23.4 C
İstanbul
Salı, Ağustos 19, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 83

Schneider Electric AR-GE çalışmalarına hız verdi

Schneider Electric, iş sürekliliğini daha kolay hale getiren, dahili akü modüllerine sahip EasyUPS 3M 3 fazlı UPS ürününü sektöre sundu. 

EasyUPS 3M daha düşük sermaye yatırımı işletmeler için rekabet gücünü artıran özellikler sunuyor.

Ürün, kompakt ayak izine sahip tasarımı ve yeni dâhili yüksek kapasiteli akü modülleri ile göz dolduruyor. Aynı zamanda kolay kurulum, kullanım ve servis özellikleri sunuyor.

Green Premium™ sertifikalı bu yeni ürün, sürdürülebilir iş performansı sağlıyor.

Enerji yönetimi ve otomasyonun dijital dönüşümünde dünya çapında uzman olan Schneider Electric, iş sürekliliğini kolaylaştıran EasyUPS 3M 3 fazlı UPS’in tanıtımını yaptı. EasyUPS 3M 3 fazlı UPS, 60 ve 80 kVA (400V) dâhili yüksek kapasiteli akü modüllerine sahip. Müşterilerine kurulum, kullanım ve servis kolaylığıyla sunan bu yeni ürün sadeliği ile de dikkat çekiyor. Ayrıca küçük ve orta ölçekli işletmelerde iş sürekliliğini sağlıyor ve veri merkezleri-endüstriyel ortamlar için kullanım kolaylığı sunuyor. 

Dahili akü modüllerine sahip EasyUPS 3M Türkiye de dahil olmak üzere küresel pazarın büyük bir bölümünde satışa sunuldu. EasyUPS 3M, bu yılın başında 60-200 kVA’yı destekleyen harici aküler için pazara sunulmuş ve büyük beğeni almıştı. Dâhili akü modüllerine sahip EasyUPS 3M ile kullanıcı, kendi çalışma yükü için uygun tanımlı çalışma süresine sahip UPS’i kolayca seçebiliyor. Bu, seçim sürecini kolaylaştırıyor ve çözümün dağıtım sürecini hızlandırıyor.

Schneider Electric 3 Fazlı Ürünler Başkan Yardımcısı Christopher Thompson yeni ürün hakkında şunları ifade etti; “Optimum ayak izi sağlayan tasarımı ve rekabet gücü yüksek ürün özellikleri ile dahili akü modüllerine sahip EasyUPS 3M, Schneider Electric’in geniş bir endüstri yelpazesinde müşterilerinin ihtiyaçlarını ve iş ortaklarının gereksinimlerini daha iyi karşılamasını mümkün kılıyor. Bu, ürünü küçük ve orta ölçekli işletmeler, veri merkezleri ve üretim tesisleri için son derece uygun hale getiriyor. EasyUPS 3M pazardaki güvenilir ve kolay bir çözüme yönelik giderek artan ihtiyacı karşılıyor, toplam sahip olma maliyetini azaltırken güç kullanılabilirliği, yönetilebilirlik ve kalite sağlıyor.”

Schneider Electric’in küresel deneyime sahip güçlü yerel servis ağı, EasyUPS 3M yaşam döngüsünün tamamında kullanıcılara eksiksiz hizmetler sunuyor. Kullanıcılar aynı zamanda ürün ile birlikte sağlanan çalıştırma hizmeti sayesinde UPS’in en iyi performans, güvenilirlik, güvenlik ve rahatlığı sağlayacak şekilde doğru ve emniyetli bir şekilde yapılandırıldığından emin oluyorlar. 

EasyUPS 3M’in öne çıkan özellikleri ise şu şekilde;

  • Harici kesici kabinine ihtiyaç duyulmadan dahili giriş/çıkış/bypass kesici ile kolay tasarım yapılandırması sağlıyor. EasyUPS 3M, kolayca servis yapılabiliyor. Ayrıca servis ve dâhili UPS kullanım döngüsü yönetimi için önden/üstten erişim sağlıyor. 
  • Koruyucu kaplamalı baskı devre kartları, değiştirilebilir toz filtresi, 400C’ye kadar çalışma sıcaklığı ve aşırı yük koruması ile zorlu ortamlarda dayanıklılık sağlıyor. Bütün bu özellikler EasyUPS 3M’i iş sürekliliği açısından güvenilir bir çözüm haline getiriyor. 
  • Sistem karmaşıklığını ve yatırım giderlerini azaltırken enerji tasarruflu ECO modunda %99’a varan oranlarda verimlilik sağlıyor. Bu özelliğiyle EasyUPS 3M, küçük ve orta ölçekli işletmeler için ideal bir çözüm olarak öne çıkıyor.  
  • EasyUPS 3M, yeni nesil yönetim yazılımları, EcoStruxure IT Expert, EcoStruxureAsset Advisor ve ek ağ yönetimi kartından faydalanıyor. Bu sayede 7/24 uzman hizmet ofisi desteği sağlayan ürün, UPS yönetimi ve ekipman performansı ya da durumunu anlık takip edebiliyor.
  • Green Premium sertifikalı olan EasyUPS 3M, tasarımı sayesinde de sürdürülebilir iş performansı sağlıyor.

Easy UP3 3 Serisi hakkında ayrıntılı bilgiye https://www.se.com/tr/tr/product-range/66001-easy-ups-3m/?filter=business-3-kritik-g%C3%BC%C3%A7-ve-so%C4%9Futma#tabs-top adresinden ulaşmak mümkün.

EcoStruxure Hakkında

EcoStruxure, SchneiderElectric’e ait açık, birlikte çalışabilir, IoT özellikli bir sistem mimarisi ve platformu. Tüketiciler için güvenlik, güvenilirlik, verimlilik, sürdürülebilirlik ve bağlanabilirlik etrafında gelişmiş değerler sunar. EcoStruxure, her seviyede yenilikçilik sunmak için IoT, mobilite, algılama, bulut, analitikler ve siber güvenlik alanlarındaki gelişmelerden faydalanır. Bağlı ürünler, edge bilişim kontrolü ve uygulamalar, analitikler ve hizmetler de buna dahildir. EcoStruxure 40’tan fazla dijital hizmet aracılığıyla ve sayıları 20.000’i aşan sistem entegratörünün ve geliştiricinin desteğiyle 1,6 milyondan fazla varlık arasında bağlantı kuracak şekilde 480.000’den fazla lokasyonda uygulandı.

Schneider Electric Hakkında 

Schneider Electric olarak biz enerjiye ve dijitale erişimin, temel bir insan hakkı olduğuna inanıyoruz. Herkesin minimum kaynaktan maksimum fayda sağlaması için gücümüzü ve enerjimizi kullanıyoruz.  Bunu yaparken de Life Is On yaklaşımımızın herkes için her an, her yerde hayat bulduğundan emin oluyoruz.

Verimlilik ve sürdürülebilirlik için dijital enerji ve otomasyon çözümleri sağlıyoruz.


Evler, Binalar, Veri Merkezleri, Altyapılar ve Endüstriler için dünyanın önde gelen enerji teknolojilerini, gerçek zamanlı otomasyonu, yazılımı ve hizmetleri entegre çözümlerle birleştiriyoruz.


Anlamlı Bir Amaç ve Kapsayıcı ve Güçlü Değerlerimiz etrafında tutkuyla birleşmiş olan, açık, küresel ve yenilikçi bir topluluğun sonsuz potansiyelini ortaya çıkarmaya kararlıyız. 

Şişecam tek çatı altında birleşecek

Cam sanayinin yanı sıra soda ve krom bileşiklerini kapsayan kimyasallar alanında küresel bir oyuncu olan Şişecam Topluluğu tüm faaliyetlerini hukuki olarak tek çatı altında toplamak üzere harekete geçti. Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.’nin ana iştirakleri konumundaki Anadolu Cam Sanayii A.Ş., Denizli Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş., Paşabahçe Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş., Soda Sanayii A.Ş. ve Trakya Cam Sanayii A.Ş.’yi devralmak suretiyle birleşmesine ilişkin resmi işlemler başlatıldı.

Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Tüm faaliyet alanlarımızın tek şirket çatısı altında toplanması sonucunda Topluluğumuzun yarattığı ekonomik değer ve sahip olduğu rekabet gücü artacaktır. Bu birleşmeyle daha çevik ve hızlı olmayı, küresel rekabet açısından daha uygun bir hukuki altyapıyı oluşturmayı ve yatırımcılar açısından daha da yüksek hisse performansı sergilemeyi amaçlıyoruz” diye konuştu.

Camın tüm temel alanları ile soda ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında küresel bir oyuncu olan Şişecam Topluluğu tüm faaliyetlerini hukuki olarak tek çatı altında toplamak üzere resmi işlemleri başlattığını açıkladı. Topluluk tüzel kişilik ve hissedarlık yapısında sadeleşmeye giderek, Borsa İstanbul’da işlem gören ana iştirakleri Anadolu Cam, Denizli Cam, Soda Sanayii ve Trakya Cam ile birlikte Paşabahçe Cam’ı Şişecam çatısı altında konsolide etmeyi amaçlamaktadır. Bu kapsamda, Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.’nin Anadolu Cam Sanayii A.Ş., Denizli Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş., Paşabahçe Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş., Soda Sanayii A.Ş. ve Trakya Cam Sanayii A.Ş.’yi devralmak suretiyle birleşme sürecinin yetkili kurumlardan resmi izin ve onayların alınmasına bağlı olarak yılın ikinci yarısında tamamlanması öngörülmektedir. 

Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, dört kıtada 14 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeyi aşan satışlarıyla uluslararası ölçekte faaliyet gösterdiklerine dikkat çekerek, şunları kaydetti: “Topluluğumuzun uzun dönem  stratejileri ve küresel piyasalardaki rekabetçi hedeflerimiz doğrultusunda küresel yapılanmamızın olgunluğunu artırmak amacıyla tüm faaliyetlerimizi hukuki olarak tek şirket çatısı altında toplamaya karar verdik. Söz konusu işlem sonucunda Borsa İstanbul’da işlem gören tek şirketimiz Şişecam olacaktır. Bugün kamuoyuna yaptığımız açıklama ile resmi süreç başlatılmıştır. Bu sürecin sonraki aşamalarında uzman bir kuruluş tarafından şirketlerimize ilişkin değerleme çalışmaları gerçekleştirilecek, halka açık hisselerimizdeki pay sahiplerinin bu işleme ilişkin hakları mevzuat gereğince belirlenecek ve gerekli yasal onayları takiben süreç nihayetlendirilecektir.”

Topluluğun tüm faaliyet alanlarının tek şirket çatısı altında birleşmesiyle Şişecam’ın yarattığı ekonomik değerin ve sahip olduğu rekabet gücünün artacağını vurgulayan Kırman, “Söz konusu konsolidasyon değer yaratarak büyüme stratejisi izleyen Şişecam’a birçok alanda sinerji yaratma fırsatı sunacaktır. Böylece daha çevik ve hızlı olmayı, küresel rekabet açısından daha uygun bir hukuki altyapıyı oluşturmayı ve yatırımcılar açısından daha da yüksek hisse performansı sergilemeyi amaçlıyoruz. Ana faaliyet alanlarımızda dünyanın en büyük üç üreticisinden biri olma hedefimiz doğrultusunda kararlılıkla ilerliyoruz” açıklamasını yaptı.

