22.3 C
İstanbul
Pazar, Haziran 8, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 24

Türkiye’nin LPG tedarikinde sıkıntı yoktur

Türkiye LPG Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Aratay:

“Rusya – Ukrayna savaşının petrol üzerindeki olumsuz etkisi, LPG’nin enerji arzında çeşitlilik açısından ülkemiz için önemini bir kez daha ortaya koydu”

Türkiye LPG Derneği, 50’nci Kuruluş Yıldönümü’nü düzenlediği bir basın toplantısı ile kutladı. Türkiye LPG Derneği adına Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Aratay, Yönetim Kurulu Başkan Vekili Gökhan Tezel ve Yönetim Kurulu Üyesi Armanç Ekinci’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıda, derneğin yarım asırlık hikayesi ilginç anekdotlarla anlatılırken, LPG sektöründeki küresel ve ulusal boyutta yaşanan gelişmeler de ele alındı. 

Dünyadaki evsel kullanım ağırlığının aksine otogazın amiral gemi olduğu Türkiye LPG pazarı, otogaz tüketim miktarı, LPG’li araç adedi, istasyon sayısının yanı sıra sistemsel açıdan da dünyanın en önemli ve örnek pazarlarından biri konumunda olduğuna vurgu yapan Eyüp Aratay, konuşmasına şöyle devam etti: 

“Sadece sektörü için çalışan değil, ülke menfaati gözeten bir derneğiz”

“Türkiye LPG pazarını bugün bulunduğu önemli konuma taşıyan hiç şüphesiz en büyük unsur ise dünyada bir benzeri bulunmayan LPG’ye özel kanun olan 5307 Sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu’muzdur. İşte derneğimizin ilk kuruluşu da bu açıdan çok önemli. 

Ülkemizde 1962 yılında ilk tüp dolumu ile birlikte Türkiye LPG sektörü oluşmaya başlamıştır. Tüpgaz ile tanışan ülkemizde, bu kolay, verimli ve sağlıklı enerji kaynağı benimseniyor ve zamanla artan bir hızla pazar gelişiyor, yeni şirketler, markalar oluşuyor. O dönemki LPG şirketlerinin çoğu, tüp üretimi, dolum, dağıtım, hizmet ve bakım faaliyetlerinde Avrupa standartlarını benimsiyor. Ancak 1970 devalüasyonu ile TL’nin yüzde 70’e varan değer kaybı ve 10 Ağustos kararnamesi ile devletin LPG’de fiyatını belirlemesi ve liberal ekonomiden uzaklaşması süreci başlamasıyla birlikte sektörde oluşan marj problemleri teknik gerekliliklere uyum alanında sorun teşkil ediyor. Sektörde firmaların teknik yeterlilikler için ortak bir paydada buluşmaması nedeni ile de tüketici tarafında önemli bir risk oluşturmaya başlamıştı. Zira o zamanlar Türkiye’de pazar faaliyetlerini düzenleyecek bir yönetmelik, standart veya ya da yasal düzenlemeler bulunmuyordu. 

Sektörün bir birliğe, derneğe olan ihtiyacı da; işte 10 Ağustos kararnamesinden kaynaklanan bu gelişmeler ile iyice su yüzüne çıktı. 1971 yılında başlatılan hazırlık çalışmaları sonrasında 28 Mart 1972’de Türkiye LPG Derneği, ‘Gerek teknik ve gerekse ticari kural ve standartların oluşturulması’ temel amacı ile kuruldu ve çalışmalarına başladı. Enerji sektörünün ilk ve adında Türkiye unvanını gururla taşıyan derneğimizce başlatılan bu adımlar ve yürütülen yoğun çalışmalar neticesinde bugün, Türkiye olarak, sadece LPG’ye yönelik olarak düzenlenmiş Dünya’nın ilk ve tek kanununun; 5307 Sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu’nun sahibiyiz.

Türkiye LPG Derneği olarak da o gün bugündür, sadece sektörü değil, kamu ve kamuoyunu da, yani ülkesini de düşünen bir dernek olarak çalışmalarımızı aynı ruh ve azimle sürdürüyoruz.”

Bugün 13. Başkanı olarak gurur duyduğum derneğimizin 14 kurumsal üyesi ve 39 temsilci üyesi bulunmaktadır. Derneğimiz Türkiye toplam LPG pazarın yüzde 70’ini temsil ederken Tüplü pazarında ise yüzde 96’lık bir temsil oranına sahiptir.

Türkiye LPG Sektörü yıllık 80 milyar TL’lik büyüklüğe ulaştı

1960’lı yılların başında 10.000 Ton mertebesinde olan pazar hızla büyüyerek derneğimizin kurulduğu 1972 yılında 333.000 Ton büyüklüğüne ulaşıyor. Önceleri sadece tüplü segmentte hizmet verirken, 1970 yılların başında sanayinin ihtiyacını karşılamak üzere tankerle dökme faaliyete giren sektörümüz, 1996 yılında Otogaz’ın uygulamaya girmesi ile de bugün 3 segmentte Türkiye’nin her yerinde müşterilerinin enerji ihtiyacını kesintisiz ve güvenli bir şekilde karşılıyor. Pazar daha sonraki yıllarda da büyümesine devam ederek 2000 yılında 4,5 milyon tonluk en büyük değerine ulaşıyor. Daha sonra doğal gazın yaygınlaşması ile daralan pazar, bugün yaklaşık 4 milyon tonluk hacmi ile Avrupa’nın Rusya’dan sonra 2’nci büyük pazarı haline gelmiştir.

Bugün sektörümüzde ülke genelinde faaliyet gösteren yaklaşık 7.000 Tüplü ve 11.000 Otogaz bayimizle 10 milyon haneye tüp hizmeti ve 4,9 milyon otogazlı araca ikmal gerçekleştiriyoruz. Sektörümüz yaklaşık 100.000 çalışanı ile yıllık 80 milyar TL pazar büyüklüğüne ulaşmış durumdadır.”

Yaşanan gelişmeler, LPG’nin ülkemiz enerji arzındaki çeşitliliği için önemini daha da öne çıkardı

Mevcut gelişmeler ışığında LPG’nin önemine de değinen Eyüp Aratay, “LPG’nin, 1.000 kadar kullanım çeşitliliği ile, kolay erişilebilen, mobil, verimli ve temiz bir enerji kaynağı olmasıyla, doğalgaz boru hatlarının ulaşamadığı bölgelerde ideal pişirme, ısınma ve su ısıtma aracı olarak, halen ülkemizde çok önemli bir potansiyeli olduğunu düşünüyoruz. Ama bunun da dışında, ülkemizin gelişen enerji ihtiyacının karşılanmasında, enerji kaynaklarının sağlığı ve çeşitlenmesinde çok daha aktif bir rol üstlenmesinin büyük önem arz ettiğini görüyor ve inanıyoruz. LPG’nin bu potansiyelinin, üstleneceği bu rolün öneminin; Rusya – Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan petroldeki tedarik sıkıntıları ile çok daha belirginleştiği düşüncesindeyiz. Öte yandan Rusya – Ukrayna savaşının Türkiye’nin LPG tedarikinde bir sıkıntı yaratmadığını da belirtmek isterim. 

Rusya – Ukrayna savaşı Türkiye’nin LPG tedarikinde sıkıntı yaratmıyor

2021 yılı itibariyle toplam 77 lisanslı firmanın faaliyet gösterdiği Türkiye LPG pazarı, yaklaşık 4.000.000 ton büyüklüğe sahip bir pazar. Bunun yaklaşık 1.000.000 tonu yurt içindeki rafinerilerden elde edilirken, 3.000.000 tonu da ithalat ile karşılanıyor. İthalatın 2.000.000 tonu ise Amerika ve Cezayir’den sağlanıyor. Rusya’nın ithalattaki payı 2020 yılında sadece yüzde 1,5 oldu. Ukrayna’dan ise, son yıllarda ithalat yapılmıyor. Dolayısıyla Rusya – Ukrayna savaşının Türkiye’nin LPG tedarikine etkisi yok denecek kadar az bulunuyor.

Türkiye pazarı 2021 yılında yüzde 1,07 oranında artarak, 3.910.532 tona ulaştı

Türkiye’de yurt içi LPG satışı 2021 yılında önceki yıla oranla küçük de olsa artış gösterdi. Ocak-Aralık 2020’deki 3.869.203 ton olarak gerçekleşen yurt içi LPG satış miktarı, 2021 Ocak-Aralık döneminde yüzde 1,07 oranında artarak, 3.910.532 ton olarak gerçekleşti. 2021 yılında tüplü segmentteki satışlar bir önceki yıla göre, yüzde 2,69 azalarak, 699.062 ton olurken; dökme segmenti aynı dönemde yüzde 13,91’lik artışla 97.414 ton olarak gerçekleşti. Otogaz ise, yine aynı dönemde yüzde 1.59 oranda artarak, 3.114.055 ton oldu. Segment payları bazında ise, 2021 yılında yine pazarın yüzde 79,63’lük oranına sahip olan otogaz ilk sırada yer alıyor. Pazarda tüplü segment yüzde 17,88, dökme LPG ise yüzde 2,49’luk pay ile yer alıyor” dedi.

“LPG, tüm dünyada temiz enerji kaynağı olarak teşvik ediliyor” 

LPG’nin, elektrik ya da doğalgaz boru hatları gibi devasa yatırımlara ihtiyaç duymayan; mobil, kolay taşınabilir, yaygın, verimli ve ekonomik bir yakıt olduğuna dikkat çeken Gökhan Tezel şöyle konuştu: 

“Türkiye için çok önemli bir yakıt olan LPG’nin dünyada da özel bir yeri bulunuyor. LPG’nin tüm avantajlarına ilave olarak, tüm dünyada muadillerine göre çok daha düşük karbon ve partikül salınımı ile doğa ve çevre dostu bir enerji kaynağı olarak kabul ediliyor. Bu konu Dünya LPG Birliği ve Avrupa LPG Birliği tarafından yayınlanan raporlarda detaylı olarak vurgulanıyor. Yani LPG, en önemli ve pratik mobil enerji kaynaklarından biri olarak, tüm dünyada ‘temiz enerji’ olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda, son yıllarda gelişen BioLPG çalışmaları ile karbon salınımlarının düşürülmesi hedeflerine önemli katkı yapabilecek ürünlerden biri olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla LPG, sürdürülebilirlik politikaları kapsamında, geçiş sürecinde çok önemli bir rol üstleniyor. Bu nedenle geçiş süreci için çok değerli bir alternatif yakıt kaynağı olarak, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde teşvik ediliyor ve yakın gelecekteki enerji stratejileri arasında yer alıyor. 

Dünyada artan nüfus, sanayileşme ve kırsaldan kente göçler sonucunda; çevre sorunları, sürdürülebilir yaşam kalitesi ve genel anlamda dünyanın geleceği daha fazla ön plana çıkmaya başladı. Bugün artık ‘yaşanabilir bir dünya’ kavramı çok daha fazla sorgulanıyor. ‘Yaşanabilir bir dünya ile birlikte enerji gereksinimine yönelik düşünce ve çalışmalar gelecek konusunda bugünden alınması gereken önlemleri ön plana çıkartıyor. Pandemi, enerji krizi ve savaşlarla boğuşan dünya, enerji konusunda zorlu bir süreçten geçiyor. Bir taraftan tedarik ve üretimde yaşanan sıkıntılara çözüm aranırken, diğer yandan karbon salınımını azaltma ve temiz enerjiye geçiş için adımlar atılmaya çalışılıyor.

