22.3 C
İstanbul
Pazar, Haziran 8, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 29

Karbonsuz Ekonomi İçin İlk Adım Enerji Verimliliğinden Geçiyor

Küresel ısınmanın etkisiyle değişen koşullar günbegün tüm dünyayı etkisi altına alıyor. Sürdürülebilir bir dünya için iklim krizi alanında çalışmalar yürüten Türkiye, Paris İklim Anlaşması ile yeni bir döneme giriyor. Entek Elektrik Genel Müdürü Bilal Tuğrul Kaya, Türkiye’nin karbonsuz ekonomi gündemi ve Paris İklim Anlaşması’ndaki taahhütleri yerine getirmesi için tüm paydaşların aynı anda ve ortak hareket etmelerinin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.

Artan enerji talebi ile birlikte tüm dünya enerji alanında farklı senaryolar ile karşılaşıyor. Küresel ısınmanın etkisiyle birlikte hidroelektrik ve rüzgâr santrallerindeki üretimlerde düşüşler yaşanıyor. Bunların odağında ise tüm dünya iklim krizi ile mücadele ediyor. Hükümetlerin attığı adımlara ek olarak bizzat sanayicilerin de enerji verimliliği yatırımlarında hareketlenmesine ihtiyaç duyulduğunu belirten Entek Elektrik Genel Müdürü Bilal Tuğrul Kaya, enerji verimliliğinin karbonsuz ekonomi için ilk adım olduğunu ve yerinde enerji üretimleri ile de tamamlamasının gerektiğini aktarıyor.

“Karbonsuz ekonomi için mikrodan makroya doğru ilerlenmeli”

Yakıt ve emtia fiyatlarının son dönemdeki yükselişine değinen Bilal Tuğrul Kaya, “Esas hedef artan enerji talebini karşılamak, aynı zamanda da bu artışı enerji verimliliği ve yeni teknolojiler ile kontrol altına almak. Karbonsuz ekonomiye yönelik çıktılar üretmek istiyorsak çalışmalarda mikrodan makroya doğru ilerlenmeli”diyor.

“Sanayicilerin atacağı adımlar çok önemli”

Paris İklim Anlaşması ile birlikte karbonsuz ekonominin Türkiye’nin gündeminde daha çok yer bulacağını ifade eden Kaya; “Bu anlaşma ile ülke olarak küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutmayı taahhüt ediyoruz. COP26’da ülkelerin sunduğu hedefler ile artık 1,5 derecenin mümkün olmadığı, yine de 1,8 derecenin sağlanabileceği ortaya konuldu. Bu, beraberinde büyük önemde bir kararlılık getiriyor. Burada kamunun alacağı önlemler kadar sanayicilerimizin atacağı adımlar da çok önemli. Tüm paydaşların ortak hareket etmeleri ile verimlilik yatırımları Türkiye’nin taahhüdünü destekleyecektir” diyor.

Karbonsuz ekonomi için Performansa Dayalı Sözleşmeler

Performansa Dayalı Sözleşmeler ile yapılacak olan enerji verimliliği ve yerinde (dağıtık) enerji yatırımlarının hem tasarruf açısından hem de karbonsuz ekonomi açısından kritik olduğunu vurgulayan Kaya; “Enspire Kreatif Enerji Çözümleri olarak biz karbonsuz ekonomiye yönelik çıktılar üretmeyi hedefliyoruz. İklim krizine dur demek için üretim yapan her fabrikanın sadece enerji verimliliği ve yerinde enerji yatırımları yapması değil, bunu karbonsuz veya düşük karbonlu halde yapması öne çıkıyor. Bu arayışlarında, özellikle finansman dahil çözümleri hedefleyen sanayicilerimizi ve üreticilerimizi Performansa Dayalı Sözleşmeler ile tanıştırmak istiyoruz. Performansa Dayalı Sözleşmeler, şirketlerin enerji giderlerinde elde edilen tasarruflar sayesinde, kendi kendilerini finanse ederek firmalara kaynaklarını ihtiyaç duydukları diğer alanlara kaydırarak katkı sağlıyor” ifadelerini kullandı.

“Artan talep enerji verimliliği yatırımlarıyla dengelenmeli”

Sanayideki artan talebin, enerji verimliliği ve yerinde (dağıtık) enerji üretimi yatırımlarıyla dengelenmesi gerektiğinin altını çizen Kaya; “Bu yatırımların Performansa Dayalı Sözleşmeler ile hayata geçirilmesi Paris İklim Anlaşması’nın taahhütleri açısından çok önemli. Artık sadece verimlilik değil, karbonsuz verimlilik gündemi açılıyor. Tüm paydaşların aynı anda ve ortak hareket etmelerinin kaçınılmaz olacağı bir döneme giriyoruz. Performansa Dayalı Sözleşmeler bu dönemin en önemli yatırım araçlarından biri olarak öne çıkacaktır” dedi.

Teksan Türkiye’nin İlk Hibrit Lokomotif Jeneratörünü Üretti

Yerli üretim ve istihdama öncelik veren Teksan, güçlü Ar-Ge Merkezi ve yenilikçi teknolojileri ile ilkleri gerçekleştiren bir enerji çözümleri şirketi olarak dikkat çekiyor. Teksan, Genco, Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii AŞ (TÜLOMSAŞ) ve ASELSAN iş birliğiyle Eskişehir’de TCDD Taşımacılık A.Ş. için üretilen Türkiye’nin ilk yerli hibrit lokomotifinin jeneratörüne de imza atarak öncü konumunu bir kez ortaya koyuyor.

Dünyada hibrit lokomotif jeneratörünü üretebilen sayılı üreticiler arasına girmeyi başaran Teksan, Türkiye’de bir ilk olan hibrit lokomotif jeneratörünü ilk kez Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı SAHA EXPO 2021’de tanıttı.

Demiryolu sanayinin yeni teknoloji ile verimlileşmesinde çok önemli bir adım olan hibrit lokomotif, 300 kW dizel hibrit jeneratör seti ve 400 kWh batarya güç kaynağına sahip. Çevre dostu hibrit manevra lokomotifin batarya gruplarını şarj edecek ve ihtiyaç durumunda yedek güç olarak devreye girecek hibrit jeneratör sayesinde manevra sırasında yüzde 40 gibi yüksek bir yakıt tasarrufu sağlanabilecek. Ayrıca emisyonu indirgemek için kullanılan Seçici Katalitik İndirgeme sistemi (SCR) de ürünün çevreci özelliğini destekliyor.

Tasarım ve üretimi Türk şirketleri tarafından yapılan ilk yerli hibrit manevra lokomotifi TCDD Taşımacılık için hizmet verecek. Türkiye böylece dünyada bu teknolojiye sahip 4.’ncü ülke olmayı başardı. Hibrit manevra lokomotifin yüzde 60 yerlilik oranının seri üretime geçildiğinde yüzde 80’e çıkması hedefleniyor. Teksan ilerleyen dönemde projenin yerlilik oranının artırılmasına katkı verecek çalışmaları da hayata geçirmeyi hedefliyor.

Okullar Kendi Enerjilerini Artık Kendileri Üretecek

Doğaya saygılı, çevre dostu projeleriyle daha temiz bir gelecek için faaliyet yürüten Çalık Enerji, Milli Eğitim Bakanlığı ile gerçekleştirdiği işbirliği kapsamında Enerjik Okullar Sosyal Sorumluluk Projesi’ni hayata geçiriyor. Proje kapsamında kurulan güneş panelleri sayesinde, hem okullar ihtiyacı olan enerjiyi kendileri üretecek hem de öğrenciler yenilenebilir enerji ile tanışacak.

Kurulduğu 1998 yılından bu yana Orta Doğu, Orta Asya, Afrika ve Balkanları kapsayan geniş bir coğrafyada, doğadan gelen enerjiyi insanların hizmetine sunan Çalık Enerji, daha iyi ve sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için gerçekleştirdiği projelere “Enerjik Okullar Sosyal Sorumluluk Projesi”ni de ekledi. Okulların kendi enerjisini üretmesini destekleyen ve öğrencilerin yenilenebilir enerji kaynakları ve sürdürülebilirlik konuları hakkındaki farkındalığını artırmayı hedefleyen Proje, “İnsana değer, geleceğe yatırım” yaklaşımıyla hayata geçiriliyor. Uzun soluklu sürdürülmesi planlanan Enerjik Okullar Sosyal Sorumluluk Projesi’nin ilk ayağı Amasya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün koordinasyonunda Amasya’da başlatıldı. Fizibilite çalışmaları yaklaşık 1 yıl süren proje kapsamında Amasya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından teknik ve fiziki şartları uygun bulunan Şehit Gültekin Tırpan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin bahçesine kurulan 12KWp kapasiteli güneş enerji panelleri sayesinde, okul bundan böyle enerjisinin büyük kısmını kendisi üretecek. Projenin bir hedefi de öğrencilerin sürdürülebilirlik ve yenilenebilir enerji kaynakları hakkındaki farkındalığını artırmak olacak.

Proje ortaklarından Mitsubishi Corporation ise okulda Tesisat ve İklimlendirme Teknolojisi Atölyesi’ni kurdu. Böylece öğrenciler atölyede, tesisat ve iklimlendirme konusunda son teknoloji eğitim setleri ve simülatörlerle eğitim alacak.

