29.4 C
İstanbul
Salı, Ağustos 12, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 52

Systemair 2021’de yeni yatırımlara imza atacak

İklimlendirme sektörünün teknoloji öncüsü Systemair HSK, pandeminin gölgesinde geçen 2020 yılına dair değerlendirmelerde bulundu ve 2021 hedeflerini paylaştı. 2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19, hemen hemen her ülkede pek çok sektörü derinden etkilerken en çok gündeme gelen ve önemi artan sektör iklimlendirme oldu.

2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19, hemen hemen her ülkede pek çok sektörü derinden etkilerken en çok gündeme gelen ve önemi artan sektör iklimlendirme oldu. Pandemiyle birlikte daha da kritik hale gelen “kapalı alanlardaki iç hava sağlığının önemi” konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla “Taze Hava Akımı” kampanyasını başlatan Systemair HSK şirketinin Genel Müdürü Ayça Eroğlu, 2020 yılını sektör ve şirket açısından değerlendirirken 2021 yılı hedeflerini de paylaştı. Pandemi ve şehir hastaneleri, alışveriş merkezleri, fabrikalar, havalimanları gibi dev projelere taze ve temiz hava sağlayan Systemair HSK’nın 25 ülkeye gerçekleştirdiği ihracat oranını yeni ülkelere açılarak daha da büyütmeyi hedeflediğini belirten Eroğlu, Türkiye’nin İsveçli Systemair Grup içinde öncelikli pazarlar arasında yer aldığını vurguladı. Bu noktada Türkiye için yatırımlara artan bir ivmeyle devam edeceklerinin altını çizen Eroğlu, 2021 yılında hayata geçecek olan Veri Merkezi Soğutma Laboratuvarı yatırımıyla Avrupa’nın en son teknolojiye sahip veri soğutma merkezi olacaklarını açıkladı. Eroğlu, tüm dünyayı etkisi altına alan zorlu pandemi koşullarına rağmen bu süreçte Systemair AB’nin de yatırımlarına devam ettiğini ve büyüme planlarını sürdüreceğini söyledi. 

Systemair HSK olarak; şehir hastaneleri, acil durum hastaneleri, fabrikalar, alışveriş merkezleri, havalimanları, endüstriyel tesisler gibi dev projelerin iklimlendirmesini sağlayan klima santralleri sektöründe Türkiye’de yaklaşık 10 yıldır pazar lideri olduklarını belirten Ayça Eroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Pandeminin başından bu yana tüm dünyada sektördeki gelişmeleri yakından takip ettik ve faaliyetlerimizi sürdürdük. Öncelikle, sektör toplantıları ve düzenlediğimiz webinarlarda çok önemli bir bilgi kirliliğine ve algı karmaşasına şahit olduk. Bu alandaki sorumluğumuzun farkında olarak tümsoru işaretlerini ortadan kaldırıp sağlıklı havalandırma konusunda kamuoyunda farkındalık sağlamak için yakın zaman önce ‘Taze Hava Akımı’ kampanyasını başlattık. Bu bilinçlendirme kampanyası kapsamında; hastanelerden alışveriş merkezlerine, okullardan otellere, fabrikalardan ofislere kadar pek çok farklı alanda sektör profesyonellerine ulaşarak toplum sağlığı için taze havanın önemini ve doğru havalandırma yöntemlerini anlatmaya başladık. Bireylere ise evleri, ofisleri, çocuklarının okulları, gittikleri alışveriş merkezleri, oteller ve hastaneler gibi günlük hayatta içerisinde bulundukları tüm bu mekânlardaki iç ortam hava sağlığını nasıl sorgulayabilecekleri konusunda bilgiler vermeye başladık ve yeni yılda da çalışmalarımıza devam edeceğiz.”

Türkiye’deki şehir hastanelerinin yüzde 70’ini havalandırıyor

Pandemi döneminde mevcut hastanelerin kapasitesini güçlendirmek için İstanbul’da iki büyük acil hastane inşa edilmesine karar verildiğini hatırlatan Eroğlu, “Biz de sadece 45 gün gibi kısa bir sürede inşa edilen Sancaktepe Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi’nin iklimlendirme projesinde yer aldık. Üretim sırasında mühendislerimiz, Ar-Ge ekibimiz ve sahada çalışan mavi yakalı çalışma arkadaşlarımız dâhil olmak üzere tüm fabrika ekibimiz böyle bir projeye ve halk sağlığına katkıda bulunmanın sorumluluğuyla büyük bir tutkuyla çalıştı. Aynı zamanda Türkiye’de kamu-özel sektör iş birliği modeliyle yapılan birçok şehir hastanesine ileri teknolojiye sahip ürün ve sistemlerimizi sunarak sağlıklı nefese katkıda bulunmaktan gurur duyuyoruz. Şu anda ülkemizdeki şehir hastanelerinin yatak kapasitesi olarak yüzde 70’ini biz havalandırıyoruz” dedi.

Rahmi M. Koç Bilim Ödülleri sahiplerini buldu

Türkiye’nin yetiştirdiği, evrensel bilgi birikimine katkıda bulunan başarılı bilim insanlarını ödüllendiren, “Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası” 2019 ve 2020 yılı ödülleri düzenlenen online törenle iki kadın bilim insanına takdim edildi.

2019 yılına ait ödül, “İktisadi, İdari, Sosyal, İnsani Bilimler ve Hukuk” alanlarında çığır açıcı çalışmalar gerçekleştiren Cornell Üniversitesi Ekonomi ve Toplum Çalışmaları Merkezi Direktörü ve Cornell Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Garip’in oldu. 2020 yılının ödülü ise “Fen, Mühendislik ve Tıp Bilimleri” alanında çalışmalar gerçekleştiren İsviçre’de École Polytechnique Fédérale de Lausanne (EPFL) Fotonik Doktora Okulu Direktörü ve Biyomühendislik Enstitüsü’nde Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Hatice Altuğ’a verildi. Törende konuşan Koç Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Nur Yalman, Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası’nı dünya çapında ses getiren ve diğer araştırmacılara ilham veren çalışmaları nedeniyle, dünyaca ünlü iki bilim insanına vermekten gurur duyduklarını belirtti. Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan ise “Gelecek 10-20 yıl içinde insanlığı ve toplumları en çok etkileyecek olan yeni buluşların çoğunun sosyal ve insani bilimlerle temel bilimler, mühendislik ve tıp alanlarının kesişmelerinde ortaya çıkacağını” söyledi.

Koç Üniversitesi tarafından, başarılı ve öncü bilim insanlarını ödüllendirerek, bilime hizmet etmek amacıyla başlatılan Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası bu yıl online törenle sahiplerini buldu. 2019 ve 2020 yıllarına ait ödüller, iktisadi, idari, sosyal, insani bilimler ve hukuk alanlarında çığır açıcı çalışmalar gerçekleştiren Cornell Üniversitesi Ekonomi ve Toplum Çalışmaları Merkezi Direktörü ve Cornell Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Garip ile Fen, Mühendislik ve Tıp bilimleri alanında çalışmaları olan İsviçre’de École Polytechnique Fédérale de Lausanne (EPFL) Biyomühendislik Enstitüsü’nde Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Hatice Altuğ’un oldu.

Prof. Dr. Nur Yalman: Üniversitemiz, hayır eserlerinin belki de en önemlisidir

Törende konuşan, Koç Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Nur Yalman, bu yıl Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası’nı dünya çapında ilham veren çalışmaları nedeniyle iki bilim insanına vermekten büyük gurur duyduklarını belirtti. Prof. Dr. Nur Yalman, “İdarî, sosyal, insanî bilimler ve hukuk alanlarında önemli çalışmalara imza atan Prof. Dr. Filiz Garip ile fen, mühendislik ve tıp bilimleri alanında çığır açan araştırmaları bulunan Prof. Dr. Hatice Altuğ’u tebrik ediyorum. Bundan sonra da büyük başarılarla isimlerinden söz ettireceklerine inandığımızı ifade etmek istiyorum” dedi.

