26.2 C
İstanbul
Pazartesi, Ağustos 18, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 89

Akkuyu Nükleer ve TEİAŞ anlaşma imzaladı

Akkuyu Nükleer A.Ş. ile Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) arasında Elektrik İletim Sistemine Bağlantı Anlaşması imzalandı. Anlaşmayla, Akkuyu Nükleer Güç Santralinin (Akkuyu NGS) sisteme bağlanmasını sağlayacak 6 yüksek gerilim hattına sahip elektrik iletim sisteminin kurulmasına ilişkin kapsamlı çalışmalara başlanacak.

Akkuyu NGS, anlaşma kapsamında Türkiye’nin ortak elektrik iletim sistemiyle 6 trafo merkezi üzerinden bütünleşecek. Akkuyu NGS tarafından üretilecek elektrik enerjisi, 400 kV güce sahip iletim hatları üzerinden trafo merkezlerine iletilecek.

Toplam uzunluğu bin kilometreyi aşacak olan yüksek gerilim hatlarının inşasıyla Türkiye’nin en güçlü ve çok dallı elektrik iletim sistemi kurulmuş olacak.

Akkuyu Nükleer A.Ş. Genel Müdürü Anastasia Zoteeva, bu anlaşmayla Türkiye’nin birkaç yıl içerisinde kesintisiz olarak ve büyük miktarda elektrik enerjisi üretecek ilk nükleer güç santralini kendi sistemine bağlayacağını belirterek, şu değerlendirmede bulundu:

“İmzalanan bu anlaşma, Türkiye’deki enerji altyapısının Akkuyu NGS ile bütünleşmesi ve üretilecek elektrik enerjisini tüketicilere iletmeye hazır olacağının da garantisidir. Harici bir elektrik sistemiyle uyumluluk parametrelerine uygun hale getirilmesi, nükleer güç santrali işletmesinde güvenilirliğin ve emniyetin sağlanmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle anlaşmanın imzalanması, kuşkusuz Akkuyu NGS projesinin en önemli aşamalarından birisi olarak kabul edilebilir.”

Elektrik Piyasası Kanunu ve diğer ilgili mevzuat çerçevesinde imzalanan bağlantı anlaşmasıyla Akkuyu NGS’nin bağlantısı için gereken tüm hatların inşaatı ve bakımı TEİAŞ tarafından yapılacak.

Güneş Enerji Sistemleri büyük talep görüyor

Sürdürülebilirlik bakış açışıyla çalışan günümüz şirketleri, fosil yakıtlar yerine güneş enerjisini kullanarak enerji maliyetlerini minimize ediyorlar. Sürdürülebilirlik bakış açısını DNA’sına kodlayan İnform, 38 yıllık tecrübesiyle 2009 yılında başladığı ÇATI uygulamalı Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurulumlarına her geçen gün artan bir ivmeyle devam ediyor. Geniş bayi ve servis yapılanması sayesinde İnform, projeden kuruluma, işletme ve bakım-onarıma kadar tüm süreçlerde müşterilerine en iyi desteği sunuyor.

90’lı yıllarda çevre bilincinin ortaya çıkmasıyla üretim ve tüketiminin çevre ve doğal kaynaklar üzerinde yerel, bölgesel ve küresel seviyede doğrudan olumsuz etkilere neden olduğu anlaşıldı ve sürdürülebilir bakış açısıyla çalışan firmalar ‘temiz enerji’ kullanmaya başladı. Bu noktada sınırsız enerji kaynağı güneşten faydalanmaya başlayan şirketler, yüzünü yenilenebilir ve temiz enerjiye çevirdi.

Bu farkındalıkla İnform, 38 yıllık tecrübesiyle 2009 yılında başladığı ÇATI uygulamalı Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurulumlarına her geçen gün artan bir ivmeyle devam ediyor. Bugüne kadar GES uygulamalarını Türkiye’nin 81 ilinde 1200’den fazla farklı noktada gerçekleştiren İnform, 2018 sonu itibariyle 50MW’ın üzerinde Anahtar Teslim proje gerçekleştirerek gücünü ortaya koyuyor. Otopark çatısı, spor salonu çatısı, konut çatısı, su deposu çatısı, fabrika çatısı, barınak çatıları gibi uygulamaların yanında arazi kurulumları da gerçekleştiren İnform, off grid sistemlerde de karavan üzeri, park aydınlatma, arıcılar, deniz taşıtları gibi uygulamalar gerçekleştiriyor. Mobil paket sistemleriyle de uygulamalarını çeşitlendiren İnform, toptan satış yapan firmalara ürün tedariğide sağlıyor.

5 Adımda Güneş Enerjisi Santrali

Geniş bayi ve servis yapılanması sayesinde İnform, projeden kuruluma, işletme ve bakım-onarıma kadar tüm süreçlerde müşterilerine en iyi desteği sunuyor. İnform, kullanım ömrü 25 yıldan az olmayan Güneş Enerji Sistemleri için her türlü yedek parça, ekipman ve ürünü sürekli olarak stoğunda bulundurarak müşterilerine yüksek kalitenin yanı sıra en iyi hizmet ve uzun vadeli bir işbirliği öneriyor.

56 ülkeden 1200 katılımcı yatırım için İstanbul’a geldi

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’nin ev sahipliğinde, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve İslam Kalkınma Bankası işbirliğiyle düzenlenen “İslam İşbirliği Teşkilatı Üst Düzey Kamu ve Özel Sektör Yatırım Konferansı” resmi açılışı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleri ile gerçekleşti.

Açılışta, aralarında Gine Devlet Başkanı, Gine-Bissau ve Arnavutluk Başbakanları ve Afganistan, Azerbaycan, Benin, Fas, Filistin, Guyana, Kamerun, Katar, Kuzey Kıbrıs, Libya, Maldivler, Malezya, Mali, Moritanya, Nijerya, Pakistan, Somali, Tacikistan, Türkmenistan’ın ilgili bakanlarının da yer aldığı toplantıda, 46 ülkenin resmi temsilcisi hazır bulundu.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ev sahipliğinde; İİT Genel Sekreterliği, İslam Kalkınma Bankası Grubu iştirakleri ICD, ICIEC ile SESRIC gibi önemli paydaşların işbirliğinde düzenlenen konferans 8-9 Aralık tarihlerinde olmak üzere iki gün sürecek. İİT üye ülkelerinin kendi aralarındaki yatırımları artırmalarının önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik adımlarve serbest dolaşımın karşısındaki her tür engeli kaldırmak suretiyle İİT bünyesinde yatırımların teşvik edilmesi ve aynı zamanda İİT bölgesinde iş yapma kolaylığının artırılması Konferansın ana gündem maddeleri arasında.

46 ülkeyi temsilen 2 devlet başkanı, 2 başbakan, 27 bakan, 410 kamu kurumu, 700’den fazla özel sektör temsilcisinin katılımı ile başlayan Konferans, hükümet yetkililerinin yanı sıra, yatırım ve sanayiden sorumlu bakanlar, ticaret müsteşarları, yatırım destek ajanslarının üst düzey temsilcileri, 56 İİT üye ülkesinde faaliyet gösteren şirketlerin ve diğer çok uluslu şirketlerin CEO’ları, çok taraflı kalkınma bankalarının/fonlarının başkanları, uluslararası iş dünyasından liderler, analistler, ekonomistler, hukuk uzmanları, akademisyenler, risk uzmanları, uluslararası teşkilatlar ve çok taraflı ajanslar, yatırım danışmanları ve ekonomi müşavirleri, bölgesel ekonomi toplulukları, ticaret odaları, ve ticaret konseyi temsilcilerini bir araya getiriyor.

Konferans açılış programında gerçekleştirdiği konuşmasında Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut şunları kaydetti; “Bugün, gelişmiş ekonomiler dâhil birçok ülke, küresel doğrudan yatırımlardan pay almak için, kıyasıya rekabet etmektedir. Tüm dünyada son yıllarda artan belirsizlikler sebebiyle, küresel yatırımlarda, önemli çalkantılar yaşanmakta ve bu durum rekabeti daha da artırmaktadır. Bu minvalde, burada temsil edilmekte olan tüm İslam ülkelerinin, tecrübe paylaşımı ve istişare yoluyla, doğrudan yatırımlardan daha fazla pay almalarına katkıda bulunmak, bu toplantının en önemli hedefidir. Bu önemli etkinliğin, İslam İşbirliği Teşkilatı ülkeleri arasında, yatırımların daha da artırılmasına, finansmana erişimin kolaylaşmasına ve en önemlisi de, yeni işbirliği ve ortaklık fırsatları oluşmasını umuyoruz.”

Tarım, madencilik, ulaştırma ve altyapı, enerji, petrol ve doğal gaz, finansal hizmetler, makine ve elektronik, iletişim, yazılım ve bilişim hizmetleri, otelcilik ve turizm, tekstil, yenilenebilir enerji ve kimya İslam İşbirliği Teşkilatı Üst Düzey Kamu ve Özel Sektör Yatırım Konferansı’nda ele alınacak ana sektörler olarak belirlendi.

Yeni enerji teknolojilerine yatırımcılar ilgi gösteriyor

Teknoloji, elektrik sektörü yatırımlarında karar verme sürecinin bir parçası olmanın ötesine geçerek en belirleyici faktör haline geliyor. Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY (Ernst & Young) Türkiye’nin Enerji Sektörü Lideri Erkan Baykuş, Türkiye ve dünyada enerji sektörünün durumunu değerlendirdi ve 2020 yılı için öngörülerini aktardı.

Enerji dünyasında elektrik sektörünün bir dönüm noktasına geldiğini ve girişim sermaye fonlamalarındaki yükselişin elektrik piyasasında birleşme ve satın alma işlemlerini yeniden şekillendirdiğini gözlemliyoruz. Geleneksel elektrik üretim sektörünün yenilenebilir enerji ve yeni teknolojilerin etkisiyle dönüşüm geçirmesi, elektriğin üretim, kullanım ve depolanma biçimi ile birlikte elektrik ticaretinin yapılış şeklini de değiştiriyor. Bu yeni ve hızlı enerji dünyası, çevik ve cesur yatırım kararları alınmasını gerektiriyor ancak pek çok elektrik şirketinin bu yatırım ortamına adaptasyonda güçlük yaşadığı görülüyor. Girişim sermayesi bu alanda geleneksel yatırım modellerinin yerine yeni bir seçenek sunuyor ve enerjinin dönüşümünde hayati bir öneme sahip olan teknolojilerin gelişimini hızlandırıyor.

EY’nin Enerji Sektörü İşlem ve Trendleri Raporu’nda da belirtildiği üzere, girişim sermayesi yatırımları 2019’un ikinci çeyrek döneminde elektrik piyasasında 2,1 milyar dolar katkı sağladı. Söz konusu yatırımların büyük bir bölümü ulaşımın elektrikli hale getirilmesine yani elektrikli araç teknolojisi ve altyapısına (batarya ve şarj istasyonları) odaklanıyordu. Elektrikli araç teknolojisine en çok yatırımın Asya Pasifik Bölgesi’nden geldiğini, ülke bazında ise yatırımlara Çin’in öncülük ettiğini görüyoruz. Öte yandan rekabetin yoğun olduğu bir piyasada girişim sermaye yatırımcılarını çekmek kolay değil. Elektrik şirketlerinin bu amaçla yüksek risk barındıran girişim sermayesi yatırımcılığına uyum sağlamak için ciddi çalışmalar yapmaları gerekiyor.