Rosatom elektrik üretmeye hazır

ROSATOM’UN RÜZGÂR SANTRALİ ELEKTRİK ÜRETMEYE HAZIR

Adygea Rüzgar Enerjisi Santrali’nin Rüzgar Türbinlerinin Devreye Alınmasının İlk Aşaması Tamamlandı

Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali Akkuyu NGS’yi inşa eden Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un Adygea Rüzgar Enerji Santrali’nde rüzgar türbinlerinin devreye alınmasının ilk aşaması tamamlandı. Rosatom, düşük karbonlu elektrik üretimi alanındaki projelerinin geliştirilmesinde önemli bir adım daha attı.

Adygea Cumhuriyeti’nin Şovgen ve Giagin ilçelerinde inşaatı tamamlanan ve toplam 150 MW kapasiteye sahip Adygea Rüzgar Enerji Santrali, artık elektrik üretmeye hazır. 32,5 MW Kurulu güce sahip ilk 13 rüzgâr türbini ile ilgili çalışmalar tamamlandı. Bu, Rosatom tarafından seçilen teknolojinin çalışabilirliğini ve tüm rüzgâr türbini sistemlerinin çalışmaya hazır olduğunu doğruladı.

İlk aşamanın başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi, ‘Yeşil Kare’ konseptinin uygulanmasında yani Rosatom tarafından düşük karbonlu enerji projelerinin geliştirilmesinde önemli bir dönem oldu. Yeni rüzgâr enerji santralinde bir dizi yenilikçi teknoloji kullanıyor ve onların büyük çapta kullanımı ise ilk kez Rusya’da başladı. 

Adygea Rüzgar Enerji Santrali’nin inşası Rosatom’un rüzgar enerjisi projelerinin uygulanmasının tüm yelpazesinde, yeni yetkinlikler kazanmasına ve gelecek vaat eden düşük karbonlu enerji segmentinde gelişme için gerekli zemini oluşturmasına izin veriyor.

Rosatom Devlet Kuruluşunun Rüzgâr Enerjisi Birimi NovaWind A.Ş. Genel Müdürü Alexander Korchagin, “Kalıcı işletme izinlerinin alınması ve tesisin toptan elektrik piyasasına çıkartılması için daha çok çalışması gerekiyor. İkinci ve üçüncü aşamalarla ilgili faaliyetlerin Ocak 2020’de başlaması planlanıyor.” dedi.

NovaWind A.Ş. hakkında 

NovaWind A.Ş., Rosatom’un rüzgar enerjisi alanındaki projelerin uygulanmasından sorumlu bir birimidir. NovaWind A.Ş.’nin kontrolündeki işletmelerin 2023 yılına kadar toplam kurulu gücü 1 GW olan rüzgâr enerji santrallerini inşa etmeleri gerekiyor. Rüzgâr enerji santralleri Adygea Cumhuriyeti, Stavropol Bölgesi ve Rostov Bölgesinde inşa edilecektir. NovaWind A.Ş., Lagerwey (Hollanda) şirketiyle kurulan ortak girişimin eşit düzeyli hissedarıdır. Red Wind B.V. ortak girişimi Kasım 2017’de Kurulmuştur. Rew Wind, anahtar teslim rüzgâr türbinlerinin pazarlamasından, satışından ve tedarikinden sorumludur.

Enerji köprüsü: TÜRKİYE

Uzun yıllardan beri kim ‘Başkan’ olursa olsun ABD’nin Orta Doğu’daki asıl hedefi, petrol ve İsrail’in güvenliğini korumakla özetleniyor.

Gerçekten de, Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi’nin temelini İsrail ve petrol oluşturuyor.

Afganistan’ı “kule” gibi kullanan ABD, petrol ve enerji yollarının denetiminin yanı sıra İsrail’in güvenliği için her türlü siyasi ve askeri planı devreye sokmaktan asla vazgeçmiyor.

Tabii ki, ister müttefiki ister NATO üyesi olsun Türkiye’yi bu uğurda daima feda etmeye hazır bir ABD, pervasızca planlarını zaman zaman uyguluyor. Hatta terörist örgütleri bile yanına alarak daha doğrusu kullanarak bölgeyi kana bulamaktan çekinmiyor.

Oysa, sözde “Arap Baharı”nın proje babaları ne demişti, ne oldu ve neler oluyor.

Friedman’ın “Korkunç Hayali” ve Brzezinski’nin “Büyük Satranç Tahtası” safsatası aslında tarihin seyrini bozmaya devam ediyor.

Pentagon’un stratejilerini belirleyen Stratfor’un kurucusu ve “Gölge CIA” lakaplı George Friedman, Büyük Orta Doğu Projesi’nin tartışıldığı yıllarda yani 2009’larda, Türkiye’ye yol haritası olarak İslam ülkelerinin liderliğini çiziyordu.

Ne var ki, İslam ülkelerinin liderliği modeli şimdilik askıya alınmış bulunuyor.

Ancak, uygulanacak yeni sisteme göre bu projenin yeniden gündeme getirileceği iddia ediliyor.

Görülüyor ki, ABD’nin radikal güçleri yeni Başkanı ve yönetimi ile denetleme hamlesi, Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.

Öte yandan, bütün Orta Doğu’nun ister istemez GOP projesinin etkisine artık girmiş olması dikkatlerden kaçmıyor.

Üstelik projenin yeni boyutları da gün geçtikçe kendini gösteriyor.

ABD’nin her ne pahasına olursa olsun İsrail’i koruma ve kollama “derin” planlarını bir yana bırakırsak karşımıza Orta Doğu’da “petrol ve Kürt belası” çıkıyor.

Orta Doğu’da yaşanmakta olan kanlı gelişmeler, petrolün bütün dünya için bir “baş belası” olduğunu adeta ispatlıyor.

Üstüne bir de, gerek korsan addedilen peşmerge devletçiği, gerek terörist örgütleriyle, Kürt oluşumlar, bölgedeki yangını sürekli alevlendiriyor.

Özellikle enerji ve yollarının güveni için başta Kürtler olmak üzere çeşitli terör örgütleri Batı tarafından hem kuruluyor hem finanse ediliyor hem ikmalleri yapılıyor hem de istenildiğinde bir “koz” olarak sancılı bölgeye salınıyor.

Bilindiği üzere, dünyaya muhtaç olduğu enerjinin büyük bir bölümünü sağlayan Orta Doğu ve Avrasya bölgelerinin, daima tehlikenin odağı halinde olması, hepimizi hem düşündürüyor hem de endişelendiriyor.

Bir bakıma; enerji kaynağı sahibi olmak ve onu pazarına ulaştırmak daima ya sorun oluyor ya da olmaya namzet sayılıyor.

Nitekim, sözde “Arap Baharı” ve ötesinin asıl nedenlerinin başında petrol geliyor.

Asırlardır insanoğlunun dikkatini sarsan ve çoğu zaman endişeyle üzerine çeken Orta Doğu’ya bakıldığında; çeşitli görüntüler, süreçler, beklentiler ve tehlikeler görülüyor.

Öteden beri, çoğu enerji kaynaklarının ve yollarının Orta Doğu’da olması bu bölgeyi daha da “stratejik” hale getiriyor.

Orta Doğu’yu çoğu zaman buhrana sokan bu stratejik değerin en büyük unsurlarından birinin de Türkiye olduğu kabul ediliyor.

Bilindiği gibi; Türkiye uzun yıllardan beri enerjinin güvenli bir şekilde ulaşımını sağlıyor.

Yani, Türkiye bir bakıma “köprü” görevini üstleniyor.

Zaten, küresel güç ve sermayenin, Orta Doğu’dan beklentisi ve istemi, enerji kaynakları ve enerji yollarının güveni ile özetleniyor.

Beklentiler ve istemler de, bu çerçevede değerlendiriliyor.

Enerjinin Orta Doğu’dan Batı’ya ve öteye intikalinde Türkiye önemli rol oynuyor.

Sonuç olarak, ABD’nin planının çok aşamalı ve dönemli olduğu da anlaşılıyor.

Bir yerde İsrail’in mutlak güvenliği için; Suriye ve Irak’ın Kuzeyi’nin üzerinde tehlikeli planlar ve operasyonlar sürerken, Irak ve Suriye’nin parçalanması Türkiye’yi tehdit, İran’a askeri müdahale gündemden kalkmıyor.

Bu ortamda çok dikkatli ve serinkanlı olmak gerekiyor.

Yatırımcılar büyük ilgi gösterdi

Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) tarafından, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi desteğiyle düzenlenen ‘Tourism Investments Forum – TIF 2020’, dünyanın önemli markalarıyla birlikte Istanbul Raffles Hotel’de katılımcılarıyla buluştu.

Turizm sektörünün önde gelen markalarını ve liderlerini bünyesinde toplayan Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği’nin (TTYD), Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi desteğiyle düzenlediği ‘Tourism Investments Forum – TIF 2020 (Turizm Yatırımcıları Forumu), bugün gazeteci ve ekonomist Cem Seymen moderatörlüğünde İstanbul Raffles Hotel’de hayata geçirildi. Forum, ilk gününde ulusal ve uluslararası katılımcılar tarafından yoğun ilgi gördü.

Forumun ilk gününde, TTYD Başkanı Oya Narin’in ardından T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal ile TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu Turizm sektörünün Türkiye’nin yükselen yıldızı olduğunun altını çizdi ve 2023 yılına kadar beklenen gelişim ve dönüşümleri aktardı. T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut, turizm sektörüne destek ve yatırımların kapsamlı bir şekilde yapılacağını vurguladı. Forumda ayrıca, Yeni Turizm Yatırım Trendleri, Markalar, Mega Projeler, 2030 Yatırımcıları İçin İpuçları, Konaklama Endüstrisine Yeni Trendler, Sağlık Turizmi ve Fırsatları, Otel Tasarımında Yeni Trendler, Sanat, Kültür ve Müzelerin Turizm Yatırımları Üzerindeki Etkisi alanında ehil kişilerce tartışıldı.

Turizmdeki büyüme potansiyeli çerçevesinde 2033 yılına gelindiğinde gelen turist sayısının 100 milyonu aşacağı, turizm gelirinin ise 119 milyar ABD dolarına ulaşacağı, kişi başına turist harcamasının 1.150 ABD dolarına yükseleceği ve işsizliğin düşeceği öngörülüyor. Bu çerçevede TTYD, devlet ve özel sektörü buluşturduğu TIF 2020 vesilesiyle, hem kısa hem de uzun vadede Türk ve yabancı yatırımcılar arasındaki etkileşimin ve işbirliklerinin artmasını ve potansiyelin maksimum seviyede ortaya çıkarılmasını hedefliyor. Forum, her yıl düzenli olarak gerçekleştirilecek.

