24.7 C
İstanbul
Cuma, Ağustos 15, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 46

AB’nin Eunavfor Med Irını Entegrasyonu Ve Misyonu 2

ROSELINE A GEMİSİ’NDE AVRUPA BİRLİĞİ MED IRİNİ OPERASYON BİRİMİ TARAFINDAN ARAMA YAPILMASI

“Hukuki düzenlemeyi bu şekilde belirttikten sonra somut olayın incelemesine geçebiliriz. Doğu Akdeniz’de Libya’nın 200 kilometre kuzeyinde, 22 Kasım 2020 günü sabah yerel saat ile saat 10:30 civarında, 16727 tonluk Roseline A3 isimli Türk bayraklı bir konteyner gemisi MED IRINI kuvvetleri tarafından durdurulmuş ve operasyona katılan Alman Hamburg fırkateyni (F220) personelince gemide arama yapılmıştır4. Gemi Türkiye’den, Libya’nın Misurata Limanı’na gerçekleştirdiği ticari seferi sırasında5 durdurularak aranmıştır. Gemide insani yardım amaçlı malzeme taşındığı tespit edilmiştir.

2003 yılında inşa edilen 4157668 IMO No’lu geminin sicile kayıtlı sahibi Mart 2013 yılından beri Türkiye’nin saygın denizcilik şirketi “Arkas Konteyner Taşımacılık A.Ş.”dir ve gemi “Arkas Denizcilik ve Nakliyat” şirketi tarafından işletilmektedir. İlginç olan geminin Aralık 2010 ile Mart 2013 tarihleri arasında geminin Alman bayrağı taşımış olmasıdır. Geminin bu tarihler arasında Alman gemi siciline kayıtlı sahibi Macuba GMBH&CO KG, işleteni ise yine bir Alman şirketi olan Tom Worden GMBH&CO KG olmasıdır. Yani gemi açısından ve sahipleri ile işletenleri açısından şüphe gerektiren bir durum olmamasıdır.

HUKUKİ DÜZENLEME

Savaş gemilerinin, gemilerin uyruğunu belirlemek için yanaşma hakkı uluslararası bir teamül kuralıdır. Ancak gemiye yanaşma hakkı, gemiye çıkma ve ziyaret etme hakkını içermez. Bu hak ancak istisnai hallerde kullanılabilir. Türkiye’nin taraf olmadığı, 1958 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi, 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (United Nations Concention on the Law of The Sea, UNCLOS)’a göre, müdahalenin bir antlaşma ile tanınan yetkilerden kaynaklanması, geminin deniz haydutluğu ya da köle ticareti yapması, geminin izinsiz yayın yapması, harp gemisinin bayrağını taşıdığı devletin BMDHS 109’uncu maddeye göre yargı yetkisine sahip olması, yabancı bir bayrak çekmiş olmasına veya bayrağını göstermekten kaçınmasına rağmen geminin gerçekte savaş gemisiyle aynı tabiiyette olması veya geminin tabiiyetsiz olması halinde ciddi nedenler de var ise, savaş gemisi bu gemiyi durdurup, gemiye çıkma ve denetleme hakkına sahiptir. Savaş gemisi, geminin bayrağını çekmeye yetki veren belgelerinin doğruluğunu inceleyebilir, bu amaçla şüpheli gemiye bir subayın kumandasında bir araç gönderebilir. Belgelerin incelenmesi sonucunda şüpheler devam ederse, gemide mümkün olan nezaketle daha etraflı incelemeye geçilebilir. Ancak şüphelerin asılsız olması, çıkılan gemide bu şüpheleri haklı çıkaracak herhangi bir eylem yapılmadığının anlaşılması halinde, maruz kalınan zarar ve kayıpların da tazmini gerekir. (ADS m. 22, BMDHS m. 110)6.

Öncelikle belirtmeliyiz ki, EU MED IRINI Birleşmiş Milletlerin oluşturduğu ve yetki verdiği bir operasyon birimi değildir. Birleşmiş Milletlerin Askeri gücü değildir. Dolayısıyla MED IRINI oluşumu herhangi bir Birleşmiş Milletler kararına dayanmamaktadır. Avrupa Birliği’nin bu Birleşmiş Milletler kararını desteklemek için yasal bir askeri güç oluşturduğu varsayılsa bile amaç, Libya limanlarından Avrupa Birliği’ne üye olan devletlerin limanlarına gelen ya da Avrupa Birliği üyesi devletlerin limanlarından Libya’ya sefer yapan gemileri denetlemek olsa bir nebze makul denebilir. Ama operasyon sahası Akdeniz olarak belirlenmiştir.

Bu belirlemenin uluslararası deniz hukuku kurallarını uygulamak amacına dayandığı söylenmiştir. Dolayısı ile Roseline A gemisini Akdeniz’de açık denizlerde sefer yaparken durdurmak yetki aşımıdır. İkinci olarak Türkiye’nin taraf olmadığı Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi gemiye ziyaret yapılabilecek halleri sınırlı olarak belirlemiştir. Bu nedenle gemi hakkında nasıl bir istihbarat bilgisi alınmıştır da durdurularak aranmıştır. Bu bilgi doğru bile olsa nezaket gereği de olsa Türk Dışişleri’nden bilgi ve izin talep edilmemiştir. Kaldı ki, sonuç itibariyle varsa böyle bir istihbarat bilgisinin yanlış olduğu görülmüştür.

Üçüncü olarak gemi ne bir Avrupa limanından kakmış Libya’ya gitmektedir ne de Libya’dan bir Avrupa limanına gitmektedir. Gemi seferini Türkiye ile Libya arasında yapmaktaydı.

Sonuç olarak MED IRINI kuvvetlerinin açık denizlerde bulunan ticari bir gemiye çıkmasını hukuki bir gerekçe ile açıklamak mümkün görünmemektedir. Bu durumda neden sorusunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Kullanılan bu yetki uluslararası hukuka dayanmıyorsa, tamamen politik nedenlerden kaynaklandığını söylemek gerekir. Politik nedenleri ise önümüzdeki zaman gösterecektir.” (Kara, H., (2021). Deniz Ticareti , cilt.34, sa.1, 53-54.)

SONUÇ:

Yeni tip korona virüsle mücadele etmesi gereken AB’nin virüs yerine başka entrikalarla uğraşmasının ürünü olan İrini operasyonu ile kafaları karıştırmaya devam etmektedir.

Sonuçta “İrini Operasyonu” bir barış projesi değildir, Hafter’e askeri veya diplomatik itibar kazandırmak için ortaya çıkmış barış görünümlü savaş operasyonudur.

AB’nin Libya ile alakalı taraflı bakış açısı önemli bir sorun olarak bölgeyi rahatsız etmeye devam ediyor. Ve bu durum özellikle Türkiye-AB ilişkilerini de olumsuz şekilde etkilemeye devam ediyor.

Petrol şirketlerinin çıkarları, ambargonun başarısızlığı ve AB’nin taraflı politikaları Libya ve Akdeniz konusunu daha da karmaşık hale getirmeye devam ediyor.

Akdeniz hem var olan doğal kaynaklarıyla hem de ulaşım açısından bir çok ülkenin dikkatini çeken bir bölgedir.

AB’nin kural tanımaz hamleleri Akdeniz’e kıyısı olan ve bölgede hak iddia eden devletleri rahatsız etmektedir.

Uzun zamandır her fırsatta birbirlerine karşı durmadan hamle yapan Rusya ve ABD çekişmesinden ziyade bölge için Türkiye’ye karşı stratejilerin uygulamaya çalışıldığı da bilinmektedir.

Akdeniz’de Kasım 2020’de ‘Roseline A’ isimli Türk bayraklı kargo gemisine yapılan hukuk dışı aramada bunun ispatı niteliğindedir.

AB’nin ve ABD’nin bölgede askeri faaliyetler gerçekleştirmesi ve bunun devam edeceği konusundaki ısrarlı tutumları da yakın zamanda Ortadoğu’ya barışın ve huzurun gelmeyeceğinin sinyali şeklinde yorumlanabilir. Libya’da Hafter için savaşan Rus güvenlik şirketi Wagner’in, Moskova’nın “hibrit savaş” stratejisinin ürünü olarak birçok Afrika ülkesinde yapılanmasının, Ortadoğu, Akdeniz ve Afrika üçgeninde huzursuzluğun habercisidir.

Bu sebeple, bölgede çıkar çatışmalarının hızlanacağını söylemek doğru bir ifadedir.

Türk Akım ve enerji politik önemi

Dünya enerji-politiğinde önemli bir mesele; belirli coğrafyalarda bulunan doğal gaz ve petrolün, söz konusu bu kaynaklara büyük gereksinimi olan ülkelerden hayli uzak bölgelerde bulunuyor olmasıdır. Başka bir deyişle, petrol ve doğal gaza ihtiyacı büyük olan ve çoğunlukla da gelişmiş ülke olarak nitelenen coğrafyalara söz konusu bu enerji kaynaklarının ulaştırılması burada ana sorunu oluşturmaktadır. Dolayısıyla günümüzde önemli enerji politik metaforlardan biri enerji hatları ve geçtikleri güzergâhların jeopolitiğidir denebilir.

