25.1 C
İstanbul
Çarşamba, Haziran 4, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 2

İber Yarımadasında Yaşanan Büyük Elektrik Kesintisinin Enerji-Politik Düşündürdükleri

Giriş

28 Nisan 2025 tarihinde Avrupa’nın hatta dünyanın en etkin elektrik kesintilerinden biri İber yarımadasında yaşanmış bulunmaktadır. Bu bağlamda yarımadanın hemen tamamında yaşam önemli şekilde etkilenmiş ve çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla da kesintinin, milyarlarla ifade edilen Euro bazında zarara neden olduğu da ifade edilmektedir.

Bilindiği üzere “İber Yarımadası” veya kısaca “İberya” denilen bu bölgenin yüzölçümü 600 bin km2’ye yakın olup Avrupa’nın Akdeniz’de bulunan üç büyük yarımadasından en batıda olanıdır. Bölgenin güneyindeki Cebelitarık Boğazı ise; yarımadanın doğusunda yer alan Akdeniz ile batısındaki Atlas Okyanusunu birbiri ile irtibatlandıran ve dünya ticareti için stratejik önemi olan bir deniz bağlantı noktasını uluşturmaktadır.

Yarımadanın önemli bir kısmında İspanya yer almakta, batısında ise Atlas Okyanusu bölgesinde Portekiz bulunmaktadır. İber Yarımadasının bu iki büyük ülkesinden ayrı olarak bölgenin kuzeyinde Fransa, Cebelitarık boğazı bölgesinde İngiltere’ye bağlı küçük fakat stratejik bir konuma sahip Cebelitarık ve kuzeyde de İspanya-Fransa sınır bölgesinde küçük bir ülke olarak Andora yer almaktadır.

Söz konusu yarımadada Nisan 2025’in son günlerinde yaşanan geniş çaplı elektrik kesintisi bölgedeki ülkelerde yaşayan milyonlarca kişiyi önemli ölçüde etkilemiş ve hayatı adeta durma noktasına kadar getirmiştir. Bu bağlamda, İspanya, Portekiz, Andora ve Fransa’nın güneyi elektrik kesintisinden etkilenmiş bulunmaktadır (Şekil 1). Elektrik kesintisi 15 saati aşkın bir süre sürmüş, ancak bazı bölgelerde kesintiden etkilenme süresi daha da uzun olabilmiştir. Dolayısıyla da yaşanan bu süreç, Avrupa’nın öne çıkan elektrik kesintisi olayı olarak kayıtlara geçmiş bulunmaktadır.

Yaşanan Elektrik Kesintisinin Sebebi

Böylesine büyük çaplı bir elektrik kesintisi yaşanmış olmasına karşın kesintinin sebebi tam ve net olarak belirlenememiş ve/veya açıklanmamıştır. Süreç boyunca ve sonrasında bazı farklı açıklamalar yapıldıysa da tam olarak kesinti nedeni açık ve sarih olarak ifade edilmemiştir.

Yapılan açıklamalardan ilki, kesintinin hemen başında yapılmış olup elektrik kesintilerinin sebebi olarak “nadir görülen atmosferik bir fenomen” gösterilmiştir. Söz konusu fenomen olarak ise; aşırı sıcaklık ve değişimlerinin şebekelerde ciddi dengesizliklere sebep olabilen şartlar olduğu belirtilmiştir. Bu sıcaklık değişimlerinin yüksek gerilim hatlarında “indüklenmiş atmosferik titreşim” olarak bilinen anormal salınımlara neden olduğu ve bu salınımların elektrik sistemleri arasındaki senkronizasyonu bozarak Avrupa genelindeki, bağlı şebekelerde zincirleme arızalara yol açtığı ifade edilmiştir.

Ancak kesintinin meydana geldiği 28 Nisan 2025 tarihinde çok yüksek bir sıcaklık veya anormal bir meteorolojik sıcaklık değişiminin olduğu söylenememektedir. Yaz şartlarında böylesi durumların olması daha muhtemelken Nisan ayı şartlarında bu durumun olması hayli şüpheli görülmüştür. Kaldı ki; söz konusu fenomen zaten “nadir görülen” olarak nitelenmekte ve böylesi bu olayın yüksek gerilim hatlarını etkilemesi de daha nadir bir durum olarak betimlenmektedir.

Diğer olası bir neden olarak da teknik şebeke arızaları olarak belirtilmiştir. Bu, daha mümkün bir durum olmakla beraber böylesi büyük bir alanı etkileyecek cesamette elektrik kesintisi yaratması bazı tereddütleri oluşturmaktadır.

Öte yandan “Siber Saldırı” ihtimalinden de bahsedilmiştir. İçinde yaşamakta olduğumuz “Dijital Çağda” siber ataklar (maalesef) sıkça karşılaşılan haller arasında sayılabilmektedir. Ancak bu ihtimale ilişkin olarak teknik ve idari yetkililer, böylesi bir durumun olmadığı yönünde arka arkaya açıklamalarda bulunmuşlardır.

Bir diğer ve önemli neden ise “enerji arzının talebi karşılayamaması” ya da “sistemin aşırı yüklenmesi” olarak gösterilmiştir ki; bu tüm İber yarımadasını etkileyebilecek ve elektrik kesintisine neden olabilecek en muhtemel neden olarak görülmektedir. Böylesi bir durumda, ana trafolardan birinde aşırı yüklenme veya daha muhtemel olarak enerji arzının talebi karşılayamaması durumu ortaya çıkmaktadır.

Dolayısıyla bir ana trafoda önemli bir hasar meydana gelebilmekte ve trafoyu devre dışı bırakabilmektedir. İlaveten söz konusu böyle bir trafoda ortaya çıkan olumsuzluk, bu trafoya bağlı diğer trafoları da etkileyerek “Domino Etkisi” yaratabilmekte ve fazla olarak elektrik şebekesinde de hasara neden olup ülke boyutunda elektrik kesintisine sebep olabilmektedir. Avrupa Birliği (AB) gibi bir yapılanmada, ülkelerin enterkonnekte şebekeleri birbirine bağlanmış olduğundan, bağlı sistemler birbirinden etkilenmekte ve devasa boyutlu elektrik kesintileri meydana gelebilmektedir.

Büyük çaplı elektrik kesintilerinde, elektrik şebeke sisteminin tamiri ve yeniden tesisi en az 6 saat alabilmekte ve çoğunlukla da daha uzun sürelerle elektrik kesintisi yaşanabilmektedir. Nitekim İber Yarımadasında yaşanan elektrik kesintisinin de ancak 15 saatte nispeten giderebildiği ifade edilmiştir. Bu bakımdan böylesi bir durumun yaşanmış olması çok muhtemeldir.

Elektrik kesintisinin olabildiğince kaldırılabilmesi için Fransa ve Fas’tan alınan elektrik desteği ile bazı bölgelerde elektrik arzının yeniden sağlandığını açıklanmıştır. Sistemin tümüyle eski haline getirilebilmesi ve rantabl kullanıma geçilmesi günlerle ifade edilen süreçlerde mümkün olabilmiştir.

“Enerji arzının talebi karşılayamaması” ya da tersine olarak “sistemin aşırı yüklenmesi” gibi bir durum çoğu kez, elektrik santrallarının devreye girmesi, çıkması ve/veya hangi güçlerde girmesi veya çıkmasıyla ilgili olmaktadır. Burada şunu da belirtmek gerekir ki; elektrik iletim ve dağıtım sisteminin yükünün stabil tutulmasında “Emre Amade” santrallar önem taşımaktadır.

Bir başka deyişle, günün saatlerinden ve mevsimlerin farklılığından etkilenmeyen santralların varlığı ve devrede kalış durumları önem arz etmektedir. Emre amade santrallar bilindiği üzere, esas itibariyle fosil yakıtlı santrallar ile nükleer santrallar olmaktadır. Buna karşın özellikle, rüzgâr ve güneş santralları gibi doğal şartlara bağlı olarak güç üretebilme kabiliyetleri değişebilen santrallar elektrik şebekesinde anomalilere neden olabilmektedirler.

Nitekim İber yarımadasında yaşanan büyük elektrik kesintisiyle ilgili olarak yapılan bazı açıklamalarda, İspanya’daki önemli bir güneş santralının şebeke üzerinde yarattığı anomalinin etkin olduğundan da bahsedilmiştir. Ancak bu durum resmen teyit edilmemiştir. Ancak böyle bir durum hayli muhtemeldir. Tabii, yaşanan büyük elektrik kesintisi bu nedenle olmuş ise, İspanya başta olmak üzere AB, enerji politikalarını tekrar gözden geçirmek durumunda kalacaktır. Zira AB ve bu bağlamda İspanya giderek daha çok yenilenebilir enerji santrallarını kullanma yönünde enerji politikaları geliştirmektedirler.

Daha önce de Avrupa’da ve dünyada, İber yarımadasında yaşanan bu son büyük çaplı elektrik kesintisi gibi “önemli olarak nitelenebilecek” elektrik kesintileri yaşanmıştır. Bunlardan biri 20023 yılında AB’de yaşanan İtalya, İsviçre, Avusturya, Slovenya ve Hırvatistanı etkileyen elektrik kesintisi ve bir diğeri de yine AB’de bu sefer Fransa’dan kaynaklanan ve Almanya, Belçika İtalya, İspanya, Portekiz gibi ülkeleri etkileyen elektrik kesintileridir. Bir diğer benzer kesinti de ülkemizde 2015’de yaşanmış ve 9 saatte giderilebilmiştir. Dünyanın diğer önemli elektrik kesintileri arasında 1965’te ABD ve Kanada’yı etkileyen, 2009’da Brezilya ve Paraguay’ı etkisi altına alan, 2014 ve 2015’te sırasıyla Bangladeş ve Pakistan’da yaşanan elektrik kesintileridir. Şimdiye kadar en çok insanı etkileyen elektrik kesintisi olarak ise Hindistan’da 2012 yılında yaşanan ve 620 Milyon kişiyi etkileyen elektrik kesintisi gösterilmektedir.

Elektrik Kesintisinin Sebep Olduğu Sorunlar

İber yarımadasında yaşanan 15 saat etkin şekilde süren ve bölgesel olarak daha uzun süreçli etkisi görülen elektrik kesintisi, tüm yarımadada yaşamı olumsuz etkilemiş ve birçok alanda sorunlara neden olmuştur. Kısaca belirtmek istenirse; toplu taşıma kapsamında tren seferleri, metro seferleri, uçuşlar etkilenmiş ve durma noktasına gelmiştir. Özellikle havalimanlarında, tren ve metro istasyonlarında kargaşa yaşanmıştır.

Toplu taşımayı kullanamayan halk yollarda kalmış ve her yerde yoğunluk ortaya çıkmıştır. Fazla olarak trafik ışıkları çalışmadığından trafik keşmekeşiyle birlikte ulaşım felç olmuştur. Sağlık hizmetleri etkilenmiş, devam eden ameliyatlar destek üniteleriyle devam edebilmiş. Acil olmayan bütün sağlık hizmetleri ertelenmiştir. Hatta “Olağanüstü Hal“ ilan edilerek, halkın mümkün olduğunca yer değiştirmemelerini ve evlerinde kalmaları istenmiştir.

Elektrik kesintisi nedeniyle internet kesilmiş iletişim ağlarında kaos yaşanmış ve iletişim durma noktasına gelmiştir. Marketlerde alışveriş büyük ölçüde aksamış, gıda depolamasında sorunlar yaşanmıştır. Tüm hizmet sektörü de etkilenmiş olup büyük aksaklıklar yaşanmıştır. Hatta Fransa’nın güneyinde, elektrik kesintisinden kaynaklı olarak dağıtım hattında oluşan şerare nedeniyle ormanlık bir bölgede yangın çıktığı ifade edilmiştir. Aydınlatma ile ısıtma-soğutma sistemleri de çalışamaz hale geldiğinden yaşam tümüyle olumsuz etkilenmiştir.

Sonuç

Son olarak 28 Nisan 2025 tarihinde İspanya merkezli başlayan ve tüm İber yarımadasını etkisi altına alan büyük çaplı elektrik kesintisi İberya’daki 4 ülkede (İspanya Portekiz, Andora ve Fransa’nın güneyinde) yaşamı hayli zora sokmuştur. Yaşam (yukarıda da açıklandığı üzere) adeta durma noktasına gelmiş ve Milyarlarca Euro zarardan bahsedilir olmuştur.

Dünyada daha önce de yaşanan benzeri büyük elektrik kesintilerinde yine milyonlarca insan etkilenmiş ve ilgili ülkelerde hayatın akışı durma noktasına gelerek kaos yaşanmıştır. Söz konusu bu önemli elektrik kesintilerinde sebep, esas itibariyle “enerji arzının talebi karşılayamaması” olarak gösterilmiştir.

