26.2 C
İstanbul
Pazar, Haziran 8, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 25

Tüpraş’tan 1,3 Milyar TL Yatırım, 27,6 Milyon Ton Satış

Türkiye’nin lider sanayi kuruluşu Tüpraş, 2021 yılının son dönemine ait finansal sonuçlarını açıkladı. Yılın son çeyreğinde, 2050 yılında karbon nötr hedefiyle yeni iş alanlarına yönelik ‘Stratejik Dönüşüm Planı’nı açıklayan Tüpraş, 2021 yılında %55’i sürdürülebilirlik alanında olmak üzere toplam 1,3milyar TL’lik yatırım gerçekleştirdi.

Tüpraş 2021 yılının dördüncü çeyreğine ilişkin finansal sonuçlarını açıkladı. Şirket, yılın dördüncü çeyreğinde %98’lik kapasite kullanımıyla 7milyon ton üretim ve 7,7 milyon ton satış gerçekleştirdi. Böylece Tüpraş, 2021 yılında toplam25,1 milyon ton üretim ve 27,6 milyon ton satış ile 151 milyar TL ciroya ulaştı.

Modernizasyon ve enerji verimliliğine yönelik yatırımlarını sürdüren Tüpraş, 2021 yılında %55’i sürdürülebilirlik hedefine yönelik olmak üzere toplam 1,3milyar TL’lik yatırım harcaması gerçekleştirdi.

Yılın son çeyreğinde, OPEC+ ülkeleri, arz kontrolünü gevşetmeye yönelik aldıkları kararı korurken Omicron varyantının küresel petrol talebine ilişkin yarattığı belirsizlik ve ABD’nin stratejik petrol rezervlerini kullanacağına yönelik açıklamalar, Brent ham petrol fiyatında dalgalı bir seyre yol açtı. Brent ham petrol fiyatı Eylül ayı sonu itibarıyla geldiği 78,8 $/v seviyesinden, çeyrek içinde dalgalı bir seyir göstererek yılı 77$/v seviyesinde kapattı.

Dördüncü çeyrekte, Avrupa’daki rafinerilerin bakımları sebebiyle arzdaki kısıntılar ve Omicron varyantının etkisine rağmen güçlü seyreden talep profili yanında yükselişini sürdüren enerji maliyetlerinin ürün fiyatlarına yansıması sonucunda benzin, motorin ve jet ürün marjları güçlü seyirlerini sürdürdü; her üç ürünün marjı da Aralık ayı içerisinde pandemi öncesi dönemlerindeki seviyeleri yakaladı.

Son çeyrekte ürün marjlarındaki yükseliş ve güçlü satışlar şirketin faaliyet kârını desteklerken, doğalgaz maliyetlerindeki artışlar, rafinaj faaliyetlerindeki iyileşme üzerinde sınırlayıcı bir etkiye sebep oldu. Brent ham petrol fiyatındaki artışa bağlı olarak oluşan stok kârının etkisi ile Tüpraş yılın dördüncü çeyreğinde669 milyon TL vergi öncesi kâr kaydetti. Şirketin2021 yılı vergi öncesi kârı ise 2,2 milyar TL olarak gerçekleşti.

Disiplinli ve etkin finansman politikaları ve iyileşmeye devam eden faaliyet kârlılığıyla güçlü bilanço korunurken, finansal performans rasyoları bakımından da pandemi öncesindeki seviyelere ulaşıldı.

Kurulduğu günden bu yana Türkiye’de enerjinin öncüsü olan Tüpraş, 24 Kasım 2021 tarihinde “Stratejik Dönüşüm Planını” açıkladı. Şirket, enerji sektörünün geleceğinde de liderliği hedefleyen planı doğrultusunda yeni enerji kaynaklarına yönelik yatırımları ve enerji verimliliği projelerinin katkısıyla, 2030 yılı itibarıyla faaliyetlerinden kaynaklanan karbon salımını, 2017 yılına göre yüzde 27 oranında azaltmayı, 2050’de ise karbon nötr olmayı taahhüt etti. Tüpraş, 2022 yılından 2050 yılına kadarki yol haritasını belirleyen Stratejik Dönüşüm Planı kapsamında Sürdürülebilir Rafinaj, Biyoyakıtlar, Sıfır Karbonlu Elektrik ve Yeşil Hidrojen olmak üzere dört iş alanına odaklanacağını açıkladı.

Tüpraş, ülkemizin akaryakıt ihtiyacını karşılama görevini yerine getirirken enerji sektörünün geleceğinde de liderliği hedeflediği dönüşüm yolculuğu boyunca, tüm faaliyetlerini emniyetli işletme anlayışıyla yerine getirmeye odaklanarak, yetkin insan kaynağı ve küresel rekabet gücüyle hissedarları, iş ortakları, tüm paydaşları ve ülkemiz için katma değer oluşturmaya devam edecek.

Yusufeli Barajı Türkiye’nin Enerjisine Katkıda Bulunacak

Tamamlandığında Türkiye’nin en yüksek, dünyanın ise üçüncü büyük barajı olacak olan Yusufeli Barajı’nda su tutma işleminin gerçekleşmesi için çalışmalar sona gelindi. Barajın son halinin çekilmiş görüntüleri kendine hayran bırakıyor.

Çoruh Nehri üzerinde, 275 metre gövde yüksekliği ile çift eğrilikli beton kemer kategorisinde Türkiye’nin birinci, dünyanın üçüncü en yüksek barajı olacak Yusufeli Barajı su tutma işlemi için çalışmalar sona gelindi.

Gövde yüksekliği tamamlanan barajda su tutma işlemi gerçekleşmesi için yoğun mesai harcanıyor. DSİ Çoruh Projeleri 26. Bölge Müdürlüğünce edinilen bilgiye göre, gövde enjeksiyon çalışmalarında fiziki gerçekleşme yüzde 95 seviye gelindi.  Gövde dolu savak hidro-mekanik imalatları ve dip savak vana odası inşaat çalışmalarının ise devam ettiği belirtildi.

Tünelli dolu savak kaplama betonu tamamlanırken, giriş, çıkış ve havalandırma bölgesinde çalışmalar sürüyor. Santral binasında idari ve ünite bloklarında mimari işler, trifükatör bölgesinde tıkaç çalışmaları sürerken, mansap düzenlemesi su altı kazı çalışmalarında yüzde 32 fiziki gerçekleşme sağlandı. Su tutma işleminin kısa sürede gerçekleşeceği bildirildi.

Yusufeli Barajı

Temelden yüksekliği 275 m, çift eğrilikli beton kemer kategorisinde Türkiye’nin birinci, dünyanın üçüncü en yüksek barajı olan Yusufeli Barajı, 2023 yılında elektrik üretimine geçtiğinde 558 megavat kurulu gücüyle yıllık ortalama 1 milyar 888 milyon kilovatsaat enerji üreterek ekonomiye yılda 1,9 milyar lira katkı sağlayacak.

Yusufeli Barajı, havzadaki diğer barajların enerji üretimini de yüzde 10 artıracak. Baraj gövdesinde kullanılan 4 milyon metreküp beton, Artvin’den Edirne’ye 13 metre platform genişliğinde beton yol yapılmasını sağlayacak kapasiteye sahip bulunuyor. Baraj tamamlandığında 2 milyar 130 milyon metreküp su depolama hacmine sahip olacak.

İdare: LİMAK İnşaat San. ve Tic. A.Ş.

Finansman: Yerel Kaynak

Hizmetlerin Süresi: 03/2013 – Devam

Projenin Kısa Açıklaması: Yusufeli Barajı, Artvin İli’nin yaklaşık 40 km güneybatısında ve Çoruh Nehri üzerindeki Yusufeli ilçesinin 10 km akış aşağısında yer almaktadır. Tamamlandığında 275 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek, çift eğrilikli beton kemer baraj tipinde ise dünyanın üçüncü yüksek barajı olacaktır. 2,2 milyar m3 depolama kapasitesine sahip Yusufeli Barajı, Çoruh Nehri üzerinde işletmede olan ve kurulacak baraj ve HES’ler içerisinde en yüksek depolama kapasitesine sahiptir.

Barajın proje karakteristikleri;

Tipi: Çift Eğrilikli Beton Kemer

Kret Kotu: 715 m

Kret Uzunluğu:  490 m

Talvegden Yüksekliği: 220 m

Temelden Yüksekliği: 275 m

Gövde Hacmi: 4.000.000 m3

Ünite Sayısı: 3 adet

Türbin Tipi: Düşey Eksenli Francis

Ünite Gücü: 186 MW

Toplam Kurulu Güç: 558 MW

Yıllık Enerji Üretimi: 1888 GWh/yıl

Proje kapsamında 4.000.000 m3 gövde kütle betonu ve 1.370.000 m3 konvansiyonel beton olmak üzere toplam 5.370.000 m3 beton dökülmüş olup, baraj ve tesislerine ait uygulama ve detay proje hazırlanması (kalıp, ard soğutma sistemi, enjeksiyon ve ölçüm cihazları) hizmetleri verilmiştir.

275 metre yüksekliğindeki baraj gövdesi her biri 3.0’er m yükseklikteki 1910 adet beton bloktan oluşmuş ve gövde yüksekliği boyunca her 25.0 metrede bir gövdeyi boyuna kat eden toplam 5.0 km uzunluğunda kontrol galerileri imal edilmiştir. Baraj ve tesislerine ait toplamda 8,353.0 m araştırma sondajı, 391,954.9 m kontak konsolidasyon enjeksiyonu ve drenaj delgisi projeleri yapılmıştır. Gövde üzerindeki dolusavak yapısı karşıdan alışlı, her biri 11.50 m uzunluğunda 3 açıklıklı, 8.5 m yüksekliğinde radyal kapaklı ve 2,940 m3/s deşarj kapasiteli olarak tasarlanmıştır.

Baraj gövdesi sağ sahilde projelendirilen 2 x  Ø 8.5m çapındaki T1 ve T2 dolusavak tünellerinden her biri 1,200 m3/s deşarj kapasiteli olup, T1 ve T2  dolusavak tünelleri ile H1 ~ H4 havalandırma şarftları imal edilmiştir.

Mantar kesitli yeraltı santrali 110m x 24m x 55 m ölçülerinde olup; 3 adet üniteyi kapsayan 75.20 m’lik üniteler bloğu, 18.50 m’lik montaj bloğu ve 16.20 m’lik idari bloktan oluşmaktadır. Yeraltı yapılarından Transformatör Bloğu ise 83.25 m x 20.68 m x 20.20 m ölçülerinde projelendirilmiştir. 3 adet bloktan oluşan ve 565.00m kotunda yer alan Gaz Yalıtımlı Şalt Binası (GIS) 16.50 m x 100.0 m ölçülerinde imal edilmiştir.

Baraj gövdesi memba sağ sahilinde ise yatık çan ağzı su alma yapısı, Ø 14 çapında ve 78.0 m yüksekliğinde düşey kapak kontrol şatfı, branşman, enerji tünelleri, alt ve üst dirsek yapıları ile Ø 9.0 m çapında ve 110.50 m yüksekliğindeki düşey enerji şaftını kapsayan ve planda 270.53 m uzunluktaki enerji yapıları projelendirilmiştir.

