18.4 C
İstanbul
Pazartesi, Haziran 9, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 27

“Kontrollü Kaos”ta üçüncü evre: Savaş(Rusya-Ukrayna Savaşı)

“Kontrollü Kaos”un en geniş çaplı olanı Kovid-19’la başladı ve pandemi ilanıyla tüm dünyayı içine aldı.

En temel enstrümanı, din/ dil/ ülke/ ayırt etmeksizin insan/ birey odaklı yaratılacak “korku” idi.

Çünkü “korkunun attıramayacağı adım, aştıramayacağı çizgi” yoktu.

Amacına ulaştı mı?

Fazlasıyla…

Pandemiyle iç içe ama pandemi eliyle ve sayesinde oluşan zeminde ikinci bir “kaos” başladı.

Küresel Ekonomik Kriz.

Hem de, gelişmiş ekonomiler de dahil; hemen her ülke ekonomisinde ve halkların alım gücünde bariz göstergelerle başladı ve her geçen gün acımasızca etkisini artırıyor.

Şimdi ise, sıra sac ayağının üçüncüsünde,

Yani savaş…

Yazımda bu konuyu irdeleyeceğim.

1 ve 2. Dünya Savaşı gibi olmayan/ olmayacak olan ama etkisi küresel ölçekte olacak savaş/savaşlar…

Klasik savaş yöntemlerini de içeren ama daha çok hakim gücün yönlendirmesiyle ve yeni nesil savaş enstrümanlarının ön planda olacağı, tarafların bile engel olamadığı/olamayacağı savaşlar…

Hal, ahval ve realite böyle olunca iki devletin savaşı sadece o iki devletin savaşı olmanın ötesine geçecek ve bir nevi küresel hesaplaşmaya dönüşecek.

Mesela Rusya-Ukrayna krizi ve savaş riski…

Öyle bir durum ki; adeta bir tarafta Rusya ve birkaç yandaş devlet, diğer tarafta ise tüm Avrupa ve Amerika var.

Hakeza, sonuçları itibariyle de geniş yelpazede ve büyük ölçekli olacak gibi…

Peki bu iki ülke savaşır mı?

Belki iki ülkenin inisiyatifine ve iradesine kalsa savaş olmayabilir.

Ama yukarında dediğim gibi bu iki ülkenin savaş riski, tarafların husumetiyle sınırlı değil.

“Kontrollü Kaos” senaryosunu yazanlar savaşı uygun görüyor ve planlıyorlarsa bu savaş olur ve olacaktır.

Ki, öyle de görünüyor; şimdi veya bir-iki yıl içinde…

Çünkü Yeni Dünya Düzeni senaryosunun üçüncü evresi veya süreçlerden birisi de bu iki ülkenin savaşımı…

ABD Başkanı ve küresel bazda etkili algı operasyonu yapan manipülatif güçler bu savaş çıkar diyorsa,

Rusya saldırır,

ABD ve Avrupa Birliği de Ukrayna’ya destek verir fikri dillendiriliyorsa; artık bir savaş kaçınılmazdır!..

O birilerinin, planları içinde bu savaşla hedeflenen sonuçlar var ve ancak bu savaşın olmasıyla veya savaş riskinin oluşumuyla olacak sonuçlardır.

Mesela neler?

—Kuruluşundan beri fiili bir etkinlik gösteremeyen, varlığı görüntüsel bir caydırıcılığın ötesine geçemeyen NATO’nun sonunun gelmesi,

—Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yeniden gözden geçirilip farklı bir formata büründürülmesi,

—Almanya’nın önderlik ettiği yeni bir Güvenlik Örgütü ve Küresel Ölçekli savunma paktının gündeme gelecek olması…

“Neden Amerika değil?” diyebilirsiniz.

Yeniden dizaynın mimarı olan “Güç ve Akıl” sahipleri için, Amerika veya Almanya’nın bir farkı yoktur. Bazen birini öne çıkartırlar bazen diğerini.

Şimdi de sıra Almanya’da…

Bu bağlamda; planlanan ve öngörülen bu yeni yapı, daha işlevsel/fonksiyonel ve yeni dünya konseptine uygun şekilde oluşturulacak; dünyanın her bölgesinden ülkelerin katılabileceği stratejik ve proaktif bir örgüt olacaktır. Buna Rusya’nın bile, dahil olmak isteyeceğini söyleyebilirim…

—Son tahlilde, demode olmuş uluslararası örgütlerin tasfiyesi ve yeni nesil örgütlerin oluşumu gündeme gelecektir.

Bu yeni örgütlenme, “yeni yüzyılın” hakim gücü haline gelecek olup; küresel bazlı siyasal/askeri/ekonomik ve hatta sosyal, pek çok parametreyi etkileyecek bir özellik arz edecektir.

Bu ittifak ve paktlar dünyanın yeni bir şekle girmesini/yeniden şekillenmesini, “Güç ve Aklın” yeni tasarımının yerleşmesini/müesses hale gelmesini sağlayacaktır.

Tarımdan petrole,

Doğalgazdan yeni nesil enerjilere kadar pek çok şeyin dizaynı/paylaşımı ve sahipliği bu “ittifak ve pakt”lar sayesinde yenilenecektir.

Coğrafyaların/ülkelerin ve hatta kıtaların tanımları değişecek ve yeniden tanımlanacaktır.

Haritalardaki sınırların önemsizleştiği/değiştiği ve plana uygun yeni sınırların çizileceği bir döneme girdik.

Hiçbir ülke “ben tarafsız kalırım/karışmam ve olan savaşa mesafeli dururum…” diyemez/ dedirtmezler.

Hatta böylesi açıklamalar yaparken bile, bir de bakarsın ki; o savaşın aktif bir aktörü oluvermişsin.

Nasıl mı? Tıpkı 1. Cihan Harbinde “Goeben ve Breslau” zırhlılarına “Yavuz ve Midilli” adını verip Rusya’nın Sivastopol limanını bombalayarak dahil olmuş olduğun gibi…

İşte bu nedenlerden ötürü “Rusya-Ukrayna” krizi ve savaş riski, anahtar bir önem taşımaktadır ve bu önemlilik her iki ülkeyi aşan bir boyuta gelmiş vaziyettedir.

Olay Rusya ve Ukrayna’nın savaşma/savaşmama inisiyatifinden çıkmıştır.

Eğer savaşmaları gerekiyorsa; istemeseler de savaştırılacaklardır.

Tıpkı Suriye’de, Afganistan’da, Yemen’de, Somali’de olduğu gibi,

Tıpkı Venezuela’da, Kazakistan’da, Sudan’da olanlar gibi…

Bu ülkelerin hemen hepsi, olanları istememişlerdi ama engel de olamamışlardı.

Şimdi de Rusya savaş istemiyoruz diyor,

Ama hakim gücün başat aktörü Amerika’nın Başkanı ısrarla, “hayır hayır; eminim, siz Ukrayna’ya saldıracaksınız…” diye açıklama yapıyor.

Çünkü bölge ve bölgenin sahip olduğu jeostrateji/ yeraltı ve yerüstü imkanlar yeni küresel planda olağanüstü belirleyici önemi haizdir.

Bakalım hayırlısı ama su bulandıkça bulanıyor/bulandırılıyor.

Pandemi ilanıyla kabul edilemez çok şey, nasıl kabul edilir hale geldiyse; bu savaşla birlikte bölgesel dengelerin değişmesi de, küresel örgütlerin etkisizleşmesi de ve yeni oluşumların oluşturulması da, daha bir mümkünleşecek ve daha da kolaylaşacaktır.

Açıkçası 2030’a kadar savaş ağırlıklı bir süreç bekliyorum.

Rus-Ukrayna krizi henüz başlangıç,

Ama çok önemli, noktasal ve sonraki olacakları belirleyecek pilot bir başlangıç…

Yaşayıp göreceğiz…

Not: Bu kriz savaşa dönüşürse, başta Türkiye olmak üzere; tüm bölge ülkeleri bazında ne tür sıkıntılar/sonuçlar doğuracağını gelecek yazımda paylaşacağım.

Enerji konusunda 2021 yılında yaşananlar

2021 Yılı, tüm dünya için farklı yönleriyle öne çıkan bir yıl oldu denebilir. Şöyle ki; 2019 sonlarında Çin’de önce epidemik(bölgesel) olarak ortaya çıkan COVID-19’un, tüm dünyaya yayılarak2020 yılıyla birlikte pandemik (küresel) salgın halini almasıyla dünyada hemen her konuda önemli sorunlara neden olmuş bulunmaktadır. Ortaya çıkan sorunlar, 2021 yılında daetkinliğini devam ettirmiş ve sağlıktan ekonomiye, enerji politikten güvenliğeve de siyasete olan etkileriyle beraber pek çok konuda yansımalarıyıl boyunca görülmüştür.

Şüphesiz 2021 yılında yaşananlar için farklı yönlerden ve farklı bakış açılarıyla değerlendirmeler yapılabilir. Ancak burada, yaşanan küresel hemen her olayın arka planında yer alan enerji politik olaylar ve enerji konusundakiyaşananların önemlileri hem dünya ve hem de Türkiye açısından ele alınarak incelenmeye çalışılacaktır.Bu bağlamda, dünya ve Türkiye’de gözlenen enerji ile ilgili olayların, ayrı başlıklar altında incelenmesi benimsenmiştir. 

Dünyada 2021 Yılında Enerji Konusunda Yaşananlar

Konuya, enerji politiğe ve ekonomiye yön veren ana paradigmalar içinde yadsınamaz biryeri olan petrolden başlamak yerinde olacaktır. 2021 yılı boyunca petrol fiyatlarındaki değişim ele alınarak irdelendiğinde görülmektedir ki;petrol fiyatları 2021 yılı boyunca genel olarak (iniş çıkışlı olmakla beraber) arta giden bir değişim göstermiştir (Şekil 1). 

Bir önceki yıl (2020 yılı), petrol fiyatlarında ciddi gerileme yaşandığı (hatta eksi değerlerin görüldüğü) bir yıl olmuşken küresel olarak ekonominin 2021’de açılmaya başlamasıyla petrol talebi artmış ve dolayısıyla petrol fiyatları da yükselmiştir. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC’in), üretimi yavaş artırmasının da bunda etkisi olmuştur denebilir.

2021yılında petrolün varili sene başında 50 $’ın altında fiyatlarla başlamışken, sonbaharda80 $’ı aşmıştır. (Brent Petrol zirve değer olarak 87 $’ı görmüştür.) 2021 yıl sonu itibariyle ise petrolün varil fiyatı 75 $ dolaylarında seyretmiştir. Bir başka deyişle dünya petrol fiyatları varil ederi olarak yıl boyunca 30 $’a varan bir artış göstermiştir. Bu bağlamda yıl boyunca %60 mertebesinde bir artış yaşandığı söylenebilir.Dünya petrol fiyatlarında 2021 yılında görülen bu artış trendi tüm ülke ekonomilerini etkilemiştir. Dolayısıyla bu durum, genel olarak tüm metaların fiyatlarına artış olarak yansımıştır denebilir. 

Doğal gazve LNG konusu ise 2021’de enerji-politiğin temel ilgi alanlarından biri olmuştur. 2020’de pandemi nedeni ile (kapanmaların yaşanması ve iş yerlerinin yeterince çalışamaması sebebiyle) düşmüş olan doğal gaz fiyatları, 2021 ortalarında bir miktar toparlanma göstermiştir. 

