26.2 C
İstanbul
Perşembe, Ağustos 14, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 43

Büyükeceli Okulu’nda Akkuyu Nükleer Desteği ile Yemekhane Açıldı

Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) inşaat sahasına en yakın yerleşim yeri olan Büyükeceli Mahallesi’ndeki okulda, AKKUYU NÜKLEER A.Ş.’nin finansal desteği ile yapılan yemekhane hizmete girdi. Binanın açılışı, Gülnar Kaymakamı Yunus Emre Bayraklı, Gülnar İlçe Eğitim Müdürü Hüseyin Kadim ve AKKUYU NÜKLEER A.Ş. yönetimi temsilcilerinin katıldığı törenle yapıldı.

Törende konuşan Gülnar Kaymakamı Yunus Emre Bayraklı, şunları söyledi: “Akkuyu NGS inşaat sahası, Büyükeceli Mahallesi’nin yanında yer alıyor ancak Gülnar ilçesinin tüm halkı projenin bizim bölgemizde uygulanmasının olumlu etkilerini görüyor. Şu an itibarıyla tüm ilk ve ortaokul öğrencilerinin yemek servisinin organize edileceği yemekhane inşa edildi, su arıtma tesisleri onarıldı ve hatta okul binasının çatısı tamir ettirildi. AKKUYU NÜKLEER A.Ş.’ye eğitim kurumlarımıza verdikleri destek nedeniyle teşekkür ediyorum.

Gülnar İlçe Eğitim Müdürü Hüseyin Kadim ise, “AKKUYU NÜKLEER A.Ş.’nin mali desteğiyle okulumuza güzel bir yemekhane binası inşa edildi. Yakında öğrencilerin yemek servisi burada organize edilecek. Bunun yanında tahsis edilen paralarla önemli bir sorunumuzu daha çözmeyi başardık ve okulumuzun kanalizasyon sisteminde onarım yaptırdık. AKKUYU NÜKLEER A.Ş.’ye eğitim kurumlarımıza verdikleri destek nedeniyle Gülnar ilçesinin tüm halkı adına teşekkürlerimi sunuyorum” diye konuştu.

Açışta töreninde konuşan AKKUYU NÜKLEER A.Ş. Bölge İletişim Bölümü Eksperi Eyüp Lütfi Sarıcı da, “Yemekhanenin açılışı nedeniyle okulun yönetimini ve öğrencilerini kutluyoruz. Genç nesle şunları söylemek isterim: ilçemizde en modern teknolojilere dayanan bir nükleer güç santrali inşa ediliyor. Bunun yanında bizlere 60 yıldan daha uzun bir süre istikrarlı bir şekilde elektrik verecek olup önümüze çok büyük fırsatlar açacak. İlk sırada eğitimle ilgili fırsatlar yer alıyor. Azimli bir şekilde okuyacağınızı ve gelecekte bilgilerinizi vatanımızın refahı için kullanacağınızı umuyoruz” ifadelerini kullandı.

Konuşmaların ardından öğrenciler, şiir okuyup dans gösterisi yaptılar. Etkinlik, pandemi kapsamında alınan önlemlere ve sosyal mesafe kurallarına uygun olarak gerçekleştirildi.

AKKUYU NÜKLEER A.Ş.,Akkuyu NGS’nin inşa edildiği bölgeye destek amaçlı yardım faaliyetlerini devamlı olarak sürdürüyor. Şirket geçen yıl, Silifke Devlet Hastanesi, Büyükeceli Aile Sağlık Merkezi’nin yanı sıra Büyükeceli İlk ve Orta Okuluna bağış sertifikaları vermişti. Yeni eğitim-öğretim döneminin başlaması ile de,sınıfların yenilenmesinden spor malzemeleri teminine kadar Gülnar ilçesindeki okulların çeşitli ihtiyaçları için Gülnar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne 372 bin TL tutarında bir bağış sertifikası daha gönderilmişti.

AF I KLM’nin Koeing 737 Filosu Goodyear İmzası Taşıyor

Goodyear, AFI KLM&EM’nin 130’un üstünde uçaktan oluşan Boeing 737 NG filosu için tek lastik tedarikçisi oldu. KLM ve Transavia, önümüzdeki 10 yıl boyunca 737 NG uçaklarında Goodyear Flight Leader lastiklerinin sağladığı yüksek güvenilirlik ve kapasiteden faydalanacak.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan KLM Engineering & Maintenance Kıdemli Başkan Yardımcısı Ton Dortmans: “Goodyear Flight Leader’ın, 737 NG filomuzda olağanüstü performans göstereceğine ve kaplama yenileme özelliğiyle sürdürülebilirlik hedeflerimizi destekleyeceğine inancımız tam” diye konuştu.

Goodyear’ın Tilburg’da bulunan kaplama tesisinin Schiphol’daki ana havalimanına yakın bir konumda olması, müşterilerin beklentilerini karşılamak adına hızlı ve verimli müşteri hizmetleri sağlanmasına olanak tanıyor.

Goodyear Flight Leader çapraz kuşaklı lastiklerin benzersiz kord gövdesi şekli, lastiğin ömrü boyunca karşılaştığı basınç ve gerilimin azaltılmasına yardımcı oluyor. Üstün dış lastik tasarımıyla da desteklenen ürün, çok çeşitli çalışma koşullarında yüksek performans gösterebiliyor. Ürünün özel bir bileşimden oluşan diş tasarımı ve büyük temas alanı, farklı pist türlerinde kullanılmasını sağlayacak çok yönlülüğü sunuyor. Burun lastiği ve ana lastikler için olmak üzere iki boyutu olan Goodyear Flight Leader’in birim başına hız derecelendirmesi ise 225 MPH olarak belirlenmiştir.

Petrol Ofisi’nden İlk ve Tek Filo Yönetim Sistemi: LPG Pass

Türkiye akaryakıt ve madeni yağlar sektörlerinin lideri Petrol Ofisi, müşteri odaklı bakış açısı ile tasarlanmış yeniliklere imza atmaya, sektörüne öncülük etmeye devam ediyor.

Yakıt Emniyet Sistemi (YES) ile dolum ve kalitede yüzde yüz garanti sunan PO/Gaz, şimdi de LPG Pass ile filosunda LPG’li araç bulunan şirketlere “Filo Yönetim Sistemi” hizmetini sunuyor. Filolarında LPG’li araç bulunan firmalar artık otogaz ihtiyaçlarını birçok avantaj sunan bir sistem dâhilinde Türkiye’nin en yaygın akaryakıt istasyonu ağından, Petrol Ofisi kalite ve güvencesiyle karşılayabilecekler. Türkiye’de ilk kez ve sadece Petrol Ofisi tarafından sunulan LPG Pass ile şirketler LPG’li araçlarına yönelik Filo Yönetim Sistemi’ne kavuştular. AutoMatic Filo Yönetim Sistemi ile benzin ve motorinde sunduğu ayrıcalıklı hizmetleri LPG Pass ile otogaza da taşıyan Petrol Ofisi, firmaların tüm yakıt ihtiyaçlarına avantajlı çözümler sunabilen yegâne marka konumunda. Karma filoya sahip firmaların araçları, benzin ve motorin için AutoMatic, otogaz için LPG Pass sistemine dâhil olarak, farklı yakıt ihtiyaçlarını tek çatı altında ve Türkiye’nin en büyük istasyon ağından karşılayabilecekler.

Firmalar yakıt alımlarını sistem üzerinden kontrol edebilecekler

Firmalara farklı avantajlar ve kazançlar sunan LPG Pass ile müşteriler kredi kartlarını eşleştirerek ÖDE-GEÇ hizmetinden faydalanabilecek, araçlarından inmeden ve güvenli bir şekilde yapacakları PO/Gaz alımlarından kazançlı çıkacak. LPG Pass kullanan firmalar, yapılan yakıt alım bilgilerinin detaylarına istedikleri yerden ve 7 gün 24 saat ulaşabilecek, yakıt giderlerini kontrol altına alabilecekler.

Firmalar tüm yakıt ihtiyaçlarını tek çatı altında karşılayacaklar

Petrol Ofisi istasyonlarının gerek bireysel gerekse kurumsal müşterilerinin hayatlarını kolaylaştıran, onlara cazip ayrıcalıklar sunan birer hizmet noktası olduğuna vurgu yapan Petrol Ofisi Perakende Direktörü Yiğit Meral, “Hayata geçirdiğimiz yeniliklerle müşterilerimize sağladığımız katkıları arttırmaya, çeşitlendirmeye ve sektörümüzde öncü olmaya devam ediyoruz. AutoMatic sistemi ile akaryakıtta sağladığımız Filo Yönetim Sistemi’ni, LPG Pass ile otogaza da taşıyarak tüm yakıt ihtiyaçlarını tek çatı altında ve Petrol Ofisi ayrıcalıkları ile en ideal çözüm olarak sunuyoruz” dedi.