Proje kapsamındaki düşey şaft imalatları yükselen delgi (raiseboring) metoduyla yapılmıştır. Emme borusu tünelleri, kapak kontrol yapıları, branşman yapısı, kuyruksuyu çıkış yapısı ve Ø 5.7 m ~ Ø 10.0 m çapındaki kuyruksuyu tünellerini kapsayan kuyruksuyu yapıları da planda 128.50 m uzunluğundadır.

Baraj gövdesi üzerinde yer alan 2,940 m3/s deşarj kapasiteli 3 gözlü dolusavaktan bırakılan sular, 130 m uzunluk ve 35 m taban genişliğinde olacak şekilde projelendirilen ve tabanda 3.0 m kaplama kalınlığına sahip, taban ve yan duvarları donatılı olarak imal edilen enerji kırıcı havuzda (EKH) toplanmaktadır.

Hizmetlerin Kapsamı:

  • Uygulama Projelerinin Hazırlanması,
  • İş Sonu Projelerinin Hazırlanması,
  • Danışmanlık Hizmetleri.

YUSUFELİ İLÇESİ YENİ YERLEŞİM YERİ

Bununla birlikte ülkemizin en yüksek barajı olacak olan Yusufeli Barajının göl sahasında kalacak olan Yusufeli İlçesi Yeni Yerleşim Yerinde modern bir İlçe olarak inşa edilmektedir.

DSİ Çoruh Projeleri 26. Bölge Müdürlüğünce inşa edilmekte olan Yusufeli İlçesi Yeniden Yerleşim Üstyapı Çalışmaları İnşaatı 3 ayrı bölgede etaplar halinde yürütülmektedir.

1.Bölgedeki (Sakut Vadisi) Üstyapı Çalışmaları:

1.ETAP: Artvin İli Yusufeli ilçesi 1. Bölge Kamu ve Sosyal Donatılar İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi kapsamında Hükümet Konağı, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Adliye, PTT, Kütüphane, İlçe Gençlik Ve Spor Müdürlüğü, Kapalı Spor Salonu, Merkez Camii ve Müftülük Binası, Öğretmenevi ve 16 Derslikli Ortaokul yapımı tamamlanmıştır.

2. ETAP: Artvin İli Yusufeli ilçesi 1. Bölge 2. Etap 357 Adet Konut, 62 Adet Dükkan, 2 Adet Ticaret Merkezi, 1 Adet Belediye Hizmet Binası ve 1. Bölge 3. Etap 161 Adet Konut, 7 Adet Dükkan, 1 Adet 25 Yataklı Hastane İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi tamamlanmak üzeredir.

3. ETAP: Artvin İli Yusufeli ilçesi 4. Bölge 2. Etap 208 Adet Konut, 16 Adet Dükkan ve 6 Adet Ticaret Merkezi (36 Dükkan) İnşaatları ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşinin büyük kısmı tamamlanmıştır.

2.Bölgedeki (Yansıtıcılar) Üstyapı Çalışmaları:

  1. ETAP: Artvin İli Yusufeli ilçesi 2. Bölge 1. Etap 340 Adet Konut ve 16 Adet Dükkan İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi tamamlanmak üzeredir.
  2. ETAP: Artvin İli Yusufeli ilçesi 2. Bölge 2. Etap 248 Adet Konut ve 32 Adet Dükkan İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşinin büyük bölümü tamamlanmıştır.
  3. ETAP: Artvin İli Yusufeli ilçesi 2. Bölge 3. Etap 336 Adet Konut İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi tamamlanmak üzeredir.
  4. ETAP: Artvin İli Yusufeli ilçesi 2. Bölge 4. Etap 250 Adet Konut ve 4 Adet Dükkan İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi tamamlanmak üzeredir.
  5. ETAP: Artvin İli Yusufeli ilçesi 4. Bölge 1. Etap 226 Adet Konut, 4 Adet Dükkan ve 2 Adet Ticaret merkezi 812 Dükkan) İnşaatları ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi tamamlanmak üzeredir.

3.Bölgedeki (Tekkale) Üstyapı Çalışmaları:

  1. ETAP: Artvin İli Yusufeli ilçesi 3. Bölge 334 Adet Konut, 16 Adet Dükkan, İlçe Jandarma Komutanlığı, 24 Derslikli Lise ve Sağlık Ocağı İnşaatları ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi tamamlanmıştır.
  2. ETAP: Artvin İli Yusufeli ilçesi 3. Bölge 2. Etap 224 Adet Konut, 8 Adet Dükkan ve 1 Adet Semt Camii İnşaatları ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi tamamlanmıştır.

Çamurdan Elektrik Enerjisi Üretilmeye Başlandı

Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu, çamurdan yıllık 44 milyon kilovat saatlik elektrik enerjisi üretecek olan tesisin yaklaşık 20 bin hanenin elektrik ihtiyacını karşılayacağını söyledi.  

Tokat Belediyesi tarafından yap-işlet-devret modeliyle Atık Su Arıtma Tesisi’nde elde edilen ham çamurdan elektrik üretimine başladı. Türkiye’de ilk defa yerli ve milli olarak üretilen dönerli yakma kazanı kullanılan tesiste yılda 44 milyon kilovatsaat elektrik elde edilmeye başlandı. Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu, arıtma tesisindeki atık çamurdan metan gazı üreterek kurmuş oldukları 1 megavatlık biyogaz jeneratörü vasıtasıyla elektrik üretimi gerçekleştirildiğini kaydetti. Başkan Eroğlu, “Biokütle enerji santralinin temel ürün kaynakları, Tokat Belediyesi kanalizasyon atık çamuru ve Tokat bölgesinden tedarik edilen kavak ve çam kerestesi üretiminden kalan orman atıklarıdır. Tokat Belediyesi’ne ait şehir kanalizasyon giderlerinin arıtıldığı arıtma tesisinden çıkan çamur, ön kurutma işlemine tabi tutularak kurutulmakta ve yakıt haline getirilmektedir. Bununla birlikte arıtma tesisindeki atık çamurdan metan gazı üretilerek kurmuş olduğumuz 1 megavatlık biyogaz jeneratörü vasıtasıyla ayrıca elektrik üretimi gerçekleştirilecektir. Yıllık 44 milyon kilovat saatlik elektrik enerjisi üretecek olan tesisle Tokat’ta yaklaşık 20 bin hanenin elektrik ihtiyacının karşılanması planlanmaktadır” dedi.

Türkiye’de ilk proje

Projenin Türkiye’de ilk olduğunun altını çizen Başkan Eroğlu, “Sıfır atık projesine çok önemli destek verecek bir yatırım. Önümüzdeki yıllar atık yönetimi için çok önem arz edecek yıllar olacak. Biz de Tokat’ta çevreci bir belediye olarak çok yoğun çalışmalar yapıyoruz. Belediyemize ait atık su arıtma tesisimiz var. Burada biriken çamurlar var. Bu çamurları nasıl bertaraf ederiz diye düşünürken çok ciddi maliyetler ortaya çıktı. Sonrasında yaptığımız araştırmada acaba bundan bir gelir elde edebilir miyiz diye hesaplamalar yaptık. Bu çalışmaların soncunda bu tesisi kurduk. Burada 3 aşamadan oluşan bir sistem var ve atık çamur elektriğe dönüşüyor. Bizim bu projemiz Türkiye’de bir ilk bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Bizim tesis de hem çamurdan elektrik üretiliyor hem de çamur bertaraf ediliyor” diye konuştu.

Tesisin yaklaşık 11 milyon dolarlık kurulum maliyetine sahip olduğunu ve aynı zamanda 40 kişiye istihdam sağlayacağını söyleyen Başkan Eroğlu, açıklamalarını şöyle tamamladı:

Saatte 6 megavatlık elektrik enerjisi üretimi yapabilmek için gerekli olan 27 ton/saatlik buharın elde edileceği kazan ünitesi, verimi yüzde 86 gibi oldukça yüksek değerde olan döner ızgaralı yatağa sahip.  Tamamen yerli ve milli sermaye ile Türk mühendislerinin projelendirmesiyle ülkemize kazandırılmıştır. Tesis 45 kişilik personeli ile ilde istihdam açığının giderilmesinde de olumlu katkılar sağlamaktadır. Tesis için orman atıklarının tedarikini yapan firmalar, tesisin bakım/onarımı için gerekli sanayi ekipmanlarının tedariki noktası düşündüğünde bölgesel kalkınmayı da üst düzeye taşıyan bir tesis olma özelliğine sahiptir.

Tesis Müdürü Timuçin Kars ise aktif olarak 7/24 esasına dayalı olarak çalışan tesisle ilgili şu bilgileri verdi: “Saatte 6 bin, yılda 44 milyon kilovat elektrik üretebilen tesisimiz yakıt olarak arıtma çamuru ve biokütle kullanmaktadır. Tokat Belediyesi Atık Su Arıtma Tesisi’nden elde edilen atık çamur kurutulduktan sonra burada yakılmak suretiyle kullanılmaktadır. Ayrıca orman ürünlerinin endüstri haricindeki kalan kısımları da elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Yıllık 25 bin hanenin elektrik enerjisini karşılayabilecek tesisimiz aynı zamanda atıkların da bertarafını sağlamaktadır” ifadelerini kullandı.

“Yılın En İtibarlıları” Ödülleri Verildi

Marketing Türkiye ve AKADEMETRE iş birliğiyle düzenlenen ve pazarlama sektörünün en önemli standartlarından biri olarak kabul edilen “The ONE Awards Bütünleşik Pazarlama Ödülleri”nde kazananlar 20 Ocak 2022’de Hilton İstanbul Bomonti’de düzenlenen görkemli bir törenle “Yılın İtibarlısı” ödülüne kavuştu. Bu yıl sekizincisi gerçekleştirilen yarışmada 2021 yılının en çalışkan markaları yine halkoyuyla belirlenirken markaların bu başarısındaki paydaşları olan ajanslar da ödüllendirildi.

Marketing Türkiye adına pazar ve tüketici araştırmaları konusundaki yetkinliğiyle öne çıkan AKADEMETRE’nin gerçekleştirdiği “İtibar ve Marka Değer Performans Ölçümü” araştırmasının sonuçlarıyla hazırlanan “The ONE Awards Bütünleşik Pazarlama Ödülleri”nde sonuçlar belli oldu. 12 ilde toplam bin 200 kişiyle yüz yüze gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda 66 kategoride yıl içinde itibarını en çok artıran markalar ve bu başarıya ortak olan paydaşları, Hilton İstanbul Bomonti’de gerçekleştirilen törenle ödüllerine kavuştu.

The ONE Awards’da bu yıl “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Kategorisi”nde The ONE Awards Özel Ödülü’nün sahibi “22 Ekim Sağlık Okuryazarlığı Günü” projesiyle “Bayer Tüketici Sağlığı” oldu. Gecede yıl içinde hizmet verdikleri markalara sağladıkları katkıyla öne çıkan ajanslar da ödüllendirildi.

The ONE Awards 2021’de “Yılın İtibar Kazandıran Reklam Ajansı” VMLY&R İstanbul, “Yılın İtibar Kazandıran PR Ajansı” Medyaevi olurken “Yılın İtibar Kazandıran Medya Ajansı” MG Media oldu. Sekizinci gerçekleştirilen The ONE Awards’da 5. defa “Yılın İtibarlısı” ödülünü almayı başaran Burger King, bu yıl “The ONE Awards Büyük Ödülü”nün de sahibi oldu.