Öte yandan, akışkan iletiminde önemli bir transport sistemi, boru hatları olup, akışkan enerji kaynaklarının taşınmasına ilişkin kullanımları önemli bir alternatif olarak öne çıkmaktadır. Bilindiği üzere boru hatlarının; temiz ve pis sular ile sıvı kimyasallar için kullanılması hayli eski olmasına karşın petrol ve doğal gazın transportu için kullanımının 20.yüzyılın ikinci yarısında özellikle gündeme geldiği gözlenmektedir. Bu durum kısa denebilecek bir sürede öylesine başatlık kazanmıştır ki; artık “boru hatları” denince çoğu kez petrol ve doğal gaz boru hatları akla geliyor olmaktadır.

Bilindiği üzere günümüzde doğal gaz, fosil yakıtlar içinde tercih edilen ve kullanımı giderek artan bir enerji kaynağı niteliğine haizdir. Bunda doğal gazın, diğer fosil yakıtlardan kömür ve petrole göre daha az sera gazı salımı vermesi ve kullanımının elverişli ve kolay olmasının da rolü büyüktür.

Doğal gazın taşınması için en tercih edilen alternatif, boru hatlarından yararlanmak olmaktadır. Burada bir diğer alternatif de, uzun mesafeli deniz aşırı taşıma için doğal gazın sıvılaştırılarak LNG ((Liqufied Natural Gas) olarak taşınmasıdır. Ancak bu şekilde taşıma (doğal gazın önce sıvılaştırılması bu şekilde özel taşıma gemileri ile taşındıktan sonra varım yerinde tekrar gazlaştırılmasıyla) hayli pahalı bir seçeneği oluşturmaktadır. Dolayısıyla, doğal gaz kullanımının artmasıyla ilgili boru hatlarının inşasının da artarak devam ettiği gözlenmektedir.

Türk Akım Doğal Gaz Boru Hattı

Halihazırda, Avrupa kıtası genel olarak yeterli doğal gaza sahip olmadığından iyi bir doğal gaz alıcısı durumundadır. Nitekim Avrasya’dan Avrupa’ya yönlenmiş doğal gaz boru hatları bulunmaktadır. Tüm bu boru hatlarının hepsi ayrı bir stratejik öneme haiz bulunmaktadır.

Kısaca “Türk Akım” olarak nitelenen “Türk Akım Doğal Gaz Boru Hattı” Avrupa’ya yönlenen önemli bir doğal gaz boru hattı olarak hayata geçmiş bulunmaktadır. Bu hat, doğal gazı Rusya topraklarından Karadeniz’i kat ederek Türkiye’ye ulaştırmakta ve takiben Avrupa’ya özellikle Balkanlar üzerinden ulaştırmaktadır. Türk Akım’ın yapımına Mayıs 2017’de başlanmış ve Projenin Karadeniz deniz geçişine ilişkin inşaatı ise 9 Kasım 2018’de tamamlanmıştır.

Türk Akım iki paralel hattan oluşmaktadır (Şekil 1).  Bu hatlarından biri Türkiye’nin gereksinimi olan doğal gazı karşılamakta, diğeri ise Balkanlar üzerinden Avrupa ülkelerinin gereksinimini yönelik inşa edilmektedir. Bir başka deyişle birinci hat tek bir ülkenin yani Türkiye’nin ihtiyacı için inşa edilmişken, ikinci hat, birden fazla ülkenin doğal gaz ihtiyacını karşılamak üzere hayata geçirilmektedir.

Rus doğal gazı, kuzeydoğu Karadeniz’de Anapa’dan deniz altına girmekte ve Karadeniz’i doğudan batıya diyagonal olarak geçerek Türkiye’de Trakya bölgesinde İstanbul’a yaklaşık 100 km uzaklıktaki Kıyıköy bölgesinden tekrar yüzeye çıkmaktadır. Böylelikle Türk Akım Doğal Gaz Boru Hattı, Rusya’dan Türkiye’ye bu iki ülkenin karasuları ve Münhasır Ekonomik Bölgeleri (MEB) üzerinden Karadeniz’i kat ederek geçmiş olmaktadır. Bu bakımdan Türk Akımın deniz hukuku açısından sorunlu bir durumu söz konusu görünmemektedir.

Türk Akım doğal gaz boru hattı deniz altında 930 km mesafe kat etmekte olup bunun 700 km.’si Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi’nden geçmektedir. Derinlik olarak ise en derin deniz altı döşeme derinliği yaklaşık 2200 m mertebesindedir.  Söz konusu iki boru hattı halindeki Türk Akım, Türkiye’de Kıyıköy’den karaya çıktıktan sonra yine birbirine paralel iki hat halinde kara hattı olarak Türkiye’de Lüleburgaz’a ulaşmaktadır.  Türk Akım-1 olarak betimlenen doğal gaz boru hattı, buradan itibaren Türkiye’nin kendi iç doğal gaz ağına doğal gazı vermektedir. Böylece Türk Akım-1, Türkiye’nin kendi gereksiniminin karşılanmasına hizmet etmektedir.

Türk Akım-2 olarak nitelenen ikinci hat ise güneydoğu Avrupa’nın ihtiyacı olan doğal gazı karşılamak üzere projelendirilmiş olup Türkiye’nin batı sınırına ulaşmış ve sınırı aşmış bulunmaktadır. Resmi olarak Türk Akım Doğal Gaz Boru Hatları’nın açılış töreni 8 Ocak 2020’de Türkiye ve Rusya Devlet Başkanlarının katılımıyla gerçekleştirilmiştir.   

Teknik özellikleri bağlamında; boruların her biri 12 m uzunluğunda, 81 cm çapında ve 3,9 cm çeper kalınlığında olup 9 ton ağırlığındadırlar. 150 bin kadar boru, (Pioneering Sprit isimli) özel bir gemi ile günde ortalama 4 km döşeme yapılarak gerçekleştirilmiştir. Bu bakımdan Türk Akım, önemli bir mühendislik deneyimi de sergilemektedir.

Ekonomik açıdan bakıldığında ise Türk Akım, 7 Milyar US Dolar mertebesinde bir yatırımı ifade etmektedir ve 13500 kişinin istihdamı ile hayata geçirilmiştir. Türk Akım’ın her iki hattı tam kapasiteye çıktığında yılda 31,5 Milyar m3 doğal gaz taşıma kapasitesine sahip olacaktır. Her bir hattın doğal gaz taşıma kapasitesi 15,75 Milyar m3 ‘dür.

İkinci hattın ülkelere taşıyacağı doğal gaz kapasiteleri Şekil 2’de görülmektedir. Türk Akım-2’nin devreye alınmasından itibaren 5,8 Milyar m3 doğal gaz Avrupa’ya kesintisiz olarak taşınmış bulunmaktadır. Önümüzdeki zaman içinde tam kapasiteye çıkması beklenmektedir.

Türk Akımın Enerji-Politik Önemi

Enerji politik açıdan Türk Akım’ın gerçekte farklı yönlerden önem taşıdığı ifade edilebilir. Bir başka deyişle bu doğal gaz boru hattı; Türkiye ve Rusya için olduğu kadar Türk Akım-2 üzerinden doğal gaz alabilecek Avrupa ülkeleri için de ayrı bir yere sahip olması beklenmektedir. Her şeyden önce alıcı olan tüm ülkeler doğal gaz gereksinimlerini sağlayacak ve var olan tedarik şartlarını yedekleyeceklerdir.

Rusya için ise doğal gaz arzı sağlayan ülke olarak ekonomik açıdan yedeklilikle güvence sağlayacaktır. Bununla beraber adları geçen her ülke için Türk Akım Doğal Gaz Boru Hattı’nın farklı veçheleri de bulunmaktadır.

Türkiye açısından enerji-politik açıdan bakıldığında; Türk Akım, iki farklı yönden önem taşımaktadır. İlk olarak, Türk Akım-1 ile Türkiye’nin kendi gereksinimi olan doğal gazın karşılanması ile doğal gaz teminine yönelik önemli bir seçeneğe sahip olmaktadır. Bir başka deyişle, arz güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak yedeklilik bağlamında önemli bir alternatifi hayata geçirmiş olmaktadır.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; konjüktürel şartlar bağlamında Türkiye’nin şimdiye kadar İran’dan aldığı doğal gazı (İran’a uygulanması muhtemel ambargo nedeniyle) alamaması durumunda oluşabilecek dar boğaz da böylece aşılabilmiş olmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’de 81 ilin tümüne ulaşan doğal gaz ağı ile artan doğal gaz ihtiyacının farklı besleme kanallarından temini sağlanmış olmaktadır.

Türk Akım doğal gaz boru hattının Türkiye için öne çıkan ikinci önemli konusu; Türk Akım-2 hattı üzerinden Güneydoğu Avrupa’ya taşınacak doğal gaz olmaktadır. Böylelikle Türkiye’nin 2023 hedefleri bağlamında söz konusu bu ikinci hat ile  “Enerji Terminali” ülke olma veya “Enerji Merkezi” ülke olma amacına hizmet eden önemli bir kazanım sağlanmış olmaktadır. Bu durum Türkiye’nin jeopolitiği açısından da son derece önem arz eden bir metaforu ifade etmektedir.