Prof. Dr. İnan:  Prof. Dr. Garip ve Prof. Dr. Altuğ yeni ufuklar açan isimler

Törende konuşan Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan, COVID-19’un bilimsel araştırmanın önemini çok daha fazla öne çıkardığını ve Dünyamızın bu salgın hastalıktan çıkış yolunun bilimsel araştırma ile olacağını kaydetti. Prof. Dr. Umran İnan, “Koç Üniversitesi’nde de COVID-19 özelinde hali hazırda 40 küsur araştırma projesi yürütülmekte olup, hem Rumelifeneri Kampüsü’ndeki hem de Koç Üniversitesi Hastanesi’ndeki laboratuvarlarımızda geliştirilen maliyeti düşük ve hızlı bir tanı kiti, filyasyon ve takip sistemi ve aşı çalışmaları ön plana çıkıyor” dedi. Gelecek 10-20 yıl içinde insanlığı ve toplumları en çok etkileyecek olan yeni buluşların çoğunun sosyal ve insani bilimlerle temel bilimler, mühendislik ve tıp alanlarının kesişmelerinde ortaya çıkacağını belirten Prof. Dr. İnan, Koç Üniversitesi’nin de kurulduğundan bu yana disiplinlerarası çalışmalara odaklandığına dikkat çekti. 

Bizleri böyle bir gelecek beklerken kadınların eğitimde, ekonomide ve iş dünyasında en etkin şekilde yer almalarını sağlamayan toplumların global düzeyde çağdaş medeniyet ve insanlık için mücadelelerinde bir elleri arkada yarışmaya mahkum olduklarına yürekten inanıyorum. Bu nedenle de, bu iki bilim insanımızın ışığında kadınların toplumumuzdaki önemli yerlerini, tarifleyici katkılarını ve potansiyelini bir kez daha idrak edelim isterim. Üniversitemizin hem akademik hem de idari üst yönetiminin %40’ının kadınlardan oluşmasının da başarımızın en önemli unsurlarından biri olduğunu da eklemek isterim.

2019 senesinin madalya sahibi, sosyal bilimler alanında yaptığı çalışmalarını en gelişmiş ağ analitiğiyle, ileri veri toplama yöntemlerini kullanarak bir araya getiren ve 21. yüzyılın en önemli sorunlarından biri olan göç konusu hakkındaki çalışmalarıyla yeni ufuklar açan bir isim. Cornell Üniversitesi’nden Prof. Dr. Filiz Garip’e, geliştirmiş olduğu çığır açıcı nitelikteki modern metodolojiler ile nüfus bilimi ve göç alanlarındaki çalışmaları ve bilgisayar bilimleri, istatistik, siyasi bilimler gibi farklı disiplinlerin ötesine uzanan çok yönlü kuramsal katkılarına istinaden takdim etmekten olağanüstü gurur duyuyoruz.  

2020 Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası’nı alan bilim insanı ise, ışık ve nano teknolojiyi birleştirerek geliştirdiği yeni nesil sağlık araçlarıyla sepsis gibi ölümcül ve kanser, Parkinson, Alzheimer ve demans gibi çok ciddi hastalıkların erken teşhisi için çalışmalarını sürdüren bir isim. École Polytechnique Fédérale de Lausanne’dan (EFPL) Prof. Dr. Hatice Altuğ’a, nano boyutta ışık-madde etkileşimleri, ışığın çip üstünde manipülasyonu ve yenilikçi nano-biyo-fotonik uygulama alanlarındaki öncü katkılarına istinaden takdim etmekten olağanüstü gurur duyuyoruz.”

Tüpraş, akaryakıt sektörü için çözümler üretiyor

Türkiye’deki tüm akaryakıt analizi ihtiyaçlarına uygun çözümler sunan Tüpraş, dört rafinerisindeki laboratuvarlarında bir günde 2500’ü aşkın deney gerçekleştiriyor.

Tüpraş, İzmit, İzmir, Kırıkkale ve Batman rafinerilerinde yer alan ve son teknolojiyle donatılan laboratuvarlarında;akaryakıt, yakıt ve bitüm sektörlerinin analiz ihtiyacını karşılıyor. 

35 yılı aşan laboratuvar deneyimiyle, Tüpraş laboratuvarlarının akreditasyonu 2006yılından bugüne iç denetimlerin yanı sıra resmi kurum ve kuruluşlar tarafından 112 kez denetlendi. Tüpraş laboratuvarlarında gerçekleştirilen400’den fazla deney, resmi kurum ve kuruluşlar tarafından akredite oldu. Bir günde 2500’ü aşkın deney gerçekleştiren Şirket, geçtiğimiz yıl 1 milyona yakın deney çalışmasını tamamladı.

Toplam 184 çalışanı bulunan akredite laboratuvarlar, farklı sektörlerden kurum ve kuruluşlara hizmet veriyor. Tüpraş laboratuvarlarında yapılan analizlerin doğruluğu, ulusal ve uluslararası karşılaştırma testleri düzenleyicilerinin sunduğu programlarla sürekli olarak takip ediliyor. Tüpraş laboratuvarları, sahip olduğu akreditasyonların haricinde Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (305/2011/AB) gerekliliğine göre CE belgesini de elinde bulunduruyor. Ayrıca Tüpraş laboratuvarlarında yapılan bitüm ve bitümlü bağlayıcılar analizleri, Türk Akreditasyon Kurumu haricinde tarafsız bir kuruluşça da denetleniyor. Tüm faaliyetlerini entegre yönetim sistemi çerçevesinde sürdüren Tüpraş, ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi, OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi ve ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi, ISO 17025 Laboratuvar yönetim sistemi sertifikalarıyla hizmet veriyor.

Yerli ve milli teknoloji ile gelişeceğiz

1977 yılında suyun ve enerjinin etkin kullanılması ilkesiyle ve yüzde 100 yerli sermaye ile kurulan Masdaf, Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası kapsamında yerli ve milli sanayinin gücüne ve önemine dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Pompa sektöründeki inovatif ürün ve hizmetleri ile hem yurt içinde hem de küresel rekabette değer zincirinin önemli bir halkasını oluşturduklarını belirten Masdaf Yönetim Kurulu Üyesi Denizhan Polatoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Cari açığı kapatmanın yolu katma değeri yüksek olan yerli ve milli teknolojilerden geçiyor. Masdaf olarak 52 bin metre kare alan üzerine kurulu üretim tesislerimizde geliştirdiğimiz inovatif ve rekabetçi pompa teknolojilerimiz ile hem iç pazardaki talebi karşılıyoruz hem de 65’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Hedef pazarlardaki tüketici eğilimlerini yakından takip edip, müşterilerimizin nabzını tutuyoruz ve bu doğrultuda AR-GE faaliyetlerimize yön veriyoruz. Kısacası iç pazardaki motivasyonumuzla yetinmiyoruz, global pazarlarda markalaşma yolunda önemli adımlar atıyoruz.” dedi.

Üretim süreçlerimizde % 20’lere varan verim artışı sağladık

Türk sanayisinin hem teknolojik altyapısıyla hem de mühendislik gücüyle dünyadaki gelişmelere kısa sürede adapte olduğunu belirten Polatoğlu, “İlk kez 2011 yılında Almanya’da bir fuarda telaffuz edilen endüstri 4.0, Masdaf dahil alanında lider sanayi kuruluşlarının üretim süreçlerine adapte edildi. Dijitalleşen üretim süreçleri, Türk sanayicilerine global pazarlarda rekabet üstünlüğünün yanı sıra yüzde 15 -20 sanayi verimliliği sağladı. Ayrıca dünya üretim zincirinden daha fazla pay alan bir Türk sanayisi yarattı. Biz de Masdaf olarak Endüstri 4.0 kapsamında hayata geçirdiğimiz teknoloji yatırımlarımızla üretim süreçlerimizde yüzde 20’lere varan verim artışı sağladık. 

