundu: “Sayın Binali Yıldırım ’18 Mart 2023’te bu uçağı hangardan çıkaramazsanız biz sizi 18 Mart köprüsünden çıkaracağız’ dedi. Mühendis olarak 4 bin 600 mühendisimiz var. En azından 3 bin 600’ü yeni mezun. Yılda 1.000 mühendis alıyoruz.” Kotil, bir ülke uçak yapacaksa rüzgar tüneline ihtiyacı vardır diyerek Avrupa’daki iki önemli rüzgar tünelinden birini yaptıklarını da söyledi.

“Rüzgar Enerjisi ile Dışa Bağımlılığımızı Azaltıyoruz”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, rüzgar enerjisi sektörünün yüzde 65 yerli üretim oranıyla enerji teknolojilerinin yerlileşmesinde ilk sıralarda yer aldığını belirterek “Rotor kanadı, türbin kulesi, bağlantı elemanları ve jeneratör parçaları gibi pek çok ekipman artık ülkemizde üretiliyor. Yaklaşık 15 bin kişi rüzgar enerjisi sektöründe istihdam ediliyor” dedi.

Türkiye’de rüzgar enerjisi sektöründe yerli ve yabancı toplam 231 firmanın faaliyet gösterdiğine dikkati çeken Dönmez, işletme halindeki 355 santralde yıllık toplam 30 teravatsaat üretim yapıldığını kaydetti.

Türkiye’de elektriğin yaklaşık yüzde 10’unun rüzgardan karşılandığını vurgulayan Dönmez, bu yıl günlük elektrik üretimde yüzde 20’leri aşan rüzgar payıyla rekorlar kırıldığını anımsattı. Dönmez, rüzgar enerjisinde Ocak 2019’da 7 bin 591 megavat olan kurulu gücün 2 yılda yaklaşık 3 bin megavat artarak 10 bin 500 megavatın üzerine çıktığını bildirdi.

Mevcut durumda 1585 megavat kurulu gücündeki 63 santralin inşa halinde olduğunu aktaran Dönmez, şöyle devam etti:

Rüzgar enerjisinde en önemli hedeflerimizden biri de sektöre ait ekipmanların yerli imkanlarla üretilmesi. Şu anda ülkemizde rüzgar sektöründe faaliyet gösteren 16 yerli üreticimiz bulunuyor. Rotor kanadı, türbin kulesi, bağlantı elemanları ve jeneratör parçaları gibi pek çok ekipman artık ülkemizde üretiliyor. Yaklaşık 15 bin kişi rüzgar enerjisi sektöründe istihdam ediliyor. Sektörümüz yüzde 65 yerli üretim oranıyla enerji teknolojilerinin yerlileşmesinde başı çeken sektörlerimizden birisi durumunda. Öte yandan, Türkiye bugün 6 kıtada 45 ülkeye rüzgar enerjisi ekipmanı ihraç ediyor. Firmalarımızın cirolarının yüzde 70-80’lik kısmı ihracat gelirlerinden oluşuyor.

Dönmez, 2019’un başından itibaren devreye alınan kurulu gücün tamamına yakınının yenilenebilir kaynaklardan oluştuğunu vurgulayarak “Dünyada 2020’de yenilenebilir enerji kurulu gücünü en çok artıran 9. Avrupa’da 4. ülke olduk. Yenilenebilir enerji kurulu gücümüz yüzde 54’e yükseldi” diye konuştu.

Yeşil kalkınma hedefinin Türkiye’nin yeni dönemdeki en önemli hedeflerinden olduğuna dikkati çeken Dönmez şöyle devam etti: “2023’te Akkuyu’nun da devreye girmesiyle yeni bir karbon nötr enerji kaynağını daha enerji portföyümüze eklemiş olacağız. İklim değişikliğiyle mücadele programımızda yenilenebilir enerji, nükleer enerji ve enerji verimliliği ne önemli argümanlarımız olacak. Ülkemizde yalnızca 2020’de yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrikle 73 milyon ton sera gazı emisyonunu engelledik. Cumhurbaşkanımız, Yeşil Kalkınma Devrimi çerçevesinde yatırım, üretim, istihdam politikalarında köklü değişikliğe yol açacak 2053 karbon nötr hedefimizi kamuoyuyla paylaşmıştı. Biz de bu doğrultuda uzun dönemli planlamalarımızı farklı senaryolar bazında çalışıyoruz.”