Doğal gaz konusunda Avrupa Birliği (AB)’de, pandeminin kapanmalara neden olacak şekilde etkin olduğu 2020 senesinde ülkelerde yaşanan ekonomik sorunlar çerçevesinde (biraz da Rusya’yı zorda bırakma bağlamında uygulanan enerji politik hamlelerle)yeterince doğal gazalımı yapılmadığı gözlenmişti. Böylelikle AB’de stokseviyelerinde düşme görülmüştür. Bu konuda ABD de etkin olmuştur denebilir. Şöyle ki; ABD’nin, AB’ye (kaya gazından elde edilen) LNG satışı gündemde olduğu için sorun yaşanmayacağı düşünülmüştür. Ancak, 2021 yılının son çeyreğinde Rusya ile AB arasında (Ukrayna olayları sebebiyle) yaşanan gerginlik kapsamında Rusya’dan yeterli gaz alımı sağlanamayınca, AB’de doğal gaz fiyatlarında yadsınamaz yükselişler görülmüştür. Ayrıca,Çin ve Hindistan başta olmak üzere Asya ülkelerinden gelen doğal gaz taleplerinin artması da dünya doğal gaz fiyatlarının yükselmesinde etkin olmuştur.

Fosil yakıtlar konusunda (kullanılmama yönündeki) etkin kararlar içeren ve 2021 yılında giderek netlik kazanan “Avrupa Yeşil Mutabakat (EuropeanGreenDeal)”inisiyatifi kapsamında uzun vadeli enerji gereklerine ilişkin olarak öngörüler ve sürdürülebilir kalkınma planları lanse edilmiştir. Ayrıca, 1-12 Kasım 2021 tarihlerinde Glaskow’da yapılan “Uluslararası İklim Değişikliği Konferansı”ndasera gazı salımının azaltılması amacıyla fosil yakıtlardan (özellikle de kömürden) çıkılması gündeme gelmiştir. Ancak, en çok sera gazı salımı yapan ülkeler arasında yer alan Çin ve Rusya’nın katılmadığı bu toplantıda, yine en çok sera gazı salımı yapan ülkelerden biri olan Hindistan’ın karşı çıkmasıyla beklenen sertlikte karar alınamamıştır. Bununla beraber 2021 yılında, sonraki yıllarda daha çok gündeme gelecek olan bu konunun küresel bağlamda etkinlik kazanabilecek nitelikte olduğu görülmeye başlanmış ve birçok ülkede “Avrupa Yeşil Mutabakat”a uyum çalışmaları yapılmaya başlandığı gözlenmiştir. Zira, AB’ye üye ülkelerle ticaret yapmak isteyenlerden yeşil sertifika talep edeceği gündeme gelmektedir.

Sera gazı salımının önlenmesi ve “Avrupa Yeşil Mutabakat (EuropeanGreenDeal) kapsamında kömür kullanımının 2021 yılında azaltılması beklenirken, doğal gaz fiyatlarının yükselmesiyle(beklenenin aksine) kömür piyasasında da artış yönünde etkilenme görülmüştür. Bu bağlamda, kömür fiyatlarında ciddi yükselmeler gözlenmiş olup2021 yılında kömürde ton başına fiyat artışı %110’u aşmış bulunmaktadır.

Bunların dışında elektrikli araba ve farklı elektrikli cihazların pillerinin hammaddesi olan Lityumda da büyük değer kazanımı görülmüştür. Pandemi uygulamaları sonunda hızlanan dijital çağa geçiş sürecinde, pil giderek önem kazanan bir eleman niteliği kazanmıştır. Bilindiği üzere Lityum, piller için yadsınamaz önem taşıyan bir malzeme olmaktadır. 2021 yılında Lityum’un kg fiyatı % 475’i aşan bir artış göstererek (kg’ı 42 $’a ulaşarak) rekor kırmış bulunmaktadır. Yine dijitalleşen teknoloji ve enerji sistemleri için vazgeçilmez olan nadir toprak elementler (en büyük üreticisi olan Çin’de üretimin kısılması nedeniyle) 2021’de bulunamayan malzemeler arasında yerini almış ve bu bağlamda çip sorunu ve de krizi yaşanmıştır. 

Bütün bunlarla beraber, enerji kaynağı bölgelerinde yaşanan çeşitli enerji-politik çekişme ve çatışmalar 2021 yılında daaynen devam ede gitmiştir. Örneğin; böylesi bölgeler arasında Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Çin Denizi, Latin Amerika ve Afrika’nın farklı bölgeleri sayılabilir. 

Türkiye’de 2021 Yılında Enerji Konusunda Yaşananlar

Türkiye’de 2021 yılındapandemi etkileri,bir önceki yıla göre daha ılımlı bir seyir takip etse de COVID-19 salgınının etkileri kendini hep göstermeye devam etmiştir. Bununla beraber Türkiye’de enerji politikve enerji ile ilişkili birçok gelişme de yaşanmıştır (Şekil 2).

2021yılındafosil yakıtların hepsindedünya fiyatlarındakonjüktürel etkilere paralel olarakseyreden fiyat artışları,Türkiye’de de söz konusu fiyatlarda artış olarak kendini göstermiştir.Bu bağlamda, fosil yakıtlarda görülen fiyat artışları aynı zamanda elektrik fiyatlarının da artmasına neden olmuştur.

Türkiye’de elektrik üretiminde önemli yer tutan kömür santrallarına ilişkin olarak 2021 yılı içinde beş kömürlü termik santral projesi ya iptal edilmiş ya da ertelenmiştir. Burada iklim değişikliğini önleme bağlamında alınan kararların etkin olduğu söylenebilir.  

Petrol konusunda ise, önemli ölçüde dışa bağımlı olan Türkiye için boru hatlarıyla taşınan ham petrol, (enerji geçişinde merkez ülke olma stratejisi kapsamında) hayli önemli bir konuyu teşkil etmiştir. Bu bağlamda, 2021 yılında Irak-Türkiye ve Bakü Tiflis ham petrol boru hatlarından her biri için yaklaşık olarak 200 bin varil ham petrol taşındığı gözlenmiştir. Ayrıca 2021 yılında (başlangıçtan bu yana) Bakü-Tiflis-Ceyhan hattından toplam 3,6 Milyar varil ham petrol aktarıldığı da açıklanmıştır. Türkiye’nin kendi kuyularından Batman-Dörtyol ham petrol boru hattıyla da yıl içinde 25 bin varil kadar ham petrol taşınmış bulunmaktadır.

Yerli petrol çıkarımına ilişkin olarak ise 3 kara kuyusunda petrol bulunduğu duyurulmuştur. Söz konusu bu kuyulardan Diyarbakır’daki Akoba-1 ve Yenişehir-1 kuyularının her birinden yaklaşık 3 bin varil/gün ’lük üretim beklenmektedir. Üçüncü bulunan petrol kuyusu ise Kırklareli’ndeki Misinli-2 kuyusu olup günlük 1000 varil üretilebileceği ifade edilmektedir. Böylelikle yeni keşfedilen petrol kuyularından 7000 varile yaklaşan günlük ham petrol üretimi yapılabileceği öngörülmektedir.

Doğal gaz konusunda ise 2021 yılında daha sevindirici gelişmeler yaşanmıştır denebilir. Karadeniz’de 2020 yılında Sakarya sahasında (Tuna-1 ve Amasra-1 Kuyularında) bulunduğu açıklanan toplam 405 Milyar m3’lük doğal gaza ilaveten 10 Mart 2021 tarihinde Fatih Sondaj Gemisi çalışmaları sonucunda yine Amasra-1 Bölgesinde 135 Milyar m3 ilave doğal gaz bulunduğu ilan edilmiştir. Böylece Karadeniz’de, Sakarya sahasında toplam 540 Milyar m3 doğal gaz rezervi bulunmuş olmaktadır.

İlaveten, Temmuz 2021’de Türkali kuyusunun iki rezervuarında testler tamamlanmıştır. Fazla olarak Fatih Sondaj Gemisinin Türkali-7 kuyusunda sondaja başladığı da duyurulmuştur. Kanuni Sondaj gemisinin ise Karadeniz’deki ilk görevini Sakarya Gaz sahasındaki yine Türkali bölgesinde yapacağı belirtilmiştir.Ayrıca, daha önce keşfedilmiş olan 320 Milyar m3 doğal gaz rezervi için “Gaz Yakma” olarak nitelenen teknik eylem gerçekleştirilmiştir. 

Doğal gazın denizaltı boru bağlantısı ile karaya bağlanacağı Filyos Limanı’nda ise “Filyos Doğal Gaz İşletme Tesisi”nin temeli Haziran 2021’de atılmıştır.Takiben Ağustos 2021’de, kullanılacak doğal gaz borularının üretimine başlandığı da açıklanmıştır.

Karadeniz doğal gazının karaya ulaştırılması için önemli bir aşama olan deniz dibi boru hattı döşemesi için İtalyan petrol sahası hizmetleri şirketi Saipem ile Kasım 2021’de 169 km’lik döşeme bağlamında anlaşma imzalanmış bulunmaktadır. Buna göre, boru döşeme işlemi Castorone gemisi tarafından gerçekleştirilecek olup 2022 bahar aylarında çalışmalara başlanmasının planlandığı ifade edilmiş bulunmaktadır.

Bunlardan ayrı olarak doğal gaz sondaj ve değerlendirme çalışmaları için Türkiye’nin var olan (Fatih, Yavuz ve Kanuni isimli) üç sondaj gemisine ilaveten dördüncü sondaj gemisini aldığı duyurulmuştur. Alınan söz konusu bu dördüncü sondaj gemisinin, yeni bir gemi olduğu ve yedinci nesil olarak nitelenen (dünyada sadece 5 tane bulunan) en son teknolojiyle donatılmış, 3600 m’de çalışma yapabilme kabiliyeti olanbir sondaj gemisi olduğu belirtilmektedir.

Türkiye’de ayrıca, sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) konusunda da gelişmeler yaşanmış olup ilk doğal gaz depolama gemisi olan Ertuğrul Gazi FSRU (Yüzer Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi) kullanılmaya başlanmış ve ilk sıvılaştırılmış gaz transferini Haziran 2021 sonunda gerçekleştirmiştir.

Yine 2021 yılında, doğal gaz arz güvenliği için LNG depolama tesisleri konusunda da gelişmeler yaşanmıştır. Bu konuda toplam kapasitenin 4,7 Milyar m3‘e ulaşmış olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca Nijerya ile 3 LNG anlaşması, Azerbaycan ile ise 11 Milyar m3 ilave doğal gaz anlaşması imzalanmış bulunmaktadır.

Bu yıl içinde Biyokütle konusunda da gelişme sağlanmış olup 2021 sonu itibariyle Türkiye’nin biyokütle kurulu gücü 2 Bin Megawat’ı aştığı gözlenmiştir. Bu bağlamda biyokütle santrallarının, 2021’de toplam elektrik üretimi içindeki payının% 2,3’e ulaşmış olduğu belirtilmektedir.

Dünyadaki iklim değişikliğine karşı geliştirilen eylem planları içinde önemli bir yeri olan ve 2016 yılında Türkiye’nin imzalamış olduğu “Paris İklim Anlaşması” 6 Ekim 2021’de TBMM’de onaylanarak Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Ayrıca, yine bu yıl içinde “Yeşil Elektrik Piyasası” da işleme açılmıştır.

Öte yandan Türkiye’nin büyük projelerinden biri olan Akkuyu Nükleer Güç Santralı (NGS) Projesi’nde de bu yıl içinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Dört üniteden oluşacak olan AkkuyuNGS’nin birinci ünitesindereaktör kabının montajı tamamlanmış ve bu ünitenin ana binasının inşaatı 17 metre yüksekliği aşmış bulunmaktadır. İkinci ünite’de de reaktör kor tutucu eleman sahaya intikal etmiştir. Üçüncü reaktörün ise 10 Mart 2021’de Türkiye ve Rusya Devlet Başkanlarının video konferansla katılımıyla temeli atılmıştır. Dördüncü Reaktör ünitesine ilişkin ise inşaat lisansı alınmıştır. 2022 yılında bu son ünitenin de temelinin atılacağı açıklanmıştır.