İşlemler özelinde baktığımızda; finansal yatırımcıların öngörülebilir getiri sağlayan ve istikrarlı nakit akışı sunan varlıklara yönelerek portföylerini dengelediklerini görüyoruz. Öne çıkan yatırım trendlerini incelediğimizde, artış gösteren batarya depolama yatırımları karşımıza çıkıyor. Çünkü yenilenebilir enerjinin yükselişi, batarya depolamayı elektrik şebekesinin desteklenmesinde daha önemli bir faktör haline getiriyor. Bu anlamda Birleşik Krallık ve ABD’de 2019 yılında temiz enerjinin teşvik edilmesi ve elektrik şebekesi direncinin artırılması amacıyla büyük ölçekli depolama planları açıklandı. Statkraft ve Statera Energy gaz jeneratörleri ile yedeklenmiş 1 GW kurulu güçte depolama yatırımı ile şebekeyi desteklemeyi hedefliyor.

Diğer taraftan, ABD’de Dışişleri Bakanlığı’nın kamusal yatırımlar bütçesi dahilinde, yüksek talep saatlerinde çalışacak 275 MW’lık konvansiyonel santral yatırımının yerine 6 saatlik batarya tesisleri kurulması planlanıyor. Bununla birlikte elektrik şebekelerinin akıllı teknolojilerle donatılması amacıyla dünya genelinde çeşitli ortaklıklar kuruluyor. Dubai Elektrik ve Su Otoritesi’nin (DEWA) akıllı şebeke çözümleri sunan Kanadalı bir şirketle gerçekleştirdiği ortaklık ile bölgeye ilk sanal elektrik santralinin kurulması hedefleniyor. Japonya’da ise blockchain teknolojisi kullanılarak birden fazla denk işlemci (P2P) arasında elektrik iletilmesi test edilecek.

Senelik sektörel performanslar incelendiğinde 2019 yılında global enerji ve altyapı yatırımları önceki seneye oranla 30% artışla 26.8 milyar dolara ulaşırken, 2019’un 2. çeyreğinde ABD küresel altyapı yatırımlarının yarısından fazlasını çekti. Çin ise Asya Pasifik’te öncülüğünü sürdürdü. Bununla beraber, yeni teknolojiler ve yenilenebilir enerjiye yönelik artan iştahın hâkim olduğu bir yatırım ortamı oluştu. Bu iki alanın elektrik piyasasında önümüzdeki dönemde de belirleyici olmaya devam edeceğini öngörüyoruz. 2019 yılı enerji ve altyapı sektörlerinin finansal performanslarına baktığımızda Amerika, Avrupa ve Asya Pasifik bölgelerinde yenilenebilir enerji yatırımlarının sırasıyla 36,3%, 27.9% ve 23.8% yatırımcı geri dönüş oranları ile önde geldiği görüldü. Bu oranlar aynı finansal dönemdeki S&P 500, STOXX Europe 600 ve Nikkei 225 ortalama kazanç oranlarının çok ilerisinde. Bunu destekler şekilde, 2019 yılında enerji ve altyapı sektörlerinde Amerika, Avrupa ve Asya Pasifik’te imzalanan en büyük 15 yatırım anlaşmasının 6 tanesinin yenilenebilir enerji alanında olduğunu görüyoruz.

Yukarıdaki veriler ışığında, dünya genelinde yatırımcıların yenilenebilir enerji teknolojileri, batarya (depolama), elektrikli araç altyapısı ve dijital şebeke gibi yeni teknolojilere olan ilgisinin gittikçe arttığını ve elektrik piyasasının büyük bir dönüşümden geçmesinin etkisiyle konvansiyonel olmayan rakip şirketlerin birleştiğini gözlemliyoruz. EY olarak; 2020 yılında dünya genelinde yenilenebilir enerji, enerji depolama ve elektrikli araç alanlarında altyapı yatırımlarına yabancı ilgisinin artarak devam edeceğini öngörüyoruz.

Ülkemiz enerji piyasasının da fonlama ve sermaye ihtiyacını karşılamak üzere, özellikle girişim sermayesi ve özel sermaye fonlarından gerekli payı almamız önemli. Özellikle enerji depolama ve batarya teknolojileri alanlarında çok da uzak olmayan vadelerde, büyük hareketlilik bekliyoruz. Asya Pasifik ve Amerika’da enerji şirket değerleri EBITDA X11’ler civarında oluşurken, bize en yakın piyasalardan olan Avrupa piyasasında ise bu değer 7X çarpan olarak gerçekleşiyor. Yatırım alanı ve ülke enerji piyasasının cazibesi bu değerlemeleri etkileyen unsurlar arasında yer alıyor.

Türk kimya sektörü ihracat rekoru kırdı

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) verilerine göre kimya sektörü, 2019 yılında on bir ayda gerçekleştirdiği 18,8 milyar dolarlık ihracat ile rekor kırdı. Bu yılı en çok ihracat yapan ikinci sektör olarak devam ettiren kimya sektörü üst üste başarıya imza atıyor. Tüm sektörler arasında en fazla ülkeye ihracat yapan sektör olarak da öne çıkan kimya sektörü, Kasım ayında 208 ülke ve bölgeye yaptığı ihracatla birinci oldu.

İhracatta artan performansı ile dikkatleri üzerine çeken kimya sektörünün 2019 yılı Kasım ayı ihracatı yüzde 23 artışla 1,83 milyar dolar oldu. Sektörün on bir aylık ihracatı ise yüzde 18 artışla 18,8 milyar dolara ulaştı. Kimya sektörü böylece on bir ayda ulaştığı ihracat rakamı ile tüm zamanların ihracat rekorunu kırdı.

Kimya sektörü ihracat rakamlarını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Kimya sektörümüz Kasım ayında yapmış olduğu 1,83 milyar dolarlık ihracatla hem yeniden en çok ihracat yapan ikinci sektör olmayı başardı hem de 11 aylık ihracatı ile 18,8 milyar dolara ulaşarak ihracat rekorunu kırdı. Bununla birlikte tüm sektörler arasında, 208 ülke ve bölgeye ihracat yaparak en fazla ülkeye ihracat yapan sektör olarak da önemli bir başarıya imza attık. Sektörümüzün şimdiye kadarki en yüksek ihracat rakamı 2014 yılındaki 17 milyar 851 milyon dolardı. Bu yılın on bir ayında bu rakamı aşarak, 18,8 milyar dolarlık ihracatla bizi gururlandıran ve bu büyük başarıda emeği olan firmalarımız başta olmak üzere, tüm sektör temsilcilerimiz ile paydaşlarımızı tebrik ediyorum. İnşallah yıl sonu hedefimiz olan 20 milyar doları da aşarak yeni bir rekor daha kıracağız” dedi.

2 Aralık’ta açıklanan büyüme rakamlarına da değinen Pelister sözlerine şöyle devam etti; “Yüzde 0.9 olarak açıklanan üçüncü çeyrek büyüme rakamını ekonomi yönetimimizin kararlı çalışmalarının yansıması olarak değerlendiriyoruz. Bu olumlu gelişmeler, bize gelecek konusunda umut vadediyor” dedi. 

Kasım ayında en fazla ihracat yapılan ülke Hollanda oldu

Hollanda, Kasım ayında en çok ihracat yapılan ülke oldu. Kasım ayında Hollanda’yı takip eden ilk onda yer alan diğer ülkeler ise İspanya, Irak, Mısır, Almanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Cezayir ve Rusya oldu.

Hollanda’ya yapılan kimya ihracatı 2019 yılı Kasım ayında 110 milyon 837 bin dolar olarak gerçekleşti.Kasım ayında Hollanda’ya en çok “mineral yakıtlar, mineral yağlar ve ürünler”, “plastikler ve mamulleri”, “anorganik kimyasallar”, “uçucu yağlar, kozmetikler ve sabun”, “kauçuk, kauçuk eşya”, “muhtelif kimyasal maddeler” ve “eczacılık ürünleri” ihraç edildi. Hollanda’ya bu yıl yapılan on bir aylık kimya ihracatı ise 998 milyon 743 bin dolara ulaştı.

2019 yılı Ocak-Kasım döneminde en çok kimya ihracatı yapılan ülkeler arasında ise Hollanda, Irak, İtalya, İspanya, Almanya, Mısır, ABD, Malta, Yunanistan ve İngiltere ilk onda yer aldı.

Kimya alt sektörlerinde en çok “mineral yakıtlar, mineral yağlar ve ürünler” ihracatı gerçekleştirildi

Kasım ayında alt sektörlerde mineral yakıtlar, mineral yağlar ve ürünler ihracatı, 553 milyon 229 bin 750 dolarla kimya ihracatında ilk sırada yer aldı. İkinci sırada 512 milyon 769 bin 439dolarlık ihracatla plastikler ve mamulleri yer alırken, anorganik kimyasallar ihracatı 176 milyon 612 bin 455 dolarla üçüncü sırada yer aldı. Anorganik kimyasalları takiben ilk onda yer alan diğer sektörler ise; ‘uçucu yağlar, kozmetikler ve sabun’, ‘kauçuk, kauçuk eşya’, ‘eczacılık ürünleri’, ‘boya, vernik, mürekkep ve müstahzarları’, ‘muhtelif kimyasal maddeler’, ‘yıkama müstahzarları’ ve ‘organik kimyasallar’ oldu.

2019 aylık bazda kimya ihracatı

AY    2018 DEĞER ($)  2019 DEĞER ($)  FARK (%)
Ocak             1.353.513.921,26                1.539.656.501,73    % 13,75   
Şubat             1.265.531.849,44                1.645.324.186,38    % 30,01   
Mart             1.566.978.246,63                1.840.053.801,17    % 17,43   
Nisan             1.353.909.699,99                1.771.329.274,17    % 30,83   
Mayıs             1.467.435.484,42                1.936.921.007,06    % 31,99   
Haziran             1.423.543.817,85                1.297.776.596,28    % -8,83   
Temmuz             1.477.096.084,78                1.739.062.327,22    % 17,74   
Ağustos             1.378.633.465,30                1.636.178.039,16    % 18,68   
Eylül             1.534.992.828,12                1.651.185.452,30    % 7,57   
Ekim             1.591.861.782,59                1.936.298.709,88    % 21,64   
Kasım             1.494.497.728,63                1.836.164.283,28    % 22,86
Toplam 15.907.994.909 18.829.950.179 % 18,37    

2019 yılı Kasım ayı en fazla kimya ihracatı yapılan ülkeler

S. NO Ülke KASIM 2018 DEĞER ($) KASIM 2019 DEĞER ($) DEĞİŞİM DEĞER (%)
1 HOLLANDA       54.966.404,13      110.837.930,26 % 101,65
2 İSPANYA       50.291.971,53      107.260.185,69 % 113,27
3 IRAK       91.600.909,45       97.677.397,83                    % 6,63
4 MISIR       90.440.690,45       88.328.414,59 % – 2,34
5 ALMANYA       80.360.615,25       72.169.034,00 % – 10,19
6 FRANSA       27.469.249,92       69.073.444,26 % 151,46
7 İTALYA       48.811.334,12       66.478.019,82 % 36,19
8 YUNANİSTAN       45.547.367,79       57.082.128,69 % 25,32
9 CEZAYİR       25.610.323,55       56.495.851,45 % 120,60
10 RUSYA FEDERASYONU       33.123.064,39       48.697.157,93 % 47,02

