24.5 C
İstanbul
Cuma, Ağustos 1, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 19

TÜMOSAN, SAHA EXPO 2024’te büyük ilgi gördü

Türkiye’nin savunma sanayinde önemli markalarından TÜMOSAN, 22-26 Ekim 2024 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenen SAHA EXPO 2024’te yüksek teknolojiye sahip yerli üretim motor ve güç sistemlerini sergiledi. TÜMOSAN standını ziyaret ederek ürünleri inceleyen Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır “TÜMOSAN, motor teknolojileri konusunda çok kabiliyetli araştırma geliştirme ekiplerine sahip bir müessese. Türkiye, savunma sanayiinde muazzam bir başarı hikayesi gerçekleştirdi. Umuyorum ki yerli savunma sanayiimize yerli motorlarla güç katmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

SAVUNMA SANAYİ VE TEKNOLOJİSİNİN ZİRVE NOKTASI

Cumhurbaşkanlığı himayesinde ve çeşitli bakanlıkların desteğiyle gerçekleştirilen bu önemli etkinlik, Türkiye’nin savunma sanayi ve teknoloji alanındaki en büyük buluşmalarından biri olma özelliği taşıyor. TÜMOSAN, sergileyeceği ürünlerle sektördeki gücünü bir kez daha vurguluyor.

Fuar; 1400’den fazla katılımcı, 300’ün üzerinde resmi delegasyon ve 150 bin ziyaretçiyi ağırladı. 90 bin metrekarelik alanda, 25 binin üzerinde B2B görüşme gerçekleştirildi ve 300’den fazla ürün lansmanı yapıldı.

TÜMOSAN’IN GÜÇLÜ ÜRÜN GAMI

TÜMOSAN, SAHA EXPO’da geniş bir ürün yelpazesiyle dikkat çekecek; motor ve aktarma organları, marin motorlar, endüstriyel motorlar ve askeri araçlar bu yelpazede öne çıkan kategoriler arasında yer aldı. Sergilenen ürünler arasında Türkiye’nin tek yerli ve milli güç grubu olan ALP-1 ve ALP-2 güç grupları, TÜMOSAN’ın Tersaneler Genel Müdürlüğü ve ARES’e teslim ettiği marin motorları, PUSAT taktik tekerlekli askeri kara aracında kullanılan TMSN 5.4 motoru ve traktörler için geliştirilen Faz-5 emisyon seviyesindeki yeni nesil TÜMOSAN motorları bulundu. Askeri kara araçları kategorisinde ise PUSAT, sağlamlığı ve yüksek hareket kabiliyetiyle dikkat çekti. TÜMOSAN’ın jeneratör sistemleri de kesintisiz enerji sağlama ve operasyonel güvenlik alanlarındaki çözümleriyle ziyaretçilerin ilgisine neden oldu.

Ayrıca, SAHA EXPO’da ARES ve METEKSAN firmalarının adi ortaklığında SSB projesi olarak geliştirilen Silahlı İnsansız Deniz Aracı Projesi’nin ürünü ULAQ, ARES standında sergilendi. TÜMOSAN marin motoruna ve TÜMOSAN’ın geliştirdiği güç grubu kontrol ünitesine sahip ULAQ teknesi, TÜMOSAN’ın marin ürünler ve insansızlaştırma alanındaki teknolojik yetkinliklerini gözler önüne serdi. Bu ürünler, TÜMOSAN’ın savunma sanayisindeki mühendislik kabiliyetini ve yenilikçi yaklaşımını bir kez daha kanıtlıyor.

“SAVUNMA SANAYİNDE GÜÇLÜ BAĞLARIMIZI PEKİŞTİRİYORUZ”

TÜMOSAN Teknoloji ve Mühendislik Grup Müdürü Volkan GÜN, TÜMOSAN’ın SAHA EXPO’daki varlığı hakkında şu açıklamalarda bulundu: “TÜMOSAN olarak, Türkiye’nin savunma sanayi alanındaki teknolojik ilerlemelerine katkı sağlamak en büyük gurur kaynaklarımızdan biri. SAHA EXPO, sadece ürünlerimizi sergilemekle kalmayıp aynı zamanda sektörle güçlü bağlarımızı daha da pekiştirdiğimiz bir platform. İleri teknoloji ürünlerimizle savunma sanayinde hem yerel hem de uluslararası arenada önemli bir oyuncu olarak yerimizi sağlamlaştırıyoruz. Ürünlerimiz zorlu görevler için tasarlanmış olup yüksek performans ve dayanıklılığı bir arada sunuyor.”

GÜN, TÜMOSAN’ın teknolojik altyapısının her geçen gün güçlendiğini ve savunma sanayisinin en önemli ihtiyaçlarını karşılamak adına Ar&Ge süreçlerine hızla devam ettiklerini belirtti. “SAHA EXPO, bu sürecin bir parçası olarak bizim için oldukça kıymetli. Hem yerli hem de yabancı savunma sanayi oyuncuları ile daha derin iş birliklerine imza atacağımızı umuyorum.” dedi.