Yenilenebilir enerji konusunda gelişim trendi Türkiye’de 2021 yılında da devam etmiştir. Rüzgâr Enerjisi konusunda rüzgâr santrallarının kurulu gücünün 10 bin MW’ı aştığı ve 190 bin MWh mertebesinde elektrik üretimi gerçekleştirildiği açıklanmıştır. Bu değerin Türkiye için tüm zamanların rekoru olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, rüzgâr enerji sektöründe (rotor kanadı, türbin kulesi, bağlantı elemanları ve jeneratör parçaları ile) yerli üretim payının %65’i bulduğu da ifade edilmektedir.

Hidroelektrik enerji konusunda, önemli hidrolik santralların yapımına devam edildiği ve sınıfında dünyanın en uzun ve büyük gövdeye sahip olan ve 2020 yılında ilk türbini çalışmaya başlayan Ilısu (Prof.Dr. Veysel Eroğlu) Barajı’nındevreye giren ilave türbinleriyle resmi açılışı Kasım 2021’de yapılmıştır. Güneş enerjisi çalışmaları da yurdun farklı yerlerinde süre gitmiştir. 

Bunlara ilaveten elektrikli aparatlar ve elektrik arabalar için önemli bir eleman olan pil yapımına ilişkin önemli bir adım atılmıştır. Bu bağlamda, 2021 yılında Kayseri’de ASPİLSAN’da, lityum-iyon pili seri üretime geçirmek üzere Güney Kore’den bir firma ile sözleşme imzalanmıştır. Lityum konusunda da2020’de başlayan çalışmalar kapsamında (dünyada bir ilk olarak) Türkiye’de Bor atık çamurundan yan ürün olarak elde edilmesi yönünde Kırka’da kurulan protatip tesiste Lityum üretimi yapılmıştır.

Sonuç

2021 yılında pandemi ve etkileri süregiderken dünyada ve Türkiye’de enerji politik ve/veya enerji ile ilişkili gelişmelerin hız kesmeden devam ettiği gözlenmiştir. Nitekim dünyanın pek çok bölgesinde enerji-politik kaynaklı ancak siyasi sonuçlar doğuran olaylar yaşana gitmiştir. Enerji-politiğin ve enerji çalışmalarının pandemi şartlarında bile yavaşlamaması, ülkelerin şartlar ne olursa olsun enerjiden vazgeçemeyeceğinin de en açık göstergesidir diyebiliriz. Bu bağlamda enerji piyasalarında görülen çalkantılar global ölçekte etkili olmuş, ancak enerji yatırımları da süre gitmiştir. Türkiye’de de enerji ile ilgili konularda ilerleme ve gelişmeler hız kesmeden devam etmiş bulunmaktadır. 

Öz olarak ifade etmek istersek enerji, toplumların temel girdisi durumunda olduğundan, 2021 yılında COVID-19 salgını sürerken bile enerji ile ilgili rekabet şartları değişmemiş ve dolayısıyla hem ekonomik hem teknolojik ve hem de siyasi gelişmeler bütün etkinliği ile kendini hissettirmiştir denebilir.

FESPA Eurasia, Yabancı Ziyaretçi Rekoru Kırdı

Avrasya Bölgesi’nin lider endüstriyel reklam ve baskı fuarı FESPA Eurasia, bu yıl yerli ve yabancı ziyaretçi rekoru kırdı. 4 günde 9 bin 728 tekil ziyaretçi ağırlanırken yurtdışından ziyaretçi katılımı 2 bini aşarak rekor tazeledi. Yeni iş bağlantılarının yapıldığı FESPA Eurasia, 60’tan fazla ülkeden gelen ziyaretçilerle sektöre 1 milyar dolarlık hareket kattı.

Endüstriyel reklam ve dijital baskı dünyasının tüm yeniliklerinin bir arada sergilendiği Avrasya’nın en büyük fuarı FESPA Eurasia, bu yılı da rekorla tamamladı.

Sektörün iki yıldır heyecanla beklediği fuar 02-05 Aralık tarihleri arasında 500’den fazla markanın katılımıyla yaklaşık 10 bin ziyaretçiye ev sahipliği yaptı.Fuar yurtdışından 2 bin 188 kişiyle %22.5 yabancı ziyaretçi oranıyla rekor tazeledi. Yeni iş bağlantılarının yapıldığı FESPA Eurasia, 60’tan fazla ülkeden gelen ziyaretçilerle sektöre 1 milyar dolarlık hareket kattı. Sektör liderleri ve küresel markalardan oluşan markalar, en yeni teknolojilerini ve uygulamalarını FESPA Eurasia’da sergiledi.

Yüzde 22.5’i yabancılardan oluştu

FESPA Eurasia Fuar Müdürü Betül Binici, başarıyla tamamlanan fuar hakkında şöyle konuştu: “FESPA Eurasia2021, 9 bin 728 kişilik tekil ziyaretçi sayısına ulaştı. Fuara katılanların yüzde 22.5’ini 60’tan fazla ülkeden gelen yabancı ziyaretçiler oluşturdu. Ağırlıklı olarak Tunus, İran, Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Bosna Hersek, Özbekistan gibi ülkelerden gelen ziyaretçiler bölgenin en büyük fuarında yenilikleri keşfetti. Ziyaretçiler, uzun bir aradan sonra bir araya gelmenin motivasyonuyla oldukça sonuç odaklıydı. Yeni iş bağlantılarının oluşturulması anlamında oldukça verimli bir ortam yakaladık. 4 günde sektöre yaklaşık 1 milyar dolarlık hareket katmaktan dolayı mutluyuz. Ziyaretçilerimiz arasında endüstriyel reklamcılar, açık hava reklamcıları, dijital baskı faaliyeti gerçekleştirenler, geniş format, tekstil baskı, serigrafi baskı, led, kutu harf, 3d baskı gibi alanlarda faaliyet gösteren pek çok sektör temsilcimiz bulunuyor.

Sektör için çalışacaklar

Endüstriyel reklam ve baskı dünyasının her yıl sabırsızlıkla beklediği FESPA Eurasia’da sektör iki yıllık enerjisini attı. Toplam 8.5 milyar dolarlık büyüklüğe sahip sektörün iş hacmi bu önemli buluşmayla genişledi. Betül Binici, sektörün en iyi markalarıyla alıcıları İstanbul’da buluşturduklarını belirterek “FESPA Eurasia’nın gelirini yine yıl içinde sektörün gelişimi için kullanacağız. 2022’de de 1-4 Aralık tarihlerinde düzenlenecek FESPA Eurasia 2022’de buluşmak üzere” dedi.

Solar Sektörü Uluslararası Arenaya Taşınıyor

Güneş enerjisi ve yenilenebilir enerji sektörünün Türkiye’deki ilk ve tek uluslararası etkinliği SOLAREX İstanbul Fuarı, 2022 organizasyonuna yine enerjik, yine motivasyonu yüksek ve sektörün güvenini kazanmış olmanın haklı gururu ile hazırlanmaya devam ediyor.

07 ile 09 Nisan 2022 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde ziyaretçileri ile buluşacak olan Solarex İstanbul Fuarı; bir kez daha sektörün öncü firmaları ile çok sayıda profesyonel ziyaretçiyi bir araya getirmeye hazırlanıyor. 14. kez düzenlenecek olan fuar; bu yıl da ülkemizde solar endüstrisinin Uluslararası en büyük ve prestijli merkezi olma özelliğini sürdürüyor. Solar sektörünün yatırımcı, üretici, komponent ve son kullanıcıya değinilgili tüm profesyonellerinin heyecanla beklediği Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası güneş enerjisi ve teknolojileri fuarı ülkemiz adına büyük önem arz ediyor.

Uluslararası Solarex İstanbul Fuarı; sadece bir ticaret platformu olmanın ötesinde sektördeki dünyada sektördeki yeniliklerin görücüye çıktığı, en son teknolojilerin sektör profesyonelleri ile paylaşıldığı bir alan olma özelliği de taşıyor.

Fuarın ülkede ve sektörde yaşanan sıkıntılara rağmen istikrarlı büyümesine devam ettiğini belirten Proje Müdürü Yasemin Terle “Sektörün en önemli randevusu için yine heyecan doluyuz” diyerek yaptıkları hazırlıkları özetledi: “Ekip olarak fuarımızı özellikle yurtdışında tanıtmaya büyük önem veriyoruz. Geçen yıl Amerika’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar 5 kıta da 12 yurt dışı fuara katılarak tanıtım yaptık. Bu yıl kapsamı daha da genişleterek özellikle yurtdışından satın alma heyetlerini İstanbul’a getireceğiz. Güneşin sınırsız enerjisinin güçlü bir ticari kaynak olduğu ülkemizde 14 yıldır solar camiasını aynı çatı altında topluyoruz. 2022 yılında da Doğu Avrupa’dan Yakın Doğu’ya, Orta Doğu’dan KuzeyAfrika’ya güneş enerjisi yatırımcılarını ve sektör profesyonellerini bir araya getireceğimiz organizasyon ile solar sektörü için güçlü bir ticari arena sunuyor olmaktan mutluluk duyuyoruz. Sektörümüz adına çok güzel gelişmeler oluyor ve daha güzel müjdelerle katılımcılarımızın karşısında olacağız.”

Fotovoltaikler, inverterler, konnektörler, EPC firmaları, jelaküler, solar kabloları, güneşle çalışan tüketici ürünler, malzeme ve üretim ekipmanları, kısacası güneşe dair her şeyi bulacağınız SOLAREX; sektörün büyüklüğü göz önüne alındığında çok sayıda yerli yabancı katılımcı ve ziyaretçileri bir araya getiriyor. Türkiye pazarına girmek isteyen yabancı katılımcıların sektöre daha yakından bakmasına, potansiyel müşterileriyle yüz yüze görüşebilmesine fırsat tanıyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, KOSGEB, Dernekler, Birlikler, THY ve 60’tan fazla yayın ve kuruluşun desteklediği fuar, Türkiye’nin bu sektördeki öteden beri var olan yasalar, yeni yasalaşan ve yasalaşacak olan konular çerçevesinde son teknolojilerin vitrini olması sebebiyle çağdaş bir hizmet sunuyor.

Uluslararası Solarex İstanbul Fuarı, oluşturduğu iş hacmi ile sektör ihracatına ve rekabetçiliğine güç katıyor. Solar sektörünün marka değerine katkı sağlayan bu önemli platformun tüm sektör oyuncuları tarafından desteklenmesi ile birlikte yerli malı ürünlerimizin yurt dışına açılan kapısı “Uluslararası Solarex İstanbul Fuarı” sanayicimizin en verimli halde geçmesi için yılların deneyimli fuar organizatörü Voli Fuar Hizmetleri, deneyimli ekibiyle var gücüyle çalışıyor.

Cisco Kurumsal ve Ticari Segmentler Alanındaki Hedefini Büyüttü

Cisco Türkiye, teknoloji sektöründe 20 yılı aşkın sürelik tecrübeye sahip Nevcihan Matur’u bünyesine kattı. Matur, Cisco Türkiye’de Özel Sektör altında yer alan Kurumsal ve Ticari Segmentlerin Satış Müdürü olarak görev yapacak. Bu atamayla Cisco Türkiye, sektörlerdeki dijitalleşme ivmesini de arkasına alarak özel sektördeki hedeflerini büyüttü.