İlk kez 2015 yılında 12 sektör üzerinden yapılan “İtibar ve Marka Değer Performans Ölçümü”nde zaman içinde farklı sektörlerden gelen talepler doğrultusunda ölçümlemenin ve ödüllerin kapsamı genişletildi. The ONE Awards sekizinci yılında 66 kategoride yıl içinde itibarını en çok artıran markaları ve paydaşlarını ödüllendirdi. Araştırmada yılın en başarılı markaları ve paydaşları yine her yıl olduğu gibi halk jürisi tarafından seçildi.

The ONE Awards 2021’da Yılın İtibarlısı Ödülünü Kazanan Markalar:

  • Akaryakıt Kategorisi: Petrol Ofisi
  • Aksesuar / Mücevherat Kategorisi: Atasay
  • Araç Kiralama Kategorisi: Garenta
  • Atıştırmalık Kategorisi: ETİ
  • Ayakkabı ve Çanta Kategorisi: FLO
  • Bankacılık Kategorisi: Halkbank
  • Bebek Bakım Kategorisi: Dalin
  • Beyaz Eşya Kategorisi: Arçelik
  • Bilgisayar Kategorisi: Lenovo Türkiye
  • Bireysel Emeklilik ve Hayat Sigortaları Kategorisi: Axa Hayat Emeklilik
  • Binek Otomotiv Kategorisi: Opel Türkiye
  • Çay Markaları Kategorisi: Lipton Türkiye
  • Çocuk Giyim Kategorisi: Joker
  • Dijital Platform / Dijital Yayın Platformu Kategorisi: Digiturk
  • Discount Zincir Marketler Kategorisi: A101
  • Erkek Giyim Kategorisi: Kiğılı
  • Erkek Marka Yüzü Kategorisi: Kıvanç Tatlıtuğ
  • Enerji Kategorisi: Zorlu Enerji
  • E – Ticaret Sitesi Kategorisi: Hepsiburada
  • Ev Bakım Kategorisi: Marc
  • Ev Tekstili Kategorisi: Brillant
  • Gayrimenkul ve İnşaat Kategorisi: MESA
  • Gazlı İçecek Kategorisi: Özkaynak
  • Gazsız İçecek Kategorisi: Lipton Ice Tea
  • Gıda Kategorisi: Dr. Oetker Türkiye
  • Güvenlik Sistemleri Kategorisi: Kale Alarm
  • Havalimanı Kategorisi: İzmir Adnan Menderes Havalimanı
  • Hava Yolları Kategorisi: AnadoluJet
  • Holding Kategorisi: Doğuş Holding
  • Isıtma Kategorisi: Ariston Thermo Group
  • İletişim Kategorisi: Vodafone Türkiye
  • İnternet Servis Sağlayıcısı Kategorisi: İşNet
  • İlaç Kategorisi: Nobel İlaç
  • Kadın Giyim Kategorisi: Stradivarius
  • Kadın Marka Yüzü Kategorisi: Bensu Soral
  • Kafe Kategorisi: Saray Muhallebicisi
  • Karayolu Taşımacılığı Kategorisi: Kamil Koç
  • Kargo Kategorisi: Sürat Kargo
  • Katılım Bankacılığı Kategorisi: Albaraka Türk Katılım Bankası
  • Kişisel Bakım Kategorisi: İpana
  • Kozmetik Kategorisi: Catherine Arley
  • Kredi Kartı Kategorisi: Maximum
  • Kuruyemiş Kategorisi: Tadım
  • Küçük Ev Aletleri Kategorisi: Philips Ev Aletleri
  • Lojistik Kategorisi: Borusan Lojistik
  • Mobilya Kategorisi: Lazzoni Mobilya
  • Motorsiklet Kategorisi: Suzuki
  • Otomotiv Lastiği Kategorisi: Michelin
  • Oyuncak Kategorisi: Fisher-Price
  • Özel Sağlık Kurumları Kategorisi: Acıbadem Sağlık Grubu
  • Özel Temel Eğitim Kategorisi: İstek Okulları
  • Restoran Kategorisi: Bizim Lokanta
  • Sadakat Kartları Kategorisi: Maximiles
  • Self Servis / Fast Food Restoran Kategorisi: Burger King
  • Sigorta Kategorisi: Allianz Türkiye
  • Soğutma Kategorisi: Electrolux
  • Süt ve Süt Ürünleri Kategorisi: SEK
  • Teknoloji Üreticisi Kategorisi: Arçelik
  • Televizyon Kategorisi: LG
  • Ticari Otomotiv Kategorisi: Citroën
  • Turizm ve Seyahat Kategorisi: Etstur
  • Vakıf Üniversiteleri Kategorisi: Sabancı Üniversitesi
  • Zincir Kozmetik Mağazası Kategorisi: Watsons
  • Zincir Market Kategorisi: BİM
  • Zincir Otel Kategorisi: DoubleTree by Hilton
  • Züccaciye Kategorisi: Korkmaz
  • The ONE Awards Özel Ödülü – Kurumsal Sosyal Sorumluluk Kategorisi: 22 Ekim “Sağlık Okuryazarlığı Günü” – BAYER TÜKETİCİ SAĞLIĞI
  • Yılın İtibar Kazandıran Reklam Ajansı: VMLY&R
  • Yılın İtibar Kazandıran Medya Ajansı: MG Media
  • Yılın İtibar Kazandıran PR Ajansı: Medyaevi
  • The ONE Awards Büyük Ödülü: Burger King

Polisan, İklim Değişikliği ve Su Güvenliği Program Notunu B Seviyesine Yükseltti

Polisan Holding, Karbon Saydamlık Projesi’nin (CDP) İklim Değişikliği Programı ve Su Güvenliği Programında büyük bir başarıya imza attı. Holding, boya, kimya ve liman işletmeciliği alanlarındaki grup şirketlerinde hayata geçirdiği ve sürdürülebilir kalkınmaya destek veren çalışmaları nedeniyle global seviyede CDP notunu “B” seviyesine çıkardı.

Polisan Holding CEO’su Mehmet Hacıkamiloğlu konuya ilişkin açıklamasında; “Bütün faaliyet alanlarımızda sürdürülebilirlik politika ve uygulamalarını titizlikle hayata geçiriyoruz. Operasyonlarımızda kullanılan elektrik enerji ihtiyacının tamamını yenilenebilir enerji ile karşılayarak bu kapsamda karbon nötr olmayı hedefliyoruz. Bu sene çalışmalarımızı tedarik zincirini de kapsayacak şekilde genişlettik, 2025 yılı için mutlak emisyon azaltım hedeflerini belirledik” ifadelerine yer verdi.

Küresel birçok çevre problemin çözümüne ilişkin olarak şirketleri SMART hedefler belirlemeye ve aksiyon almaya teşvik eden Karbon Saydamlık Projesi’ne (CDP) dahil olan Polisan Holding, CDP’nin İklim Değişikliği Programı ve Su Güvenliği Programında global seviyede “B” listesine girmeye hak kazandı. Boya, kimya ve liman işletmeciliği ile gayrimenkul sektörlerinde faaliyet yürüten Türkiye’nin köklü şirketler topluluğu Polisan Holding’in not görünümünde yaşanan değişimi değerlendiren CEO Mehmet Hacıkamiloğlu, iklim değişikliği ile mücadele noktasında dokuz yıldır ciddi bir politika yürütüldüğünü ve hedefin not görünümünde bir üst sıra olan “A” listesi olduğunu kaydetti.

Mehmet Hacıkamiloğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Sanayide karbon salınımının olabilecek en düşük seviyeye indirilmesi, enerji başta olmak üzere kaynak yönetiminin doğaya ve verimliliğe destek sunacak politikada yürütülmesi güçlü bir kurumsal duruşla mümkün olur. Doğayı, insanı, sağlığı ve geleceği, doğabilecek her türlü maliyetin önüne koyan ve faaliyetlerini bu öncelikler üzerinden şekillendiren yaklaşımımız dün ve bugün olduğu gibi yarın da devam edecek.

Enerjide yenilenebilir kaynak kullanımını artıracak

İklim değişikliği ile mücadelede Kapsam I-II emisyon yoğunluğunu 9 yılda yüzde 49 oranında azalttıklarını aktaran Mehmet Hacıkamiloğlu, “Kimya ve boya fabrikalarımızın yanı sıra Kocaeli Körfez Bölgesinde bulunan liman operasyonumuzun alanı da dahil olmak üzere bütün operasyonlarımızda kullanılan elektrik enerji ihtiyacının tamamını yenilenebilir enerji ile karşılamayı, bu kapsamda karbon nötr olmayı hedefliyoruz. Bu yıl çalışmalarımızı tedarik zincirini de kapsayacak şekilde genişlettik ve 2025 yılı mutlak emisyon azaltım hedeflerini belirledik” dedi.

Suda kirliliği azaltan çözümlere ve geri dönüşüme odaklanıldı

Dünyanın en büyük on boya üreticisinden Japon Kansai Boya ile olan yabancı iş ortaklıkları Polisan Kansai Boya’nın Türkiye’ye tanıttığı ilk su bazlı miks makinesi ile 3.500 noktada fabrika kalitesinde boya temin ederek yaşam döngüsü boyunca ürünlerinin çevresel ayak izini azalttıklarını ifade eden Mehmet Hacıkamiloğlu açıklamasında Holding’in Türkiye’de faaliyet gösteren bağlı ortaklıkları Polisan Kimya ve Poliport’a da yer verdi:

Polisan Kimya başta olmak üzere bütün üretim alanlarında su tüketimini, kirliliğini azaltacak ve geri dönüşümünü sağlayacak çözüm uyguluyoruz. Suda kaynak kullanımı verimliliği üzerine Ar-Ge faaliyetlerimiz devam ediyor. Türkiye’nin en önemli liman alanı Kocaeli Körfez Bölgesi’ndeki lider bağımsız kimyasal depolama terminallerinden biri olarak dökme sıvı depolama hizmeti, kuru yük ve genel kargo tahliye-yükleme hizmetleri ile antrepo hizmeti sunan Poliport’ta liman otomasyon sistemi AION’u hayata geçirdik. Kaynak kullanımında verimliliği artıracak olan AION ile sürdürülebilirlik politikamızı bir adım öteye taşıyacağız. AION  2022 itibarıyla liman bölgemizde devreye alındı.

Zorlu Elektrik’ten Plastik Kapak Toplama Kampanyasına Destek

Geleceğin enerji şirketi olma vizyonuyla faaliyetlerini sürdüren Zorlu Enerji’nin perakende elektrik satış şirketi OEPSAŞ (Osmangazi Perakende Elektrik Satış A.Ş.), tüm çalışanları ve paydaşları ile birlikte Türkiye Omurilik Felçliler Derneği’nin yararına düzenlenen Plastik Kapak Toplama Kampanyası’na katıldı. Kampanya aracılığıyla biriktireceği tonlarca plastik kapağı geri dönüşüme kazandıracak olan Zorlu Enerji, tekerlekli sandalyeye ihtiyacı olan bireylere destek olmayı amaçlıyor.

Omurilik Felçliler Derneği’nin kampanyası kapsamında ortalama 350 kilo plastik kapak karşılığında 1 adet manuel tekerlekli sandalye, 3,5 ton kapakta ise 1 adet akülü tekerlekli sandalye tedarik ediliyor.

