Airbus, havacılık emisyonlarını azaltmak için geliştirdiği fello’fly projesinin operasyonel fizibilitesini sergilemek amacı ile Fransız DSNA (Direction des Services de la Navigation Aérienne), İngiliz NATS (National Air Traffic Services) ve EUROCONTROL olmak üzere üç hava seyrüsefer servis sağlayıcısının (ANSP) yanı sıra iki havayolu ile de anlaşma imzaladı: Frenchbee ve SAS Scandinavian Airlines. *Biyomimikriden esinlenen fello’fly, havacılık emisyonlarını azaltmak için Wake Energy Receival’a (WER) dayanmaktadır. WER, teorisini göçmen kuşların davranışlarına dayanarak geliştirmiştir. Kuşlar enerji tüketimlerini azaltmak amacı ile birbirlerine yakın uçarak göç ederler. Önde uçan uçak tarafından kaybedilen enerji,ardından gelen bir diğer takipçi uçak tarafından alınır ve artan enerjinin yarattığı pürüzsüz hava akışında uçarak yolculuk başına %5-10 aralığında yakıt tüketimini azaltır. Frenchbee ve SAS, bir fello’fly operasyonu öncesi ve sırasında uçakları bir araya getirmede gerekli ortak ihtiyaçlar için uçuş planlama ve operasyonlarda havayolu uzmanlığı sağlayacaktır. DSNA, NATS ve EUROCONTROL, iki uçağın nasıl güvenli bir şekilde bir araya getirilebileceğini, hava seyrüsefer uzmanlığına bugünün prosedürlerini göz önünde bulunarak sağlayacaktır. Buna paralel olarak Airbus, pilotların uçağı güvenli bir şekilde kullanmaları için gerekli teknik çözümler üzerinde çalışmaya devam edecektir.
Ankara Ufuk Üniversitesi, Enerjisa Enerji ile enerjisini daha verimli kullanıyor
Enerjisa Enerji, Enerji Performans Sözleşmesi Modeli ile müşteri çözümlerini kamu kurum ve kuruluşları ve özel sektör ile buluşturmaya devam ediyor. Bu kapsamda, Ankara Ufuk Üniversitesi Dr. Rıdvan Ege Hastanesi ile 4 yıllık LED aydınlatma dönüşüm projesi gerçekleştirildi. Bu proje ile 345 konutun yıllık ihtiyacı kadar elektrik enerjisi tasarrufu sağlanması hedefleniyor.
Enerji verimliliği kapsamında müşterilerinin ihtiyaçlarına özel projeler geliştiren Enerjisa Enerji, Enerji Performans Sözleşmesi Modeli ile müşteri çözümlerini kamu kurum ve kuruluşları ve özel sektör şirketleri ile buluşturacak yeni projesinde bu kez Ankara Ufuk Üniversitesi Dr. Rıdvan Ege Hastanesi ile bir araya geldi. Bu çerçevede, 2.700 adet eski tip armatürün yeni LED Armatürler ile değiştirilmesi için Enerjisa Enerji ve Ufuk Üniversitesi Dr. Rıdvan Ege Hastanesi arasında 4 yıllık anlaşma imzalandı. Bu proje ile 345 konutun yıllık ihtiyacı kadar elektrik enerjisi tasarrufu sağlanması hedefleniyor.
İmzalanan ve hayata geçirilen Enerji Performans Sözleşmesi Modeli Projesi ile yatırımın tamamı Enerjisa Enerji tarafından yapılmıştır. Bu iş modeli sayesinde Ufuk Üniversitesi Dr. Rıdvan Ege Hastanesi hiçbir ek maliyet ödemeyecek.
Enerji Performans Sözleşmesi Modeli Projesi, çevre dostu olmasıyla dikkat çekiyor. Proje ile sağlanan elektrik tüketimi tasarrufu sayesinde daha az karbon salınımı sağlanıyor. Ayrıca yüksek verimlilikteki yeni armatürlerle daha iyi performans ve konfor elde ediliyor. Bu şekilde 55.000 saate kadar uzun ömürlü ve dayanıklı aydınlatma, düşük bakım maliyetleri ve yatırım maliyetine ilişkin yükün hafifletilmesi avantajlarına sahip olunuyor.
Enerjisa Enerji Perakende Satış Şirketleri Genel Müdürü Ersin Esentürk proje ile ilgili, ”Enerji sektöründeki müşteri ihtiyaçları ve beklentileri diğer sektörlerde de olduğu gibi hızlı ve kapsamlı bir değişim içerisinde. Bu kapsamda, ülkemizin ve sektörümüzün öncelikli konularından biri olan enerji tasarrufu alanında değer yaratan projemizi, 2017-2023 Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı ile uyumlu olarak geliştirdik. Ufuk Üniversitesi Dr. Rıdvan Ege Hastanesi ile bu yıl yaptığımız anlaşma çerçevesinde, hastane binası ve otoparklardaki 2.700 adet eski tip armatür, yeni LED armatürler ile değiştirildi.” dedi.
Alarko’dan Super Fit Kombi
İklimlendirme sektörünün öncü markası Alarko Carrier, yeni Super Fit Kombi ile yüksek teknoloji ve üstün performansı bir araya getiriyor. Premiks yoğuşma teknolojisi kullanılan Super Fit Kombi, düşük yakıt tüketimiyle öne çıkıyor.
Alarko Carrier, her mekana uygun kompakt boyutlar, üstün teknoloji ve yüksek performansı bir araya getiren yeni Alarko Super Fit Kombi’yi geliştirdi. Çok dar bir derinliği olan Super Fit Kombi, mutfak dolaplarına kolayca sığıyor; üstün performansıve düşük yakıt tüketimiyle hem bütçeyi hem de doğayı koruyor.
Alarko Super Fit, %97,9’a ulaşan verimi ile çok yüksek bir performansa sahip. Isıtma ve kullanım suyu için sürekli ve tam modülasyon sağlıyor. Donma koruması, pompa ve 3 yollu vana sıkışma önleme emniyetleri, otomatik hava atma programıyla emniyetli bir ısıtma imkanı sunuyor. Yerden ısıtmaya uygun olan cihaz, doğalgaz ve propan LPG ile çalışabiliyor. Güneş enerjisi sistemine pratik bir şekilde bağlanabilen cihaz, sıcak su arıtmada güneşten yararlanma olanağı sağlıyor. Hafifliği ve kompakt boyutlarıyla öne çıkan Alarko Super Fit’in genişliği 43,7, yüksekliği 64 derinliği ise 25,6 cm. Premiks teknolojisi, ideal oranda karışmış olarak gelen gaz-hava karışımını çok düşük bir alev boyunda yakıyor. Düşük alev boyu, hem ses seviyesinin düşük olmasını sağlıyor, hem de yanma sonucu açığa çıkan zararlı baca gazı emisyonlarını en düşük seviyeye indiriyor.
Kullanıcı kontrolleri, kombinin ön yüzünde modern ve fonksiyonel bir kontrol paneli üzerinde yer alıyor. Kontroller, kalorifer sistemi sıcaklığının 30°C – 85°C, kullanım suyu sıcaklığının 35°C – 60°C arasında kolayca ayarlanabilmesini sağlıyor. Alarko Super Fit kombiler, kontrol paneli üzerindeki kolay ayar düğmeleri ve resetleme butonuyla sundukları kullanım kolaylığının yanı sıra estetik dış görünüşleriyle de öne çıkıyor.
En gelişmiş teknolojiler
Alarko Super Fit kombilerde, elektronik anakart gibi gelişmiş teknolojinin son ürünleri kullanılıyor. Elektronik anakart, uzak kontrolör iletişim ağı (opentherm protokolü), dış hava sensörü bağlantı imkanı, baca süpürme fonksiyonu, parametre programlama fonksiyonu, hata kodları ile arıza bildirimi ve USB ile program güncelleme gibi özellikleri bir araya getiriyor.
