Petkim, devlet destekli bir markalaşma programı olan Turquality‘ye dahil oldu. Türkiye’de petrokimya sektörünün lider şirketi olan Petkim, Turquality Programı ile markasına güç katacak. Petkim Genel Müdürü Anar Mammadov, bu destekle uluslararası rekabet üstünlüklerini bir adım öteye taşıyarak Türkiye ve Azerbaycan ekonomileri için değer katmaya devam edeceklerini ifade etti.
SOCAR Türkiye’nin iştiraki Petkim, Ticaret Bakanlığı
tarafından ‘Türk ürünlerinin yurtdışında markalaşması ve Türk malı imajının
yerleştirilmesi’ amacıyla hayata geçirilen Turquality Programı’na
katıldı.Klasik ihracat desteklerinden farklı olarak firmaların markalaşma
hedeflerine katkıda bulunmayı amaçlayan Turquality Programı’na başvuru
sürecini, 5 ay gibi kısa bir sürede tamamen kendi kaynakları ile başarıyla
tamamlayan Petkim, bu anlamda da Türkiye’de bir ilke imza attı.
Petkim’in uluslararası rekabet gücü artacak
Türkiye’nin tek entegre petrokimya üreticisi Petkim’in,
Turquality desteği ile uluslararası arenada daha da güçleneceğinin altını çizen
Petkim Genel Müdürü Anar Mammadov, “Turquality programıyla Türkiye’nin
ekonomisine değer katarken yurt dışındaki imajımıza da yeni bir vizyon
getiriyoruz. Ürettiğimiz katma değerli ürünlerle hem global bir marka olarak
rekabette bir adım öne geçeceğiz hem de ihracatımızı artırarak Türkiye ve
Azerbaycan ekonomilerine daha fazla katkı sağlayacağız” dedi. Petkim’i
Avrupa’nın en önemli üretim üslerinden biri yapmayı hedeflediklerini söyleyen
Mammadov, şöyle devam etti: “Üretim gücümüzü artırarak Türkiye’nin cari
açığının azaltılması için çok çalışıyoruz. Yatırımlarımızı daha verimli kılmaya
ve dijital bir tesis olmaya odaklanıp stratejik yol haritamızı belirleyerek,
süratle uygulamaya geçeceğiz. Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında
13’üncü sıradayız. Her yıl ihracatımızı ve ihracat yaptığımız ülke sayısını
artırarak Türkiye’nin dünya ticaretindeki payının büyümesine önemli bir katkı
sağlıyoruz. Bu anlamda Turquality Programı’ndan alacağımız güç ve teşvikle,
global bir marka olarak yerli üretimin gücünü uluslararası arenaya da
taşıyacağız.”
Turquality yolculuğu başladı
Turquality programının gerekliliklerini yerine getirmek için
kendi bünyesinde disiplinlerarası bir yaklaşımla kapsamlı bir ekip çalışması
gerçekleştiren Petkim, dünyanın önde gelen danışmanlık şirketlerinin
incelemelerinden de tam not alarak, süreci bir adım ileriye taşıdı. Bundan
sonraki aşamada kapsamlı bir marka gelişim yol haritası hazırlayacak olan
sanayi devi, global bir marka olma yolunda kendi özgün stratejisini yaratarak,
mevzuat kapsamında yayınlanan teşviklerden de yararlanabilecek.
Kendisini dünyanın Jandarması zanneden ABD, son yıllarda OPEC ülkelerine demokrasi götürmek için canla başla çalışıyor.
1960 yılında OPEC’i kuran beş ülkeden birisi Suudi
Arabistan’a demokrasi götürmeye gerek duymuyor. Çünkü bu ülkeyi kendi eyaleti
olarak görüyor. Kurduğu örümcek ağıyla bu ülkede istediği zaman sessiz devrim,
gizli darbe ve değişiklikleri uygulayabiliyor. Hepimizin bildiği gibi Irak’ta
ise yaptığı askeri harekat ile kan, gözyaşı ve kaos denklemini demokrasi ile
harmanladı.
Diğer kurucu ülkeler olan İran, Kuveyt ve Venezuella’da ise
demokrasi yalanıyla kanlı ve kansız planlarını uygulamaktadır.
Kendi yararına olmayan tüm ticari faaliyetlerin karşısında
olan ABD, demokrasiyi ağzından düşürmez iken utanmadan ve sıkılmadan terör
örgütleri ile koalisyonuna devam ediyor.
Bu sebeple enerjinin dünya üzerinde yaşayan insanların adil
bir şekilde kullanmasını sağlamak için tek yapılması gereken gerçek bellidir.
ABD’nin kol kola girdiği terör örgütlerinin yok edilmesi için dünya ülkelerinin
seferberlik ilan etmesi gerekmektedir.
Terör örgütleri olmadan ABD dünya üzerinde yaptığı çirkin
olaylarda başarıyı yakalayamaz ve hatta kaos ortamı bile tahsis edemez.
Dünya üzerinde yaşayan herkesin enerjiyi adil bir şekilde
kullanabilmesi için ilk etapta terörden kurtulmamızın gerekli olduğu
gözlemleniyor.
Avrupa için enerji lojistiği için kilit ülke durumunda olan
ülkemizin dört tarafı enerji üreticileri ile çevrilidir.
Bu sebeple terör örgütlerinin hedefi konumundayız. Bizi
hedef gösteren de ABD’den başkası değildir.
2009-2011 yılları arasında Katar-Suriye-Türkiye üzerinden
Avrupa’ya doğru yön çizen doğalgaz boru hattı projeleri hayata geçirilmek üzere
iken, Suriye lideri Esad’ın buna karşı çıkması gerçeği hepimizin
hafızalarındaki yerini koruyor.
Dünyada oynanan Bizans oyunlarını iyi analiz edebilirsek,
terörün olduğu yerlerin enerji kaynaklarıyla dolu yerler olduğunu da
görebiliriz.
Dünya’ya zulüm edenler, kendileri haricindeki ülkelerin
huzur içerisinde yaşamasından enerji dolu bir gelecekleri olmasından
çekiniyorlar.
Enerjiniz bol ve kalıcı olması dileklerimle yeni sayımızda
görüşmek üzere…
Geleceğin akıllı şebekeleri ve şehirlerine yön verecek
konuların ele alınacağı ICSG İstanbul 2019, yurt içi ve yurt dışından
teknoloji, su, çevre ve enerji sektörünün liderlerini ağırlayacak.
İstanbul, 25-26 Nisan tarihlerinde ICSG İstanbul 2019’a (7.
Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı) ev
sahipliği yapıyor.
ICSG İstanbul 2019 (7. Uluslararası İstanbul Akıllı
Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Enerji Piyasası Denetleme Kurumu’nun
destekleriyle 25-26 Nisan 2019 tarihlerinde gerçekleşiyor. ICSG İstanbul 2019,
ELDER ve GAZBİR’in stratejik partnerliğinde Haliç Kongre Merkezi’nde
gerçekleşecek.
Geleceğin akıllı şebekeleri ve şehirlerine yön verecek
konuların ele alınacağı ICSG İstanbul 2019, yurt içi ve yurt dışından
teknoloji, su, çevre ve enerji sektörünün liderlerini ağırlayacak. 36 ülkeden
sektör temsilcilerinin yer alacağı ICSG İstanbul 2019, Avrasya’nın tek global
organizasyonu olma özelliğini taşıyor.
ENERJİ TASARRUFU MASAYA YATIRILACAK
Alman – Türk Ticaret ve Sanayi Odası’nın (AHK) Ülke Partneri
olduğu ICSG İstanbul 2019’da enerji tasarrufu, enerji verimliliği, enerji
depolama, enerjinin doğru ve verimli kullanılması, akıllı şebekelerde yeni
teknoloji sistemleri, akıllı şebekelerde dijital dönüşüm, iletim, dağıtım,
üretim, dijitalizasyon, yenilebilir enerji gibi konular masaya yatırılacak.
Kamu kurum ve kuruluşlarının üst düzey yetkililerinin, büyükelçilerin,
belediyelerin, yenilebilir enerji firmalarının, üniversitelerin, uzman
akademisyenlerin, OSB’lerin, kalkınma ajanslarının, teknoparkların, teknoloji
markalarının, elektrik dağıtım firmalarının, organize sanayi müdürlüklerinin ve
daha birçok önemli sektör temsilcisinin yer alacağı ICSG İstanbul 2019’a
yaklaşık 10 bin kişinin katılması bekleniyor.
Fuarda ayrıca akıllı şebekeler ve şehirler konusundaki
inovatif teknolojiler sergilenecek.
HHB Expo tarafından düzenlenen ICSG İstanbul 2019’u
destekleyen kurum ve kuruluşlar arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
ve Ticaret Bakanlığı’nın yanı sıra Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, EPDK, BOTAŞ, BOTAŞ International, EDAŞ, TEDAŞ, EPİAŞ,
TİKA, Ankara Kalkınma Ajansı, KOSGEB, TÜBİTAK, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu, İGDAŞ, İSBAK, İSKİ, İSO, İTO, DEİK, OSB Üst Kuruluşu, Borsa İstanbul,
OSTİM, OSTİM Enerjik, Ankara Üniversitesi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf
Üniversitesi, İTÜ, YTÜ, Teknokent, Hacettepe Üniversitesi Teknokent A.Ş, ODTÜ
Teknokent, Alman Türk Sanayi Odası (AHK), Yunan – Türk Ticaret Odası, AZPROMO,
CzechTrade ve Sollab da yer alıyor.
ICSG İstanbul 2019’u destekleyen dernek ve organizasyonlar
ise şöyle: ELDER, GAZBİR-GAZMER, AUSDER, EMSAD, Enerji Hukuku Araştırma
Enstitüsü, Enerji Federasyonu, Enerji Verimliliği Derneği, Mimar Mühendisler
Grubu (MMG), ETD, EYODER, GAZİD, GENSED, GÜNDER, İMMİB, MÜSİAD, OSBDER, T3GM,
TEHAD, TENYA, TET, TÜSİAV, AREC, CSID, DERLAB, ESMIG, G3 PLC Alliance, GSGF,
ISGAN, ISOF, IEEMA, OSGP, Prime Alliance, VAASA ETT.
ICSG İstanbul 2019, 5174 sayılı kanun gereğince Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) izni ile düzenleniyor.
350’ye yakın global firmanın standının yer alacağı ICSG
İstanbul 2019’da katılımcılar ürünlerini doğrudan tanıtma imkanı bulacak, son
teknoloji ürünleri ve sektördeki tüm yenilikleri aynı çatı altında görebilecek,
ticaret hacmini artırma şansı yakalayabilecek ve yeni ortaklık anlaşmaları
yapma fırsatı yakalayabilecek.
Başakşehir’de TOKİ tarafından yapılan okullarda oluşan
rutubet nedeniyle öğrenciler sağlıksız ortamda eğitim görüyor. Bazı okullarda
zeminden çıkan su ise bina temelinin yavaş yavaş çürümesine neden oluyor.
İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında okulların yenilenme
çalışmalarına hız verilirken, Başakşehir’de TOKİ tarafından yapılan eğitim
binaları tam anlamıyla kaderine terk edilmiş. Milli Eğitim yetkilileri tarafından
TOKİ’ye hatalar ve eksikler sözlü olarak bildiriliyor. Bildirimin ardından
okula gelen elemanlar sorunları çözecek kalıcı tadilatlar yapmak yerine tadilat
yapıyormuş gibi ufak dokunuşlarla sorun giderildi algısı oluşturuyorlarmış.
