30 C
İstanbul
Cuma, Ağustos 1, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 106

TANAP kalkınmaya önem veriyor

Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı’nın (TANAP) geçtiği Erzurum, Kars ve Ardahan illerindeki okullarda, özel kurumların eğitim birimlerinde, engelli merkezlerinde, camilerde, köy evlerinde, muhtarlıklarda, kıraathanelerde, üniversitelerde ve gezici öğretim birimi çadırında, toplamda 23 bin 714 kişiye eğitim, 18 kooperatife ise teknik destek ve mentorluk verildi.

TANAP Sosyal ve Çevresel Yatırım Programları (SEIP) tarafından finanse edilen ve Habitat Derneği tarafından yürütülen Habitat Sosyo – Ekonomik Kalkınma Programı kapanış toplantısı Erzurum Palan Otel’de program ortağı kurumlarının yöneticileri, yerel idari sorumluları, program gönüllüleri ve kooperatif yöneticilerinin katılımı ile gerçekleştirildi. TANAP’ın geçtiği Erzurum, Kars ve Ardahan’da, sosyal ve ekonomik kalkınmanın desteklenmesi hedefiyle eğitim, kooperatifleşme, ekonomik büyüme ve yerel kalkınma programı üzerine 4 ana bileşenden oluşan program kapsamında gerçekleştirilen faaliyetler yaklaşık 90 köy, kasaba ve mahallede yürütüldü.

Eğitim Programı kapsamında, karavanın ulaştığı her yerde, sokaklarda, okullarda, çeşitli kurslarda, çay ocakları ve köylerin misafirhaneleri gibi yerlerde sosyal, finansal ve teknoloji becerilerinin geliştirilmesine yönelik 23 bin 714 kişiye eğitimler verildi. Kooperatifleşme Programı ile mentorluk ve teknik desteklerle bölgede faaliyette olan toplam 18 kooperatifin konumlarının güçlendirilmesi ve ekonomik olarak kalkınmasına destek verildi. Ekonomik Büyüme Programı çerçevesinde il ekonomisinde öne çıkan sektörler tespit edilerek, bölgede yer alan üniversiteler, kalkınma ajansları ve ticaret ve sanayi odaları temsilcileriyle iş birlikleri gerçekleştirildi. Her üç ilde de öne çıkan hedef sektörlerden biri olan peynir imalatı üzerine analiz aşaması yapılarak peynir kümelenmesi çalışmaları hazırlandı. Çalışmalar sonucunda küresel değerler zincirleri ile entegrasyon stratejileri ele alınarak 3 rapor yayınlandı.

Proje ile ilgili açıklama yapan TANAP Kalite, İş Sağlığı Güvenliği, Sosyal ve Çevre Direktörü Fatih Erdem, “TANAP’ın geçtiği güzergâhtaki 3 il, yaklaşık 90 köy ve kasabada sosyal ve ekonomik kalkınmanın desteklenmesi hedefi ile geliştirdiğimiz proje ile bölgedeki beşeri sermayenin gelişimini, öncelikli ihtiyaçlara yönelik ekonomik çözümler üretmeyi ve bu yönde vatandaşlarımızı uygulama açısından teşvik etmeyi amaçladık. HABİTAT’ın altyapısal ve operasyonel desteği sayesinde bölgenin üretim ve hizmet kapasitesinin artışına yönelik imza attığımız bu başarılı projenin yeni sektörlerin gelişimini ve istihdamı hızlandıracağı kanaatindeyiz.” dedi.

Limak Enerji Girişimcilere destek veriyor

Limak Enerji, ‘Girişimcilik Hızlandırma Programı’ ile yenilikçi iş fikri ya da modeli olanlara destek verecek.

Türkiye’nin önde gelen enerji şirketlerinden Limak Enerji, 2016 yılından bu yana devam ettirdiği Türkiye’nin Enerji Akademisi Projesi (TEA) ile gençlerin yenilikçi iş fikirlerini, iş modellerini ve teknolojilerini destekleyecek TEA Limak Enerji Girişimcilik Hızlandırma Programı’nı kurdu.

Geçtiğimiz yıl sonunda hayata geçirilen yeni program, enerji alanında sektörel gelişmeler, dünyada hızla gelişen teknolojiler, yaygınlaşan yenilikçi iş modelleri ve dijital dönüşüm trendleri dikkate alınarak tasarlandı.

Türkiye’nin enerji sektörüne odaklanmış ilk girişimcilik hızlandırma programı olan bu program kapsamında, girişimci adaylarının ve girişimcilerin yenilikçi iş fikirlerini, iş modellerini ya da teknolojilerini geliştirebilmeleri ve hayata geçirebilmeleri için gereken destekler Limak Enerji tarafından sağlanacak.

‘Elimizi taşın altına koyuyoruz’

Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan Limak Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Batuhan Özdemir, “Enerji alanında katma değeri yüksek ürünler üretmemiz, yerli katkı oranını artırmamız ve bunları yurtdışına ihraç edebilmemiz gerekiyor. Biz de bu alandaki girişimleri desteklemek amacıyla Limak Enerji olarak elimizi taşın altına koyma kararı aldık. Enerji sektörüne yönelik oluşturduğumuz Girişimcilik Hızlandırma Programı’nın örnek olmasını ve sektördeki diğer paydaşları da harekete geçirmesini arzu ediyoruz” diye konuştu.

Limak Enerji CEO’su Birol Ergüven ise enerji sektörünün hızla değiştiğini ve yeni teknolojilere adapte olamayan ve bunlara öncülük edemeyen şirketlerin zamanla bu yarışın gerisinde kaldığını belirterek, “Bu program ile yeni bir fikri veya girişim arzusu olan insanlara bir ortam yaratmak istedik. Ülkemiz, şirketimiz ve girişimciler açısından olumlu sonuçları olacağına inanıyoruz” dedi.

Programa başvuru yapabilecekler ise şöyle; Enerji üretimi, enerji tesislerinin işletmesi, elektrik dağıtım, satış ve ticaret, akıllı şebekeler, elektrik depolama, geri kazanım ve geri dönüşüm, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarına yönelik yenilikçi iş fikirleri ve çözümleri olanlar ile enerji sektöründe kullanılabilecek büyük veri, yapay zeka, blockchain, siber güvenlik yazılım ve çözümleri olan girişimci adayları, girişimciler, erken aşamadaki startup ve şirketler başvuru yapabilecek.

Programda desteklenmeye hak kazanan projeler, 6 ay boyunca hızlandırma kamplarına (yüzyüze eğitimler ve workshoplar) ve mentorluk sürecine dahil edilecek. Program bitmeden yapılacak ara eleme sunumları ve sonrasında final sunumları ile başarılı girişimler belirlenecek.

Program sonunda takımlar, girişimci desteğinden pilot uygulama desteğine; yatırım kapasitesini artırmadan Limak Enerji iş birliğine kadar farklı alanlarda kazanım fırsatları elde edebilecekler.

Programa kabul edilen ekipler, ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş uygulamalı eğitim ve yoğun mentorluk desteklerinden faydalanacaklar. Verilecek eğitim ve mentorluk desteği, hem iş fikri ve iş modeli geliştirmeye yönelik metodları hem de sektörel bilgi ve saha deneyimlerini kapsayacak şekilde uygulanacak.

Ortaklık veya yatırım alma seçeneği olabilecek

Mentors Network Turkey işbirliğinde yürütülecek olan Türkiye’nin Enerji Akademisi (TEA) Limak Enerji Girişimcilik Hızlandırma Programı katılımcıları, Limak Enerji yönetici ve uzmanları ile birebir çalışma ve uygun iş modellerinde sahada uygulama yapma imkanına da sahip olacak.

Bunun yanı sıra, katılımcıların program boyunca ve sonrasında Limak Enerji ile işbirliği, uzun vadeli ortaklıklar ve uygun aşamaya gelinmesi halinde yatırım alma gibi seçenekleri de olacak.

Mentors Network Turkey program kapsamında katılımcılara girişimcilik, iş modeli, ürün ve iş geliştirme, büyüme ve yatırıma hazırlanma konularında eğitim ve mentorluk desteği sunacak.

Eğitimler

İş fikrinden başlayarak başarılı bir girişimi hayata geçirmeye kadarki süreçte doğru adımları atabilmek için gerekli tüm eğitimleri program kapsamında uygulamalı olarak alacaklar. Aşağıdaki eğitim başlıklarının yanı sıra girişimlerin ihtiyaçları doğrultusunda, ilave konular da eğitim programına eklenecek.

– İnovasyon ve teknoloji girişimciliğinin temelleri

– Fikirden Exit’e kadar girişimciliğin aşamaları ve her adımda yapılması gerekenler

– İş fikrinizi doğrulama

– Güçlü bir değer önerisi ortaya koyma

– İş modelinizi oluşturma ve doğrulama

– Yalın girişim

– Pazar ve rekabet araştırması ve girişiminizi buna göre konumlandırabilme

– Müşteri edinme ve traction

– Takım ve ortaklık

– Temel performans metrikleri (KPI’lar) ile çalışma

– Yatırımcı beklentileri ve yatırıma hazırlanma

– Girişimcilik ekosistemi ve oyuncuları

– Enerji sektörünün dinamikleri, ihtiyaçları, fırsat ve gelişim alanları üzerine eğitimler

Mentorluk

TEA Limak Enerji Girişimcilik Hızlandırma Programına’na kabul edilen her girişimci ekibin öncelikle mevcut durumu ve bulunduğu aşama detaylı olarak analiz edilecek. Hedefleri ve yol haritası belirlendikten sonra ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş yoğun bir mentorluk desteği almaları sağlanacak.