Karbonla Mücadele, Havacılık Sektöründe Devrim Yaratacak

Zamanını doldurmuş uçakların emekliye ayrılması hızlanacak ve yeni endüstrinin karbondan arındırma hedeflerini destekleyen uçaklara yer açılacak.

GSYİH’nın yükselmesi ile orta sınıf yoğunlaşacak, keşfetme ve görme isteği hava taşımacılığına olan talebin artmasına neden olacak. Filo verimliliğinde, sürdürülebilir yakıtlarda, operasyonlarda ve itiş teknolojilerinde devam eden iyileştirmeler, sektörün 2050 net-sıfır karbon hedefini mümkün kılacak. Önümüzdeki 20 yıl içinde 550.000’in üzerinde yeni pilot ve 710.000’in üzerinde yüksek vasıflı teknisyene ihtiyaç olacak.

Önümüzdeki 20 yıl içinde Airbus, hava taşımacılığında talebin filo büyümesinden, eskiyen ve daha az yakıt tasarrufu sağlayan uçakların hızlandırılmış bir şekilde emekliliğe kayacağını öngörüyor ve bunun sonucunda da yaklaşık 39.000 yeni nesil yolcu ve kargo uçağı talebi oluşacağını ve bunların 15.250’sinin mevcut olanları değiştirme amacıyla gerçekleşeceğini öngörüyor.

Sonuç olarak, 2040 yılına gelindiğinde, operasyondaki ticari uçakların büyük çoğunluğu yeni nesil teknolojilere sahip olacak (bugün yaklaşık %13’ü) ve bu da dünya ticari uçak filolarının CO2 verimliliğini önemli ölçüde artıracaktır. Havacılığın ekonomik faydaları, sektörün ötesine uzanıyor, yıllık küresel GSYİH’ya yaklaşık %4 katkıda bulunuyor ve dünya çapında yaklaşık 90 milyon kişiye istihdam sağlıyor.

Pandemi döneminde kaybedilen yaklaşık iki yıllık büyümeye rağmen, trafik rakamları dayanıklılığın bir göstergesi olmuştur ve turizm de dahil olmak üzere dünya çapında genişleyen ekonomiler ve ticaretin etkisiyle yıllık % 3,9’luk bir büyüme yeniden sağlanacaktır. Uçma olasılığı en yüksek olan orta sınıfların sayısı, 2 milyar kişi artarak dünya nüfusunun % 63’üne ulaşacak. En hızlı trafik artışı, Asya’da olacak ve Çin iç hat pazarı en büyük pazar olacak.

Yeni uçaklara olan talebin 29.700’ü A220 ve A320 Aileleri gibi küçük uçaklardan ve 5.300’üA321XLR ve A330neo gibi orta uçak kategorisinden olacak. A350’nin kapsadığı geniş gövde segmentinde ise, 2040 yılına kadar yaklaşık 4.000 adet teslimatın yapılması bekleniyor.

E-ticaret tarafından desteklenen kargo talebi, ekspres taşımacılıkta yıllık % 4,7’lik beklenen büyüme ve genel kargoda (pazarın yaklaşık % 75’ini temsil eden) % 2,7’lik büyümeden oluşmaktadır. Genel olarak, önümüzdeki 20 yıl içinde, 880’i yeni inşa edilecek olan yaklaşık 2.440 kargo uçağına ihtiyaç olacak.

Büyümeye paralel olarak, dünya çapında giderek daha verimli olan uçak operasyonları, bakım, eğitim, yükseltme, uçuş operasyonları, sökme ve geri dönüştürme de dahil olmak üzere ticari havacılık hizmetlerine olan ihtiyacı artırmaktadır. Bu büyüme, Airbus’ın, önümüzdeki 20 yıl içinde 4,8 trilyon Dolar civarında kümülatif değere ulaşmayı içeren pandemi öncesi tahmin seviyelerine yaklaşıyor.2020-2025 döneminde yaklaşık % 20’lik bir Covid kaynaklı düşüş devam ederken, hizmet pazarı toparlanıyor ve önümüzdeki 20 yıl içinde yaklaşık 550.000’den fazla yeni pilot ve 710.000’in üzerinde yüksek vasıflı teknisyene ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor. Bakım, lider hizmet segmenti olmaya devam ederken, uçuş, yer operasyonları ve sürdürülebilir hizmetlerde de önemli ölçüde büyüme bekleniyor.