“Bu forum Türkiye ekonomisi ve turizm sektörü için önemli bir kilometre taşı olacak”

Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Oya Narin, Türkiye’de ulusal ve uluslararası turizm yatırımcılarını ve fikir önderlerini bir araya getiren ve TTYD’nin imza etkinliği olan Turizm Yatırımları Forumu ile ilgili şunları söyledi:

“1990’lı yıllarda başladığımız ve başarıyla düzenlediğimiz, daha sonra da yabancı ortaklı olarak uyguladığımız Turizm Yatırımları Forumu organizasyonunu 2020’de yeniden hayata geçiriyoruz. Turizm sektörümüzün yeniden ivme kazandığı ve yeni hedeflere doğru yelken açtığı bu dönemde, ihtiyaç duyduğumuz dönüşüme ve sıçrayışa zemin sağlayacak yeni işbirliklerini bu Forum’la sektörümüze getirmek istiyoruz.

TTYD olarak Turizm Yatırım Forumu’nda bir yandan yeni ve güçlü finans ve marka işbirlikleri ve networkler geliştirirken diğer yandan sektörel ihtiyaçları belirleyerek turizm yatırımlarımıza yeni bir yön vereceğiz. Bu organizasyonun Türkiye ekonomisi ve turizm sektörü için önemli bir kilometre taşı olacağına inanıyorum.”

T.C. Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal, “Türkiye’de 32,3 milyonu aşkın işgücü bulunuyor ve nitelikleri gelecek yıllarda artacaktır. Şuanda Türkiye dünya ekonomi sıralamasında on dokuzuncu sırada, Avrupa’da ise beşinci sırada bulunuyor. Ekonomideki istikrarlı performansımız 6,4 oranında büyüdü. Ulaşım, telekomünikasyon, enerji ve IT sektörlerinde ülkemiz güçlü altyapı ve teknik donanıma sahip. 2020 yılı ve yakın vadede büyüme olacak. 2033 vizyonumuz çerçevesinde geliştirilecek yapısal dönüşüm ile turizmin ekonomiye daha çok katkı sağlayacak. Hükümet, turizm sektörünün her türlü ihtiyacına cevap vermekte kararlı bir şekilde, önümüzdeki dönemde turizmin çeşitlendirilmesi, hizmet kalitesinin yükseltilmesi, konaklama dışı harcamaların artırılması ve üçüncü yaş turizmine dair pek çok hedef ve politikalar yürütecektir” açıklamasında bulundu.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB olarak yurtdışında da geniş bir iletişim ağına sahibiz. Turizmi, ülkemizin altın sektörü olarak görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye turizminin gelişmesi için büyük bir gayret içindeyiz. Sektörün sorunlarına çözümler üretmek için Türkiye Turizm Meclisini kurduk. Turizm Meclisimizde, Türkiye’nin en büyük turizm şirketlerinin yanı sıra, Turizm Bakanlığımız ve ilgili diğer kamu kurumlarımız yer alıyor. Mutfak çalışmalarımızın katkısıyla finansa erişimde, vergi ve gümrüklerde, inşaat izinleri ve tapu işlemlerinde bürokrasi ve prosedürler azaltıldı. Artık buralardaki işler, çok daha hızlı sonuçlanıyor. Kamu kurumlarıyla birlikte yoğun bir mesaiye başladık. Birliğimizin, reel sektöre ve Türk turizmine katkısı artarak devam edecektir. Bu noktada küresel marka olmuş otel yatırımlarının, Anadolu’ya yayılmasını sağlamalıyız. Zira özellikle yüksek harcama potansiyeline sahip yabancı turistler, böyle oteller arıyor ve bu otellerin bulunduğu yerlere gidiyor” dedi.

Daha ucuza elektrik kullanılabilecek

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), 2020 yılı için serbest tüketici limitlerini açıkladı. 2019 için 94 TL olan limit 80 TL’ye düşürüldü. Böylece 25 milyona yakın tüketici elektrik tedarikçisini değiştirerek tasarruf edebilecek. Elektrik tarifeleri karşılaştırma sitesi EnCazip, tedarikçi değiştirirken dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), serbest tüketici limitlerini düşürdü. Serbest Tüketici, cep telefonu numarasını taşır gibi elektrik tedarikçisini değiştirme hakkına sahip olan tüketicilere deniyor. Serbest tüketici uygulaması olarak bilinen uygulamayla EPDK’nın belirlediği limitler dahilinde elektrik tüketimi olan herkes, elektrik tedarikçisini değiştirme ve  HYPERLINK “https://encazip.com/ucuz-elektrik” ucuz elektrik kullanma hakkına sahip.

Alınan karara göre, 2019 yılında ortalama 94 TL olan limit, 2020 yılı itibariyle 80 TL’ye düşürüldü. Böylece  HYPERLINK “https://encazip.com/elektrik-faturasi” aylık 80 TL ve üstünde elektrik faturası ödeyen 25 milyona yakın elektrik tüketicisi tedarikçi değiştirip tasarruf edebilecek. Elektrik tarifeleri karşılaştırma sitesi EnCazip, tüketicilerin tedarikçi seçerken dikkat etmesi gerekenleri ve haklarını derledi. Yeni düzenlemelerle tedarikçiler, tüketicilere önceden kabul ettirmeden tarife koşullarını değiştiremiyor, sebepsiz yere tüketicilere hizmeti durduramıyor, yeniden onay almadan sözleşmeyi uzatamıyor ve sağlanan indirimden daha yüksek ceza bedeli alamıyor. Ayrıca artık telefon ya da internet üzerinden de tedarikçi değiştirilebiliyor. 

EPDK’nın limitleri düşürmesiyle 25 milyona yakın tüketicinin elektrik tedarikçisi değiştirebileceğini belirten  HYPERLINK “https://encazip.com/” EnCazip.com’un kurucusu Çağada Kırım, “Ocak ayında serbest tüketici limitlerinin düşürülmesi ile birlikte 25 milyona yakın tüketicinin tedarikçi değiştirme hakkına sahip olmasını, böylelikle 2020 yılında milyonlarca tüketicinin elektrik tedarikçisi değiştirerek daha ucuz fiyatlı elektrik kullanmasını bekliyoruz. Tüketicilerin tasarruf hassasiyeti özellikle de içinde bulunduğumuz dönemde bir hayli yüksek. Dolayısı ile tüketicilerin farkındalığı oldukça hızlı bir şekilde artacaktır. Konut bazında bakıldığında şu anda yaklaşık 15 milyon hane serbest tüketici kapsamına giriyor ve serbest piyasa bu tüketiciler için oldukça cazip fırsatlar barındırıyor. Bugün için tüketicilerin piyasada bulabilecekleri ucuz elektrik tarifesi sınırlıyken, devam eden aylarda tüketiciler tedarikçi değiştirerek çok daha ucuz fiyattan elektrik kullanacak” dedi.


EnCazip hakkında

2013 yılında kurulan EnCazip, ücretsiz, tarafsız bir karşılaştırma ve internetten elektrik tedarikçisi değiştirme servisidir.Tüketicilere doğru bilgiler ve güncel veriler ile elektrik tedarikçilerinin tarifelerini saniyeler içinde karşılaştırarak en cazip elektrik tedarikçisini bulmalarını sağlayan EnCazip, kolayca tedarikçi değişikliği işlemlerini gerçekleştirilmesine olanak sağlıyor. Çağada Kırım ve Onur Orakçıoğlu tarafından kurulan şirketin ortakları arasında Londra merkezli yatırımcılardan oluşan Cazip Enerji Holdings Limited UK bulunuyor. 

“Tasarruf Candır” projesi hayata geçirildi

Uzun ömürlü, yüksek verimli ve hayatı kolaylaştıran teknolojiler ile çevreye ve kullanıcıların cebine dost ürünler üreten Bosch Termoteknoloji, tasarrufun önemine dikkat çekmek amacıyla “Tasarruf Candır” projesini gerçekleştirdi.

Bosch Termoteknik Türkiye, her yıl 31 Ekim tarihinde kutlanan Dünya Tasarruf Günü kapsamında tüketicilerin tasarruf konusundaki farkındalığını artırmak için eğlenceli ve öğretici bir oyun hazırladı. “Tasarruf Candır” ismiyle hayata geçen oyun ile Dünya Tasarruf Günü’nü sahiplenen şirket; oluşturduğu mobil kullanıma da uyumlu web sitesi üzerinden oynanan oyunla, tüketicilerin günlük hayatlarında tasarruf sağlayabilecekleri başlıkları düşünmelerini sağladı. “Tasarruf Candır” sitesine giriş yapan kullanıcıların, bir yaşam alanı içinde karşılarına çıkabilecek 10 tasarruf adımını en hızlı sürede bitirmesini hedeflendi. Bosch Termoteknik’in akıllı ve tasarruf sağlayan oda kumandası ve kombileri de oyunda yer aldı.

28 Ekim – 3 Kasım tarihleri arasında oynanan oyunla, toplamda 55.200’den fazla kişi oyun sayfasını ziyaret ederek tasarrufa odaklandı. Hem eğitici hem de eğlenceli bir konsepte sahip olan oyunun kazananı 19 saniyede tasarruf ipuçlarını bularak 360 puan elde eden Mehmet Can Göktaş oldu. Yılın Tasarruf Şampiyonu seçilen şampiyona, oyun sonrası hediyesi verildi. Bilinçli tüketime ve toplumsal faydaya odaklanan bakış açısıyla şirket, tasarruf konusunda kullanıcılarda farkındalık yarattı ve iklimlendirme sektöründeki öncü duruşunu bir kez daha kanıtlamış oldu.

‘Bosch Termoteknik Türkiye’ye taze kan

Isıtma, soğutma ve havalandırma sektörünün lider firmalarından Bosch Termoteknik Türkiye’nin Satış Genel Müdürü, Kıvanç Arman oldu.

Bosch Termoteknik iş kolunda Türkiye, Orta Doğu & Kafkasya Genel Müdürü görevine atanan Kıvanç Arman, bu bölgelerdeki 17 ülkenin satış operasyonlarının sorumluluğunu üstlendi. Arman son olarak, Bosch Otomotiv Yedek Parça Türkiye, İran ve Orta Doğu Bölge Direktörlüğü görevini yürütüyordu.

Kıvanç Arman, 1998 yılında Balıkesir Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra İngiltere’de, East London Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansını tamamladı.

Arman, Bosch Türkiye’deki kariyerine 2004 yılında Proje Mühendisi olarak başladı. ‘Şasi Sistemleri’ projelerinin Türkiye sorumluluğunun ardından Arman, 2006 yılında merkezi Paris’te bulunan Robert Bosch Fransa Şasi Sistemleri iş kolunda Proje Yöneticiliği görevini üstlendi. Kıvanç Arman Fransa’daki merkezden; Malezya, Hindistan ve İran pazarları için yürütülen projelerin koordinasyonunu sağladı.

Kıvanç Arman, Fransa’daki görevinin ardından İran’a Bosch İran İlk Donanım satış yöneticiliğine atandı. 2010 yılında Türkiye’ye dönerek Bosch Türkiye İlk Donanım Satış Direktörlüğü görevini üstlendi. Önce Bosch Türkiye ve İran Yedek Parça Direktörlüğü görevini, ardından da 2017 yılında Bosch Otomotiv Yedek Parça Türkiye, İran ve Orta Doğu Bölge Direktörlüğü görevini yürüten Arman, 1 Ocak 2020 tarihi itibarıyla da Bosch Termoteknik Türkiye’de; Türkiye, Orta Doğu ve Kafkasya bölgelerinde satışlardan sorumlu genel müdür olarak atandı.

