18.4 C
İstanbul
Pazartesi, Haziran 9, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 28

Arçelik ve Aspilsan Enerji’den Yerli Batarya Üretimi İş Birliği

Türkiye beyaz eşya sektörünün lideri Arçelik ile batarya tasarımı ve üretimi konusunda önde gelen markalardan biri olan ASPİLSAN, yapmış oldukları stratejik iş birliği anlaşmasıyla, küçük ev aletleri için ortak batarya tasarlayıp üretecek. Bu iş birliği ile yerli üretimin desteklenmesi ve ürün yerlileştirme oranının arttırılması hedefleniyor. Arçelik’in şarjlı dik süpürgesine batarya tasarımı yapılması ile iş birliği tüm şarjlı ürünlerle devam edecek.

Ev teknolojilerinde dünyanın önde gelen şirketlerinden biri olan Arçelik, batarya tasarımı ve üretimi konusunda Türkiye’nin en yetkin firması olan ASPİLSAN ile güçlerini birleştirdi. Bu kapsamda Arçelik, ASPİLSAN ile Türkiye’de üretilen küçük ev aletleri için ortak batarya tasarlayıp üretecek. ASPİLSAN ve Arçelik bu iş birliği ile yerli üretimi destekleyip ürün yerlileştirme oranını artırmayı planlıyor.

ASPİLSAN ile yürütülecek iş birliği kapsamında, batarya tasarımı ilk olarak yerli üretim oranı en yüksek seviyede olan şarjlı dik süpürge ürününde gerçekleştirilecek. Sonrasında da Arçelik’in tüm şarjlı ürünleri ile yerli üretim devam edecek.

Arçelik ve ASPİLSAN arasında gerçekleştirilen stratejik iş birliğini değerlendiren Arçelik Türkiye Genel Müdürü Can Dinçer “İki şirket arasındaki güven ve iyi niyete dayalı iş birliğimiz, yapılan anlaşma ile yepyeni bir platforma taşınıyor. Bu çerçevede, Türkiye’de üretilen küçük ev aletleri için ortak batarya tasarlayıp üreteceğiz. İthal ettiğimiz bu ürünlerin ülkemizde geliştirilmesi ve üretilmesi kritik komponentlerin yerlileştirilmesi yolunda önemli bir adım. Dış ticaret açığını azaltarak ülke ekonomisine hizmet edecek ve kayda değer bir katkı sağlayacaktır. Arçelik olarak bu tarz iş birliklerinin sayısını ve kapsamını geliştirerek endüstrimizin gelişimine destek olmayı sürdüreceğiz” dedi.

ASPİLSAN Enerji Genel Müdürü Ferhat Özsoy, Arçelik ve ASPİLSAN arasındaki bu önemli iş birliğine dair yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinden biri olan ASPİLSAN olarak şu ana kadar batarya üretiminin 2 fazını (Battery Management System-BMS (pil yönetim sistemi) ve Battery Pack (batarya paketleme) gerçekleştirdik. 2022 yılı itibarıyla üretimimizin en önemli ve katma değerli fazı olan cell (hücre) üretimini de gerçekleştireceğiz ve bu üretilen pillerimizi ilk olarak Arçelik için geliştirilecek bataryalarda kullanacağız. Yerli olarak üretilen pillerle paketlenecek bataryalarımız sayesinde nakliye sırasındaki karbon emisyonu azalacak ve enerji daha verimli kullanılacak. Bunun yanı sıra üretilecek piller küçük ev aletleri batarya sistemlerinde kullanılarak yerli üretim pil kullanımında şirketimiz öncü olacak ve bu konudaki dışa bağımlılık sorunumuza da çözüm olacak.

Arçelik Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Yalım Uzun, yapılan iş birliğinin her iki şirkete de çok faydalı olacağını belirterek, üretimi yerlileştirmenin sürdürülebilirlik anlamında da fayda sağladığını söylerken, ASPİLSAN Enerji Yatırım Projeleri Yönetim Ofisi Direktörü Nihat Aksüt ise bu projenin ülke açısından çok özgün ve kıymetli olduğunu belirtti.

Karşılıklı know-how paylaşımları ile ilerleyecek stratejik anlaşma, uzun soluklu bir iş birliğinin de ilk adımı olacak. Arçelik ve ASPİLSAN haricinde Türkiye’de Arçelik’e ODM üretimi yapan firmaların da bu işbirliğine ilerleyen dönemde dahil edilmesi amaçlanıyor.

Türkiye’nin İlk Elektromobilite Fuarı Sektör Temsilcilerince İlgiyle Karşılandı

Türkiye’de ilk defa gerçekleşen “Elektrikli ve Hibrit Araçlar Fuarı” e-drive TURKEY, tüketiciler ve sektör temsilcileri tarafından ilgiyle karşılandı.

Yenikapı’daki Dr. Mimar Kadir Topbaş Sanat ve Gösteri Merkezi’ndeki fuarda 4 gün boyunca elektrikli otomobiller, farklı ulaşım alternatifleri sağlayan araçlar, şarj operatörleri, altyapı sağlayıcıları, batarya ve ekipman üreticileri yerini aldı. Fuar boyunca gerçekleştirilen konferanslarda, kanaat önderleri ve sektör temsilcileri mikromobilite, elektrikli araçların geleceği, otonom sürüş teknolojileri, yenilenebilir enerji çözümleri, şarj altyapısı ve ekosistemi üzerine tecrübelerini aktardı. Fuara toplamda 2730 adet ziyaretçi katılırken, tüketiciler elektrikli araçları yakından deneyimleme fırsatı da buldu. Türkiye’nin ilk elektromobilite fuarı e-drive TURKEY, geçtiğimiz günlerde İstanbul, Yenikapı’da ziyaretçiler tarafından beğeniyle karşılandı.

Fuarda, elektrikli ve hibrit araç üreticileri, distribütörleri, şarj operatörleri, ekipman üreticileri, otonom sürüş ve araçlar arası iletişim sistemleri geliştiricileri bir araya gelirken, scooter ve bisiklet deneyim alanı ile otomobil deneyim alanı, ziyaretçilerin araçları aynı zamanda test edebilmesine de imkan tanıdı. Etkinlikte elektromobilite alanında faaliyet gösteren firmalar en yeni ürün, hizmet ve teknolojilerini sergilerken, doğaya saygılı elektrikli araçlar dünyasını tüm yönüyle günümüze taşıyan fuarda, e-drive TURKEY temasına uygun olarak basılı yaka kartı, katalog veya davetiye kullanımına yer verilmeyerek kağıt kullanımı sıfıra indirildi.

Konferans programı geleceğe ışık tuttu

Fuarla eş zamanlı olarak düzenlenen, 9 panel oturumunda toplam 45 değerli panelistin yer aldığı konferans bölümü de, projenin önemli bir parçası olarak dikkat çekti. Mikromobiliteden, ileri araç teknolojilerinde yerli işbirliği fırsatları ve yeni dönem araç teknoloji trendlerine, e-mobilite ve yenilenebilir enerjiden Türkiye’de şarj altyapısı, sistemleri ve istasyon ağına kadar geniş bir perspektiften e-mobilite sektörüne bakan konferans programı, dinleyicilerinin beğenisini kazandı.

4 günde 2730 kişi ziyaret etti

Fuarı, 4 gün boyunca 2730 kişi ziyaret etti. Pandemi şartları altında Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiklerini ifade eden Fuar Direktörü Burcu Uca “Fuarımıza katılan tüm ziyaretçilerimize, sektör temsilcilerine, kanaat önderlerine, bizlere destek veren ana sponsorumuz B-Charge’a ve katılım gösteren tüm markalara yürekten teşekkür ediyoruz. Önümüzdeki yıllarda çok daha geniş bir kitleye ulaşmasına kesin gözüyle bakılan, sürdürebilir ve ileri araç teknolojilerinde Türkiye’nin marka projesi haline gelmesi beklenen e-drive TURKEY 2022 için şimdiden çalışmalarımız başladı” açıklamasını yaptı.

Texaco Madeni Yağ Ürünlerinin Türkiye’deki İlk Üretimine Başladı

Petrol Ofisi, Petrol Ofisi ile Chevron Brands International (Chevron) arasında imzalanan anlaşma kapsamında Texaco® madeni yağ ürünlerinin üretimine başladığını duyurdu. Petrol Ofisi’nin Derince’deki madeni yağ fabrikasında üretilecek olan Texaco ürün yelpazesini, sentetik binek otomobil motor yağları, ağır vasıta motor yağları, gaz motoru yağları, hidrolik ve dişli yağları oluşturuyor.

Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, ilk Texaco üretiminin uzun vadeli bir işbirliğinin başlangıcını ve gelişimini işaret ettiğini vurguladı. Chevron Avrupa Genel Müdürü ve Küresel Denizcilik Yağları Genel Müdürü Pat McCloud ise, Türkiye pazarının Chevron için önemine ve bu iş ortaklığının genişletilmesinin, iki kuruluş arasındaki temeli 70 yıl öncesine dayanan işbirliğini daha da güçlendireceğine dikkat çekti.