Çalık Enerji Genel Müdürü Onur Yücekal, Enerjik Okullar Projesi ile ilgili yaptığı açıklamada projenin ilk adımının Amasya’da atılmasından büyük memnuniyet duyduklarını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz Çalık Enerji olarak sürdürülebilirlik stratejimizi çevresel, sosyal ve finansal sürdürülebilirlik üzerine kurguladık. İstedik ki hayata geçireceğimiz sosyal sorumluluk projemiz söz konusu üç bileşeni de içersin. Öyle bir okul hayal ettik ki kendi enerjisini üreterek finansal sürdürülebilirliğini sağlayabilsin, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak iklim değişikliği ile mücadele etsin, çevresel sürdürülebilirliğe katkısı olsun ve öğrencilerine sürdürülebilirliğin önemini somut olarak gösterip gerekli farkındalığı yaratabilsin. Çalışanlarımızla birlikte, ülkemizde ve farklı coğrafyalarda, tüm enerjimizle daha iyi bir gelecek inşa etmek amacıyla yürüttüğümüz çalışmaları sosyal sorumluluk alanlarına da taşımaktan mutluyuz. Enerjik Okullar Projesi, Çalık Enerji’nin kurulduğu günden bu yana planladığı en büyük ve en uzun soluklu sosyal sorumluluk projesi. Projenin hazırlıkları ve uygulanması döneminde birlikte çalışmaktan büyük mutluluk duyduğumuz Amasya İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Ömer Coşkun’a ve tüm çalışanlarına, Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin değerli ekibine, Amasya Belediyesi’ne ve açılışa katılımları ile bizlere destek olan Amasya Valisi Sayın Mustafa Masatlı’ya en içten teşekkürlerimizi sunarız.

Ytong, AB Yeşil Mutabakatına Uyum İçin Sanayide Dönüşümü Destekliyor

Türkiye’nin yenilikçi yapı malzemeleri üreticisi Türk Ytong, AB Yeşil Mutabakat çerçevesinde iş dünyasının gündeminde ilk sıraya yerleşen Sanayide Yeşil Dönüşümü ve uyum paketinde yer alan tedbirlerle ilgili çözümler sunan Yeşil OSB Konsepti’ni destekliyor.

Türk Ytong Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Hinginar, Türkiye sanayicisinin Yeşil Mutabakat’a uyum için hızlı hareket etmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Çevreye duyarlı üretim altyapısının oluşturulması, akıllı ve çevreci üretim modeline geçişte OSB’ler öncü bir role sahip. Yeşil OSB konseptini benimseyen pilot OSB’leri görmeye başladık. Ytong olarak bu konsepti destekliyoruz ve bu dönüşümde ürün ve çözümlerimizle Türk sanayicisinin yanındayız” dedi. Türk Ytong Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Hinginar, AB Yeşil Mutabakat ile Türk iş dünyasının gündemine gelen enerji verimliliği ve üretimde yeşil dönüşümü Türk Ytong olarak desteklediklerini açıkladı.

2030’a kadar karbon salımı yüzde 55 düşmeli

Sanayide Yeşil Dönüşümün planlı sanayi alanları olan OSB’lerle başlayacağını söyleyen Hinginar, üretim sektörünün Yeşil Mutabakat açısından öncelikli olduğuna dikkat çekerek, “Yeşil Mutabakat konusu detaylı ve geniş bir konu. Hep birlikte doğru noktaya ulaşmamız lazım. Enerji tüketiminin azaltılması bir öncelik olarak belirleyip hem güneş hem de doğal kaynaklardan elde edilen enerjileri kullanarak karbon salımını azaltmayı hedeflemeliyiz. 2030 yılına kadar mevcut karbon salımının yüzde 55 oranında azaltılması, 2050 yılına kadar da sıfırlanması öngörülüyor. Biz daha işin çok başındayız. Bilinçli çalışmalarla hızla yol almak mecburiyetindeyiz. Sanayimizin ihracat potansiyelini devam ettirebilmesi için de ihracat yapacak firmalarımızın karbon salımını azaltması kaçınılmaz. Yeşile ve çevreye duyarlı üretim altyapısının oluşturulması, akıllı ve çevreci üretim modeline geçişte OSB’ler öncü bir role sahip. Yeşil OSB konseptini benimseyen pilot OSB’leri görmeye başladık. Bu konsepti destekliyoruz ve iyi örneklerin yaygınlaşmasını, duyulmasını sağlamak için çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Ayrıca bu dönüşümde Ytong olarak ürün ve çözümlerimizle Türk sanayicisinin yanında yer alıyoruz. Ekonominin temel direği olan fabrika yatırımlarının çevreye duyarlı, yapı kalitesi ve güvenliği açısından sağlıklı, enerji verimli, yangın ve deprem risklerine karşı dayanıklı bir şekilde ilerlemesi için OSB’ler ve yatırımcılarla iş birliği içindeyiz. Devam eden birçok yatırıma bu konularda danışmanlık veriyor, çözümlerimizi paylaşıyoruz. Bu konudaki desteğimiz artarak sürecek” ifadelerini kullandı.

Türk sanayici bir an önce yeşil fabrikalar yapmalı

Kentsel dönüşüm olgusunun sanayinin dönüşümünde de gerçekleşmesi gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz” diyen Fethi Hinginar, “Bir bakıma zorunluluk haline gelmeye başladı. Çünkü Avrupa Birliği konseyinin haziran ayında yürürlüğe soktuğu Yeşil Mutabakat bütün ülkeleri etkileyecek” dedi.

Mutabakatın Türk sanayisini uygulamaya geçmeye zorladığına vurgu yapan Hinginar, özellikle yeşil fabrikalara dönük çalışmaların vakit kaybetmeden başlaması gerektiğini ifade etti. Hinginar, “Ytong olarak biz kendi fabrikalarımızı insana ve çevreye saygılı Yeşil Bina konseptinde inşa ediyoruz. Ytong olarak enerji verimliliği sağlayan, yangına dayanıklı, yeşil bina inşaatına uygun, çevreci ürünler üretiyoruz. Fabrika inşaatlarında kullanılan Ytong Panel ürünlerimizin EPD yani Çevre Etiketi bulunuyor, bu sayede yeşil bina belgelendirme sürecinde puan kazandırıyor. Ürünlerimiz sadece yeşil bina anlamında değil bina ömrü boyunca ısı yalıtımı, yangın güvenliği gibi konularda yatırıma değer katıyor, üretim kayıplarına neden olabilecek risklerin azaltılmasını sağlıyor. Sanayi yatırımlarında sıkça karşılaştığımız çatılara güneş enerjisi uygulaması için de avantajlar sunuyor, bu uygulamalar için son derece sağlam, düzgün bir çatı konstrüksiyonu elde edilmesini sağlıyor” dedi.

KGK Küresel Medya Okulu 8 Ocak’ta İstanbul’da başlıyor

İstanbul – Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) ve Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) ortaklığında düzenlenen Küresel Medya Okulu (KMO)’na başvurular başladı. 8 Ocak 2021’de Bahçeşehir Üniversitesi Kreatif Endüstriler Merkezi (BAUKEM)’nde başlayacak olan Küresel Medya Okulu’nun ilk dersini Gazeteci İsmail Küçükkaya verecek.

Geçtiğimiz temmuz ayında Alanya’da yapılan Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) buluşmasında fikir olarak doğan ve aradan geçen sürede çok sayıda toplantı ile olgunlaşan Küresel Medya Okulu’nun ilk ayağı İstanbul’da, Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenecek. İletişim fakültelerinin 3. ve 4. sınıfında okuyan, bu alanda yüksek lisans yapan ya da aktif çalışanların başvurabileceği eğitimlere 20 öğrenci kabul edilecek.

Ocak ayında İstanbul, şubat ayında Ankara ve mart ayında da İzmirli iletişimcilerle buluşacak olan medya okulu, sonraki aylarda da Anadolu’nun çeşitli illerinde gerçekleştirilecek. Her şehirde 4 hafta sonu toplam 50 saatlik teorik ve pratik eğitimlerde, öğrenciler alanlarında en iyileriyle bir araya gelme fırsatı bulacak.

İstanbul’daki ilk eğitime ev sahipliği yapacak Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin teknik alt yapısı ve teknolojik imkanlarıyla, öğrenciler kameradan kurguya, çekim tekniklerinden haber yazımına kadar medyanın her alandaki bilgilere sahip olacak.

Eğitim planlaması yenilikçi derslerden oluşturulan Küresel Medya Okulu’nda branş gazetecilikleri hariç verilecek dersler şöyle:

“Medyada etik, Haber yazma ve toplama teknikleri, Söyleşi ve röportaj teknikleri, Dijital medya ekonomisi, İnternet gazeteciliği, Video çekim ve kurgu teknikleri, Yeni medyada haber doğrulama, Veri çekme ve görselleştirme, Etkileşimli hikaye anlatım, Video çekim ve kurgu teknikleri, Yeni nesil belgesel anlatımı , Mobil gazetecilik, Durağan ve hareketli görüntü teknolojileri, Podcast haberciliği, Dijital güvenlik ve blok zincir, Sosyal medyanın etkin kullanımı, Uluslararası gazetecilik, Sosyal medya ve dijital güvenlik, Basın hukuku” Dönem sonunda yapılacak sınav ve değerlendirmelerde başarılı olan öğrenciler arasından seçilenler, belirlenen kurumlarda staj imkânı ve medyada aktif çalışan usta gazetecilerle mentorluk fırsatı da bulacaklar.

FOX TV çalar saat programı sunucusu İsmail Küçükkaya’nın vereceği açılış dersi ile başlayacak olan okulun son haftasında öğrenciler gazetecilik branşlarını yakından tanıma fırsatı bulacak. Aday öğrenciler, ilgi alanlarına göre online başvuru ekranından seçmeli olarak branş gazeteciliklerini de seçebilecek.