Araçtan inmeden ödeme, indirimler ve daha birçok kurumsal avantajlar

PO/Gaz’ın kalite ve dolum konusunda yüzde yüz garanti veren Yakıt Emniyet Sistemi (YES) ile Türkiye otogaz pazarında bir ilke imza attığını hatırlatan Petrol Ofisi LPG Kıdemli Müdürü Murat Çelik ise “PO/Gaz’ın sunduğu ayrıcalıklar arasına, LPG Pass ile benzeri bulunmayan bir hizmet daha katılıyor. LPG Pass ile firmalar, LPG’li araçları için filo yönetim sistemine kavuşacaklar, hem indirim kazanıp, hem de araçtan inmeden ödeme yapabilecekleri gibi araçlarının yakıt alımlarının takibi ve kontrolü gibi birçok avantajada kolayca sahip olacaklar” açıklamasında bulundu.

İnci Akü, Yeni Ürünlerini Dijital Lansman Toplantısında Tanıttı

İnci Akü, ağır vasıta için tasarladığı yeni ürünleriyle pazara ağırlığını koymaya geliyor. Şirket, EVR teknolojisi ile tasarlanan yeni ürünleri EFB Pantera, Maxim A Gorilla ve yenilenen Formul A Taurusile ağır vasıta kullanıcısına uzun ömür, yüksek titreşim direnci vedaha fazla marş basma gücü vadediyor.

Yeni ürünlerin ana bayi temsilcilerine tanıtıldığı dijital lansman toplantısında, İnci Akü’nün binek akü segmentinde yılı pazar lideri olarak tamamladığının altını çizen İnci GS Yuasa İcra Kurulu Direktörü Cihan Elbirlik, şirketin önümüzdeki dönemde ağır vasıta segmentinde de mevcut pazar payını iki katına yükseltmeyi hedeflediğini paylaştı.

Dünyanın enerji uzmanı İnci Akü, binek ve hafif ticari araç segmentinde pazara getirdiği teknolojik yeniliklerin ardından şimdi de ağır vasıta segmentine yön vermeye hazırlanıyor. İnci Holding ve GS Yuasa iştiraki İnci GS Yuasa’nın öncü markası İnci Akü, ağır vasıta araçlar için A sınıfı teknolojiyle tasarladığı, A kaliteyeni ürünleri EFB Pantera, Maxim A Gorilla ve yenilenen Formul A Taurus’u, 8 Nisan günü gerçekleştirdiği dijital lansman toplantısı ile ana bayi temsilcilerine tanıttı.

Lansman toplantısında yaptığı konuşmada sektördeki gelişmeleri ve İnci Akü’nün teknoloji alanındaki çalışmalarını katılımcılara aktaran İnci GS Yuasa İcra Kurulu Direktörü Cihan Elbirlik, “En güvenilen enerji depolama şirketi olma vizyonuyla çıktığımız bu yolda yenilikçi bakış açımız, daha iyisi için bitmeyen enerjimiz ve paydaşlarımızla olan sinerjimizi daima ileriye taşımaya gayret ediyoruz. Ar-Ge merkezimizde gerçekleştirdiğimiz çalışmaların sonucunda 2019 yılında, pazara ve binek araç tüketicisine İnci Akü’nün konvansiyonel üst segmentteki yeni ürün serisi Maxim A Gorilla’yı sunduk. Geçen yıl start-stop segmentine yön veren yeni ürünümüz EFB Max Tigris ile çıtayı yükselttik ve binek aküde yılı pazar lideri olarak tamamladık. A sınıfı teknolojimizle, A kalite ürünlerimizle, A Takımı bayilerimiz ve çalışma arkadaşlarımızla şimdi de ağır vasıta segmentine ağırlığımızı koyuyoruz” ifadelerini kullandı.

Ağır vasıta araçların ihtiyaçlarını, kullanıcılarının iç görülerini ve beklentilerini kendilerine pusula olarak belirleyerek ürün geliştirme çalışmalarına yön verdiklerini vurgulayan İnci GS Yuasa Kurumsal İletişim ve Pazarlama Müdürü Gökçe Yılancıoğlu Tellici, “Binek, hafif ticari ve ağır vasıta segmentlerinin toplamından oluşan akü pazarı, 2020 yılında 4 milyon civarındaydı. Pazarın yaklaşık üçte ikisini oluşturan binek& hafif ticari segmentinde, son 4 senede artarak yüzde 35’lere ulaşan, çok güçlü bir pazar payımız bulunuyor. Bugün tanıtımını gerçekleştirdiğimiz EVR teknolojisine sahip yeni nesil ürünlerimizi içine alan ağır vasıta segmentinde de hem otomotiv üreticilerinin hem de araç kullanıcılarının beklentilerine en doğru çözümleri sunarak mevcut pazar payımızı iki katına yükseltmeyi hedefliyoruz. Binek akü alanındaki başarılarımızı, ağır vasıta alanına da taşıyarak her araç sınıfında en çok tercih edilen akü markası olacağız” dedi.

300’ü aşkın katılımcıyla gerçekleşen dijital lansman toplantısına ünlü basketbol koçu ve Türkiye Basketbol Antrenörleri Derneği (TÜBAD) Başkanı Çetin Yılmaz konuşmacı olarak katıldı. Yılmaz, katılımcılara yeniliklere açık olmak, liderlik becerileri ve takım olmak konularında deneyimlerini aktardı.

Güçlü ve çevik EFB Pantera, dayanıklılığı ile öne çıkıyor

Güçlü ve çevik EFB Pantera Heavy Duty serisi, start-stop yüksek elektriksel donanıma sahip uzun yol araçları için özel olarak geliştirildi. EVR teknolojisi sayesinde çekici arka şasi kullanımına uygun olan ürün, 2 buçuk kata kadar daha uzun ömrü* ve 60 kata kadar daha uzun süre titreşim direnciyle kullanıcısına yolun başından sonuna kadar üstün performans ve güç sunuyor. EFB Pantera, aynı zamanda yüzde 10’a kadar daha fazla marş basma gücüyle kullanıcısının vazgeçilmezi olmayı hedefliyor.

Maksimum güç EVR teknolojisiyle Maxim A Gorilla’da buluşuyor

Maksimum gücün EVR teknolojisiyle buluştuğu Maxim A Gorilla ise yoğun şehir trafiğinde dağıtım, taşıma ve ulaşım sağlayan araçlar için geliştirildi. 2 buçuk kata kadar daha uzun ömrü* ve 30 kata kadar daha uzun süre titreşim direnci* sunan Maxim A Gorilla, üstün ürün teknolojisi ile araç üreticilerinin tüm gereksinimlerini karşılıyor. Ürün, aynı zamanda yüzde 10’a kadar da daha fazla enerji sağlıyor.

Karbon Sertifikalarının Yüzde 50’si Limak Enerji’den

Yenilenebilir enerji kullanımının teşvik edilmesi ve küresel ısınmaya neden olan sera gazı salınımlarının azaltılması amacıyla dünya genelinde teşvik edilen karbon piyasaları Türkiye’de giderek önem kazanırken, ülkemizde son yılların en büyük karbon sertifikası ticaretine Limak Enerji imza attı.

Son 1,5 yılda 5 milyon ton eşdeğerinde VCS (Verified Corbon Standard) sertifikası üretip yayınlayan Limak Enerji, Türkiye’de bu süre zarfında yayınlanan tüm VCS sertifikalarının yüzde 50’sini tek başına sağlayarak sektöründe öncü bir rol üstlenmiş oldu. 2009 yılından günümüze kadar yayınlanan tüm VCS sertifikalarının da yaklaşık üçte biri Limak Enerji tarafından sağlandı.

Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Birliği’nin 2050 yılına kadar net sera gazı emisyonlarını sıfırlamayı hedeflediği Yeşil Mutabakat kapsamı çerçevesinde, karbon piyasaları ve sertifika süreçlerinin önümüzdeki dönemde dünya genelinde daha da büyük önem kazanması bekleniyor.

Hidroelektrik, güneş ve jeotermal enerjide Türkiye’nin en büyük özel sektör yatırımcılarından birisi olan Limak Enerji Grubu, bir süre önce Sıfır Atık Belgesi de almaya hak kazanan Alkumru Barajı ve Hidroelektrik Santrali (280 MW) ile Uzunçayır Barajı ve HES’te (82 MW) yaptığı üretimle VCS sertifikalarını da almaya hak kazandı.

Önümüzdeki dönemde diğer yenilenebilir santrallerini de bu sertifikalandırma sürecine sokmayı planlayan Limak Enerji, aynı zamanda bu sayede ülkemize de önemli miktarda döviz kazandırmayı amaçlıyor.

Limak Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Batuhan Özdemir konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi; “Ulaştığımız 5 Milyon tonluk miktar, yaklaşık 226 milyon ağacın bir yılda emdiği karbon miktarına veya 1.1 milyon aracın yıllık ortalama karbon salınımına eşdeğer bir ölçüt olarak kabul ediliyor. Limak Enerji olarak 2 adet hidroelektrik santralimizde başlattığımız bu sertifikalandırmaları yaygınlaştırarak diğer tüm yenilenebilir kaynak santrallerimizde de uygulamayı hedefliyoruz.”