Öğrenciler’in sağlığı tehlikede, binalar ise yavaş yavaş
çürüyor
Eğitim ve öğretimin bilincinde olan okul yönetimleri kendi
imkanları el verdiğince bir takım tadilat işlemlerini yapmaya çalışıyorlar.
Okulların zemininden su alması ve düşük kot nedeniyle oluşan rutubetlerin yok edilmesi
için yapılacak tadilatlar yüksek maliyetli olduğundan okul idarecileri bu
sorunlar ile başa çıkamıyorlar. Ve dolayısıyla rutubet olan konferans
salonlarında eğitim faaliyeti yürüten çocuklar nefes problemleri ve kötü koku
ile karşı karşıya kalıyorlar. Bazı okullar ise bodrum katlarının su alması
nedeniyle yavaş yavaş çürüyor.
Öğretmenler sağlıksız koşullarda eğitim vermeye çalışırken,
öğrenci velileri ise çocuklarının sağlıksız bir ortamda eğitim görmeleri
karşısında tepki gösteriyorlar.
Taşeron firmaların devlete ve millete verdiği zarar telafi
edilemiyor
TOKİ tarafından yapılan okulların ihalesini kazanan özel
şirketlerin hatalı inşaat ve eksik malzeme kullanması nedeniyle sorunların
oluştuğunu söyleyen yetkililer, “Sorunları bazen sözlü bazen de yazılı olarak
TOKİ’ye iletiyoruz. Bazen şikayetlerimiz değerlendiriliyor. Lakin gelen ekipler
göstermelik ufak tefek tadilat yapıyorlar ve gidiyorlar. Sorun çözülmüyor.
Başakşehir’de bulunan TOKİ tarafından yapılan hemen hemen tüm okullarda
problemler var. Bazılarında rutubet var, bazı okulların bodrum katlarında su
sızıntısı var, bazı okullarımızın da çatısında akıntılar yaşanıyor” diyerek
konuştular.
Okullardaki sağlıksız koşullara öğretmenlerde veliler de
tepkili
Yaşanan sıkıntılara neden olan taşeron firmalara tepkili
olduklarını söyleyen veliler, yetkililerden bu sorunlara kalıcı çözümler
bulmasını istiyorlar.
İbb ile toki tarafından yapılan okullar arasında büyük fark
var
Başakşehir’de yaptığımız araştırmalar neticesinde TOKİ ile
İBB tarafından yapılan okullar arasında ciddi işçilik ve kalite farkının
olduğunu fark ettik. İlçede 10’a yakın İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 20
civarında da Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından okul yaptırılmış. TOKİ
tarafından yapılan okulların hemen hemen hepsinde kalite sorunu yaşanırken, İBB
tarafından yaptırılan eğitim binalarında neredeyse sorun yok. Sorun olsa bile
İBB tarafından taşeron firmaya sıkıntılar çözdürülürken, TOKİ tarafından aynı
özen gösterilmediği konuşuluyor. Mesela Başakşehir’de İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından yaptırılan İBB Şehit Polis Mustafa Erdoğan Ortaokulu’nda
sağlıklı, sağlam binası ve çevre düzenlemesi ile özel okullar düzeyinde
öğrencilere hizmet verirken, TOKİ Celalettin Ökten Kız Anadolu İmam Hatip
Lisesi konferans salonunda bulunan rutubete yıllardır bir çözüm bulunamıyor.
Devlet finansman
sağlıyor, ödenek veriyor ama taşeron firmaların hatalı inşaat çalışmaları ve
yöneticilerin işlerini layıkı ile yapmamalarından dolayı sorunlar çıkıyor.
TOKİ tarafından 2013
yılında yapımı tamamlanarak eğitime açılan Anadolu Öğretmen Lisesi’nde aradan
geçen bir yılın sonunda binada çatlaklar oluşmuş, tavandan su sızmaya başlamış.
Bunun üzerine yüklenici firma ve denetim firması hakkında 2014 yılında suç
duyurusunda bulunmuştu. Bolu’da yaşanan olaylarla benzerliği nedeniyle aynı
önlemlerin Başakşehir’de ki hasarlı okullar içinde alınmasının gerekli olduğu
gözlemleniyor.
Almanya’daki Nazi zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan,
İstanbul ve Ankara Üniversiteleri Hukuk Fakültelerinde 20 yıl öğretim üyeliği
yapan, bu süre zarfında aynı zamanda bir çok yasanın kodifikatörü olan, Ticaret
Yasası’nın oluşturulmasındaki katkıları ve özellikle Medeni Kanun ile Ticaret
Kanunu arasındaki ikiliğin giderilmesinde önemli katkılarda bulunan, Türk
hükümetlerine çeşitli konularda danışmanlık yapan ünlü Hukukçu Ernst E. Hirsch,
‘’Türk öğrencilerine öğrettiği yasa hukukunun sosyal yaşamı neredeyse hiç
etkilemediğini ve sosyal yaşamın hala eski doğu hukuku zihniyetinde
sürdüğünü” söyleyerek, Hukuk ve Toplum, Hukuk ve Sosyoloji ilişkisine
dikkat çekmiştir. Hukukun idealliği ile hukukun realitesi teorisi de işte tam
da buradan doğmuştur.
Hukuk, toplumsal sistemin veya toplumsal yapının diğer
öğelerinden ayrı, soyut bir unsur değildir.
Sosyolojiden soyutlanmış yasa boştur, yasadan soyutlanmış
sosyoloji ise kördür. Bu gerçeklik hukukun her türlü problemini hukukun
kendisinde aramak ve hukukun kendi içinde çözmek isteyen salt hukuk görüşünün
geçersiz olduğunu ortaya koymaktadır.
Çünkü hukuk, her toplumun ekonomik, siyasal ve kültürel
şartlarına, yaşam biçimine, dünya görüşüne, düşünsel yapısına, geleneklerine ve
göreneklerine göre farklılık gösterdiği gibi, aynı toplumda zaman içinde de
değişiklik gösterir. Yazılı olan ve olmayan kuralları bünyesinde barındıran
hukuk, yazının icadından önce doğal olarak yazılı kurallar bütünü anlamına
gelmediği gibi, yazının icadından sonra da sadece yazılı kurallar bütününü
ifade etmez. Toplumsal sistem içinde yazılı kuralların ve yazılı olmayan
kuralların yeri ve önemi, zamana ve yere göre değişir. Bir toplumun hukuk
düzeni, çoğu zaman zannedildiği üzere, sadece yasama organı tarafından veya
bilinçli insan müdahalesiyle oluşturulan kurallardan oluşmaz. Söz konusu
düzenin unsurları arasında yazılı kurallardan başka, yargı organlarının
kararları, yazılı olmayan genel hukuk ilkeleriyle örf ve adet kuralları da
bulunur.
Çoğu zaman çoğu ülkede görülen hukuk disiplinlerinde deformasyonun
nedeni, hukuk sosyolojisinin az gelişmişliğinden kaynaklandığını düşünmekteyim.
Çünkü, Hukuk insanın bireysel ve toplumsal gerçeklikleri ile direkt ilgili iken
ve hukuk sosyolojisi gerçek ile çok sıkı ve yakinen sürtüşmesi gereken bir
disiplin iken, hukuku yaşadığı toplumun çelişkilerinden uzak ve bağımsız gören
bir bakış açısı eksik ve yanlış olacaktır. Hukuk bu bakış açısı ile işlerse bir
yerden sonra işlevsiz ya da olması gerekenden daha az işlevli bir hale
gelecektir.
Hukuk ile sosyolojinin anlattığımız vazgeçilmez ve görmezden
gelinemez ilişkisi kadar hukuk ve siyasetin de birbiri ile vazgeçilmez ve göz
ardı edilemez ilişkileri ve etkileşimleri vardır.
Siyaset ile hukuk arasında, yalnızca hukukun siyaset için
taşıdığı anlam değil, fakat aynı zamanda siyasetin de hukuk içindeki anlam ve
önemi bakımından karşılıklı bir ilişki ve etkileşim mevcuttur.
Hukuk Devletini oluşturan düzenlemeler ve disiplinin
siyaseti oluşturan yasama ve yürütme organlarının aldığı ve uyguladığı kararlar
ile gerçekleştiği kabulü karşısında başka bir türlü bir düşünce elbette
gerçeklikten uzak kalacaktır.
Ülkemiz veya dünyada sadece uzak geçmişte değil yakın
geçmişinde de yaşananlar dahi bireysel ve toplumsal gerçeklik ve siyasetten
soyutlanmışlığın hukukun gelişimini ne kadar olumsuz etkilediğini
göstermiştir.
Siyasetin karşısında hukukun, insan hakları ve hukuk devleti
için bir güvence olduğu artık yadsınamaz bir gerçektir.
Ancak bu yadsınamaz gerçeklik Siyaset ve Hukukun birbiri ile
düzensiz ve çarpık ilişkisinin tek sonucunun sadece tek yönlü Hukuk Devleti ve
İnsan Hakları sınırlamasından bağımsız siyasal yapıların Nazi Almanyası veya
SSCB tecrübesi gibi diktatöryel sonuçlar doğurması olduğu değildir.
Hukuk aynı zamanda Siyasal Gücün elinde toplum üzerinde bir
baskı ve dizayn aracı, toplumsal mühendislik aracı olarak ta kullanılmıştır.
Hukuk ve siyaset arasında düzensiz ve olumsuz etkileşim ve ilişkinin
anlattığımız şekilde bu iki yönlü tehlikesi mevcuttur.
Hukuksal düzenlemeler ile bir toplumsal mühendislik çalışması
ile toplum düzeninde adil bir hukuk sisteminin yerleşmesi de mümkün olmayacak,
hukuk toplumun sosyolojisi ile çatışacak ve hukuk bizatihi toplumsal
düzensizliğin kaynağı ve sebebi olacaktır. Dünyanın ve ülkemizin yakın geçmişi
bu duruma en güzel ve taze örnek olarak halen hafızalardadır.
Hal böyle iken, İnsanın bireysel ve toplumsal hayatı ile
birebir ilgili olan Sosyoloji, Hukuk ve Siyasetin birbirlerinden bağımsız,
etkileşimsiz olduğunu söylemek, eşyanın tabiatına aykırı, saflık ve aymazlıktan
başka bir şey değildir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve EPDK desteğiyle
düzenlenen Türkiye’nin alanında lider enerji fuarı “ICCI” 2019 – Uluslararası
Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı, 28 – 30 Mayıs 2019 tarihleri arasında 25.
kez İstanbul’da uluslararası enerji şirketlerini bir araya getirecek.
Sektöre dair ilklerin gerçekleştirildiği Uluslararası Enerji
ve Çevre Fuarı ve Konferansı; ICCI içeriğinde yer alan birçok etkinlik ile
enerji sektörü profesyonellerine ve enerji sektörünün gelecek nesillerine 25.
kez ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 24 yıldır düzenlediği Fuar, Konferans ve
İkili İş Görüşmeleri ile enerji sektörünün en önemli buluşma noktalarından biri
olan ICCI, 2018 fuarı kapsamında bünyesine kattığı ve başarıyla gerçekleşen
Diplomatik Alan, Generation X Programı ve Start Up etkinlikleri 2019 yılında da
28 – 30 Mayıs tarihleri arasında fuar kapsamında yer alıyor olacak.