Branş gazeteciliği olarak verilecek ihtisas alanları şöyle:

“Ekonomi haberciliği, Dış habercilik-workshop, Ankara-parlamento haberciliği, Eğitim muhabirliği, Sağlık muhabirliği, Savaş ve çatışma, polis-adliye muhabirliği, Kültür-sanat muhabirliği, Spor muhabirliği, Foto muhabirliği, Özel haber ve araştırmacı gazetecilik, Kameramanlık, Televizyon haberciliği, Belediye muhabirliği”

Değişen yeni medya sistemine ayak uydurmak, değişime uygun yeni insan kaynağı sağlamak amacıyla eğitimlere başlayacak olan Küresel Medya Okulu için başvurular kgk.org.tr üzerinden yapılabilecek.

Ders içerikleri, yıllık genel program, şartlar ve ders verecek eğitmenlerle ilgili daha detaylı bilgilere de kgk.org.tr üzerinden ulaşılabilecek.

Bilgi ve başvuru linki: https://www.kgk.org.tr/kuresel-medya-okulu/

Kaynak: Ferhat Yıldırım

Şekerbank ve Smart Güneş Teknolojileri İş Birliği Yaptı

Şekerbank, enerji verimliliği yatırımlarını finanse etmek için geliştirdiği EKO kredi ile geleceğe yatırım yaparken enerji giderlerini azaltmayı sürdürüyor. Banka bu kapsamda çatı üstü güneş enerjisi santral yatırımlarına yönelik olarak Avrupa ve Türkiye’nin öncü entegre güneş enerjisi şirketlerinden Smart Güneş Teknolojileri ile protokol imzaladı.

Şekerbank bu iş birliğiyle güneş enerjisine yatırım yapmak isteyen kuruluşlara uygun koşullarda finansman desteği sunuyor. Şekerbank, enerji verimliliğinin finansmanı kapsamında 2009 yılında Türkiye’de bir ilk olarak geliştirdiği EKO kredi ile enerji tasarrufuna yönelik her türlü yatırımı desteklemeyi sürdürüyor.

Şekerbank bu kez de yenilenebilir enerji yatırımlarının desteklenmesi amacıyla güneş enerjisi santral yatırımlarıyla Türkiye ve Avrupa’nın önde gelen oyunculardan biri olan, aynı zamanda yerli panel ihracatçısı kimliğiyle de faaliyetlerine devam eden Smart Güneş Teknolojileri ile protokol imzaladı. Şekerbank, protokol kapsamında çatı GES yatırımları ile fotovoltaik güneş paneli alımlarında ihtiyaç duyulan finansman desteğini EKO kredi ile avantajlı koşullarda sunuyor.

6 ay ödemesiz dönem ve 60 aya varan vade imkânı

Şekerbank, iş birliği kapsamında çatı GES yatırımı ve kurulumu işlemlerinde 6 aya kadar ödemesiz dönem ve 60 aya varan vadelerle nakit desteği, panel alımlarında ise 12 aya varan vade fırsatını avantajlı koşullarda esnek ödeme seçenekleriyle sunacak. İş birliği kapsamında Şekerbank ile yeni çalışmaya başlayacak olan müşteriler, “Hoşgeldin Paketi” ile ilk 6 ay çek ve senet tahsili işlemlerini ve EFT/havale işlemlerini masrafsız olarak gerçekleştirebilecek. Ayrıca müşteriler toplu EFT uygulaması ücretinden ve çek defteri masrafından da muaf tutulacak.

Rusatom Metal Tech, Rosatom’un Metal İşlerini Destekleyecek

Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un yakıt şirketi TVEL, metalurji işi için bir iş entegratör şirketi kurdu. Rusatom Metal Tech LLC isimli şirket, bir TVEL yan kuruluşu olan ‘Nanoelectro’ temelinde kuruldu.

Entegratör şirket, nükleer olmayan metalurji sektörlerinde yer alan çeşitli nükleer işletmelerin uzmanlığını pekiştirecek ve geliştirecek. Hidrometalurjiden haddehaneye kadar operasyonları kapsayan, modern ve tam çevrime sahip bir tesis olan Chepetsky Mechanical işletmesine ait tesisler, yüksek derecede eriyen ve hafif metallerden ve bunların alaşımlarından oluşan geniş bir ürün yelpazesi üretiyor. Rusatom Metal Tech, tamamı yakıt şirketi TVEL’in kuruluşu olan Elemash Makine Yapımı Tesisi, Novosibirsk Kimyasal Konsantre Tesisi, Elemash Magnit, Centrotech ve Bochvar Enstitüsü gibi şirketlerin uzmanlığını birleştirerek metalurji ürünlerinin geliştirilmesini ve ticarileştirilmesini koordine edecek.

Şirket, birincil ürün yelpazesi olarak gemi yapımı, havacılık ve tıp gibi yüksek teknoloji gerektiren alanlarda uygulanan titanyum çubuklar, teller ve tüplerin yanı sıra kalsiyum metal, kalsiyum katı tel, zirkonyum, niyobyum, tantal, hafniyum, tungsten, vanadyum, rüzgar enerjisi ekipmanı için bir neodimiyum-demir-bor sisteminin kalıcı mıknatıs olan nadir toprak mıknatısları ile yüksek hızlı demiryolları için yüksek mukavemetli bakır-niyobyum teller gibi iletkenlere ağırlık verecek.

TVEL tesisleri halihazırda, çeşitli titanyum ürünlerinin tedariki için gereken sözleşmeleri tamamlamış, nükleer santraller için kompakt depolama rafları tedarikine yönelik yeni sözleşmeler imzalamış ve tantal ve hafniyum ürünleri ile yeni kalsiyum katı tel modelleri geliştirmiş durumda.

TVEL’in 2020 yılında metalürji işinden elde ettiği gelir, Covid-19 pandemisinden etkilenen piyasa koşullarına rağmen strateji senaryosunu aşarak yaklaşık 6 milyar rubleye ulaştı. Şirket önümüzdeki yıllarda daha fazla büyüme bekliyor. Yakıt Şirketi TVEL’in Başkanı Natalia Nikipelova, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Yakıt Şirketi TVEL, metalurji ve malzeme biliminde tarihsel olarak güçlü endüstriyel ve araştırma uzmanlığına sahip bir dizi işletmeyi bir araya getiriyor. Metalurji, TVEL şirketinin nükleer olmayan başlıca iş alanlarından biri olup, özel amaçlı iş entegratörünün kurulması, yeni ürünlerin ve işlerin dinamik olarak geliştirilmesini hedefleyen stratejimizle tamamen uyumludur. Yeni şirket, Rusya ve yurtdışındaki müşteri tabanını genişletmeye, endüstriyel kapasitelerin geliştirilmesine, yeni ittifaklar ve ortaklıkların kurulmasına odaklanacak” dedi.

Yenilenebilir Enerji Alanında Avrupa 5’incisiyiz

Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklı kurulu gücünde Avrupa’da 5’inci, Dünya’daysa 12’nci sırada yer aldı. Yaklaşık 20 yılda % 428 artış gösteren toplam yenilenebilir enerjideki kurulu güce rüzgar enerjisinin etkisinin oldukça büyük olduğunun altını çizen Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, rüzgar enerjisinden elde edilen enerjinin gelecekte daha da çok artması adına 4 stratejik adımı paylaşıyor.

Türkiye, yenilenebilir enerji alanında kurulu gücünü % 428 artırarak 52.668 MW’ye ulaştı. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın açıklamasına göre üretilen elektriğin % 52’si yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından geliyor. Bu enerjinin de yaklaşık % 10’luk kısmının rüzgarın gücünden geldiğini belirten Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın’a göre, gelecek yıllarda rüzgar enerjisinden daha çok elektrik üretiminin elde edilmesi için 4 stratejik adım bulunuyor.

Rüzgar Enerjisinde Avrupa’da 8., Dünya’da 13. Sıradayız!

Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklı kurulu güçte Avrupa’da 5’inci, Dünya’da 12’nci sırada iken, son 10 yılda gerçekleştirilen büyük atılımlarla en verimli enerji kaynağı olarak görülmeye başlayan rüzgar enerjisi, ülkemizde rekorlarla esiyor. Bakanlığın açıklamalarına göre Türkiye rüzgar enerjisinde kurulu güçte Avrupa’da 8’inci, Dünya’da 13’üncü sırada yer alıyor. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarına yaptığı yatırımların karşılığını fazlasıyla aldığını ve % 428’lik artışın bu yatırımlar sayesinde olduğunu söyleyen Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, yapılacak yeni yatırımlarla ve izlenecek yeni yollarla rüzgar enerjisinden daha fazla verim alınabileceğini ve Türkiye’nin bu alandaki başarısının zirveye çıkacağını belirtiyor.

