26.2 C
İstanbul
Pazartesi, Ağustos 18, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 88

Dünyanın en küçük kombisi minerwa görücüye çıktı

Fark yaratan inovatif ürünleri ve dijital çözümleri ile iklimlendirme sektörünün öncü firmalarından Warmhaus, yüzde 100 yerli sermaye ile tamamı Türk mühendis ve tasarımcılardan oluşan Ar-Ge ekibi tarafından geliştirilen dünyanın en küçük kombisi Minerwa ve akıllı oda termostatı RecoWA’yı tanıttı. 2019 yılında yüzde 10 büyüme gerçekleştiren Warmhaus, 2020 yılında inovatif ürünleriyle 500 milyon TL’lik ciroya ulaşmayı hedefliyor.

Temelleri 1976 yılına dayanan ve bugün beş farklı sektörde, 20 şirketiyle faaliyetlerini sürdüren Beyçelik Holding’in iklimlendirme sektöründeki markası Warmhaus yeni ürünlerini tüketicinin beğenisine sundu. İstanbul’da, 18 Aralık 2019, Çarşamba günü gerçekleştirilen basın toplantısında gazetecilerle bir araya gelen Warmhaus, inovatif ürünlerini tanıttı, gelecek plan ve hedeflerini anlattı. Toplantıya ev sahipliği yapan Warmhaus Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Çelik ve Warmhaus Genel Müdürü M. Kağan Turan, şirketin 2019 değerlendirmesi ve 2020 öngörüleriyle, ısıtma sektörünün global ve Türkiye pazarı verilerini katılımcılarla paylaştı.

Yüzde yüz yerli sermaye ile üretiliyor, 35 ülkeyi ısıtıyor

Warmhaus’un kuruluş hikayesini anlatan Warmhaus Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Çelik, “1996 yılında doğalgazın ülkemize yeni geldiği dönemlerde radyatör ihtiyacının oluşmasıyla Çelikpan şirketimizle sektöre girme kararı aldık.

Beyçelik’in ana faaliyet alanı otomotivden aldığımız bir üretim disiplini, kaynak ve sac konusundaki bilgi ve tecrübemiz, bizi radyatör üretiminde de öne taşıyan unsurlar oldu. Yirmi üç yıl önce panel radyatör üretimi ile başladığımız yolculuğumuzu 2014 yılındaki aldığımız karar sonucunda gerçekleştirdiğimiz yatırımla cihaz üretimini de eklemeye karar verdik. Warmhaus olarak bugün, Bursa’da bulunan ve toplam üretim alanı 35 bin 500 metrekare olan iki fabrikamızda panel radyatör, kombi ve duvar tipi yoğuşmalı kazan üretiyoruz. Bizim için en büyük onur ve gurur kaynağı ise yüzde 100 yerli sermayeyle, tamamı Türk mühendis ve tasarımcılardan oluşan Ar-Ge ekibimiz tarafından üretilen ürünlerimizin bugün 35’ten fazla ülkeye ihraç edilmesi” dedi.

“2020 sonunda doğalgazın ulaştığı her noktada olacağız”

Warmhaus olarak bu yılı, hedeflerini gerçekleştirerek kapattıklarını vurgulayan Cihan Çelik, “2019’u 370 milyon TL ciro ile tamamlayacağız. Bu cironun yüzde 60’ı ihracattan geliyor. Her yıl ortalama yüzde 20 büyüyerek; 2020’de ciromuzu 500 milyon TL’ye, 2023’te ise 1 milyar TL’ye çıkarmayı planlıyoruz. 2020 sonu itibariyle, doğalgazın ulaştığı her noktada olmayı hedefliyoruz. Büyüme hedeflerimizle paralel istihdamımızı da artıracağız” şeklinde konuştu.

Türkiye ve global sektör verileri ve trendleri hakkında konuşan Warmhaus Genel Müdürü M. Kağan Turan, “Global kombi pazarına baktığımızda Türkiye Çin, Güney Kore ve İngiltere’nin ardından dördüncü sırada yer alıyor. Türkiye pazarının 2019 yılını 800-850 bin adet ortalama ile tamamlayacağını öngörüyoruz. Önümüzdeki yıl itibari ile ortalama yüzde 10-15 artış bekliyoruz. Kombinin ısıtma sektörü içinde payının ve öneminin artarak devam edeceğine inanıyoruz” dedi.

 “7 evden birini ısıtıyoruz”

Türkiye’de radyatör kullanılan her 7 evden birini ısıttıklarına vurgu yapan Kağan Turan, “Son çeyrekteki penetrasyon artışımız ve olmadığımız bölgelerdeki yapılandırmamızla kombide yüzde 4.5 olan pazar payımızı da önümüzdeki yıl yüzde 6’ya çıkarmayı hedefliyoruz. Bugün Türkiye’de 400 çalışanımız, 425 satış noktamız ve 117 yetkili servis noktamız ile faaliyet gösteriyoruz” şeklinde konuştu. 35 ülkeye kombi ve radyatör satışı gerçekleştirdiklerinin altını çizen Turan, “3 yıl gibi kısa sürede 19 ülkede Warmhaus markamızla kombi satar hale geldik. Kombi pazarını domine eden İtalya ve Almanya’da Warmhaus markamızla distribütörlerimiz üzerinden kombi satışımız bulunuyor. 2020’de 19 olan bu sayıyı 25’e çıkarmayı planlıyoruz. Yüzde 100 yerli sermaye ile üretilen ürünlerimizle globalleşme stratejimiz kapsamında yeni pazarlara da girmeyi hedefliyoruz” dedi.

Dünyanın en küçük kombisi pazara sunuldu

Tasarımı ve yazılımı tamamen Warmhaus Ar-Ge ekibine ait olan, 0,058metreküplük hacmi, 38 cm eni, 59,5 cm boyu ve 26 cm derinliğine sahip kendi sınıfında dünyanın en küçük kombisi Minerwa’nın satışa çıktığının bilgisini veren M.Kağan Turan, “Bugüne kadar iF Design Award 2018, Design Turkey 2018 ve 2019 Red Dot Awards gibi önemli tasarım ödüllerine layık görülen Minerwa’yı tüketicilerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Cam ön kapağı, dokunmatik paneli ve tasarımıyla dikkat çeken Minerwa’nın siyah, beyaz ve antrasit renk seçenekleri bulunuyor. Kombimiz ayrıca estetik görünümünün yanı sıra Türkiye’de ilk defa Warmhaus’un ürettiği Elektronik Gaz Adaptif özelliğine sahip olmasıyla, ideal hava gaz oranını ayarlayarak sürekli yüksek verim sağlıyor” ifadelerini kullandı.

Warmhaus Ar-Ge ekibi tarafından geliştirilen ve yazılımı yapılan, yüzde 100 yerli sermayeyle üretilen akıllı oda termostatı RecoWA hakkında da bilgi veren M. Kağan Turan, “RecoWa kullanıcı dostu tasarımı ile cep telefonu üzerinden her yerden kombiyi kontrol etme fırsatı sunuyor. RecoWa ile çoklu ve farklı kullanıcılar aynı zamanda uygulamayı çalıştırabiliyor, istenilen zamanda istenilen sıcaklıklar ayarlanarak evin konforu artırılabiliyor.  Kombinin en konforlu ve en verimli şekilde kullanılmasını sağlayan RecoWa’nın tüketicilere sunduğu diğer bir kullanım kolaylığı ise mobil uygulamada ve termostat ekranında kombi hata durumlarını anında gösteriyor olması. Önümüzde süreçte RecoWa’nın özelliklerini daha da geliştirerek arıza gibi konularda kendisinin yetkili servise sinyal göndermesini sağlayacağız” şeklinde konuştu.

Yeni inovatif ürünler sırada!

Warmhaus olarak ısıtma alanında radyatör, kazan ve kombi başta olmak üzere ihtiyaç duyulan tüm ürünleri portföylerinde bulundurduklarının altını çizen Turan, “Misyonumuzu; ürün ve hizmet kalitemizi her zaman en üst düzeyde tutarak, ihtiyaç duyulan her anda, her yere ve herkese kaliteli, güvenli ve tasarruflu sıcaklık ulaştırmak olarak belirledik. Bu misyonu temel alarak ürün geliştirme süreçlerimizi yönetiyoruz. Müşterilerimizin ihtiyaçları, yeni neslin tüketim alışkanlıkları ve teknolojideki gelişmeler ürün geliştirme sürecinde göz önünde bulundurduğumuz önemli kriterleri oluşturuyor. Ayrıca orta vadede yeni inovatif ürünlerin, kombi içindeki komponentlerin üretimi üzerinde çalıştığımız projeler arasında yer alıyor” ifadelerini kullandı.

Fındık üreticilerine güneş enerjili destek

TANAP tarafından desteklenen ve Giresun Ticaret Borsası ile iş birliğiyle yürütülen “Lisanslı Depolama Tesisinde Güneş Enerjisinden Elektrik Enerjisi Üretimi” projesi tamamlanarak törenle hizmete açıldı

Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) güzergahı üzerinde Türkiye’nin sosyo-ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmaya devam ediyor. TANAP tarafından desteklenen ve Giresun Ticaret Borsası (GTB) ile gerçekleştirilen “Lisanslı Depolama Tesisinde Güneş Enerjisinden Elektrik Enerjisi Üretimi” projesi hizmete girdi. 

Projenin açılışı TANAP Genel Müdürü Saltuk Düzyol ve TANAP Kalite, İş Sağlığı Güvenliği, Sosyal, Çevre ve Uyum Direktörü Fatih Erdem’le birlikte Vali Harun Sarıfakıoğulları , AK Parti Milletvekili Kadir Aydın ve GTB Yönetim Kurulu Başkanı Hamza Bölük  tarafından yapıldı.

Açılış töreni; Giresun Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ertaç Öztürk, Giresun Üniversitesi Rektörü Prof Dr.Yılmaz Can, Giresun Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hasan Koçyiğit, Espiye Belediye Başkanı Mustafa Karadere, Yağlıdere Belediye Başkanı Yaşar İbaş, Ordu Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ziver Kahraman, Trabzon Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Eyyüp Ergan, Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanı Sebahattin Arslantürk, İl Jandarma Komutanı V. Albay Kazım Bahadır Ersoy, Giresun Ticaret Ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mustafa Halilbeyoğlu, GTB Eski Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Demirci,  Ak Parti İl Başkanı Kenan Tatlı’nın da aralarında bulunduğu geniş bir protokolün katılımlarıyla gerçekleşti.

Giresun’a 6.8 milyon TL destek

TANAP tarafından finanse edilen “Lisanslı Depolama Tesisinde Güneş Enerjisinden Elektrik Enerjisi Üretimi” tesisi 14 ayda tamamlandı. 

Açılış töreninde konuşan TANAP Genel Müdürü Saltuk Düzyol, TANAP’ın iki kardeş ülke Türkiye ve Azerbaycan’ın iş birliğiyle ortaya çıkan; insana, iş sağlığı ve güvenliğine ve çevreye saygı önceliğiyle, Türkiye ve Avrupa gaz tedariği çeşitliliğini ve güvenliğini artırmayı hedeflediğini aktardı. Düzyol “TANAP’ın Sosyal ve Çevresel Yatırım Programları aracılığıyla 20 ili kapsayan proje güzergahımız boyunca, yerel nüfusa güçlü faydalar sağlamayı, sürdürülebilir projeler vasıtasıyla, bölge halkının ekonomik ve sosyal kalkınmasını destekliyoruz.” dedi. Düzyol “TANAP güzergahı üzerinde yer alan Giresun ilimizde, toplam proje maliyeti 3 milyon 949 bin TL olan Güneş Enerjisinden Elektrik Enerjisi Üretimi projesine 3 milyon 751 bin 550 TL destek sağlamanın yanı sıra, 13 ayrı projeye daha katkı sağladık. Tüm fonlama mekanizmalarımız aracılığıyla uygulanan projelerle birlikte TANAP SEIP olarak Giresun ilimize yaptığımız toplam yatırım tutarı 6.8 milyon TL’yi geçmektedir” dedi.

