19.5 C
İstanbul
Pazar, Haziran 8, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 8

Bien, GES Yatırımıyla Karbon Ayak İzini Azaltacak

Bien, Türkiye’deki enerji yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. Sürdürülebilirlik hedeflerini daha da ileriye taşıyan şirket, 2025 yılı itibarıyla 23,5 MWp kapasiteli Güneş Enerji Santrali (GES) kurmayı planlıyor. Bu yatırım, enerji maliyetlerini azaltmayı ve karbon ayak izini minimize etmeyi hedefliyor.

Yeni GES Yatırımları ve Sürdürülebilirlik Hedefleri

Yapı sektörünün önde gelen oyuncularından olan Bien, hem çevre dostu projeler geliştirmek hem de enerji verimliliğini artırmak için çeşitli yenilikçi çözümler sunuyor. Şirket, T2D Yenilenebilir Enerji Sistemleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile iş birliği yaparak, Bozüyük, Bilecik ve Bilecik 2. Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikalarında kuracağı güneş enerjisi santralleri için 11,7 milyon dolarlık bir yatırım yapacak. 2025 yılında tamamlanması planlanan bu yatırımla, Bien’in yıllık enerji ihtiyacı karşılanarak önemli bir çevresel katkı sağlanacak.

Şerafettin Aşık’tan Sürdürülebilirlik Vurgusu

Bien Genel Müdürü Şerafettin Aşık, sürdürülebilirliği yalnızca bir hedef olarak değil, bir sorumluluk olarak benimsediklerini vurgulayarak, “Üretimden lojistiğe kadar her alanda enerjiyi etkin bir şekilde kullanmayı hedefliyoruz. 23,5 MWp’lik GES yatırımlarımızla sadece enerji verimliliğimizi artırmakla kalmayacak, aynı zamanda karbon emisyonumuzu da önemli ölçüde azaltacağız” dedi.

2030’a Kadar 140 MWe GES Yatırımı

Şirket, 2030 yılına kadar toplamda 140 MWe kapasiteli güneş enerjisi santrali kurmayı hedefliyor. Bu yatırımlar, yıllık yaklaşık 186.000 ton karbon emisyonunun önüne geçmeyi ve 511.280 ağacın kesilmesini engellemeyi planlıyor. Bien, bu adımlarla hem çevreye hem de enerji sektörüne önemli katkılarda bulunmayı amaçlıyor.

Aydın Çine’de 90 MWe’lik GES Üretim Hedefi

Ayrıca, Bien’in Aydın Çine’deki 90 MWe’lik GES üretim hedefi de sürdürülebilirlik yolundaki bir diğer önemli adım olarak dikkat çekiyor. Bu yatırım için yaklaşık 45 milyon dolarlık bir bütçe ayrılmış durumda. Şirket, bu projeyle birlikte Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesine önemli bir katkı sağlamayı planlıyor.

Geleceğe Yönelik Güçlü Adımlar

Bien’in bu güçlü adımları, sadece kendi üretim süreçlerine değil, aynı zamanda çevreye olan sorumluluğa verdiği önemi de gösteriyor.

Trugo 81 İlde Şarj Ağını Tamamladı

Türkiye’nin elektrikli araç altyapısını güçlendirmek amacıyla faaliyet gösteren Trugo, yüksek hızlı şarj ağı yatırımlarında önemli bir dönüm noktasına ulaştı. 81 ilde kesintisiz ve yüksek performanslı hizmet sağlama hedefi doğrultusunda yürütülen çalışmalar sonucunda, şirket 1000’inci Yüksek Hızlı DC (HPC) şarj cihazını İstanbul Eyüp’teki tarihi Pierre Loti Tepesi’nde devreye aldı.

Trugo tarafından kurulan 150 kW ve üzeri kapasiteli şarj cihazları, Türkiye genelindeki elektrikli araç kullanıcılarına hızlı ve güvenli enerji erişimi sağlıyor. Bu yatırımla birlikte Trugo, hem şehir içi hem de şehirlerarası yolculuklarda kesintisiz bir sürüş deneyimi sunmayı sürdürüyor.

Şirket yetkilileri, bu başarının Türkiye’nin elektrikli mobilite vizyonuna katkı sunduğunu ve gelecek dönemde şarj ağı genişliğinin daha da artırılacağını ifade etti. Trugo’nun sürdürülebilir ulaşımı destekleyen bu altyapı yatırımları, ülke genelinde elektrikli araç dönüşümünü hızlandırmayı amaçlıyor.

Legrand Türkiye’de Yeni Üretim Hattı Açtı

Elektrik altyapısı ve otomasyon sistemlerinde dünya çapında öncü markalardan Legrand, Türkiye’deki üretim kapasitesini artırmak amacıyla önemli bir adım attı. Şirket, Gebze’deki üretim tesisine 13 milyon euro değerinde yatırım yaparak yeni modüler ürün hattını devreye aldı.

Yapılan bu yatırımla birlikte Legrand, daha önce performansıyla kendini kanıtlamış XS3, XG3 ve XC3 serilerini geliştirerek XS4, XG6, XD10 ve XC10 serilerini pazara sundu. Yüksek güvenlik standartları ve gelişmiş teknik özellikleriyle dikkat çeken bu yeni modeller, konutlardan ticari binalara kadar geniş bir kullanım alanı sunuyor.

Legrand’ın Türkiye’deki bu üretim atağı, sadece yerel pazara değil, Avrupa ve Orta Doğu’ya yapılacak ihracat için de stratejik bir merkez olma hedefini taşıyor. Yeni modüler serinin, enerji verimliliği, esneklik ve kurulum kolaylığı gibi kriterlerde sektöre yeni bir soluk getirmesi bekleniyor.

Şirket yetkilileri, bu yatırımla hem Türkiye’deki istihdama katkı sağlanacağını hem de Legrand’ın sürdürülebilir üretim vizyonuna bir adım daha yaklaşıldığını belirtti.