İş Geliştirme Mentorluğu: İş fikri geliştirme, saha çalışmaları ile doğrulayıp olgunlaştırarak, başarılı bir iş modeli oluşturma konusunda mentorluk desteği

Enerji Sektörü Mentorluğu: Girişimin, Limak Enerji profesyonellerinin sağlayacağı sektöre özel bilgi ve deneyimler ile geliştirilmesi

Dikey Alanlarda Mentorluk Desteği: Girişimin ve ekibin ihtiyaç duyduğu dikey alanlarda (modelleme, finans, regülasyon vb.) mentorluk desteği.

Petrol Ofisi liderlik geleneğini sürdürdü

Petrol Ofisi Madeni Yağlar, yaklaşık 90 bin tonluk iç pazar satışı ile yüzde 24.7’lik pay aldığı Türkiye madeni yağlar ve kimyasallar pazarının 2018 yılında da lideri oldu. Geleneksel pazar liderliğini 9’uncu yılına taşıyan Petrol Ofisi,10bin tonu aşan üretimini ise 4 kıtada 35 ülkeye ihraç ediyor. Petrol Sanayi Derneği (PETDER) verilerine göre Petrol Ofisi 2018 yılında yüzde 24,7’lik pay aldığı Türkiye madeni yağlar ve kimyasallar pazarındaki liderliğini 2010’dan bu yana aralıksız olarak sürdürerek, 9’uncu yılına taşımış oldu.

Toplam madeni yağ üretimi 112 bin tonu aşan Petrol Ofisi, Güney Amerika’dan Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada 35 ülkeye gerçekleştirdiği ihracatında ise 10 bin tonun üzerine çıktı. Petrol Ofisi Madeni Yağlar’ın 4 kıtaya yayılan başlıca ihraç pazarları arasında, Irak, Romanya, KKTC, Azerbaycan, Gürcistan, Yemen, Libya, Tunus, Pakistan, Şili, Rusya, Kosova, Bosna Hersek, Pakistan ve Şili gibi ülkeler yer aldı.

“Petrol Ofisi Madeni Yağlar, üretim gücü ve teknolojisi ile Türkiye’nin hizmetinde”

Petrol Ofisi’nin Türkiye akaryakıt pazarındaki lider ve sektör öncüsü geleneğinin madeni yağlar ve kimyasallar pazarında da sürdürüldüğüne vurgu yapan Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, “Çok önemli bir altyapıya sahip olan Petrol Ofisi, faaliyet gösterdiği her alandaki güçlü ve örnek faaliyetleri ile Türkiye’ye katkı sağlamakta, sektörlerine öncülük, liderlik etmektedir. Petrol Ofisi Madeni Yağlar, hem üretim hem de geliştirme süreçlerinde ileri teknolojinin kullanıldığı 350’yi aşkın farklı ürün çeşitliliği ile Türkiye’nin bu alandaki hemen hemen tüm ihtiyaçlarına ideal çözümler sunuyor” dedi.

Fikri olanlara destek verilecek

Türkiye’nin önde gelen enerji şirketlerinden Limak Enerji, 2016 yılından bu yana devam ettirdiği Türkiye’nin Enerji Akademisi Projesi (TEA) ile gençlerin yenilikçi iş fikirlerini, iş modellerini ve teknolojilerini destekleyecek TEA Limak Enerji Girişimcilik Hızlandırma Programını kurdu. Geçtiğimiz yıl sonunda hayata geçirilen yeni program, enerji alanında sektörel gelişmeler, dünyada hızla gelişen teknolojiler, yaygınlaşan yenilikçi iş modelleri ve dijital dönüşüm trendleri dikkate alınarak tasarlandı.

Türkiye’nin enerji sektörüne odaklanmış ilk girişimcilik hızlandırma programı olan bu program kapsamında, girişimci adaylarının ve girişimcilerin yenilikçi iş fikirlerini, iş modellerini ya da teknolojilerini geliştirebilmeleri ve hayata geçirebilmeleri için gereken destekler Limak Enerji tarafından sağlanacak.

‘Elimizi taşın altına koyuyoruz’

Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan Limak Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Batuhan Özdemir, “Enerji alanında katma değeri yüksek ürünler üretmemiz, yerli katkı oranını artırmamız ve bunları yurtdışına ihraç edebilmemiz gerekiyor. Biz de bu alandaki girişimleri desteklemek amacıyla Limak Enerji olarak elimizi taşın altına koyma kararı aldık. Enerji sektörüne yönelik oluşturduğumuz Girişimcilik Hızlandırma Programı’nın örnek olmasını ve sektördeki diğer paydaşları da harekete geçirmesini arzu ediyoruz” diye konuştu.

Limak Enerji CEO’su Birol Ergüven ise enerji sektörünün hızla değiştiğini ve yeni teknolojilere adapte olamayan ve bunlara öncülük edemeyen şirketlerin zamanla bu yarışın gerisinde kaldığını belirterek, “Bu program ile yeni bir fikri veya girişim arzusu olan insanlara bir ortam yaratmak istedik. Ülkemiz, şirketimiz ve girişimciler açısından olumlu sonuçları olacağına inanıyoruz” dedi.

Programa başvuru yapabilecekler ise şöyle; Enerji üretimi, enerji tesislerinin işletmesi, elektrik dağıtım, satış ve ticaret, akıllı şebekeler, elektrik depolama, geri kazanım ve geri dönüşüm, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarına yönelik yenilikçi iş fikirleri ve çözümleri olanlar ile enerji sektöründe kullanılabilecek büyük veri, yapay zeka, blockchain, siber güvenlik yazılım ve çözümleri olan girişimci adayları, girişimciler, erken aşamadaki startup ve şirketler başvuru yapabilecek. Programda desteklenmeye hak kazanan projeler, 6 ay boyunca hızlandırma kamplarına (yüzyüze eğitimler ve workshoplar) ve mentorluk sürecine dahil edilecek. Program bitmeden yapılacak ara eleme sunumları ve sonrasında final sunumları ile başarılı girişimler belirlenecek.

Program sonunda takımlar, girişimci desteğinden pilot uygulama desteğine; yatırım kapasitesini artırmadan Limak Enerji iş birliğine kadar farklı alanlarda kazanım fırsatları elde edebilecekler.

Programa kabul edilen ekipler, ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş uygulamalı eğitim ve yoğun mentorluk desteklerinden faydalanacaklar. Verilecek eğitim ve mentorluk desteği, hem iş fikri ve iş modeli geliştirmeye yönelik metodları hem de sektörel bilgi ve saha deneyimlerini kapsayacak şekilde uygulanacak.

Ortaklık veya yatırım alma seçeneği olabilecek

Mentors Network Turkey işbirliğinde yürütülecek olan Türkiye’nin Enerji Akademisi (TEA) Limak Enerji Girişimcilik Hızlandırma Programı katılımcıları, Limak Enerji yönetici ve uzmanları ile birebir çalışma ve uygun iş modellerinde sahada uygulama yapma imkanına da sahip olacak.

Bunun yanı sıra, katılımcıların program boyunca ve sonrasında Limak Enerji ile işbirliği, uzun vadeli ortaklıklar ve uygun aşamaya gelinmesi halinde yatırım alma gibi seçenekleri de olacak.

Mentors Network Turkey program kapsamında katılımcılara girişimcilik, iş modeli, ürün ve iş geliştirme, büyüme ve yatırıma hazırlanma konularında eğitim ve mentorluk desteği sunacak.

Enerji sektörü İstanbul’da toplanıyor

T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,  T.C. Ticaret Bakanlığı’nın  destekleriyle, Elektrik ve Elektronik İhracatçıları Birliği (TET), Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER), Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği (GAZBİR) ve Mimar ve Mühendisler Grubu’nun (MMG) stratejik partnerliğinde ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin himayesinde gerçekleşecek olan ICSG İstanbul 2019 (7. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı), 25-26 Nisan 2019 tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek.

Enerji sektöründeki paydaşların bir arada bulunacağı, 350’ye yakın global firmanın standlı katılım sağlayacağı, Almanya’nın Ülke Partneri olduğu, 7. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı’na 50’yi aşkın ülkeden 10 binin üzerinde sektör temsilcisinin, uzman ve akademisyenin katılması bekleniyor.

ICSG İstanbul 2019 Yürütme Kurulu Başkanı ve İstanbul Regülasyon Merkezi Direktörü Prof. Mattihas Finger kongre ve fuarın Türkiye ve bölgedeki akıllı şehirler ve şebekeler konularında sayısız ve ilginç etkinliklere sahne olacağını belirtti. Etkinliğin, hızla değişen teknolojileri, ekonomik fırsatları ve toplumun ihtiyaçlarının göz önünde tutalarak tüm dinamikleri yansıtacağını bildiren Prof. Matthias Finger şu açıklamayı yaptı: “Akıllı şehirler ile ilgili dünyanın birçok yerinde çeşitli fuarlar ve kongreler düzenleniyor. Bu fuarların birçoğu birbirlerinin benzeri niteliğinde. En önemli husus ise, bu tür organizasyonların bir defaya mahsus olması. İşte ICSG İstanbul 2019’un farklılığı burada ortaya çıkıyor. Bu yıl 7. kez organize edilecek olan ICSG İstanbul 2019 sürdürülebilirliği ispat ediyor.”