Hijyen ürünleri ihracat rekoru kırıyor
Pandemi dolayısıyla önemi artan ve adeta talep patlaması yaşayan hijyen ürünlerinde özellikle dezenfektan, kolonya ve sabun ihracatında 2020 yılı sekiz aylık dönemde ihracat rekoru kırıldı. İKMİB’in verilerine göre, bu yıl Ocak-Ağustos döneminde dezenfektan ihracatı yüzde 815,75, kolonya ihracatı yüzde 228,99, sabun ihracatı ise yüzde 43,65 arttı. Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Covid-19 ürünleri diye de adlandırabileceğimiz dezenfektan, kolonya ve sabun ihracatta rekorlar kırmaya devam ediyor. Hijyen ürünleri, medikal ürünler, ilaçlar, tıbbi cihazlar gibi pandemide öne çıkan birçok ürünü içinde barındıran kimya sektörümüzün stratejik önemi her geçen gün daha çok anlaşılıyor. Türkiye’nin en çok ihracat gerçekleştiren ikinci sektörü olarak ülkemizin büyümesine önemli bir katkı sağlıyoruz. Ülkemizin ihracatından aldığımız pay her geçen yıl artmaya devam ediyor. Pandemi dolayısıyla da en çok ihtiyaç duyulan hijyen ürünlerinde firmalarımız tam kapasite çalışarak, durmadan üretmeye ve ihracat yapmaya devam etti.
Aksa Elektrik’ten yeni iş modeli
Türkiye’nin enerji devi ve Kazancı Holding iştiraklerinden biri olan Aksa Elektrik, Fenerbahçe Spor Kulübü’yle yaptığı anlaşma kapsamında kulübün Topuk Yaylası’nda bulunan 2.500 m2’lik tesisine, güneş enerji sistemi kurarak yeni bir iş modeline daha imza attı. Türkiye’nin önde gelen iki markası olan Fenerbahçe ve Aksa Elektrik arasında imzalanan anlaşma kapsamında kulüp,Serkan Acar Resort&Sports Topuk Yaylası’na kurulacak olan güneş enerji sistemini, herhangi bir finansman ihtiyacı duymadan ve mevcut enerji maliyetlerinin üstüne çıkmadan anahtar teslim proje ile sahip olacak ve Aksa Elektrik’ten elektrik tedarik edecek.
Kazancı Holding’in iştiraklerinden biri olan ve Türkiye’nin dokuz ilinde yaklaşık 2.1 milyon aboneye elektrik tedarik hizmeti sunmanın yanı sıra Türkiye genelinde serbest elektrik piyasasında sahip olduğu geniş müşteri portföyüyle dikkat çeken Aksa Elektrik, yeni bir iş modeline daha imza atarak müşterilerine güneş enerjisi sistemi kurulum hizmeti vermeye başladı. Yeni iş modeli kapsamında Aksa Elektrik’in ilk müşterisi ise Fenerbahçe Spor Kulübü oldu. Enerji maliyetlerini düşürmek ve temiz enerji kullanmak isteyen kurumlar artık finansmanının Aksa Elektrik tarafından sağlandığı bu yeni iş modeliyle mevcut enerji maliyetlerinin üstünde ek bir bedel ödemeden bu hizmetten anahtar teslim projelerle kolayca yararlanabilecek.
Aksa Elektrik Genel Müdürü Murat Kirazlı, Pazarlama ve İş Geliştirme Direktörü Hakan Uzun, Fenerbahçe Spor Kulübü Genel Sekreteri Burak Çağlan Kızılhan ve Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Sertaç Komsuoğlu’nun katıldığı imza töreniyle duyurulan anlaşma kapsamında kulüp, Fenerbahçe Serkan Acar Resort&Sports Topuk Yaylası Tesisleri’nde sürdürülebilir enerji kaynağı olan güneş enerjisi sistemleri kullanacak.Aksa Elektrik tarafından Fenerbahçe Serkan Acar Resort&Sports Topuk Yaylası’na kurulacak olan güneş enerji sistemleri sayesinde kulüp, hiçbir ek bedel ödemeden hem enerji tasarrufu sağlayacak hem de Aksa Elektrik’ten enerji tedarikini karşılayacak.
İmza töreninde güneş enerjisi sistemleriyle sunulan iş modeli hakkında bilgi veren Aksa Elektrik Genel Müdürü Murat Kirazlı, “Enerji sektöründe her zaman ilklere imza atan bir şirket olarak,Türkiye’nin en büyük spor kulüplerinden biri olan Fenerbahçe’yle gerçekleştirdiğimiz anlaşmayla yeni bir iş modelini daha hayata geçirdik. Türkiye’nin bu iki büyük markasının anlaşma kapsamında birbirine değer katacağı aşikâr. Bu iş modeli sayesinde ticarethaneler, işletmeler, sanayi sektörü, kısacası elektrik tüketimi yüksek olan kuruluşlar mevcut enerji maliyetlerinin üzerine çıkmadan, anahtar teslim olarak güneş enerji sistemine sahip oluyor ve enerji maliyetlerini düşürüyor. Fenerbahçe ile ilk adımını attığımız bu iş modelinin ülkemize yeşil enerjiye yapılan yatırımlarla birlikte değer katacağını düşünüyoruz. Geliştirdiğimiz bu iş modelini yaygınlaştırmayı,daha fazla kuruluşun yeşil ve temiz enerji kaynağına hiçbir ek maliyete girmeden sahip olmasını istiyoruz” dedi. Bakım, onarım gibi hizmetlerin de sözleşme süresince tamamen Aksa Elektrik’e ait olduğunu belirten Kirazlı, bu iş modeliyle enerji maliyetleri yüksek olan işletmelerin ciddi oranda tasarruf sağlayabileceğini sözlerine ekledi. Fenerbahçe ile gerçekleştirilen anlaşmanın yeni bir iş modelinin ilk adımı olduğunu belirten Aksa Elektrik Pazarlama ve İş Geliştirme Direktörü Hakan Uzun ise, “Bugün, Türk sporunun güzide kulüplerinden Fenerbahçe ile gerçekleştirdiğimiz anlaşma, uzun zamandır üzerinde çalıştığımız bir projenin ilk adımı. İki markanın sinerjisinin de etkisiyle bu iş modelini daha yaygın hale getirmeyi hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Yeşil havalandırma konseptiyle systemair yüksek enerji verimliliği sağlıyor
Klima santralleri sektörünün öncü global markası Systemair, Yeşil Havalandırma (Green Ventilation) konseptiyle Avrupa’da 2000’li yılların başından bu yana yüksek verimli havalandırma cihazları konusunda pazara öncülük ediyor. Dünya Mimarlık, Konut ve Şehircilik Günleri dolayısıyla iklimlendirme sistemlerinin ve enerji verimliliğinin önemine değinen Systemair HSK Genel Müdürü Ayça Eroğlu, Systemair HSK olarak Türkiye’de iç mekân sağlığını korurken ileri düzeyde çevre hassasiyetiyle çalıştıklarını ve sürdürülebilirlik konusunda yüksek katma değer sağladıklarını söyledi. Türkiye’nin LEED Gold Sertifikası’na sahip ilk klima santrali fabrikası olarak faaliyet gösterdiklerine dikkat çeken Ayça Eroğlu, havalandırma cihazları için 2016 yılında devreye giren Ecodesign Yönetmeliği ile AB ülkelerinde yüksek verimli havalandırma cihazlarının kullanımının yasal olarak zorunlu hale geldiğini ve Systemair’ın tüm ürünlerinin halihazırda Ecodesign’a uyumlu üretilebildiğini belirtti. Eroğlu ayrıca önümüzdeki dönemde yürürlüğe girmesi planlanan Ecodesign 2020’ye de hazır olduklarını aktardı. Ürün ve çözümlerinin yüksek kalite, uzun ömür ve düşük enerji tüketimi sunması ile dikkat çeken Systemair, çevre bazlı uluslararası yönetmeliklere uyum konusunda da pazara öncülük ediyor. 2016 yılında havalandırma cihazları için Ecodesign Yönetmeliği’nin devreye girmesiyle birlikte yüksek verimli havalandırma cihazlarının kullanımı AB ülkelerinde yasal olarak da zorunlu hale geldi. En küçük kanal fanlarından dev klima santrallerine kadar tüm ürünlerini Ecodesign 2018’e uyumlu olarak üretebilen ve “Yeşil Havalandırma” (Green Ventilation) konseptiyle yüksek verimli havalandırma cihazları sunan Systemair, önümüzdeki yıllarda yürürlüğe girecek Ecodesign 2020 için de hazır şekilde faaliyetlerine devam ediyor.