Enerjisa Nordex Ortaklığıyla Rüzgâr Dönüşüyor

Türkiye’de özel sektör elektrik üretiminin öncülerinden Enerjisa Üretim, yenilenebilir enerji teknolojilerinde dünya çapında faaliyet gösteren Nordex Grubu ile Kopenhag’da önemli bir iş birliğine imza attı. Yapılan anlaşma kapsamında, Türkiye’nin farklı bölgelerinde inşa edilecek yeni rüzgar enerji santralleriyle yılda yaklaşık 1,5 milyon ton karbon salımının önüne geçilmesi hedefleniyor.

Enerjisa Üretim, YEKA RES-2024 ihalelerinde elde ettiği başarıyla birlikte Edirne ve Balkaya projeleri başta olmak üzere, rüzgar enerjisi yatırımlarında büyümeye devam ediyor. Nordex Grubu ile yapılan bu iş birliği, sadece enerji üretim kapasitesini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin karbon nötr hedeflerine katkı sağlayacak nitelikte olacak.

Kurulacak santrallerde kullanılacak türbinlerin büyük bölümü, yerli katkı oranı yüksek ekipmanlardan oluşacak. Böylece hem istihdam hem de sanayiye katkı açısından yerli üreticilere önemli fırsatlar sunulacak.

Enerjisa Üretim yetkilileri, bu iş birliğinin Türkiye’nin temiz enerji dönüşümüne katkı sağlayacak bir adım olduğunu vurgularken, Nordex Grubu temsilcileri de Türkiye pazarında uzun vadeli stratejik hedeflerle hareket ettiklerini belirtti.

Yeni projeler tamamlandığında, on binlerce hanenin yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak kapasiteye ulaşılması planlanıyor.

CK Enerji Runtalya’da Eğitime Koştu

Enerji sektörünün öncü şirketlerinden CK Enerji, bu yıl 20’ncisi düzenlenen Runtalya Maratonu’nda sosyal sorumluluk bilinciyle önemli bir rol üstlendi. 3 Mart 2025’te Antalya’da binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen maratonda CK Enerji çalışanları, Türkiye Eğitim Vakfı (TEV) için koşarak eğitime destek sağladı.

CK Enerji, “Adım Adım” platformu aracılığıyla katıldığı maratonda, bağış kampanyasıyla TEV bünyesinde üniversite öğrencilerine burs verilmesine katkıda bulundu. Şirket çalışanları, yalnızca koşmakla kalmadı, aynı zamanda çevrelerinde farkındalık oluşturarak bağışların toplanmasına öncülük etti.

CK Enerji Kurumsal İletişim Müdürü [isim varsa eklenebilir], etkinlikle ilgili yaptığı açıklamada, “Topluma karşı sorumluluğumuzun bir parçası olarak, sadece enerji sektöründe değil, sosyal alanda da sürdürülebilir etki yaratmayı hedefliyoruz. Runtalya’da attığımız her adım, bir gencin eğitim hayatına umut olsun istedik.” ifadelerini kullandı.

Bu yılki maratonda farklı sektörlerden yüzlerce kurumun da sosyal sorumluluk projeleriyle yer aldığı Runtalya, sadece sporun değil dayanışmanın da sembolü haline geldi. CK Enerji’nin eğitime verdiği bu anlamlı destek ise etkinliğe damga vuran katkılardan biri oldu.

DHL Türkiye Elektrikli Filoyla Geleceğe Taşıyor

DHL Supply Chain Türkiye, lojistik operasyonlarında sürdürülebilirliği artırma hedefiyle yeni bir adım daha attı. 7 Nisan 2025 itibarıyla şirket, elektrikli araç havuzunu büyüterek hem çevreye duyarlı çözümler sunmayı hem de operasyonel verimliliğini artırmayı hedefliyor. Bu kapsamda, mevcut araç filosunu modernize ederken aynı zamanda yeni nesil, ileri teknolojili ve ergonomik araçları da bünyesine kattı.

Lojistik sektöründe dönüşüm rüzgarları estiren bu hamle, DHL Supply Chain Türkiye’nin karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik kararlılığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Elektrikli araç yatırımları, enerji verimliliği yüksek çözümlerle birlikte çevre dostu taşımacılığın yaygınlaşmasına katkı sağlıyor. Böylece hem operasyonel güç artıyor hem de sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda somut adımlar atılmış oluyor.

Yeni araçlar, sürüş konforu ve güvenliği en üst düzeye çıkaracak şekilde tasarlandı. Gelişmiş ergonomik yapı, teknolojik donanımlar ve kapsamlı güvenlik sistemleri sayesinde hem çalışanların hem de gönderilerin güvenliği destekleniyor. Bu özellikler, çalışanların daha verimli ve konforlu bir ortamda görev yapmasına olanak tanıyor.

DHL Supply Chain Türkiye Genel Müdürü Buket Cox, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Filomuzun verimli ve modern bir yapıya kavuşması yalnızca operasyonel gücümüzü artırmakla kalmıyor, aynı zamanda lojistik sektöründe sürdürülebilir dönüşüme öncülük etme vizyonumuzun da bir yansımasıdır” dedi.

Şirketin bu adımı, DHL Group’un küresel ölçekte benimsediği “Strateji 2030” hedefiyle de örtüşüyor. Söz konusu strateji, çevresel etkiyi azaltırken aynı zamanda yenilikçi çözümlerle müşteri memnuniyetini artırmayı amaçlıyor. DHL Supply Chain Türkiye de bu vizyon doğrultusunda yeşil lojistik çözümlerini genişleterek sektördeki liderliğini pekiştirmeye devam ediyor.

Boltaş Avrupa Taşımalarında Vites Yükseltti

Yarım asırlık tecrübesiyle lojistik sektörünün güçlü oyuncularından Boltaş, 2025 yılına hızlı bir giriş yaptı. Şirketin Avrupa odaklı taşımalarında özellikle Almanya ve İtalya hattındaki kapasite artışı dikkat çekiyor. Boltaş Satış, Pazarlama & Müşteri Deneyimi Direktörü ve İcra Kurulu Üyesi Alper Eryılmaz, müşterilere özel çözümler ve dijital altyapı yatırımları sayesinde operasyonel verimliliği artırdıklarını belirtti.