Prof. Matthias Finger sözlerine, “Çeşitli dijitalleştirme teknoloji uygulamaları söz konusu olduğunda, şehirlerde uygulanan zorlayıcı politikalar sistemin yansıtılmasında zaman kaybına yol açıyor. Kentsel ve ulusal gelişimi sağlamak amacıyla Türkiye Enerji Piyasasının ikinci geçiş dönemi olan Ulusal Enerji ve Madencilik Politikası’nı örnek verebiliriz. Bu politika Türk enerji sektörünün güçlü yanlarını, eksikliklerini, tehditlerini ve fırsatlarını açıkça tanımlıyor” diye devam etti.

Hedef tek bir bölge değil, gelişmekte olan tüm ülkeler

İstanbul Regülasyon Merkezi’nin odak noktası olan enerji, ulaşım ve iletişim üçlüsünün yerel ve ulusal kalkınma için çok önemli olduğunu kaydeden Başkan Finger ayrıca “ICSG İstanbul 2019’da, kongre konu başlıklarından birisi olan dijitalleşme alanında altyapılarda verimliliği artırmak için benzersiz fırsatlar sunulacağını bildirdi. Geleneksel altyapı sınırlarının aşılacağı yeni ve farklı hizmetler etkinlikte bir araya getirilecek.” dedi.

ABD, İsrail’in güvenliği peşinde!

Uzun yıllardan beri kim “Başkan” olursa olsun ABD’nin Ortadoğu’daki asıl hedefi, petrol ve İsrail’in güvenliğini korumakla özetleniyor.

Gerçekten de, Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi’nin temelini İsrail ve petrol oluşturuyor.

Afganistan’ı “kule” gibi kullanan ABD, petrol ve enerji yollarının denetiminin yanı sıra İsrail’in güvenliği için her türlü siyasi ve askeri planı devreye sokmaktan asla vazgeçmiyor.

Tabii ki, ister müttefiki ister NATO üyesi olsun Türkiye’yi bu uğurda daima feda etmeye hazır bir ABD, pervasızca planlarını zaman zaman uyguluyor. Hatta terörist örgütleri bile yanına alarak daha doğrusu kullanarak bölgeyi kana bulamaktan çekinmiyor.

Oysa, sözde “Arap Baharı”nın proje babaları ne demişti, ne oldu ve neler oluyor.

Friedman’ın “Korkunç Hayali” ve Brzezinski’nin “Büyük Satranç Tahtası” safsatası aslında tarihin seyrini bozmaya devam ediyor. Pentagon’un stratejilerini belirleyen Stratfor’un kurucusu ve “Gölge CIA” lakaplı George Friedman, Büyük Orta Doğu Projesi’nin tartışıldığı yıllarda yani 2009’larda, Türkiye’ye yol haritası olarak İslam ülkelerinin liderliğini çiziyordu.

Ne var ki, İslam ülkelerinin liderliği modeli şimdilik askıya alınmış bulunuyor.

Ancak, uygulanacak yeni sisteme göre bu projenin yeniden gündeme getirileceği iddia ediliyor.

Görülüyor ki, ABD’nin radikal güçleri yeni Başkanı ve yönetimi ile denetleme hamlesi, Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Öte yandan, bütün Orta Doğu’nun ister istemez GOP projesinin etkisine artık girmiş olması dikkatlerden kaçmıyor.

Üstelik projenin yeni boyutları da gün geçtikçe kendini gösteriyor.

ABD’nin her ne pahasına olursa olsun İsrail’i koruma ve kollama “derin” planlarını bir yana bırakırsak karşımıza Orta Doğu’da “petrol ve Kürt belası” çıkıyor.

Orta Doğu’da yaşanmakta olan kanlı gelişmeler, petrolün bütün dünya için bir “baş belası” olduğunu adeta ispatlıyor.

Üstüne bir de, gerek korsan addedilen peşmerge devletçiği, gerek terörist örgütleriyle, Kürt oluşumlar, bölgedeki yangını sürekli alevlendiriyor.

Özellikle enerji ve yollarının güveni için başta Kürtler olmak üzere çeşitli terör örgütleri Batı tarafından hem kuruluyor hem finanse ediliyor hem ikmalleri yapılıyor hem de istenildiğinde bir “koz” olarak sancılı bölgeye salınıyor. Bilindiği üzere, dünyaya muhtaç olduğu enerjinin büyük bir bölümünü sağlayan Orta Doğu ve Avrasya bölgelerinin, daima tehlikenin odağı halinde olması, hepimizi hem düşündürüyor hem de endişelendiriyor.

Bir bakıma; enerji kaynağı sahibi olmak ve onu pazarına ulaştırmak daima ya sorun oluyor ya da olmaya namzet sayılıyor. Nitekim, sözde “Arap Baharı” ve ötesinin asıl nedenlerinin başında petrol geliyor.

Asırlardır insanoğlunun dikkatini sarsan ve çoğu zaman endişeyle üzerine çeken Orta Doğu’ya bakıldığında; çeşitli görüntüler, süreçler, beklentiler ve tehlikeler görülüyor. Öteden beri, çoğu enerji kaynaklarının ve yollarının Orta Doğu’da olması bu bölgeyi daha da “stratejik” hale getiriyor.

Orta Doğu’yu çoğu zaman buhrana sokan bu stratejik değerin en büyük unsurlarından birinin de Türkiye olduğu kabul ediliyor.

Bilindiği gibi; Türkiye uzun yıllardan beri enerjinin güvenli bir şekilde ulaşımını sağlıyor.

Yani, Türkiye bir bakıma “köprü” görevini üstleniyor.

Zaten, küresel güç ve sermayenin, Orta Doğu’dan beklentisi ve istemi, enerji kaynakları ve enerji yollarının güveni ile özetleniyor. Beklentiler ve istemler de, bu çerçevede değerlendiriliyor.

Enerjinin Orta Doğu’dan Batı’ya ve öteye intikalinde Türkiye önemli rol oynuyor.

Sonuç olarak, ABD’nin planının çok aşamalı ve dönemli olduğu da anlaşılıyor.

Bir yerde İsrail’in mutlak güvenliği için; Suriye ve Irak’ın Kuzeyi’nin üzerinde tehlikeli planlar ve operasyonlar sürerken, Irak ve Suriye’nin parçalanması Türkiye’yi tehdit, İran’a askeri müdahale gündemden kalkmıyor. Bu ortamda çok dikkatli ve serinkanlı olmak gerekiyor.

Yenilenebilir enerjide yeni teknolojiler

Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY’nin Yenilenebilir Enerji Ülke Çekiciliği Endeksi’ne göre; yenilebilir enerjide önde gelen ülkeler jeopolitik belirsizlikler ve teknolojik dönüşüm dolayısıyla ihtiyatlı bir tutum sergiliyor. Ticaret ile ilgili anlaşmazlıkları devam eden Çin ve ABD endekste ilk iki sıradaki yerlerini koruyor. Brexit endişeleri, endekste sekizinci sıraya gerileyen Birleşik Krallık’ın yenilenebilir enerji yatırımlarındaki düşüşte etkili oldu. Arjantin ise hükümetin yenilenebilir enerjiye destek vermesi ile endekste ilk kez ilk ona girmeyi başardı

ABD hükümetinin ithal edilen güneş panellerine %30 oranında gümrük vergisi uygulaması da dâhil olmak üzere Çin ve ABD arasında yaşanan ticaret anlaşmazlıkları devam ediyor. Öte yandan endekste bir basamak yükselerek üçüncü sıraya yerleşen Hindistan’ın, 100GW’lık güneş enerjisi hedefine ulaşması ticaret ile ilgili belirsizlikler ve güneş pili ithalatına %25 gümrük vergisi getirilmesi ile birlikte güç görünüyor.

Birleşik Krallık’ın üçüncü çeyrek dönem yenilebilir enerji yatırımları bir önceki yılın aynı dönemine göre %46 geriledi. Söz konusu gerilemede Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden çıkma sürecinin (Brexit), enerji ihracatı ve ithal ekipman fiyatları üzerindeki olası yansımaları etkili oldu. EY Türkiye Enerji Sektör Lideri Erkan Baykuş, endeks sonuçları ile ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “ABD ile Çin arasındaki devam eden ticaret uyuşmazlıkları başta olmak üzere global politik ortamın belirsizlikler barındırması ve hükümetlerin temiz enerjiye sağladığı destek ödeneklerinin tüm dünyada kesintilere maruz kalması yenilenebilir enerji sektörünü olumsuz yönde etkiliyor.”