Ayrıca, Türkiye şimdiye kadar Rusya’dan sadece kendi kullanımına yönelik doğal gaz almıştı. Türk Akım-2 ile ilk kez Türkiye’nin kendi iç ihtiyacından ayrı olarak diğer ülkelere doğal gaz satışı konusunda Rusya ile mutabakat sağlanmış olmaktadır. Oysa daha önce böyle bir durum sağlanamamıştı. Örneğin; Mavi Akım ile alınan doğal gazın, Samsun-Ceyhan boru hattı çekilerek Ceyhan’dan satışa arzı (Rusya’nın muhalefetiyle) sağlanamamıştı. Bu bakımdan Türk Akım-2 ayrı bir nitelik taşımakta olup, Türkiye’nin 2023 hedefleri bağlamında, Türkiye’nin enerji konusunda söz sahibi olması yönünde enerji merkezi olma yönünde önemli bir aşamayı teşkil etmektedir.

Türk Akım-2 Avrupa Birliği (AB) açısından değerlendirildiğinde; AB doğal gaz arz güvenliği bakımından yeni bir tedarik seçeneğini oluşturmaktadır. Böylelikle,  Avrupa’yı Ukrayna üzerinden besleyen boru hattına bir alternatif olarak hayata geçmektedir. Her ne kadar söz konusu hatlar için kaynak ülke Rusya olmakla beraber, transit ülkelerdeki olabilecek sorunlara karşın bu hatlar AB için enerji tedarik güvenliğini sağlıyor olacaktır. (Ukrayna’da yaşananlar göz önüne alındığında bu durm daha net anlaşılabilmektedir.)

Öte yandan Türk Akım-2, AB’ye üye olmayan ülkelerden Sırbistan’a da doğal gazı taşıyor olmaktadır. Fazla olarak, zaman içinde (Rusya’dan arzın artmasıyla) AB üyesi olmayan diğer Balkan ülkelerine (örneğin; Kuzey Makedonya, Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk gibi ülkelere) de dallanmalarla doğal gaz taşınabilecektir. Bu durum, Türkiye için enerji-politik olduğu kadar siyasi ilişkilerin güçlenmesine ilişkin olarak da önem taşımaktadır.

Rusya bakımdan konu ele alındığında; Türk Akım’ın birinci hattı ile Orta Doğu’nun en önemli doğal gaz alıcısı olan Türkiye pazarında durumunu pekiştirmiş olmaktadır. Bu durum her iki ülke için de önem arz etmekte olup iki ülke arasında farklı konular için de işbirliğine yönelik olarak bir alt yapı oluşturabileceğini düşündürmektedir.

Türk Akım-2 doğal gaz boru hattını, Rusya açısından önemi, belki de birincisine göre daha büyüktür. Zira Rusya Avrupa’ya ana arter olarak doğal gazı, halen Ukrayna üzerinden pazarlamaktadır. Ancak, Ukrayna ile yaşanan ve/veya yaşanabilecek krizli durumlarda alternatif hatlardan biri Türk Akım-2 olabilecektir. Bir başka deyişle, Rusya için Ukrayna’nın enerji terminali olma niteliğinin önem fonksiyonunu azaltıyor olmaktadır.

Sonuç

Yukarıda açıklananlar bağlamında anlaşıldığı üzere, Türk Akım’ın enerji-politik önemi hemen kendini göstermektedir. Türk Akım doğal gaz hattı, taraf olan ülkeler açısından ayrı ve farklı yönlerden önem arz etmektedir. Ortak husus; Türk Akım’ın doğal gaz gereksinimine hizmet eden önemli bir seçenek oluşturduğudur. Ancak her ülke için ifade ettiği anlam, ortak hedefin ötesinde değer taşıyor olmasıdır. 

Ancak, şunu da belirtmek gerekir ki; Türk Akım doğal gaz boru hattına doğrudan taraf olmayan ancak, Avrupa ülkelerine (AB üyesi olsun veya olmasın) doğal gaz veya LNG satmak isteyen ülkeler için risk oluşturan bir alternatif olarak görülebilir. Örneğin; boru hatlarıyla taşınan doğal gaza göre pahalı olan LNG alımı Avrupa bağlamında önemini kaybedebilir. Son yıllarda LNG satıcısı durumuna gelen bölge dışı aktör durumunda olan ABD’nin de burada üzerinde durulması gereken ülke olarak yerini alabileceği görülmektedir. Nitekim bu yönde ifadeler gündeme gelmeye başlamış bulunmaktadır.

Öz olarak Türk Akımı projesi, artık bir doğal gaz iletim hattı projesi olmaktan daha öte bir nitelik taşımaktadır denebilir. Ayrıca enerji rekabetinde dengeleri değiştirebilecek özelliği de sahip bulunmaktadır. Bu bağlamda, konu sadece enerji-politik değil, dünya siyasetini düzenlenmesinde ve Türkiye jeopolitiğinin giderek etkinleşmesinde önemli rol oynayabilecek evsafta görülebilir. Dolayısıyla Türk Akım doğal gaz boru hattı, Türkiye’nin enerji politiğini kuvvetle etkileyebilecek niteliğe sahip bulunmaktadır. Önümüzdeki zaman sürecinde (hatta şimdiden başlamış gibi görünen) bu etkileme özelliğinin, kendini daha net olarak göstermesi beklenmelidir. Bir başka deyişle, Türk Akım projesi; Türkiye’nin bölgedeki önem fonksiyonunu olduğu kadar risk faktörünü arttıracak boyuttadır denebilir.

Anılarla Basınköy 2

Basınköy’de öyle bir tarih var ki, güzelliği sanki bir girdap gibi her katmanında ayrı bir heyecanla ve merak ile öğrendikçe dibe doğru çekerken beni bir yandan da verdiği mutlulukla erişilmez bir haz yaşatır oldu.

Kitap diyoruz, çabucak yazılır sanıyoruz ama öyle değil işte bir ömür boyu sizinle yaşayacak hatta sizden sonra nesillere ulaşırken yaşanmışlıklar da beraberinde elden ele, dilden dile taşıyacak. Yanlış bir bilgi doğru diye kalmaması lazım, buda işin en zor kısmını oluşturuyor. Her şeyi teyit ederek bir kez daha bakarak, son kez okuyarak ,iyice emin olduktan sonra satırlara taşıyorsun.

Geçen haftalarda birçok ziyaret yaptım Basınköyü’müzün çizerleriydi hedefimdeki bölüm bunun için yol arkadaşım en büyük destekçim Ediz Çanakci’nin binlerce kitaptan oluşan kütüphanesinde aldim soluğu yaptik kahvelerimizi bir elde not defterimiz ,bir elde kalem, birer birer çıkarttık kitapları acılan her sayfada tarih, anılar, güzel günler geçti gözümüzün önünden tek tek sayfalara yazıldı hatıralar karikatüristler .

Kimler yok ki Basınköyü’müzle karikatür tarihi ve çizerlerimizi yazalım o zaman sizlerde bana hak vereceksiniz.

Tonguç Yaşar, Mustafa Mim Uykusuz, Yalçın Çetin, Nehar Tüblek, Zeki Beyner, Semih Balcıoğlu, Ferruh Doğan, Mustafa Eremektar Mıstık, Cafer Zorlu, Faruk Geç, Öktemer Köksal, Abdullah Turan, Kara Murat, Sezgin Burak Tarkan çizgiroman.

Her biri ayrı değer, benzersiz kalemler, anlatmakla bitmeyecek ustalar umarım kitabımda elimden geldiği kadar aktabilirim kendilerini ve layık olabilirim ustalarımıza onların koca hayatlarına güzel yüreklerine ve kalan ailelerine bir hatıra verebilirim.

Kahveler içildi notlar alındı fotoğraflar çekildi ama gün bitmeden yönetimin yolunu tuttum Basınköy Spor Kulübünün kupaları vardı sırada. Rahmetli Erdoğan Pastutmaz ilk akla gelen kulübün aldığı başarıların , unutulmaz anların, hatıraların ,emeklerin ödülü kupalar eşi tarafından yöneticimiz Arif Şayir’e teslim edilmişti Cem Meral abimden öğrendim, sağolsun açtı bize vitrini, onlara dokunmak bile beni yıllar öncesine götürmeye yetti tek tek fotoğrafladım ölümsüz bir anim vardı artık abilerimin başarılarının hatıralarıyla. Keşke zamanında bunu diğer  büyüklerimizin hepsiyle yapabilseydim anlayamadık o zaman bugünlerde ne kadar değerli olacağımı. Hayat bize o kadar güzel öğretiyor ki elimizdeyken anlayamadıklarımızı kaybedince anlamayı.

Satır başlarıyla paylaştım sizlerle kitabımın nasıl gittiğini sonraki yazılarımda da yazmaya devam edeceğim umarım sizlerde ben yazarken keyifle benim ile olursunuz .

Kalın sağlıcakla Basınköy maceralarında.

BESPOKE Serisi ile Mutfaklar da Artık Kişiselleştirilebilecek

Samsung’un yeni pazarlarda satışa sunacağı yepyeni 4-Kapılı BESPOKE serisi buzdolapları, kişiselleştirilebilir özellikleri sayesinde mutfaklara kullanıcının yaşam tarzını da yansıtacak.