Plastik kirliliğinin bugün en büyük çevre sorunlarından biri olduğunu belirten Zorlu Enerji Osmangazi Elektrik Perakende Direktörü Cihan Ertunç şunları söyledi: “Çalışma arkadaşlarımızın da talebi ile çalışma ofislerimize yerleştirdiğimiz plastik kapak toplama kumbaralarıyla Türkiye Omurilik Felçliler Derneği’nin Plastik Kapak Toplama Kampanyası’na destek vermeye başladık. Hedefimiz, tüm paydaşlarımızla birlikte çalışarak kampanyaya olabilecek en yüksek faydayı sağlamak. Plastik Kapak Toplama Kampanyası aracılığıyla topladığımız kapakların geri dönüşümünü sağlamanın yanısıra elde edilecek gelirle omurilik felçli bireylerin önemli ihtiyaçlarından biri olan akülü ve manuel tekerlekli sandalyelerine kavuşmalarına hizmet etmiş olmaktan büyük mutluluk duyacağız. Böyle güzel amaçlara hizmet eden bir kampanyaya başta çalışma arkadaşlarımız olmak üzere tüm paydaşlarımızın özveriyle destek sunacağına inancım tam. Yaşanabilir bir gelecek ve güçlü bir toplum için, bu kampanyayı anlamlı buluyor, sağlanacak destek için peşinen herkese teşekkür ediyorum.

Buzlar eriyor, Türkiye-BAE İşbirliği Anlaşması

Değerli dostlarım, sevgili okurlarım. resmi bir ziyaret kapsamında Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi’ye giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Veliaht Prens Muhammed Bin Zayed Al Nahyan tarafından resmi törenle karşılandı.

Bu ziyaretten önce aslında bu hafta sizlere 6 Parti’nin yuvarlak masada toplanmasıyla ilgili bir yazımız olacaktı İnşallah birkaç gün sonra sizlerle paylaşacağız o yazımızı, “Masada masanın altında gizlenen kim ?” diye ancak bu haberin önemine binaen hemen bu konuyla ilgili bir yazı paylaşmak istedik.

Evet biliyorsunuz ki dokuz seneyi aşkın bir süredir BAE ile Türkiye arasındaki ilişkiler sıkıntılıydı. İki ülkede de karşılıklı gerginlikler yaşanmış, bunlar sosyal medyaya da yansımıştı. Türkiye’nin mesafeli tutumu olmuş olsa da BAE’nin Türkiye karşıtı tavırları daha fazlaydı.

TV’lerden dizilerimizi kaldırmışlar, hatta yasaklamışlardı. Yunanistan ile görüşmelerini, Libyada’ki darbecilere desteklerini, Türkiye aleyhine tutumlarını, sosyal medyada yürütülen Türkiye aleyhine propagandalarını bilmeyenimiz yoktur.

İşte geçtiğimiz hafta yapılan Türkiye-BAE görüşmesi ile bu sıkıntılı süreçte sona gelindiğini, artık iki ülke arasında buzların erimeye başladığını görüyoruz.

Dokuz sene sonra ilk adımlar BAE Veliat Prensi Muhammed bin Zayed Al Nahyan tarafından atıldı ve Türkiye de buna kayıtsız kalmadı.

Elbette ki biz atalarımızdan aldığımız terbiye ile bize bir adım atana on adım gideriz ve öyle de yaptık. Uzatılan eli geri çevirmedik. Onlar da Türkiye’nin gücünü anladılar artık Türkiye’ye düşman değil dost olurlarsa kazanacaklarını anladılar.

Sosyal medyaya yansıyan haberlerden de görüyoruz ki devletler arasında dokuz yıl süren bir gerginlik yaşanmış olsa da halk arasında Türkiye’yi sevenler de oldukça fazla. Türkiye’ye duyulan bir özlem var. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a tezahüratlar ve sevgi gösterileri var. Erdoğan’ın ziyareti öncesi Abu Dabi’de bulunan ülkenin en yüksek binası Burj Halifa’ya Türk bayrağı yansıtıldı, Türkçe “hoş geldiniz” yazıldı ve İstiklal Marşı çalındı. Meşhur bir Birleşik Arap Emirlikleri sanatçısı Cumhurbaşkanımızın sevdiği bir şarkıyı seslendirdi ,şarkı sonrası sokaktaki insanların Türkiye’ye karşı sevgi konuşmaları sloganları, muhabbetleri oldukça fazlaydı.

Eğer dokuz sene boyunca iki halk düşman olsaydı iki günde bu durum değişmezdi. Halklar arasında sosyal medyaya yansıyan sorunlar nedeniyle bazı gerginlikler yaşanmış olsa da onlarda bizleri seven bizlerde de onlara samimi yaklaşan pek çok insan vardı.

Evet dostlarım, Türkiye Allah izin verirse biz tahmin ediyoruz ki eskisinden çok daha iyi bir konuma gelecek.

BAE ile yapılan 13 anlaşma var bunlardan bazıları:

* Yatırım Alanında İşbirliğine Yönelik Mutabakat Zaptı,

* Medya ve İletişim Alanlarında İş Birliği Protokolü,

* Savunma Sanayii İşbirliği Toplantılarının Başlatılmasına İlişkin Niyet Mektubu,

* Kara ve Deniz Taşımacılığı Alanlarında İşbirliği Mutabakat Muhtırası,

* Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması Müzakerelerinin Başlatılmasına İlişkin Ortak Bildiri,

* Tarımsal İşbirliği Mutabakat Zaptı,

* Sanayi ve İleri Teknolojiler Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırası,

* Sağlık Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırası….

Ve daha bir çok alanda çeşitli anlaşmalara imza atıldı. Bunların ciddi manada ülkemize getirileri olacak.

Ayrıca Türkiye, BAE’nin 11. büyük ticaret ortağıyken BAE, Türkiye’nin ikili ticaret hacmi en yüksek olan ülkeler sıralamasında 12. sırada geliyor. Bu anlaşmaların yanı sıra “Ticaret hacminin iki katına çıkarılması hedefi” de yer aldı.

Bütün bunlar ülkemiz adına çok ciddi kazanımlardır. Milletimize hayırlı olmasını temenni ediyoruz.

Son olarak söylemeden geçemeyeceğim,Bundan bir yıl önce muhalif partilerden iktidara karşı çatlak sesler çıkıyordu “Siz BAE’yi küstürdünüz, ülkenin de zarar etmesine sebep oldunuz.” diyorlardı. Şimdi bu küslük ortadan kalktı buzlar eriyor ama muhalif partiler yine aynı çatlak seslerle “Siz tükürdüğünüzü nasıl yalarsınız?” diyorlar.

Siz bir senede nasıl böyle dönüyorsunuz yahu?

Bir öyle bir böyle işinize geldiği gibi konuşuyorsunuz.

Evet dostlarım tahmin ediyorum ki önümüzdeki günlerde devletimiz bir Suudi Arabistan çıkartması yapabilir.

Türkiye ve Suudi Arabistan ilişkilerinin eskisinden daha iyi olacağına inanıyoruz. Suudi Arabistan bölgenin en önemli ülkelerinden birisi ve yakın zamanda dostluğumuzun eskisinden daha iyi olacağına inanıyoruz. Mart ayı gibi bu konuda adımlar atılmaya başlanır gibi görünüyor.

Ülkemiz adına her yararlı adım bizleri memnun etmektedir. Dilerim devlet ve millet olarak çok daha yükseklerde layık olduğumuz noktalara çıkalım.

Allah’a emanet olunuz!

Aradaki Fark

Dünya genelinde çalışan bir sistem var. Baş aktörleri de küresel güçler ile ulusal güçler. Arasındaki farkı şöyle anlatabiliriz; örneğin yeryüzündeki trafik lambalarının %90’ı sadece siz durduğunuz yerde fazladan yakıt harcayın diye yapılmıştır. Peki devletler neden kendi halklarına bunun yapılmasına izin verir? Çünkü fazla yakıt harcadığınızda devletlerin benzin istasyonlarından aldığı vergiler de artar. Aynı şekilde sağlık sektörü devlerinin elinde bulunan Dünya Sağlık Örgütü de sürekli ilaç ve tıbbi malzeme satması gerekiyor. Bu yüzden yapay hastalıkların üretilmesi ve devam ettirilmesi örgütün en önemli para kazanma stratejisidir.

Ulusal güçlere gelirsek, buna da en basiti kış saatine geçilmemesini gösterebiliriz. Nitekim buradaki güç ise elektrik şirketlerinin baskısıdır. Çünkü siz karanlıkta uyandığınızda işe gidene kadar veya çocuğunuzu okula gönderene kadar mecburen evin ışıklarını açmak durumundasınız. Belediyeler de cadde ve sokak aydınlatmalarını açmak zorunda kalırlar. Dolayısıyla daha fazla elektrik harcaması yapmanız mecburi kılınır. Sonuçta da daha fazla fatura ödersiniz. Devlet de siz ne kadar çok harcama yaparsanız o kadar çok vergi topladığından bu duruma müsaade eder. Aynı şekilde sizin bir umutla oynadığınız şans oyunlarından futbol karşılaşmalarına kadar her şey ama her şey sadece sizin umutlarınızı devam ettirip cebinizden daha fazla para alabilmek için tasarlanmıştır. Mesela ligindeki 4 futbol müsabakasından 3’ünde hiç gol çıkmaması dahi tesadüfen değildir. Bilerek ve isteyerek gol atılmaz. Böylece hem iddia sitelerinin başındaki isim, hem futbol kulüpleri hem de federasyon sizi her hafta yüz milyonlarca lira söğüşlemiş olur. Sonuçları bilen örgütlenme içindekiler ise yurtdışı sitelerinden bahislerini oynayarak hem paralarına para katarlar, hem de örgüt içindekilerin parasını almamış olurlar.

Şimdi akıllı toplumlar petrol fiyatlarının artışına tepki olarak asla sokağa çıkmazlar. Belediye otobüslerini yakmazlar, polis araçlarını ters düz etmezler. Çünkü bunların terör eylemlerine girerek adli işlem başlatılacağını bilirler. Bu yüzden daha ağır ve cezası olmayan etkili bir eylem kullanırlar. Yani kısasa kısas uygularlar ve kontağı kapatıp toplu taşıma araçlarını kullanırlar. Üç gün sonra şirketler hükümetlere baskı yapar, cirolarının düşmesinden dolayı. Küresel güçler ulusal güçlere her zaman boyun eğdirebilirler. Ulusal güçler de yaptırım uygulanmaması için benzin fiyatlarını vergilerini düşürerek bile olsa geri çekerler. Bahçenizde kendi meyve sebzenizi yetiştiremeseniz bile organik tarım ürünleriyle beslenip steril bir hayat yaşadığınızda zaten Dünya Sağlık Örgütü’nün müşterisi olmazsınız. Yine apartmanlar ve siteler çatı tipi güneş sistemlerine topluca geçiş yaptıklarında elektrik şirketlerinin ellerini kollarını bağlamış olursunuz. Bu tarz halk akımlarının daha fazla yayılmaması adına onlar da mecburen fiyat düşürmeye gider. Eğer keyif için bile olsa iddia tutkunuz varsa  futbol ligi gibi şike üzerine dönen ligler yerine uzak doğu gibi tespit edildiklerinde ağır cezaların uygulandığı liglere oyunlarınızı oynarsanız, futbolunu katleden bahis örgütlerini de nemalandırmayarak birbirine düşürmüş olacaksınız. Artık her takım kendi başının çaresine bakmaya mecbur kaldığında ülkemizin futbolu da mecbur düzelecek!.