SOCAR hizmet ağını genişletiyor

Türkiye’nin en büyük doğrudan dış yatırımcısı SOCAR, Alman enerji şirketi EWE AG’nin Türkiye operasyonlarını yürüten EWE Turkey Holding’i ve grup şirketlerini satın aldı. SOCAR Başkanı Rövnag Abdullayev, “Doğalgaz dağıtımı, bizim Türkiye’deki yatırım zincirimizi tamamlarken Türkiye ve Azerbaycan ekonomilerine değer katacak” dedi

Art arda faaliyete geçen dev yatırımlarıyla Türkiye’nin en büyük üretim güçlerinden biri olmayı hedefleyen SOCAR, EWE Turkey Holding ile iştirakleri Bursagaz, Kayserigaz, Enervis, EWE Enerji ve Millenicom’u satın aldı. 12 yıldır Türkiye’ye doğalgaz getiren ve Türkiye ile Azerbaycan’ın büyük projesi Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) ortaklığıyla Türkiye’de doğalgaz iletimi yapan SOCAR, EWE Turkey’in satın alınmasından sonra doğalgaz dağıtımında da faaliyet gösterecek. Satın alma işlemi, Rekabet Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) onaylarının ardından sonuçlanacak.

Doğalgaz dağıtımının Türkiye’deki yatırım zincirini tamamlayacak önemli halkalardan biri olduğunu dile getiren SOCAR Başkanı Rövnag Abdullayev, “Azerbaycan’ın global markası olan SOCAR, 2013 yılından bu yana Türkiye pazarına yıllık 1,2 milyar metreküp doğalgazın toptan satışını gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz yıl açılışı yapılarak faaliyete başlayan TANAP projemizle, Azerbaycan’dan gelen doğalgazın iletimini de sağlıyoruz. EWE Turkey’in satın alınmasıyla Türkiye’de doğalgazın üretim-iletim-dağıtım zincirinin tüm halkalarını tamamlayan, ticari açıdan oldukça önemli, stratejik bir adım atmış oluyoruz.” diye konuştu.

Schneider Electric ödüllendi

Enerji yönetimi ve otomasyonda dünya çapında uzman olan Schneider Electric, Global Çalışan Hisse Sahipliği Planı Prix de l’Indice Euronext-FAS IAS® ödülüne layık görüldü. Fransız Çalışan ve Eski Çalışan Hisse Sahipliği Dernekleri Federasyonu (FAS) tarafından verilen ödül, Schneider Electric’in Global Çalışan Hisse Sahipliği Planı’na (WESOP) verildi.

FAS daha önce de Schneider Electric’i 2009, 2013 ve 2014’te de çalışan hisse sahipliği ödülüne layık görmüştü.

Schneider Electric İnsan Kaynakları Başkan Yardımcısı Olivier Blum, ödülle ilgili şunları ifade etti; “WESOP programı ile Schneider Electric’teki herkes işin sahibi olabiliyor ve ortak başarımıza katılıyor. Bu durum dünyanın en katılımcı şirketlerinden biri olma hedefimizi yansıtıyor ve bunun FAS tarafından da tanınması bize gurur veriyor.”

Yapılan çalışmalarla Schneider Electric, işgücünün çeşitliliğini yansıtacak şekilde 65.000 çalışandan oluşan stabil ve sürdürülebilir bir hisse sahibi çalışan grubu yarattı.

Türkiye ve Japonya firmaları birleştiler

Türkiye’de iklimlendirmenin öncü firmalarından Form Şirketler Grubu, Mitsubishi Heavy Industries ile ortaklık anlaşması imzaladı. Klima sektörüne yön verecek bu anlaşma ile kurulacak yeni ortak girişimin adı Form-MHI Klima Sistemleri Sanayi ve Ticaret A.Ş olacak.

Türkiye’de iklimlendirme alanında öncü firmalardan Form Şirketler Grubu iştiraklerinden Form VRF Sistemleri A.Ş. bünyesinde ortak girişimin kurulması amacıyla, Japon sanayisinin önde gelen firmalarından Mitsubishi Heavy Industries’in iştiraki Mitsubishi Heavy Industries Air Conditioning Europe (MHIAE) ile ortaklık anlaşması imzaladı. Anlaşma kapsamında MHIAE, Form VRF Sistemleri A.Ş.’nin paylarının bir kısmını satın alacak. Bu yeni ortaklık kapsamında ev tipi klimadan, profesyonel ürünlere kadar tüm Mitsubishi Heavy Industries klima ürünlerinin pazar payının artırılması hedefleniyor.

2011 yılından bugüne Mitsubishi Heavy Industries’in VRF cihazlarının Türkiye’deki tek yetkili temsilcisi konumunda olan Form VRF Sistemleri A.Ş. geçtiğimiz yıl Mitsubishi Heavy’nin split ve ticari split klima ürünlerini de portföyüne ekleyerek bulunduğu pazardaki payını genişletti. İmzalanan ortaklık anlaşması kapsamında,Form VRF Sistemleri A.Ş.’deki pay devrinin ve şirketin yeni ünvanının Form-MHI Klima Sistemleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. olarak değiştirilmesinin, yasal onayların alınmasını takiben 2019 Mart ayı sonrasında tamamlanması planlanmaktadır.

Söz konusu ortalık hakkında konuşan Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Tunç Korun şunları söyledi: Klima yaşam konforumuzu yükselten bir ürün ve her geçen gün bir lüks olmaktan çıkıyor. Diğer Akdeniz ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye’de klima pazarının potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye Avrupa’nın en büyük VRF klima pazarına sahip. Bu pazar içinde gerçekleştirdiğimiz satışlar ile Mitsubishi Heavy Industries markalı VRF ürün satışlarında birçok kez Avrupa birincisi olduk. Form olarak Türkiye’deki binlerce projede Mitsubishi Heavy ürünleri ile kaliteli çözümler sunduk.

Dünyanın en büyük klima üreticilerinden biri olan Japon MHIAE firması ile gerçekleştirdiğimiz bu ortaklık anlaşmasını ülke ekonomimiz açısından da oldukça önemli bir katkı olarak görüyoruz. Ülkemize yabancı yatırım getirecek ve yeni istihdamlar sağlayacak bu ortaklığın ilerleyen günlerde daha çok büyüyeceğine olan güvenimiz tam. 2011’den beri süren iş birliğimiz bu anlaşmayla taçlandı. Bu ortaklık çerçevesinde Form MHI Klima Sistemleri olarak bu alanda oluşturacağımız konsept mağazalarda sadece Mitsubishi Heavy Industries markalı ürünler satacağız. Bu çerçevede satacağımız tüm split ürünlerimiz son teknoloji, çevre dostu ve yüksek verimli ürünler olacak., dedi.

Aytemiz’den “self servis”dönemi

Aytemiz, arzu eden tüketicilerin kendi araçlarına yakıtlarını doldurup bedelini de ödeyebilecekleri “self servis” adalarını, 30 istasyonda hizmete sundu. Tüketicilerin vakit kaybetmeden yakıt alımını gerçekleştirebilmelerini ve pompada ödeme yapabilmelerini sağlayan self servis pompalarda avantajlı fiyatlar uygulanacak. Self servis hizmeti sunacak Aytemiz istasyon sayısının bir ay sonra 100’ü geçmesi hedefleniyor.

Sektörde şaşırtan hizmetleri, yenilikçi ve yaratıcı marka anlayışı ile rekabetten sıyrılarak fark yaratan Aytemiz, bir ilke daha imza atarak, en yaygın “self servis” yakıt alım hizmetini tüketicileri ile buluşturdu. Tüketicilerin, kendi araçlarına yakıtlarını tamamen kendilerinin doldurmalarına olanak sağlayan self servis hizmeti, kullanıcılarına zaman ve bütçe tasarrufu sağlayacak.

Başta ABD ve Avrupa olmak üzere, gelişmiş tüm ülkeler tarafından uzun yıllardır akaryakıt istasyonlarında bu sistemin kullanıldığını ve Türkiye akaryakıt sektörünün de dünya standartlarında böyle bir hizmeti sunmaya başlamasının zamanının geldiğini belirten Aytemiz Genel Müdürü Ahmet Eke, üzerinde yapay zekayla plaka tanıma sistemi barındıran bu “kiosk teknolojisi”nin dünyada bir ilk olduğunu sözlerine ekledi. Eke,2 yıldır üzerinde çalıştıkları self servis hizmetini30 istasyonda vermeye başladıklarını ve yaklaşık bir ay sonrada Türkiye genelinde 100 istasyona taşımayı hedeflediklerini açıkladı. Ayrıca, self servis hizmetini yurt çapında 40 ilde, 100 istasyonda başlatan ilk marka olmaktan dolayı, büyük bir mutluluk duyduklarını ifade etti.

