Bugüne kadar dünyada savaşlar enerji yatakları olan petrol, doğalgaz ve diğer enerji kaynakları bulunan yerlerde yaşanmıştır. Ülkeler dünyada hep bu sebeplerden çatışmıştır. Çünkü enerjiyi elinde tutan dünya lideri olmuştur ve dolayısıyla enerji güvenliği de geleceğin konusu haline dönüşmüştür.
En büyük enerji savaşlarının döndüğü yer olan Avrupa Birliği, petrol ve doğalgaz konusunda en büyük iş birlikteliğini Rusya ile yapmaktadır. Bu iş birliği esas anlamıyla ise bağımlılık gün geçtikçe artmaktadır. Özellikle Almanya ile olan iş birlikteliği diğer AB ülkelerini ciddi anlamda rahatsız etmektedir ama büyüyerek artan bağımlılık yanı sıra başka ticaretlere dönüşerek, koşulsuz antlaşmalara kapı açmıştır. Bu iş birliğinden doğal olarak en çok Rusya tarafı kazançlı çıkmaktadır.
AB’nin enerji tüketiminin her geçen gün artması ve yerli üretimin buna karşılık verememesi büyük endişe meydana getirmektedir. 2006 yılında Rusya ile Ukrayna krizi sonrası boru hatlarıyla taşınan bu enerjinin sorgulanması gereksinimini ortaya çıkartmış ama bağımlılıktan dolayı devam etmiştir. Rusya uzun zamandır özellikle enerji atağı ile eski teknolojisine, askeri büyüklüğüne ve dünya pazarındaki Sovyetler zamanındaki gücüne dönmüştür.
Rusya’nın en büyük enerji şirketlerinden Gazprom, Alman enerji şirketleri ile bir çok ortak yatırımlar yapmakta bu da AB’yi iyice Rusya’ya içinden çıkılamaz ve geriye dönülemez şekilde bağımlı hale getirmektedir.
Fakat bölgede Rusya’nın hakimiyetini kırmak isteyen ABD, baskı ve savaşlarla petrol kaynaklarını ele geçirse de dünya liderliği rolünü devam ettirmeye çalışmaktadır. AB pazarına yeni alternatifler sunmaya başlamıştır. Gemilerle taşınabilen LPG gibi bir takım lojistik projeleri buna örnek olarak verebiliriz. Bu yaşanan karmaşık ilişkiler ve gizli, soğuk alışverişler yeni karışıklıkların sinyalidir. Diğer tarafta büyüyen Çin sorunu ve pazarı daha karıştıracağından çekinilmektedir.
Gelelim Türkiye üzerinden Avrupa’ya açılan yeni Türk akım projesine… Kimi devletler mecbur kaldıklarından bu projeye engel olmamıştır ama proje birilerini büyük ölçüde rahatsız etmektedir. Bu yol haritasında Yunanistan’ın da olması karmaşık bir durumdur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde tansiyonu artırmanın altında da malumunuz enerji kaynaklarının tekelleşme çalışmaları yatmaktadır.
Amerikan çok uluslu petrol ve doğalgaz şirketi EXXON, Mısır ve İsrail’in de Akdeniz sularının ısınmasında katkılarını biliyoruz.
İran’ın Rusya’ya olan bağımlılığı artıkça Azerbaycan’ın da dayanma gücü ne kadar daha sürecek sorusu aklımıza geliyor. Bu da ileride Rusya’nın onayı olmadan birçok ülke hareket edemeyecek şeklinde yorumlanıyor. Bu ülkeler Türkiye ilişkilerinde çok problem yaşayacak gibi duruyor. Halbuki Türk akımı projesi beklentileri oldukça farklıydı. Sonuç merkez olma iken küçük bir alım indirimiyle bitmiş gibi oldu yani Avrupa’ya enerji oyunundaki rolünü Yunanistan başta olmak üzere kaptırdığını Rusya’nın tam olarak eksenine girdiğini Türk akımının vanasını Yunanistan’a verileceğini ümit eden Vandalları görmekteyiz.
Ne niyetle yola çıkıp yanlış politikalarla bugüne gelmek üzücü.
Enerji savaşları enerjiyi tek ben kullanırım ve istediğime veririm diyenlerin savaşıdır…