Değerli dostlarım, bugün sizlere Suriye’nin bilinmez
yanlarından bahsetmek istiyorum.
Suriye’de Baas Partisi’nin önemli adamlarından biri olan
Hafız Esed, parti içi rakiplerini tek tek devre dışı bırakarak Baas’ı
kontrolüne alır ve sonrasında 10 Ekim 1970’te kendine bağlı subaylarla yaptığı
kansız bir darbeyle iktidara gelir.
Parti’nin kuruluşunda birlikte yola çıktıkları Nurettin
Attasi ve Salah Cedid’e karşı yaptığı bu darbede yardımcısı kardeşi Rıfat Esed’dir.
Evet bugünkü yazımızda biraz ondan bahsedeceğiz.
Rıfat Esad bu darbe sırasında kardeşine yani Hafız Esad’a
yardım ettikten sonra 1973 yılında özel bir ordu kurdu. Bu ordunun adı Saraya
el Difa’dır. Yani saray koruma askerleri.
Bu arada Hafız Esad da kendi koruması için yaklaşık 20 bin
kişiden oluşan saray muhafızları birliğini kurmuştu.
İlk dönemler Rıfat Esad abisine karşı gelmedi. Onunla
birlikte çalıştılar. Hatta 1973 İsrail savaşında bu özel ordu bir hayli başarı
gösterdi. Bu başarılar onların itibarlarının artmasına sebepti.
Hafız Esad 1983’te kalp krizi geçirince acil olarak
hastaneye kaldırılınca, Rıfat bu durumdan yararlanmak istemiş ve Ağabeyi Hafız
Esad’ı devirmek isiçin harekete geçmişti. Özel ordusuyla, tanklarla Şam’ın
merkezine kadar ilerlemişti.
Hafız Esad’ın oğlu Basil bu darbeyi önler. Çatışmalar olmuş,
her iki taraftan da kayıplar verilmiştir fakat sonuç olarak bu darbe girişimi
başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Bu arada Hafız Esad’ın büyük oğlu Basil de bu olay sonucu
halkın teveccühünü kazanır. Ve ona geleceğin başkanı gözüyle bakmaya başlanır.
Ta ki bir araba kazasında hayatını kaybedinceye kadar.
Onun ölümüyle gözler doğal olarak kardeşi Beşer’e çevrilir.
Bugünkü Beşer Esad’a.
Konumuza dönecek olursak dostlarım,
Anne Esad’ın araya girmesiyle Rıfat sadece sürgün cezası
almıştır. Merkez bankasındaki nakit, dolar, altınları almak üzere anlaşır ve
sürgüne gönderilir.
Bütün bu olayların sonucunda olan Suriye halkına olur. Bir
dolar üç lira iken iki günde 65 liraya çıkar..
Kaddafi bu duruma müdahil olur ve Suriye’ye yüksek miktarda
para yardımında bulunur.
Rıfat Esad ise aldığı paralar, altınlarla Avrupa’ya gider,
ve çeşitli ülkelerden mülkler alır. İsviçre’de on ile onbeş adet malikane,
Fransa’da bir kaç bina ve villa.
Kendisi de İspanya’ya yerleşir ve Malaga bölgesine büyük
yatırım yapar. Sayısı belirlenmeyen malikane ve köşkler alır, bir de tarihi bir
otel satın alır.
Bu otelle ilgili bir anımı da sizlerle paylaşmak istiyorum.
2001 yılında çıktığım İspanya gezisinde o otel civarında iki
odalı mütevazi bir pansiyonda kaldım. Bu bölgedeki en şaşaalı tarihi otel oydu.
Fakat o zamanlar ben hiç bilmiyordum.
Bir gün bu otelde bir kahve içmek istedim. Malum Avrupa’da
Türk kahvesi yok, civardakilere sorunca bana otelde bulabileceğimi, sahibinin
çok zengin bir arap olduğunu söylemişlerdi.
Ben de gittim, denize bakan bir mekanda tam mükemmel Türk
usulü bir kahve geldi.
Ben manzaraya karşı yavaş yavaş kahvemi içerken arka masadan
yükselen kahkaha sesleri geliyordu. Yüksek sesle arapça konuşuyorlardı. Masada
siyah sakallı orta boylu bir adam yanında belki 7 hanım vardı. Laubali
hakeretleri ve konuşmaları ile adamın çevresinde duruyorlar, adam ise bir
elinde puro, diğer elinde viski bardağı yüksek sesle kahkaha atarak onlarla
konuşup sohbet ediyordu.
Ben durumdan rahatsız oldum ve yerimi değiştirip onlardan
uzaklaştım.
O arada masaları kontrol eden garson kızla konuşma fırsatım
oldu, kız Tunuslu imiş, arapça olarak kıza bu otelin sahibi kim diye sordum.
Kız bana az önce arka masada duran şımarık zengin beyefendi olduğunu söyleyince
aslında fazla da şaşırmadım.
Kahve fincanımı alan kızdan hesabı istediğimde bana ücretin
ödendiğini söyledi. Ben çok şaşırdım tabi, nedenini sordum kız şöyle anlattı;
Otelin sahibi kendisini çağırıp “Şu delikanlı kim,neden
yerini değiştirdi?” diye beni sormuş. Sebebini duyunca bu yer değişikliğinden
dolayı bir ikramda bulunmak istemiş.
Tabi ben ne olursa olsun bir teşekkür etme gereği hissettim,
tam o tarafa doğru gidiyordum ki, baktım yanıma geldi izin istemeden oturdu,
oturur oturmaz “Afiyet olsun, ben bu otelin sahibiyim beni tanımadın mı?” dedi.
Ben “Yok tanımadım” deyince şaşırdı. “Arapçan mükemmel ve
Suriye lehçesiyle konuşuyorsun” dedi. Ben “Evet 11 yaşına kadar Şam’da yaşadım,
1974’ ten sonra da Türkiye’de.” “Evet evet ondan tanımadın beni” deyince ben
“Siz kimsiniz?” diye sordum. “Ben merhum Hafız Esadın kardeşi Rıfat Esad’ım”
dedi.O an için çok şaşırdım. İsmini çok duymuştum. Yaptığı darbeyi biliyordum,
ama hiç görmemiştim. Biraz yüzüm kızardı ve memnun oldum diyerek kısa kestim
otelden ayrıldım.
İşte Rıfat Esad’la bir kere bu şekilde karşılaşmıştık.
Ben şimdi sorarım bu çaldığı mallar, paralar kimin?
Halkından çaldıklarını kimlerle yiyor ve keyif çatıyor? Bir diktatör ve onun
kardeşi. İşte Suriye, işte Esad ailesi. Bunları sizlere aktarma ihtiyacı duydum
çünkü bu ülkede hala Esad seviciler var. Onların gerçek yüzünü orda yaşayanlar
bilir.
Birgün çaldıklarının ve yaptıklarının hesabını verecekler.
Şimdilik Allah’a emanet olunuz..