Evli ve iki çocuk babası olan Kıvanç Arman, ileri düzeyde İngilizce biliyor.

Isıtma, soğutma ve havalandırma sektörünün lider firmalarından Bosch Termoteknik’in, en önemli uzmanlık merkezlerinden biri olan Bosch Termoteknik Türkiye, 1000’i aşkın çalışanıyla 28 yıldır kendi ürünlerini tasarlayarak üretiyor. Türkiye’nin yanı sıra sorumlu olduğu Orta Doğu ve Kafkasya bölgesindeki 17 ülkenin ısıtma ve soğutma ihtiyacını karşılayan Bosch Termoteknik Türkiye, pazarda güçlü bir konuma sahip olarak iklimlendirme konusunda büyük potansiyel taşıyan bu ülkelerde başarıyla hâkimiyet gösteriyor. Termoteknik’in Manisa Fabrikası’ndan; Avrupa, Kafkaslar, Orta Doğu, Körfez Bölgesi, Latin Amerika ve Uzak Doğu’daki toplam 41 ülke için, 740’tan fazla farklı cihaz tipi üretimi yapılıyor. Bosch Termoteknik, aynı zamanda bünyesinde bulundurduğu Ar&Ge Merkezi’yle gerçekleştirdiği araştırma, geliştirme faaliyetleri ve patent başvurularıyla ülke ekonomisine katma değer sağlıyor.

Neler oluyor bize…

Burası Türkiye Cumhuriyeti binlerce yıllık geçmişi olan, özünden devletler çıkmış, ülkeler kurmuş, üç kıtaya hükmetmiş şanlı bir geçmişi ile yüzlerce savaş görmüş başarılar elde etmiş, tarih yazmış bir toplum.

Halen dört kıtada eli olan, insanlarına yardım eden, merhametli şefkatli bir ülkedir. Bunların hepsi güzeldir güzel olmasına ama birde gerçekler var. Bu yaşanmışlıklardan kazanılan o da ne biliyor musunuz? Türkün Türk’ten başka dostunun olmadığıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti varsa hepimiz varız. O şanlı bayrağımızın altında birer neferiz. Rabbimde ülkemize zeval vermesin. Birlik içinde olursak büyürüz, gelişiriz, değerlerimize sahip çıkarsak, devletimiz güçlenir, üretirsek hep beraber kalkınırız zaten buda devlet olmanın gereksinimi oluşturur.

Şimdi gelelim “Neler oluyor bize” kısmına neden mi bu soruyu sordum?

Vatandaşlık satılır mı?

Geçmiş yıllarda dinci örgütlerin içinde birçok değişik yollarla Türk vatandaşlığını almış kişiler tespit edildi. Bugün, IŞİD, El Kaide gibi örgütlerde gerçek Türk vatandaşından çok, parayla ya da başka yollarla Türk vatandaşı olup, kendilerine göre “cihat bölgesi” ilan ettikleri çatışma bölgelerine gidenler var.

Yasalar gayet açık. Türk vatandaşlığı doğumla, evlilik dışı çocuğun babası tarafından kabul edilmesiyle, yabancı birinin Türk vatandaşıyla üç yıl evli kalmasıyla, yabancı biriyle evlenenin çocuklarının da 18 yaşını doldurduktan sonra iki vatandaşlıktan birini seçmesiyle kazanılır. Bir de “Fevkalade Telsik” denilen, ülkeye ekonomik, sosyal, kültürel, teknik yönden yararlar sağlayacağı, tanıtımında etkili olacağı isimlere Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlık hakkı verilir.

Bunlar tamamda bir de ülkemizde bulunan başka devletlerin dernekleri tarafından Türk vatandaşlığının satışı var.

Vatandaşlık almak isteyenler derneklere para karşılığında kayıt yaptırıyorlar ve kendilerini mülteci gibi gösteriyorlar. Sonra bunlara ikamet veriliyor bu insanlar Türkiye geldiğinde pasaportlarını kaybettiklerini belirterek konsolosluklarına başvuru yapıyorlar ve yeni pasaport ismi beyana göre alınıyor. Örneğin; Abdülaziz ismiyle giriş yapan Abdullah oluyor, böylelikle yurtdışına Abdülaziz olarak çıkmasında bir sorun yokken alınan ikamet izni Abdullah adına olduğu için bunlar yıllardır Türkiye’de gibi oluyor. Dernekler Polis kontrollü olacağı zaman şahıslara bilgi veriyor o adreslerde mülteciymiş uzun zamandır ikamet ediyormuş gözüküyor ve vatandaşlığı alıyorlar.

Bir başka yol ise kendilerini ülkemizde bir fabrikanın iş geliştirme müdürü, satış temsilcisi gibi sıfatlarla göstererek resmi çalışma izni üzerinden bir kaç yıl geçtikten sonra müracaat yapıp vatandaşlık istiyorlar ve çok kısa sürelerde alıyorlar.

Haç dönemi Arabistan’a gelen Müslüman uyruklu vatandaşlar orada bulunan vatandaşlık şebekeleriyle parayla anlaşıp tek kelime Türkçe bilmeden, ülkemizde hiç bir yatırım yapmadan ülkemize dahi gelmeden başvuruları alınıyor, paralar verilince vukuatlı nüfus kayıtları gönderiliyor sonra Cidde Başkonsolosluğuna müracaat edip ülkemize seyahat vizesi alıp turist olarak geldiği Türkiye’den Türk vatandaşı olarak ayrılıyor. Sistem o kadar hızlı yürüyor ki! işlemler bir haftada bitiyor. Türkiye’den vatandaşlık çıktığında konsolosluk veremem diyemiyor sonra bu insanlar bazı bölgelerde seçimlerin kaderini bile belirliyor yani o kadar çoklar ne ilginç değil mi? Kirli eller yeniden sahnede.

Eskiden iki milyon dolar para ve bir milyon dolar gayrimenkulü olan üç yılda bunu mecbur kılan bir yasa vardı vatandaşlık için…Şimdi 250 bin dolara düştü değişiklikle bas parayı al vatandaşlığı…

Suriyeliler var özel kararnamelerle binlercesine vatandaşlık verilen yarın öbür gün bunlar parti kuracak, meclise girecek, devlet memuru olacak sonra asker polis olacak hak isteyecekler sayıları milyonları bulacak yıllar içinde ya sonra?

Aklımda deli sorular, bu kadar kolay olmamalıydı, kanla alınan binlerce şehit verilen benim ülkenim vatandaşlığı parayla verilmemeliydi, vatandaşlık mı satılır? Savaşla alamadıklarını parayla mı alıyorlar bunlar. Tamam baktık, koruduk, yedirdik içirdik kendi rızkımızı paylaştık bu kadar sıkıntılar içinde ama daha fazlası sonra önüne geçemeyeceğimiz sorunlara dönüşür. Görünen köy kılavuz istemez birtakım menfaatler içinde bu belalara değmez. Yol yakın iken düşünmek lazım yarınlarımızı.

Çiftçilerimiz kan ağlarken, tarım bitme noktasına gelirken kooperatifler tefeci gibi çalışırken bu olmaz, büyük sanayiciler bir bir batarken bu olmaz, vergiler tavan yapmışken bu olmaz, trafik cezalarından medet umulurken bu olmaz, yanlış yatırımlarla halkın beline bu yükler yüklenirken bu olmaz, her gün boşanan parçalanan intihar eden aileler varken bu olmaz, cemaatlerin devletin içinde din diye direttikleri yalanlarla insanları kandırdığı nereye hizmet ettikleri belli olmayan yapılarla söz sahibi oldukları makamlarla bu olmaz, samanın yurtdışından ithal edildiği bu zamanda olmaz, olamaz…

Ne olduğu, kim olduğu belli olmayan yarın öbür gün başımıza daha büyük belalar açacak bu insanlarla olmaz, olmamalı.

Eğer bir yol arıyorsak kendi insanımıza yatırım yapalım, onları kalkındıralım parasız eğitim olsun, parasız sağlık hizmetleri olsun, parasız yollar olsun, milyarlarca doları bunlara harcayacağımıza kendi insanımıza harcayalım, israftan uzak duralım ve özümüze dönelim özümüze…

Ayaklar baş, başlar ayak olmuş yazık bize geleceğimiz gençlerimizde onlara sahip çıkalım, devlet okutsun, yedirsin, barındırsın ne olduğu belli olmayan oluşumların elinden kurtaralım ki geleceğimiz aydınlık olsun.

Kalın sağlıcakla vatan sevdalıları güzel ülkemin iyi yürekli insanları.

6136 sayılı kanun uygulanmıyor

Bir kanun olmasına rağmen her yerde bıçak, pala, kelebek ve sallama tabir edilen kesici aletler satılıyor. Hatta bu bıçakları bazen dükkan vitrinlerinde, bazen ise seyyar satıcı tezgahlarında bile görebiliyorsunuz.

Bıçak tüm dünyada şiddet aracı olarak yüzyıllar boyunca kullanılmıştır ve kullanılmaya devam edilmektedir. Son zamanlarda ise ülkeler bıçak ile işlenen suçlara çıkardıkları kanunlarla engel olmaya çalışmaktadırlar.

Ülkemizde de 6136 sayılı kanuna göre bıçak veya diğer aletleri veya benzerlerini satanlar, satmaya aracılık edenler, satın alanlar, taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında hapis ve ağır para cezası verilmektedir.

Peki bu kanun suçları engellemeye yeterlimi?

Kanun uygulanırsa, kolluk kuvvetleri ve adli makamlar sorunun çözümü adına yasa dışı bıçak satışlarına engel olurlar ise tabi ki yeterlidir.

Ama ne yazık ki! Kanun sadece kanun olarak bir kenarda durmaktadır.

Geçtiğimiz ay Aksaray Yusufpaşa’da Murat Paşa Camisinin hemen yanındaki Tanburi Cemil Bey sokakta bulunan bir işyerinin sokak dışına taşan tezgahında bıçak, sallama, kelebek ve kesici aletlerin satıldığına şahit olduk.

Tezgâhın başında ise yabancı uyruklu vatandaşların bıçaklarla bayağı ilgilendiklerini de gördük.

Yanımda bulunan arkadaşım, “Görüyorsun değil mi? bugünlerde sık sık Suriyeliler kendi aralarında bıçaklı kavga yaptılar, Suriyeliler 2 Türk gencini bıçakladı gibi haberler duyuyoruz. Demek ki bu bıçakları buradan ve buna benzer yerlerden alan yabancılar içlerindeki şiddeti dışa vurmaktan çekinmiyorlar” diyerek konuştu.

İstanbul’un dört bir yanında buna benzer dükkanlarımız var ama Aksaray ve çevresinde şehrin en merkezi noktasında ve yabancıların yoğun olarak bulunduğu yerlerde bu kesici aletlerin satışı gerçekten anlaşılır gibi değil.