LPG, Türkiye’nin 2053 yılında net ‘0’ emisyon hedefine ulaşımı için önemli bir fırsat 

Bu kapsamda 2021 yılında çok önemli adımlar atıldı. Türkiye’nin, Paris İklim Anlaşması’na taraf olmayı kabul etmesi, ABD’nin anlaşmaya geri dönmesi, bunun yanında Avrupa Yeşil Mutabakatının kabulü ile İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26’ncı Taraflar Konferansı’nda (COP26), temiz enerjinin dünyanın her yerinde uygun maliyetle erişilebilir olması için uluslararası bir planın oluşturulması, sürdürülebilir bir gelecek adına umut verici adımlar oldu. 

Paris İklim Anlaşması, Türkiye’ye önemli sorumluluklar da getiriyor. Bu anlaşma, öncelikle Türkiye’nin iklim politikasında yeni bir dönemin başlangıcı niteliğini taşıyor. Türkiye, emisyon azaltılmasına yönelik yeni hedefler belirlemek ve eylem planları hazırlamak zorunda. Türkiye’nin bu anlaşma ile koyduğu hedefler; 2030 yılına kadar sera gazı emisyon artışını yüzde 21’e kadar düşürmek ve 2053 yılında da bunu tamamen sıfırlamak. Ayrıca Türkiye’nin hem denizlerin kirlilikten hem de ormanların korunması yönünde çalışmalar yürütmesi gerekiyor. Bunun yanında petrol, kömür gibi fosil yakıt kullanımını da azaltarak, yenilenebilir enerji yatırımlarını ön plana çıkartması önem taşıyor. Türkiye’nin, 2053 net ‘0’ emisyon hedeflerine ulaşabilmesi için ise, tüm dünyada kullanımı giderek artan ve birçok ülkede de kullanımı teşvik edilen LPG, geçiş süreci için güçlü bir alternatif enerji kaynağı olarak öne çıkıyor. 

LPG sektörünün küresel büyüklüğü 300 milyar dolara ulaşmış durumda

Dünyada artan kullanım alan çeşitliliği ile yenilenebilir enerji ile en hızlı büyüyen enerji kaynaklarından birini oluşturan LPG sektörünün bugünkü küresel büyüklüğü 300 milyar dolara ulaşmış durumda. Dünya genelindeki kullanımı geçen yıl bir miktar azalsa da ilerisi için umut verici olmayı sürdürüyor. Dünya LPG Derneği’nin (WLPGA) 2021 yıllı raporuna göre, LPG üretimi geçen yıl yüzde 1,36 azalarak, 329.000.000 ton olarak gerçekleşti. Ancak küresel ısınma, iklim krizi, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve ülkelerin 2050’ye kadar karbon salınımını sıfıra indirme hedefleri nedeniyle, önümüzdeki 10 yılda LPG tüketiminin daha da yaygınlaşacağı ve yıllık 375.000.000 tonu aşacağı tahmin ediliyor”. 

Petrol Ofisi, madeni yağlar sektöründe lider

Petrol Ofisi, 2021 yılında pazarın üzerinde bir büyüme gerçekleştirerek Türkiye madeni yağlar sektöründeki liderliklerini devam ettirdi. PETDER verilerine göre pazar paylarını madeni yağ ve kimyasallar pazarında yüzde 31’e, madeni yağ pazarında ise yüzde 29,7’ye çıkaran Petrol Ofisi, her iki alanın da yine lideri oldu. Petrol Sanayi Derneği (PETDER) verilerine göre Türkiye madeni yağ ve kimyasallar pazarı 2021 yılında yaklaşık yüzde 10.2 büyüyerek toplam 384.682 tonluk satışa ulaştı. Türkiye madeni yağ ve kimyasallar pazarında Petrol Ofisi, kaydettiği istikrarlı büyümesini devam ettirdi ve her iki alandaki liderliğini de güçlendirerek sürdürdü. İmza attığı başarılara zorlu pandemi döneminin ikinci yılında da devam eden Petrol Ofisi, 2010’da üstlendiği madeni yağ ve kimyasallardaki liderliğini, pazar payını yüzde 31’e çıkartarak, 12’inci yılına taşıdı. Petrol Ofisi, madeni yağlar pazarında ise 2019’da eriştiği liderliğini, 2021’de pazar payını yüzde 29.7’ye taşıyıp güçlendirerek, aralıksız sürdürdü.

Maxima markası ile binek araç yağlarında yüzde 20.4’e ulaştı

PETDER verilerine göre güçlü büyümesine devam eden Petrol Ofisi her iki alanda liderliklerini sürdürürdü. Türkiye madeni yağlar ve kimyasallar pazarındaki hemen hemen tüm alanlarda satış tonajlarını ve pazar paylarını geliştirdiği gözlemlenen Petrol Ofisi’nin Maxima markası ile binek araç yağlarında pazar payını yüzde 20.4 çıkartarak kaydettiği artış ise dikkat çekti.

Toplam satışta 148 bin tona, ihracatta ise 11 bin tona ulaştı

Petrol Ofisi, 2021 yılında toplam satış rakamını 148bin tonun üzerine taşıdı. İç pazarın yanı sıra küresel pazarda da satışlarını güçlendiren Petrol Ofisi, 4 kıtada 33 ülkeye yaptığı madeni yağ ihracatını da 11 bin tonun üzerine çıkarttı. Petrol Ofisi, madeni yağlar alanında da ileri teknolojisi, yüksek üretim ve depolama kapasiteleri ile öne çıkıyor. Petrol Ofisi, yaklaşık 140 bin tonluk yıllık üretim ve 66 bin tonluk depolama kapasiteli Kocaeli Derince’deki madeni yağ fabrikası ile400’den fazla zengin ürün gamına sahip. Tesiste yer alan alanındaki en gelişmiş merkezlerinden biri konumundaki Petrol Ofisi Teknoloji Merkezi – POTEM de, gerçekleştirdiği yılda yaklaşık 150 bin test ile de başta kamu kuruluşları olmak üzere tüm sektöre hizmet veriyor.

“Lidere yakışır şekilde her koşulda, en iyiye, en doğruya, en mükemmele odaklandık”

Petrol Ofisi’nin hem akaryakıt hem de madeni yağ ve kimyasallar alanında sadece pazar ya da sektör lideri olmadığını, sektörüne, ülkesine katkıda bulunma, örnek olma gibi sorumluluklar da taşıdığını belirten Petrol Ofisi Madeni Yağlar Direktörü Sezgin Gürsu da, “Çok güçlü bir altyapımız, üretim teknolojimiz, gücümüz ve kabiliyetimiz var. Fakat en önemlisi, başarıya inanmış ve adanmış çok güçlü bir aileyiz. Bununla birlikte, akaryakıtta olduğu gibi madeni yağlar ve kimyasallar alanında da Türkiye’nin en büyük dağıtım ağına sahibiz. 400’ü aşkın zengin ürün gamımız ve tüm ülkeye yayılmış yaklaşık 20 bin satış noktamız ile Türkiye’nin hemen hemen tüm madeni yağ ihtiyaçlarının, ileri teknolojili ürünler ve yüksek hizmet kalitesi ile ideal çözümlerine, kolay, hızlı erişim olanağı sağlıyoruz. Teknolojiyi çok seviyor ve kullanımını sürekli güncel tutuyoruz.

Brisa, gelirlerinde %57 artış kaydetti

Bridgestone ve Lassa ana markalarıyla Türkiye lastik pazarı lideri Brisa, 01 Ocak-31 Aralık 2021 dönemine ait finansal sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı.

Şirketin satış gelirleri bir önceki yıla kıyasla %57 artarak 6.6 milyar TL’ye ulaşırken satış tonajı %20 büyüdü.

FAVÖK seviyesinde ise geçen yılın aynı dönemine göre %55 artış elde etti ve FAVÖK büyüklüğü 1.485 milyon TL seviyesinde gerçekleşti. Şirket’in ihracat gelirleri dolar bazında %30 büyüme kaydetti ve 291 milyon Dolara ulaştı. Bu verilerle Şirket, 2021 yılını güçlü bir finansal performans sergileyerek ve büyüyerek kapattı.

Şirketin bu güçlü performansında, dengeli işletme sermayesi yönetimi, başarılı kanal ve stratejik ürün portföy yönetimi etkili oldu. Şirket, yıl içinde tedarik zincirinde yaşanan kısıtlamalar, kur dalgalanmaları ve devam eden pandemi sürecine rağmen, 2021 yılında ara vermeden operasyonlarına devam etti, iş sürekliliğini sağladı.

Brisa’nın bu başarısını değerlendiren Brisa CEO’su Haluk Kürkçü şunları dile getirdi: “Gerek pandeminin etkileri gerekse hızlanan dijitalleşme ile birlikte tüm dünyada iş yapış şekilleri değişirken Brisa olarak yıllardır yatırım yaptığımız akıllı kültürümüz sayesinde, bu değişime hızlı ve çevik bir şekilde tüm operasyonlarımızla adapte olduk.

Güneşin Yıldızı, Teşviklerle Daha da Parlayacak

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yenilenebilir enerjiye yönelik yeni teşvikleri açıklamasının sektör ve ülkenin geleceği adına sevindirici olduğunu belirten TEK Enerji Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Şahintaş, “Yatırımların daha da artacağı bir dönemde enerjide dışa bağımlılığımız azalacak” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarına KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyeti gibi mevcut desteklerin kapsamını genişleterek, güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üreten lisanssız faaliyetler kapsamındaki yatırımların 4. bölge desteklerinden yararlanmasının önünü açtıklarını açıkladı.

Şahintaş; yeni desteklerin, yeni yatırımları tetikleyeceğini söyledi.

Şahintaş, Güneş ve rüzgâr enerjisi yatırımcılarına KDV istisnası ve gümrük vergisine ilave olarak yüzde 30 oranında vergi indirimi ve 6 yıl boyunca sigorta prim işveren hissesi desteği sağlanmasının stratejik açıdan çok önemli olduğunu, hâlihazırda güneşte gümrük vergisi ve KDV muafiyetine ek olarak sağlanacak teşvikler, mutlaka sektörümüzdeki hareketliliği artıracağını kaydetti.

Lojistik Sektörünün Geleceği MÜSİAD’da Ele Alındı

Lojistik Sektörü İstişare Toplantısı, MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı’nın katılımıyla MÜSİAD Genel Merkez binasında gerçekleştirildi. Toplantı sonrası değerlendirmede bulunan Başkan Asmalı, “Türkiye’nin stratejik konumu uluslararası ticarette ülkemize büyük avantaj sağlıyor. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirme gayretindeyiz” dedi.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) MÜSİAD Lojistik Sektör Kurulu koordinasyonunda düzenlenen “Lojistik Sektörü İstişare Toplantısı”, MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, sektör temsilcileri ve üyelerin katılımıyla MÜSİAD Genel Merkez binasında gerçekleştirildi.