Tüketici, kendi deposunu kendi doldurmak istedi

Ahmet Eke, “Sektörümüzde ürünler ve standartlar belli olduğu için rekabette farklılaşmanın yolu hizmetten geçiyor. Biz yalnızca istasyon sayımızla, pazar payımızla, satış oranımızla büyümeyi değil hizmetlerimizle fark yaratarak, müşteri memnuniyetini en üst seviyeye taşımayı, sektöre öncülük ederek markamızı büyütmeyi hedefliyoruz. Bu doğrultuda, sürekli olarak dinlediğimiz tüketicilerimizin beklenti, ihtiyaç ve memnuniyetleri hep daha iyiyi aramak, yeni stratejiler geliştirmek ve yatırımlar yapmak konusunda bizleri motive ediyor. Aslında, Aytemiz olarak benimsediğimiz perakende bakış açımız tüketicinin tercihleri ve yaşam tarzındaki değişimlerle paralellik göstermektedir. Akaryakıt tüketicileri de günlük yaşamlarında ihtiyaçlarını ve isteklerini “hızlı” ve “pratik” olarak gerçekleştirme arayışındalar. Batılı ülkelerde uygulanan sistemlere ve hizmetlere çok hızlı adapte olabilen tüketicilerimizin bu gelişmiş yazılım ve yapay zekâ sayesinde son derece kullanıcı dostu olan self servis yakıt alımına da çok kolay adapte olacaklarına ve hizmetin hızla yaygınlaşacağına inanıyoruz. Hali hazırda, perakende ve gıda sektöründe self servis hizmeti sıklıkla kullanılıyor. Ayrıca, yaptırdığımız bağımsız araştırmalarda da self servis hizmetinin sunulması halinde onu kullanmayı tercih edeceğini söyleyen tüketicilerimizden aldığımız cesaretle, perakendeci ve öncü marka kimliğimizi de göz önüne alarak bu açılımı yaptık. Artık tüketicilerimiz, akaryakıt satış görevlisi beklemeden, kimsenin yardımına gerek duymadan, daha kısa sürede daha avantajlı fiyatlarla, yakıt alımlarını ve ödemelerini gerçekleştirebilecekler. Aytemiz olarak sunduğumuz avantajlı fiyatlarla, self servisten yararlanan müşterilerimizin istasyonlarımızdan mutlu ayrılacaklarına inanıyoruz” dedi.

Self Servis Yakıt Fiyatları

Ahmet Eke, tüketiciye zaman tasarrufunun yanı sıra fiyat avantajı da sunacak olan self servis hizmetine özel fiyat uygulaması da yapılacağını söyledi. Benzin ve dizel alımlarında kullanılacak “self servis yakıt fiyatları”nın, standart fiyatlardan daha düşük olacağını ifade eden Eke, self servis pompalarında tüketiciler fark edilir bir fiyat avantajından faydalanabilecekler” dedi.

İstasyonlarımızdaki istihdam aynen korunacak

Self servis hizmetinin devreye girmesi ile pompalarda görev yapan çalışanların iş süreçlerinde hiçbir değişiklik olmayacağını, aynı veya farklı görevlerde çalışmaya devam edeceklerini belirten Eke “Biz yeni bir hizmeti sunarken, tüketicilerimiz kadar çalışanlarımızın da hayatlarını kolaylaştırmak istiyoruz. Şu an self servis hizmeti verecek olan adalarda çalışan pompa görevlilerimiz“self servis asistanı” olarak aynı istasyon içinde veya diğer akaryakıt dışı satış ve hizmet alanlarında çalışmaya devam edecek” dedi.

Petrol ile yeni bir çağ açacağız

Sevgili Enerji Dünyası okurları; bu sayımızda sizlere hepimizin bildiği ama arka planında ne tür oyunların, atraksiyonların, siyasi ve ekonomik ilişkilerin olduğu meçhul bulunan petrol ve doğalgaz ile ilgili konuları kaleme almaya çalışacağım. Eminim ki! Türkiye’nin dünden bugüne petrol gerçeğiyle ilgili sizlerle paylaşacağım bilgi ve olaylar ilginizi çekecektir.

Devletlerin sınırları petrol ile belirlenmiştir

Petrol ve doğalgaz günümüz yaşamının en vazgeçilmez parçası olmaya devam etmektedir. Petrol uzun yıllardır süre gelen enerji alanındaki hâkimiyetlerini sürdürmekte ve yakın gelecekte de sürdürmeye devam edeceği kesin olarak gözükmektedir. Osmanlı imparatorluğunun bitişiyle başlayan süreçte ve 1. Dünya Savaşı sonrası, devletlerin sınırlarının belirlenmesinde bile en temel belirleyici değer “petrol olmuştur. O yıllarda temelleri atılan enerji ekonomisinde günümüzde bile “petrol hakimiyeti” tartışmasız devam etmektedir.

Türkiye kuruluşundan bu yana petrolde ve son çeyrek yüzyılda kullanımı gittikçe artan doğalgazda maalesef kendi kendine yeterlik boyutunu bir türlü kazanamamıştır. Petrolle ilgili milli şirketimiz TPAO üretim kapasitesi olarak, ülke tüketimini karşılamada hiçbir zaman % 20’leri aşamamıştır. Özellikle 1950’lerden sonra dış ticaret açıklarının ana parametresi petrole olan bağımlılık olmuş son çeyrek yüzyılda ise buna doğalgaz da eklenmiştir.

Türkiye petrol konusunda bağımsız hareket edememiştir

Türkiye petrol konusunda 2000’li yıllara kadar, pek de bağımsız hareket edememiş ve petrol arama ve sondaj stratejisinde çok uluslu petrol şirketlerinin dışsal baskısına boyun eğmek zorunda kalmıştır. Bu şirketlerin, piyasa, plan ve projeksiyonlarında Türkiye’nin petrol tüketimi hep büyük bir alan teşkil etmiş olup, ülkedeki petrol üretimi bu denklemde hep “belirlenmiş sabit bir miktar”dan öteye geçirtilmemiştir. Durumun böyle devam etmesi içinde; uluslararası petrol şirketlerince her türlü “lobi” faaliyeti gerek ekonomik gerek yasal ve gerekse de gayri meşru şekilde durmaksızın süre gelmiş ve amacına da ulaşmıştır.

Türkler dışa bağımlı olmaya mecbur edilmiştir

Bir ülke için en hayati ve stratejik ihtiyaç olan petrol konusunda ülkemiz; akla gelen her tür ulusal ve uluslararası atraksiyonlarla “dışa bağımlı” olmaya maalesef ki mecbur kalmıştır. Türkiye’de yıllarca aynı petrol yasası uygulana gelmiş ve bu yasanın değişmesi konusunda hükümetler ve siyasi-bürokratik iradeler hiçbir şey yapamamış ya da yapma isteği her türlü engelleme enstrümanları kullanılarak engellenmiştir.

Türkiye de petrol arama ve çıkarma çabalarına engel olmaya çalıştılar

Çünkü 2013 yılının Mayıs ayının son haftası yapılan meclis görüşmelerinde petrol ile ilgili yasa değişikliğine taraf olanların kimi medya veya siyasi grup tarafından neredeyse, “Amerikan uşaklığı ve vatana ihanet” suçlaması ile muhatap olmaları, bu alandaki global “ekonomik tetikçilerin” ne derece etkin olduğunu göstermektedir. 

29 Mayıs 2013 gecesi petrol umudumuzu gerçekleştirecek fitil TBMM’de ateşlendi

Ama tüm bunlara rağmen 29 Mayıs 2013 gecesi her tür engelleme ve lobi faaliyetlerine rağmen çıkan petrol yasası ülkemizde petrol arama ve sondajı için çok ciddi bir süreci başlattı. 2002 yılından bu yana ekonomideki dışa ve dış ekonomik organizasyonlara bağımlılık azaldıkça petrol konusunda da “milli refleks ve inisiyatif” artmış ve TPAO’nun bütçesi birkaç kat artırılmıştır. Bu bağlamda da yeni arama ve bunun sonucu açılan kuyu sayısında çok ciddi artış ortaya çıkmıştır.

Enerjisa Enerji ve Başkent EDAŞ umut veriyor

Enerjisa Enerji ve Başkent EDAŞ’ın AA (tur) kredi notu ve durağan görünümü teyit edildi

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch; Enerjisa Enerji A.Ş. ve dağıtım iş kolundaki ana iştiraklerinden olan Başkent EDAŞ’ın AA (tur) olan uzun vadeli ulusal kredi notunu teyit ederek görünümünü durağan olarak belirledi.

Fitch, yaptığı açıklamada kredi notunun gerekçesi olarak Enerjisa Enerji A.Ş. ve Başkent EDAŞ’ın gelirlerinin büyük oranda regüle doğası, cazip reel getiri avantajı ve döviz kuru riskinin sınırlı olması olarak gösterdi. Fitch ayrıca bu göstergelerin mevcut ekonomik ortamda görece güçlü ve öngörülebilir bir yapıyı işaret ettiğini belirtti.

Enerjisa Enerji A.Ş. CFO’su Sascha Bibert, açıklanan kredi notuna ilişkin olarak “Sağlam bilançomuz sayesinde müşterilerimiz ve yatırımcılarımız için uzun soluklu performans yaratacak şekilde faaliyetlerimize devam edeceğiz” dedi.

Zorlu’nun güneşi ekosistemiyle yükselecek

Zorlu Enerji, ciddi yatırımlar yaptığı güneş enerjisi alanında Türkiye’de bir ekosistem yaratacak iş ortaklıkları geliştirmek amacıyla Türkiye’nin farklı şehirlerinden birçok iş insanını İstanbul’da düzenlediği Solar Zirvesinde bir araya getirdi.