Yıllık 435 bin liralık elektrik enerjisi tasarrufu

Giresun Ticaret Borsası tarafından uygulanmakta olan “Lisanslı Depolama Tesisinde Güneş Enerjisinden Elektrik Enerjisi Üretimi” projesi ile tesise çatı üzeri uygulamalı güneş enerjisi sistemi kuruldu. Bu şekilde 600 kW kurulu güç elde edilecek ve tesis aracılığıyla Lisanslı Depolama Tesisi’nin enerji ihtiyacının yüzde 45’i karşılanacak. Bu sayede yıllık olarak yaklaşık 435 bin TL değerinde enerji tasarrufu sağlanacak. Proje sayesinde Borsa üyesi üreticiler, sanayiciler ve çevre illerdeki sektör mensupları için depolama maliyetlerinde yüzde 30’dan fazla bir düşüş sağlanacak, fındık ihracatçılarının gelirlerinde ise aynı oranda artış gerçekleşecek. Tesisin üç yıllık süre içerisinde toplam 100 bin müstahsile, 128 adet özel kırma ve işletme tesisine ve ihracat gerçekleştiren toplam 500 işletmeye hizmet vermesi hedefleniyor.

TANAP-SEIP hakkında:

Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) Azerbaycan’ın Hazar Denizi’ndeki Şah Deniz 2 Gaz Sahası ve Hazar Denizi’nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğal gazın öncelikle Türkiye’ye, ardından Avrupa’ya taşımaktadır. 

Ana hat uzunluğu 1850 km olan TANAP, Türkiye Gürcistan sınırında Ardahan ili Posof ilçesi Türkgözü köyünden başlayarak Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ ve Edirne olmak üzere 20 ilden geçiyor ve Yunanistan sınırında Edirne’nin İpsala ilçesinde son bulacaktır. Bu noktadan, Avrupa ülkelerine doğal gaz aktaracak olan TAP Doğal Gaz Boru Hattı’na bağlanacaktır. Proje kapsamında Türkiye sınırları içerisinde biri Eskişehir ve diğeri Trakya’da olmak üzere, ulusal doğal gaz iletim şebekesine bağlantı için iki çıkış noktası yer almaktadır.

TANAP Sosyal ve Çevresel Yatırım Programları (SEIP), TANAP güzergâhı üzerinde uygulanan bir yatırım ve kalkınma projeleri destek programıdır. 2015 yılında uygulanmaya başlayan Sosyal ve Çevresel Yatırım Programlarının temel amacı TANAP Boru Hattı boyunca ekosistem ile uyumlu bir birlik kurarak ekonomik ve sosyal kalkınmaya ve doğal kaynakların korunmasına katkıda bulunmaktır.

2015 yılında TANAP Boru Hattı boyunca yapılan saha ziyaretleri ve masaüstü çalışmaları sonrasında bir İhtiyaç Analizi Raporu ortaya çıkmış ve bu rapor temel alınarak TANAP Sosyal ve Çevresel Yatırım Programlarının öncelik alanlarını ve finansal sınırlarını belirleyen Planlama ve Strateji Dokümanları oluşturulmuştur. Öncelik alanları Sosyal ve Çevresel olmak üzere iki temel bileşenden oluşmaktadır.

Kolen Elektrik yüzde 100’ün üzerinde büyüdü

Elektrik piyasasında sadece tedarikçi değil, aynı zamanda enerji çözüm ortağı misyonuna sahip bir şirket olan KOLEN, grubun gerçekleştirdiği yatırımları da arkasına alarak sektöre damgasını vuruyor. 2015 yılından bu yana her yılı yüksek bir büyüme oranıyla kapatan şirket, bu yıl da geleneği sürdürerek yüzde 100’ün üzerinde bir büyüme oranı elde edecek. Döviz fiyatlarındaki yükselişe rağmen sergilediği bu büyüme performansıyla 2020 yılı için de hedef büyüttü. KOLEN Enerji 2019’da 1 milyar 700 milyon kilowattsaat enerjiyi abonelerine sağlamış olacak.

Abonelerine sadece elektrik tedarik eden değil, onlara aynı zamanda çözüm ortaklığı sunan bir şirket olarak sektörde teknolojik açılım dönemi başlattıklarını hatırlatan KOLEN Elektrik Genel Müdürü Kaya Uğur Karayurt, “Döviz fiyatlarındaki artışa endeksli olarak sektörde yaşanan sıkıntılar karşısında sektörümüze, ülkemize olan güvenimizi hiç yitirmedik, mücadelemizden vazgeçmedik. Abonelerimize sunduğumuz hizmetin kalitesi, oluşan karşılıklı güven sayesinde yılı başarıyla bitireceğiz. 2019’u yüzde 100’ün üzerinde bir büyüme performansı ile kapatmaya hazırlanıyoruz. Yılın bitimine sayılı günler kala, 1 milyar 700 milyon kilowattsaat enerjiyi abonelerimize sunacağımızı söyleyebiliriz. Diğer taraftan grubumuz iştirakleri üretim yapısının daha da güçlenerek, yerli ve yenilenebilir kaynaklardan oluşan kurulu gücünün 1.200 megawatta yaklaşması, yıllık üretim kapasitesinin ise 6 milyar kilowattsaatleri aşması bizi çok daha güçlü kılıyor” dedi.

Sektörün bir adım önünden gidiyor

Elektrik piyasasının serbestleşmeye başlamasıyla birlikte hızlı hareket ederek gerçekleştirdiği teknolojik açılımlarla sektöre ilkleri kazandıran KOLEN Elektrik, abonelerine sunduğu çözüm ortaklığıyla da sektörün bir adım önünden ilerliyor. Bu kapsamda; “Her Aboneye Bir Danışman”“WhatsApp’tan Elektrik”“Ön Ödemeli Elektrik”www.faturaniyolla.com“24 Zamanlı”gibi hizmet ve uygulamaları abonelerine sunan şirket, 2020 yılında da sektöre yeni uygulamalar kazandıracak. Şirketin yılsonu bilançosunun ve yeni hedeflerinin aktarıldığı basın toplantısında konuşan KOLEN Elektrik Genel Müdürü Kaya Uğur Karayurt, sektöre ilişkin değerlendirmede bulunarak basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Varsa yoksa abone memnuniyeti

Karayurt Konuşmasında KOLEN’in sadece 9 yıl önce kurulup, 5 yıl önce faaliyete geçmesine rağmen hızlı bir büyüme performansı sergileyen şirket olarak, sektördeki öncü misyonuyla emin adımlarla ilerlediğini vurguladı.  Abonelerine sundukları hizmetleri teknolojiden de destek alarak farklılaştırma, çeşitlendirme çabaları sonunda tüketici memnuniyetini zirveye taşımayı başardıklarını kaydetti. Sektörün en hızlı büyüme performansına sahip şirketlerinden biri olarak güvenilir, iyi bilinen bir marka olma misyonuyla emin adımlarla ilerlediklerini belirten Karayurt, KOLEN’in gerek aboneleri, abone yöneticileri, gerekse danışmanlık hizmeti alanların danışmanları ile kol kola çalışan, enerjiye dair her konunun konuşulabildiği, her anlamda destek alınabilen bir danışman, enerji çözüm ortağı olarak sektörde fark yarattığını ifade etti.

Yerli ve yenilenebilir enerjiye yatırım

KOLOĞLU Holding’in yerli ve yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlar gerçekleştirmeye devam ettiğini vurgulayan Karayurt, basın toplantısında yerli kaynaktan üretim yapan bir santralın 2019’da üretime geçtiğini açıkladı. Karayurt, “Halihazırda tamamı yerli ve yenilenebilir kaynaklardan oluşan 1.200 MW kurulu gücümüz bulunuyor. Yılda 6 milyar kWh’ın üzerinde bir üretim kapasitesine sahibiz” dedi.

Abonelerinin çözüm ortağı

Bu zamana kadar “Her Aboneye Bir Danışman”, “Whatsapp’tan elektrik”, “Ön Ödemeli Elektrik”, “www.faturaniyolla.com”, “24 Zamanlı” gibi uygulamalar aracılığıyla tüketicilerin taleplerini en iyi şekilde karşılamaya çalıştıklarını, sundukları çözüm ortaklığını derinleştirdiklerini belirten Uğur Karayurt, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sektörde yapmaya çalıştığımız ilkler aracılığıyla abonelerimiz, günün 24 saati istedikleri an kendilerinin hizmetine sunduğumuz danışmanlarına Whatsapp üzerinden ulaşabiliyor. Cep telefonundan elektrik faturasının fotoğrafını faturaniyolla.com adlı mobil servise gönderen aboneler, kendileri açısından avantaj olabilecek her detayı öğrenme şansına sahip olabiliyorlar. Onlara sunduğumuz cazip paketlerden haberdar olabiliyorlar. Faturanıyolla.com uygulamasında internet üzerinden adresimize girerek talep gönderen herkese hizmet sağlıyoruz. Web sitemiz üzerinden tüketici sayfasına yönlendirmede bulunuyoruz. Abonelerimiz adresimiz üzerinden birden çok işlem yapabiliyor. Onların işlerini kolaylaştıran bu uygulamalar sayesinde abonelerimizle kurduğumuz dostluğu pekiştirmeyi başardık. 2020 yılında yeni uygulamalarla da abonelerimizin karşısında olacağız.”

Yenilenebilir enerjinin payı artıyor

Enerji piyasasında yerli ve yenilenebilir enerji kaynağı yatırımlarında çok önemli adımlar atıldığını kaydeden Kolen Elektrik Genel Müdürü Uğur Karayurt, “Yerli ve yenilenebilir enerjiden elektrik üretimi, 2019’un ilk 10 ayında yüzde 64’e yükseldi.  Yenilenebilir enerjinin payı ise yüzde 46. Türkiye’nin toplam kurulu gücünün de yüzde 48’i yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşuyor. Bu oranın giderek daha da artacağını önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz.” diye belirtti.

2020, kritik gelişmelere sahne olacak

Sektörde 2020 yılında yenilenebilir enerjiye yönelik çok önemli gelişmeler yaşanacağını vurgulayan Karayurt, şu açıklamada bulundu: “Bu yönde atılacak adımlar oldukça kritik. İklim müsaade eder, yeterince kar görürsek yerli ve yenilenebilir enerjinin payı yüksek seyreder. Ülke olarak bu hoşumuza giden bir durum. YEKDEM maliyetimiz artar ancak PTF ile olan korelasyondan dolayı nihai rakamı çok etkilenmeyebilir. Bir diğer parametre elbette ki kur! 2020 ile ilgili genel anlamda son derece iyimser bir beklenti içindeyiz diyebilirim.”

Demir Döküm iki ödülün sahibi oldu

Geçtiğimiz yıl hayatta yapılan doğru seçimlerin bir ömür sürdüğüne dikkat çektiği reklam kampanyası ile pazarlama sektörünün en prestijli ödüllerini alan DemirDöküm, “Doğru Seçim” filminin yenisiyle bu kez Felis Başarı Ödülü’nün sahibi oldu. ErP geçişiyle birlikte yoğuşma teknolojisinin hayatlarını nasıl değiştireceğini merak eden tüketiciler için tasarladığı “Tasarruf Ölçer” uygulamasıyla DemirDöküm, bu yıl 17’ncisi düzenlenen Altın Örümcek yarışmasında ise “En iyi mikrosite” kategorisinde 3’üncülük ödülüne layık görüldü.