Enerya, Müşteri Memnuniyetini Yüzde 90’a Çıkardı

Toplum sağlığını önceliklendirerek doğal gaz işlemlerini dijitalleştiren ve birçok doğal gaz işlemini online kanallara taşıyan Enerya, pandemi sürecinde gösterdiği performansla müşteri memnuniyetini de artırdı. Müşteri hizmetleri ofislerini tercih eden abonelerinin sağlığı ve güvenliği için aldığı koronavirüs önlemlerini titizlikle uygulayan Enerya, abonelerinin memnuniyet derecesini yüzde 90’a çıkardı. Doğal gaz işlemlerini dijital kanallara taşıyarak, abonelerine hızlı ve kesintisiz hizmet vermeye odaklanan Enerya, özellikle pandemi döneminde hem müşterilerinin hem de çalışanlarının sağlığını korumak için pek çok önlem aldı. Faaliyet gösterdiği 10 ilde yaptığı müşteri memnuniyeti anketiyle abonelerinin geribildirimlerini de değerlendiren şirket, sunduğu kesintisiz hizmet ve önlemlerle müşterilerinden de tam not aldı.

Pandemi döneminde şubeye gelmeyi tercih etmeyen aboneler, doğal gaz işlemlerini çağrı merkezi ve www.enerya.com.tr web sitesi üzerinden birçok doğal gaz işlemini hızlıca yapabiliyor. Müşteri hizmetleri ofislerinden hizmet almaya devam eden aboneleri için de şubelerinde koronavirüs önlemlerini artıran Enerya, aldığı tedbirlerle abonelerinin güvenini artırarak memnuniyet oranını yüzde 90’a yükseltti.

Pandemi döneminde hayata geçirdiği uygulamalar ile dijital ve uzaktan kanalların kullanım oranını %32’ye yükselten Enerya müşteri memnuniyetini üst sıralara taşıdı. Yapılan anket sonucuna göre müşteriler, şubelerde sosyal mesafeyi korumak için belirleyici işaretlerin bulunmasına, personellerin gerekli güvenlik tedbirlerini almasına, gerekli durumlarda kullanılmak üzere şubelerde dezenfektan bulundurulmasına ve girişlerde ateş ölçümü yapılmasına önem veriyor.

OGM Güneş Enerjisi ile Geri Dönüşüme Odaklandı

Türkiye orman varlığının korunması ve geliştirilmesi için çalışan Orman Genel Müdürlüğü (OGM), geri dönüşüm ve yenilenebilir enerji konusunda da çalışmalarına devam ediyor. Ankara’daki genel merkeze kurulan 909 KW’lık güneş enerjisi santrali ile bir yılda 940 bin TL’ye tekabül eden enerji üretimi yapan OGM, yıllık enerji ihtiyacının neredeyse yüzde 40’ını güneş enerjisinden karşılamaya başladı. Oksijen üretimi için hayati öneme sahip olan orman varlıkları için 182 yıldır mücadele eden OGM, bir yandan da yenilenebilir enerji ve Sıfır Atık kapsamında özel projeler yürütüyor. OGM Ankara’daki yerleşkesine kurduğu güneş enerjisi santrali ve atık dönüşüm tesisleri ile çevrenin korunmasına katkı sağlanıyor.

1 yılda yaklaşık 1 milyon TL’lik güneş enerji üretildi

2019 yılında 4 milyon TL’yi aşan bir yatırımla Orman Genel Müdürlüğü’nün genel merkezine kurulan 909KW’lık güneç enerjisi santralinde 2840 adet panel bulunuyor. Santral, Ocak 2020 – Ocak 2021 tarihleri arasında, 1 yıllık sürede 1.230.000 KWh’lik 940 binTL’ye tekabül eden üretim gerçekleştirdi. Yaklaşık 4 yılda yatırım maliyetini karşılaması beklenen tesisin1 yıllık üretimi, OGM’nin yıllık enerji tüketiminin yüzde 39’unu güneş enerjisinden karşılamasını sağladı.

Orman köylüleri kendi enerjilerini üretiyor

Güneş enerjisi kullanımının orman köylerinde de yaygınlaştırılması için projeler yürüten OGM, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile hayata geçirdiği Orman Köylerinde Güneş Enerjisinden Elektrik Üretimi (ORKÖYPV) projesiyle bu güne kadar Afyon ve Konya illerinde 100 KW saha kurulumu tamamlayarak üretime geçilmesini sağladı. Türkiye genelinde 19 ilde 255 hanenin çatısına GES kurulumu yapıldı. 23 Orman Bölge Müdürlüğü’nde orman köylüsü 700 hanenin çatısına GES kurulumu için tespit çalışmaları başlatıldı.Ağustos2021’den itibaren PV çatı kurulumların tamamlanması planlanıyor. “Şebekeye Bağlı Çatı Tipi Güneş Enerjisi Tip Projesi”ni de hazırlayan OGM, gelecek yıllarda da ülke genelinde yaygınlaştırma çalışmalarına devam edecek.

Orman Genel Müdürlüğü güneş enerjisinin yanı sıra, Eskişehir’de kurduğu biyoyakıt tesisi ile yaklaşık 400 metrekarelik alanı ısıtabilecek üretim de yapıyor. Eskişehir İli Alpu İlçesi Arıkaya Mahallesi’nde kurulan biyoyakıt tesisine eklenen 2 panelli güneş kollektörü ile sistem, güneş enerjisi ile de desteklendi. Biyogaz üretiminin de amaçlandığı bu sisteme, biyogazın depolanmasını sağlayan 4 adet lastik monte edildi. 7-8 günlük mayalanma sürecinin sonunda elde edilecek biyogaz, köy konağında bulunan çay ocağında ve gerekli olduğu durumlarda köy düğün ve cemiyetlerinde yemek kazanlarının ısıtılması için kullanılması amaçlanıyor.

OGM kampüsünün tüm atıkları geri dönüşüme gidiyor

Orman Genel Müdürlüğü atıkların dönüştürülmesi için de mücadele ediyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Sıfır Atık projesi kapsamında OGM genel merkezde kurulan 90 adet geri dönüşüm kumbarası ile metal, plastik, kağıt, ahşap, cam ve pil atıklarını toplanıyor. Genel müdürlüğün bulunduğu alanda ayrıca 1 adet de tıbbi atıkların toplanması için kumbara yer alıyor.

TOTAL Yakıtmatik Artık Tüm Türkiye’de Hizmet Veriyor

OYAK Grup Şirketleri bünyesinde hizmet veren, ülkemizin lider akaryakıt markalarından TOTAL İstasyonlarının ticari müşterilerine sunduğu filo akaryakıt yönetim sistemi TOTAL Yakıtmatik sınırlarını her geçen gün genişletiyor. TOTAL İstasyonları tarafından hayata geçirilen ve 4.000 filo müşterisine hizmet veren TOTAL Yakıtmatik Sistemi; işletmelerin araç filo yönetimlerini yeni teknoloji çözümleri ile birleştirerek, tüm işletmeler için maliyet kontrolü, raporlama ve takip konularında verimli bir süreç yönetimi sağlıyor.

Ticari büyüklüğü farketmeksizin tüm şirketler tarafından akaryakıt giderlerini kontrol altına almak için tercih edilen TOTAL Yakıtmatik; filo akaryakıt tüketimini, kilometre takibi ve limit tanımlamaları yaparak etkin bir şekilde yönetmek amacıyla kullanılıyor. TOTAL Yakıtmatik Sistemi’nden faydalanan şirketler, banka teminatı göstermeden sadece kredi kartı bilgilerini online yöntemle sisteme tanımlayarak şirket araçlarına akaryakıt alabiliyorlar.

Kredi kartıyla online başvuru yöntemini 2019’da devreye alarak sektörde bir ilke imza atan TOTAL İstasyonları, sadece tek bir banka kartı değil birden çok banka kartı üzerinden teminat kabul eden bir yapıyı da hayata geçirerek sektörde bir başka ilki daha gerçekleştirmiş oldu.

Mart 2020’de ticari olarak Güzel Enerji Akaryakıt A.Ş. unvanı altında birleşen TOTAL ve M Oil İstasyonları, şimdi filo yönetim sistemlerinde de güçlerini birleştiriyor. TOTAL, 489 istasyonunda Yakıtmatik hizmetini aktif bir şekilde müşterilerin hizmetine sunmaya devam ederken; 2021 yılı içerisinde 108 adet M Oil İstasyonunu da sisteme entegre ederek Yakıtmatik hizmeti alınabilen istasyon sayısını yılın ilk çeyreğinde %22 oranında arttırmayı başardı.