2019 yılı Kasım ayı kimya sektörü ihracatında alt sektörler

      2018 -2019
  KASIM 2018 KASIM 2019 %  FARK
ÜRÜN GRUBU DEĞER ($) DEĞER ($) DEĞER
MİNERAL YAKITLAR, MİNERAL YAĞLAR VE ÜRÜNLER 236.048.268 553.229.750 % 134,37
PLASTİKLER VE MAMULLERİ 524.512.665 512.769.439 % -2,24
ANORGANİK KİMYASALLAR 152.613.872 176.612.455 % 15,73
UÇUCU YAĞLAR, KOZMETİKLER VE SABUN 107.856.110 113.169.017 % 4,93
KAUÇUK, KAUÇUK EŞYA 120.191.340 108.836.126 % -9,45
ECZACILIK ÜRÜNLERİ 90.256.521 106.234.056 % 17,70
BOYA, VERNİK, MÜREKKEP VE MÜSTAHZARLARI 70.794.466 76.221.158 % 7,67
MUHTELİF KİMYASAL MADDELER 49.859.251 52.679.824 % 5,66
YIKAMA MÜSTAHZARLARI 39.621.870 48.554.551 % 22,54
ORGANİK KİMYASALLAR 37.835.262 34.368.823 % -9,16
GÜBRELER 47.639.501 31.080.474 % -34,76
YAPIŞTIRICILAR, TUTKALLAR, ENZİMLER 15.407.106 20.557.874 % 33,43
FOTOĞRAFÇILIK VE SİNEMACILIKTA KULLANILAN ÜRÜNLER 1.135.543 1.007.238 % -11,30
BARUT, PATLAYICI MADDELER VE TÜREVLERİ 645.057 772.773 % 19,80
GLİSERİN, BİTKİSEL MAMULLER, DEGRA, YAĞLI MADDELER 50.966 56.642 % 11,14
İŞLENMİŞ AMYANT VE KARIŞIMLARI, MAMULLERİ 29.929 14.082 % -52,95
TOPLAM    1.494.497.729    1.836.164.283 % 22,86

ENKA, Sırbistan’da otoyol inşa ediyor

ENKA, Sırbistan’daki 112 kilometrelik Morova otoyolunun projelendirme ve yapımını üstlendi. Proje ile Avrupa’nın en önemli ulaşım koridorlarından olan 10. ve 11’inci koridorları birbirine bağlanacak.

ENKA ve 30 yıllık iş ortağı Amerikan menşeli Bechtel firması, Sırbistan’daki 112 kilometrelik Morova otoyolunun projelendirme ve yapımını üstlendi. Morova otoyolu, Avrupa’nın en önemli ulaşım koridorlarından olan 10. ve 11’inci koridorları birbirine bağlayacak. Pojate ve Preljina şehirleri arasında bağlantı kuran otoyol, eski Yugoslavya’nın endüstri merkezi olan bölgesinden geçiyor. Otoyol, bu bölgeyi iki önemli ulaşım koridoruna bağlayacağı için bölgenin tekrar ekonomik canlılığına kavuşması için kritik öneme sahip. Sırbistan Hükümeti, güzergâh üzerinde çok sayıda endüstriyel bölge oluşturmayı hedefliyor.

Sel felaketleri önlenecek

4 yılda tamamlanması beklenen otoyol, ENKA tarafından en yüksek standartlarda projelendirilirdi. Proje kapsamında kazı, dolgu, köprü, viyadük, kavşak ve gişe sahaları yapılacağını aktaran ENKA Altyapı Projelerinden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Özger İnal, ayrıca bölgenin zaman zaman maruz kaldığı sel felaketlerini önlemek için 50 kilometre uzunluğunda yeni nehir yatağı inşa edileceğine dikkat çekti.

Balkanlardaki sekizinci büyük proje

Farklı coğrafyalarda çok önemli projeler gerçekleştirdiklerini belirten ENKA İnşaat İcra Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Mehmet Tara, “Şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz projeler ile ülkelerin ekonomilerine önemli katkılar sağladık. Sırbistan projemizde de bu misyonumuza devam edeceğiz. Bugüne kadar sadece Balkanlarda, toplam uzunluğu bin kilometreye varan otoyol projesi gerçekleştirdik. Sırbistan projesi bu projelerin sekizincisi. Bu sürdürülebilir başarının arkasında ENKA’nın kuruluşundan beri sahip olduğu yenilikçilik, mühendislikte mükemmeliyetçilik, kalite, iş güvenliği ve sağlığı ile çevre politikalarına bağlılık prensipleri var.”  bilgisini verdi.

5G teknolojisi için gerekli altyapı tamamlanmış olacak

Proje kapsamında bölgedeki erişilebilirliğin geliştirilmesi ve dijital bir koridor sağlanması için otoyol rotası boyunca uzanan kapsamlı bir telekomünikasyon ağı devreye alınabilecek. Böylece ENKA tarafından yapılacak projeden sonra, 5G teknolojisi kullanımı için gerekli altyapı da tamamlanmış olacak. Proje kapsamında; 78 köprü, 24 üst geçit ve 12 alt geçit inşa edilecek. Otoyolun tasarım hızı ise 130 km/saat olarak planlanıyor.

Enerji hayatlarımıza büyük anlam katmaktadır

Enerji İletişim Grubu (EİG) tarafından ilki düzenlenen Enerji İletişim Zirvesi, Ankara’da gerçekleştirildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, yaptığı açılış konuşmasında enerji sektöründe iletişimin önemine değinerek, “İletişimi yaptığınız işin daha iyi anlaşılması, toplumun sizleri daha iyi anlaması açısından bir ayna olarak görün” dedi.

Enerji sektöründe iletişim ve eğitim alanında faaliyet gösteren kamu ve özel sektör iletişim departmanlarından temsilcilerin katılımıyla oluşan Enerji İletişim Grubu (EİG) tarafından düzenlenen Enerji İletişim Zirvesi’nin ilki yapıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen zirvede bir araya gelen iletişim, insan kaynakları ve müşteri deneyimi profesyonelleri, tüketicilerin bilinçlendirilmesinden kurumsal sosyal sorumluluk projelerine, kriz yönetiminden sağlıklı iletişim kanallarına kadar bir dizi konuyu masaya yatırdı.

Zirvenin açılış konuşmasını yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez; EPDK, ELDER, GAZBİR, PETDER ile birlikte kamu ve özel sektör paydaşlarının girişimiyle kurulan EİG’in bir yıllık yolculuğuna değindi. İletişim faaliyetlerinin bir zorunluluk değil sorumluluk olduğuna dikkat çeken Bakan Dönmez, “İletişimi yaptığınız işin daha iyi anlaşılması, toplumun sizleri daha iyi anlaması açısından bir ayna olarak görün. O aynaya ne yansıtırsanız hedef kitleniz onu görür. Algıyı, tutumları, farkındalık ve bilinç düzeylerini sürekli ölçmek ve değerlendirmek zorundayız. Araştırmayı ya da günlük hayatta tabirle halkın nabzını tutmayı işimizin merkezine koymak zorundayız.” Sektörün doğru anlaşılmasına da vurgu yapan Bakan Dönmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “7 gün 24 saat, kar, kış demeden, bazen bayram günlerinde bile mesai yapan, en özel anlarında ailesinin yanında olamayan, anne babasının yanına gidemeyip arıza bakım nöbetlerine kalan binlerce çalışanımız var. Biz bu ülkenin en fedakâr, en çok ülkesini seven çalışanlarına sahibiz. Sektörümüzün belkemiğini oluşturan bu emek yoğun yapıyı doğru bir şekilde anlatmalıyız. Enerjinin evimize hangi koşullar altında geldiğini, arkasındaki emeği vatandaşlarımıza anlatmalıyız. İşte o zaman enerjinin hayatlarımıza kattığı anlam daha iyi anlaşılacaktır.”

Bakan Dönmez’in konuşmasıyla başlayan zirvede; iletişimde dijitalleşme, kriz yönetimi, müşteri ve çalışan deneyimi, müşteri memnuniyetinin ve kurumsal itibarın ölçümlenmesine ilişkin örnekler, şirketlerin sürdürülebilirliği ve kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin rolü ile kurumsal iletişimin önemi gibi konulara değinildi. İletişimin tüm hatlarıyla konuşulduğu zirvede yer alan panellerin konuşmacıları ise şu isimlerden oluştu: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Bülent Kaya, Sosyal İnovasyon Merkezi Kurucusu Suat Özçağdaş, ERA Research Yönetici Ortağı Elvan Oktar, Engin Baran Danışmanlık Yönetici Ortağı Dr. Engin Baran, 4129Grey CEO’su Alemşah Öztürk ve Kurumsal İletişimciler Derneği Başkanı Şule Yücebıyık.

Yenilebilir enerji 2024 yılında zirveye çıkacak

Uluslararası Enerji Ajansı IEA tarafından hazırlanan “Yenilenebilir Enerji 2019 Raporu”na göre yenilenebilir enerji kapasitesi tüm dünyada önümüzdeki 5 yıl içerisinde yüzde 50 oranında artacak.

Toplam 1.200 GW’a ulaşacak olan bu artış Amerika Birleşik Devletleri’nin şu andaki toplam enerji üretim kapasitesine denk geliyor.

Beklenen bu artışın ana nedenleri ise bu alandaki maliyetlerin düşmesi ve hükümetler arası yürütülen uyumlu politikalar.

Güneş enerjisinin yüzde 60’lık payla başı çekeceği bu yükselişte güneşi rüzgar ve hidroelektrik kaynaklar takip edecek.

Uluslararası Enerji Ajansı IEA’nın hazırladığı “Yenilenebilir Enerji 2019 Raporu”nun Türkiye lansmanı Solarbaba ve ICCI 2020 tarafından 4 Aralık’ta İstanbul Tekfen Tower’da düzenlendi. Akfen Yenilenebilir Enerji, Limak Enerji ve Smart Energy’nin sponsorluğunda yapılan ve Türkiye yenilenebilir enerji sektöründen üst düzey yöneticilerin hazır bulunduğu lansmanda raporla ilgili detaylı bilgileri Uluslararası Enerji Ajansı Kıdemli Enerji Analisti Heymi Bahar paylaştı. Güneş enerjisinin önümüzdeki 5 yıla damgasını vuracak bir yükseliş sergilemesinin beklendiğini vurgulayan Heymi Bahar, yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerjide beklenen bu çarpıcı artış oranlarına karşın bu artışın sürdürülebilir enerji üretimi hedefleri açısından hala yeterli olmadığına dikkat çekti  

Lansman programında Solarbaba Kurucusu Ateş Uğurel’in moderatörlüğünde düzenlenen “Dünya ve Türkiye’de Güneş Enerjisinin Geleceği” adlı oturuma ise IEA Kıdemli Analisti Heymi Bahar’ın yanı sıra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bakan Danışmanı Barış Sanlı, GÜYAD Başkan Yardımcısı ve Limak Enerji Grubu CEO’su Birol Ergüven, GENSED ve Smart Energy Yönetim Kurulu Başkanı Halil Demirdağ, GÜNDER Yönetim Kurulu Başkanı Kutay Kaleli ile GÜYAD Başkan Yardımcısı ve Akfen Yenilenebilir Enerji A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Kürşat Tezkan katıldı.