Su kayıp ve kaçaklarını önlüyoruz

Türk sanayisinin hayatımızı kolaylaştıran “akıllı ürünler” konusunda da global markalara karşı rekabet üstünlüğü sağladığını belirten Polatoğlu, konuyu pompa özelinde ele alarak, yerli ve milli olan “akıllı pompa” teknolojilerinin, su ve enerji kaynaklarının verimli kullanımı açısından sağladığı faydaya dikkat çekti: “Küresel ısınmadan doğrudan etkilenen su kaynaklarının yanlış yönetimi ve kullanımı nedeniyle dünya nüfusunun yüzde 40’ı susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), Türkiye nüfusunun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağını öngörüyor. Bu durumda da kişi başına düşen su miktarının 1.120 m³/yıl olması bekleniyor. Kısacası artan nüfusumuzla birlikte “su fakiri” bir ülke olma yolunda ilerliyoruz. Hem ham su transferi ve dağıtımı hem de kullanım sonrası oluşan atık suların etkili ve verimli bir şekilde yönetilmesi, ekosistem ve dolayısıyla geleceğimiz için hayati önem taşıyor.”

Arçelik Asya Pasifikte ortak şirket kuruyor

Arçelik global büyüme yolculuğunda attığı önemli adımlara bir yenisini daha ekledi.  Güneydoğu Asya pazarının önemli oyuncusu Hitachi GLS’nın Japonya dışında Hitachi markalı beyaz eşya sektöründeki tüm faaliyetlerinin bir şirket altında toplanması ve kurulacak şirketin yüzde 60’ının Arçelik tarafından alınması için ortaklık anlaşması imzalandı. Arçelik’in global yetkinliği, Hitachi’nin bölgesel ve marka gücünü bir araya getirecek olan yeni şirket, Hitachi GLS’nin Çin ve Tayland’da bulunan iki üretim ve 10 satış şirketi ile 3.800 çalışanını devralacak. Hitachi markasıyla üretim ve pazarlama faaliyeti yapacak olan yeni şirketin, Arçelik’in küresel büyümesine güç katması ve Asya Pasifik bölgesinin lider oyuncusu olması hedefleniyor.

Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, Arçelik’in bu önemli yatırımını, Koç Topluluğu’nun küresel büyüme yolculuğundaki stratejik bir hamle olarak gördüklerini belirtti. Çakıroğlu; “Ülkemiz ve Topluluğumuz için uzun vadeli değer yaratma hedefimiz ve küresel vizyonumuz doğrultusunda yatırımlarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz” dedi. Koç Topluluğu iş yerlerinde 48 farklı dil konuşulduğunu, 64 üretim tesisi ve pazarlama şirketi bulunduğunu belirten Çakıroğlu şöyle devam etti: “Hızlı büyüyen Asya Pasifik bölgesi son yıllarda yeni yatırımlar için önemli bir merkeze dönüştü. Topluluğumuzun stratejik büyüme alanlarından biri olarak belirlediğimiz ve daha öncesinde yatırımlara başladığımız bu bölgede; Hitachi gibi güçlü bir oyuncu ile kurduğumuz iş birliği Arçelik’in global büyüme yolculuğunu hızlandıracak.” 

Ev teknolojilerinde Türkiye’nin lider, dünyanın önde gelen şirketi Arçelik, global büyüme yolculuğuna hız kesmeden devam ediyor. Arçelik, dayanıklı tüketim alanında Güneydoğu Asya pazarının önde gelen oyuncusu Hitachi GLS ile ortak şirket kurmak üzere anlaşma imzaladı. Yeni şirkette, Arçelik’in yüzde 60, Hitachi GLS’nin yüzde 40 oranında payları bulunacak. Arçelik’in global yetkinliği ile Hitachi GLS’nin bölgesel ve marka gücünü bir araya getirecek olan yeni şirket, Hitachi markalı ürünleri Japonya hariç, dünyanın tüm ülkelerinde tüketicilerle buluşturacak.  Ortaklık anlaşması, 16 Aralık’ta Koç Holding, Arçelik, Hitachi Ltd. ve Hitachi GLS’nin üst yönetimlerinin katıldığı sanal imza töreniyle hayata geçirildi.  

300 milyon dolar büyüklüğündeki (Yeni kurulacak şirketteki hisselerin %60’ı için net nakit/borç hariç ve tüm azınlık hakları dahil tutarı ifade etmektedir) işlem kapsamında; Hitachi GLS’nin 3.800 çalışana sahip, Çin ve Tayland’da bulunan 2 üretim ve 10 satış şirketi 2021 yılının ikinci çeyreğinde kurulacak yeni şirkete devredilecek. Arçelik ve Hitachi GLS’nin sürdürülebilirliği merkeze alan ortak vizyonlarını da aktaracakları yeni şirket, toplum ve çevre için değer üretmeye odaklı bir yaklaşımla da önemli bir rol üstlenecek.

Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu: “Bugün global büyüme stratejimize ivme kazandıran çok önemli bir iş birliğine daha imza atıyoruz” dedi. Yeni kurulacak şirkette Arçelik’in global iş yapma birikimi ve deneyimini, Hitachi markasının gücü ile birleştirmeyi hedeflediklerini belirten Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu, “Koç Topluluğu’nun küreselleşme yolculuğunda, dünya genelindeki 12 markası ve 22 üretim tesisiyle önemli bir yere sahip olan Arçelik, küresel büyüme stratejisine ivme kazandıran adımlarına bir yenisini daha ekledi. Bu önemli iş birliği ile Arçelik Asya Pasifik bölgesinde büyüme stratejisini güçlendiren ve rekabetçiliğini artıran bir adım attı. Küresel büyüme yolculuğunu sürdüren Arçelik, bugün 150’ye yakın ülkede faaliyetlerini sürdürüyor.  Ortaklık anlaşmasıyla bu yolculuk daha da etkileyici bir boyut kazanıyor “dedi.

Güneş enerjisi doğalgazın yerini alacak

Güneş enerjisinin evlerde ısıtma amacıyla kullanılabileceğine dikkat çeken ISOMER Isıtma Soğutma Merkezi Genel Koordinatörü İlgin Eray, “Daha temiz bir dünya için fosil yakıtların kullanımını azaltmalıyız. Elimizde güneş gibi sonsuz bir kaynak ve ısı pompası gibi Avrupa’da uzun yıllardır kullanılan bir sistem var. Güneş enerjisinden beslenen ısı pompası ile evler ısıtılabilir ve evlerin sıcak su ihtiyacı karşılanabilir. Bu sistem hem maliyeti düşürür hem de Türkiye’nin enerji ithalatını azaltır.” dedi.

Türkiye’nin ısıtma ihtiyacının büyük bölümünü fosil yakıtlardan karşıladığına dikkat çeken ISOMER Isıtma Soğutma Merkezi Genel Koordinatörü İlgin Eray, “Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğu, evlerini doğalgaz ile ısıtıyor. Doğalgaz da fosil yakıtların türevlerinden bir tanesidir. Kombiler doğalgazı yaktığı zaman bir emisyon ortaya çıkar. Kömür, odun ve fuel oil kadar havayı kirletmese de doğalgaz da havayı kirletir. Türkiye coğrafi konumu gereği güneş enerjisi potansiyeli bakımından zengin bir ülke. Elimizde güneş gibi sonsuz bir kaynak ve ısı pompası gibi Avrupa’da uzun yıllardır kullanılan bir sistem var. Güneş enerjisinden beslenen ısı pompası ile evler ısıtılabilir ve evlerin sıcak su ihtiyacı karşılanabilir. Bu sistem hem maliyeti düşürür hem de Türkiye’nin enerji ithalatını azaltır.” dedi. Türkiye’nin ısı pompası hakkında fazla bilgi sahibi olmadığına dikkat çeken İlgin Eray, sistemi ve çalışma prensibi için “Avrupa’da yıllardır kullanılan ısı pompası, ısı enerjisini bir ortamdan diğer bir ortama taşıma prensibine dayanan ve elektrikle beslenen bir sistemdir.” dedi.

Türk Traktör çalışanlarıyla bağlılığını arttırdı

Türk Traktör İK Direktörü Osman Özdemir: “Pandemi sürecinde, çalışanlarımız için ‘pozitif, etkili, ihtiyaç ve beklentilere uygun’ deneyimler tasarladık. Tüm bu uygulamalarımız ile çalışan bağlılık skorumuzu 9,6 puan arttırarak 80 puana taşıdık.’ dedi.