Pandemi süreci taze havanın önemini gösterdi
Pandemi sürecinde en çok konuşulan konuların başında havalandırma sistemleri ve iç hava sağlığının geldiğini söyleyen Systemair HSK Genel Müdürü Ayça Eroğlu; yeni nesil şehircilik anlayışında soluduğumuz havayı ısıtan, soğutan, nemlendiren ve temizleyen sistemlere karşı büyük bir farkındalık olacağını vurguladı. Ekim ayındaki Dünya Mimarlık Günü ve Dünya Konut Günü ile Kasım ayındaki Dünya Şehircilik Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Ayça Eroğluşunları söyledi: “İçinde bulunduğumuz ‘yeni normal’ dönemde artık herkes evinde ve ofisinde temas ettiği eşyaları, mobilyaları, araçları dezenfekte edip hijyen kurallarına dikkat ederken solunan havanın içinden geçtiği sistemin doğru çalışmasının kritik öneme sahip olduğu bilinci de yerleşmeye başlıyor. Taze havanın ve sağlığın yanı sıra havalandırma sistemlerini en verimli ve en az enerji harcayan modlarda çalıştırmak da hem çevre hem de tasarruf açısından çok önemli. İlerleyen dönemde yenilenebilir enerjiler, hibrit sistemler ve düşük enerji tüketimli sistemlere doğru genel bir yönelim artacak. Bunun sonucunda tüketiciye, çevreye ve topluma duyarlı, yenilikçi ürünlere ilginin artmasını bekliyoruz. Systemair olarak biz de sektörün öncü şirketlerinden biri olarak inovatif ürün ve sistemlerimizle hem enerji verimliliğine hem de çevreye olumlu katkı sağlamaya devam ediyoruz.”
“Yüksek tasarruflu uygulamalarımızla dikkat çekiyoruz”
Systemair HSK olarak yeni projelerin yanı sıra yaşı ve modeli ne olursa olsun geçmişte satışı gerçekleştirilmiş tüm mekanik iklimlendirme cihazlarının daha verimli hale gelmesini sağladıklarını söyleyen Eroğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Sunduğumuz ücretsiz keşif ve projelendirme sonrasında yeni bir sistem kurulumu ile işletme giderlerini düşürerek yüksek tasarrufa imkân tanıyoruz.”
Çimsa, çimento sektöründe “Turquality Marka Destek Programı”na alınan ilk şirket oldu
Sabancı Holding iştiraki olan Çimsa, Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması, Türk Malı İmajının Yerleştirilmesi ve Turquality®’nin Desteklenmesi amacıyla oluşturulan “Turquality Marka Destek Programı”na kabul edildi ve kendi sektöründe bu programa alınan ilk şirket ünvanını aldı. Bu programa katılmanın şirket için önemli bir değer olduğunu ifade eden Çimsa Genel Müdürü Umut Zenar sözlerine şöyle devam etti: “Çimsa olarak uluslararası arenada Türk şirketlerin daha fazla katma değer üreterek güçlü bir şekilde markalaşmasını sağlamak amacıyla T.C. Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen Turquality Programı’na dahil olmaktan büyük mutluluk duyduk. Çimsa, bugün yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası pazarlarda da başarısını kanıtlamış durumda. 2019 yılının başında Avrupa’nın en teknolojik beyaz çimento fabrikası Bunol’un satın alma sözleşmesini imzalayarak, Çimsa’yı beyaz çimento sektöründe global bir lider oyuncu konumuna taşıdık. Yine aynı dönemde Çimsa Americas’ın yatırım sürecini tamamladık ve ticari faaliyetimize başladık. Beyaz çimento ve özel ürünler alanında ise Türkiye’nin ihracat liderleri arasında yer alıyoruz. Küresel beyaz çimento ticaretinde yatırımlarımızla birlikte Türkiye’nin ihracat gelirlerine sağlayacağımız katkıyı çok daha iyi noktalara taşıyacağımıza inanıyorum”. Çimsa’nın Turquality programına kabul edilmesinde şirketin güçlü ihracat ve lojistik ağı, dijitalleşmeye yaptığı yatırımlar ve yenilikleri yakından takip etmeleri olduğunu belirten Umut Zenar, şirketin önümüzdeki dönemde yurt dışında daha aktif bir rol oynayarak global marka gücünü daha da yukarı taşıyacaklarını sözlerine ekledi.
Endüstri 4.0 üretim tesislerini dijitalleştiriyor
Paketli mallar üreticisi olmanın birçok zorluğu var. Özellikle son dönemde hızla değişen taleplere sahip bir piyasa için gerekli kalitedeki ürünleri doğru fiyatla sunan yiyecek, içecek, kozmetik ve ilaç ürünlerini kar getirecek bir biçimde üretmek giderek daha zor bir hale geliyor. Bu noktada Schneider Electric, dijital dönüşüm sayesinde tesis performansının geliştirilmesine ve operasyonlara daha fazla esneklik kazandırılmasına yardımcı olarak yiyecek ve içecek gibi alanlarda müşterilere destek olacak çözümler sunmaya başladı.
Üretimde yenilik: Performans esnekliği
İkinci sanayi devrimi olarak bahsedilen dönemde, Henry Ford’un büyük üretim yeniliği pek çok insanın araba alabilmesini sağladı. Yüksek araba hacimlerini düşük fiyatlarla üretme yolunun bulunmasıyla, arabalar zenginlerin sahip olduğu bir şey olmaktan çıkıp herkesin satın alabileceği bir şey haline geldi.
Bu durum hareketli bir montaj hattına bağlıydı ve bu da daha az işçinin gerektiği anlamına geliyordu. Ayrıca bir arabanın üretilmesi için gereken süreyi 12 saatten sadece 2 saat 30 dakikaya indirmişti. Üretim sürecini basitleştirmek ve gereken üretim hattı sayısını azaltmak için, arabaların çoğu tek bir renkte üretiliyordu. Renk olarak siyah seçilmişti çünkü en ucuz ve en dayanıklı boya buydu.
Endüstri 4.0 esnek üretime imkan veriyor
Ford’un orijinal üretim ilkeleri, bugün kullanılan ilkelerin hala temelini oluşturuyor. Doğru ürünü doğru fiyata üretme baskısı, her zamankinden daha büyük. Bunun yanında, başa çıkmamız gereken başka zorluklar da var. İnsanlar yiyeceklerinin nereden geldiğini bilmek istiyor. Sürdürülebilir şekilde mi üretildi? Etik kaynaklardan mı geliyor? Yönetmeliklere uygun mu? Eğer bir üretici bunları sunamıyorsa, bir başkası mutlaka sunuyor.
Dördüncü sanayi devrimi döneminde, artık tesis performansı operasyonel verimlilikten çok daha fazlası anlamına geliyor. Esnek ve izlenebilir bir üretimi de içeriyor. Şu anda mevcut olan teknoloji ise operasyonları daha esnek hale getirirken aynı zamanda verimliliği de geliştirebileceğimiz çözümler sunuyor.
IIoT çözümleri tesis performansını nasıl yükseltiyor?
Peki, yiyecek ve içecek dünyasındaki üreticiler, operasyonel performans konusunda doğru seviyeleri yakalayıp nasıl hala tüketicilere istediklerini verebiliyorlar? Dijital çözümler sayesinde süreçleri ve genel tesis performansını iyileştirirken, atık, enerji kullanımı ve işçilik maliyetlerini düşürüyor ve üretim verimliliğini yükseltiyoruz. Dijital çözümler, daha esnek ve sürdürülebilir operasyonlara giden ilk adımı da oluşturuyor. Örnek olarak, Çin’de, bu teknolojileri kullanan, lider süt ürünleri üreticisi Yılı Grup, operasyon verimliliğini %19 yükseltirken enerji maliyetlerini %5 düşürmeyi başardı.