Rüzgar Enerjisinde Başarıya Giden Yolda Stratejik 4 Adım

Türkiye’de rüzgar enerjisi santrallerinin kurulması ve işletilmesi için gereken teknik tecrübe ve insan kaynağı birikiminin yeterli seviyede olduğunu, santraller hayata geçtikten sonra da doğru zamanlama ve kapsamla uygulanacak bakım ve onarım işlemlerinin, yerli ve milli enerji yatırımlarını korumada öncü rol üsteleneceğini aktaran Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, rüzgar enerjisi  alanında daha da başarılı olabilmek adına 4 stratejik adımı sıralıyor:

  • Rüzgar enerjisi sektöründeki bilinirliği artırmak. Rüzgar enerjisi sektörü oldukça rekabetçi olduğundan, ülke olarak bu alandaki başarılarımız ve globaldeki konumumuzun bilinirliğini artırıcı çalışmaların yapılması gerekiyor. Yeni yatırımların ülkemize yapılması ve bunun sürekliliğin sağlanması adına özel sektör ve kamu iş birliği ile medya desteğinin gerçekleşmesi önem arz ediyor.
  • Doğru fiyatlandırma gerekli. Devletlerin izledikleri fiyatlandırma politikalarının rüzgar enerjisi üretimini desteklemesi gerektiğine değinen Ali Aydın, devlet politikalarının da teşvik edici vasıfta olmasının çok önemli olduğunu belirtiyor.
  • Rüzgardaki istikrarlı duruş korunmalı. Rüzgar enerjisi alanında her geçen gün daha fazla başarıya imza atıyoruz, bu başarıyı da ülke olarak bu alanda sergilediğimiz istikrarlı ve kararlı duruşa borçluyuz. Bu duruşumuzu bozmadan hem paydaşların hem de devletin sağlam adımlarla ilerlemesi gerekiyor.
  • Rüzgar enerjisi sektöründe kalite prosedürleri oluşturulmalı. Ülke Enerji olarak Avrupa standartlarının ötesinde bir servis ve bakım performansları olduğunu belirten Ali Aydın, rüzgar enerjisi alanında top yekün ilerleme sağlayabilmek adına operasyon ve hizmetler için tedarikçi ekosisteminde aranması gereken belli kalite prosedürlerinin oluşmasının faydalı olacağını vurguluyor.

Total İstasyonları İçin Turpak’tan Yeni Proje

Türkiye’nin başta gelen akaryakıt şirketlerinden TOTAL İstasyonları’nda uzun zamandır kullanılan ve birçok aracın yanlış yakıt almasının önleyen Yanlış Dolum Önleme Sistemi Geliştirme Projesi, her geçen gün kendini yenilemeye devam ediyor. Bu kapsamda TOTAL İstasyonları IT Birimi, TOTAL Satış Destek ekibi ve TURPAK Proje ve IT birimi iş birliğiyle gerçekleştirilen Yanlış Dolum Önleme Sistemi Geliştirme Projesi geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki istasyonların tamamında hayata geçti. 

TOTAL İstasyonları TURPAK iş birliği ile yaptığı çalışmalarda, akaryakıt dağıtım şirketleri ve filo sahibi şirketlerin işlerini daha verimli ve kârlı yönetebilmeleri için, yanlış dolum önleme sisteminin performansını hayata geçirdiği bu proje ile güçlendiriyor. Aynı zamanda kullanıcı deneyimini iyileştirmek üzere yapılan geliştirmeler ile de, ön saha satış görevlisinin hata yapmasını engelleyerek, müşteri memnuniyetini artırıyor.

Turpak Genel Müdür Yardımcısı Alper Önkol TOTAL ile yapılan bu işbirliği hakkında “Total ile yaptığımız bu işbirliğinden çok mutluyuz. Geliştirilen bu proje ile sektöre katma değer sağlamaya devam ediyoruz. Yanlış dolumları engelleyen teknolojimiz, tüketicilerin korunmasında önemli bir rol üstleniyor” dedi.

Yanlış dolum önleme sistemi nedir?

Taşıt, Total istasyonlarından art arda 2 kez aynı tür yakıt alımı gerçekleştirdiğinde, taşıtın plakasına o ürün tanımlanıyor. Herhangi bir yakıt alımında taşıta farklı bir yakıt dolumu yapılmak istendiğinde, yanlış yakıt kullanımı hakkında ORTR ekranında yazılı ve görsel olarak uyarılar çıkıyor. Böylece yanlış yakıt alımının önüne geçiliyor.

Sabancı Holding “Dünyanın En Kadın Dostu Şirketleri” Listesindeki İlk ve Tek Türk Şirketi Oldu

Dünyanın en itibarlı iş dünyası ve ekonomi dergilerinden Forbes’un gerçekleştirdiği “Dünyanın En Kadın Dostu Şirketleri” (World’s Top Female Friendly Companies) araştırması yayınlandı. Buna göre Sabancı Holding dünyanın en önde gelen şirketlerini geride bırakarak Türkiye’den listeye giren ilk ve tek Türk şirketi oldu.

Araştırmada kadınlara yönelik destekleyici politikalar, işe alımda fırsat eşitliği, eşit işe eşit ücret, çeşitlilik konularının iletişimi, cinsiyetçilik ve yönetim kurulunda kadın temsili gibi alanlarda en iyi uygulamalara sahip ilk 300 uluslararası şirket belirlendi. Şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk yaklaşımı ve toplumun algısı da değerlendirme kriterleri içinde yer aldı. Sıralama 40 ülkeden 85 bin kadın katılımı ile yapılan anket sonucunda belirlendi.

Güler Sabancı: “Kadının iş hayatında etkin olarak yer alması her zaman önceliğimiz oldu”

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, “Kadınların ekonomik hayatta güçlenmesi, ülkelerin toplumsal kalkınmalarının da en önemli unsurlarından biri. Daha çağdaş bir gelecek için çalışma hayatında mutlaka cinsiyet eşitliğini sağlamamız gerekiyor. Artık bu konuda konuşmak, fikir geliştirmek yeterli değil. Aksiyon almak, proje geliştirmek ve bunları kararlılıkla uygulayarak kadınların iş hayatında hak ettikleri noktaya gelmesi her alanda sürdürülebilirliği ilke edinmiş şirketlerin birinci görevlerinden. Biz, Sabancı Topluluğu olarak insan kaynaklarından başlayarak tüm iş süreçlerimizde kadının iş gücünde etkin olarak var olması için uzun yıllardır çalışıyoruz. Bu konu benim de yıllardır ajandamın en üst sıralarında bulunuyor. Her zaman ‘öncü’ ve ‘örnek’ olma misyonuyla hareket eden bir Topluluk olarak, böylesine önemli bir listede ilk kez bir Türk şirketi olarak yer almaktan dolayı büyük memnuniyet duyuyorum. Kadınların iş hayatına eşit katılımı için yaptığımız öncü çalışmaların dünya çapında da görülmesi büyük bir mutluluk. Emeği geçen tüm arkadaşlarımı kutlarım” ifadelerini kullandı.

Uluslararası 5 ödüle layık görüldü

Son yıllarda hayata geçirdiği öncü insan kaynakları uygulamalarıyla Türkiye’de ve dünyada ses getiren projelere imza atan Sabancı Holding, fırsat eşitliği ve çeşitlilik konusunda hayata geçirdiği inisiyatiflerle bu yıl uluslararası arenada böylece 5 ödüle layık görüldü. Sabancı Holding, yine Forbes tarafından geçtiğimiz ay içinde açıklanan “Dünyanın En İyi İşverenleri” listesinde de dünyada ilk 500 şirket arasında yer almıştı.

Biz Çin’in cemaziyelevvelini de biliriz

0

Tarihin en eski ve en uzun komşuluk ilişkisi olan iki milleti Türkler ve Çinlilerdir. Bu durum Türkleri, dünya üzerinde Çinlileri en iyi tanıyan millet haline getirmiştir.

Bu tanıma o denli kıymet-i harbiyeye sahip olmuştur ki ecdad, unutulmasın diye taşa kazımış ve “Çin’in tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti öldün, Türk milleti öleceksin” diyerek asırlar geçse de unutulmaması gereken bir nasihat bırakmıştır.

Çin’in şeciye ve karakteri asırlar geçmesine rağmen hiçbir değişiklik göstermemesine karşılık anlaşılan, tarihten ibret alanlar kadar almayanlar günümüzde de bulunmakta. Geçmişle günümüzü mukayese edebilmek adına bugünkü yazımıza Çinlilerin tarihi geçmişini değerlendirmeyi konu aldık.

Milattan önce başlamak üzere Çin’e komşu bölgelerde kurulan Türk devletleri ile Çin yönetimlerinin ilişkileri genel hatlarıyla şu şekilde süregelmiştir; Türklerin güçlü siyasi idareler kurdukları dönemlerde Çinlilerin tavırları ile zayıfladıkları ya da Çinlilerin kuvvetli oldukları dönemlerdeki tavırları birbirine tamamen zıt bir görüntü ortaya koymuştur. Çinliler kendilerini güçlü hissettiklerinde hiç zaman kaybetmeden zayıf anlarında yapmış oldukları anlaşmaları bozar, bırakın Türkleri, kendi halkının asayiş ve rahatını dahi hiçe sayarak Türk yurtlarına saldırırlardı.

Çinliler, istisnasız, güçlü olduklarına inandıkları dönemlerde Türk yurtlarına saldırılar düzenlemek, katliamlar yapmak veya şehirleri talan etmek bir yana mağlup ve günahsız halkı öldürmekten de bir nevi zevk alırlardı. Çinliler galip geldiği savaşlarlardan sonra ise ölümden kurtulabilen Türkleri yaşadıkları topraklarından kopartıp Çin’in en ucra yerlerine veya çöllere sürer, bunu da bir maharet gibi görür, biçare halkın açıktan yok olması veya Çinlileştirilmesi için sistemli politikalar güderlerdi.

Belki de dünya üzerinde eşi benzeri olmayan bu türden vahşilik ve zalimlikler Qing hanedanlığının şövenist, muatassıp ve intikamcı tarihçileri tarafından kaleme alınan eserlerinde övünülerek anlatılıp, mutlu olurlardı.

Bu cümlelerden Çinlilerin katliam ve ülkeleri tahribatına sadece Türklerin muhatap olduğunu da düşünmemelisiniz çünkü Çinliler kendileri dışında her millete (Moğollar, Tibetliler … gibi) bu türden gayr-i insani muamelelerde bulunmayı onlara yapılmış birer iyilik olarak tasavvur ederdi. Aslında günümüzde Doğu Türkistan halkına Çin Komünist Partisi eliyle yaşatılanları da bu gözle değerlendirmek yerinde olacaktır.