Zorlu Enerji güneş enerjisi alanındaki uzmanlığını tüm Türkiye’ye yayacak önemli bir adım daha attı. Farklı şehirlerden birçok iş insanını, düzenlediği Solar Zirvesi ile İstanbul’da bir araya getiren Zorlu Enerji, Türkiye’de bir güneş enerjisi ekosistem yaratma yolunda bir ilki daha gerçekleştirmiş oldu. Zorlu Enerji Solar Direktörü Evren Evcit’in ev sahipliğinde, Anadolu’dan KOBİ niteliğinde birçok şirket temsilcisinin de katıldığı toplantıda Solar Satış Müdürü Mehmet Özenbaş da güneş enerjisine yönelik fırsatları da kapsayan ufuk açıcı bir sunum yaptı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Direktör Evren Evcit,sadece bu alana yatırım yapmakla kalmadıklarını, Türkiye’de güneş enerjisi uygulamalarının gelişmesi ve bir güneş enerjisi ekosistemi oluşturulmasını da kendilerine misyon edindiklerini söyledi. Bu konuda birçok toplantı düzenlediklerini, Solar Zirvesi’nin bu konuda önemli bir kilometre taşı olacağına inandığını ifade eden Evcit sözlerini şöyle sürdürdü: “Artış hızına baktığımızda 2017, güneş enerjisinin tüm diğer kaynakları ilk olarak geçtiği yıl olmuştur.Kurulu güç 2025 itibariyle Rüzgar Enerjisini, 2030 yılında Hidroelektriği ve 2040 yılından önce de kömürü geride bırakacak. Ülkemizde de devletin bu konudaki yönlendirici rolüyle ve özel sektörün yatırımlarıyla güneş enerjisine dayalı kurulu güç 5.063 MW’a ulaştı. Ülke olarak her geçen gün artan enerji ihtiyacımızı karşılamak için ithalata yönelmek durumunda kaldığımızı ve dolayısıyla kurlardaki hareketlere karşı korunaksız olduğumuzu düşündüğümüz güneş, elimizdeki yerli ve yenilenebilir en önemli enerji kaynağıdır. Biz bu sebeple Zorlu Enerji olarak düzenlediğimiz ya da katıldığımız her programda güneş enerjisi sistemlerinin gücünü anlatmaya çaba gösteriyoruz.

Ülke olarak özellikle çatı tarafında yüksek bir potansiyele sahip olduğumuz bu alanda gerçek anlamda bir sıçrama yapabilmemiz için bir ekosistem oluşturmamız gerektiğini anlatıyoruz. Sürdürülebilirliği iş modelinin merkezine almış bir grubun parçası olarak hem daha iyi bir yaşam hayalinin gerçekleştirilmesi hem de elektrik fiyatlarının dengelenmesinde güneşin yegane çözüm olduğunu düşünüyoruz. Bu doğrultuda başta çatılara güneş panelleri kurulumu olmak üzere güneş enerjisi sistemlerine 360 derecelik bir bakış açısıyla yatırım yapıyoruz. Şu anda çatılar için Türkiye genelinde 20 noktada bulunan çözüm ortağı ağımızı Mayıs ayına kadar 50’ye çıkarmayı, 2019 sonuna kadar ise tüm illerimizi kapsamayı hedefliyoruz.

Enerjide yalıtımın önemi

Enerjide sürdürülebilirlik için olmazsa olmazlarımız içinde yer alan alternatif enerji kaynaklarının yanında mevcut enerji arzından da maksimum verimle yararlanmamız gerekmektedir. Enerji tüketimin sektörlere göre dağılımına bakıldığında sanayinin birinci sırada olduğu görülmektedir. İkinci olarak binalar gelmektedir ki aslında artmakta olan inşaat sektörü göz önüne alındığında sanayi ile oldukça yakın tüketim miktarlarına sahiptir.

Ana sektörlere göre enerji tüketimi ve tasarruf potansiyeli

Tablo incelendiğinde binaların enerji performansını doğrudan etkileyen faktörler ele alındığında mevcut tüketimden %50’ye yakın oranda tasarruf edilebileceği görülmektedir. Türkiye’deki binaların çoğunluğunun konut olduğu göz önüne alınırsa, bu tasarrufun çevre korumasına ve sürdürülebilir kalkınmaya olduğu kadar, ülke ekonomisine de katkı yapacağı aşikardır. Bu nedenle konutlarda tasarruf denilince de konut yalıtımı birinci sırada karşımıza çıkmaktadır.

Isı yalıtımı farklı sıcaklıktaki iki ortam arasındaki ısı transferini azaltmak kışın ısınmak, yazın da serinlemek için harcadığımız enerjiyi azaltmak ve daha konforlu yaşamak amacıyla binaların dış cepheleri, pencere cam ve doğramaları, çatıları, döşemeleri ve iletim tesisatlarında meydana gelen ısı geçişini azaltan önlemlerdir. İnsanların konforlu bir yaşam sürebilmeleri için 20-22°C sıcaklıktaki ortamlara ihtiyaç duyar. Türkiye’nin coğrafik bölgelerine bağlı olarak bazılarında kış ayları oldukça soğuk geçerken, bazılarında ise yaz ayları oldukça sıcak geçmektedir. Bölgeler arasındaki farklılıklar kullanılacak yalıtım malzemelerinin cins ve miktarını da doğrudan etkilemektedir. Sıcak günler için ortamı soğutma çabalarının dış atmosfere etkileri yalıtım maliyetinden çok daha fazladır.

Mimari tasarımın etkisi büyük olmasına karşın birçok binada en büyük enerji  kayıpları şekilde de görüldüğü gibi dış duvarlarda oluşmaktadır.

Binalardaki ısı kayıpları

Isı yalıtım malzemeleri yapıların duvar, çatı ve döşemelerini oluşturan yapı elemanlarında ve tesisat sistemlerinin yalıtımında kullanılır. Bu malzemeler ile birlikte pencerelerde kullanılan nitelikli doğramalar ve yalıtım camı üniteleri de etkin ısı yalıtımında büyük önem taşımaktadır. Isı yalıtım malzemeleri inorganik malzemeler ve organik malzemeler olmak üzere iki farklı şekilde sınıflandırılabilir.

İnorganik Malzemeler:

Cam yünü: Silis kumunun 1200°C – 1250°C’de ergitilerek elyaf haline getirilmesi sonucu elde edilmektedir. Kum, çakıl aşı gibi maddelerin en az %95 SiO2 içeren bileşenlerine silis denir ve yer-kabuğunun yaklaşık %26’sını oluşturur.

Taş yünü: Volkanik bir kaya olan bazalt taşının 1350°C – 1400°C’de ergitilerek elyaf haline getirilmesi sonucu oluşturulmaktadır. Bazalt siyah renkli çok sert bir kaya olup yapı taşı olarak da kullanılabilmektedir. Elyaf haline getirilen bazalt çeşitli ebatlarda preslenerek levha ve boru şeklinde üretilmektedir Taş yünü ısıl iletkenlik değeri düşük olması onu iyi bir ısı yalıtım malzemesi yapmaktadır. Isıl iletkenlik değeri yaklaşık olarak 0,035-0,040 W/mK aralığındadır. En iyi yanlarından biri hem soğuk hem de sıcaktan koruyan mükemmel bir ısı yalıtım malzemesidir.

Kalsiyum Silikat: Yüksek oranda silis içeren, ponza taşı ve kirecin birleşiminden oluşan bir yalıtım malzemesidir. Kalsiyum silikat, yüksek sıcaklıklarda yalıtım amacıyla bir yalıtım malzemesidir. Bu nedenle genellikle endüstrinin ihtiyaç duyduğu fırınlar, kazanlar, petrokimya tesisleri ve rafineriler, ısı dağıtım sistemleri gibi yerlerde kullanılır. Sıcaklık dayanımı 1000-1100°C’ye kadar çıkabilir. İletkenlik değeri, 200-800°C arasında 0,07-0,17 W/mK  arasında değişir.

Seramik Yünü: Seramik yünü çok yüksek sıcaklıklarda kullanılan lifli bir yalıtım malzemesidir. Taş yününün kullanılmadığı 1200°C-1400°C sıcaklıklar için kullanılır. Levha, dökme şekillerinde bulunur. Beyaz renklidir. Yoğunluğu malzemenin şekline göre 100-150 kg/m³ arasında değişir. Yumuşak bir malzeme olup, levha tiplerinin dahi basınca dayanımı fazla değildir. En önemli özelliği yüksek sıcaklığa dayanabilmesidir.  Seramik yünü yanmaz.

Organik Malzemeler

Selüloz: Kağıt atıklarının hamur haline getirilerek, içine konulan kimyasallar ile birlikte yalıtım yapılacak yerlere püskürtme veya dökme suretiyle uygulanabilen bir üründür. Kimyasal maddeler yanmayı geciktirir, içerisine konulan en etkili kimyasal madde borik asittir. Borik asit dışında alüminyum sülfat gibi çeşitli maddeler kullanılabilmektedir.

Pamuk: Pamuk yapı sektöründe doğrudan olarak kullanılmamaktadır. Endüstriyel üretimin sonrasında elde edilen geri dönüştürülmüş kot kumaşlarından ve geri dönüştürülmüş diğer pamuk tekstil ürünlerinden ısı yalıtım malzemesi üretilir. İçeriğinde %85 oranında pamuk, %10 oranında yangın geciktirici,%5 oranında polyolefin bulunur. Kullanım süreci sonunda tamamen geri dönüştürülebilir.

Ahşap: Ladin, köknar gibi ağaç yongalarının, çeşitli işlemlerden geçirilmesiyle oluşturulur. Isıl iletkenlik hesap değeri 0,035 – 0,070 W/mK’dir.