RAPORDAN ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR:

“Yenilenebilir Enerji 2019 Raporu”nda öne çıkan ana başlıklar ise şöyle:  

  • Yarışmalar rüzgar ve güneş fiyatlarını hızla aşağı çekiyor: Önümüzdeki 5 yıl içerisinde tamamlanacak yenilenebilir enerji projelerinin yüzde 70’inin alım fiyatları ihaleler ile belirlenecek. USD 30-50/MWh güneş ve rüzgar için ‘yeni normal’ fiyatlar olarak ortaya çıkıyor. En büyük düşüş ise güneş enerjisi maliyetlerinde yaşanıyor.
  • Kurumsal elektrik alım anlaşmaları artıyor: Yenilenebilir enerji projeleri çoklu gelir modeline doğru evriliyor. İhale kontratları, kurumsal elektrik alım anlaşmaları ve spot piyasa gelirlerinin projelerin risk analizini dönüştürerek piyasanın olgunlaşmasına katkı sağlaması bekleniyor. Bu alanda Kuzey Amerika liderliği alırken Avrupa ve Asya Pasifik bölgesi de ikinci ve üçüncü sırada yer alıyor.
  • AB ve Çin, yenilenebilir enerjideki tahminlerin yukarı yönde revizyonunda başı çekiyor: Hızlı düşen fiyatlar ve olumlu kamu politikaları sayesinde tahminler geçen yıla göre yüzde 14 oranında yukarı yönde revize edildi. Özellikle AB ülkelerinin uzun dönemli yeni hedef ve ihale takvimleri olumlu tahminleri destekliyor.
  • Türkiye yenilenebilir enerji kapasite büyümesinde dünyada 12. sırada: Rüzgar ve güneşin dünya elektrik üretimindeki payı bugün yüzde 7’den 2024 yılında yüzde 12’ye yükselecek. Bazı Avrupa ülkelerinin bu süre zarfında yüzde 40 seviyelerine ulaşması şebeke entegrasyonu ve piyasa reformlarını gündeme taşıyacak.   
  • Türkiye hidroelektrikten güneş ve rüzgara geçiş yapıyor: Çevre etkisi ve sosyal gereklilikler hidroelektrik santrallerin büyüme hızını düşürecek ve rüzgar ve güneş projeleri yenilenebilir büyümesinde ilk sıraları alacak.  
  • Solar FV (güneş) yenilenebilir alanındaki büyümenin açık ara lideri: Önümüzdeki 5 yılda yenilenebilir kurulu gücü solar FV önderliğinde yüzde 50 büyüyecek (1.200 GW). Dağıtık sistemlerin büyümesinin onshore rüzgarın artışıyla aynı seviyede olması bekleniyor.
  • Dağıtık Solar FV’nin iki kattan daha fazla büyümesi beklentiler arasında: 2024’e doğru Çin tek başına dağıtık sistemlerin büyümesinin neredeyse yarısını karşılayarak dünya lideri olacak. AB ülkelerinin yeni politikalarla büyüme hızını artırması ve Hindistan’ın piyasaya hızlı bir giriş yapması da bekleniyor.
  • Ticari ve endüstriyel sistemler dağıtık güneş enerjisi büyümesinin ana dinamosu: Ev uygulamalarına göre daha düşük maliyetler ve elektrik talebinin güneş enerjisi üretimi ile uyumlu olması ticari ve endüstriyel uygulamaları daha ekonomik hale getiriyor.
  • Dağıtık enerji sistem maliyetleri perakende elektrik fiyatlarından daha düşük: Düşen FV maliyetleri önümüzdeki yıllarda dağıtık güneş fotovoltaik sistemleri yatırım olanaklarını daha da artıracak. 2024’te neredeyse her ülkede FV maliyetleri yüzde 15ila 35 oranında düşerek perakende elektrik fiyatlarının altında olacak.
  • Kamu politikalarının dağıtık enerji sistem büyümesinde etkisi büyük: Buy-all, sell-all ve net metering modellerinin evsel uygulamalarda büyümeden sorumlu olması beklenirken ‘gerçek zamanlı öztüketim’ modelleri ticari ve endüstriyel sistemlerde daha yaygın olacak.
  • Yenilenebilirde daha hızlı büyüme mümkün: Dünya ülkelerinin önümüzdeki 12-24 aylık dönemde ana engelleri ortadan kaldırabilmesi durumunda yenilenebilir kurulu güç artışının yüzde 25’ten daha fazla olması mümkün.   

ÖZET SONUÇLAR:

  • Güneş ve rüzgar önümüzdeki 5 yılda dünya elektrik kapasite büyümesinin yüzde 70’ini temsil edecek. Bu büyümenin güvenli ve düşük maliyetli bir biçimde şebekeye entegrasyonu için yeni politikalar gerekiyor.
  • 2024’e kadar dağıtık uygulamalar toplam solar FV büyümesinin yarısı kadar ve neredeyse on-shore rüzgarın artışına eşit kapasitede büyüyecek.
  • Ticari ve endüstriyel sistemler dağıtık PV büyümesinin 2/3’ünden sorumlu olacaktır. FV üretimi ve elektrik talebindeki uyum bu uygulamaları daha çekici bir yatırım haline getiriyor.
  • Dağıtık sistemlerin sürdürülebilir büyümesi için hem yatırımı çekici hale getirecek hem sabit şebeke gelirlerini teminat altına alacak hem de şebeke maliyet yükünü tüketiciler arasında adil bir biçimde tahsis edecek dengeli kamu politikalarına ihtiyaç var.
  • Ülkeler şebeke entegrasyonunu odak alacak ve yatırım riskini azaltacak istikrarlı kamu politikaları uygulayarak yenilenebilir enerji sektörünün iklim hedefleri doğrultusunda büyümesini hızlandırabilir ancak bu politikaların elektrik sektörünün yanı sıra ısı ve ulaşım alanlarında da etkin hale getirilmesi gerekiyor.

TANAP, “Dünya Lideri” ve “Yeşil Dünya Elçisi” oldu

TANAP, İngiltere merkezli Green Organisation tarafından düzenlenen törende “Dünya Lideri” ve “Yeşil Dünya Elçisi” unvanlarına layık görüldü. TANAP Heyeti, Birleşik Krallık Parlamento Binası’nda gerçekleştirilen seremonide birçok firma ve katılımcı önünde onurlandırıldı.

TANAP, uluslararası arenada gurur verici başarılara imza atmaya devam ediyor. TANAP, bağımsız jürisiyle dünya çapındaki en başarılı çevre ve sosyal sorumluluk projelerini değerlendiren The Green Organisation çatısı altında verilen ödül törenine CEO Dr. H. Saltuk DÜZYOL temsilciliğindeki bir heyetle katılım gösterdi. TANAP, Londra Birleşik Krallık Parlamentosu Avam Kamarası’nda gerçekleşen Seremonide ödüllerini “Dünya Lideri” ve “Yeşil Dünya Elçisi” sıfatlarıyla teslim aldı.

Konuyla ilgili açıklama yapan TANAP CEO’su Dr. Saltuk DÜZYOL “Dünya lideri olma misyonu ve yaptığımız her işte standartları belirleme rolümüzle yolumuza devam etmekteyiz. Projemizde çevresel sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk alanlarında gerçekleştirdiğimiz çalışmalarımız uluslararası boyutta da onurlandırılıyor. Bu ödüller ve kazandığımız unvanlar hem Ankara’da hem de tüm sahalarda görev yapan değerli ekiplerimizin özverili çalışmalarının ve adanmışlıklarının bir eseridir” ifadelerini kullandı.

DEV PROGRAM

TANAP’ın geçtiği güzergahta hayata geçirdiği sosyal ve çevresel yatırımlarıyla 20.115 çocuk, 6.909 yetişkin ve 4.310 engelli yurttaş doğrudan yararlanırken; 10.796 çiftçi, 189 okul aile birliği, 73 muhtarlık, 30 dernek, 19 birlik, 18 kooperatif, 12 il-ilçe belediyesi, 11 hizmet götürme birliği, 8 il özel idaresi ve 7 üniversiteye destek aktarıldı.

Sağlanan mal ve altyapı hizmetleri dahilinde 188.795 metre sulama isale hattı, 889.578 metre içme suyu hattı, 3000 metre kanalizasyon, 34 klorlama makinesi, 28 güneş enerjisi santrali, 6 tamlama sulama, 1 katı atık depolama sistemi, 1 sıvı atık tesisi, 1 su arıtma tesisi ve 1 asfalt plenti hayata geçirildi. Buna ek olarak 5,324 arı kovanı, 7.080 kanatlı hayvan, 2.054 arı kolonisi, 1.690 küçükbaş, 1.622 büyükbaş hayvan, 14 ahır tadilatı ve 4.616 prefabrik yapı ve 4 karavan ile faydalanıcılara destek oluşturuldu.

TANAP eğitimde kalkınmaya yönelik projeleri de destekledi: Sivil toplum kuruluşları ile uygulanan faaliyetler doğrultusunda 32.955 kişiye eğitim sağlanırken, 5.074 kişiye mesleki eğitimler verildi; 14 sempozyum düzenlenirken 3.700 öğretmen ve 2.000 aile çeşitli eğitimlerden faydalandı.

Sürdürülebilir bir çevre anlayışını benimseyen TANAP destekleri kapsamında Türkiye’nin ekolojik gelişimine destek olmak adına 601.448 fidan dikimi gerçekleştirildi.

TANAP’IN DOĞAYA, KÜLTÜRE VE BİLİME KATKISI

TANAP güzergahında çevrenin korunmasına yönelik örnek çalışmalarının yanı sıra, Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi (ÇSED) kapsamında boru hattı güzergahı üzerinde karasal ve sucul habitatlarda çalışmaları sırasında tespit edilen 10 adet eklem bacaklı türü ve 1 adet bitki türü olmak üzere, toplamda 11 yeni canlı türü bilim dünyası literatürüne kazandırıldı. Boru hattı güzergahında belirlenen 67 karasal ve 27 sucul kritik habitat için hazırlanan Biyoçeşitlilik Eylem Planı’nın yanı sıra, bir Biyoçeşitlilik Dengeleme Stratejisi de hazırlanarak ilk defa bir boru hattı projesinde uygulamaya konuldu. TANAP Projesi ÇSED çalışmaları kapsamında ayrıca, Türkiye’de ilk kez hazırlanan EUNIS 3. Seviye Habitat Haritası’nın bundan sonraki çalışmalara yol gösterecek düzeyde, geniş bir veri tabanı oluşturmasına olanak sağladı.

Kültürel mirası koruma faaliyetlerinde ise inşaat öncesi çalışmalarda 106 adet, inşaat çalışmalarında ise 48 adet olmak üzere toplan 154 adet daha önce hiç bilinmeyen arkeolojik alan gün yüzüne çıkarıldı.