Güzel Enerji Akaryakıt A.Ş. Ticari Satışlar Müdürü Eser Üzgören, TOTAL Yakıtmatik Sistemi ile ilgili görüşlerini şöyle ifade etti: “Sektörde giderek artan bir ihtiyaç olan ve bu paralelde büyüyen filo satışlarında, pandeminin başladığı Mart 2020 itibarıyla yaşanan satış kayıpları, Nisan-Mayıs aylarında %50’ye ulaştı. Pandemi etkisi Mayıs ayı sonrası azalsa da 2020 yılı filo satışlarında bir önceki seneye göre düşüş kaçınılmaz oldu. Her ne kadar 2020volüm ve marj kaybının yaşandığı bir yıl olsa da Güzel Enerji Akaryakıt A.Ş. olarak planlarımızı değiştirmeden ve motivasyonumuzu düşürmeden sürdürülebilir büyüme hedeflerimizi ve projelerimizi hayata geçirerek yola devam ettik. İlk olarak OYAK Grup Şirketlerini Yakıtmatik sistemimize dahil ederek OYAK sinerjisine katılmanın mutluluğunu bir kez daha yaşadık. Bununla beraber, 2020 yılı yaz aylarından itibaren farklı alanlarda hayata geçirdiğimiz yenilikçi projelerle birlikte,kazandığımız yeni müşteri transferlerinin olumlu etkisiyle istasyonlarımıza giren müşteri sayımızı önceki yıla göre %12 oranında artırmayı başardık. Geçtiğimiz sene Ekim ayında başladığımız ‘M Oil İstasyonları Yakıtmatik Sistemi Entegrasyonu’ projesini ise Şubat 2021’de tamamladık. Bu proje ile neredeyse tüm Türkiye’de Yakıtmatik hizmeti vermeye başlamış olmanın mutluğunu yaşıyoruz. 2020 yılında edindiğimiz tüm kazanımlarla, 2021 yılında yeni başarılara imza atmayı hedefliyoruz.

Yeşil Mutabakat 5. Nesil Isıtma Sistemlerinden Geçiyor

Geleceğe sahip çıkmanın iklimsel formülü olan Yeşil Mutabakat’a göre AB, karbon salınımını önce %55 oranında azaltmayı hedefliyor. 2030 yılına kadar koyulan bu hedefe ulaşmada en kilit rolün ısıtma ve soğutma sistemlerinde olduğuna dikkat çeken Enover Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Malik Çağlar, 5. nesil Enover sistemleri ile bunun gerçekleşeceğinin altını çiziyor.

ABD ve Avrupa Birliği, uzun vadede karbonsuzlaşma için çeşitli stratejileri hayata geçiriyor. AB’nin Yeşil Mutabakat adını verdiği ve hem iklimsel krize dur demenin hem de ekonomiyi yeşillendirmenin yol haritasını çıkardığı net sıfır sera gazı salınımı amacı gün geçtikçe önem arz ediyor. 2030 yılına kadar %55 oranında karbon salınımını azaltmayı hedefleyen AB’nin ısıtma ve soğutma sistemlerinde düşük sıcaklıktaki atık ısıları değerlendirmek istediğini belirten Enover Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Malik Çağlar’a göre, bu hedefe ulaşmak için Avrupa şehirlerindeki eski ve yeni tüm binaların 5. nesil bölge ısıtma sistemlerine geçmesi gerekiyor. Geliştirdikleri teknoloji ile atıl halde bulunan ısılarla düşük sıcaklıkta ısınmayı sağladıklarını aktaran Dr. Çağlar, ihracat hedeflerinin 1 milyar dolar olduğunu ifade ediyor.

Başta Yeşil Mutabakat olmak üzere birçok iklim anlaşmasının önündeki en büyük hedef daha az karbon salınımına bir an önce ulaşmak ve sıfır sera gazı salınımı yapan toplumlara sahip olmak. Bu amaçla harekete geçmek isteyen birçok ülke, fosil yakıtlara son vererek çevrede atıl halde bulunan ısıyı değerlendirmeyi önemli çarelerden biri olarak görüyor.

ZES ile Elektrikli Otomobillerde Temiz Enerji Devri

Elektrik üretiminin yüzde yüzü yenilenebilir kaynaklara dayanan Zorlu Enerji’nin yeni nesil enerji markası Zorlu Energy Solutions (ZES), 81 il ve yavru vatanda kurduğu elektrikli araç şarj istasyonlarında çevre dostu elektrikli otomobillere sağladığı elektriğin,temiz enerjiden elde edildiğini ‘Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası’ (I-REC) ile belgelendiriyor.

Zorlu Enerji, geleceğin enerji şirketi olma vizyonuyla, sürdürülebilirlik alanındaki faaliyetlerine devam ediyor. Türkiye’de 1000 lokasyona ulaşan ZES markası ile çevre dostu elektrikli otomobillerin devinimini hızlandırmak için faaliyetlerini sürdüren Zorlu Enerji, santrallerinin bulunduğu Pakistan ve İsrail’de ürün satışı ile başlayan çalışmalarını network kurulumu ile bir sonraki aşamaya taşımaya hazırlanıyor.

ZES şarj istasyonu ağında sağladığı elektriği yenilenebilir enerji kaynaklarına dayandırdığını ‘Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası’ (I-REC) ile belgelendiren şirket, yavru vatan Kıbrıs ve Doğu Avrupa’yı da ZES ile kapsama hedefiyle çalışmalarını sürdürüyor. 

Zorlu Enerji olarak sürdürülebilir bir ekosistem yaratmak için yenilenebilir enerji kaynaklarını merkezlerine aldıklarını ve yeni yatırımlarını bu çerçevede geliştirdiklerini belirten Zorlu Enerji Ticaret Genel Müdürü İnanç Salman, “Çevre dostu, enerji tasarruflu, düşük emisyonlu ve aynı zamanda sessiz olmaları nedeniyle tüm dünyada kullanım oranı artan ve sürdürülebilir bir geleceğin en önemli sac ayaklarından biri olan elektrikli otomobillerin ülkemizde de yaygınlaşması için çalışmaya devam ediyoruz. Elektrik üretimimizin yüzde 100’ü yenilenebilir enerji kaynaklara dayanması sebebiyle, 81 ile yaydığımız ve bugün sayısı bini aşan ZES şarj istasyonu ağımızda elektrikli otomobil kullanıcılarına temiz enerji ile araçlarını şarj etme imkanı sağlıyoruz. Bu kapsamda aldığımız bu sertifika,tüm çalışmalarımızı sürdürülebilirlik hedeflerimiz doğrultusunda gerçekleştirdiğimizi ve birbirini destekleyen, yenilenebilir enerjiyi merkeze alan bir sistem yarattığımızı ortaya koyuyor” dedi.

Yenilenebilir enerji yatırımlarını ve tüketimini yaygınlaştırmak amacı ile oluşturulan Yenilenebilir Enerji Sertifikaları (RECs-Renewable Energy Certificates), üretilen her birimelektriğin, kaynağından başlayarak tüketicilere ulaşana kadar takip edilerek güvenilir bir piyasa oluşturulmasını hedefliyor. Bu kapsamda RECS International tarafından geliştirilen I-REC (International Renewable Energy Certificate), tüketicilerin yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan enerjiyi tüketmesini sağlayabilmek için bilinçli bir seçim yapmasına katkı sağlıyor.

Yepyeni Bir Traktörünün Daha İhracatına Başladı

TürkTraktör, dünya pazarlarına sunduğu traktörlerdeki öncü çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Şirket,geçen yıl New Holland T4S ile Case IH FarmallA traktörlerini, Avrupa Birliği’nin belirlemiş olduğu kurallar çerçevesinde Faz Emisyon standartlarına uygun şekilde geliştirilen motorlarla üreterek ihracatına başlamıştı. TürkTraktör şimdi ise, ilk jenerasyonuyla Avrupa’da ‘Yılın Traktörü Ödülü’ne layık görülen New Holland T3F traktörünü, Ar-Ge ekipleri tarafından geliştirilen ve TürkTraktör tesislerinde üretimi yapılan yeni nesil çevreci motorlarla, yerli üretim olarak Avrupalı çiftçilerle buluşturuyor.

TürkTraktör Ar-Ge Merkezi mühendisleri, New Holland T3F modeline son teknoloji S8000 3 silindir yerli üretim motoru entegre ederken; ürünün geliştirilme süreçlerinde ise modelin daha önceki jenerasyonu için çiftçilerden gelen geribildirim ve talepleri de dikkate aldı.

Üçüncü jenerasyon olan bu yeni modelde, insan-makine etkileşimini daha verimli hale getiren birçok geliştirme yapıldı ve çok daha ergonomik bir sürücü bölgesi tasarlandı. New Holland T3F’de kullanım verimliliğini arttıran, elektronik motor hız yönetimi özelliği ise ürüne entegre olarak sunuluyor. TürkTraktör Genel Müdürü Aykut Özüner, Faz 3B ve Faz 4 emisyon seviyesinde gerçekleştirdiği öncü çalışmalarda olduğu gibi TürkTraktör’ün, Faz V emisyon seviyesi için ortaya koyduğu yerli motor çözümünde de sektörde öncü olmayı başardığını söyledi. Nisan 2021 itibarıyla başta Hollanda, Belçika, İtalya ve İspanya olmak üzere farklı AB ülkelerine ihraç edilmeye başlanan New Holland T3F; kompakt traktör tercih eden, bahçecilik ve seracılıkla üretim yapan Avrupalı çiftçilerin beğenisine sunulmuş oldu.