Polietilen: Kullanım yeri amacına göre farklı boyut ve teknik özelliklerde boru ve levha olarak üretilebilmektedir. Isı yalıtımı ve yoğuşma kontrolü maksadıyla da kullanılmaktadır. Isıl iletkenlik değeri ≤0,040 W/mK’dir. Kullanım sıcaklığı -45 ile +80°C aralığındadır.

ABD’nin enerji terörü

Kendisini dünyanın Jandarması zanneden ABD, son yıllarda OPEC ülkelerine demokrasi götürmek için canla başla çalışıyor.

1960 yılında OPEC’i kuran beş ülkeden birisi Suudi Arabistan’a demokrasi götürmeye gerek duymuyor. Çünkü bu ülkeyi kendi eyaleti olarak görüyor. Kurduğu örümcek ağıyla bu ülkede istediği zaman sessiz devrim, gizli darbe ve değişiklikleri uygulayabiliyor. Hepimizin bildiği gibi Irak’ta ise yaptığı askeri harekat ile kan, gözyaşı ve kaos denklemini demokrasi ile harmanladı.

Diğer kurucu ülkeler olan İran, Kuveyt ve Venezuella’da ise demokrasi yalanıyla kanlı ve kansız planlarını uygulamaktadır.

Kendi yararına olmayan tüm ticari faaliyetlerin karşısında olan ABD, demokrasiyi ağzından düşürmez iken utanmadan ve sıkılmadan terör örgütleri ile koalisyonuna devam ediyor.

Bu sebeple enerjinin dünya üzerinde yaşayan insanların adil bir şekilde kullanmasını sağlamak için tek yapılması gereken gerçek bellidir. ABD’nin kol kola girdiği terör örgütlerinin yok edilmesi için dünya ülkelerinin seferberlik ilan etmesi gerekmektedir.

Terör örgütleri olmadan ABD dünya üzerinde yaptığı çirkin olaylarda başarıyı yakalayamaz ve hatta kaos ortamı bile tahsis edemez.

Dünya üzerinde yaşayan herkesin enerjiyi adil bir şekilde kullanabilmesi için ilk etapta terörden kurtulmamızın gerekli olduğu gözlemleniyor.

Avrupa için enerji lojistiği için kilit ülke durumunda olan ülkemizin dört tarafı enerji üreticileri ile çevrilidir.

Bu sebeple terör örgütlerinin hedefi konumundayız. Bizi hedef gösteren de ABD’den başkası değildir.

2009-2011 yılları arasında Katar-Suriye-Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğru yön çizen doğalgaz boru hattı projeleri hayata geçirilmek üzere iken, Suriye lideri Esad’ın buna karşı çıkması gerçeği hepimizin hafızalarındaki yerini koruyor.

Dünyada oynanan Bizans oyunlarını iyi analiz edebilirsek, terörün olduğu yerlerin enerji kaynaklarıyla dolu yerler olduğunu da görebiliriz.

Dünya’ya zulüm edenler, kendileri haricindeki ülkelerin huzur içerisinde yaşamasından enerji dolu bir gelecekleri olmasından çekiniyorlar.

Enerjiniz bol ve kalıcı olması dileklerimle yeni sayımızda görüşmek üzere…

Turan eller diyarı Bakü

Bugünlerde sınırlarımıza komşu olan ülkelere bir nefer edasıyla ziyaretler gerçekleştiriyor ve atmosferi gözümüzün gördüğü, kulağımızın duyduğu kadarıyla gözlemliyoruz.

En son ziyaretimizi kardeş diyarımız Azerbaycan’ın başkenti Bakü şehrine gerçekleştirdik. İstanbul’dan Turan eller diyarlarından olan Bakü’ye doğru THY ile yola çıktık. İstanbul Bakü arasında geçen yolculuğumuzda Azerbaycan’ın Mehmet Akif’i olarak bildiğimiz Ahmed Cavad’ın, “Çırpınırdın Karadeniz, Bakıp Türk’ün Bayrağına” şiirini mırıldanıyoruz.

“NURİ PAŞA KOMUTASINDAKİ KAFKAS İSLAM ORDUSU VE TELMAN HACIYEV’İN LALELER ŞİİRİ UNUTULUR MU”

1918 yılında Rus-Ermeni-İngiliz ittifakı ile katliama maruz kalan Azerbaycan Türk’lerine yardıma giden Türk askerlerini lalelere benzeten Azerbaycanlı şair Telman Hacıyev’in şiiri laleler ise hafızamızda…

Telman Hacıyev’in Laleler şiirini yazmasına neden olan olayları hafızamızda yeniden canlandırmak isterim.

Ermenilerin ve Rusların Bakü’de ve Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde masum sivil Türklere karşı başlattıkları katliamlardan dolayı Mehmet Emin Resulzade Osmanlı devletinden yardım talep etmiş.

Padişahın talimatıyla Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan’a sefere çıkmış. Gence’de Ermenilerle karşılaşarak, çıkan çatışmaların ardından Ermeniler teslim olmuş ve Gence Ermeni zulmünden kurtarılmıştır. Bu sebeple Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa unutulur mu? Şair Telman Hacıyev’in“Laleler” şiiri ile Ahmet Cevad’ın “Çırpınırdın Karadeniz” şiiri hafızalardan hiç silinir mi?

“HAZAR DENİZİNİN DÖRT BİR YANINI TÜRK YURDU YAPAN ATALARIMIZ HAZAR’I GÖL OLARAK KULLANMIŞTIR”

Bu duygu ve düşüncelerle geçen iki saatlik uçak yolculuğu göz açıp kapayıncaya kadar sona yaklaştı ve Bakü semalarına vardık. Uçaktan aşağı bakıyorum ve karşımda tüm ihtişamıyla Hazar Denizi!!! Esasında ihtişamlı olarak gözüken Hazar Denizi değil, hafızamda ve tarih kitaplarında yazılı olan gerçekler Hazar’ı bu kadar ihtişamlı olarak gösteriyordu. Adı ne kadar deniz olsa da atalarımızın göl olarak kullandığı Hazar’ın dört bir yanının Türk yurdu olduğuna yüce yaradan şahittir.

Uçak alçaldıkça alçalıyor ve Uluslararası Haydar Aliyev Havalimanına iniş yapıyoruz. Gardaşlarımız zahmet edip bizleri karşılamaya gelmişler.

5 yıl öncesi ile kıyaslanamayacak bir Bakü ile karşılaştım. Havalimanından şehir merkezine doğru araçla giderken seyrettiğimiz yollar, çevre düzenlemesi bizlere Bakü’nün eski Bakü olmadığını gösteriyor. Tabi burada Bakü ile alakalı bir gizli büyü söz konusu onu ayrıca “Büyü ile iki ayrı Bakü” başlığıyla kaleme aldım.

Bakü’ye doğru giderken hemen sol tarafta Cumhurbaşkanlığı Sarayı karşılıyor bizleri ve daha sonra ise Tekfen gibi Türk firmalarının yaptığı inşaat halindeki gökdelenleri görüyoruz. Son 5 yıldır Bakü’ye gelmediyseniz modern Bakü karşısında şaşırırsınız hemde çok…

“BAKÜ’DE DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY; MANEVİ ATMOSFERİ”

Değişmeyen tek şey bizlere verdiği maneviyat olurken, Şehitler Hıyabanı, Türk Şehitliği, Devlet Mezarlığı bu değişimi sanki tebessüm ederek seyir ediyor.

Binaların yeni yapılmasına rağmen inşa edilen mekanlar sanki yüzyıllar önce yapılmış mekanlar gibi tüm ihtişamıyla Bakü’ye tarihi bir güzellik katıyor.

Azerbaycan’a has bölgede çıkarılan bir taş var. Bu taş çok yumuşak ve zahmetsiz şekil alabiliyor. Bu taş ile neredeyse merkezdeki tüm binalar yenilenmiş ve tarihi motiflerle süslenmiş.

“BAKÜ GÜZEL VE MODERN BİR ŞEHİR AMA BİZİM İÇİN GÜZELLİKTEN ÖTE ÖZEL BİR TÜRK KENTİ”

Hun, Göktürk, Selçuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Safevi ve Osmanlı gibi gelip geçen bütün Türk topluluklarından eserler bulunan Bakü, güzel mi güzel, bizler için ise özel mi özel bir şehir…

Şehirdeki caddelerin isimleri Fuzuli, Nesimi, Hatayi, Nizami Ganjavi gibi sanatçı, şair ve yazar isimlerinden oluşuyor. Dünyanın en ünlü caddeleri ile adeta yarışan Bakü’nün Nizami Caddesi’ni görmeden Bakü’yü gezmiş olmazsınız.

“MİLLİ KAHRAMANIMIZ HAYDAR ALİYEV VE BAĞIMSIZLIK HAREKATININ SEMBOL İSMİ EBULFEZ ELÇİBEY’İ ZİYARET ETMEK BİR ONURDUR”

Azerbaycan’ın milli kahramanı Haydar Aliyev ile bağımsızlık hareketinin sembol ismi Ebulfez Elçibey’i ziyaret etmek onların ruhuna Fatiha okumanın onuruna ulaşmak için ilk önce bu iki lideri ziyaret etmenizi öneririm.