Samsung Electronics’in bu yıl Tüketici Elektroniği Fuarı (CES) 2021’de tanıttığı BESPOKE serisi; şık hatları, modern tasarımı, değiştirilebilir renkli dış panel alternatifleri ile farklı yaşam biçimlerine ait mutfaklara kusursuz uyum sağlayacak. 4-Kapılı BESPOKE buzdolabı modeli Flex Zone Esnek Bölme gibi ek özellikleri ile tüm soğutma ihtiyaçlarınız için çözümler sunuyor.

BESPOKE buzdolapları, dört farklı ve eşsiz renk seçeneği ve bir dizi dinamik tasarım opsiyonuyla satışa sunulacak. Renk seçenekleri arasında beyaz, gri, pembe ve lacivert renkleri bulunuyor. 4-Kapılı BESPOKE buzdolabının soğutucudan dondurucuya geçebilen çok yönlü geliştirilmiş Flex Zone Esnek Bölmesi, tüm ailenin gıda depolama ihtiyaçlarını karşılayabilen esnekliği sağlıyor.

Geliştirilmiş Flex Zone; Dondurucu, Hafif Dondurucu, Soğutucu, Hafif Soğutucu gibi ayrı soğutma seviyelerine sahip. Tek dokunuşla, dört adet ön ayarlı sıcaklık ayarını kullanarak bölmeyi kolaylıkla buzdolabından dondurucuya dönüştürebilirsiniz. Flex Crisper™ özelliği ile et ve balık ürünlerini en iyi soğutma derecesinde saklayabilirsiniz.

Yenilenebilir Enerji ile Sıcak Bir Çözüm

Yaptığı çalışmalar ile yatırım dünyasında adından söz ettiren Türkiye, Avrupa ve ABD’de faaliyet gösteren global şirketleri yöneten Taylan Karamanlı, yenilenebilir enerjinin önemine dikkat çekiyor.

Orta Asya’nın en büyük güneş enerjisi santralini işleme sokmuş bir yatırımcı olan Taylan Karamanlı, G7’nin dünyadaki enerji sömürüsü arttıkça,G7 dışında kalan ülkelerin bu eşitsizliği değiştirmek adına daha çok fosil kullandığını belirtiyor. Fosil kullanımının artmasının sonucunda çok fazla sorunu beraberinde getireceğini söyleyen Karamanlı, fosil yakıtları elinde tutan ülkelere karşı söz sahibi olmak, güçlenmek isteyen devletlerinde yenilenebilir enerjiyi tercih etmeleri gerektiğini vurguluyor.

Uzun zamandan beri dünyanın enerji ihtiyacının fosil yakıtlar ile karşılandığını belirten Karamanlı, kaynakların tükendiğini ve birçok ülkenin artık yenilenebilir enerjili teknolojiyi kullanmaya başlayacağını ifade ediyor.

İş dünyasında birçok önemli şirket ile iş birliği yapan Taylan Karamanlı, yenilenebilir enerjinin insan sağlığı ve düşük maliyet açısından tercih sebebi olduğuna değiniyor. Petrol ve kömür gibi yenilenemez enerji kaynaklarının doğa ve insan sağlığına verdiği zarardan dolayı uzun yıllar sürdürülemeyeceğinin altını çizen Karamanlı, sınırlı olan kaynakların korunması için en doğru tercihin ise yenilenebilir enerji kaynaklarıyla işletilen sistemlere geçişle mümkün olabileceğini belirtiyor.

Bu bağlamlarda iş dünyasının büyük yatırımcısı Taylan Karamanlı,gelecek nesillerin daha yaşanabilir bir dünyaya kavuşması için uzun yıllardır Türkiye’de yenilenebilir enerji sektörünün alt yapısını oluşturduklarının bilgisini paylaşıyor. 

Schneider Electric’ten Dış Mekan Aydınlatması

Enerji yönetimi ve otomasyonun dijital dönüşümünde dünya çapında uzman olan Schneider Electric, 20W-300W güç aralığındaki Mureva Led Projektör serisini lanse etti.

Hareket sensörlü modellere de sahip olan Mureva Led Projektör serisi, hem enerji verimliliğine hem de davetsiz misafirleri tespit etmeye yardımcı oluyor.

Geniş ürün gamı sayesinde; 20W’dan 100W’a kadar olan modeller daha çok konut ve ticari bina uygulamaları için elverişli iken, 150W-200W-300W modeller ise daha parlak bir aydınlatma isteyen endüstriyel tesis gibi uygulamalarda kullanılabiliyor. Ayrıca stil sahibi ince tasarımıyla, her ortama kolayca uyum sağlayan Mureva Led Projektörler, braket konumu sayesinde oldukça kolay montajlanabiliyor.

Montajı doğru şekilde yapıldığı takdirde ise, IP65 koruma sınıfı sayesinde sert ortam koşullarına karşı dayanıklılığı ve 50.000 saat led ömrüyle zamana meydan okuyor.

Aksa Şarj, Elektrikli Araç Şarj İstasyonunu Kurdu

Türkiye enerji sektörünün güçlü markalarından Aksa Elektrik, müşterilerine sunduğu alternatif enerji çözümleri kapsamında yeni bir iş modeline daha imza atarak elektrikli araç şarj istasyonlarıyla faaliyet alanını genişletti.

Şirket, Aksa Şarj adıyla elektrikli araç şarj istasyonunu Trump AVM ve Trump Rezidans ’ta kurarak hizmet vermeye başladı. Aksa Şarj, 2021 yılı içerisinde farklı noktalarda da şarj istasyonlarını hayata geçirerek hizmetini yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Geleceğin ulaşım modelleri arasında en ön sırada yer alan elektrikli araçlar için şarj çözümleri geliştirmek amacıyla yatırım yapan Aksa Şarj, Trump AVM ve Trump Rezidans ‘ta kurduğu toplam dört adet elektrikli araç şarj istasyonuyla faaliyetine başladı. 

Şarj istasyonu yatırımları devam edecek

Yalnızca bir elektrik tedarik şirketi olmadıklarını ve ülke genelinde sundukları yenilikçi çözümlerle enerjinin olduğu birçok alanda faaliyetlerini genişletmeye devam ettiklerini belirten Aksa Elektrik Genel Müdürü Murat Kirazlı, “Aksa Elektrik olarak yenilikçi çözümlerimizle enerjinin olduğu her alanda müşterilerimize fayda sağlayan oldukça kıymetli işler yapıyoruz. Buna ek olarak, inovatif, yenilikçi ve çevreci yaklaşımımızla geleceği düşünerek,Türkiye genelinde farklı yatırımlarımızı da hayata geçiriyoruz. Elektrikli araçlara olan talep tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artıyor. Aksa Şarj markası altında elektrikli araç istasyonlarımızla Türkiye’nin elektrikli araç geleceğine katkı sağladığımız ve sorumluluk aldığımız için mutluyuz.” dedi.

Yıl içerisinde farklı noktalarda da şarj istasyonu yatırımlarına devam edeceklerini belirten Kirazlı, “ Yıl sonuna kadar ağırlıklı olarak İstanbul’da olmak üzere  birçok noktada elektrikli araç şarj istasyonunu faaliyete geçireceğiz. AVM’lerve iş merkezlerinin yanı sıra konutlarda da elektrikli araç şarj istasyonu yatırımı gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Aksa markasına yakışır bir şekilde elektrikli araç şarj istasyonlarında da müşterilerimize en iyi ve en yenilikçi çözümleri sunmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı ve bu süreçte Trump AVM ve Trump Rezidans yetkililerine projeye verdikleri desteklerinden dolayı teşekkür ederek sözlerini noktaladı.

Borusan EnBW Enerji Kıyıköy RES Kapasite Artışı Yatırımını Tamamladı

Borusan EnBW Enerji Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirme yolunda, Kıyıköy Rüzgâr Enerjisi Santrali’ne 20 türbin ile 72 MW kapasite ekleyerek tesisin kurulu gücünü 100 MW’a çıkardı.

Borusan EnBW Enerji, Ağustos 2014’ten beri 28 MW kurulu kapasite ile faaliyette bulunan Kıyıköy Rüzgâr Enerjisi Santrali’ne (RES) her biri 3,6 MW kapasiteye sahip 20 türbin ekledi. Toplam türbin sayısı 34’e çıkan Kıyıköy RES, 100 MW kapasiteye ulaşarak Borusan EnBW Enerji’nin en büyük kurulu güce sahip tesisi oldu. 2021 yılı ilk çeyrek içerisinde yatırımı devam eden portföy projelerinin de tamamlanmasıyla Borusan EnBW Enerji’nin toplam kurulu kapasitesi 725 MW’a ulaşacak.

Sürdürülebilirliğe güçlü katkı!

Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı, “0” emisyonlu temiz enerji üretimi yapan rüzgar enerji tesisleri, fosil kaynaklarına dayalı üretim yapan enerji tesislerini ikame ettikleri için, karbondioksit salımını engelliyor ve günümüzün en büyük çevresel sorunu olan küresel ısınmayla mücadelede önemli bir destek sağlıyor. Kıyıköy RES, Türkiye’nin yapması gereken doğalgaz ithalatını azaltarak ekonomiye her yıl 16,9 milyon ABD doları katkı sağlayacak ve dış ticaret açığının azalmasını destekleyecek. Kıyıköy RES yılda yaklaşık 130.000 hanenin elektrik enerjisi ihtiyacını karşılayacak. “0” emisyonlu üretimi sayesinde atmosfere her yıl 140.000 ton karbondioksit salımı engellenecek.

Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelini hayata geçirmek için çalışmaya devam!

Borusan EnBW Enerji Genel Müdürü Enis Amasyalı tesisin artan kapasitesiyle devreye girmesinin ardından şu açıklamayı yaptı: “Büyük bir yatırımı tamamlamış olmanın mutluluğu ve gururu içindeyiz. Pandemi nedeni ile ekonominin yavaşladığı, çalışma koşullarının zorlaştığı bir ortamda her türlü önlemi alarak yatırımımızı aksatmadan kararlılıkla sürdürdük. Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasının yerli ve sürdürülebilir enerji kaynaklarını etkin bir şekilde kullanabilmesiyle yakından ilişkili olduğuna inanıyoruz. Bu inançla, başta rüzgâr enerjisi olmak üzere ülkemizin yenilenebilir enerji potansiyelini hayata geçirmek için çalışıyoruz. Kıyıköy RES için yaptığımız yatırım ekonomi ve çevre açısından Türkiye için değer yaratacak ve on binlerce hanenin elektrik ihtiyacını karşılayacak. Halen işletmede dokuz Rüzgâr Enerji Santrali, bir Hidroelektrik Santral ve iki adet Güneş Enerji Santrali bulunan şirketimiz yenilenebilir enerji alanında emin adımlarla ilerlemeye devam edecek.

Türkiye ve Dünyada Bir İlke İmza Atıldı

Elektrik sektöründe Türkiye’nin öncü şirketi CK Enerji, Türkiye ve dünyada bir ilke imza atarak Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası’nın (I-REC) satışını blokzinciri üzerinden yaptı. Alıcı ve satıcı birbirini görmeden blokzinciri tabanlı Foton I-REC Platformu’dan işlemlerini tamamladı.

Yenilenebilir enerji yatırımı ve kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla The International I-REC Standard tarafından düzenlenen Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası’nın (I-REC) sanayi ve ticarethane müşterileri tarafından alınmasına destek veren CK Enerji, bu alanda Türkiye ve dünyada bir ilke imza atarak blokzinciri üzerinden işlem gerçekleştirdi. Alıcı ve satıcı Şubat 2021’den beri devrede olan blokzinciri tabanlı Foton I-REC Platformu üzerinden birbirini görmeden işlem yaptı.

Şimdilik kripto para kullanılmıyor

I-REC’in Türkiye’deki yerel temsilciliğini üstlenen ve Foton I-REC Platformu’nun Kurucu Ortağı Can Arslan, para, kimlik, değerli kağıtlar gibi karşılık içeren verilerin güvenli şekilde depolanması veya yönetilmesinde kullanılan blokzinciri teknolojisinin enerji sektöründe uygulama alanını giderek geliştiğini ifade ederek, “Yenilenebilir enerji pazarını değiştirebilecek potansiyele sahip blokzinciri teknolojisi ile geliştirdiğimiz proje sayesinde ilk adımı attık. Foton I-REC Platformu’na üye olan şirketler, burada tüm teklifleri görüyor ve işlemlerini güvenli bir şekilde gerçekleştirebiliyor. Şu anda Türkiye’deki mevzuatlar gereği ödeme kriptopara ile değil, nakit ya da banka üzerinden yapılıyor. İleride düzenlemelerin yapılması ile birlikte kripto para kullanımı da söz konusu olabilir. İlk yenilenebilir enerji sertifikasının satışını blokzinciri üzerinden CK Enerji ile yaptık. Bu Türkiye’de olduğu gibi dünyada da bir ilk” diye konuştu.

Dizayn Ödüllü Bosch Condens 7000i Wile Mekanlara Şıklık Kattı

Bosch Condens 7000i W yoğuşmalı kombi, üstün teknolojisiyle sunduğu 24 Kw 30 Kw kapasitesiteleri ve titanyum cam ön panele sahip tasarımı ile evlere hem estetik katıyor hem de, 36 desibel ses seviyesiyle konfor sunuyor. %93 verimlilik sağlayan Condens 7000i W, doğalgaz faturalarınızdan da tasarruf etmenize de imkan sağlıyor.

Yeni yapılar, modern yaşam alanları için dizayn ödüllü Condens 7000i W Condens 7000i W uygun boyutları sayesinde çok az yer kaplıyor. Ön kapağı tamamen dayanıklı ve kırılmaz camdan yapılan Condens 7000i Yoğuşmalı kombi modern tasarımı ile dikkat çekiyor. Siyah ve beyaz olmak üzere iki farklı renk seçeneği bulunan Condens 7000i W dünyanın prestijli tasarım ödülü Reddot’ın da sahibi.

Easy Control Akıllı oda kumandası ile uzaktan kontrol

Condens 7000i W Yoğuşmalı Kombiler, hem oda sıcaklığı hem de dış hava sıcaklığına göre ayarlanabilen CT100 akıllı oda kumandası ile kullanılabiliyor. Bu kumandanın en dikkat çekici özelliği, mobil telefona ya da tablete yüklenen bir uygulama ile kombiyi, istenilen yerden istenilen anda açıp kapatabilmesi. 

Bu uygulama sayesinde ev ya da iş yerlerindeki Condens 7000i w, kilometrelerce uzaktan bile istenilen ortam sıcaklığına ayarlanabiliyor. Böylece, ısıtma sezonu boyunca gerekli olan ısıtma ihtiyacı kadar ısı üretilirken, hem yakıt tasarrufu hem de ısınma konforu bir arada sağlanıyor.

Dinçer Lojistik’ten 100 Milyon TL’lik Yatırım Hamlesi

Zorlu pandemi koşullarına rağmen 2020 yılını bir önceki yıla göre yüzde 65 büyüme ve toplamda 65 milyon TL’lik yatırımla kapatan Dinçer Lojistik, 2021’e hızlı bir giriş yaptı. 2021 yılında yaklaşık 100 milyon TL’lik daha yatırım yapmayı hedefleyen Dinçer Lojistik,dağıtım ve depolama ağında yaygınlaşmaya gitti, devreye almaya başladığı yeni transfer merkezleri ve bölge depolarıyla dağıtım hacminin yüzde 97’sini kendi dağıtım ağı ve araç filosu ile yönetiyor. Dijital altyapıları entegre ederek kurguladığı yapılanmasını tamamlayan Dinçer Lojistik, yıl sonunda ülke çapında yüzde 100 kendi dağıtım ağıyla hizmet verecek.

Son 3 yılda yüzde 88’in üzerinde birleşik büyüme gerçekleştiren Dinçer Lojistik, 2021’de de yeni yatırımlara odaklandı. 2021 yılında yeni transfer merkezlerini ve bölge depolarını devreye alarak dağıtım ağını geliştirme kararı alan şirket, yaklaşık 100 milyon TL’lik yatırımla müşterilerine hem bölgesel depolama hem de ilgili lokasyonlardan dağıtım hizmeti sunan bir kurgu geliştirdi. Dinçer Lojistik, bazı mevcut depolarını da müşterilerinin ihtiyaçları doğrultusunda daha büyük ve konsolide depolar haline getirerek hem süreçleri iyileştiriyor hem de maliyet avantajı sağlıyor. Daha önce açılması planlanan Erzurum Bölge, Diyarbakır Bölge, Afyon Bölge, İstanbul Avrupa Bölge ve Tekirdağ Bölge olarak açılarak, tüm Türkiye’nin dağıtım hacminin yüzde 97’si Dinçer Lojistik’in kendi dağıtım ağı ve kendi filosu ile gerçekleştiriliyor.

Türkiye lojistik sektörüne yön verme misyonu ve Ar-Ge Merkezi alt yapısı ile hizmetlerini dünya standartlarına uyarlama yoluna giden, entegre ve çözüm odaklı yapılanma yatırımlarıyla sektör içinde farklılaşan Dinçer Lojistik’in 2021’de de yeni yatırımlar ve müşteri odaklı çözümleriyle dikkat çekeceğini belirten Dinçer Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Dinçer, “Tüm taşıma modlarındaki yaygın dağıtım ağımızla birlikte Türkiye’nin 81 iline dağıtım yapan bir firmayız ve Türkiye’de en güçlü oyuncularından biri olmayı hedefliyoruz. Ülkemizin önde gelen markalarıyla uzun vadeli kontratlar dahilinde müşterimize birçok ilde bölgesel depo/bölgesel depo hizmetleriyle ulaşıyor ve bununla birlikte, müşteri talep ve ihtiyaçlarına uygun olarak ilgili il çıkışlı nakliye ve depolama hizmetlerinde, tersine lojistikte, palet lojistiği hizmetlerinde de etkinliğimizi arttırıyoruz”dedi.