PepsiCo’nun, 6 Fabrikasına ‘Sıfır Atık’ Sertifikası

PepsiCo, Türkiye’deki üretim tesislerinde uzun yıllardır sürdürdüğü sıfır atık prensibini belgelendirdi. PepsiCo Türkiye’nin %100 yenilenebilir elektrikle üretim yapan 6 üretim tesisi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Sıfır Atık Sertifikası almaya hak kazandı.

Dünyanın en büyük yiyecek ve içecek şirketlerinden biri olan PepsiCo, daha güçlü ve sürdürülebilir bir yiyecek sistemi kurma amacıyla Türkiye’de uzun yıllardır sürdürdüğü sıfır atık ile üretim prensibini belgelendirdi. Uzun bir süredir sıfır atık temelinde üretimlerini gerçekleştiren PepsiCo Türkiye, 6 üretim tesisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Sıfır Atık Belgesi ile sertifikalandırıldı. Sıfır karbon hedefine ulaşma yolculuğunda güçlü bir çevresel bilinçle pek çok yenilikçi yaklaşımı hayata geçiren PepsiCo Türkiye içecek alanında İzmir, Çorlu ve Adana’da, yiyecek alanında ise Kocaeli, Mersin ve Manisa olmak üzere 6 fabrikasında ortaya çıkan atıklardan ek değer oluşturarak döngüsel ekonomiye de katkı sağlıyor. Kimyasal kullanımında %40 düşüş PepsiCo Türkiye Kocaeli (Suadiye) ve Mersin (Tarsus) fabrikalarında hayata geçirilen biyogaz tesislerinde, patates kabukları, mısır, nişasta ve sebze yağı atıklarının toplanmasıyla fabrikalarda kullanılan enerjinin üretimi gerçekleştiriliyor. Sonrasında ise teknolojinin de yardımıyla kalan atıklar, patates üreticilerinin bir sonraki ekin döneminde üretimlerinde kullanılmak üzere PepsiCo Türkiye’nin, ‘Naturalis’ adını verdiği özel bir gübreye dönüştürülüyor. Globale de örnek teşkil eden bu projeyle, CO2 emisyonları yüzde 11,5 azaltılırken gübre üretimindeki kimyasal kullanımını yüzde 40 azaltan ve toprak üzerindeki negatif etkiyi en aza indiren tarladan fabrikaya döngüsel bir ekonomi modeli oluşturuluyor. Ayrıca, söz konusu fabrikalarda biyogaz üretim ve saflaştırma tesisi ile biyogazı saflaştırarak üretim hatlarında doğalgaz yerine de biyogaz kullanılması planlanıyor.

PepsiCo 2025 yılına kadar ambalajların tamamının dönüştürülebilir, biyolojik ve bakteriyel olarak çözünebilen malzemelerden oluşmasını amaçlıyor. Bu hedefe %90 oranında ulaşmış durumda olan PepsiCo 2025 yılına kadar, hiçbir plastik ve ambalajın atık olmaması hedefi doğrultusunda; kullandığı geri dönüştürülmemiş plastik oranını %35 azaltıyor. Türkiye operasyonunda, bu sene itibarı ile gazlı içeceklerde %50 geri dönüştürülmüş PET kullanımına geçen PepsiCo, tüm plastik ambalaj kullanımında %25 geri dönüştürülmüş plastik kullanımına erişerek, plastik atıkların azaltımı için yaptığı çalışmaları aralıksız olarak sürdürüyor.

Tüm fabrikalarında %100 yenilenebilir elektrikle üretim

PepsiCo olarak “En Başından Sürdürülebilir” programımızla, çevre etkisi, karbon ve su ayak izini, bir ürünün ambalajının geri dönüştürülebilir olup olmadığını en başından itibaren değerlendiriyor ve ona göre bir aksiyon alıyoruz. Bu anlayışla PepsiCo Türkiye olarak karbon salınımını azaltmak için doğrudan operasyonlarımızdaki yenilenebilir enerji kullanımını artırmaya devam ediyoruz. Fabrikalarımızda yenilenebilir enerji kullanımını her geçen gün daha da artırıyoruz. Bugün, Suadiye ve Tarsus’ta yer alan yiyecek fabrikalarımızda, elektrik tüketimimizin %50’lere varan bölümünü organik atıklarımızdan elde ettiğimiz biyogaz ve solar enerjiden elde ediyoruz. Manisa ve Adana tesislerimizde güneş enerjisi yatırımlarımızın ilk aşamasını tamamladık. 2021 yılı itibariyle tüm fabrikalarımızda elektrik ihtiyaçlarımızı “yenilenebilir enerji” sertifikasyonu olan kaynaklardan kullanıyoruz.

Yenilenebilir enerjinin olumlu yansımaları

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Yenilenebilir enerjiye 2 trilyon doların üzerinde yatırım yaptık ve yapılan bu yatırımlar nedeniyle enerji üretimimize çok olumlu yansımalar olmuştur” dedi.

Küresel enerji görünümünde rüzgârın, her geçen gün yenilenebilir enerjiden yana daha güçlü bir şekilde estiğini söyleyen Bakan Dönmez, “Covid-19 salgınının bile bu hızı kesemediği aşikar. Diğer enerji kaynakları bu dönemde zorluklarla boğuşurken, yenilenebilir enerji adeta salgına meydan okuyor. Pandemi sürecinde dahi elektrik üretiminde payı artmaya devam eden kaynak yenilenebilir enerji oldu. Yenilenebilir enerjiye yapılan küresel yatırımlar da bu eğilimi gösteren başka bir örnek. Son 10 yılda yaklaşık 2 trilyon doların üzerinde bir yatırım yapıldı bu alana. Önümüzdeki 5 yıl da bu rakamın 1,3 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor. 2050 yılına geldiğimizde elektrik üretiminin dörtte üçünden fazlası yenilenebilir kaynaklı olacak” ifadelerini kullandı.

Yenilenebilir enerji maliyetlerinin gelişen teknoloji, iklim değişikliği ile mücadele ve teşviklerle daha cazip bir duruma geldiğini ifade eden Bakan Dönmez pandemi koşullarının bu sektörü de etkilediğini ancak kısa zamanda toparlanma beklediklerini söyledi.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının hem enerji bağımsızlığına sağladığı katkı hem de küresel sorumluluklar açısından önemine değinen Dönmez, “Pandemi sonrası dönemde ekonomik gelişmenin önemli bir motor gücü olacak. Gerek kaynak yatırımları gerek altyapı ve teknoloji yatırımları gerekse de yeni şebeke yatırımlarıyla hem ekonomik hareketliliği canlandıracak hem de karbon emisyonunun azaltılmasında en önemli faktörlerden biri olmaya devam edecek” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’nin kaynak ve teknoloji üretimini adeta etle tırnak gibi gördüğünün altını çizen Bakan Dönmez, “Türkiye’nin yenilenebilir enerji yolculuğu çok kısa bir zamanda oldukça uzun mesafe aldığımız bir dönem yaşadı. Geriden geldiğimiz bu yarışta adeta bir maraton koşucusu gibi depar atarak bugün ulaştığımız seviyeye geldik. Güneş Enerjisi Potansiyel Atlası, Rüzgar ve Dalga Enerjisi Potansiyel Atlası ve Biyokütle Enerjisi Potansiyel Atlasını hazırlayarak sahip olduğumuz bilimsel verileri yatırımcılara ve ilgilenen herkese açtık. Belirli aralıklarla bu atlaslarımızı güncelliyoruz. Bütün gayretimiz yenilenebilir enerjideki çıtayı bütün imkânları kullanarak daha da yukarılara çıkarmak. Daha önce güneş enerjisinde hayata geçirdiğimiz Orta Doğu ve Avrupa’nın ilk ve tek tam entegre güneş paneli fabrikasının bir benzerini de rüzgar enerjisinde yapacağız. Tesis tamamlandı. Çok yakında üretime başlayacak. Böylece YEKA yarışmalarımızın en önemli hedeflerinden olan teknolojinin yerlileştirilmesi, yerli insan kaynağı istihdamı, enerji teknolojilerinde AR-GE ve inovasyon yapılması için de önemli bir adım daha atmış olacağız” şeklinde konuştu.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının, enerjideki payının her yıl artarak devam ettiğine değinen Bakan Dönmez, “Toplam kurulu güçte 100 bin Megavat (MW) sınırına yaklaştık. Bugün itibariyle kurulu gücümüzün yüzde 52,3’lük kısmı yani yarısından fazlası yenilenebilir enerji kaynaklı. Yenilenebilir enerjiden elektrik üretimimiz son 3 yıldır yüzde 40 bandının üzerinde seyrediyor. Bu oran 10 yıl önce yüzde 25’ler seviyesindeydi” ifadelerini kullandı.

Mısır ile yeniden…

Mısır’la görüşmelere memnunum ve geç de olsa, olması gerekendir.