Bu son yaşanan İberya elektrik kesintisinde de net olarak sebep açıklaması yapılmamış olmakla beraber yine benzer bir durumdan bahsedilmektedir. Daha önce dünyada yaşanan büyük çaplı elektrik kesintilerinden edinilen deneyimle 2020’li yıllarda artık bu çapta kesintilerin yaşanmayacağı düşünülürken 2025 yılında böylesi bir kesintinin yaşanması düşündürücüdür.

Özellikle, bir güneş santralından kaynaklanan anomaliyle elektrik kesintisinin yaşandığından bahsediliyor olması ayrıca önemlidir. Zira, AB yenilenebilir enerjiye geçiş konusunda, üye ülkelere önemli ölçüde dayatma uygulamakta ve “Yeşil Mutabakat” gibi zorlayıcı kurallar getirmektedir. Buna karşın, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıyla çalıştırılan enerji santrallarının güvenli ve süreklilikle elektrik tedarikini sağlayamaması gibi bir durum, enerji politikalarında sürdürülebilirlik açısından üzerinde durulması gereken önemli bir hususu oluşturmaktadır.

İspanya, bu bağlamda yenilenebilir enerjiyi kullanma yolunda önemli mesafe kat edebilmiş bir ülke durumundadır. Bunda, sahip olduğu rüzgâr ve güneş enerjisi potansiyelinin yüksek olması da etkin olmuştur denebilir. Fazla olarak emre amade santrallarını azaltma ve zaman içinde devreden çıkarma politikası uygulanırken yaşanan böylesi büyük çaplı ve sadece kendi ülkesini değil diğer komşu ülkeleri de etkileyen bu elektrik kesintisi, konunun dikkatle analiz edilmesini gerektirmektedir. Nitekim, kesintiden sonra İspanya yetkililerinden, enerji arz güvenliği konusunun yeniden ele alınacağı ve nükleer santral politikalarının gözden geçirileceği yönünde açıklamalar da gelmiştir.

Burada üzerinde durulması gereken bir husus da ülkeler arasında bağlantılı enterkonnekte şebekelerin birbirini desteklemesi konusudur. Böylelikle enerji güvenliğinin daha emniyetle sağlanacağı ifade edilirken, İberya’da yaşanan bu elektrik kesintisiyle enterkonnekte şebekelerin birbirini olumsuz olarak etkileyebileceği ve bir ülkedeki kesintinin diğer ülkeleri de bu bağlamda olumsuz olarak etkileyebileceğini göstermektedir.

Öte yandan yaşanan elektrik kesintisinin sebepleri arasında gösterilen siber saldırı senaryosu da düşündürücüdür. Eğer böyle bir durum da kesintinin başlaması veya pekişmesi yönünde etkin olmuşsa, önemli bir dijital ve güvenlik zaafının olduğunu göstermektedir ki; bu da enerji politik açıdan üzerinde önemle durulması gereken bir diğer hususu oluşturmaktadır.

Öz olarak ifade edilmek istenirse; yaşadığımız “Bilgi Çağı” dolayısı ile “Dijital Çağ”da elektrik kesintisi, tahammül edilebilir bir durum olmaktan çıkmıştır. Böylesi bir durumda hayatın her aşaması olumsuz etkilenmekte, yaşam durma noktasına gelmekte ve kaos oluşmakta, ilave olarak milyonlarca insan etkilenerek, işgücü kaybı ve devasa mali kayıplar ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan, yaşananlara sebep olarak gösterilen her ne olursa olsun üzerinde dikkatle durulması gerekmekte olup konuların derinlemesine incelenerek analiz edilmesi ve her olasılığın değerlendirilerek teknik ve enerji politik zaafların ve/veya eksikliklerin giderilmesi zorunluluk arz etmektedir.

100 Mw’lık Batarya Projesiyle Güriş, Romanya’nın Enerji Altyapısını Güçlendiriyor

Türkiye’nin inşaat, endüstri ve enerji sektörlerindeki köklü oyuncularından GÜRİŞ Holding, Avrupa’daki büyüme stratejisi doğrultusunda Romanya enerji piyasasına dev bir adım attı. Şirket, Güneydoğu Avrupa’daki enerji dönüşümüne önemli bir katkı sağlayacak 100 MW / 200 MWh kapasiteli batarya enerji depolama projesi “BESS IAZ”ı hayata geçirmek üzere harekete geçti.

GÜRİŞ İnşaat ve Mühendislik A.Ş., Romanya’nın Caras-Severin bölgesindeki Iaz Köyü’nde konumlanan stratejik öneme sahip “BESS IAZ” projesini geliştiren ENERGY CAPITAL GROUP SRL’nin tüm hisselerini satın alarak bu önemli yatırımı bünyesine kattı. Bu stratejik hamle, GÜRİŞ’in Romanya’daki 100’ü aşkın başarılı projelik tecrübesine yeni bir boyut kazandırırken, şirketi Güneydoğu Avrupa’nın yükselen enerji pazarında kilit bir oyuncu haline getirecek.

Bölgesel Enerji İstikrarına Katkı

100 MW kurulu güce ve 200 MWh depolama kapasitesine sahip olan “BESS IAZ” projesi, Romanya’nın enerji altyapısını güçlendirmede ve şebeke istikrarını sağlamada kritik bir rol üstlenecek. Yenilenebilir enerji kaynaklarının (güneş ve rüzgar gibi) üretimindeki dalgalanmaları dengeleyerek, enerji arz güvenliğini artıracak olan bu devasa batarya sistemi, aynı zamanda şebekenin daha verimli çalışmasına olanak tanıyacak.

GÜRİŞ’in Avrupa Vizyonu

Bu önemli yatırım, GÜRİŞ Holding’in sadece Türkiye’deki değil, Avrupa’daki enerji sektöründe de büyüme vizyonunun somut bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Güneydoğu Avrupa’nın enerji piyasalarındaki potansiyeli gören şirket, bu satın almayla birlikte bölgedeki bölünmüş enerji yapısına güçlü bir giriş yaparak, gelecekte bu alandaki yatırımlarını artırma hedefinde olduğunu açıkça ortaya koydu.

Sektör Temsilcilerinden Övgü

GÜRİŞ’in bu stratejik hamlesi, enerji sektörü temsilcileri tarafından da olumlu karşılandı. Uzmanlar, bu büyüklükteki bir batarya projesinin Romanya’nın enerji dönüşümü hedeflerine ulaşmasında ve bölgesel enerji güvenliğinin sağlanmasında önemli bir kilometre taşı olacağını belirtiyorlar. GÜRİŞ’in köklü mühendislik tecrübesi ve finansal gücüyle bu projeyi başarıyla tamamlayacağına olan inanç da sektörde hakim.

GÜRİŞ Holding’den yapılan açıklamada, “BESS IAZ” projesinin sadece bir başlangıç olduğu ve önümüzdeki dönemde Güneydoğu Avrupa enerji pazarında benzer nitelikteki yatırımların artarak devam edeceği sinyali verildi. Şirketin, yenilenebilir enerji teknolojileri ve enerji depolama çözümleri alanındaki uzmanlığını bölgeye taşıyarak, sürdürülebilir bir enerji geleceğine katkıda bulunmayı hedeflediği vurgulandı.

GÜRİŞ’in Romanya’daki bu devasa batarya projesi yatırımı, Türkiye’nin mühendislik ve enerji alanındaki yetkinliğini Avrupa sahnesine taşıyan önemli bir başarı hikayesi olarak kayıtlara geçiyor. Projenin tamamlanmasıyla birlikte, Romanya’nın enerji bağımsızlığına ve bölgesel enerji istikrarına önemli katkılar sağlaması bekleniyor.

Sektörün Önde Gelenleri Yeşil Çelik Zirvesi 2025’te Buluştu

Çelik endüstrisinin geleceğine yeşil enerjinin yön vereceği tarihi bir buluşma İstanbul’da gerçekleşti. “Yeşil Çelik Zirvesi 2025”, kamu, sanayi, finans, enerji ve teknoloji dünyasının önde gelen isimlerini bir araya getirerek karbonsuz üretim hedefi için güç birliği mesajı verdi. Zirvede, döngüsel ekonomi, Sınırda Karbon Mekanizma Düzenlemesi (SKDM) ve Emisyon Ticaret Sistemi’ne (ETS) uyum gibi kritik başlıklar masaya yatırıldı.

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) ve Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, “Sektör olarak sürdürülebilirlik, ileri teknoloji ve verimlilikle elde edilen bu yeni döneme göre topyekûn dönüştürülmeliyiz” çağrısında bulundu. Zirve, çelik sektöründe karbonsuz üretim yol haritasının çizildiği, iş birliklerinin genişletildiği ve Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadeledeki vizyonunun sergilendiği önemli bir platform oldu.

Sektörün Devleri İstanbul’da Buluştu

SteelData organizasyonu ve Tosyalı Holding’in ana sponsorluğunda 13 Mayıs Salı günü İstanbul Emaar Adres Hotel’de düzenlenen “Yeşil Çelik Zirvesi 2025”, çelik endüstrisinin yeşil dönüşüm sürecine odaklandı. Otomotiv, beyaz eşya, makine ve inşaat gibi çelik yoğun sektörlerin yanı sıra yeşil enerji, teknoloji, finans ve akademi dünyasının temsilcileri de zirveye yoğun ilgi gösterdi.

Katılımcılar, karbonsuz üretim teknolojileri, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), karbon nötr hedefleri ve sektörel iş birlikleri gibi hayati konuları derinlemesine tartıştı. Zirveye Tatçelik, Ekinciler Demir Çelik, Süperref Gümüş, RedSun Enerji, Metsims ve Danieli Group gibi sektörün önde gelen firmaları da sponsor olarak destek verdi. Yerli ve yabancı uzmanlar, çelik sanayinin karbonsuzlaşma sürecini mevcut üretim modelleri ve gelecekteki olası değişimler bağlamında çok yönlü olarak ele aldı.

Tosyalı’dan Küresel Pazardaki Değişime Vurgu

TÇÜD ve Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, açılış konuşmasında küresel pazardaki dönüşüme dikkat çekerek, “Dünya, küresel tek bir pazardan ziyade giderek daha parçalı ve bölünmüş pazarların olduğu bir yapıya doğru evriliyor. Çin ve ABD arasındaki küresel rekabet de bu dönüşümü tetikliyor. Bize düşen ise kendi iç dinamiklerimizi güçlendirmek ve akılcı çözümler üretmektir” ifadelerini kullandı.

Küresel çelik endüstrisinin sera gazı emisyonlarının %7’sinden sorumlu olduğunu belirten Tosyalı, dünya genelinde çelik üretiminde kullanılan enerjinin %73’ünün hala kömür kaynaklı olduğuna dikkat çekti. Hurda ile üretim yapan tesislerin oranının ise sadece %14 olduğunu vurgulayan Tosyalı, emisyonların azaltılması için temiz enerji ve teknolojilere daha fazla yatırım yapılması gerektiğini söyledi. Özellikle güneş gibi temiz enerjinin sanayide daha fazla yaygınlaşmasının ve bu alandaki standartların önemine işaret etti.

Tosyalı Holding’in sürdürülebilirlik odaklı yatırımlarına da değinen Fuat Tosyalı, “Yatırımlarımızın üç temel merkezi var: Sürdürülebilirlik, verimlilik ve ölçek. Bu doğrultuda, Tosyalı olarak odaklandığımız temel alanlardan biri GES yatırımları ve üretimde hidrojen kullanımıdır. Dünyanın en büyük çatı üstü GES’ine sahip bir şirket olarak güneş enerjisi yatırımlarımıza aralıksız devam ediyoruz. 2023 yılında tamamladığımız 2,5 milyar dolarlık yassı çelik tesisimizle, Türkiye’nin 4 milyon tonluk yassı çelik ithalatını ortadan kaldırırken, değerli çelik ihracatına da önemli bir katkı sağlamaya başladık” şeklinde konuştu. Tosyalı, konuşmasının sonunda sektöre, sürdürülebilirlik, ileri teknoloji ve verimlilikle şekillenen bu yeni döneme uyum sağlama çağrısında bulundu.

SteelData’dan İş Birliği Vurgusu

SteelData Yöneticisi Şahap Ataman ise zirvede yaptığı konuşmada, çelik sanayine rehberlik etmek ve sürdürülebilirlik anlayışını yaygınlaştırmak amacıyla düzenlenen etkinliğin, sektörde iş birliği oluşturmak adına önemli bir fırsat sunduğunu vurguladı. Ataman, “Karbon ayak izimizi azaltırken rekabet gücümüzü koruyabilir, hatta gelişmiş teknolojilerle sektörümüze yeni bir dinamizm kazandırabiliriz. Bu süreçte cesur adımlar atmalı, ortak çözümler geliştirmeli ve deneyimlerimizi paylaşmalıyız” dedi.