İki üretim tesisi ve 2 bin 500’den fazla çalışanıyla ülke ekonomisine katkısını sürdüren Türk Traktör, pandemi döneminde çalışan deneyimini üst seviyelere taşıyan birçok uygulamaya imzasını attı. 

Türk Traktör İK Direktörü Osman Özdemir, tüm dünya için zorlu koşullar yaratan salgın döneminde, bu sürecin toplum, iş ve sosyal yaşam üzerindeki etkilerine odakladıklarını belirtti: İlk kez deneyimlediğimiz durumlara çözümler üretmeye ve alışık olmadığımız sorulara yanıtlar bulmaya çalıştık. Sağlığa verdiğimiz öncelik ve ‘En önemli sermayemiz, insan kaynağımızdır’ yaklaşımımızla, yaşadığımız deneyimi bir bütün olarak, tüm boyutlarıyla ele aldık. Pandemi öncesinde şirketimizin öncelikli stratejileri arasında yer alan ‘Çevik Dönüşüm’ çalışmaları kapsamında pandemi süresince de çevik çalışan deneyimi çalışmalarını sürdürdük ve organizasyonumuza oldukça etkin şekilde katma değer sağladık.”

Osman Özdemir, pandemiyle birlikte İK Yönetimi olarak başta Pandemi Özelinde Alınan Önlemler, Uzaktan Çalışma, Çalışan Deneyimi, Dijitalleşme ve  Değişim Yönetimi olmak üzere farklı alanları ajandalarında önceliklendirdiklerini söyledi ve “Pandemi öncesinde, esnek çalışma uygulamamız, çalışma modellerimiz içerisinde yer alıyordu. Pandemiyle birlikte ise, ‘uzaktan çalışma’ modeli, iş hayatımıza çok hızlı bir şekilde girdi. Uzaktan çalışma deneyiminde, İK strateji ve uygulamalarımız ile dijital sistemlerimiz, çalışma kültürümüzün hızla dönüşmesini sağladı.” dedi.

Uzaktan çalışmanın pandemi sonrasında da uygulanabilir olduğunu düşünerek uygun olan iş birimleri için haftanın bir gününü uzaktan çalışma için kalıcı hale getirdiklerini sözlerine ekleyen Özdemir; “İşe alım ve oryantasyon süreçlerimizdeki çevrimiçi uygulamalarımız da devam edebilecek nitelikte. Davranışsal, teknik ve liderlik gelişimi için düzenlediğimiz programları çevrimiçi ve fiziki olabilecek şekilde hibrit yapıda devam ettirebilmek için altyapı çalışmalarımızı yapıyoruz. Ayrıca çevrimiçi yapmaya başladığımız staj süreçleri, ödüllendirme süreçleri ve üniversite etkinlikleri de çevrimiçi ve fiziki, yani hibrit yapıda devam edebilecek” diye açıkladı.

“Dijital Dönüşümün avantajlarını, bu dönemde daha fazla deneyimledik”

Osman Özdemir, yaşanan dijital dönüşümün özellikle İnsan Kaynakları’na etkisinin oldukça fazla olduğunu da ifade ederek,“İK sistemi ve uygulamalarımız, uzun zamandır bir dijital dönüşüm sürecinin içindeydi. Pandemi ile birlikte bu dijitalleşme de ivme kazandı. İşe alım ve oryantasyon süreçleri, gelişim programları, performans ve yetenek yönetimi, çalışan deneyimi programları, geribildirim mekanizmaları gibi birçok konuda dijital çözümler hayati önem taşıyor ve teknolojik yaklaşımlar değişim yönetiminin etkisini artırıyor. Bu nedenle, dijital dönüşüm kapsamında yaptığımız çalışmaların avantajlarını bu zorlu değişim sürecinde daha fazla gördük. Pandemi sürecinin çalışma hayatında yarattığı dönüşümü bundan sonra da en iyi şekilde yönetmeye devam ederek, çalışan deneyiminde sürdürülebilirliği odağa alan yepyeni uygulamalar geliştireceğiz.

Doğalgaz kullanımı hava kalitesini artıyor

Dünyada her yıl 8.8 milyon kişi hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybediyor. European Heart Journalisimli bilim dergisinde, Profesör Thomas Münzel imzasıyla yayımlanan rapora göre hava kirliliği sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı tütün kullanımı nedeniyle hayatını kaybedenlerden daha fazla. “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre hava kirliliğinin en önemli sebeplerinden biri ısınma amacıyla kullanılan odun ve kömür gibi parçacık salınımı yüksek yakıtlar” diyen Üçay Mühendislik Genel Koordinatörü Özgür Şahin, doğalgazın yanma sürecinde ortaya çıkan katı parçacık salınımı bakımından odun ve kömürden 25 kat daha az olduğuna dikkat çekti ve ekledi: “Doğalgaz kullanımı ile hava kalitesi arasında doğru orantı var.”

Mainz Üniversitesi’nden Profesör Thomas Münzel ve ekibi tarafından yapılan araştırmaya göre dünyada her yıl 8.8 milyon kişi, hava kirliliği sebebiyle hayatını daha erken kaybediyor. European Heart Journal isimli bilim dergisinde yayımlanan araştırma, hava kirliliği kaynaklı ölüm sayısının tütün ürünleri sebebiyle yaşanan ölümlerden daha fazla olduğunu da ispatlıyor. Hava kirliliğinin akciğer hastalıklarının yanı sıra kardiyovasküler rahatsızlıkların da sebebi olduğu araştırma sonucu ortaya çıkıyor.

Odun ve kömür yerine doğalgaz kullanımı artırılmalı

Hava kirliliğinin Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olduğuna dikkat çeken Üçay Mühendislik Genel Koordinatörü Özgür Şahin, “Dünya Sağlık Örgütü’ne göre hava kirliliğinin en büyük sebebi sanayi kaynaklı kimyasallar ve evlerde ısınma amaçlı kullanılan yakıtlar. Sanayi bölgelerinin dışında görülen hava kirliliğinin sebebi ise doğrudan ısınma amaçlı kullanılan odun ve kömür kullanımı. Bu maddeler yanma sürecine girdiği andan itibaren içinde bulunan arsenik ve cıva gibi ağır metaller ortaya çıkarak atmosfere yayılır. Yanma sonucu ortaya çıkan kükürt dioksit ve azot dioksit gibi maddeler doğrudan akciğer ve solunum yolu tahribatına sebep olan kirleticilerdir. Fakat doğalgazın yanma sürecinde ortaya çıkan katı parçacık salınımı,odun ve kömürden 25 kat daha azdır. Bu sebeple doğalgaz insan sağlığı açısından daha güvenlidir.” dedi.

Bakanlık verileri doğalgazın hava kalitesine etkisini doğruluyor

Doğalgaz kullanımı ile hava temizliği arasında doğru orantı olduğunu belirten Üçay Mühendislik Genel Koordinatörü Özgür Şahin şu bilgileri paylaştı: “Türkiye genelinde doğalgazın kullanılmaya başlamasıyla birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre 2007’den 2010’a hava kirliliği yükünde yüzde 29 azalma sağlanırken kükürt dioksit oranında da yüzde 43 iyileşme görüldü.2000 yılı öncesinde dünya standartlarına göre 1 metreküp havada bulunması gereken maksimum 150 mikrogram kükürtdioksit oranı İstanbul’da 2 bin 330 mikrograma kadar yükselmişti. Günümüzde sanayi tesisi ve taşıt sayısı artmasına rağmen tüm şehirlerimizin hava kalitesi geçmiş yıllara oranla daha iyi. Bunun sebebi doğalgaz kullanımının artmasıdır.”