Sınıfının en verimli pompası Actun ZETOS ile maksimum enerji tasarrufu
İleri teknolojisi ile dünya kaynaklarını korumaya katkıda bulunan yeni nesil ürün ve çözümler sunan Wilo, yüksek verimli pompa çözümleriyle hayatı kolaylaştırıyor.
Su tedariki ve basınç yükseltme, ham su temini, temiz su arıtımı ve profesyonel sulamanın yanı sıratarım, endüstri ve offshore uygulama alanlarında kullanılan dalgıç motorlu pompa Actun ZETOS,sınıfında yüzde 85,5’e varan yüksek pompa verimliliği sayesinde maksimum enerji tasarruflu su temini sağlıyor.
Maksimum 385m3/sa hacimsel debi ve 640 m basma yüksekliğine sahip Wilo-Actun ZETOS, kolayca monte ve demonte edilebilmesi ve basit bakım işlemleriyle de dikkat çekiyor. İleri teknolojisi ve uzman kimliğiyle dünyada 148 ve Türkiye’de 28 yıldır faaliyet gösteren pompa sistemleri sektörünün öncü markası Wilo, kullanıcı dostu ürünlerine bir yenisini daha ekledi.
Dalgıç motorlu pompa Wilo-Actun ZETOS; su tedariki ve basınç yükseltme, ham su temini, temiz su arıtımı ve profesyonel sulamanın yanı sıra tarım, endüstri ve offshore uygulama alanlarında kullanılıyor. Yüzde 85,5’e varan pompa verimliliği ile sınıfının en verimli pompası olan Actun ZETOS, Ceram CT kaplama opsiyonu ile bu verimliliğini yüzde 2 ila 3 oranında artırıyor.
Sağladığı maksimum enerji tasarrufu sayesinde amortisman sürelerini de kısaltıyor. Basınç kayıplarını minimize eden dubleks paslanmaz çelik hassas döküm teknolojisi ve sağlam tasarımı, zor koşullarda uzun ömürlü kullanım sağlıyor. Aynı zamanda kalıcı yüksek verimlilik derecesini garanti ediyor. Ürünün FDA onaylı CP kaplama opsiyonu ise uzun ömürlü, düşük bakım masraflı bir kullanım sunuyor.
Yangına dayanıklı yapılarda sigorta primi düşmeli
Türkiye’de endüstriyel yapılarda meydana gelen patlama ve yangınların sayısı her yıl artış gösterirken, yangınlar can ve mal kaybına neden oluyor. Ülke ekonomisi açısından büyük öneme sahip olan bu yatırımlar, yangınlarla büyük hasara uğruyor ya da tamamen yok oluyor. Uzmanların değerlendirmelerine göre sigorta sektöründe, büyük yangın hasarlarının oluşturduğu maddi zararın her yıl ortalama 500 milyon TL civarında olduğu belirtiliyor.
Yangın ve patlamaların çoğu, İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerdeki yaşam alanlarına yakın tesislerde gerçekleşiyor. Bu durum çevredeki yapıların da zarar görmesine, can ve mal kayıplarının artmasına neden oluyor.
Endüstriyel tesislerdeki yangın riskinin ve hasarlarının alınacak önlemlerle azaltmanın mümkün olduğuna dikkat çeken Türk Ytong Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Hinginar, bu yapılarda yanıcı malzeme kullanıldığını ve sigorta şirketlerinin bu konuda daha bilinçli olması gerektiğini aktardı. Hinginar, sigorta şirketlerini yapı sektöründe yangına dayanıklı malzeme üreten şirketleri desteklemeye, fabrikaları bu malzemeleri kullanma yönünde teşvik etmeye çağırdı.
Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik doğru uygulanmalı
Fethi Hinginar, “Fabrikalar ekonomimizin, yerel kalkınmanın can damarıdır. Yangınları yüzde 100 önlemek mümkün olmasa da alınacak önlemlerle sanayi yapılarını yangına hazırlıklı hale getirmek, yangını büyümeden kontrol etmek, neden olacağı kayıpları azaltmak ve üretime yeniden başlama süresini kısaltmak mümkün. Türkiye’de yürürlükte olan Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik, endüstriyel tesislerde hangi yangın önleminin ne şekilde alınacağını ve kullanılacak malzemelerin özelliklerini detaylarıyla açıklıyor, ancak yönetmeliğin uygulanmasında aksamalar yaşanıyor.”
Yangına dayanıklı yapılarda sigorta primi düşmeli
Fethi Hinginar ayrıca sigorta sektöründeki şirketlerin de bu konuda etkin bir rol üstlenmesinin var olan sistemi geliştireceğine inandığını belirterek şöyle devam etti: “Ülkemizde fabrikaların sigortalanması hala zorunlu değil, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi zorunluluk getirilebilir. Sigorta şirketleri, yangın poliçesi kriterlerini, Yangın Yönetmeliği koşullarını rehber alarak belirleyebilir. Böylece endüstriyel tesislerde alınması gereken önlemlerin neler olacağı, doğru uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilebilir. Doğru malzeme seçimi ve uygulamalar, yangın riskini ve muhtemel hasarları önemli ölçüde azaltır. Yangına dayanıklı yapıların daha düşük sigorta primleri ile ödüllendirilmesi sistemi geliştirir.”
“Yanan fabrikaların çatı ve cephelerinde yanıcı özelliğe sahip yapı ve yalıtım malzemeleri kullanıldığını görüyoruz. Kolay yanıcılık sınıfına sahip bu malzemeler, yangınların kısa sürede yayılarak tüm tesisi etkisi altına almasına, hatta çevre yapılara sıçramasına neden oluyor. Oysa ki yapıların “yangına dayanıklı” yanmaz yapı malzemeleri ile tasarlanması, inşa edilmesi ve olası bir yangın durumunda bütünlüğünü koruyarak, alevlerin ve dumanın yayılmasını önleyen nitelikte olması gerekiyor.
Schneider Electric, akıllı hastanelerin kurulmasında rol alıyor
Enerjisa Dağıtım Şirketleri tarafından düzenlenen ve Viveka işbirliği ile yürütülecek olan “İVME Hızlandırma Programı” ile enerji endüstrisindeki problemlere çözümler sunacak girişimler enerji sektörüyle buluşacak. Program çerçevesinde, sektördeki mevcut sorunlara çözümler getirilirken, girişimcilerin ürünlerini doğrulamasına ve ölçeklendirmesine de katkı sağlanacak. Girişimciler için programa son başvuru tarihi 20 Eylül. Enerjisa Dağıtım Şirketleri takip ettiği dekarbonizasyon, dijitalleşme, merkezsizleşme gibi global ana trendlerin ışığında “İVME Hızlandırma Programı” ile enerji endüstrisinde etki yaratan girişimleri hem sektörün güncel problemlerine, hem de değişim ve kriz zamanlarında hızlı çözüm bulma ve geleceğin fırsatları yakalama konularında destekleyecek. Program ile ürün prototipini çıkartmış girişimlerin, ticarileşme ve ölçeklenme arasındaki eşiği atlamaları da desteklenerek, girişimci ekosisteminin gelişmesine de katkı sağlanacak. İVME Hızlandırma Programı’na başvurular Yapay Zekan ve Veri Analitiği, IoT ve Akıllı Sistemler ve ISG olmak üzere üç odak alan altında, ürünleri veya teknolojileriyle çözüm üreten teknoloji girişimleri ve ekipleri katılabilecek. Programa kabul edilen girişimler Enerjisa Dağıtım Şirketleri’nin İnovasyon ve Ar-Ge imkanlarından yararlanacak. Uygun bulunan projeler Enerjisa Dağıtım Şirketleri’nin ulusal yatırım ekosistemine dahil edilecek ve Eurogia, Free Electrons ve Inno Energy gibi uluslararası enerji sektörü bağlantılarından faydalanması sağlanacak.
Hedef tüm makinalarda standart fan sistemi olması
Ödüllü ve patentli fan sistemi olma özelliğine sahip Cleanfix Fan sistemleri, dünyada ve Türkiye’de tek olma özelliği ile teknolojiyi sınırların ötesine taşıyor.