Bu sebeple, 155’i telefonumdan arayarak, açık adres verip, kanun dışı satışın yapılmasının engellemesinin gerekli olduğunu ilettim.

Ve telefondaki memurumuz konuyla ilgilenmesi için bölge asayiş memurlarına durumu ileteceklerini ve gereken çalışmanın yapılacağını belirttiler.

Bu ihbar ile buradan satın alınan bıçakla belki bir yaralanma veya ölümle sonuçlanacak bir hadiseye engel olabileceğimizin düşüncesiyle vatandaşlık görevimizi yerine getirdik.

Bir ay sonra aynı yerden geçerken baktım ki! Tezgâh aynı tezgah ve bıçaklar, sallamalar, kelebekler, muştalar ve sustalılar satılmaya devam ediyor.

Çok üzüldüm, hayal kırıklığına uğradım. Sebebine gelince, şikâyetim değerlendirilmemiş ve bir farkındalık yaratamamışız.

Türkiye’de özellikle pek çok kişi cebinde bıçak taşıyor. Çocuklarında cebinde, belinde, okul çantasında, kitapların arasında bıçak bulunuyor. En ufak bir tartışmada çocuklar birbirlerine bıçak çekiyor ve birbirlerinin canlarına kastediyorlar.

Tabi çocuklarımız bıçak taşır, tabi ki birbirlerine bıçak sallarlar…

Ülkemize sığınan yabancılar ceplerinde bıçak taşır ve tartışma anında karşısındakini bıçaklar.

Yolda, çarşıda, pazarda, pasajda, köprü üstünde, köprü altında, otobüs durağında bıçak satışına dur denilmez ise herkes birbirine bıçak sallar ve analar ağlar.

Global, enerjide de dünyaya açıldı

Global Yatırım Holding, odaklandığı üç yatırım alanı arasında yer alan temiz ve yenilenebilir enerjide ilk yurtdışı hamlesini gerçekleştiriyor. Karadağ’da iştiraki Global Ports Holding’in işlettiği Port of Adria Limanı’nda 5 MWe (6MWp) kurulu güce sahip güneş enerjisi santrali kuruyor. Santral, limanın dokuz deposunun çatılarında toplam 66 bin metrekarelik bir alanda faaliyet gösterecek.

Global Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman, “Dünyanın en büyüğü olduğumuz kruvaziyer liman işletmeciliğinde kazandığımız deneyim ile kurduğumuz uluslararası bağlantıları, temiz ve yenilenebilir enerji yatırımlarına yönlendirmek için çalışıyorduk. Başta Karayipler olmak üzere liman işlettiğimiz diğer bölgelerde de temiz ve yenilenebilir enerji yatırımları hedefliyoruz” diye konuştu.  

Temiz ve yenilebilir enerji, liman işletmeciliği ve varlık yönetimi ile birlikte odaklandığı üç yatırım alanı arasında yer alan Global Yatırım Holding, Karadağ’da güneş enerjisi santrali kuruyor. Global Yatırım Holding iştiraki ve dünyanın en büyük kruvaziyer işletmecisi Global Ports Holding’in işlettiği Port of Adria Limanı’nda faaliyet gösterecek santral, 5MWe kurulu gücü ile ülkenin en büyük güneş enerjisi santrali olacak. Global Yatırım Holding böylelikle temiz ve yenilenebilir enerjide ilk yurtdışı yatırımını gerçekleştirecek. 

Entegre iş modeli sayesinde

Global Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman, “Dünyanın en büyüğü olduğumuz kruvaziyer liman işletmeciliğinde kazandığımız deneyim ile kurduğumuz uluslararası bağlantıları, temiz ve yenilenebilir enerji yatırımlarına yönlendirmek için çalışıyorduk. Başta Karayipler olmak üzere liman işlettiğimiz diğer bölgelerde de temiz ve yenilenebilir enerji yatırımları hedefliyoruz. Global Yatırım Holding’in entegre iş modeli sayesinde liman işletmeciliğinde olduğu gibi hızla başarılı adımlar atacağımıza inanıyorum” şeklinde konuştu.

Depo çatılarında kurulacak 

Holding’in yüzde 51 ortağı olduğu Barsolar tarafından kurulacak santral Port of Adria’nın 9 deposunu çatılarında toplam 66 bin metrekarelik alanda faaliyet gösterecek. Barsolar’ın geçici imtiyazlı enerji üreticisi statüsünü almak için Karadağ Enerji Düzenleme Kurumuna yaptığı başvuru kabul edildi. Kurulumuna 2020 yılının ikinci çeyreğinde başlanacak ve 2020’nin ikinci yarısında faaliyete geçmesi hedeflenen santralin yıllık 6.9 milyon kWh elektrik üremiyle 2.600 konutun ihtiyacını karşılaması öngörülüyor. Santralin devreye girmesiyle Global Yatırım Holding’in portföyünde bulunan enerji santrallerinin kurulu gücü 97.3 MW’a ulaşacak. Kurulu gücün 43.2 MW’ını yenilenebilir enerji oluşturacak.

Global Yatırım Holding, biyokütle enerji üretiminde Aydın, Şanlıurfa ve Mardin’deki santralleri ile Türkiye’de lider yatırımcılar arasında yer alıyor. Türkiye’deki ilk güneş enerjisi santrali yatırımını ise yine Mardin’de gerçekleştirdi. İştiraki Ra Solar’ın 9 MWe’lık (10,8MWp) santralinin kısmi geçici kabulü kasım ayında tamamlandı. Ko/tri jenerasyon elektrik üretimi de yapan Global Yatırım Holding, bir diğer iştiraki Naturelgaz ile CNG (sıkıştırılmış doğalgaz) taşımacılığı ve dağıtımında faaliyet gösteriyor.

DAVOS’tan güzel bir haber

Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu’na (WEF) bağlı “Dördüncü Endüstri Devrimi Merkezleri Ağı”na (C4IR Network) katıldı. Türkiye’de alanında ilk ve en kapsamlı teknoloji merkezlerinden biri olacak MEXT’i hayata geçirmeye hazırlanan MESS, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı öncülüğünde yaptığı bu iş birliği ile dijital dönüşüm konusunda üstlendiği rolü global arenaya taşıyor.  

Geçtiğimiz Eylül ayında Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum-WEF) platform üyeliğine kabul edilen ilk işveren sendikası olan Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS), iş birliğini bir üst seviyeye taşıdı. Türkiye Sanayisini geleceğe hazırlamak için kurduğu MEXT Teknoloji Merkezi ile, WEF’in “Dördüncü Endüstri Devrimi Merkezleri Ağı”na (Center for the Fourth Industrial Revolution Network-C4IR) katıldı. Davos’da imzalanan iş birliği ile MEXT, dünyada çok az sayıda bulunan, WEF’e bağlı merkezlerden biri olarak tescillendi.

MESS, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın öncülüğünde imzalanan bu iş birliği anlaşması ile Türkiye’yi ve MESS üyelerini, WEF’in “Dördüncü Endüstri Devrimi Merkezleri Ağı”nda temsil edecek. MESS’in hayata geçirmeye hazırlandığı MEXT Teknoloji Merkezi bünyesinde bulunacak Dördüncü Sanayi Devrimi Bağlı Merkezi, dünyada yürütülen tüm teknoloji uygulamalarına dair ilk elden bilgiler edinecek, ileri teknoloji uygulamalarını yaygınlaştırmak için Türkiye’ye özel projeler geliştirecek. Kamu ile iş birliği içinde pilot uygulamalar ve bunlara yönelik mevzuat önerileri geliştirme imkanlarına sahip olacak. Nesnelerin interneti (IoT), Robotlar, Yapay Zeka (AI), Otonom Araçlar, Dronelar ve Blockzincir gibi pek çok kritik konu için yol haritaları hazırlayacak.

MESS Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol:

“Türkiye’de sanayinin dijital dönüşümü konusunda üstlendiğimiz öncü rolü global arenaya taşıyoruz.”

Sadece metal sanayisine değil, tüm sektörlere katma değer sağlayacak bu iş birliğinden büyük gurur duyduklarını dile getiren MESS Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, “Dünya Ekonomik Forumu ile iş birliğimizin hem MESS üyelerine hem de ülkemize büyük fayda sağlayacağına inanıyoruz. Yakın gelecekte açılışını yapmak üzere tüm gücümüzle çalıştığımız teknoloji merkezimiz MEXT ile, Dördüncü Endüstri Devrimi ve dijital dönüşüm konusunda Türkiye’de öncü bir rol üstlenmeye hazır olduğumuzu ifade etmiştik. Bugün, WEF iş birliği ile söz konusu rolümüzü global arenaya taşıdığımızı söyleyebiliriz. MESS’in, üyelerimizin ve Türkiye’nin bu kıymetli iş birliği ağından en verimli şekilde faydalanacağına şüphem yok” dedi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank:

“Kurulacak bu Merkez, çok taraflı işbirliklerine açtığı kapıyla hem sanayicimize hem de kamudaki karar alma süreçlerine pozitif katkılar sunacak.”

Milli Teknoloji Hamlesi ruhuyla hazırladığımız 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejimizde, dijital dönüşümü ve inovasyonu odağımıza aldık. Yüksek verimlilik, düşük maliyet ve esnek üretim yapısını sanayiye hakim kılmak istiyoruz. Bunu başarmanın yolu sanayinin teknolojiyle entegrasyonundan geçiyor. Gelişen teknolojiler, hem özel sektör hem de kamu tarafında yeni gereksinimleri beraberinde getiriyor. Yapay zekâ, büyük veri ve blokzincir gibi alanlarda geliştirilen teknolojilerin uygulamaya geçiş aşamasında, kamu politikalarının etkin ve esnek bir şekilde yeniden tasarlanması önemli. Kurulacak bu Merkez, çok taraflı işbirliklerine açtığı kapıyla hem sanayicimize hem de kamudaki karar alma süreçlerine pozitif katkılar sunacak. Ayrıca bu sayede, ülkemizde atılan adımları küresel platformlara taşıyarak, uluslararası politikalara yön verme şansına da sahip olacağız” dedi.

Dördüncü Endüstri Devrimi ile birlikte yaşanan değişimin büyüklüğü ve hızı göz önüne alındığında bu alanda süratle hareket edilmesi gerektiğine dikkat çeken WEF Dördüncü Endüstri Devrimi Merkezi Ağı Genel Müdürü Murat Sönmez “İş dünyası, devlet ve geniş ölçekte sivil toplum bir araya gelebilirse, Türkiye’de kuracağımız bu teknoloji merkezi ülke için çok faydalı olacak ve yeni teknolojilerin küresel boyutta yörüngesini belirlemede Türkiye’nin söz sahibi olmasını sağlayacaktır” dedi.

Dünya Ekonomik Forumu toplantıları için İsviçre’de bulunan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan da, Türkiye’nin Dördüncü Endüstri Devrimi Merkezleri Ağı”na (C4IR Network) katılımını sağlayan işbirliği anlaşması vesilesiyle ilgili forum temsilcileri ve MESS yetkilileri ile bir araya geldi.  MEXT bünyesinde çalışacak Dördüncü Sanayi Devrimi Bağlı Merkezi’nin yürüteceği faaliyetler hakkında bilgi aldı.