“Doğalgaz diğer tüm seçeneklerden daha hesaplıdır”

Doğalgazın bilinenin aksine fiyat açısından daha uygun olduğunu belirten Özgür Şahin, “Çevreci bir kaynak olan doğalgaz aynı zamanda diğer tüm seçeneklerden daha hesaplıdır. Doğalgaz ile bir evin ısınma, mutfak ocağı ve sıcak su ihtiyacı konforlu şekilde karşılanır. Bu ihtiyaçlar giderilirken yılın büyük bölümünde çok düşük faturalar ödenir. Fakat ısınmada kömür, mutfakta tüp, sıcak su ihtiyacında elektrikli sistemler kullanıldığında maliyetler daha yüksek olacaktır. Buna bir de yıllık ev boyama ve tadilat maliyetleri eklendiğinde rakamlar daha da artacaktır. Vatandaşlar hem toplum sağlığını hem de bütçelerini düşünerek doğalgazı tercih etmelidir.” şeklinde konuştu.

Güneş enerjisi teknolojilerine ‘ARENA’ imzası

Türkiye’nin en büyük teknoloji şirketlerinden biri olan Arena, Borsa İstanbul’da yaptığı son açıklamada şirket bünyesinde “Yenilenebilir Enerji Teknolojileri” iş biriminin kurulmasına karar verdiğini duyurdu. 

Birim bünyesinde, başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir temiz enerji üretimi teknolojilerine ait ürünlerin dağıtımı yapılacak. 

Türkiye’nin lider teknoloji sağlayıcısı Arena, duyurduğu “Yenilenebilir Enerji Teknolojileri” iş birimi altında ilk aşamada Set Photo – Voltaic (PV) güneş enerjisi panellerinin, Huawei Güneş Paneli Inverter’larının ve Nexans Solar Kablo ürünlerinin dağıtımı yapılacak. Bununla birlikte birimin çatısı altında, iş ortakları ve müşterilerin ihtiyaç duyabileceği finansal çözüm ve teknik destek hizmetleri sunulacak. 

“Tüm dünya ve tabii ki ülkemizde küresel ısınmaya bağlı olarak artan doğa felaketleri ve oluşan çevre bilinci insanlığı fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeye zorluyor. Bu bilinç ile yenilenebilir enerji kaynaklarına olan yatırımlar artarken, bu yatırımların ana öğesi olan teknoloji ürünlerinin maliyetleri düşüyor. Bu da doğal olarak yatırımları mali olarak cazip hale getiriyor” diyen Arena Grup CEO’su Serkan Çelik sözlerine şöyle devam etti; “Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Yenilenebilir Enerji 2020 Raporu’nda, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) rağmen dünyada bu yıl yenilenebilir enerji yüzde 4 artışla rekor büyümeye imza atacak. Ülkemizde de enerji ihtiyacına bağlı olarak gerek devletimizin yenilenebilir enerji yatırımlarına sağladığı teşvikler ile gerekse bu yatırımların her geçen gün finansal olarak daha avantajlı hale gelmesi ile büyüyen bir yenilenebilir enerji üretim kapasitesi görüyoruz.” dedi.

Petrol Ofisi Vava Cars’ı tercih ediyor

Petrol Ofisi Auto Matic filo yönetimi müşterileri araç satış süreçlerini de kolaylıkla ve güvenle yürütebilecek. Petrol Ofisi Automatic Filo Yönetimi müşterileri artık öz mal filo araçlarının satışını da Petrol Ofisi’nin kardeş şirketi Vava Cars ile kolayca yapabilecek. Bunun için Automatic Filo müşterilerinin sadece Petrol Ofisi web sitesinden form doldurmaları yeterli. Formun ardından Vava Cars temsilcileri en kısa sürede filo firması yetkililerine direkt ulaşarak işlemleri başlatacak.

Vava Cars’ta en önem verilen konuların başında gelen “Şeffaf Hizmet” ile Automatic Filo Yönetimi’nin sağladığı “hızlı, kolay ve yenilikçi” hizmeti buluşturan bu işbirliği sayesinde,Automatic Filo Yönetimi müşterilerinin filo araç satış süreci hızlı ve sunulan özel çözümler ile avantajlı hale gelecek. 

Filo araçların satışı Vava Cars’a emanet

İkinci el araç sektörüne Mart 2019’da giriş yapan Vava Cars, 1,5 sene gibi kısa bir sürede İstanbul’dan başlayarak, Bursa, İzmir ve Ankara’da araç alım merkezlerinin kapılarını açtı. “Dünyanın en güvenilir araç ticareti platformu” olma hedefiyle yola çıkan Vava Cars, modern, üstün hizmet kalitesi ile araçların satış sürecini hızlı, güvenli hale getiriyor. Vava Cars ile filo müşterilerinin araç satış süreçleri uzman yetkililer ve ayrıcalıklı hizmet anlayışı ile özel olarak yürütülüyor. Vava Cars İş Geliştirme ve Operasyon Direktörü Tuluy Noyan, “Vava Cars olarak müşterilerimize sunduğumuz deneyimi her şeyin üzerine tutuyoruz. Petrol Ofisi’nin filo müşterilerine, akaryakıt yönetiminde sağladığı kazançlı ve ihtiyaca yönelik sunduğu etkin çözüm kalitesini,filo satış sürecinde de biz sürdürerek yanlarında olacağız. ” dedi.

Enerji tasarrufu için doğru kompresör seçilmeli

Endüstride işletmelerin enerji tasarrufu sağlayabilmesi için en önemli kriterlerden biri ihtiyaca göre doğru kompresör ve ekipmanların belirlenmesidir. Her işletmenin basınçlı hava debi tüketimi birbirinden farklılıklar gösterir. Farklı endüstriler aynı toplam debiyi tüketmelerine rağmen, basınçlı hava tüketiminde oluşan değişiklikler nedeniyle aynı tip kompresörlerin seçilmemesi gerekir.

İşletmelerin performanslarında yüksek verimlilik sağlamaları için ihtiyaca yönelik uygun kompresör ve ekipmanları belirlemenin önemine dikkat çeken Atlas Copco Kompresör Tekniği Ürün ve Pazarlama Uzmanı Erdem Enç, “Kompresörü doğru boyutta seçmek çok önemlidir. Aynı zamanda basınçlı havadan beklenen kalite de kompresör seçiminde önemli kriterlerden biridir. Her işletmenin ihtiyacı farklıdır. Kurumun ihtiyacına yönelik seçilecek en uygun ve doğru boyuttaki kompresör işletmelere önemli oranda enerji tasarrufu sağlar.” dedi.

İşletmelerin ihtiyacına göre en uygun kompresörü seçerken nelere dikkat edilmesi gerektiğini detaylı olarak paylaşan Atlas Copco Kompresör Tekniği Ürün ve Pazarlama Uzmanı Erdem Enç, “Hava  kalitesinin, debi ihtiyacının ve basıncının belirlenmesi ile debi tüketiminin günlük dağılımının tespitinin yapılması sonucu ihtiyaca göre seçilecek en uygun kompresör ve ekipmanlarla işletmeler daha verimli çalışma sonuçlarına ulaşacaktır. Kurumlar, ihtiyaçlarına uygun kompresör ve ekipmanları belirlemek için, alanında lider bir teknolojiye sahip olan Atlas Copco Kompresör Tekniği olarak ücretsiz sunduğumuz mühendislik hizmetlerinden faydalanabilirler.” dedi.

Hava kalitesinin belirlenmesi

Endüstri tipine göre basınçlı havanın kalitesinin değişiklik gösterdiğini belirten Erdem Enç, “Kompresörler için bu kalite sınıfı yağlı veya yağsız teknoloji olarak ikiye ayrılır. İlaç, gıda, elektronik gibi son ürün kalitesinin hayati önem taşıdığı işletmelerde, yağsız kompresör sistemleri kullanılmalıdır. Yağsız kompresör yerine, yağlı kompresör kullanılması ve havanın daha sonra filtreler ile yağsızlaştırılmaya çalışılması havayı yağsız hale getirmez. Seçimin yağsız kompresörden yana kullanılması sıfır risk almak anlamına gelir. Atlas Copco Kompresör Tekniği yağsız hava kompresörleri ISO 8573-1 CLASS 0 (2010) ve ISO 22000 sertifikası ile uyumlu %100 saf ve temiz hava sağlar. Bu da sıfır kirlenme riski, sıfır hasarlı ürün riski, sıfır arıza süresi riski ve şirketinizin büyük emeklerle kazandığı itibarına sıfır zarar gelme riski anlamına gelir.” dedi. 