Merkez fabrikası Almanya olmak üzere 1998 yılında Cleanfix geri üflemeli fanı geliştirerek patent başvurusu yapmış, 1999 yılında Cleanfix geri üflemeli fan sistemi Agritechnica fuarında altın madalya ile büyük başarı göstermesinin ardından, 2003 yılında ISO 9001 belgesini almıştır. Endüstri 4.0’ın ilk çıkış yerinin 2011-2013 yıllarında Almanya’da Hannover fuarında duyurulduğunu belirten Cleanfix Türkiye Genel Müdürü Helin Koç, “Fan sisteminde öncü olan Cleanfix teknolojik alt yapısı ile öncü bir marka olma özelliğine sahip. 2019 yılında Cleanfix merkez fabrikamız Almanya Endüstri 4.0 teknolojisine tam anlamı ile geçmiştir. İlk üretim adımı tamamlanana kadar büyük bir titizlikle hazırlıklarını sürdüren AR-GE birimimiz kalite güvencesini fanların üretiminde belirleyici unsur olarak ele almaktadır. Teknolojinin tüm gerekliliklerinin kullanıldığı fabrikamızda robot teknolojisi de aktif olarak kullanılmaktadır. Dünya pazarında ürün teknolojisi ile büyük bir pazar payına sahibiz. Dijitalleşme sürecini de tüm birimlerimizde aktif bir şekilde kullanıyoruz” dedi.
Almanya ve Kanada’da fabrikası bulunan Cleanfix, iş gücü olarak robot teknolojisini aktif olarak kullanan markalar arasında yer alıyor. Dijitalleşmenin firmaların değerini ve yatırımlarını ciddi oranda gösterdiğinin altını çizen Helin Koç, “ Pazarda liderliğinizi artık dijital altyapınız belirliyor. Bu yatırımlar yüksek teknoloji ve ciddi sermaye yapısı gerektirmektedir. Cleanfix olarak biz de dijital alt yapıya önem veriyor ve yatırımlarımızı buna göre şekillendiriyoruz. Alman markası olarak bunu şu an mevcut teknolojimizle sağlıyoruz. Bu sayede iş ortaklarımızın güven ve kalite algısını da gözlemleme imkanımız bulunuyor” diye konuştu. Ürettikleri fan sistemi ile makinaların ömrünü uzattıklarının da altını çizen Helin Koç, “Cleanfix üretimden iş gücüne bir çok alanda iş kaybını ve zaman kaybını önlüyor. Bu yüzden gelecek hedeflerimizin başında tüm makinalarda Cleanfix Fan Sisteminin kullanılmasını sağlamak” diye belirtti.
Standart fan sistemlerinin dışında, Cleanfix Fan kanatlarının kendi ekseni etrafında dönmesi ile radyörde biriken toz ve kiri atarken aynı zamanda harareti engellemesi ile makinaların ömrünü uzatan Cleanfix, dünyada ve Türkiye’de patentli tek fan sistemi olma özelliğine sahip.
“Sevilla haritası adil çizilmemiştir”
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki itirazlarında haklı olduğunu söyleyen Eski Belçika Başbakan Danışmanı ve Sözcüsü Koert Debeuf, Yunanistan’ın tezlerinde haklı çıkmak adına kullandığı haritaların adil olmadığını ve iddialarında ise haksızlık bulunduğunu belirtti.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de çizilen bu sınırlara itiraz etmesinin normal bir durum olduğunun altını çizen Eski Belçika Başbakan Danışmanı Debeuf, “Yunanistan Doğu Akdeniz’de kendilerini haklı göstermek adına Sevilla Üniversitesi tarafından hazırlanan haritayı öne sürmektedir. Tartışmalı alana bir bütün olarak bakarsak, Türkiye kendi kıyı şeridinde kendisine layık görülen münhasır ekonomik bölgeyle Yunanistan’a adaları sebebiyle verilen bölgeyi karşılaştırdığımızda, Türkiye’ye kalan kısmın çok küçük ve kabul edilemeyecek olduğunu görebilmekteyiz. Adil dağıtım konusunda Türkiye’nin haklı olduğu net bir şekilde gözükmektedir. Türkiye’nin hak ettiğinden daha az adil olmayan deniz bölgesi verildiğini belirtmesi haklı bir duruştur.
Son yıllarda AB ülkelerinin Akdeniz’de tartışmalı alana savaş gemileri ve uçaklar göndererek Türkiye’ye karşı duruş ortaya koymalarının da bölgede gerginliğin artmasına neden olduğunu söyleyen Debeuf, “Bu durum çok tehlikelidir. Değişik metotlarla karşıdakini müzakere masasına oturtturmaya çalışabilirsiniz. Bu seçeneği anlayabiliriz. Fakat müzakere masası yerine bir askeri gerilim tercih ediliyorsa Akdeniz’de barış ve istikrardan çok uzak bir durumda olduğumuzu bizlere gösterir” dedi.
NATO’nun da Doğu Akdeniz konusunda ve Fransa ile Türkiye’nin savaş gemileri arasındaki olayda Türkiye’ye karşı bir duruş göstermediğini belirten Debeuf, “Bence bu da NATO’da Fransa ve hatta Yunanistan’ın olayı abarttığının düşünüldüğü, sadece Türkleri suçlamanın doğru olmadığı anlamına geliyor. Ben olan biteni böyle okuyorum. Ben NATO veya AB genelinde Yunanistan’a ve Fransa’ya destek görmüyorum. Gerginlik daha da tırmanırsa AB ülkelerinin birlik oluşturması da zor olacak. Şu anda tek ümidimiz Almanya’nın liderliği daha fazla ele alması. Berlin’deki konferansı düzenleyerek Libya’da bu liderliği aldılar. Türkiye ile Yunanistan arasında ara buluculuk yaparak da bu liderliği alıyorlar. Umarım Almanya bu rolü daha fazla üstlenir.” dedi.
Debeuf, Türkiye ile Yunanistan’ın aralarındaki anlaşmazlığı müzakere etmesine Birleşmiş Milletlerin (BM) müdahil olabileceğini söyledi.
Debeuf, “Sadece Türkiye ve Yunanistan’ın müzakere masasına oturması şu anda işe yaramayabilir. İşin siyasi olarak daha üst bir seviyeye taşınması gerekebilir. Bence en iyisi bunun BM şemsiyesinin altıda olması. Mahkemeye gitmeden önce siyasi çözüm bulunması gerekiyor.” dedi.
Weichai verimliliği yüzde 50 artırdı
Bosch ve Çinli motor üreticisi Weichai Power, motor teknolojisinde büyük bir adım attı. İki iş ortağı, ağır ticari araçlara yönelik Weichai dizel motorunun verimliliğini başarıyla yüzde 50’ye çıkararak yeni bir küresel ölçüt oluşturdu. Halihazırda kamyon motorları için termal verimlilik ortalama yüzde 46 civarındaydı. Bosch Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Volkmar Denner, “Verimliliği yüzde dört artırarak, birlikte yeni bir dönüm noktasına ulaştık. Dizel motor neredeyse130 yıldır var olmasına rağmen gelişimi devam ediyor.” dedi. 2.500 bar enjeksiyon basıncına sahip common-rail sistemine ek olarak Bosch, yakıt enjeksiyon sistemlerindeki tüm teknik bilgi birikimi ile de projeye katkıda bulundu. Özellikle ticari araçlar söz konusu olduğunda ve hepsinden önemlisi ağır yüklerin uzun mesafelerde taşınması gerektiğinde, dizel motor öngörülebilir gelecekte tercih edilen seçenek olmaya devam edecek. Bu nedenle Bosch ve Weichai, iklimi ve çevreyi koruma düşüncesiyle bu teknolojiyi istikrarlı bir şekilde geliştirmeyi hedefliyor.