Panellerde Karbonsuz Üretim ve Mevzuat Masaya Yatırıldı

Zirvenin ilk panelinde “Karbonsuz Üretim, Geleceğin Hammaddeleri ve Teknolojileri” başlığı altında sektördeki teknoloji dönüşümü ele alındı. Arthur D. Little Middle East Kıdemli Danışmanı Cansın Çehiz, demir çelik endüstrisinin karbonsuzlaşma sürecindeki küresel dinamikleri değerlendirirken, Doğrudan İndirgenmiş Demir (DRI) üretiminin düşük karbonlu önemli bir çözüm olarak öne çıktığını belirtti. Hydnum Steel Strateji Direktörü Fernando Pessanha ise şirketlerin karbonsuzlaşma stratejilerini anlatarak sürdürülebilirlik anlayışlarını “3×100 ve 3×0” çözümüyle özetledi: %100 yenilenebilir enerji, %100 döngüsellik ve %100 dijitalleşme ile sıfır emisyon, sıfır temiz su kullanımı ve sıfır atık. Danieli Group Başkan Yardımcısı Andrea Diasparro da elektrikli fırın teknolojilerinin sunduğu yeniliklere dikkat çekerek, karbonsuzlaşma sürecinin detaylı emisyon takibi ve yapay zeka destekli esnek üretimle ele alınması gerektiğini vurguladı.

“SKDM, ETS, Mevzuat, Uyum Süreci ve Beklentiler” başlıklı ikinci panelde ise Kocaer Çelik Genel Müdürü Mehmet Çakmur moderatörlüğünde Ticaret Bakanlığı Daire Başkanı Gülizar Yavaş, ATP GreenX Genel Müdürü Tuğba Sarı, Metsims CEO’su Dr. Hüdai Kara ve Çevre Bakanlığı Uzmanı Aydın Sargın, sektördeki mevzuat değişikliklerini ve uyum süreçlerini değerlendirdi. Gülizar Yavaş, AB’nin Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın Türkiye’ye etkilerini ve çelik sektörünü bekleyen yeni düzenlemeleri aktarırken, Tuğba Sarı karbon kredileri ve yeşil enerji sertifikalarıyla dönüşüm fırsatlarını paylaştı. Dr. Hüdai Kara, sınırda karbon düzenlemesi sürecine dikkat çekerken, Aydın Sargın Türkiye’nin emisyon ticaret sisteminin mevcut durumu hakkında bilgi verdi.

Sıfır Karbon Deneyimi ve Yenilenebilir Enerjinin Rolü Tartışıldı

Zirvenin sonraki panellerinde “Sıfır Karbon Deneyimi, Teknolojiler ve Uygulamalar” ve “Yenilenebilir Enerji ve Hidrojenin Rolü” başlıkları altında Avrupa’daki iyi uygulamalar, transfer edilebilir teknolojiler ve yenilenebilir enerjinin çelik sektöründeki potansiyeli ele alındı. Stegra Ticari Direktörü Stephan Flapper ve SMS Group Yeşil Çelik Direktörü Dr. Tim Ochel, şirketlerinin yeşil çelik üretimine yönelik stratejilerini ve teknolojilerini paylaşırken, İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) Proje Koordinatörü Dursun Baş, Türkiye çelik sektörünün karbonsuzlaşma politikalarına yönelik raporlarının bulgularını aktardı.

“Yenilenebilir Enerji ve Hidrojenin Rolü” panelinde ise Ekstrametal Genel Müdür Yardımcısı Dr. Arda Çetin, Ember Enerji Analisti Bahadır Sercan Gümüş, YEO Teknoloji Enerji Direktörü Sami Serin ve Linde Gaz Türkiye İG Direktörü İsmail Erilhan, yeşil hidrojenin ve güneş enerjisinin çelik sektöründeki potansiyelini ve Türkiye’nin bu alandaki hedeflerini değerlendirdi. Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyeline dikkat çeken analistler, yenilenebilir enerjinin karbonsuz üretim hedeflerine ulaşmada kritik bir rol oynayacağını vurguladılar.

Uygar RES Tamamlandığında Türkiye’nin En Büyüklerinden Biri Olacak

Enerjisa Üretim, Türkiye’nin yenilenebilir enerji hamlesinde bir kilometre taşını daha geride bırakarak 30. enerji santralini devreye aldı. Balıkesir, İzmir ve Manisa il sınırları içerisinde kurulan Uygar Rüzgâr Enerjisi Santrali (RES) projesi, tamamlandığında 60 türbin ve 250 MW kurulu güç kapasitesiyle Türkiye’nin en büyük ikinci rüzgâr enerji santrali olacak.

Santralin ilk fazının devreye alınmasıyla birlikte Enerjisa Üretim’in enerji üretim portföyüne yeni ve güçlü bir halka daha eklendi. Proje, aynı zamanda Türkiye’nin sürdürülebilir enerji arzına sağladığı katkıyla dikkat çekiyor.

500 Bin Haneye Temiz Enerji, 600 Bin Ton Karbon Azalımı

Uygar RES, tam kapasiteye ulaştığında yaklaşık 1 milyar kWh yıllık üretim sağlayacak. Bu üretim, yaklaşık 500 bin hanenin yıllık elektrik tüketimine eşdeğer olup 600 bin ton karbon salımının da önüne geçilmesi anlamına geliyor. Proje sadece iklim hedeflerine değil, aynı zamanda enerji arz güvenliği ve enerji bağımsızlığına da stratejik bir katkı sağlıyor.

“Rüzgâr artık sadece doğadan değil, bizim vizyonumuzdan da esiyor”

Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl, santralin devreye alınmasına ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Türkiye’nin enerji sahnesinde önemli bir aktör olmanın getirdiği sorumlulukla hareket ediyoruz. Uygar RES, yalnızca bir enerji santrali değil; yerli teknoloji, insan kaynağı, Ar-Ge ve sürdürülebilirlik anlamına gelen bütünsel bir kalkınma hamlesidir. Yıllık yaklaşık 1 milyar kWh üretimle enerji bağımsızlığımıza doğrudan katkı sağlayacak. Bu, daha istikrarlı fiyatlandırma ve güvence altında elektrik temini açısından da büyük değer taşıyor”

Bayçöl ayrıca, santralde kullanılan kule, kanat ve jeneratör gibi bileşenlerin yerli üretim olduğunu vurgulayarak, Türkiye sanayisine doğrudan katkı sağlandığını belirtti.

Kadınların Yönettiği Santrallerden Darkplant Modellerine

Enerjisa Üretim, yenilenebilir enerji yatırımlarında sadece teknoloji ve altyapı değil, aynı zamanda insan odaklı dönüşüm vizyonuyla da öncü projelere imza atıyor. Şirketin uçtan uca kadınlar tarafından yönetilen Ovacık RES, insansız işletme modeliyle öne çıkan Akköy RES ve Harmancık RES gibi projeleri bu yaklaşımın örnekleri arasında yer alıyor.

2,5 Milyar Dolarlık Enerji Hamlesi

Şirketin YEKA-2 ve YEKA RES-2024 kapsamında hayata geçireceği 1.750 MW’lık kurulu güç, Türkiye’nin toplam rüzgâr enerjisi kapasitesine yaklaşık %15 oranında katkı sunacak. Toplamda 2,5 milyar dolarlık yatırımla şekillenen bu portföy, Türkiye’de son 10-15 yılın en büyük bireysel enerji yatırım projesi olarak öne çıkıyor.

Edirne ve Balkaya Projeleriyle 750 MW Daha

Enerjisa Üretim, son olarak YEKA RES-2024 ihalelerinde de büyük başarı göstererek Edirne RES (410 MW) ve Balkaya RES (340 MW) projeleriyle rüzgâr enerjisi portföyüne 750 MW ek kapasite kazandırdı. Bu hamleyle birlikte şirketin rüzgâr enerjisindeki liderliği daha da pekişmiş oldu.

Türkiye’nin Enerji Omurgasını Şekillendiriyor

Toplamda 30 santral ve 4.000 MW kurulu güç ile Türkiye’nin enerji ihtiyacının yaklaşık %5’ini karşılayan Enerjisa Üretim, enerji arz güvenliğinin temel taşlarından biri haline gelmiş durumda. Uygar RES ile birlikte bu güç daha da büyüyor, Türkiye’nin yeşil enerji dönüşümüne liderlik eden altyapılar kuruluyor.

Enerjisa Üretim, sürdürülebilirlik odaklı yatırımları, çevresel etkileri azaltma stratejileri ve yerli üretime olan bağlılığı ile yalnızca bir enerji üreticisi değil, geleceğin iklim dostu kalkınma modeli olarak konumlanıyor.

Sürdürülebilir Gelecek İçin Genç Beyinlerle Buluşma

Bilimsel gelişmeleri yakından takip eden ve genç nesillerin Ar-Ge kültürüyle tanışmasını misyon edinen Hayat Kimya, geleceğin bilim insanlarını ağırlamaya devam ediyor. Bu kapsamda, İstanbul Üsküdar’da faaliyet gösteren Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı ARGEM (Araştırma Geliştirme Eğitim ve Uygulama Merkezi) Lisesi’nin Bilim, Fen, Teknoloji ve Kimya Kulübü öğrencileri, 8 Mayıs 2025 Perşembe günü Hayat Kimya’nın Ar-Ge ve üretim kampüsünü ziyaret etti.

Teknik gezi kapsamında 15 öğrenci, Hayat Kimya’nın Ar-Ge Merkezi’nde yürütülen inovatif projeleri yerinde gözlemleme ve uzmanlardan birebir bilgi alma fırsatı buldu. Kimya, mühendislik ve ürün geliştirme süreçlerine ilgi duyan öğrenciler, sadece laboratuvar ortamında değil, aynı zamanda gerçek üretim hatları üzerinde gözlem yaparak bilgi dağarcıklarını genişletme imkânı yakaladı.

Ziyaret boyunca öğrenciler; deterjan, temizlik kağıdı ve hijyenik ped üretim tesislerinde kullanılan ileri üretim teknolojileri, çevre dostu malzeme süreçleri ve sürdürülebilirlik ilkeleri hakkında kapsamlı bilgilere erişti. Sürdürülebilir üretim modelleri, çevresel sorumluluk ve geri dönüştürülebilir malzemeler konusundaki yaklaşımlar, öğrencilerin teorik bilgilerini sahadaki uygulamalarla pekiştirmelerini sağladı.

Hayat Kimya’nın çeşitli birimlerinden gelen uzmanlar, öğrencilere hem şirketin Ar-Ge vizyonunu hem de ürün geliştirme döngüsünü aktardı. Gençlerin sorularına samimiyetle yanıt veren ekip üyeleri, sektörel tecrübelerini paylaşarak öğrencilerin mesleki yönelimlerine katkıda bulundu. Gezi sonunda öğrenciler, bilimsel meraklarını artıran, gerçek üretim süreçlerine temas edebildikleri bu deneyimin oldukça ilham verici olduğunu ifade etti.

Hayat Kimya, gençlerin bilim ve teknolojiye olan ilgisini artırmayı, erken yaşta Ar-Ge kültürüyle tanışmalarını sağlamayı ve Türkiye’nin nitelikli bilim insanı potansiyeline katkıda bulunmayı hedefleyen bu tür etkinliklere önümüzdeki dönemde de devam etmeyi planlıyor.

Uluslararası Jeotermal Yatırım Zirvesi Kapadokya’da Gerçekleşti

Dünyadan ve Türkiye’den önemli bilgilerin bir araya geldiği “Uluslararası Jeotermal Yatırım Zirvesi – IGIS”, Kapadokya’nın güzel manzarasında, Ürgüp Perissia Hotel & Convention Center’da gerçekleştirilmeye başlandı. Zirve, jeotermal enerji ve enerji verimliliği küresel çaptaki yatırım fırsatlarını irdelemeyi ve jeotermal enerjiye dayalı kalkınma modellerini tartışmayı amaçlıyor. Açılış konuşmalarını yapan Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Nevşehir Valisi Ali Fidan ve JEMYAD Başkanı Ömer Tosun, zirvenin önemini vurguladı.