İklimlendirme sektörünün öncü markalarından DemirDöküm, hayata geçirdiği projelerle sektörün prestijli ödüllerini kazanmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl hayatta yapılan doğru seçimlerin bir ömür sürdüğüne dikkat çektiği reklam kampanyası ile Effie, Felis ve Kristal Elma Ödülü’nü kazanan DemirDöküm, cast kullanmadan çektiği ve tüketicilerin kalbine dokunduğu yeni reklam filmiyle de başarısını sürdürdü. 

Kompüter imzası taşıyan yeni reklam filminde; kendini kariyerine adamış bir kadının bir gün şantiyeden geçerken tesadüfen karşılaştığı sakat bir köpeği sahiplenmesiyle değişen hayatını ve sahiplenmenin verdiği huzuru duygusal ve samimi bir dille aktaran DemirDöküm; bu kez Felis Başarı Ödülü’ne layık görüldü. Dijital dünyayı odağına alan yeni filminde doğru seçimlerin verdiği huzuru ekranlara taşıyan DemirDöküm, Felis’in “Markalı İçerik ve Eğlence” bölümünde “Online Markalı İçerik-Video” kategorisinde başarı ödülünü kazandı.

Müşteri profili ve tüketici trendleri doğrultusunda reklamın yanı sıra dijital dünyada hazırladığı projelerle adından söz ettiren DemirDöküm, ikinci ödülünü ise bu yıl 17’ncisi düzenlenen Altın Örümcek yarışmasından kazandı. ErP geçişiyle birlikte yoğuşma teknolojisinin hayatlarını nasıl değiştireceğini merak eden tüketicileri bilgilendirmek için tasarladığı “Tasarruf Ölçer” uygulamasıyla DemirDöküm, sektördeki ilklerine bir yenisini daha ekledi. Tasarruf Ölçer uygulamasıyla yoğuşmalı kombi kullanarak bir sezonda ne kadar tasarruf sağlandığını 3 adımda paylaşan DemirDöküm; Altın Örümcek’te “En iyi mikrosite” kategorisinde 3’üncülük ödülüne layık görüldü.

DemirDöküm “Doğru Seçim” reklamı

Robotik süreç otomasyonu avantaj sağlıyor

Şirketlerin rutin, yüksek hacimli ve kurallara bağlı işlerini yazılım robotları aracılığıyla, yüksek hızda ve düşük maliyetlerle yönetmelerine olanak tanıyan robotik süreç otomasyonu (RPA) son yılların yükselen değeri oldu. Gartner’ın 2018 yılı için global kurumsal yazılım pazarının en hızlı büyüyen segmenti olarak adlandırdığı RPA’nın geçtiğimiz sene yıldan yıla büyümesi yüzde 63 oldu ve şirketler artık RPA’ya çok daha fazla önem vermeye başladı. Robotik süreç otomasyonunun yükselişi sürerken, araştırma şirketi Forrester, 2021 yılında RPA yazılım piyasasının toplamda 2,9 milyar dolara ulaşacağı öngörüsünde bulundu.

Türkiye’de yapay zeka teknolojileriyle ilgili daha doğru bilgi sağlamak ve bu alanda yatırım yapacaklara doğru bir kaynak sunabilmek amacıyla yola çıkan Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi’nin düzenli olarak gerçekleştirdiği TRAI Meet-Up etkinliklerinin aralık ayındaki buluşmasında da RPA masaya yatırılıyor. 18 Aralık günü İTÜ ARI 6 Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek olan etkinlikte, yapay zeka, dijital dönüşümde RPA’nın önemi ve operasyonel mükemmellik gibi konu başlıkları ele alınacak.


Dijital Dönüşüm ve Dünyada Robotik Süreç Otomasyonu

Organizasyonlar operasyonel etkinliklerini geliştirmenin yollarını arayıp eski sistemlerini yeni kurumsal uygulamalarla ve dijital yeniliklerle güncellemeye çalışırken, robotik süreç otomasyonu teknoloji liderlerinin takip ettiği bir yöntem olarak dikkat çekiyor. Tahmin edilebilir ve kurallara dayalı görevleri otomatikleştirmek için uygulamaların kullanıcı arayüzüyle etkileşime geçen insan davranışını taklit etmesi ile gerçekleşen RPA çözümleri sunan şirketler, müşterilerine dijital dönüşümlerinde avantaj sağlayacak araçlar sunuyor. RPA çözümlerinde dünyanın önde gelen beş büyük şirketinin (UiPath, Automation Anywhere, Blue Prism, NICE ve Pegasystems) 2018 yılındaki pazar payları toplamı tüm RPA pazarı içinde yüzde 47 olarak açıklanmıştı.

Çalışanlar Zamanlarını Daha Katma Değerli Görevlere Ayırabilir

Türkiye pazarının veri analitiği / yapay zeka ve robotik süreç otomasyonu alanında önemli oyuncularından olan ArtiWise, Buck.ai, Lagom, Phexum, Robusta ve Winwai gibi şirketler de dijital dönüşüm yolculuğunda iş ortaklarına bilgi birikimleri ve uzmanlıklarının öncülüğünde en iyi çözümleri sunmayı hedefliyor. İşletmelerin operasyonel süreçlerini geliştirmelerine sundukları en iyi teknolojilerle yardım eden bu isimler, geniş kapsamlı otomasyon girişimleri için çözümler sunuyor. Robotik süreç otomasyonu, mevcut operasyon modellemelerini güncellemek isteyen organizasyonlara manuel ve tekrarlayan işler için maliyet tasarrufu sağlarken, süreçteki insan hatalarını da sıfıra indirerek ortaya çıkacak zararları engelliyor. Öte yandan organizasyonun çalışan insan gücünün de zaman ve emeğini daha katma değeri yüksek işlere ayırmasıyla da her anlamda avantaj sağlanmış oluyor.

Sektöründe öncü olan oyuncuların katılımıyla her ayın üçüncü çarşamba günü gerçekleştirilen ve yapay zeka altyapılarında son gelişmelere dair bakış açılarının paylaşıldığı TRAI Meet-Up etkinliklerini takip etmek için https://turkiye.ai/etkinlikler/trai-meet-up/ adresini ziyaret edebilirsiniz.

Dünya poliüretan liderleri İstanbul’da buluştu

Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmak için başlattığı “milli teknoloji hamlesi”nde kritik öneme sahip sektörlerden poliüretanın dünyadaki ikinci en büyük sanayi fuarı PUTECH EURASIA ve Avrasya bölgesinin en büyük kompozit buluşması EURASIAN COMPOSITES SHOW fuarlarına İstanbul evsahipliği yaptı.

69 ülkeden gelen ziyaretçi ve alım heyetleriyle tam bir teknoloji şovuna dönüşen fuarların ikinci gününde poliüretan sektör liderlerinin paneli damga vurdu. Sektör liderlerinin ortak düşüncesi, daha katma değerli üretim için devletten standartlarının belirlenmesini beklediklerini açıkladı.

Türkiye’de her yıl ortalama %10 büyüyen ve toplanda 3 milyar doları aşan hacmiyle poliüretan ve kompozit sektörleri, dünyanın en büyük ikinci poliüretan sanayi fuarı Putech Eurasia 2019 (6. Uluslararası Poliüretan Sanayi Fuarı) ve kompozit sanayiinin Avrasya’daki profesyonel buluşma noktası Eurasian Composites Show 2019 (4. Uluslararası Kompozit Hammaddeleri, Yarı Mamülleri, Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı) başarıyla tamamladı. 21 ülkeden 203 katılımcının katıldığı fuarlar, 69 farklı ülkeden 6 bine yakın ziyaretçi ve alım heyeti ziyaret etti.

Poliüretanın dünyadaki en büyük ikinci sanayi fuarı PUTECH EURASIA 2019’a 21 farklı ülkeden 85’i yabancı 144 katılımcı katıldı. 69 ülkeden 932’si yabancı 5017 profesyonel fuarı ziyaret etti. Eş zamanlı yapılan kompozit sektörünün bölgesel en büyük buluşması olan EURASIAN COMPOSITES SHOW 2019’a 11 farklı ülkeden 26’sı yabancı 55 katılımcı firma katıldı. 69 ülkeden 786’sı yabancı yaklaşık 3 bin profesyonel bu tarihi teknoloji şovuna tanıklık etti. Fuarlara en çok sırasıyla İran, Almanya, Rusya, Özbekistan, Irak, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Filistin ve Ukrayna’dan profesyonellerin katılımı dikkat çekti.

Sektörün Devletten Beklentisi Standartların oluşması

Poliüretanın lider isimlerinin buluştuğu sektör panelinde, 2023 hedeflerine ulaşmak için sektörün standartlarının belirlenmesi konusunda görüş birliğine vardılar.

Türkiye’nin poliüretan ihracatının ilk 10 ayda 60 bin tonu bulduğunu açıklayan Kimteks Poliüretan CEO’su Cavidan Karaca, sektörün regülasyon ve standartlarla sürdürülebilir ve daha çok ihracat yapar hale gelebileceğini söyledi.

Esnek Poliüretanın Avrupa Başkanı’ndan Türkiye’ye övgü

Fuar için İstanbul’a gelen Avrupa Esnek Poliüretan Köpük Blok Üreticileri Derneği (EUROPUR) Başkanı Bart ten Brink,“Esnek köpük poliüretanda Türkiye, Avrupa’nın en büyük ikinci pazarı. İlk sırada Polonya var. 2018’de 142 bin ton üretimle güçlü rakipler olan Almanya, İtalya’yı üretim boyutunda geçti. Önümüzdeki dönemde dünya ve bölge için Türkiye çok önemli bir ülke olmaya devam edecek.” dedi.

Dr. Yıldız “Poliüretan farklı kelimelerle farklı cümleler kurmak gibi”

Poliüretanın bileşenlerini farklı kelimeler gibi bir araya getirdiklerinde farklı cümleler üretmeye benzeten Flokser Kimya İcra Kurulu Üyesi Dr. Başar Yıldız, sektörün AR-GE konusundaki stratejilerini yeni insan kaynağı ve kollektif çalışarak ARGE olması gerektiğini söyledi.

Atmaca: “Katma değere odaklanmalıyız”

ARGE çalışmalarının değer zincirindeki paydaşlarla yaparak başarılı olunabileceğini söyleyen DOW Türkiye Poliüretan Sistem Evi Direktörü Levent Atmaca, poliüretanı itibarsızlaştıracak tüm gelişmelerden kaçınılmasını gerektiğini belirterek, “Maliyet rekabetinden çıkıp, değer yaratmaya doğru ilerlememiz lazım.” dedi.

Şişmanoğlu: Elektrikli araç poliüretanla büyüyor

Poliüretanın özellikle elektrikli araçlarda benzersiz hafifleten yapısı nedeniyle daha çok kullanıldığını ve bunun artacağına işaret eden Pürplast Genel Müdürü Mehmet Şişmanoğlu, şöyle devam etti:

“Otomotiv sektöründe elektrikli araç dediğinizde iki önemli kriter var; biri ağırlık, biri ses. Ses en önemli konu. Bir örnek vermek gerekirse, biz şu anda emniyet kemerlerindeki sesi takip edip onu giderici ürünler üretiyoruz. Hal böyle olunca poliüretanın önemi gittikçe artıyor. Bugün araçlarda poliüretan ağırlığında 25-26 kilolardayız. Poliüretan olmayan parçalar, ağırlık avantajıyla poliüretanla tanışıyor. 2025 yılında piyasadaki 100 arabanın 75’i hibrit ve elektrikli araçlar olacağı öngörülüyor. Dolayısıyla bu bilgiler ışığında poliüretanın geleceği de parlak görünüyor.”

Poliüretan uçaktan yapılara, ayakkabıdan elektroniğe, otomobilden, savunma sanayine medikalden spora pek çok alanda,taşımış olduğu yalıtım, şekillendirilebilirlik ve yanmazlık gibi benzersiz özellikleriyle, “hayatın her alanında” olma mottosunu koruyor.