Bosch’un common-rail sistemi dizel motorun merkezinde yer alıyor
Bosch ve Weichai, ortak geliştirme projesini 2018 Eylül’de başlattı. Weichai Group Başkanı Tan Xuguang, “Bosch, Weichai’nin ticari araçlara yönelik dizel motorunda çığır açan ve eşi görülmemiş yüzde 50 verimlilik başarısına büyük bir destek sağladı. Bosch ile son derece başarılı iş ortaklığımızı sürdürmekten oldukça mutluyuz.” dedi. Bosch, 12,9 litre motor hacmine sahip altı silindirli dizel motor için modüler common-rail sistemini sunuyor. Verimli yakıt beslemesini ve enjeksiyonunu garanti etmesi nedeniyle, motorun Çin VI emisyon standardıyla uyumlu olmasını sağlamada kritik bir rol oynuyor. Bosch sistemi, 1.800 ila 2.500 bar arasındaki basınç seviyeleri için kullanılabiliyor ve sekiz silindire kadar motorlar için yapılandırılabiliyor. Yüksek enjektör akışı hızları, yanma stratejisini optimize etmeyi ve yüksek motor performansı elde etmeyi mümkün kılmaktadır. Kullanım şartlarına bağlı olarak sistem, 1,6 milyon kilometreye kadar kullanılabiliyor. Buna ek olarak common-rail sistemi, bir elektrikli güç aktarım sistemi ile çalışmak üzere tasarlanmıştır.
Kamyonları çok daha temiz, daha güvenli ve daha akıllı hale getiriyor
Bosch ve Çin’in en büyük ticari araç motor üreticisi olan Weichai, uzun yıllara dayanan bir iş ortaklığına sahip. Stratejik birlik 2003 yılında başladı. O günden beri 17 yılı aşkın bir süredir her iki şirket de birçok projede güçlü yönlerini ve uzmanlıklarını bir araya getirdi. Bu projelerden bir tanesi de Çin pazarına güçlü, enerji tasarruflu ve çevre dostu dizel motorlar sunma girişimidir. Ayrıca Bosch ve Weichai, mobil hidrojen yakıt hücresi ve sürücü destek sistemleri dahil olmak üzere diğer birçok alanda işbirliği yapıyor. Ortak bir hedefte bir araya geliyorlar: ticari araçları çok daha temiz, daha güvenli ve daha akıllı hale getirmek. Bosch ve Weichai’nin yakın iş ortaklığı aynı zamanda araç teknolojisinin ötesine, yani Endüstri 4.0’a ve bunun neticesinde fabrikaların bağlanabilirliği ve dijitalleşmesine kadar uzanıyor.
Bosch, elektromobilite ve verimli içten yanmalı motorları destekliyor
Bosch, ulaşımı olabildiğince kaynak dostu hale getirmeyi hedefliyor ve çeşitli yollarla karbon nötr ve neredeyse emisyonsuz mobilite vizyonunun peşinden gidiyor. Geleceğin güç aktarım teknolojisine yaklaşımında, teknoloji ve servis tedarikçisi açık görüşlü olmaya devam ediyor. Bosch, bir yandan da batarya ve hidrojen yakıt hücreli araçlarla elektromobilite alanında pazar lideri olmayı hedefliyor. Elektrikli araçlar, şarj gücü ve hidrojen yenilenebilir kaynaklardan elde edildiği zaman iklim açısından zararsızdır. Diğer yandan ise Bosch, küresel ısınmayla mücadele etmek ve çevreyi mümkün olan en üst düzeyde korumak için verimli içten yanmalı motorlar için teknoloji geliştiriyor. RSF ile çalışmaları durumunda, benzinli ve dizel motorlar da yollarda iklim açısından zararsız hale gelebilir. Bosch, 2030 yılı itibarıyla dünya genelinde yeni kayıtlı tüm araçların yaklaşık üçte birinin tamamen elektrikli olmasını bekliyor. Bunların üçte ikisi, çoğu hibrit olan bir içten yanmalı motorla çalışmaya devam edecek.
Bir başkadır Karadeniz
İnsanı, kültürü, doğası, yaşam tarzı, hayata bakışları kısacası bir başkadır Karadeniz ve gezdiklerim, gördüklerim, yaşadıklarım anılarım köşe yazım olsun dedim. Çünkü ele alacak çok konu oldu ve bunları paylaşmam gerektiğini düşünüyorum.
Gelelim güzel yönlerine; Karadeniz insanı her biri birbirinden güzel gönülleri, zengin kapıları açık insana kendi evinde gibi hissettiriyorlar. Dostlukları güzel, vefaları güzel, elleri açık, bir yarış var orada misafirperverlik için…Özleri güzel. Doğaya gelince anlatmaya kelimeler yetmez. Her yer yemyeşil hava inanılır gibi değil, yaylalar, dağlar, tepeler insana enerji veriyor. Son seyahatimde bana rüya gibi gelen çay zamanına denk geldim. Tüm aileler o güzellikleri topluyor, her yerden bal geliyor ve yerken mest ediyor. Balık desen, et desen, pide desen ayrı bir lezzet, mıhlaması, tereyağı,kuru fasulyesi tadı hâlâ damağımda. Her şeyi ayrı bir lezzet, yazacak o kadar çok şey var ki satırlar yetmez.
Ama dedim ya güzellikler çok turizm gelişmiş. Fakat o doğanın içinde yükselen koca koca binalar hiç yakışmamış, keşke o eski halini muhafaza edebilseydi. Yabancılara satılan o araziler ise hiç olmamış, bir dünya mirası olan Uzungöl taş yığınına dönmüş, yapılan yolları açılan tünelleri çok güzel ama o doğa harikası yer böyle olmamalıydı. Yakışmamış fakat bir gece orada kaldım, dostlarım misafir etti. Aldığım uykunun güzelliği unutulmaz, keşke doğayla bütün olsaydı ve o eski hali muhafaza edilseydi. Ben inanıyorum yanlıştan dönülüp, o eski güzelliğine kavuşacak çünkü bentler bölgesi bunun haberini veriyor. Alınan kararlar duyumlar eski yapısına dönüleceğini gösteriyor.
Çay zamanına denk geldim dedim ya dostlar götürdüler toplayanlara eşlik ettim, o dik yamaçlarda bu yapılabiliyorsa birde düz olsaydı Karadeniz neler yapardı neler…Yörenin insanı tahmin bile edilemez, her şartta o çay toplandı ve bizler o lezzetleri tadıp içeceğiz sağolsunlar.
Atmaca kuşu kültürü hala devam ediyor. Bir sabah kalktım aldılar beni yanlarına gittik. Çayeli Musa dağına çıktık, sıfır noktasında dostlara eşlik ettim. İnanılmaz bir manzara anlatılmaz bir heyecan tadı damağımda olan bir kahvaltı, Atmaca sohbetleri,heyecanlı bekleyiş, hazırlanan tuzaklar ve eğitilen Ğaço kuşu kültürü…Sağolsunlar bunu bana yaşattıkları için tüm dostlara.
Anzer Balı bir dünya markası, doğal antibiyotik, derman olmadığı şey yok. Nasıl üretildiği, hangi çiçeklerden bal toplandığı, 2500 rakımda Allahın bir lütfu o kovanlar, o emek, o bekleyiş ve sonuç derman olmadığı hastalık yok. Anzer çayı, artı bal, artı limon koronasavar olarak biliniyor. Yapılan şira hayat iksiri, bala katılan polen ve kendi yaptıkları propolis her damlası şifa kaynağıdır. Anzer Bali kooperatifine ve dostlarıma başarılar diliyorum bu lezzeti bizlerle paylaştıkları için.
Dedim ya gün yetmiyor Trabzon’da, Rize’de dostlukları sohbetleri ayrı bir lezzet uzun kalmak lazım oralarda, doyasıya tadına varabilmek için. Yazı başka, kışı başka güzel eğer bir program yaparsanız Karadeniz turunu mutlaka yapın, yaşayın bu atmosferi unutamayacağınız bir tatil olacaktır. Böyle başladık ya söze bir başkadır Karadeniz tüm illeriyle ayrı güzel.