Özetle her şey dönen bu sömürü çarkının tek bir dişlisini aradan çekip çıkartmaktan geçer ki o çark bir daha dönemesin. İşte o dişli de halktır !…

‘Ey akıl sahipleri,kısasa kısasta sizin için hayat vardır !’’ 

Bu kısas yakıp yıkmak veya şiddet göstermekle değil, aklınızı kullanarak şerleri hayırlara çevireceğinizi de vurgulamak içindir. Söylediklerimi yapmakla hiç kimse en ufak ceza almayacak, fakat emek ve umut hırsızlarının çarkı da artık çalışmayacak.

Güzel günlere…

ABD’nin ‘TESLA’sı, Türkiye’nin ‘TOGG’u

Türkiye’nin Otomobil Girişim Grubundan güzel haberler alıyoruz. Bu yılın sonunda üretim bandından ilk elektrikli C segment SUV araç inecek ve 2023 yılının ilk çeyreğinde ise akıllı araçlar satışa çıkacak.

Yarının teknolojileri kullanılarak geliştirilen araçlar, küresel anlamda bir rekabete göre hazır şekilde satışa çıkarılacak.

Milli aracımızın yüzde 51’lik kısmının yerli olması sonucu ortaya çıkan fikri mülkiyet Türkiye’yi özgür kılacaktır.

Uzun zaman önce prototiplerin testleri art arda yapılmaya başlandı ve Türkiye’de üretilen prototip ile İstanbul Park’ta 100 kilometre 4,8 saniyede yakalandı.

Özgün, yerli ve milli otomobilimiz ile alakalı verilen sözlerin tek tek yerine getirildiğine şahit oluyoruz. Ülkemizde olmayan teknolojileri mecburen ithal etmek zorunda kalıyoruz. Bu duruma rağmen yüzde 51 hedefini tutturmak adına yerli teknoloji çalışmalarımızda takdir edilmelidir.

Tüm dünya ülkeleri elektrikli araçların üretiminde batarya sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır. Büyük değişim yaşanıyor ve hedef 2030 olarak seslendiriliyor. 

Son yıllarda elektrikli araçların en önemli parçası olan bataryalar konusunda büyük projeler üretilmeye başlandı. Manganez, lityum ve kobalt madenlerine sahip olmadan elektrikli araç konusunda söz sahibi olmak neredeyse imkansız hale gelmektedir. Bu madenlerin rafine kapasitesinin yüzde 90’ının Çin’de olması ise devletlerin devletlerle olan ilişkilerini de şekillendirmektedir. Madenin nerede olduğu kim tarafından çıkarıldığı önem arz etse de esas önemli olan madenin hangi ülkede işlendiğidir.

Hükümetler, maden kanunları çıkararak, batarya konusunda başarı yakalamak için büyük çalışmalar yapmaktadır.  Ülkemizde de maden arama çalışmaları ve teknolojik hamleler ümit vericidir. TOGG Akıllı ve Hızlı Şarj Çözümleri A.Ş. isimli şirketin kuruluşu da bu duruma bir referanstır.

Devletlerin desteğini almadan yeni teknolojik hamlelerin başarılı olmayacağı da kesin olarak gözükmektedir. 

ABD hükümetinden yarım milyar dolar destek alan Tesla’nın başarı hikayesi vardır. 

Sabancı Holding’de özel bir toplantıda görüşme gerçekleştirdiğim TOGG CEO’su Gürcan Karakaş’a, Devletimizin ve özel sektörün desteği ile TOGG’un başarıyı küresel olarak Tesla örneğinde olduğu gibi yakalayabilmesinin mümkün olup olmadığını sordum.

Dünyada kuralların değiştiğini ve bu sebeple TOGG olarak olaya bütünsel baktıklarını belirten Gürcan Karakaş, hükümet desteği ile TESLA nasıl bir başarı hikayesi yakaladıysa, TOGG’un da verilen desteklerle başarıyı yakalayacağını söyledi.

Enerji ve gıdada küresel kriz kapıda Acil önlem almalıyız

Sevgili Bir Portre okurları, yeni bir sayıda daha sizlerle beraber olmanın haklı gururunu yaşıyorum.

Küresel Kriz büyüyor.

Pandemi ile başlayan küresel musibet üç alanda krizleşmeye doğru hızla ilerliyor.

1-Enerji Krizi,

2-Gıda Krizi,

3-Finansal Kriz…

Öncelikle, Pandemi’nin zemin hazırlama görevini bihakkın ifa ettiğini ve artık kanıksanıp insanların pandemiyi rutinleştirdiğini,

Şimdiyse, bu krizlerin daha öne çıkarak, insanlar nezdinde daha belirleyici hale geldiğini belirtmeliyim.

Pandemi ise eğer ihtiyaç duyulursa; zaman zaman farklı isimlerdeki varyantlarla katalizör görevi yapacak.

Pandemik süreç, gelişmiş/başat ve küresel ekonomik gidişatı belirleyen lokomotif ülkelerde, (G7/G20 ülkeleri) enflasyonist etkiyi artırdı ve “geçici” diye söylenen bu durumun “geçici” olmadığı kesinleşti.

Enflasyonist etkiyse, yukarıda söylediğim üç krizi tetikledi.

Bu üç kalem, öyle önemli ve iç içe bir olgu ki; biri birinden beslenen, birbirini tetikleyen ve kriz sarmalına dönüşebilecek önem ve özellikte unsurlar.

Basite indirgeyerek bakalım,

Enerji dediğimizde, “petrol/doğalgaz ve elektrik” akla gelmektedir.

Bu üçünün bile kendi içinde birbirine bağımlı olduğunu, birindeki aksamanın diğerini doğrudan etkilediğini de unutmayalım.

Mesela bir ülkede elektrik kesintileri başlasa,

Doğalgaz arz/sevk ve erişiminde bir aksama olsa;

Sanayide/üretimde aksama olur mu?

Olur.

Gıda ürünlerinin tüketiciye ulaşımı aksar mı?

Aksar.

Ekonomide durgunluk vb. gibi sıkıntıya sebebiyet verir mi?

Verir.

Mesela ihracat kesintiye uğrar, ithalatla sağlanan hammaddeye erişim zorlaşır ve hatta ülkelerin temel tüketim malları tedariki bile sıkıntıya girer.

Bu ise ülke ekonomilerine öngörülemez yükler getirir.

Keza Gıda Krizi,

Ekonomileri doğrudan etkileyeceği gibi; ülke halklarında sosyal çalkantıları da doğurabilme risk ve kabiliyetine sahiptir.

Hakeza Finansal Kriz,

Kurlardaki öngörülmezlik, alım gücünün düşmesi, finansal sistemlere güvensizlik, ülke borsalarındaki çöküşler vb. gibi istenmeyen durumlar birbiri peşine gelir.

Bu üç krizden ekonomik boyutlu olan, “küresel enflasyon” şeklinde kendini gösteriyor ve her geçen gün daha çok hissediliyor.

Şimdi ise,

ABD-Çin ve Rusya-Ukrayna gerginliğinin de etkisiyle enerji krizi de eklendi.

Bu sene içerisinde küresel ölçekte ve dolar bazlı olarak, enerjide %50’ye yakın fiyat artışları olacağı düşüncesindeyim.

Bunun ise arz ve erişim odaklı sorunlara yol açacağını,

Enerji sıkıntısına sebebiyet vereceğini,

Özellikle de, “yedekleme/depolama/rezerv” sorunu olan ve enerjide dışa bağımlı gelişmekte olan ülkeleri derinden etkileyeceği endişesindeyim.

Dünya, şuanda çok önemli bir üç yıla girdi.

Bu üç krizin sarmala dönüşeceği bir üç yıl…

Bence, bu durum “Kontrollü Küresel Kaos”un, planlanan bir parçasıdır.

Son iki yazımda Rusya-Ukrayna gerginliğinin hacim ve etki bakımından büyüklüğünden dem vurduğumu söyleyebilirsiniz.

Evet, söyledim,

Çünkü birbiri ile bağlantılı ve çelişen bir durum yok.

Öyle ki; yerkürede olan herhangi bir olay tesadüfî değildir ve biri diğeriyle mutlak bağlantılı,

Biri birinin sebebi/tetikleyicisi/sonucu veya tamamlayıcısı gibidir.

Böyle bakıp/görüp, entegre bir düşünceyle bakmazsak; doğru analiz yapamaz ve sağlıklı sonuç çıkartamayız.

Tam bu noktada,

Rusya-Ukrayna gerginliği ve muhtemel bir savaş da, bu üç krizi tetikleyecek ve küresel hale getirecek en önemli etkenlerden birisidir.

Daha önemlisi ise,

Bu üç krizin ülkelerde,

Özellikle kırılgan ekonomili/dışa bağımlı ve öz yeterliliği zayıf gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde,

Çok önemli, tehlikeli, yönetimleri ve hatta yönetim sistemlerini değiştirebilecek sosyal çalkantı/iç kargaşa/korku ve endişe içerikli olaylara sebep olabilme riskiyle karşı karşıya olmamızdır.

Ki bu noktada, kıtlık/yokluk/açık ve korku ile halklarda oluşacak sürü psikolojisinin nelere mal olabileceğini ve hangi boyutlara ulaşabilirliğini söylemek bile istemiyorum!..

Üç kriz ve Türkiye bağlamında değerlendirme yaparsak;

Öncelikle şunu belirteyim.

Bu kriz Türkiye’den başlamadı ve Türkiye başlatmadı.

Yani bu noktadan hareketle bir siyaset yapmanın, politizasyona girmenin, iktidarı sorumlu tutmaya çalışmanın filan hiçbir gereği yok.

Bu, sadece, bizi önlemler bağlamında geciktirir ve daha zor duruma sokar.

Çünkü işin esası ve bu küresel planların çıkış noktası iktidarın filan çok ötesinde,

“Küresel Yapıcılar” tarafından oluşturulan bir süreçtir.

Peki, iktidarın eksikleri yok mu derseniz; olabilir, vardır.

Ama geldiğimiz nokta “sen-ben/iktidar-muhalefet/iyi yönetim-kötü yönetim” gibi, iç siyasi saiklerle konuşma vakti değildir.

Gelen kriz herkesi/hepimizi/topyekün halkı etkileyecek,

Önlem alınmazsa, o-bu-şu/iktidar/muhalefet demeden buldozer gibi kürüyüp gidecektir.

Ne yapabiliriz/Ne yapmalıyız?

Önceki birkaç yazımda vurguladığım gibi;

Depolama/yedekleme/rezerv etme hususlarına acilen/behemahal ve ivedilikle başlamalıyız.

Bunlar; Ulusal gıda ve enerji rezervidir. Aksi takdirde, sadece bu iki kalemde değil; ekonomik/finansal alanda da sıkıntı/kriz baş gösterir.

Kaldı ki ve ne yazık ki;

Enerjide dışa bağımlıyız,

Kırılgan bir ekonomiye sahibiz ve küresel etkiler katlamalı şekilde yansıyor.

Gıda’da bile öz yeterlik konusunda, bazı ana ürünlerde ithalatçı durumdayız.