Lojistik sektörüne ilişkin gelişmelerin kapsamlı şekilde ele alındığı toplantıda lojistik sektörünün bugüne ve geleceği değerlendirildi. Görüşmede ayrıca, MÜSİAD Lojistik Sektör Kurulu’nun bundan sonraki süreçte sektörün gelişimine yönelik oluşturulacak yeni yapıda koordinatörlük görevi üstlenmesi kararlaştırıldı.

Toplantı sonrası değerlendirmede bulunan MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, Türkiye’nin stratejik konumunun önemine dikkat çekerken, “Türkiye’nin stratejik konumu uluslararası ticarette ülkemize büyük avantaj sağlıyor. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirme gayretindeyiz” ifadelerini kullandı.

MÜSİAD Genel Merkezindeki toplantıya, Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD), Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND), Demiryolu Taşımacıları Derneği (DTD), İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği (İGMD), Türkiye Kargo, Kurye ve Lojistik Derneği (KARİD), Türkiye Nakliyeciler Derneği (TND), Gümrüklü Antrepocular Derneği (GAİD), Ağır Nakliyeciler Derneği (AND), Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) ve Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Lojistik Alt Çalışma Grubu temsilcileri katıldı.

Türkiye İhracatta Büyümek İçin Tanıtıma Öncelik Veriyor

Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki siyasi ilişkilerin olumlu seyri ihracat rakamlarına da yansıyor. Türkiye, 2020 yılında 1 milyar 879 milyon dolar ihracat yaptığı BAE’ne 2021 yılında yüzde 66’lık artışla 3 milyar 121 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

Türkiye’nin Birleşik Arap Emirlikleri’ne yaptığı ihracatın 2022 yılında da artmaya devam ettiği bilgisini paylaşan Türkiye İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, “Ocak ayında BAE’ne ihracatımız yüzde 11’lik artışla 192 milyon dolara ulaştı. Aynı dönemde Ege İhracatçı Birlikleri’nin ihracatı ise; yüzde 40’lık artışla 12,8 milyon dolardan 18 milyon dolara çıktı. Türkiye’nin BAE’ne ihracat hedefi 2022 yılında 4 milyar dolara ulaşmak” şeklinde konuştu.

Türk ihracatçıları olarak, Birleşik Arap Emirlikleri’ne ihracatı artırmak, Türk ürünlerini tanıtmak için 01 Ekim 2021 – 31 Mart 2022 tarihler arasında Dubai’de düzenlenmekte olan EXPO Dubai Fuarı’nda Türk Milli Günü’nde Türk lezzetlerinin tanıtımını gerçekleştirdiklerini aktaran Er, sözlerine şöyle devam etti; “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yaptığı “Medeniyetlerin Başlangıç Noktasından Geleceği Yaratmak” temalı Türk Milli Günü kapsamında, Ege İhracatçı Birlikleri olarak ziyaretçilere, Ege Bölgesinin en önemli ihraç ürünlerinden olan kuru meyve, zeytinyağı, defne, kekik ve biberiye dağıtımı yaptık. Ege İhracatçı Birlikleri organizasyonunda katılan folklor ekibi, Ege Bölgesinin önemli halk oyunlarını sergiledi. Türk Milli Günü’nde hem ihraç ürünlerimizle hem de kültürümüzle yerimizi aldık.

Expo Dubai ile eş zamanlı olarak Dubai Dünya Ticaret Merkezi’nde gerçekleştirilen, dünyanın en büyük gıda fuarlarından Gulfood Dubai Fuarı’nda, Türkiye’den 150’den fazla firmanın katılarak Türk lezzetlerini tanıttığını da ekleyen Er, “Ege İhracatçı Birlikleri Gulfood Dubai Fuarı’nda, Türkiye Milli Katılım Organizasyonu kapsamında, Türkiye standında, Türk lezzetlerini tanıtmak ve ihracatını artırmak amacıyla; kuru meyve, zeytinyağı, defne ve kekik gibi önemli tarımsal ihraç ürünlerini sergileyerek tadım etkinlikleri gerçekleştirdik. İki ülke arasında olumlu seyreden siyasi ilişkilerin de desteğiyle bu ülkeye ihracatımızı artıracak bir iklim söz konusu. Türk ihracatçıları olarak BAE’ne ihracatımızı artırmak için tanıtım etkinliklerimizi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

Yalıtım Kalınlıkları ve Kaplamalı Cam Kullanımı Artacak

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sn. Murat Kurum, “Yeşil Kalkınma Yolunda Türkiye” temalı istişare toplantısının sonuç bildirgesinde “İklim dostu yeşil binaların yapımına öncelik verilmesi ve bu kapsamda teşviklerin artırılmasına ilişkin madde doğrultusunda yapılacakları duyurdu.

Bu kapsamda önemli bir düzenleme yapıldı ve Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği değiştirilerek bugün resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği), Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle ilgili olarak bir açıklama yaptı.

Atılan adımları yakından takip ettiklerini ifade eden İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu, “Bakanlığımız 01 Ocak 2023’ten itibaren, bir parseldeki toplam inşaat alanı 5 bin metrekareden büyük olan tüm binaların enerji performans sınıfının en az ‘B’ olacak şekilde inşa edilmesini ve kullanılacak enerjinin en az yüzde 5’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanmasını zorunlu hale getirdi.

Düzenlemeyle birlikte, halen “C” olan asgari enerji performansının “B”ye çıkarılması, ısı yalıtımında kullanılan yalıtım malzemesi kalınlıklarında da bir miktar artışı beraberinde getirecek. Bu kapsamda Bakanlığımızın yayımlandığı rehberi dikkate aldığımızda cephelerdeki asgari ısı yalıtım malzemesi kalınlıkları İstanbul’da 5cm’den 8 cm’ye, Ankara’da ise 6 cm’den 9 cm’ye çıkacak. Çatılarda ise kalınlık İstanbul’da 10cm’den 14cm’ye, Ankara’da ise 12cm’den 18 cm’ye çıkacak. Döşemelerdeki kalınlık artışları Ankara’da 7 cm’den 9 cm’ye, İstanbul’da 5 cm’den 7 cm’ye çıkacak. Ayrıca kaplamalı yalıtım camı üniteleri ile ısı yalıtım değerleri iyileştirilmiş pencerelerin kullanımı artacak. Öte yandan enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak için tüm binaları kapsayan ve enerji verimliliğinde %20’den çok daha fazla iyileştirme hedefleyen düzenlemelere ihtiyacımız olduğunu söylemeliyiz” ifadelerini kullandı.

Schneider Electric, Yenilenebilir Enerji Platformu Zeigo’yu Satın Aldı

Enerji yönetimi ve otomasyonun dijital dönüşümüne liderlik eden Schneider Electric, enerji, sürdürülebilirlik ve çevresel emtia danışmanlığı alanlarındaki hizmetlerini geliştirmek amacıyla iklim teknolojisi platformu girişimi Zeigo’yu satın aldığını duyurdu. Bu satın alma Schneider Electric’in temiz enerji hizmetleri ve çözümleri portföyünü geliştirecek ve şirketin dijital enerji dönüşümü hedeflerine katkı sunacak.

İklim riskleri ve adil bir enerji dönüşümüne yönelik global beklenti ve talepler hızla artarken, kuruluşlar karbonsuzlaşma konusunda artan baskıyla karşılaşıyor. Son 10 yılda şirketlerin karbonsuzlaşmaya başlamak için kullandığı en yaygın ve etkili araçlardan biri elektrik şirketleriyle imzalanan yenilenebilir enerji satın alma sözleşmeleri (PPA’lar) oldu. Kuruluşlar bugüne kadar PPA aracılığıyla gönüllü olarak 77 gigawatt’tan fazla rüzgâr, güneş ve jeotermal enerji satın aldı.

Net sıfır hedefleri dünya çapında yaygınlaşırken, PPA talebinin de artması bekleniyor. 2.000’den fazla şirket karbonsuzlaşma hedeflerini 1,5 derece Santigratlık global ısınma eşiğiyle uyumlu hale getirmek amacıyla şimdiden Bilimsel Hedefler Girişimi’ne katıldı. 300’den fazla şirket de RE100’ün İklim Grubu’na katılarak operasyonlarında %100 yenilenebilir enerji kullanmayı taahhüt etti. Bu taahhütler doğrultusunda Bloomberg, kurumsal yenilenebilir enerji açığının 2030’da 269 terawatt-saat olacağı tahmininde bulundu.

Schneider Electric, uzun yıllardır sunduğu, sınıfının en iyisi danışmanlık hizmetlerini Zeigo’nun yapay zekâ altyapısıyla bir araya getirerek enerji ve çevre emtialarının tedarik sürecinde iş birliğine dayalı gelişmiş zekâ çözümlerini müşterileriyle buluşturacak. Bu çözümler, Schneider Electric’in mevcut birleştirme çözümleri, EcoStruxure™ Resource Advisor ve NEO Network™ dijital platformlarını tamamlayıcı özellikte olacak.

Bu satın alma kararını değerlendiren Schneider Electric Sürdürülebilir İş Bölümü Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Steve Wilhite; “Yenilenebilir enerji tedariği zaman alan ve karmaşık bir süreçtir. Projelere ve risklere dair ciddi uzman değerlendirmesi gerektirir. Dolayısıyla şirketler için yenilenebilir enerji alanında dünyanın en büyük danışmanı olarak hız ve karmaşıklığın pek çok kurumun PPA pazarına girmesinin önündeki iki engel olduğunun farkındayız. Bu kapsamda Zeigo teknolojisini mevcut hizmet ve çözüm portföyümüzle birleştirerek, dünya çapında müşterilerimize sunduğumuz değeri çok daha fazla güçlendireceğiz ve zenginleştirceğiz” dedi.

Zeigo kurucusu ve CEO’su Juan Pablo Cerda ise “Zeigo olarak dijital temiz enerji devrimini hızlandırmak üzere başladığımız yolculuğa Schneider Electric çatısı altında devam etmekten son derece memnunuz. Birlikte hareket ederek karbonsuzlaşma yolculuğuna çıkan daha çok sayıda şirkete yenilikçi enerji çözümleri sunacağız” şeklinde konuştu.

Elektrik Faturalarını Düşürmenin Anahtarı Tedarikçi Değişikliğinde

Yılbaşında yapılan elektrik zamları ülke gündeminde ilk sıralardaki yerini hala koruyor. Kimileri elektrik zamlarından enerji yönetimini suçlarken kimileri de sorunun kaynağının elektrik şirketlerinin özelleştirilmesi olduğunu ifade ediyor. Ancak özelleştirmelerin ve elektrik piyasasının serbestleşmesinin en önemli nimeti olan rekabet, tüketiciler tarafından pek bilinmiyor. Oysa elektrik piyasasında, cep telefonu operatörü değiştirir gibi elektrik tedarikçisi değiştirmek ve bu yolla yüzde 35’lere varan oranda daha ucuz fiyatlı elektrik kullanmak mümkün. Elektrik tedarikçileri karşılaştırma ve değiştirme sitesi encazip.com, tedarikçi değişikliğinin ve rekabetin tüketicilere katkılarını açıkladı.