C4IR’nin hedefi kamu-özel sektör iş birliğinde teknolojik gelişmelerden toplum için maksimum fayda sağlamak  

Dünya Ekonomik Forumu’na bağlı olarak faaliyet gösteren “Dördüncü Endüstri Devrim Merkezleri Ağı-C4IR Network”, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin toplum yararına en iyi hizmet edecek şekilde uygulanmaya konmasını hızlandırmayı hedefliyor. Kamuyla, özel şirketlerle, akademisyenlerle ve sivil toplumla iş birliği içinde olan C4IR, çığır açan teknolojiler etrafında şekillenen geleceğin güvenli, etik ve sürdürülebilir olması için çalışıyor.

60. yılını kutlayan MESS, “yeni nesil sendikacılık” vizyonu doğrultusunda Türkiye’yi Dördüncü Endüstri Devrimi ve dijital dönüşüm konularında söz sahibi yapacak, dünya standartlarında bir teknoloji merkezi olan MEXT’i 2020’nin üçüncü çeyreğinde faaliyete açmaya hazırlanıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın da desteklediği projede, yerli kaynaklarla geliştirilen, 10.000 metrekare üzerine kurulu MEXT çatısı altında, üretimin her aşamasında görev alan çalışanları dönüştürecek, deneyime dayalı eğitimler verilecek. Harvard ve MIT Üniversiteleri’nin iş birliğiyle, yılda 30.000 çalışan, 2 yıllık bir eğitim planının parçası olacak ve gelişimleri yakından takip edilecek. Oluşturulacak “Dijital fabrika”da hem parçalı üretimin hem de galvanize çelik üretiminin dijital ikizi oluşturulacak. Avrupa’nın en büyük uygulamalı bilimler araştırma ve geliştirme organizasyonu olan Fraunhofer Enstitüsü, MESS üyelerinin dijital dönüşümü için bir yol haritası çizecek. Dijital potansiyel değerlendirmesi kapsamında her üye iki yıllık periyotlarla takip edilip güncellenecek. Dünya çapında en başarılı şirket ve kurumlar, dönüşüm sürecindeki MESS üyeleriyle bu merkezde bir araya gelecek ve bilgi alışverişinde bulunacak.

Türkiye logosu seferberliği başladı

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye’nin tanıtımında kullanılan ‘Turkey Discover the Potential’ logosu yerine Türkiye logosu için çalışmalara başladı. TİM Başkanı İsmail Gülle, ihraç ürünlerinde  ‘Made in Türkiye’ etiketi kullanılması için de ihracatçılara çağrıda bulundu. Gülle, “Ülkemizin küresel ticarete konu ihraç ürünlerinin coğrafik işareti Türkiye’dir. Bu nedenle Türkiye’de üretilmiş ise ‘Made in Türkiye’ denmesi gerekir. Türkiye’nin vatansever ihracatçıları, ihracatın çatı kuruluşunun bu yeni vizyona verdiği desteğe olumlu bir karşılık verirlerse ziyadesiyle mutlu oluruz. Bu Devlet ve bu Millet, büyük Türkiye’nin ismiyle yükselmeyi hak ediyor” dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM),  Türkiye markasının iletişiminde hedef pazarlarda bilinirliği artırmak ve günümüzde değişen iletişim taleplerini karşılamak amacıyla yeni logo ve etiket kullanımı için harekete geçti. TİM nezdinde faaliyetlerini sürdüren Türkiye Tanıtım Grubu TTG bünyesinde, Ticaret Bakanlığı’nın desteğiyle,  Türkiye logosu için çalışma başlatıldı. Bu kapsamda yasa taslağı hazırlanırken,  yurtdışı tanıtımlar ve iletişim çalışmalarında kullanılan “Discover the Potential” ve yurtiçinde kullanılan “Gücünü ve Potansiyelini Keşfet” sloganlarının değiştirilmesi için de yeni slogan çalışmaları devreye sokuldu. Yeni slogan çalışmaları tamamlanıncaya kadar mevcut olanlarının kullanılmaması kararı alındı.

Gülle, konuyla ilgili şunları söyledi: “Dünyanın önde gelen tüccarları, Türklerin ana vatanı olan ülkeye Türkiye ismini yüzyıllardır kullanmaktadırlar. Küresel ticaretin aktörleri Türklerin topraklarını bu isimle anarken, uluslararası alanda, Türk Malı adına ‘Made in Türkiye’yi tüm dünyaya mal etmek anlamlı ve gerekli bir adımdır. Küresel ölçekte üretim ve ihracat yapan Türklerin coğrafyası Türkiye’dir. Ülkemizin küresel ticarete konu ihraç ürünlerin coğrafik işareti Türkiye’dir. Bu nedenle Türkiye’de üretilmiş ise ‘Made in Türkiye’ denmesi gerekir. Sayın Cumhurbaşkanımız bu temel, yalın gerçeğe işaret etmiştir. Türkiye’nin ticaret diplomasisinin saha neferleri olan bizler de, TİM olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın sözlerini talimat kabul ettik ve yeni bir logo için hızla çalışmalara başladık.”

TİM Başkanı İsmail Gülle, ihraç ürünlerinde ‘Made in Türkiye’ etiketi kullanılması için ihracatçılara çağrıda bulundu. Gülle, “Türkiye’nin vatansever ihracatçıları ihracatın çatı kuruluşunun bu yeni vizyona verdiği desteğe olumlu bir karşılık verirlerse ziyadesiyle mutlu oluruz. Yani dünyanın dört bir yanına ihraç edilen Türk Malının etiketlerinin de yeni vizyon doğrultusunda ‘Made in Türkiye’ olarak değiştirmeleri bizi çok ama çok memnun edecektir. Bu Devlet ve bu Millet, büyük Türkiye’nin ismiyle yükselmeyi hak ediyor. Biz bu vizyona aracılık etmeyi bir vazife olarak görüyoruz. Türkiye ihracatla yükselecek” dedi.

Güneş enerjili baz istasyonu

‘Sadece merkeze değil herkese’ hizmet anlayışıyla Türkiye’deki yatırımlarına hız kesmeden devam eden Türk Telekom, Ağrı’da güneş enerjili baz istasyonunu devreye aldı. Türk Telekom, bu uygulamayla Türkiye’nin enerji kaynaklarının verimli kullanılmasına ve yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılmasına katma değer sağlarken bölgedeki köylerin iletişim kalitesini yükseltti.

Türk Telekom, güneş enerjili sistemlere yaptığı yatırımlara bir yenisini daha ekledi. Ağrı’da ‘Güneş Enerji Sistemi’ (GES) ile çalışan baz istasyonunu devreye alarak çevre duyarlılığı konusunda Türkiye’ye örnek olacak önemli bir uygulamayı hayata geçirdi. Enerji verimliliğiyle ilgili farkındalığı artırmayı ve enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasına katkı sağlamayı hedefleyen Türk Telekom, Erzurum Bölge Müdürlüğü hizmet sahasında yer alan Ağrı ili Taşlıcay ilçesi Güneysöğüt Mahallesi’ndeki meralık alana GES ile çalışan baz istasyonu kurdu. Türk Telekom, 50 metre yüksekliğe sahip ve 7 köye hizmet veren güneş enerjisi ile çalışan baz istasyonu sayesinde bölgedeki köylerin iletişim kalitesini artırdı.

Diğer yandan, zorlu kış şartlarının yaşandığı bölgede mobil hizmetlerdeki kesintilerin önüne geçilmesi hedeflenerek 100 metrekarelik bir alan üzerine kurulan GES ile 20 saatlik yedekleme süresine ulaşıldı.

1.700 lokasyona güneş enerji sistemleri kuruldu

Türk Telekom; yeni nesil iletişim teknolojilerinin enerjide, tarımda, sanayide, ulaşımda, sağlıkta, bina ve şehirlerde kullanımını yaygınlaştırarak en yüksek düzeyde kaynak tasarrufu sağlamak ve sürdürülebilir topluma hizmet etmek amacıyla çalışmalarını yürütüyor. Karbon emisyonunu sistematik olarak azaltıp enerji verimliliği konusundaki yatırımlarına ve optimizasyon çalışmalarına aralıksız devam eden Türk Telekom, toplam 1.700 lokasyona güneş enerji sistemleri kurdu. Türk Telekom’un son olarak Ağrı’da kullanıma aldığı baz istasyonunda da GES kullanıldı. Bu baz istasyonunda 48 adet güneş paneli ile 295 W güce ulaşıldı. Türkiye genelinde yenilenebilir enerji sistemlerinin toplam kurulu gücü 2,3 MW olan Türk Telekom, bu projelerle, temiz ve millî enerjiye katkı sunmayı ve Türkiye’deki diğer uygun lokasyonlarında da benzer GES uygulamalarını yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Kediler yalan söylemiyor

Patili dostlarım kedilerimi hep sokaklardan aldım. Örneğin ‘Şeker’ ölmek üzere idi.

Patili dostlarım kedilerimi hep sokaklardan aldım. Örneğin ‘Şeker’ ölmek üzere idi. Çocuklar Beşiktaş Çarşısı’nda tekmelemiş, o da bir arabanın altına saklanmıştı.  Kör olan “Geceyi” Cihangirdeki veteriner Özkan’a tedavi etmesi için bir hanım bırakmış ve sonra da geri almamış. Arkadaşım opera sanatçısı Gülderen Kazmagil rica etti ve onu da evime davet ettim, ikisi çok iyi anlaştı. Şeker iriydi, güçlüydü ama daima başta “mama yemek” olmak üzere her türlü önceliği Geceye vermekten ayrıca mutlu oluyordu. Biliyordu ki “Gece” kör ve korunmaya muhtaç idi. Sonra Gölgeyi evdeki kadroya ilave ettim. Gölge bizim üniversitenin bahçesinde donmak üzere idi.  Unutmayın tüm üç renkli kediler dişidir.

Dengesiz, kör ve beyinsel kusurlu “İplik”i asistanım İlhan’ın ricasıyla Esenler’den yardımcım Sercan alıp getirdi. O da kadroya dahil oldu. Gayet hareketli dişi bir kedi. Veteriner ancak “bir hafta yaşar beyninde tümör var dokunamam” dedi. Altı ay mutlu yaşadı, sonra iki gün saklandıktan sonra sürüne sürüne yanıma geldi ve bana bakıp öldü. İki gün kendime gelemedim.  Annemi yanıma alınca onun iri erkek kedisi siyah beyaz Boncuk da kadroya katıldı. Evde kedi nüfusu nadiren üçün altına düştü.

Kediler, yalan söylemiyor, banka soymuyor, ormanları yakmıyor, silah kullanmıyor ve de durmadan sigara içmiyor.  Yüzünüze bakınca “ruh halinizi” anlıyor ve ona göre davranışlarını karar veriyorlar. Ben yatakta iken aç ta olsalar hiçbir zaman beni uyandırmadılar. Sabırla beklediler.   Keşke hepimiz onlar kadar “karşılıksız” sevebilsek. Sonra kedi insanları çirkin veya yaşlı diye sınıflamıyor. Sokaklardaki gururlu kedi ile köpekler bize emanet edilmiş dilsiz yetimlerdir. Her birinin insanlar gibi   ayrı bir karakteri vardır.   