Dünyanın lider ağ ve sistem çözümleri firması Cisco’nun Türkiye’de tecrübeli bir yöneticiyi daha bünyesine kattı. Cisco tarafından yapılan açıklamaya göre Nevcihan Matur, Cisco Türkiye’de Özel Sektör Genel Müdür Yardımcısı olarak göreve başladı. Son olarak Dell bünyesinde Veri Merkezi İş Birimi Ülke Satış Direktörlüğü yapan Nevcihan Matur, 20 yılı aşan kariyerinde teknoloji alanında dünyanın önde gelen şirketlerinde çalıştı.

Xerox, IBM, HPE ve Dell gibi şirketlerde geçen başarılı çalışma hayatında Nevcihan Matur, özellikle pazarlama, müşteri deneyimi, iş geliştirme, pazar stratejileri ve uygulamaları, dijital dönüşüm gibi kritik alanlarda çalışmıştır. Yine önceki görevlerinde Bulut, DevOps ve Otomasyon ihtiyaçları kapsamında kurumsal müşterilerin hizmet ve yazılım projelerine büyük katkı sağlayan Matur, Türkiye dışında Gelişmekte olan Afrika Bölgesi bölgesinde de başarılı projeler gerçekleştirmiştir.

Elektronik Mühendisliği yüksek lisans derecesine sahip Nevcihan Matur “Bulut ve güvenlik sistemleri, görüntülü arama hizmetleri, uçtan uca ağ çözümleri ve güvenliği, müşteri deneyimi gibi konularda alanında dünya lideri olan bir markaya katılmaktan dolayı çok mutluyum. Uzun yıllardır farklı görevlerde edindiğim tecrübelerimi Cisco Türkiye’nin gücüyle ve tecrübesiyle daha da ileri taşıma fırsatı beni son derece heyecanlandırıyor” dedi.

Vodafone’a Çevre Ödülü

Vodafone Türkiye, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi Ukrayna Yerel Ağı tarafından düzenlenen “2021 Sürdürülebilirlik İçin Ortaklık Ödülleri”nde “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesiyle “Çevre” kategorisinin kazananı oldu.

Türkiye’nin dijitalleşmesine liderlik etme vizyonuyla faaliyet gösteren Vodafone, ulusal ve uluslararası düzeydeki başarılarına bir yenisini daha ekledi. Vodafone Türkiye, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) Ukrayna Yerel Ağı tarafından 2018’den bu yana düzenlenen “Sürdürülebilirlik İçin Ortaklık Ödülleri”nde (Partnership for Sustainability Award)elektronik atık bilincini artırmak ve elektronik atıkların geri dönüşümünü teşvik etmek amacıyla hayata geçirdiği “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesiyle“Çevre” (Planet) kategorisinin kazananı oldu.

Sürdürülebilirliği iş yapma biçimlerinin ayrılmaz bir parçası haline getirdiklerini belirten Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel, şunları söyledi:

Amaç odaklı bir şirket olarak sürdürülebilirlik yol haritamıza uygun aksiyonlar alıyor, 2025’e kadar elektronik atıklarımızın %100’ünün geri dönüştürülmesini hedefliyoruz. E-atıkların geri dönüşümünü teşvik etmek ve farkındalık yaratmak amacıyla hayata geçirdiğimiz Bu Atıklar Kod Yazıyor projemizde Türkiye’nin farklı noktalarına yerleştirdiğimiz e-atık kutuları ile elektronik atık topluyor, geri dönüştürüyor ve e-atıkların geri dönüşümünden elde ettiğimiz gelirle okullarda kodlama sınıfları açıyoruz. Bugüne kadar 23 kurumsal iş ortağımızın projemize dahil olmasıyla birlikte topladığımız elektronik atıkların geri dönüştürülmesinden elde ettiğimiz gelirle 7 ilde kodlama sınıfları açtık. Projemizin hayata geçmesini mümkün kılan, emek veren tüm ekip arkadaşlarıma ve paydaşlarımıza gönülden teşekkür ediyorum. Sürdürülebilirlik alanında dünyanın önde gelen ödül programlarından ‘Sürdürülebilirlik İçin Ortaklık Ödülleri’nin kazananları arasında yer almaktan mutluluk duyuyoruz. Sürdürülebilirliği temel iş stratejimizin parçası olarak görmeye ve hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemeye devam edeceğiz.

7 ilde kodlama sınıfı açıldı

Vodafone, gençlerin dijital becerilerini geliştirme ve çevresel etkisini azaltma hedeflerini harmanladığı Bu Atıklar Kod Yazıyor projesiyle çalışanlarının ve iş ortaklarının evlerinden getirdiği elektronik atıkları topluyor ve lisanslı geri dönüşüm firması Akademi Çevre tarafından geri dönüştürülmesini sağlıyor. Geri dönüşümden elde edilen ekonomik gelirle, Türkiye Vodafone Vakfı ve Habitat Derneği işbirliğiyle yürütülen Yarını Kodlayanlar projesi kapsamında okullarda kodlama sınıfı kuruluyor. Mayıs 2019’da başlatılan proje kapsamında bugüne kadar Mardin, Samsun, Adana, Gaziantep, Uşak, Bingöl ve Çanakkale’de kodlama sınıfları açıldı.

Yedaş Halk Oylaması ile Zirveye Çıktı

YEDAŞ, International Business Awards® Programının bir parçası olarak sektöründe ödül alan firmaların halk oylamasıyla değerlendirildiği People’s Choice Stevie® Awards oylamasında ödül almaya hak kazandı.

Oylamanın ilk aşamasında, YEDAŞ 5.0 Dijital Dönüşüm Programı kapsamında, Stevie jüri üyelerinin GOLD Stevie ödülüne layık görülen YEDAŞ, ikinci aşamada da büyük bir başarıya imza atarak halkın kazananı oldu. Yaklaşık bir buçuk ay süren ve farklı sektörlere hizmet veren 35 şirketin katılım sağladığı, toplamda 86.000 den fazla oy kullanılan People’s Choice Stevie® Awards’ta, Utilities sektöründe halk oylamasının da kazananı oldu.

YEDAŞ olarak tüm süreçlerin odağına ‘müşteri memnuniyeti ve kaliteli hizmeti’  koyduklarını ifade eden Genel Müdür Hasan Yasir Bora “YEDAŞ 5.0Dijital Dönüşüm Programımızdaki her bir projenin hizmet kalitemizin ve müşteri memnuniyetin artmasına büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz” ifadelerini ekledi.

Dünyanın favori şirketlerinden biri olarak, seçilmekten heyecan duyduklarını belirten YEDAŞ Genel Müdürü Hasan Yasir Bora, “International Business Awards® programını saygın ve bir o kadar da motivasyon artırıcı süreçlerden biri olarak kabul ediyoruz” diye konuştu.

Ukrayna Krizi’nin “Gıda Güvenliğine” Etkisi

Enerji, Su ve Tahıl stratejik kaynaklar olarak tanımlanmaktadır. Ülkeler arasında eşit miktarda dağılmadıkları için bu kaynaklar üzerinde egemenlik mücadelesi devam etmektedir. Yakın dönemde yaşadığımız pandemi sürecinin etkisi ile özellikle gıda konusu milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. İnsanlar için gıdanın iki temel bileşeni vardır. Bitkiler ve hayvanlar. Hayvanların yaşamları bitkilere bağlı olduğu için bitkiler insan beslenmesinin temelini oluşturur. Bitkiler de besin ve suya ihtiyaç duyar. Dünyada bitkisel üretimin en önemli kısmını ise hububatlar oluşturur. Hububat besin olarak üç temel elemente ihtiyaç duyar. Bunlar; azot, fosfor ve potasyumdur. Bitkisel üretimde gıda arzı güvenliğini sağlayabilmek için bitkisel üretimde verimi ve kaliteyi yakalamak gerekir. Verim ve kalitenin yolu ise bitkiler ihtiyaç duyduğu besinlerin dış müdahale ile bitkilere verilmesi ile olur. Diğer bir ifadeyle bitkisel üretimde verim için gübreye ihtiyaç duyulur. Fosfor, bitkilerin çimlenmesi ve üremesi için, azot bitkilerin gelişmesi ve büyümesi için, potasyum ise bitkilerin kalitesi için gereklidir. Gübre olmazsa ne olur? Diğer değişkenler sabitken Bitkisel üretimde verim en az yüzde 50/60 kadar düşebilir. Peki gübreler nelerden yapılır hammaddeleri nelerdir? Fosforlu gübreler fosfat kayacı hammaddesinden ve ağırlıklı hammadde de kuzey Afrika’dadır (özellikle Fas). Azotlu gübreler doğalgazdan ve ağırlıklı hammadde Rusya ile Kazakistan ve Özbekistan gibi Türk Cumhuriyetleri’nde. Potasyumlu gübreler ise potas tuzundan yapılır hammadde ise Avrupa’dadır. 

Bitki gelişiminin ve büyümesinin en önemli elementi azottur. Amonyak veya üre formundaki gübreler ile bitkinin azot ihtiyacı karşılanır. Temelde 3 çeşit azotlu gübre vardır. Üre, amonyum nitrat (AN) ve kalsiyum amonyum nitrat (CAN). Üre fiyatlarının dünyadaki hali ortadadır, son bir yılda dolar bazında yaklaşık 3.5 kat artmıştır. Sebebi amonyak ve doğalgaz fiyat artışlarıdır. Üre yaklaşık yüzde 46 oranında azot barındırmaktadır. Nitrata dönüşmesi gerekir. Bu sürede göz önüne alındığında diğer azotlu gübrelere göre ÜRE uygulamasının daha önce yapılması gerekmektedir. ÜRE toprağa atıldığı zaman, toprakta bulunan üre bakterileri tarafından parçalanarak form değiştirir ve yarayışlı hale geçer. Bu dönüşüm sırasında, üst gübresi olarak kullanılan ÜRE’nin toprak yüzeyinde kalması halinde kısa sürede %30’a varan gaz halinde azot kayıpları yaşanabilmektedir. Özellikle bu durum kireçli ve kumlu toraklarda daha yüksek gözlenmektedir. Ayrıca hava sıcaklığının yüksek olması da azot kaybını arttırmaktadır.