Türkiye’nin savunma sanayiindeki hızlı gelişimi ile dikkat çeken kompozit, inşaattan yenilenebilir enerjiye, kara, deniz, hava ve demiryollarına kadar sağlamış olduğu eşsiz dayanıklılık sayesinde, her geçen gün daha fazla tercih ediliyor.

ProManage Corporation Asya Pasifik’e açılıyor

Dünya genelinde 300’den fazla fabrikayı dijitalleştiren Doruk’un Amerika’da yer alan ProManage Smart Manufacturing Solutions Corp. isimli şirketi, Asya Pasifik bölgesi faaliyetleri için Japonya’daki ITO Corporation ile partnerlik anlaşmasına imza attı. Fabrika otomasyon cihazları, enerji tasarrufu sistemleri, sosyal altyapı cihazları, uluslararası ürün tedariki destek hizmetleri gibi ürün ve hizmetler sunan Tokyo merkezli ITO Corporation, 3 ayrı ülkede yer alan 10 ofisi ile ProManage Corp. şirketinin çözüm ortağı oldu. Sanayide dijital dönüşümün öncelikli olduğu merkez ülkeleri hedef alarak global genişlemesini sürdüren ProManage Corp. söz konusu partnerlikle Asya Pasifik pazarına da giriş yapmış oldu. Hali hazırda ABD, Rusya, Belçika, Romanya, Bulgaristan, Cezayir, Sırbistan ve Tataristan’a ihracat gerçekleştiren ve gelecek hedefini “dünya markası olmak” şeklinde belirleyen Doruk, Amerika’daki şirketi ProManage Corp. ile 2020 yılı için hedeflediği Japonya’da var olma hedefini şimdiden gerçekleştirdi. ProManage Corp., sahip olduğu IoT tabanlı yapay zeka ve artırılmış gerçeklik teknolojilerini kullanan Üretim Operasyonları Yönetim Sistemi ProManage MES/MOM çözümü ve rekabetçi teknolojileri ile Asya Pasifik ülkelerinde de dünyanın en yaygın üretim yönetim sistemi olma hedefine doğru emin adımlarla ilerliyor.

Sanayide dijitalleşme alanında ilk Ar-Ge çalışmalarını gerçekleştiren 21 yıllık teknoloji şirketi Doruk’un Amerika’daki ProManage Smart Manufacturing Solutions Corp. isimli şirketi, Japonya’daki ITO Corporation ile partnerlik anlaşması imzaladı. Yapay zeka ve artırılmış gerçeklik teknolojileriyle tam entegre olan dünyadaki tek akıllı üretim yönetimi sistemi ProManage ile Asya Pasifik Bölgesi’ne açılacak olan ProManage Corp., fark yarattığı rekabetçi teknolojileriyle global genişleme hedefine paralel olarak sanayide dijital dönüşümün öncelikli olduğu merkez ülke ve bölgelerde yayılmayı sürdürüyor.

Türkiye ve ABD’de yapılanmalarına ek olarak yeni açılımlar gerçekleştirmeyi planlayan şirket, bu doğrultuda Asya Pasifik pazarına ilk adımı ITO Corporation ile atmış oldu. 1953 yılında Tokyo’da kurulan ITO Corporation’ın fabrika otomasyon cihazları, enerji tasarrufu sistemleri, sosyal altyapı cihazları, uluslararası ürün tedariki destek hizmetleri gibi ürün ve hizmetleri bulunuyor. Farklı motorlar ve işleme ekipmanlarından üretim hattının optimizasyonuna yönelik sistemlere kadar sanayicilerin ihtiyaçlarına yanıt veren çok sayıda çözüm sunan ITO Corporation, aynı zamanda enerji tasarrufu stratejilerinde kullanılan enerji üretimi sistemlerinin hayata geçirilmesine yönelik faaliyetleriyle de dikkat çekiyor.

Fabrikalarda üretimler dijital araçlarla yönetiliyor

ABD’de sanayiyi güçlendirmek için dijital üretim konseptleri ve teknolojileri geliştirmek amacıyla UILABS (University of Illinois Labs) bünyesinde kurulan MxD’nin Ar-Ge partnerleri arasında yer alan ProManage Smart Manufacturing Solutions Corp., kurduğu ProManage sistemiyle fabrikalarda üretime ilişkin tüm operasyonların dijital araçlar ile yönetimini sağlıyor. Mottosu “Auto-improve your business” olan akıllı ve dijital üretim yönetim sistemi ProManage, işletmelerin kendilerini sürekli ve otomatik olarak geliştirebilmesine imkan tanıyor. Bu sayede işletmelerin dar boğazlarını, zayıf yönlerini, gelişime açık noktalarını sürekli olarak onlara gösteriyor ve bu açıkların iyileştirilmesi için işletmeyi uyarı mesajları ve farklı yollarla bilgilendiriyor.

Fabrikaların geleceğini bugünden gören yapay zeka entegrasyonu

Yapay zeka ve artırılmış gerçeklik teknolojileri ile tam entegre olan dünyadaki tek üretim yönetimi sistemi ProManage, öğrenen ve kendini geliştiren yapay zeka destekli bu sistemle fabrikalara çağ atlatıyor. Gerçekleştirdiği çözümlerle fabrikaları akıllı ve geleceği öngörür hale getiren ProManage, bu sayede maliyetleri düşürerek kayıpların azalmasını, üretimin hızlanmasını ve sorunların oluşmadan önlenebilmesini sağlıyor.

Dünyada 300’den fazla fabrika ProManage ile dijitalleşti

Bugün dünya genelinde 300’den fazla öncü sanayi kuruluşunda kullanılan ProManage, işletmelere öncelikle nasıl bir maliyetle çalıştıklarını ve nasıl bir yatırım gerçekleştirdiklerini gösteriyor ve hangi yöntemlerle, neler yapılması gerektiğini ortaya koyarak sanayicilerin maliyeti düşük ve katma değeri yüksek ürünler üretmelerini sağlıyor. Ayrıca ProManage, sanayicilere üretim süreçlerini dijital ortamda el değmeden gerçek ve şeffaf bilgilerle yönlendiren bir yönetim yazılımı sunuyor.

GEBKİM, “Kimya sektöründe büyük kriz kapıda”

Kimya sektörünün gündemi 31 Aralık’ta sona erecek olan ADR Direktifine uyum süreci ile meşgul. ADR Direktifi, kimyasalların taşındığı tankların paslanmaz malzemeden kaplanmasını şart koşuyor ama uyum için ne zaman ne de para yetiyor. Sadece iki kimyasalın taşınması için en az 300 milyon Liralık yeni yatırıma ihtiyaç duyulurken tüm kimyasalların taşınması için milyarlarca Liralık yatırım yapılması gerekiyor. Lojistik firmalarının yüklenecekleri ekstra maliyet, üretici firmaların maliyetlerine de olumsuz yansıyacak. Kocaeli’nde faaliyetlerine devam eden GEBKİM Kimya ihtisas Organize Sanayi Bölgesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Vefa İbrahim Aracı, bu zorunluluğun ülkemize ekstra masraf ve döviz kaybından başka bir şey getirmeyeceğini söyledi. Aracı, geçiş sürecinin 31 Aralık’ta tamamlanmasının mümkün görünmediğine dikkat çekerek istenilen tankların yapım sürecinin en az bir yıl daha süreceğini belirtti.

“Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşması” olan ADR, ülkemizin de taraf olduğu uluslararası bir anlaşma. ADR direktifinde şu anda güncel olarak yaklaşık 4 bin adet tehlikeli madde 9 sınıfta gruplandırılarak taşıması gerçekleştiriliyor. Metal tank ile taşınamayacak kimyasal maddelerde ADR’ye uyum konusunda sıkıntı yaşandığını vurgulayan GEBKİM Kimya İhtisas OSB Başkanı Vefa İbrahim Aracı, bu kimyasalların korozif yani aşındırıcı özellikleri nedeniyle sadece Plastik, PE, Frp tipi tanklar ile taşınabildiğini, mevcutta kullanılan tankların ise ADR direktifine uygun sayılmadığını belirtti.

Tanklarda halihazırda kullanılan karbon malzemeden üretilmiş kaplamaların güvenli taşıma için yeterli olduğunu dile getiren Aracı’ya göre sadece Klor Alkali sektöründeki iki kimyasalın ADR’ye uyumlu taşınabilmesinin maliyeti şu anki kur ile en az 300 milyon TL. Tüm kimyasalları taşımak için milyarlarca liralık yatırım yapılması gerekiyor. Üstelik nakliye firmalarının artan maliyetlerinin üretici firmaların maliyetlerine de olumsuz yansıması bekleniyor.

Aracı: Uyum süreci daha gerçekçi ve makul bir süreye yayılmalı

GEBKİM Kimya İhtisas OSB Başkanı Vefa İbrahim Aracı, 31 Aralık’a kadar tamamlanması zorunlu olan ancak mevcut şartlarda gerçekleşmesi mümkün görünmeyen süreç ile ilgili şunları söyledi: “Klor Alkali sektöründe taşıma altyapısı halen oluşturulamayan ürünlerden Sodyum Hipoklorit, Hidroklorik Asit ve Demir 3 Klorür gibi kimyasal maddelerin taşıma miktarının 2020 yılında 700 bin tona ulaşması bekleniyor. Buna bağlı olarak araç sayısı da 350-400’e çıkacaktır. Sadece Klor Alkali sektöründen iki kimyasalın ADR direktiflerine uygun halde taşınabilmesi için bu araçların istenilen şekle dönüşmesinin maliyeti bugünkü kur ile en az 300 milyon TL. Örneğin; 70-80 adet aracı olan bir nakliye firmasının bu konuda yaklaşık 50 – 55 milyon TL yatırım yapması gerekiyor. Paslanmaz sac ve bu tanklar için kullanılan özel vana ve ekipmanların tümü ithal olduğu için tamamen dövize endeksli. Söz konusu bu araçların büyük çoğunluğu kışın atıl durumda kalacak. Kaplanacak araçların mutlaka paslanmaz olması dayatmasına ve tek ürün taşımaya izin verilmesine anlam veremiyoruz. Bütün petrol türevlerinin carbon steel (siyah sac) ile taşıma izni olmasına rağmen içi zaten kaplanmak zorunda bırakılan bir malzemenin paslanmaz materyal olarak istenmesinin hiçbir mantığı yok. Paslanmaz malzeme karbon malzemeden daha dayanıklı diyemeyiz. Ayrıca paslanmaz malzemenin kaplanması da daha zor. Bir önemli nokta ise araçlarda tek kimyasal taşınmasına izin verilmesi. Oysa en az iki ürün taşıma yetkisi olsa araç sayısı da gereksiz yere artmaz. Sonuç olarak bu zorunluluk ülkemize ekstra masraf ve döviz kaybından başka bir şey getirmeyecek”.

ADR uyum sürecini tamamlamak için firmalara verilen son tarih 31 Aralık 2019 ancak şu ana kadar ADR Yönetmeliği’ne uygun olarak üretilen tank sayısında ihtiyacın yüzde 10’una dahi ulaşılamadı. Uyum sürecinin 31 Aralık’a kadar tamamlanmasının mümkün görünmediğini belirten Vefa İbrahim Aracı, “Geçiş süreci tamamlanmadı. Tank üreticileri ve daha sonra uygunluk veren kurumların bu tarihe yetiştirmeleri imkansız. Gelinen noktada en az bir yıl daha süreceği görünüyor. Bu nedenle uyum sürecinin daha gerçekçi ve makul bir süreye yayılması gerekiyor” diye konuştu.

Risk yönetimi Aykut Çakıroğlu’na emanet

Müşterilerinin sektörlerine özel risklerini etkili bir şekilde yönetmeleri için yaratıcı çözümler sunan Marsh’ın Türkiye ofisinde önemli bir transfer gerçekleştirildi. Marsh Türkiye’nin Finansal Sigortalar Bölümü Liderliği görevine Aykut Çakıroğlu getirildi.

