İki kutuplu dünya vardı.
Sovyetler Birliği ve ABD…
Bunun paralelinde ortaya NATO ve Varşova Paktı çıktı.
Duruma NATO çerçevesinde bakarsak ve neden/nasıl kuruldu dersek;
ABD öncülüğünde savunma amaçlı kuruldu ve ana hedef Sovyetler Birliği idi.
Akabinde, Sovyetler Birliği tarafından Varşova Paktı geldi.
Dünyaya, bir Soğuk Savaş hakimdi.
Yıl-1991 ve Sovyetler Birliği dağıldı.
Ve, dolayısıyla Varşova Paktı da…
Yani, kutuplar bitti ve kutuplaşma da sona erdi.
Ama NATO hayatiyetini sürdürdü ve hala da devam ediyor.
1991’den, yani Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla sona eren Soğuk Savaş döneminden günümüze kadar geçen 30 yılda neler oldu?..
Daha önceki “Yeni Dünya Düzeni” içerikli pek çok yazımda bahsettiğim gibi “Yeni Yüzyıl” inşa etme çalışmaları hemen başladı.
Nasıl, “Eski Yüzyıl” Birinci Cihan Harbi sonrası başladı ve ancak İkinci Cihan Harbi’nin bitişine kadar geçen geniş bir süreç sonunda netleştiyse; bu defa da öyle olacaktı.
Geçen 30 yılda en avantajlı ülke Çin oldu,
Yani bu süreç “görünürde” Çin’in işine yaradı.
Bu arada şunu belirtmeden geçemeyeceğim; Çin kendi doğal çalışması ve spontane büyümesini mi gerçekleştirdi yoksa “birilerince” mi, geliştirildi/semirtildi/büyütülüp bu hale getirildi?..
Düşünün; ABD ve Avrupa tandanslı küresel şirketler üretim merkezlerini Çin’e taşıdılar.
Pek çok ünlü markada “Made in USA veya Made in Germany” vb. gibi filan yazsa da; üretimin Çin’de gerçekleştirildiği, hepimizin malumu…
Sanki görünmez bir el (aslında Akıl ve Güç denen, görünen/bilenlerin bildiği bir el de…), Çin’i bir şeyler için/bir dönem için/bir noktaya getirmek için “özellikle” büyütüyordu.
Adeta, Sovyetler Birliği’nin yerini dolduracak yeni bir düşman hazırlanıyordu.
Bu yaklaşım başarılı oldu mu?
Bence oldu ve olacak gibi…
Çin bu fırsatı kaçırmadı.
Kutupsuzluğun oluşturduğu küresel bazlı boşluklara, önce mallarıyla girmeye başladı.
Çin malları hemen her ülkede yer buluyordu.
Bakir olan ve fırsat oluşturan Küresel piyasalar, Çin’i büyütmeye ve çok ciddi ekonomik güce ulaşmasını sağlıyordu.
Bu aşamadan sonra, daha önce mallarıyla/ürünleriyle küresel piyasalara ve özellikle Batı harici toplumlara ulaşan Çin, yeni bir safhaya geçerek “yatırımlarıyla” yayılmacılığa başladı.
25-30 yılın sonunda, Çin artık tarım da dahil olmak üzere; tüm sektörlerle her yerde vardı.
Bu hale gelen Çin durur mu?
Durmadı/durmuyor…
Son on yılda, ülkemizin de dahil ve dahlinin olduğu “Kuşak-Yol/Yeni İpek Yolu” projesi başlatıldı.
Çünkü küresel konsept değişti/değişiyor ve bunun sonucu diplomasi/küresel ekonomik dengeler/ülkesel işbirlikler çok farklı bir özellik arz etmeye başlamıştı.
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, geçen otuz yılın son on yılında “Yükselen Çin” artık hedefteydi.
Hatta öyle ki; hiçbir konuda anlaşamayan ve benzeşmeyen Trump-Biden’ın bile, belki de tek ittifak ettiği politika Çin’le ilgili ABD yaklaşımıydı.
Çünkü, Çin’i esaslı şekilde ilk hedefe koyan Trump idi.
Ve, Biden de farklı düşünmüyordu/düşünmedi.
Bu noktada, Koronavirüs/Pandemi ve virüsün Çin’de başlamış olmasına değinmemek olmaz.
Çünkü bu pandemi denen süreç, bir sonuçtur.
Sebepse, planlanan “Yeni Dünya Düzeni ve Yeni Yüzyıl” yaklaşımıdır.
Neden mi?
Bunun nedenlerini ve durumun nereye gittiğini ve nasıl bir kutuplaşma/kutupsuzlaşma oluşturulacağını anlatacağımız bir sonraki yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlar.