25.7 C
İstanbul
Pazartesi, Ağustos 18, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 90

GIMS Direktörü Oliver Rihs görevini bırakıyor

Cenevre Uluslararası Otomobil Fuarı GIMS Direktörü Olivier Rihs, kişisel nedenlerden dolayı 2020 Nisan’ında görevinden ayrılmaya karar verdi. Kariyerine GIMS’den uzakta devam edecek. Yine de, GIMS’in gelecek 90’ıncı yıldönümü baskısında 5 – 15 Mart 2020 tarihleri arasında Otomobil Fuarı için başlattığı değişiklikleri ve yeni projeleri başlatacak ve uygulayacak.

Cenevre Uluslararası Otomobil Fuarı Mütevelli Heyeti Başkanı Maurice Turrettini, istifasını reddetti.

Turrettini, “GIMS için bir dizi yenilik başlatmak ve uygulamak için Olivier Rihs’e teşekkür ediyoruz” dedi. Turrettini ayrıca, “GIMS Discovery, GIMS Tech ve GIMS VIP ile Günün en önemli küresel motorlarından biri konum gösterdiği için Cenevre güçlenecek ve ziyaretçi deneyimi büyük ölçüde artacak” şeklinde konuştu. Mütevelli Heyeti, yeni direktör için görüşmelere başladı.

GIMS Director Oliver Rihs is leaving his post

The Director of the Geneva International Motor Show GIMS, Olivier Rihs, has decided to leave his post at the end of April 2020 for personal reasons. He will continue his career away from GIMS. Nevertheless, he will launch and implement the changes and new projects he has initiated for the Motor Show with full vigour at the forthcoming 90th anniversary edition of the GIMS from 5 to 15 March 2020.

Maurice Turrettini, Chairman of the Board of Trustees of the Geneva International Motor Show, regrets his resignation: “We would like to thank Olivier Rihs for initiating and implementing a series of innovations for the GIMS. With GIMS Discovery, GIMS Tech and the GIMS VIP Day, Geneva will be strengthened as one of the most important global motor shows locations and the visitor experience will be greatly enhanced. The Board of Trustees has already begun the search for a successor”.

TANAP doğalgazı Avrupa’ya taşıyacak

Güney Gaz Koridoru’nun en önemli halkası Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin (TANAP) Avrupa bağlantı açılışı, Edirne İpsala’daki TANAP MS4 Ölçüm İstasyonu’nda yapıldı. Uluslararası törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Şefik Caferoviç, Gürcistan Başbakanı Giorgi Gakharia, Türkiye, Katar, Kuzey Makedonya ve Bulgaristan’dan bakanlar, İtalya, Yunanistan, Bosna Hersek, Sırbistan ve Avrupa Birliği temsilcileri, SOCAR, BOTAŞ ve BP üst düzey yöneticilerinin yanı sıra iş dünyasının önemli temsilcileri katıldı.

Türkiye ve Azerbaycan’ın enerji alanındaki stratejik iş birliğinin en önemli projelerinden biri olan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin (TANAP) Avrupa bağlantısı, uluslararası bir törenle açıldı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde, Edirne’nin İpsala ilçesindeki MS-4 Ölçüm İstasyonu’nda gerçekleştirilen,  Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in teşrif ettiği törene Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Şefik Caferoviç, Gürcistan Başbakanı Giorgi Gakharia, Türkiye, Katar, Kuzey Makedonya ve Bulgaristan’dan bakanlar, İtalya, Yunanistan, Bosna Hersek, Sırbistan ve Avrupa Birliği’nden temsilciler, SOCAR Başkanı ve TANAP Yönetim Kurulu Başkanı Rövnag Abdullayev,  BP ve BOTAŞ’tan oluşan proje ortaklarının üst düzey yöneticileri ve Güney Gaz Koridoru’nu oluşturan ülkelerin sektör temsilcileri de katıldı.

Törende konuşan SOCAR Başkanı ve TANAP Yönetim Kurulu Başkanı Rövnag Abdullayev, “Geçen sene Güney Gaz Koridoru ve onun en önemli halkası olan TANAP’ın birinci kısmını faaliyete geçirdik. Bu gün ise TANAP, Avrupa’ya doğalgaz taşımak için tamamen hazır duruma getirilmiştir. Türkiye’nin doğusundan batısına kadar uzanan bu tarihi iletim hattının inşaatı, zamanında ve yüksek kaliteli bir şekilde tamamlanmıştır. Türkiye-Yunanistan sınırında TANAP’a bağlanacak Trans Adriyatik Doğal Gaz Boru Hattı’nın (TAP) inşaatı da sona erdikten sonra tarihte ilk defa Azerbaycan gazı Hazar Havzası’ndan Avrupa pazarlarına, doğrudan iletilmiş olacak. Böylece, Avrupa’nın yeni gaz tedarikçisi olmanın yanı sıra, Türkiye’nin de en büyük ikinci doğalgaz tedarikçisine de dönüşmeyi hedefliyoruz. Ortaklarımızla birlikte üstlendiğimiz bu dev projeyi başarılı bir şekilde hayata geçirebildik. SOCAR olarak yurtdışında ilk kez bu denli karmaşık bir projeyi yönetmemize karşın, inşaat çalışmalarını yüksek verimlilikle tamamlamayı başardık. Projeyi değerlendiren uluslararası danışmanlık firmalarının öngördüğü maliyetten daha düşük bir rakamla inşaatı tamamlayarak, boru hattının hissedarları olan Azerbaycan ve Türkiye devletine, aynı zamanda BP şirketine önemli tasarruf sağlamış olduk” dedi.

TANAP projesi için uluslararası danışmanlık şirketlerinin öngördüğü 11,7 milyar dolarlık yatırım değeri, etkili yönetim sonucunda 6,5 milyar dolara kadar düşürülürken, maliyette yüzde 45’lik tasarruf elde edildi. TANAP kapsamında tüm çalışmaları zamanında ve yüksek kaliteli bir şekilde tamamlayan SOCAR, harcamaları düşürmesi sayesinde başta Azerbaycan ve Türkiye olmak üzere, boru hattı hissedarlarına 5,2 milyar dolar tasarruf sağladı.

3,3 MİLYAR METREKÜP GAZ TAŞINDI

Ticari operasyon kapsamında 25 Kasım 2019 tarihi itibarıyla BOTAŞ’a 3,3 milyar metreküp gaz taşıyan TANAP, 2019 yılının haziran ayından 2020 yılının haziran ayı sonuna kadar, Türkiye’ye 4 milyar metreküp doğalgaz taşınmasını taahhüt ediyor. 2020 yılının haziran ayı sonundan itibaren ise Türkiye yıllık 6 milyar metreküp doğalgaz almaya başlayacak. Azerbaycan gazı önümüzdeki yıldan itibaren Avrupa pazarlarına da ulaşacak ve 16 milyar metreküplük bir taşıma hacmine ulaşacak. Bunun 10 milyar metreküpü 2020 yılından itibaren Avrupa’ya ihraç edilecek. Yapılacak ek yatırımlarla TANAP’ın doğalgaz taşıma kapasitesi 31 milyar metreküpe çıkabilecek.

TANAP’ın, Türkiye-Gürcistan sınırından Eskişehir’e kadar olan kısmının açılışı 12 Haziran 2018’de uluslararası bir törenle yapılmış ve 30 Haziran 2018 tarihi itibarıyla Türkiye’ye ticari gaz akışı başlamıştı. Boru hattının Eskişehir ile Türkiye-Yunanistan sınırındaki Avrupa bağlantı noktası arasında kalan bölümünde mekanik tamamlanmaya 2018 yılı sonunda ulaşılmış, Nisan 2019’da ise hat dolumuna ve gazlı testlere başlanmıştı. 1 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla Avrupa’ya gaz akışına tamamen hazır hale gelen TANAP, “Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa’nın en uzun ve en geniş çaplı uluslararası doğalgaz boru hattı” unvanını kazanarak adını tarihe altın harflerle yazdırdı.

RAKAMLARLA TANAP:

  • Toplam uzunluğu 1.850 kilometre.
  • Boru hattının yüzde 30’dan fazla kısmı deniz seviyesinden 2 bin metre yukarıda inşa edildi.
  • TANAP projesinde 135.332 ana hat borusunun kaynağı yapıldı.
  • Proje kapsamında 114.690.031 adam saat emek sarf edilirken, hattın geçtiği en yüksek nokta 2.760 metre, en derin noktası ise deniz seviyesinin 65 metre altında oldu.
  • İnşaat faaliyetleri kapsamında 50.633.382 metreküplük kazı çalışması ve 7.000’e yakın özel geçiş gerçekleştirildi.
  • Projenin en yoğun döneminde 13.000 kişinin çalıştığı TANAP’ta 30 Haziran 2018 tarihi itibarıyla ticari gaz akışı başladı.
  • Kaynak hacmi itibarıyla Türkiye’de özel sektör eliyle uygulamaya aktarılan en büyük sosyal ve çevresel yatırım programlarından birisi olma özelliğini taşıyan Sosyal ve Çevresel Yatırım Programı (SEIP) vasıtasıyla TANAP, güzergâhı üzerinde yer alan il, ilçe ve köylerde sosyoekonomik kalkınmayı hızlandırma ve doğal kaynakların korunması hedefiyle 1.000’e yakın projeyi de hayata geçirdi.

Türkiye’nin yenilenebilir enerji üretimi yükseliyor

TSKB Danışmanlık Hizmetleri, ekonomiye etkileri, global jeopolitik ilişkiler ve çevreyle doğrudan ilişkisi nedeniyle her zaman en önemli sektörler arasında yer alan enerji sektörüyle ilgili detaylı bir rapor yayınladı. “Sektörel Görünüm: Enerji” başlıklı rapor, çok boyutlu ve eksenli bir yaklaşımla sektörün özet bir resmini çekiyor. Rapora göre, Eylül sonu itibarıyla Türkiye’nin toplam kurulu gücü 90,7 GW’a ulaştı. Artışta, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla yerli kaynaklardan elektrik üreten santrallere verilen teşviklerin etkisinin yüksek olduğu ifade edilen raporda, toplam kurulu gücün %48,4’ünün yenilenebilir enerjiden, %61’inin de yerli kaynaklarla elektrik üreten santrallerden oluştuğu vurgulanıyor. Raporda, enerji verimliliğinin gelecek dönemde de en önemli başlıklardan biri olmaya devam edeceğine dikkat çekiliyor.

Ana sektörlerin görünümünü ortaya koyan çalışmalar gerçekleştiren TSKB Danışmanlık Hizmetleri, Türkçe ve İngilizce olarak hazırladığı son raporunda ekonominin ve modern hayatın vazgeçilmez girdilerinden olan enerjiyle ilgili çok boyutlu ve eksenli bir yaklaşımla, sektörün bugününü ve sektöre ilişkin öngörüleri paylaştı.

Burcu Bektaş, Can Hakyemez, Emre Yanık ve Dr. Kubilay Kavak tarafından hazırlanan “Sektörel Görünüm: Enerji” başlıklı raporda, düz çizgilerle değil iniş-çıkışlarla ilerleyen, dev yatırımcılarla küçük ölçekli aktörleri aynı düzlemde buluşturan ve belli yönleriyle derinleşmiş Türkiye enerji piyasasının mevcut durumuna değiniliyor ve durumun özet resmi sunuluyor. Raporda, enerji verimliliğinin enerji politikasının önde gelen gündem maddelerinden birisi olmaya devam edeceğine işaret ediliyor.

Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi yükselişte

2010-2018 yılları arasında kurulu gücün elektrik talebinden daha fazla büyüdüğüne dikkat çeken TSKB Ekonomik Araştırmalar Yöneticisi Can Hakyemez, mevcut fazlalığın bir kısmının, kaçınılmaz biçimde rezerv yedeği gerektiren yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimindeki büyümeye atfedilebileceğini belirtti.

Hakyemez Türkiye elektrik kurulu gücüyle ilgili şunları söyledi: “1980’li yılların başında 5 gigavat (GW) civarında olan Türkiye toplam kurulu gücü, 2018 yılı sonunda 88,5 GW’a ve 2019 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla ise 90,7 GW’a ulaştı. Bu artışta, son yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarından ve yerli kaynaklardan elektrik üreten santrallere verilen teşviklerin etkisi yüksek. 2019 yılı Eylül ayı itibarıyla Türkiye toplam kurulu gücünün %48,4’ü yenilenebilir ve %61’i yerli kaynaklarla elektrik üreten santrallerden oluşturuyor.”

Raporda yer alan rakamlara göre, 2018 yılı sonunda 5,4 GW civarında kurulu güce sahip olan lisanssız santraller 2019 yılı Eylül ayı sonunda 5,9 GW’a ulaştı. 2019 yılı ilk dokuz ay içerisinde 2,2 GW civarında gerçekleşen kurulu güç artışının büyük bir çoğunluğu yerli kaynaklardan elektrik üreten santrallerden meydana geliyor. 1,1 GW’lık kurulu güç artışı lisanslı yerli kömür santrallerinden sağlanmakta iken toplam artışın 0,53 GW’lık kısmını güneş enerjisi santralleri (GES) oluşturuyor.

Devreye alınan santrallerin geriye kalanının ise 165,7 megavatlık (MW) kısmı hidroelektrik santralleri (HES), 388,1 MW’ı rüzgâr enerjisi santralleri (RES), 437,1 MW’ı da biyokütle, atık ısı ve jeotermal enerji santralleri. Bu dönemde doğal gaz santrallerinin kurulu gücünde 549,7 MW’lık bir azalma gerçekleşti.

Enerji verimliliğinin önemi artmaya devam ediyor

“Sektörel Görünüm: Enerji” raporuna göre, enerji verimliliği, özellikle gelişmiş ülkelerde enerji politikasının önde gelen gündem maddelerinden olmaya devam ediyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) verilerine göre, 2017 yılında toplam 1,8 trilyon dolarlık enerji yatırımının %13’ü (yaklaşık 235 milyar dolar) enerji verimliliği için yapılırken, bu alandaki yatırımlar 2016’ya göre %3 artış gösterdi.

Küresel enerji yatırımları 2018’de önceki yılla benzer şekilde 1,85 trilyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Enerji verimliliğine 240 milyar dolar yatırım yapıldığının belirtildiği raporda, “Enerji verimliliği yatırımlarında ağırlıklı bir payı bulunan inşaat sektöründe 2018 yılında meydana gelen gerilemenin etkisiyle, bahsi geçen dönemde yatırımlarda göreceli bir durgunluk izlendi” ifadeleri yer alıyor. Raporda ayrıca, kaynak verimliliği ve dışa bağımlılığın azaltılması kapsamındaki önemi ile enerji verimliliğinin gelecek dönemde de önemini artırarak koruyacağına işaret ediliyor.

Raporun tamamına linkten ulaşabilirsiniz:

http://www.tskb.com.tr/i/assets/document/pdf/enerji-sektor-gorunumu-2019.pdf

GO önemli bir başarıya daha imza attı

Türkiye’nin köklü enerji şirketi İpragaz’ın akaryakıt sektöründeki dinamik ve yenilikçi markası GO, Türkiye Kalite Derneği tarafından kurumsal çalışmaların Avrupa Kalite Yönetim Vakfı EFQM Mükemmellik Modeli kriterlerine uyumu üzerinde yapılan değerlendirmede, ‘5 Yıldızlı Mükemmellikte Yetkinlik’e layık görüldü. GO, iş dünyasının en prestijli ödüllerinden olan ‘5 Yıldızlı Mükemmellikte Yetkinlik’ sertifikasını 6’ncı yılında ikinci kez alarak, önemli bir başarıya daha imza attı.

Türkiye Kalite Derneği (KalDer)  tarafından Türkiye’nin en mükemmelerinin belirlendiği 2019 Türkiye Mükemmelik Ödülleri sahiplerini buldu. Bu yıl ‘Çözüm Özünde’ temasıyla gerçekleştirilen 28. Kalite Kongresi’nin ödül gecesinde, İpragaz’ın akaryakıt markası GO da mükemmellik başarısıyla yer aldı. Türkiye’nin yeni nesil yakıt istasyonu GO, çağdaş, yenilikçi yapısı, hizmet kalitesi ve yeni nesil yakıt istasyonları fark yaratarak, 6’ncı yılında ikinci kez ‘5 Yıldızlı Mükemmellikte Yetkinlik’ sertifikası aldı. GO, 2017’deki organizasyonda alanında aynı sertifikayı alan en genç firma olmuştu.

Mükemmelliyete yolculuk 2017’de başladı

Türkiye’de kurulduğu 1961 yılından bu yana birçok başarılı ilke imza atan İpragaz’ın, akaryakıt sektöründeki markası GO, ilk istasyonunu 2013’de açtı. Mükemmeliyetçi bir yaklaşım ve küresel standartlarda hizmet anlayışıyla piyasada dikkatleri üzerine çeken GO, 2017 yılında EFQM Mükemmellik Modeli’ni yönetim modeli olarak benimsedi. Öz değerlendirme ve yetkinlik değerlendirmesinde özellikle strateji ve süreç yönetiminde fark yaratan GO, çalışanların katılımı ve inovasyon odaklı organizasyon yaklaşımlarıyla başarılı sonuçlar aldı.

Vizyonu; ‘yolların en saygın yakıt istasyonu olmak’

Sağlık, emniyet, çevre, güvenlik ve kalite politikasından taviz vermeden, müşterilerine kesintisiz ürün ve hizmetler sunmayı hedefleyen GO, iyileştirme ve yenilikçi politikasıyla mükemmeliyet çıtasını sürekli yükseğe taşıyor. Tüm faaliyetlerinde, insan odaklı, doğal kaynakları verimli kullanmayı öncelik olarak gören GO, ‘yolların en saygın yakıt istasyonu olmak’ vizyonuyla insana, geleceğe, araca, yasalara saygılı ve BADO (Bayi Dostu) felsefesini ilke ediniyor.

Enerji geçişiyle yeni bir dünya ortaya çıkacak

Bu yıl 10’uncusu düzenlenen Boğaziçi Zirvesi’nin ikinci günündeki “Enerji Geçişi Jeopolitiği“ ve “Enerji arz talebinin jeopolitiği” konulu panellerde fosil yakıtların kullanımından yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde yaşanacak gelişmeler değerlendirildi. Enerji geçişinin tamamlanmasıyla yeni bir dünya ortaya çıkaracağını savunan uzmanlar eski jeopolitiğin de tamamen ortadan kalkacağını söylüyor.  Chatham House üyesi Prof. Dr. Paul Stevens, “Geçişin hızlı olması petrol ve doğalgaz kaynaklarının yoğunlaştığı Ortadoğu’da bütünüyle istikrarsızlığa neden olabilir.” dedi.  IMF Kıdemli Uzmanı Akito Matsumoto da Avrupa’da gündeme gelen karbon vergisine de dikkat çekti ve bu verginin yeni ticaret savaşlarına yol açabileceğini söyledi.

Cumhurbaşkanlığı’nın himayesinde 27-29 Kasım tarihleri arasından düzenlenen 10’uncu Boğaziçi Zirvesi’nin önemli başlıklarından biri de enerji oldu. Zirvenin ikinci gününün ilk oturumundaki ‘Enerji Geçişi Jeopoltiği’nde, katılımcılar enerji çeşitlerinin kullanımında yaşanacak değişimlerin jeoplotikte yaratacağı değişimleri değerlendirdi.

İlk panelde Chatham House üyesi Prof. Dr Paul Stevens, Verocy’nin kurucusu Dr. Cyrill Widdershoven ve IMF Kıdemli Uzmanı Akito Matsumoto konuşmacı olarak yer aldı.

Ne kadar hızlı o kadar yıkıcı

Chatham House üyesi Prof. Dr. Paul Stevens enerji kaynaklarının kullanım sıralamasının değişmeye başladığını ve bu değişimin enerji jeopolitiğini de değiştireceğini söyledi. Enerji kaynaklarının belli bölgelerde yoğunlaşması ile bir jeopolitik oluştuğunu söyleyen Stevens 20. yüzyılda bu eşitsiz dağılım nedeniyle rekabet ve dağılım çatışmaları yaşandığına dikkat çekti.

Enerji geçişi konusunda kaynakların tükenmesinin etken olduğunu söyleyen Stevens, bu geçiş ne kadar hızlı olursa o kadar yıkıcı olacağını dile getirdi. Stevens şöyle konuştu:

“Enerji geçişinin tamamlanmasıyla yeni bir dünya olacak. Geçişin hızlı olması petrol ve doğalgaz kaynaklarının yoğunlaştığı Ortadoğu’da bütünüyle istikrarsızlığa neden olabilir. Ayrıca eski jeopolitik koşullar tamamen ortadan kalkacak. Artık enerji birbirimizi öldürme sebebi olmayacak.”

Doğalgaz ve petrole 18 milyar dolar

Verocy’nin kurucusu Dr. Cyrill Widdershoven da konuşmasında petrol talebinin stabil hale geleceğini vurguladı. 2018’de 140 milyon varillik talep olduğun anımsatan Widdershoven  “Petrol ve gaz için talep son yüzyılda hiç bir zaman aşağıya düşmedi ve hala yükselme trendinde. Gelişmekte olan pazarlarda, Çin, Hindistan, Afrika ülkeleri ve hatta Suudi Arabistan’da petrol ve gaz için talep artıyor” dedi.

Bu nedenle 2040 yılına kadar petrol ve doğalgazın enerji talebinin karşılanmasında kullanılacak temel kaynak olarak öngörüldüğünü ifade eden Cyrill Widdershoven 2025’e kadar 18 trilyon doların sadece doğalgaz ve petrol kaynaklarına harcanacağını söyledi.

Avrupa’da çevresel kaygılar nedeniyle enerji değişimi yaşandığını belirten Widdershoven, bölgede petrol talebinin son 5 yılda hiç değişmediğini, buna karşın doğalgaza yönelim olduğunu ve ayrıca elektrikli araçların da desteklendiğini anımsattı.

IMF Kıdemli Uzmanı Akito Matsumoto da konuşmasında petrole olan talebin yavaşlama gösterdiğini söyledi. Matsumoto özellikle doğalgaza verilen önemin artacağına dikkat çekerken petrol ve elektrik enerjisinin rekabet halinde olduğunu ancak aslında yenilenebilir enerjiye ihtiyaç olduğunu belirtti. 

Karbon vergisi yeni ticaret savaşlarına yol açabilir

Matsumoto bu noktada Avrupa’da gündeme gelen karbon vergisine de dikkat çekti ve bu verginin yeni ticaret savaşlarına yol açabileceğini söyledi.

İkinci enerji panelinin konusu ise “Enerji arz talebinin jeopolitiği” idi. Londra Üniversitesi’nden Michale Grubb iklim değişikliğinde enerjinin rolü konusuna değindi ve karbondioksit salınımının en az yüzde 50 azaltılmasının gerekliliği üzerinde durdu. 

Katar Gama Enerji CEO’su Robin Mills doğalgazın geleceği konulu konuşmasında doğalgaza olan talebin 2030’larda artacağını ve uzun vadede geleceğinin parlak olduğunu söyledi.

Türkiye-İtalya ticari fırsatları masaya yatırıldı

İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Derneği’nin ev sahipliğinde düzenlenen ‘Tekrar ivme kazanan Türk ekonomisi ışığında Türkiye-İtalya ticari ilişkilerinde yeni fırsatlar’ konulu ekonomik forumda konuşan İtalya Büyükelçisi Massimo Gaiani geçtiğimiz yıl iki ülke arasındaki ticaret hacminin 20 milyar dolara yakın olarak gerçekleştiğini ve İtalya’nın  Türkiye’nin Avrupa’da en büyük 2’nci, dünyada ise 5’inci ticaret ortağı konumunda olduğunu söyledi. İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Derneği Başkanı Livio Manzini de Türkiye’nin attığı cesur adımlarla kur volatilitesini, enflasyonu ve ödemeler dengesi açığını dizginlemeyi başardığını ve yükselişe geçtiğini ifade etti.

İtalya-Türkiye ekonomik ilişkilerinin masaya yatırıldığı ‘Tekrar ivme kazanan Türk ekonomisi ışığında Türkiye-İtalya ticari ilişkilerinde yeni fırsatlar’ konulu ekonomik forumda İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Derneği Başkanı Livio Manzini, İtalyan Dış Ticaret ve Tanıtım Ajansı İstanbul Direktörü Riccardo Landi ve İtalya Büyükelçisi Massimo Gaiani birer konuşma yaptı. Konuşmalardan sonra geçilen panelde ise Generali Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Mine Ayhan, Türk Prysmian Kablo CEO’su Cinzia Farise, Ferrero Çikolataları Türkiye Genel Müdürü Azmi Gümüşlüoğlu, Yapı Kredi Bankası Uluslararası ve Çok Uluslu Firmalar Bankacılık Direktörü Fabio Bini, Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Ahmet Kırman ile Barilla Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Piero Mirra yer aldı.

Konuşmasında Türkiye ve İtalya arasındaki ticaretin önemine vurgu yapan İtalya Büyükelçisi Massimo Gaiani “2018 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi 20 milyar dolara yakın gerçekleşti. İtalya, Türkiye’nin Avrupa’da en büyük 2’nci, dünyada ise 5’inci ticaret ortağı konumunda. Ayrıca, 2019 yılında İtalya Türk ihracatının dünya genelinde en büyük 3’üncü pazarı oldu.” dedi.

“KUŞAK-YOL PROJESİ İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞMALIYIZ”

İtalya’dan Türkiye’ye 2018 yılında gelen yatırımlara değinen Gaiani, “İtalya, 500 milyon euronun üzerine çıkarak Türkiye’ye dünya çapında en fazla doğrudan yatırım sağlayan ülke oldu. Ayrıca, İtalyan ve Türk şirketlerinin işbirliği Asya, Afrika ve Orta Doğu gibi üçüncü dünya ülke pazarlarındaki rekabetçiliklerini artırabilir. Kendimizi bu türden işbirliklerini kolaylaştırmaya adadık. Asyalı ortakların ağırlığını dengelemek ve Kuşak-Yol İnisiyatifi (BRI) sayesinde oluşan devasa fırsatlardan faydalanmak için İtalya ve Türkiye’nin birlikte çalışması gerektiğine kesinlikle eminim. İtalya, Türkiye’nin Avrupalı bakış açısını her daim destekliyor ve Ankara’nın kabulünün iptaline de karşı çıkıyor.” diye konuştu.

TÜRKİYE EKONOMİSİ CESUR ADIMLARLA YÜKSELİŞE GEÇTİ

İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Derneği Başkanı Livio Manzini de 1885 yılında Türk ve İtalyan iş adamlarınca kurulan ve 650 üyeye sahip Odanın 134 yıldır iki ülke arasındaki ticari ilişkileri geliştirmeye yönelik olarak çalıştığını söyledi.

Geçen yıl yapılan toplantıda Türkiye ekonomisi ile ilgili tereddütler olduğunu ancak bu sene tablonun değiştiğini kaydeden Manzini, “Türkiye attığı cesur adımlarla kur volatilitesini, enflasyonu ve ödemeler dengesi açığını dizginlemeyi başardı. Ekonomik gerilemenin dibini buldu ve yukarı gidiş başladı. Bunun yanında siyasi olarak da 2023’e kadar seçimin olmaması ülkeye ilave bir istikrar getiriyor. Ekonominin tekrar büyümeye başlamasından dolayı burada faaliyet gösteren veya Türkiye ile ticaret yapan şirketler 2020 senesine ve sonrasına çok daha iyimser gözle bakabiliyor.” dedi. 

Son senelerde çok taraflı ticaret anlaşmaları yolu ile ticareti ve yatırımı artırmanın yolunun tıkandığının görüldüğünü anlatan Manzini, şöyle devam etti:

“Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki mevcut Gümrük Birliği anlaşmasının güncelleme ve derinleştirme müzakerelerinin halen başlamamış olması üzücü. İşte böyle bir ortamda ikili ilişkilerin önemi çok daha ön plana çıkıyor. İtalya ve Türkiye’nin ikili ticaret ve yatırım potansiyeli mevcut durumun çok daha yüksek seviyesinde bulunuyor. 1960’lı yıllardan bu yana Türkiye’ye yatırım yapan İtalyan sermayesi aralıksız olarak yatırımlarına devam ediyor. İtalyan sermayesi Türkiye’ye olan güvenini her zaman kanıtladı.”

TÜRKİYE’NİN EN ÇOK İHRACAT YAPTIĞI 3’ÜNCÜ ÜLKE İTALYA

Ekonomik forumun panelinde konuşan Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Ahmet Kırman, 2018 yılında Türkiye’den İtalya’ya satışların 9,6 milyar dolara ulaştığını ve İtalya’nın Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 3’üncü ülke olduğunu söyledi. Kırman, “2002’den bu yana yapılan yatırımlara bakıldığında, İtalyan şirketlerin Türkiye yatırımları 3 milyar doları geçti. Türk şirketlerin İtalya yatırımları ise aynı dönemde 400 milyon dolar seviyesine çıktı. Türk yatırımcılar, İtalya’yı Avrupa’ya açılan stratejik bir ülke olarak görüyor.” dedi.

FERRERO’DAN GEÇTİĞİMİZ YIL 1 MİLYAR TL’LİK CİRO

Türkiye ile ortaklık kurmuş olan önemli İtalyan firmaları arasında yer alan Ferrero Çikolataları’nın Türkiye Genel Müdürü Azmi Gümüşlüoğlu Türkiye operasyonunda geçtiğimiz yıl tüm zorluklara rağmen rekor kırdıkları bir yıl olduğunu belirtti. Tüzel kişilik olarak ilk defa 150 milyon TL’nin üzerinde kar ve 1 milyar TL ciro elde ettiklerini anlatan Gümüşlüoğlu, “Türkiye ve İtalya Amerika’ya ve hatta diğer Avrupa ülkelerine göre oldukça fazla ortak kültürel unsura sahip iki ülke. Üretim anlamında ise, teşvikler ve hammaddeye yakınlık oldukça cazip iken, bunun yanında iş gücü maliyetleriyle dünyada rekabetçi seviyedeyiz. Türkiye’de iyi eğitimli bir genç nüfus var, örneğin Ferrero olarak şirketimizin yaş ortalaması 31 ve hepsi iyi üniversitelerden mezun, benzer bir tablo ülke genelinde de mevcut.” dedi.

Nedir bu Amerika ile Avrupa sevdası

Acaba bir gün gelirde ülkemiz bu Amerika ve Avrupa bağımlılığından kurtulur mu?

Ülkemiz dört mevsimi barındıran, üç tarafı denizlerle çevrili, her bölgesi ayrı bir doğal tarım alanı, turizm cenneti, tarihi eserleri, tarihi yerleri, bin yıllara dayanan geçmişi ile hep imrenilen ülke olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Hep kendi kendine yeten ülke diye övünür dururduk. Dünyaya örnek ve öncü olmuş bir tarihçesi var. Bu nedenle her zaman bizlerle uğraşıldı, duruldu. Fakat gel gelelim yaşananlardan ders almamışız ki! hala yanlış yolda devam ediyoruz.

Bir ülkenin geleceği o ülkenin üretimine, ürettiğini yurt dışına satışına yani ihracatına bağlıdır. Üretir satarsanız para gelir herkes refah içinde yaşar yok dışarıdan alırsanız elinizdeki parayı da dışarıya gönderirsiniz. Her alanda bağımlı olursunuz ve sömürülürsünüz. Bunları bilmek için ekonomist olmaya gerek yok, tarihçi olmaya gerek yok, bilgin olmaya ise hiç gerek yok.

Bizler bu bağımlılığa o kadar çekiliyoruz ki! çukur her geçen gün derinleşiyor. Allah’tan Türk Milleti her zaman küllerinden doğmayı çok iyi bilir.

Artık zamanı geldi özümüze dönmenin…

Tam bağımsız bir ülke olmanın yaşanmışlıklardan geçmişten ders almanın vakti geçiyor bile.

AMERİKAN YARDIMI….!

Bize uçak verdiler uçak fabrikalarımızı kapattırdılar sonra yedek parçalarını bize uçak fiyatına sattılar. Bugün kendi uçağımız olurdu biz onlara satardık.

Mühimmat verdiler, bomba fabrikalarımızı kapattırdılar. İhtiyacımız olduğunda hem vermediler verdiklerini de onlarca katına sattılar. Şükür ki artık büyük kısmını kendimiz üretir olduk ama yıllar boşa geçti. Biz Avrupalı Amerikalı dostlarımızla iş yaptık onlar bize yardım ettiler nasıl yardımsa bu sömürerek…

Süt tozu dediler yardım dediler doğal sütten hayvancılıktan uzaklaştırdılar.

İthal tohum dediler, yerli tohumumuzu bitirdiler. Kısır meyveler, sebzeler mevsimi olmayan ürünler yemeye başladık. Gübresiz ilaçsız hasat alamaz olduk. Birde ne yediğimiz belli olmayan GDO’lu ürünler, kanser yapan ürünler, obez yapan ürünler yer olduk. Ölüyoruz!! ülkede tarım hayvancılık| bitti, zehir yer içer olduk.

Olsun tarımda hayvancılıkta Amerikanvari Avrupalı olduk.

Eskiden doğal ürünleri yerdik, hastalığımız geçerdi. Doğal bir şeyimiz kalmadığı için herkes doktor kapısında bekler oldu. İlaç kolik olduk ve filmin sonunda kazananın kim olduğu ortaya çıktı.

Artık Avrupa’dan, Amerika’dan ilaçlarımız var.

Eskiden denizden babam çıksa yerim derdik ve gerçekten denizden çıkanı doya doya yerdik. Neredeyse denizlerimiz kurudu. Neden mi avcı avını avlarken adil davranırdı, saygı gösterirdi, yenebilirse avlardı. Şimdi öylemi son sistem elektronik cihazlarla dolu balıkçı tekneleri… Balığın kaçmasına izin vermiyor ki dipte ne var ne yok bulup topluyor balıklar büyüyemeden yakalanıyor. Buda yetmiyor denizin içinde balık çiftlikleri kuruyoruz ne ile beslendiği belli olmayan balıkları yiyip denizin faunasını, florasını bozuyoruz. Yarınlarda çok arayacağız bu doğal denizlerimizi ama Amerikanvari olduk Avrupalı olduk ya bize yeter (!!!) Onlar gene kazandı biz gene kaybettik.

Eğitim dedik, paralı okullar açtık, paralı üniversiteler ve dershaneler açtık. Eğitimi parayla satar olduk. Devlet okullarımızı bitirdik ama olsun Avrupalı Amerikanvari sisteme geçtik.. Çocuklarımızın geleceğiyle oynadık. Onlar iyi eğitim alsın diye ülkemizi beğenmeyip Avrupalara Amerikalara gönderdik. Aileleri böldük örfümüzü ananemizi, aile birliğimizi kaybettik, o güzelim beyinleri kaçırdık bu ülkeden…

Kendi kumaşını üreten doğal ürünler yapan kendi despenleri olan dünyaya örnek ürünlerimiz varken her şeyi dışardan getirir olduk. Kimyasında ne olduğunu bilmediğimiz şeyleri çocuğunuza kendimize giydirir olduk ve yeni Avrupalı teknolojiler Amerikan sistemleri kurduk.

Bankalarımız Avrupalı ve Amerikalı oldu, herkes kredilere, kredi kartlarına boğuldu. Bütün sermaye dışarıya kaçtı yıların dev firmaları battı.

Limanlarımız, şeker fabrikalarımız, demir çelik tesislerimiz, köprülerimiz otoyollarımız kısacası üreten her şeyimizin Avrupalı ve Amerikalı ortakları oldu kısacası her şeyimiz onların oldu.

Bu dost müttefik Amerika ve Avrupa hiçbir zaman dost olmadı bu ülkeye hep huzursuzluk hep kaos, hep üzüntü, hep keder ve sorun getirdi. Yeter artık özümüze dönelim ve kendimiz olalım. Üretelim, birlik beraberlik içinde kardeşçe Türkiye için yapalım.

Unutmayalım ki! Türk Milleti güçlüdür, bitti denildiği yerde dünyaya hükmeden devletler kurmuş hep yeniden başlamış ve başarmıştır. Tek eksiğimiz dost gözüken bu insanlardan kurtulmak bir olmak ve biz olmaktır.

TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKIYE…

Enerji verimli konutlara yatırım yapılıyor

EBRD-, AB- ve CIF- tarafından fonlanan 350 milyon USD’lik kredi programı ulaştığı sonuçları açıkladı:

•50,000’den fazla aile EBRD tarafından yürütülen TuREEFF programından yararlandı

•2,800 kişi, yerel bankalar aracılığı ile bireysel krediler ve konut kredileri yoluyla çevre dostu konutlara yatırım yaptı

•TuREEFF projeleri, 330,000 ağaca eşdeğer karbon miktarı kadar salımın engellenmesine destek oldu

50,000 aile, EBRD, Avrupa Birliği (AB), İklim Yatırım Fonları (CIF) altındaki Temiz Teknoloji Fonu (CTF) tarafından geliştirilen kredi programı sayesinde, çevre dostu konutlara yatırım yaptı.

Türkiye Konutlarda Enerji Verimliliği Finansman Programı (TuREEFF), bireyler, inşaat şirketleri ve enerji tasarruflu ekipman bayilerine kullandırılmak üzere, Garanti BBVA, Şekerbank, Türkiye İş Bankası ve Yapı Kredi Bankası’na,350 milyon USD’ye kadar fon sağladı.

2800 kişi çevre dostu konutlar satın almak veya mevcut konutlarını enerji tasarruflu teknolojilerle donatmak içinTuREEFF konut kredileri veya tüketici kredileri kullandılar.

50,000’i aşkın aile TuREEFF tarafından finansman desteği sağlanan uzman bayilerden satın aldıkları enerji verimli ısıtma veya soğutma sistemleri, pencereler veya beyaz eşyalar ile evlerini yenilediler. Ek olarak, program çevre dostu yeni konut projelerinden, eski binaların enerji verimliliğini arttırmaya ve bayilere kaynak sağlayan satıcı kredilerine kadar değişen çeşitlilikte 430 projeyi finanse etti.

Programın başladığı 2015 yılında bu yana TuREEFF yatırımları 29.3 GWh/yıl enerji tasarrufu ve 7,390 ton CO2’ye, veya 330,000 ağaca eşdeğer karbon miktarı kadar salımın engellenmesine destek oldu.

Türkiye’de bina sektörünün nihai enerji tüketimindeki payı sanayiyi aşmakta ve konut nitelikli binalar da tüm bina sektörünün %50 elektrik tüketimini gerçekleştirmektedir.

TuREEFF sonuçlarının vurgulandığı forumda konuşan EBRD Türkiye Ülke Başkanı Arvid Tuerkner, “İklim değişiyor ve bununla birlikte bizim hayatlarımız da. Hepimiz, eko- tüketici olmalıyız ve tabii ki buna başlamak için en iyi yer evlerimiz. AB ve CTF fonu katkılarıyla EBRD tarafından geliştirilen TuREEFF, bu değişimi gerçekleştirmek için gerekli kaynağı Türk hanehalkının kullanımına sunmuştur EBRD’nin bu finansman programına öncülük etmekte oynadığı rolden gurur duyuyor ve beraberce eriştiğimiz bu sonuçlara katkısı olan herkesi kutluyorum.”

Etkinlikte, sera gazı emisyonunun azaltılmasına ve yeşil ekonomiye geçişe katkıları nedeniyle yedi projenin ödüllendirildiği bir tören de yer aldı.

İstanbul merkezli inşaat firmaları Zafer Hakan Yapı İnşaat ve Hun Perakende İnşaat, çevre dostu konut kompleksi Tema İstanbul, Eskişehir merkezli beyaz eşya bayii Eldem A.Ş., Antalya merkezli soğutma sistemleri satıcısı Modern Klima, İstanbul merkezli ısıtma sistemi satıcısı Elvan İnşaat ve Ankara merkezli pencere bayii Neyka Nakliyat firmaları, ödüle layık görüldüler.

TuREEFF’in takip ettiği Yeşil Ekonomi Finansman Programı (GEFF) modeli, bugüne dek 26 ülkedeki 140’tan fazla yerel finansal kurum aracılığıyla 130,000 müşteriye yönelik yaklaşık 4.2 milyar EUR EBRD finansmanı sağlamıştır.. Bu projeler, CO2 salımında yıllık 7 milyon tondan fazla azalış gerçekleştirmiştir.

EBRD ve CIF, iklim değişikliği ile mücadele, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine yönelik yatırımlarda on yıldır birlikte çalışmaktadırlar. CIF, 2009-2019 arasında, 90’dan fazla EBRD projesini, teknik işbirliğine yönelik yaklaşık 450 milyon USD tutarında ayrıcalıklı krediler veya hibeler ile desteklemiştir. 2008’de kurulan CIF, Temiz Teknoloji Fonu (CTF) ile birlikte Stratejik İklim Fonları’nı (SCF) da kapsamaktadır.

EBRD, Türkiye’de lider bir kurumsal yatırımcı olup, 2009’dan beri 300 projeye 11.5 milyar EUR’dan fazla finansman sağlamıştır. Türkiye’deki EBRD yatırımlarının büyük çoğunluğu, özel sektöre yöneliktir. Banka’ya ait projelerin yarısından fazlası, kaynakların sürdürülebilir kullanımını desteklemektedir.

Dört kıtanın başkanları insanlık için buluştu

Dört Kıtadan Belediye Başkanları, Yerel Yönetimler ve Kalkınma Aktörleri Göç ve Yerinden Edilmenin Etkilerine Yönelik Çözümleri Geliştirmek İçin Bir Araya Geldi.

Göç ve Yerinden Edilmeye Yönelik Yerel Çözümler Uluslararası Forumu, Türkiye’den belediyeler ve dünyadan yerel yönetimlerin yerli topluluklara verilen hizmetlerin kalitesini sürdürürken mülteciler ve göçmenlerin yaşamlarını iyileştirme konusunda geliştirdikleri iyi uygulamaları, aldıkları dersleri ve tecrübeleri, ayrıca göç ve zorla yerinden edilmeye yanıt olarak yerel düzeyde daha fazla uluslararası işbirliği geliştirme fırsatlarını ele alıyor.

Gaziantep, 26 Kasım 2019 – Göç ve Yerinden Edilmeye Yönelik Yerel Çözümler Uluslararası Forumu 26 ve 27 Kasım tarihlerinde Gaziantep Büyükşehir Belediyesi (GBB) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ev sahipliğinde ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Vakfı (WALD), Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Teşkilatı (UCLG-MEWA) ortaklığında Gaziantep’te düzenleniyor.

‘Acil Durumdan Dayanıklılığa ve Kalkınmaya’ temasıyla düzenlenen forum kapsamında aralarında 4 kıta ve 12 ülkeden toplam 16 belediye başkanı ile Türkiye’den 15 belediye başkanının da aralarında bulunduğu 60’ı aşkın kalkınma aktörü, göç ve zorla yerinden edilme konularına yönelik iyi uygulamaları ve yerel çözümleri konuşup paylaşıyor.

Forum boyunca Türkiye’den ve dünya genelinden katılan belediyeler ürettikleri çözümleri ve uygulamaları katılımcılarla paylaşırken, şehir düzeyinde gerçekleşebilecek olası işbirliği yöntemleri konuştular. Forum ayrıca mültecilerin ve göçmenlerin ayrıca ev sahibi toplulukların yaşamlarını iyileştiren yerel çözümlerin nasıl tekrarlanıp ölçeklenebileceğine de odaklanıyor. Forum, göç ve yerinden edilmeye yanıt olarak yerel düzeyde daha fazla uluslararası işbirliği sağlama konusundaki ihtiyaçların, güçlüklerin ve fırsatların saptanması konusunda bir platform da sağlıyor.

Cenevre’de 17-18 Aralık 2019’da Türkiye’nin eş başkanlığında ve UNHCR’ın ortak ev sahipliğinde düzenlenecek ilk Küresel Mülteci Forumu (GRF) öncesine denk gelen Forum, insani yardım ve kalkınma yanıtları arasında köprüler kuran Yeni Çalışma Yöntemi (NWOW) gibi yaklaşımların, Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat (GCR) ve Güvenli, Düzenli ve Kurallı Göç için Küresel Pakt’ın (GCM) amaçları ve hedeflerine ulaşılmasında oynadığı rolün de altını çiziyor.

Forumda konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “Dünyada yaklaşık 71 milyon kişi zorla göç etmek zorunda kaldı. Biz tüm bu süreci mültecilerle birlikte yürüdük. Uluslararası toplulukların da bizimle birlikte yürümesi gerekiyor. Göç ve yerinden edilmeye yönelik sorunlara çözüm üretilecek bu forumu oldukça değerli buluyoruz. İyi uygulamaların öne çıkarılacağına yürekten inanıyorum.” dedi.

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı, UCLG Başkan Yardımcısı ve TBB Başkanı Fatma Şahin ise “Belediye olarak yaptığımız çalışmaları bir iyilik olarak değil, uluslararası ve insani bir sorumluluk olarak görüp göç olgusunu çözülmesi gereken bir problem değil, yönetilmesi gereken bir gerçeklik olarak kabul ediyoruz.” dedi.

UNDP Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu Bölge Direktör Yardımcısı Agi Veres ise şunları söyledi: “Dünyadaki uluslararası göçmenlerin sayısı 270 milyona ulaşmış durumda. Bu göçlerin yüzde 90’ı ekonomik sebeplerden kaynaklanıyor. Bu süreçte yalnızca Türkiye’ye değil, bizlere de önemli görevler düşüyor. Göçmen ve mültecilerin topluma entegre olması ve sosyal uyumun sağlanmasında yerel yönetimlerin rolü çok büyük. Türkiye Cumhuriyeti belediyelerinin rekor sayılarda mülteciye ev sahipliği yapması dünyaya örnek oluyor. Bu etkinlik bir kilometre taşı.”

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Küresel Mülteci Forumu Direktörü Daniel Endres “Yıllar içinde Gaziantep’in bu süreçte yaptıkları çok daha iyi anlaşılacak ve önemli bir ders olacak. Çocuklara eğitim ve yetişkinlere istihdam imkanları sağlanması, sosyal kapsayıcılığın güzel örnekleridir. Yerel yönetimlere daha fazla destek olunmasının stratejik önemini vurgulamak isterim.” dedi.

IOM Uluslararası İşbirliği ve Ortaklıklar Direktörü Jill Helke ise “Sosyal kapsayıcılıkta özellikle yerel yönetimler önemli rol oynuyor. Burada yapıldığı gibi yerel yönetimlerin bir araya gelip tecrübelerini paylaşması önem arz ediyor. Biz, IOM olarak buradan çıkan sonuçları bütün dünyayla paylaşacağız.” dedi.

BM Türkiye Mukim Koordinatörü (Tedviren) Alvaro Rodriguez “Türkiye Cumhuriyeti’ne, gösterdikleri büyüklük ve dünyanın en büyük mülteci nüfusuna kapılarını açtığı için çok teşekkür ediyorum. Türkiye gerçekten özellikle belediyelerin gösterdikleri çabayla önemli bir örnek oldu. Yerel gelişme ve inovasyonlar belediyeler seviyesinde devam ediyor.” diye konuştu.

Belediye Forumu’nun başlıca çıktısı, göç ve zorla yerinden edilmeye yönelik yerel çözümlere dair küresel ve bölgesel olarak üzerinde uzlaşılmış ilkelerin uygulanmasına dair iyi uygulamaları da yansıtan 2019 Gaziantep Bildirgesi olacak. 27 Kasım’da ilan edilecek olan Bildirge, Küresel Mülteci Forumu (GRF), Küresel Göç ve Kalkınma Forumu (GFMD) ile ona bağlı Belediye Başkanları Mekanizması, İnsan Hareketliliği, Göç ve Kalkınmaya Dair Küresel Belediye Başkanları Forumu ve UCLG Kongresi’ne de buralardaki tartışmalara katkı sağlaması amacıyla sunulacak.

Forumun bir diğer çıktısı ise UCLG-MEWA Sosyal Kapsayıcılık Komitesi’nin kuracağı Küresel Göç Görev Gücü olacak. Küresel Göç Görev Gücü, Gaziantep Bildirgesi’nde yer alan taahhütlerin takibine yönelik bir ağ olarak faaliyet gösterecek.

Elektrikli otomobil yarışlarına Mobil katkısı!

Dünyanın önde gelen madeni yağ üreticisi Mobil, Alman lüks spor otomobil üreticisi Porsche ile olan ticari faaliyetlerini ve teknik ortaklığını daha da genişletmek üzere önemli bir adım attı. Bu kapsamda Mobil, Formula E yarışlarının 2019/2020 sezonunda Porsche elektrikli araçlara yüksek performanslı Mobil EV markalı elektrikli güç aktarma sistemleri yağ ve sıvılarını tedarik etmeye başladı. Böylelikle dünyanın en iyi yarış takımlarının tercih ettiği bir yağ markası olan Mobil, Suudi Arabistan’da start alan yeni Formula E sezonuyla birlikte elektrikli araçlar yarışları dünyasında da yerini almış oldu.

Yüksek ısı ve ağır çalışma şartlarında dahi yüksek koruma ile yağlama sağlayan Mobil, Alman lüks spor otomobil üreticisi Porsche ile olan ticari faaliyetlerini ve teknik ortaklığını daha da genişletmek üzere önemli bir adım attı. Bu kapsamda Mobil, Formula E yarışlarının 2019/2020 sezonunda Porsche elektrikli araçlara yüksek performanslı Mobil EV markalı elektrikli güç aktarma sistemleri yağ ve sıvılarını tedarik etmeye başladı. Böylelikle dünyanın en iyi yarış takımlarının tercih ettiği bir yağ markası olan Mobil, Suudi Arabistan’da start alan yeni Formula E sezonuyla birlikte elektrikli araçlar yarışları dünyasında da ilk kez yerini almış oldu.Yeni teknik ortaklık; World Endurance Şampiyonası, IMSA WeatherTech Spor Otomobil Şampiyonası, Porsche Mobil 1 SuperCup, Porsche Carrera Cup ve dünyanın farklı yerlerinde yapılan sayısız müşteri yarışı da dahil olmak üzere Mobil’in Porsche motorsporları faaliyetlerindeki etkinliğini daha da artıracak.

Mobil’in Porsche ile birlikte Formula E’ye adım atmış olmalarının, başarılı iş ilişkilerinin sürmesinin yanında yarışta kazanan bir ortaklığa dönüşmesini de ifade ettiğini vurgulayan Madeni Yağ Satışlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Russ Green, “Porsche, elektrikli araç teknolojisiyle yarışlarda rekabet ederken aynı zamanda teknolojisini sergiliyor. Biz ise eşzamanlı olarak yeni Porsche Formula E ekibinin dünyadaki yarış başarısına katkı sağlamak için kusursuz Mobil ürünleri sunuyoruz. Motorsporları, yüksek performanslı yağlar ve sıvılar geliştirmeye devam etmek için son derece etkili bir ortam sunuyor” dedi. Porsche Motorsport Başkan Yardımcısı Fritz Enzinger ise “Mobil, 20 yıldan daha uzun bir süredir Porsche’ye teknik destek sağlıyor. Başka hiçbir yağ tedarikçisi, Porsche markasının performans felsefesini Mobil kadar anlayamaz. Kendileri ticari faaliyetlerimizde her zaman yanımızda olan değerli bir ortak olmakla birlikte, Sebring’den Le Mans’a kadar uzanan zaferlerle ve şampiyonluklarla dolu yolculukta önemli bir takım arkadaşı da oldu ve Formula E ekibimize çok önemli katkılar sağladılar” şeklinde konuştu.

Motorsporlarında Mobil

Motorsporları, Mobil’in ürün gamına yönelik teknolojiyi geliştirmek için kusursuz bir test alanı oluşturarak pistlerde ve günlük kullanımda araçların performans ve verimliliğini daha da artırıyor. Mobil bilim insanları ve mühendisler, dev otomobil üreticileri ile yapılan ortaklıklar yoluyla elde edilen bilgi birikimiyle en yeni teknolojileri geliştirmek üzere sınırları zorluyorlar. Elektrikli araçlara yönelik yarışlarda mücadele eden araçlar ise; iletkenlik, soğutma ve malzeme uyumluluğu da dahil olmak üzere, otomobilin batarya paketleri için avantaj sağlayan Mobil’in yüksek performanslı yağlama teknolojilerinden yararlanıyorlar.
Son derece zorlu yarışlarda yer alan dünyanın en iyi yarış takımlarının birçoğunun tercih ettiği bir yağ markası olan Mobil; Aston Martin Red Bull Racing, NASCAR’ın Sprint Cup Serisinde Stewart-Haas Racing, FIA World Endurance Şampiyonası’nda Porsche, Bentley ve Toyota Gazoo Racing, IMSA WeatherTech Spor Otomobil Şampiyonası’nda Corvette Racing, Porsche Kuzey Amerika, Lexus ve Acura/Caterpillar ve dünyanın farklı noktalarındaki diğer yarış takımlarına katkı sağlıyor.  

Türkiye’nin yerli ve milli markası ‘Orthero’ gururlandırdı

Türkiye’nin ilk yerli şeffaf apareyi  ORTHERO, 5. yılını görkemli bir geceyle kutladı. Ortodontistler, diş hekimleri, yatırımcılar ve dental sektörün ileri gelenlerinin katıldığı gecede sektördeki yenilikler ele alındı. Etkinlikte konuşan ORTHERO Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz İrtem, “Bugün artık Almanya’dan Polonya’ya, Benelüks ülkelerinden, Azerbaycan, Ukrayna ve Filipinler’e kadar çok geniş bir coğrafyada ortodonti hastaları, ORTHERO şeffaf apareyleriyle tedavi görüyor” dedi.

Türkiye’nin ilk yerli ve 3D yazıcı teknolojisiyle kişiye özel üretilen şeffaf apareyi ORTHERO, 5.yılını 20 Kasım 2019 Çarşamba günü Hilton İstanbul Bosphorus’da gerçekleşen görkemli bir geceyle kutladı. Geceye ORTHERO ile birlikte çalışan ortodontistler, diş hekimleri, yatırımcılar, ORTHERO’nun iş ortakları ve basın mensuplarının da yer aldığı 300’e yakın seçkin davetli katıldı. Gecenin açılış konuşmasını yapan ORTHERO Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz İrtem, “2012 yılında İTÜ ARI Teknokent bünyesinde kurulan şirketimiz, 2014’de ülkemizin ilk dijital ortodonti yazılımını hayata geçirdi. Aradan geçen 5 yılda çok büyük mesafe katettik. Bugün artık 60 kişiyi aşan ekibimiz ve üretim kapasitemizle Türkiye’nin en büyük 3D üretim merkeziyiz. Tüm Türkiye’de 70’den fazla ilde diş klinikleriyle çalışıyor; Orthero ile gülümseyen kişi sayısını gün geçtikçe artıyoruz. Bugüne kadar 20 bini aşkın vakayı başarıyla tamamlayan, 2 binden fazla diş hekimiyle iş birliği yapan, 500 bin aparey üreten şirketimiz, geçen yılı toplamda yüzde 250’lik bir büyümeyle kapattı. Önümüzdeki iki yılda 10 kat büyüme hedefimiz var.

Dental sektöre getirdiğimiz yenilikçi bakış açısıyla, Türkiye’deki dijital dönüşümün öncü firmalarından biri olarak ülkemizde ürettiğimiz şeffaf apareylerimizi yurt dışına ihraç etmeye başladık. Bugün artık Almanya’dan Polonya’ya, Benelüks ülkelerinden Azerbaycan, Ukrayna ve Filipinler’e kadar çok geniş bir coğrafyada ortodonti hastaları, ORTHERO şeffaf apareyleriyle tedavi görüyor. 2020’de birden çok ülkeye ORTHERO markasını taşımak istiyoruz. Bu ülkelere yalnızca ürünümüzü değil, üretim merkezlerimizi de taşımak istiyoruz. Ar-Ge merkezimiz Türkiye’de olmak üzere farklı ülkelerdeki üretim merkezlerimizle ilerleyeceğiz” dedi.

Prof. Dr. Pamuk: “Rehber plaklarla daha az ağrılı bir süreç hastayı bekliyor”

Estetik Diş Hekimliği Akademisi Derneği (EDAD) Onursal Başkanı Prof. Dr. Selim Pamuk, ORTHERO’nun yeni ürünü olan ORTHERO Guide hakkında bilgi verdi. Dr. Pamuk, “İmplantın güvenli planlanması ve en ideal yere hızlıca yerleştirilmesini sağlayan ORTHERO Guide, rehber plaklar ile tomografi ve model yardımıyla implantların kemikte en ideal konuma yerleştirilmesini sağlıyor. Rehber plaklar her hasta için özel olarak tasarlanıp, 3D yazıcılar ile üretiliyor.

Rehber plakların, anatomik yapılara implant yerleştirilme riskini minimuma indirmesi sayesinde günümüzde daha çok kullanıldığını görüyoruz. Rehber plakların kullanımıyla hastalar daha az ağrılı, kanamasız ve çabuk iyileştikleri bir tedavi süreci yaşıyor. Böylelikle hasta memnuniyeti daha da artıyor. Rehber plaklar hekimler için de birçok avantaj sunuyor. Tersine planlamayla hekimler optimum sonuç alırken, zaman kaybının da önüne geçiliyor. Ayrıca dokümantasyon ve öngörülebilir maliyet avantajı da sağlıyor” diye konuştu.

Dr. Galip Gürel: “Estetik gülüş tasarımında önemli olan hasta memnuniyeti”

Estetik Diş Hekimliği Akademisi Derneği (EDAD) Kurucusu ve Onursal Başkanı Dr. Galip Gürel, estetik diş hekimliğindeki yeni gelişmeler ve ORTHERO şeffaf apareyleri hakkında bilgi verdi. Estetik diş hekimliğinin dünyadaki en önemli isimlerinden biri olan Dr. Gürel şunları söyledi; “Estetik gülüş tasarımında önemli olan hasta memnuniyetidir. Hasta estetik olarak mutlu değilse bunun başarısız bir tasarım olduğunu söyleyebiliriz. Yapılacak olan porselen dişlerle finaldeki doğal görünümlü estetik sonucu yakalamak ne kadar önemliyse, bu sonucu elde etmek için dişlerin minimal kesimleri ya da düzeltilmeleri de o kadar önemlidir. Günümüzde pek çok kişinin dişlerinde az ya da çok çapraşıklıklar bulunmakta ve bunların doğrudan kesilerek porselen yapraklarla estetik restorasyonları maalesef aşırı ve gereksiz diş kesimine sebep oluyor. Bunun önlemi de çarpık dişlerin protez uygulamaları öncesinde düzeltilmesi ve sonrasında minimal ya da hiç diş kesmeden bu restorasyonları uygulayabilmekten geçiyor. İşte bu noktada ORTHERO gibi tel takmadan uygulanabilen ortodontik uygulamalar dişlerin minimal kesimleri açısından çok önem kazanıyor. Yani ORTHERO gibi “aligner” yaklaşımları çocuklardaki çapraşıklıkları düzeltmenin yanı sıra günümüzde erişkinlerde de çok büyük oranda kullanım alanları oluşturuyor.”

Polonya’daki İlk ORTHERO uygulayıcısı olan Ortodontist Dr. Michal Wilk etkinlikte yaptığı konuşmada ORTHERO’nun Polonya’daki faaliyetleri hakkında detaylı bilgi verdi.

Etkinlik kapsamında Türk Aligner Derneği Eğitim Komitesi Başkanı Prof. Dr. Hakan Göğen’in yönetiminde ORTHERO Genel Müdürü Yonca Eldener ve ORTHERO Kurucu Ortağı Aydın Dikkulak’ın katılımıyla ortodontistlere özel bir grup toplantısı da gerçekleştirildi. Önemli üniversitelerin ortodonti anabilim başkanları ve eğitmenleri toplantıya yoğun ilgi gösterdi. ORTHERO’daki yeniliklerin aktarıldığı toplantıda konuşan Göğen, “ORTHERO ile yaptığımız ortodontik tedavileri en iyi şekilde gerçekleştirmek için dünyada konuyla ilgili gelişmeleri yakından takip ederek, hemen uygulamaya geçiyoruz. Yenilikleri uygulama konusunda hep önlerde yer alarak hekimlere ve dolayısıyla hastalara en üst düzeyde hizmet sağlayabiliyoruz” diye konuştu.

Artık sıfır karbon zamanıdır

Sıfır atık projesi ile Türkiye’de atıklardan geri kazanımın 2023’te yüzde 13’ten yüzde 35’e çıkarılması amaçlanıyor

Herkes için daha yaşanabilir şehirler yaratmak için çalışan WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler 7. Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu’nu düzenledi. İstanbul’daki sempozyum bu yıl‘Düşük Karbon Yetmez, Artık Sıfır Karbon Zamanı!’ temasıyla gerçekleştirildi.

Etkinliğe aralarında Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Ekonomik ve Sosyal Gelişim Bölüm Başkanı Birinci Müsteşarı Angel Gutierrez Hidalgo de Quintana, Hollanda İstanbul Başkonsolosu Barth van Bolhuis, Danimarka İstanbul Başkonsolosu Anette Galskjot, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Orhan Demir ve WRI Ross Center For Sustainable Cities, WRI Londra Ofisi Başkanı & Strateji ve Ortaklık Direktörü Leo Horn-Phathanothai ile WRI Ross Center for Sustainable Cities Kentsel Hareketlilik Direktörü Sergio Avelleda’nında bulunduğu uluslararası kurum ve kuruluşlar, yerel yönetimler, akademi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından temsilciler katıldı.

‘Düşük Karbon Yetmez, Artık Sıfır Karbon Zamanı!’,‘Türkiye’nin Sıfır Karbon Şehirler Taahhüdü’, ‘Sıfır Karbon Şehirler’, ‘Akıllının Yeni Adı: Sürdürülebilir’ ve ‘Aktif ve Sağlıklı Şehirler’ başlıkları altında düzenlenen beş ayrı oturumda katılımcılar iklim kriziyle mücadelede şehirlerin oynadığı belirleyici rolü ve şehirlerin sıfır karbona geçişini tüm yönleriyle ele aldı.

ANAHTAR KELİME ENERJİ

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler Direktörü Dr. Güneş Cansız şunları kaydetti: “Küresel bir iklim kriziyle karşı karşıyayız. Tartışmalar küresel ısınmayı 1,5 ile 2 derece arasında sınırlamaya odaklanmıştı. Ancak 1,5 derece sınırında kalmak istiyorsak, 2050’den önce küresel CO2 emisyonumuzu azaltmak için net sıfır karbon seviyesine gelmeliyiz.”

“BM İklim Zirvesi’nden önce 66 ülke 2050’ye dek sera gazı emisyonunu sıfırlamayı taahhüt etti. Akabinde 10 bölge, 102 kent ve 93 şirketten de aynı taahhüt geldi.Biz de bu yılki sempozyumun temasını ‘Düşük Karbon Yetmez, Artık Sıfır Karbon Zamanı!’ olarak belirledik.” Dr. Cansız sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanlık için kritik bir süreçten geçiyoruz. Ve bu süreçte şehirler çok önemli bir rol oynuyor. Dünya nüfusunun yarısından fazlası şehirlerde yaşıyor. Ekonomik faaliyetlerin ve karbon emisyonlarının kaynağı olan şehirler Dünya’nın geleceğinde belirleyici olacak. Araştırmalara göre şehirlerde düşük karbona yatırımla 2050’de kentlerdeki global emisyon yüzde 90 düşürülebilir. Düşük karbonlu kalkınmanın 2050`ye kadar şehirlerde 24 trilyon dolar net fayda sağlayacağı hesaplanıyor. Bunun yolu enerji tüketiminin azaltılmasından, enerji verimliliğinin artırılmasından geçiyor.”

Bununla birlikte BM Herkes için Sıfır Karbon Binalar Girişimi’nde yer alan Türkiye, 2030’a dek yeni binaların, 2050’ye kadar ise mevcut binaların sıfır karbon hale getirilmesi amacıyla yol haritaları hazırlayacak. Türkiye’nin sıfır karbon şehirler için bir diğer hedefi ise 1.000 kilometre olan bisiklet yollarının 2023’te 4 bin kilometreye çıkarılması. Ayrıca sıfır atık projesi ile atıklardan geri kazanım oranının 2023’te yüzde 13’ten yüzde 35’e çıkarılması hedefleniyor.

HÜKÜMETLERİN DESTEĞİ VE LİDERLİĞİ ŞART

Türkiye’nin Sıfır Karbon Şehirler Taahhüdü’ oturumunda söz alan WRI Londra Ofisi Başkanı ve WRI Ross Center for Sustainable Cities Strateji ve Ortaklık Direktörü Horn-Phathanothai ise şöyle konuştu: “Tüm dünyanın üzerinde anlaştığı iklim ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusundaki değişikliklerin çoğu hem şehirlerde meydana gelecek hem de şehirler bu değişikliklerin yapılmasına ön ayak olacak. Hatta dünyadaki pek çok şehir kaliteli toplu taşıma, enerji verimli ve dirençli binalar, yeşil kamusal alanlar ve temiz enerji ile kentlerin nasıl dönüşebileceğini göstermeye başladı bile. Şu ana kadarki başarılar da ‘düşük karbon’un sadece daha yüksek verimlilik anlamına gelmediğini, kapsayıcı ekonomiyi destekleyerek herkesin hayat kalitesini yükselttiğini gösterdi. Ne var ki şehirlerin, merkezinde yer aldıkları bu devrimi tek başlarına gerçekleştirmeleri mümkün değil. Düşük karbonlu bir gelecek için ulusal hükümetlerin güçlü önderliği ve desteği şart.”

Gezegenimizin geleceğinin şehirlerin bugün alacağı kararlara bağlı olduğunu vurgulayan, ‘Akıllının Yeni Adı: Sürdürülebilir’ oturumunun konuşmacılarından WRI Ross Center for Sustainable Cities Kentsel Hareketlilik Direktörü Avelleda da “Akıllı ve temiz olmak, aslında bir ölüm kalım meselesi. Kentlerdeki sera gazı emisyonlarını ortadan kaldırmak herkesin gündeminde olmalı. Bununla birlikte kentsel hareketliliğin de temiz, güvenli ve herkesi kapsar nitelikte olması gerekiyor” dedi.

‘Düşük Karbon Yetmez, Artık Sıfır Karbon Zamanı!’ ve ‘Türkiye’nin Sıfır Karbon Şehirler Taahhüdü’ oturumlarında söz alan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Orhan Demir ise şunları söyledi: “Türkiye’nin ve Avrupa’nın en yüksek nüfuslu kenti olan ve ulusal ölçekte sera gazı emisyonlarında en büyük payı bulunan İstanbul’a ve dolayısıyla belediyemize düşen sorumluluğun bilinciyle planlamalarımıza başladık. Geçtiğimiz ay Kopenhag’da düzenlenen C40 Belediye Başkanları Zirvesi’ne katılım sağladık ve C40 Deadline 2020 Programı’nı imzalayarak 2050’de sıfır karbon bir kent olmayı taahhüt ettik. Biliyoruz ki, iklim değişikliği ile mücadele konusunda atılacak adımlar, belediyelerin bir kere planlayıp uygulayacağı bir yapıda değildir. Aksine, uyum ve azaltıma yönelik eylemler belediye hizmetlerinin bütünleşik bir parçası olup süreklilik göstermelidir. Bu nedenle sürekli olarak planlarımızı ve çalışmalarımızı geliştirmeli, sonuçlarını değerlendirmeli ve edindiğimiz deneyimle yeni eylemler planlamalıyız.”

2013’TEN BU YANA KENT YÖNETİCİLERİNE DESTEK

WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler 2013’ten bu yana her yıl Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu’nu düzenliyor. Bu sempozyumun amacı hem Türkiye’de hem dünyada başarılı projeleri paylaşmak, uygulanabilir çözümler sunmak ve kent yöneticilerinin ‘herkes için yaşanabilir şehirler’ yaklaşımıyla projelerini geliştirmelerine katkı sağlamak.

7. Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu; Danimarka İstanbul Başkonsolosluğu, Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu, İstanbul Teknik Üniversitesi Istanbul-ON Urban Mobility Lab, Marmara Belediyeler Birliği, UNSDSN Türkiye (Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı) ve SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin stratejik ortaklığında hayata geçirildi.

Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu ile ilgili daha fazla bilgi için: www.yasanabilirsehirler.org

Aktaş Holding Şanghay Fuarı’na katılıyor

Hava süspansiyon sistemi üretiminde dünyanın en büyük firmaları arasında yer alan Aktaş Holding; 3-6 Aralık tarihlerinde Çin’in ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan ve sektörün bölgedeki en büyük buluşmalarından biri olan Automechanika Shanghai (Şangay) Fuarı’nda, Ar-Ge çalışmaları sonucu geliştirdiği yenilikçi teknolojilerle, ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeye hazırlanıyor.

Hava süspansiyon sistemi üretiminde dünyanın en büyük firmaları arasında yer alan ve 100’den fazla ülkeye doğrudan ihracat gerçekleştiren Aktaş Holding, küresel ölçekte düzenlenen ve sektörün adeta nabzının attığı hemen her organizasyonda aktif olarak yer almayı sürdürüyor.

Aktaş Holding; otomotiv parçaları ve ekipmanlarıyla ilgili Çin’deki en büyük fuar olarak kabul edilen ve 3-6 Aralık tarihlerinde Şangay kentinin ev sahipliğini yapacağı Automechanika Shanghai Fuarı’nda, Ar-Ge çalışmaları sonucu geliştirdiği yenilikçi teknolojilerini sergileyecek. Ayrıca Aktaş fuar kapsamında; öncelikli mevcut olan elektrikli otobüs üreticisi müşterilerinin yanına, ürün geliştirme aşamasında olan kamyon ve treyler uygulamalarının yanı sıra, demiryolları ürünlerini de ekleyecek.

6.000’den fazla katılımcının en yeni ürünlerini sergileyeceği ve dünyanın her yerinden yüz binlerce ziyaretçinin katılması beklenen fuara Aktaş Holding, verimlilik ve uzun ömürlü özellikleriyle ön plana çıkan, şirketin global ölçekteki en çok tercih edilen markası Airtech ile katılacak.

Halihazırda Çin’de üretim tesisleri de bulunan ve bölgeye doğrudan ürünlerini ulaştıran Aktaş Holding, fuarda Salon 2.1 ve AD05 no’lu stantta ziyaretçilerin ağırlayacak.

Ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeyi hedefliyoruz

Fuar için hazırlıkların son aşamaya geldiğini aktaran Aktaş Holding CEO’su İskender Ulusay, ‘milli’ katılım hedefiyle gerçekleştirmeye hazırlandıkları fuardan beklentilerinin son derece yüksek olduğunu ifade ederek, şirket olarak Çin pazarına büyük önem verdiklerini kaydetti.

Uzun yıllardır Çin pazarında faaliyet gösterdiklerini anımsatan Ulusay, “Aktaş Holding olarak, global stratejik planlarımız kapsamında adım adım ilerliyoruz. Mevcut pazarlardaki payımızı artırarak, yeni pazarlara girmeyi hedefliyoruz. Yeni ürün grupları için farklı projeler geliştirme çalışmalarımız da sürüyor. Önümüzdeki dönemde toplam iş hacmimizde, yurtdışı pazarlardaki talep doğrultusunda %70’lik büyüme planlıyoruz. Automechanika Şanghay Fuarı’nın da bölgedeki ilişkilerimizin geliştirilmesi ve yeni iş bağlantılarının kurulması noktasında önemi büyük. Global markamız olan Airtech, bölgede yoğun şekilde talep görmektedir. Bölgedeki marka bilinirliğimiz sayesinde, böylesine değerli organizasyonlarda önemli kazanımlar elde edebiliyoruz. Çin’deki şirketimizde üretilen ürünleri bölgede Kore, Vietnam ve Japonya’ya da ihraç etmeye 2019 yılında başladık, fuar vesilesiyle potansiyel bölge müşterilerine erişimimizi artırmayı planlıyoruz. Bu açıdan, Şanghay Fuarı’nda ülkemizi ve şirketimizi en iyi şekilde temsil etme hedefindeyiz” ifadelerini kullandı.

Petronas Urania Next maliyetleri düşürüyor

Dünyanın önde gelen petrol şirketlerinden Petronas, ticari araç üreticisi Iveco’nun yeni ağır vasıta aracı Iveco S-Way için tasarlanıp üretilen yeni motor yağı Petronas Urania Next 0W-20’yi pazara sundu. Üstün yakıt ekonomisi için özel olarak tasarlanan ve standart motor yağlarına göre %2.5’e varan yakıt tasarrufu sağlayan Urania Next 0W-20; toplam sahip olma maliyetlerini azaltmaya, motor ömrünü uzatmaya ve CO2 emisyon değerlerini düşürmeye yardımcı oluyor. Euro 6 motor teknik gereksinimlerini fazlasıyla karşılayan Urania Next 0W-20, gelişmiş soğuk çalıştırma özellikleriyle kutup soğukları dahil olmak üzere tüm hava koşullarına da uygunluk sağlıyor. Pazara sunduğu yeni motor yağıyla Petronas, Iveco ve kullandığı motor ailesi FPT’nin (Fiat Power Train) ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyor.

1974 yılından bu yana madeni yağ pazarında olan ve 25 yıldan fazla süredir Türkiye’de faaliyet gösteren Petronas, ticari araç üreticisi Iveco’nun yeni ağır vasıta aracı Iveco S-Way için tasarlanan ve üretilen motor yağı Petronas Urania Next 0W-20’yi pazara sundu. Iveco standardı TLV LS’ye uyan ve standart motor yağlarına göre %2.5’e varan yakıt tasarrufu sağlayan Urania Next 0W-20, toplam sahip olma maliyetlerini azaltmaya, motor ömrünü uzatmaya ve CO2emisyon değerlerini düşürmeye yardımcı oluyor. Euro 6 motor teknik gereksinimlerini karşılayarak daha da üzerine çıkma, tortu oluşumunu önleme, sürtünmeyi azaltma ve motor bileşenlerinin dayanıklılığını koruma olmak üzere dört noktada mükemmele ulaşarak maksimum motor güvenilirliğini sağlama hedefiyle tasarlanan Urania Next 0W-20, gelişmiş soğuk çalıştırma özellikleriyle de kutup soğukları dahil olmak üzere tüm hava koşullarına uygunluk sağlıyor.

Üst seviye ağır vasıta motor yağı!

“Yakıt Tasarruf Paketli (FEP) Cursor motorlarla donatılan Iveco S-Way serisi için önerilen Urania Next 0W-20, Iveco’nun Euro 6 normlu Cursor 11 ve 13 litrelik motorlarında kullanılıyor. Tüm Petronas Urania motor yağları gibi Petronas Urania Next 0W-20 de Iveco ve FPT Industrial ihtiyaçlarına göre, işbirliği içinde tasarlandı ve Contractual Technical Reference Number  (C.T.R I139.D14) ile belgelendi.

TSKB’den Türk sermaye piyasalarına kesintisiz destek

Bu yıl “Dönüşüm” temasıyla düzenlenen Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi 19-20 Kasım tarihlerinde gerçekleştirildi. Kongre kapsamında TSKB sponsorluğunda düzenlenen “Kredilere Alternatifin Etkinleştirilmesi: Borçlanma Aracı İhraçlarında Piyasanın Yönü” başlıklı panelde, güncel piyasa bilgileri, vade ve fiyatlama konuları, önümüzdeki dönem beklentileri tartışıldı. Panel moderatörü TSKB Kurumsal Finansman Direktörü Poyraz Koğacıoğlu, “Türkiye’nin ilk yatırım ve kalkınma bankası olarak, kurulduğumuz ilk günden bu yana daima dönüşümün içinde yer aldık ve pek çok öncü uygulama ile sermaye piyasalarının gelişimine destek verdik. TSKB’nin yatırım bankacılığı yolculuğu Türk sermaye piyasalarının dönüşüm hikayesinde önemli yer tutuyor. Sermaye piyasalarının en önemli destekçisi olarak bugüne kadar olduğu gibi gelecek dönemde de köklü deneyimimizle Türkiye’ye ve piyasalara değer katacak önemli işlemlere imza atacağız” dedi.

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi 19-20 Kasım tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. TSKB’nin panel sponsorları arasında yer aldığı kongre, finans sektörünü bir araya getirdi.

TSKB sponsorluğunda kongre kapsamında düzenlenen “Kredilere Alternatifin Etkinleştirilmesi: Borçlanma Aracı İhraçlarında Piyasanın Yönü” başlıklı panelde, güncel piyasa bilgileri, vade ve fiyatlama konuları, gelecek dönem beklentileri tartışıldı. Moderatörlüğünü TSKB Kurumsal Finansman Direktörü Poyraz Koğacıoğlu’nun yaptığı oturumda, TSKB Sermaye Piyasalarından Sorumlu Müdürü Onur Aksoy, EBRD Altyapı ve Enerji, Türkiye Ülke Başkan Vekili Şule Topçu Kılıç, BASEAK Hukuk Ortağı Müfit Arapoğlu, İş Portföy Sabit Getirili Portföy Yönetimi Müdür Yardımcısı Barış Keskin ve Palmet Enerji A.Ş. CFO’su Bora Kıraç yer aldı.

“TSKB’nin yatırım bankacılığı yolculuğu Türk sermaye piyasalarının dönüşüm hikayesinde önemli yer tutuyor”

Konuşmasında TSKB’nin sermaye piyasalarının gelişimini ilk günden bu yana destekleyen bir kurum olduğunu hatırlatan Poyraz Koğacıoğlu, ‘Türkiye’nin ilk yatırım ve kalkınma bankası olarak, kurulduğumuz ilk günden bu yana daima dönüşümün içinde yer aldık ve pek çok öncü uygulama ile sermaye piyasalarının gelişimine destek verdik. TSKB’nin yatırım bankacılığı yolculuğu Türk sermaye piyasalarının dönüşüm hikayesinde önemli yer tutuyor’’ dedi.

Poyraz Koğacıoğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle gerçekleşti.

  • TSKB, 1951 yılında, kaynak sağlamak amacıyla bir ilki gerçekleştirerek 15 yıl vadeli tahvil ihracını gerçekleştirdi.
  • 60’lı yıllarda ise tahvil ihraçları ve hisse senetlerinin satışına aracılık etmeye başladı.
  • Kaynak yaratmak amacıyla da 70’li yıllarda toplam 750 milyon TL tutarında tahvil ihraç etti.
  • 1975 yılında Profilo adına hisse senedine dönüştürülebilir tahvil ihraç edilerek sermaye piyasalarında bir ilk daha gerçekleştirilmiş oldu.
  • 80’li yıllara geldiğimizde o dönemki adıyla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören ilk şirketlerin büyük çoğunluğu TSKB’nin 1960-1980 arasında hisse senetlerini halka sattığı firmalardan oluşuyordu.
  • 1985 yılında TSKB Türkiye’de ilk kez yurtdışında tahvil ihraç eden kurum oldu. Japonya’da da 7 yıl vadeli tahvil satışı yapan TSKB bu ihraç sonrasında 1985-1990 yılları arasında üç ihraç daha gerçekleştirdi.
  • 1986 yılında ise günümüzde finansman bonosu olarak bilinen ilk banka bonosu ihraç edilirken, “underwriting” yöntemi ile ilk halka arz da 1992 yılında TSKB’nin gerçekleştirdiği Çimentaş halka arzı oldu

Konuşmasında TSKB’nin son dönemde gerçekleştirdiği çalışmalara da yer veren Koğacıoğlu, “Emlak Konut GYO, Aksa Enerji, Denizbank gibi önemli halka arzlar yanında Türkiye’nin ilk yeşil/sürdürülebilir tahvil ihracı ve sonrasında da dünyanın ilk sermaye benzeri sürdürülebilir/yeşil tahvil ihracı ile hem Türkiye’de hem de dünyada ilkleri gerçekleştirmiş olduk TSKB olarak sermaye piyasalarının en önemli destekçisi olarak bugüne kadar olduğu gibi gelecek dönemde de köklü deneyimimizle Türkiye’ye ve piyasalara değer katacak önemli işlemlere imza atacağız” dedi.

TSKB Sermaye Piyasalarından Sorumlu Müdür Onur Aksoy ise yaptığı konuşmada faizlerin düşme trendine girmesiyle birlikte 2020 yılında 2019 yılına kıyasla daha fazla borçlanma aracı ihracı olmasını beklediklerini belirtti. Reel sektörden daha fazla ihraççı olması gerektiğini ve TSKB olarak reel sektör ihraççılarının sayısını arttırmayı hedeflediklerini belirten Aksoy ayrıca faizsiz finansman yöntemleri ile değerlendirilen kaynaklardaki hızlı artışı öngördüklerini ve Eylül ayında TSKB bünyesinde kurdukları Varlık Kiralama Şirketi üzerinden Kira Sertifikası (Sukuk) ihraçlarına aracılık edeceklerini, 2020 yılında konvansiyonel tahvil ve bono ihraçlarının yanında Kira Sertifikası ihraçlarının ana gündemlerini oluşturduğunu ifade etti.

TSKB, kongre kapsamında farklı oturumlarda da deneyimlerini paylaştı. TSKB Ekonomik Araştırmalar Müdürü Burcu Ünüvar’ın ‘’Kalk’ın! Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmelere Kalkınma İktisadı Penceresinden Bakış’’ adlı eğitim programı ve kongrenin son gününde konuşmacı olarak katıldığı ‘’Erken Sanayisizleşme: Küresel Ekonomik Gelişimin Önündeki Yeni Tehdit’’ oturumu da katılımcılardan yoğun ilgi gördü.

YEDAŞ güvenli çalışma ortamı sunuyor

Geniş bir bölgede 2 milyondan fazla tüketiciye kaliteli ve sürekli elektrik dağıtımı için faaliyetleri yürüten YEDAŞ, çalışanlarının güvenliği ve sağlığına büyük önem veriyor. Eğitim ve iletişim faaliyetleri, farkındalık çalışmaları ile güvenlik kültürünün yaygınlaşmasına özen gösteriyor.

YEDAŞ Çalışanlarının Güvenliği için Sahayı Denetliyor ve Koşulları İyileştiriyor

Çok tehlikeli iş grupları arasında yer alan elektrik dağıtım sektöründe faaliyet gösteren YEDAŞ, çalışanların güvenli bir şekilde çalışması ve kaza yaşanmaması için bütün önlemleri alıyor. İş kazalarının %88’i tehlikeli hareketlerden, %10’u tehlikeli durumlardan, %2’si kaçınılmaz ve sebebi bilinmeyen hareketlerden kaynaklanıyor. Çalışanların elektriğe temasının engellenmesi, yüksekte güvenli çalışılması için iyileştirme faaliyetleri yapıyor.  Operasyonlar sırasında bilinçli çalışılmasını ve İş Sağlığı ve Güvenliği malzemelerinin etkin kullanılmasını sağlıyor. “İş Sağlığı ve Güvenliği”, “Yüksekte Güvenli Çalışma Kuralları”, “İleri Sürüş Teknikleri” gibi eğitimler düzenliyor. Aynı zamanda teknolojiyi yakından takip ederek, VR sanal gerçeklik çalışmalarında kaza simülasyonları hazırlayarak çalışanların hangi durumlarda kaza yaşayacaklarını ve nasıl sonuçlanacağını canlı gibi yaşamalarını sağlıyor.    Verdiği eğitimlerle çalışanlarını bilinçlendirerek 0 kaza hedefi doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor. YEDAŞ İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre birimi yetkilileri, çalışma sahasında incelemeler yaparak kazaya sebebiyet verecek tehlikeli durumları ortadan kaldırıyor. Operasyon sürecini iyi analiz ederek kaza riskini ortadan kaldıracak önlemleri alıyor.

YEDAŞ İş Sağlığı Güvenliği Kurallarına Farkındalık Sağlıyor

YEDAŞ, çalışanlarının sağlığı için sürekli farkındalık projeleri ile güvenlik kurallarına uyulmasının bir yaşam tarzı olarak benimsenmesi için çalışıyor. “İşbaşı konuşmaları” yaparak göreve başlayacak çalışanların kuralları hatırlamasını ve uygulamasını sağlıyor. Her ilin İş Sağlığı ve Güvenliği ekipleri, her gün saha denetimleri gerçekleştirerek uygunsuz durumları tespit ediyor ve çalışanlar ile sıcak iletişim sağlayarak bilgilendirmeler yapıyor. Yöneticiler, saha ekiplerini çalışmalar esnasında ziyaret ederek güvenlik önlemlerinin geliştirilmesi ve uygulanması yönünde değerlendirmelerde bulunuyor. Gün içinde sürekli kurallara ilişkin bilgilendirmeye yönelik mesajlar gönderiyor.

YEDAŞ, İş Sağlığı ve Güvenliği kurallarının uygulanması, güvenliğin sağlanması için her yıl önemli projeler hayata geçirmekle birlikte, yöneticiler ve saha çalışanlarını buluşturarak sahada yaşananlar hakkında bilgi paylaşımında bulunulmasını sağlıyor. Her yıl İş Sağlığı ve Güvenliği malzemesi yatırımı yapmakla birlikte malzemelerin etkili kullanılması için de çalışanları, pratik ve doğru kullanım yöntemleri konusunda bilgilendiriyor.

Elektrikte rekabetin yeniden oluşması bekleniyor

2019 yılında elektrik tedarikçisini değiştiren serbest tüketici sayısında ve dolayısı ile rekabette büyük bir düşüş yaşandı. 2017’de 4,7 milyon tüketici tedarikçisini değiştirmişken 2019 yılında bu sayı 130 bine geriledi. Ancak bu düşüş kısa bir süre sonra yerini yükselişe bıraktı ve rekabet hareketlenmeye başladı. Rekabetin fiili olarak yeniden açılması ile birlikte tüketiciler, olabilecek en ucuz fiyattan elektrik kullanabilecek, aynı zamanda hizmetin kalitesinde de artış olacak. Elektrik tedarikçileri karşılaştırma sitesi EnCazip, rekabetin doğru oluşması için hem tüketicileri hem de tedarikçileri bilgilendiriyor.

Elektrik tedarikçisini değiştirmiş toplam serbest tüketici sayısı 2017 yılında 4,7 milyon adet olurken, 2018 yılında büyük bir düşüş yaşadı ve 2019 yılının ilk aylarında tedarikçisini değiştirmiş tüketici sayısı 130 binlere geriledi. Bir başka ifadeyle 2018 yılının sonunda serbest tüketici sayısı dünyada eşine az rastlanır bir oran ile yüzde 96,8’lik düşüş gösterdi. Bu aslında sektörde rekabetin kapandığı ve neredeyse yeniden tekel dönemine dönüş olduğu anlamına geliyordu. Yaşanan finansal sorunlardan dolayı elektrik tedarik maliyetlerinin artması ancak tüketiciye satış fiyatlarının bunu yansıtmaması nedeniyle yaklaşık 5 milyon tüketicinin sözleşmesinin yenilenmemesi ya da sözleşmelerin devam etmesine rağmen tedarikçiler tarafından tek taraflı feshedilmesi nedeniyle oldu. Sözleşmeleri tek taraflı feshedilen yaklaşık 4,5 milyon tüketici ise otomatik olarak bölgesindeki bir elektrik tedarikçisi portföyüne geçirilerek herhangi bir kesinti yaşamadı. EnCazip, tüketicilerin geçtiğimiz yıl karşılaştıkları sorunların tekrarlanmaması adına bazı zorunlulukları hatırlatıyor:

  • -Tedarikçiler, sözleşmelerin bitiminden önce tüketicilerin elektrik tedariğini sonlandıramıyor ve portföy dışına çıkaramıyor.
  • -Sözleşmelerde tedarikçilere tek taraflı fesih hakkı tanınamıyor ve tüketicinin kabul etmemesi halinde devam eden dönemde sözleşme şartlarında herhangi bir değişiklik yapılamıyor.
  • -Tedarikçi tüketiciyle olan sözleşmesini feshetse dahi enerji kesintisi olmuyor, sayaç görevli tedarikçinin portföyüne dahil ediliyor. Perakende satış sözleşmesi gibi gerekli koşullar daha sonra halledilebiliyor.
  • -Tüketicinin taşınması ise haklı fesih nedeni olarak kabul ediliyor ve cayma bedeli alınamıyor.

Tedarikçi değiştiren tüketicilerin sayısı hızla yeniden artıyor

Piyasa dinamiklerinin yeniden kısmen çalışır hale gelmesi ve fiyatlandırmanın daha adil yapılmasıyla birlikte özellikle Ekim ayından itibaren serbest tüketici sayısı artış göstermeye başladı ve 2019 yılının başına göre yüzde 212 arttı. Ocak ayında serbest tüketici limitlerinin düşürülmesi ile birlikte 30 milyona yakın tüketicinin tedarikçi değiştirme hakkına sahip olacağı, böylelikle de 2020 yılında milyonlarca tüketicinin tedarikçisini değiştirmesi bekleniyor. Bu da daha önceden çok fazla sorun yaşayan sektörde artık daha dikkatli olunması gerekliliğini gözler önüne seriyor.

Görevli tedarikçilerin rekabeti önlememesi önemli

Piyasada daha önceleri dağıtım şirketleri olarak bilinen görevli tedarikçilerin ise hâkim konumları mevcut. Zira piyasada rekabetin ortadan kalkmasıyla birlikte neredeyse tüm tüketiciler son kaynak tedariği kapsamında bu tedarikçilerin portföyüne geçmek durumunda kaldı. Bu şirketlerin ise rekabetin önünde engel teşkil ederek tüketicilerin piyasadan maksimum faydayı elde etmelerini zorlaştıran hareketler özellikle Rekabet Kurulu tarafından takip ediliyor. Bu şirketlerin geçmişte rekabeti önlediklerine dair Rekabet Kurulu kararları olsa da, tüketicilerin bu şirketlerle kalmak zorunda olmadıklarını, tedarikçi değiştirdiklerinde ise herhangi bir enerji kaybı yaşamayacaklarını bilmeleri oldukça önemli.

Sektör yeniden açılıyor, bu defa eski hatalar tekrarlanmamalı

Tüketicileri doğru bilgilendirmek ve bu yolla da tedarikçilerin tüketici haklarına ve rekabet ilkelerine daha duyarlı hareket etmelerini teşvik etmek amacıyla görüşlerini açıklayan EnCazip’in kurucusu Çağada Kırım, “Elektrik piyasasında uzun yıllardır tedarikçilerin rekabete aykırı hareketlerini gözlemliyoruz. Fakat bunun ne tedarikçiye ne de tüketiciye faydası olduğunu; Rekabet Kurulu kararını saymasak dahi serbest tüketici sayısının 5 milyondan 100 bine gerilmesi ile tasdiklenmiş oldu. Yani tedarikçiler de kaybetti ve onların da bu durumdan ders çıkartması gerekir. Burada rekabetin gelişmesi açısından en doğru yaklaşım tüketicileri bilgilendirmek olacaktır, zira tüketici haklarını bilirse tedarikçilerin ihlalleri de ortadan kalkacaktır. Tüketicilere, tedarikçi değiştirdikleri durumda dağıtım şirketlerinin değişmeyeceğini, yalnızca enerji tedarik eden şirketin değişeceğini ve kablo, sayaç bakımı gibi konuların dağıtım şirketleri tarafından verilmeye devam etmek zorunda olduğunu, şirketlerden aksi bir yorum gelirse durumu hemen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na bildirmeleri gerektiğini ifade etmek isterim” şeklinde konuştu.

Termik santrallar KOAH için ciddi tehdittir

Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) hava kirliliği, sigara kullanımı gibi nedenlere bağlı olarak görülme sıklığı artan KOAH hastalığının yaşlanmakta olan nüfusun en önemli sağlık sorunlarından biri olduğuna dikkat çekti. TÜSAD KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici, ülkemizde 40 yaş üzerindeki her 7-8 kişiden 1’inin KOAH hastası olduğunu belirtirken, kapatılması gereken termik santrallere ek süre verilmesinin doğru olmayacağını vurguladı.

Türkiye’nin en köklü uzmanlık derneği olarak 49 yıldır solunum sağlığı alanında faaliyet gösteren Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), Dünya KOAH Günü’nde termik santral ve hava kirliliği uyarısında bulundu. KOAH’ın (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı)Türkiye’de ciddi bir sağlık sorunu olduğunu vurgulayan TÜSAD KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici, hal böyleyken termik santraller konusunda çok daha denetleyici yasalar gerektiğini savundu.

TÜRKİYE’DE 5 MİLYON KOAH HASTASI BULUNUYOR

Vergi yasa teklifine eklenen madde ile gerekli çevresel yatırımları yapmadıkları için yılbaşında kapatılması gereken termik santrallare 2.5 yıl daha ek süre verilmesinin doğru olmayacağını dile getiren Mirici, bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı: “Kasım ayı Dünya Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı, 20 Kasım da Dünya KOAH Günü olarak kabul ediliyor. Çünkü solunum sağlığı günümüzde çok önemli bir problem. Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) özellikle 40 yaşından sonra görülen ve yaşın ilerlemesiyle birlikte sıklığı giderek artan bir halk sağlığı sorunu olarak karşımızda duruyor. Ülkemizde yapılan saha çalışmaları 40 yaş üzerindeki her 7-8 kişiden 1’inin KOAH hastası olduğunu gösteriyor. 2016 yılı itibarı ile ülkemizde tanı konulmuş 3.3 milyon KOAH hastası bulunuyor, bugün bu sayının 5 milyonu bulduğu belirtiliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, KOAH dünya genelinde 2000’li yıllarda en sık görülen 4’üncü ölüm nedeni olarak saptandı ve 2020 yılında da 3’üncü sıraya çıkacağı öngörülüyor. Araştırmalara göre KOAH ülkemizdeki en sık görülen 3’üncü ölüm nedeni. Türkiye’de her yıl yaklaşık 150 bin kişinin KOAH nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.”

KANUN YAPICILARA ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR

Bu yüksek rakamlara rağmen, biz hekimler ısrarla KOAH’ın önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu anlatmaya çalışıyoruz” diyen Mirici, sözlerine şöyle devam etti: “Bunun için bireylere sigaradan ve tüm tütün ürünlerinden uzak durmalarını önerirken, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde iç ve dış ortamın hava kalitesi, işyeri ortamı ve hava kirliliğine kadar başka faktörlere de dikkat edilmesi gerektiğini sık sık dile getiriyoruz.Bu noktada kanun yapıcılara da önemli görevler düşüyor. Kamu otoriteleri çevrenin doğrudan hastalık nedeni olabileceği gibi mevcut hastalıkların gidişatını ve sonucunu etkileyebileceğini de dikkate alarak kararlarını ona göre almalı. Üstelik kömürlü termik santraller başka KOAH olmak üzere halkın solunum sağlığını tehdit etmekle birlikte, tarım alanları ve ormanları da olumsuz etkilediği için iki kere zarar veriyor. Bu noktada kapatılması gereken termik santrallere ek süre verilmesi yeniden düşünülmesi gereken bir karar.”

TOPLUMUMUZ İÇİN EN DOĞRU OLAN TERCİH EDİLMELİ

20 Kasım Dünya KOAH Günü olduğunu ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) bu yılki sloganının “KOAH’ı hep birlikte yenebiliriz” olduğunu hatırlatan Mirici; sözlerini şöyle tamamladı: “Öyleyse biz de hep birlikte hareket etmeli, endüstrileşme, sanayileşme ve doğal yaşamın bilinçsiz tahrip edilmesinin yarattığı hava kirliliği ve iklim değişikliğine karşı tüm sivil ve resmi kuruluşlar olarak işbirliği yapmalı, ülkemiz ve toplumumuz için en doğru olanı tercih etmeliyiz. Ayrıca günümüzde kalkınmanın sadece ekonomik büyüme ile sağlanamayacağı biliniyor. İnsanın ve doğanın uyum içerisinde olduğu, biyoçeşitliliği ve yaşam kalitesinin yükselmesini amaç edinen sürdürülebilir bir kalkınma ve geleceğimiz için hep birlikte çalışmalıyız.”