Türkiye’nin enerji işbirliklerinin güçlendirilmesi amacıyla
geçtiğimiz fuar kapsamında ilk kez hayata geçirilen ve Türkiye’deki yabancı
konsoloslukların katılımı ile gerçekleştirilen “Diplomatik Alan” ile
uluslararası işbirlikleri geliştirilerek yatırım hedefleri güçlendirilmeye
devam edecek. ICCI 2019’ da yerli ve yabancı enerji şirketlerinin yanı sıra
konsolosluklar düzeyinde ülkeler arası yeni görüşmelere de ev sahipliği
yapacaklarını belirten Sektörel Fuarcılık Genel Müdürü Feraye Gürel “ICCI,
çeyrek asrı geride bırakacağı 2019 yılında da Türkiye’nin uluslararası yeni
yatırım ve işbirliklerinin gerçekleştirileceği önemli bir etkinlik olacak”
dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez bor madeninden
üretilen doğal mineralli temizlik ürünü BORON’un tanıtım toplantısında, ürünün,
Ar-Ge çalışmaları ve müşteri geri bildirimleri sonucunda son halini aldığını
söyledi.
Bor madeninden birçok ürün üretildiğini ama BORON’un günlük
hayata dokunan bir ürün olduğunu dile getiren Dönmez, temizlik sektöründeki
birçok ürünün, farklı zararlı kimyasallar barındırması sebebiyle birçok
hastalığın temel sebepleri arasında yer aldığını ifade etti.
Dönmez, artık tüm dünyada kaynağını doğadan alan çevre ve
insan dostu, organik ürünlere yönelişin söz konusunu olduğunu ve BORON’un da
diğer temizlik ürünlerinden bu noktada ayrıldığını anlattı.
Doğal olmayan ürünlerin insan vücudunda yarattığı tahribatın
sıklıkla görüldüğüne dikkati çeken Dönmez, “Toplumun bütün fertleri bu
durumdan doğrudan veya dolaylı olarak etkileniyor. BORON’un içeriğinde insan ve
çevre sağlığını tehdit eden petrol türevi kimyasallar ve fosfat bileşimi yer
almamaktadır. İçeriğinin yüzde 50’den fazlası doğal mineral ve borakstan
oluşuyor. Böylelikle, kullanımdan sonra açığa çıkan su ile çevremizi de
korumaya alıyoruz.” diye konuştu.
Dönmez, bordan temizlik ürünü çalışmalarının 2012’ye kadar
gittiğini anımsatarak, o dönemde piyasaya sürülen Eti Matik ürününün de
herkesin takdirini kazandığını kaydetti.
Bu dönemden sonra ürünü ve teknolojiyi yenileyerek BORON
markasıyla tüketicilerin karşısına çıktıklarını dile getiren Dönmez,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
“BORON’unlansmanıyla artık çok daha güçlü bir pazarlama
ve satış faaliyetine de girmiş oluyoruz. Burada bir hedef belirledik ve pazar
payımızı artırarak devam edeceğiz. BORON, yerli ve milli bir ürün. Ar-Ge
faaliyetlerinden pazarlama ve satış ağına kadar her şey yerli ve milli
imkanlarla, kendi insan kaynağımızla yapıldı. Halkımızın BORON’a teveccühünün
bu anlamda oldukça yoğun olacağını düşünüyorum. Temizlik ürünleri pazarı
oldukça rekabete açık bir alan. BORON bu pazarda diğer markalardan yüzde 100
doğal mineralli ve yerli ürün özellikleriyle ayrılacak. Çevre ve insan dostu,
doğal mineralli temizlik ürünü BORON’un 4 kilogramlık paketi yıl boyunca aynı
fiyattan satılacak. BORON’un pazar payının artmasıyla ithal ettiğimiz temizlik
ürünleri azalacak ve bunun için dışarıya ayırdığımız kaynak da ülkemizde
kalacak.”
110 ülkeye bor ihracı
Dönmez, Türkiye’nin borda ham madde ve ürün olarak öncü ülke
konumunda yer aldığını ve dünya bor rezervlerinin yüzde 73’ünden fazlasının
Türkiye’de bulunduğunu söyledi.
Türkiye’nin dünya bor pazarındaki payının yüzde 59 olduğunu
dile getiren Dönmez, “2018’de bor ihracatında 1 milyar dolar ile rekor
kırdık. İnşallah önümüzdeki yıllarda bu rakamı artırarak devam edeceğiz. 110
ülkeye bor ihracı gerçekleştiriyoruz. Bu ülkelerin arasında en büyük rakibimiz
Amerika ile en büyük müşterileri olan Çin ve Hindistan da yer alıyor.”
dedi.
Dönmez, Türkiye’nin borda dünyanın en güvenilir tedarikçisi
konumunda bulunduğuna dikkati çekerek, aynı zamanda borun büyümeye ve gelişmeye
açık bir alan olduğunu anlattı.
Yeni bor stratejisinin geçen yıl açıklandığını hatırlatan
Dönmez, bu strateji kapsamında bordan “uç ürün” elde edilerek ihracat
gerçekleştirileceğini ve yatırımcı dostu bu modelin, istihdamı da artıracağını
vurguladı.
Dönmez, nihai ürüne bağlı olarak bire beş yüz ve bire iki
bin değer katacak uç ürün üretileceğini ifade ederek, “Burada en önemli
çıktı ise yüksek teknolojinin Türkiye’de üretilmesi ve kullanılması. Bor
madeninde geleneksel ürünlerden ileri teknoloji kullanılan ürünlerin üretimine
geçerek, pazar payımızı artıracağız.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Dönmez, BORON’u ilk satın alanlardan oldu
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, eşi Zeynep
Dönmez ile yaptığı market alışverişinde deterjan olarak BORON temizlik ürününü
aldı. Zeynep Dönmez, ürün piyasaya sürülmeden önce evde denediğini ve fiyat
olarak diğer deterjanlardan daha ucuz olan BORON’dan çok memnun kaldığını dile
getirdi.
Bakan Dönmez de BORON’un 4 kilogramının yıl boyunca 24,90
liradan satışta olacağını ve böylece Enflasyonla Topyekün Mücadeleye de destek
verileceğini dile getirdi. BORON’u, yerli ve milli olduğu için tercih
ettiklerini vurgulayan Dönmez, bu akşam misafirliğe giderken de hediye olarak bir
paket götüreceklerini söyledi.
Dönmez, tanıtım toplantısı yapılan ve Türkiye’nin ilk ve tek
doğal mineralli temizlik ürünü BORON’un piyasada önemli bir rekabet içinde
olacağını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aslında buradan bir çağrı yapmakta fayda var ki bor
mamulünü diğer temizlik ürünü üreticilerinin de kullanması gerekiyor, bunu
tavsiye ediyoruz. Aslında Eti Maden bir öncülük yapmış oldu. Borun, demir çelik
ürünlerinden cama kadar birçok alanda kullanım alanı var. Temizlik ürünü olarak
da geçmişte bazı kullanan markalar olmuştu ama kimyasal ürünler çıktıkça o
tarafa doğru bir eğilim oldu. Şimdi doğal ürünlere geçiş açısından Eti Maden
ile bir çıkış yapmış olduk. Diğer temizlik firmaları da böylece bor
kullanabilirler. Eti Maden normalde bu ham maddeyi üretiyor ve dolayısıyla
borun diğer markalar tarafından kullanılmasında da bir problem yok. Diğer
firmalar da geliştirebilirler, farklı ürünler de ortaya çıkabilir. Burada
çamaşır yıkandıktan sonra bir atık söz konusu ve kanal sistemiyle bunlar
atılıyor. Onların arıtılması da ciddi bir maliyet. BORON’un atığı çevre
açısından da olumlu. BORON’u çevre açısından da değerlendirdiğimizde, 10 numara
bir ürün.”
Şu anda BORON ile ilgili iç pazara dönük çalışıldığını
söyleyen Dönmez, Eti Maden’in 100’ün üzerinde ülkeye bor ihracatı
gerçekleştirdiğini ve bu ülkelerde de distribütörleri olduğunu aktardı.
Dönmez, distribütörlere BORON’dan da bahsedildiğini ve
onların da heyecanla karşıladıklarını dile getirerek, “Öncelikle iç
pazarda belli bir müşteri memnuniyetini sağladıktan sonra, dışarıya da bu ürünü
ihraç etmek suretiyle pazarlanabilir veya oralarda üretimi düşünülebilir.
Bunları da hep birlikte önümüzdeki günlerde göreceğiz.” diye konuştu.
Poşet kampanyasına destek
Market alışverişi sonrasında bez torba kullanan Dönmez,
alışverişlerde poşet kullanımının azaltılması yönünde alınan kararın çok olumlu
olduğunu anlattı.
Dönmez, petrol türevi ürünlerin yüzyıllar geçse bile geri
dönüşünün mümkün olmadığına dikkati çekerek, “Bu yüzden geri dönüşümlü
ambalaj malzemelerini kullanmak vatandaş olarak, insan olarak herkesin
sorumluluğu. Dolayısıyla bu kampanyayı da destekliyoruz. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız önemli bir adım atmış oldu.” ifadesini kullandı.
Dönmez, alışveriş sonrasında çalışanlarla sohbet edip
fotoğraf çektirdikten sonra marketten ayrıldı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Fatih sondaj
gemimiz ile ilk sondajımıza başladık. İnşallah önümüzdeki 2-3 ay içerisinde ilk
neticeyi almayı ümit ediyoruz. Biz ümitliyiz, ilk sondajda doğal gaz ya da
petrolü bulmak için dua bekliyoruz, özellikle enerjide dışa bağımlılığı
azaltmak için.” dedi.
Gazetemize açıklamalarda bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Fatih Dönmez, yerli ve yenilenebilir kaynakların ülke ekonomisi
açısından son derece önemli olduğunu söyledi.
Bakanlık olarak 2018’de hedefledikleri projeleri
gerçekleştirdiklerine, özel sektörün de hedeflerini büyük oranda tutturduğuna
dikkati çeken Dönmez, “2019, 2018’den devreden projelerin bitirilmesi açısından
önem arz ediyor. İnşallah devam eden projeleri önümüzdeki yıl tamamlamış
olacağız” dedi.
Bakan Dönmez, bu yıl hayata geçirilen projelere de
değinerek, bunlardan birinin Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) olduğunu
dile getirdi.
Doğal gazı ağırlıklı olarak komşu ülkelerden aldıklarını
vurgulayan Dönmez, TANAP ile Azerbaycan’dan 16 milyar metreküp taşıma
kapasitesine sahip yeni hat çektiklerini, bunu Haziran ayında işletmeye
aldıklarını kaydetti.
“İlk sondajda doğalgaz bulunması halinde dışa
bağımlılıktan kurtulacağız”
O hattın bir kısmının Türkiye’den Avrupa’ya doğru gideceğini
anlatan Dönmez, şunları kaydetti:
“Söz verdik, yaptık. Yine STAR Rafinerisi Türkiye’deki
4.-5. rafinerimiz olarak hizmete girdi. Aşağı yukarı 6 milyar dolarlık bir
projeyi hayata geçirmiş olduk. Diğer önemli projemiz de Türk Akımı. İnşallah
önümüzdeki yılın sonlarına doğru onu da işletmeye açacağız. Deniz kısmındaki
işlemleri tamamlanmış durumda. Orada da ilerleme söz konusu. Ama asıl
beklentimiz tabii, bunları yurt dışından değil, kendi kaynaklarımızdan,
topraklarımızdan, denizlerimizden çıkartmak. Onun için de Fatih sondaj gemimiz
ile ilk sondajımıza başladık. İnşallah önümüzdeki 2-3 ay içerisinde ilk
neticeyi almayı ümit ediyoruz. Biz ümitliyiz, ilk sondajda doğal gaz ya da
petrolü bulmak için dua bekliyoruz, özellikle enerjide dışa bağımlılığı
azaltmak için.”