Almanya hattında ivme kazandı

Almanya’ya yapılan taşımalarda bu yılın ilk iki ayında belirgin bir artış yakaladıklarını açıklayan Eryılmaz, yenilenen filo yapısı ve yabancı plakalı özmal araçların sağladığı avantajların bu büyümeye doğrudan katkı sağladığını söyledi. Eryılmaz, bu hızla yıl boyunca sürdürülebilir büyümeyi hedeflediklerini ifade etti.

İtalya’daki yatırımlarını sürdürüyor

İtalya’da 30 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren Boltaş, Trieste Limanı’na yakın konumdaki depoları, kendi personeliyle gerçekleştirdiği parsiyel yük konsolidasyonu ve güçlü filo altyapısıyla bölgede en çok tercih edilen lojistik partnerlerden biri haline geldi. Şirket ayrıca İtalya’da iç dağıtım hizmetleri de sunuyor.

Avrupa’nın lojistik dinamiklerine hâkim

Bölgesel pazarların ihtiyaçlarını yakından takip ettiklerini vurgulayan Eryılmaz, sadece taşıma değil, analiz ve planlama anlamında da müşterilerine katma değer sunduklarını dile getirdi. Eryılmaz, “Yükü bir noktadan diğerine taşımak tek başına yetmez. Bölgeye ve müşteriye özel çözümler üretmek asıl fark yaratan noktadır” dedi.

Sürdürülebilir büyümeye odaklı strateji

Dijital altyapı yatırımları ve operasyonel dönüşüm sayesinde Avrupa pazarında istikrarlı bir büyüme yakaladıklarını söyleyen Eryılmaz, Boltaş’ın yıl boyunca artan taleplere uyum sağlayarak, güçlü hizmet ağıyla lojistik sektöründe yoluna kararlılıkla devam edeceğini sözlerine ekledi.

ISSD’den Akıllı Ulaşıma Yenilikçi Destek

Türkiye’nin akıllı ulaşım alanındaki en kapsamlı etkinliği olan CONF-ITS’25, 1. Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Konferansı, 16-17 Nisan 2025 tarihlerinde Teknopark Ankara’da düzenlenecek. Akıllı ulaşım teknolojilerinde öncü firmalardan ISSD Bilişim Elektronik A.Ş., bu önemli organizasyona “Ulaşımda Aklın Yolu” ödüllerine sponsor olarak katkı sağlayacak.

ISSD Yönetim Kurulu Başkanı Çağrı Yüzbaşıoğlu, modern şehirlerin ulaşım yapısını geliştirme vizyonlarının temelinde verimlilik, güvenlik ve sürdürülebilirliğin yattığını vurguladı. Yüzbaşıoğlu, “Geleceğin taşımacılığı bu üç kavramın etrafında şekillenecek. Biz de ISSD olarak bu vizyonun gelişimine öncülük edecek teknolojiler geliştiriyoruz” dedi.

Konferans kapsamında ISSD’nin trafik yönetim sistemleri, elektronik bağlantı teknolojileri ve danışmanlık hizmetleri tanıtılacak. Yüzbaşıoğlu, akıllı ulaşım sistemlerinin sadece teknik yatırımlar değil, aynı zamanda şehir yaşamına sosyal katkılar sunan çözümler olduğunun altını çizdi. Türkiye’nin sürdürülebilir mobilite hedeflerine ulaşabilmesi için sektörle güçlü iş birliklerini sürdüreceklerini ifade etti.

ISSD’nin sponsor olduğu “Ulaşımda Aklın Yolu” ödülleri, toplumsal fayda üreten, sürdürülebilirlik vizyonu taşıyan projeleri ödüllendirerek akıllı ulaşım ekosistemine moral ve motivasyon kazandıracak. Yüzbaşıoğlu, ödül töreniyle birlikte gerçekleştirilecek olan “Ulaşım Arenası” oturumunda sektörün mevcut yol haritaları ve gelecek beklentileri üzerine değerlendirmelerde bulunacak.

CONF-ITS’25’in dikkat çeken bölümlerinden biri de ISSD’nin ziyaretçilere sunacağı sanal gerçeklik destekli akıllı ulaşım deneyimi olacak. Geliştirilen VR simülasyonu sayesinde katılımcılar, geleceğin akıllı ulaşım sistemlerini birebir deneyimleyebilecek. VR gözlükleriyle farklı trafik senaryolarını test edebilecek katılımcılar, ISSD teknolojilerinin güvenlik, verimlilik ve sürüş konforu üzerindeki etkilerini doğrudan gözlemleyebilecekler.

Yüzbaşıoğlu, bu interaktif deneyimin sadece teknolojiyi anlatmakla kalmayacağını, aynı zamanda ISSD’nin inovasyon kapasitesini sektör profesyonellerine doğrudan gösterme fırsatı sunacağını belirtti. “Geleceğin ulaşımı yalnızca yollar üzerinde değil, aynı zamanda sanal dünyada da tasarlanıyor” diyerek teknolojinin geldiği noktayı özetledi.

ISSD, bu konferansla birlikte sadece teknolojik ürünlerini değil, aynı zamanda sürdürülebilir ve insan odaklı bir ulaşım vizyonunu da paylaşmış olacak.

Sanayi Atıklarında Rekor Geri Dönüşüm Başarısı

Türkiye’nin öncü sanayi kuruluşlarından Cengiz Holding, çevresel sorumluluğunu her geçen yıl daha ileriye taşıyor. Grup bünyesindeki Eti Bakır ve Eti Alüminyum şirketleri, 2024 yılında toplamda 2.227 ton atığın geri kazanımını sağlayarak ciddi bir çevresel fayda üretti. Bu başarı, 218 ton sera gazı salınımının önüne geçilmesini sağladı.