Elektrik zamları yılbaşından beri ülke gündemindeki yerini koruyor. Kamuoyunda ciddi tepkiyle karşılanan elektrik zamları konusunda hemen hemen herkes görüşünü dile getirirken elektrik zamlarının sebepleri ve elektrik piyasası hakkında bilgi kirliliği de beraberinde geliyor. Zira son zamlardan önce elektrik faturaları bu kadar dikkat çekmemiş ve kamuoyunda bu kadar konuşulmamıştı. Eleştirilerin hedefinde ise en çok elektrik piyasası otoriteleri ve özelleştirmeler yer alıyor. Ancak elektrik fiyatlarının belirlenme mekanizması tüketicilere doğru aktarılamazken birçok tüketici, elektrik piyasasının serbestleşmesinin esas faydası olan cep telefonu operatörü değiştirir gibi elektrik tedarikçisi değiştirme haklarından haberdar değiller. Vatandaşları bu konuda bilgilendirmek isteyen elektrik tedarikçileri karşılaştırma ve değiştirme sitesi encazip.com, elektrik piyasasındaki fiyatlandırmaları ve numara taşır gibi tedarikçi değiştirerek yüzde 35’lere varan oranda tasarruf edebilmenin detaylarını aktardı.

EPDK, sadece tedarikçi değiştirmemiş tüketiciler için fiyat belirler

Elektrik piyasasının serbestleşmesiyle birlikte elektrik tedarikçisi değişikliğinin önü açılırken elektrik enerjisinin stratejik önemi nedeniyle son kaynak tedariki adı verilen bir mekanizma devreye alındı. Bu mekanizma tüketicilerin elektrik tedarikçisi değiştirmemesi veya elektrik alacak bir tedarikçi bulamaması halinde elektriksiz kalmasının önüne geçmek için kuruluyor ve bu durumda olan tüketicilere uygulanacak olan fiyat Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından belirleniyor. Bunun haricindeki tüketiciler için ise fiyatlar, 50 civarındaki aktif serbest elektrik tedarik şirketi tarafından serbest piyasa koşullarında belirleniyor. Ancak elektrik piyasasındaki iniş çıkışlar nedeniyle zaman içinde serbest piyasaya katılan tüketici sayısının azalmasıyla birlikte tüketicilerin ezici bir çoğunluğunun elektrik faturaları için son kaynak tedarik tarifeleri belirleyici oluyor.

Elektrik fiyatlarındaki artışın sebebi nedir?

2021 yılının ocak ayında 40 kuruş seviyelerinde olan elektrik piyasasındaki elektrik maliyetleri yüzde 296’lık bir artış göstererek içinde bulunduğumuz şubat ayında 1,40 TL seviyelerine yükseldi. Bu yükselişin arkasında yatan en büyük sebep ise döviz kurlarındaki artış oldu. Ancak diğer taraftan kurak bir sezon geçirilmesi nedeniyle yerli kaynaklı hidroelektrik santrallerinin elektrik üretimi önemli ölçüde düştü ve buradaki açık, yabancı kaynaklı doğal gaz ve kömür santrallerinden karşılanmaya başlandı. Bir diğer taraftan enerji kaynaklarındaki küresel fiyat artışının da eklenmesiyle birlikte elektrik üretim maliyetleri ciddi oranda arttı. Dolar bazında elektrik maliyetleri 2021 yılı ocak ayında kWh başına 0,055 Amerikan doları iken bu maliyet 2022 yılının ocak ayı için 0,09 Amerikan doları seviyesine geldi. Bu veri, elektrik maliyetlerindeki artışın sadece kurdaki artış kaynaklı olmadığını ve başta kuraklık olmak üzere çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle meydana geldiğini gösteriyor.

Elektrik fiyatlarını düşürmenin tek yolu serbest piyasadan yararlanmakta

Elektrik piyasasında serbest piyasa dinamiklerinin yeteri kadar iyi işlememesine rağmen tüketicilerin elektrik tedarikçisi değiştirerek tasarruf etmeleri mümkün. Farklı şekilde elektrik üretimi gerçekleştiren elektrik üreticilerinin ya da farklı yöntemlerle üreticilerden elektrik alarak portföy oluşturan elektrik tedarikçilerinin elektrik tedarik maliyeti de birbirinden farklı oluyor. Bu şekilde elektrik tedarik şirketleri tüketicilere farklı birim fiyattan elektrik tedariki gerçekleştirebiliyor. Örneğin, yerli kömür ve yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrik ile portföy yapmış olan bir tedarikçi, doğal gaz ile üretim yapan tedarikçiden çok daha ucuza elektrik tedariki yapabiliyor. Böylece tüketiciler, rekabetten ve serbest piyasadan yararlanarak yüzde 35’lere varan oranda daha ucuz elektrik kullanabiliyor.

Elektrik tedarikçisi nasıl değiştirilir?

Aylık 125 TL ve üzerinde elektrik faturası ödeyen evler ve aylık 250 TL üzerinde elektrik faturası ödeyen iş yerlerinin tamamı elektrik tedarikçisini değiştirebilir. Elektrik tüketicilerinin tamamına yakını bu seviyenin üzerinde elektrik tükettiği için neredeyse tüm tüketiciler elektrik tedarikçisi değiştirebiliyor anlamına geliyor. Elektrik tedarikçisi değiştirmek ise oldukça kolay. Tüketicilerin farklı elektrik tedarikçilerinin tarifelerini, tedarikçi şirketlerle iletişime geçerek ya da encazip.com gibi elektrik tedarikçileri karşılaştırma ve değiştirme sitelerini kullanarak öğrenebilir. Tedarikçi seçimi yapıldıktan sonra ise geçiş işlemleri oldukça kolay, evrak veya bürokrasiyle uğraşılmadan internet ya da çağrı merkezleri üzerinden kurulan sözleşmelerle birlikte geçiş işlemleri hızla tamamlanabiliyor. Tedarikçi değiştiren tüketiciler daha ucuz elektrik kullanmanın yanı sıra eski tedarikçilerine ödedikleri güvence bedelini de geri alabiliyor. Bu konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, yaptığı açıklamada elektrik piyasasının serbest bir piyasa olduğunu vurgulayarak elektrik tedarikçisi değiştirmenin mümkün olduğunu ifade etti. Şubat ayı için iş yerleri ve sanayi kuruluşlarının tedarikçi değişikliği ile yüzde 20’lere varan oranda tasarruf etmesi mümkün hale geldi. Evler için ise tedarikçi değişikliği ile tasarruf şu an için kısıtlı olmakla birlikte önümüzdeki günlerde çok daha cazip fiyatların serbest piyasada oluşması bekleniyor. Hem iş yeri hem de ev tüketicilerinin piyasa fiyatlarını takip etmesi ve en cazip tasarruflu tarifeye geçiş yapmaları öneriliyor.

Dağıtım şirketi değil, tedarik şirketi değişir

Elektrik piyasasında özetle şebeke ve tedarik olmak üzere iki yapı var. Şebeke hizmeti veren şirketler sadece kablo, trafo, sayaç işlemleri gibi teknik konularla ilgilenirken elektrik üretimi ve tedariki konuları tedarik şirketlerinin sorumluluğunda oluyor. Elektrik kablolarının içinin boş olduğu düşünüldüğünde bu kabloların sorumluluğu dağıtım ve iletim şirketlerinde oluyor. Bu kabloların içini elektrikle doldurmak ise tedarik şirketlerinin görevi. Sistem bu şekilde olduğundan elektrik tedarikçisi değiştirirken kablo, sayaç gibi teknik altyapının değişmesine gerek olmuyor, sadece faturayı kesen şirket değişmiş oluyor.

5 milyon kişi elektrik tedarikçisini değiştirmişti

Elektrik tedarikçisi değiştirmek küçük tüketiciler için 2013 yılından beri teknik olarak mümkün. Ancak tedarikçi değiştirebilecek tüketicilerin tüketim limiti görece yüksek olduğundan kapsam dahilindeki tüketici sayısı daha düşüktü. Buna rağmen 2018 yılının başına kadar yaklaşık 5 milyon tüketici elektrik tedarikçisini değiştirmiş ancak elektrik piyasasında serbest piyasa dinamiklerinin bozulması nedeniyle tedarikçi değiştiren tüketici sayısı önemli ölçüde düşmüş ve bu imkân gündemden çıkmıştı. Son yapılan zamlarla birlikte tedarikçi değişikliği yeninden gündeme gelecek, yapılan düzenlemelerle birlikte serbest piyasa dinamikleri çok daha iyi işleyecek, böylece önümüzdeki aydan itibaren elektrik faturalarındaki en önemli gündem tedarikçi değişikliği olacak.

Serbest piyasaya müdahale edilmezse elektrik fiyatları düşer

Elektrik piyasasındaki serbest piyasa dinamiklerini ve rekabet koşullarını değerlendiren enerji ekonomisti ve encazip.com kurucusu Çağada Kırım, serbest piyasa dinamiklerinin çok daha iyi işletilmesinin önemini vurgulayarak son kaynak tedarik tarifesi fiyatının asla maliyetlerin altında belirlenmemesi gerektiğini aktardı. Piyasada geçmişte yapılan hatalardan ders alınması halinde gerçek anlamda rekabetin işleyeceğinin ve fiyatların düşeceğinin altını çizen Kırım, sözlerine şu şekilde devam etti:

Özellikle 2017 yılından beri elektrik fiyatları baskı altında tutuldu ve bu nedenle serbest piyasa dinamikleri bozuldu. Çapraz sübvansiyon adını verdiğimiz yöntemle sanayi, tarım ve iş yeri elektrik fiyatları yüksek tutuluyor, böylece ev fiyatları sübvanse ediliyor. Bunun ekonomiye etkileri son derece olumsuz oluyor ve bu olumsuz etki makroekonomik verilerde de açıkça görülebiliyor. Elektrik faturalarındaki tek çözüm maliyet bazlı tarife yapısını evler de dahil tüm abone grupları için uygulamak ve rekabeti bozmamak. Ancak bu yöntemle tüm Avrupa ülkelerinde uygulanmış ve kanıtlanmış olan bir sistem ile nihai tüketicilerin elektrik fiyatları düşürülebilir. Aksi halde her ay yeni kademe, yeni tarife gibi konuları konuşuyor oluruz.

Metaverse Pazarının 5-10 Yıl İçinde 8 Trilyon Dolara Ulaşması Bekleniyor

Metaverse evrenine dair keşfetme arzusu ve teknolojide geride kalma korkusu, sektöre dair pazarı ve yatırımları büyütüyor. Facebook’un adını Meta’ya çevirmesi ve sanal arsa satışlarında yaşanan talep patlaması ile çok hızlı giriş yaptığımız metaverse pazarının5-10 yıl içerisinde küresel ekonomiye 8 trilyon dolar kazandıracağı öngörülüyor.  Bugünün ve geleceğin teknolojisi ‘Metaverse, kaçırılmaması gereken bir yatırım fırsatı mı, riskler, olası kazanımlar nelerdir?’ gibi cevaplanması gereken sorular, Denge Değerleme’nin konunun uzmanlarının katılımıyla Digital Network Alkaş platformu üzerinden online olarak düzenlediği Gelecek Mars’ta Değil Metaverse’te mi’ webinarında cevaplandı.