Hal böyleyken,

Küresel kriz her ülke ve her sektöre yayılırken,

Ve “acil rezerv” için, enerji ve gıda konusunda henüz erişebilirlik/temin edebilirlik imkanı varken;

Büyük resme,

Olandan ziyade, gelmekte olan daha büyük krize odaklanıp,

Sadece yapılması gerekenleri yapmamız gerekmektedir.

Bu lüzumludur demiyorum; elzemdir/acildir/lüzumlunun da bir adım ötesidir.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlar.

Kazakistan & Ukrayna’da Enerji Politik Bağlantı

Kazakistan ve Ukrayna’nın, son dönemlerde (farklı şekillerde de olsa) önemli ölçüde dünya gündemine geldikleri bir vakıadır. Bilindiği üzere, biri Orta Asya’da, biri de Doğu Avrupa’da yer alan bu ülkeler (Şekil 1),önemli geçiş yollarının ve enerji hatlarının bulunduğu ülkeler olup enerji politik, ekonomik ve siyasi açıdan dikkat çeken ülkeler konumundadırlar.

Kazakistan ve Ukrayna’nın birbirlerine benzerlik gösteren ve göstermeyen yönleri bulunmaktadır. Öncelikle bu hususlar üzerinde durmak yerinde olacaktır. 

Her iki ülke de kuzey yarım kürede, hemen benzer enlem daireleri üzerinde yer almaktadırlar. Ayrıca her ikisi de 20. yy.’ın önemli bir zaman diliminde Sovyetler Birliği içinde yer almışlardır. Fazla olarak demografik olarak bakıldığında her iki ülkede de ülkeyi oluşturan ana yerleşik gruptan sonra ikinci büyük grubu Ruslar oluşturmaktadır. Bu bağlamda her iki ülkede de Rusça, konuşulan önemli ülke dili niteliği taşımaktadır. 

Buna karşın, Ukrayna’da Hıristiyanlar çoğunlukta iken Kazakistan’da Müslümanlar çoğunluktadır. Her iki ülkenin ortak komşusu Rusya’dır ve her ikisi de en uzun sınırı Rusya ile paylaşmaktadırlar. Her ikisi de “Modern İpek Yolu”nu oluşturan “Kuşak-Yol” Projesi kapsamında (alternatif yollardan birinin geçtiği) kara yolları üzerindeki ülkeler durumundadırlar (Şekil 2).

Öte yandan, yüzölçümü itibariyle (bütün olarak) Kazakistan Orta Asya’nın büyük ülkesi iken Ukrayna da Avrupa kıtasında bulunan büyük ülke durumundadır. Her ikisinin de bölge tarihinde, geçmiş Türk devletleri önemli yer tutmaktadır. Ayrıca, her ikisi de 1917 Bolşevik İhtilalinden sonra Sovyetler Birliği içinde yer almış ve yine her ikisi de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarını kazanmışlardır.Son zamanlarda her iki ülkede de sorunlu ve çalkantılı gelişmeler görülmüştür.

Gerçekte, bağımsızlığını kazandıktan sonra Kazakistan 2021 sonuna kadar hayli istikrarlı bir durum sergilemiştir aslında… Ancak 2022’nin ilk günlerinde Kazakistan’ın batı bölgelerinde enerji kaynaklarına yapılan zamlar nedeniyle başlayan gösterilerin birkaç gün içinde ülkenin farklı şehirlerine sıçradığı ve kitlesel nitelik kazandığı görülmüş ve olayların şiddet unsuru sergilediği de gözlenmiştir. Hükümetin istifa etmesi ve zamların geri alınmasına karşın olaylar hız kesmemiş farklı isteklerle daha da artarak devam etme eğilimi göstermiştir.

Bu şartlarda Kazakistan Cumhurbaşkanı’nın istikrarı sağlamak üzere Kazakistan’ın üyesi olduğu(ve Kazakistan’dan ayrı Rusya, Kırgızistan, Belarus, Tacikistan ve Ermenistan’ın da yer aldığı)“Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü”nden yardım istediği gözlenmiştir. Rusya başta olmak üzere Örgüte üye ülkelerce ülkeye “Barış Gücü” gönderilmiş ve bundan sonra olayların yavaşlayarak istikrarın tekrar sağlanması yönünde gelişmeler yaşanmıştır. Ancak, Kazakistan’da yaşananlar dünya kamuoyu tarafından yakinen takip edilmiştir ve halen de olabilecek gelişmeler dikkatle takip edilmektedir.

Buna karşın, Ukrayna bağımsızlığını kazandıktan sonra hayli çalkantılı olaylar yaşamış olup bunlardan önemli bir tanesi 2004’te yaşanan “Turuncu Devrim” olarak nitelenen olaylardır. 2014’te ise ayrılıkçı olaylar önem kazanmış ve Rus nüfusun etkin olduğu (Donetsk ve Luhansk’ında yer aldığı) Donbass bölgesi ve Kırım’da olaylar odaklanmıştır. Olayların sonucunda, Kırım’da(Türklerin katılmadığı)referandum yapılmış Rusya’ya bağlanma kararının çıkmasıyla, Rusya Kırım’ı ilhak etmiştir.

O dönemde yaşanan olaylar sonucunda,Belarus’un başkenti Minsk’te (5 Eylül 2014’te)Rusya, Ukrayna, doğu Ukrayna’nın milislerinin temsilcileri ve (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) AGİTarasında bir ateşkes imzalanmıştır. Bu metin 12 maddeden oluşmakta olup, bir maddesi de “Ukrayna’nın, Donetsk ve Luhansk’a geçici olarak yerel yönetim statüsü veren yasayı kabul etmesi”ni içermektedir.

Günümüzde ise Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne ve NATO’ya girmesi gündeme gelmiştir ve Ukrayna bu isteminde ısrarcı görünmektedir. Bu durumu Rusya “kırmızı çizgisi” olarak nitelemektedir. Öte yandan, (Rus nüfusun etkin olduğu)Donbass bölgesindeki ayrımcı görüş halen hâkim durumdadır ve Ukrayna yönetiminin batıya yönelişini tasvip eder görünmemektedirler. Bu bağlamda Rusya’nın Ukrayna’ya müdahale etme olasılığı gündeme gelmiş olup, konu tüm dünya gündemini işgal edecek kadar büyük bir boyut kazanmış bulunmaktadır.

Rusya Minsk anlaşmasına uyulmasını istemektedir ve (batı medyasının iddiasının hilafına) işgalin olmayacağını ifade etmektedir. Bu arada Rusya Parlamentosuna (Duma’ya) Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığının tanınmasına yönelik bir kanun teklifi verilmiş ve bu teklif kabul görmüştür. Söz konusu bu iki bölgenin bağımsızlığı tanınırsa, bu bölgelerdeki yerel yönetimlerin çağrıda bulunması durumunda (Kazakistan’dakine benzer şekilde) Rusya’nın burada (savaş olmadan) konuşlanabilmesi de olasılık dahilindedir.

Enerji Politik Açıdan Yaşananlar

Görüldüğü üzere, her iki ülkede de yaşananlar yadsınamayacak önemde olaylar olup tüm dünyanın dikkatini çeken gelişmeleri oluşturmuştur. Yaşananlar, birbirinden farklı ve bağımsızmış gibi görünse de aralarında bir enerji politik ilişki olduğu izlenimi edinilmektedir.

Şöyle ki; Kazakistan ve Ukrayna her ikisi de yer altı kaynakları açısından zenginliklere sahiptirler. Ancak Kazakistan’ın sahip olduğu yeraltı kaynakları çok daha çeşitli ve zengin olup bu zengin kaynaklar arasında kömür, doğal gaz, petrol ve uranyum gibi günümüz baz santrallarının yakıt hammaddeleri önemli yer tutmaktadır. Bir başka deyişle Kazakistan fosil yakıtlı santralların ve nükleer santralların yakıtlarının hammaddesi açısından hayli önemli bir ülkedir. Ukrayna ise sahip olduğu kaynakların yanı sıra,bulunduğu coğrafya itibariyle enerji hatları geçiş bölgesinde yer almaktadır.

Kazakistan’ın petrol ve doğal gaz rezervleri çoğunlukla ülkenin batısında yer almaktadır. Petrol rezervlerinin 30 milyar varil mertebesinde ve kanıtlanmış doğal gaz rezervlerinin ise yaklaşık 30 Trilyon m3 olduğu tahmin edilmektedir. Kazakistan, karadaki bu rezervlerine ilaveten Hazar Denizi’nde de rezervlere sahiptir. Hazar denizindeki petrol rezervinin en az 14 milyon varil olduğu düşünülmektedir. 

Ayrıca, Kazakistan 33,6 Milyon ton rezerv ile Orta Asya’nın en büyük kömür rezervine sahip ülkesi durumundadır. Bu bağlamda dünya toplam rezervlerinin %4’üne yakınına sahip bulunmaktadır. Bunlardan ayrı olarak, ülke uranyum rezervleri açısından da son derece önemli bir ülkedir ve Avustralya’dan sonra en büyük uranyum rezervine sahip bulunmaktadır. Fazla olarak, dünyanın en önde gelen uranyum cevheri üreticisi ve ihracatçısı olarak betimlenmektedir.

Ukrayna’da var olan yeraltı zenginliklerinin öneminden bahsedilebilirse de ülke ve dünya için daha önemli olan husus, ülkenin enerji geçiş bölgesi olmasıdır. Özellikle, Rusya’nın petrol ve doğal gazını Avrupa’ya ulaştıran ana arter enerji hatlarının geçiş ülkesi durumundadır.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Kazakistan önemli bir enerji kaynağı rezervi bölgesi olmakla beraber aynı zamanda enerji hatlarıyla da önemi olan bir ülke durumundadır. Kazakistan’da var olan bu rezervler farklı yönlere (esas itibariyle batıya ve doğuya) petrol ve doğal gaz hatlarıyla taşınmaktadır. Bir başka deyişle, sahip olduğu ve olacağı düşünülen enerji hatlarıyla da Orta Asya’nın hayli önemli bir ülkesidir. Kazakistan’dan batıya yönlenen enerji hatları esas itibariyle Rusya üzerinden Avrupa’ya doğru yönlenmektedir. Doğuya yönlenenlerin ise Çin’e ulaştırılması hedeflenmektedir.

Kazakistan’dan batıya yönlenen önemli bir enerji Hattı “Soyuz Enerji Hattı” olup iki ülke arasında yer alan Rusya üzerinden Ukrayna’ya ulaşmaktadır. Bir başka deyişle, Ukrayna üzerinden Avrupa’ya ulaşan ana arter enerji hatlarını besleyen bir enerji arterini “Soyuz Enerji Hattı” oluşturmaktadır (Şekil 3). Söz konusu enerji hattı Ukrayna ve Kazakistan için önemli olduğu kadar Rusya için de önem arz etmektedir. Zira, Rusya’nın her iki ülke ile de ilişkileri ve anlaşmaları bağlamında, boru hattı etkinlik kazanmaktadır. 

Ayrıca, enerji politik olarak Ukrayna terminal ülke olarak ne kadar önemli ise Kazakistan da kaynak ülke olarak en az o kadar önem arz etmektedir. Nitekim Kazakistan’ın (Rusya üzerinden) Avrupa’ya petrol ihracatı dason derece önemlidir. Kazakistan’ın Avrupa’ya petrol ihracatındaki pay ise hayli yüksektir. (Şekil 4).