Geri Dönüşümle Gelen Doğaya Saygı

Sıfır atık sistemine yıllardır yatırım yapan Cengiz Holding, bu çabalarının meyvesini somut verilerle ortaya koydu. Eti Bakır ve Eti Alüminyum’un çevreye duyarlı uygulamaları sonucunda sadece atık azaltılmakla kalmadı; 5.693 ağacın kesilmesi de engellendi. Aynı zamanda 3.8 milyon kilovatsaat enerji tasarrufu ve 9.385 metreküp su tasarrufu elde edildi.

Eti Bakır: 8 Tesiste Geri Kazanım Hamlesi

Eti Bakır’ın Halıköy’den Siirt’e kadar uzanan 8 ayrı tesisinde yürütülen çevreci çalışmalarla toplam 1.579 ton atık geri dönüşüme kazandırıldı. Bu sayede yaklaşık 150 ton sera gazı doğaya salınmadan bertaraf edildi. Sıfır atık uygulamaları sayesinde tesislerde 1.916 ton hammadde ekonomiye kazandırılırken, 886 ağacın kesilmesinin önüne geçildi.

Eti Alüminyum: Kaynakların Etkin Kullanımıyla Öne Çıkıyor

Seydişehir’deki üretim tesislerinde her atığı değerli gören Eti Alüminyum ise 2024 yılında 647 tonluk karışık atığı geri dönüşüme gönderdi. Sadece kağıt atıklarının geri kazanımıyla 4.807 ağacın kesilmesi önlenirken, sera gazı salımı 67 ton azaltıldı. Ayrıca 2.409.051 kWh enerji tasarrufu ve 2.800 kg kompost üretimi gerçekleştirildi.

Sıfır Atık Bilinciyle Geleceğe Yatırım

Her iki şirket de sürdürülebilir kalkınmanın temel taşlarından biri olan sıfır atık ilkesini sadece bir hedef değil, üretim kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Cengiz Holding, çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayan projeleriyle hem sanayi hem de çevreyi bir arada yaşatma iradesini kararlılıkla sürdürüyor.

Yeşil Dönüşüm Yolculuğu Devam Ediyor

Cengiz Holding’in bu alandaki kararlı duruşu, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin yaşam kalitesine yapılan bir yatırım olarak öne çıkıyor. Sanayi üretiminin çevreyle barışık bir şekilde sürdürülmesi için örnek teşkil eden bu uygulamalar, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle de birebir örtüşüyor.

Yerli Mobil Şarj Teknolojisi Almanya’da Tanıtıldı

Elektrikli araçlar dünyasında mobil şarj çözümleri giderek önem kazanırken, Türkiye’den doğan yerli teknoloji girişimi Chargebot, Almanya’da düzenlenen 2025 Hannover Messe Fuarı’nda ilk kez uluslararası sahneye çıktı. Fuarda büyük ilgi gören Chargebot, sabit ve otonom olmak üzere iki farklı modeliyle geleceğin mobil şarj teknolojisine dair güçlü bir vizyon sundu.

Geleneksel altyapıya çözüm

Alışveriş merkezleri, otoparklar, havalimanı apronları ve siteler gibi sabit altyapının yetersiz kaldığı alanlara özel geliştirilen Chargebot, hızlı, esnek ve otonom yapısıyla fark yaratıyor. CB-1 modeli, araçlara müdahale gerekmeden şarj hizmeti sunarken, görevini tamamladıktan sonra kendini yeniden şarj edebiliyor. CB-2 modeli ise güneş enerjisi desteğiyle tamamen şebekeden bağımsız çalışabiliyor ve farklı kapasite seçenekleriyle özelleştirilebiliyor.

Tam otonom kullanım kolaylığı

Chargebot’un kullanıcı dostu uygulaması sayesinde, sürücüler tek tıkla mobil şarj ünitesini çağırabiliyor. Sistem, şarj edilecek aracı otomatik olarak tespit ediyor, dolum işlemini başlatıyor ve tamamlandıktan sonra görevine son veriyor. Bu süreç boyunca kullanıcıya iki adet 32 inçlik ekrandan bilgilendirme sağlanıyor.

Yüksek verim, geniş kullanım aralığı

Yüzde 97 enerji verimliliği ile çalışan Chargebot, -30°C ila +55°C sıcaklık aralığında kesintisiz hizmet sunabiliyor. 30 kW ila 180 kW arasında değişen DC şarj gücü ve 40 ila 400 kW/saat arasında sunulan batarya kapasitesiyle, hem bireysel hem kurumsal kullanıcılara hitap ediyor.

Mobilitenin geleceğinde Türk imzası

Tamamen yerli bir girişim olarak geliştirilen Chargebot’un Almanya’daki fuarda gördüğü yoğun ilgi, Türk mühendisliğinin küresel ölçekteki potansiyelini bir kez daha gözler önüne serdi. Elektrikli araçların yaygınlaştığı bu çağda, Chargebot gibi yenilikçi çözümler mobilitenin geleceğine yön vermeye hazırlanıyor.

Şarj Ünitelerinde Ruhsat Şartı Kaldırıldı

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan yeni düzenleme ile Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde önemli bir değişikliğe gidildi. Artık apartman ve site otoparklarında kurulacak elektrikli araç şarj üniteleri için ruhsat alma zorunluluğu kaldırıldı. Elektrik tesisatı da ruhsata tabi olmayacak. Bu düzenleme, elektrikli araç kullanımının yaygınlaşması için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Kurulum Süreci Hızlanacak, Süreç Basitleşecek

Yeni düzenlemenin sağladığı kolaylıkların altını çizen Elaris İş Geliştirme Müdürü Ramazan Akyol, apartman ve sitelerde ortak alanlara kurulacak şarj istasyonları için ruhsat sürecinin ortadan kalkmasının kurulumları hem hızlandıracağını hem de basitleştireceğini ifade etti. Ancak Akyol, güvenlik standartlarının ihmal edilmemesi gerektiğini hatırlatarak site yönetimlerini dikkatli olmaya çağırdı.