Airbus International Başkanı ve Ticari Direktörü Christian Scherer, “Ekonomiler ve hava taşımacılığı olgunlaştıkça, talebin büyümeden ziyade değiştirmeden kaynaklandığını görüyoruz. Değiştirme, dekarbonizasyon için günümüzün en önemli itici gücü. Dünya, daha sürdürülebilir uçmayı bekliyor ve bu da, kısa vadede en modern uçakların piyasaya sürülmesiyle mümkün olacak. Bu yeni ve verimli uçakları Sürdürülebilir Havacılık Yakıtları (SAF) ile güçlendirmek bir sonraki büyük adımdır. 2035’ten itibaren ZEROe’yi hayata geçirmeden önce, hali hazırda tüm uçaklarımızın (A220, A320neo Ailesi, A330neo ve A350) 2030 yılına kadar %100’e ulaşacak şekilde % 50 SAF karışımıyla uçma sertifikasına sahip olmasından gurur duyuyoruz” dedi.

Küresel havacılık endüstrisi, 1990 yılından bu yana küresel ölçekte CO2 emisyonlarındaki % 53’lük düşüş ile şimdiden büyük verimlilik kazanımları elde etti. Airbus’ın ürün yelpazesi, önceki nesil uçaklara göre en az % 20 CO2 verimliliği sunarak bu kazanca katkı sağlıyor. Devam eden yenilikler, ürün geliştirmeleri, operasyonel iyileşmeler ve pazara dayalı seçenekler göz önüne alındığında Airbus, hava taşımacılığı sektörünün 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşma hedefini destekliyor.

Şişecam Yeni Soda Külü Kapasitesi ile Bir Dünya Lideri Olacak

Cam ve kimyasallar sektörlerinin global oyuncusu Şişecam, değer katan yatırımlar atağını, doğal soda külü alanında 2019 yılında gerçekleştirmiş olduğu stratejik hamleyi yeni bir boyuta taşıyarak sürdürüyor.

Şişecam, 2 yıl önce, ABD’de doğal soda külü alanındaki ilk yatırımını hayata geçirmek için eşit oranda üretim ortağı olduğu Ciner Grubu ile işbirliğinin kapsamını genişletiyor; ortaklığın yapısı değişiyor.

Yeni yatırım planı kapsamında Şişecam, Ciner Grubu ile ABD’de şu an eşit oranda ortak olduğu doğal soda külü üretim tesisi Pacific Projesi’nden ek hisse alarak, yüzde 60 pay sahibi konumuna gelecek. Ayrıca, Ciner Grubu’na ait Atlantic ve Wyoming tesislerinden de çoğunluk hisse satın alımı gerçekleştirecek ve bu yatırımlarda da yönetimi üstlenecek. İki güçlü kuruluş, yeni ortaklık yapısı ile ABD’de 4 Milyar dolarlık doğal soda külü yatırımını daha hayata geçirecek.

Bu stratejik hamle ile Şişecam’ın kontrolü altındaki  bugün 2.5 Milyon ton soda külü üretim kapasitesi, yeni yatırımlar sonucunda portföyüne katacağı yeni kapasitelerin de eklenmesiyle birlikte 10 milyon tonu aşacak. Şişecam’ın halihazırda 8’inci sırada olduğu soda liginde, 2026 yılına kadar yaratacağı ek  soda külü kapasitesi ile bir dünya lideri olması bekleniyor. Ayrıca, tek lokasyonda en büyük soda külü üretim tesisinin kurulmasını da içerecek yatırımlar sonucunda, Şişecam ABD’nin en büyük doğal soda külü üreticisi konumuna gelmeyi hedefliyor.

Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kırman, Türkiye’nin sanayi gücünün küresel temsilcisi Şişecam’ın bu stratejik yatırım kararının detaylarını şöyle açıkladı: “Şişecam, 86 yıllık köklü geçmişi boyunca, inandığı büyük ve sağlam yatırımları yapmaktan hiç bir dönem geri durmamış, bugün geldiği güçlü konumuna, doğru zamanda ortaya çıkan doğru yatırım fırsatlarını değerlendirerek ulaşmıştır. 2019 yılında ABD’de ortak bir doğal soda külü üretim tesisi yatırımı gerçekleştirmek üzere eşit oranda üretim anlaşması yapmış olduğumuz Ciner Grubu ile ortaklığımızın sınırlarını genişletiyoruz. Doğal soda külü alanında gerçekleştireceğimiz bu dev yatırım hamlemiz kapsamında halihazırda Ciner Grubu ile eşit oranda üretim ortağı olduğumuz Pacific Projesi’ndeki payımızı artırarak, yüzde 60 seviyesine çıkartacağız. Ayrıca, Ciner Grubu’nun ABD’de yönetimini sürdürdüğü Ciner Wyoming şirketinde Ciner Grubu’nun sahip olduğu hisselerin yüzde 60’ını da satın alarak genişleteceğiz. Bu yatırımların yanı sıra, yine doğal soda külü üretimi alanında planlanan ve bugün itibariyle tamamen Ciner Grubu’na ait olan Atlantic Projesi’ne de yüzde 60 ortak olacağız. Bu yolla, doğal soda külü üretiminde, özellikle de solüsyon madenciliği yöntemi ile doğal soda külü üretiminde önemli bir bilgi birikimine sahip olan Ciner Grubu ile Şişecam’ın 86 yıllık geçmişinden gelen ve gerek geniş coğrafyalarda yer alan uluslararası yatırımlarından gerekse de yarım asıra yaklaşan soda külü üretimi tecrübelerinden edindiği üstün yönetsel yetkinliklerini birlikte daha güçlü sergileyebilecekleri  bir ortaklık kuracağız. Ayrıca, portföyümüze ekleyeceğimiz ek kapasite ile daha düşük maliyetli üretim avantajı ve sürdürülebilirliğe uyumu ile bugünün olduğu gibi, geleceğin de sektörleri arasında yer alacağına inandığımız doğal soda külü alanında dünyanın en güçlü oyuncularından olacağız. Cumhuriyet tarihimizde Türk şirketlerince ABD’ye yapılmış en büyük yatırım olan ve yurt dışında yapılan en büyük yatırımlardan birini teşkil eden bu yatırımın, Türk şirketlerinin sahip oldukları bilgi birikimi, tecrübe ve rekabetçi güçleri ile global ölçekteki rekabette de önemli ölçüde söz sahibi olduklarının ve oyun kurucu konuma geçtiklerinin en önemli göstergesi olduğuna inanıyorum. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, yürüttüğümüz tüm faaliyetlerimizde hissedarlarımız ve tüm paydaşlarımız için değer yaratma odağımızı sürdürürken, gelecek vadeden ve sürdürülebilir karlılık sunan yatırım hamlelerindeki öncü rolümüzü sürdüreceğiz. Şişecam’ın uzun yıllardır süregelen güçlü bilançosu, nakit pozisyonu ve uluslararası sermaye piyasalarındaki yüksek kredibilitesi sayesinde yatırımcılarımıza verdiğimiz taahhütlerimizi yerine getirmeye devam ederken, bu yatırımlar sonucunda yarattığımız değeri de yine hissedarlarımız ile paylaşma ilkemizden ödün vermeyeceğiz” dedi.

Camın tüm temel alanları ile soda külü ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında küresel bir oyuncu olan Şişecam, doğal soda külü alanında 2019 yılında ABD’de hayata geçirdiği stratejik yatırım hamlesini yeni bir boyuta taşıyacak önemli bir adım atıyor. Şişecam ve halihazırda Pacific Projesi’nde eşit oranda geliştirme ortağı olduğu Ciner Grubu, ABD işbirliklerinin kapsamını genişletecek ve ortaklığın yapısını değiştirecek önemli bir karar aldı. Yatırım kararı kapsamında, Şişecam, Ciner Grubu ile ABD’de şu an eşit ortak olduğu doğal soda külü alanındaki geliştirme projesi Pacific Projesi’nden ek hisse alarak, yüzde 60 pay sahibi hissedar konumuna gelecek.