Trump’ın gidip Biden’ın gelmesinin etkileri görülmeye başlandı ve her geçen gün daha da görünürleşecek gibi… Sadece Amerika ve Amerika’nın dış politikasında mı…

Hayır…

Bunlar olurken; Küresel ölçekte süren “Yeni Dünya Düzeni” operasyonu ve “Yeni Yüzyıl” inşası planlandığı gibi devam ediyor.

“Akıl ve Güç”ün küresel paradigmasında bir değişim yok. Aynen devam…

Ama Biden’la birlikte, başta başat Avrupa ülkeleri olmak üzere; Çin/Rusya da dahil, Hemen her ülkede yeni bir diplomasi ve uluslararası konsept oluşmaya başladı.

Bu durum, hele de Trumpizm cenderesine mahkûm/mecbur veya istekli olan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çok daha belirgin şekilde kendini göstermeye başladı.

Ortaya çıkan, bu “yeni konjonktür/yeni yaklaşım”ı Türkiye/Ortadoğu ve Körfez ülkeleriyle ilişkiler bağlamında ele almak ve gözlediğim yeni refleksleri paylaşmak istiyorum.

Trump döneminde “şangur şungur/kişiye bağlı/kişisel/ben yaptım oldu” şeklinde “diplomasiden yoksun bir diplomasi” hakimdi.

Türkiye/Ortadoğu ve Körfez özelinde; bu, daha da “kovboy diplomasisine/tehdit siyasetine/mafyatik çökmeciliğe” kadar uzanmıştı.

Hatırlayın; Arabistan’a zorla silah satıyor, Sattığı silahı vermiyor, Vermediği silahın parasını tahsil ediyordu. Arabistan Kralı’nın şımarık evladı Selman, yine bu dayatma/cebir ve zorlamayla Veliaht Prens yaptırılıyordu. Bu Selman, Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Zayed’le birlikte ve Trump’ın damadı Kushner’le iş birliği içinde Ortadoğu ve Körfezde olan her olayın altından çıkıyor, her terörün destekçisi oluyordu.

Arabistan’lı Selman ve BAE’li Zayed, Yemen’den Suriye’ye, Mısır’da darbe yapılması ve Sisi’nin yönetime getirilmesine, Katar’dan Somali’ye kadar, Ve hatta Türkiye’de, muhalif Arabistan’lı gazetecinin öldürülmesine kadar her taşın altından çıkıyorlardı.

Yani Trumpizm, Ortadoğu’da hep sallanan/sallantıda olan taşları iyice yerinden oynatmış ve hatta alt üst etmeye başlamıştı.

Adeta bölge ülkelerinin “diplomatik kimyasını” bozmuş ve dost-düşman birbirine karışmıştı.

Hal ve durum böyleyken, Dönemsel/Kişisel/Duygusal ve Romantik diplomasinin bölgesel bazda ülkemize yarar getirmeyeceğini, Soğukkanlı/sağduyulu/akıllı ve akılcı olmamız gerektiğini, Dost olunmasa da kimseyle düşman olmadan bir uluslararası ilişkiye şiddetle dikkat çekmiştim.

Kimseyi düşmanlaştırmadan, Ülkelerin iç işlerinde taraf olmadan, Hamaset/ütopya ve tarihsel nostaljiden uzak, Hem günü/günceli gözetip, hem de gelecek projeksiyonu ve öngörüsünü ihmal etmeden, Ülkesel menfaatlerimiz esas olmak şartıyla, Devletler arasında “ebedi dostluk/düşmanlık olmaz” gerçeğini akılda tutarak diplomasi ve dış politika yürütülmesinin önemini defalarca dile getirdim.

Çok sayıda yazılar yazdım.

Karşılık buldu mu?..

Üzgünüm ama bugüne dek pek karşılık bulmadı. Ta ki, Biden başkan olana ve ABD’nin yeni konsepti belli olana kadar…

Geç de olsa bu yeni konsept ve yaklaşıma memnun oldum. Neticede aklın yolu bir. Mısır’la görüşmelere başladık. Arabistan’la da… Hakeza Birleşik Arap Emirlikleri’yle…

Önümüzdeki günlerde bölgesel ölçekte Suriye de dahil, İsrail, Lübnan, Ürdün…

Geniş yelpazede ise; Almanya başta olmak üzere, Avrupa Birliği ile daha “konuşulabilir” bir diplomasiye geçilecek. Aramız düzelmese bile, bari hasmane yaklaşım/düşmancılık/yalnızlaştırma azalacaktır.

Bu bağlamda Erdoğan’ın Merkel’le yaptığı görüşmeyi değerli/önemli buluyorum.

Sonuç olarak; “Madem konuşacaktık, Madem yeniden iletişime/ilişkiye/görüşmelere geçecektik, Ve madem bu ülkelerle yeniden diplomasi masası kurup/oturacaktık, O halde neden bunca zaman hasmane bir tutum içinde bu kadar zamanı kaybettik”, diyen olabilir. Doğrusu, benim de içimden geçmiyor değil…

Ama olsun, Her ne saik ve sebeple olursa olsun, Amatör davranılmış/zaman kaybedilmiş/duygusal davranılmış bile olsa; Olması gerekenin oluyor olmasından, Her şeye rağmen ülkemizin menfaatine olacağından dolayı iyidir/olumludur/yerindedir.

Ve hepsinden önemlisi; Konuşulmaya başlanmasından, Konuşulabilirlikten dolayı çok memnunum.

Devletin/İktidarın özellikle bölgemiz merkezli başlattığı “yeni diplomatik çıkış ve iletişimi önceleyen politika” ülkemizin hayrınadır/yararınadır ve olması gerekendir.

Umarım ve inşallah başladığı gibi ve aynı diplomatik mantalite ile devam eder ve diplomatik reflekste olmaması gereken duygusallık dönemlerine geri dönülmez.

Doğu Türkistan’ın nüfusuna dair

0

Malum olduğu üzere 11 Mayıs 2021 tarihinde Çin Komünist Parti (ÇKP) idaresi Çin’in son nüfus sayımına dair bir açıklama yaptı.

2020 yılı Kasım ayında başlayıp Aralık ayında biten nüfus sayımlarının aradan 6 ay geçmesine rağmen açıklanmamış olması dolayısıyla 8 Mayıs 2021 tarihinde, bu köşede “Türk Milleti ‘Hayallerdeki değil hakikatteki Çin’i bilmeyi hak ediyor” başlıklı bir yazı kaleme almış ve bu gecikmenin sebebini sorgulamıştık. Sorgulamalarımızdaki haklılığımız verilerin açıklanmasından sonra daha da anlaşılır oldu.

Yine malum olduğu üzere, hemen hemen her konuda olduğu gibi rakamlar konusunda da güvenilmez olan ÇKP yönetiminin ayrıntıya girmeden Doğu Türkistan ile alakalı verdiği bilgiler ise ayrı bir tartışma konusu oluşturacak durumda. “Rakamlar üzerinden algı oluşturmada dünya üzerinde ÇKP yönetimin eline kimse su dökemez” demek abartı olmayacaktır.

Çin İstatistik Kurumu’nun 11 Mayıs’ta açıkladığı sonuçlara göre Çin’in nüfusu 1.411.780 kişi imiş ve bu sayının en önemli özelliği dünyanın nüfusu en kalabalık ülkesini Çin yapması. Yine bu sayının bir başka özelliği ise dünya nüfusunun %18’ine tekabül etmesi. Diğer bir ifade ile dünyadaki neredeyse 5 kişiden 1’i Çinli.

ÇKP’nin, yukarıda da ifade ettiğimiz üzere ayrıntı paylaşılmamış olan son nüfus sayım sonuçlarına göre Doğu Türkistan’ın toplam nüfusu ise 25 milyon 852 kişi imiş ve bu sayı Çin nüfusunun %1.83’üne tekabül etmekteymiş. Yapılan açıklamada ayrıca 2010 nüfus sayımına göre % 0.2’lik bir artış yaşanmış.

ÇKP resmi makamlarının yaptığı bu açıklamalarda izaha muhtaç birçok husus olmakla birlikte dikkat celbeden birkaç tanesini burada zikretmek yerinde olacaktır.

Analistlere göre Doğu Türkistan’da nüfus artış hızı 2017’den buyana kesin bir şekilde düşüş göstermekte. Burada ise belirleyici faktör hiç şüphesiz Doğu Türkistan’da tam teşekküllü faaliyete geçirilen sözde eğitim özde “soykırım” kapları. Bölgede 2017-2019 arasındaki doğum oranı %15,88’den % 8.14’e düşmüş. Buna etki ise soykırım kamplarında belirli bir süre kalmış olan birçok şahidin tanıklıklarındaki ne idüğü belirsiz ve insanların rızaları dışında vurulan iğnelerin bir sonucu olarak görülmekte. Doğum oranlarında iki yılda görülen düşüş neredeyse %50 seviyelerinde. Bu durumu 1948 yılında kabul edilen “soykırım suçu” maddeleri arasında görmek ve değerlendirmek yerinde olacaktır. Doğum oralarına dair bir başka veri ise doğal nüfus artışının da aynı dönemde %11.4’lük seviyeden 2019 senesinde %3.69’a düşmüş olması.