“Meta-evren”in kısaltması olan metaverse, gerçek ve sanal dünyanın bir bilim kurgu vizyonunda birleştiği, insanların farklı cihazlar arasında hareket etmesine ve dijital bir ortamda iletişim kurmasına olanak sağlayan alternatif gerçeklik olarak hayatımıza çok hızlı bir giriş yaptı. Öyle ki; metaverse evrenine olan ilginin artış hızına bakarak 2022’nin kelimesinin metaverse olabileceğini ön görmek çok da zor değil.  İnsanlık bir yandan aya yolculuk ile başlayan uzay serüveninde turizm amaçlı seyahatler ve başka galaksileri keşfetme arzusu ile maceracı ruhunu beslerken, bir yandan bulunduğu ortamdan hiç ayrılmadan yeni keşiflere yelken açmasını sağlayan metaverse evreninde yolunu bulmaya çalışıyor. Sanal arsaların yüksek bedellerle alınıp satılması ile bir anda daha büyük kitlelerin dikkatini çeken bugünün ve geleceğin teknolojisi ‘Metaverse, kaçırılmaması gereken bir yatırım fırsatı mı, riskler, olası kazanımlar nelerdir?’ gibi cevaplanması gereken pek çok soru var.

Yaklaşık 20 yıldır gayrimenkul sektöründe değerleme hizmeti sunan Denge Değerleme, bu sorulara cevap bulmak ve her gün gelişen, değişen ve evrilen, metaverse evrenini birlikte keşfetmek adına konunun uzmanları ile ‘Gelecek Mars’ta Değil Metaverse’te mi’ webinarı düzenledi. Digital Network Alkaş platformu üzerinden online olarak gerçekleşen etkinliğin moderatörlüğünü deneyimli Ekonomi TV Programcısı Hande Berktan üstlenirken, UiPath, Avrupa Başkan Yardımcısı Tansu Yeğen, Türkiye’nin ilk Metaverse Ajansı STANDBY ME Ajans Başkanı Can Yurdakul, Ödüllü Yazar, Podcaster Konuşmacı ve Girişimci Bora Özkent ve Denge Değerleme Yönetim Kurulu Başkanı Baki Budakoğlu konuşmacı olarak yer aldı.

Moderatör Hande Berktan, insanlığın ilerlemesini sağlayan merak ve keşfetme arzusunun son meyvesi metaverse evrenini daha kolay keşfetmek; dahası onu daha iyi anlamak için yapay zekanın geldiği noktanın incelenmesi gerektiğini gündeme getirerek, ‘Metaverse, yapay zekanın bugünü ve yarınını’ UiPath, Avrupa Başkan Yardımcısı Tansu Yeğen’e sordu.

“Yapay zeka o kadar çabuk ve hızlı hayatımıza girdi ki; buna neredeyse engel olamıyoruz”

İnsanoğlunun son yıllarda farkında olmadan özellikle sosyal medya üzerinden yapay zekayı oldukça fazla kullandığına dikkat çeken UiPath, Avrupa Başkan Yardımcısı Tansu Yeğen, özellikle gelecek 20 yıl içinde bu sürecin daha da kendini hissettireceğini belirtti. 2021 yılında yapay zekanın dünya pazarına 3 trilyon dolarlık bir katkı yaptığını ve bu rakamın 2030 yılında 15.7 trilyona ulaşacağını söyledi. Yeğen; “Yapay zeka o kadar çabuk ve hızlı hayatımıza girdi ki; buna neredeyse engel olamıyoruz. Robotlar artık, servis hizmeti veriyor, otomobiller yapıyor, hatta insanın yapamadığı yumurtanın sarısını beyazından dahi ayırabiliyor. Buna yapay zeka da eklenince, adeta günümüzde robotlar beynimiz gibi oldu. Borsada bizim adımıza alım satım yapıyorlar. Bu da özellikle bireysel alım gücünün belirlenmesinde çok etken bir rol üstlenmiş durumda. Özellikle yapay zeka ile tüketime, alışverişe doğru itiliyoruz. Geldiğimiz noktada yapay zekayı dışlayamayız ya da reddedemeyiz. Yapılması gereken hayatımızı kolaylaştıracak yönlerine evriltmeyi öğrenmekten geçiyor. Çünkü hayatımızı kolaylaştıran bir unsur. İnsanların vakitlerini çalan, bilgisayar başında zaman harcamasına neden olan pek çok işi artık yapay zeka ile çözer olduk. Bizim yerimize sunum yapan, rapor hazırlayan hatta verdiğiniz üç kelime ile makale yazan yapay zeka uygulamaları var” dedi.

İleride fiziki olarak araba ya da ev değil bunların NFT’sini alacağız

Yapay zeka ile metaverse ilişkisinin daha emekleme aşamasında olduğunu ama yine de metaverse kavramının özellikle insanoğlunun hayal gücü ile giderek geliştiğini de belirten Tansu Yeğen, çocukların bilgisayar oyunları sayesinde bu yeni metaverse evrenine hızlı bir giriş yaptıklarını da dikkat çekti. Yeğen sözlerini şöyle sürdürdü: “Farkında olmadan da olsa bu dünyaya giriş yaptık, ben 5-10 yıl içerisinde 8 trilyon dolarlık bir metaverse pazarının bizi beklediğini düşünüyorum. Çok önemli bir araştırma şirketinin verilerine göre geçen yıl dijital ürünler özelinde 54 milyar dolarlık bir harcama yapılmış. Fiziksel emlağın yerine artık NFT üzerinden emlak alımlarının olacağını ve emlak sektörünün de bu durumdan ciddi anlamda etkileneceğini öngörüyorum. İleride fiziki olarak araba ya da ev değil bunların NFT’sini alacağız.” Webinarın bir diğer konuşmacısı olan Ödüllü Yazar, Podcaster Konuşmacı ve Girişimci Bora Özkentise, Z ve Y kuşaklarının metaverse evreninde halihazırda oyunlarla yer aldığını, metaverse’in son dönemde büyük ilgi çekmesinde teknoloji ile arsa alınabilir fikrinin etken olduğuna vurgu yaptı. Özkent konuşmasında şunları söyledi; “Öteden beri oyun evreni hep vardı. Facebook bu sürece dahil olunca çok heyecan yarattı. Çünkü parasal bir güç de ortaya koymuş oldu. Bu da diğer oyuncuları peşinden sürükledi ve bir anda metaverse kavramı hızlı bir ivme yakaladı. Özellikle internette ara yüzlerin kolaylaşması ve devrim niteliğindeki dokunabilirlik ve gözlüklerin çıkmasıyla normal bir hayattan farksızlaşan bir hayata merhaba demiş oldu insanlar. Yani durumun üç boyuta taşınması insanların daha kolay anlamasına, yaşamasına, deneyimlemesine olanak sağladı. Ben yakın bir gelecekte Metaverse’in internetin kendisine dönüşeceğine inanıyorum. Çünkü bu evrende para kazabiliyor olmak, hayal gücünü zorlamak, üç boyutlu deneyimi yaşamak insanlara heyecan veriyor.

Temel ihtiyaçların gerçek dünyadan sağlandığı, ama sosyal, kültürel ve diğer tüm ihtiyaçların sanal dünyadan karşılanmaya başladığı ‘metaverse’ün hızlı yükselişinde insanların giderek zorlaşan gerçek hayat yüzünden bu yeni geleceği ve gerçekliği kucaklamak için oldukça istekli oluşlarının etkisinin büyük olduğunu belirten webinar moderatörü Hande Berktan, yeni düzende emlak sektörünün nasıl etkileneceğini, Metaverse’de arsa alım satımlarının nasıl olacağını, olası riskleri Denge Değerleme Yönetim Kurulu Başkanı Baki Budakoğlu’na sordu.

“Metaverse’te satın alınan arsa değil, arsanın NFT’si”

Öncelikle bu platform üzerinden bir düzeltme yapmak gerekir, alınan arsa değil arsanın NFT’si. İnsanlar sonuçta fiziki bir arsa almıyor” diyen Denge Değerleme Yönetim Kurulu Başkanı Baki Budakoğlu; “Ama yine de bu tür yatırımlar yaparken  fiziki olarak baktığımız değerler iyi incelenmeli. Burada en önemli konu güvenilirlik ve bilişim altyapısının net olması. Popüler bir yaklaşımla, ünlülerin oturduğu yerlere yakın evler ya da önemli caddeler veya önemli markaların olduğu yerlere yakın lokasyonlar gibi seçenekler üzerinden insanlar kararlar veriyorlar. Ancak bu durumun metaverse kavramındaki emlak alımlarında tam olarak bir karşılığı yok.  İnsanlar hızlı bir reaksiyonla, önemli AVM’lerdeki dükkanları aldılar ama, burada dikkat edilmesi gereken şey nasıl yönetildiği, nasıl işlediği ve nasıl güvenilir olduğu. Maalesef şu an için bunun bir anayasası, kuralı yok, yakın bir zamanda şekillenecektir, ancak dikkat edilmesi gereken popüler yerler değil onların nasıl işlediği, yönetildiği” şeklinde konuştu.

Metaverse’de arsa alımında dikkate alınması gereken parametreler hakkında da webinar dinleyicilerini uyaran Baki Budakoğlu, unutulmaması gereken konuları şu sözlerle sıraladı; “Öncelikle bu dünyada yaşadığımızı, yaşayacağımızı unutmamamız gerekiyor. Metaverse geleceğinde yatırım yaparken ihtiyaç ve beklentiler doğru belirlenmeli. Çünkü bir yerde yatırımdan bahsediyoruz, bunlar boşa gitmemeli. Arsa beklentileri, yatırım beklentileri şu an için çok oturmuş değil. Nihayetinde bizler orada avatar dediğimiz benliklerimizle temsil edileceğiz. Onlar, beslenmeyecek, üşümeyecek, barınma için özellikli bir alanlara ihtiyaç duymayacak. O nedenle gerçek hayattaki beklenti ve isteklerle metaverse alanındaki isteklerin doğru analiz edilmesinde yarar var. Şu an satılan arsalarda gündeme getirildiği için çok popüler ve çekici hale geldi.  Bu tür yatırımlar büyük şirketler, markalar için bir sıkıntı olmayabilir ama daha küçük yatırımcılar için ciddi kayıplara neden olabilir. Bu yüzden insanların metaverse evreninde yapacakları satın almaları bilinçli yapmaları gerekir.