Bakan Dönmez, ikinci sondaj gemisinin de Şubat ortalarında
geleceğini aktararak, “Daha önce zaten iki sismik araştırma gemimiz vardı.
Bunlar da faaliyetlerine devam ediyor. İki sondaj, iki araştırma gemisiyle
inşallah gece gündüz demeden ‘Varsa bulacağız’ sloganıyla hareket
ediyoruz.” diye konuştu.
Madencilik alanında havadan jeofizik görüntüleme alanında
büyük mesafe kaydettiklerini anlatan Dönmez, ülkenin yüzde 80’inin adeta
havadan röntgenini çektiklerini söyledi.
Dönmez, bunu gelecek yıl tamamlayacaklarını belirterek,
“Madencilikte hakikaten önemli bir atılım yılı geçirdik. Sadece MTA olarak
1 milyon 500 bin metre sondaj yaptık. Geçtiğimiz yıl bu rakam 1 milyondu,
tarihi rekor var. İnşallah önümüzdeki yıl da iş programına uygun olarak bu
sondajlara devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Schneider Electric Türkiye ve Orta Asya Bölge Başkanı Bora
Tuncer, şirketin Pozitif Enerji Ödülü’nü takdim ettiği Uluslararası Enerji
Ajansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol ile enerji dünyasındaki gelişmeleri ve
yeni fırsatları konuştu.
Enerji yönetimi ve otomasyonda dünya çapında uzman olan
Schneider Electric, sürdürülebilirlik odaklı gelişim hedefiyle 100’ü aşkın
ülkede faaliyet gösteriyor. Bu global perspektifin Türkiye’ye yansıması olarak,
Schneider Electric Türkiye, son 4 yıldır enerji dünyasında değişim yaratan,
pozitif enerji sağlayan liderlere Pozitif Enerji Ödülü’nü takdim ediyor.
Şirketin Innovation Summit Istanbul etkinliğinde duyurduğu üzere 2018 yılında
bu ödül, sürdürülebilirlik odaklı çalışmaları, enerji dünyasında üstlendiği
güçlü rol ve global enerji platformunda yarattığı değişim rüzgarı dolayısıyla
Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol’a sunuldu.
Schneider Electric ve Uluslararası Enerji Ajansı’nın pek çok
farklı platformdaki omuz omuza çalışmaları ve bu ödül kapsamında bir araya
gelen Dr. Fatih Birol ve Schneider Electric Türkiye ve Orta Asya Bölge Başkanı
Bora Tuncer, enerji gündemini masaya yatırdı.
Tuncer yaptığı konuşmada; “Enerji ihtiyacı hızla artıyor.
Önümüzdeki 25 yıl içinde enerji tüketiminin %40 artacağı tahmin ediliyor.
Enerji olmadan ise gelişimi sürdürmek mümkün değil. Dolayısıyla temiz,
yenilikçi ve sürdürülebilir enerji kaynaklarını ve iş modellerini uygulamaya
sokmak hayati bir zorunluluk. Schneider Electric olarak bu alanda çözümlerimiz
ve teknolojilerimiz kadar güçlü sürdürülebilirlik hedeflerimizle de öncü
çalışmalara imza atıyoruz. Bu kapsamda, COP24 öncesinde taahhütlerimizi
güncelledik ve 2030 yılında sadece kendimiz karbon nötr bir şirket olmayacağız,
aynı zamanda tedarikçilerimizin de aynı platforma taşındığı bir ortam
kuracağız, enerjimizin %100’ünü yenilenebilir enerjiden sağlayan bir noktaya
geleceğiz” dedi.
Dr. Birol ise “Türkiye enerji verimliliği konusunda en ciddi
adımları atması gereken ülkelerin başında geliyor. Türkiye’nin rakamlarına
baktığımız zaman, arabalardan binalardaki ısı yalıtımlarına ve elektrikli
lambalara dek her alanda kat edilmesi gereken çok fazla yol olduğunu görüyoruz.
Türkiye’nin enerji müsrifi olma lüksü yok. Bu konuda büyük bir gayretle çalışan
Schneider Electric tarafından Pozitif Enerji Ödülü’ne layık görülmek ise
oldukça mutluluk verici. Dünyadaki şirketler arasında enerji verimliliği ve
sürdürülebilir enerjiye en fazla emek veren ve memnuniyetle beraber çalıştığım
birçok uluslararası şirketten biri olan Schneider Electric’e bu ödül için
şahsım ve kurumum adına teşekkür ederim” dedi.
Genç Malatyalı İş Adamları Derneği (MİAD) geleceğe yatırım yapıyor
Genç Malatyalı İş Adamları Derneği’nin organize ettiği II. İş Geliştirme ve Tanışma Toplantısı’na katılan İstanbul
Ticaret Odası Başkanı Şekip Avdagiç gençlere tavsiyelerde bulundu.
Programın açılış konuşmasını yapan Genç MİAD Yürütme Kurulu Başkanı Murat
Gönültaş katılımcılardan alkışlarla destek aldı.
Programın ilk etabında kuruluşlarından İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı
Şekib Avdagiç tecrübelerini paylaşırken, ikinci kısmında toplantılar ve ikili
görüşmeler gerçekleştirildi.
Genç Malatyalı İş Adamları Derneği (MİAD) üyelerinin katıldığı toplantıda tanışma
sonrasında ticari iş birlikleri oluşturmak için ikili görüşmeler gerçekleştirildi.
İkincisi düzenlenen iş Geliştirme ve Tanışma Toplantısı’na katılan marka
firmalarının satınalma temsilcileri Genç Miad üyeleriyle kurulan çalışma masasında
B2B görüşmeleri gerçekleştirdiler.
Gençlere hitaben konuşma yapan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç,
gençler ne yaparsanız aşk ile yapın diyerek aşk olmadan sevgi olmadan başarının
yakalanmasının çok zor olduğunu söyledi.
Avdagiç, “Hayatınızı aşan hedefleriniz ve hayallerinizin olması gereklidir.
Tarihinize dost olun, işinizi aşk ile yapın, sürekli sorunlarla kendinizi
meşgul etmeyin ve en önemlisi kendinize güvenin” diyerek gençlere tavsiyelerde
bulundu.
ŞEKİB AVDAGİÇ’TEN GENÇLERE 5 ÖNEMLİ TAVSİYE:
• Hayatınızı aşan hedefleriniz ve hayâlleriniz olsun,
• Tarihinize dost olun,
• İşinizi aşkla yapın,
• Sürekli sorunlarla uğraşmayın,
• Kendinize güvenin.
Genç MİAD Yürütme Kurulu
Başkanı Murat Gönültaş: Ticaret odamız bizden desteklerini hiçbir zaman
esirgemedi. Ülkemize katma değerler eklenmesi için üzerimize düşen görevi
yapacağız. Malatyalı iş adamlarının yurt dışında nasıl iş yapabilecekleri
hakkında da konuşuyoruz.
MURAT GÖNÜLTAŞ:
TİCARET GENÇLERLE DİNAMİZM KAZANACAK
Geçen sene bir arada olabilmek, “Ne yapabiliriz?” diye görüş alışverişinde
bulunmak için daha küçük bir toplulukla başlamıştık. Sizden gelen taleplerin
sonucunda bu toplantıların ikincisini düzenledik. İnşallah ileride daha da
geliştireceğiz. Biliyoruz ki, ticaret gençlerle birlikte daha çok dinamizm
kazanacak. Böylece ülkemize katma değerler eklenerek devam edecek. Bu noktada
üzerimize düşen görevi yapacağız. Ticaret odamız bizden desteklerini hiçbir
zaman esirgemedi. Genç MİAD olarak elçiliklerle ve ticari ataşeleriyle
görüşerek, Malatyalı iş adamlarının yurt dışında nasıl iş yapabilecekleri
hakkında da konuşuyoruz. Son zamanlarda Türkiye’nin daha fazla globalleşmesi
gerektiğini gördük. Yurt dışı ziyaretlerimiz olacak. “Yurt dışında Genç
MİAD’lı, Malatyalı iş adamlarının birlikte iş yapabilmesi için de ortak ofisler
nasıl oluşturulmalı?” üzerinde bir çalışmamız olacak.
‘KATAR İLE TİCARET
YAPABİLMEK İÇİN SÖZ ALDIK’
Kanada Ticari Ataşesi ve Konsolosluğu ile Katar Büyükelçimiz ve Ticari
Ataşesi ile görüşmemiz oldu. Katar davetimizi aldık. (Salim Mübarek El-Şafi) 2
aylık gibi bir yoğunluğunun olduğunu söyledi ve bu süreçte Katar ile ticaret
yapabilmek için söz aldık. Ülkemiz için çalışacağız ve “Ülkemize nasıl katma
değer sağlayabiliriz?”, bunun derdine düşeceğiz. İnşallah bu konuda da başarılı
olacağız. Malatyalılar olarak şunu biliyoruz ki, Sayın Yunus Akdaş’ın bize
öğrettiği gibi kendi şehrimizden başlayarak, ülkemizi daha güzel hale
getirelim. Bu noktada üzerimize düşeni dinamik ve genç bir şekilde sizin
tecrübelerinizden faydalanarak yerine getireceğiz. Bu arada başkanımdan bir söz
istiyorum. Ticaret Odamız, “İstanbul Genç Girişimciler Kurulu” için bizden
liste istedi. Sizin de desteklerinizle Malatyalı genç iş adamlarının sayısının
artmasını talep ediyoruz.
GENÇ MİAD KATILIMCILARININ
ALFABETİK LİSTESİ:
Baki Budakoğlu – Denge Değerleme Yönetim Kurulu Başkanı
Enes Kaya – Genç MİAD Yürütme Kurulu Üyesi
Erhan Erkuş – Genç MİAD Yürütme Kurulu Üyesi
Ferhat Ayhan – Genç MİAD Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı
Fırat Karadoğan – Avukat
Gülçin Yıldırım – Anaokulu İşletmecisi
Hasan Karaca – Genç MİAD Başkan Yardımcısı
Murat Güler – Hizmet Alanları/İnşaat Birimi ve Sosyal Tesis
Mustafa Tari – Petrol Kimya Ürünleri İthalatı
Nurdan Işık Heybeli – Marka Koordinatörü
Tuğba Fırat – Matematik Mühendisi
Genç
MİAD Yürütme Kurulu Üyesi Erhan Erkuş: 3 senedir İstanbul’da robot ve teknoloji
festivali düzenliyoruz. Gençleri yönlendiren ödüllü yarışmamız… Bu etkinliğe
NASA’dan mühendisler katılıyor ve konuşmalar yapılıyor. Üniversitelerle iş
birlikleri gerçekleştiriyoruz.
ERHAN ERKUŞ: ROBOT VE
TEKNOLOJİ FESTİVALİMİZE NASA MÜHENDİSLERİ KATILIYOR
İstanbul Ticaret Üniversitesi ile protokol imzaladık. MİAD üyelerine plaka
kodumuz olan yüzde 44 indirim istedik. Bunu da sağ olsun rektörümüz kabul etti.
