Prof. Dr. A. Beril Tuğrul
Giriş
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan Orta Vadeli Program (2026-2028) Eylül 2025’te açıklanmış bulunmaktadır. Bilindiği üzere; “Orta Vadeli Program (OVP)”lar ekonominin üç yıllık yol haritasını içermekte olup makroekonomik hedefler ile ekonomik ve sosyal alanlarda izlenecek politikaları belirlemektedir. Bu bağlamda OVP’ler; daha uzun vadeli olan “Kalkınma Planları”ndan farklı olarak daha öz şekilde kamuya ilişkin olarak bütçe hazırlanması ve yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesinde yol gösterici olmaktadırlar.
2026-2028 yıllarına ait üç yıllık perspektifi içeren son açıklanan OVP, 8 Eylül 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Beklendiği üzere bu OVP’te de 2026-2028 Program dönemine ilişkin makroekonomik büyüklükler, bütçe dengesi, kamu idarelerinin ödenek tavanları ve öncelikli reform alanlarına ilişkin politika ve tedbirleri ortaya konulmuştur.
Kalkınmanın ve makroekonominin önemli bir argümanı olan “enerji” konusuna, OVP’de farklı başlıklar altında yer verildiği görülmektedir. Bu konu önümüzdeki dönemde, enerji politikaları açısından önem taşımakta olup burada ele alınarak incelenmeye ve değerlendirilmeye çalışılacaktır.
OVP (2026-2028)’in Enerji Konuları Açısından Değerlendirmesi
Orta Vadeli Program (2026-2028)’e bakıldığında enerji politikalarını da yakından ilgilendiren “Sürdürülebilir Büyüme” konusuna ayrı bir önem verildiği görülmektedir. Bu bağlamda “Yeşil Dönüşüm” sürecinin hızlandırılmasına öncelik verileceği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; “Yeşil dönüşüm”, iklim değişikliği ve kaynakların verimli kullanımı için geliştirilmiş bir kavram olup, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği kapsamakta ve döngüsel ekonomi, yenilenebilir enerji kullanımı ile karbon ayak izinin azaltılması gibi uygulamaları içermektedir.
Yeşil dönüşüm kapsamında yenilenebilir enerji konusunda atılımlar yapılmasını ve Türkiye ekonomisini yakından ilgilendiren “AB (Avrupa Birliği) Yeşil Mutabakatı”na uyum da kastediliyor olmaktadır. AB Yeşil Mutabakatı bağlamında T.C. Ticaret Bakanlığınca “Yeşil Mutabakat Eylem Planı” da hazırlanmış bulunmaktadır. Bu plan ile AB ve dünya ekonomisindeki dönüşüm politikalarına uyum hedeflenmektedir denebilir.
Burada enerji politikaları açısından önemli bir husus, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında şekillenmiş olan “Yeşil Enerji” kavramı olmaktadır. AB’de “Yeşil Enerji” ise, yenilenebilir kaynaklarla birlikte çevreye zarar vermeyen ve iklim nötr hedeflere katkı sağlayan enerji türlerini ifade etmektedir. Bir başka deyişle, Avrupa Birliği (AB), yeşil enerjiyi iklim değişikliğiyle mücadele, sürdürülebilir kalkınma ve enerji arz güvenliği hedefleri doğrultusunda tanımlamaktadır.
Son olarak AB, doğal gaz ve nükleer enerjiyi “yeşil yatırım” ve dolayısıyla “Yeşil Enerji” kapsamı içine almış bulunmaktadır. Konuya ilişkin olarak Avrupa Parlamentosu, Temmuz 2022’de yapılan oylamayla “Doğal Gaz” ve “Nükleer Enerji”nin “Yeşil Enerji” olarak tanımlanmasına onay vererek enerji politikaları açısından önemli bir kararı hayata geçirmiştir.
Bu bağlamda OVP (2026-2028)’e bakıldığında “2050 Karbon Nötr” hedefine hizmet edecek enerji kullanımının öne çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle, yenilenebilir kaynaklar içinde betimlenen güneş, rüzgâr, hidroelektrik, biyokütle ve jeotermal gibi doğal döngülerle yenilenen kaynaklar ile doğal gaz ve nükleer enerji programlarına önem verileceği anlaşılmaktadır.
Ayrıca yayınlanan OVP’de “Yeşil Enerji” projelerinin HIT-30 programlarıyla destekleneceği ifade edilmektedir. Bilindiği üzere; HIT-30 Türkiye’de yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli yeni yatırımları teşvik etmeyi amaçlayan bir programdır. Bu programlarla; yerli üretim kapasitesini artırmak, kritik teknolojilerde dışa bağımlılığı azaltmak, ihracata yönelik üretimi teşvik etmek ve küresel rekabette Türk firmalarının konumunu güçlendirmek amaçlanmaktadır. Desteklenen yatırım alanları arasında “Yeşil Enerji” de yer almaktadır. Ancak, bu OVP’den sonra “Yeşil Enerji” projelerine daha çok öncelik verilerek destekleneceği söylenebilir.