Jeotermal Enerji ve Kalkınma Ekonomik

Jeotermal Yatırımcılar Derneği (JEMYAD) tarafından düzenlenen zirvede, jeotermal enerji alanında en güncel konular ele alınıyor. Kamu ve özel sektör temsilcileri ile akademik çevrelerin güncellenmesiyle gerçekleşen etkinliğe 400’e yakın uzman ve yönetici katıldı. Zirve, Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı çerçevesinde enerji, tarım-gıda ve turizm sektörlerinde jeotermalin gösterilmesine katkı sağlamayı hedefliyor.Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin cari açığını en aza indirmek amacıyla yeşil dönüşüm hedeflerinin önemine dikkat çekti. “Cari açığımızın büyük bir kısmı enerji ithalatından geldi. Jeotermal, bu hedeflere ulaşmada kritik bir rol oynuyor” diyen Yılmaz, jeotermalin çok çeşitli alanlarda kullanılabileceğini ifade etti. Ayrıca jeotermalin rüzgar ve güneş enerjisine göre özelliklerine göre özellikleri ile 24 saat enerji üretilebilir parçalara sahip olduğu belirtildi.

Nevşehir, Jeotermal Kullanımında Model Şehir

Nevşehir Valisi Ali Fidan, Kapadokya’nın jeotermal kaynakları ile hem turizm hem de enerji üretimi açısından nasıl bir model oluşturulduğunu anlattı. “Jeotermal kaynaklarla 160 bin konutun ısıtılması ve 10 bin dekar sera kullanımı gerçekleştirilmektedir. Kapadokya, kültürel mirasın korunması ve sürdürülebilir kalkınma açısından büyük bir potansiyele sahiptir”, kullanan Fidan, Türkiye’nin jeotermal kaynaklarının zenginliğine dikkat çekti.

Sektördeki Potansiyel ve Gelecek Vizyonu

Zirveye katılan Indigo Group Yönetim Kurulu Başkanı ve JEMYAD Başkanı Ömer Tosun, Türkiye’nin jeotermal potansiyelinin büyük olduğunu vurguladı. “Jeotermal enerji üretimi şu anda potansiyelimizin sadece küçük bir kısmını kullanabiliyoruz. Türkiye, dünyada dördüncü, Avrupa’da ise ilk sıradadır” diyen Tosun, sektörün yeşil enerji bölümünün kaybı aktardı.

Uluslararası İş Birliği ve Gelecek Hedefleri

Zirve boyunca, jeotermal enerjinin rolü, jeotermal seracılıkta gıda arzı, termal turizm ve yeni teknolojiler hakkında önemli tartışmalar yürütülecek. Dünya Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası gibi uluslararası toplumlarda zirvede yer alarak, jeotermal enerjinin sürdürülebilir kalkınmasının katkısını alacak.JEMYAD, jeotermal ve doğal mineralli su erişimini koruyarak sürdürülebilir bir şekilde sağlama hedefiyle genişletmeyi sürdürürken, Uluslararası Jeotermal Yatırım Zirvesi – IGIS, sektördeki bilgi alışverişinin artırılması ve jeotermal enerjinin ekonomiye eklenmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Geleceğin enerji ve sürdürülebilirlik alanlarında önemli adımların atılmasına katkı sağlamayı beklenen zirveler, sahip olunabilecek yeni ufuklar açmayı hedefliyor.

UEDAŞ, 2025’te Altyapıyı Geleceğe Kodluyor

Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş. (UEDAŞ), Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’yı kapsayan geniş hizmet sahasında elektrik dağıtım altyapısını daha modern, güvenli ve sürdürülebilir hale getirmek için rekor düzeyde bir yatırım kararı aldı. 2024 yılında gerçekleştirdiği 3,7 milyar TL’lik yatırımıyla dikkat çeken şirket, 2025 yılı için bu rakamı %70’in üzerinde artırarak 6,3 milyar TL yatırım hedefi açıkladı.

5 Milyonluk Nüfusa Güçlü Altyapı

Güney Marmara’da yaklaşık 5 milyon kişiye hizmet veren UEDAŞ, yeni yatırım planıyla hızla artan enerji ihtiyacına kapsamlı çözümler üretmeyi, şebeke güvenliğini artırmayı ve arz sürekliliğini sağlamayı amaçlıyor. 2025 yılı yatırım bütçesinin 5,5 milyar TL’si doğrudan şebeke altyapı yatırımlarına, kalan 800 milyon TL’si ise geliştirme projelerine yönlendirilecek.

2024 yılında bölgede toplam 14,1 GWh enerji dağıtımı gerçekleştiren şirket, artan nüfus ve sanayi hareketliliğiyle birlikte bu rakamın daha da yükseleceğini öngörüyor. UEDAŞ, 2025 yılında yeni yerleşim alanlarının enerji ihtiyacını karşılamak üzere hem trafo kapasitesini hem de enerji hatlarının dayanıklılığını artırmayı planlıyor.

“48 Bin Kilometrelik Hat Yenilenecek”

UEDAŞ Genel Müdürü Cihangir Gençoğlu, 2025 yılı yatırım planlarına ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“UEDAŞ olarak sahada yaklaşık 3 bin kişilik güçlü bir ekiple çalışıyoruz. Her geçen gün büyüyen hizmet bölgemizde, sadece bugünün değil, yarının da enerji ihtiyacını karşılayacak altyapıyı kurma hedefindeyiz. Bu doğrultuda 13 bini aşkın trafo sayısını artırmak, 48 bin kilometreyi aşan enerji hattında iyileştirmeler yapmak ve hızlanan kentsel dönüşüm süreçlerine uyum sağlamak için kapsamlı projeler yürütüyoruz.”

Gençoğlu ayrıca, yeni yatırımlar sayesinde yalnızca elektrik arzının sürekliliğini sağlamayacaklarını, aynı zamanda daha güvenli, verimli ve çevre dostu bir şebeke sistemine geçiş yapacaklarını vurguladı.

Sürdürülebilirlik ve Dijitalleşme Odağında Yeni Dönem

2025 yılı itibarıyla yapılacak yatırımlar sadece fiziki altyapıyla sınırlı kalmayacak. UEDAŞ, dijital şebeke çözümlerine yönelik projelerle akıllı sayaç uygulamaları, uzaktan izlenebilir sistemler, enerji tüketim verilerinin analizi ve erken müdahale sistemleri gibi teknolojilerle hizmet kalitesini artırmayı hedefliyor.

Şirket ayrıca, yenilenebilir enerji kaynaklarının dağıtım ağına entegrasyonu, enerji verimliliği projeleri ve karbon ayak izini azaltmaya yönelik çalışmalar gibi sürdürülebilirlik odaklı girişimlerine de 2025 yılı boyunca hız verecek.

Bölgesel Kalkınmaya Katkı

Yatırım planları kapsamında, enerjiye erişimin daha güvenli hale gelmesiyle birlikte sanayi üretiminde kesintisizliği destekleyecek altyapıların güçlendirileceği, kırsal bölgelerdeki enerji dağıtım kalitesinin artırılacağı ve yeni sanayi bölgeleri ile yerleşim alanlarının gelişiminin destekleneceği açıklandı.

UEDAŞ, yalnızca bir dağıtım şirketi olmanın ötesine geçerek; enerji alanında vizyoner çözümler geliştiren, bölgesel kalkınmaya katkı sağlayan ve sürdürülebilirlik odaklı dönüşüme öncülük eden bir aktör olma yolunda kararlı adımlar atıyor.

Münih’te Türk İmzası Yenilenebilir Enerjide Parladı

Türkiye’nin öncü yenilenebilir enerji yatırımcılarından Mogan Enerji, Avrupa’nın en büyük enerji fuarı olan Intersolar Europe 2025’te yerini aldı. Münih’te gerçekleşen bu dev organizasyonda Mogan Enerji, hem teknolojik Ar-Ge çözümleri hem de çevre dostu uygulamaları ile dünya çapındaki enerji profesyonellerinin ilgi odağı oldu.

Yenilikçi Türk Teknolojisi Uluslararası Arenada

Toplam 22 santrali ile Türkiye’nin dört bir yanında 1.058 MW kurulu güçle elektrik üretimi gerçekleştiren Mogan Enerji, yılda 3.850.000 MWh üretim kapasitesiyle Türkiye enerji sektörünün önemli aktörlerinden biri konumunda. Intersolar Europe 2025’te enerji depolama sistemlerinden akıllı enerji yönetimine, fotovoltaik panellerden patentli çözümlere kadar geniş bir yelpazede teknolojilerini tanıtan şirket, aynı zamanda karbon ve su ayak izi ölçümlerine dair geliştirdiği yöntemlerle fuarda fark yarattı.

Karbon ve Su Ayak İzinde Şeffaflık ve Sorumluluk

Mogan Enerji CEO’su Ali Karaduman, fuarda yaptığı açıklamada, sadece enerji üretmekle kalmayıp iklim değişikliği ile mücadelede de sorumluluk üstlendiklerini ifade etti. “2024 yılı itibarıyla karbon ayak izimizi ve su ayak izimizi hesaplayabiliyor ve bu verilerle daha sürdürülebilir planlamalar yapabiliyoruz” diyen Karaduman, şirketin bu sayede çevresel etkilerini minimize etme yolunda bilimsel veriyle hareket ettiğini belirtti.

Yurtiçi ve Yurtdışında Büyüyen Enerji Ağı

Trakya, Ege, Marmara, Karadeniz ve İç Anadolu’da aktif santrallerle Türkiye’nin enerji haritasında stratejik bir rol üstlenen Mogan Enerji, Arnavutluk’ta 74,88 MW kapasiteli yeni bir yatırım için de hazırlıklarını sürdürüyor. CEO Karaduman, “Uluslararası yatırımlarımızla yalnızca ekonomik değil, teknolojik ve çevresel bir değer de üretiyoruz” açıklamasında bulundu.

Patentli Yerli Çözümlerle Türk Bilimini Taşıyor

Mogan Enerji’nin Ar-Ge ekibi tarafından geliştirilen ve tescillenmiş yenilikçi çözümler, fuarda uluslararası katılımcılara birebir tanıtıldı. Bu teknolojiler, hem Türkiye’nin enerji bağımsızlığına katkı sunuyor hem de Türk bilimini küresel sahnede temsil ediyor. Enerji yönetimi yazılımları, verimli üretim algoritmaları ve sürdürülebilir uygulamalarıyla Mogan Enerji, küresel rekabetteki yerini sağlamlaştırıyor.

Geleceğe Yatırım, Doğaya Saygı

Dünyanın dört bir yanından enerji sektörünün dev isimlerinin buluştuğu Intersolar Europe 2025, sürdürülebilirlik ekseninde gerçekleştirilen en kapsamlı fuarlardan biri. Mogan Enerji’nin burada sergilediği vizyon, sadece bugünün ihtiyaçlarına değil, geleceğin iklim koşullarına da çözüm üretmeyi amaçlayan bütüncül bir stratejiyi yansıtıyor.

Mogan Enerji, yerli mühendisliğe ve sürdürülebilir kalkınmaya verdiği önemi her geçen gün artırarak hem Türkiye’nin enerji geleceğine yön veriyor hem de dünya sahnesinde “bilim temelli enerji” anlayışıyla öne çıkıyor.

Dijital İlerleme ve İnsan Odaklı Yaklaşımlarla, ODE Yalıtım’da 40 Yıl

Türkiye’nin yüzde 100 yerli sermayeli ve büyük giriş firması ODE Yalıtım, 2025 yılında sektörde 40’ıncı yılını kutlarken, büyüme ve yenilik odaklı stratejilerle dünya çapında önemli adımlar atıyor. Şirket, 2025 ve 2026 yılları için 15 milyonluk yatırım planını açıklayarak sürdürülebilirliğe odaklanan iş modellerini güçlendiriyor. Yönetim Kurulu Üyesi Ozan Turan, ODE Yalıtım’ın lideri lider olma yolunda, yalnızca bir özgürlük şirketi değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir geleceğin lideri olduğunu belirtti.

Global Pazarda Güçlenen Konum

ODE Yalıtım, sektöründeki istikrarını ve küresel marka olma hedefini, üst üste üç yıl Türkiye birincisi olarak aldığı İSİB ödülüyle pekiştiriyor. Şirket, dünya çapında 80’den fazla ihracat yaparak uluslararası arenada güçlü bir varlık gösteriyor. Ozan Turan, ODE Yalıtım’ın bu süreçteki temelini pekiştirdiğini ve küresel pazarda belirtilen bir markanın yaygınlaştığını, yaygın ihracatını pekiştirdiğini vurguluyor.

“40VD²K” Vizyonu

ODE Yalıtım, 40’ıncı yılını kutlarken genişlemeye yönelik dönüşümünü dört temel bant etrafında şekillendiriyor: 40’ıncı yıl, verimlilik, dijital dönüşüm ve kültür toplandı. Bu esnek, yapısal süreçlerini sürekli optimize ederek iş gücünü artırmayı hedefliyoruz. Teknoloji ve otomasyon ortamında yapılan yatırımlarla dijital dönüşüm sürecini hızlandırmayı planlayan ODE, gelişmiş bir şirket kültürü oluşturmayı ve çalışan bağlılığını arttırmayı amaçlıyor.

Yatırım Planları ve Hedefler

ODE Yalıtım’ın 2025 yılı için 15 milyon yatırım hedefi, sürdürülebilir büyümeyi sağlamak amacıyla Ar-Ge faaliyetlerini gerçekleştirmek, otomasyon sistemlerini geliştirmek ve gelişmiş projelere odaklanmak için kullanılacak. Turan, bu yatırımların sektördeki teknolojik gelişmelere ayak uydurarak rekabet gücünü artırmayı hedeflediğini ifade ediyor.

Sürdürülebilirlik ve Enerji Verimliliği

ODE Yalıtım’ın sürdürülebilirlik odaklı stratejisi, enerji tasarrufu ve yoğunluğu iş modelinin artırıcı bir şekilde yerleştiriliyor. Türkiye’nin enerji tüketiminin önemli bir kısmı endüstriyel tesislerin oluşturulduğu ve enerji ithalatına harcanarak büyük kaynakların göz önünde bulundurulması sağlanıyor, enerji verimliliği kritik bir parlaklık haline geliyor. Turan, enerji varlığının yalnızca bir hedef değil, ülkenin geleceği için yaratılacak bir parlaklık olması kalıbın çiziyor.ODE Yalıtım, 40 yıllık geçmişiyle dağıtımını ve kaliteyi ön planda tutarak yolunu sürdürüyor. İnovatif çözümler küresel ve başarılarıyla ileriye yönelik güçlü adımlar atan şirket, sürdürülebilir bir ekosistem kurma yolunda kararlılıkla ilerliyor.

Geleceğin Endüstriyel Sanat Deneyimi Başlıyor

WIN EURASIA 2025, “Endüstride Sanat” temasına ev sahipliği yaparak, Avrasya Bölgesi’nin lider Otomasyon ve Makine Teknolojileri Fuarı olarak 28-31 Mayıs 2025 tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi’nde kapılarını tekrar açtı. Bu yıl “Odağımız Otomasyon” sloganıyla endüstriyel alanda gelişmiş çözümler sunmaya devam ederek, sanatın endüstriye entegrasyonunu da güçlü bir şekilde vurgulayacak.

Fuar kapsamında, usta şair ve yazar Sunay Akın ile tasarımcı Bager Akbay, “Endüstride Sanat” konuşmalarıyla teknik ve sanatın ilham vericisinin kesiştiği noktadan noktaya dikkat çekiyor. Akın, endüstri ve sanatın nasıl birbirini beslediğini, kendine özgü üslubu ile insan hikayeleriyle zenginleştirerek aktaracak. Bager Akbay ise “Resim Yapan Robotlar” başlıklı sunumunda, sanat ve teknolojinin nasıl bir araya geldiği ve robotların sanatsal işlemlerine nasıl dahil edildiğini irdelerken, geleneksel ve teorik gidişatla bu ilerlemeyi ele alacak.

Sanatın teknolojisi ile buluştuğu önemli bir proje olan Robot Ressam, fuar boyunca yaşayacaklarıyla buluşacak. Bager Akbay’ın geliştirdiği özel robot kol, dört gün boyunca canlı olarak resim yaparak, teknoloji ile sanatsal yaratımların nasıl bütünleşebileceğini gözlerin önüne serecek.

WIN EURASIA’da sanat ve üretimin bir araya geldiği bir diğer alan ise Atölye20 Metal Heykelleri sergisi olacak. Atölye20’nin kurucuları Sevgi ve Hayri Karay’ın liderliğinde üretilen heykeller, endüstriyel malzemelerin estetik bir dile dönüştüğünü göstermekte. Arzu Ertekin Demir, Pembe Tüzüner, Nilüfer Şatana ve diğer sanatçıların eserleri, kaynak işçiliğiyle şekillendirilmiş parçalarla sergilenecek.

WIN EURASIA, “Endüstride Sanat” ilişkisi ile sanatın üretim süreciyle olan bağını güçlendirirken, endüstri profesyonellerini, sanatseverleri ve teknoloji tutkunlarını bir araya getirecek. Bu yılın olayı, onlara ilham dolu bir deneyim sunmayı hedefliyor.

Estasyon, Genç Mühendislerin Geleceğini Şarj Ediyor

Bor Holding çatısı altında faaliyet gösteren elektrikli araç şarj ağı işletmecisi Estasyon, sürdürülebilir ulaşım teknolojilerine katkılarını bir adım öteye taşıyarak, İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrikli Araç Takımı (ITUEV)’nin sponsorları arasına katıldı. Yerli mühendislik gücünü desteklemeye ve üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirmeye odaklanan bu sponsorlukla, genç mühendislerin tasarladığı yenilikçi elektrikli araç projeleri çok daha geniş bir vizyonla ilerliyor.

İTÜEV’in 10. yılı vesilesiyle düzenlenen “10. Yıl Araç Tanıtım Etkinliği ve Tören Ödülü” organizasyonunda Estasyon Proje ve İş Geliştirme Direktörü Nuri Karadeniz ile Bor Holding Pazarlama ekibi de yer aldı. Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleşen etkinlik, üniversite ile özel sektör arasındaki güçlü sinerjiyi ortaya koydu.

Etkinlikte, takımın bugüne kadar kat ettiği teknik başarı öyküsü katılımcılarla paylaşılırken, tamamen yerli ve özgün tasarıma sahip elektrikli araç modelleri “Full Charge” ve “Cereyan” ilk kez kamuoyuna tanıtıldı. Genç mühendisler tarafından geliştirilen bu araçlar, sadece teknik kabiliyetin değil, aynı zamanda çevreci yaklaşımın da somut bir göstergesi oldu.

Estasyon’un sponsorluk desteği, yalnızca finansal katkıdan ibaret olmayıp, aynı zamanda uygulamalı mühendislik eğitiminin sahada pekiştirilmesine ve öğrenci takımının rekabet gücünün artırılmasına da önemli katkılar sağladı. Yerli elektrikli araç teknolojisinin gelişmesinde geleceğin mühendislerine cesaret veren bu tür iş birlikleri, Türkiye’nin mobilite alanındaki atılımlarının temelini oluşturuyor.

Etkinliğin sonunda, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Mandal, Estasyon’un bu anlamlı katkısını onurlandırmak adına firma temsilcilerine teşekkür plaketi takdim etti. Rektör Mandal, konuşmasında üniversite-sanayi iş birliklerinin Türkiye’nin Ar-Ge ve teknoloji üretiminde stratejik rol oynadığını vurguladı.

Estasyon’un bu desteği, sadece bir sponsorluk olarak kalmıyor; aynı zamanda Türkiye’nin genç mühendislerini geleceğe taşıyan bir enerji kaynağına dönüşüyor. ITUEV’in hikayesi ise, ülkenin sürdürülebilirlik vizyonunun öğrenci projeleriyle nasıl ete kemiğe büründüğünü bir kez daha gösteriyor.

Enerji Verimliliğinde Yeni Dönem Go Energy Türkiye Fuarı ile Başlıyor

Türkiye’nin sanayi başkenti Bursa, enerji sektörünün en önemli etkinliklerinden biri olan Go Energy Türkiye Fuarı’na ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 8-10 Mayıs 2025 tarihleri arasında Bursa Fuar Merkezi‘nde gerçekleşecek fuar, enerji üretimi ve verimliliği alanlarında faaliyet gösteren firmaları, sektör profesyonellerini ve yatırımcıları bir araya getirecek.

Toplamda 8.000 metrekarelik bir alanda, iki ayrı holde gerçekleştirilecek Go Energy Türkiye Fuarı, sıfır emisyon hedefi, sürdürülebilir üretim ve yeşil enerji çözümleri ekseninde sektöre yön verecek pek çok yeniliği vitrine taşıyacak.

Etkinlikte, 60’tan fazla yerli ve yabancı firma en yeni teknolojilerini, ürünlerini ve enerji odaklı hizmetlerini sergileyecek. Özellikle sanayi kuruluşlarının kendi enerjisini üretme potansiyelini artıracak çözümler ön planda olacak.

Yaklaşık 8.000 ziyaretçinin katılım göstermesi beklenen fuarda;

  • Yatırımcılar,
  • Girişimciler,
  • Satın alma yöneticileri,
  • Mühendisler ve
  • Sanayi işletmelerinin karar vericileri
    sektördeki en güncel gelişmeleri ilk elden takip etme fırsatı bulacak. Fuar, aynı zamanda yeni iş birlikleri, teknolojik ortaklıklar ve ticari bağlantılar kurmak için de eşsiz bir platform sunacak.

Go Energy Türkiye Fuarı’nı farklı kılan unsurlardan biri de eş zamanlı olarak düzenlenecek olan konferans programı. Enerji sektörünün deneyimli isimlerinin yer alacağı oturumlarda;

  • Enerji tasarrufu sağlayan teknolojiler,
  • Yenilenebilir enerji sistemleri,
  • Başarıyla hayata geçirilmiş örnek projeler
    sektör profesyonelleriyle paylaşılacak.

Bu program, sadece teknik bilgi edinmekle kalmayıp, farklı alanlardaki uygulamaları da görme imkânı sağlayarak katılımcılar için zengin bir öğrenme alanı oluşturacak.

Neden Ziyaret Etmelisiniz?

Go Energy Türkiye Fuarı;

  • Enerji alanındaki en yeni ürünleri keşfetmek,
  • İşletmelerin ihtiyaç duyduğu teknolojilere ulaşmak,
  • Enerji maliyetlerini düşürecek çözümleri öğrenmek,
  • Karbon ayak izini azaltacak sürdürülebilir adımlar atmak
    isteyen herkes için eşsiz bir buluşma noktası olacak.

Fuarla birlikte düzenlenecek etkinliklerde uzmanlarla birebir görüşme, ağ kurma ve bilgi alışverişinde bulunma fırsatları da ziyaretçileri bekliyor.

Ücretsiz Kayıt ve Bilgilendirme

Fuarı ziyaret etmek isteyen katılımcılar, ücretsiz ziyaretçi kaydı için goenergyturkey.com adresini kullanabilirler.
Konferans programına dair tüm detaylara ise goenergyturkey.com/konferanslar üzerinden ulaşmak mümkün.

BRICS Ülkeleri Nükleer Geleceği Şekillendirmek İçin Çin’de Buluştu

Küresel enerji dönüşümünde kritik rol üstlenmesi beklenen BRICS Nükleer Platformu’nun ilk uzman paneli, Çin’in ev sahipliğinde gerçekleştirildi. CIENPI-2025 Fuarı kapsamında düzenlenen etkinlik, “Nükleer Enerjinin Gelişimini Etkileyen Temel Faktörler” başlığıyla, BRICS üyesi ve ortak ülkelerden üst düzey temsilcileri bir araya getirdi.

Çin, Rusya, Brezilya, Güney Afrika ve İran’ın yanı sıra ASEAN Enerji Merkezi ve Dünya Nükleer Birliği gibi uluslararası kuruluşların katılımıyla gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü Beijing Review muhabiri Tao Xing üstlendi.

Panelin açılış konuşmalarını Güney Afrika’dan BRICS Nükleer Platformu Baş Koordinatörü Elsie Pule ile Brezilya Nükleer Faaliyetleri Geliştirme Derneği Başkanı Celso Cunha yaptı. Katılımcılar, nükleer enerjinin küresel kalkınmada sürdürülebilir rolü, çevresel etkiler ve sektördeki teknolojik yenilikler üzerine fikir alışverişinde bulundu.

Genç uzmanlara destek vurgusu yapan Çin SNURDC Uranyum Kaynakları Departmanı Müdür Yardımcısı Chen Xin, “Gelişmekte olan ülkelerin uzmanlarının deneyim paylaşımına ihtiyacı var. Bu panel, nükleer projelerde iş birliğini güçlendirmek için büyük bir fırsattı” dedi.

Rosatom Doğu Asya Genel Müdürü Artem Goncharuk ise, etkinliği “ortak potansiyelin teyidi” olarak değerlendirdi ve iş birliğini derinleştirecek adımların atılacağını belirtti: “Panel, BRICS arasında nükleer iş birliğinin henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş bir potansiyeli olduğunu gösterdi. Bu sadece bir başlangıç.”