Sigorta brokerliği ve risk yönetimi alanında dünyanın lider markası Marsh Türkiye’de yeni Finansal Sigortalar Bölümü Lideri Aykut Çakıroğlu oldu.

Zeytinburnu Anadolu Dış Ticaret Lisesi mezunu Aykut Çakıroğlu, lisans eğitimini 1997 yılında başladığı Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünde tamamladı. Kariyerine 2002 yılında Oyakbank’ta yönetici adayı olarak başlayan Çakıroğlu, 2004 yılında Marsh Türkiye ailesine katıldı. Farklı bölümlerde de görev yapan Çakıroğlu uzun yıllar Marsh Türkiye Finansal & Profesyonel Sorumluluk Departmanı’nda Direktör olarak çalıştı. Aykut Çakıroğu son olarak 2017-2019 yılları arasında Willis Towers Watson’da Finansal Riskler Direktörü olarak görev yapıyordu. İyi derece İngilizce bilen Çakıroğlu, evli ve 2 çocuk babasıdır.        

Dünyanın yaşam enerjisi bitiyor

İklim değişikliği ile mücadele etmek amacıyla Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO)’nün destekleri ile uluslararası projeye imza atan Soğutma Sanayii İş Adamları Derneği (SOSİAD) yöneticileri ile bir görüşme gerçekleştirdik.

Küresel ısınma potansiyeli (KIP)’a sahip soğutkan kullanımı konusunda farkındalık yaratmak için yaptıkları çalışmalar ülkemiz ve dünyamızın daha yaşanılabilir bir yurt olması bakımından oldukça büyük öneme sahiptir.

Bir yandan KIP ile ürünlerin tüketiciye ulaşmadan bozulmasını ve dolayısıyla gıdaların çöpe gitmesinin önüne engel konulurken, tüketicinin sağlıklı ürünlerle buluşması sağlanıyor. Kısaca proje ile hem enerji tasarrufu hem sağlıklı ürün kullanımı tesis ediliyor.

Mevcut sistemlerin enerji ölçüm ve analizlerinin yapılmasının yanı sıra, kullanılan soğutkanın çevre dostu alternatiflerine dönüştürülmesi sağlanıyor. Bu dönüşümler kimi zaman bir otelde, kimi zaman bir süper markette, kimi zamanda ise bir fabrika da yapılabiliyor.

Ülkeler için verimli, ozon tabakasına zarar vermeyen, düşük küresel ısınma potansiyeline sahip soğutma sistemlerine direkt geçiş çok önemlidir.

Çok az vaktimiz kaldı!

Küresel ısınma ile Avustralya’da kış tamamen bitiyor. Avustralya’da yaşayanlar 4 mevsim yerine artık ilkbahar, yeni yaz ve sonbahar mevsimlerini yaşayacaklar.

Küresel kıyametin belirtilerini ülkemizde mevsimler arasında yaşanan geçişlerde hissediyoruz. Hepimiz konuşuyoruz, nerede eski mevsimler şimdi kar yağmalıydı ama güneş var diyerek durumun farklılığını dillendiriyoruz.

Ama bu durumun sebebinin bizler olduğunu ne aklımıza getiriyoruz nede herkesin önlem almasının gerekli olduğunun farkına varamıyoruz.

Bu sebeple bu soruna çözüm olmak adına küresel ısınma ile mücadele eden ve uygulamaya koydukları ortak proje ile farkındalık yaratan Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü Danışmanı Natasha Kochova ve Proje Koordinatörü Kıvanç Aslantaş ile yaptığımız görüşmede teşekkürlerimi ilettim.

Aracınızda, klimanızda, buzdolabınızda eski nesil ekipmanların içerisinde bulunan gazların bakımla, arızayla veya başka birtakım durumlar vesilesiyle havaya karıştığını düşünürsek, bu gaz atmosferde 13 yılda ömrünü tamamlıyor.

Yeni nesil ekipmanlarla kullanılan gazlar ise 22 günde atmosferde kayboluyor.

Bu sebeple gaz kullanılan tüm işyeri, konut ve araçlarda KIP standartlarının sağlanması büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmaları bir seferberlik halinde acilen gerçekleştirmek zorundayız.

Enerji tasarrufu yaparak karbon salımını engelleyebiliriz ve böylece atmosfere verilen zararı en aza indirerek Dünya’nın daha yaşanılabilir bir yer olmasına olumlu katkı sağlayabiliriz.

Türkiye’de 50 yılda 36 gölün kuruduğunu düşünürsek, karbon salımı ile atmosfere verilen her zararın göllerimize, denizlerimize ve yaşam alanlarımıza tesir ettiği gerçeğini göz ardı edemeyiz.

2100 yılına kadar deniz seviyesinin Dünya’da 3 metre yükseleceği, İstanbul gibi denize kıyısı olan şehirlerde ise bu seviyenin 6 metrelere kadar çıkacağı akademisyenler tarafından konuşuluyor.

Peki böyle bir yükselme olması ne anlama geliyor?

Bu 1,5 milyar insanın dünyada, milyonlarca kişinin de ülkemizde evsiz kalması demektir.

Bunun sebebi alameti enerji ihtiyaçlarının yüzde 80 gibi bir oranının fosil yakıtlardan karşılaşılmasıdır. Fosil yakıtlar olan petrol, kömür ve doğalgaz yerine rüzgâr, güneş ve nükleer enerji ile ihtiyaçlarımızı karşılamak zorundayız.

Durum bildiğiniz gibi değil…

Geleceğimiz ‘Plastik Avcıları’na emanet

20’nci yılında İstanbul markasını merkezine alan MARKA Konferansı, İstanbul’un sadece bugününü konuşmayı değil geleceği için çözüm üretmeyi de hedefliyor. MARKA Konferansı 20’nci yıl kapsamında WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) işbirliği, Yapı Kredi World desteği, Beşiktaş Belediyesi ve Üsküdar Belediyesi katkılarıyla hayata geçen Plastik Avcıları İstanbul Projesi ile İstanbul’un plastik atıklarını azaltmak ve tüketilen plastiği geri dönüşüme kazandırmak için önemli bir harekete liderlik ediyor.

20’nci yılını İstanbul markasına adayan MARKA Konferansı, WWF-Türkiye işbirliği, Yapı Kredi World desteği, Beşiktaş ve Üsküdar Belediyesi katkılarıyla birlikte İstanbul’un plastik atığını azaltmak ve tüketilen plastiği geri dönüşüme kazandırmak için kapsamlı bir projeye liderlik ediyor. Plastik Avcıları İstanbul Projesi ile başlatılan hareket İstanbul’un geleceği için çözüm üretmeyi hedefliyor. Sürdürülebilir dünya ilkesi ile hareket eden MARKA Konferansı, önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da geri dönüşüme önem verdiğini tüm salon ve alanlarda sıfır atık ve geri dönüşüm prensiplerine uygun tasarım ve malzemeler kullanarak gösteriyor. Sıfır atık ve geri dönüşüm hedefini bütüncül bir harekete dönüştüren MARKA Konferansı, haftalar öncesinden tüm sponsorlarına bu ilkelere bağlılık için yazılı bir çağrı yaptı.

Yürekli Yönetim Kurulu Başkanı, MARKA Konferanslarının kurucusu Ayşegül Yürekli Şengör, “İş dünyasının en güçlü platformlarından biri olan MARKA Konferansı’nın 20’nci yılında çok değerli ve anlamlı bir çıktı yaratma sorumluluğumuz olduğuna inanıyorum. Bu yüzden, İstanbul markası için kültür sanat, dijital dönüşüm ve plastik atık olmak üzere üç ana tema üstünden çalışmalar başlattık. İstanbul’un gelecekteki en büyük problemlerinden birinin çevre kirliliği olduğunu düşünüyorum. Eğer aciliyetle çözüm üretilmezse, dönüşü olanaksız bir noktaya gidecek. WWF-Türkiye ile MARKA’nın 20’nci yılı için geliştirdiğimiz projeyle, plastik atığı azaltmayı ve ortaya çıkan atığı da geri dönüşüme kazandırmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda MARKA Konferansı’nın Gala Gecesi’nde Plastik Avcıları İstanbul Projesi’ne destek sağlamak için bir bağış gecesi düzenliyoruz. Geceden elde edilen davetiye geliri, Plastik Avcıları İstanbul Projesi için WWF-Türkiye’ye bağışlanacak” dedi.

Plastik Avcıları İstanbul Projesi ilk aşamada pilot bölge seçilen İstanbul Boğazı’nın iki yakası Beşiktaş ve Üsküdar’da başlatılacak. Proje ile her iki ilçede de geri dönüşüm atık ünitelerinin erişilir hale getirilmesi, haritalandırılması ve bu haritaların herkese açık hale getirilmesi hedefleniyor. Pilot bölgelerde yer alan orta ve lise seviyesindeki okullarda çocuklara Plastik Avcıları Eğitimi verilecek ve her bir öğrencinin hem okullarında hem de kendi evlerinde bu ilkeleri uygular hale gelmeleri teşvik edilecek. Proje kapsamında ilçelerdeki restoran, otel gibi işletmeler için de çağrı yapılırken, etkili bir sosyal medya iletişim kampanyası da yürütülecek.

Projenin sonuçları MARKA 2020’de açıklanacak

Projenin duyurusuyla birlikte MARKA Konferansı Plastik Avcıları İstanbul Projesi’nin sonuçlarını bir sonraki MARKA Konferansı’nda Aralık 2020’de paylaşma taahhüdü verdi. Bu anlamlı projenin tanıtımı için 2 farklı kısa film hazırlandı. Tanıtım filmlerinde, plastik tüketiminin ve bu plastiklerin çevreye verdiği zararın tersine çevrilmemesi halinde 2050 yılında İstanbul Boğazı’ndaki plastik miktarının balık adedini geçebileceği vurgulanıyor. Diğer reklam filminde ise bireysel bilinç seviyesinin yükselmesi adına, kişilerin yapacağı birkaç küçük değişiklikle ‘Plastik Avcısı’ olabileceklerine dikkat çekiliyor.

www.plastikavcilariistanbul.com

Vaillant Türkiye’den doğalgaz tasarrufu için ipuçları

Doğayı koruma anlayışı ile enerji verimliliğini en üst seviyeye çıkaran ürünlere yatırım yapan Vaillant, özellikle kış aylarında artan doğalgaz masraflarının düşmesini sağlayacak önerilerde bulunuyor. 

Konvansiyonel ürünlerin, yerini tamamen enerji tasarrufu sağlayan yoğuşmalı ürünlere bıraktığı ErP yönetmeliğine geçiş sürecinde en deneyimli markalardan biri olan Vaillant, “Doğalgaz faturamı nasıl düşürebilirim?” diye düşünen müşterilerine bütçe dostu önerilerde bulunuyor. Yanma sonucu açığa çıkan enerjiyi ve ayrıca oluşan su buharındaki ısı enerjisini çekerek daha etkin bir şekilde kullanan yoğuşmalı kombiler, konvansiyonel cihazlarla karşılaştırıldığında enerji maliyetlerini ve emisyonlarını azaltmaya yardımcı oluyor.  Kombinin sürekli açılıp kapatılması doğalgaz tüketiminin ve faturaların artmasına neden olurken, sürekli ve ayarlı bir şekilde çalıştırılması yakıt tüketiminde tasarruf ve faturaların da düşmesini sağlıyor. Kombinin düşük ayarda ve sürekli çalıştırılmasının yanı sıra oda termostatları da kullanıcıların tasarruftaki en büyük yardımcılarından oluyor. Oda termostatı, doğalgaz kullanımında %5 – %15’e varan tasarruf sağlanmasını mümkün hale getiriyor.