“Metaverse, kendi değerini yaratmak isteyenler için önemli bir fırsat”

Metaverse kavramının şirketler için yeni bir alternatif mecra olduğuna dikkat çeken ve kendi değerlerini yaratma adına önemli bir fırsat olarak görülmesi gerektiğine vurgu yapan Türkiye’nin ilk Metaverse Ajansı STANDBY ME Ajans BaşkanıCan Yurdakul, konuşmasında kendi sektörlerinde Metaverse pazarının 420 milyar dolar değerinde olduğunu ve birkaç yıl içinde bu rakamın iki üç katına rahatlıkla çıkabileceğini söyledi. Firma olarak markalara ‘bu evrende nasıl değerler yaratabiliriz?’ noktasında çalışmalar yaptıklarını belirten Can Yurdakul, buradaki ana kriterlerini ‘sıcaklık haritası’ olarak tabir ettikleri uygulama ile yönettiklerini belirtti.

Güneş Enerjisi Teşvikleri Yatırımların Artmasını Sağlayacak

Enerji Piyasası Denetleme Kurulu (EPDK) tarafından Ocak 2022’de belirlenen ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni elektrik tarifesine göre elektriğin birim fiyatı ilk kademe kullanımda yüzde 50, ikinci kademede ise yüzde 125 zamlanmış oldu.

Artan fatura maliyetleri ile ülkemizde yenilenebilir enerjinin önemi her geçen gün daha çok ön plana çıkıyor. 2023 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payının %30’a yükselmesi ve Türkiye’nin güneşte kurulu gücünün 10.000 MW olması öngörülüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada yeşil büyüme stratejisi çerçevesinde yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimine ağırlık verdiklerini, bu amaçla rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarına KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyeti uyguladıklarını söyledi.

Mevcut desteklerin kapsamını genişleterek, güneş enerjisinden elektrik üreten lisanssız faaliyetler kapsamındaki yatırımların dördüncü bölge desteklerinden yararlanabilmesini temin ettiklerini dile getiren Erdoğan, “Böylece güneş ve rüzgar enerjisi yatırımcılarına KDV istisnası ve gümrük vergisine ilave olarak yüzde 30 oranında vergi indirimi, 6 yıl boyunca sigorta prim işveren hissesi desteği sağlamış oluyoruz” dedi.

Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde dünyanın en yüksek güneş enerjisi yoğunluklarından birine sahip ülkemizin güneş enerji endüstrisindeki potansiyeli şaşırtıcıdır. Bu potansiyeli performansa çevirme yolunda 14.Uluslararası Solarex İstanbul Fuarı, Türkiye’nin güneş enerjisi alanında üretim merkezi olması yolunda büyük adımlar atmasına destek olmak için tüm gücüyle çalışıyor.

T.C. Ticaret Bakanlığı, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı başta olmak üzere birçok resmi ve medya kuruluşunun desteklediği fuar, 07 – 09 Nisan 2022 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde kapılarını açacak.

200 yerli ve yabancı katılımcı 500’e yakın dünya markasının yer alacağı, 20.000’in üzerinde uluslararası ziyaretçiyi ağırlayan fuar, sempozyumlar ve firma konferanslarının yanı sıra ziyaretçilerin katılacağı farklı etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Özelikle üretim, yatırım ve finansman alanında seminerlerin düzenlendiği fuarda sektörün önde gelen uzmanları sektöre ışık tutuyor.

Solarex İstanbul Ortadoğu ve MENA ülkelerinden alım heyetlerini ağırlayacak

Solarex İstanbul’a özellikle Ortadoğu ülkelerinden yoğun ilgi var. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Irak, Yemen, Mısır, Makedonya, Tunus, Sırbistan, Fas gibi ülkelerin yanında Kuzey Afrika ülkelerinden başta olmak üzere toplam 20 ülkeden üst düzey heyetler fuarı ziyaret edecek. Solarex İstanbul süresince gelecek olan alım heyetleriyle milyonlarca dolarlık iş hacmine ulaşılması bekleniyor.

MÜSİAD Solarex İstanbul’da vereceği konferanslarla yatırımcılara ışık tutacak

MÜSİAD ve Solarex İstanbul işbirliği çerçevesinde; 11.000’i aşan üyesi, temsil ettiği 60.000’e yakın işletmeye, yurtiçinde 88 irtibat noktasına, yurtdışında 74 farklı ülkede 169 ağı olan MÜSİAD ENERJİ KONSEYİ eşliğinde değerli sanayicilerimizi Solarex İstanbul’a davet eden MÜSİAD, fuarla eş zamanlı gerçekleştireceği konferanslarla yatırımcılara ışık tutacak.

Rusya – Ukrayna Savaşı’nda Dijital Çatışmalar

Aslı ÜNAL
Prof. Dr. Levent ERASLAN

 

İçinde bulunduğumuz yıl içerisinde çok yakın bir süre önce Rusya ve Ukrayna arasında uzun yıllardır devam eden kriz büyük bir patlak vermiştir. 24 Şubat 2022 sabahında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali başlamıştır. 21. Yüzyıl içerisinde yaşarken hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan bu işgal ve fiziki savaş durumu tüm dünyanın ilgisini üzerine toplamıştır. Gelişen teknoloji ve iletişim araçları sayesinde iki ülke arasında yaşanan her türlü gerilime ve savaş anına tüm dünya neredeyse aynı anda tanıklık etmektedir. Daha önce tarihin hiçbir döneminde yaşanmamış olan bu anında etkileşimli savaş süreci yine sosyal medya üzerinden çok daha uzun zaman önce ayak seslerini duyurmuştu. Savaş devam ederken ise dijital ortamlarda ve platformlarda çok sayıda gelişme yaşanmaktadır.

  • Savaşın başlamasından önce Rusya tarafından sosyal medyada Ukrayna halkının moral ve motivasyonunu bozmak amacıyla sosyal medya paylaşımları yapıldı.
  • Sosyal medyada binlerce asılsız haber paylaşıldı ve dağıtıldı.
  • Rusya on binlerce bot ve smart bot hesap ile savaş propagandası yaptı.
  • Twitter sohbet odaları savaşın sosyal medyada tartışma aracı olarak kullanılmıştır.
  • Sosyal medya üzerinden savaşa ilişkin 10’dan fazla algı yönetimi tekniği kullanıldığı saptanmıştır.
  • Sosyal medya platformları hackerların elde ettiği bilgiler paylaştığı bir alan haline gelmiştir. İki ülkenin karşılıklı olarak birbirine ilişkin elde ettiği özel bilgileri sosyal medyada ifşa ettiği görülmüştür.
  • 53 ülkeden yabancı askerlerin Ukrayna safında savaşa katılması sosyal medya üzerinden yoğun bir şekilde paylaşılmıştır.
  • Ukrayna Başbakan Yardımcısı Mykhailo Fedorov Cloudflare’den Rusya’daki hizmeti kapatmasını istedi, ancak bu talep savaşa ilişkin bilgi almak için Rus halkının daha fazla İnternet’e ihtiyacı olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
  • Sosyal medyanın kitleler üzerindeki etkilerinin farkında olan Ukraynalı, Rus, Avrupalı ve ABD’li yetkililer dev teknoloji şirketleri Google, Facebook, Twitter ve Telegram başta olmak üzere birçok sosyal medya platformu üzerinde baskıyı artırmıştır.
  • Ukraynalı yetkililer, Apple, Meta ve Google’dan Rusya’daki faaliyetlerini kısıtlamasını istedi. Ardından, Google ve Facebook, Rusya merkezli medya kuruluşlarına reklam vermeyeceğini duyurmuştur.
  • Apple`ın Rusya`daki resmi internet sitesinden yapılan bütün satışlar durdurulmuştur.
  • Meta, Rus devlet medyasının tüm Facebook ve Instagram kullanıcılarına önermeyi bırakmıştır.
  • Netflix, Rusya`da gelecekteki tüm projeleri ve satın almaları geçici olarak durdurmuştur. Ayrıca Ukrayna`da devam eden kriz nedeniyle, Rusya`nın yayın düzenlemelerini kabul etmeyeceğini açıklamıştır.
  • Youtube, Sputnik ve RT`nin kanallarını Avrupa`da erişime kapattı, ayrıca Rus kanallarının gelir elde etmesini askıya almıştır.
  • Twitch, Rus devlet medyasının zararlı yanlış bilgi yayıcılarına karşı hareket etmesini yasaklamıştır.
  • Dezenformasyonun yoğun olarak yaşandığı ve bu nedenle tepkileri üzerine çeken Telegram, “yanlış” bilgi paylaşımı nedeniyle savaşa ilişkin içerikleri servis eden sayfaların kapatılacağını duyurmuştur.
  • Spotify, Ukrayna`ya yönelik saldırıya yanıt olarak Rusya`daki ofisini kapamıştır.
  • Rusya’ da Apple Pay ve Google Pay hizmetleri çevrimdışı olmuştur.
  • FIFA 22, FIFA Mobile ve FIFA Online oyunlarından Rusya milli takımı ve Rusya kulüp takımlarının kaldırılacağı açıklanmıştır.
  • Mastercard ve Visa, yaptırımların ardından Rus finans kurumlarını engellemiştir.
  • Kripto borsası Binance, yaptırım uygulanan Rus bankalarının kartlarını kabul etmeyeceğini açıklamıştır.
  • Microsoft, Rusy`da tüm hizmetlerini durdurmuştur.
  • Twitter, Rusya yanlısı haber sitelerine ve Kremlin yanlısı yayın yapan kişisel hesaplara “Rusya devletine bağlı medya” etiketi ekleyeceğini, Facebook ve YouTube ise savaş propagandasını önlemek için Avrupa’daki hesapların bazılarına erişim engeli getireceğini açıklamıştır.
  • Ukrayna’da Rusya’nın siber saldırıları ile mücadele etmek için binlerce BT Uzmanı ve hacker tarafından bir Bilişim Ordusu kurulmuştur.
  • Hackerlar özellikte Telegram grupları aracılığıyla bir araya gelerek hedef stratejilerini belirlemektedir.
  • İki ülke arasında hükümet kaynaklarına, alt yapı kaynaklarına ve idarecilere yönelik DDoS saldırıları yapılmıştır.
  • Rus sistemlerine Ransomware adlı bir fidye yazılımı bulaştırılmaya çalışılmıştır.
  • Savaşın ilk günlerinde Rusyaya ait Sberbank’a yapılan saldırı sonucu banka hizmet kesintisi yaşanmıştır.
  • Google, Haritalar bölümünde Ukrayna’ daki trafik bilgilerini insanların nerede toplandığını gösterebileceği ve güvenlik riski oluşturabileceği gerekçesi ile kaldırmıştır
  • Anonymous, Putin’in 97 milyon dolarlık yatını hackleyerek rotasını ‘Hell (Cehennem)’ olarak değiştirmiştir.
  • Ukranya’ya Rusya tarafından siber saldırı gerçekleşti 53 Milyon Kişinin Bilgilerini ele geçirdiler. Hacker’lar Dark Web de açık bir şekilde bu verileri paylaşmıştır.
  • Ukrayna, Rusya Federasyonu’na ait kamu hizmetleri portalının (gosuslugi.ru) kaynak kodlarını paylaşmıştır.
  • Ukrayna ve Ukraynaya destek veren hacker grupları Rusya Savunma Bakanlığı web sitesinin (mil.ru) veri tabanını ele geçirerek bu verileri sızdırmıştır
  • Hackerların, DDoS saldırılarını 4 milyar kat artırmak için mitel cihazlarını kötüye kullandığı iddia edilmiştir.
  • Ancak erişim kısıtlaması olduğu için devlet sitelerine şu anda iki ülke arasında DDOS ataklar gerçekleştirmiyor. Bankalar, holdingler, telekomünikasyon ve özel şirketlere DDOS ataklar yapılmaktadır.
  • Ukrayna’daki Rus Siber Saldırılarının SpaceX’in Mars Roketini Geciktirdiği iddia edildi. Elon Musk, Starlink’in Ukrayna’nın bazı bölgelerinde Rus olmayan tek iletişim sistemi olduğunu ve bunun onu Rus bilgisayar korsanları için çekici bir hedef haline getirdiğini söyledi. SpaceX, hükümetin talebi üzerine, Rus işgalinden sonra ülkenin internet bağlantısını sürdürmesine yardımcı olmak için Ukrayna’ya ücretsiz Starlink terminalleri göndermiştir. Starlink cihazlarının ilk sevkiyatı 28 Şubat’ta Ukrayna’ya ulaştı. SpaceX CEO’su Elon Musk’a göre, o zamandan beri görünüşe göre Rus siber bilgisayar korsanları için potansiyel bir hedef haline geldiler. Musk, şirketin bu sorunla o kadar meşgul olduğunu ve insanları Ay ve Mars’a taşımak için tasarlanan uzay gemisi Starship’in ilk uçuşunu ertelemesi gerektiğini söylemiştir.