Dolayısı ile her iki ülke de jeopolitik ve stratejik pozisyona sahip bulunmaktadır. Soyuz Boru hattı Ukrayna’dan geçen ana arter boru hatlarını beslemektedir ve bu bağlamda Avrupa’ya giden hatlarla ilişkilidir.

Öte yandan, Rusya için enerji satışı kendi ekonomisi açısından yadsınamaz önemdedir. Önemli müşterisi de Avrupa Birliği (AB) ülkeleri olmaktadır. Rusya’nın AB’ye enerji satışında, her iki ülke de sahip oldukları enerji politik ve jeopolitik konum itibariyle vazgeçmek istemeyeceği iki ülke durumundadır.  Nitekim Kazakistan ile Ukrayna’yı Rusya üzerinden bağlayan hattın ismi; Rusçada “birlik” anlamına gelen “Soyuz” olarak adlandırılmıştır. Bu bağlamda, Rusya özellikle Ukrayna üzerinde, batılı ülkelerin etkinliğini kabul etmiyor görünmektedir.

Kazakistan olayları yaşanırken, Ukrayna gerilimi ortadan kalkmamış olmakla beraber gündemi esas itibariyle Kazakistan olayları işgal etmiştir. Kazakistan’daki durum sakinleşince Ukrayna geriliminde sıcak çatışma riskinin giderek tırmandığı da görülmüştür.

Sonuç

Kazakistan ve Ukrayna’da yaşanan olaylar birçok yönden önemli olmakla beraber (yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere) enerji politik açıdan da son derece dikkat çekici gelişmelerdir. Nitekim, Kazakistan’daki olayların etkin olduğu şehirlere (Zhanaozen, Aktaou, Atraou, Symkent ve Almati vb.) bakıldığında bu kentlerin ya enerji kaynağı çıkarım bölgesi ya da enerji hatlarının geçtiği yörelerde yer aldığı görülmektedir. Bu da Kazakistan’da yaşanan olaylarda enerji politiğin yerinin yadsınamaz boyutta olduğu kanaatini oluşturmaktadır. Ukrayna’da yaşananların ise ülkenin enerji geçiş bölgesinde bulunmasıyla yakından ilişkili olduğu açıktır.

Burada şunu da belirtmek yerinde olur ki; Kazakistan olaylarında istikrar tekrar hızlı bir şekilde sağlanamamış olsa idi, Rusya’nın kendi enerji politiği açısından vazgeçemeyeceği bu iki ülke bağlamında kendi ilişkileri açısından sorun yaşıyor olacaktı. Bu bağlamda, Kazakistan’daki olaylara Kazakistan’ın talebi üzerine “Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü”nün son derece hızlı hareket etmesi de bu kapsamda değerlendirilebilir.

Türkiye açısından bakıldığında; hem Kazakistan ve hem de Ukrayna ile Türkiye’nin özel ve ileri iyi ilişkileri vardır. İlaveten Türkiye’nin Rusya ile de ilişkileri (bazı konjüktürel konularda aynı görüşler paylaşılmasa da)kötü değildir. İlaveten üç ülke ile de farklı konularda işbirliği bulunmakta ve bu ilişkiler bağlamında enerji politik de önemli bir yer tutmaktadır. Bu şartlarda, söz konusu ülkeler arasındaki uyum ve/veya anlaşmazlıklar Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir.

Öz olarak ifade edilmek istenirse; biri Orta Asya’nın biri de Doğu Avrupa’nın iki dikkat çeken ülkesi olan Kazakistan ve Ukrayna’da yaşananlar ve yaşanmakta olanlar, zamanlaması itibariyle son derece düşündürücü olup enerji politik açıdan birbiri ile ilgili olduğunu düşündüren hadiselerdir ve Türkiye için de göz ardı edilemeyecek önemde olaylar kapsamında yer almaktadır.

Aydem Enerji’nin İSG ve Çevre Grup Direktörlüğü’ne Hatice Çınar Atandı

Enerji üretimi, dağıtımı ve perakende alanlarında faaliyet gösteren, Türkiye’nin en büyük enerji şirketlerinden Aydem Enerji’nin İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) ve Çevre Grup Direktörlüğü pozisyonuna Hatice Çınar getirildi.

Çınar, holding ve tüm şirketlerinde gerçekleşen faaliyetlerin İş Sağlığı, Güvenliği ve Çevre mevzuatlarına uyumlu olarak yürütülmesinden sorumlu olacak.

ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan ve yüksek lisansını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde tamamlayan Hatice Çınar’ın alanında 20 yılı aşkın deneyimi bulunuyor. Kariyerine Teknik Mühendislik ve Danışmanlık şirketinde başlayan Çınar, 2001-2005 yılları arasında BOTAŞ’ta Çevre Yöneticiliği görevini üstlendi. 2005 – 2008 döneminde Phillip Morris Sabancı bünyesinde Çevre Mühendisi olarak çalışan Çınar, son 12 yıl boyunca Limak Holding bünyesinde farklı sektörlerdeki şirketlerde sırasıyla İSG ve Çevre Müdürlüğü ile İSG ve Çevre Direktörlüğü görevlerini yürüttü.

“Önce Yaşam Güvenliği, Önce Sen” yaklaşımıyla büyük hassasiyetle yönettiği İSG uygulamalarının yanı sıra çevresel duyarlılıklarla faaliyetlerini sürdüren Aydem Enerji; konusunda önemli bir deneyime sahip Hatice Çınar’ı da bünyesine katmasıyla beraber bu alandaki çalışmalarını daha da güçlendirmeyi hedefliyor.

Alman Altın Tasarım Ödülü Kärcher’in Oldu

Olağanüstü tasarımlarıyla bugüne kadar İf Tasarım Ödülü ve Red Dot Tasarım Ödülü’nü alma başarısı gösteren Kärcher, K2 – K7 Smart Control Premium Serisi ile Alman Altın Tasarım Ödülü’nü de kucakladı.

Temizlik teknolojilerinde dünya devi Kärcher, yüksek basınçlı K2-K7 Smart Control Premium Serisi ile standartlarını bir üst seviyeye taşıyarak yine önemli bir ödülün sahibi oldu.

Benzersiz tasarım trendlerini keşfeden ve onurlandıran Alman Tasarım Konseyi bu yılki “Alman Altın Tasarım Ödülü”ne, K2-K7 Smart Control Premium Serisi ile Kärcher’i layık buldu. 1953 yılından bu yana tasarımda başarılı markaları destekleyen Alman Tasarım Konseyi, K2-K7 Smart Control Premium Serisi’ni entegre uygulamaları ile kurulumundan temizlik sürecine kadar kullanıcılarına üst düzey konforlu kullanım sağlaması nedeniyle Kärcher’i ödüllendirdi.

Sağlam tasarımlarının yanı sıra üstün performansı ile göz dolduran K2-K7 Smart Control Premium Serisi temizlik teknolojilerinde de çıtayı yükseltiyor.

“2022 İhracat İçin Dönüm Noktası Olacak”

2022 Türk ihracatı için dönüm noktası olacak. Türkiye’nin ihracatta geleceğe dönük yatırımlarının meyvesi 2022 yılında toplanacak. Türkiye’nin ihracat rakamlarının devamlı olarak arttığı bu dönemde mevcut rakamların tavan yapması hedefleniyor.

2021 İhracat Yılı Oldu

Geçtiğimiz yıl Türkiye’de Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamlarına ulaşıldı. İhracat hacminin zirve yaptığı 2021 ihracatçıların yılı oldu. Uluslararası sınırların kontrollü olarak açılması ile doğru orantılı olarak artan ihracat hacmi Türk ekonomisinin övünç kaynağı oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) raporuna göre 2021 yılında 225,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bir önce ki yıla göre ciddi bir artış gösteren ihracat, Türk ekonomisinde ki büyümenin de en temel unsuru olarak kabul ediliyor.

Yine TİM’in açıkladığı verilere göre Türkiye 2021 yılında Almanya ve Birleşik Krallık en fazla ürün ihraç edilen ülkeler olarak listenin başında yer alıyor. En çok ihraç edilen ürünler listesinde iseOtomotiv Endüstrisi, Kimyevi Maddeler ve Mamulleri ve çelik listenin başında yer alıyor. Türkiye’nin ihracat seferberliği kapsamında 2022 ihracat rakamlarının 250 milyar doları geçmesi hedefleniyor. İhracatı Geliştirme Merkezi (İGEME)’nin başlatmış olduğu ihracat seferberliği ile Türk ihracatına entegre ve hedef odaklı kobi sayısının nitelikli olarak arttırılması hedefleniyor.

İhracat seferberliği kapsamında Türk ürünlerinin marka değerlerinin arttırılması, ürünlerin marka bilinirliğinin sağlanması ve ihracat hacminin gelişmesine yönelik çalışmalar 2022 yılında da hız kesmeden devam edecek. İhracat seferberliği ve Türk İhracatının geleceği ile ilgili konuşan İGEME Genel Müdürü Murat Işık yaptığı açıklamada; “İhracat bir ülkenin can suyudur. Biz bugün ülke ekonomisini iyileştirmek, gelecekte dünya devi bir Türkiye yaratmak istiyorsak ihracatımızı ileriye taşımamız gerekiyor. Biz İGEME olarak ihracat seferberliği projesini büyük amaçlar ile başlattık. 2021 yılında çalışmalarımızın ilk meyvesini aldık. Amacımız 2022 yılında büyüme oranımızı arttırarak Türkiye’ye en faydalı hizmeti sağlamak istiyoruz. İfadelerine yer verdi.

Han Enerji, Yarım Asırlık “Gökçe Brülör”ü Satın Aldı

Türkiye’nin yenilikçi enerji şirketlerinden Han Enerji, sürpriz bir yatırımla; 60 yılı aşkın süredir Türkiye’de güvenli ve verimli brülör teknolojilerinin öncüsü olan Gökçe Brülör’ü satın aldı. 13 Ocak’ta Wyndham Grand İstanbul Kalamış Marina Hotel’de düzenlenen imza töreninde konuşma yapan Han Enerji Yönetim Kurulu Başkanı H. Ahmet İlhan, bu satın alma ile Gökçe Brülör’ün AR-GE ve teknoloji yatırımlarına hız vererek, yenilikçi bir bakış açısıyla markayı daha da büyütmeyi hedeflediklerini ifade etti.

Türkiye’nin yenilikçi enerji şirketlerinden Han Enerji, sürpriz bir yatırımla; 60 yılı aşkın süredir Türkiye’de güvenli ve verimli brülör teknolojilerinin öncüsü olan Gökçe Brülör’ü satın aldı. 13 Ocak’taWyndham Grand İstanbul Kalamış Marina Hotel’de düzenlenen imza töreninde konuşma yapan Han Enerji Yönetim Kurulu Başkanı H. Ahmet İlhan, bu satın alma ile Gökçe Brülör’ün AR-GE ve teknoloji yatırımlarına hız vererek, yenilikçi bir bakış açısıyla markayı daha da büyütmeyi hedeflediklerini ifade etti.

Han Enerji, sürdürülebilir büyüme stratejileri kapsamında yarım asrı aşkın süredir Türkiye’de güvenli ve verimli brülör teknolojilerinin öncüsü olan Gökçe Brülör’ü bünyesine kattı.