Petrol Ofisi ve Chevron’un, Texaco markalı madeni yağların Türkiye’deki üretim, satış ve pazarlama faaliyetlerini kapsayan anlaşmasıEylül 2020’de imzalanmıştı. Sözleşme kapsamında, Chevron’un Texaco markalı madeni yağlarının satış ve pazarlaması, Türkiye’nin en geniş madeni yağ dağıtım ve satış ağının sahibi, pazarda iddialı büyüme planları ile öne çıkan Petrol Ofisi tarafından yapılacak. Anlaşma ile Texaco’nun dünyaca ünlü Havoline® ve Delo® markalı ürünleri de Türkiye’de üretilip satılacak.

İş birliği kapsamında ilk etapta, Texaco markalı sentetik binek otomobil motor yağları, ağır vasıta motor yağları, hidrolik, dişli ve gaz motor yağlarının üretimine başlandı. Ürün yelpazesi, Türkiye’de ilk kez üretilecek bazı özel serilerle birlikte tüm Texaco ürünlerini kapsayacak şekilde genişleyecek.

Köklü geçmişi ileTürkiye akaryakıt ve madeni yağlar pazarlarındaki gücünün, Petrol Ofisi’ni sektör lideri olarak farklı kıldığını vurgulayan Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper “Ancak tüm gücümüze ve büyüklüğümüze rağmen elimizdekilerle yetinmiyoruz ve her alanda gelişmeyi hedefliyoruz. 2020 yılında pandemi koşullarına rağmen, faaliyet gösterdiğimiz her alanda, her iş kolunda beklentilerin çok üzerinde başarımızı gösteren rakamlar kaydedildi. Bu zor zamanlarda yeniliklere, değer üretmeyede devam ettik. En önemli örnek ise madeni yağlar alanındaydı. Covid-19 döneminde Chevron ile tüm görüşmelerimizi bir yıldan kısa süre içerisinde tamamlayarak Eylül 2020 itibari ile Chevron’un madeni yağlarda ana markası olan Texaco ürünlerinin Türkiye’deki üretimi dahil tüm faaliyetlerini üstlendik. Şimdi ise hazırlıkları tamamlayarak bu işbirliği kapsamındaki ilk Texaco markalı ürünlerin üretimine başlamanın gururunu yaşıyoruz. Bu güzel işbirliğinin işareti ve ilk adımı olan anlaşma, artık gelişmenin ve yapılacak katkının başlangıcını simgeliyor. Bu ilk üretimin Petrol Ofisi, Chevron ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

“Petrol Ofisi gibi güçlü bir iş ortağı ile hedeflerimize ulaşacağımızdan eminiz”

Chevron Avrupa Genel Müdürü ve Küresel Denizcilik Madeni Yağları Genel Müdürü Pat McCloud “Türkiye, Chevron için önemli bir pazar ve Petrol Ofisi ile gerçekleştirdiğimiz iş birliğinden gurur duyuyoruz” dedi. İki dünya markasının 70 yıl önceye dayanan ilişkilerine dikkat çeken McCloud, “Petrol Ofisi ile stratejik ilişkimizde yeni bir sayfa açmaktan onur ve heyecan duyuyoruz. Chevron ve Petrol Ofisi işbirliğiyle, Türkiye madeni yağlar pazarındaTexaco markasını gerek tüketici nezdinde, gerekse ticari ve endüstriyel açıdan büyütmeye kararlıyız. Vizyonumuz, Türkiye’de etkin bir pazar payı elde etmektir. Chevron olarak Petrol Ofisi gibi güçlü bir iş ortağı ile güven, dürüstlük ve performansa dayalı ortak hedeflerimize ulaşacağımızdan eminiz” dedi.

“70 yıla uzanan köklü ve başarılı işbirliği, bir üst seviyeye taşındı”

Pazar payı ile olduğu kadar 400’ü aşkın ürün çeşitliliği, en büyük dağıtım, satış ağı, üretim ve depolama kapasitesi ile Türkiye’nin en büyük madeni yağ markası olduklarını belirten Petrol Ofisi Madeni Yağlar Direktörü Sezgin Gürsu “Chevron da kendi alanında dünya markalarından biri. Bu iki güçlü markanın 70 yıla uzanan köklü ve başarılı bir ilişkisi var. Uzun süredir devam eden bu iş birliğinde, deniz yağlarında olduğu gibi son zamanlarda birçok başarılı proje hayata geçirildi. Bugün ise bu iş birliğini bir üst seviyeye taşıdık. Bu kapsamlı, uzun vadeli anlaşma ve başlayan üretim ile Chevron’la yeni bir döneme girerken köklü işbirliğimizi daha da güçlendirdik ve güçlü büyüme yolculuğumuza istikrarlı, kendinden emin bir şekilde devam ediyoruz” açıklamasında bulundu.

Tusaş Genel Müdürü Temel Kotil: “Yılda 1.000 Mühendis Alıyoruz”

MÜSİAD, 2015’ten bu yana her iki yılda bir düzenlediği MÜSİAD Vizyoner etkinliği ile iş dünyasını geleceğe hazırlamaya devam ediyor. Bu seneki zirve başlığı “Fark Et” olarak belirlenen MÜSİAD Vizyoner’21, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Vizyoner’21 zirvesi, “Dijitali Fark Et”, “İklimi Fark Et”, “Girişimi Fark Et”, “Dönüşümü Fark Et” başlıklarıyla düzenlendi.

T.C Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç ve MÜSİAD Vizyoner 21 İcra Kurulu Başkanı Erkan Gül’ün açılış konuşmalarıyla başlayan etkinlik, iş dünyasının geleceğine kılavuzluk ederken Türkiye’den ve dünyadan duayen isimleri de konuşmacı olarak ağırladı. 2011 Nobel Barış Ödülü sahibi ve “Demir Kadın” olarak anılan Yemenli aktivist Tawakkol Karman’dan Steven Young’a ve Prof. Dr. Temel Kotil’e kadar birçok isim konuşmalarıyla Vizyoner’21’de yer aldı.

Demir Kadın Tawakkol Karman: “Paranın Asıl Fonksiyonu Kalkınma Olmalıdır”

2011 Yemen ayaklanmasının uluslararası kamuoyuna dönük yüzü olarak tanınan, 2011 Nobel Barış Ödülü sahibi, Yemenli gazeteci ve politikacı Tawakkol Karman, Vizyoner’21 sahnesindeki konuşmasında iyi yönetimin temelinde şeffaflığın, sorumluluk sahibi olmanın ve hesap verilebilirliğin yattığını söyledi. Adil ve eşit şartların yaratılmasının gerekliliğine değinen Karman şöyle konuştu: “Eşit fırsatların yaratılması gerekir. Öte yandan diktatör rejimleri iyi yönetimlere sahip değillerdir. Kaynakları ve imkanları tekelleştirir. Politik, ekonomik, sosyal ve kültürel işleri tekelleştirir. Arap ülkelerdeki diktatöryel rejimlere genel olarak baktığımızda kendi sermayeleri dışındaki sermayelerin gelişmesine izin vermezler. Ve insanları yoksullaştırırlar. Böylece kriz üreten politikalar üretirler.

Benim görüşüme göre paranın asıl fonksiyonu kalkınma olmalıdır” diyen Karman “Paranın sosyal bir fonksiyonu olması gerekir. Bu da öncelik olarak topluma temel ihtiyaçlarını vermelerini sağlamaktan geçmektedir. Paranın kullanımı kar elde etmenin de ötesine geçmelidir. İslam tarihine baktığımızda zekatın toplumu nasıl güçlü tuttuğunu görebiliyoruz. Zekatın yoksulluğu nasıl azalttığını ve İslam ülkelerinin farklı yerlerinde zekatın nasıl yardımcı olduğunu da görebiliyoruz. Zekat, insanların ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına kurulmuş bir sistemdir. Toplumlara önemli bir fırsat sunar” şeklinde konuştu.

Bugün dünyada milyonlarca insanın işsiz ve yoksul olduğunu söyleyen Karman “Bu kişiler kendilerini işsiz ve hayat imkanlarından yoksun bir şekilde buluyor. Yoksulluğun ve yemek sorununun tam ortasında görüyor. Bilişim ve internet çağında, teknik bilginin ve sanayinin çağında, teknolojik kalkınma çağında kendini böylesi bir hayatın içinde buluyor. Küresel sistemin kendilerine bunu dayatmasıyla karşı karşıya kalıyor. Uluslararası büyük ülkelerin çıkarların çatışmasına maruz kalıyorlar. Büyük ülkelerin büyük çatışmaları insan hakları ve barışın sürdürülebilirliğini düşünmüyor. Aynı zamanda finansal ve iş sektörünün de bunda payı var. Birçoğu kendi toplumlarının ihtiyaçlarına aç gözlülük, bencillikle ve sosyal sorumluluktan kaçan bir yaklaşım sergiliyor. Sosyal sorumluluk bakış açısı toplumlar için bir ihtiyaçtır. Ülkeler yoksulluk karşısında sosyal sorumluluk geliştirilmeli. Özel sektör ve iş insanları, iş yoksullukla savaşmak adına sosyal sorumluluk projeleri geliştirmeli. Aynı zamanda küçük girişimleri destekleyen projeler, gençliği, kadınları ve dezavantajlı grupları destekleyen projeler de yapılmalı” dedi.