Debi ihtiyacının ve basıncının belirlenmesi

Kompresör büyüklüğünün belirlenmesindeki ikinci etken debi ve basınç olduğunu söyleyen Erdem Enç, “Hava kullanan ekipmanların çalışma basınçlarını ve boru hattındaki kaybı dikkate alarak kompresörün basıncının belirlenmesi gerekir. Basınç belirlendikten sonra debi ihtiyacının belirlenmesi ile doğru kompresör seçimine bir adım daha yaklaşmış olursunuz. Var olan bir işletme için çalışan kompresör üzerinden bu değer yaklaşık olarak hesaplanabilir. Yeni işletmeler içinse ya aynı işi yapan bir işletme ile kıyas yapılması ya da hava kullanan ekipmanların tüketimlerinin ve yük durumlarının belirlenmesinde önemli bir yol gösterici olacaktır. Ayrıca bunların hangi kombinasyonlarının çalışacağının netleştirilmesi, regülasyon boşluklarına düşmemek ve küçük debi ihtiyaçlarında yüksek kW gücüneki kompresörlerin çalışmasını önlemek adına önem taşır.” dedi.

Depremde elektrik, su ve gaza dikkat

Bir deprem ülkesinde yaşıyoruz ancak gerek önlemler gerek deprem sonrası yapılması gerekenler konusunda yetersiz kalabiliyoruz. Sağlam bir bina hayati önem taşırken deprem öncesi, sırası ve sonrasında da dikkat edilmesi gereken noktalar var. Bazen binalar sağlam kalsa bile gaz, su ve elektrik hatları zarar görebiliyor. Gerekli kontrolleri yapıp önlemleri alarak oluşabilecek kazaların önüne geçmek mümkün. Elektrik tedarikçileri karşılaştırma sitesi encazip.com, deprem öncesinde, anında ve sonrasında yapılması gerekenlere değindi.

Depremden önce

Depremden önce de hazırlık yapmak mümkün. Deprem çantasının hazırlanması, toplanma alanının belirlenmesi, bina içindeki elektrik ve doğal gaz tesisatlarının nasıl kapatılacağı ve deprem sonrasında ne gibi aksiyonların alınacağı konularında karara varıp deprem olduğunda uygulamaya geçilebilir. Bu önlemlere ek olarak deprem sonrasında elektrik, gaz ve su gibi konularda sorun yaşamamak için şunlara dikkat edin:

• Su, elektrik ve gaz düğmelerinin hangi konumda açık hangi konumda kapalı olduğunu işaretleyin.

• Başta yüksek voltajlı aletler olmak üzere kullanmadığınız zamanlarda elektrikli aletlerin fişini çekin.

• Kombilerinizi düşme ve buna bağlı olarak gaz ve su bağlantılarını kırma olasılığı nedeniyle duvara sabitleyin.

• Benzer şekilde beyaz eşyalarınızı ve büyük elektrikli aletleri de duvarlara sabitleyin. 

• Televizyon, bilgisayar ve diğer küçük ev aletlerinin altına kaymayı önleyici pedler yerleştirin. 

• Gaz kaçağı ve yangına karşı, gaz vanası ve elektrik sigortalarını otomatik hale getirin.

Deprem anında

• Yaralanmayı önlemek için kabloların kopma ihtimaline karşı elektrik hatlarından en az 10 metre uzakta durun.

• Direkler üstünde görünürde elektrik hattı yoksa elektrik hattının toprak altında olabileceğini unutmayın. Toprak altındaki kanalizasyon, elektrik ve gaz hatlarından gelebilecek tehlikelere karşı dikkatli olun.

Depremden sonra

• Deprem sonrasında elektrikler güvenlik amacıyla kesilebilir. Güç geri geldiğinde olası bir yangının başlamasını önlemek için zarar görmüş ışıkları kapatın ve hasarlı aletleri fişten çekin.

• Hem gaz kaçağı ihtimaline karşı hem de bacanın yıkılması durumunda şöminenizi ve sobanızı kullanmayın.

• Herhangi bir gaz sızıntısı veya dökülmüş yanıcı sıvı olmadığından emin olana kadar çakmak ya da kibrit yakmayın, ışık düğmelerini açmayın. 

•Etrafı kontrol etmek amacıyla el feneri kullanın. Eğer gaz sızıntısı olduğunu fark ederseniz pencereleri ve kapıları açarak alanı havalandırın.

• Gaz sızıntısından şüpheleniyorsanız hiçbir elektrikli aleti kullanmayın, ocak ya da soba yakmayın.

• Evinizde doğal gaz varsa ve gaz kokusu alıyorsanız hemen derhal gaz tedarikçinizi arayın. Bu sırada gaz vanasını kapatın, tekrar da açmayın. Yalnızca gaz teknisyeni gazı güvenli bir şekilde açabilir. Kendinizi ve çevrenizdekileri tehlikeye atmayın.

• Sarsıntı geçtikten sonra kombinizi, doğal gaz ile çalışan tüm ekipmanları, varsa elektrikli ısıtıcılarınızı ve yangına sebep olma ihtimali olan tüm cihazları kapatın.

• Depremden hemen sonra musluk suyu hala mevcutsa, suyun kesilmesi ihtimaline karşı kapları doldurun. 

• Kanalizasyon kanallarında, su borularında sorun olduğunu düşünüyorsanız sifonu çekmeyin.

• Gerçekten acil bir durum yoksa 112 acil yardım servisini aramayın ve meşgul etmeyin. 

Acil durumlar için:

Doğal gaz acil hattı: 187

Elektrik kesinti hattı: 186

Su şebekesi ile ilgili ihbarlar: 185

Bu numaraları mutlaka kaydedin.

EHP teknolojisi yüksek faturalara son veriyor

Konutlarda ve iş merkezlerinde ısınma için doğal gaz tüketimi arttıkça faturalar da kabarıyor. Bunun en temel nedeni ise kullanılan eski teknolojiye sahip standart petekler olarak görülüyor. Geliştirdikleri EHP teknolojisiyle dünyada ilk ve tek, bilinen en hızlı, en verimli, en maliyet etkin ve en basit ısı transfer sistemini ısıtma ürünlerinde kullanarak yüksek faturalara son vermeyi hedefleyen Enover Enerji, EHP teknolojisi ile %65’e varan oranda ekonomik tasarruf sağlıyor.

Kış mevsiminin yaklaşması ile birlikte havalar soğuyor. Buna bağlı olarak ısınmak için de artan doğal gaz tüketimi, yüksek faturalarla karşılaşılmasına neden oluyor. Yüksek faturaların oluşmasında 100 yılı aşkındır kullanılan eski teknoloji peteklerin rolü ise büyük paya sahip görülüyor. Isıtma ve soğutma sistemlerinde devrim yaratacak teknolojiyi geliştiren Enover Enerji, nano teknolojik partikülleri içerisinde barındırdığı EHP teknolojisinin kullanıldığı ürünlerinde %65’e varan tasarruf ile yüksek faturalara son veriyor.

11 Yıllık Ar-Ge Çalışmasının Ürünü

Tüm dünyada enerji verimliliğine yönelik birçok çalışma gerçekleştiriliyor. Özellikle enerjide tasarruf elde edilmesi için maliyet etkin projelerin hayata geçirilmesi çabalanıyor. 11 yıllık Ar-Ge çalışması ile birlikte başta Gazi Üniversitesi olmak üzere birçok uluslararası akredite enstitü ve kuruluş tarafından tescillenen ve tamamı patentlenen EHP teknolojisi, Türkiye’nin önemli stratejik madeni borun, nano teknolojiyle buluşmasını sağlayarak enerji verimliliğinde çok ciddi kazanım sağlıyor.

Pandemi sonrası “Yapay Zekâ” yatırımları zirveye çıkacak

Kurumlar; önümüzdeki üç yıl içinde makine öğrenmesi ve yapay zekâ için ayıracakları yatırım bütçelerinde belirgin bir artış yapmayı planladıklarını belirtiyorlar.