Elektrik Kurumu Onayı ve Teknik Gereklilikler

Her ne kadar ruhsat şartı kaldırılmış olsa da, projelendirme yapan firmanın fenni mesuliyet üstlendiğine dair belgeyi ilgili idareye sunması gerekiyor. Ayrıca kurulumun, Elektrik İç Tesisleri Yönetmeliği ve Şarj Hizmeti Yönetmeliği gibi yasal düzenlemelere uygun şekilde yapılması da şart. Elektrik idaresinden olumlu bağlantı görüşü alınması da zorunlu uygulamalar arasında yer alıyor.

Bireysel Kurulumlarda Ortak Karar Şartı

Ortak alan dışında kalan, bağımsız bölümlere ait eklenti otoparklarda ise mevcut tesisata müdahale olmaksızın bireysel şarj ünitesi kurulabiliyor. Ancak bu gibi durumlarda diğer bağımsız bölümleri etkilememek şartıyla ‘kat malikleri kurulu kararı’ gerekiyor. Eğer tapuda hizmetli otopark olarak geçen bir alanda kurulum yapılacaksa, elektrik idaresiyle doğrudan bağlantı kurularak hızlı ve sorunsuz bir kurulum gerçekleştirilebiliyor.

Projelendirme ve Kurulumda Uzmanlık Şart

Şarj istasyonu kurulum sürecinde doğru projelendirme ve güvenlik önlemlerinin uzman mühendislik firmaları tarafından yapılmasının büyük önem taşıdığına dikkat çeken Akyol, “Elaris olarak tüm kurulumu yasalara ve güvenlik standartlarına uygun şekilde gerçekleştiriyoruz. Yerel elektrik altyapısında yeterli akım kontrolü ile başlıyor, ardından binanın ihtiyaçlarına özel çözümler üretiyoruz” dedi.

Yangın Riskine Karşı Dinamik Yük Dengeleme Sistemi

Elaris tarafından önerilen ‘Dinamik Yük Dengeleme (DLM)’ sistemi sayesinde binadaki tüm cihazların enerji tüketimi akıllıca dengeleniyor. Bu sistem, elektrikli araç şarj cihazına gönderilen gücü otomatik olarak ayarlayarak aşırı yüklenmenin ve kısa devrelerin önüne geçiyor. Böylece yangın riskine karşı da etkin bir koruma sağlanmış oluyor.

Yeni düzenleme, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda atılmış önemli bir adım olarak görülüyor. Elektrikli araç kullanıcılarının hayatını kolaylaştıracak bu gelişme, aynı zamanda apartman ve site yönetimlerinin şarj altyapılarını daha kolay ve güvenli bir şekilde oluşturmasına olanak tanıyor.

Akkuyu NGS’de Türbin Operasyonu Tamamlandı

Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali olan Akkuyu NGS’de önemli bir aşama daha başarıyla geride bırakıldı. Santralin 3. Güç Ünitesi’nde yer alan makine dairesine, nükleer türbin sisteminin kritik bir parçası olan Besleme Suyu Depolama Tankı başarıyla yerleştirildi.

259 ton ağırlığında ve 40 metre uzunluğundaki dev tank, otomatik tekerlekli platform yardımıyla dikkatle türbin bölümüne taşındı. Ardından, 1300 ton kaldırma kapasitesine sahip özel bir paletli taşıma sistemiyle türbin alanına yerleştirildi. Tank, türbin sistemlerinin ısı değişimlerinde kilit rol üstlenirken, yüksek sıcaklık ve basınca dayanıklı yapısıyla da öne çıkıyor.

Besleme Suyu Depolama Tankı, santralin devreye alma ve işletme sürecinde, türbin besleme pompaları için gerekli su rezervinin güvenli şekilde sağlanmasına imkân tanıyor. Aynı zamanda buhar ayırıcılar, aşırı ısıtıcılar ve diğer yüksek sıcaklıklı ekipmanlardan gelen suyun toplanmasında da kullanılıyor.

AKKUYU NÜKLEER A.Ş. Genel Müdürü Sergei Butckikh, operasyonla ilgili yaptığı açıklamada, türbin binasının 18,2 metre yükseklikteki ana teknolojik kotunun ağır ekipmanlar için uygun olarak tasarlandığını belirtti. Tankın sahaya ulaşmasının ardından, özel destek yapılarının montajı tamamlanarak, tankın iki parçası kaynak yöntemiyle birleştirilecek. Bu esnada makine dairelerinin betonarme işlemleri de eş zamanlı olarak sürdürülüyor.

Besleme Suyu Depolama Tankı, Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom’un makine mühendisliği birimi olan ZiO-Podolsk tarafından üretildi. VVER-1200 tipi reaktör için özel olarak tasarlanan ekipman, minimum 60 yıllık ömre sahip olmasıyla dikkat çekiyor.

Akkuyu NGS’de gerçekleşen bu adım, projenin planlanan takvime uygun biçimde ilerlediğini ve enerji güvenliği adına stratejik bir yatırımın başarıyla sürdürüldüğünü gösteriyor.

Creavit, ISH Fuarı’nda Sürdürülebilirlik Vurgusu

Türkiye’nin lider vitrifiye ve seramik üreticilerinden Creavit, Almanya’nın Frankfurt kentinde düzenlenen dünyanın en prestijli sektör etkinliklerinden ISH – Enerji, Isı ve Havalandırma Fuarı’na katılarak dikkatleri üzerine çekti. Creavit, çevre dostu ürünleri, zarif tasarımları ve teknolojik yenilikleriyle fuarın öne çıkan markalarından biri oldu.