Tusaş Genel Müdürü Kotil: “Yılda 1.000 Mühendis Alıyoruz”

Vizyoner’21 zirvesinde konuşan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) Genel Müdürü Temel Kotil, 1983 yılı İTÜ Uçak mühendisliği mezunu olduğunu, mezun olduktan sonra en büyük probleminin nerede iş bulunacağı olduğunu söyledi. Benim çocukluğum “Yapamayız, edemeyiz, yaptırmazlar ile geçti ama hiç ilgisi yok. Şu anda biz uçağı yapıyoruz” diyen ve Milli Muharip Uçak hakkında bilgi veren Kotil şu açıklamalarda bulundu: “Sayın Binali Yıldırım ’18 Mart 2023’te bu uçağı hangardan çıkaramazsanız biz sizi 18 Mart köprüsünden çıkaracağız’ dedi. Mühendis olarak 4 bin 600 mühendisimiz var. En azından 3 bin 600’ü yeni mezun. Yılda 1.000 mühendis alıyoruz.” Kotil, bir ülke uçak yapacaksa rüzgar tüneline ihtiyacı vardır diyerek Avrupa’daki iki önemli rüzgar tünelinden birini yaptıklarını da söyledi.

“Rüzgar Enerjisi ile Dışa Bağımlılığımızı Azaltıyoruz”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, rüzgar enerjisi sektörünün yüzde 65 yerli üretim oranıyla enerji teknolojilerinin yerlileşmesinde ilk sıralarda yer aldığını belirterek “Rotor kanadı, türbin kulesi, bağlantı elemanları ve jeneratör parçaları gibi pek çok ekipman artık ülkemizde üretiliyor. Yaklaşık 15 bin kişi rüzgar enerjisi sektöründe istihdam ediliyor” dedi.

Türkiye’de rüzgar enerjisi sektöründe yerli ve yabancı toplam 231 firmanın faaliyet gösterdiğine dikkati çeken Dönmez, işletme halindeki 355 santralde yıllık toplam 30 teravatsaat üretim yapıldığını kaydetti.

Türkiye’de elektriğin yaklaşık yüzde 10’unun rüzgardan karşılandığını vurgulayan Dönmez, bu yıl günlük elektrik üretimde yüzde 20’leri aşan rüzgar payıyla rekorlar kırıldığını anımsattı. Dönmez, rüzgar enerjisinde Ocak 2019’da 7 bin 591 megavat olan kurulu gücün 2 yılda yaklaşık 3 bin megavat artarak 10 bin 500 megavatın üzerine çıktığını bildirdi.

Mevcut durumda 1585 megavat kurulu gücündeki 63 santralin inşa halinde olduğunu aktaran Dönmez, şöyle devam etti:

Rüzgar enerjisinde en önemli hedeflerimizden biri de sektöre ait ekipmanların yerli imkanlarla üretilmesi. Şu anda ülkemizde rüzgar sektöründe faaliyet gösteren 16 yerli üreticimiz bulunuyor. Rotor kanadı, türbin kulesi, bağlantı elemanları ve jeneratör parçaları gibi pek çok ekipman artık ülkemizde üretiliyor. Yaklaşık 15 bin kişi rüzgar enerjisi sektöründe istihdam ediliyor. Sektörümüz yüzde 65 yerli üretim oranıyla enerji teknolojilerinin yerlileşmesinde başı çeken sektörlerimizden birisi durumunda. Öte yandan, Türkiye bugün 6 kıtada 45 ülkeye rüzgar enerjisi ekipmanı ihraç ediyor. Firmalarımızın cirolarının yüzde 70-80’lik kısmı ihracat gelirlerinden oluşuyor.

Dönmez, 2019’un başından itibaren devreye alınan kurulu gücün tamamına yakınının yenilenebilir kaynaklardan oluştuğunu vurgulayarak “Dünyada 2020’de yenilenebilir enerji kurulu gücünü en çok artıran 9. Avrupa’da 4. ülke olduk. Yenilenebilir enerji kurulu gücümüz yüzde 54’e yükseldi” diye konuştu.

Yeşil kalkınma hedefinin Türkiye’nin yeni dönemdeki en önemli hedeflerinden olduğuna dikkati çeken Dönmez şöyle devam etti: “2023’te Akkuyu’nun da devreye girmesiyle yeni bir karbon nötr enerji kaynağını daha enerji portföyümüze eklemiş olacağız. İklim değişikliğiyle mücadele programımızda yenilenebilir enerji, nükleer enerji ve enerji verimliliği ne önemli argümanlarımız olacak. Ülkemizde yalnızca 2020’de yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrikle 73 milyon ton sera gazı emisyonunu engelledik. Cumhurbaşkanımız, Yeşil Kalkınma Devrimi çerçevesinde yatırım, üretim, istihdam politikalarında köklü değişikliğe yol açacak 2053 karbon nötr hedefimizi kamuoyuyla paylaşmıştı. Biz de bu doğrultuda uzun dönemli planlamalarımızı farklı senaryolar bazında çalışıyoruz.”

Karbonla Mücadele, Havacılık Sektöründe Devrim Yaratacak

Zamanını doldurmuş uçakların emekliye ayrılması hızlanacak ve yeni endüstrinin karbondan arındırma hedeflerini destekleyen uçaklara yer açılacak.

GSYİH’nın yükselmesi ile orta sınıf yoğunlaşacak, keşfetme ve görme isteği hava taşımacılığına olan talebin artmasına neden olacak. Filo verimliliğinde, sürdürülebilir yakıtlarda, operasyonlarda ve itiş teknolojilerinde devam eden iyileştirmeler, sektörün 2050 net-sıfır karbon hedefini mümkün kılacak. Önümüzdeki 20 yıl içinde 550.000’in üzerinde yeni pilot ve 710.000’in üzerinde yüksek vasıflı teknisyene ihtiyaç olacak.

Önümüzdeki 20 yıl içinde Airbus, hava taşımacılığında talebin filo büyümesinden, eskiyen ve daha az yakıt tasarrufu sağlayan uçakların hızlandırılmış bir şekilde emekliliğe kayacağını öngörüyor ve bunun sonucunda da yaklaşık 39.000 yeni nesil yolcu ve kargo uçağı talebi oluşacağını ve bunların 15.250’sinin mevcut olanları değiştirme amacıyla gerçekleşeceğini öngörüyor.

Sonuç olarak, 2040 yılına gelindiğinde, operasyondaki ticari uçakların büyük çoğunluğu yeni nesil teknolojilere sahip olacak (bugün yaklaşık %13’ü) ve bu da dünya ticari uçak filolarının CO2 verimliliğini önemli ölçüde artıracaktır. Havacılığın ekonomik faydaları, sektörün ötesine uzanıyor, yıllık küresel GSYİH’ya yaklaşık %4 katkıda bulunuyor ve dünya çapında yaklaşık 90 milyon kişiye istihdam sağlıyor.

Pandemi döneminde kaybedilen yaklaşık iki yıllık büyümeye rağmen, trafik rakamları dayanıklılığın bir göstergesi olmuştur ve turizm de dahil olmak üzere dünya çapında genişleyen ekonomiler ve ticaretin etkisiyle yıllık % 3,9’luk bir büyüme yeniden sağlanacaktır. Uçma olasılığı en yüksek olan orta sınıfların sayısı, 2 milyar kişi artarak dünya nüfusunun % 63’üne ulaşacak. En hızlı trafik artışı, Asya’da olacak ve Çin iç hat pazarı en büyük pazar olacak.

Yeni uçaklara olan talebin 29.700’ü A220 ve A320 Aileleri gibi küçük uçaklardan ve 5.300’üA321XLR ve A330neo gibi orta uçak kategorisinden olacak. A350’nin kapsadığı geniş gövde segmentinde ise, 2040 yılına kadar yaklaşık 4.000 adet teslimatın yapılması bekleniyor.

E-ticaret tarafından desteklenen kargo talebi, ekspres taşımacılıkta yıllık % 4,7’lik beklenen büyüme ve genel kargoda (pazarın yaklaşık % 75’ini temsil eden) % 2,7’lik büyümeden oluşmaktadır. Genel olarak, önümüzdeki 20 yıl içinde, 880’i yeni inşa edilecek olan yaklaşık 2.440 kargo uçağına ihtiyaç olacak.

Büyümeye paralel olarak, dünya çapında giderek daha verimli olan uçak operasyonları, bakım, eğitim, yükseltme, uçuş operasyonları, sökme ve geri dönüştürme de dahil olmak üzere ticari havacılık hizmetlerine olan ihtiyacı artırmaktadır. Bu büyüme, Airbus’ın, önümüzdeki 20 yıl içinde 4,8 trilyon Dolar civarında kümülatif değere ulaşmayı içeren pandemi öncesi tahmin seviyelerine yaklaşıyor.2020-2025 döneminde yaklaşık % 20’lik bir Covid kaynaklı düşüş devam ederken, hizmet pazarı toparlanıyor ve önümüzdeki 20 yıl içinde yaklaşık 550.000’den fazla yeni pilot ve 710.000’in üzerinde yüksek vasıflı teknisyene ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor. Bakım, lider hizmet segmenti olmaya devam ederken, uçuş, yer operasyonları ve sürdürülebilir hizmetlerde de önemli ölçüde büyüme bekleniyor.

Airbus International Başkanı ve Ticari Direktörü Christian Scherer, “Ekonomiler ve hava taşımacılığı olgunlaştıkça, talebin büyümeden ziyade değiştirmeden kaynaklandığını görüyoruz. Değiştirme, dekarbonizasyon için günümüzün en önemli itici gücü. Dünya, daha sürdürülebilir uçmayı bekliyor ve bu da, kısa vadede en modern uçakların piyasaya sürülmesiyle mümkün olacak. Bu yeni ve verimli uçakları Sürdürülebilir Havacılık Yakıtları (SAF) ile güçlendirmek bir sonraki büyük adımdır. 2035’ten itibaren ZEROe’yi hayata geçirmeden önce, hali hazırda tüm uçaklarımızın (A220, A320neo Ailesi, A330neo ve A350) 2030 yılına kadar %100’e ulaşacak şekilde % 50 SAF karışımıyla uçma sertifikasına sahip olmasından gurur duyuyoruz” dedi.

Küresel havacılık endüstrisi, 1990 yılından bu yana küresel ölçekte CO2 emisyonlarındaki % 53’lük düşüş ile şimdiden büyük verimlilik kazanımları elde etti. Airbus’ın ürün yelpazesi, önceki nesil uçaklara göre en az % 20 CO2 verimliliği sunarak bu kazanca katkı sağlıyor. Devam eden yenilikler, ürün geliştirmeleri, operasyonel iyileşmeler ve pazara dayalı seçenekler göz önüne alındığında Airbus, hava taşımacılığı sektörünün 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşma hedefini destekliyor.

Şişecam Yeni Soda Külü Kapasitesi ile Bir Dünya Lideri Olacak

Cam ve kimyasallar sektörlerinin global oyuncusu Şişecam, değer katan yatırımlar atağını, doğal soda külü alanında 2019 yılında gerçekleştirmiş olduğu stratejik hamleyi yeni bir boyuta taşıyarak sürdürüyor.

Şişecam, 2 yıl önce, ABD’de doğal soda külü alanındaki ilk yatırımını hayata geçirmek için eşit oranda üretim ortağı olduğu Ciner Grubu ile işbirliğinin kapsamını genişletiyor; ortaklığın yapısı değişiyor.

Yeni yatırım planı kapsamında Şişecam, Ciner Grubu ile ABD’de şu an eşit oranda ortak olduğu doğal soda külü üretim tesisi Pacific Projesi’nden ek hisse alarak, yüzde 60 pay sahibi konumuna gelecek. Ayrıca, Ciner Grubu’na ait Atlantic ve Wyoming tesislerinden de çoğunluk hisse satın alımı gerçekleştirecek ve bu yatırımlarda da yönetimi üstlenecek. İki güçlü kuruluş, yeni ortaklık yapısı ile ABD’de 4 Milyar dolarlık doğal soda külü yatırımını daha hayata geçirecek.

Bu stratejik hamle ile Şişecam’ın kontrolü altındaki  bugün 2.5 Milyon ton soda külü üretim kapasitesi, yeni yatırımlar sonucunda portföyüne katacağı yeni kapasitelerin de eklenmesiyle birlikte 10 milyon tonu aşacak. Şişecam’ın halihazırda 8’inci sırada olduğu soda liginde, 2026 yılına kadar yaratacağı ek  soda külü kapasitesi ile bir dünya lideri olması bekleniyor. Ayrıca, tek lokasyonda en büyük soda külü üretim tesisinin kurulmasını da içerecek yatırımlar sonucunda, Şişecam ABD’nin en büyük doğal soda külü üreticisi konumuna gelmeyi hedefliyor.

Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kırman, Türkiye’nin sanayi gücünün küresel temsilcisi Şişecam’ın bu stratejik yatırım kararının detaylarını şöyle açıkladı: “Şişecam, 86 yıllık köklü geçmişi boyunca, inandığı büyük ve sağlam yatırımları yapmaktan hiç bir dönem geri durmamış, bugün geldiği güçlü konumuna, doğru zamanda ortaya çıkan doğru yatırım fırsatlarını değerlendirerek ulaşmıştır. 2019 yılında ABD’de ortak bir doğal soda külü üretim tesisi yatırımı gerçekleştirmek üzere eşit oranda üretim anlaşması yapmış olduğumuz Ciner Grubu ile ortaklığımızın sınırlarını genişletiyoruz. Doğal soda külü alanında gerçekleştireceğimiz bu dev yatırım hamlemiz kapsamında halihazırda Ciner Grubu ile eşit oranda üretim ortağı olduğumuz Pacific Projesi’ndeki payımızı artırarak, yüzde 60 seviyesine çıkartacağız. Ayrıca, Ciner Grubu’nun ABD’de yönetimini sürdürdüğü Ciner Wyoming şirketinde Ciner Grubu’nun sahip olduğu hisselerin yüzde 60’ını da satın alarak genişleteceğiz. Bu yatırımların yanı sıra, yine doğal soda külü üretimi alanında planlanan ve bugün itibariyle tamamen Ciner Grubu’na ait olan Atlantic Projesi’ne de yüzde 60 ortak olacağız. Bu yolla, doğal soda külü üretiminde, özellikle de solüsyon madenciliği yöntemi ile doğal soda külü üretiminde önemli bir bilgi birikimine sahip olan Ciner Grubu ile Şişecam’ın 86 yıllık geçmişinden gelen ve gerek geniş coğrafyalarda yer alan uluslararası yatırımlarından gerekse de yarım asıra yaklaşan soda külü üretimi tecrübelerinden edindiği üstün yönetsel yetkinliklerini birlikte daha güçlü sergileyebilecekleri  bir ortaklık kuracağız. Ayrıca, portföyümüze ekleyeceğimiz ek kapasite ile daha düşük maliyetli üretim avantajı ve sürdürülebilirliğe uyumu ile bugünün olduğu gibi, geleceğin de sektörleri arasında yer alacağına inandığımız doğal soda külü alanında dünyanın en güçlü oyuncularından olacağız. Cumhuriyet tarihimizde Türk şirketlerince ABD’ye yapılmış en büyük yatırım olan ve yurt dışında yapılan en büyük yatırımlardan birini teşkil eden bu yatırımın, Türk şirketlerinin sahip oldukları bilgi birikimi, tecrübe ve rekabetçi güçleri ile global ölçekteki rekabette de önemli ölçüde söz sahibi olduklarının ve oyun kurucu konuma geçtiklerinin en önemli göstergesi olduğuna inanıyorum. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, yürüttüğümüz tüm faaliyetlerimizde hissedarlarımız ve tüm paydaşlarımız için değer yaratma odağımızı sürdürürken, gelecek vadeden ve sürdürülebilir karlılık sunan yatırım hamlelerindeki öncü rolümüzü sürdüreceğiz. Şişecam’ın uzun yıllardır süregelen güçlü bilançosu, nakit pozisyonu ve uluslararası sermaye piyasalarındaki yüksek kredibilitesi sayesinde yatırımcılarımıza verdiğimiz taahhütlerimizi yerine getirmeye devam ederken, bu yatırımlar sonucunda yarattığımız değeri de yine hissedarlarımız ile paylaşma ilkemizden ödün vermeyeceğiz” dedi.

Camın tüm temel alanları ile soda külü ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında küresel bir oyuncu olan Şişecam, doğal soda külü alanında 2019 yılında ABD’de hayata geçirdiği stratejik yatırım hamlesini yeni bir boyuta taşıyacak önemli bir adım atıyor. Şişecam ve halihazırda Pacific Projesi’nde eşit oranda geliştirme ortağı olduğu Ciner Grubu, ABD işbirliklerinin kapsamını genişletecek ve ortaklığın yapısını değiştirecek önemli bir karar aldı. Yatırım kararı kapsamında, Şişecam, Ciner Grubu ile ABD’de şu an eşit ortak olduğu doğal soda külü alanındaki geliştirme projesi Pacific Projesi’nden ek hisse alarak, yüzde 60 pay sahibi hissedar konumuna gelecek.

Gelişmiş Elektrikli Araç Sıvıları Ürünleri Piyasaya Sürüldü

PETRONAS’ın küresel madeni yağ üretim ve pazarlama kolu PETRONAS Lubricants International (PLI), sıvı teknolojisi yenilikleri adına önemli bir kilometre taşını daha tanıttı. PETRONAS, İtalya Torino’daki Küresel Araştırma ve Teknoloji Merkezi’nde gerçekleştirdiği lansmanla yeni nesil PETRONAS Iona Elektrikli Araç (EV) Sıvı çözümlerini piyasaya sürdüğünü duyurdu. Bu lansmanla şirkete mobilitede devrim yaratmayı, verimliliği hızlandırmayı, e-mobilite alanındaki en son teknolojilere ve trendlere dair devam eden yolculuğa eşlik etmeyi hedefliyor.