OVP 2026-2028’de yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin artırılması ve enerjide ithal kaynaklara bağımlılığın azaltılması ve yerli ürün kullanım şartı içerecek şekilde YEKA projelerinin geliştirilmesi ve de deniz üstü rüzgâr enerjisi potansiyelinin değerlendirilmesine yönelik çalışmaların yürütüleceği vurgulanmaktadır.
Bilindiği üzere YEKA; “Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı” olarak yenilenebilir enerji teknolojilerinde yerli üretimi teşvik etmek, teknoloji transferini hızlandırmak ve maliyet avantajı sağlamak amacıyla geliştirilmiş bir yatırım modelidir. Bu model kapsamında, kamu ve hazine arazileri ile özel mülkiyete konu araziler üzerinde yenilenebilir enerji santralleri kurulabilmektedir. Ancak burada dikkat çeken husus; deniz üstü rüzgâr enerjisi potansiyelinin değerlendirilmesine yer verilmiş olmasıdır. Bu husus, denizel bağlamda yeni rüzgâr potansiyellerinin belirlenerek teşvik edileceği anlamına gelmektedir.
OVP’de değinilen bir diğer husus; enerji yoğun sektörler öncelikli olmak üzere rekabetçilik ve yerli üretim dikkate alınarak enerji verimliliğini artırılmasına da yer verilmiş olmasıdır. Enerji verimliliği hayli uzun bir süredir üzerinde durulan bir konu olmakla beraber bu konunun rekabetçilik, bir başka deyişle seçicilik açısından öne çıkarılıyor olması ve dolayısıyla ihale şartnamelerine kadar girebilecek şekilde gereksinim kapsamında olacağını akla getirmektedir.
Fazla olarak, “Yenilenebilir enerji kullanım oranı ve enerji verimliliği yüksek yeşil binalar ile bunlara yönelik Ulusal <Yeşil Sertifika Sistemi> yaygınlaştırılacaktır” ifadesi kullanılmaktadır. Bu ise, sadece (bir ileri uygulama olan) yeşil bina yapımına değil sertifikalandırmaya da önem verileceğini göstermektedir. Yine bilindiği üzere <Yeşil Sertifika Sistemi>; Türkiye Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından geliştirilmiş yerel bir yeşil bina sertifikasyon sistemidir. Dolayısıyla yeni OVP ile ulusal sertifikalandırmanın öne çıkarılacağı ve uygulamalarda yerli sertifikalandırmanın aranacağını söylemek mümkündür.
Bir başka dikkat çeken husus ise; “Endüstri Bölgeleri, Organize Sanayi Bölgeleri, Küçük Sanayi Siteleri için hammaddeye erişim, lojistik, enerji, demiryolu ve liman bağlantısı, tedarik zincirine uygun çevre ve afet boyutu açısından sürdürülebilir şekilde oluşturulacaktır” ifadesinin kullanılmış olmasıdır. İlgili sistemlere ilişkin uygulamalar zaten var olmasına karşın “çevre ve afet” konuları çerçevesinde enerji iletim, dağıtım sistemleri ile trafolar açısından çevresel değerlendirmelerin daha çok üzerinde durulacağı ve buna ilişkin projelerin geliştirilmesi istenerek öne çıkarılacağı anlaşılmaktadır.
OVP’de yer alan bir diğer konu; “jeotermal kaynakların yanı sıra, rüzgâr, güneş ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının da kullanılacağı “Organize Tarım Bölgeleri”nin sayısının artırılacağının belirtilmiş olmasıdır. Türkiye seracılıkta jeotermal enerjinin kullanılması konusunda lider ülke durumundadır. Şimdi ilgili uygulamaların sadece jeotermal enerji bağlamında değil, enerji çeşitlendirmesiyle arttırılacağı açıklanmış olmaktadır. Bu husus hem gıda ve hem de enerji politikalarını destekleyen bir anlayış olarak kendini göstermektedir.
Önemli bir konu da; “savunma sanayii, yapay zekâ, siber güvenlik, temiz ve sürdürülebilir enerji ile uzay teknolojileri gibi stratejik alanlarda nitelikli işgücü yetiştirmeye yönelik kamu-üniversite-özel sektör işbirliği programlarının hayata geçirilmesi” konusuna değinilmiş olmasıdır. Özellikle sürdürülebilir enerji konusunda nitelikli eleman yetiştirilmesi ve bunun için akademik çevrelerin kamu ve özel sektör bağlamında motive edilmesinin belirtilmesi anlamına gelecek işbirliğinden bahsedilmesi enerji sektörü için lokomotif bir anlam ifade etmektedir.