Geçmişte Doğu Türkistan’ın Kumul, Barköl, Kocu ve Lolan bölgelerinde Çin askerlerinin birçok defa katliam ve tahribat yaptıkları tarih kitaplarında yazmaktadır. Zikredilen bölgelerden Lolan’da bulunan 20 kadar şehir, Çin katliam ve tahribatı neticesinde tamamen veya kısmen çöl haline gelmiştir. Mesela 1757 yılında Çinliler bütün Beşbalık ve İli bölgesi ahalisini katledip, kalanları Çin’e sürgün etmiştir. Bu talan ve katliam neticesinde zikredilen bölgeler bir kaç yıl insansız halde kalmış, akabinde bu bölgelere Altışehir ve Turfan’dan Tarançı denilen çiftçi muhacirler yerleştirilmiştir. Çinli tarihçiler ise bu faciayı gururla eserlerine konu etmiştir. Bu konularda teferruatlı bilgi için Mehmet Emin Buğra Beyin 1940 yılında Kabil’de hazırladığı “Şarki Türkistan Tarihi” adlı eserine bakılabilir. 

Çinliler kuvvetsiz veya Türkler kuvvetli olduğu dönemlerde ise Çin imparatorları Türklere tevazu göstermede sınır tanımaz, Türk hakanları hatta küçük hanlarına bile ile kızları yanında ipekli kumaşlar başta olmak üzere hediyeler gönderip, binbir türlü alavere-dalavere ile Türk idarecilerini kendilerine dost yapıp, Çin’e sefere çıkmalarını önlerler, dahası hasımlarına karşı Türklerin civanmertliklerinden faydalanmayı ihmal etmezlerdi.

Lakin Çinlilerin bu türden ikiyüzlü siyasetlerinden maksatları barış ve asayişi korumak değil muhtemelen kendilerinden çok daha güçlü olan Türklerin arasına nifak tohumları ekmek ve Türk ülkelerinden istihabaret bilgileri toplamak öncelikli ve hiç vazgeçmedikleri birer seciye ve karakterleri haline dönüşmüştür. İlginç olan Çinlilerin bu hasletlerinin asırlar geçmesine rağmen değişmemiş olmasıdır.

Ogün için prenses ve ipek hediye gönderen Çinliler, bugün de benzer taktikleri uygulamaktadır. Ogün için Türklerin kuvvetini zayıflatmak ve devletlerini yıkıp yurtlarını istila etmek nasıl Çinlilerin emelleri idiyse bugün de borç diplamasisi, ekonomik ilişkiler, kültürel faaliyetler veya Konfiçyüs enstitüleri gibi kurumları üzerinden benzer taktikleri uygulamakta ve Türk yurtlarını birer birer kendisine bağlama azmini devam ettirmektedir.

Bu konular Kültigin abidesinde en sarih şekilde dile getirilmesine rağmen tarih Çinlilerin bu sinsi tuzaklarına çok defa düşüşdüğü vakalarla doludur. Çin, kuvvetli ya da zayıf anlarında, Türk kavimlerine daima can düşmanı nazarıyla bakmış, gerek harp gerekse sulh zamanlarında hiç bir insani mülahazada bulunmamıştır. Bu türden tarihi vakaları Çinli tarihçilerin eserlerinde de bulmak mümkündür.

Akif’in Safahat’ta dediği gibi; “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? “Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

Ümidimiz tarih tekerrür etmemesidir.

Dünyada Yeni Bir Enerji Sistemi Doğuyor

Dünya gündeminin en önemli konu başlıklarından biri olan iklim ve enerji alanındaki küresel gelişmeler ve bunların Türkiye’ye etkileri, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından İstanbul’da düzenlenen ‘Dünyada Enerji ve İklim Trendleri ve Türkiye’ye Yansımaları’ konferansı ve ‘İş Dünyası Perspektifi’ panelinde ele alındı.

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi olarak, enerji ve iklim konularına uzun süredir öncelik verdiklerini belirterek, “Sabancı Üniversitesi kampüsünü net-sıfır yapmayı hedefliyoruz. Bunu ilk defa burada sizlerle paylaşıyoruz. Çalışmalara başladık neticelerini de paylaşacağız” dedi.

YASED Başkanı Ayşem Sargın da yeşil dönüşüme ilişkin gündemin uluslararası yatırımların seyri ve gelişimi üzerinde önem kazandığına dikkat çekerek, “Uluslararası yatırımlar, yeşil dönüşümde bir katalizör rolü üstlenecek” diye konuştu.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol ise, enerjide hızlı bir değişimin başladığını vurgulayarak, “Dünyada yeni bir enerji sistemi doğuyor. Enerjide değişim başladı ve değişim hızlı bir şekilde devam ediyor” diye konuştu.

İklim ve enerji alanındaki küresel gelişmeler ve Türkiye’ye etkileri, Sabancı Center’da ‘Dünyada Enerji ve İklim Trendleri ve Türkiye’ye Yansımaları’ başlığı ile düzenlenen IICEC Konferansı’nda ele alındı. Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın açılış konuşması ile başlayan konferansta YASED Başkanı Ayşem Sargın ve Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol da birer konuşma yaptılar.  ‘Dünyada Enerji ve İklim Trendleri ve Türkiye’ye Yansımaları’ konferansının açılış konuşmasını yapan Güler Sabancı, IICEC konferansının önemine vurgu yaparak, Ayşem Sargın, Dr. Fatih Birol ve panelistlere, katkılarından dolayı teşekkür etti.

Güler Sabancı: “Sabancı Üniversitesi kampüsünü net-sıfır yapmayı hedefliyoruz”

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol’un, dünya çapında en etkili kişilerin sıralandığı Time 100 listesinde bu yıl yer alan tek Türk olduğunu hatırlatan Güler Sabancı, kendisi ile gurur duyduklarını ve bir kez daha tebrik ettiklerini söyledi. Güler Sabancı, konuşmasına şöyle devam etti:

Daha sürdürülebilir bir geleceği, enerji güvenliğini, rekabetçiliği ve temiz enerjiye geçişi destekleyen enerji politikaları, sürdürülebilir değer odaklı yatırımlar ve yenilikçi iş modelleri ve temiz enerji teknolojileri, ile sağlayabiliriz. Sabancı Üniversitesi olarak, enerji ve iklim konularına uzun süredir öncelik veriyoruz. IICEC’i, bir Enerji ve İklim merkezi olarak, bu iki konunun birbirinden ayrılamayacağı vizyonu ile daha temiz ve daha güvenli, dolayısıyla da ekonomik büyüme, sosyal gelişme ve yeni nesil için daha iyi bir enerji geleceğine katkı sunmak üzere kurduk. 11. yaşına gelen IICEC’in, bu hedeflere katkısını artırıyor olduğunu görmekten mutluluk duyuyorum ve çok memnunum. Bildiğiniz gibi IICEC, geçen yıl Türkiye’de bir ilke imza atarak ‘Turkey Energy Outlook’ çalışmasını yayımladı. Tüm paydaşlar için artık bir yol haritası var ve bu çalışma sektör paydaşları tarafından sahiplenildi, çok olumlu geri dönüşler aldı. Bu, ‘Referans’ niteliğinde bir çalışma oldu. IICEC, bir diğer büyük projesi olan, ‘Türkiye’de Elektrikli Araçlar Görünümü’ çalışmasını da Aralık ayında kamuoyu ile paylaşacak. Bu çalışmada, Türkiye’de elektrikli araçlar, e-mobilite ekosistemi ve büyüme perspektifi ve getireceği fırsatlar, birlikte sunulacak.

IICEC önümüzdeki dönemde bizleri yine enerji ve iklim alanlarında en önemli dinamikler üzerinde güncel buluşturmaya devam edecek. Bunun için de Dr. Fatih Birol’a Onursal Başkan olarak IICEC’in gelişimine destekleri için de tekrar teşekkür ediyorum.  Dr. Fatih Birol, Başkanlığı ile Uluslararası Enerji Ajansı’nı ‘küresel temiz enerji dönüşümü’ne liderlik eden bir organizasyon niteliğine ulaştırdı. Temiz enerji dönüşümü için kritik olan ‘Yol Haritası’nın belirlenmesi için, G7 Devlet Başkanları ve COP26 İklim Zirvesi Başkanı’ndan gelen talep üzerine Uluslararası Enerji Ajansı tarafından hazırlanan ‘Net Zero by 2050’ raporu, uluslararası iklim hedeflerine ve daha temiz ve güvenli bir enerji geleceğine ulaşmak için, enerji sektörünün nasıl bir dönüşüm geçirmesi gerektiğine dair, karar vericilere önemli mesaj ve tavsiyeleri ortaya koydu. Ayrıca IICEC’in destekçileri olan Yönetim Kurulu üyelerine de teşekkür ediyorum.

Akıllı şehir yolculuğu 17

Kayseri

‘Kayseri Akıllı Şehircilik Çalıştayı’nı kamu yönetimi, akademisyenler, özel sektör ve şehir paydaşlarının katkı ve katılımlarıyla düzenleyen Kayseri Büyükşehir Belediyesi;

Belediyenin akıllı şehircilikle alakalı projelerinin yer aldığı web sitesi smartcitykayseri ile bu şehre gönül vermiş, yenilikçi, üretken ve hizmet odaklı bütün şehir paydaşlarının fikirlerini özgürce sunmasına ve de bu fikir veya projelerini hem Kayseri Büyükşehir Belediyesi ile hem de diğer şehir paydaşlarıyla paylaşmasına imkân sağlayarak Akıllı Şehir yapılanmasında çalışmalar yapanlara/yapmak isteyenlere öncü ve akılcı çözümlerle dijital yol haritalarını nasıl çizeceklerini göstermektedir.