Bu ülke tarih boyunca ateşler içinde kalmış ve ateş ile anılmıştır. Ateşler içinde kalmasına, “Şehitler Hıyabanı” ve Türk Şehitliğinde yatan atalarımız şahitlik ederken, ateş ile anılmasının altında da zerdüştlere mekân olan Ateşgâh bulunmaktadır.

Azerbaycan ülke ve millet kaderi ile değil, tarihin bir cilvesi ile de bir ‘Odlar Yurdu’dur.

“Şehitler Hıyabanı–Şehitler Yolu” denen Cennet Bahçesi’nde yan yana yatan mezar taşlarına hepsinin isimleri tek tek yazılmış şehitlerimize rahmet okuyarak minnettarlığımızı dile getirdik.

“MİNYATÜR KİTAP MÜZESİNDE ATATÜRK’ÜN NUTKU İLE ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN DOKUZ IŞIK DOKTRİNİ”

Bakü’deki ‘Minyatür Kitap Müzesi’ ziyaretimizde gördüğümüz Atatürk’ün nutku ve Alparslan Türkeş’in dokuz ışık kitabı da bizlerde hoş seda bırakmıştır.

Haydar Aliyev Merkezi tüm muhteşemliği ile ziyaretçilerini karşılıyor. Modern mimarisi, sergi salonları, sergilenen birbirinden değerli eserler ve Azerbaycan’ın geçmişinin anlatıldığı bölüm insanı etkiliyor.

Turan ellerinden olan Azerbaycan’a gerçekleştirdiğimiz ziyaret ile Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırım, Sibirya, Yakutistan, Hakasya ve Tuva’ya da gitmemizin ne kadar gerekli olduğunu da bir kez daha anladık.

Ekip olarak yaptığımız 3 günlük ziyaret değil Azerbaycan’ı Bakü’yü gezmeye yetmedi, fakat gezmeye yetmeyen 3 günlük ziyareti ise sizlere aktarmaya köşelerin, sayfaların ve hatta kitapların yetmeyeceği de bir gerçektir.

Büyü ile iki ayrı Bakü

Haydar Aliyev Havalimanından Bakü’ye doğru araçla seyir ederken, ziyaret için şehre gelenlerin boş arsaları ve köy evleri görmeleri duvarlar yardımıyla engellenmiş. Şehir merkezine giderken yol kenarında bulunan duvarlar nedeniyle boş arsa ve köy evlerinin oldukları alanları villa ve malikane gibi düşünmeniz sağlanmış. Şehir merkezine varınca ise gördüğünüz muhteşem işlemeli binalar ve buram buram tarih kokan yapılar ne kadar zengin bir kent algısını zihninize yerleştiriyor. Ve bu düşünceniz duvarların arkasındaki yokluğu ve sefaleti ziyaret etmediğiniz sürece değişmiyor. Bu büyülü mimari projeyi çok akıllıca bulduğumu belirtmek isterim. Bakü’nün modern Azerbaycan’ı olduğundan daha güçlü ve heybetli gösteren bu planın sahiplerini tebrik ederim.

Bilirkişilerde yanar hem de nasıl

Bilirkişilik Kanunu kökten değişti ama sorunlar ve sıkıntılar hala erozyona uğramadı.

Bilirkişilikle ilgili oluşan tekelin ortadan kalkacağı ve bilirkişilik üzerinden servet kazanımlarının önüne geçileceği ile bilirkişilerin eş-dost kanalıyla dosya bakacağı günlerin eski zamanlarda kalacağını ümit ediyorduk.

İstanbul adliyesinde en eski gazeteci bilirkişilerden birisi olarak olayı çok iyi seyir ediyorum.

FETÖ’nün hakim ve savcılarının adliyelere hakim olduğu zamanlarda üç tane Ergenekon dosyası tarafıma gönderildi. Bir avukat ile beraber görevlendirilmiştim. Ergenekon dosyasında baş rolde Hurşit Tolon paşa vardı. Detayları ettiğim yemin nedeniyle sizlere iletemeyeceğim. Avukat tarafından rapor yazılmış ve sadece imza atmam istenmişti. Raporları okudum ve bu raporlara imza atmamın mümkün olmadığını söyledim. Bunun üzerine, bahis edilen rapora imza atarsam hayal edemeyeceğim kadar çok dosyanın tarafıma gönderileceği tebliğ edildi.

Şiddetle ret ederek, eklenti ve şerhlerimi koyarak dosyaları teslim ettim. FETÖ’nün hamilerinin benden dolaylı yollardan istediğini kabul etmedim.

Peki sonra ne mi oldu?

Bir daha bana dosya gelmedi…

O zamanlarda bilirkişilik vasıtasıyla hayal edilemez paraları kazananlara her zaman şahit olduk.

Kimlerin rant sağladığını, kimler tarafından verildiğini ve bu çarkın işlemesine kimlerin müsaade ettiğini de biliyorum.

Rant sağlayanları kişisel bilgi olduğu için vermeyeceğim ama o yıllarda bu çarkı işletenin FETÖ olduğunu herkes ile herkesim zaten bilmektedir.

FETÖ’nün emir elleri olmuş bilirkişiler adliyelerin dört bir yanını mesken tutmuşlardı.

Ettikleri yeminleri unutup, ceplerini doldurma ve emri verenleri hoşnut etme peşine düşmüşlerdi.

Dava dosyalarını tarafsızca yazacaklarına yemin ettikleri halde hak yerine emir aldıkları kişilerin tarafında olmaları süreci zihnimizdeki yerini hala koruyor.

FETÖ’nün yeminli bilirkişileri ile cüppeli hakim ve savcıları Allah’tan ve uymaları gereken kanunlardan korkmadan bilirkişilik sistemini istedikleri gibi kullanmaktan bir an olsun çekinmediler.

Burnumuza gelen pis kokuların bertaraf edileceğinin sinyallerini 2017 yılının sonlarında aldık.

Adalet Bakanlığından yapılan açıklama işini hak için yapan bilirkişileri umutlandırmıştı.

Yapılan açıklamada; objektif bir sistem kurulacağı, hakimlerin kafasına göre istedikleri bilirkişiyi atayamayacağı UYAP’ta olduğu gibi otomatik bir mekanizma ile bilirkişilerin dosyalarda görevlendirileceği belirtiliyordu.

Önce eğitim almak için kayıt işlemleri gerçekleştirdik. Ardından eğitim alacağımız eğitim kurumunu seçtik. Mezun olduğum İstanbul Üniversitesi’ni seçerek indirimli olarak 1.000 lira ödeme yaptım ve ardından İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Adli Tıp Enstitüsünde 1 hafta süren bilirkişilik eğitimini tamamladım.

Artık herşey çok daha güzel olacaktı. Yıllardır yaptığım bilirkişiliği artık mesleki eğitimime ek olarak aldığım ikinci eğitimle daha profesyonel yapacaktım. Artık adaletsiz bilirkişi atamaları olmayacağından sistem herkese adil dosya dağıtımı yapacaktı.

Böylelikle hem mesleğimiz ile alakalı raporlar düzenleyecek ve adaletin işleyiş mekanizmasına katkıda bulunacaktık. Ve helalinden kazançta sağlaya bilecektik.

Kökten değişen bilirkişi sisteminde yeni görevlendirmemin ardından beklentilerimin ne şekilde cevap bulduğunu merak eden okurlarım olduğunu düşünerek cevap vermek istiyorum.

Söylendiği gibi bir sistem ile tanışmadım. Ve hatta görevlendirilen bilirkişiler bize ücret karşılığı aldığımız eğitimde öğretilen sistem üzerinden değil, eski sistem ile elden rapor düzenlemeye devam ettiler. Uyap sistemine giriş yaptık ama bize dosya gelmedi. Hemde hiç dosya gelmedi ve ne arayan oldu ne de soran…

Sebebi alametinin bir hiç olduğumdan dolayı olduğunu düşündüm ama nedeni o değilmiş.

Eski sistem devam ediyormuş. Kalem kalem, mahkeme mahkeme dolaşarak, eş-dost tanıdık vasıtasıyla dosya gönderecek kanallar arayanlar dosyalara bilirkişi olarak atanıyormuş. Tanıdığımız bilirkişi dostlarımız bu şekilde hareket etmenin şart olduğunu söylüyorlar.

Adalet bakanlığının isteği ile 1.000 lira ödeme yaparak aldığım eğitimde bilirkişilerin bu şekilde hareketinin etik olmadığını öğrendim.

Bu sebeple, savcı, hakim çok tanıdığım olmasına rağmen hiç kimsenin kapısını bu şekilde çalmadım ve etik olmayan davranışlar sergilemektense hiç dosya bakmayan bilirkişi unvanım ile yaşamaya devam etmeyi tercih ettim.

Geçmiş zamanda bu unvana sahip olmamızı FETÖ’cüler neden olmuştu. Peki şimdi ki zamanda unvanımızın devam etmesine vesile olanlar kimler!!!!

Köşe yazısını yazarken cep telefonuma Adalet bakanlığı Bilirkişi Daire Başkanlığından bir mesaj geldi. Ulusal Elektronik Tebligat Sistemiyle alakalı Rapor Teslim Kontrolünün aktif hale geleceği söyleniyor. Yazıda bahsettiğim olumsuzlukların yok olacağı ümidim bu mesajla bir yıl sonra da olsa yeniden yeşerdi. İnşallah yeşeren umutlarımız solmaz.