MİAD üyeleri lisansüstü eğitimlerinde yüzde 44 indirim alıyor. Yine İstanbul
Ticaret Üniversitesi ile sertifika programı gerçekleştirdik. 3 senedir
İstanbul’da robot ve teknoloji festivali düzenliyoruz. Gençleri robotik
teknolojilere yönlendiren ödüllü yarışmamız… Bu etkinliğe NASA’dan
mühendisler katılıyor ve konuşmalar yapılıyor. İşverenlerimizin SGK
teşviklerinden sağlıklı yararlanması için eğitim gerçekleştirdik. Büyükelçilik
ziyaretlerimiz oldu.
Perşembe Buluşmaları” kapsamında Sefa Merve kurucusu Mehmet Metin Okur
bizleri girişimcilik hakkında bilgilendirdi. Yine “Perşembe Buluşmaları”
kapsamında imar barışıyla ilgili bilgilendirme toplantıları yaptık. “Genç MİAD
Fikir Platformu”nun “Zirvedekiler Buluşması”nda Prof. Dr. Ramazan Özdemir’i
ağırladık. Yine Karaca Home’un Yönetim Kurulu Başkanı Arif Karaca’yı misafir
ettik. Sayın Bakanımız Bülent Tüfenkçi’yi ziyaret ederek, projelerimiz hakkında
istişarelerde bulunarak, desteklerini almıştık. Kızılay Merkezi’ne ziyaret
gerçekleştirdik. Milletvekillerinden Mehmet Fendoğlu ve Serap Yaşar’ı ziyaret
ettik. Bahçeşehir Üniversitesi ile protokol imzalayacağız. Seminerlere Genç
MİAD üyelerinin ücretsiz katılma hakkı var. Bahçeşehir’in Roma ve Berlin
programlarına Genç MİAD üyelerinin katılımlarını sağlayacağız.
MİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Akdaş: Biz başkaları gibi “Malatyalı
olsun, çamurdan olsun” demiyoruz. Hiçbir yerde çıkar sağlamak için
bulunmuyoruz. Sadece ülkemi, milletimi, insanlığı yükseltmek, yüceltmek,
barıştırmak ve diyalog içerisinde olmak için oradayız.
“YUNUS AKDAŞ: HİÇBİR
YERDE ÇIKAR SAĞLAMAK İÇİN BULUNMAYIZ!”
Bir babanın en onurlu ve en gururlu olduğu zaman, evladını en iyi yerlerde
gördüğü zamanlardır. Siz gençlerin güzel işler yaptığınızı, onurlu bir şekilde
yürüdüğünüzü ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için heyecanlı
olduğunuzu görünce çok gururlandım. Genç MİAD Yürütme Kurulu Başkanıma ve
üyelerine, hepinize ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. İstanbul Ticaret Odası
Başkanımız aramızda. Genç kardeşlerim çok ciddi çalışmalar içerisinde.
Sıkıntınız olduğu zaman gidip kapılarını çalabileceğiniz, yardım
isteyebileceğiniz kardeşlerim… Biz başkaları gibi “Malatyalı olsun, çamurdan
olsun” demiyoruz. Hiçbir yerde çıkar sağlamak için bulunmuyoruz. Sadece ülkemi,
milletimi, insanlığı yükseltmek, yüceltmek, barıştırmak ve diyalog içerisinde
bulunmak için orada bulunuyoruz. Siyaseti televizyondan olduğu gibi izleyin;
ancak onlar gibi düşünmeyin. Mezhepçilik yüzünden Suriye örneğini aklınıza
getirmeyin. Birinin inancını ölçmek sizin hakkınız olmamalı.
‘BİRLİK VE BERABERLİK
OLDUĞU MÜDDETÇE KALKINIRIZ’
Biz birlik ve beraberlik olduğu müddetçe kalkınırız. Biz birbirimize
tahammül ettiğimiz müddetçe ilerleriz. Bunun ötesindeki iş dünyasının tek bir
derdi vardır. Çok çalışmak, ülkesini kalkındırmak, vergi vermek ve ülkesini
muasır medeniyetler haline getirmek. Sizlerden çok şey bekliyoruz. Ticaret
Odası dünyanın sayılı ticaret odasındadır. Bizlere yol gösterici olacaksınız.
Yurt dışına giderken, STK’lardan adam çağırın. Biz de size adamlarımızı
gönderelim. Böylece sizlerle birlikte daha iyi çalışmış olacağız. Bugün iş
geliştirme konusunda güzel işler yapıyorsunuz. Ben MİAD ile ilgili bir şey
anlatmıyorum. İnternete girerseniz MİAD’ın çalışmaları hakkında bilgi
alabilirsiniz. Geleceğin yıldızlarını oluşturma projemiz var. Bunu muhakkak
yapmalıyız. Burada amacımız üstün zekâlı çocukları eğitmek ve geleceğin
yıldızlarını oluşturmak. Bu konuda MEB ile çalışmalarımız olacak.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç: “Gençlik” deyince benim aklıma daha çok
“değişim” sözcüğü geliyor. Toplumu, yaşadığı şehri ve ülkeyi değiştirmesi…
Aslında her şeye önce kendimizden başlamalı. Gençlerimizi, geleceği tarif
ediyor.
Gençlerle beraber olduğumuz zaman biz de kendimizi genç hissediyoruz. Sanki
göreceli olarak “Kanımız daha hızlı akıyor” diye düşünüyoruz. Çok keyifli ve
dinamik bir toplantı yapma imkânı bulduk. Gençlik çok önemli. Sizlere hitap
ederken bizler de ister istemez gelecekle ilgili konuşuyoruz. Gençlerimizi,
geleceği tarif ediyor. Gençlik bizim başlayıp bitiremediğimiz, ya da hiç
yapamadığımız hayâllerimizi gerçekleştirecekler. Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in
dediği gibi “Zaman bendedir, mekân bana emanettir” şuurunda bir gençlik, bunu
ancak başarabilecektir. Size gerek iş gerek sosyal hayatınızda yol gösterecek 5
konuyu paylaşmak istiyorum. Önce bir benzerliğe dikkat çekmek istiyorum.
“Gençlik” deyince benim aklıma daha çok “değişim” sözcüğü geliyor. Toplumu,
yaşadığı şehri ve ülkeyi değiştirmesi aklıma geliyor. Aslında değişime önce
kendimizden başlamalı. Yaşadığımız hayatı belirtmek için “ömür”, çevremizi
geliştirmek için “imar” sözcüğünü kullanıyoruz. İkisi de Arapça, aynı kökten
geliyor.
“ÖMÜR, KİŞİNİN KENDİNİ
İMAR ETMESİDİR!”
İmar kelimesini daha çok yaptığımız inşaatlarda, altyapı hizmetlerinde
çevremizi güzelleştirmek için kullanıyoruz. Ömür de kişinin yaşadığı süre
içinde kendini imar etmesidir. İmar etmenin kişinin kendi iç dünyasıyla ilgili
de bir yönü olduğunu ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla her değişim, kişinin
kendisini değiştirmesiyle başlar.
İTO
Başkanı Şekib Avdagiç: Başaracağınıza olan inancınızı ve ümidinizi, hayâl
gücünüzü asla yitirmeyin, her zaman gayret gösterin. Unutmayın ki, cesaretiniz
en önemli sermayenizdir. Kaybetseniz bile yeniden başaracağınıza hep
inanmalısınız.
“HAYATINIZI AŞAN HEDEFLERİNİZ
OLSUN”
Size ilk tavsiyem; Hayatınızı aşan hedefleriniz ve hayâlleriniz olsun”. Bir
insanın kendisini aşan ve hayatını feda edebileceği bir hayatı yoksa aslında
kendi hayatının da bir değerinin olmadığını düşünüyorum. İnsanın kendini aşan
hedefleri hayâlleridir. Hayatı anlamlı kılan bu hedeflerdir. Hayatınızın hiçbir
döneminde cesaretinizi yitirmeyin. Hayâl gücünüzü kaybetmeyin. Yaşadığınız
hiçbir olay sizi yıldırmasın. Başaracağınıza olan inancınızı kaybettirmesin.
Yeter ki, gayret gösterin ve ümidinizi kaybetmeyin. Cesaretiniz en önemli
sermayenizdir. Kaybetseniz bile yeniden başaracağınıza inanmalısınız. Çünkü
insanlar öldüğü vakit inançsızlıklarından dolayı hayatı yaşanmaz hale
getirdikleri zamandır. Biz de gençlerimizin hayâllerine yatırım yapıyoruz.
İstanbul Ticaret Odası olarak fikirlerin hayata geçirilmesini sağlamaya
çalışıyoruz. Yenilikçi iş fikirlerinin ticarileşmesi için her türlü desteği
sunmaya çalışıyoruz. Bilgiyi ticarileştirme merkezimiz bugüne kadar
desteklediği girişim sayısıyla Türkiye’nin en önde gelen girişimci
merkezlerinden biri olmuştur. Buradaki faaliyetlerimiz güçlendirilmiş hızlanma
kampı, kuluçka merkezimiz başarılı bir şekilde devam ediyor. Bugüne kadar 5
bine yakın girişimci kapımızı çaldı. Bunlardan 650’si bu merkezlerdeki
imkânlardan istifade etmeye hak kazandı. 100’ün üzerinde fikri olan gencimiz de
bu merkezlerimizde süreçlerini devam ettiriyorlar.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç: Her genç arkadaşım Türkiye’nin iktisat ve sanayi
geçmişini okumalı, iyi de incelemelidir. Bizim sanayileşmemiz, aynı zamanda
bağımsızlık mücadelemizin de tarihidir. Siz iş insanıysanız zaten ve mutlaka
okumak durumundasınız.
“TARİHİNİZE DOST OLUN”
Tarihle dost olmak yakın geçmiş ve tüm geçmişi bilmektir. Geçmişi bilmek
işinize çok yarayacaktır. Oku daha ileriye fırlatmanın şartı, yayı daha fazla
geriye doğru germektir. Yayı ne kadar geriye doğru gererseniz, oku da o kadar
hızlı bir şekilde ileriye atma şansınız olacaktır. Onun için tarihçilerin bir
kısmı tarihi gelecek birimi olarak adlandırıyor. Ne kadar geçmişe giderseniz
gelecekte o kadar başarılı olursunuz. Buradaki her genç arkadaşım Türkiye’nin
iktisat tarihini, sanayi tarihini okumalı ve incelemelidir. Bizim sanayileşme
tarihimiz bağımsızlık mücadelemizin de tarihidir. Siz iş insanıysanız, sanayici
iseniz zaten ve mutlaka okumak durumundasınız. Çünkü siyasi tarihimizde
yaşadığımız facia diyebileceğimiz konuların arkasında bu durum yatıyor.
“NURİ DEMİRAĞ,
TÜRKİYE’DE UÇAK İMAL ETMİŞTİ; AMA!”