SODİMER Meta Okulu Başlıyor

Günümüzde teknolojinin sürekli olarak geliştiği ve bireylere yeni sanal ortamlar sunulan dijital çağ içerisinde son günlerde en çok konuşulan ve merak edilen konu Metaverse haline geldi. Henüz çok yeni bir kavram olan Metaverse her yaştan bireyin ilgisini çekiyor ve merakla bekleniyor. Eğitimden iş hayatına kadar birçok alanda kullanılması beklenen Metaverse ile ilgili çalışmalar devam ederken bireyler bu konuda bilgilenmeye ve kendisine bu alanda nasıl bir yer açacağına öğrenmeye ihtiyaç duyuyor.

Dijital yaşam ve sanal ortamlara ilişkin birçok çalışmaya öncülük eden SODİMER, Metaverse Derneği iş birliğinde SODİMER Meta Okulu’nu hayata geçirmeye hazırlanıyor. 14 Mart Pazartesi günü açılış konuşmalarıyla başlayacak SODİMER Meta Okulu’nda ilgili ve katılmak isteyen herkese bir ay sürecek eğitimler verilecek. Haftanın üç günü farklı konularda alanında uzman kişilerce eğitimler yapılırken katılımcılara farklı deneyimler sunulacak.

SODİMER Meta Okulu’nun açılışında Metaverse Derneği Başkanı Alphan Manas,

Yapımcı, senarist ve yönetmen Birol Güven ve SODİMER Başkanı Prof. Dr. Levent Eraslan’ın konuşmalarına yer verilecek. Açılış programında farklı konulara değinecek konuşmacıların ardından ilk yerli ve milli Metaverse uygulamaları katılımcılar ile birlikte deneyimlenecek.

Yaklaşık bir ay sürecek eğitimlerin ardından ilgili katılımcıların Metaverse’e ilişkin var olan tüm bilgilere sahip olması beklenirken, Türkiye’nin ilk Metaverse Okulu eğitimini tamamlayan katılımcılara sertifikaları verilecek.

Açılış Dersinin ardından yapılacak derslerin başlıkları ise şu şekilde olacak;

  • Metaverse ve Temel Kavramları
  • Metaverse’in Teknolojik Alt Yapısı
  • VR-AR ve Meta Dünya
  • PreMetaverse ve Ticarileşme
  • Merkeziyetsizlik Temelleri ve Metaverse’de Merkeziyetsizlik
  • Metaverse ve Eğitim Olanakları
  • Metaverse ve Hukuk
  • Metavese, Sanat ve İletişim Dünyası
  • Yapay Zeka ve Meta Dünyası
  • Metaverse Girişmciliği
  • Metaverse ve Gelecek Projeksiyonları
  • Metaverse Bir Ütopya mı, Distopya mı Yaratacak?
  • Metaverse’ten Tekilliğe – Meta İnsan • Panel

ULUTEK ve TÜBİTAK BUTAL Arasında Teknolojik İş Birliği

ULUTEK Teknopark, firmaların ihtiyaç duyduğu test, analiz ve muayene hizmetlerinden avantajlı şekilde faydalanabilmeleri amacıyla TÜBİTAK BUTAL ile iş birliği protokolü imzaladı.

ULUTEK Teknopark, 160’ı aşkın firmanın küresel pazarda rekabet güçlerini artırmak ve yüksek kaliteli üretim gerçekleştirmelerini sağlamak amacıyla TÜBİTAK Bursa Test Analiz Merkezi (BUTAL) ile iş birliği protokolü imzaladı. Protokol kapsamında firmalar, TÜBİTAK BUTAL’de çok sayıda akredite laboratuvardan oluşan test, analiz ve muayene kompleksinden avantajlı olarak faydalanabilecek.

Bilgiyi teknolojiye dönüştüren protokollerin ortak aklın yolunda önemli adımlar sağladığını belirten ULUTEK Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Karagöz, “ULUTEK olarak, bilim ve teknolojiye dayalı yöntemlerin ağırlıkta olduğu iş birliklerimizde, kentimizin ve ülkemizin küresel ekonomide rekabet gücünü artırmayı hedefliyoruz. Firmalarımız, niteliklerini ve yetkinliklerini aldıkları başarı ödülleriyle birçok kez kanıtlayarak Teknoparkımızı gururlandırdı. Biz de bu başarıyı teşvik etmek gerektiği düşüncesiyle, firma yetkililerimize üretimde kolaylık sağlamak için TÜBİTAK BUTAL ile iş birliğine gitmek istedik. Kurumlar arası bilgi ve tecrübe paylaşımlarının da olacağına inandığımız protokolümüz, akademik tecrübeleri bir araya getirdi” dedi.

ULUTEK Teknopark’ın bilişim sektöründe gelişen yenilikçi çalışmalara öncülük ettiğini kaydeden TÜBİTAK BUTAL Genel Müdürü Sedat Aktaş da “ULUTEK ile imzaladığımız protokolümüz, paydaşlarımızla birlikte sürdürülebilir ilişkiler kurarak uluslararası standartlarda bir merkez olmak için ilerlediğimiz yolumuzda stratejik bir adım oldu” diye konuştu.

Bursa’nın Suyuna ‘Yeşil Çevre’ Koruması

Bursa’nın doğusunda atık suları arıtarak temiz su kaynaklarını doğaya kazandıran Yeşil Çevre, yeni yatırımlarla bölgenin daha yeşil bir görünüme kavuşmasına katkı sağlayacak.

Evsel ve endüstriyel faaliyetler sonucu oluşan atık suları arıtarak, temiz su varlığını korumak amacıyla faaliyetlerini sürdüren S.S. Yeşil Çevre Arıtma Tesisi İşletme Kooperatifi, kentin doğusunda çevre dostu üretime katkı sağlarken kapasite artırıcı yatırımlarını da hayata geçiriyor. Çevre, hava ve su kirliliğini önleyecek projeler geliştiren Yeşil Çevre, günlük arıtma kapasitesini 100 bin metreküpten 150 bin metreküpe çıkaracak.

GÜNLÜK 150 BİN METREKÜPE ÇIKACAK

Yeşil Çevre’de üretim ve Kestel ve Gürsu İlçelerindeki nüfus artışına yönelik çevreci adımları erkenden öngörüldüğünü belirten Genel Müdür Mehmet Aydın “Halihazırda günlük 100 bin metreküp olan arıtma kapasitemizi bu yıl altyapımıza uygun olarak günlük 150 bin metreküpe çıkarma çalışmalarına yönelik uygulama projelerinin hazırlanması sürmektedir. Projelerin hazırlanması sırasında teknolojik trendleri yakından takip ederek, Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum noktasında önemli katkılar sağlayacağız. İleri biyolojik arıtma gerçekleştirdiğimiz tesisimizde çevremizi iyileştirmek için ambalaj atıklarının toplanması ve ayrışması noktasında fizibilite kontrollerimizin ardından bu projemiz de tamamlanacak” dedi.

KENDİNİ 2 YILDA AMORTİ EDECEK

Arıtma tesislerinde sorun teşkil eden en büyük faktörlerden biri olan çamurun bertarafına yönelik çevreci çözümler geliştirdiklerini de belirten Mehmet Aydın “Çamur yakma tesisimizdeki revizyonlarımız kapsamında, daha verimli sonuçlar elde etmek amacıyla yenilikçi teknolojilere uygun bir şekilde ekipmanlarımızı değiştireceğiz. Doğal gaz yerine yakma tesisinde oluşan atık ısı kullanacağımız ve atmosfere salınan zararlı gazların etkisini önleyeceğimiz proje, tesisimize ciddi anlamda ekonomik değer katacak ve zamanla kendini 2 yılda amorti edecek. Buhar enerjisiyle ön kurutma yapılarak daha sağlıklı sonuçlar alacağımız projemizi ihale ettik. Yeşil Çevre olarak arıtma konusunda hassas bir şekilde bölgemizdeki sorumluluklarımızı yerine getirirken faaliyet alanımızda rol model olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

EİB ve SKD’den Sürdürülebilir Kalkınma İçin Güç Birliği

Ege İhracatçı Birlikleri, 2019 yılında dünyanın en büyük sürdürülebilirlik inisiyatifi BM Global Compact ile attığı küresel adımı, ulusal ve uluslararası fonlar aracılığıyla projeler yürüterek genişletmeye devam ediyor. 

Sürdürülebilirlik odaklı ihracat stratejisiyle 2021 yılı hedefini aşarak yüzde 25 artışla 16 milyar 325 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiren Ege İhracatçı Birlikleri, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği ile iş birliği protokolüne imza attı.

Küresel sürdürülebilirlik yatırımlarının 30 trilyon doları aştığını söyleyen Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, her aşamada işleyişlerin yeniden tasarlanması gerektiği görüşünde:

Sürdürülebilirlik ekosisteminde yer alan kurum ve kuruluşlar ile iş birliklerimiz devam ediyor. İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği ile imzaladığımız iş birliği protokolüyle üyelerimizin, sıfır atık ilkelerine ve döngüsel ekonomi stratejilerine bağlı kalarak, ülke çapındaki döngüsel dönüşüme öncülük etmelerini sağlayacağız. 2020 yılında sektörlerin uyum sürecine destek olmak, yeni projeler geliştirilmesi için Sürdürülebilirlik Çalışma Grubumuzu, 2021 yılında da yine bir ilke imza atarak Türkiye’de İhracatçı Birlikleri arasında Sürdürülebilirlik Proje ve Eğitim Departmanımızı kurduk.