Yakın tarihli Global EV Outlook 2021 raporuna göre, küresel otomotiv pazarı COVID-19’un ekonomik yansımalarından önemli ölçüde etkilendi. Geleneksel otomobil satışları azalırken, küresel elektrikli otomobil satışları 2020’de %70’lik bir artışa imza attı.

PLI Grup İcra Kurulu Başkanı Giuseppe D’Arrigo, şunları söyledi: “E-mobilitenin hızlı bir şekilde yaygınlaşacağına inanıyoruz. Bu hızlı büyümeye eşlik eden yenilikçi çözümler, daha sürdürülebilir bir gelecek için e-mobiliteye geçişi hızlandırmanın anahtarı olacak.

İlk olarak 2019’da piyasaya sürülen PETRONAS Iona, gelişmiş elektrikli araç sıvı çözümleriyle elektrikli araçların enerji verimliliğini, güvenliğini ve performansını optimize ederek dünyayı sıfır karbon salınımlı bir geleceğe taşımaya yardımcı olmayı amaçlıyor. PETRONAS, ürünlerinde elektrikli araç teknolojisindeki değişikliklere ayak uyduracak gelişmeler yapmaya devam ediyor.

İkinci nesil PETRONAS Iona, yüksek performanslı elektrikli araçların performansını, enerji verimliliğini ve güvenilirliğini en üst düzeye çıkarmak için sürtünme ve aşınma kontrolünün yanı sıra termal yönetim de dahil olmak üzere Elektrikli Güç Ünitesi ve E-akslardaki çoklu gereksinimleri karşılamak üzere tasarlandı. Bu hamle, PLI’nin 2018’de duyurduğu araştırma ve teknoloji yatırımlarının %75’inin emisyonları azaltmaya ve 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu elde etme hedefini desteklemeye yönelik sürdürülebilirlik taahhüdüyle de uyumlu.

E-sıvılar Sektöründe Yeniliklerin Öncüsü

Orijinal Ekipman Üreticileri (OEM’ler), onların tedarikçileri ve çözüm geliştiriciler, bu alanda hızla gelişen teknolojiler ve rekabetin bir adım önünde olmalarına, güvenli, enerji verimliliği yüksek, yüksek performanslı elektrikli araçların geliştirilmesine daha hızlı ulaşmalarına yardımcı olacak fikir liderlerinin ve uzmanların arayışı içinde.

Lansmanın ardından PLI, verimliliği hızlandırma ve sürdürülebilir bir geleceğe yönelik toplu çabaları sürdürme taahhüdünün bir parçası olarak endüstri lideri uzmanları bir araya getirerek düzenlediği ikinci web semineri PETRONAS EV Fluids Webinar 2021’e öncülük etti. Seminer, elektrikli araç endüstrisinin ilerlemesinde elektrikli araç sıvılarının etrafındaki ivmeyi ve fikir paylaşımını daha da ileri taşımak amacıyla 2019’da düzenlenen ilk PETRONAS Elektrikli Araç Sıvıları Sempozyumunun bir devamı niteliğindeydi. Seminerde elektrikli araçlardaki yeniliklerden, e-transmisyon sistemlerinin sıvı teknolojisindeki gelişimine kadar pek çok farklı konu, PLI bünyesindeki uzmanlar ve sektör sözcüleri tarafından kapsamlı olarak ele alındı.

PLI, 2018’den bu yana Imperial College London, FEV Group, IAV ve katık şirketleri dahil olmak üzere öncü bir iş ortakları grubuyla birlikte çalışarak, özellikle elektrikli güç aktarma organları için güvenli, yüksek performanslı ve güvenilir sıvıların ortak mühendisliğini üstleniyor. Müşteriler için özel olarak hazırlanmış elektrikli araç sıvıları portföyü de bu işbirlikçi yaklaşımın bir sonucu.

Web semineri hakkında yorum yapan Giuseppe D’Arrigo, şunları söyledi: “Seminerde yapılan sunumlar, sektörümüz ve akademik iş ortaklarımız arasında ortak mühendislik projelerinde atılan adımlardan ve ilerlemelerden bir kısmını kapsıyor. Tüm oturumlar ortak hedef olan sürdürülebilirliğe odaklanıyor. Web semineri, daha çevreci ve sürdürülebilir bir gelecek için e-mobiliteyi ileriye taşıma yolculuğumuzun yeni bir aşamasına adım attığımızın kanıtıdır. Elektrikli araç satışlarının ve bu segmentteki pazar fırsatlarının artmasıyla birlikte, farklılaştırılmış FTSTM-Sıvı Teknolojisi Çözümlerimiz aracılığıyla e-mobiliteyi geliştirmek için değerli ortaklarımız ve diğer sektör liderlerimizle birlikte çalışmaya devam ediyoruz. PLI, madeni yağ teknolojimizi elektrikli araç sıvılarına uyarlamaya ve müşterilerin elektrikli araçları benimsemesine yardımcı olmaya kararlı.

Son on yılda, özellikle de küresel pandeminin başlangıcında sürdürülebilirliğe öncelik verme ihtiyacı daha belirgin hale geldi. Bu nedenle e-mobiliteye geçiş, dünyadaki işletmeler ve sektörler için gerekli ve memnuniyetle karşılanan bir hamleyi simgeliyor. Yeni nesil elektrikli araç sıvılarının geliştirilmesi, PLI’nin daha çevreci ve sürdürülebilir bir gelecek için e-mobilitede devrim yaratmaya yönelik adanmışlığının bir kanıtı niteliğinde.

Aksa Jeneratör Dubai’de The Mining Show’a Katıldı

Türkiye’nin lider jeneratör markası Aksa Jeneratör, maden sektörünün en büyük fuarlarından biri olan The Mining Show’da yerini aldı.

Aksa Jeneratör Pazarlama Genel Müdürü Abidin Volkan Karaçalı, “Yenilikçi hizmet ve çözümlerimizle Ortadoğu pazarında güçlü bir oyuncu olarak çalışmalarımızı sürdürmemiz çok önemli” dedi.

176 ülkeye ulaşan ihracatı ve küresel sektörde ilk beş üretici arasında olmasıyla Türkiye ekonomisine yüksek katkı sunan Aksa Jeneratör, Dubai’de  düzenlenen The Mining Show fuarına katıldı. Sektör paydaşlarını bir araya getiren ve bölgenin en büyük madencilik ve taş ocakçılığı etkinliği olan The Mining Show Fuarı’nda Aksa Jeneratör, geniş ürün portföyüyle fuar ziyaretçilerinin ilgi odağı oldu. 2000 katılımcı ile gerçekleşen fuarda önemli projelerden maden arama fırsatlarına, bölge genelinde operasyonların geliştirilmesi konularına kadar sektördeki en son fırsatlar konuşuldu.

Uluslararası fuarlarda yer alarak Jeneratör pazarını en etkili şekilde temsil ettiklerini kaydeden Aksa Jeneratör Pazarlama Genel Müdürü Abidin Volkan Karaçalı, “Aksa Jeneratör olarak Asya, Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Amerika’da bulunan 24 ofis ve 1 yurtdışı temsilciliğimiz ile küresel sektörde ilk 5 şirket arasında yer alan global bir markayız. Madencilik sektörünün hayati bir öneme sahip olduğunun farkındayız. Bu nedenle yenilikçi hizmet ve çözümlerimizi de olabildiğince farklı sektörlere tanıtmak istiyoruz. 2025 yılına kadar dünyadaki en büyük ilk üç üretici firmadan biri olma hedefimizle faaliyetlerimize devam ediyoruz. Bu anlamda Ortadoğu pazarındaki güçlü bir oyuncu olarak çalışmalarımızı sürdürmemiz çok önemli” dedi.

Lojistikte Parsiyel Taşımacılık Talebi Arttı

Türkiye’de ihracatçı ve ithalatçı firma sayısındaki yükseliş, lojistikte parça başı (parsiyel) yük taşımacılığı taleplerini de artırıyor. Ocak-Eylül aylarında ihracatçı firma sayısı yaklaşık yüzde 16 artarken ithalatçı firma sayısı 3 katını aştı. ISD Logistics’in CEO’su Korkut Koray Yalça “Parsiyel taşımacılık, düşük yoğunluktaki yükler için oldukça cazip bir seçenek. Biz de çözüm ortaklarımıza hız, güvenlik ve maliyet avantajlarını bir arada sunuyoruz” dedi.

Pandemi sonrası normalleşme sürecinde dünya genelinde dış ticaret hacmi yükseliyor. Türkiye’nin ihracatı rekor üstüne rekor kırarken iç piyasadaki canlanma da ithalata yansıyor. TÜİK verilerine göre ocak-eylül aylarında geçen yılın aynı dönemine kıyasla ihracatçı firma sayısı yüzde 16’lık artışla 90 bin 604 oldu. İthalatçı firma sayısı da 226 bin 176 ile 3,4 katına çıkınca parça başı (parsiyel) yük taşımacılığına ilgi arttı.