Kombi kullanımının yanı sıra yaşam alanlarında yapılabilecek ufak düzenlemeler de doğalgazın daha verimli kullanılmasına yardımcı oluyor. Örneğin;  mobilya, perde veya başka eşyalar ile radyatörlerin önünün kapatılmaması, radyatörlerden gelen ısının oda içinde doğru yayılmasını engelliyor. Bunun yanı sıra gün ışığından yüksek oranda verim almak da doğalgaz tasarrufunda fayda sağlıyor. Kış aylarında; gündüzleri güneş ışığını doğrudan alan güney, batı, güneydoğu ve güneybatıya bakan pencerelerin perdelerinin açık tutulması, geceleri özellikle kuzeye bakan perde, panjur veya kepenklerin kapatılması, radyatörlerin arkalarına bir tarafı alüminyum folyo ile kaplı ısı yalıtım levhaları yerleştirilmesi yaşam alanlarındaki ısının tasarruflu şekilde kullanımına yardımcı davranışlar arasında yer alıyor. 

Kış aylarında, iç mekanlardaki havanın temizlenmesi amacıyla, pencerelerin günde bir saatten fazla açık kalmaması da bir diğer özen gösterilmesi gereken konulardan. Ayrıca nemli havanın ısıyı koruyucu özelliğinden faydalanılabilir. Kışın odaların sıcaklığını yükseltmek ve daha konforlu hale getirmek için, ufak bir su kabını radyatör üzerine koymak ortamı nemlendirerek ortam sıcaklığını korumaya yardımcı oluyor. Tüm bunlara ek olarak evlerin dışa açılan kapıları ile ısıtılmayan veya soğutulmayan bölümlere (hol, tuvalet vb.) ait kapıları mümkün olduğunca kapalı tutulması da ortamdaki ısının korunmasında önemli etkenlerden.

Faturaları azaltacak yöntemler 

Vaillant doğru kombi seçimi konusunda da yol gösteriyor. Türkiye’de yasal ErP geçişi sonrasında artık sadece yoğuşma teknolojisine sahip kombi ürün satışları yapılabiliyor. Kombi seçerken; evin bulunduğu iklim koşulları, izolasyon kalitesi, m2’si, güneşlenme süresi ve evdeki sıcak su ihtiyacını belirleyen etkenlerin (banyo sayısı, mutfak vb.) dikkate alınması gerekiyor. Kombi özelliklerini değerlendirirken “Tasarruf-Fatura” ve “Konfor” unsurlarına bakılması gerekiyor. A sınıfı ve üzeri enerji tüketimiyle birlikte yüksek mevsimsel verimlilik değerinin düşük doğal gaz faturası anlamı taşıdığını belirten Vaillant yetkilileri modülasyon oranı ne kadar büyük olursa kombinin kapasitesini o kadar kısabildiğini ve enerjisini boşa harcamıyor anlamına geldiğini vurguluyor. Yoğuşma teknolojisine sahip kombilerin yoğuşma yaparak geri kazanacağı enerji miktarı, radyatörlerden kombiye geri dönen su sıcaklığına bağlı. Bu su sıcaklık ne kadar düşük olursa yoğuşmadan o kadar tasarruf ediliyor. Yoğuşma olması için dönüş sıcaklığının 50 ⁰C ve altında, çıkış sıcaklığının da 70 ⁰C ve altında olması gerekiyor. Yüksek yoğuşma verimi için dönüş suyunun 30 ⁰C’ye kadar düşürülmesi gerekiyor. Öte yandan oda termostatının kullanımı da faturanın düşürülmesinde büyük etkiye sahip. Kombilerin tamamı ısıtma tesisatına giden ve dönen su sıcaklığındaki değişime göre çalışma temposunu ayarlıyor. Fakat evin içinde bireyleri aslında odadaki hava ısıtıyor. Oda termostatları uygun yalıtımı olan evlerde ayarlanan oda sıcaklığına göre kombinin en uygun sürede ve en uygun modülasyonla konforlu bir oda sıcaklığında çalışmasını sağlıyor. Özellikle mevsim geçişlerinde evlerde güneşin etkisiyle ısınma oluyor. Oda termostatları bunu hızlıca algılayıp kombinin gereksiz yere çalışmasını önlüyor.  

Vaillant enerji verimliliğini en üst seviyeye çıkaran ürünlere yatırım yapıyor

Türkiye’de geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren ErP yönetmeliğine yönelik çalışmalarını 2015 yılından bu yana sürdüren Vaillant, yoğuşmalı ürün gamına yaptığı yatırımlar sayesinde Türkiye’de ErP sonrası müşterilerine en geniş yoğuşmalı ürün alternatifini sunan markalardan biri oldu.  Vaillant, geçtiğimiz yıl seçili ürünlerde başlattığı Green IQ felsefesi ile üretilen, A+ ısıtma verimliliğine sahip olan ecoTEC Exclusive multi yoğuşmalı kombi ile hem ısıtma hem de sıcak su kullanıcılarına sunduğu tasarruflu ürün alternatiflerini artırdı. Vaillant’ın akıllı telefon ve tablet kontrollü oda termostatı eRELAX ise kullanıcıları arasında yapılan araştırmaya göre, standart oda termostatlarına göre  %37’ye varan daha fazla enerji tasarrufu sağlıyor. 

Geniş servis ağına sahip bir marka konfor için olmazsa olmaz

Vaillant, bir banyo bulunan evlerde banyo ve mutfak sıcak su ihtiyacı düşünüldüğünde en az 20 kW’lık kullanım suyu ısıl gücü olan kombilerin tercih edilmesinin konforu artıracağı konusunda tüketicileri uyarıyor. İki banyo var ise eş zamanlı çalışma koşullarına bağlı olarak 28 kW ve üzeri kullanım suyu ısıl gücü olan kombilerin tercih edilmesi gerekiyor. Ses seviyesi de önemli bir konfor ve müşteri algısı kriteri. Kombi seçiminde enerji etiketi ve ürün bilgi kartlarındaki seviyelerin kontrol edilmesi gerekiyor. Türkiye’deki yoğuşmalı kombilerin ses seviyeleri geniş bir aralıkta (41-56 dB) olduğu gözleniyor. Oda termostatları tasarrufun yanı sıra istenen oda sıcaklığını hassas bir şekilde sağladığı için evde konforlu bir ortam de sağlıyor. Ayrıca uzaktan kumanda edilebilen akıllı termostatlar sayesinde kullanıcı bulunduğu konumdan bağımsız olarak 7/24 evin sıcaklığını kontrol etme ve arızaları görme imkanına sahip oluyor. Konfor için kombi seçerken dikkat edilmesi gereken bir başka konu ise markanın geniş bir servis ağına sahip olması ve hızlı çözüm üretebilmesi. Arıza veya yanlış kullanım durumunda hızlı çözüm için 7/24 ulaşılabilir çağrı merkezi hizmeti ve servis imkanı önemli bir avantaj olacaktır.

Tarımsal gıda sektörü değişimin merkezindedir

Küresel gıda ve tarım sistemlerinin piyasa değeri 10 trilyon doları bulurken, ekosistemlerde geri dönüşü olmayan zararlar ve kamu sağlığı harcamaları hızla artıyor. BCFN Vakfı’nın 10’uncu kez düzenlediği Uluslararası Gıda ve Beslenme Forumu’nda uzmanlar, çevresel zarardan toplum sağlığına kadar gizli maliyetin 12 trilyon dolara ulaştığına dikkat çekti. Mevcut sistemlerde yapılacak devrimle 5,7 trilyon dolarlık ekonomik getiri sağlanabileceğini belirten uzmanlar, paylaştığı yeni araştırmalarla 2030’a kadar her yıl 4,5 trilyon dolara varan yeni iş fırsatları yaratılabileceğini belirtti.

Dünyada gıda ve beslenmeye ilişkin sorunları analiz etmek amacıyla kurulan Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BCFN), Uluslararası Gıda ve Beslenme Forumu’nun 10’uncusunu Milano’da düzenledi. Dünyanın dört bir yanından gıda uzmanları, bilim insanları, fikir önderleri, aktivistler, şirket temsilcileri ve genç yetenekleri bir araya getiren etkinlikte Birleşmiş Milletler’in 2030 gündeminde belirlenen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDGs) ve 2015 yılında imzalanan Paris İklim Değişikliği Antlaşması gündeme getirildi. Bu yılki etkinlikte ‘Gıda Eğitimi’, ‘Tarımsal Gıdada Dijitalleşme’, ‘Gıda ve Şehirler’, ‘Geleceğin Çiftçileri’, ‘Toprağın Korunması’ ve ‘Gıda Sektörünün İyileştirilmesi’ konuları çözüm önerileriyle masaya yatırıldı.

Geçtiğimiz 10 yılda gıda, beslenme alışkanlıkları, açlık, obezite, yiyecek kayıpları, gıda ve iklim değişikliğinin etkilerinin gelecek öngörüleriyle paylaşıldığı BCFN Forum bu yıl Dünya Gıda Programı İtalya, National Geographic İtalya, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (UN SDSN), Avrupa Politika Araştırmaları Merkezi (CEPS), Columbia Sürdürülebilir Yatırım Merkezi (CCSI), Siena Üniversitesi Santa Chiara Laboratuvarı (SCL) ve Gıdanın Geleceği için Küresel İttifak (GAFF) iş birliği ile düzenlendi.

YENİ BİR SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA YOLCULUĞU ÇAĞRISINDA BULUNDULAR

Etkinliğin bu yılki konuşmacıları arasında ise Chicago Küresel İlişkiler Konseyi Küresel Gıda ve Tarım Araştırmacısı Ertharin Cousin, BM Gıdaya Erişim Hakkı Özel Raportörü Hilal Elver, WWF İtalya Başkanı Donatella Bianchi, One Health Center of Excellence Direktörü Profesör Ilaria Capua, Avrupa Komisyonu DG CNECT A1 Robotik ve Yapay Zeka Birimi Başkanı Juha Heikkila ve IFAD Strateji ve Bilgi Bölümü Başkan Yardımcısı Paul Winters yer aldı. Konuşmacılar kurumlara, şirketlere, araştırmacılara ve vatandaşlara hep birlikte gıdalardan başlayarak yeni bir sürdürülebilir kalkınma yolculuğuna çıkma konusunda her zamankinden yüksek sesle bir çağrıda bulundu.

YILLIK 12 TRİLYON DOLARLIK MALİYET

Bu yılki etkinliğe “Daha İyi Büyüme: Gıda ve Toprak Kullanımını Dönüştürmek İçin On Kritik Geçiş” raporu damgasını vurdu. Tarımsal gıda sistemleri nedeniyle ekosistemlerde geri dönüşü olmayan zararların arttığına dikkat çeken rapora göre; bu zararlara ek olarak özellikle sağlıksız beslenme alışkanlıklarına bağlı kronik hastalıklardan kaynaklı olarak kamu sağlığı gizli maliyetleri küresel ölçekte 12 trilyon dolara ulaştı. Rapora göre bu rakam tarımsal gıda sistemlerinin ürettiği 10 trilyon dolarlık ekonomik değerin çok üzerine çıkarak 2 trilyon dolarlık bir açık yaratıyor. BCFN’in 10’uncu forumuna konuşmacı olarak katılan uzmanlar, tarım amacıyla kullanılan toprakları 2050 yılına kadar 1,2 milyar hektara çıkarmak ve 10,5 trilyon dolar gizli maliyetten tasarruf etmek için yeni bir devrime ihtiyaç duyulduğunun altını çizerek “Gıda üretimimiz üzerinde acilen yeniden düşünmemiz gerekiyor” çağrısında bulundu.