Hedef; müşterilere, sektöre, istihdama ve ülke ekonomisine katkı

Yeni depo yatırımları ile Dinçer Lojistik olarak farklılık yaratmaya devam ettiklerini söyleyen Mustafa Dinçer; dijital teknolojilerle destekledikleri yapılanmadaki itici güçlerinin lojistik ağlarının özellikle bölgesel anlamda kuvvetlendirilmesi ve bu sayede teslimat sürelerinin minimuma indirilmesi, teslimat frekans sayılarının artırılarak hizmet kalitesinin en yüksek seviyeye çıkarılması, müşterilere aynı gün teslimat yapma modelinin geliştirilmesi, ekonomiye ve istihdama katkı sağlanması olduğunu ifade etti:

Müşteri ihtiyaç ve taleplerini çok iyi analiz ederek ve bu taleplerin ileriye yönelik planlamalarını çok iyi organize ederek bu yatırımları gerçekleştirmekteyiz. 2021 yılı itibariyle yapmış olduğumuz depo yatırımlarımızla Türkiye’deki dağıtım hacmimizin yüzde 97’sini kendi filomuz ve kendi dağıtım ağımızla sağlıyoruz. Bu oranı yıl sonunda yüzde 100’e taşımayı hedefliyoruz. Öncelikle hem bölge hem de ülke ekonomisine dolaylı olarak katkı sağlıyoruz. Bu kapsamda 300adetyeni araç tedarik ettik. Öte yandan 500’e yakın yeni personel alımı gerçekleştirerek istihdamı da destekliyoruz.

Ernst & Young 2021’de Karbon Negatif Olacak

EY (Ernst & Young), Türkiye dâhil olmak üzere faaliyet gösterdiği 150’den fazla ülkede 2021 yılı içerisinde net karbon ayak izinin negatif olması için sorumlu olduğundan daha fazla karbonu atmosferden uzaklaştırarak veya dengeleyerek ‘karbon negatif’ hale geleceğini açıkladı. EY, 2025’te ise atmosfere yeni emisyon eklemeyerek ‘net sıfır’ olmayı hedefliyor

Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY (Ernst & Young), Türkiye dâhil olmak üzere dünya genelinde faaliyet gösterdiği 150’den fazla ülkede sera gazı emisyonlarını dengeleyerek Aralık 2020 itibarıyla ‘karbon nötr’ oldu. EY, 2021 yılında ise net karbon ayak izinin negatif olması için sorumlu olduğundan daha fazla karbonu atmosferden uzaklaştırarak veya dengeleyerek ‘karbon negatif’ olmayı hedefliyor.

İklim değişikliği ile mücadeleye destek olmak için oluşturduğu eylem planını açıklayan EY; karbon negatif hale gelmekle kalmayarak, toplam sera gazı emisyonlarını küresel ısınmayı 1,5 derecede tutmak için gereken azaltımlar doğrultusunda %40 azaltacak ve 2025 yılında atmosfere yeni emisyonlar eklemeyerek ‘net sıfır’ olacak.

EY’ın sürdürülebilirlik alanında açıkladığı plan, şirketin Next Wave Stratejisi’nin bir parçasını oluşturuyor. EY, sürdürülebilirlik taahhütleri ile paydaşları için uzun vadeli değer yaratmayı ve daha iyi bir çalışma dünyası oluşturulmasına destek olmayı amaçlıyor.

EY’ın sürdürülebilirlik planı kapsamında yedi temel hedefi bulunuyor:

• 2019 mali yılında gerçekleştirilen iş seyahatleri temel alınarak 2025 mali yılına kadar iş seyahati kaynaklı emisyonların %35 azaltılması.

• Genel ofis elektrik kullanımının azaltılması ve 2025 yılına kadar kalan EY ihtiyaçları için %100 yenilenebilir enerji kullanılması, yenilenebilir enerji taahhüdünde bulunan organizasyonlardan oluşan RE100 girişimine katılınması.

• Sanal enerji satın alma sözleşmeleri (PPA) yoluyla elektrik tedarik kontratlarının yapılandırılması ve ulusal şebekelere EY’ın tükettiğinden daha fazla elektrik sağlanması.

• EY ekiplerine müşteri odaklı hizmetleri sırasında ilişkili karbon emisyonlarını takip etmelerini sağlayacak ve azaltmalarına yardımcı olacak araçların sunulması.

• Doğa temelli çözümler ve karbon azaltma teknolojileri kullanılarak her yıl atmosferden EY’ın sorumlu olduğundan daha fazla karbonun uzaklaştırılması.

• EY müşterilerinin işletmelerini karlı bir şekilde karbonsuz hale getirmelerine yardımcı olacak hizmet ve çözümlere yatırım yapılması; sürdürülebilirlik önünde engel oluşturan güçlüklere karşı ve sürdürülebilirlik fırsatlarına yönelik çözümler sunulması.

• EY tedarikçilerinin %75’inin 2025 yılına kadar karbon emisyonlarına ilişkin hedef koyması.

EY Türkiye İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Zeynep Okuyan konu ile ilgili ise şunları söyledi: “EY olarak 2020 yılı için taahhüt ettiğimiz ‘karbon nötr’ hale gelme hedefimizi gerçekleştirmiş olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Müşterilerimiz, çalışanlarımız ve diğer tüm paydaşlarımız ile birlikte kolektif olarak iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sağlamaya devam ediyoruz. Büyümenin uzun vadede sürdürülebilir şekilde ekonomimiz için katma değere dönüşmesi, hem EY olarak hem de hizmet sunduğumuz müşterilerimiz adına en önemli hedefimizi oluşturuyor. Karbonsuz ekonomiye geçiş süreci farklı sektörler için farklı ve radikal çözümler gerektiriyor. Sürdürülebilirlik, teknoloji ve sektörel uzmanlıklarımızla şirketlerin bu dönemde de yanındayız.”

Termal Kamerayla 50.000 Üzerinde Binanın Isı Kayıpları Ölçüldü

Enerjinin daha verimli kullanılması amacıyla 2020 yılından bu yana Türkiye genelinde 40’in üzerinde ilde termal kameralarla çekim yapan Filli Boya Isı kaybı Ölçüm Ekipleri, 50.000’den fazla binanın ısı kayıplarını ücretsiz tespit etti. İki etaptan oluşan roadshow kapsamında illeri ziyaret eden uzman ekipler, ısı kaybı ölçüm raporlarında binalarda belirlenen ciddi ısı kayıplarını bina sahiplerine sundu.

Filli Boya 2003 yılından bu yana 190 milyon m2 üzerinde Isı Yalıtım uygulanmasını gerçekleştirerek ekonomiye ve çevreye verdiği değerin yansıra toplamda yaklaşık 7,6 milyon hane halkına çağdaş yaşam koşulları yaratarak, daha konforlu ve sağlıklı ortamda yaşamalarını sağladı. Yenilikçi ürün ve teknolojileri ile binaların sadece ısıtmada elde ettiği tasarruf ile yaklaşık 9,6 milyar m3 daha az doğalgaz kullanılmasını sağlayarak ülke ekonomisine de katkıda bulundu.

Filli Boya Isı Ölçüm Ekipleri 2020 yılında 40’ın üzerinde ilde binalarda ısı ölçümleri gerçekleştirirken bu yıl da 19 Ocak-12 Mart tarihleri arasında 30 ili ziyaret etti. Isıtma ve soğutmada kullanılan enerjinin daha verimli tüketilmesi amacıyla yola çıkan Isı Kaybı Ölçüm Ekipleri binalarda termal kamera ile çekim yaparak her bina özelinde farklı derecelerde tespit edilen ısı kayıplarını belirledi. Isı Kaybı Ölçüm Ekibi raporlarını bina yönetimlerine sunarak bina sakinlerinin önemli ölçüde tasarruf etmeleri, evlerinde konforlu ve sağlıklı bir yaşama alanına sahip olmaları için en uygun ısı yalıtım sistem çözümlerini sundu. Filli Boya’nın Dalmaçyalı İleri Isı Yalıtım Sistemleri’ni binalarına uygulayanlar ısıtma ve soğutma giderlerinde yarı yarıya tasarruf sağlayabiliyor.

Hava ve İklimin Geleceği Tartışıldı

Systemair HSK, kapalı alanlardaki havalandırmanın önemine dikkat çekmek için uzman isimlerle Taze Hava Akımı webinar dizisine başladı.

Binaların gizli kahramanları olan klima santralleri alanında 10 yıldır sektör lideri olan Systemair HSK, hayata geçirdiği “Taze Hava Akımı” isimli kamuoyu bilgilendirme kampanyası kapsamında kapalı alanlarda sağlıklı ve temiz havanın ancak doğru havalandırma ile sağlanabileceğine dikkat çekiyor. Şirket,bilinçlendirme çalışmaları doğrultusunda son olarak Taze Hava Akımı webinar dizisine başladı. İlki Systemair HSK Genel Müdürü Ayça Eroğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen “Hava ve İklimin Geleceği” isimli webinara Afet Yönetimi ve Meteoroloji Profesörü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ile Çevre ve Doğa Programları Yapımcısı Güven İslamoğlu katıldı.

Pandemiyle birlikte toplu mekanlardaki iç hava sağlığı büyük bir endişe kaynağı haline geldi. Toplum sağlığının kapalı alanlardaki iç hava kalitesiyle doğrudan bağlantılı olması nedeniyle doğru bilgiye ulaşmak daha da büyük önem kazandı.