“Hız, güvenlik ve maliyet avantajlarını bir arada sunuyoruz”

Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında haftanın her günü parsiyel seferler düzenleyen ISD Logistics, artan talep karşısında ithalatçılara ve ihracatçılara firmaya özel çözümler de sunuyor. ISD Logistics CEO’su Korkut Koray Yalça, parsiyel taşımacılığın, düşük yoğunluktaki yükler için oldukça cazip bir lojistik seçeneği olarak öne çıktığını belirtti. “Biz de parsiyel taşımacılıkta çözüm ortaklarımıza hız, güvenlik ve maliyet avantajlarını bir arada sunuyoruz” diyen Yalça, bu taşıma türünde, teslimat noktaları aynı rotadaki birden fazla müşterinin yükünü aynı araçla taşıdıklarını aktardı.

“Her sektör için özel tasarlanmış araçlarla çalışıyoruz”

Yalça, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketlerin parsiyel taşımacılığı daha çok tercih ettiklerini vurguladı. Böylece düşük yoğunluktaki yükler için büyük araç maliyetlerinin önüne geçildiğine dikkati çeken Yalça şunları da kaydetti:

Otomotiv yedek parça, kimya, tekstil, gıda, ilaç – kozmetik ve elektronik başta olmak üzere birçok sektör için özel tasarlanmış araçlarımızla kapıdan kapıya teslimat yapabiliyoruz. Yüklerin araca yüklenişi ve indirilişi sırasında olası maddi zararların önüne geçiyoruz. Karayolunun yanı sıra deniz, demir ve havayolunda da parsiyel hizmeti veriyoruz.

Krizden Kaosa Site Yönetimleri

Türkiye’nin dört bir yanında ve özellikle büyük şehirlerde güvenlik endişesi başta olmak üzere birçok nedenden ötürü toplu konutlarda yaşamı tercih edenlerin artması sitelerin sayısında ciddi artışa sebep oldu. Bu durum bazı anlaşmazlıklar ve sorunları da beraberinde getirdi.

Site yönetimleri hakkında birçok tez çalışmasına imza atarak literatüre katkılarda bulunan Gazeteci-Yazar Ferhat Yıldırım, Milli birlikteliğimizin, ekonomik sınav verdiği bugünlerde; toplu konutlarda tasarruf ve bütçe kaybının engellenmesinin zaruri olduğunu söyledi. 

Nüfus bakımından köyler ve küçük ilçeler ile yarış eden siteler; kavga, huzursuzluk ve rant savaşları ile anılmaya başladı. Kat malikleri ile yöneticiler arasında oluşan anlaşmazlıklar ve kavgalar gündemden düşmüyor. Hatta bazen tehdit, silahlı kavga ve yaralamalı olaylar ile anılan sitelerde gruplaşmalar ve yönetime hâkim olma düşüncesi komşuluk ilişkilerini derinden olumsuz olarak etkilemektedir.

Son zamanlarda ülkemizde yaşanan ekonomik belirsizliklerden dolayı ise toplu konutlarda yaşanan gerginliklerin daha da artacağı öngörülmektedir.

Sitelerin yönetimlerini ele geçirerek haksız kazanç elde ederek sakinleri mağdur edenlere karşı önlem alınması büyük önem arz etmektedir. Fakat toplu konutlarda faydacılık anlayışını hâkim kılan yöneticilerinde sakinler tarafından desteklenmesi de gereklidir.

Yasa dışı yollarla site sakinlerinden bütçe, ek bütçe ve avans adı altında alınan yüksek paraları, anlaştıkları firmalara yaptırdıkları inşaat veya hizmetlerle israf eden yöneticiler, bu bedelleri ödemeyen vatandaşları da avukat aracılığıyla icraya veriyor. Ve bazı yöneticiler ise sosyal medya veya panolarda borçlu kat maliklerinin isimlerini paylaşarak suç işlemekten rahatsız olmamaktadır.

“HÜKÜMETLER ÇARE ÜRETMEK, VATANDAŞLAR DA YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN FARKINDA OLMAK ZORUNDADIR”

Site yönetimleri sorununun çok büyük önem arz ettiğinin altını çizen Yıldırım, “Site yönetimlerinin işleyişi ve bütçelerinin nasıl ve hangi yollarla israf edildiği çok iyi bilinmektedir. Hükümetler halkın refahı için çareler üretmede sorumluyken, biz vatandaşlar ise “kapımızın önünü” her zamankinden çok daha iyi temizlemek zorundayız. Bu sadece bireysel bir sorumluluk değil bizatihi toplumsal ve hatta geleceğimiz olan evlatlarımıza, inanç ve ahlaki değerlerimize ait bir yükümlülüktür. Hiç kimsenin bizi bu hususta görevli kılmasına, rey vermesine lüzum olmaksızın yükümlülüklerimizi yerine getirmemiz varoluşsal ve aidiyetimizin gereğidir. Fakat durum böyle ilerlememektedir. Ziyan ve israfa, talan ve yolsuzluklara karşı her zamankinden çok daha duyarlı ve yerinde müdahaleler yapmaktan çekinmememiz gerektiğinin farkında olmalıyız. Hukukun üstünlüğünün benimsenişinin sözden çıkıp eyleme dönüşmesi gereken bu hassas günlerde; döviz iniş çıkışlarında stokçuların oyunlarına karşı nasıl duyarlılık göstermemiz gerekiyorsa, toplumun emeğini sömüren tüm unsurlara karşı çok daha duyarlı olmalıyız” diyerek konuştu.

“TOPLU YAŞAM ALANLARIMIZ YÖNETİM LİYAKATİ OLMAYANLARIN OYUNCAĞI HALİNE DÖNDÜ”

Binlerce kat malikinin ailesiyle beraber yaşadığı toplu konutlarda bazen çeteler, bazen ise organize olmuş kişiler ve gruplar ile karşı karşıya gelindiğini belirten Yıldırım, “İşini yönetemeyen ve yönetim liyakati olmayanların oyuncağı haline dönen site yönetimlerinin bütçeleri ve milyonlarca kişinin emeği ziyan ediliyor. Usulsüz yönetim tarzı, kat mülkiyeti kanununa uygun olmayan yapılar, gelirlerin usulsüz talep edilmesi ve giderlerin de gelişi güzel firmalara peşkeş çekilmesi sonucunda sitelerin bütçeleri sıkıntılı bir hale gelmektedir. Şeffaf yönetim anlayışı yerine kat maliklerini borçlandırmaktan başka bir vizyonları olmayan yöneticiler ise usulsüz davranışları karşısında tepki veren kat maliklerini hedef konumuna koymaktadır. Site yönetimleri belirli bir kaliteye ulaşamadığı ve kanunlarla da tam olarak korunamadığı için site yönetimine seçilen kişilerin kaderine terk edilmektedir” dedi.

“EĞİTİM ŞART”

Site yöneticiliği konusunda herhangi bir eğitim almadan ve eğitim almış profesyonel şirketlerden desteği kabul etmeyen kişilerin yöneticilik yapmasının sitelerde oluşan sorunların ana nedenleri arasında yer aldığını belirten Yıldırım, “Sitelerde yaşayanların kaderlerini etkileyecek ve ekonomik kaosa neden olabilecek site yöneticilerinin profesyonel destek almaları şarttır. Eğitim alınması ile sitelerin nasıl idare edileceğini öğrenen yöneticiler; firmaların, çetelerin ve çıkar odaklarının kat maliklerini mağdur etmesinin de önüne geçecektir. Sistemsizlik üzerine kurulmaya çalışılan sistem ile toplu konutların yönetilmesi, problemlerin çözülmesi yerine sorunların daha da artmasına neden olmaktadır” dedi.

“KAT MALİKLERİNE KARŞI USULSÜZ ŞEKİLDE CEZALAR KESİLMEKTEDİR”

Site yönetimlerinin kendilerini bazen kolluk kuvveti bazen de ceza verme makamı olarak görmesinin de kabul edilemez bir durum olduğunu belirten Yıldırım, Sitelerde aidat ve bütçeler yönetim planına ve kanunlara göre belli bir işleyiş ile kat maliklerinden talep edilmesi gerekli iken çoğu zaman ilgili usul ve esaslar görmezden gelinmektedir. Bu duruma maalesef sık şekilde rastlamaktayız. Bir başka konuda site yönetimlerinin sakinlere ceza kesme hakkını kendinde görmesidir. Kendisini kamu görevlisi gibi gören yöneticinin sakinlere kapıya çöp bıraktın 100 lira, asansöre tekme attın 1.000 lira, aracı hatalı park ettiniz 200 lira diyerek ceza yazmaları kesinlikle yasal bir durum değildir. Yönetici ihbar ve ihtar etme hakkına sahiptir. Site kurallarına uymayan ve siteye zarar veren sakinler cezalandırılmalı mıdır? Evet cezalandırılmalıdır. Fakat bu ceza mahkeme yoluyla adil bir şekilde yürütülmelidir” diyerek konuştu.