Erzurum’da keşfedilen Alaybeyi arkeolojik sahasında elde edilen veriler ile bölge tarihi yeniden yazılırken bu keşifle birlikte, Kuzeydoğu Anadolu bölgesindeki yerleşimler için bilinen en eski tarih, 550 yıl daha geriye çekilerek MÖ 4750 olarak güncellendi.

EPDK ve ELDER’den girişimcilere büyük destek

EPDK ve ELDER, İTÜ Çekirdek tarafından düzenlenen Big Bang Start-up Challenge yarışmasında iki girişimciye ödül verdi.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Arı Teknokent bünyesindeki İTÜ Çekirdek tarafından her yıl düzenlenen ve yeni girişimlerin en iyilerinin ödül ve yatırımlarla buluşturulduğu Big Bang Start-up Challenge yarışmasında bu yıl yatırım alanlar ve ödül kazananlar belli oldu. Toplamda 52 milyon TL‘den fazla yatırım ve ödül dağıtılan yarışmada enerji alanında değerlendirilen girişimcilere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ve Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği – ELDER tarafından, toplam 100 bin TL ödül desteğinde bulunuldu. Girişimcilere ödülleri, EPDK Ar-Ge Komisyonu Üyesi Sadık Çakı ve ELDER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Pınar tarafından verildi.

EPDK ve ELDER’DEN ÖDÜL ALAN GİRİŞİMCİLER

Big Bang Start-up Challenge yarışmasında ELDER ödülüne hak kazanan girişimciler şunlar oldu:

Car4Future Technologies: Elektrikli ve otonom araçlar için blok zinciri ile geliştirilen bir enerji paylaşım ağı olan girişim, elektrikli araçların enerjilerini diğer elektrikli araçlara ve tekrar şarj ünitelerine aktarmalarını sağlıyor.

Sensemoreio: Dünyanın en küçük kablosuz titreşim sensörünü üreten Sensemoreio, titreşim ölçümü ihtiyaçları için hızlı, kompakt ve kolay kullanımlı bir çözüm sunuyor. Kullanıcılar, 1kHz’e kadar olan titreşimlerin ölçümlerini en zorlu şartlarda dahi gerçekleştiriyor, Yardımcı mobil uygulama sayesinde ölçümler anında görüntülenebiliyor ve işlenebiliyor

GENÇ TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİNE DESTEK

ELDER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Pınar, Ar-Ge’ye verdikleri önemi elektrik dağıtım sektörü özelinde tohum ve erken aşama genç teknoloji şirket girişimlerini destekleyerek gösterdiklerini ifade etti. Bu kapsamda 18-19 Aralık tarihinde Ankara’da gerçekleştirilecek 4. Enerjide Ar-Ge Çalıştayında EPDK & ELDER iş birliğiyle gerçekleştirilen Utility Day Girişimcilik yarışmasının finali yapılacak” diye konuştu.

4. ENERJİDE AR-GE ÇAILŞTAYI 18-19 ARALIK 2019 TARİHLERİNDE ANKARA’DA

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) koordinatörlüğünde Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) tarafından düzenlenen “4. Enerjide Ar-Ge Çalıştayı” 18-19 Aralık 2019 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilecek.

Açılış konuşmalarını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı Mustafa Yılmaz’ın, ELDER Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Çeçen’in ve Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği (GAZBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Arslan’ın yapacağı çalıştay; Türkiye’deki üniversiteleri, teknokentleri ve Ar-Ge şirketlerini elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleriyle buluşturacak.

Çalıştayın ikinci gününde, “EPDK & ELDER Utility Day” girişimcilik yarışmasının final etkinliği düzenlenecek.Fikirlerini geliştiren ve belli aşamaya getiren erken aşama genç teknoloji şirket girişimcileri (MPV öncesi, MPV hazır, MPV sonrası, ürün hazır veya satışı yapılmış) arasından sektöre en yakın olanları seçilerek EPDK & ELDER Utility Day’de sahne alabilecek. İzleyici olarak yer alan potansiyel girişimciler ve yatırımcılar da yenilikçi fikir ve iş modellerinden haberdar olma ve yükselen girişimler ile tanışma fırsatı elde edebilecekler.

GİRİŞİMCİLERE 300 BİN TL ÖDÜL VERİLECEK

EPDK & ELDER Utility Day’de İlk 3’e seçilen girişimcilere ödül verilecek. Birinciye 150.000-Tl, ikinciye 100.000-TL ve üçüncüye 50.000-TL olmak üzere toplam 300.000 TL ödül verilecek.

İKİLİ GÖRÜŞMELER SAĞLANACAK

Etkinlik süresince ikili görüşmelerin de (B2B) yapılabileceği çalıştayda; elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketlerinin Ar-Ge projelerine yönelik öncelik ve ihtiyaçları, üniversite ve araştırmacıların sektöre yönelik projeleri ile ilgili kurumların Ar-Ge desteklerinin katılımcılarla paylaşılması hedefleniyor.Çalıştay herkesin katılımına açık olup Çalıştaya ilişkin kayıt ve program bilgileri www.elderargecalistayi.info adresinden yapılabilecek.

Sürdürülebilir şehirlere geçişi hızlandırmak

Hızla şehirleşen bir dünyada, akıllı şehirler kavramı, Avrupa’da vatandaşların yaşam kalitesini yükseltmek için giderek daha fazla kullanılıyor.

MAtchUP, Sharing Cities ve REMOURBAN gibi AB tarafından finanse edilen projeler sayesinde, daha yaşanabilir ve sürdürülebilir şehirler oluşturmak için enerji, mobilite ve BİT sektörlerinde çeşitli adımlar atıldı.

Grow Smarter projesi de şehirleri dönüştürme amaçlı bir proje.

Hızla şehirleşen bir dünyada şehir paydaşlarının ihtiyaçlarına cevap vermek ve çevresel ayak izlerini azaltmak için daha akıllı olunması gerekir. GrowSmarter, enerji ve altyapı ve ulaşımda ‘12 akıllı şehir çözümünü” entegre etmek ve göstermek, diğer şehirlere uygulamada nasıl çalıştıkları ve çoğaltma fırsatları hakkında değerli bilgiler sağlamak için şehirleri ve endüstriyi bir araya getirir. Diğer şehirlerde ve topluluklarda dönüşümleri teşvik etmek ve 12 akıllı şehir çözümünü göstermek için üç deniz feneri şehri (lighthouse cities) (Stockholm, Köln, Barselona) kullanıyor .

Proje üç alana odaklanmaktadır: düşük enerji tüketen bölgeler, entegre altyapılar ve sürdürülebilir şehir hareketliliği.

Proje web sitesinde, büyümenin ve akıllı, sürdürülebilir bir Avrupa’ya geçişin desteklenmesi için bu akıllı çözümler için hazır bir pazarın oluşturulmasının amaçlandığı belirtilmektedir.

GovernmentEuropa haber portalında yer alan bir haber makalesinde, proje koordinatörü Stockholm Çevre ve Sağlık İdaresi Şehri Planlama ve Çevre Dairesi Başkanı (Head of Departmentfor Planning and Environment at the City of Stockholm Environment &Health Administration) Gustaf Landahl şöyle diyor: ‘Avrupalıların yaklaşık üçte biri tamamı yenilenmesi gereken 1960’lar ve 70’lerden kalma binalarda yaşıyor.” Ve Ekliyor: ‘GrowSmarter’ın altında, 60’lardan kalma binalar, yeni inşa edilen enerji standartlarını karşılamak için yenilendi. Bu potansiyeli görürsek, enerjiden tasarruf etmek için çözümler üretmeye başlayabilir ve insanlara kendi enerji kullanımlarını kontrol etmek için daha iyi araçlar verebiliriz.”

Daha iyi atık ve ısı yönetimi

Landahl ayrıca atık yönetimini iyileştirme ihtiyacına ve şehirlerde sıcaklığın daha verimli kullanılması gerektiğine işaret ediyor. Stockholm’ün ‘merkezi ısıtma sistemi ve marketler gibi tesisler tarafından üretilen fazla ısının birincil enerji yerine kullanılabildiği yeni bir işletme modelini” nasıl başlattığını açıklıyor.

Ulaşım ve mobilite ile ilgili konularda şunları söylüyor: ‘Şehirlerde sadece araba sayısı değil, ürün akışı da artıyor: insanlar internette dört çift ayakkabı alıyor ve üç çiftini geri gönderiyor bu ürün akış trafiğinin de artmasıdır. Bu zorlukların 12 GrowSmarter çözümü ile çözülmesini umuyoruz. “

GrowSmarter ile ilgili beş takipçi şehir Valetta, Suceava, Porto, Cork ve Graz. Deniz feneri şehirlerinin (lighthouse cities) deneyimlerine dayanarak, şehir önlemleri ve yerel ihtiyaçlara uygun bir dönüşüm planı geliştirmektedir.

AB tarafından finanse edilen Akıllı Şehirler Bilgi Sistemi (Smart Cities Information System) platformu uyarınca, Avrupa Deniz Feneri (European Lighthouse) topluluğu, Avrupa’da ve ötesinde akıllı ve sürdürülebilir şehir hareketini yönlendiren 14 projeden oluşmaktadır. Bunlar arasında 40 deniz feneri ve özel ve akademik ortakların enerji, BİT ve mobilite alanlarında yenilikçi çözümler uygulamak için çalıştığı 53 takip şehri bulunmaktadır.

CORDIS’te açıklandığı gibi, Deniz Feneri şehirleri, ‘şehirdeki zorlukların çözülmesine katkıda bulunmanın ve takipçi şehirlere ve Avrupa pazarının geri kalanına akıllı çözümler sunan bir pazar başlatmak için doğrulanmış iş davaları yaratmanın bir yoludur. Daha Akıllı, 12 çözüm, sürdürülebilirliğin üç ayağını karşılayacak şekilde tasarlandı: ekonomik, sosyal ve çevresel kaygılar. “

Şehirlerde yaşam kalitesini arttırmak için yapılan çalışmaları ortaya koyan bir diğer önemli konuda şehirlerdeki problemlerden bir fırsat yaratmak olmalıdır. Bu fırsatın nasıl yaratılabileceği takip eden satırlarda ele alındı.

Suriyelilerin servetini kimler çalmış?

Değerli dostlarım, bugün sizlere Suriye’nin bilinmez yanlarından bahsetmek istiyorum.

Suriye’de Baas Partisi’nin önemli adamlarından biri olan Hafız Esed, parti içi rakiplerini tek tek devre dışı bırakarak Baas’ı kontrolüne alır ve sonrasında 10 Ekim 1970’te kendine bağlı subaylarla yaptığı kansız bir darbeyle iktidara gelir.

Parti’nin kuruluşunda birlikte yola çıktıkları Nurettin Attasi ve Salah Cedid’e karşı yaptığı bu darbede yardımcısı kardeşi Rıfat Esed’dir.

Evet bugünkü yazımızda biraz ondan bahsedeceğiz.

Rıfat Esad bu darbe sırasında kardeşine yani Hafız Esad’a yardım ettikten sonra 1973 yılında özel bir ordu kurdu. Bu ordunun adı Saraya el Difa’dır. Yani saray koruma askerleri.

Bu arada Hafız Esad da kendi koruması için yaklaşık 20 bin kişiden oluşan saray muhafızları birliğini kurmuştu.