Mekânların iç hava kalitesini artırıp insanlara taze hava sağlamak misyonuyla çalışan Systemair HSK, oluşan bilgi kirliliğini ortadan kaldırarak sağlıklı havalandırma konusunda kamuoyunda farkındalık sağlamak için “Taze Hava Akımı” kampanyasına başladı. Bu proje doğrultusunda çalışmalarına devam eden Systemair HSK, son olarak kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla kampanyayla aynı ismi taşıyan bir webinar dizisine başladı. İlki Systemair HSK Genel Müdürü Ayça Eroğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen “Hava ve İklimin Geleceği” isimli webinarda Afet Yönetimi ve Meteoroloji Profesörü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ve Çevre ve Doğa Programları Yapımcısı Güven İslamoğlu yer aldı.

Finlandiya ve Türkiye Arasında Teknoloji Köprüsü Kuracağız

Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) DEİK ile birlikte yaptığı “Ticari Diplomasi Yolculuğu” toplantısına katılan DEİK/Türkiye-Finlandiya İş Konseyi Başkanı Halil Kulluk, “Mayıs ayında Türk startupları ile Finlandiya’nın startuplarını bir araya getireceğiz iki ülke arasında teknoloji köprüsü kurucağız” dedi.

Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) ekonomiyi gündemde tutmak için başlattığı toplantıları sürüyor. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ile birlikte gerçekleştirilen “Ticari Diplomasi Yolculuğu” buluşmalarının bu defa ki konuğu DEİK/Türkiye-Finlandiya İş Konseyi Başkanı Halil Kulluk oldu.

Dünya Gazetesi Yazarı Kerim Ülker’in moderatörlüğünde gerçekleşen toplantıda DEİK/Türkiye-Finlandiya İş Konseyi Başkanı Halil Kulluk Finlandiya ile ilgili iki ülke arasındaki yatırım fırsatlarını anlattı.

DEİK hayatıma farklı bir boyut getirdiğini belirten Kulluk, “Nihat Gökyiğit sayesinde DEİK’i tanıdım. DEİK bana yol gösterici oldu” dedi.

Dünyanın en mutlu ülkesi Finlandiya’nın geçmiş yıllarda batının en fakir ülkesi olduğunu hatırlatan Kulluk, “Şimdi ise dünyanın en zenginleri arasında. Finlandiya pes etmeyen ülke. Tek doğal kaynakları orman” dedi ve Finlandiya ile iş yapmak isteyen Türk iş adamları için şu önerilerde bulundu:

Finlandiya’da iş kuracaksanız orayı çok iyi anlayın tanıyın startupları eko sistemine hakim olun. Türkiye ile Finlandiya arasındaki köprüyü kuracak olan teknoloji. Hedefe odaklanmak şart. Yönünü belirlersen hedefe ulaşırsın. Ben gençlerden ve olgun gençlerden çok umutluyum. Finlandiya’nın tasarım ruhu Türkiye’nin girişimcilik ruhu birleşince ekip ruhu ortaya çıkacak. Türkiye’de özel sektöre çok iş düşüyor. Devletten tek isteğimiz bize desteği verin yolumuzu açın. DEİK olarak mayıs ayında startup ve girişimcilik üzerinde toplantılar düzenleyeceğiz. Finlandiyalı starlarla Türk startupları bir araya getireceğiz.

Finlandiya’nın bir özelliği gruplar arasında uçurum farkını dijitalleşme ile kapatıyor. Biz de dijitalleşmeyi iyi kullanabilirsek köylerimizde de çocuklarımıza eğitimi dijitalleşme ile verirsen Finlandiya’nın yaptığını yapmama gibi bir nedenimiz kalmaz.

Bu arada toplantıya Finlandiya Büyükelçisi Vakur Erkul da katıldı ve Türk iş adamlarının her türlü sorusuna bir tık uzakta olduğunu bildirdi.

Aşağı Kaleköy Hidroelektrik Santrali’ni Tamamladı

GE Yenilenebilir Enerji, Bingöl’deki Aşağı Kaleköy Barajı üzerinde kurulan Aşağı Kaleköy Hidroelektrik Santrali’ni başarıyla tamamladı. Santral, kalan son 3 ünitenin de şebekeye bağlanmasıyla tam kapasite faaliyete geçti.

Konsorsiyumun başında bulunan GE Hidroelektrik Enerji Çözümleri proje için, kontrol sistemi, destek santral sistemleri ve hidroelektrik santral şalt sahası dahil olmak üzere, 155 MW kapasiteli toplam üç adet dikey Francis türbin temin etti. 500 MW’lık kurulu kapasitesiyle Aşağı Kaleköy Hidroelektrik Santrali, Türkiye’de özel sektör tarafından yapılan santraller arasında kurulu kapasite açısından 6. sırada olacak. Santral sayesinde yaklaşık bir milyon kişiye temiz enerji sağlanacak.

Kalehan Enerji Grubu Genel Müdürü Gültekin Keleş konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Türkiye bugün hidroelektrikteki ekonomik potansiyelinin yalnızca %60’ını kullanıyor. Kalehan Enerji olarak,ulusal hidroelektrik potansiyelini en verimli şekilde kullanarak enerji talebini çevreye duyarlı, temiz ve sürdürülebilir şekilde karşılayan Aşağı Kaleköy Hidroelektrik Santralini Türkiye vizyonumuzu gerçeğe dönüştürebilmek yolunda çok önemli bir kilometre taşı olarak görüyoruz.. Hem beton baraj gövdesine hem de asfalt çekirdekli dolgu baraj yapısına sahip Aşağı Kaleköy Barajı, Türkiye’nin kompozit baraj gövdesine sahip ilk hidroelektrik santrali olma özelliği taşıyor. Ayrıca,aynı lisans altında 500 MW kapasiteli bir hidroelektrik ve 80 MW kapasiteli bir güneş enerjisi santrali barındıran Aşağı Kaleköy Santrali, Türkiye’nin ilk hibrit santrali oldu.

GE Hidroelektrik Enerji Çözümleri, santralde kullanılan türbinleri Brezilya’nın Taubate şehrindeki üretim tesislerinde üretti. İlk ünite Mayıs 2020’de tamamlandı. İkinci ve üçüncü ünitelerin geçtiğimiz yılın kasım ve aralık aylarında tamamlanmasıyla Kalehan Enerji, elektrik santralinin ticari faaliyetini başlattı. GE Yenilenebilir Enerji Hidroelektrik Enerji Çözümleri CEO’su Pascal Radue şunları belirtti: “Aşağı Kaleköy Hidroelektrik Santrali’nin ticari faaliyete başarıyla başlamasını sağlayan Kalehan Enerji’yi ve katkıda bulunan tüm tarafları tebrik ediyorum. Santralin şu anda çalışır hale gelmesi, pandemiye ve getirdiği zorluklara rağmen projeyi tamamlayan tüm ekibin gösterdiği bağlılığın ve özverinin açık bir kanıtıdır. Türkiye’nin hidroelektrikte kaydettiği gelişmelerin ön saflarında GE Hidroelektrik Enerji Çözümleri’ni görmekten gurur duyuyorum. GE Yenilenebilir Enerji olarak, Türkiye’de 20. yüzyılın başlarından beri hizmete sunulan her beş türbinden birini ve her üç jeneratörden birini biz temin ettik.

Aşağı Kaleköy Santrali, GE’nin aynı bölgede Kalehan Enerji Grubu ile gerçekleştirdiği üçüncü proje olarak öne çıkıyor. Daha önce GE Hidroelektrik Enerji Çözümleri, Beyhan-1 ve Yukarı Kaleköy hidroelektrik santrallerini tamamladı. Türkiye hidroelektrik kaynakları bakımından son derece zengin bir ülke. Türkiye’nin kurulu hidroelektrik kapasitesi 28,8 GW (8 GW nehir tipi, 20,8 rezervuar tipi) gibi önemli bir seviyede ancak bu alan 50 GW’a kadar çıkabilecek bir ekonomik potansiyel taşıyor. Türkiye’nin enerji ihtiyacı son 15 yıllık dönemde yılda ortalama %6 oranında arttı.

GÜYAD Türkiye’nin Enerjisine Katkı Sağlamaya Devam Edecek

Yenilenebilir enerji sektörünün lider sivil toplum kuruluşlarından GÜYAD, bugüne kadar kullandığı ‘Güneş Enerjisi Yatırımcıları Derneği’ ismini ‘Yenilenebilir Enerji Yatırımcıları Derneği’ olarak değiştirdiğini açıkladı. Sadece güneşe değil yenilenebilir enerjinin tamamına hitap etmek amacıyla alınan ve ‘Büyük Dönüşüm’ olarak adlandırılan bu karar sonrası kurum isminin kısaltması ise artık yerleşik bir marka olması nedeniyle değişmeyecek; GÜYAD olarak kalacak.

Kurulduğu 2017 tarihinden bugüne kadar yalnız güneş değil yenilenebilir enerjinin tüm alanlarına etki eden düzenleme ve çalışmalarda aktif rol oynayan GÜYAD Güneş Enerjisi Yatırımcıları Derneği; bundan sonraki yol haritasını ‘yenilenebilir enerjiyi dernek isminden başlayarak kapsamak’ amacıyla isim değişikliğine gitti.