Doğu Türkistan’ın demografik yapısını değiştirmeye matuf hamlelerden en önemlisi ise bölgeye yapılan nüfus transferleri oluşturmakta. Yine son 5-6 yılda yüksek imtiyaz vaadi (bu imtiyazları ev, arazi, maaş ve bir kısım sosyal haklar olarak ifade etmek mümkün) ile Çin’in iç bölgelerinden Doğu Türkistan’a 2015-2019 yılları arasında 840.000 Çinli yerleşimci getirilmiş. Bu sayının da kamuoyuna yansıyan halinden çok daha fazla olduğunu söylemek mümkün.

Doğu Türkistan’ın 2010 yılındaki son nüfus sayımına göre nüfusu 21.82 milyon olarak açıklanmıştı. Konuyla alakalı Çin resmi kurum ve kuruluşlarının paylaşımları yanında yapılmış olan birçok araştırmada ayrıntı bulmak da mümkün. Önümüzdeki dönemde ÇKP yetkililerinin 2020 sayımına dair paylaşacağı ayrıntıları da takip etmekte fayda var çünkü yukarıda da ifade ettiğimiz üzere sayılar üzerinden algı oluşturma konusunda ÇKP yöneticileri ciddi mahirler. İşlerine gelen rakamı yüksek, işlerine gelmeyeni düşük göstermede mahir ÇKP merkezi yönetimin isteği dışında bir sayının yayınlanma ihtimali mümkün değildir.

Mesela 2010 sayımına göre 21.82 milyon olan bölge nüfusunun ayrıntısında nüfusun % 45.84’ünü Uygur Türkleri, % 40.48’ini Çinliler, %6.50’sini Kazak Türkleri, %4.51’ini Tunganlar (Çinlileşmiş Müslümanlar) ve %2.67’sini de diğer etnik unsurlar meydana getirmekteydi.

21.82 milyon sayısını doğru kabul edersek 2020 sayımına göre 25 milyon 852 olan nüfusun normalde ortalama %15 artması gerekirdir. Şayet 2010 verilerine göre nüfusun 21,82 milyon olduğu bölgede %0,2 oranında bir artış olmuşsa nüfus nasıl 25 milyona fırladı? Normal şartlarda bu artış hızı doğru ise nüfusun 22,25 milyon olması gerekirdi. Bu durumda verilen sayılarda bir uyumsuzluğun olduğu çok net ortada durmakta. Yine bu sayıları doğru kabul edersek, bölgeye, yukarıda ifade edildiği şekliyle 840.000 kişinin değil takribi 2,75 milyon Çinli’nin son 10 yılda yerleştirildiği ortaya çıkacaktır. Bu ise yıllardır yapılan demografik yapının Çinliler lehine değiştirilmesine ÇKP yönetimin durmaksızın devam ettiğini göstermektedir.

Bir başka husus ise ÇKP yönetimin ilkini 2006 yılında “Xinjiang Uygur Özerk Bölgesinin Dünü ve Bugünü”, ikincisini ise 2010 yılında “Xinjiang’ın Dünü ve Bugünü” adlı dünyada 7 dilde basıp dağıttığı propaganda eserinde ise bölgedeki Çinlilerin nüfusunu % 43.1 olarak vermekteler. Bu oran ise diğer birçok çalışma ve web ortamındaki kaynaklarda % 40 olarak gösterilmekte.

Anılarla Basınköy 3

Herkesin bir Yaşar Kemali var kimine göre Nobel ödülüne aday gösterilmiş büyük  bir yazar, kimine göre bir hak savunucusu, kimine göre kazandığını dostlarıyla paylaşan iyi bir arkadaş.

Ama bizim Basınköyü’müzün her zaman Yaşar amcası oldu neden mi çünkü o sert, kızgın mizacının altındaki babacanlığı biliriz ve yaşadık bizler. Bir de Tilda teyzemiz vardı arkasında kapı gibi duran kitaplarını düzenleyen, çeviren her şeyi canı, kızdığı zaman yumuşatan, neşelendiği zaman onunla keyiflenen dert ortağı, can yoldaşı bizlerin de çok kahrını çekti limonataları, kekleri, verdiği öğütleri o yüzden Tilda’sız bir Yaşar Kemal olmaz.

Bizler Yaşar Kemal’i yazar olduğu, tanınmış bir kişi olduğu için değil mahallenin abisi olduğu için sevdik.

Gazeteci evlerinin önlerine diktiği cam ağaçlarının altında oynadık büyüdük, yaptığı uçurtmaları uçurduk, Atatürk ormanına yürüyüşler yaptık, Menekşe’ye denize gittik, Mikail bakkalın önünde yaptığı sohbetler, aldığı gazozlar, dondurmalar, çikolatalar, imzaladığı kitaplarıyla şenlendik tanımayan soğuk bir insan der, tanıyanın kulaklarında kahkahaları. Yediğimiz fırçalarsa çabası ama tuzu biberi. Niye baston kullanıyorsunuz deyince köpeklerden korkuyorum derdi.

Bir de Zilli Kurt’un hikâyesi var onu paylaşmadan olmaz. Bir kurt düşünün yemek için koyunlara saldırmalı doğada elinden geleni yapmalı yapısı içgüdüsü bu ama hikâye tam da burada başlıyor. Aç kurt bir köy evine geliyor fakat ev sahibi onu yakalıyor ve boynuna bir zil, yani çıngırak takıyor öldürmeye kıyamıyor ama cezasını da veriyor zili boynuna takarak salıyor. Bizim kurt aç koyunlara yanaşıyor zil seni duyan köpekler havlıyor koyunlar kaçıyor kurt aç, köylere iniyor zil sesini duyan tavuk keçi ne yarsa bağırıyor ev sahibi duyuyor kurt gene aç kısacası ölmekten kurtuluyor ama artık avlanamıyor yaşarken çile çekiyor.

Derdi ki Yaşar amca bizde kurttuk ama gençliğimizde taktılar bize zili yani uyarmadan yapamadık hiçbir şeyi çılgınlık yapmak istedik, haykırmak istedik hep zil çaldı ama o kadar iyilik yaptı ki ileri ki yaşlarında bence çıkardılar onu anlayanlar zilini ama Zilli Kurt hep gönüllerde yaşayacak hikâyesiyle.

Yürümeyi çok sever her fırsatta yürüyüş yapardı ben yürürken düşünür, düşünürken yazar, romanın taslağını bitirir ve sonra kaleme alırım derdi. Denizi çok severdi, Menekşeye iner balıkçılarla muhabbet ederdi, Lodosçulara hastaydı, denizin ne getireceği belli olmaz derdi. Lodosçuluk diye bir iş varmış ondan öğrendik. Boğazın rengini sorardı rengârenkmiş duruma göre hep renk değiştirmemiş. Bir de İMBAT varmış durgun denizde sessizliğin içindeki uğultuymuş deniz sevdalı bir Adanalı en huzur bulduğu yerdi deniz.

Bana Donkişotçum derdi. Umudun savaşçısı, işim de kunduracıdan zordur, o deriyi döver şekil verir çivisini çakar, ben yaşamı yontar kelimeleri çakar ışığa türkü söylerim. Herkesin bildiği Yaşar Kemal’i değil de bilinmeyeni anlatmaya çalıştım elimden geldiği kadar yaşadıklarımızla, gerisi her yerde var ama bu bizim Basınköyü’müzün Yaşar amcası. Köşeye bu kadar benden hikaye sığdı ama kitapta neler var daha sizleri bekleyen. “Ayi amca” var, Bambi’den sünnet düğününü bırakıp el öpmeye gelenler var, hikaye çok.

Sevgiyle kalın.

Akıllı şehir yolculuğu; ‘Denizli’

Teknolojinin hızla geliştiği Dünyada ve Ülkemizde bilginin varlığı ve güvenilirliği gelişme hızıyla orantılı olarak önem kazanmıştır/kazanmaya devam edecektir. Bu açıdan bakıldığında günlük hayat sürecinde her alanda üretilen büyük yoğunluktaki verinin güncel ve anlamlandırılabilir olması durumunda yapılan derlemelerle bilgiye dönüştürülmesi ile hayatımıza fayda sağlandığı ve bu bilgilere erişerek kullanan bizlerinde bilgi toplumunu oluşturduğu gerçeği göz önüne alınırsa, “Enerji, Sağlık, Ulaşım, Çevre, Altyapı, Yönetim ve birçok alanda geliştirilen uygulamaların bürokratik işlemleri hızlandırıp, hizmeti daha güvenli hale getirdiği gibi hayatımızı da kolaylaştırdığı da” gözardı edilemez.