Dostlar kızmasın, tüm ülkemiz güzel Marmaris’i , Ege’si , İç Anadolu’su , Doğu’su herbirinin dostlukları, kültürü, doğası, yemeği ayrı bir tat, vatanımız güzel, insanları birlik ve beraberlik içinde gelecek daha güzel günlere. Kalın sağlıcakla…
Tarihin şerefli sayfalarını süslüyorlar
Merhum Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşları, geçmiş bunca yıla rağmen hala, isimleri anıldığında hayırla yad ediliyorsa, bunun altında yatan ana nedenin darbeci hainlerin asıl yüzlerinin bilinmesinden kaynaklanmaktadır…
İhanetin ve despotluğun tavan yaptığı, insan hak ve hürriyetinin hiçe sayıldığı darbe dönemleri, insanlığın yüz karası bir hadise olarak tarihin tozlu, paslı ve kokuşmuş sayfalarında yerini almaktadır…
Merhum Menderes ve arkadaşlarının acıları hala dünkü gibi tazedir. Her isimleri geçtiğinde yürekler kor olmaktadır. Menderes ve arkadaşlarının isimlerinin tarihin şerefli sayfalarında yer almasının en büyük nedeni, darbecilerin kendilerine reva gördükleri vahşetten kaynaklanmaktadır…
1960 yılının 27 Mayıs’ında; Anayasa’yı çiğneyerek, emirleri altında oldukları meşru hükümeti deviren sözde Milli Birlik Komitesi üyeleri, meşrûiyetlerinin olmadığını, suç işlediklerini, millet iradesine açıkça ihanet ettiklerinin bilinciyle millete ve milletin iradesine kast etmişlerdir…
Yaptıkları ihanetin bir gün hesabının sorulacağı korkusu ile hareket eden darbeciler her suçlu gibi davranış sergileyerek, bir çok yanlış karar almışlardı. Yaptıklarının hesabı onlardan sorulabilirdi. Korkuları doğru karar almalarını engelledi ve Menderes ile arkadaşlarının idamlarını onayladılar…
Tarihimizin kara lekesi olan bu hadise, bundan tam 59 yıl önce, 1961 yılının 16 Eylül’ünde Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan, 17 Eylül günü öğle saatlerinde ise Adnan Menderes asılarak idam edildi. Bu vahşetin, bu insanlık dışı hadisenin yıl dönümünde alçak darbecileri lanetliyorum…
Cumhuriyetimizin sağlam temeller üzerinde oturtulması ve Ülkemizin kalkınıp, güçlenmesi adına büyük emek harcayan bu demokrasi şehitlerine ayrı ayrı rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun…
Merhum Adnan Menderes’in şehadetinden hemen önce yazdırdığı şu sözleri okuyup müteessir olmamak mümkün değil;
“Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda, devletim ve milletime ebedi saadetler diliyorum.”
Son nefesinde dahi ülkesini ve milletini düşünen bir vatan evladını, itibarsızlaştırma güdümünü yürüten, alçak zihniyet ve onun kalıntıları 15 Temmuz’da milletin ağır tokatıyla yerin dibine gömülmüştür…
Son bir söz “ Darbelere, darbecilere ve destekçilerine lanet olsun…”
Sürdürülebilir Kredi Sözleşmesi’ne imza atıldı
Enerjisa Üretim, 7 bankayla, 650 milyon Avro’luk sürdürülebilirlikle bağlantılı kredi sözleşmesi imzaladı. Sağlam bilanço yapısını daha da güçlendiren şirket, bu sözleşmeyle hem toplam borç miktarını düşürdü hem de yakın dönem içinde devreye alacağı yenilenebilir enerji yatırımlarına da güçlü bir destek sağladı. Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl; “Geçtiğimiz yıl ikincisi yapılan Rüzgâr Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ihalesinde kazandığımız kapasite ile toplam üretimimizi 4.107 MW’a yükseltme potansiyelini yakaladık. İmzaladığımız sözleşme, bu potansiyeli hayata geçirmemize destek olacak. Yatırımlarımıza ve çalışmalarımıza, tüm paydaşlarımıza güven vererek ‘sürdürülebilir değer yaratma amacımızla’ devam edeceğiz” dedi.
Türkiye’nin lider elektrik üretim şirketi Enerjisa Üretim, 7 büyük bankayla 650 milyon Avro’luk “Sürdürülebilirlikle Bağlantılı Kredi Sözleşmesi” imzaladı. Sözleşme kapsamında Enerjisa Üretim tüm dünyada pandemiye rağmen hız kesmeyerek Ağustos ayında toplam hacmi 1,5 trilyon ABD Doları’nı geçen sürdürülebilir borçlanma araçlarından biri olan Sürdürülebilirlikle bağlantılı Kredi Mekanizması’ndan faydalanacak. Enerjisa Üretim, bu kapsamda iki önemli alanda sürdürülebilirlik çalışmalarına hız vereceğini de açıkladı. Şirket bir taraftan enerji yatırımları portföyünde yenilenebilir enerji payını önemli oranda artıracağını taahhüt ederken, cinsiyet eşitliğinde de uluslararası ölçekte en iyi standartlara da çıkmak için çalışacak. Şirketin gelecek dönem hedeflerini gerçekleştirmesine de katkı sağlayacak bu sözleşme, Enerjisa Üretim’in kuruluş aşamasında aldığı uzun vadeli kredileri bu yeni finansman ile değiştirerek sağlam bilanço yapısını daha da güçlendirmesini sağladı.
Akbank, Garanti BBVA,İş Bankası, HSBC, ING, TEB ve İşbank AG’nin içinde bulunduğu yedi banka Sürdürülebilir Kredi Mekanizması kurallarına göre finansman sağlayacak. Sözleşme, nakit ve döviz dengesini göz önünde bulundurarak kredi miktarını azaltmakla birlikte şirketin stratejik hedeflerinin sağlanması adına yeni bir finansal paket sunmakta. Finansal yapılanmasını, operasyonel yapısı ve stratejik hedefleriyle ile uyumlu hale getirme kararı alan Enerjisa Üretim, 650 milyon Avro’luk sözleşmeyle yakın dönem içinde devreye alacağı yenilenebilir enerji yatırımlarına da güçlü bir destek oluşturdu.
Akbank, Garanti BBVA, İş Bankası, HSBC, ING, TEB ve İşbank AG’nin imzaladığı finansman paketi, ekonomi çevrelerinde genel olarak Türkiye yenilenebilir enerji piyasalarına ve özellikle Enerjisa Üretim’e olan güvenin somut göstergesi kabul edildi.
Krediye katılan bankaların yaptığı ortak açıklamada; “Bu sözleşme, Türkiye’ye ve Türkiye’nin enerji piyasalarına olan güvenimizin önemli bir işaretidir. Sektörün lider oyuncusu Enerjisa Üretim’in bugünkü sağlıklı bilançosu ile düzenli nakit yaratırken, özellikle yenilenebilir büyüme yatırımlarını da hayata geçirecek olması bizim için de bir gurur kaynağıdır”dendi. Türkiye’nin özellikle rüzgâr ve güneş alanlarındaki potansiyelinin de altını çizen bankalar, yenilenebilir enerji alanındaki büyüme projelerine her zaman ilgi duyduklarını ve desteklemeye devam edeceklerini belirtti.
Yenilenebilir enerjide büyümeye devam
Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl, konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi; “Çevresel ve sosyal performansı odağına alan operasyonel mükemmellik çalışmalarımızla ve sürekli gelişim kültürümüz ile sektörümüze yön veren bir şirketiz. Yüksek bir üretim performansına sahip olan Enerjisa Üretim, nakit akışıyla da çok güçlü. Bugün yüzde 56’sı yerli ve yenilenebilir kaynaklardan oluşan 21 santral yatırımımız ile enerjinin kesintisiz arzı için üretmeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz yıl ikincisi yapılan Rüzgâr Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ihalesinde, projelerimizle 500 MW’lık kapasite kazandık. Aydın ve Çanakkale bölgelerine yapacağımız rüzgâr santralleri yatırımlarıyla, toplam üretim kapasitemizi 4.107 MW’a yükseltme ve portföyümüzdeki yeşil yatırımların payını çok daha yukarılara çekme potansiyelini yakaladık. Enerjisa Üretim olarak hem bu yükseliş ivmesini devam ettirmek hem de bizim için stratejik önceliklerimizden biri olan yenilebilir alanda yeni yatırımlar gerçekleştirmek en önemli önceliklerimiz arasında. 7 banka ile imzaladığımız Türkiye’nin en büyük Sürdürülebilirlikle Bağlantılı Kredi Sözleşmesi, bu potansiyeli hayata geçirmemize destek olacak. Yatırımlarımıza ve çalışmalarımıza, tüm paydaşlarımıza güven vererek ‘sürdürülebilir değer yaratma amacımızla’ devam edeceğiz. Bu büyüme yolculuğumuzda kıymetli bir iş birliği yaptığımız bankalara da bize duydukları güven için çok teşekkür ederim.”