CAN gübresi bünyesinde %13 amonyum ve %13 nitrat azotu olmak üzere toplam %26 azot bulundurur. Nötr karakterli bir gübre olan CAN her türlü toprakta kullanılabilmekte olup, toprak pH’sini değiştirmez. Sarı veya gri renkte, pril veya granül yapıda olabilmektedir. CAN gübresi içerdiği nitrat azotu sayesinde bitkiye direkt etki ederken, amonyum azotu sayesinde de gelişim süresi boyunca ihtiyaç duyulan azot kontrollü bir şekilde temin edilmiş olunur. Fakat CAN kullanımında yağış miktarı yeterli olmalı veya sulama imkânı bulunmalıdır. Çünkü dolgu maddesi olarak kireç kullanılmakta olup, kireç suda yavaş ve uzun sürede çözünebilmektedir. Ayrıca zamanla toprağın da PH derecesini yükseltmektedir. Bu nedenle kurak bölgelerde Amonyum Nitrat kullanımı tercih edilmelidir.
Amonyum Nitrat gübresi bünyesinde %16,5 amonyum ve %16,5 nitrat azotu olmak üzere toplam %33 azot bulunduran bir gübre çeşididir. Bu özelliği ve toprakta hızlı çözünen bir gübre olması sebebiyle hem hızlı etki eder hem de etki süresi diğer azotlu gübrelere oranla daha uzun sürer.
AN uygulaması sonrasında toprakta herhangi bir pH değişimi gözlenmez. İçeriğindeki nitrat azotunun kolay yıkanması sebebiyle yağış miktarı yüksek olan bölgelerde kullanımı çok fazla tavsiye edilmez. AN gübresi kurak bölgeler içinde büyük önem arz etmektedir. Türkiye koşullarında özellikle İç Anadolu gibi yağış oranı az olan bölgelerde %26 CAN gübresi yerine kullanımı tercih edilmelidir, zira Amonyum Nitrat gübresi toprağın kendi nemi ile eriyebilmektedir. Türkiye’de hububat üretiminin önemli bir kısmının kurak bölgelerde yapıldığı dikkate alındığında AN gübresinin önemi daha da ortaya çıkmaktadır. Peki Türkiye’de bitkisel üretimde AN gübresi ne kadar kullanılmaktadır? Cevap : 0 kg. Yani Türkiye’de 2018 yılından beri AN kullanımı bitkisel üretimde yasaklanmıştır.  Yasaklamasının sebebi ise terör örgütlerinin eline geçmemesi ve neticede el yapımı bomba imalatında kullanılmasını önlemek içindir. Burada Türkiye güvenlik ve gıda arzındaki verim arasında secim yapmış ve haliyle güvenlik tercih edilerek AN’nın kullanımı tarımda yasaklanmıştır. Bunun neticesinde azotlu gübre olarak Türkiye’de Üre ve CAN kullanılmaktadır. Yukarıda Üre ve CAN gübresi kullanımının şartlarına ve sakıncalarına temel olarak değindik. Hububat üretimin önemli bir bölümünün kuru şartlarda yapıldığı dikkate alındığında AN gübresinin avantajları ortaya çıkmaktadır. Peki Üre gübresi ile AN arasında fiyat olarak nasıl bir ilişki vardır. AN gübresi üreye göre yaklaşık yüzde 60 daha ucuzdur. Üredeki yüzde 30 buharlaşma da dikkate alındığında bu yüzde 40’lara kadar düşmektedir. Gerek verim ve gerekse maliyet avantajı dikkate alındığında Türkiye şartlarında gıda arzı güvenliği için AN’ın önemi ortaya çıkmaktadır. Peki AN dünyada yasak mı? Cevabı hayır. 

Azotlu gübrenin ana hammaddesinin doğalgaz olduğu düşünüldüğünde karşımıza Rusya çıkmaktadır. Rusya dünya buğday ihracatının bir numaralı ülkesidir. Doğalgaz ihracatında da ilk sıralardadır. Gıda arzı güvenliği için gerekli olan girdilerden azotlu gübrenin hammaddesinin de ev sahibidir. 

Muhtemel bir Ukrayna krizinde dünya gübre ve hububat fiyatları ne olacaktır? Büyük ihtimal artacaktır. Bu fiyat artışlarından hem enerji hem üst gübresi ve hem de hububat olarak kim avantajlı çıkacaktır? Tabii ki Rusya. Rusya şu an neredeyse tek başına dünya arz güvenliğini ve gıda tedarikini bozabilecek potansiyele ve mekanizmalara sahiptir. Küresel ısınma ayrıca Rusya’ya yaradı denilebilir. Kuzey kesimlerindeki donmuş alanlar ve bitkisel üretime konu olmayan alanlar tarıma uygun hale gelmektedir.

Peki Türkiye ne yapmalı? Tarımsal girdi fiyatları Türkiye’de zirve yapmış durumda. Kışlık hububat ekimleri gerçekleşti. Yüksek fiyatlardan dolayı taban gübresi ya az atıldı ya da atılamadı. Bahar üst gübreleme gerekiyor. Yani azotlu gübrelere ihtiyaç var. Temel üst gübresi üre. Fakat üre fiyatları da ortada. Maliyet ve kurak koşullardaki avantajı nedeniyle AN kullanılmalı. Fakat güvenlik nedeniyle AN kullanımı da yasak. Dünya fiyatları, çevre ve nitrat kirliliği, gıda güvenliği, savaş, terör, iklim değişikliği, kuraklık açmazlarına rağmen amonyum nitrat ihtiyacı artıyor ve Türkiye’yi 2022’de zor günler bekliyor. 

Hakan ARIDEMİR 

Kendini Şarj Edebilen İlk Tam Hibrit Mazda Tanıtıldı

Elektriklileşmenin hız kazandığı bugünlerde, Mazda’nın küçük sınıftaki ürün yelpazesine yepyeni bir model daha eklendi.

Markanın ilk kendini şarj edebilen tam hibrit modeli Mazda2, Toyota Motor Corporation ile hali hazırda var olan işbirliğinin bir meyvesi olarak dikkat çekiyor.

EV modu, özellikle şehir içi sürüşlerde emisyon değerlerini sıfıra indirirken, sessiz ve pürüzsüz yolculuklara imkan tanıyor. 1490 cc hacmindeki benzinli motoru 93 HP, elektrikli motoru ise 59 kW güç üreten Mazda2 Hybrid, toplamda 116 HP güç verisine erişiyor. 0’dan 100 km/s hıza 9,7 saniyede ulaşan otomobilin son hızı 175 km/s olarak açıklanıyor.

WLTP normlarında 100 km’de 3,8-4,0 litre gibi etkileyici yakıt tüketim verilerine ulaşan küçük Mazda, gaza basılmadığında ve frenlemelerde ortaya çıkan kinetik enerjiyi yüksek performanslı bataryasında depolayarak harici bir şarja ihtiyaç duymuyor.

Normal sürüşlerde ise optimum performans için işletim sistemi, benzinli motor ve elektrikli motor arasında güç dağılımını akıllıca gerçekleştiriyor.

2022 İş Dünyasında Dijital Dönüşümün Yılı Olacak

Dijitalleşme, firmaların üretim yöntemleri, müşteri beklentileri ve iş yapış süreçlerini dönüştürerek değiştirdi. Bu dönüşüm sayesinde üretimden, pazarlamaya dayanan hizmet yolculuğumuz zamandan ve mekandan bağımsız aksiyon alma kabiliyetlerimizle birlikte büyük kazanımlar elde etti.

Markalar dijital dönüşümün neresinde

Dijital dönüşüme katkılarda bulunan yazılım ve teknoloji firması Dijital Gen olarak; iş hayatını kolaylaştıran yazılım ürünlerimiz ve hizmetlerimizle verimliliği arttırmayı hedefliyoruz. Ardından gelecek dönüşümle birlikte şirketler yeni ve hızla gelişen teknolojinin olanaklarını kullanarak stratejilerini geliştirmeli ve gerekli operasyonel süreçlerini maksimum verimlilikle geçirmelidirler.

Bu dönüşümün farkını anlayan ve dijital büyümeyi hedef haline getiren markalar ihtiyaç duydukları doğru teknolojik çözümleri süreçlerle harmanlayarak yeni iş modelleri geliştiriyor. Böylece mevcut pazarda dijital dönüşüme yön veren markalardan biri haline gelerek öncü olmayı başarıyorlar.

Dijitalleşme yaşam biçimi haline gelecek!

Teknoloji hizmetleri ve yazılım ürünleri ile iş yapış biçimlerini değiştirmeyi amaç edinen Dijital Gen, geliştirdiği çözümlerle markaların tam dijitalleşmesini destekliyor. Bu süreçte istikrarlı davranan markalar ise şirket kültürünü besleyerek dijitalleşmeyi yaşayış biçimleri haline getiriyor.

Dijital Gen’in geliştirdiği teknolojik çözümler tam da burada devreye giriyor. İş hayatını kolaylaştıran yazılım ve teknoloji hizmetleri konusuda hızla yol alan markalardan biri olarak Dijital Gen’in geliştirdiği özel ürün ve hizmetler ise şu şekilde; Yapay zeka çözümleri, 3D Hologram Fan teknolojisi, VR & AR çözümleri, E-Gen (Mobil E-Ticaret), Gen2B (Bayi Yönetim Sistemi), GenBot (Online Sorgu), GenPort (Anlık Bilgi ve Raporlama), GenPoint (Saha İş Takip), GenCheck (Anlık Süreç Takip) ve GenWarn (Uyarı ve Öneri)

Şişecam’a Sürdürülebilir İnovasyon Ödülü

Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer alan Şişecam,“V-Block Anti-Mikrobiyal Kaplamalı Cam Ev Eşyası” ürünleriyle ‘Sürdürülebilir İş Ödülleri’nde “Sürdürülebilir İnovasyon-Ürün” kategorisinde ödüle layık görüldü. Şişecam, ödül kazandığı “V-Block Teknolojisine Sahip Anti-Mikrobiyal Kaplamalı Cam Ev Eşyası” ürünleriyle cam yüzeyler üzerinde sağlığa zararlı organizmaların barınmasını ve çoğalmasını engelliyor. Bu sayede maksimum hijyen ile virüs ve bakterilerin cam yüzeylerden temasla bulaşma riskini azaltıyor.

Cam ve kimyasalların tüm ana dallarında faaliyet gösteren ve 14 ülkede, 22 bin çalışanıyla, 3 milyar dolarlık satış gelirine sahip olan Şişecam, Sürdürülebilirlik Akademisi’nin bu yıl 8’incisini düzenlediği ‘Sürdürülebilir İş Ödülleri’nde“Sürdürülebilir İnovasyon-Ürün” kategorisinde kazanan oldu. Sürdürülebilirliği operasyonlarının odak noktası ve iş modelinin temel unsuru haline getiren Şişecam; karbon yönetimi, sürdürülebilir inovasyon, sosyal etki ve sürdürülebilirlik iletişimi projeleriyle katıldığı ve bu yıl 15 kategoride verilen Sürdürülebilir İş Ödülleri’nde4projesinin tamamıyla finale kaldı.Şişecam, Paşabahçe markasıyla tüketici ile buluşturduğu “V-Block Anti-Mikrobiyal Kaplamalı Cam Ev Eşyası” ürünleriyle“Sürdürülebilir İnovasyon-Ürün”ödülünü almaya hak kazandı.Dijital ortamda gerçekleştirilen törende ödülü Şişecam Sürdürülebilirlik Direktörü Bahar Güçlüsoy aldı.

7/24 hijyen sağlayan bir anti-mikrobiyal kaplama teknolojisi

Sürdürülebilirliği operasyonlarının odak noktası yaparak, iş yapış modelinin temelindeki bir unsur olarak gören Şişecam, cam sektörünün tüm ana dallarında ve kimyasallar sektöründe faaliyet gösteriyor. Şişecam, sürdürülebilirliği CareFor Next Sürdürülebilirlik Stratejisi çerçevesinde 3 ana temel üzerine önceliklendiriyor. “Gezegen”, “Toplum” ve “Yaşam” odaklarından oluşan bu strateji çerçevesinde yatırım kararlarını yürütüyor.Tüm paydaşlarına çeşitlilik ve kapsayıcılık ilkeleriyle yaklaşmayı ve aynı zamanda dijitalleşmeyi teşvik eden Şişecam, iklim değişikliğine olumsuz etkisi olmayan operasyonlar sürdürmeyi hedefliyor.Birçok farklı sektöre sağlıklı ürün sağlama sorumluluğu ile ArTeGe donanımını kullanan Şişecam, dünyada bir ilki gerçekleştirerek virüs ve bakterilere karşı %90 – %99,5 arasında etkili 7/24 hijyen sağlayan bir anti-mikrobiyal kaplama teknolojisi olan V-Block’u geliştirdi.V-Block Teknolojisi ile geliştirilen cam ev eşyası ürünleri, Türkiye’nin yanı sıra İngiltere, İspanya, Portekiz, Rusya ve Irak’ın da arasında olduğu toplam 30 ülkede tüketicilerle buluştu. V- Block ürünlerinin fiyatlaması ise kâr amaçlı değil, toplum sağlığına fayda yaratma misyonuna uygun şekilde hayata geçirildi.Cam yüzeyleri kaplayarak, sağlığa zararlı organizmaların cam yüzeyde barınmasını ve çoğalmasını engelleyen bu teknoloji, sağladığı maksimum hijyen ile virüs ve bakterilerin cam yüzeylerden temasla bulaşma riskini azaltıyor.