Almanya’da tek çocuk olup evinde yaşamını bir kedi, köpek veya başka bir canlı ile paylaşmayan çocukları “sorunlu” diye ilköğretim okuluna   bile kabul etmek istemiyorlar!

İstanbul’da kediler tüm zorluklara rağmen yaşama devam ettiriyor. Onlar İstanbul’un renkli birer parçasıdır.  Kimi hayattaki yaralarını sarması için, kimi yalnızlığa derman olması için kimi de insan olmanın gerekliliğini yerine getirmek için sokakların özgür ve başına buyruk ruhlarını doyuruyor, bakımını üstleniyor, tedavi ettiriyor, elindeki avucundakini onlarla paylaşıyor.

Gerçek İslamiyet’te hayvana şefkat ve merhamet vardır. Allah’ın can verdiği bu varlıklar korunması gereken emanet kabul edilir. Ebu Hureyre (yavru kediler babası) kucağında, cübbesinin ceplerinde yavru kedilerle gezerdi.  Kediler İslamiyet’te temizlikle simgelenip saygılı bir yer edinmiştir. Kedi beslemek sünnettir. Peygamberimiz Uhud seferinde ordunun önünde yavrularını emziren habeş kedisi çıkınca, kedinin ezilmemesi için yanına bir nöbetçi dikip koca bir orduyu o kedinin etrafından dolaştırmış ve seferden döndüğünde kediyi istetmiş ve sahiplenerek adını Müezza koymuş. Siyah-beyaz bir Habeş kedisi olan Müezza çölün kavurucu sıcağından peygamberimiz sayesinde kurtulmuştu. Hazreti Muhammed, Muezza içtikten sonra kapta kalan su ile abdest alacakken Sahabe-i Kiram Ebu Nuayim “Ya resul, o sudan kedi içti” deyince, Resullullah “onlar en temiz ağıza sahiptir”. Buyurmuş ve abdestini almıştır.

Hayvanlar asla bir eşya veya bir oyuncak değildir. Sevgililer ve diğer kıl günlerde sanki bir oyuncak gibi, bir kurdela takıp onları hediye olarak götürüyorlar.  “Aaa ne güzel” deyip önce şöyle uydurmadan bir öpülüyor evde kedi ile sorunlar yaratılıp kedicik veya köpek sokağa atılıyor. “Beyaz” bir Ankara kedisi, onu da kızım Nil sokaktan bulmuş. Ankara kedileri az duyar, sokakta yaşama şansı çok azdır.

İnsanlar nedense canlarını sıkan hayvanları rahatça vurabiliyor veya öldürebiliyorlar. Örneğin yaban domuzu hangi derinliğe hangi ağacın tohumunun dikildiğini bilir ve böylece, ormanlarımızı genişletir.  Oysa bizim kendi menfaatimiz için evcilleştirdiğimiz sonra sokağa bırakılan kediler, köpekler, güvercinler, serçeler aç, yanında su ile bir avuç kuru mama, birkaç tane sosis verseniz ne olur ki? Onlar da aynı bizim gibi acıkır ve susar.  Hele “susuzluk” çok kötüdür, susuzluktan ölmek de dünyanın en kötü ölüm şeklidir. Aşırı sıcaklarda bu hayvancıklara kim su sağlayacak? Toprak, dere, göl, çeşme mi kaldı?  Kuytu bir köşeye kimsenin dikkatini çekmeden bir yoğurt kabında (hatta pet şişeyi ortadan kesip kap yapabilirsiniz.) onlar için su bırakırsanız “dua” alırsınız, onların teşekkürü ve duası sizi korur. Bakın hayvanları sevmek zorunda değilsiniz, korkabilirsiniz de ama onlara zarar vermeye hiç hakkınız yok!    

Bakın “Bekir Coşkun” Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan eski   bir makalesinde kediyi nasıl tanımlıyor. “Kedilerin ne kadar mükemmel canlılar olduğunu düşünürüm. Genelde kediler üstün yaratıklardır. Özgürlüklerinden ve bağımsızlıklarından asla ödün vermezler. Onlar, sirklerde, gösterilerde kullanılamayan, yapmacık haraketlere alıştırılamayan bir hayvan türüdür. Dürüsttürler. Mırıldanıp kuyruğunu salladığında sizi sevmiştir kedi. Yok eğer “pufff…” diyerek tırnağını göstermişse sizi sevmedi demektir. Bunun tersi olamaz. Olduğundan farklı davranan ve sizi kandıran bir kedi yeryüzünde görülmüş değildir. Neyse odur…Oysa insanlar karşılığı olmadan “bir şeyi sevmeyi” bilmiyorlar. Bir çıkarları yoksa sevgileri de yok…Ekin vermese de toprağı, meyve vermese de ağacı, süt-et vermese de canlıları sevmeyi anlamıyorlar. Dünyaları sevgisiz. Sadece çıkarları var. Bu yüzden bir çocuğun bahçedeki köpekle niye dost olduğunu, bir kadının kedisi için niye ağladığını, iyi insanların öldürülen hayvanlar için niye çırpındıklarını bilemezler.”

Binlerce film, dizi, reklam, belgesel, hikâye ve resimlerde hayvanlara baş rol verildi. Onları izinsiz ve ücretsiz kullandılar. Onların üstünden para kazandılar, “M..Dick, Siyah İnci, Beyaz Diş, Lassie, Ninja Kaplumbağaları, Tom ve Jerry, Rin Tin Tin, İstanbul Kedileri  ve daha niceleri !

Ben kedileri seviyorum. Onlar benim can yoldaşım. Benimle gerektiğinde masada oturuyorlar. Birlikte yatıyorlar. Beni takip ederek peşimde dolaşıyorlar. Bazen bilgisayar masasının üstünde, bazen musluğun yanında, bazen pusuda, bazen kulaklar dik, karnı doyunca ise kıvrılıp masum masum uyuyorlar. Hem de çoğu kez buzdolabının, kapının veya dolabın üstü gibi bölgeye hakim yüksekleri seçiyorlar.

Ben kedilerimi seviyorum. Duyarlı, saygıdeğer, gururlu, mağrur.  Hayvan sevgisinden yoksun olanlara sadece acıyorum, hem de çok acıyorum. Seri katillerin bilinen yaygın ortak özellikleri, çocukluklarında hayvanlara zarar vermeleridir.

Kediler insanları yargılamaz, şişman veya aptal hissettirmez.

Aslında, benim bir kedim yok, kedimin “Orhan Kural’ı” var !

Doğru pompa seçimi ile % 30 tasarruf

Pompa sektörünün inovatif markası Masdaf tarafından kurulan ve kurulduğu tarihten buyana birçok eğitim ve seminere imza atan Mas Academy, “Pompa Teorisi ve Pompalarda Enerji Verimliliği Semineri” ile Eskişehirli iş ortaklarıyla buluştu.

Masdaf Endüstri Satış Yöneticisi Sibel Akan seminerde gerçekleştirdiği sunumda “Pompa Teknolojilerindeki Ecodesign Uygulamaları”na dikkat çekti. Akan, “Dünyadaki toplam elektrik enerjisi tüketiminin %20’si endüstri tarafından, endüstriyel elektrik enerjisinin ortalama %30’u ise pompalar tarafından tüketiliyor. İyi bir sistem tasarımı ve doğru pompa seçimi ile endüstride tüketilen enerjinin %30’undan tasarruf etmek mümkün” dedi.

Pompa sektörünün inovatif markası Masdaf’ın eğitim platformu olan Mas Academy, faaliyetlerine hız kesmeden devam ediyor. Masdaf, Mas Academy kapsamında Eskişehir Divan Hotel’de geçekleştirilen “Pompa Teorisi ve Pompalarda Enerji Verimliliği Semineri”nde Eskişehirli iş ortaklarıyla buluştu. Masdaf bayileri, servisleri ve mekanik tesisat mühendislerinin yoğun katılımlarıyla gerçekleştirilen seminerde; Masdaf İş Geliştirme Müdürü Ahmet Yılmaz, “Endüstriyel Tesislerde Pompa Uygulamaları”nı, Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Hüseyin Takmaz, “Endüstriyel Tesislerde Kullanılan Yangın Pompaları ile Hidroforlarda Bakım ve Doğru İşletmenin Önemi”ni, Endüstri Satış Yöneticisi Sibel Akan ise “Pompalarda Enerji Verimliliği ve Ömür Boyu Maliyet Analizi”ni anlattı. 

Seminerin açılış konuşmasını yapan Masdaf İş Geliştirme Müdürü Ahmet Yılmaz, Masdaf’ın Türkiye pompa sektörüne kazandırdığı ilkler hakkında bilgiler verdi. Yılmaz “Masdaf kuruluşundan bu yana sürdürülebilir olmayı hedefledi. Bu kapsamda tüm süreçlerine müşterilerinin talep ve ihtiyaçları doğrultusunda yön verdi. “Sürdürülebilir olmak” felsefesiyle geleceğe yatırım yaptı ve Türkiye pompa sektöründe birçok ilke imza attı. Bu kapsamda; 1991 yılında Türkiye’de ilk kez “Endüstriyel Tip Hidrofor Üretimi”, 1996 yılında ise Türkiye’de İlk “Kapalı Genleşme Tankı” üretimini başlattı. 2000 yılında NEPA standartlarına uygun yangın pompası, 2002 yılında ise Türkiye’de İlk kez “Kendinden Emişli Atık Su Pompası” üretimi yapan firma oldu. 2009 yılında yangın pompalarını Türkiye’de ilk kez  UL Listed / FM Approved sertifikalarıyla belgelendirdi. Türkiye’de santrifüj pompalarda gerçek NANDO akreditasyonlu ATEX sertifikasının ilk sahibi de yine Masdaf oldu” dedi.

Yılmaz ayrıcaendüstriyel tesislerdeki pompa uygulamalarını sektörel olarak değerlendirdi ve standartlar hakkında bilgiler verdi. Yılmaz, “Pompa seçimi yapılırken pompanın endüstriyel kullanıma ve şartnameye uygun olmasına dikkat edilmelidir. ÖrneğinPetrol endüstrisinde kullanılan santrifüj pompalar, API 610 ve Atex normlarına uygun olarak seçilmelidir. Demir- Çelik tesislerinde ise genel olarak Atex’li pompaya ihtiyaç duyulmaz. Ağaç sektöründe de yangın grupları büyük önem teşkil eder. Sistemin, UL-FM veya NFPA yangın standartlarına uyan pompalardan seçilmesi gerekir. Gıda sektöründe yapılacak seçimlerde ise bitkisel yağın, vinterize işlemine tabi tutulup tutulmayacağı önemlidir. Çünkü vinterize işleminde kullanılan ve parlayıcı özelliği olan Hekzan nedeniyle pompa teknolojilerinin Atex standartlarında olması gerekir. Kimyasal madde pompalama hizmetlerinde ise genel olarak düşük debi-düşük basınç uygulanması nedeniyle DN 100-150 altındaki uçtan emişli seriler tercih edilmelidir. Burada sızdırmazlık sağlamak ve kimyasal korozyon ile baş etmek önemlidir” dedi.