Ayrıca, “ithalatın makroekonomik çerçevedeki hedeflerle çelişmeyen seviyelerde kalmasını teminen, arz güvenliği boyutu da göz önünde bulundurularak, enerji ve diğer kritik emtialar gibi unsurların yurtiçinde üretimi teşvik edilecek ve tüketim malı ithalatına olan talep sınırlandırması”na değinilmektedir. Bu husus enerji sistemleri ve ekipmanları için yerli ve milli unsurlar üzerinde durulacağı manasına gelmektedir. Dolayısıyla da ülkemiz için yeni alanların ve istihdamın yaratılacağı betimlenmiş olmaktadır.
Yine önemli bir ifade de; “stratejik ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi, enerji ve gıda arz güvenliğinin temini, bölgesel bağlantısallığın artırılması ve uzak kıtalarla bağları, ülkemiz öncelikleri doğrultusunda kuvvetlendirilmesine yönelik politikalar, etkin ve bütüncül bir biçimde sürdürülecek olmasının” belirtilmesidir. Bu husus, enerji bağlamında ele alındığında; doğal gazın da Yeşil Enerji kapsamına alındığı düşünülürse Türkiye’nin “Enerji Merkezi” olma yönündeki enerji politikalarının devam edeceği ve daha uzun menzillerle, bir başka deyişle Türkiye’ye göre uzak olarak nitelenebilecek bölge ve ülkelerle işbirliğine gidileceği anlamına gelmektedir.
Başka önemli bir konu da; “nükleer enerjinin elektrik üretim portföyüne dâhil edilecek olması, nükleer kapasitenin artırılmasına yönelik yeni proje ve teknolojiler geliştirilmesi ve nükleer santrallerde kullanılan ekipmanların yerlilik oranlarının artırılması”ndan bahsediliyor olmasıdır. Bu husus Akkuyu Nükleer Santralının devreye alınmasından ayrı olarak yeni projelere sıcak bakıldığı anlamına gelmektedir. Ayrıca, “yeni proje ve teknolojiler” ifadesiyle; dünyada yeni bir trend olarak ortaya çıkan “Küçük Modüler Reaktörler -SMR (Small Modular Reactor)”ler bir başka deyişle, 300 MW’a kadar kurulu güce sahip, geleneksel nükleer reaktörlere göre daha küçük, esnek, temiz ve güvenli kabul edilen reaktörlere enerji politikaları içinde yer verileceğini akla getirmektedir. İlaveten hidrojen teknolojili enerji kullanımının da daha öne çıkarılabileceğini düşündürmektedir.
Sonuç
Türkiye için temel politika belgelerinden biri olan OVP (2026-2028), 2026’dan başlayarak önümüzdeki üç yıl için bir yol haritası niteliği taşımaktadır. Bir başka deyişle önümüzdeki yıldan itibaren Merkezi Yönetim Bütçe süreçlerini de etkileyecek bir doküman olarak nitelenmektedir. Nitekim OVP (2026-2028), 2026 bütçe çalışmalarının başlama döneminde yayınlamış bulunmaktadır.
OVP (2026-2028)’de kararlılıkla uygulanan politikalar sonucunda hedef olarak; Türkiye ekonomisinin Türkiye Yüzyılına yaraşır bir şekilde tarihi bir başarıya ulaşacağı, milli gelirin ilk kez 1,5 trilyon doları aşacağı ve kişi başına düşen gelirin 17 bin doların üzerine çıkarak ülkemizin tarihinde ilk defa yüksek gelirli ülkeler grubuna dâhil olabileceği ifade edilmektedir.
Tüm bu iddialı hedeflerin gerçekleştirilmesi için yadsınamaz önemi olan enerji konusuna ilişkin olarak OVP (2026-2028)’de enerji ile ilgili hususlara bakıldığında (yukarıda ayrı ayrı irdelendiği üzere) sıkça yer verildiği görülmektedir.
Öz olarak belirtilmek istenirse, OVP 2026–2028 döneminde; enerji politikaları bağlamında Türkiye’nin ekonomik büyümesinin dışa bağımlılığın azaltılması ve yeşil dönüşüm hedefleri açısından Yeşil Enerji kullanımı açısından kritik bir rol üstleniyor olarak görüldüğü ve yerli ve yenilenebilir kaynaklara odaklanarak enerji arz güvenliğini artırmayı ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemeyi amaçlıyor olduğu söylenebilir.