Experian’ın öncülüğünde; her yıl Forrester Consulting tarafından yürütülen,  araştırmanın bu yılki konusu “Kurumsal Çeviklik ve Dijital Dönüşüme Giden Akıllı Yollar” 

Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da; bankacılık, finansal hizmetler, perakende, e-ticaret ve telekomünikasyon sektörlerinden, 1000’den fazla üst düzey karar vericinin katıldığı araştırmada,yapay zekâ ve yeni teknolojinin, başarının kritik anahtarları olduğu belirtiliyor.

Araştırma;Türkiye’deki firmaların yarısından fazlasının (%64), önümüzdeki 12 ay içinde, salgın öncesinde sahip oldukları gelir ve kâra tekrar dönmeyi beklediklerini ortaya koyuyor. %80’den fazlası 18 ay içinde pazardaki pozisyonlarını geri kazanmayı hedefliyor. Ancak bu iyimserliğe rağmen, karar vericilerin üçte birinden fazlası (%34), şu anda finansal olarak risk altındaki müşterileri belirlemek için mücadele ettiklerini kabul ediyorlar.

Artık çevrimiçi müşteri deneyimi hepimiz için öncelik

Bugüne kadar gerçekleştirilen yatırımlara rağmen, karar vericilerin çoğu, çevrimiçi müşterilerle etkileşim becerilerinin yeterince gelişmediğini ve artan tüketici beklentilerine ayak uyduramadıklarını kabul ediyor. Çoğunluk (%85), iyileştirilmiş müşteri deneyimini öncelik haline getireceğini belirtiyor.

Raporda dikkat çeken bir başka konu ise ticari fonksiyonlardaki otomasyon eksikliği. Bu sorun ürünün üretiminden nakliyesine, satışından paketlenmesine kadar ticaretin her aşamasında görülüyor. Pandemi döneminde Türkiye’deki işletmelerin yaklaşık dörtte biri (%25) bu eksik nedeniyle ciddi sorunlar yaşıyor. Araştırmada artık pandemi öncesi iş modellerine geri dönüşün olmayacağı da belirtiliyor.

Experian Türkiye Genel Müdürü Samile Mümin yaptığı açıklamada, pandeminin küresel ekonomi üzerindeki derin etkileriyle birlikte, birçok karar vericinin işletmelerinin geleceğini yönetmek için farklı şekillerde harekete geçme ihtiyacında olduğunu, artık eski iş yapış modellerine geri dönüşün mümkün olmadığını belirtti ve sözlerine şu şekilde devam etti:

“Covid-19 krizinin dijitalleşmeyi önemli ölçüde hızlandırdığı bir gerçek. Araştırmalar, pandemi döneminde dijital kanalları ilk kez kullanan işletmelerinin büyük çoğunluğunun işler normale döndüğünde de bu kanalları kullanmaya devam edeceklerini gösteriyor. Karar vericilerin yaklaşık dörtte üçü (%70) için,dijitalleştirme stratejilerinin hızlandırılması ve çevrimiçi kanalların iyileştirilerek yaygınlaştırılması yüksek öncelik arz ediyor.

Diğer taraftan; gelinen noktada, kurumların iç ve dış ortamdaki değişikliklere kendi stratejilerine paralel olarak hızlı bir şekilde yanıt vermeleri her zamankinden fazla önem taşıyor. Bu noktada makine öğrenmesi yöntemleri, sık ve çabuk değişen koşullara hızlı adaptasyon, doğru müşteri profillemesi ve isabetli aksiyon belirleme anlamında-, elimizdeki en güçlü araç olarak ön plana çıkıyor.

Rosatom’un ‘Küresel Atom Testi’ ilgiyle izlendi

Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom Dünya Bilim Günü’nde tek günlük düzenlediği eğitim projesi Küresel Atom Testi (Global Atomic Quiz) büyük ilgi gördü. Antarktika hariç dünyanın tüm kıtalarını kapsayan 70’den fazla ülkede 12 binin üzerinde katılımcıyı bir araya getiren ve 11 farklı dilde yapılan küresel test, gördüğü yoğun ilgi nedeniyle ikinci kez yeniden düzenlendi. Testin Türkçe konuşan katılımcıları ise cevapların ayrıntılı açıklamalarını İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Senem Şentürk Lüle’den dinleme fırsatı buldu. Nükleer uygulamalar ve reaktör teknolojisi konusunda yetkin isimlerden biri olan Lüle, Dünya Bilim Günü’nde düzenlenen bu önemli etkinlik ile ilgili düşüncelerini şu sözlerle anlattı: “Günümüzde pek çok şehir efsanesi mevcut. Asimetrik bilgi, öğrenmeyi arzulayan insanların gerçeklere ulaşmasına engel oluyor. Tüm dünyadan katılımcı bulan Küresel Atom Testi nükleer enerji ile ilgili bilimsel gerçeklerin eğlenerek öğrenilmesine olanak sağlayan bir platform sunuyor.  Ben de nükleer alanda çalışan bir uzman olarak bu projenin bir parçası olabildiğim için çok memnunum.”

200 bin TL destek ve ücretsiz eğitim şansı

TÜBİTAK’ın genç girişimcilere geri ödemesiz destek sağladığı 1512 Bireysel Genç Girişim Programı’na (BİGG) yeni dönem başvuruları başladı. Program ile teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirleri olan genç girişimcilere 200 bin TL’ye varan hibe desteği veriliyor. Genç girişimciler iş fikirlerini katma değer ve nitelikli istihdam oluşturma potansiyeli yüksek, uluslararası ölçekte rekabet gücü olan teşebbüslere dönüştürebilmeleri için TÜBİTAK tarafından desteklenmeye devam ediyor. 2012 yılında başlatılan BİGG programı, yenilikçi iş fikirlerine sahip gençleri hayalleriyle buluşturuyor. İş fikrini ticarileştirmek isteyen girişimcilere programa kabul edilen projeleri için 200 bin TL’ye kadar hibe veriliyor. Genç girişimciler hibe desteğinin yanı sıra iş planı hazırlama, sunum eğitimleri, ticari ve iş planı mentorlukları gibi alanlarda da destek imkânı bulabiliyorlar.

2020 yılı 1. çağrısı için 21 Ekim’de başlayan başvurular, içinde üniversite teknoloji transfer ofisleri, bankalar ve sanayi şirketlerinin bulunduğu 63 uygulayıcı kuruluş tarafından alınacak. Yeni dönemde 21 ilden başvuru yapılabilen programda6 tematik alandaki iş fikirlerini değerlendirecek. Bu alanlar; akıllı ulaşım, enerji ve temiz teknolojiler, akıllı üretim sistemleri, iletişim ve sayısal dönüşüm, sağlık ve iyi yaşam, sürdürülebilir tarım ve beslenme olarak belirlendi. BİGG proragmınaörgün öğrenim veren üniversitelerin lisans programından bir yıl içinde mezun olabilecek durumdaki öğrenciler, yüksek lisans veya doktora öğrencileri ve lisans, yüksek lisans veya doktora derecelerinden birini en çok 10 yıl önce almış mezunlar başvurabiliyor. Programdan daha fazla gencin yararlanabilmesi için kuluçka merkezi ve uygulayıcı kuruluşlara mali alanda mentor olarak BİGG’in tüm süreçlerini içine alan ücretsiz bilgilendirme seminerleri düzenlediklerini söyleyen IFASTURK Mali Müşavirlik ve Denetim Kurucusu Mesut Şenel, verdikleri hizmetler hakkında şu bilgileri paylaştı: “Genç girişimcileri teknoloji odaklı iş fikirlerini ticarileştirme yolunda 200 bin TL’ye varan hibe desteğine ulaşmalarını sağlamak için tüm aşamalar hakkında bilgilendiriyoruz.”