Bu yılki fuarda Creavit, sürdürülebilirliği yalnızca söylemde bırakmayarak, %100 geri dönüşüm ve sıfır emisyon ürünleriyle somut bir taahhüt ortaya koydu. Üç tarafı açık özel stand yerleşimiyle ziyaretçilere rahat erişim imkânı sunan marka, geliştirdiği hijyen teknolojilerini ve geniş ürün yelpazesini doğrudan deneyimlemeye olanak sağladı. Standın en çok ilgi gören ürünleri arasında akıllı klozetler, vortex teknolojisine sahip çözümler ve renkli lavabolar öne çıktı. Modern banyo tasarımında estetikle fonksiyonelliği bir araya getiren Creavit, kullanıcıların yaşam alanlarına kişisel dokunuşlar katmasını hedefledi.

Ayrıca firmanın yeni nesil sır teknolojisi, ürünlerin dayanıklılığını ve görsel zenginliğini artırırken, ziyaretçilere yapısal inovasyonların sınırlarını gösterdi. Akıllı üretimle geliştirilen bu teknolojiler sayesinde Creavit, geleceğin banyo ihtiyaçlarına bugünden cevap veriyor.

Creavit, vitrifiye ürünlerinin yanı sıra şık ve işlevsel banyo mobilyalarıyla da ziyaretçilerden tam not aldı. Fuarda sergilenen mobilya çözümleri, kaliteyi ve kullanıcı odaklı tasarımı öne çıkararak banyolarda estetiği yeniden tanımladı.

Yurt içinde ve dünya genelinde 65’ten fazla ülkeye ihracat yapan Creavit, Gökçebey ve Devrek’teki toplam 280 bin metrekarelik üretim alanıyla sektöründe tek lokasyonda en büyük üretim kapasitesine sahip firmalardan biri olarak faaliyet gösteriyor.

Creavit, atık ısıyı enerjiye dönüştüren ilk üretici firma olma özelliğiyle, sürdürülebilirlik vizyonunu üretimden ürüne her alana taşırken, su tasarrufu sağlayan çözümleriyle de “Suyun Kıymetini Bil!” mesajını güçlü şekilde vurgulamaya devam ediyor. ISH Fuarı’ndaki güçlü katılımıyla Creavit, hem Türkiye’yi başarıyla temsil etti hem de banyo endüstrisindeki küresel vizyonunu bir kez daha ortaya koydu.

Expocomer 2025’te Türk Ürünlerine Yoğun İlgi

Latin Amerika’nın en önemli ticaret platformlarından biri olan ve bu yıl 41’incisi düzenlenen Expocomer 2025 Fuarı, 25-27 Mart tarihleri arasında Panama City’de gerçekleştirildi. Türkiye, İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) koordinasyonunda 6’ncı kez milli katılım organizasyonu ile fuara dâhil oldu. Türkiye’den 14 firmanın yer aldığı fuar, Türk ürünlerinin uluslararası pazarlarda artan etkisini bir kez daha ortaya koydu.

Kimya, gıda, kozmetik, temizlik ürünleri, plastik, tekstil, inşaat malzemeleri, elektrikli ve elektronik ürünler, otomotiv ve sağlık gibi çok sayıda sektörden Türk firmaları, ürünlerini küresel ziyaretçilere tanıtma fırsatı buldu. Çin’in ardından en büyük ikinci ülke pavilyonuna sahip olan Türkiye, fuar alanında dikkatleri üzerine çekti. Türk dizilerinin bölgedeki popülaritesinin de katkısıyla, Türk ürünlerine olan ilgi son derece yoğundu.

Fuarda Türkiye Pavilyonu’nun resmi açılışı; T.C. Panama Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Eren Can Yücel, T.C. Panama Ticaret Müşaviri Halise Büşra Ünsal Hür, Panama Dış Ticaret Bakanı Carlos Arturo Hoyos ve Panama Tarım, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Diego Eleta’nın katılımıyla yapıldı. Açılışın ardından Türk firmaları stantlarında ziyaret edildi, başarı dilekleri iletildi.

İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, fuara ilişkin değerlendirmesinde, “Panama ile ticaretimiz istikrarlı bir şekilde artıyor. 2024 yılında Panama’ya yapılan ihracatımız 378,2 milyon dolar, ithalatımız ise 154,2 milyon dolar oldu. Toplam ticaret hacmimiz 532,4 milyon dolara ulaştı. Özellikle kimya sektörümüz, Panama pazarında daha da güçleniyor. 2024 yılında bu sektördeki ihracatımız yüzde 9,24 artarak 22,1 milyon dolara yükseldi” ifadelerini kullandı.

Pelister, vernik, mürekkep ve müstahzarlar gibi ürünlerin öne çıktığını, fuarın Latin Amerika pazarına açılmak isteyen firmalar için çok önemli bir fırsat sunduğunu vurguladı. Katılımcı firmaların fuardan memnun ayrıldığını belirten Pelister, önümüzdeki yıllarda hem pavilyon alanının hem de katılımcı sayısının artırılmasının, Türkiye’nin bölgedeki ticari görünürlüğünü daha da güçlendireceğini ifade etti.

Tesla, Go Green Türkiye’de Yerini Aldı

Elektrikli araç dünyasının öncü markası Tesla, Türkiye’nin önde gelen elektrikli mobilite etkinliklerinden biri olan Go Green Türkiye Fuarı’na bu yıl da katılıyor. 8-10 Mayıs 2025 tarihleri arasında Bursa Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek organizasyon, ikinci kez kapılarını açarken, sürdürülebilir ulaşım ve yeşil teknoloji alanında önemli bir buluşma noktası olacak.

Model Y ile Türkiye pazarında büyük ilgi gören Tesla, fuarda ziyaretçilere tamamen yenilenen Juniper versiyonuyla, yani en güncel Model Y ile hitap edecek. Bununla birlikte marka, şarj altyapısı çözümleri olan Supercharger ve Wall Connector sistemlerini de tanıtacak. Katılımcılar, Tesla’nın yalnızca araç teknolojileriyle değil, aynı zamanda enerji çözümleriyle de mobilite ekosistemine nasıl yön verdiğine tanıklık edebilecek.