Sürdürülebilir İş Ödülleri, kurumların ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerini proaktif olarak ele alıp yöneterek önemli etkiler yaratmış projelerini öne çıkarmak ve geniş kitleler ile paylaşmak; bu projelerin rol model olmasını sağlayarak değişimi teşvik etmek ve sürdürülebilir iş modellerine geçişi hızlandırmak amacıyla veriliyor. Sürdürülebilir İş Ödülleri’ne büyük şirket, KOBİ, start-up ve belediyeler dahil tüm kuruluşların başvuruları kabul ediliyor ve başvurular alanında yetkin akademisyen ve uzmanlardan oluşan jüri tarafından değerlendiriliyor.

Şişecam, 2019 yılında daSürdürülebilir İş Ödülleri kapsamında Türkiye’nin en kapsamlı sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk projelerinden biri olan “Cam Yeniden Cam” projesiyle “Sosyal Etki” kategorisinde ödüle layık görülmüştü.

Akkuyu NGS Sahasında 1’inci Ünitenin Pompa İstasyonunun Temeli İnşa Ediliyor

Mersin’de yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) 1’inci güç ünitesine ait pompa istasyonunun temel plakasının yapımına başlandı.

Yaklaşık 400 kişinin katıldığı çalışmalar kapsamında, tesiste kalıp güçlendirme ve montaj çalışmaları devam ediyor. Nükleer santralin ana teknolojik atölyelerine deniz suyu temin etmek için tasarlanmış bir yapı kompleksi olan pompa istasyonu, Akkuyu NGS’nin hidrolik sahil yapılarının modern yüksek teknoloji sisteminin bir parçası olma özelliği taşıyor. Santralin her bir güç ünitesi için birer tesis olmak üzere, toplamda 4 pompa istasyonu inşa edilecek.

Pompa istasyonun temel plakasının döşeme derinliği deniz seviyesinin 16,5 metre altında bulunuyor. İnşaat, deniz suyunun basıncına dayanabilmesi için 1 metre kalınlığında, duvarları 3 sıra özel bağlantı elemanı (ankraj bağlantısı) tarafından güvenilir bir şekilde tutulan beton diyaframların koruması altında yapılıyor. Diyaframların duvarlarında her birinde 128 adet olan 3 sıra bağlantı yer alıyor. Toplamda ise, 384 adet ankraj bağlantısı bulunuyor. İstasyon binasının yer üstü kısmının yüksekliği 11 metreyi aşarken, ana teknolojik ekipman ve su alma kısmı da yer altına yerleştirilecek.

Konuyla ilgili konuşan AKKUYU NÜKLEER A.Ş Genel Müdür Birinci Yardımcısı ve NGS Yapı İşleri Direktörü Sergei Butckikh, şunları söyledi: “1’inci ünitenin pompa istasyonu için kazı çalışmaları geçen yılınAralık ayında başlamıştı. Yapı çukuruna başlamadan önce bir dizi hazırlık çalışması yapıldı. Bunlar su alanının doldurulması, çevre duvarlarının inşası, fırtınalardan korunmak için deniz dolgusu oluşturulması idi.  Sonrasında 22 metre derinliğinde bir temel çukuru kazıldı ve tabanına -16,5 m seviyesine kadar beton zemini şeklinde temel atıldı. Şimdi hazırlık aşamasından pompa istasyonunun doğrudan yapımına geçtik. Binanın temel plakasına yaklaşık 30 bin metreküp beton dökülecektir. İnşaatın zorluğu açısından, tesis küçük bir hidroelektrik santralinin inşası ile karşılaştırılabilir.Bu nedenle pompa istasyonu projesinin detaylandırılması, nitelikli Rus ve Türk mühendislerden oluşan bir ekibin ciddi çabalarını gerektirdi.İnşaat en ileri teknolojileri kullanılarak gerçekleştiriliyor.” Akkuyu NGS’nin 2’nci güç ünitesinin pompa istasyonunun temel plakasının inşaatına ise, gelecek yılın başında başlanacak. Aynı noktada, ana soğutma pompaları için karmaşık konfigürasyonlu su hattı da döşenecek. Bu işlem için, işin gerekli doğrulukta yapılmasını sağlayacak özel bir kalıp kullanılacak.

Suyun Geleceği İçin Kullanılmış Yemeklik Yağlar Petrol Ofisi İstasyonlarında Toplanıyor

Petrol Ofisi, Biyodizel Sanayi Derneği işbirliği ile suyun geleceğine sahip çıkıyor. İşbirliği kapsamında seçili Petrol Ofisi istasyonlarında kurulan özel noktalarda biriktirilecek kullanılmış yemeklik yağlar, Biyodizel Sanayi Derneği koordinasyonu ile lisanslı atık bitkisel yağ toplayıcılar tarafından toplanıp, geri dönüşüm tesislerine ulaştırılıyor. Böylece hem temiz su kaynakları korunuyor hem de ekonomiye katkı sağlanıyor.

Yapılan araştırmalara göre; her 1 litre kullanılmış yemeklik yağ, yaklaşık 1 milyon litrelik içme suyunu kirletebiliyor. Türkiye’de yıllık 2 milyon ton bitkisel yağ tüketiliyor ve bunun kızartma yağları gibi tüketilmeyen bölümünü ise her 100 kişiden 90’ı lavaboya dökerek atıyor.

İstasyonlarda toplanacak kullanılmış yemeklik yağlar biyodizele dönüştürülecek

Petrol Ofisi ve Biyodizel Sanayi Derneği’nin gerçekleştirdiği iş birliği, bu önemli soruna yönelik çözümlere bir yenisini daha ekliyor. “Suyun geleceği için kullanılmış yemeklik yağlar Petrol Ofisi’ne” çağrısı yapılan proje kapsamında, hem duyarlı vatandaşların katılımı hem de toplama kolaylığı açısından, yaşam alanlarına yakın şehir içi istasyonlar seçildi. Proje kapsamında tüketiciler kullanılmış yemeklik yağlarını, biriktirdikleri kapalı kaplarla birlikte seçili Petrol Ofisi istasyonlarında özel olarak oluşturulan toplama noktalarına atabilecekler. Bu noktalarda biriken yağlar, Biyodizel Sanayi Derneği koordinasyonu ile düzenli olarak toplanarak, sonraki süreçte biyodizele dönüştürülecek.

Toplanan yağlarla, yaklaşık 2.2 milyon kişinin içme suyunun temiz kalması sağlanacak

Petrol Ofisi’nin 31 istasyonunda başlatılan proje kapsamında yıllık yaklaşık 45 bin litre kullanılmış yemeklik yağın toplanması hedefleniyor. Petrol Ofisi istasyonlarında toplanacak kullanılmış yemeklik yağlarla yaklaşık 2.2 milyon kişinin içme suyunun temiz kalması sağlanacak. Öte yandan toplanacak yağların biyodizele dönüştürülmesi ile birlikte hem karbon salınımı hem de ülke ekonomisine ikincil kazanımlar da sağlanacak.

“Geleceğe katkı sağlamak, en önemli hedeflerimiz arasındadır”

Petrol Ofisi’nin bu topraklarda doğmuş ülkenin en önemli değerlerinden biri olarak attığı her adımda müşterisine, topluma, bayi ve paydaşlarına fayda üretmeyi, katkı sağlamayı hedeflediğine vurgu yapan Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper “Milli değerler üzerine kurulmuş bir şirket olarak, bulunduğu sektörlerin lideri olarak, Türkiye’nin en büyük 3 şirketinden biri olarak ‘geleceğe katkı sağlamak’ da, en önemli hedeflerimiz arasındadır. Biyodizel Sanayi Derneği ile gerçekleştirdiğimiz işbirliği de, bu temel yaklaşımımızın güzel bir örneğidir. Bugün dünya gündeminin büyük bölümünü her ne kadar pandemi kaplasa da, temiz su konusu küresel çapta en önemli sorunlardan biridir. Biz, ‘Petrol Ofisi istasyonları, birer hizmet merkezidir’ diyoruz. Dolayısıyla böylesine önemli bir konuda, böylesine doğru bir çözüme de hizmet etmekten, katkı sağlamaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.

“Döngüsel Ekonomi Alanında Örnek Bir Proje”

Evlerde biriktirilen kullanılmış yemeklik yağların çevreye zarar vermeyecek şekilde geri dönüşümünün sağlanacağını dile getiren Biyodizel Sanayi Derneği Başkanı Selçuk Borovalı, projenin döngüsel ekonomi alanında örnek olacağını belirtti. Selçuk Borovalı sözlerine şöyle devam etti: “Biyodizel Sanayi Derneği ve Petrol Ofisi iş birliği ile hayata geçecek proje ile toplanacak bitkisel atık yağlar, biyodizele dönüştürüldükten sonra ithal ikamesi yaratacak. Türkiye’nin ulaşımında karbon ayak izinin azaltılması, yenilenebilir enerjinin payının arttırılmasına imkân tanıyacak. Ülkemizin sıfır atık hedefine bir adım daha yaklaşacağımız bu süreçte, çevre ve insan sağlığının korunmasına da katkı sağlanacak” dedi.

Türkiye İhracat ve Turizmle Şaha Kalkacak

Beşinci İstanbul Ekonomi Zirvesi “Yeşil Ekonomi” ana temasıyla Kalyon PV ana sponsorluğunda Çırağan Sarayı’nda gerçekleşti. Zirveye Devlet Eski Bakanı, İstanbul Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkanı Kürşad Tüzmen, İstanbul Ekonomi Zirvesi İcra Kurulu Başkanı Abdullah Değer ev sahipliği yaptı.

Devlet Eski Bakanı, İstanbul Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkanı Kürşad Tüzmen ve İstanbul Ekonomi Zirvesi İcra Kurulu Başkanı Abdullah Değer’in ev sahipliği yaptığı zirvenin açılışı Türkiye’nin ve dünyanın genel durumuna yönelik bir dakikalık tanıtım filmi ile başladı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye Turizm Geliştirme Ajansı (TGA), Türkish Cargo, Koluman Otomotiv Endüstri A.Ş., Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Borusan Otomotiv BMW, Mercedes Benz Türk, Mersin Tarsus Tarımsal Ürün İşleme İhtisas ve Organize Sanayi Bölgesi (TÜİOSB), Sanofi Sağlık Ürünleri, Zorlu Enerji, Pekhan İnşaat, Acarsan Holding ve AEB Hukuk’un destek ve sponsorluğunda gerçekleşen 5.İstanbul Ekonomi Zirvesi ile yeşil ekonomiye yön verildi. Açılış konuşmalarını ise İstanbul Ekonomi Zirvesi İcra Kurulu Başkanı Abdullah Değer, İstanbul Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkanı Devlet Eski Bakanı Kürşad Tüzmen, Romanya Enerji Bakanı Virgil Popescu, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle,  Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı FiruzBağlıkaya,  Özbekistan Cumhuriyeti Yenilikçi Kalkınma Bakanı Ibrokhım Abdurakhmonov, Karadağ Parlamento Başkanı Aleksa Becic, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Risk ve Uyum Başkan Yardımcısı ve Riskten Sorumlu Başkan Annemarie Straathof yaptı.