“Dijital Belediyecilik ve Akıllı Şehircilik Kapsamında Yapılan Çalışmalar”ına bir göz atarak yolculuğumuza devam edelim:

Kayseri Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisindeki 13 ilçe belediyesi ve Erciyes Turizm Merkezi’ne 1 adet olmak üzere 14 adet izleme merkezi yapılacaktır. Kayseri Büyükşehir Belediyesi bilgi merkezine anlık olarak aktarılarak hava kalite analizi için gereken bütün değerler elde edilecektir. Hava kalitesi seviyesini 7 gün 24 saat esasına dayalı olarak ölçmek ve bu ölçümleri web sayfasından canlı olarak yayınlanacaktır. Bu istasyonlar sayesinde yapılacak olan gerçek verilere dayalı analizler Kayserinin kentsel dönüşüm gibi şehir ve sanayi planlamasına katkıda bulunacaktır.

Kayseri Büyükşehir Belediyesi günümüz teknolojisini verimli şekilde kullanarak Kayseri halkına en iyi hizmeti sunmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda her geçen gün yeni projelere imza atan Kayseri Büyükşehir Belediyesi “Akıllı Otopark” projesi pilot çalışmalarına başlamıştır.

Akıllı Otopark uygulaması kapsamında vatandaşlar bulundukları noktaya en yakın otoparkları tespit ederek, navigasyon uygulamasıyla otoparka rahatça ulaşabilecek.

Ayrıca otoparkların kapasite ve doluluk oranları da uygulama sayesinde rahatça öğrenilecektir. Otoparkların tamamında merkeze bağlanarak güvenli ve kesintisiz iletişim sağlanacak. Bu sayede kent merkezinde hizmet veren otoparklar daha kullanışlı hale gelecektir.

Otoparkların kaliteli, verimli çevreci, pratik bir şekilde kullanımı için akıllı sistemler ile zamandan, yakıttan kazanç sağlayarak karbon salınımını düşürmeyi hedefleyerek ülke ekonomisine katkı sağlayan akıllı park yönetim sistemi uygulaması için kurulan pilot otopark alanında testleri yapılmıştır. Pilot otopark alanında yapılan testlerde sensörlerin sorunsuz çalıştığı, olumsuz hava şartlarından etkilenmediği ve otoparkın doluluk boşluk bilgisini doğru şekilde gönderdiği tespit edilmiştir.

Kayserinin aydınlatmasında enerji etkinliğini, sürdürülebilirliği ve işlem maliyetini düşürmek öncelik olarak belirlenmiş, şehrin canlılığını ve verimliliğini geliştirmeye odaklanılarak bu doğrultuda aydınlatma planı geliştirilmiş. Şehrin birçok yerinde akıllı aydınlatma pilot uygulamaları başlamış, armatürlerin tamamı led ampul yapılır ve tam akıllı aydınlatma sistemine geçilirse yaklaşık

% 50’lere yakın bir tasarruf sağlanmış olacaktır… Sadece enerji sarfiyatındaki tasarrufla kalınmayacak, karbondioksit salınımı da azaltılmış olacaktır.

Şehrin farklı noktalarında hareket eden yolcu otobüslerinin üzerine yerleştirilen hava kalitesi sensörleri sayesinde şehrin hava kalite haritası çıkarılacak. Bu sayede kısa sürede şehrin farklı noktalarının farklı zamanlarda hava kalitesinin ölçümü sağlanacak. Bu proje ile hem ekonomik hem zaman hem de sağlık açısından büyük kazanımlar elde edilecektir. Altyapı çalışmasına başlanan QR Ödeme Sistemi, ödemelerin dijitalleştiği günümüzde kolay, hızlı, pratik ve temassız ödeme sağlamak amacı ile yapılacaktır. Bu proje ile şehir paydaşları, kart taşımadan cep telefonu ile her yerde karekodu okutarak kolayca temassız ödeme yapabilecekler. Böylelikle Belediye ve İştirakleri, masrafsız, taşınabilir, her noktada çalışabilir bütünleşik bir ödeme altyapısı sahibi olacaktır. Örneğin müşteriler Belediye iştiraki restoranlarda hem sabit baskı karekodu hem de kasada adisyon üzerine basılmış karekodları cep telefonları ile okutarak ödemelerini yapabilecekler.

Belediyenin daha efektif yönetilebilmesi için yeni nesil teknolojiler kullanılarak kullanıcı dostu ara yüze sahip Yönetim Bilgi Sistemi kurum içerisinde kullanılmaya başlamıştır.

Yönetim Bilgi Sistemi ile kurum içerisinde e-imza kullanılmaya başlanarak, elektronik imza ile herhangi bir şekilde insanların bilgisayar üzerinde yaptığı işlemlerde evrakın çıktısının alınması ve üzerine ıslak imza atılarak daha sonra da ilgili birime götürülmesi gibi zaman kaybı ortadan kaldırılmıştır. Kağıt kullanımı azaltıldığı için çevreye katkı ve e-imza ile kurum içerinde hız, zaman ve güvenli bir ortam ve bu kapsamda Yönetim Bilgi Sistemi ile geriye yönelik evraklara çok kolay bir şekilde ulaşılması ve diğer kurumlar ile entegre çalışarak işlerin daha doğru, kolay ve hızlı ilerlemesi sağlamıştır

Tosyalı Algerie, Dünya Çelik Endüstrisine Rol Model Oluyor

Türkiye-Cezayir Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 11. Dönem Toplantısı kapsamında düzenlenen Türkiye- Cezayir Enerji ve Madencilik alanlarında yuvarlak masa toplantısı vesilesiyle Cezayir’de bulunan Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve beraberindeki heyet Tosyalı Algerie tesislerini ziyaret ederek incelemelerde bulundu.

Tosyalı Algerie’nın Cezayir’in en büyük özel sektör yatırımı olduğunu ifade eden Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı “Hidro-karbon dışı sektörlerde ülkenin en büyük ihracatçısı ve en güçlü istihdam sağlayan şirketlerinden biri olan Tosyalı Algerie tesislerimiz, sadece Afrika’nın değil Avrupa’nın yüksek teknoloji kullanımında en önde gelen ve enerji kullanımı açısından da dünyanın en verimli üretimini yapan entegre tesislerinden biri. Uyguladığımız kümelenme modeliyle 1000’e yakın yerli ve yabancı şirket de bizimle birlikte bu zincirin halkaları oldu. Biz yatırıma ilk başladığımız dönemde Cezayir’e Türkiye’den haftada ortalama 3 uçuş varken, pandemi öncesinde bu sayı 50’nin üzerine çıktı. Cezayir ve Türkiye arasında kurulan güçlü iş birliği ortamının aynı zamanda enerji ticareti için de oldukça önemli fırsatlar yaratacağına inanıyorum” dedi.

Global çelik üreticisi Tosyalı Holding 3 kıtada sayıları 30’u bulan tesis ve yaklaşık 15 bin çalışanıyla küresel büyümesini sürdürüyor. Dünya Çelik Üreticileri Birliği verilerine göre 2020 yılında dünya çelik üreticileri arasında 82. sırada yer alan Tosyalı Holding, Cezayir’deki 4. etap yatırımlarını aralıksız olarak sürdürüyor.

Türkiye-Cezayir Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 11. Dönem Toplantısı kapsamında düzenlenen Türkiye-Cezayir Enerji ve Madencilik alanlarında işbirliği yuvarlak masa toplantısı  sebebiyle Cezayir’e düzenlenen ziyaret kapsamında Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve beraberindeki heyet Tosyalı Algerie tesislerinde incelemelerde bulunurken Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı da Cezayir’de yaptıkları ekonomik ve sosyal yatırımlarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Tosyalı Holding’in tüm global başarılarının temelinde şirketin yurt dışındaki ilk yatırımı olan Tosyalı Algerie’nın Cezayir’in en büyük özel sektör yatırımı olduğunu ifade eden Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün hidro-karbon dışı sektörlerde ülkenin en büyük ihracatçısı ve en güçlü istihdam sağlayan şirketlerinden biri olan Tosyalı Algerie tesislerimiz, sadece Afrika’nın değil Avrupa’nın yüksek teknoloji kullanımında en önde gelen ve enerji kullanımı açısından da dünyanın en verimli üretimini yapan entegre tesislerinden biri. Bununla birlikte Tosyalı Holding olarak gittiğimiz ülkelerde sadece ekonomik yatırımlara odaklanmıyoruz. Gittiğimiz her ülke için o coğrafyaya özel değerler yaratmaya çabalıyoruz. Kurumsal olarak şeffaf yatırımlar yapıyor, ülkenin ekonomisine, istihdamına katkı sağlamayı her zaman öncelikli olarak görüyoruz. Örneğin Tosyalı olarak faaliyette bulunduğumuz coğrafyalarda nitelikli istihdam yaratmak önceliğimiz. Faaliyete başladığımız günden beri Cezayir’deki yerel insan kaynağımızı 10 katına çıkardık, üniversitelerle yürüttüğümüz iş birlikleri ile de bu oranı artırmaya devam edeceğiz. Ülkeler arası iş birliğinde bir başka önemli başlık ise yaratılacak ekosistem etkisi ve teknoloji transferi ile oluşacak kümelenme. Bu anlayışla Cezayir de Tosyalı olarak yatırıma başladıktan sonra 1000’e yakın yerli ve yabancı şirket de bizimle birlikte bu zincirin halkaları oldu. Dün gibi hatırlıyorum, o zamanlarda Cezayir’e Türkiye’den haftada ortalama 3 uçuş varken, pandemi öncesinde bu sayı 50’nin üzerine çıkmıştı. Bu da gösteriyor ki planlı ve gerçek bir iş birliği ruhuyla inşa edilen her yatırım ülkede güçlü ve sürdürülebilir bir ekosistem yaratıyor. Cezayir ve Türkiye arasında kurulan güçlü iş birliği ortamının aynı zamanda enerji ticareti için de oldukça önemli fırsatlar yaratacağına inanıyorum. Bu açıdan Türkiye’nin enerji ithalatında çeşitliliğe gitmesi için Cezayir fırsatlar barındırıyor.