Yılmaz’ın konuşmasının ardından sunumunu gerçekleştiren Masdaf Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Hüseyin Takmaz iseendüstriyel tesislerde kullanılan yangın pompaları, proses pompaları ve hidroforlarda arıza, bakım ve doğru işletilmenin önemine dikkat çeken bir sunum gerçekleştirdi. Takmaz, “Periyodik bakımla işletmelerdeki verimsiz pompa sistemlerinden kaynaklanan enerji tüketiminde önemli oranda tasarruf sağlanmak ve CO2 emisyonlarını azaltmak mümkündür” dedi. 

Seminerin ikinci yarısında sözü alan Masdaf Endüstri Satış Yöneticisi Sibel Akan “Pompalarda Enerji Verimliliği ve Ömür Boyu Maliyet Analizi”ni anlattı. Akan, “Ecodesign Uygulamaları ilk olarak Elektrik Motorlarında ve Pompalarda başladı. Çünkü üretilen toplam elektriğin yaklaşık yarısı, sanayi sektöründe, sanayi sektöründe kullanılan elektriğin %70’i ise elektrik motorları ile harcanıyor. Dünyadaki toplam elektrik enerjisi tüketiminin %20’si endüstri tarafından, endüstriyel elektrik enerjisinin ortalama %30’ u ise pompalar tarafından tüketiliyor. İyi bir sistem tasarımı ve doğru pompa seçimi ile endüstride tüketilen enerjinin %30’undan tasarruf etmek mümkün. Bu oran Amerikan Hidrolik Enstitüsü ve EUROPUMP tarafından da destekleniyor.” dedi. Akan, elektrik motorlarındaki verimlilik sınıfı ve çark çapının, enerji sarfiyatına etkisini örneklerle açıkladı. 

Konuşmasında sistemlere pompa seçimi yapan tasarımcıların önemine de dikkat çeken ve bilinçli kullanıcıyı tanımlayan Akan, bilinçli kullanıcı; prosesindeki akışkan transferi gerekliliklerini bilen, sistemini olması gereken kurallar neticesinde tasarlamış (tasarımcı için), sistem eğrisini en yakın değerlerde hesaplayıp bu verilere göre pompa işletmesini sağlayan kişidir” dedi.  Akan, sunumunu “Pompa Teknolojilerinde Sahip Olma Maliyeti ve Ömür Boyu Maliyet (LCC) Analizi” örnekleriyle tamamladı. 

 Masdaf Hakkında;

1977 yılında suyun ve enerjinin etkin kullanılması ve bu sayede yaşam kaynaklarının korunması ilkesiyle yola çıkan, %100 yerli sermaye ile kurulan Masdaf, enerji verimliliği sağlayan, çevreci ve inovatif “akışkan teknolojileri” üretmektedir. 

Pompa sektörünün öncü markası Masdaf, 40.000 m² alan üzerine kurulan Düzce tesislerinde; uçtan emişli pompalar, inline pompalar, axial ayrılabilir pompalar, hidroforlar, genleşme tankları, yangın pompaları, kademeli pompalar, proses pompaları, dalgıç pompa, kolonlu pompalar, kendinden emişli pompa ve dişli pompa üretmektedir.   

Masdaf; endüstriyel proseslerde, sulama, ısıtma ve soğutma sistemlerinde, gemi sanayinde, atık su transferinde, yangın söndürme işlemlerinde, petro-kimya sanayinde, tarımsal sulamada vb. birçok alanda kullanılmak üzere santrifüj pompa imalatı yapmaktadır.

Müşterilerinin beklentilerini en yüksek düzeyde karşılamak üzere müşteri odaklı bir yaklaşım benimseyen Masdaf, pompa teknolojilerinin AR-GE’sinden, üretimine kadar tüm süreçlerinde müşteri memnuniyetini ön planda tutmakta ve ürünlerini, projenin ihtiyacına uygun olarak üretmektedir.

Masdaf, Türkiye genelindeki geniş bayi ve servis ağıyla, pompa teknolojileri alanında en iyi hizmeti, en kısa zamanda sunmayı misyon edinmiştir. 

ERP direktiflerine uygun olarak geliştirilen, yüksek verimli pompa sistemlerini 65’ten fazla ülkeye ihraç eden Masdaf, bu ülkelerde kurduğu distribütör ve servis ağıyla da sürdürülebilir olmayı hedeflemiştir. Masdaf, ISO 9001: 2015 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001: 2015 Çevre Yönetim Sistemi ve ISO 45001: 2018 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi kalite belgelerinin yanı sıra UL, FM, NFPA 20, TSE, CE, ATEX, EAC, UkrSEPRO gibi kalite belgelerine de sahiptir.

Tüpraş ödüllendirildi

Tüpraş İzmir Rafinerisi, İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından düzenlenen Enerji Verimliliği Ödülleri’nde, “Büyük Ölçekli İşletme” kategorisinde birincilik ödülünü aldı. Tüpraş, proje ile bir yılda 39.000 hanenin yıllık doğal gaz tüketimine eş değer enerji tasarrufu sağladı.

Tüpraş’ın enerji verimliliği alanındaki çalışmaları ödüllerle taçlanmaya devam ediyor. Tüpraş İzmir Rafinerisi, U-7000 Ham Petrol Revamp Projesi ile İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından düzenlenen Enerji Verimliliği Ödülleri’nde “Büyük Ölçekli İşletme” kategorisinde birinci oldu. Tüpraş İzmir Rafineri Müdürü Arda Yıldırım, ödülü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın elinden aldı.

Tüpraş olarak, rafinerilerde enerji yoğunluklarını düşürüp maliyetleri azaltırken çevresel etkileri de en aza indirmek hedefiyle çalıştıklarını belirten Tüpraş İzmir Rafineri Müdürü Arda Yıldırım, “Türkiye’deki ham petrol işleme kapasitesinin yaklaşık yüzde 18’i ile ülkemizdeki en yüksek kapasiteye sahip olan U-7000 Ham Petrol Ünitesi’nde; verimlilik, emniyet ve güvenilirliği daha üst düzeylere taşımak amacıyla çalışmalarımıza dört yıl önce başladık. 24 aylık yenileme ve modernizasyon sürecinin sonrasında ünitenin sürdürülebilir kapasitesini artırmanın yanı sıra, teknolojisini de daha güvenilir ve verimli hale getirdik. Projenin devreye alınmasıyla, U-7000 Ham Petrol Ünitesi’nin enerji tüketimini 34 Gcal/saat azalttık, ünite veriminde de yüzde 2 artış sağladık.” dedi.

2018’in Nisan ayında devreye alınan projeyle yıllık yaklaşık 300 bin Gcal enerji tasarrufu elde edildi. Bu da 39.000 hanenin yıllık doğal gaz tüketimine karşılık geliyor. Ayrıca, sağlanan enerji tasarrufuyla yaklaşık 95 bin ton/yıl CO2’nin atmosfere salınımı engellenmiş oldu.

Naturelgaz halka arz ediliyor

Global Yatırım Holding iştiraki Naturelgaz halka arz yolunda. Türkiye taşıma doğalgaz pazarının lider oyuncularından Naturelgaz, esas sözleşmesinde halka arza yönelik değişiklik yapmak için Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) başvurdu.

Türkiye taşıma doğalgaz pazarının lider oyuncularından Global Yatırım Holding iştiraki Naturelgaz, esas sözleşmesinde halka arza yönelik değişiklik yapmak için Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) başvurdu. Sıkıştırılmış + sıvılaştırılmış doğal gaz pazarında yaklaşık %20 pazar payı ile sektörde önde gelen şirket; fabrikalar, enerji üretim tesisleri, oteller, asfalt üretim tesisleri gibi endüstriyel ve ticari müşterilere ve aynı zamanda ekonomik veya coğrafi kısıtlamalar nedeniyle doğal gaz boru hattına erişimi olmayan şehirlere/kasabalara (haneler) dökme CNG satışı ve dağıtımı yapmakta. Naturelgaz, Türkiye’deki yüksek CNG dolum kapasiteli tesis ağına, geniş CNG dağıtım filosuna ve büyük CNG stoklama alt yapısına sahip. Naturelgaz CNG alt yapısı 12 CNG tesisi, 4 diğer tedarik istasyonu, 50,200 CNG silindiri ve 47 CNG kompresörlerinden oluşuyor.

Global Yatırım Holding tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamada, “Şirketimizin, yüzde 95,496 oranında bağlı ortaklığı olan Naturelgaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin halka arzına yönelik olarak 20.01.2020 tarihinde Naturelgaz Sanayi ve Ticaret A.Ş. Şirket Esas Sözleşmesi’nin Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun hale getirilmesi amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu’na izin başvurusunda bulunulduğu Naturelgaz Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından Şirketimize bildirilmiştir” denildi.

Taşıma doğalgaz pazarında yaklaşık yüzde 20 pazar payına sahip

Ana istasyon altyapısı ve dökme gaz satış hacmi bakımından Türkiye ve Avrupa’nın önde gelen CNG (Sıkıştırılmış Doğal Gaz) dağıtım şirketlerinden biri olan Naturelgaz, 2018 yılında 138 milyon santimetreküp CNG dağıtımı yaparak, Türkiye’deki boru hattı dışındaki toplam doğal gaz pazarından %16,9 pay aldı. Şirket’in kendi dolum tesislerinin bulunduğu bölgelerdeki pazar payı %25,5 oldu.

2018, Naturelgaz için kuvvetli bir toparlanma aynı zamanda önemli ve devamlılık arz eden mali gelişmeler içeren bir sene oldu. Şirketinin gelirleri spot gaz ticareti hariç yüzde 32,0 artarak 242,1 milyon TL, FAVÖK’ü ise neredeyse dört katına çıkarak 40,0 milyon TL seviyelerinde gerçekleşti. Maliyetlerdeki gerileme ve iki yıl vadeli riskten korunma sözleşmesinin dolması ile daha uygun fiyatlarla alım yapılabilmesi sayesinde FAVÖK marjı 2018 yılında 11 puan artış gösterdi. 2019’da da güçlü performansını devam ettiren Naturelgaz’ın gelirleri yılın ilk 9 ayında yıllık bazda neredeyse iki kat artarak 325,2 milyon TL olarak gerçekleşti. Aynı dönemde gaz işkolu maliyet yönetiminde alınan verimlilik önlemleri ve güçlü gelir artışı ile geçen yıla kıyasla üç kata yakın artışla 82,3 milyon TL FAVÖK açıkladı.

2018’de 800 milyon metreküp büyüklüğünde olan Türkiye taşıma doğalgaz pazarı, ulusal toplam doğalgaz tüketimin yaklaşık yüzde 2’sini oluşturuyor. Bu pazarın başlıca oyuncularından biri olan Naturelgaz, toplam taşıma doğalgaz pazarında yaklaşık yüzde 20 pazar payına sahip.