Bununla ilgili somut bir örnek vermek isterim. İstanbul Ticaret Odası
olarak çok önemli bir Türk sanayicisinin hayatını anlatan bir kitap
yayınlamıştık. Nuri Demirağ, 1941 yılında 2. Dünya Savaşı’nın devam ettiği en
şiddetli dönemde Türkiye’de uçak imal etmişti. Hatta bunları yurt dışına satmak
için sipariş de almıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı fabrikayı geziyor. Demirağ da
büyük bir keyifle uçağı anlatmaya çalışıyor. Demirağ bir ara dışarı çıktığında
İnönü diyor ki; Bunun burnu çok büyümüş, haddini bildirmek lazım.” Ama emin
olun ki, o zaman haddi bildirilen Türkiye olmuştur. Tarihi ve coğrafyasına dost
olmak, herkesten çok Malatyalıların vazifesi olmalıdır. Çünkü bu ülkeyi sizin
gibi olan Malatyalı bir gönül adamı Malatya Arapgirli Fethi Gemuhluoğlu şöyle
söylüyor: “Tarih ve tarihe dost olun, coğrafyaya dost olun.” Tarihe dost olmak,
geçmişe saplanıp kalmak değildir. Yarını inşa edecek enerjiyi elde etmektir.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç: İşini aşkla yapan başarı merdivenlerini
tırmanır. Aşk yoksa tökezler. Mevlana Hazretleri aşksız eylemler için şöyle
der: “Kimin aşkı yoksa o kanatsız kuş gibidir. Kim yaptığı işi aşkla
yapamıyorsa kanadı kırıktır.”
“İŞİNİZİ AŞKLA YAPIN”
Gençliğe huzur veren aşktan bahsetmeden olmaz. Yaptığınız her işi aşk ve
şevk ile yapmanız lazım. Büyük aşkların olduğu yerde olağanüstü şeyler çıkar.
Olmazlar, aşkla olur hale gelir. İşini aşkla yapan başarı merdivenlerini
tırmanır. Aşk yoksa tökezler. Mevlana Hazretleri aşksız eylemler için şöyle
der: “Kimin aşkı yoksa o kanatsız kuş gibidir. Kim yaptığı işi aşkla
yapamıyorsa kanadı kırıktır.” Lübnanlı ünlü şair bir ifadesinde şöyle diyor:
Dokuduğunuz kumaş parçanızı sevgiliniz giyecekmiş gibi dokumalısınız.
Yaptığınız yüksek binayı sevgiliniz oturacakmış gibi inşa etmelisiniz. Eğer
seve değil de üzüle üzüle yapıyorsanız o işi bırakın. Aşkla yapılmayan işe en
alt seviyeye başlanır. Hangi işi yapmak istiyorsanız önce çırak sonra usta
sonra da patron olursunuz. Çırak olmadığınız bir işin patronu olamazsınız. İş
dünyasında en makbul şey, bir işi birkaç seviyede yapmaktır. elde etmektir.
İTO
Başkanı Şekib Avdagiç: İş ve kişisel hayatımızda olumsuzlukların sizi esir
almasına asla izin vermeyin. Zihnimizi hep meşgul edersek bizi düşürmek
istedikleri tuzağa düşmüş oluruz. Bunun tam tersini yapmalıyız. “Üşüye üşüye
kış, ısına ısına yaz gelir”
“SÜREKLİ SORUNLARA
EĞİLİRSEK OLUMLU ŞEYLERİ ISKALARIZ”
“Sürekli sorunlarla uğraşmayın”. Bir olay üzerindeki sorunlara eğilirsek
sürekli o noktada kalırsak olumlu şeyleri ıskalarız. İş hayatında, kişisel
hayatımızda olumsuzlukların sizi esir almasına asla izin vermeyin. Söz gelimi
en son yaşadığımız ekonomik gelişmeler. Ülke olarak hassas bir dönemden geçtik.
Dünyadaki olumsuz gelişmeler Türkiye’yi etkiledi. Olumsuzlukların üstesinden
gelip daha iyi günlere ulaşabiliriz. Bu noktada tüm enerjimizi ağlamaya ve
sitem etmeye ayırmamalıyız. Bu konunun uzmanlarının da dediği gibi zihnimizi
hep meşgul edersek bizi düşürmek istedikleri tuzağa düşmüş oluruz. Bunun tam
tersini yapmalıyız. Yeni bir çıkış yolu bulmamız gerekiyor. “Üşüye üşüye kış,
ısına ısına yaz gelir”. Kendi işimize sarılıp sürecin üstesinden geleceğiz.
İnsanın mutluluğu ve ülkenin mutluluğu aynıdır. Önemli bir Alman filozof diyor
ki; “En mutlu ülke, en az ithalat yapan ya da çok ithalat yapması gerekmeyen
ülkedir. Eğlenmek için az ya da çok bir şeye gereksinim duymayan insan da en
mutlu insandır.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç: Babam, Şekib Arslan’ın, “Müslümanların Geri
Kalma Sebepleri” kitabını okuduktan sonra benim adımı koymuş. Yazar, en çok
ihtiyacımız olan konuyu 100 sene evvel tespit etmiş. Milet olarak özgüvenimizin
yerinde olması için de katkı verin.
“KENDİNİZE GÜVENİN”
Milet olarak özgüvenimizin yerinde olması için de katkı verin.
Saraybosna’da bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Babam Şekib Arslan’ın
“Müslümanların Geri Kalma Sebepleri” kitabını okuduktan sonra oradan
esinlenerek benim adımı koydu. 100 yıl evvel yazılmış bir kitap. Merak edip üniversite
yıllarında bu kitabı okudum. Kitabın yazarı en çok ihtiyacımız olan konuyu 100
sene evvel tespit etmiş. Şöyle diyor; “Son asırlarda Müslümanların en büyük
gerileme sebeplerinden biri kendilerine güvenlerini kaybetmeleridir. Bu
hastalık yakaladığı insanı öldürür, musallat olduğu cemiyeti de çökertir.”
Müslümanların kabiliyetsizliklerine dair sık sık söylenen şudur: “Müslümanların
imar ile ilgili şeyleri hesapla kitapla yapıp başarmaları mümkün değildir.” Emir
Şekib, bu algıyı yok etmek için Sultan Abdülhamit’in başarıyla uyguladığı Hicaz
Demiryolu’nu bir örnekle anlatıyor: “Sultan Abdülhamit’in yaptığı bu proje çok
garipsendi. Hatta ‘Biz araba yolu yapmaktan aciziz, nerede kaldı demir yolu
yapmak?’ denildi.” Böyle büyük bir projeyi gerçekleştirmek için ne paramız var,
ne de birikimimiz…
“HİCAZ DEMİRYOLU’YLA
ŞAHESER ORTAYA ÇIKARAN SULTAN ABDÜLHAMİT’E DE İNANMAMIŞLARDI!”
Müslümanların kara kara düşünmeleri ve bu işi başaramayacaklarına
inanmalarından daha garibi şu ki, Sultan Abdülhamit’in başmühendis olarak davet
ettiği Alman mühendis ilk aşamada inanmadı. Yazar devam ediyor: “Ama ben
diğerleri gibi düşünmüyordum. ‘Burada hakkından gelinmeyecek bir müşkülat
yoktur’ diyordum. Şam’ı Hicaz’a bağlayan 40 günlük yolu 4 güne indirgeyen bu
büyük yolu desteklediğim için sanki küfür ettim gibi algılandım. Benimle alay
ettiler. Fakat bu felsefenin onlara faydası olmadı. Bu yol tamamlandı. Sultan
Abdülhamit tahttan indirilmeseydi bu yol devam ederdi.” Sonra bu hat bir şaheser
olarak ortaya çıktı. Daha sonra İngiltere’de bile böyle bir hattın
bulunmadığını söylediler. Müslümanlar bu durumla dalga geçtiler; ama tam tersi
oldu. 21. yy’a girerken de toprağı silkeleyecek olan da siz umut bağladığımız
gençlersiniz. Şu an önünüzde herhangi bir engel kalmadı. Sene 1993. Turgut
Özal’ı ziyaret ettik. İki bilgisayar vardı. Birinde golf oynanıyordu.
Bilgisayar programında atış yapılıyordu. Diğerinde ise New York’taki sanal
kütüphaneye giriliyor ve her koridoru geziliyordu. Oradaki bir kitabı alıp,
açıp okuyabiliyordunuz. Bu o zamanlar çok müthişti. Böyle vizyona sahip
Malatya’da yetişmiş güzel bir insan size de örnek olmalı.
İTO
Başkanı Şekib Avdagiç: İTO olarak 2019’u ‘İhracat yılı’ olarak adlandırdık.
Firmalarımızı 2019’da Almanya, İngiltere, ABD, İspanya, Fransa, Çin, İspanya,
Kanada, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri’nin de içinde olduğu 38 fuara
taşıyacağız.
“FİRMALARIMIZI YURT
DIŞINDA 38 FUARA TAŞIYACAĞIZ”
Hep beraber üretimi oturtmamız gerektiğini görmeliyiz. Hedefimiz Türkiye’yi
yüksek faizle değil, üretim gücüyle çekici hale getirmek olmalıdır. Bu yüzden
İTO olarak 2019 yılını ihracat yılı olarak adlandırdık. Firmalarımızı 2019
yılında Almanya, İngiltere, ABD, İspanya, Fransa, Çin, İspanya, Kanada, Rusya,
Birleşik Arap Emirlikleri’nin de içinde olduğu 38 fuara taşıyacağız. Buradaki
tüm ş insanlarını İTO’nun faaliyetlerine davet etmek istiyorum. İnşallah sene
sonunda bu fuarlara kaç Malatyalı geldiğini de burada paylaşmış oluruz. Biz de
mutlaka analitik düşünmek zorundayız. İstanbul Genç Girişimciler Kurulu
kuruluyor. 261 kişiden oluşan girişimciler kuruluyor. İstanbul’da yaşayan
Malatyalı iş adamlarımızı davet ediyoruz. İki kız babası olarak memnun olduğum
bir konuyu da belirtmek istiyorum. Burada iş kadınlarını görmek beni
ziyadesiyle memnun ediyor. Bir riskten bahsedeyim. Eğer erkekler yeteri kadar
performans göstermezse iş kadınları fırsatları ellerine geçirebilirler. Daha
çok çalışmaları gerektiğinin de altını çizmek gerekiyor. Bugün Türkiye’den
çıkmış bir tane bile Yunikom (oto yedek parça üretimi ve toptan satışı) yok.
Genç MİAD’ın bu konuda çalışmalar yapacağına inanıyorum.
“BAYEZİD DER Kİ: BEN
KORKUYU MİRAS BIRAKMAM!”
Markalar oluşturmamız lazım. Bu anlamda uluslararası uzmanlarını da
İstanbul’a getirdik. Bu konuda çalışmalarımız var. Sizlerin gayretiyle
ilerleyen zamanlarda Türkiye’den dünyaya açılan şirketlerimizin olacağına
inanıyorum. Hepinizin bildiği bir savaş vardır. Yıldırım Bayezid ile Timurlenk
arasında. Ankara Savaşı henüz başlamak üzere… İki ordu karşılaştığında Yıldırım
Beyazıt’ın komutanları diyorlar ki; “Timur’un orduları çok büyük. Bu orduyla
savaşıp kendi ordumuzu zorlamayalım” Bayezid çok tarihi bir cevap veriyor: “Ben
gelecek nesillere korkuyu miras bırakmam” İnşallah cesaretiniz ve
dürüstlüğünüzle çok önemli projelere imza atacaksınız. En önemlisi de
kazanacaksınız. MİAD tüm yelpazeyi kapsayan, uzlaştırıcı ve birleştirici bir
kurum. Duruşunu hiç bozmadan hareket ediyor ve örnek oluyor. MİAD’ın duruşunu
çok seviyor ve destekliyorum, herkesi tebrik ediyorum.