İlk dönemler Rıfat Esad abisine karşı gelmedi. Onunla birlikte çalıştılar. Hatta 1973 İsrail savaşında bu özel ordu bir hayli başarı gösterdi. Bu başarılar onların itibarlarının artmasına sebepti.

Hafız Esad 1983’te kalp krizi geçirince acil olarak hastaneye kaldırılınca, Rıfat bu durumdan yararlanmak istemiş ve Ağabeyi Hafız Esad’ı devirmek isiçin harekete geçmişti. Özel ordusuyla, tanklarla Şam’ın merkezine kadar ilerlemişti.

Hafız Esad’ın oğlu Basil bu darbeyi önler. Çatışmalar olmuş, her iki taraftan da kayıplar verilmiştir fakat sonuç olarak bu darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Bu arada Hafız Esad’ın büyük oğlu Basil de bu olay sonucu halkın teveccühünü kazanır. Ve ona geleceğin başkanı gözüyle bakmaya başlanır. Ta ki bir araba kazasında hayatını kaybedinceye kadar.

Onun ölümüyle gözler doğal olarak kardeşi Beşer’e çevrilir. Bugünkü Beşer Esad’a.

Konumuza dönecek olursak dostlarım,

Anne Esad’ın araya girmesiyle Rıfat sadece sürgün cezası almıştır. Merkez bankasındaki nakit, dolar, altınları almak üzere anlaşır ve sürgüne gönderilir.

Bütün bu olayların sonucunda olan Suriye halkına olur. Bir dolar üç lira iken iki günde 65 liraya çıkar..

Kaddafi bu duruma müdahil olur ve Suriye’ye yüksek miktarda para yardımında bulunur.

Rıfat Esad ise aldığı paralar, altınlarla Avrupa’ya gider, ve çeşitli ülkelerden mülkler alır. İsviçre’de on ile onbeş adet malikane, Fransa’da bir kaç bina ve villa.

Kendisi de İspanya’ya yerleşir ve Malaga bölgesine büyük yatırım yapar. Sayısı belirlenmeyen malikane ve köşkler alır, bir de tarihi bir otel satın alır.

Bu otelle ilgili bir anımı da sizlerle paylaşmak istiyorum.

2001 yılında çıktığım İspanya gezisinde o otel civarında iki odalı mütevazi bir pansiyonda kaldım. Bu bölgedeki en şaşaalı tarihi otel oydu. Fakat o zamanlar ben hiç bilmiyordum.

Bir gün bu otelde bir kahve içmek istedim. Malum Avrupa’da Türk kahvesi yok, civardakilere sorunca bana otelde bulabileceğimi, sahibinin çok zengin bir arap olduğunu söylemişlerdi.

Ben de gittim, denize bakan bir mekanda tam mükemmel Türk usulü bir kahve geldi.

Ben manzaraya karşı yavaş yavaş kahvemi içerken arka masadan yükselen kahkaha sesleri geliyordu. Yüksek sesle arapça konuşuyorlardı. Masada siyah sakallı orta boylu bir adam yanında belki 7 hanım vardı. Laubali hakeretleri ve konuşmaları ile adamın çevresinde duruyorlar, adam ise bir elinde puro, diğer elinde viski bardağı yüksek sesle kahkaha atarak onlarla konuşup sohbet ediyordu.

Ben durumdan rahatsız oldum ve yerimi değiştirip onlardan uzaklaştım.

O arada masaları kontrol eden garson kızla konuşma fırsatım oldu, kız Tunuslu imiş, arapça olarak kıza bu otelin sahibi kim diye sordum. Kız bana az önce arka masada duran şımarık zengin beyefendi olduğunu söyleyince aslında fazla da şaşırmadım.

Kahve fincanımı alan kızdan hesabı istediğimde bana ücretin ödendiğini söyledi. Ben çok şaşırdım tabi, nedenini sordum kız şöyle anlattı;

Otelin sahibi kendisini çağırıp “Şu delikanlı kim,neden yerini değiştirdi?” diye beni sormuş. Sebebini duyunca bu yer değişikliğinden dolayı bir ikramda bulunmak istemiş.

Tabi ben ne olursa olsun bir teşekkür etme gereği hissettim, tam o tarafa doğru gidiyordum ki, baktım yanıma geldi izin istemeden oturdu, oturur oturmaz “Afiyet olsun, ben bu otelin sahibiyim beni tanımadın mı?” dedi.

Ben “Yok tanımadım” deyince şaşırdı. “Arapçan mükemmel ve Suriye lehçesiyle konuşuyorsun” dedi. Ben “Evet 11 yaşına kadar Şam’da yaşadım, 1974’ ten sonra da Türkiye’de.” “Evet evet ondan tanımadın beni” deyince ben “Siz kimsiniz?” diye sordum. “Ben merhum Hafız Esadın kardeşi Rıfat Esad’ım” dedi.O an için çok şaşırdım. İsmini çok duymuştum. Yaptığı darbeyi biliyordum, ama hiç görmemiştim. Biraz yüzüm kızardı ve memnun oldum diyerek kısa kestim otelden ayrıldım.

İşte Rıfat Esad’la bir kere bu şekilde karşılaşmıştık.

Ben şimdi sorarım bu çaldığı mallar, paralar kimin? Halkından çaldıklarını kimlerle yiyor ve keyif çatıyor? Bir diktatör ve onun kardeşi. İşte Suriye, işte Esad ailesi. Bunları sizlere aktarma ihtiyacı duydum çünkü bu ülkede hala Esad seviciler var. Onların gerçek yüzünü orda yaşayanlar bilir.

Birgün çaldıklarının ve yaptıklarının hesabını verecekler.

Şimdilik Allah’a emanet olunuz..

Mod tüketimi ve israfı artırır

0

Maalesef son yıllarda serpme kahvaltı iyice yaygınlaştı. Hatta bütün Türkiye’de sadece serpme kahvaltı hizmeti veren özel işletmeler bile kuruldu. Eskiden sadece serpme Van kahvaltısı “ünlü” idi. Kahvaltıya gitmek ya da misafirleri serpme kahvaltıda ağırlamak yeni bir moda oldu. “Moda” kelimesi matematikte “mod” sözcüğünden gelir. Tehlikeli bir kelimedir.  Tüketimi ve israfı artırır.

Bence serpme kahvaltı bir gelenek değil resmen bir “israf”.

Serpme kahvaltıda o kadar fazla çeşit oluyor ki merak edip her birinden birer lokma bile alsanız zaten doyuyorsunuz. Bugüne kadar tamamını bitiren pek görülmemiş. Örneğin 48 ufak tabak sunulan masada yiyeceklerin yüzde sekseniki’sinin terk edildiği hesaplanmış. Peki tabaklarda kalan kahvatılıklara ne oluyor derseniz maalesef cevabı basit“doğru çöpe gidiyor”.

Keşke bir sonraki müşteriye verseler, orasını bilemiyoruz.

Bakın bir vatandaşımız geçenlerde facebook’daaynen  şöyle yazmış. “İki hafta önce ailece Kuşadası’nda serpme sabah kahvaltısına gittik. Masaya onlarca çeşit geldi. Onları bile bitirememişken arkadan şaka gibi koca bir tabakda kızartma geldi. Üzüntü içinde dopdolu masayı bırakıp kalktık, oysa onu bulamayan milyonlarca insan var.”

Müslümanlık sadece Cuma günleri camiye gitmekle bitmiyor. Soruyorum,“İsraf” haram değil mi ?

Değerli Peygamberimiz tabağında yemek bırakır mıydı, yoksa sıyırır mıydı ?

Bir lokma yiyececek bulamayan 22 bin kişi her gün açlık ve susuzluktan ölüyor, dünyada 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor. Bunun küresel ekonomiye yükü hemen hemen 1 trilyon dolar.

Nijerya’da konferansa giderken arabamızın lastiği patladı. Dostlarım Çapraz ailesi ile duvarın kenarında lastiğin değişmesini bekliyorduk. Orada zavallı bir köpek gördüm. Almancada “verhunger”,  İngilizce de “starvation”,  Türkçe deise  tıpta“kaşeksi” denir. Yani köpek bir deri bir kemik kalmış. Açlıktan kıpırdayamıyor, ölmek üzere !

Saadet Hanım dedim “çantanızda hep sandviç olur. “Ne olur bir kez mutlu olsun, vereyim” dedim. Elbette yine sonuçta açlıktan ölecek, daha sonra köpeğe sandviçi verdim. Çok sevindi.

Birden üç yaşlarındaki çıplak bir çocuk koştu, sandviçin kalan kısmını köpeğin ağzından hızla çekti ve kendi yedi.

Göz zevkleri için açık büfeyi masalarda yayılmışgörmek isteyenler, bu çocuğa ve bu köpeğe karşı haksızlık etmiyor musunuz ? En iyi ve en doğru adalet aslında “vicdandır.”

Serpme kahvaltı ve  upuzun açık büfelerle önce gözler, sonra da kafalar doyuyor.

Alabildiğine uzanan servis masaları, onlarca çeşit peynir, zeytin, ekmek çeşidi, reçeller, dumanı üstünde börekler, menemenler,ve sahanda yumurtalar…

Peki bu kadar atıştırmak acaba sizin sağlığınıza da zararlı değil mi ?

İzlediğim kadarıyla bizler, Araplar ile  Ruslar aldığımız yiyeceğin yarısını tabağımızda bırakmayı sanki bir marifet biliyoruz. Oysa bir Fransız kahvesi ile tek bir kruvasanı alır, işte o kadar.Bitirir ve kalkar tüketim sembolü Amerikalı ise artan yemeklerini ev ziyaretlerinde bile paket ettirir ve yanına alır.

Brezilya’da tabaklar tartılarak ücretlenir. Her ürün tek tek fiyatlandırılsa bakalım öyle tabaklar dolduruluyor mu ?

Marketlerde poşetler neden sonra ücretli oldu ve tüketimi hemen hemen yüzde 60 azaldı.

Bana annem “tabağında yemek bırakma arkandan ağlar” derdi. Masadaki son ekmek kırıntılarını bile kuşlar için pencerenin dışına koyardık.

FAO (Dünya Gıda Örgütü) verilelerine göre Dünyada insan tüketimi için üretilen gıdanın miktar olarak üçte biri kalori bazında ise dörtte biri israf ediliyor.

Türkiye’de her gün 6 milyon ekmek çöpe gidiyor. Bu yönümüz ile maalesef dünya rekoru bizde. “Hani ekmek kutsaldı, yere düşen ekmeği öpüp, kaldırmaz mıydık ?”

Lütfen artık yağmuru anlatmayın, yağmuru yağdırın. Benim yaptığım gibi, lokantalarda, otellerde tabağında yemek bırakanların yanına yaklaşıp bu acı gerçekleri nazikçe herkese hatırlatın, belki utanırlar.

Hedef alınan petrol şehri: Kamışlı

Suriye’de yaşanan bunca “karmaşa”da Türkiye’nin hiçbir “kazancı” olamayacağı zaten çoğu çevrelerde önceden öne sürülüyordu.

Aslında; bu durumda her tarafın, memnun olmazsa bile “normal” bir pozisyon kazanabileceği iddia ediliyor.