Platformun bir sonraki durağı Brezilya olacak. 21 Mayıs 2025’te düzenlenecek olan Nükleer Ticaret ve Teknoloji Borsası (NT2E), küresel nükleer ağın genişlemesi için yeni fırsatlara sahne olacak.

BRICS’in nükleer alandaki bu stratejik hamlesi, enerji güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda çok kutuplu dünyanın yeni enerji vizyonunu şekillendirmeye aday görünüyor.

Dijitalleşme ve Verimlilik Tesis Yönetiminin Geleceğini Belirliyor

İstanbul Nişantaşı Üniversitesi, sürdürülebilirlik ve tesis yönetimi alanında önemli bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. 2. Sürdürülebilir Tesis Yönetimi Zirvesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selma Karatepe’nin açılış konuşmasıyla başladı. Karatepe, günümüzün en kritik meselelerinden iklim değişikliği ve doğal kaynakların tükenmesi karşısında sürdürülebilirliğin bir zorunluluk olduğunu vurguladı. “Sorumluluğumuz, sadece bugünkü durumu değil, geleceği de düşünerek hareket etmekte yatıyor” diyerek katılımcılara ilham verdi.

Ardından sahneye çıkan TESYÖN Başkanı Dr. Aylin İlgen, sürdürülebilirliğin yalnızca çevresel bir mesele olmadığını; aynı zamanda ekonomik ve sosyal boyutları olan entegre bir yaklaşım gerektiğini ifade etti. İlgen, tesis üretimi alanında yüksek lisans programı açılacağını duyurarak, gençlerin geleceğin yöneticileri olarak eğitilmesi için önemli bir adım attıklarını belirtti. “Bu program, sürdürülebilir tesis yönetimi konusundaki bilgi birikimimizi artıracak ve sektöre yeni perspektifler kazandıracak” dedi.

İş Birliği ve Teknoloji Önemli

Zirvenin devamında UTTMD Başkanı Kemal Evcioğlu, küresel değişimlerin tesis yönetimine olan etkilerine dikkat çekerek, iş birliği ve teknolojinin önemine vurgu yaptı. Tesis yönetimi alanında başarının, yalnızca bireysel çabalarla değil, kolektif bir bilinç ve iş birliği ile elde edileceğini ifade etti.

Protokol Konuşmaları ile Sürdürülebilirlik Vurgusu

Protokol konuşmaları sırasında TYTFED Başkanı Süleyman Görenekli de sürdürülebilir konfor alanlarının planlamada sağlanması gerektiğini belirtti. Görenekli, “Binaların konforlu ve verimli bir şekilde yönetilmesi, insan sağlığı ve çevre için kritik bir öneme sahiptir” diyerek tüm katılımcılara bu konudaki sorumluluklarını hatırlattı. İkinci oturumda, çevre dostu yaklaşımların önemine dair değerlendirmeler yapan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Yozgat ise teknolojinin insan düşüncesi üzerindeki etkileri konusunda dikkat çekici yorumlarda bulundu.

Enerji Tüketimini Azaltma Çözümleri

Enerji tüketimini azaltma yöntemleri üzerine sunum yapan PEMS Kurucu Genel Müdürü İsmail Taşkıran, sıfır atık uygulamalarının tesis yönetimindeki yerini açıkladı. “Enerji yönetimi, çevresel sürdürülebilirliğin temelini oluşturuyor ve bu alanda kaydedilen ilerlemeler, bize nasıl bir gelecekle karşılaşacağımızı şekillendiriyor” dedi.

İlk Oturumdan Önemli Çıktılar

Zirvenin ilk oturumunda TRKTYD Başkanı Suat Sandalcı, Kat Mülkiyeti Kanunu’na yönelik lisanslama çalışmalarının gerekliliğini ve bu konudaki gelişmeleri aktardı. TRFMA Başkanı Nazlı Uzunlar ise doğal kaynakların korunmasının önemini vurguladı. Emlak Konut Yöneticileri Kenan Apaydın ve Metin Tekin, binaların çevresel etkileri ve enerji yönetimi konularına dair detaylı sunumlar gerçekleştirdi.

Dijitalleşmenin Gücü

Dijitalleşmenin tesis yönetimindeki rolünü ele alan WISERA Teknolojisi Kurucusu Berfin Çeçen Şenol, yapay zeka destekli sistemlerin verimliliği artırmada nasıl yardımcı olduğunu örneklerle açıkladı. “Dijital teknolojiler, tesis yönetiminde daha etkin çözümler sunarak, kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlıyor” diye belirtti.

İkinci Oturumda Sıfır Atık Uygulamaları

Zirvenin ikinci oturumunda, ÇBS’den Hülya Çakır, sıfır atık uygulamaları hakkında bilgi verirken, TAV İnşaat’tan Dr. Ahmet Çıtıpıtıoğlu dijital proje yönetimi süreçlerini anlattı. Easy Point Yönetici Ortağı Emre Cevdet Çizmecioğlu, enerji sektörünün çevresel sürdürülebilirlikteki rolüne dair sunumlar yaptı.

Geleceğin Enerji Yönetimi

Üçüncü oturumun moderatörlüğünü Gürkan Kalafat üstlenerek, Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Levent Çelik operasyonel verimliliğin önemine dair görüşlerini paylaştı. Durmazlar Holding’den Ferdun Dönmez, esnek ve akıllı altyapıların gelecekteki enerji yönetimi açısından değerini ele aldı. Smart Home Türkiye Satış Direktörü Cem Genç, enerji verimliliği için otomasyon sistemlerinin artık bir zorunluluk haline geldiğini ifade etti.

Başarılar ve Gelecek Umutları

Zirvenin son oturumunda Koç Üniversitesi Hastanesi’nden Fatih Şalkam, otomasyon sistemleriyle sağlanan enerji tasarrufu projelerini katılımcılarla paylaştı. UTTMD Başkanı Kemal Evcioğlu, sürdürülebilir yönetim anlayışının gerekliliğine vurgu yaparken, TEB’den Nurcan Yemelek Ataş bankalarının enerji yönetimi uygulamaları ile elde ettiği başarıları aktardı.

Zirve Sonuçlandırıldı

Sonuç olarak, 2. Sürdürülebilir Tesis Yönetimi Zirvesi, sektörde bilgi paylaşımını güçlendirerek sürdürülebilir yönetim vizyonuna önemli katkılar sunarak başarıyla tamamlandı. Katılımcıların aldıkları notlar, edindikleri yeni bilgiler ve ortaya çıkan iş birliği ruhu, gelecekte sektörün gelişimi açısından umut verici bir tablo çizdi. Bu zirve, sadece bir etkinlik değil, aynı zamanda sürdürülebilir geçiş için atılan önemli adımlardan biri olarak kaydedildi. Gelecekte de benzer etkinliklerin düzenlenmesi, sektördeki iş birliklerini pekiştirerek daha güçlü bir tesis yönetim anlayışının oluşmasına zemin hazırlayacaktır.

Elektrik Zammı Üreticiyi Vurdu, Girdilerde Rekor Artış

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Nisan ayı üretici ve market fiyatları ile girdi maliyetlerindeki değişiklikleri görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi. Bayraktar, üretici ile tüketici arasındaki fiyat farkının alarm verici seviyelere ulaştığını belirterek, “Havuç üreticide 14 lirayken markette 50 liraya satıldı. Aradaki fark yüzde 256’yı aşıyor” dedi. Bayraktar’ın paylaştığı verilere göre, Nisan ayında en yüksek fiyat farkı havuçta görüldü. Havuçu yüzde 230 ile marul, yüzde 222 ile kuru soğan, yüzde 219 ile kuru fasulye ve yüzde 216 ile nohut izledi. Bu ürünlerin market fiyatları, üretici fiyatlarının 3 ila 3,6 katına ulaştı. Havuç 3,6 kat, marul 3,3 kat, kuru fasulye, nohut ve kuru soğan ise 3,2 kat fazlasına tüketiciye sunuldu.

Market fiyatlarında incelenen 39 ürünün 28’inde fiyat artışı yaşanırken, 11 üründe ise azalış kaydedildi. En fazla artış yüzde 43 ile karnabaharda görüldü. Karnabaharı havuç (%28), maydanoz (%22), limon (%20) ve marul (%17) izledi. Öte yandan markette en fazla fiyat düşüşü yüzde 36 ile salatalıkta yaşandı. Salatalığı yüzde 30 ile patlıcan, yüzde 28 ile domates, yüzde 22 ile sivri biber ve yüzde 12 ile kabak takip etti. Üretici fiyatlarında ise tablo daha dramatikti. 31 ürünün sadece 8’inde fiyat artışı görülürken, 17’sinde düşüş yaşandı, 6 ürünün fiyatı ise sabit kaldı. Üreticide en fazla fiyat düşüşü yüzde 59 ile salatalıkta gözlemlendi. Patlıcan yüzde 42, kuru soğan yüzde 41,5, sivri biber yüzde 27, domates yüzde 26 ve limon yüzde 21 değer kaybetti.

Buna karşılık üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 100 ile kuru kayısıda gerçekleşti. Kuru kayısıyı yüzde 33 ile fındık, yüzde 31 ile elma ve yüzde 13 ile Antep fıstığı takip etti. Ancak bu fiyat artışları, üretici gelirine beklenen katkıyı sağlamadı. Bayraktar, yaşanan zirai don nedeniyle kayısı üreticisinin elinde sadece yüzde 10 civarında ürün kaldığını ve bu nedenle fiyat artsa da üreticinin eline geçen gelirin düşük kaldığını vurguladı. Aynı şekilde elma ağaçlarında da don nedeniyle verim düştü, kalan ürünler depolarda tükendi. Limon piyasası ise sezon sonuna yaklaşılması ve ihracat kısıtlamaları nedeniyle neredeyse durma noktasına geldi. Önce ihracatın tamamen yasaklanması, ardından bu yasağın 15 Mayıs’a kadar ertelenmesi, limon üreticisini zora soktu.

Kuru soğanda ise Çukurova bölgesinde ekim alanlarının genişlemesi ve havaların soğuk geçmesi sonucu rekolte beklentisi yükseldi. Bu nedenle ilk hasatta 18-20 TL arasında satılan kuru soğan, 7-8 TL’ye kadar düştü. İç Anadolu bölgesinde ise üreticinin elinde soğan kalmadığı için sezon kapandı. Diğer yandan yaşanan don felaketi fındıkta fiyat artışına neden olurken, Antep fıstığında kuraklık etkili oldu.

Tarımsal girdi fiyatlarında da dikkat çeken değişiklikler yaşandı. Nisan ayında Mart ayına göre DAP gübresi yüzde 1,9, amonyum nitrat gübresi yüzde 0,7 oranında artarken, amonyum sülfat yüzde 1,6, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 1,3, ÜRE gübresi ise yüzde 0,1 oranında geriledi. Ancak yıllık bazda tüm gübre türlerinde dikkat çekici artışlar yaşandı. ÜRE gübresi yüzde 35,7, DAP yüzde 34,3, amonyum nitrat yüzde 32,7, kompoze gübre yüzde 30,5 ve amonyum sülfat yüzde 21,6 oranında zamlandı. Yemde de benzer şekilde aylık artışlar yaşandı. Süt yemi yüzde 3,1, besi yemi yüzde 3,2 oranında arttı. Yıllık artış ise süt yeminde yüzde 25, besi yeminde yüzde 25,5 oldu. Elektrik fiyatlarında ise rekor düzeyde artış görüldü. Son bir yılda tarımda kullanılan elektrik yüzde 47,8 zamlandı ve bu kalem girdi maliyetlerinde ilk sıraya oturdu. Tarım ilacı fiyatları da yüzde 14,94 artarken, mazot fiyatı Nisan ayında aylık bazda yüzde 2,9 düşmesine rağmen yıllık bazda yüzde 10,1 arttı.

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üretici ile tüketici arasındaki uçuruma dikkat çekerek, “Üretici kazanmazsa tarım sürdürülemez. Bu fiyat yapısı sürdürülebilir değil. Üreticinin emeği korunmalı, tüketici ise fahiş fiyatlara mahkûm edilmemelidir” dedi.