Urfa’nın bereketli toprakların çilesi

“Köylü milletin efendisidir. “ demişti Atatürk ve bu yolda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilk temellerini attı. Tarım dedi, üretim dedi, çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmalıyız dedi ve dediğini de yaptı.

Yıllar geçti, bu günlere geldik. Bir daha anladık ki üretmeyen bir ülke dışa bağımlı olur, özgür olmaz. Hele tarımda bağımsızlık herşeyin önüne geçmiş. Neden mi? Yemek en büyük ihtiyaç. 

Buralara nereden geldim? Yaklaşık on beş gündür Şanlıurfa’dayım. Köy köy gezdim. Bir çok insanla, çiftçiyle konuştum, dertsiz bir kişi bile tanımadım. Atatürk Barajı’nın yapılmasıyla buralara su gelmiş, toprak değerlenmiş, güzellik inanılmaz olmuş.

Her yer deniz gibi ama bereketli. Topraklarda çile var, oysa ki mutluluk olmalıydı. Binlerce dönüm arazilerde pamuk yetişiyor, beyaz altın diyorlar ama yol desen yol yok. Halen mıcırlı, bozuk yollarda tek şerit işliyor. Yaşamanız lazım. Ben her birinden geçtim. Verilen yüzlerce dilekçe, yüzlerce konuşma ama değişen bir şey yok. 30-40 km hızla gidebiliyorsunuz. Arabalar perişan oluyor. Biri geçerken öbürü bekliyor. İş makinaları, traktörler bile zorlanıyor. Milli servetlerimiz uçuyor, buharlaşıyor bu yollarda.

Bölgede petrol çıkmış. Halen de yeni yüzlerce kuyu açılacak. Sadece buranın yolları beton. Geri kalan yerler çile. Siyah altında yarar getirmemiş, kendisinden başkasına. 

Elektrik her gün defalarca kesiliyor. Tüm sulama buna bağlı. 2021 senesinde olacak gibi değil. Bir de inanılmaz elektrik faturaları var. Diyorlar ki borcunuzu bu hesaba yatırın, yatırmadın gitti. Elektrik ne açıklama, ne detaylı fatura. Hiç bir şey yok. “Borcun bu, öde.” deniyor. Resmen diktatorya hüküm sürüyor. Atatürk Barajı bölgesinde kanallama olduğu için sulama maliyeti çok ucuz. Sulama birliği adı altında yapılıyor. Bu bölgede ise kendi sulama hattını yaptırman, trafo alman, tesisat çektirmek gerekiyor. Bunu da kendi imkanlarınla yapmalısın. Üstüne  bir de büyük faturalar ödüyorsun. Dedim ya: çilesiz bir şey yok.

Tapulaşma adı altında yeni bir sistem çıkmış. Küçük arazileri birleştirip tek tapuya çeviriyorlar. Ama insanların parsellerini kaydırıyorlar ve neredeyse yüzde onunu kamulaştırıyorlar. 

Bir başka yerden kimsenin onayı olmadan ‘yaptık oldu’ mantığında yer değiştiriyorlar. Bu yüzden insanlar ölüyor. Büyük kavgalar, sıkıntılar çıkıyor. Hayatlar sönüyor. Araziler çok ortaklı olduğu için kurumsallaşamıyorlar. Kredi alamıyorlar, ürün tarlada satılıyor, emeği çeken değil aracılar kazanıyor. Olan gene çiftçiye oluyor. Yansımasında şehirde elden ele değişen fiyatlarla market raflarında bizlere yansıyor.

Bölge eski volkanik alan. Tarım yapabilmen için taş temizlemen lazım. Öyle küçük taşlarda değil. Kocaman kocaman bir araba büyüklüğüne varan taşlar var. Günlerce, aylarca sürüyor bu işlemler ve insanlar kendi paraları ve imkanlarıyla yapıyor bu çalışmayı. Sonuç mükemmel. Taşı eksen fidan veriyor. Başarabilenler kazanıyor, başaramayan kaybediyor.

Motoryata benzin ucuz, çiftçiye tam para. Ekebilmek için, teşvikten yararlanabilmek için, yerli tohum kullanmak yasak. Yabancı tohum pahalı. Bunun için ilaç pahalı, gübre can yakıyor. Hangi birine yetişeceğine şaşırmış insanlar. Her gün zam geliyor, daha da ilginci peşin paran yoksa bunlar da hayal.

Pamukla başlayan ekim mısır, arpa, buğday, mercimek ve ayçiceğiyle devam ediyor. Yanısıra biber, domates, patlıcan da ekiliyor.

Ağaç çok az. Zeytin, badem, fıstık var. Üzüm bağları da var, az da olsa.

Hayvancılık… O da yer yer yonca yoksa gene çileye dönüşüyor. Yem pahalı. 

Oysa ki her türlü imkan var. Fakat yapılmaması için uğraşılıyor. Kendi elektriğini üreten, gübresini, yemini yapan, ürününü depolayabilen ve bunu direk son kullanıcıya verebilen, kazanabilen bir yapı olmalıydı. Daha kurumsal, daha modern.

O zaman ne olurdu? Bölge gelişir, insanlar birbirine kaynaşır, eğitim gelir, cahillik kalkar, terör biter, kardeşlik olur, güzel günlere yelken açardık. Fitne yok olur, çekilen çileler acılar biterdi. Karanlıklar aydınlığa dönüşür, bereketli toprakların çilesi sona ererdi.

Köylü milletin efendisi olduğu gün bizler kazanacağız.

Ford Otosan Mühendisleri Sopranoların Sesinden İlham Aldı

Türk otomotiv sanayinin öncü şirketi Ford Otosan, sopranoların sesi ile bardağı çatlatabilmesinden esinlenerek geliştirdiği teknolojiyle bir ilke daha imza attı. Tamamı Ford Otosan çalışanlarından oluşan bir ekibin geliştirdiği ses dalgalarını kullanarak parçalarda hata olup olmadığını tespit eden “Laser Sonix Q” projesiyle otomotiv sektörünün kurucusu Henry Ford adına verilen tek teknoloji ödülü olan Henry Ford Teknoloji Ödülü’ne (HFTA) layık görüldü.

Çalışanlarının fikirlerine ve uzmanlıklarına değer vererek bu amaçla yetkinliklere yatırım yapan ve inovatif projeleri destekleyen Ford Otosan, üretim parçalarını yalnızca bir saniye süren bir ölçüm ile sorunsuz ve hurda olarak ayırabilen, üretim süreçlerini mükemmelleştirmeye katkı sağlayan “Laser Sonix Q” kurum içi girişimcilik projesi ile ABD’nin en prestijli teknoloji ödüllerinden Henry Ford Teknoloji Ödülü’nün (HFTA) sahibi oldu.

Sopranoların sesiyle bardağı kırabilmelerinden ilham alan teknoloji “LaserSonix Q”

Ford Otosan’ın kurum içi girişimcilik programı kapsamında, akıllı üretim teknoloji kampanyasında bir fikir olarak başlayan “Laser Sonix Q” projesi,  tamamı Ford Otosan çalışanları tarafından geliştirilmiş donanım ve yazılımdan oluşan patentli teknolojisiyle,  üretim parçalarını operatörlerden bağımsız bir şekilde %100 gerçek zamanlı olarak kontrol edilmesini sağlıyor.

Ford Otosan mühendislerinin sopranoların sesi ile bardağı çatlatabilmesinden esinlendiği bu teknolojide, üretim parçaları özel bir akustik sinyal ile temassız olarak titreşime tabi tutuluyor, bir lazer ile bu titreşim seviyesi yine temassız olarak ölçülüyor. Üretim parçalarına ait titreşim özellikleri analiz edilerek, hatalı parçalar üretim esnasında gerçek zamanlı olarak hızlı bir şekilde tespit edilebiliyor. Proje, operatöre bağımlı süreçleri ortadan kaldırmanın yanı sıra, hurda azaltımı ile çevresel fayda sağlıyor. Ford Otosan Gölcük ve Eskişehir fabrikalarında kullanılan bu özel teknoloji, Ford Motor Company’nin ABD’deki Dearborn Fabrikası ile de paylaşıldı.

Ford Otosan, otomotiv sektörünün en büyük Ar-Ge organizasyonu ile çalışmalarını sürdürüyor

1961 yılından bu yana Ar-Ge çalışmalarını kesintisiz olarak sürdüren Ford Otosan, teknolojik dönüşümle birlikte dönüşen geleneksel otomotiv ürün ve hizmetlerine ek olarak, yakıt optimizasyonu, CO2 salımlarının azaltılması, bağlantılı ve otonom araçların geliştirilmesi, elektrikli araçların üretimi, elektrifikasyon ve hafif araç teknolojilerinin geliştirilmesi alanlarında Ar-Ge çalışmalarına devam ediyor. İnovasyon yaklaşımıyla, ürün, süreç ve iş modellerinde yenilikçiliği benimseyen, otomotiv sektörünün en büyük mühendislik organizasyonuna sahip olan Ford Otosan, sadece geleneksel bir araç üreticisi olarak değil, yenilikçi hizmetler üretip sektöre yön veren, hayal edilenin ötesinde ulaşım olanaklarını şekillendiren ve yenilikçilikle ön plana çıkan bir şirket olmak hedefiyle çalışmalarını sürdürüyor.