Ne var ki; Kamışlı’nın, şimdilik bir türlü paylaşılmadığı sadece Türkiye’nin “devre dışı” bırakıldığı anlaşılıyor. Kamışlı’nın gerek ABD ve gerek Rusya tarafından titizlikle kovalandığı, toprak sahibi Suriye’nin de bu konuda çok “hassas” olduğu öteden beri biliniyor.

Çünkü, Kamışlı’da hem petrol yataklarının bulunduğu hem ileride çok değerli olacak su, tabii gaz kaynaklarının da buradan kontrolü mümkün görünüyor.

Bunu, daha şimdiden ABD Başkanı Trump itiraf ederek, petrol kaynaklarının başına ulaştıklarını açıkça söylüyor ve Kürt teröristleri kışkırtıyor.

Zaten, Kamışlı ve dolaylarında zengin petrol yataklarının olması,  öteden beri bölgenin cazibesini yükseltiyor.

 Öte yandan, Rusya’nın Kamışlı’ya göz koyduğunu Ocak 2016 tarihinde “Rusya neden Kamışlı’yı seçti!” başlıklı yazımızda her şey açıkça anlatılıyor:

“Türkiye’nin sınırlarını geçen uçakları düşürmesi üzerine Rusya’nın her tür tepkileri sürerken şimdi de Kamışlı’yı istila planları ötesinde çok tehlikeli gelişmeleri getirmesi bekleniyor.

Lazkiye Üssü’nün yanı sıra önce Suriye’de bir kara parçası daha ele geçirilen Rusya’nın bu dehşet verici ve sinsi planı şimdi de kendini Kamışlı da gösteriyor.

Serin kanlı gözlemcilerin bile aylar önce “tahmin” ettiği tehlike ne yazık ki “sinsi” bir şekilde gelişiyor.

Rusya’da Kamışlı’daki “fiili durum” yaratma operasyonunun tamamen bir “toprak kazanılımı” veya bir avantaj olması sınırımıza dayanması ve en önemlisi zaten her şeyi açıklıyor.

Mardin’nin Nusaybin ilçesine komşu olan ve hatta bazı yapıları bile çıplak gözle görülebilen Kamışlı’ya 50 yıl kadar önce gitmiş bir gazeteci olarak, o sıralarda ortaya atılan “petrol var” iddialarının sonradan gerçekleşmesi ve şimdi de Rusya’nın buraya göz dikmesi galiba sadece Türkleri şaşırtıyor.

Kamışlı’nın, hem Türkiye’ye hem Irak’a ve Körfez Ülkeleri’ne çok yakın olması stratejik değerini arttırıyor.

Uzun yıllardan beri, Türkiye ile bir kara sınırı olmasına can atan Rusya’nın, Suriye’yi koruma şemsiyesi altında bu stratejik arzusuna geliştirme yani Kamışlı gibi hamlelerini yabana atmamak gerekiyor.”

Kamışlı’nın bir süre sonra yeni bir “ihtilaf” konusu olmadan  özellikle Türkiye’ye zarar vermemesi,  temennilerin başında geliyor.

Bu arada, dünyada bu kadar “yalnız” kaldığımız ve “prestij” kaybettiğimiz de hatırlanmıyor.

Üstelik, “küstah” bir mektupla tehdit edilmenin yanı sıra, silahların böylesine susmasının ne götürüp ne getireceği net olarak hem bilinmiyor hem de şimdiden tahmin edilemiyor.

Söz mektuptan açılmışken, İsrail’den sonra ABD’de TC Büyükelçi görevini yapan Namık Tan’ın da, “bir diplomat” gözüyle yaptığı konuşmalarından bazı paragraflara yer vermemiz icap ediyor.

Büyükelçi Namık Tan; her şeyden önce, uluslararası geleneksel kuralların çok “şekilci” olduğunu hatırlatırken ABD’nin bu mektup verişinde bile büyük hatalar ve gaflar işlediğine dikkatleri çekiyor.

Basın Konseyi’nin; Zonguldak, Çaycuma ve Amasra’ya yaptığı gezide yer alan emekli Büyükelçi Namık Tan, istek üzerine yaptığı kısa konuşmalarda, Amerika’nın hakikaten kabul edilmeyecek şekilde davranışlarda bulunduğunu, özellikle mektubun ağır ifadeler taşıdığını belirtirken” diplomasiye uymayan bir davranış” ibaresini kullanıyor.

Ayrıca, terör unsurlarını tamamen kontrol altına almadan kalıcı barışı sağlamak mümkün görünmediğini, harekatın gidişi Türkiye ile Suriye iş birliğini zorunlu kıldığını belirtiyor.

Temiz, yerli ve ucuz enerji için güneşe güvenmeliyiz

Türkiye’de güneş enerji sistemleri konusunda koşar adım ilerlemek yerine adım adım yavaş yavaş yol alıyoruz.

Sanki bir güç Avrupa’nın en büyük güneş enerjisi potansiyeline sahip Türkiye’nin güneş enerjisinden tam anlamıyla faydalanmasını istemiyor.

Ülkemizde son yıllarda imar ve şebeke bağlantısı konusunda olumlu gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmelere paralel olarak fabrikaların ve konutların çatılarının güneş panelleri ile dolması adına bürokratik engelleri kaldırma çalışmalarının acil bir şekilde yapılması gereklidir.

Bu yıl ciddi anlamda güneş santralleri kuruldu ve kurulmaya da devam ediyor. Fakat bazı kolaylıklar getirilmesi sonucunda santrallerinin sayısının beklentilerimizden çok daha fazla sayıya ulaşacağı bir gerçektir.

Enerji Bakanımız Fatih Dönmez’in güneş enerji sistemlerine büyük önem verdiğini biliyorum. Hem şebeke bakımından hemde çatı sistemleri olarak önemli adımlar atılıyor. Bu atılan adımlara ve bakanlığımızın önerilerine özellikle TOKİ, Emlak Konut GYO ve belediyeler başta olmak devletin tüm kurumlarının katılımları şarttır.

Güneş enerji sistemleri için panel üreten ve sistemi kuran uluslararası milli firmalarımıza destek olmak zorundayız.

Son bir yılı baz aldığımızda tarihimiz boyunca ilk defa hayata geçen santrallerin % 40 gibi oranını güneş enerji santrallerinin oluşturması heyecan vericidir. Ve bu elde edilen başarı enerji bakanlığının desteği ile özel sektör tarafından elde edilmiş bir başarıdır. TOKİ ve Emlak Konut gibi konut üreten iki milli şirketimizde güneş enerji sistemlerinde göstermelik çalışmalar yapmak yerine özen gösterseler bu başarı daha da katlanacaktır.

Ve en önemlisi yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amacı kullanımına dair kanunda düzenlemeler yapılması gerektiğini sık sık dillendiriyoruz. Ve bu konuda Enerji Bakanlığı çalışmalara başlamıştır. İnşallah bu çalışmaların yasalaşmasının ardından 2021 yılı sonrası için yenilenebilir enerji teşvikleri ile ilgili süreç ilan edilecektir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan ile yaptığımız görüşmede sektörün uzun zamandır beklediği yasaların çıkacağının müjdesini vermesi de bizleri ümitlendirmiştir.

Yeni çıkacak yasalar ile temiz ve ucuz güneş enerjisi üretilmesi, kurulacak altyapı ile yerli panel montaj sanayinin geliştirilmesi ve yeni istihdam alanları yaratılmasının önü açılacaktır.

Güneş enerjisi sistemleri olarak yaşanan olumlu ve olumsuz gelişmeleri yanyana koyarsak Türkiye’nin tam anlamıyla başarılı olduğu söylenemez.

Güneş panellerini üreten uluslararası arenada saygın olan milli firmalarımız var ve dolayısıyla da panellerimiz hazırdır fakat konutlarımızın ve fabrikalarımızın çatıları hazır değildir. Panel üreticilerimiz yapılacak düzenlemeler ile çatıların panellere hazır hale geleceği günleri beklemektedir.

Ülkemizin dış ticaret açığının belirleyicisi enerji ithalatımızdır. Cari açığımızın % 70’i enerji harcamalarımızdan kaynaklandığını düşünürsek, dışa bağımlılığımızı ortadan kaldırmak için güneş enerjisi sektörünün önünü açmak zorundayız.

Zaman temiz, milli ve ucuz enerji için bir seferberlik halinde ‘GES PROJELERİ’ne odaklanma zamanıdır.

GSM ŞİRKETLERİNDEN BELKİ ALACAKLISINIZ, KONTROL ETTİNİZ Mİ?

Ön ödemeli hattınız kapatıldıktan sonra veya bir operatörden başka operatöre geçtikten sonra kalan liralarınız ve Turkcell hattınızla ilgili ücretlendirme sonrası düzeltmeler sebebiyle veya BTK kararı doğrultusunda alacaklı olduğunuz tutarlar için iade talebinde bulunabilirsiniz.

Abonelerden fazla veya yersiz hesaplanan Özel iletişim vergisi (ÖİV), abonelere geri verilmesi koşuluyla, mobil elektronik haberleşme işletmecisine geri iade edildi. Fakat bu fırsatçı GSM firmaları aldıkları bu iadeleri sahibi olan abonelere ödeme yapmadılar. Sadece farkına varanlar ile sorgulama yapılan linkten haberdar olarak araştırıp alacağı olduğunu öğrenenlere bu ödemeler yapıldı.

Cep telefonu hattından internet hizmeti alan milyonlarca aboneden internet kullanımı nedeniyle fazla alınan vergiler, fazla yatırılan faturalar gibi tutarlar vatandaşın parasını alacağı günü bekliyor.

GSM şirketleri borcu olan tüketiciye hemen haciz işlemi başlatırken, fazla ödeme yapan ve kendisinden alacağı bulunan tüketicilere bu durumu haber vermiyor.

Peki GSM kullanıcısı olanlar alacaklı olduğunu nasıl öğrenecek ve parasını nasıl tahsil edecekler?

Sorunun cevabı çok basit. Öncelikle tarayıcıdan google sayfasını açarak sekmeye sırasıyla;

“Turkcell alacak sorgulama”

“Turk telekom alacak sorgulama”

“Vodafone alacak sorgulama” yazıyoruz ve çıkan sayfaya TC kimlik numaramız ile adımızı soyadımızı yazarak arama yapıyoruz. Alacağımız var ise sistem bizden adımıza kayıtlı bir Iban hesabı yazmamızı istiyor.

Bu işlemin ardından hesabınıza alacaklı olan tutar en fazla 15 gün içerisinde gönderiliyor. Bu işlem ile 350 liraya yakın bir iade gerçekleştirdim.

Global Petrol Lobisi’nin engelleme çalışmaları (2)

Türkiye’de son yıllardaki yönetimin, “global petrol lobisi”nin, özellikle de gelişmekte olan ve üçüncü dünya ülkelerine yönelik faaliyet gösteren “ekonomik tetikçilerinin” çalışmalarına engel olarak onların etkilerinin azaltılmasıyla, ülkemiz de petrol ve doğalgaz alanında kendi milli stratejisini oluşturmaya başlamıştır. Özel sektöre de bu alanda yatırım yapabilmesi için yeni yasayla birlikte ciddi kolaylıklar getirilmiştir.