“YAPILACAK DEVRİM 5,7 TRİLYON DOLARLIK EKONOMİK GETİRİ SAĞLAYACAK”

BM’nin 2030 gündemindeki sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için sadece 10 yılın kaldığına dikkat çeken Vakıf Başkanı Guido Barilla; “Mevcut tarımsal gıda sistemlerine acilen müdahale etmemiz gerektiği açıkça görülüyor. Zira gezegenin kaynaklarının sınırsız olduğu inancına dayalı bir kalkınma ve ilerleme fikri artık geçerli değil. Kapsayıcı, kalıcı ve müreffeh bir geleceğin temellerini atmak için gıdaya ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarıyla bakmalı, özel sektörden vatandaşlara kadar ilgili tüm oyuncuları Kalkınma Gündeminin merkezine almalıyız” açıklamasını yaptı.

Systemiq’ten Jeremy Oppenheim, forumda paylaştığı “Daha İyi Büyüme: Gıda ve Toprak Kullanımını Dönüştürmek İçin On Kritik Geçiş” araştırmasıyla, atılacak istikrarlı adımların ekonomik faydaları beraberinde getireceğine işaret etti. Tarımsal gıda sistemlerinin dönüşüm süreci için yılda 300-350 milyar dolar (küresel GSH’nın yüzde 0,3’ünden daha az) tutarında yatırım yapıldığı takdirde, 2030’a kadar yaklaşık 5,7 trilyon dolar (başlangıç maliyetinin 15 katından daha yüksek) getiri sağlanabileceğini, yılda 4,5 trilyon dolara varan yeni iş fırsatlarının da yaratılacağını belirtti.

HEDEF 3 YILDA 2 MİLYON METREKÜP SU TASARRUFU

Forum sırasında sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme düzenleri benimsemenin su tüketimi ve CO2 salımları üzerindeki etkilerini inceleyen Su-Eatable Life – “Sürdürülebilir beslenme aracılığıyla karbon salımlarını ve su ayak izini azaltma” projesi hakkında yeni bir güncelleme sunuldu. Barilla Vakfı liderliğinde 2020 yılında devreye alınacak proje kapsamında, İtalya ve İngiltere’deki üniversite ve şirket kafeteryalarında sürdürülebilir menüler hazırlanması için yol gösterecek yeni bir dijital platform hazırlanacak. Araştırmaya katılan kişilerin sürdürülebilir bir beslenme modelini benimsemesini sağlayacak üç yıllık proje süresinde yaklaşık 5,300 ton CO2 ve yaklaşık 2 milyon metreküp su tasarrufu sağlanması hedefleniyor. Proje kapsamında, kamu yararına faaliyet gösteren özel bir şirket olan greenApes, toplanan verilerin işlenmesinden sorumlu Wageninen Üniversitesi ve girişimin İngiltere’de geliştirilmesini destekleyen Sustainable Restaurant Association ile iş birliği yapılacak.

TARIMSAL GIDA SEKTÖRÜ DEĞİŞİMİN MERKEZİNDE

BCFN Vakfı, forum sırasında Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN), Columbia Sürdürülebilir Yatırım Merkezi (CCSI) ve Siena Üniversitesi Santa Chiara Laboratuvarı (SCL) ile iş birliği içinde yürütülen “Gıda Sektörünü İyileştirmek: Gıda sektörü ve sürdürülebilir kalkınma mücadelesi” araştırmasını da paylaştı. Araştırma ile tarımsal gıda sektörünün dönüşüm sürecini hızlandırmanın yanında; gıda, toprak, su ve denizlerin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini sağlamak için yapılması gereken eylemler de açıklandı. Araştırmaya göre belirlenen hedeflere ulaşmak için iş uygulamalarının yanı sıra izleme ve raporlama standartlarında da bir değişim gerekiyor. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyulan sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla da bunların daha uyumlu, sistematik ve karşılaştırılabilir olması gerekiyor. Bu doğrultuda atılması gereken adımlar ise şöyle sıralanıyor;

– Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmeye katkıda bulunan ürünlerin formüle edilmesi;

– Sürdürülebilir üretim uygulamalarının geliştirilmesi;

– Sürdürülebilir küresel tedarik zincirlerinin oluşturulması;

– İyi kurumsal vatandaşlar olarak faaliyet gösterilmesi.

DÜNYA GIDA PROGRAMININ ÖNCELİKLERİNİ PAYLAŞTI

Bu yılki forumda Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) Beslenme Birimi Direktörü Lauren Landis, insanların ve gezegenin sağlığını geliştirme konulu panelde, BCFN Vakfı ile WFP’nin dünyada açlıkla mücadele etmek için yürüttüğü faaliyetleri paylaştı. Aynı panelde WFP İtalya Komitesi başkanı Vincenzo Sanasi D’Arpe; “Açlık ve yetersiz beslenmenin her biçimini sona erdirmek, gıda güvenliğini sağlamak ve beslenmeyi iyileştirmek ve sürdürülebilir tarımı teşvik etmek, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda belirlenen taahhütlerdir ve Dünya Gıda Programı’nın önceliğidir. Geleceğimiz için bu temel sorunları ele almak amacıyla Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı ile iş birliği yapmaktan gurur duyuyoruz” açıklamasını yaptı.

Elektra Elektronik 2020’de yeni pazarlara açılacak

Türkiye elektronik sanayisinin öncü markası Elektra Elektronik, “Atılım Yılı” ilan ettiği 2019’u bir önceki yıla göre yüzde 20 büyüyerek 37 milyon TL ciro ile kapattı. 2019’da fabrikasını büyütme kararı alıp kapasitesini iki katına çıkaran Elektra Elektronik, odağını yeni pazarlara çevirerek büyümeyi sürdürmeyi ve 2020 yılını 40 milyon TL ciro ile kapatmayı planlıyor. 6 farklı kıtada 60’a yakın ülkeye yerli ve milli trafo ve elektronik ürün ihracatı gerçekleştiren şirket, yeni yatırımıyla birlikte ihracat pazarlarına Amerika’yı da ekledi. 2020’de ihracat hacmini yüzde 10 artırarak toplam ihracat oranını yüzde 70’e çıkarmayı hedefleyen Elektra Elektronik, Güney Amerika, Asya Pasifik ve Kuzey Afrika ülkelerine de açılmayı hedefliyor. 2019’da Ar-Ge yatırımlarını artıran şirket, 2020’de Ar-Ge Merkezi kurulum sürecini de başlatmayı amaçlıyor. 2019 yılını değerlendirerek 2020 yılı hedeflerini aktaran Elektra Elektronik Genel Müdürü Emin Armağan Şakar; “Türkiye ve dünya ekonomileri açısından zor bir sene olan 2019’u şirketimiz için Atılım Yılı ilan ederek yaptığımız yatırımlar ve yeni pazar açılımları ile beklentilerin üzerinde bir yıl geçirdik. Almanya’daki şirketimiz ve Çin’deki satış ofisimizden sonra Mayıs ayında Amerika’da da satış ofisimizi açtık. Fabrikamızı büyüterek üretim kapasitemizi artırdık. Elektra Elektronik olarak pozitif bir tablo ile 2019 yılını kapatırken, 40. yılımızı kutlayacağımız 2020’de başarı grafiğimizi daha da yükselterek büyümemizi sürdürmeyi hedefliyoruz” dedi.

Yaklaşık 40 yıl önce İstanbul Esenyurt’ta transformatör (trafo) üretmek amacıyla kurulan Türkiye elektronik sanayisinin öncü markası Elektra Elektronik, “Atılım Yılı” ilan ettiği 2019’da geçen yıla göre yüzde 20 büyüyerek 37 milyon TL ciro elde etti. 2020 yılında yeni yatırım ve ihracat planları doğrultusunda büyüme ivmesini artırmaya odaklanan Elektra Elektronik, yeni yılda 40 milyon TL ciro hedefliyor. 6 farklı kıtada 60’a yakın ülkeye yerli ve milli trafo ve elektronik ürün ihracatı gerçekleştiren şirket, 2020’de Güney Amerika, Asya Pasifik ve Kuzey Afrika ülkelerine açılıp ihracat hacmini yüzde 10 artırarak cirosu içindeki toplam ihracat oranını yüzde 70’e çıkarmayı planlıyor.

2010 yılından itibaren Ar-Ge’ye yaptığı yatırımlarla öne çıkan Elektra Elektronik, yeni yılda sanayi-üniversite işbirliği projeleri neticesinde “Elektra Elektronik Ar-Ge Merkezi” kurulum sürecini başlatmayı ve yatırımlarına hız kesmeden devam etmeyi amaçlıyor.

“Pazardaki lider konumumuzu sürdürmeyi hedefliyoruz”

Elektra Elektronik olarak üretim kapasitesi, çalışan sayısı ve ihracat oranı açısından Türkiye’de alçak gerilim trafo ve reaktör sektörünün lider firması konumunda olduklarını ifade eden Elektra Elektronik Genel Müdürü Emin Armağan Şakar; 2019 yılında üretim kapasitesini artırmaya yönelik yaptıkları yatırımla yeni yılda üretim hacimlerini büyütmeyi hedeflediklerini belirterek şu açıklamalarda bulundu; “Türkiye ve dünya ekonomisindeki zorlu şartlar ve karamsar havaya rağmen şirketimiz için “Atılım Yılı” ilan ettiğimiz 2019’u çok verimli geçirdik. Almanya’daki şirketimiz ve Çin’deki satış ofisimizden sonra Mayıs ayında Amerika’da da satış ofisimizi açtık. Fabrikamızı büyüterek üretim kapasitemizi ikiye katladık. Bu sayede 40. yılımızı kutlayacağımız 2020’de üretim hacmimizi artırmayı, hızlı ve esnek üretimle ürün teslim sürelerini kısaltmayı ve pazardaki lider konumumuzu sürdürmeyi hedefliyoruz. Büyümenin etkisiyle üretim, satış ve Ar-Ge departmanlarımızda istihdamı artırmayı planlıyoruz.”

Ciro içindeki ihracat oranını yüzde 70’e çıkarmayı hedeflediklerini ifade eden Şakar; “Türkiye’de kendi sektöründe Amerika’ya ihracatı mümkün kılan UL Belgesi’ne sahip sektöründe tek firmayız. Bugün 6 kıtada 60’a yakın ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. 2019’da yeni yatırımımızla birlikte ihracat pazarlarımıza Amerika’yı da ekledik. 2020 yılı içinse Güney Amerika, Asya Pasifik ve Kuzey Afrika ülkelerini yakın markajımıza almış durumdayız. Hedefimiz ihracat yaptığımız ülke sayısını artırarak ihracat hacmimizi yüzde 10 oranında büyütmek. Ar-Ge yatırımlarımızın dönüşlerini de 2020’de alacağımıza inanıyor ve bu sayede pazar payımızı artırmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

“Yeni ürünümüzün ileri sürümleri için Ar-Ge’ye devam ediyoruz”

Sanayicilerin yüksek meblağlarda reaktif güç cezası ödemelerini önleyen ve işletmelerdeki elektronik cihazların ömrünü uzatan yeni nesil ürünleri aktif harmonik filtreyi yeni dönemde de ön plana çıkarmayı hedeflediklerini belirten Şakar; “Uzun Ar-Ge çalışmaları sonucu geliştirdiğimiz aktif harmonik filtre ürünümüzde, uzaktan izleme ve online bağlantı gibi detaylarda yazılımsal ve teknolojik geliştirmeler yapmayı planlıyoruz. Ayrıca ürünümüzün ileri sürümleri için de Ar-Ge çalışmalarımız devam edecek” dedi. Sanayicileri enerji kalitesinin önemi konusunda bilinçlendirmek amacıyla gerçekleştirdikleri seminerleri 2020’de artırmayı planladıklarını söyleyen Şakar, özellikle Anadolu illerinde mühendislere yönelik eğitim çalışmalarını hızlandıracaklarını ifade etti.