Seçilmiş Ürünlerde 24 Nisan 2025 Üretici, Hal, Pazar ve Market Fiyatları (TL/kg)
ÜRÜNLERFiyat (TL/kg)Fiyat Farkı (Yüzde)
ÜreticiHalPazarMarketHal/ÜreticiPazar/ÜreticiMarket/Üretici
Havuç14,0023,5037,5049,8267,86167,86255,8
Marul (adet)12,5019,9032,8341,2659,20162,67230,1
Kuru Soğan7,8015,8622,8325,14103,33192,74222,3
Kuru Fasulye33,2947,0080,00106,1941,18140,31219,0
Nohut31,5652,0075,0099,8764,77137,64216,4
Salatalık14,1019,0538,2544,2635,11171,28213,9
Maydanoz (adet)6,008,5513,5017,8242,50125,00196,9
Kuru İncir170,00 500,00500,83 194,12194,6
Kırmızı Mercimek22,9449,0060,0067,36113,60161,55193,7
Limon20,0037,7245,8357,7588,58129,17188,8
Yeşil Mercimek29,3352,0065,0083,9377,29121,62186,1
Karnabahar17,5048,0048,5049,00174,29177,14180,0
Pırasa19,1724,6040,8349,9528,35113,04160,6
B. Lahana11,1711,3028,0028,591,19150,75156,1
Patlıcan24,6030,0554,3362,3222,15120,87153,3
Kuru Üzüm110,00 250,00258,83 127,27135,3
Ispanak20,8321,0038,1746,820,8083,20124,7
Kabak25,3030,0048,6755,2318,5892,36118,3
Yeşil Soğan (Demet)223040,0047,7936,3681,82117,2
Sivri Biber46,0047,7083,3396,583,7081,16110,0
Çilek76,598,33123,33157,2428,5461,22105,5
Pirinç44,1652,0070,0088,7017,7558,51100,9
Antep Fıstığı340 670,00676,21 97,0698,9
Kuru Soğan13,3015,8622,8325,1419,2571,6889,0
Domates21,9027,9032,1739,7127,4046,8881,3
Fındık (iç)360 600,00607,18 66,6768,7
Kuru Kayısı300,00 500,00505,69 66,6768,6
Zeytinyağı203,75  336,75  65,3
Kuzu Eti529,36  866,47  63,7
Yumurta4,13 6,506,57 57,3859,1
Elma37,5038,0046,1758,871,3323,1157,0
Dana Eti448,18  701,17  56,4
Beyaz peynir   286,55   
Kaşar peyniri   370,18   
Yoğurt   62,48   
Tereyağı   425,45   
Mısırözü yağı   92,00   
Ayçiçek yağı   78,81   
Tavuk Eti   110,13   
Toz şeker   48,38   
        

Not: Hal, pazar ve market verileri Ankara, İzmir, İstanbul, Mersin, Antalya ve Bursa illerinden derlenen ortalama fiyatlardır. Üretici fiyatları ise ürünlere göre önemli üretim merkezlerinden derlenmektedir. Pirinç (Osmancık), kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek için belirtilen hal fiyatları toptan satış fiyatlarıdır. Dana eti, kuzu eti, Antep fıstığı ve fındık fiyatı serbest piyasa fiyatıdır. Yumurta üretici fiyatları Başmakçı ve Kaytaş verilerinin ortalaması alınarak derlenmektedir.

Ay Sonu Market Fiyatları
MARKETMarket Fiyatı (TL/kg)Değişim (Yüzde)
ÜRÜNLER24 Mart 202524 Nisan 202529 Mart 2025/24 Nisan 2025
Karnabahar34,1949,0043,3
Havuç38,9749,8227,8
Maydanoz (adet)14,6117,8222,0
Limon48,0757,7520,1
Marul (adet)35,2241,2617,2
Patates24,7928,6415,5
Kuru Kayısı453,70505,6911,5
Pırasa45,5849,959,6
Kuru İncir460,52500,838,8
Toz şeker44,5448,388,6
Elma54,3858,878,2
Pirinç83,5788,706,1
Ayçiçek yağı75,0078,815,1
Mısırözü yağı87,5692,005,1
Zeytinyağı322,40336,754,5
Tavuk Eti105,56110,134,3
Yeşil Mercimek80,5383,934,2
Ispanak45,1346,823,7
Kuru Fasulye102,53106,193,6
Nohut96,8299,873,2
Kırmızı Mercimek65,6167,362,7
Kaşar peyniri361,93370,182,3
Fındık (iç)598,52607,181,4
Dana Eti692,12701,171,3
Kuzu Eti855,75866,471,3
Yoğurt61,9062,480,9
Tereyağı421,80425,450,9
Beyaz peynir284,52286,550,7
Kuru Üzüm260,89258,83-0,8
Kuru Soğan25,8125,14-2,6
B. Lahana29,5728,59-3,3
Antep Fıstığı731,03676,21-7,5
Yumurta (adet)7,256,57-9,4
Yeşil Soğan (Demet)53,3047,79-10,3
Kabak62,4155,23-11,5
Sivri Biber123,1196,58-21,6
Domates55,0439,71-27,9
Patlıcan89,4962,32-30,4
Salatalık68,5244,26-35,4
Ay Sonu Üretici Fiyatları
ÜRETİCİAy Sonu Üretici Fiyatı (TL/kg)Değişim (Yüzde)
ÜRÜNLER24 Mart 202524 Nisan 202524 Şubat 2025/24 Mart 2025
Kuru Kayısı150,00300,00100,0
Fındık (iç)270,00360,0033,3
Elma28,6037,5031,1
Antep Fıstığı300,00340,0013,3
Dana Eti442,74448,181,2
Kuzu Eti525,75529,360,7
Ispanak20,7120,830,6
Kuru Fasulye33,2933,290,0
Nohut31,5631,560,0
Kırmızı Mercimek22,9422,940,0
Yeşil Mercimek29,3329,330,0
Kuru Üzüm110,00110,000,0
Kuru İncir170,00170,000,0
Kuru Soğan13,3313,30-0,2
Pirinç45,0044,16-1,9
Karnabahar17,9017,50-2,2
Maydanoz (adet)6,176,00-2,7
Havuç14,5014,00-3,4
Yeşil Soğan (Demet)23,3322,00-5,7
Zeytinyağı218,75203,75-6,9
B. Lahana12,1411,17-8,0
Marul (adet)14,6712,50-14,8
Yumurta (adet)5,054,13-18,2
Kabak31,2025,30-18,9
Pırasa23,9219,17-19,9
Limon25,2520,00-20,8
Domates29,5021,90-25,8
Sivri Biber63,0046,00-27,0
Patates12,837,80-39,2
Patlıcan42,5024,60-42,1
Salatalık33,8014,10-58,3
  GİRDİ FİYATLARI Gübreler (TL/Ton)2024 Nisan2025 Mart2025 Nisan  Mart 2025-Nisan 2025 Değişim (%)  Nisan 2024- Nisan 2025 Değişim (%)
Amonyum Sülfat %21                  8.711                10.767                   10.590-1,621,6
Amonyum Nitrat %26                  9.763                12.871                   12.9570,732,7
ÜRE                14.137                19.200                   19.185-0,135,7
DAP                19.979                26.329                   26.8361,934,3
20.20.0 kompoze                13.194                17.440                   17.221-1,330,5
Mazot (TL/Litre)41,9347,5746,17-2,910,1
Yemler     
Besi yemi (TL/ton)10.22912.43512.8353,225,5
Süt yemi (TL/ton)11.19913.58013.9953,125,0
Zirai ilaçlar     
Deltametrin EC 25g/L)783900900014,94
Elektrik (krş/kwh)256,46334,48377,2112,7847,08

Baltık’tan Ege’ye: Üç Deniz Girişimi’nin Genişleyen Vizyonu

“3 Deniz Girişimi” (Three Seas Initiative –3SI), Baltık Denizi, Karadeniz ve Adriatik Denizi arasında yer alan Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Slovenya, Avusturya, Hırvatistan, Romanya ve Bulgaristan olmak üzere 12 AB ülkesini bir araya getirerek, resmî olarak 2016 yılında kurulmuştur. İlk zirvesi, 25-26 Ağustos 2016 tarihlerinde Hırvatistan’ın Dubrovnik şehrinde gerçekleştirilmiştir.

Girişimin temeli, ABD’li bir kuruluş olan Atlantik Konseyi’nin 2014 yılında hazırladığı “Avrupa’yı Tamamlamak” başlıklı rapordan hareketle 2015 yılında Polonya ve Hırvatistan öncülüğünde atılmıştır. İlerleyen süreçte girişimin içerisinde Polonya’nın etkinliğinden ve üstü örtülü bir liderliğinden bahsetmek mümkündür.

Tamamı AB üyesi olan bu Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri soğuk savaş döneminde “demir perde” ülkeleri olarak doğu blokunun içinde konumlanmışlardır. SSCB’nin dağılmasıyla birlikte bu ülkeler Rusya karşıtı bir pozisyon almış ve Avrupa-Atlantik yapıları ile bütünleşme yönünde bir yol izlemişlerdir. Sonuçta çeşitli farklılıkları içerse de ortak bir tarihi ve kültürel geçmişe sahip olan bu ülkeler 3 Deniz Girişimi çerçevesinde bir araya gelmiştir. Girişim, başlangıçta AB’ye rakip olarak değerlendirilse de bugün için daha çok onu tamamlama amacı taşımaktadır.

Geçtiğimiz yüzyılda Avrupa Birliği’nin oluşturduğu ortak ekonomik ve gümrük alanı, kıtanın bir bütün olarak istikrarlı bir şekilde gelişmesinin önünü açmıştır. Buna rağmen Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, ekonomik eşitsizlikleri ve eskimiş altyapıları nedeniyle Batı Avrupa ülkelerinin gerisinde kalmışlardır. AB, her ne kadar kolektif politikalar geliştirmeye çalışsa da özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren oluşan ülkeler arası eşitsizlikler bugün hala devam etmektedir. 3 Deniz Girişimi’nin temel amacı bu eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar üretmektir. Özellikle enerji, ulaşım ve dijital altyapı projeleri geliştirmek suretiyle bölgesel bir iş birliği planlanmaktadır. Bu girişim ile hukukun üstünlüğü ilkelerine saygılı, şeffaf bir yönetim, piyasa ekonomisi koşullarında ortak pazar olarak işleyen ve çevre konularına duyarlı bir alan oluşturmak amaçlanmaktadır.

3 Deniz Girişimi’nin jeopolitik önemi, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi karşısında ABD’nin Haziran 2021 tarihinde yapılan G7 Zirvesi’nde dile getirdiği Yeşil Kuşak ve Yol Projesi kapsamında ortaya çıkmaktadır. Girişim, son 50 yılda Orta ve Doğu Avrupa’da ortaya çıkan en önemli siyasi ve ekonomik politika olarak değerlendirilmektedir. Buna göre üç deniz bölgesinde güvenli, istikrarlı ve ekonomik açıdan uygun stratejik müttefiklere sahip olmak ABD’nin güvenliği ve ekonomik çıkarları açısından önemlidir. Çünkü bölgede zaman içerisinde artan bir Çin etkisi söz konusudur. Çin uzun süredir Doğu Avrupa’da nüfuz kazanmak için büyük altyapı projelerini zorlamaktadır. Hatta Çin’in bu bölgeye yönelik olarak 2012 yılında geliştirdiği 16+1 Girişiminin 10 üyesi aynı zamanda 3 Deniz Girişimi’ne de üyedir. Bu açıdan bakıldığında bölgedeki projeler üzerinden jeopolitik rekabet giderek artmaktadır. Sonuç olarak 3 Deniz Girişimi, Çin’in Avrupa’daki artan etkisine karşı ABD tarafından tepkisel pratik bir “karşı çıkış” olarak değerlendirilebilir.

Güncel Gelişmeler (2023–2025)

Yunanistan’ın Katılımı:
2023 yılında Bükreş’te düzenlenen Üç Deniz Girişimi Zirvesi’nde Yunanistan, girişime tam üye olarak katılmıştır. Böylece 3SI, 12 ülkeden 13 üyeye genişlemiş ve Adriyatik, Baltık ve Karadeniz üçgenine Ege Denizi de eklenmiştir. Bu gelişme, girişimin sadece altyapısal değil, aynı zamanda jeopolitik kapsama alanını da genişletmiş, Güneydoğu Avrupa ile bağlantıları artırmıştır.

Ortak Üyelikler ve Statüler:
2023 yılında Ukrayna ve Moldova, “ortak katılımcı” (partner participant) statüsüyle girişime dahil edilmiştir. 28-29 Nisan 2025 tarihlerinde Varşova’da düzenlenen 10. Üç Deniz Girişimi Zirvesi sırasında Arnavutluk ve Karadağ da aynı statüyle katılmıştır. Bu gelişme, girişimin Batı Balkanlar üzerindeki etkisini artırmış, AB entegrasyon süreciyle paralel ilerleyen bölgesel bir sinerji yaratmıştır.