Türkiye önümüzdeki on yılda hem dahil de ve hem de komşu ülkelerde petrol ve doğalgaz konusunda çok önemli adımlar atma planları yapmaktadır. Çünkü gelişen ekonomisi ve hızla artan enerji ihtiyacıyla ayağındaki prangaları parçalayarak çok ciddi merhale kat etmesi gerektiğini bariz şekilde müşahede etmektedir. Türkiye’de yapılması kararlaştırılıp, yakında inşası başlayacak olan nükleer santral bile enerji alanında artık Türkiye’nin daha bağımsız hareket edebilirlik noktaya geldiğini göstermektedir.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞININ ÇIKMA NEDENİ PETROL’DÜR

Öncelikle tarihimizin ne kadar sığ ve sebep-sonuç bağlantısı olmadan anlatıldığına bir örnek olmak üzere Birinci Dünya Savaşı’nın ana gerekçesini petrolün oluşturduğuna dikkat çekmemiz şarttır.

Yani temel sorun, İran, Irak, Suriye, Kuveyt, Azerbaycan gibi yerlerdeki petrole hangi emperyalist ülkenin daha önce ulaşacağı sorunuydu. Çünkü dünyanın gelecekteki en önemli enerji kaynaklarının Ortadoğu’da yoğunlaştığı anlaşılmıştı.

PETROL GERÇEĞİNİ BİLEN SULTAN ABDÜLHAMİD HEDEF SEÇİLDİ

Lakin batının bildiği petrol gerçeğini bilen bir diğer önemli şahsiyet Sultan Abdülhamit Hazretleri idi. Bunu, Bağdat ve Hicaz demiryollarının geçtiği noktalar ile petrol çıkan bölgeleri gösteren haritaya baktığınızda daha net olarak görebilirsiniz. Ne tuhaf, değil mi! Tren hatları, petrol çıkan bölgelerden geçirilmiştir. Ve bu demiryolu inşaatı nedeniyle tüm sinsi planlar ve hain senaryolar Abdülhamid ve imparatorluğu için uygulanmaya başlandı.

Nitekim 1908 yılının Mayısında Concession Sydicate Limited şirketinin operasyon şefi George B. Reynolds, İran sınırları içindeki Mescid-i Süleyman bölgesinde dünyanın o zamana kadar gördüğü en zengin petrol yataklarını patlattığında Abdülhamid iktidarının sonu da gözükmeye başlamıştı.

MAYIS 1908’DE OSMANLI’NIN SONU HAZIRLANIRKEN, MAYIS 2013’TE OSMANLI’NIN TORUNLARI SONU BAŞLANGICA ÇEVİRDİ

Osmanlı İmparatorluğunun petrol ile buluşmasının başlamadan sonu Mayıs 1908’te belirlenirken, Osmanlı’nın torunları Mayıs 2013 yılında TBMM’de çıkarılan petrol yasası ile sonun başlangıcını yeniden belirlediği unutulmamalıdır.

Nükleer enerji ile bağımlı olmayacağız

10’uncu Boğaziçi Zirvesi kapsamında düzenlenen “Nükleer enerjide uluslararası işbirliği” konulu panelde konuşan Akkuyu Nükleer Güç Santrali Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Anton Dedusenko, nükleer santralin Türkiye’yi enerjide dışa bağımlıktan kurtaracağını söyledi. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Tuğrul da Türkiye’nin mevcut kaynakları ile petrol ihtiyacının sadece yüzde 8’i ile doğalgaz ihtiyacının yüzde 2’sinin ancak karşılayabildiğine dikkat çekerek “Enerjideki bu dışa bağımlılık nükleer santrali öne çıkarıyor.” dedi.

Panelin ardından Gazeteci-Yazar Ferhat Yıldırım ile görüşen İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Tuğrul, Nükleer Enerji ve Türkiye’nin dışa bağımlılıktan kurtulmasıyla alakalı bilgiler verdi.

10’uncu Boğaziçi Zirvesi’nde düzenlenen “Nükleer enerjide uluslararası işbirliği” konulu panelde konuşan Akkuyu Nükleer Güç Santrali Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Anton Dedusenko, nükleer enerjinin Türkiye’yi enerji bağımsızlığına kavuşturacağını söyledi. Halihazırda Türkiye’nin çevre ülkelerden enerji kaynakları ithal ettiğini hatırlatan Dedusenko, nükleer santralin devreye girmesi ile Türkiye’nin enerji arzına başlayabileceğini dile getirdi.

“Finlandiya’da da nükleer enerji ile ilgili benzer bir süreç yaşanıyor. Orada nükleer enerji ekonomiye can katıyor.” diyen Dedusenko, nükleer enerji santralinin aynı zamanda çok büyük sorumluluk olduğuna, eş zamanlı olarak mevzuat, eğitim ve altyapı çalışmaları yapılması gerekliliğine dikkat çekti. Dedusenko, “Türkiye bunu yapıyor ancak devlet bu konuya kendini adamalı ve çalışmalar ulusal bir program çerçevesinde devam etmeli. Türkiye nükleeri tercih ederek doğru bir yolu seçmiş oldu.” şeklinde konuştu.

“50 MİLYAR DOLARLIK ETKİSİ VAR”

Nükleer santrallerin sosyal etkileri de olduğuna dikkat çeken Dedusenko, “Santral işletmeye alındıktan sonra 60 yıllık bir süre boyunca faaliyette olacak. Santralin dolaylı ve dolaysız olarak 50 milyar dolarlık bir etkisi olacak. Ayrıca 5 ile 10 bin kişi arasında bir istihdam söz konusu olacak. Yani santral kısa vadede bölgeyi geliştirecek. Öte yandan komşu şehirlerin altyapılarını geliştirecek. Akkuyu Nükleer santrali tek nükleer santral de olmayacak Türkiye için. 2 tane daha yapılması planlanıyor ama Akkuyu türünün ilk örneği olacak bir proje.” dedi.

“DIŞA BAĞIMLI OLMAK NÜKLEER SANTRALİ ÖN PLANA ÇIKARIYOR”

İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Tuğrul da Türkiye’nin mevcut kaynakları ile petrol ihtiyacının sadece yüzde 8’i ile doğalgaz ihtiyacının yüzde 2’sinin ancak karşılayabildiğine dikkat çekerek “Enerjideki bu dışa bağımlılık nükleer santrali öne çıkarıyor.” dedi. Türkiye’nin en çok elektriğe ihtiyaç duyan ağır sanayi sektörüne öncelik verdiğine işaret eden Tuğrul, “Bu öncelik de nükleer enerjiyi işaret ediyor. Bu nedenle arka arkaya diğer nükleer santraller de devreye girmeli.” şeklinde düşüncelerini açıkladı.

“NÜKLEER ENERJİ MÜHENDİSLİĞİNİ TERCİH EDEN ÖĞRENCİLER ARTACAK”

Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Erol Çubukçu da santralin devreye girmesinden sonra nükleer enerji mühendisliği bölümünü tercih eden daha çok öğrenci olacağını öngördüklerini söyledi. Çubukçu, “Nükleer enerji mühendisliği şu an çok tercih edilen bir bölüm değil çünkü iş sahası az. Ama tercih edilirliği ilk santral açıldıktan sonra biraz daha artar. Öğrencilerin sürece dahil olması için bu projelerin topluma inandırıcı bir şekilde sunulması lazım. Yoksa öğrenciler bu sürece dahil olmaz.” dedi. 

“NÜKLEER SANTRALLERDE GÜVENLİK, EMNİYET VE GÜVENCE ÖN PLANDADIR”

İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Senem Şentürk Lüle de konunun güvenlik tarafına dikkat çekti. Nükleer santrallerde “Güvenlik- Emniyet- Güvence” üçlüsünün mutlaka sağlanması gerektiğini söyleyen Lüle Nükleer Düzenleme Kurumu’nun etkinliğinin artırılması gerektiğini belirtti. Lüle; özellikle nükleer atık konusunda ulusal bir strateji çizilmesi gerektiğini de vurguladı.

Doğu Akdeniz’de haklarımızı yedirmeyiz

Muhabirlerimize özel açıklamalarda bulunan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı Ersin Tatar, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz aramalarının bir hak olduğunun altını çizerek, çıkan çatlak seslerin kendileri için bir itibarının olmadığını söyledi.

Kıbrıs’ın kaynaklarının adil şekilde paylaşılmasının gerektiğini belirten KKTC Başbakanı Ersin Tatar, “Türklerin tüm hakları Rumlar tarafından istismar ediliyor. Ve Rumların bu haksız düşünce ve uygulamalarına ise destek veren ülkeler vardır. Bu haksızlıkların ortadan kalkması adına Kıbrıslı Türklerin bir komitesi olmalıdır. Fakat Rumlar bazı devletlerin desteğiyle bunu reddediyor” diyerek bu haksızlıkların devam etmesi halinde durumun istikrarsızlık ve dengesizliğe neden olacağını söyledi.

“TÜRKİYE’NİN DOĞU AKDENİZ’DE HAKKI VARDIR VE BU HAKKIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ”

Başbakan Tatar, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hak sahibi, bütün parselde evrensel yasalara göre hakları bulunuyor. Türkiye ile KKTC Mavi Vatan olgusunda Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarları konusunda, Rumların bizi dışlamaya çalışması büyük haksızlıktır. Biz bu haklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi, aksi takdirde bir istikrarsızlık doğabileceğini, dolayısıyla her ülkenin diğerinin hakkına saygı duyması gerektiğini her platformda dile getiriyorum” diye konuştu.

“TÜRKİYE, SIĞINMACILARA VERDİĞİ DESTEK İLE DÜNYAYA ÖRNEK OLMUŞTUR”

Suriyeli sığınmacılar konusunda Türkiye’nin fedakarlıkta dünyada ilk sırada yer aldığını belirten Tatar, “Türkiye Suriyeli iç savaş mağdurları için ekonomik olarak büyük bedeller ödemiştir. Bu durumun Türkiye’ye maliyeti 40 milyar dolardır.Yaptığı fedakarlıklar sonucunda Türkiye milyonlarca insana yuva olmuştur” diyerek bütün devletleri Türkiye gibi fedakârlık yapmaya davet etti.

“RUMLARIN BAYRAK YAKMA OLAYINA BÜYÜK TEPKİ VERDİK”

Başbakan Tatar, Rumların son bayrak yakma eylemine ilişkin, “Bu duruma ilk başta da tepki verdik, onların niyeti Kıbrıs’ın Rumlara ait olduğunu savunuyorlar. Biz de bunu reddediyoruz, kınıyoruz bu şekilde mücadelemize devam ediyoruz” şeklinde konuştu.

“LİMAN ŞEHRİ MARAŞ’IN SAHİL ŞERİDİ 45 YIL SONRA AÇILACAK”

Başbakan Tatar, Maraş’ta envanter çalışmalarının devam ettiğini vurgulayarak “Maraş’ın sahil şeridi 45 yıl sonra yeniden açılacak. Bununla alakalı envanter çalışmaları devam ediyor, binlerce tapu, belge ve bina var. Hepsini ayrıntılı şekilde değerlendiriyoruz. Bu hazırlıklar yavaş yavaş yapılmaktadır. Belli merkezlerden tepkiler gelmekte ama günün sonunda bizim yapacağımız açılış, BM kararlarına aykırı olamaz. Hak sahipleri gelip mallarına mülklerine sahip olabilsinler diye bu açılımı yapıyoruz” diye konuştu.