Bütün bunlar dikkate alınarak günümüzde gelinen noktanın oluşturulan tüm sistemlerin konumla ilişkilendirilmesi ve analiz edilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmasından yola çıkıldığında, bu kapsamda Coğrafi Bilgi Sistemlerinin öneminin tüm dünyada daha da ön plana çıktığı gözlemlenmektedir. Bu da bir başka gerçeği ortaya koymaktadır, bugün tüm Dünyada ve Ülkemizde gündemde olan akıllı şehirlerin oluşumunda CBS’nin rolünün çok büyük olduğu gerçeğini. Kurumlar arası veri paylaşımının, sistemlerin sürekli güncel tutulmasının, mükerrer verilerin oluşturulmamasına özen gösterilmesinin akıllı şehir uygulamalarının sağlıklı işlemesinde vazgeçilmez unsurlar olduğu da bir başka önemli gerçek.

Denizli Büyükşehir Belediyesi akıllı şehirlerin oluşumunda CBS’nin rolünün büyük olduğu bilinciyle 2009 yılından bu yana Coğrafi Bilgi Sistemi çalışmalarını niteliklendirerek, bu kapsamda birim kurmuş ve ihtiyaç duyulan tüm harita altlıklarını kendi ekibiyle oluşturmuştur. Konusunda uzman teknik personellerden oluşan ekip, sorumluluk alanının imar planlarını, mülkiyet haritalarını, adres sistemini sayısallaştırmış ve temin edilen uydu ve ortofoto görüntüler ile ilişkilendirerek çalışmalara altlık teşkil edecek CBS altyapısı oluşturulmuştur.

Geliştirilen tüm sistemlerde verinin mükerrerliğinin önlenmesi, birbirini besleyen otomasyonel sistemlerin kurulması öncelikli olup, Güvenlik, Güncellik, Görsellik ve Genellik ilkeleri benimsenmektedir.

Belediye tarafından geliştirilen uygulamaların büyük bölümü kendi teknik personelleri tarafından geliştirilmektedir.

Ayrıca adres bilgi sisteminin konumla ilişkilendirilmesine yönelik Ulusal ölçekte yürütülen Mekânsal Adrese Kayıt Sistemi (MAKS) yaygınlaştırma projesi çalışmaları Belediye ile koordineli olarak ilde devam etmektedir.

Konuşmacı olarak katıldığı, gazeteci Okan Müderrisoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Yenilikçi Yerel Politikalarla Dönüşen Şehirlerimiz” panelinde Denizli’nin kendi içinde çok özel şeyleri barındıran güzel bir şehir olduğunu belirten Başkan Osman Zolan, “Denizli üreten, çalışan ve çalışkan bir şehirdir. İhracat rakamlarına baktığımızda Türkiye’de ilk 9’da olan bir şehir. Denizli turizm şehridir, il bazında gelen turist anlamında Türkiye’deki 5. şehirdir. 2,5 milyonun üzerinde yurtdışından ziyaretçi gelir. Tropikal meyveler dışında her ürünün üretildiği bir şehirdir Denizli. Tarım anlamında çok güçlü bir şehir. Ürün bazında pek çok üründe üretimde ilk üçte yer almaktadır. Denizli sanayisi, turizmi, tarımıyla güzel bir şehirdir. Çalışkan insanların olduğu, milletine bağlı bir şehirdir Denizli” dedi.

Özel de; 2018’de 81 il ve 53 ilçe kapsamında ve Ağustos 2020 “AKILLI ŞEHİRLER YOLCULUĞU” Projesi kapsamında “2 KEZ” ziyaret ettiğim Denizli Büyükşehir Belediyesi için; “Akıllı Şehir felsefesine inanarak, bu kapsamda altyapıyı dikkate alarak geliştirmişler. Canlı mutluluğu odaklı çalışmalar yapılmış. Yapılan uygulamalar verimli şekilde kullanılırken bu kapsamda nasıl geliştirilebilir diye çok çalışan ve üreten bir Büyükşehir Belediye Başkanı ve ekibi var.” diyebilirim.

Buradan yola çıkarak şu irdelemeyi yapmakta önemli: Burada bir ekip var. Kendilerini teknolojinin gelişiminden faydalanmaya ve fayda sağlamaya adamış bir ekiple Denizli BŞB akıllı şehir yolculuğunda yol almış/almaya ve başarmaya devam ediyor. Ancak bu vb. doğru planlanmış akıllı şehir oluşumlarında başarıya giden akıllı şehir yol haritaları oluştururken ve bu haritaları akıllı şehir yolculuğu yapmak isteyenlerin faydasına sunarken, donanım ve yazılım sektörlerinin geldiği noktaya baktığımızda ağ yönetiminde, siber güvenlikte, büyük verinin analizinde, yapay zekanın önemi vb. birçok konuda eğitimli Bilgi Teknolojileri Uzmanı’nın Belediye Personeli olması akıllı şehir projelerinin geliştirilmesinde dışa bağımlılığı azaltacağı gibi, şehri bilenler tarafından geliştirildiği/geliştirileceği için bu projelerin şehir paydaşları tarafından daha iyi benimsenmesinin de yolunu açacaktır.

Mavi Akım Projesi’nin düşündürdükleri

Dünya’da yakın tarihimizde yaşanan tüm kaosların arkasında enerji savaşlarının olduğunu hepimiz biliyoruz.

Değerli okur, bu sayımızda Fırat Gazel tarafından kaleme alınan ve Semih Sökmen’in yayına hazırladığı ‘Mavi Akım: Avrasya’da Çözümsüzlüğün Öyküsü’ kitabının kritiğini çıkararak sizler için ‘özel bir ek’ hazırladık.

Bu çalışmayı hazırlamamızda şahsıma ve ekibimize yol gösteren Sayın hocam Prof. Dr. Abdülrezak Altun’a teşekkür etmeyi de bir borç bilmekteyim.

Mavi Akım eserinin sahibi Fırat Gazel kitabı ile alakalı özel bir ek gazete çıkardığımızı öğrendiğinde mutlu olduğunu da sizlere aktarmak isterim.

Çalışmada Mavi Akım projesi ile alakalı tüm süreci infografik uygulamalarla aktardık.

Türkiye’nin en fazla gündemine oturan ancak detayları kamuoyu tarafından halen tam olarak bilinemeyen bu süreçte yaşananları bir bütün halinde özel ekimizde göreceksiniz.

Esasında detayları o zamanlar bilmememizin asıl nedeninin sürecin şeffaf olarak yürütülmemesinden kaynaklandığı bir gerçektir.

Konuya bir bütün olarak resmettiğimizi düşündüğümüz çalışmamamız,projenin evlerimize, fabrikalarımıza doğalgaz taşımaktan öte ne gibi anlamları olduğunu apaçık şu anda gün yüzüne çıkarmış durumdadır.

Mavi Akım Projesi, sadece Türkiye’nin değil, birçok ülkenin, bölgenin geleceğini çok yakınen ilgilendiren ve aynı zamanda enerji savaşlarının başladığı zamana denk gelmektedir.

Devletimizin kurumlarında, mahkemelerde, zihinlerde ve bilinmeyen birçok yerde bulunan projenin gerçeklerini yaptığı araştırmalarla ve belgelere dayandırarak kaleme alan Gazeteci Fırat Gazel’in kitabı tam anlamıyla eşsiz bir eser olarak hafızlarımızda yerini almıştır.

Mavi Akım Projesini konu alan kitap, Türkiye başta olmak üzere Rusya, İsrail, İtalya, Almanya, Avrupa Birliği, Japonya ve ABD’nin neyi amaçladıkları, niyet ve eylemleri de anlamlandırılmaya çalışmıştır.

Bizde unutulanları, proje zamanında net anlaşılamayan olanları, kargaşa, kaos, rant ve enerji savaşlarını infografik olarak resmetmeyi amaçladık.

Mavi Akım Projesi anlaşması 2022 yılında doluyor

Mavi Akım projesi, Ankara ile Moskova arasında 1997 yılında imzalanan anlaşmaya göre, 25 yıl süreyle, Türkiye’nin Rusya’dan yılda 16 milyar metre küp doğalgaz satın almasını öngörmektedir. Ve bu anlaşma önümüzdeki sene doluyor ve yeni bir anlaşma yapılıp, yapılmayacağı veya anlaşmanın eski haliyle devam edip etmeyeceği hakkında herhangi bir bilgi yok.

***

Mavi Akım projesi, 1997 yılından bu yana Türkiye ve Dünya gündeminde kalmıştır. Proje ile alakalı birçok iddialar ortaya atılmış ve bu iddialar zamanın hükümeti ANAP tarafından yalanlanmıştır. Daha sonra ise iddialar nedeniyle BOTAŞ’A emniyet güçleri tarafından baskınlar yapılarak tutuklamalar gerçekleşmiştir. Ayrıca enerji eski bakanları Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan Yüce Divan’da yargılanmıştır.

***

Mavi Akım Projesinin doğalgaz taşıyan boru hatlarının uzunluğu 1213 kilometre uzunluğunda olup, bu hattın yaklaşık 380 kilometresi deniz altından geçmektedir. Karadeniz altından geçen boru hattı dünyada bulunan en derindeki boru hattı olup, 2150 metre derinliktedir. Bu hat vesilesiyle 2002 yılı sonundan bugüne kadar Türkiye gaz almaktadır.