Sağlıklı bilanço ile stratejik büyüme
Enerji üretimindeki portföy çeşitliliği sayesinde stratejik bir avantaja sahip olan Enerjisa Üretim, hissedarlarından aldığı güç ve ülke geleceğine duyduğu güvenle Türkiye ekonomisine ve enerjide arz güvenliğine katkı sağlamaya devam edecek.
Erdoğan ve iktidarı neden hedeftir?
Türkiye’nin özellikle son 10 yılda küresel anlamda verdiği mücadele her geçen zaman daha da sertleşiyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız (Recep Tayyip Erdoğan) aklı, fikri, zikri ve zekası ile can siperhane ülkesini savunurken, içerideki hainlerde maalesef emperyalistlere yardımcı ve destek olmanın çabası içerisindeler…
2002-2012 yılları arası içerideki birçok hainle mücadele edilirken, daha sonra Ortadoğu’da başlayan iç karışıklık ve sınırlarımıza dayanan terör tehdidi başlı başına büyük sorunla karşı karşıya kalmamız anlamına geldi.
Hiç alakası olmayan ülkelerin gerek Irak gerek Suriye’de bulunmaları ne anlam ifade ediyordu?
Tüm bunlarla mücadele etmek ve Türkün kararlı ve dirayetli duruşunu göstermek gerekirdi mutlaka.
Bölge ateş çemberi olmuştu. Rusya, ABD, Fransa, Almanya… Kimi arasanız sınırımıza kadar gelmişler.
PKK, PYD terör örgütlerini desteklemek için NATO müttefiki olan ülkeler karşımızda, Rusya, Çin gibi ülkeler rejimi (Esad) desteklemek için bölgedeler.
Rusya ile ilişkilerimizi bozmak için düşürülen uçak, sonrası Rusya ile yaşanan sıkıntıyı düzeltmek için yapılan görüşmeler, uluslararası alanda verilen mücadele ve içerideki hainlerin planladığı 15 Temmuz hain darbe girişimi. Hangisini anlatalım…
Bu beladan halkın dirayeti ve liderimizin cesareti ile kurtulduk ama Suriye’de resmen DEAŞ ile savaşa girdik.
El-Bab ve Cerablus hareketleri ile devam eden kahraman Türk Ordusu desten yazmaya başladı.
Başkomutan talimat verdi, “Bir gece ansızın geliriz” dedi ve geldik. Dünya gördü. Ama bitti mi?
Tabi ki bitmedi.
ABD’nin sürekli desteklediği PKK, PYD örgütleri azmaya başladı ve bir gece ansızın gereken cevap onlara da verildi Elhamdülillah. Tüm bunlar olurken içeride bulunan bazı müptezeller halen iktidarı eleştirmeye devam ediyor.
Suriye sıkıntıları devam ederken bu sefer İdlib’e yığınak yapmaya başladık çünkü önemli bir tehdit bu bölgedeydi.
Bir gece hain Esad güçleri kalleşçe saldırı yaptı ve askerlerimizi hedef aldılar. Şehitlerimiz oldu, yaralı askerlerimiz oldu. Rusya’ya güvenen Esad da bu kalleşliği ağır ödemeliydi. Öyle de oldu. Ordumuz birkaç günde Esad ve Rusya’ya haddini bildirdi ve çok ciddi kayıplar verdirtti.
Türkiye, Suriye’de dediğini yaptı ve güvenli alanlar oluşturdu. Hal böyleyken Libya’dan değişik sesler gelmeye başladı. Akdeniz’in karbon gazları ve doğal kaynaklarına göz dikenler o bölgeye konuşlanmaya başladılar. Türkiye çok önemli bir hamle yaparak, Libya Mutabakat Hükümeti ile Akdeniz kıta saha anlaşması ile münhasır bölge sınırlarını belirledi ve anlaşma imzaladı. Dünya özellikle Yunanistan, İsrail, Kıbrıs Rum kesimi, Fransa, Mısır gibi ülkeler şok oldular.
Türkiye bölgeye kendi arama gemilerini gönderdi ve o bölgede faaliyet alanlarında çalışmalar başlattı. Karşı atağa kalkan AB’nin şımarık ülkesi Yunanistan uluslararası hukuku ayaklar altına almaktan çekinmedi ve İsrail ve Mısır ile hukuksuz anlaşmalar imzaladı.
Ben Yunanistan’ı Tosun Paşa filmindeki küçük enişteye benzetiyorum.
Yanındakilere güvenerek onların “hadi” demesiyle saldırır ve sürekli dayak yer ya işte Yunanistan da aynı öyle.
Libya’da Türkiye olarak hakimiyetimizi kurduk. Gönderdiğimiz asker ve silah gücümüz Hafter yanlılarını bozguna uğrattı. Önemli bölgeler geri alındı. Hal böyleyken rahatsızlıkları devam eden ülkeler, Türkiye’ye bölgeye karşı belli bölgelere askeri yığınağa devam edip psikolojik bir üstünlük kurma peşindeydiler.
Artık Türkiye eski Türkiye değil bunu biliyorlar inanın.
Yapacakları bir hamlede başlarına nasıl bir bela geleceğini az çok tahmin ediyorlar.
Doğu Akdeniz’deki ganimeti paylaşmak isterken Türkiye’nin burada kimseye aldırmadan faaliyet göstermesi onları çıldırttı ve çıldırtıyor.
Türkiye artık çok farklı bir ülke.
Türkiye lideri Erdoğan büyük bir lider.
Korkusuz, cesaretli, akıllı bir lider. Ne yaptığını ve ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor.
Bakın tüm bunların üzerine bir de Kovid-19 diye bir virüs ortaya çıktı. Dünya panikledi. Ölümler, hastalar ve hastane yetersizliği başta ABD olmak üzere tüm dünya adeta perişan olmuş durumda.
Türkiye ise bu süreçteki hazırlığı ve sürekli açılan yeni hastanelerde sağlık anlamında da AB ve ABD’nin çok önünde oldu. Gelelim işin püf noktasına.
Neden Türkiye neden?
Küresel güç dengesi değişime uğruyor.
Eskiden şamar oğlanına çevirdikleri Türkiye artık onlara şamar atıyor.
Kendi İHA ve SİHA’larını üretiyor.
Savunma Sanayi’de yerlilik oranı %70’e karar yükseldi.
Kendi yeraltı madenlerini ve gaz yatakların tespit ediyor.
Terörle mücadelede sona doğru geliniyor.
Kendi savaş uçağı projesini geliştiriyor.
Kendi yerli otomobilini üretmek için tarih veriyor.
Karadeniz’den müjde geliyor.
Doğu Akdeniz’de ciddi rezervlerin bilgilerine ulaşıldı.
Türkiye dev bir küresel ülke olma yolunda önemli işlere imza atıyor.
Yıllarca kafasına vurup “Sus otur oturduğun yerde” dedikleri ülke artık değişmiş tabi ki Erdoğan’ı sevmezler.
Tabi ki Ak Parti’yi sevmezler.
“Dostlarımla iktidar olacağız” diye çığırtkanlık yapanlara ABD, Fransa ses veriyor. İşte her şey ortada Recep Tayyip Erdoğan ve onun iktidarına olan düşmanlık budur.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan mutlaka ve mutlaka bir dönem daha başkan olmalı.
Çünkü kazanımlarımızın devamı için çok önemli. Aksi halde bu ülkeyi elleri ile teslim ederler.
Dostlarına güvenenlere, dostlarına sırtını dayayanlara bu ülke bırakılmaz…