Han Enerji Yönetim Kurulu Başkanı H. Ahmet İlhan ve Gökçe Brülör Yönetim Kurulu Başkanı Eren İnönü’nün katılımlarıyla Wyndham Grand İstanbul Kalamış Marina Hotel’de düzenlenen imza töreninde Han Enerji’nin Gökçe Brülör’ü satın alma sürecinin detayları ve hedefleri basınla paylaşıldı.

“Yeni yatırımımız, uzun soluklu stratejimizin ilk adımı”

Törende yaptığı konuşmada Türkiye ısıtma sektörünün köklü kuruluşlarından Gökçe Brülör’ün hisselerini devralmış olmaktan dolayı mutlu olduklarını belirten Han Enerji Yönetim Kurulu Başkanı H. Ahmet İlhan, bu satın alma ile faaliyet gösterdikleri alanları da genişlettiklerini ifade etti: “Bu yeni yatırımımızı, uzun soluklu büyüme stratejimizin ilk adımı olarak görüyoruz. Global ölçekte yaşanan ve etkileri ülkemizde de hissedilen zorlayıcı ekonomik şartlara rağmen hiç tereddüt etmeden böyle bir satın alma sürecini başlattık. Çünkü biz, “ülkemiz kazanırsa, biz de kazanırız” anlayışını kendimize prensip edindik.

“Sektördeki paydaşlarımız adına değer yaratmayı amaçlıyoruz”

Isıtma sektöründe 40 yıla dayanan tecrübemizi, brülör pazarının büyüme potansiyeli ile birleştirerek, hayata geçirmiş olduğumuz bu önemli yatırımla sektördeki tüm paydaşlarımız adına değer yaratmayı amaçlıyoruz. Önümüzdeki süreçte şirket vizyonu ve misyonunu yeniden oluşturarak, tüm ekibimizle birlikte, emin adımlarla ortak hedeflerimize doğru yürümek istiyoruz.

“Gelecek İçin Teknoloji”

Bildiğiniz üzere hem dünyada hemde ülkemizde, enerji verimliliği ve çevre duyarlılığı konusunda ciddi bir bilinçlenme söz konusu. Ayrıca Binalarda Enerji Performansı (BEP) yönetmeliği ve Enerji ilişkili Ürünler (ERP) direktifinin de etkisiyle düşük emisyon oranına sahip ürünler öne çıkmış durumda. Dolayısıyla “Gelecek İçin Teknoloji” vizyonuyla Gökçe Brulör çatısı altında da öncelikle müşterilerimize enerji verimliliği sunan ve ilk yatırım maliyetini optimum bir seviyede tutan ürünlerin geliştirilmesi süreçlerine önem vereceğiz. Bu kapsamda AR-GE ve teknoloji yatırımlarımıza hız vererek, yenilikçi bakış açısı ile markayı daha da büyütmeyi ve Gökçe Brülör’ü global ölçekte ileri brülör teknolojileri üreten bir şirkete dönüştürmeyi hedefliyoruz. Ülkemizin uluslararası piyasalardaki gelişimini destekleyecek bu çalışmalarımızın sonucunda da önümüzdeki 5 yıllık süreçte Gökçe Brülör’ün yurt içindeki pazar payını yükseltmeyi ve daha pek çok başarıya imza atmayı planlıyoruz.İhracatımızı arttırabilmek adına hedef pazarları belirleyip, bu pazarlarda marka konumlandırma çalışmalarını hızla başlatacağız.

Yüz Binlerce Aile Doğalgazın Konforuyla Buluştu

Türkiye’nin en yaygın 2’inci özel dağıtım şirketi olan Enerya Enerji, 2021’de de doğalgaz dağıtım ağını genişletti. Ahlatcı Holding bünyesinde faaliyet gösteren Enerya Enerji, yıllık sağladığı 4 milyar metreküp doğal gaz hacmi ve 16.000 kilometre şebeke uzunluğu ile faaliyetlerini sürdürüyor.

Enerya, 2021’de 1.673 kilometrelik yeni doğal gaz hattı inşa etti ve 169 bin bağlantı anlaşması imzaladı. Antalya ilinde Korkuteli ilçesini, Aydın ilinde Kuyucak ilçesini, Erzincan ilinde Kemah ilçesini, Nevşehir ilinde Göreme ilçesini doğal gazın konforuyla buluşturan Enerya Enerji, 2022’de de doğal gaz dağıtım ağını büyütmeye devam edecek.

Bugün 1 milyon 600 binden fazla abonesini temiz ve verimli bir enerji olan doğal gaz ile buluşturmaya devam eden Enerya, 2021’de Konya’da 50 bin, Antalya’da 30 bin, Denizli’de 25 bin ve Aydın’da 21 bin yeni aboneyi doğal gazın konforuyla buluşturdu. Enerya, operasyonlarına başladığı günden beri; Konya’da toplam 545 bin, Antalya’da 177 bin, Denizli’de 300 bin, Aydın’da ise 129 bin aboneye ulaştı.

Enerya olarak var olan şebeke ağlarını genişletirken inovatif ve teknolojik gelişmeleri odaklarına aldıklarını vurgulayan Ahlatcı Holding Genel Müdürü Kasım Kahraman, “İş süreçlerimizi müşterilerimizin memnuniyetini merkeze alarak yönetiyoruz. Doğal gaza geçişi kolaylaştırmak için birbirinden özel fırsatlar sunmayı sürdürüyoruz. Geçtiğimiz dönemde hayata geçirdiğimiz; bağlantı bedeline 10 taksit, kombi çekilişi, zincir marketlerde geçerli hediye çeki kampanyası gibi farklı uygulamalarla faaliyet gösterdiğimiz illerdeki abonelerimizi doğal gaz konforuyla buluşturduk. Ayrıca, ‘Çalınmadık Kapı Kalmayacak’ projesi ile de 185 bin kapı çaldık” dedi.

12 Milyon Hanenin Elektriği Rüzgardan Geliyor

Türkiye rüzgarın enerjisini seviyor, rüzgardan elde edilen elektrik üretimi de her geçen gün daha da artıyor. Elektrik tüketimini rüzgar enerjisinden karşılayan hane sayısının Türkiye’de 12 milyonu aştığını paylaşan Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, ayrıca rüzgar enerjisinin yıllık 5,8 milyar metreküplük doğal gaz ithalatının da önüne geçerek ekonomiye doğrudan katkı sağladığını belirtiyor.

Yenilenebilir enerjinin parlayan yıldızı rüzgar enerjisinin sağladığı faydalar artmaya devam ediyor. Yapılan yatırımlarla ciddi ölçüde gelişme gösteren rüzgar enerjisi sektörü sağladığı ekonomik istihdamla ayrıca göz kamaştırıyor. 15 bin kişinin istihdam edildiği rüzgar enerjisi sektörünün büyümesiyle üretilen elektriğin ulaştığı hane sayısının da arttığına dikkat çeken Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, 12 milyon hanenin elektrik tüketiminin karşılandığı rüzgar enerjisinin yıllık 5,8 milyar metreküplük doğal gaz ithalatını da önlediğini ve sektördeki başarıların ülke ekonomisine ciddi katkılar sunduğunun altını çiziyor.

Elektrik kullanımının tüm dünyada artış göstermesiyle birlikte sürdürülebilir enerji kaynaklarından elde edilen enerjiye ihtiyaç günden güne artıyor. Gece gündüz işletmede olan rüzgar türbinleri de daha fazla rüzgarı enerjiye dönüştürüp, milyonlarca hanenin elektrik tüketimini karşılayabiliyor. Ülkemizde de rüzgardan elde edilen enerji üretiminde öyle bir yere gelindi ki artık 12 milyon hanenin elektriği rüzgardan karşılanıyor. Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının başında gelen rüzgardan enerji üretimini daha da artırmayı ve daha fazla hanenin elektriğinin rüzgardan gelmesini hedeflediklerini belirten Ali Aydın, rüzgar enerjisi sektörünün temsilcilerinin de santral ve üretim yatırımları ile eş zamanlı şekilde var olan istihdamı günden güne genişleterek planlanan hedeflere doğru emin adımlarla ilerlediklerini aktarıyor.

Senelik 5,8 Milyar Metreküp Doğal Gaz İthalatı Önlendi

Daha sürdürülebilir bir enerji kaynağı olan rüzgar, ülke ekonomisine ve yerli enerji arzına da ciddi katkılar sağlıyor. Öyle ki Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, rüzgar enerjisi sayesinde 2021 yılında senelik 5,8 milyar metreküp doğal gaz ithalatı önlenmiş oldu. 15 bin kişinin istihdam edildiği sektörün ülkeye sağladığı bu katkıya dikkat çeken Ali Aydın, yıllardır yapılan yatırımlar ve gelişmeler sayesinde ülkemizin geleceği için doğru adımlar atıldığını, fosil kaynaklara dayalı enerji üretiminin de rüzgar gibi yenilenebilir enerjilere yapılacak yatırımlarla giderek azalacağını belirtiyor.

Borusan EnBW Enerji’ye Çevreci ve Kapsayıcı Kredi

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (EBRD), 80 milyon ABD doları tutarında kredi sağlayan Borusan EnBW Enerji, sağlanan bu krediyle yenilenebilir enerji yatırımlarına yeni bir ivme kazandıracak. Kredisi kapsamında gençlerin yenilenebilir enerji alanında gerekli becerileri kazanmaları için yeni bir program da hayata geçirilirken işgücü piyasasında yeterince temsil edilmeyen kadınlara yönelik desteğinin de artırılması hedefleniyor.

Borusan Grup şirketlerinden Borusan EnBW Enerji, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (EBRD), 80 milyon ABD doları tutarında kredi sağladı. Borusan EnBW Enerji, “çevreci ve kapsayıcı” nitelikte sağlanan bu krediyle yenilenebilir enerji yatırımlarına yeni bir ivme kazandıracak. Bu işbirliği gençlerin yeşil yaka olarak istihdamının artırılmasına yönelik bir kapsayıcılık projesini de içeriyor.

Toplam kurulu gücü 720 MW’a ulaşan ve rüzgâr enerjisi alanında da sektör lideri olarak konumlanan Borusan EnBW Enerji, 2020 yılında da EBRD’den Kıyıköy Enerji Santrali’nin Kapasite Artışı projesi için37 milyon ABD doları tutarında kredi desteği sağlamıştı.

EBRD ile bu yeni işbirliği, Borusan EnBWEnerji’nin yenilenebilir enerji alanında büyümesine destek verirken, ülkemizin yeşil enerji dönüşümüne de katkı sağlayacak. EBRD kredisi kapsamında Borusan EnBW Enerji, gençlerin yenilenebilir enerji sektöründe istihdamına yönelik ihtiyaç duydukları becerileri kazanmaları için yeni bir programı da hayata geçirecek. Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışmalar yürüten şirket, Türkiye işgücü piyasasında yeterince temsil edilmeyen kadınların yenilenebilir enerji sektöründe istihdamının artırılmasına yönelik desteğini artırmayı da hedefliyor.

EBRD Energy Eurasia Direktörü Aida Sitdikova şunları söyledi: “Yeşil gündemini ilerletmek ve Paris Anlaşması kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek için Türkiye’nin, Borusan EnBW Enerji gibi sürdürülebilir bir finansal temele sahip güçlü, deneyimli yenilenebilir enerji yatırımcılarına ihtiyacı var. EBRD, bu Türk-Alman girişimiyle ortaklığını pekiştirmekten ve yeşil enerji kaynaklarının dağıtımını hızlandırmaktan mutluluk duyuyor.