COP24 (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi 24. Taraflar Toplantısı) Polonya’da gerçekleşti. Ana çalışma
alanlarından biri iklim değişikliği olan İstanbul Politikalar Merkezi
(İPM)-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi’nin bu önemli
organizasyonun ardından düzenlediği “2018 Katowice İklim Zirvesi-COP24’ten
İzlenimler” paneli İstanbul’da yapıldı. COP24’ün değerlendirildiği panelin
katılımcıları, “İklim değişikliği çığırından çıkmadan samimi ve radikal
önlemler alınması gerektiği” mesajını verdi
COP24 (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi 24. Taraflar Toplantısı) 2-14 Aralık 2018 tarihleri arasında
Katowice, Polonya’da gerçekleşti. Bu önemli organizasyonu takiben, ana çalışma
alanlarından biri iklim değişikliği olan İstanbul Politikalar Merkezi
(İPM)-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi, “2018 Katowice İklim
Zirvesi-COP24’ten İzlenimler” başlığıyla bir panel düzenledi.
Panelin moderatörlüğünü ve ilk sunumunu, İPM Kıdemli Uzmanı
ve İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin yaptı. Ardından Mercator-İPM
Araştırmacıları Pınar Ertör Akyazı ve Cem İskender Aydın ile Marmara
Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi
Semra Cerit Mazlum, COP24’ü değerlendirdikleri sunum ve konuşmalarını
gerçekleştirdi.
Polonya’daki konferansa katılan ve gelişmeleri yerinde takip
eden panelistler; Katowice’de ortaya çıkan sonucu, Türkiye’nin iklim
değişikliği rejimi altındaki mevcut durumunu ve diğer izlenimlerini bu alanda
çalışan akademisyenler ve kamuoyu ile paylaştı. Panelde, Katowice’de Paris
Anlaşması’nı tüm devletler için uygulanabilir kılacak kuralları belirlenmesinin
ve devletlerin iklim koruma çabalarını güçlendirmek için her ülkenin takip
edebileceği bir yol haritası çizmesinin amaçlandığı ifade edildi.
3M Türkiye tarafından verilen 50 bin TL’lik ödülün sahibi
olan Laska Enerji, kauçuk bazlı atıklardan termo-kimyasal yöntemle değerli
hammaddeler ve elektrik enerjisi elde ediyor.Laska Enerji bu yöntemle ortalama
1 milyon ağacın bir yılda temizlediği Co2 kadar salımı engelleyecek.
3M Türkiye, Türkiye’nin girişimcilik ve inovasyon üssü İTÜ
ARI Teknokent ile gerçekleştirdiği işbirliği çerçevesinde ödül ve yatırım
kazanan girişimcilerin belirlendiği Big Bang’de, destek verdiği Laska Enerji
firmasına ödülünü sundu. 29 Kasım’da gerçekleştirilen törende 3M Türkiye
Pazarlama ve Satış Operasyonları Direktörü Burcu Şat’ın elinden 50 bin TL’lik
ödül çekini alan Laska Enerji, kauçuk bazlı atıklardan termo-kimyasal yöntemle
değerli hammaddeler ve elektrik enerjisi elde ediyor ve böylece karbon
salımının azaltılmasına katkı sağlıyor.
29 Kasım’da gerçekleştirilen Big Bang’de Laska Enerji, 20
girişim arasında ilk 10’a girdi. Ödül töreninde konuşan 3M Türkiye Pazarlama ve
Satış Operasyonları Direktörü Burcu Şat, şunları söyledi. “3M olarak yüz on
yılı aşkın süredir yeni fikirler geliştiriyor ve bu fikirleri yenilikçi
ürünlere dönüştürüyoruz. 3M’de büyümenin lokomotifini; 3M™ Bilimi. Hayatın Her
Anında. yaklaşımı oluşturuyor. 3M’de
bilimin, inovatif yaklaşımlarla insan yaşamını kolaylaştıracak çözümlere
dönüştürülmesi işimizin temelidir. Geliştirdiğimiz her yeni ürünün temelinde “bilim”
yatıyor ve inovasyon aslında bu bilim ve teknolojilerin iş alanlarımıza
uygulanması olarak hayata geçiyor. İnovasyon, DNA’mızın kritik bir parçasını
oluşturuyor. Desteklerimiz ile “bilim”i daha geniş kitlelere iletiyoruz.
İtalya’ya şu ana dek 180 milyon USD tutarında yatırım yapan
Kastamonu Entegre, İtalyan Ticaret Odası tarafından özel bir ödüle değer
görüldü. Törende, Kastamonu Entegre CEO’su Haluk Yıldız’a ödülünü, İtalya
İstanbul Başkonsolosu Elena Sgarbi takdim etti. Firma, ikinci etap
tamamlandıktan sonra devreye girecek tesisleriyle İtalya’da %20 pazar payı
hedefliyor. Geçtiğimiz yıl İtalya’nın üçüncü büyük yonga levha üreticisi Gruppo
Trombini’yi satın alarak üretim haritasını genişleten Kastamonu Entegre,
gerçekleştirdiği bu yatırımla birlikte “İtalya’daki En Büyük İki Türk
Yatırımcı”dan biri oldu. Türkiye ve İtalya arasında ticari ve kültürel
ilişkilerin gelişmesi için, 130 yılı aşkın süredir faaliyetlerini sürdüren
İtalyan Ticaret Odası tarafından verilen ödül, Pera Palace’da İtalya İstanbul
Başkonsolosu Elena Sgarbi, İtalyan Ticaret Odası Başkanı Livio Manzini ve eşi
Giovanna Manzini, İtalyan Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Demet Sabancı’nın
ev sahipliğindeki gala gecesinde takdim edildi. Türkiye’nin sanayi ve ticaret
odalarından üst düzey katılımın gerçekleştiği geceye, Hayat Holding İcra Kurulu
Başkanı Avni Kiğılı, Kastamonu Entegre CEO’su Haluk Yıldız ve çok sayıda seçkin
davetli katıldı.
“2019 yılında ihracat hedefimiz 180 milyon dolar!”
İhracat rakamlarıyla öne çıkan Kastamonu Entegre’nin, 2017
yılında 135 milyon dolar olarak gerçekleşen ihracat rakamları, bu yıl %33
artışla 180 milyon USD’a ulaştı. Yıldız, ihracat oranlarını her yıl %20’nin
üzerinde arttırdıklarını ekledi: “İhracat hedeflerimizi her yıl üstlere
taşıyoruz. 2019 yılında Türkiye’de yaptığımız üretimin %25-30’unu ihraç etmeyi;
global olarak da toplam satış gelirlerimizin %60’ının yurtdışı
operasyonlarından ve Türkiye’den ihracattan gelmesini hedefliyoruz.”
Bir süre önce kurduğu Nimaş AŞ ile madencilik sektöründe
yeni bir soluk getiren Niziplioğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer
Niziplioğlu, “Madenciliğin önündeki en büyük engel finansman sorunu. Altın
başta olmak üzere bir dizi madenin rezerv tespitini yapıp uluslararası piyasaya
açılacağız” dedi.
Türkiye’nin madencilik konusunda çok ciddi bir potansiyeli
olduğunu belirten Niziplioğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Niziplioğlu,
“Türkiye’de madencilik sektörünün geliri yaklaşık 4,5 milyar dolar. Bunun 2
milyarı doğaltaş, diğer 2,5 milyar dolar ise tüm madenlerden elde edilen gelir”
dedi.
Türkiye’de oran düşük
Söz konusu rakamların dünya ortalamasının gerisinde
kaldığına işaret eden Niziplioğlu “Gelişmiş ülkelerde milli gelirin yüzde 8-10
aralığında. Ülkemizde ise bu oran yüzde 1 civarında. Yine ton başına üretime
bakıldığında ise ABD’de 21 ton, AB’de 16 ton iken ülkemizde 4 ton seviyesinde.
Sanayi için gerekli malları ülkemizdeki madenlerden çıkarmadığımız sürece dışa
bağımlılıktan kurtulamayız, dış ticaret açığını düşürme istihdama ve ekonomiye
katkısı tartışılmaz bir gerçektir” dedi.
30 milyar dolar lazım
Niziplioğlu konuya ilişkin değerlendirmesinin devamında
“Madenciliğin önündeki en büyük engel firmaların finansmana erişimi… İhtiyaç
olan 20-30 milyar dolarlık kaynağı bankalardan sağlamak mümkün değil.
Kredilerin vadesinin kısalığı ve teminatların yüksekliği sektörü çıkmaza
sokuyor. Düşünün bir altın madeninin çıkarma tesisi 40 milyon dolara, doğaltaş
ocağının çıkarma aşaması için gerekli kaynak ise 3-5 milyon dolarlık bir kaynak
gerektiriyor.” dedi.
Gazetemizin kuruluşunun 12.’ci yılında değişik sebeplerle
birlikte olamadığımız Ogün ailesi mensuplarımızda var. Seçimlere gözlemci
olarak katılmak için gittiği Azerbaycan’da geçirdiği kalp krizi sonucu hakkın
rahmetine kavuşan gazetemiz yazarlarından İrfan Ülkü’yü rahmetle anıyoruz.
Onun Turan diyarı ile alakalı bizlere aktardığı tecrübesi
ile yolumuza devam ediyoruz. Ayrıca yine hocaların hocası olan gazetemiz
yazarlarından Nevzat Yalçıntaş’a Allahtan rahmet diliyoruz.
Hocamızın da bizlere, gazetemize ve ülkemize büyük katkıları
olmuştur. Kendilerine teşekkür borcumuz var. Hepsini sevgi ve saygıyla
anıyoruz.
Kardeş ve dost ülke Azerbaycan’da PKK sempatizanları cirit
atıyor. Son seçimde bütün sandıklarda HDP’nin ikinci parti çıktığı ülkede PKK
her geçen gün varlığını arttırıyor. Türk vatandaşları ve sivil toplum
kuruluşları acil önlem istiyor.
Azerbaycan Türkiye yakınlaşması dünyada parmak ısırtıyor.
Fakat kardeş ülkede Türkiye’ye karşı oluşan gizli bir terör yapılanmasından
bahis ediliyor. Son seçimlerde HDP’nin tüm sandıklarda ikinci parti çıkması
‘ülkede neler oluyor’ sorularının sıkça sorulmasına neden oldu. Tarihi geçmişe
sahip Bakü üniversitelerin bahçelerinde PKK istediği gibi örgütleniyor ve
destekçileri rahatlıkla sloganlar atma cüretini gösterebiliyor. OGÜN Gazetesi,
ülkede Türkiye güvenliğinin aleyhine gelişen durumu incelemek için Bakü
sokaklarında araştırma yaptı. Devlet üniversitelerinin bahçelerine girdi ve
iddiaları yerinde araştırdı. Herkesi şok edecek bilgilere ulaşan Ogün Gazetesi
ülkede faaliyet gösteren Türk sivil toplum örgütleriyle de görüşmeler
gerçekleştirdi. Hazar’ın kenarında kartopu gibi büyüyen PKK ve yeşertilen terör
örgütü sempatisi için artık dur denilme zamanının geldiği ifade ediliyor. Türk
Büyükelçiliğinin ve misyon şeflerinin gözlerinden kaçan bilgileri tüm
gerçekliği ile sizler için araştırdık.