Dünyayı kurtarma iddiası olanların buluşma noktası

Zirvenin açılışında konuşan İstanbul Ekonomi Zirvesi İcra Kurulu Başkanı Abdullah Değer “Bugün burada 5. Ekonomi Zirvesi’ni düzenlemekten gurur duyuyorum. Bizim misyonumuz dünyayı kurtarmak değil. Ancak dünya var olduğundan beri yaşanabilecek tüm sıkıntılarla karşılaştık. Son 100 yıldaki endüstriyel ve insanların dünyayı yanlış kullanmasından kaynaklı doğaya çok zarar verdik. Bundan sonraki yüzyılda gelecek nesillere çok daha iyi bir dünya bırakabiliriz. İstanbul Ekonomi Zirvesi’nin, dünyayı kurtarma gibi bir iddiası yok ama, dünyayı kurtarma iddiası olan insanları buluşturma iddiası var” dedi.

İstanbul Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkanı Devlet Eski Bakanı Kürşad Tüzmen gelişmekte olan ülkelerin kolay kolay Yeşil Ekonomi bilincine geçemediğini aktararak “Müsteşarlık dönemimde dolar bizim paramız ama sizin sorununuz denmişti. Bugün geldiğimiz noktada bunun gerçek olduğunu görüyoruz. Ama inanıyorum ki hükümetimiz elinden geleni yaparak, bu sorunları aşacak. 2015’te imza atılan Paris Anlaşması’nda, 1.5 derece emisyon sıcaklık artışı sınırlandırılması getirildi. Ancak Glasgow’da yapılan toplantıda bu hedefe ulaşmak için yüzde 80 uzakta olduğumuz fark edildi. Gelişmiş ülkeler de bu taahhütleri yerine getiremedi. Ülkeler özveri ile bu konuya ağırlık verirse bu konunun üstesinden gelebiliriz. Türkiye olarak iki şahlanan atımız var bunlar; ihracat ve turizm. Bizler ekonomide, ihracat ve turizm kaynaklarımızı kullanarak Yeşil Ekonomi’ye kaynak sağlayabiliriz” açıklamasında bulundu.

Halklarımızın geleceği için birlikte çalışmalıyız

Romanya Enerji Bakanı Virgil Popescu’da konuk olduğu günde önemli açıklamalarda bulundu. İstanbul Ekonomi Zirvesi’nde olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getiren Popescu “Bugün İstanbul Ekonomi Zirvesi’nin 5.sini birlikte yapıyoruz. Halklarımızı daha mutlu bir geleceğe taşımak ve enerji güvenliği için, global enerji sektöründe ilerlemek, daha gelişmiş teknolojiler kullanmak için beraber çalışmalıyız” dedi. Popescu, Türkiye ile olan iş birliği çalışmalarının oldukça önemli olduğunun altını çizerek “Romanya ve Türkiye enerji alanında birlikte çalışmaya ve stratejik ortak olmaya, halklarımızın geleceği için mecburdur” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin karbon emisyonu yüzde 1

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) İsmail Gülle İstanbul’un ürettiği katma değerle ekonomi ve ticaretin başkenti konumunda olduğunu söyledi. Yeşil Ekonomi’nin her geçen gün daha da önem kazandığının altını çizen Gülle “Bugünkü kaynaklarımızın gelecek nesillere kayıpsız bir şekilde aktarımını sağlamayacak yegâne unsur; Yeşil Ekonomi. Yeşil ekonomi ile mevcut kaynakların etkin kullanımının yanı sıra kullanım sonrası ortaya çıkan tüm atıkların da verimli kullanımı son derece önemli bir süreç” dedi. Gülle küresel karbon emisyonuna dair veriler de paylaşırken sözlerine şunları ekledi: “Küresel karbon emisyonu rakamlarını incelediğimizde, en çok emisyon üreten ilk 3 ülke olan; Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Hindistan’ın toplam emisyonun yarısından fazlasını tek başına gerçekleştirdiklerini görüyoruz. Küresel karbon emisyonunda Türkiye’nin payı ise sadece yüzde 1. Son raporlara göre, dünyanın en zengin ülkelerinin yaşam tarzları ve tüketim alışkanlıklarında köklü bir değişiklik olmazsa, mevcut hedeflere ulaşabilmemiz adına çok daha ağır önlemler alınması gerekecek. Dünyada kişi başına karbon salınımı 4,9 ton iken, Bazı gelişmiş ekonomiler, bu ortalamanın şu anda bile 2, hatta 3 katından fazla kişi başı karbon salınımı gerçekleştiriyorlar. Bugün geldiğimiz noktada, küresel ekonomi ve ticaretten istedikleri seviyede paya ulaşan ülkelerin, bir anda gelişmekte olan ülkelere sıfır karbona geçişi tavsiye etmeleri, zorlu bir süreci beraberinde getirmektedir.

Pandemi gelecek nesilleri etkileyecek

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı FiruzBağlıkaya yaptığı konuşmada Covid -19 pandemisinin ekonomik süreçlere yansımalarını değerlendir. Bağlıkaya “Son iki yılda yaşadıklarımız bize, bildiklerimizi gözden geçirerek ve yanlışlarımızla yüzleşmemiz gerektiğini gösterdi. Bir araya gelerek ortak aklı oluşturmak, birlikte paylaşarak çoğaltmak, bu dönemin en önemli kazancı olacak. İki yıldan bu yana insan sağlığından sosyal yaşama, politikadan ekonomiye kadar, hayatımızın her alanını zorlayan bir süreçten geçiyoruz. Salgın tüm dünyayı hazırlıksız biçimde yakalarken bildiğiniz gibi birçok alanda da önemli değişimlere neden olduk. Sonuçları itibariyle adeta bir milat teşkil eden bu olağanüstü süreç ekonomideki geleneksel bakış açıları ile klasik teori ve uygulamaların sorgulanmasına da yol açtı. Bu süreç ayrıca yönetim ve tüketim alışkanlıklarında da büyük dönüşüm ve farklılaşmaları beraberinde getirdi. Pandemi aynı zamanda dünyamızı geleceğimizi, çocuklarımızın yarınlarını etkileyecek” dedi.

Karadağ Parlamento Başkanı AleksaBecic de yeşil ekonominin her fırsatta tartışılması gerektiğini söyledi. “Türkiye ve İstanbulla ilişkilerimiz çok yüksek seviyede ve bizim için tarihi bir önem taşıyor” diyen Becic “Ülkemizin Merkez Bankası Başkanının da burada bulunmasıyla bağlarımızın güçlenmesine katkıda bulunmasını sağlayacağımıza inanıyorum. Ekonomik ilişkileri ve yakınlaşma politikalarımızı daha da geliştireceğiz” dedi.

“Enerji verimliliğine dikkat çekmek istiyoruz”

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Risk ve Uyum Başkan Yardımcısı ve Riskten Sorumlu Başkan Annemarie Straathofda, sermaye zeminini son 5 senenin başarısından güç alıp yeşil finansı artırarak yüzde 40’a getirdiklerini ifade etti. Annemarie Straathof 2022 yılında tavsiye listelerini açıklayacaklarını söyleyerek; Türkiye’nin karbonsuzlaştırma konusunda önemli adımlar attığını belirtti. Straarthof, şunları söyledi: “Enerji verimliliği konusunda dikkat çekmek istiyoruz. Kümülatif sera gazının emisyonlarında azalma hedefliyoruz. Çalışmalarımız Paris Sözleşmesi ve iklim değişikliğiyle ilgili alanlara paralel gitmektedir. İklim krizi yüzyılımızın en büyük felaketi ve aciliyeti kesindir.

Madencilik Sektörü Tüyap’ta Gerçekleşti

Madencilik sektörü 9. kez aynı çatı altında buluştu. Sektörün Avrasya’da düzenlenen en kapsamlı buluşması Maden Türkiye 2021, 9 Aralık tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal, İMMİB Başkanı Aydın Dinçer, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle ve Tüyap Fuarcılık Grubu İcra Kurulu Başkanı Zeynep Ünal Öztop’un konuşmalarıyla kapılarını açtı.

KOSGEB ve Ticaret Bakanlığı destekleriyle düzenlenen fuar, yurt içinden ve yurt dışından nitelikli firmaların katılımı ile sektör profesyonellerini bir araya getirdi. 91 ülkeden aldığı ziyaretçi kaydı ile bu yıl da sektör profesyonellerinin tercihi olan fuar, Tüyap’ın geliştirdiği dijital çözümlerle etki alanını genişletecek. Katılımcı firmalar ve ziyaretçiler online iş ağı platformu Business Connect Programı üzerinden dijital ortamda fuar sırası ve sonrasında bir araya gelerek uzun soluklu iş birlikleri kurabilecek.

“Otomasyon ve temiz enerji devrimi madencilik sektörünü etkileyecek”

Açılışta yaptığı konuşmada geçmişte emek yoğun bir sektör olan madenciliğin otomasyon süreci ile makineleşmenin yoğun olduğu sektörlerden biri haline dönüştüğünü vurgulayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, “Yerli teknoloji hamlesinde insansız maden projeleri başlatmamızın zamanı geliyor. Odaklanmamız gereken diğer konu da temiz enerjidir. Otomasyon ve temiz enerji devrimi yakın gelecekte madencilik sektörünü etkileyecek 2 önemli unsur olacaktır” dedi. Kalaycı şunları söyledi: “Madenciliğin istihdam yaratma potansiyeli güçlüdür, işsizliği önleyen, göçe engel olan bir sektördür. Sanayiye, tarıma, enerjiye girdi sağlayan madenciliğin etkin bir planlama ve denetimle yapılması gerekir. Sektörün GSMH içerisindeki payı maalesef yüzde 1’ler civarında… Bu oranı artırmak zorundayız. Madenlerimizi ‘Önce insan, sonra çevre ve madencilik’ parolasıyla işletmeye alıp hammadde şeklinde ihraç etmek yerine, ürüne dönüştürmek temel yaklaşımımız olmalıdır. Sektörün pandemiyle birlikte otomasyon ve temiz enerji devrimine odaklanması gerekiyor. Daha fazla maden üretimi için daha az insan daha fazla makinenin öne çıktığını görüyoruz. Dünyada insansız maden vizyonlarına rastlıyoruz. Bu sürecin farklı aşamalarıyla gelişimini sürdürdüğünü görüyoruz. OSB kümeleşmesi, önemli üniversiteler ve mekatronik bölümleriyle verimli çalışmalar yapmamız şart. İşçi başına üretimi artırırken makineyi daha çok çalıştırmayı planlamalıyız. Bunu madenlerde dijitalleşme ve otomasyon stratejisi olarak görmeliyiz. Madencilikle otomasyonu birleştirmeli, temiz enerjiye odaklanmalıyız. Temiz enerji devrimi ile birlikte birçok madeni daha çok üretmek zorunda kalacağız.

“Türkiye, Avrasya bölgesinin ticaret merkezi olma konumunu güçlendirdi”

Madencilik sektörünün temsilcilerini 9’uncu kez aynı çatı altında buluşturmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını belirten Tüyap Fuarcılık Grubu İcra Kurulu Başkanı Zeynep Ünal Öztop “Tüyap ailesi olarak 500’ü aşkın ekip arkadaşımız, 42 yıllık deneyimimiz ve iş birliği yaptığımız meslek örgütlerinin desteğiyle pandemide yaşanan zorlukları aşmayı başardık. Ağustos ayından bu yana fuar takvimimizde hiçbir aksama olmadan 27 fuara ev sahipliği yaptık. Fuarcılık sektörü küresel fuarcılık endüstrisiyle kıyaslandığında özellikle Avrupa Birliği ülkelerine göre hızla toparlandı. Fuarlarımızla Türkiye’nin Avrasya bölgesinin önde gelen ticaret merkezi olma konumunu koruduğunu hatta daha da güçlendiğini gözlemledik. Bugün madencilik sektörünün temsilcilerinin heyecanla beklediği fuarımızda 27 ülkeden 529 katılımcı firma ve firma temsilciliğini ağırlıyoruz. 2018 yılındaki fuarda bu sayı 448’di. Ziyaretçi kaydı alınan ülkelerimiz 69’dan bu sene yüzde 24 oranında artarak 91’e ulaştı. Fuarımız gerek firma çeşitliliği gerekse temas kurduğu coğrafi çeşitlilikte istikrarlı büyümesini sürdürüyor” dedi.