Türkiye ve İspanya’nın Stratejik Ortaklığı:
Aynı zirvede, Türkiye ve İspanya, Üç Deniz Girişimi’ne “stratejik ortak” olarak resmen katılmıştır. Türkiye, bu ortaklık çerçevesinde özellikle Karadeniz, Balkanlar ve Orta Avrupa coğrafyasında enerji ve ulaştırma koridorları açısından önemli bir rol üstlenmektedir. TANAP, Orta Koridor ve Marmaray gibi projeler, girişimin kuzey-güney bağlantılarına entegre edilerek hem ekonomik hem jeopolitik katkı sağlamaktadır.

Altyapı Projelerinde Artış:
2024 yılı itibarıyla girişim kapsamındaki öncelikli altyapı projelerinin sayısı 143’e ulaşmıştır. Bu projeler, Via Carpatia otoyolu, Baltık-Ege doğal gaz hattı, LNG terminalleri, fiber optik ağlar ve demiryolu hatları gibi stratejik bağlantıları içermektedir.

ABD ve AB’nin Desteği:
ABD, girişime olan desteğini 2023–2025 arasında artırmış; 3SI Yatırım Fonu’na doğrudan yatırım desteği sağlamıştır. Aynı şekilde Avrupa Birliği de 3SI projelerinin TEN-T (Trans-European Transport Network) ile uyumunu artırmaya başlamış ve bu yapının AB stratejik özerkliği açısından önemine dikkat çekmiştir.

Bu gelişmeler ışığında Üç Deniz Girişimi, artık sadece altyapı temelli bir bölgesel girişim değil; jeopolitik, ekonomik ve stratejik düzeyde Avrupa’nın doğusunun yeniden yapılanmasında belirleyici bir platform haline gelmiştir. Türkiye’nin de sürece dahil olması, girişimin Afro-Avrasya bağlamında daha geniş bir etkileşim alanına ulaşmasını mümkün kılmaktadır.

Yazar Hakkında

Doç. Dr. Hakan Arıdemir, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir. Uluslararası Hukuk, Bölgesel Deniz Jeopolitiği Meseleleri ve Uluslararası Deniz Hukuku alanında çalışmalarını sürdürmektedir. Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü’nün kurucu başkanı olan Doç. Dr. Arıdemir, ulusal ve uluslararası düzeyde birçok akademik projeye, çalıştaya ve yayın faaliyetlerine öncülük etmektedir. Türkiye’nin Afro-Avrasya vizyonu ve Türk dünyası stratejileri üzerine derinlemesine analizler üretmektedir.

Teknolojinin Kalbi Bu Kez Rio’da Attı

Dijital dönüşümün merkezinde, inovasyonun kalbinde ve girişimciliğin nabzında attığı bir şehir düşünün: Rio de Janeiro. 2025 yılında Web Summit Rio, tam da bu hayalin vücut bulduğu bir zirveye dönüştü. Katılımcı sayıları, kadın girişimci oranı, yatırımcı ilgisi ve uluslararası temsiliyetiyle yalnızca bir teknoloji etkinliği değil; aynı zamanda küresel girişimcilik haritasının yeni rotasını çizen bir buluşma noktası oldu.

Bu yılki zirvede 102 ülkeden 34.552 katılımcı yer aldı. Bunlar arasında 1.397 girişimci, 657 yatırımcı ve 846 medya temsilcisi bulunuyordu. Bu rakamlar yalnızca niceliksel bir büyümeyi değil, nitelikli bir etkileşim zemininin de oluştuğunu gösteriyor. Web Summit Rio 2025, yeni bağlantıların kurulmasına, yatırımcılarla girişimcilerin bir araya gelmesine ve teknoloji dünyasının gelecek vizyonunun şekillenmesine zemin hazırladı.

Etkinlikte en dikkat çekici verilerden biri de kadın girişimci oranındaki artış oldu. 647 kadın kuruculu girişim, toplam girişimlerin %46’sını temsil etti. Geçtiğimiz yıla kıyasla %34’lük bu artış, teknoloji ekosisteminde toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki çabaların karşılık bulmaya başladığının somut bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Zirvede sadece yeni girişimler değil, aynı zamanda yatırım dünyası da güçlü bir varlık gösterdi. ABD, Kanada, Arjantin, Meksika, Singapur ve Birleşik Krallık gibi ülkelerden gelen yatırımcılar, Brezilya’daki yerel aktörlerle birlikte toplamda 657 yatırımcı ile etkinlikte yer aldı. Bu yıl yatırımcı katılımı %32 oranında artış gösterdi. Andreeson Horowitz, Kleiner Perkins, Kaszek Ventures ve Upload Ventures gibi önemli yatırım fonları bu yıl Rio’da aktif rol oynadı.

Etkinliğin yazılım altyapısını sağlayan Web Summit’in tescilli “Summit Engine” sistemi, 105 stratejik buluşmaya ev sahipliği yaptı. Katılımcılar bu sistem aracılığıyla sektör, ilgi alanı ve hedeflerine uygun eşleşmelerle doğru kişilerle bir araya gelme imkânı buldu. Bu sistem, etkinliğin yalnızca bir konferans olmanın ötesine geçip, iş geliştirme ve ağ kurma merkezi haline gelmesini sağladı.

Web Summit Rio 2025’in açılış gecesi ise diplomatik ve ekonomik anlamda oldukça güçlü mesajlar verdi. Web Summit CEO’su Paddy Cosgrave, Brezilya Bilim, Teknoloji ve Yenilik Bakanı Luciana Santos, Rio Belediye Başkanı Eduardo Paes ve SENAC Başkanı Antonio Queiroz’un katıldığı törende, Web Summit’in Rio’daki varlığını 2030 yılına kadar uzatan yeni bir beş yıllık anlaşma duyuruldu. Bu anlaşma ile Rio de Janeiro yalnızca Latin Amerika’nın değil, dünyanın teknoloji merkezlerinden biri olma yolunda kararlılıkla ilerliyor.

27 Nisan 2025; Brezilya Bilim, Teknoloji ve Yenilik Bakanı Luciana Santos, sahnenin ortasında; soldan sağa Web Summit CEO’su ve Kurucusu Paddy Cosgrave, Rio de Janeiro Eyaleti Fecomercio Sistemi Başkanı (SENAC) Antonio Queiroz ve Rio de Janeiro Belediye Başkanı Eduardo da Costa Paes ile birlikte, Brezilya’nın Rio de Janeiro kentindeki Riocentro’da düzenlenen Web Summit Rio 2025’in açılış gecesinde. Fotoğraf: Ramsey Cardy/Web Summit via Sportsfile

Etkinlik boyunca sahnede yer alan 516 konuşmacı arasında ise teknoloji dünyasının öncülerinden isimler yer aldı: Nvidia İcra Direktörü Marcio Aguiar, Open AI LATAM Başkanı Nicolas Robinson Andrade, Microsoft Brezilya Başkanı Priscyla Laham, IBM Etki Yöneticisi Justina Nixon-Saintil ve TikTok Küresel İş Çözümleri Genel Müdürü Gabriela Comazzetto gibi birçok önemli lider, dijital dönüşümün bugününü ve yarınını tartıştı.

Web Summit Rio 2025, teknoloji dünyasının yalnızca nereye evrildiğini değil, aynı zamanda nasıl daha adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir yapı kurulabileceğini de tartışmaya açtı. Özellikle Web Summit’in topluluk ortaklıkları; marjinal grupların temsilini artıran, gençleri harekete geçiren ve eşitliği teşvik eden örnek uygulamalarla öne çıktı.

Sonuç olarak, Web Summit Rio 2025 yalnızca bir etkinlik değil; bir vizyondu. Girişimcilik ruhunun küreselleştiği, toplumsal cinsiyet eşitliğinin güç kazandığı, teknoloji liderlerinin gelecek için ortak akıl geliştirdiği bir platformdu. Gelecek yılın zirvesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Ancak bugünden söyleyebiliriz: Rio artık sadece karnavalın değil, teknolojinin ve girişimciliğin de başkenti.

Kaçak elektrik Türkiye’nin enerji güvenliğini tehdit ediyor

Türkiye’nin enerji arz güvenliği, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde giderek yaygınlaşan kaçak elektrik kullanımı nedeniyle ciddi tehdit altında. Dicle Elektrik, başta Şanlıurfa ve Mardin olmak üzere hizmet bölgesinde hızla artan yasa dışı elektrik tüketiminin, hem ulusal şebekede dengesizliklere yol açtığını hem de Türkiye’nin Avrupa elektrik ağı ENTSO-E ile entegrasyonunu tehlikeye attığını açıkladı.

Şirketin Genel Müdürü Yaşar Arvas, kontrolsüz şekilde yapılan sulama faaliyetlerinin enerji tüketimini rekor seviyelere çıkardığını belirterek, “Bu usulsüzlük sürdürülemez. Bu yalnızca bir enerji krizi değil, aynı zamanda doğrudan bir beka sorunudur.” dedi.

Kuraklıkla birlikte yer altı sularına olan bağımlılık artarken, çiftçiler bilinçsiz ve kontrolsüz sulama yöntemleriyle 850 metre derinliğe kadar inerek su çekiyor. Bu rekor derinlik, güçlü motopomplar aracılığıyla yüksek miktarda enerji tüketimi anlamına geliyor.

Arvas, yılın ilk dört ayında sadece bu kuyular nedeniyle 1,5 milyar kilovatsaatlik (kWh) fazladan enerji tüketildiğini ve bu durumun sürdürülebilir tarım ve ekosistemler için büyük tehdit oluşturduğunu ifade etti.

Beş İlçe Türkiye’nin Elektrik Tüketiminin %2’sini Harcıyor

Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde sadece 2025’in ilk üç gününde 349 kaçak trafo tespit edildi. Bu trafolarla 72 binden fazla kişiye yetecek büyüklükte bir kayıt dışı elektrik kullanımı gerçekleştirildiği belirlendi.

Dicle Elektrik’in insansız hava araçları ve yapay zeka destekli tarama sistemleri sayesinde Şanlıurfa ve Mardin’de toplam 10 binden fazla kaçak trafo tespit edildi. Kaçak tüketimin en yoğun olduğu ilçeler ise Viranşehir, Kızıltepe, Siverek, Ceylanpınar ve Derik oldu. Bu beş ilçe, Türkiye’nin üç aylık toplam elektrik tüketiminin yaklaşık %2’sini tek başına harcadı.

“Günde 86 TOGG Bedeli Milletin Cebinden Çalınıyor”

2025 yılı sonuna kadar, sadece 6 ildeki kaçak kullanımın 9,8 milyar kWh’e ulaşması bekleniyor. Güncel piyasa değerine göre bu miktarın maliyeti 45 milyar TL’yi aşarken, her gün kaçak kullanıma karşılık gelen zarar 86 adet TOGG otomobilin fiyatına denk geliyor.

Bu tablo, kaçak kullanımın ekonomik boyutunun ne denli büyük olduğunu ortaya koyuyor. Kaçak elektrik yalnızca bölgesel değil, ulusal bir ekonomik yük haline geliyor.

Ulusal Şebeke Tehlikede

Dicle Elektrik yetkilileri, kontrolsüz kaçak tüketimin Türkiye’nin Avrupa elektrik ağı olan ENTSO-E ile olan entegrasyonunu riske attığını belirtiyor. Bu durum yalnızca enerji kalitesini değil, aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa ile olan ticari ve stratejik enerji ilişkilerini de tehdit ediyor.

Yatırımlar Sonuç Verdi Ama Kaçak Şebekeler Gölge Düşürüyor

2013 yılında başlayan özelleştirme süreciyle birlikte Dicle Elektrik, altyapısını modernize etmek için bugüne dek 62 milyar TL yatırım yaptı. Bu yatırımlar sayesinde kayıp-kaçak oranı %76’dan %37’ye kadar indirildi. Kent merkezlerinde bu oran %14,5 seviyelerine kadar düştü.

Ancak tarımsal sulamada kullanılan kaçak trafolar ve illegal bağlantılar, şirketin çabalarına gölge düşürüyor. Özellikle yaz aylarında artan sulama ihtiyacıyla birlikte, bu tür usulsüz kullanımların tüm enerji planlamasını altüst ettiği ifade ediliyor.

Bilinçli Sulama, Yasal Kullanım, Ortak Sorumluluk

Genel Müdür Yaşar Arvas, çözümün yalnızca teknolojik yatırımlarda değil, aynı zamanda toplumun bilinçlendirilmesinde ve yasal kullanımın teşvik edilmesinde yattığını vurguladı. “Sürdürülebilir tarım için modern sulama yöntemlerine geçilmesi artık bir seçenek değil, zorunluluk. Aksi halde hem enerji sistemimiz çöker hem de geleceğimiz riske girer.” ifadelerini kullandı.