Go Green Türkiye Fuarı, elektrikli araçlar, şarj teknolojileri, ekipman ve donanımları alanında sektörün tüm paydaşlarını aynı çatı altında bir araya getiriyor. Otomotivden enerjiye, şarj istasyonlarından dijital çözümlere kadar 60’tan fazla markanın yer alacağı fuar, Türkiye’nin elektrikli ulaşım geleceği için önemli bir platform olma özelliği taşıyor.

Fuar süresince ayrıca Go Energy Türkiye, Go Digital ve Go Intralogistics gibi tematik fuarlar da aynı alanda eş zamanlı olarak düzenlenecek. Böylece hem enerji hem dijitalleşme hem de lojistik alanlarında sürdürülebilir çözümler geliştirilen geniş kapsamlı bir sektör vitrini ortaya çıkacak.

Go Green Türkiye’ye olan ilgi her geçen yıl artarken, biz de Türkiye’de Enerji Medya Grubu olarak bu önemli organizasyonda yer alacağımızı duyurmaktan mutluluk duyuyoruz. Enerji ve sürdürülebilirlik odaklı yayınlarımızla fuarın tanıtımına katkı sunmayı ve sektör temsilcileriyle bir araya gelerek Türkiye’nin yeşil dönüşümüne medya gücümüzle destek olmayı sürdüreceğiz.

Etkinliğe katılmak isteyen ziyaretçiler, detaylı bilgilere gogreenturkiye.com adresinden ve fuarın sosyal medya hesapları üzerinden ulaşabilirler. Tesla ile birlikte birçok markanın yeni nesil ürün ve çözümlerini deneyimlemek isteyenler için bu fuar, kaçırılmayacak bir fırsat olarak öne çıkıyor.

Aksa Jeneratör’den Sektörde Öncü Adım

Aksa Jeneratör, sürdürülebilirlik alanında önemli bir başarıya imza atarak jeneratör sektöründe küresel ölçekte bir ilki gerçekleştirdi. Şirket, 38 kVA’dan 3000 kVA’ya kadar olan ürün grupları için tamamladığı yaşam döngüsü değerlendirmesi (LCA) sonucunda, jeneratör sektörünün dünyadaki ilk Çevresel Ürün Beyanı’nı (Environmental Product Declaration – EPD) yayımladı.

Uluslararası ISO 14025 standardına uygun şekilde hazırlanan ve The International EPD System tarafından onaylanan belge, EPD Türkiye tarafından da lisanslandı. Bu belge, Aksa Jeneratör’ün ürünlerinin hammadde temininden üretim, kullanım ve bertaraf süreçlerine kadar çevresel etkilerini şeffaf ve bilimsel yöntemlerle ortaya koyuyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyumda öncü adım

Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat çerçevesinde gündeme gelen sürdürülebilirlik kriterleri, şirketlerden çevresel etkilerini belgelemelerini ve bu alanda şeffaf olmalarını zorunlu kılıyor. EPD belgesi, bu doğrultuda firmalara hem yasal uyum hem de rekabet avantajı sunuyor. Aksa Jeneratör’ün bu belgeyi jeneratör sektöründe dünyada ilk kez yayımlayan şirket olması, sektörel liderliğini ve çevresel duyarlılığını bir kez daha ortaya koyuyor.

Detaylı ve bilimsel bir çevresel değerlendirme

Hazırlanan Çevresel Ürün Beyanı kapsamında; küresel ısınma potansiyeli (GWP), asitleşme potansiyeli (AP), ozon tabakası tahribatı potansiyeli (ODP), kaynak kullanımı (ADP) ve su tüketimi (WDP) gibi birçok çevresel etki kriteri analiz edildi. Bu sayede, Aksa Jeneratör ürünlerinin çevreye olan etkisi ölçülebilir ve karşılaştırılabilir hale getirildi.

Yenilenebilir enerjiyle üretim, düşük karbon ayak izi

Sürdürülebilirlik vizyonunu üretim süreçlerine de yansıtan Aksa Jeneratör, 2024 itibarıyla elektrik ihtiyacının yüzde 36’sını güneş enerjisinden karşılıyor. Şirketin hedefi, bu oranı yakın vadede yüzde 60 seviyesine çıkarmak. Böylece hem enerji verimliliği artacak hem de karbon ayak izi daha da azaltılacak.

Sektöre yön veren bir yaklaşım

Aksa Jeneratör’ün bu adımı yalnızca bir çevresel raporlamadan ibaret değil; aynı zamanda jeneratör sektöründe sürdürülebilirliğin önünü açan vizyoner bir hareket. Şirket, çevre dostu enerji çözümleri geliştirme misyonuyla yoluna devam ederken, hem ulusal hem de uluslararası pazarda çevreye duyarlı üretimin mümkün ve gerekli olduğunu gösteriyor.

SOCAR Türkiye’den Kadın Girişimcilere Güç Desteği

SOCAR Türkiye, Türkiye Girişimcilik Vakfı (GİRVAK) iş birliğiyle kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılımını destekleyen “Girişimde Kadın Enerjisi” programını hayata geçirdi. Aliağa’da düzenlenen lansmanla duyurulan program, ne eğitimde ne istihdamda yer alan (NEET) kadınlara sekiz ay sürecek kapsamlı bir girişimcilik ve gelişim yolculuğu sunuyor.

SOCAR Türkiye’nin Rafineri ve Petrokimya İş Birimi yönetim binasında gerçekleşen lansman etkinliğiyle başlayan program kapsamında, ilk etapta seçilen 50 kadın katılımcı; girişimcilik, finansal okuryazarlık, e-ticaret, psikososyal destek, inovasyon ve AR-GE gibi alanlarda eğitimler alacak. Katılımcılar aynı zamanda deneyimli girişimciler ve uzman isimlerden mentorluk desteği alarak kendi iş fikirlerini geliştirme fırsatı bulacak.