“Fuarlarımız ihracatımıza sürdürebilirlik kazandıracak”

Pandemiyle geçen 2020’nin ardından 2021’in ihracattaki başarısıyla ekonomi için unutulmaz bir dönem yaşattığına dikkat çeken TİM Başkanı İsmail Gülle “Bu dönemde ihracat rekorları kırarak 2021’i unutulmaz hale getirdik. İhracat ailesi Türkiye’nin umudu ve gururu oldu. 2022’nin ihracat hedefini 2021’de, 2022’nin hedefini de 2023’te gerçekleştireceğiz. Türkiye üretimini ve ihracatını aksatmamanın karşılığını aldı. Kasım ayında 21,5 milyar dolarlık rakamlara ulaştık. Elde ettiğimiz son rakamlarla ihracat seviyemizin 25 milyar dolar seviyesinde olduğunu gördük. Bunu sürdürülebilir kılmamız ülkemiz için çok önemli. 2026’da 300 milyar dolarlık hedef koymuştuk” dedi.

Enerjisa Enerji, Eşarj’daki Hisselerini Yüzde 94’e Yükseltti

%20’si halka açık ve ana sermayedarları Sabancı Holding ve E.ON SE olan elektrik dağıtım ve perakende satışında Türkiye’nin lider şirketi Enerjisa Enerji, Türkiye’nin ilk ve en hızlı elektrikli şarj istasyonu ağı Eşarj hisselerindeki çoğunluk payını yüzde 94’e çıkararak yatırımlarına bir yenisini daha ekledi.

Enerjisa Enerji, 2018 yılında sürdürülebilir ve çevreye duyarlı gelecek kurma misyonu doğrultusunda çoğunluk hisselerine sahip olduğu Eşarj’ın %14 hissesini daha 42,4 milyon TL karşılığında devralarak çoğunluk hisse payını arttırdı.

Enerjisa Enerji CEO’su ve Eşarj Yönetim Kurulu Başkanı Murat Pınar konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada: “Öncelikle Enerjisa Enerji olarak e-mobilite konusunu Türkiye’de ilk kez gündemine alan enerji şirketlerinden biri olmaktan gurur duyduğumuzu ifade etmek isterim. Bugün de 2018 yılından beri çoğunluk hisselerine sahip olduğumuz Eşarj ‘daki payımızı artırarak şirketin yüzde 94’üne sahip olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Dünyada hızla büyüyen ve ülkemizi de etkileyecek olan e-mobilite sektörü için de Eşarj ile hazırlıklarımızı yapıyoruz ve sektöre ana iş kollarımızın dışında da öncülük etmeye devam ediyoruz. Paris İklim Anlaşması’nı ülkemizin de imzalaması ile birlikte Türkiye’deki sürdürülebilirlik bakış açısı ve özel sektörün sorumlulukları da değişecektir. Biz de bu noktada yenilenebilir kaynaklardan dağıtık üretim, verimlilik, yeşil enerji ve depolama gibi sürdürülebilirlik ve teknoloji odaklı ürünlere yatırım yapıyoruz. E-mobilite de bu alanlardan biri ve elektrikli araç sayısının gelecek 10 yıl içerisinde ülkemizde 1 milyona ulaşması bekleniyor. Eşarj olarak biz de hem ülkemiz hem müşterilerimiz için önümüzdeki dönemde hız kesmeden istasyon sayımızı arttırarak Türkiye’nin şarj istasyonu alt yapısını en hızlı şarj istasyonlarımız ile örmeye devam edeceğiz” dedi.

Görüntü İşleme Projesi ile İş Kazalarını Analiz Edecek

Borusan Mannesmann, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarına yeni bir boyut kazandırıyor.2021 yıl sonunda hayata geçecek İş Sağlığı Güvenliği (ISG)ve Görüntü İşleme Projesi ile kural ihlallerinin, tehlikeli senaryoların ve kaza ihtimallerinin tespiti gerçekleştirilecek ve bu durumlar analiz edilecek. Projenin ilerleyen fazlarında sızıntı, yangın gibi daha çok çevresel problem de algılanabilecek.

Borusan Grup şirketlerinden, Türkiye çelik boru pazarının lideri Borusan Mannesmann daha güvenli ve sağlıklı iş ortamı yaratmak ve yaralanmaları önlemek için hayata geçirdiği projelere bir yenisini ekliyor.Borusan Mannesmann, İSG ve Görüntü İşleme Projesi ile iş sağlığı ve güvenliği için yapılan kontrolleri, kural ihlallerini, kazaya ramak kala durumları, tehlikeli senaryoları ve iş kazalarını tespit edecek ve bu durumların yaşanmaması adına olayların analizini gerçekleştirecek. Yazılım, makina öğrenmesi ile kendini sürekli geliştirecek ve yaşanan kazalarla riskli durumları daha başarılı yakalayacak.Yakalanan her bir vaka İSG birimine bildirilecek ve ilgili aksiyonlar hayata geçirilecek.2021 yılının ikinci çeyreğinde ilk analizler ve ön çalışmalarla başlanan projenin yıl sonunda hayata geçmesi planlanıyor.

350’den fazla kamera kullanılacak

Yapay zeka, makina öğrenmesi ve görüntü işleme teknolojilerinin kullanıldığı projede 10 kamerada demolar ve pilot çalışmaları başlamış durumda. Çalışmaların başarıyla tamamlanmasıyla birlikte geri kalan tüm tesis ve kameralara sistemin entegrasyonu sağlanacak. Borusan Mannesmann’ın tüm tesislerindeki İSG birimleri, IT ve Endüstri 4.0 ekibinin yer aldığı projenin ilk 3 yılında 100, tüm fazları tamamlandığında ise toplamda 350’den fazla kameranın kullanılması planlanıyor.

Proje, ilerleyen fazlarda yangın, yağ sızıntısı gibi çevresel problemleri de algılama şansını yaratması nedeniyle son derece değerli bir hale geliyor.

İş sağlığı ve güvenliği konusunda ciddi çalışmalar yürüten Borusan Grubu, bu kavrama sürdürülebilirlik stratejilerinden biri olan insan başlığının altında da yer veriyor. Borusan’ın geçtiğimiz aylarda hem farkındalık yaratmak hem de bu konuya verdiği önemi vurgulamak amacıyla yayınladığı “İş Sağlığı ve Güvenliği” manifestosu “İşte Sağlık ve Güvenlik Budur” mottosuyla yürütülen proje, “Güvenle Yanında Olma İşte Budur” söylemi ile uygulamaya alındı.

Güvenlik standartlarına uygun bir şekilde çalışıldığının, insan sağlığının ve can güvenliğinin en önemli değerler olarak görüldüğünün, düzenli sağlık denetimiyle meslek hastalıklarını önlemeye çalışıldığının altını çizen manifesto ile İSG’ye verilen değer ve önem bir kez daha vurgulanıyor.

Enerjinin Yıldızları ‘Çalışma Hayatının Yıldızları’ Oluyor

İstanbul Avrupa Yakası, Antalya ve Sivas’ta MEB ile belirlenen üç meslek lisesinde 2018 yılından itibaren başlatılan Enerjinin Yıldızları Projesi bugüne kadar 115 mezun verdi. Öğrencilere okul hayatı boyunca Yüksek Gerilim Laboratuvarı kurarak uygulamalı eğitim fırsatı sunan, staj ve burs imkânı tanıyan BEDAŞ, AEDAŞ ve ÇEDAŞ, profesyonel iş hayatının kapılarını da açtı. Elektrik dağıtım sektörünün öncü üç şirketinde çalışmaya başlayan mezunların sayısı 35’e ulaştı.

Enerji sektörünün nitelikli eleman ihtiyacına çözüm üretmek, Türkiye’nin istihdamına katkı sunmak hedefiyle Türkiye’de üç bölgede elektrik dağıtım hizmeti veren Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ), Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. (AEDAŞ) ve Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş. (ÇEDAŞ) tarafından başlatılan ‘Enerjinin Yıldızları Projesi’, sektöre peş peşe yeni yıldızlar kazandırıyor. Proje çerçevesinde İstanbul Avrupa Yakası, Antalya ve Sivas’taki 3 okulda Yüksek Gerilim Dalı oluşturulmasına destek veren ve söz konusu okullarda Yüksek Gerilim Laboratuvarı kurarak öğrencilere ‘uygulamalı’ eğitim fırsatı sunan, staj ve burs imkânı tanıyan BEDAŞ, AEDAŞ ve ÇEDAŞ, mezunlara çalışma hayatının da kapılarını açtı. Enerjinin Yıldızları Projesi’nin ilk mezunlarını verdiği 2019 yılından bu yana üç şirkette işbaşı yapan ‘yıldızların’ sayısı 35’e ulaştı.

ÇALIŞMA HAYATININ ARANAN ELEMANLARI HALİNE GELDİLER

2018 yılında elektrik dağıtım sektörünün öncü üç şirketi ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü ile yapılan protokol sonrasında İstanbul Avrupa Yakası’nda Bayrampaşa İnönü Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Antalya’da Kepez Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Sivas’ta ise Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde kurulan Yüksek Gerilim Dalı’ndan yetişen öğrenciler, çalışma hayatının aranan elemanları haline geldi.

Enerjinin Yıldızları Projesi ile bir yandan gençlerimizi mesleki eğitime yönlendirirken diğer yandan da Türkiye’nin istihdamına da destek vermeyi hedefliyorduk. İlk yıldan itibaren gördüğümüz ilgi ve ulaştığımız sayılar bizleri çok mutlu etti” diyen CK Enerji Regülasyon Direktörü Fidan Öztürk, “Projemizin uygulandığı okullarda Yüksek Gerilim Dalı’nı tercih eden öğrencilerin sayısı her geçen gün artıyor. 2020-2021 yılında 32’si İstanbul, 18’i Sivas ve 17’si Antalya olmak üzere 67 mezun verildi. 2018 yılından bu yana ise projemizde mezun olanların sayısı 115’i buldu. Mezun olan öğrencilerimizden 44 ‘ü İstanbul bölgesinde olup 24’ü BEDAŞ’ta işbaşı yaptı. Antalya’da mezun olan 37 öğrencimizin 6’sı AEDAŞ, Sivas’ta mezun olan 34 öğrencimizin 5’i ÇEDAŞ’ta çalışmaya başladı. Bazı mezunlarımız sektörde yer alan diğer firmalarda, bazıları da üniversiteye giderek eğitimlerine devam etme yönünde karar aldı” değerlendirmesinde bulundu.

136 YENİ YILDIZ GELİYOR

BEDAŞ’ın İstanbul Avrupa Yakası, AEDAŞ’ın Antalya, ÇEDAŞ’ın ise Sivas ayağında yürüttüğü Enerjinin Yıldızları Projesi’nde Yüksek Gerilim Dalı’nı tercih edenlerin sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor. 2021-2022 Eğitim-Öğretim yılında 11 ve 12. sınıflarda halen 136 öğrenci eğitim alıyor. Söz konusu 136 öğrencinin, 45’i İstanbul, 57’si Antalya ve 34’ü Sivas’ta eğitim görüyor. Mezun olup iş hayatına atılanlar açma-kesme, arıza onarım bakım, röle, trafo merkezi bakım gibi alanlarda istihdam ediliyor.