Yeni sanayi devriminin yapı taşı yapay zekâ olacak

Türkiye’de fabrika otomasyonu ve ileri robot teknolojileri alanında iddialı bir oyuncu olarak dijital dönüşüm alanında önemli yatırımlar ve çalışmalar hayata geçiren Mitsubishi Electric,Otomotiv Mühendisliği Derneği (OTOMDER), Mekatronik ve Kadın Derneği (MEKADIN) ve Dijitalleşme ve Endüstri 4.0 Derneği (Dıgıt4Turkey) öncülüğünde düzenlenen “Üretimde Teknoloji Zirvesi Mühendislik-1.0”etkinliğinde sektör paydaşlarıyla bir araya geldi. Etkinlikte “Engineer Talks” başlıklı panelde “Dijital Fabrikalar ve Robotlar Zamanı” sunumuyla konuşmacı olarak yer alan Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Ürün Yönetimi ve Pazarlama Bölümü Departman Müdürü Tolga Bizel, markanın ileri teknolojiye sahip yeni nesil ürün ve çözümleri hakkında bilgi verdi. Yapay zekâ, Nesnelerin İnterneti (IoT) ve robot teknolojilerinin geleceği konusunda açıklamalarda bulunan Bizel, dijital dönüşümün ve yeni sanayi devriminin yapı taşının yazılım ve yapay zekâ olacağını ve teknolojiye olan ihtiyacın giderek artacağını vurguladı. Otomotiv Mühendisliği Derneği (OTOMDER), Mekatronik ve Kadın Derneği (MEKADIN) ve Dijitalleşme ve Endüstri 4.0 Derneği (Dıgıt4Turkey) tarafından düzenlenen “Üretimde Teknoloji Zirvesi-Mühendislik 1.0” etkinliği; sektör profesyonelleri, mühendisler, akademisyenler ve öğrencileri online platformda bir araya getirdi. Etkinlik kapsamında “Dijital Fabrikalar Zamanı ve Robotlar” sunumuyla “EngineerTalks” panelinde konuşan Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Ürün Yönetimi ve Pazarlama Bölümü Departman Müdürü Tolga Bizel,Nesnelerin İnterneti (IoT-Internet of Things), yapay zekâ (AI-Artificial Intelligence) ve robot teknolojilerinin geleceği konusunda bilgiler verirken, yeni endüstri evresine hazırlıklı olabilmeleri için geleceğin mühendislerine tavsiyelerde bulundu.

Gelecekte yapay zekâ ile üretim yapan fabrikalar olacak

Dijital dönüşümde yeni bir evre yaşandığını, günümüzde robot kullanımının hızla yaygınlaştığını ve fabrikalarda yapılan işlerin değiştiğini söyleyen Tolga Bizel,“Bundan önceki endüstri evrelerinin yapı taşları elektrik, makine ve otomasyon şeklindeydi. Bu endüstri evresinin yapı taşı ise yazılım ve yapay zekâ olacak. Gelecek, yapay zekâ teknolojileriyle şekillenecek,hatta şimdiden yapay zekânın hayatımızdaki yeri her geçen gün hızla artıyor. Yapay zekânın en popüler yansımaları ise internet aramaları, PID döngüleri, otomatik pilot ve vizyon tanıma olarak karşımıza çıkıyor. Üretime de dâhil olan yapay zekâ, parametreleri ayarlamanın yanı sıra sorunları arama, yardımlı bakım, ses ve yüz tanıma gibi birçok beceriye sahip. Gelecekte bizi kendi kendine karar veren, aldığı bilgileri yerinde işleyen ve bunu yapay zekâ teknolojileriyle taçlandıran, hareket serbestliğine sahip otonom sistemlerin birlikte çalıştığı fabrikalar bekliyor. Robotların üretimdeki rolünün hızla artacağı yönündeki gelecek vizyonundan hareketle Mitsubishi Electric olarak biz de ileri robot teknolojileri alanında yeni nesil ürün ve çözümler geliştiriyoruz. Yapay zekâ ile geliştirdiğimiz yeni nesil kolaboratif robotlarla şirketlerin robotik sistemlerini hızlı, sezgisel ve daha düşük maliyetlerde kurmalarına, hızla değişen iş ortamları ve sosyal ihtiyaçlara esnek bir şekilde yanıt vermelerine imkân sağlıyoruz.” dedi.

Maisart teknolojisi ile fabrikalarda verimlilik artacak

Mitsubishi Electric’in tescilli AI markası “Maisart” teknolojisini kullandıklarını belirten Bizel, “Fabrika içinde her bir katmanda yapay zekâ algoritmalarının kullanılması ve olayın buluta kadar taşınmaması için Maisart dediğimiz bir teknoloji kullanıyoruz. Mitsubishi Electric’s AI creates the State-of-the-ART in technology (Mitsubishi Electric’in AI’sı ile en yeni teknoloji) ifadesinin kısaltması olan ‘Maisart’ ile yapay zekâ tabanlı fabrikalarda ve tesislerde ekipman duruş süresi azalırken verimliliğin artırılması sağlanıyor. Makine öğrenmesi algoritmasını kullanan bu teknoloji, sensör verilerini analiz ettikten sonra farklı operasyonel durumlar arasında üretim makinesi geçişine ilişkin bir model oluşturuyor. Biz de fabrikanın her katmanında yapay zekâ algoritmalarını işleyebileceğimiz şekilde değiştirmeyi başardık. Bu alandaki yatırımlarımıza artan bir ivmeyle devam ediyoruz.” dedi.

Elektrikli araç testlerinde OTAM tercih ediliyor

Otomotiv Teknolojileri Araştırma Geliştirme Merkezi (OTAM)’da elektrikli ve hibrit araç testleri de başarıyla gerçekleştiriliyor. Bu yıl 4 firmanın elektrikli araç testlerini merkezlerinde yaptıklarını belirten OTAM Genel Müdürü Ekrem Özcan, “Otomobil ve hafif ticari araçtan oluşan toplam 4 araca yönelik; Enerji Tüketimi, Menzil ve Motor Performans Testleri gerçekleştirildi. Her test süreci yetkinliğimizi artırırken hedeflerimizi de büyütmemize yardımcı oluyor. Önümüzdeki günlerde Türk otomotiv sanayisinin yurtdışında yapmayı planladığı testleri de OTAM’a çekmek için yoğun çalışmalar yürütüyoruz” dedi.  Elektrikli ve hibrit araçlara olan talep her yıl giderek büyümeye devam ediyor. TÜİK verilerine göre 2020’nin ilk 9 ayında trafiğe kaydı yapılan otomobil sayısı 409 bin 538 adet. İlk 9 ayda kaydı yapılan otomobillerin yüzde 3,1’i elektrikli ve hibrit otomobillerden oluşuyor.  İlk 9 ayda trafiğe kaydı yapılan elektrikli vehibrit otomobillerin sayısı 12 bin 572 adet. Bu rakam 2019’un ilk 9 ayında 8 bin 700 adetti. Geçen yıla göre bu yıl yüzde 44.5 oranında artış yaşanmış durumda.  2019-2018’in yıl bazında toplam otomobil kıyaslamasına baktığımızda ise, 2019’da trafiğe kaydı yapılan elektrikli ve hibrit otomobillerin sayısı, 2018’e göre yüzde 180 artarak 15 bin 53 adet olmuştu.

Pazardaki elektrikli ve hibrit araç dönüşümünde OTAM yerini aldı

Toplam araç parkındaki değişimin ve elektrikli ve hibrit araçlara olan ilginin her yıl giderek artmasının geleceğe yönelik çok önemli sinyaller verdiğini belirten OTAM Genel Müdürü Ekrem Özcan, “OTAM olarak bu dönüşüme yönelik adımlarımızı biz de hızlıca attık ve her yeni süreçle birlikte merkezimizin yetkinliğini artırmak için yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Yaptığımız çalışmalardaki elde edilen başarının en önemli göstergelerinden birisi de elektrikli araç testinde tercih edilen bir merkez olmamız. Son 1 yılda yapılan 4 ayrı firmanın elektrikli araç testlerini OTAM olarak laboratuvarlarımızda gerçekleştirdik. Testleri yapılan araçlar hafif ticari araç ve binek otomobildi. Merkezimizde bu 4 araca yönelik; Enerji Tüketimi, Menzil ve Motor Performans Testleri gerçekleştirildi” dedi.