Girişimcilik Yolculuğuna Aliağa’dan İlk Adım

Lansmanda konuşan SOCAR Türkiye İletişim ve Kamu İlişkileri Başkanı Mikayil Yusifov, projenin bölgesel kalkınma ve toplumsal fayda vizyonuyla örtüştüğünü belirterek, “Kadınların ekonomik olarak güçlenmesi, toplumun bütününe değer katar. Girişimde Kadın Enerjisi, sadece bireyleri değil, yaşadığımız bölgeleri de dönüştürecek bir sosyal yatırım” dedi.

Türkiye Girişimcilik Vakfı Genel Müdürü Mehru Öztürk ise, girişimciliğin sadece ekonomik değil, toplumsal kalkınmayı da tetikleyen bir araç olduğuna dikkat çekerek, “Bu programla kadınlar, hayallerini iş modellerine dönüştürürken, dayanıklılıklarını artıracak bir öğrenme sürecine dahil olacaklar” ifadelerini kullandı.

Ekonomik ve Sosyal Güçlenme İçin Çok Boyutlu Destek

Program, sadece girişimcilik eğitimiyle sınırlı kalmıyor. Kadınlara yönelik stres yönetimi, psikolojik dayanıklılık, topluluk içinde yer alma, gönüllülük ve grup etkinlikleri gibi alanlarda da destek sunuluyor. Aynı zamanda AR-GE temelli fikir atölyeleri ve inovatif çözüm geliştirme eğitimleriyle, katılımcıların girişimcilik vizyonlarını genişletmeleri sağlanıyor.

SOCAR Türkiye’nin kadın çalışanlarının da dahil olduğu mentorluk programı sayesinde, katılımcılar deneyim aktarımından faydalanabilecek ve güçlü bir profesyonel ağ oluşturma fırsatı bulacak.

Program sonunda, kadınların yalnızca bireysel olarak değil, içinde bulundukları topluma da katkı sunacak girişimler geliştirmeleri hedefleniyor. Kadın girişimciler, bu süreçte edindikleri bilgi, beceri ve özgüvenle hem ekonomik bağımsızlıklarını kazanacak hem de bölgesel kalkınma için birer rol modele dönüşecek.

Detaylı bilgi ve başvuru için: www.socar.com.tr/girisimdekadinenerjisi

EY’den Türkiye İçin Yeşil Hidrojen Yolculuğu

EY (Ernst & Young), Türkiye’nin yeşil hidrojen potansiyeline ve karbon azaltımı hedeflerine ışık tutan kapsamlı analizini yayımladı. Türkiye Yeşil Hidrojen Analizi adlı çalışma, Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) çerçevesinde yeşil dönüşüm sürecinde Türkiye’nin karşılaşacağı fırsatları, zorlukları ve sektörel etkileri ele alıyor.

Rapora göre; çimento, demir-çelik, seramik ve kimya sektörleri yeşil hidrojen kullanımında ön plana çıkıyor. Bu sektörler, Türkiye’nin karbon emisyonunu azaltma hedeflerinde stratejik rol üstleniyor. SKDM’nin 2027’de yürürlüğe girmesiyle birlikte, ihracat yapan sektörlerin karbonsuzlaşmaya yönelik adımlarını hızlandırması bekleniyor.

Analiz, Türkiye’nin yeşil hidrojen talebinin 2050 yılına kadar 6 milyon tona kadar çıkabileceğini ortaya koyuyor. 2020 yılında bu talep yaklaşık 0,8 milyon ton seviyesindeydi ve büyük oranda gri hidrojen kaynaklıydı. Türkiye Ulusal Enerji Planı’na göre 2030 yılına kadar 2 GW, 2053’e kadar ise 70 GW’lık elektrolizör kapasitesine ulaşılması hedefleniyor. Bu da yeşil hidrojen üretiminin önemli ölçüde artacağını gösteriyor.

Rapor kapsamında demir-çelik, çimento, alüminyum, cam, enerji, kimya ve gübre gibi 9 sektörde faaliyet gösteren 20 büyük firma ile birebir görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerde, yeşil hidrojen kullanımı, karbon maliyetleri, ihracat etkileri ve karbonsuzlaşma stratejileri analiz edildi.

Kimya sektörü, 2023 yılında 20,6 milyar dolarlık ihracatla en yüksek dış satış rakamına ulaşarak dikkat çekti. Demir-çelik sektörü ise 18,9 milyar dolar ile ikinci sırada yer aldı. Sektör bazlı değerlendirmelerde, çimento sektörü altyapı eksiklikleri nedeniyle dönüşüm sürecinde bazı zorluklarla karşılaşırken, seramik ve kimya sektörleri sürdürülebilirlik stratejilerine hız verdi. Özellikle seramik sektöründe enerji maliyetleri nedeniyle yeşil çözümlere yönelme eğilimi gözlemlendi. Kimya sektöründe ise yeşil yakıtlar ve biyoyakıtlar yatırım alanı olarak öne çıkıyor.

EY Parthenon Şirket Ortağı Cem Çamlı, analizle ilgili değerlendirmesinde, “SKDM uygulaması Türkiye’yi özellikle emisyon yoğun sektörlerde dönüştürücü bir sürece zorluyor. Bu dönüşüm; yalnızca çevresel değil, ekonomik rekabetçiliğin korunması açısından da kritik önemde. Yeşil hidrojen burada sürdürülebilir çözüm olarak öne çıkıyor” ifadelerini kullandı.

Raporda, yeşil hidrojen maliyetlerinin gelecekte kilogram başına 2 dolar seviyesine kadar düşebileceği öngörülüyor. Elektrolizör teknolojisindeki gelişmeler, üretim maliyetlerinin azalması ve regülasyon desteğiyle yeşil hidrojenin enerji sektöründe geniş çapta benimsenmesi bekleniyor. EY, Türkiye’de bu sürecin hızlanabilmesi için teşvik mekanizmalarının geliştirilmesi, yerli üretimin desteklenmesi ve düzenleyici çerçevenin netleştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Türkiye’nin yeşil enerji yolculuğunda stratejik bir rehber niteliğindeki bu analiz, kamu ve özel sektörün birlikte hareket ederek sürdürülebilir büyümeye ulaşmasının altını çiziyor.