“Dünyada elektrik elektronik sektörü hızla büyüyor”

Elektrik elektronik sektörünün 2019 yılını değerlendiren ve 2020 öngörülerini paylaşan Elektra Elektronik Genel Müdürü Emin Armağan Şakar; “Dünyada elektrik elektronik sektörü hızla büyüyen bir yapıya sahip. Yatırımlarını bu sektöre yönlendiren ülkelerin gelişmişlik düzeyinde artışlar da görülüyor. Türkiye’nin toplam ihracat oranının yüzde 7’sini oluşturan elektrik elektronik sektörü, özellikle son yıllarda hızla gelişmiş, rekabet gücü kazanmış ve ihracatını en hızlı artıran sektörler arasında yer almayı başarmış durumda. Yapılan Ar-Ge yatırımları ile Türk elektrik elektronik sektörünün bugün kendi tasarım ve teknolojilerini geliştirecek güce ulaştığını söyleyebiliriz. Sektörün gelişen teknolojilere uyum sağlayarak kendini sürekli geliştiriyor olması sektördeki parlak geleceğe dikkat çekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

Petrol Ofisi en büyük cirolu şirket seçildi

Perakende dünyasının önde gelen isimlerini buluşturan ‘Perakendede İnovasyon Forumu ve Ödülleri’ kapsamında düzenlenen ‘Perakendenin Hızlıları Ödülleri 2019’da Petrol Ofisi, “Türkiye’nin Ciro ve İstasyon Sayısı Bakımından En Büyük Akaryakıt Perakende Şirketi” seçildi.

Perakendede geçmişten bugüne inovasyonun ve geleceğin teknolojilerinin ele alındığı ‘Perakendede İnovasyon Forumu ve Ödülleri’, 10 Aralık Salı günü Wyndham Grand İstanbul Levent’te düzenlendi. Capital & Ekonomist öncülüğünde düzenlenen forumda, iş dünyasının önemli isimlerinden oluşan 15 konuşmacı, ‘Liderlerin İnovasyon Stratejileri’, ‘Perakendenin Geleceği’ ve ‘2020’de Yeni Tüketici ve Deneyimin Gücü’ başlıkları altındaki oturumlarda perakende sektörü hakkında paylaşımlarda bulundular.

Forumun ardından düzenlenen ‘Perakendenin Hızlıları Ödülleri 2019’ töreninde cirodan istihdama, mağaza sayısından metrekare büyüklüğüne kadar çeşitli alanlarda perakendenin en büyük şirketleri ödüllerini aldı. ‘Perakendenin Hızlıları Ödülleri 2019’da Petrol Ofisi, “Türkiye’nin Ciro ve İstasyon Sayısı Bakımından En Büyük Akaryakıt Perakende Şirketi” seçildi. Törende akaryakıt sektörüne verilen tek ödülü Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talat Yeşiloğlu’nun elinden aldı.

78 yıllık köklü geçmişi ile Petrol Ofisi’nin sektörünün geleneksel olarak lider ve öncü markası olduğuna vurgu yapan Selim Şiper, “Petrol Ofisi, ülkenin dört bir yanına yayılmış istasyon ağı, benzersiz altyapısı ve 49.9 milyar TL’ye ulaşan toplam satış geliri ile alanında Türkiye’nin en büyük şirketi konumunda. Benzersiz bilgi birikimimiz, teknolojimiz ve uzmanlığımız ile yeniliklere imza atıyoruz. Karada olduğu gibi havada ve denizde de yakıt tedariki sağlayan, akaryakıtın yanı sıra madeni yağlar alanındaki güçlü faaliyetleri ile tüm sektörlerin gelişimine katkı sağlayan bir şirketiz. Bununla birlikte gelişen ülkemizin gelecek enerji ihtiyacını karşılamak, sektörümüze öncülük etmek üzere Petrol Ofisi olarak, hem nicelik hem de nitelik açısından güçlü ve sağlam adımlarla büyümeye, yeniliklere imza atmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

YEDAŞ güvenli çalışma ortamı sunuyor

Geniş bir bölgede 2 milyondan fazla tüketiciye kaliteli ve sürekli elektrik dağıtımı için faaliyetleri yürüten YEDAŞ, çalışanlarının güvenliği ve sağlığına büyük önem veriyor. Eğitim ve iletişim faaliyetleri, farkındalık çalışmaları ile güvenlik kültürünün yaygınlaşmasına özen gösteriyor.

YEDAŞ Çalışanlarının Güvenliği için Sahayı Denetliyor ve Koşulları İyileştiriyor

Çok tehlikeli iş grupları arasında yer alan elektrik dağıtım sektöründe faaliyet gösteren YEDAŞ, çalışanların güvenli bir şekilde çalışması ve kaza yaşanmaması için bütün önlemleri alıyor. İş kazalarının %88’i tehlikeli hareketlerden, %10’u tehlikeli durumlardan, %2’si kaçınılmaz ve sebebi bilinmeyen hareketlerden kaynaklanıyor. Çalışanların elektriğe temasının engellenmesi, yüksekte güvenli çalışılması için iyileştirme faaliyetleri yapıyor.  Operasyonlar sırasında bilinçli çalışılmasını ve İş Sağlığı ve Güvenliği malzemelerinin etkin kullanılmasını sağlıyor. “İş Sağlığı ve Güvenliği”, “Yüksekte Güvenli Çalışma Kuralları”, “İleri Sürüş Teknikleri” gibi eğitimler düzenliyor. Aynı zamanda teknolojiyi yakından takip ederek, VR sanal gerçeklik çalışmalarında kaza simülasyonları hazırlayarak çalışanların hangi durumlarda kaza yaşayacaklarını ve nasıl sonuçlanacağını canlı gibi yaşamalarını sağlıyor.    Verdiği eğitimlerle çalışanlarını bilinçlendirerek 0 kaza hedefi doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor. YEDAŞ İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre birimi yetkilileri, çalışma sahasında incelemeler yaparak kazaya sebebiyet verecek tehlikeli durumları ortadan kaldırıyor. Operasyon sürecini iyi analiz ederek kaza riskini ortadan kaldıracak önlemleri alıyor.

YEDAŞ İş Sağlığı Güvenliği Kurallarına Farkındalık Sağlıyor

YEDAŞ, çalışanlarının sağlığı için sürekli farkındalık projeleri ile güvenlik kurallarına uyulmasının bir yaşam tarzı olarak benimsenmesi için çalışıyor. “İşbaşı konuşmaları” yaparak göreve başlayacak çalışanların kuralları hatırlamasını ve uygulamasını sağlıyor. Her ilin İş Sağlığı ve Güvenliği ekipleri, her gün saha denetimleri gerçekleştirerek uygunsuz durumları tespit ediyor ve çalışanlar ile sıcak iletişim sağlayarak bilgilendirmeler yapıyor. Yöneticiler, saha ekiplerini çalışmalar esnasında ziyaret ederek güvenlik önlemlerinin geliştirilmesi ve uygulanması yönünde değerlendirmelerde bulunuyor. Gün içinde sürekli kurallara ilişkin bilgilendirmeye yönelik mesajlar gönderiyor. 

YEDAŞ, İş Sağlığı ve Güvenliği kurallarının uygulanması, güvenliğin sağlanması için her yıl önemli projeler hayata geçirmekle birlikte, yöneticiler ve saha çalışanlarını buluşturarak sahada yaşananlar hakkında bilgi paylaşımında bulunulmasını sağlıyor. Her yıl İş Sağlığı ve Güvenliği malzemesi yatırımı yapmakla birlikte malzemelerin etkili kullanılması için de çalışanları, pratik ve doğru kullanım yöntemleri konusunda bilgilendiriyor. 

Akenerji 2020’ye hızlı giriş yapacak

Akenerji’nin Yapı ve Kredi Bankası’ndaki 854 milyon dolar tutarındaki kredisinin yapılandırma süreci tamamlandı.  Akenerji Genel Müdürü Serhan Gençer, yeni kredi sözleşmesiyle şirketin finansal sürdürülebilirliğinin pekiştiğini ve daha rekabetçi bir pozisyon kazandıklarını söyledi.

Akenerji, Yapı ve Kredi Bankası ile 2015 yılında imzaladığı kredi sözleşmesini uzun vadeli olarak yeniden yapılandırıldı. Akenerji Genel Müdürü Serhan Gençer, 30. yıllarını kutladıkları 2019 yılının son günlerinde, uzun dönemli finansal sürdürülebilirliği tesis etmek üzere yaptıkları girişimlerin olumlu sonuçlandığını belirtti.

Akenerji’nin yeni kredi sözleşmesiyle finansal sürdürülebilirliğinin pekiştiğini ve rekabetçi bir pozisyon kazandığını kaydeden Gençer, “Dünyanın, ülkemizin ve enerji sektörünün içinden geçmekte olduğu bu zorlu dönemde kredi yapılandırması için Yapı ve Kredi Bankası ile atılmış olan bu imza, Akenerji’nin yetkin insan kaynağına, 30 yıllık derinleşmiş piyasa deneyimine, güçlü ve öncü sektörel konumuna olan uzun vadeli güvenin tescilidir. Bu güzel haberi tüm paydaşlarımızla müjdelemenin mutluluğu içindeyiz. Şirketimiz bu imza ile sektörde ayrıcalıklı konumunu bir kez daha ortaya koymuştur. Akenerji, finansal sürdürülebilirlik adına attığı bu önemli adımdan aldığı güvenle güçlü insan kaynağı, teknolojiyi takip eden üretim kapasitesi ve yenilikçi piyasa yaklaşım ve ürünleriyle ülkemize daha çok değer katmaya devam edecektir” dedi.

Akenerji, 2015 yılı Eylül ayında Yapı ve Kredi Bankası ile ilk 1 yılı ana para ödemesiz dönem olmak üzere 12 yıl vadeli 1.1 Milyar Dolar tutarında bir Kredi Sözleşmesi imzalanmış, Şirket bu sözleşme kapsamında son 4 yılda yaklaşık 450 milyon Dolar tutarında ana para, işletme kredisi ve faiz geri ödemesi yapmıştı. 15 Ağustos 2018 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yönetmelik” doğrultusunda Akenerji’nin Yapı ve Kredi Bankası’ndan 2015 yılında aldığı kredinin uzun vadeli yapılandırılması için görüşmeler başlamıştı.  

Bunun sonucunda; Yapı ve Kredi Bankası ile Akenerji arasında ilk bir buçuk yılı anapara ödemesiz dönem olmak üzere TL ve ABD doları cinsinden 5 yıl ve 13 yıl vadeli toplam 854 milyon ABD Doları tutarındaki kredinin yeniden yapılandırılması için yeni bir kredi sözleşmesi imzalandı.

Bosch Termoteknik kasım ayında rekor kırdı

Isıtma, soğutma ve havalandırma sektörünün önde gelen firmalarından Bosch Termoteknik, Kasım ayında 100.000 adet kombi üretti.

Bosch Termoteknik Manisa Fabrikası, 2019 yılının Kasım ayında ürettiği 100.000 kombi ile yeni bir rekora imza attı ve ‘üretim üssü’ unvanını pekiştirdi. İklimlendirme sektöründe ‘İhracat Lideri’ olan ve 27 yıldır Manisa’da faaliyet gösteren fabrikanın kuruluşundan bu yana ürettiği cihaz sayısı 8 milyon adedi aştı.

Termoteknik iş kolunda dünya çapında öne çıkan tesisler arasında yer alan Bosch Termoteknik Manisa Fabrikası’nda, dünyanın dört bir yanındaki 41 ülke için, 740’tan fazla farklı cihaz tipi üretimi yapılıyor.

Bosch Termoteknik Manisa Ar-Ge Merkezi’yle gerçekleştirdiği araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle ülke ekonomisi için katma değer sağlamaya devam ediyor. Ayrıca şirket Ar-Ge’de yaptığı atılımlarla, 2014-2018 yılları arasında Manisa’da En Fazla Patent Başvurusu Yapan 3. şirket oldu.