Genel Kurul gündeminin ele alınması ve yönetim ve denetim kurulu seçimlerinin yapılmasının ardından yeniden GÜYAD Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilen GÜYAD Başkanı Cem Özkök, kuruldukları günden bu yana yenilenebilir enerjinin tüm alanlarına fayda sağlayacak çalışmalar içinde olduklarını belirterek şunları kaydetti: “Önümüzdeki on yıllarda en çok yatırım yapılacak enerji alanının ‘yenilenebilir enerji kaynakları’ olduğunu artık net olarak biliyoruz.‘Güneş Enerjisi Yatırımcıları Derneği GÜYAD’ adıyla faaliyete başlayan derneğimiz kurulduğu günden bu yana yalnızca güneş enerjisi sektörü için değil yenilenebilir enerjinin tüm alanları için yapılan çalışmalarda yer aldı, ülkemizde yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi için yapılan çabalardan hiçbir noktada geri kalmadı. Zaten yola çıkarken de amacımız ‘ülkemizde yenilenebilir enerji yatırımlarının ve yatırımcılarının hak ettiği yere gelmesi ve uygun yatırım ikliminin oluşması için faaliyet göstermek’ olarak belirlenmişti. GÜYAD 4. Olağan Genel Kurulu’na katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez de toplantıya video konferans yoluyla bağlanarak sektördeki son gelişmeleri değerlendirdi. Bakan Dönmez, Türkiye’nin güneşten elde ettiği elektrik üretiminin son bir yılda yüzde 50 oranında arttığını belirterek salgının etkilerine karşın güneş enerjisinin geleceğine dair büyük beklentileri olduğunu söyledi. 10 yıl öncesine göre güneş enerjisi maliyetlerinin en az 5 katı oranında azaldığına dikkat çeken Dönmez, 2030’a kadar güneş enerjisi alanında yılda ortalama yüzde 10 büyüme beklendiğini ve güneşin büyümenin merkezinde olduğunu sözlerine ekledi. 12 Nisan günü günlük elektrik üretiminin yüzde 8’inin elektrikten sağlandığını söyleyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez geçtiğimiz haftalarda başvuruları alınan güneş YEKA ile ilgili bir soruyu yanıtlarken de mini YEKA’da 709’dan fazla başvuru aldıklarını ve alınan tekliflerle ilgili kesin bir takvim vermemekle birlikte çalışmaların devam ettiğini, Nisan ayı içerisinde bu yarışmaların tamamlanabileceğini belirtti.

Toplantıya yine video konferans aracılığıyla katılan EPDK Elektrik Piyasası Daire Başkanı Deniz Daştan da hibrit projelerle ilgili düzenlemeler hakkında açıklama yaptı. Hibritle ilgili yönetmelik değişikliğinin 3 hafta içinde kurula gelmesini beklediklerini söyleyen Daştan, “Biz de bir an önce güneşi şebekeye bağlamak istiyoruz. EPDK olarak şebeke kapasitelerini zorladığımızın farkındayız ancak zannediyorum saha usulleri yasası yürürlüğe girdikten sonra birkaç hafta içerisinde ivme kazanacağımızı düşünüyorum” dedi.

Bosch, Koronavirüs Krizinde Yoluna Devam Ediyor

Stuttgart, Almanya – Bosch Grubu, 2020 iş yılında koronavirüs krizinin etkilerine ve otomotiv üretimindeki düşüşe rağmen olumlu bir sonuç elde etti.

Şirket, beklenenden daha iyi bir performans sergiledi. İlk rakamlara göre,  faiz ve vergi öncesi kazançlar yaklaşık 1,9 milyar Euro olarak gerçekleşti. Bu da tahmini FVÖK marjını yaklaşık yüzde 2,5 olarak belirliyor. Yeniden yapılandırma harcamalarının ayarlanmasının ardından tahmini FVÖK, yaklaşık yüzde 4,5’lik bir marjla 3,3 milyar Euro civarında hesaplandı.

Bosch Grubu’nun toplam satışları 71,6 milyar Euro olarak gerçekleşti. Döviz kuru etkilerinin ayarlanmasının ardından bir önceki yıla göre yüzde 4,4 oranında düşüş yaşandı. Bosch Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Volkmar Denner, ön finansal sonuçlara ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Pandeminin etkilerine rağmen çok olumlu bir sonuç elde edebildik. Her şeyden önce, çalışanlarımız olağanüstü bir bağlılık örneği sergiledi, bunun için kendilerine teşekkür ederim” dedi.

Şirketin geniş ürün çeşitlendirmesi ve global ayak izinin de değerlerini kanıtladığını sözlerine ekleyen Denner, “Sürdürülebilir mobilite, nesnelerin interneti ve yapay zeka gibi geleceğin önemli alanlarına yatırım yaparak, inovasyon liderliğimizi daha da genişletiyoruz” diye konuştu. Bosch özellikle yapay zeka ve nesnelerin internetinin (IoT) birleşimi olan AIoT’nin, milyarlarca dolarlık pazarlarda büyüme fırsatları yaratacağına inanıyor. Denner, “Önde gelen bir AIoT şirketi olmak istiyoruz. Geniş alan bilgimizin yanı sıra elektronik ve yazılım alanındaki kapsamlı uzmanlığımızın gücüyle, rakiplerimizin çoğundan daha fazlasına sahibiz” dedi.

Kararlı eylem – yüksek serbest nakit akışı, finansal imkanlar sağlar

Birçok ülke ve sanayiyi etkileyen ilkbahardaki kısıtlamalar nedeniyle satışları düşen Bosch, 2020’nin ikinci yarısında önemli ölçüde toparlandı. CFO ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Stefan Asenkerschbaumer, “Krize rağmen, 2020 yılında işlerin genel olarak gelişiminden son derece memnunuz. Ümit vaat eden yeni iş alanlarını ihmal etmeden, maliyetlerimizi ve sermaye harcamalarımızı satışlardaki düşüşle uyumlu hale getirmek için hızlı bir şekilde harekete geçtik” ifadelerini kullandı. Bunun sonucunda Bosch, şirket tarihinde en yüksek rakam ile yaklaşık 5 milyar Euro’luk serbest nakit akışı elde etti. Bu, şirketin krizde yeterli mali güce sahip olmasını sağladı. Bosch, yüzde 5 civarında bir sermaye harcaması oranıyla bir önceki yıla göre yaklaşık 1 milyar Euro nakit tasarrufu sağladı.

İklim nötrlük ve elektromobilite ile sürdürülebilir büyüme

Krize rağmen Bosch, stratejisini gelecekte önem arz eden alanlara odaklamaya devam ederken, sürdürülebilir iş uygulamalarına da önem veriyor. Şirket, henüz pandeminin etkileri başlamadan 2020 yılının ilkbaharında, dünya genelindeki 400 lokasyonunda iklim nötr olmayı başararak önemli bir dönüm noktasına ulaştı. Bağımsız denetim sürecinin de devam ettiğini belirten Denner, “Sözümüzü tuttuk. Şirket içi hesaplamalara göre Bosch, global olarak faaliyet gösteren sanayi işletmeleri arasında 2020 ilkbaharında ilk iklim nötr şirket oldu. Bu, planlanandan daha önce, daha az sayıda engelle ve çok daha düşük maliyetle elde edildi” dedi. Bosch, 2030 yılına kadar tedarik zinciri genelinde CO2 emisyonlarında yüzde 15’lik azalmaya yönelik bir sonraki hedefini de tekrar dile getirdi.

Bosch, müşterileri arasında Freudenberg, Hansgrohe ve Köhler Paper Grubu’nun da yer aldığı Bosch İklim Çözümleri operasyon birimi aracılığıyla diğer şirketlerle iklim nötrlüğünü sağlama konusundaki deneyimini paylaşıyor. Denner, “Yeni danışmanlık hizmetimiz şirketlerin iklim nötr hale gelmesinin yanı sıra büyüme için yeni alanların önünü açıyor” dedi. Bu nedenle Bosch’un odak noktalarından birini, sürüşün geleceği için yeni ve geliştirilmiş teknik çözümler oluşturuyor. Denner, sürdürülebilir mobilite yolunda şirketin hâlihazırda elektrikli güç aktarma mekanizmasına 5 milyar Euro’luk yatırım yaptığını belirtti.

Bu yıl Bosch, yakıt hücreleri de dahil olmak üzere elektrikli mobilite çözümleri geliştirmeye 700 milyon Euro harcayacak. Bu rakam, geçen yıl harcanan tutardan yaklaşık yüzde 40 daha fazlaya karşılık geliyor. Denner, “Yakın gelecekte, elektromobilite Bosch’un temel faaliyet alanlarından biri haline gelecek. Amacımız, bataryalı ve yakıt hücreli araçlarda elektromobilite alanında pazar lideri olmaktır. E-bisikletlerden kamyonlara, diğer tüm şirketlerden daha geniş bir e-mobilite portföyüne sahibiz” dedi. Denner, Bosch’unbu alanda yaptığı yoğun yatırımların karşılığını aldığını, şirketin güç aktarım mekanizması elektrifikasyonu işinin şu anda pazardan iki kat daha hızlı büyüdüğünü ve daha şimdiden birkaç milyar Euro değerine ulaştığını belirtti. 2018 yılından bu yana Bosch, bu alanda geçtiğimiz yıl7,5 milyar Euro değerindeki 30’u aşkın proje dahil olmak üzere toplam 90 proje aldı.