Eskinazi, Ege İhracatçı Birlikleri’nin kurumsal sürdürülebilirlikten, sektörel saha çalışmalarına, insan kaynağının sürdürülebilirliğinden, firmaların Sürdürülebilirlik Ur-Ge projeleriyle desteklenmesine kadar birçok süreci yönettiğini sözlerine ekledi:

Geçtiğimiz günlerde İhracatçı Birliği olarak ilk kez Global Compact sorumluluk bildirim raporumuzu hazırladık. Çok yakın zamanda da tüm Türkiye’ye örnek teşkil edecek, Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik Raporunu kamuoyuna duyuracağız.

Rosatom Flot Arktika Doğu-Batı Refakati Görevine Başladı

Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un çatısı altında faaliyet gösteren Atomflot FSUE’nin önde gelen nükleer enerji ile çalışan buzkıran gemisi Arktika, Pevek limanından denize açılan Engineer Trubin ve Polar King gemilerine eşlik etmeye başladı.

Şimdiye dek ilk kez, 22220 projesinin parçası olan ve nükleer enerjiyle çalışan bir gemi, bir konvoyun doğu-batı refakatinde görev alıyor. Kuzey Kutbu’nun bu bölümünde gemilere kılavuzluk etme işi normalde Kasım ayında sona eriyordu.

Nükleer enerji ile çalışan Rosatomflot’un buz kıran gemisine dizel-elektrikli buz kıran gemisi Kapitan Dranitsyn yardımcı olacak.

Atomflot Genel Müdür Yardımcısı Leonid Irlitsa konuya ilişkin olarak, “Konvoya kılavuzluk etme işi, Kara Denizi’nin batı ucundaki buzula yakın bir yerde sona erecek” dedi. Arktika, diğer gemileri doğudan alıp Kuzey Denizi Rotası boyunca onlara eşlik edecek. Yolculuk sırasında buzkıranın kaptanı, Atomflot’un Deniz Operasyonları Genel Merkezi tarafından yönlendirilecek. Bu benzersiz tecrübenin gemi kaptanları tarafından incelendikten sonra Kuzey Denizi sularında sürdürülecek daha sonraki refakat planlamalarına rota oluştururken temel bir bilgi kaynağı olması bekleniyor.

Nükleer enerjiyle çalışan buzkıran Arktika, Baim Cevher Bölgesi’nin geliştirilmesi ve Chukotka Geliştirme Bölgesi için büyük ölçekli yük taşıyan gemilere refakat etmek amacıyla sözleşmeli olarak faaliyet gösteriyor.

GDK Baimskaya Ltd Şti İcra Direktörü Georgy Fotin, konuya ilişkin açıklamasında şunları belirtti: “Proje 22220 nükleer enerjili buz kırıcılar, Kuzey Kutbu’ndaki Rus liderliğini sağlamlaştırmaktadır. Baim bakır projesinin hayata geçirilmesi, Kuzey Denizi Rotasının daha da geliştirilmesine de katkıda bulunacaktır. Maden yatağının geliştirilmesi, kargo trafiğini 2 milyon ton artıracaktır. Proje çerçevesinde Çukotka’da yıl boyunca bir liman, otoyol ve yeni enerji hatları inşa edilecektir. 2027’den itibaren, yılda toplam 70 milyon ton cevher kapasiteli bir madencilik ve işleme tesisi faaliyete geçecektir. Baimsky Madencilik ve İşleme tesisinin inşası, Uzak Doğu’nun sosyoekonomik kalkınma stratejisinin bir parçasıdır.

Şu anda Kuzey Deniz Rotası’nın doğu bölgesinde zorlu koşullar gözlemleniyor. Buzun kalınlığı yer yer iki metreyi buluyor.

Konuyla ilgili açıklama yapan Arktika’nın Kaptanı Vasily Gubkinda, “Evrensel nükleer enerjili buz kırıcılar, önceki projelerin nükleer enerjili gemilerinden daha üstün. Güç, manevra kabiliyeti, buz kırma yeteneği, hava çekişini değiştirme yeteneği gibi özellikle önemli avantajları olarak sıralanabilir. Eşlik ettiğimiz gemilerin kaptanları, evrensel bir nükleer buz kırıcıyı takip etmenin çok daha uygun olduğunda hemfikir. Buzkıranın arkasındaki kanal, geniş, düz ve daha açık, bu da nükleer güçle çalışan geminin gerisinde kalan buzul koşullarında seyrin daha güvenli olduğu anlamına geliyor” dedi.

Koç Holding 17,3 Milyar TL Kombine Yatırım Gerçekleştirdi

Koç Holding, 2021 yılında konsolide bazda toplam 346,7 milyar TL gelir elde ederken, 17,3 milyar TL kombine yatırım gerçekleştirdi.

2021 yılı finansal sonuçlarını değerlendiren Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, “Ekonomik, siyasi ve toplumsal alanlarda tüm dünyada belirsizliklerin hâkim olduğu bir yılı daha geride bıraktık. Bilim insanlarının olağanüstü bir gayretle ve görülmemiş bir hızla sunduğu aşılara rağmen pandeminin etkileri devam etti. Böyle zorlu bir yılda Koç Topluluğu olarak çalışma arkadaşlarımızın özverili gayretleri, çevik yönetim anlayışımız, sağlam bilançomuz, portföy yapımız, kuvvetli bayi teşkilatımız, geniş tedarik zincirimiz ve dijital yetkinliklerimiz sayesinde başarılı sonuçlar elde ettik. Ülkemize olan kuvvetli inancımızla yatırımlarımızı kararlılıkla sürdürdük. 2021 yılında yaptığımız 17,3 milyar TL’lik kombine yatırımla, toplam yatırımlarımızın son 5 yılda 53 milyar TL’ye ulaştığını gururla ifade etmek isterim. Bu başarılı tabloda en büyük pay sahibi olan çalışma arkadaşlarıma, bayilerimize, tedarikçilerimize ve markalarımızı tercih eden müşterilerimize şükranlarımı sunuyorum. Koç Topluluğu olarak insanı odağımıza alarak, dünyayı ve toplumu gözeten yaklaşımımızla çalışmaya ve değer yaratmaya devam edeceğiz” dedi.

2021 yılında stratejik plan sürecini farklı yönettiklerini ve özellikle şirketlerin büyük hamle yapabilecekleri fırsatların üzerinde durduklarını belirten Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, “Yapı Kredi hisselerinin yüzde 18’ini UniCredit’ten 3,5 milyar TL bedelle satın almak üzere anlaştık. Güçlü sermaye yapısı, uzun yıllara dayanan tecrübe ve bilgi birikimiyle, Yapı Kredi’nin performansı müspet yönde ayrışıyor. Bu satın alma Yapı Kredi’ye, bankacılık sektörüne ve uzun vadede ülkemizin potansiyeline olan inancımızın bir göstergesi” dedi.

“2021 yılında önemli satın almalar gerçekleştirdik”

Topluluk şirketlerinin faaliyet gösterdikleri sektörlerdeki lider pozisyonlarını 2021 yılında pekiştirdiklerini belirten Levent Çakıroğlu, küresel büyüme vizyonları doğrultusunda stratejik yatırımlara kararlılıkla devam ettiklerini söyledi.

Çakıroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Arçelik, Hitachi’nin Japonya dışındaki ev aletleri işinin yüzde 60’ını satın alma işlemini tamamladı. Yaklaşık 1 milyar dolar ciroya sahip yeni şirketimiz, Asya Pasifik, Avrupa ve Ortadoğu coğrafyasında 12 iştiraki ve 3 üretim tesisini bünyesinde barındırıyor. Yakın zamanda imzalanan iş birliği anlaşmalarıyla bu bölgenin stratejik öneminin artarak devam edeceğine inanıyoruz. Ayrıca Arçelik, Whirlpool’un Türkiye’deki şirketini satın alarak ihracat odaklı yerel üretim kapasitesini kuvvetlendirdi. Bir diğer iş alanımız olan yenilenebilir enerjide ise düşük karbon ekonomisine geçişimizi hızlandıracak stratejik bir adım attık. Entek, 60 MW kurulu gücü olan Süloğlu Santrali’ni satın aldı. Böylelikle portföyümüze ilk defa bir rüzgâr enerjisi santralini dâhil etmiş olduk. Önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerjinin önemi daha da artacak. Biz de bu alandaki yatırımlarımıza Türkiye’de ve yurt dışında kararlılıkla devam edeceğiz.

Koç Topluluğu olarak, çok geniş bir ekosistemi etkileme potansiyelimizin verdiği güçle, daha yaşanabilir bir dünya için üzerimize düşeni yapmaya kararlıyız” diyerek sözlerini sürdüren Levent Çakıroğlu, “Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ESG) alanlarındaki çalışmalarımıza kararlılıkla devam ediyoruz. Varoluşsal bir kriz haline gelmesi bakımından küresel iş birliği gerektiren iklim krizi konusunda başlattığımız ‘Karbon Dönüşümü Programı’nı Topluluk genelinde yürüttüğümüz kültürel dönüşümün çok önemli bir parçası olarak görüyoruz. Topluluk şirketlerimizden Tüpraş da bu alanda önemli bir adım atarak, 2050 yılında karbon nötr olma yolunda, geleceğin enerjisinde de liderliği hedeflediği ‘Stratejik Dönüşüm Planı’nı açıkladı” şeklinde konuştu.

Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu: “2021 yılı, pandeminin etkilerinin devam ettiği, buna bağlı olarak da ekonomik, siyasi ve toplumsal alanlarda belirsizliklerin hâkim olduğu bir sene olarak kayıtlara geçti. Böyle zorlu bir yılda koç topluluğu olarak çalışma arkadaşlarımızın özverili gayretleri, çevik yönetim anlayışımız, sağlam bilançomuz, portföy yapımız, kuvvetli bayi teşkilatımız, geniş tedarik zincirimiz ve dijital yetkinliklerimiz sayesinde başarılı sonuçlar elde ettik. Çalışma arkadaşlarımızın yetkinliklerini güçlendirmek ve profesyonel gelişimlerini küresel ölçekteki programlarla desteklemek amacıyla öncü uygulamaları hayata geçirmeye devam ettik. Ülkemize olan kuvvetli inancımızla yatırımlarımızı da kararlılıkla sürdürdük. Yurt içinde ve yurt dışında önemli satın almalar gerçekleştirdik. Aynı zamanda 2021 topluluğumuzun yeni ekonomiye dokunan iş alanlarında stratejik adımlar attığı önemli bir yıl oldu. Netice itibarıyla 2021 yılında yaptığımız 17,3 milyar TL’lik kombine yatırımla, toplam yatırımlarımızın son 5 yılda 53 milyar TL’ye ulaştığını gururla ifade etmek isterim. Bu başarılı tabloda en büyük pay sahibi olan çalışma arkadaşlarıma, bayilerimize, tedarikçilerimize ve markalarımızı tercih eden müşterilerimize şükranlarımı sunuyorum. Koç topluluğu olarak insanı odağımıza alarak, dünyayı ve toplumu gözeten yaklaşımımızla çalışmaya ve değer yaratmaya devam edeceğiz” dedi.