ÜNİVERSİTELERİN BAHÇELERİNDE PKK SLOGANLARI
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Müstakil Sanayici
ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Bakü Temsilciliği Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin
Yapar çarpıcı uyarılarda bulundu. Yapar, Türkiye’den üniversite okumak için
Azerbaycan’a gelen gençlerin eczacılık ve doktorluk diploması almasının
ardından nerelerde görev yaptıklarının araştırılmasının gerekli olduğunu ifade
etti. Yapar, “Türkiye’de devlet hastanelerinde mi yoksa özel hastanelerde mi
görev alıyorlar. Yada dağ kadrolarında mı görevlendiriliyorlar?” dedi.
OYLARDA HDP OYUNU
4 bin öğrencinin Türkiye’den gelerek Azerbaycan’da eğitim
aldığını söyleyen Hüseyin Yapar şunları söyledi: “Gelen öğrencilerin büyük bölümünün Güneydoğu
illerinden olması dikkatlerden kaçmıyor. Eczacılık Fakültesi ve Tıp
Fakültesinde okuyan öğrenciler burada eğitim aldıktan sonra diplomalarını
alarak Azerbaycan’dan ayrılıyorlar. Son yıllarda tüm seçimlerde bazı
sandıklardan neredeyse HDP’nin 1. Parti olarak çıkması bir planlı
organizasyonun olduğu şeklinde vatandaşlarımız tarafından sık sık
dillendiriliyor. Hatta burada okuyup tıp fakültesi diploması alan öğrenciler
nerede görev yapıyor. Türkiye’de devlet hastanelerinde mi yoksa özel
hastanelerde mi görev alıyorlar. Yada dağ kadrolarında mı görevlendiriliyorlar?
Tabi Güneydoğu’dan veya başka bir bölgemizden buraya sadece okumak için gelen
öğrencilerimizde var. Ama art niyetli bir organizasyon veya güç tarafından
buraya gönderilen gençlerin olduğunu üniversite bahçesinde attıkları PKK
sloganlarından anlıyoruz. Bu sorunları sekiz ay önce eğitim müşavirimize de
bildirdik”
ÖĞRENCİLERİMİZ KONTROL ALTINA ALINMALI
Türkiye’den Azerbaycan’a gelen öğrencilerin kontrol altına
alınarak, güvenli bir ortamda eğitim almalarını sağlamak için MÜSİAD Bakü
olarak bir proje geliştirdiklerini açıklayan Hüseyin Yapar, “Öğrencilerimize
barınma, sağlık ve yemek konusunda destek olabilmek için 24 saat havalimanında
karşılama ve danışma birimi kurulması konusunda büyükelçilik eğitim
müşavirliğine teklifimizi sunduk. Bu projenin hayata geçmesi ile eğitim için
gelen çocuklarımıza destek olurken, art niyetli kişilerinde çirkin
organizasyonlar kurmasına engel olacağımızı düşünüyoruz. Gence, Nahçıvan ve
Bakü şehirlerine eğitim için gelen gençlerimizin kaderini terör örgütleri ile
onların destekçilerinin ellerine bırakamayız. Otokontrollü şekilde burada
eğitim gören gençlerimizin eğitimlerinin bitmesinin ardından nerede çalıştığını
da takip edebilir ve gençlerimizin terör örgütlerinin ellerine düşmesine engel
olabiliriz” şeklinde çarpıcı açıklamalarda bulundu.
SIZMALARI ENGELLEDİK
Terör örgütü ve şaibeli kişilerle ilişkileri olan kurum temsilcisi veya kişilerin MÜSİAD’a sızmak istediklerini söyleyen Murat Eroğlu, “Geçtiğimiz senenin şubat ayından itibaren MÜSİAD Bakü Temsilciliği olarak üye kabul etmeye başladık. Derneğimizin açılışını gerçekleştirdiğimizde bazı kesimler ile yakın ilişkide olan kişiler kendilerine sığınacak liman arıyorlardı ve o kişilerin üye olma tekliflerini kabul etmedik. Terör örgütleri ve şaibeli kişilerle bağlantısı olan kişileri bünyemize üye olarak almamak adına üye kabul çalışmalarımızı yavaş hareket stratejisi ile gerçekleştirdik. Birde sakıncalı kişiler olmamalarına rağmen iştigal ettiği sektörler nedeniyle bazı arkadaşlarımızı da derneğimize üye olarak kabul edemedik. Dernek olarak alkol, faiz gibi kırmızı çizgilerimizi her daim muhafaza etmek adına çok hassas davrandık” dedi.
Atlas Okyanusu’nun güneybatısında kalan girintisi, Gine
Körfezi olarak adlandırılmaktadır. Gine Körfezi yaklaşık 600 kilometre karelik
bir alanı kaplamaktadır ve bölge çok zengin doğal kaynaklara sahiptir. Körfez, Kuzeybatı Afrika’dan başlayarak;
Senegal, Gambia, Gine Bissau, Gine Conakry, Sierra Leone, Liberya, Fildişi
Sahilleri, Gana, Togo, Benin, Nijerya,
Kamerun, Ekvator Ginesi, Sao tome ve Principe, Gabon, Kongo, Demokratik
Kongo ve Angola ülkelerinden oluşmaktadır. Gine Körfezi, deniz ticaretinde yoğun
olarak kullanılan bir bölge olmasından dolayı birçok güvenlik sorununa
sahiptir. Bunlardan bazıları, korsan faaliyetleri, petrol kaçakçılığı, kaçak
avlanma, ilaç kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı, silah
kaçakçılığı olarak sıralanabilir.
Dünya petrolünün yaklaşık %10’unu Afrika kıtasından
sağlanmaktadır. Kıtada üretilen petrolün yarısı Gine Körfezi’nden, diğer yarısı
ise Kuzey Afrika ülkelerinden elde edilmektedir. Bölgedeki tüm büyük petrol
şirketleri Gine Körfezi’nde yer almaktadır. Gine Körfezi’nin küresel enerji
arzındaki payı son 20 yılda giderek artmıştır.
Afrika kıtasında ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin yaklaşık
%86’sı bu bölgede toplanmıştır. Nijerya ve Angola bölgenin en büyük hidrokarbon
rezervlerine sahip ülkeleridir. Nijerya’nın ülke gelirlerinin %80’inden
fazlası, Angola’nın ise ülke gelirlerinin %80’i hidrokarbon kaynaklarından elde
edilmektedir. Ayrıca körfez enerji tüketicisi olan ülkelerin enerji kaynakları
ithalatında oldukça önemli bir hisseye sahiptir. Bu yüzden küresel düzeyde
politika üreten güçlerin bölgeye ilgisi her geçen gün artmaktadır.
Avrupa Birliği Konseyi, 17 Mart 2014’te yayınladığı “Avrupa
Birliği Gine Körfezi Strateji Belgesi”nde bölgenin Avrupa Birliği’nin petrol
ithalatındaki payının %10, doğalgaz ithalatındaki payının ise %4 olduğunu
belirtmiştir. Özellikle Ukrayna kriziyle başlayan Avrupa Birliği’nin Rusya’ya
olan enerji bağımlılığının sorgulanması Avrupa Birliği’nin ilgisini bu bölgeye
çekmektedir. Avrupa Birliği 2013’te ilan
ettiği Gine Körfezi’nde Kritik Deniz Yolları Programı ile bölge ülkelerine
eğitim desteği vermiş ve istihbarat paylaşım ağı kurmak suretiyle bölge
güvenliğine katkı sağlamayı hedeflemiştir.
Çin için bölge önemli bir tedarik sahasıdır. Çin petrol
ithalatının %19’unu Gine Körfezi’nden yapmaktadır. Ayrıca Çin’in devlet
destekli şirketlerinin bölgedeki hidrokarbon yataklarına yaptığı yatırımlar,
Çin’in bölge ülkeleri ile olan ikili ilişkilerini artırmaktadır.
ABD’ye baktığımızda, ABD’nin son yıllarda enerji kaynaklarında
dışa bağımlılığı azaltma çabaları nedeniyle Gine Körfezi’nden yaptığı
hidrokarbon ithalatı azalmıştır. Buna rağmen ABD’nin ithalatı Basra
Körfezi’nden yaptığı ithalatın neredeyse iki katıdır ve bu oran ABD petrol
ithalatının %15’ine tekabül etmektedir. ABD’nin, Chevron, Exxon Mobil gibi
şirketlerinin bölgedeki hidrokarbon yataklarındaki faaliyetleri nedeniyle ABD
bölgedeki istikrarın sağlanması için çaba harcamaktadır. 2012 yılında ABD
öncülüğünde AB ülkeleri ve bölge ülkelerinin katılımıyla gerçekleştirilen
Obangame Egzersizi buna örnektir. ABD 2006 yılından bu yana Afrika İşbirliği
İstasyonu Programı çerçevesinde bölgeye eğitim ve maddi destek sağlamaktadır.
Washinghton bölgedeki her ülkeye devriye botu temin etmiştir.
Fransa bölge ülkelerine eğitim desteği sunarak Ekvator
Ginesi’nde bir deniz akademisi kurmuştur.
Son olarak Türkiye’nin bölgeye ilgisi çok yenidir. Buna
rağmen Türkiye, 2014 yılında Barbaros
Türk Deniz Görev Grubu ile Batı Afrika’da; Senegal, Gambia, C.I, Nijerya,Togo,
Orta Afrika’da; Kamerun ve Gabon’u ziyaret etmiştir. Gambia ve Nijerya’da
güvenlik konusunda eğitim vermiş ve ülkelere insani yardımda bulunmuştur.
Ayrıca ABD öncülüğünde Senegal’de başlatılan, deniz güvenliğini sağlamak üzere
yapılan çalışmalardan biri olan Saharan Express Tatbikatı’nda, Türk Deniz
Kuvvetleri askeri eğitim veren personeli ile katkı sağlamıştır.
Ev, depo, ofis gibi kapalı alanlarda sebze, meyve ve çiçek
yetiştirmenize olanak sağlayan IOT tabanlı tarım teknolojileri girişimi For
Farming 1,4 milyon TL değerleme ile ilk yatırımını Tarvenn’den aldı. For
Farming, çevreye duyarlı yerel çiftliklerin kurulmasını ve dikey tarım
tekniğiyle herkesin; taze, zirai ilaçsız ürünlere hızlı, kolay ve düşük
maliyetle ulaşmasını amaçlıyor.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) iştiraki olan Bilgiyi
Ticarileştirme Merkezi (BTM) çatısı altındaki girişimlerden biri olan ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesi iştiraki İstanbul Bilişim ve Akıllı Kent Teknolojileri
A.Ş. (İSBAK) tarafından da desteklenen For Farming girişimi, bireylerin ve gıda
sektöründe faaliyet gösteren firmaların kendi ürünlerini üretebileceği akıllı
topraksız tarım çözümleri sunuyor. Tarıma elverişsiz atıl alanları verimli ve
katkısız bitki yetiştirilebilen alanlara dönüştürebilen girişim, geliştirdiği
yazılım ve kullandığı sensörler aracılığıyla her bitki tipi için gereken su ve
besin miktarlarını otomatik olarak belirliyor ve farklı spektrumda aydınlatma
sağlayabiliyor. Böylece akıllı telefon veya bilgisayar üzerinden kontrol
edilebilir bir ortamda sağlıklı ve katkısız ürünleri daha verimli şekilde
üretmenizi sağlıyor.