Henry Ford Teknoloji Ödülü (HFTA), Ford çalışanlarının teknik başarılarının global çapta tanınmasına öncülük etmekte olup, araştırma, metodoloji, ürün geliştirme, iş süreci ve üretim dahil birçok süreci kapsayan değerlendirmelere odaklanmaktadır.

Deniz haydutluğu suçuyla mücadelede uluslararası önlemler

21. yüzyılın ilk çeyreğini yaşadığımız şu günlerde,Türkiye’nin denizciliğe dönük politika ve uygulamalarının artması ile birlikte, denizden gelen tehditler de ülke gündeminde yerini almaya başlamıştır. Bu tehditlerden en önemlisi Deniz Haydutluğu suçu kapsamında değerlendirilmektedir. Deniz Haydutluğu, devletlerin denizlerdeki hayati çıkarlarına yönelik en eski tehditlerden biridir. Günümüzde, denize kıyısı olan birçok ülkenin yaşadığı ekonomik ve siyasi krizlerin, toplumsal krizlerin yükselmesiyle orantılı olarak Deniz Haydutluğu eylemlerinin sayısı da artmaktadır. Bu durum dahideniz ulaşımının güvenliğini önemli ölçüde etkilemektedir. 

Deniz Haydutluğu suçundan bahsedebilmemiz için; “Eylem uluslararası alanda yapılması gerekir, Eylem gerek kişilere gerekse mallara karşı yasadışı yollardan yapılmalıdır, Eylemin özel bir gemi ya da uçağın mürettebatınca işlenmiş olması gerekir, Bir gemi veya uçaktan diğer bir gemi veya uçağa yönelik olması gereklidir, Eylem siyasi olmayan kişisel amaçlarla gerçekleştirilmelidir.”Deniz Haydutluğu tanımından da anlaşılacağı üzere siyasi olmayan, kişisel amaçlarla gemilere karşı silahlı soygun şeklinde gerçekleşmektedir.

Son yıllarda denizlerde silahlı soygun vakalarındaki artış, uluslararası hukuk kurallarının bu alanda hala yetersiz olduğunu göstermektedir.1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi hükümleri, Deniz Haydutluğu ile mücadelenin temellerini atmasına rağmen, uygulamada pek verimli olmamıştır.  Bununla birlikte uluslararası hukukun gemilere yönelik silahlı saldırıların zamanında önlenmesini ve bastırılmasını, bunların araştırılmasını hedeflemesi önemlidir. 

Deniz Haydutluğu suçuyla mücadelede suçluların adalet önüne çıkarılması, gemilere yapılan saldırıların rapor edilmesi, onlara yardım sağlanması ve kayıp gemilerin aranmasına yönelik mekanizmanın iyileştirilmesi ve bu alanda koordineli tedbirlerin uygulanması gerekmektedir. Deniz Haydutluğu suçunun önlemesi ve cezalandırılması konusundaki devletler arasında işbirliği ikili ve çok taraflı anlaşmalar ile güçlendirilmelidir. Bu yöndeki anlaşma süreci, bölgesel (çok taraflı) ve ikili düzeylerde en aktif şekilde gelişmelidir. 

Denizde Haydutluk ve silahlı soyguna karşı ayrı bir sözleşme geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Kıyı devletlerinin deniz sularında işlenen bu fiillerle mücadele durumuna ilişkin uluslararası hukuki sorumluluğunun artırılması gerekmektedir. Bu tür eylemlere direnemeyen devletlere uluslararası yardım sağlanabilir. Bu konudaki uluslararası yasal düzenlemeler, devletler açısından tehlikeli bir olaya yol açan gerçek nedenler, buna katkıda bulunan koşullar ve faktörler dikkate alınarak, bu mücadelenin ihtiyaçlarına uygun olarak yürütülürse etkili olacaktır. Daha açık bir ifadeyle Deniz Haydutluğu sadece denizde çözülebilecek bir problem değildir,gerçek sebepleri karada aranmalı, zayıf kurumlar, kötü yönetim, yolsuzluk, denetlenmeyen suçlar ve işsizlik ile mücadele edilmelidir. Bu ortam sağlandıktan sonra Deniz Haydutluğuyla mücadelenin suçun denizcilik özellikleri de dikkate alınarak, uluslararası hukuk normlarının oluşturulması ve aşamalı olarak geliştirilmesine yönelik bir dizi önlemin gerçekleştirilmesi gereklidir. Bu normların pratikte de uygulanması için önlemler alınmalıdır. Bu amaçla Deniz Haydutluğu suçunun yargılanacağı uluslararası bir mahkeme kurulmalıdır.

Petrol Ofisi’nden Bir Günde 4 İstasyon Açılışı

Türkiye akaryakıt sektörünün geleneksel lideri Petrol Ofisi, yatırımlarına ve büyümesine hız kesmeden devam ediyor. Petrol Ofisi son olarak İstanbul’da birbiri ardına yaptığı 4 açılışla istasyon adedini 1.900’ün üzerine taşıdı.

Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, Petrol Ofisi’nin yaptığı yatırımlar, gerçekleştirdiği ilkler, attığı güçlü adımlar ile her zaman ve her koşulda sektörüne örnek olduğunun altını çizdi. Petrol Ofisi Perakende Direktörü Yiğit Meral de, istasyon ağının sayısal olarak gelişiminin yanı sıra hizmet ve fiziki alanlarda kaydettikleri geliştirmelere, yeniliklere de dikkat çekti. Türkiye akaryakıt sektörünün en büyük dağıtım ağına katılan son 4 istasyonun açılışları, İstanbul’un Anadolu Yakası’nda gerçekleşti. Gerçekleştirilen açılışlara, Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, Perakende Direktörü Yiğit Meral ve şirket yöneticileri katıldı.

İlk açılış töreni, Tuzla Çayırlar Mevkii’nde bulunan Güvenal Petrol’de Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Öztürk ve diğer Yönetim Kurulu Üyeleri’nin ev sahipliğinde düzenlendi. Sonraki tören Tuzla Aydın Yolu Caddesi üzerindeki Mirap Akaryakıt’ta Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Mirap ve Yönetim Kurulu Üyeleri’nin katılımları ile yapıldı. Günün üçüncü töreni ise Kartal Üsküdar Caddesi üzerindeki Dokuz Palmiyeler istasyonunda Şahin Yergün ve acente Öncay Yalçın’ın ev sahipliğinde gerçekleşti. Günün son açılışı ise Sancaktepe Veysel Karani Caddesi üzerindeki Başak Akaryakıt’ta, firma sahipleri Murat Daylan ve Mehmet Daylan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

“Yürüttüğümüz stratejiyle hem istasyon mozaiğimizi renklendiriyor, hem de sayısını arttırıyoruz”

Petrol Ofisi’nin pandemi koşullarında da yatırımlarını aralıksız sürdürerek, lideri olduğu sektörlerde örnek olmaya,  güçlü konumunu daha da geliştirmeye devam ettiğini belirten Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, “Petrol Ofisi kurulduğu 1941 yılından bu yana aralıksız sürdürdüğü yatırımlar, imza attığı yenilikler ve geliştirmelerle ülkesine katkı sağlamaya, sektörüne öncülük etmeye devam etmiştir. 2017 yılının sonlarına doğru 1.680 olan istasyon sayımız bugün 1.900’lü rakamlara ulaştık. Son 4 yıldır bu alanda yürüttüğümüz strateji ile hem istasyon mozaiğimizi renklendiriyor hem de sayısını arttırıyoruz. İstasyonlarımızı ürün, hizmet ve altyapı yatırımlarımızla sürekli geliştirmeye devam ettik. Nitekim tüm bu çalışmalarımız, müşteri memnuniyeti-deneyimi alanında aldığımız ödüllerin yanı sıra satışlarımıza da somut olarak yansıyor. Her alanda ve her koşulda ülkemize katkı sağlamaya, sektörümüze örnek olmaya devam ediyoruz” dedi.

Petrol Ofisi Perakende Direktörü Yiğit Meral de “Marka ve pazarlama yatırımlarımızı güçlü bir şekilde sürdürüyoruz. Aynı paralelde fiziki yatırımlarımızla da başta istasyon, market ve tuvaletler olmak üzere büyük bölümünü tamamladığımız önemli yenileme çalışmaları yürütüyoruz. Geliştirdiğimiz Market Plus konseptimizin yanı sıra Market ve Migros Jet’ler ile müşterilerimize istasyonlarımızda kaliteli ürün ve hizmetlere 7/24 erişim imkânı sunuyoruz. Bunun yanında pratik ve taze lezzetler sunan Kap Bi’ Tat markamızı yarattık. Tchibo iş birliğimiz ile istasyonlarımız, keyifli birer mola noktasına dönüştü. Keza Western Union iş birliğimiz, istasyonlarımızı birer para transfer noktalarına da dönüştürüyor. Hepsiburada ile iş birliğimizde de istasyonlarımız birer Hepsimat, yani teslimat noktası oldu. Dolayısıyla hem bayi ağımızı genişletmek hem de her alandaki yatırımlarımızı güçlü adımlarla sürdürmekte kararlıyız” şeklinde konuştu.