“SİTELERE EN BÜYÜK ZARARI İŞ BİLEMEZLİK VE AHLAK YOKSUNLUĞU VERMEKTEDİR”

Yıldırım, “Öyle bir çirkin çark kurulmuş ki! Komşuyu komşuya düşman eden bir sisteme dönüşmüş. Bu kokuşmuşluğu, para hırsını, vurdumduymazlığı, adam kayırmayı bir kenara koyarak yönetmek için çaba harcayanlarda vardır. Ama rant ilişkisine dayalı görev yapanların sayısı daha da çoktur. Daha huzurlu yaşamak için toplu konutlara taşınan kat malikleri neden bu şekilde bir yönetim tarzı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu konu çok önemlidir ve bu problemlerin çözümünü toplu konutlarda yaşayanlara bırakmak süreci daha vahim duruma getirmektedir. Bu sebeple toplu konutlarda yaşanan bu ekonomik ve yönetimsel bunalıma karşı çevre ve şehircilik bakanlığının bir kriz masası oluşturarak acilen önlem alması gereklidir” diyerek sözlerini tamamladı.

Site Yönetiminin Görevleri

» Kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi

» Ana taşınmazın gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için gereken tedbirlerin alınması 

» Ana taşınmazın sigorta ettirilmesi 

» Ana taşınmazın genel yönetim işleriyle korunma, onarım, temizlik gibi bakım işleri, asansör, kalorifer, sıcak ve soğuk hava işletmesi ve sigorta için kat maliklerinden avans olarak münasip miktarda paranın toplanması 

» Ana taşınmazın yönetimiyle ilgili diğer bütün ödemelerin kabulü 

» Yönetim dolayısıyla doğan borçların ödenmesi ve kat malikleri tarafından ayrıca yetkili kılınmışsa, bağımsız bölümlere ait kiraların toplanması 

» Ana taşınmazın tümünü ilgilendiren tebligatın kabulü 

» Ana taşınmazın ilgilendiren bir sürenin geçmesinden veya bir hakkın kaybına meydan vermeyecek gerekli tedbirlerin alınması 

» Ana taşınmazın korunması ve bakımı için kat maliklerinin yararına olan hususlarda gerekli tedbirlerin onlar adına alınması 

» Kat mülkiyetine ilişkin borç ve yükümlerini yerine getirmeyen kat maliklerine karşı dava ve icra takibi yapılması ve kanuni ipotek hakkının kat mülkiyeti kütüğüne tescil ettirilmesi; topladığı paraları ve avansları yatırmak ve gerektiğinde almak üzere muteber bir bankada hesap açtırılması 

» Kat malikleri kurulunun toplantıya çağırılması ve ana taşınmazın bulunan asansörlerin güvenli bir şekilde işletilmesinin sağlanması amacıyla aylık bakımları ile yıllık kontrollerinin ilgili teknik düzenlemelere uygun şekilde yaptırılması ve bu işlemlere ilişkin ücretlerin ödenmesi.

Site Yönetimi usulsüzlükleri nereye şikâyet edilir?

Kat malikleri ve site yönetimi arasında yapılacak değerlendirme toplantıları ve site yönetimine yapılan uyarılar dikkate alınmıyorsa site yönetimi şikâyeti için Sulh Hukuk Mahkemesi’ne konu ile alakalı bir suç duyurusu yapılır ve gerekli işlemler başlatılabilir.

Site yönetimi hangi kanuna tabi?

Apartman ve site yönetimi ile ilgili yasal hükümlere Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamında yer veriliyor. Kanunun beşinci bölümünde yer alan esaslara göre, ana gayrimenkuller kat malikleri tarafından seçilen yönetici veya yönetim kurulu ile yönetiliyor.

Site kuralları nelerdir?

Blok giriş ve sahanlıklarda gürültü yapılmamalı, giriş ve sahanlık duvarları temiz tutulmalı, yazı ve resimlerle kirletilmemelidir. Temizlik ve güvenlik nedeniyle blok kapıları kapalı olmalıdır. Yangın çıkış kapıları, enerji tasarrufu, temizlik ve güvenlik nedeniyle kapalı tutulmalıdır.

Doğa İçin Yürüdüler

OEDAŞ çalışanları, şirketler arasında yapılan Wellbees Marathon’da yer alarak hem fidan bağışı hem de hayvanlar için mama bağışı yapılmasını destekledi.

Hedeflenen adım sayısının yüzde 80’ini tamamlayan OEDAŞ çalışanları, etkinlikte ikinci olurken adım sayılarını da yüzde 27 artırdı. Afyonkarahisar, Bilecik, Eskişehir, Kütahya ve Uşak illerinin elektrik dağıtım hizmetini sağlayan Osmangazi Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (OEDAŞ) şirketler arasında gerçekleştirilen Wellbees Marathon’da yer aldı.

Maraton boyunca her gün 8.000 adım atmayı hedefleyen OEDAŞ çalışanları Welbees Marathon rozetini alırken etkinliğe katılan her OEDAŞ çalışanı için belli sayıda fidan dikilmesi sağlandı.

Etkinliğe katılan her çalışan için sokak hayvanlarına mama bağışı yapan OEDAŞ çalışanları, maratonun sonunda hedeflenen adımın yüzde 80’ini gerçekleştirerek ikinci oldu.

Marathon sayesinde adım ortalamasında yüzde 27 artış kaydeden OEDAŞ çalışanları, geçtiğimiz Eylül ayında da serebralpalsili çocuklar için toplumsal farkındalığı artırmayı amaçlayan “Steptember” akatılarak etkinlik için en çok adım atan kurumlar sıralamasında 1’inci sırada yer almıştı.

YEDAŞ Geleceğe Nefes Oluyor

YEDAŞ çalışanları, Çorum’da oluşturdukları hatıra ormanında 10 bin fidanı toprakla buluşturdu.

Samsun, Ordu, Çorum, Amasya ve Sinop illerinde Kaliteli ve sürdürülebilir enerji tedariğini sağlamanın yanında sosyal sorumluluklarını da tüm hızıyla hayata geçiren Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.(YEDAŞ), ‘Sıfır Karbon’ sloganı ile Çorum Merkez’de bulunan Deniz Köyü’nde bir hatıra ormanı oluşturdu.

“Geleceğe Nefes” adıyla düzenlenen etkinliğe YEDAŞ’ın Koordinatörleri, Bölge Müdürleri ve çalışanları da katıldı. Doğal yaşamın korunması ve sürdürülebilirlik üzerine geliştirilen projeler içinde yer almaya çalıştıklarını dile getiren Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş. (YEDAŞ) Genel Müdürü Hasan Yasir Bora, “Çevreye duyarlı bir şirket olarak yürüttüğümüz çalışmaları  tüm hızıyla sürdürüyor, yeni bir proje ile yolumuza devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

“Atıklar Puana Dönüşecek”

Lüleburgaz Belediyesi Meclis Toplantısı’nda belediyenin çevreci yatırımlarından biri olan Akıllı Atık Tanıma Sistemi ile Dönüşüm Kartı tanıtan Başkan Gerenli, “Bu kartı okuttuğunuzda atılan her atık için kartınıza TL karşılığı olan puan yüklenecek. Bu aynı zamanda geri dönüşümü teşvik edecek bir proje. Lüleburgaz’da bu pilot uygulama yaygınlaşırsa başarısı artarsa geleceğimizi kurtaracağız” dedi.

Lüleburgaz Belediye Başkanı Dr. Murat Gerenli, belediyenin önemli çevreci yatırımlarından biri olan ve geri dönüşümü teşvik edecek olan Akıllı Atık Tanıma Sistemi’yle Dönüşüm Kart’ı anlattı. Meclis toplantısı sonunda kart hakkında bilgi veren Başkan Gerenli, tüm Lüleburgazlıları kart sahibi olmaya, metal ve plastik atıklarını Akıllı Atık Tanıma Sistemi’ne atmaları çağrısında bulundu.

En önemli adımlarımızdan birisi

Dönüşüm Kart projesinin 2019 Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nden önce projesini sunduğu ve Lüleburgazlılara yapacağının sözünü verdiği bir proje olduğunu söyleyen Başkan Gerenli, “En önemli adımlarımızdan biri seçimden önce projesini sunduğum ve halkımıza yapacağımızın sözünü verdiğim Lüleburgaz’da Akıllı Atık Tanıma Sistemi’ni hayata geçirdik. Bununla birlikte dönüşüm kartlarımız vatandaşlarımızın kullanımına açıldı. Pilot uygulamaya Gençlik Parkı’nda başladık” dedi.

Kartlar vatandaşa dağıtılıyor

Başkan Gerenli her bir plastik ile metalin geriye dönüşebileceğini söyleyerek, bu kapsamda vatandaşları geri dönüşüme teşvik etmek için Dönüşüm Kartları dağıtmaya başladıklarını söyledi. Başkan Gerenli, “Bunlar yeter ki deforme olmasın. Düzenli bir şekilde saklansın, kaynağında ayrıştırılsın. Kaynağında ayrıştırılmış Akıllı Atık Tanıma Sistemleri’ne getirilen bu geri dönüşüm malzemeleri orada ayrıştırılacak. Öncelikle bütün komşularıma bu kart dağıtılacak. Vatandaşlarımız bu kartın sahibi olacak. Sistem sizlere verilen kartı tanıyacak. Bu kartı okuttuğunuzda her bir atılan atık için karta TL karşılığı olan puan yüklenecek” diye konuştu.

NDK Başkanı Dr. Zafer Demircan Technology A.Ş.’yi Ziyaret Etti

Dr. Zafer Demircan başkanlığındaki Türkiye Cumhuriyeti Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK) heyeti, Rusya’da bulunan AEM Technology A.Ş.’yi ziyaret etti. Ziyarette, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk nükleer santrali olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) ekipman üretimi konusundaki çalışmaların ilerleyişi de konuşuldu.

Toplantıya, Genel Müdür Igor Kotov başkanlığındaki AEM-Technology A.Ş. başkanları ve Kalite Direktörü Maxim Rabotayev başkanlığındaki AKKUYU NÜKLEER A.Ş.  temsilcileri katıldı. Katılımcılar, AEM-Technology şirketinin üretim tesislerinde ekipman üretimi için programların uygulanmasının yanı sıra, sözleşmeden doğan yükümlülüklerden dolayı kontrol noktalarının onayı için NDK müfettişlerinin Rusya’daki çalışma organizasyonunu masaya yatırdı.

Ziyarete ilişkin değerlendirmelerde bulunan NDK Başkanı Dr. Zafer Demircan, AEM Technology’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük nükleer projesi olan Akkuyu NGS’nin hayata geçirilmesinde önemli bir rol oynadığını kaydetti.

Demircan, “Projenin uygulanmasında bizim için öncelik güvenlik meseleleridir ve doğrudan şirketin fabrikalarında çalışan NDK temsilcilerinin tüm taleplerine açıklık ve dikkat gösterdikleri için Rus meslektaşlarımıza minnettarız. AEM Technology’nin deneyiminin ve imal ettiği ürünlerin güvenlik ihtiyaçlarına uygunluğu ve kalitesi konusunda gösterdiği özenin, Akkuyu NGS’nin başarılı bir şekilde işletilmesinin anahtarı olduğuna inanıyoruz” dedi.

Akkuyu NGS, nükleer endüstride YSİ modeline (yap-sahip ol-işlet) göre uygulanan dünyanın ilk projesi olma özelliğini taşıyor. Akkuyu NGS projesi, Rus VVER-tip III + nesil reaktörler ile artırılmış güvenlik ve geliştirilmiş teknik ve ekonomik özelliklere sahip dört güç ünitesini içeriyor. Her bir NGS güç ünitesinin kapasitesi 1200 MW olacak. Üretimin ana aşamaları, Türkiye Cumhuriyeti Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK) tarafından denetleniyor.

NDK Uzmanları IAEA Genel Müdürü Grossi ile bir araya geldi

Bu arada bir grup NDK uzmanı da, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) bünyesinde başlatılan COMPASS Eğitim Kursu’na katıldı. Uzmanlar, IAEA Genel Müdürü Rafael Mariano Grossi ile de bir araya geldi. Resmi Twitter hesabından bir fotoğraf paylaşarak konuya ilişkin açıklama yapan Grossi, “Türkiye’de düşük karbonlu nükleer güç, gelecek vadediyor. NDK geçen ay Türkiye’deki Akkuyu NGS’nin 4. ünitesinin inşaatı için lisans verdi. Bununla beraber diğer 3 ünite de inşa aşamasında. Bu da güvenliği sağlayanların eğitimini daha önemli kılıyor. IAEA ile iş birliği nükleer materyal ve teknolojinin sadece barışçı amaçlar için kullanılmasını garanti etmeyi sağlıyor. NDK uzmanlarını COMPASS Eğitim Kursu’nda ağırlamaktan memnunuz. Bu, nükleer güvenlik önlemlerini uygulama becerimizi geliştirme konusundaki önemli bir girişimimiz” dedi.

SOCAR Türkiye’den Duygu Yüklü Karabağ Zaferi Filmi

SOCAR Türkiye’nin Karabağ Zaferi’nin 1. yıl dönümü nedeniyle hazırladığı reklam filmi, duygu yüklü konseptiyle büyük yankı buldu. Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi’nin Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki kurtuluş mücadelesi ile paralel bir kurguyla anlatıldığı film, iki ülke kamuoyunda da büyük heyecanla karşılandı.

Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi SOCAR’ın iştiraki olan SOCAR Türkiye, Karabağ Zaferi’ni hazırladığı bir reklam filmiyle kutladı. Karabağ Zaferi’nin 1. yıl dönümü dolayısıyla hazırlanan film, Azerbaycan ve Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesini ortak bir coşkuyla yansıttığı konseptiyle büyük beğeni topladı.

Film, Türkiye’nin Cumhuriyet’in ilanına giden yolda en büyük zaferlerden biri olan Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılışının o zorlu yıllarda Azerbaycan’da yarattığı coşkuyu anlatan sahnelerle başlıyor. Başarılı bir sinematografi ve özgün bir konseptle ilerleyen film, bugüne dönerek Karabağ Zaferi’nin bu kez Türkiye’de neden olduğu sevinç ve heyecanı yansıtan görüntülerle iki önemli zafer arasında duygu dolu bir bağ kuruyor.

Azerbaycan ve Türkiye’nin zaferlerle dolu tarihinin yanı sıra “Bir millet, iki devlet” ülküsü ile iki ülke halkları arasındaki güçlü kardeşlik ve dostluk bağlarının tarih boyunca var olduğunu ve aynı kardeşlik ruhuyla bugünlere taşındığını vurgulayan film, bu güçlü birlikteliğin sonsuza dek süreceği mesajlarıyla sona eriyor.

“İklim Kriziyle Etkin Mücadele Isı Yalıtımı ile Gerçekleşir”

Bugün dünya genelinde binalar karbon salımının yüzde 40’ından sorumlu. Bu karbon salımının yüzde 80’i de ısıtma ve soğutma için harcanan enerjiden kaynaklanıyor.

Betek Boya Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu, küresel ısınmanın önüne geçmek için en güçlü mücadelenin ısı yalıtımının ve bu konudaki bilincin artmasıyla verilebileceğini belirtiyor. “Isı yalıtımı, küresel ısınma ve iklim krizi tehlikesiyle mücadelede en önemli kalkanımız olabilir” diyor. Küresel ısınmanın neden olduğu iklim krizi giderek tırmanıyor. Sanayi Devrimi öncesinden bugüne dünyanın yüzey sıcaklığı 1,2 derece arttı. Dünya Meteoroloji Örgütü, ısınmanın sürmesi halinde bu yüzyılın sonunda sıcaklıkların 2-5 derece artabileceğini öngörüyor. Sanayi Devrimi öncesine göre ısınmanın 2 derecenin üzerine çıkması durumunda ölümcül sıcaklık ve nemden 1 milyar insanın etkilenmesi bekleniyor. Son olarak 197 ülkenin katımıyla İskoçya’nın Glasgow şehrinde düzenlenen 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda tüm ülkeler yüzey sıcaklığını 1,5 derecede tutmak için bir dizi anlaşmaya imza attı. AB ve ABD sera gazı metan salımını 2030 itibarıyla azaltmak için küresel ortaklık duyurusu yaptı.100’den fazla ülke lideri ormansızlaştırmayı durdurma ve geri çevirme sözü verdi.  Dünyamızın geleceği için ülkelerin küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutarak1,5 dereceyle sınırlandırma hedefine karşı tüm ülkelerin uyumlu adımlar atması bekleniyor. Dünyamız adına belirlenen hayati hedefler ve ortaya konulan kararlılığın memnuniyet verici olduğunu belirten Betek Boya Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu sözlerine şöyle devam etti:

Tüm dünyada bina stoku 2’ye katlanacak

Tüm dünyanın küresel ısınmanın önüne geçmek için verdiği mücadelede en önemli yöntemlerden biri de dış cephe ısı yalıtımı. Bugün dünya genelinde binalar karbon salımının yüzde 40’ından sorumlu. Bu karbon salımının yüzde 80’i de ısıtma ve soğutma için harcanan enerjiden kaynaklanıyor.

Uzmanlara göre birçok ekonominin karbon nötr olma taahhüdünde bulunduğu 2050 yılına kadar dünya genelinde mevcut bina stokunun 2’ye katlanması bekleniyor. En kaygılandıran veri ise bugün var olan binaların yüzde 90’ının 2050 yılında da var olmaya devam edecek olması. Bu nedenle ülkelerin iklim krizinin önüne geçmeye çalışırken ısı yalıtımı konusunda da yol alması gerektiğini belirten Küçükoğlu, “Hem yeni binalar ileri ısı yalıtım hassasiyeti ile korunmalı hem de mevcut bina stoklarının ısı yalıtım ve enerji verimliliği geliştirilmeli” diyor.