Gençler ‘ITalent’ ile geleceğe hazırlanıyor

Türkiye’nin lider elektrik dağıtım, perakende satış ve müşteri çözümleri şirketi Enerjisa Enerji’nin Uzun Dönem Genç Yetenek Programı ‘ITalent’, genç yetenekleri enerji ve teknoloji dünyasıyla buluşturarak kariyerlerine güçlü bir başlangıç yapmalarını sağlıyor. Program, 2024 yılında 4 bin 500’den fazla başvuru aldı.

İnsan ve teknolojiyi merkeze alarak daha sürdürülebilir ve akıllı bir geleceğe katkı sunmak için projeler üreten Enerjisa Enerji, enerji ve teknoloji dünyasının geleceğini şekillendiren projeleriyle genç yetenekleri yeni fırsatlarla buluşturuyor. 2022 yılında hayata geçirdiği ITalent Uzun Dönem Genç Yetenek Programı, dijital yetenekleri enerji sektörüne kazandırmayı hedeflerken, gençleri kurumsal dünyayla tanıştırıyor ve teknoloji dünyasına hazırlıyor. Bilgi Teknolojileri (IT) alanında kariyer yapmayı hedefleyen genç profesyonellerin iş hayatına adaptasyonunu kolaylaştırmayı ve teknoloji sektöründe kadın çalışanlar için fırsat eşitliğini desteklemeyi amaçlayan Program, 2024 yılı itibarıyla 3. nesil katılımcılarıyla devam ediyor.

2024 yılına kadar ITalent programına toplamda 53 genç yetenek katılırken, bu katılımcıların 22’sini kadınlar oluşturdu. Program, enerji sektöründe dijital yeteneklere kapı açarken, özellikle kadınların teknoloji alanındaki temsiliyetini artırmayı hedefliyor. Bugüne kadar mezun olan katılımcılardan 6’sı kadın olmak üzere toplamda 10 ITalent mezunu, Enerjisa Enerji’de IT’deki farklı departmanlarda istihdam edildi. Program, kariyer fırsatları ve yetenek geliştirme imkanları sayesinde her yıl daha fazla ilgi çekiyor. 2024 yılında ise 4 bin 500’den fazla başvuru alan program, gençlerin kariyerlerine iyi bir başlangıç yapmak için büyük bir ilgi odağı haline geldiğini gösteriyor.

Genç Yeteneklere Kapsamlı Eğitim ve Mentorluk

ITalent Programı, katılımcılarına teknik bilgi ve becerilerin yanı sıra liderlik, proje yönetimi, problem çözme gibi alanlarda da kendilerini geliştirmelerine destek oluyor. Katılımcılar, Enerjisa’nın deneyimli IT ekipleriyle birlikte çalışarak gerçek projeler üzerinde deneyim kazanırken, aynı zamanda sektörel gelişmeleri de yakından takip ediyor. Ayrıca, program kapsamında katılımcılara özel eğitimler ve mentorluk desteği sağlanarak gençlerin geleceğin teknoloji dünyasına ITalent ile adım atması sağlanıyor.

Kadınlara Fırsat Eşitliği ve Kariyer İmkanları

Kadınların teknoloji sektöründe daha fazla yer almasını destekleyen ITalent Programı, cinsiyet eşitliği konusunda öncü bir rol üstleniyor. Program boyunca katılımcıların sadece teknik yeterlilikleri değil, aynı zamanda iş hayatındaki liderlik yetkinlikleri de geliştiriliyor. Enerjisa Enerji, kadın çalışanları desteklemek ve onların kariyer yolculuklarına katkı sağlamak adına ITalent gibi özel programlarla toplumsal cinsiyet eşitliğine de katkıda bulunmayı sürdürüyor.

“Teknoloji dünyasına yön veren yetenekleri kazandırıyoruz”

Enerji sektörünün dijital dönüşümüne önemli katkılarda bulunduklarını ifade eden Enerjisa Enerji Bilgi Teknolojileri ve Dijital İş Yönetimi Bölüm Başkanı Mehmet Fırat, “ITalent Programı ile genç yetenekleri sadece iş dünyasına hazırlamakla kalmıyor, aynı zamanda dijital dönüşüm yolculuğumuzda bizimle birlikte ilerlemeleri için onlara kariyer fırsatları sunarak güçlendiriyoruz. Bu program, gençlerin teknolojiye olan ilgisini ve enerjisini, sektörde yenilikçi çözümler üretme gücüne dönüştürmemize büyük katkı sağlıyor. Ayrıca, kadınların programdaki giderek artan temsili, fırsat eşitliği konusunda attığımız adımların bir göstergesi olup, bizi daha da motive ediyor. Bu tür programlarla hem cinsiyet eşitliğine katkıda bulunmaktan hem de teknoloji dünyasına yön veren yetenekleri kazanmaktan büyük gurur duyuyoruz. Bu süreçte Enerjisa Enerji’deki kariyer imkanları, genç profesyonellerin sektörümüzde kalıcı başarılara imza atmalarını destekliyor ve geleceğin liderlerini yetiştirmemize olanak tanıyor.”

Bakan Bayraktar 2035 RES GES hedefimizi açıkladı

T.C.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar “yenilenebilir enerji ve enerji dönüşümü 2035 yol haritası”nı açıklamak üzere özel sektör temsilcileri, ilgili STK’lar, uluslararası şirketlerin yöneticileri, bürokratlar ve basın mensupları ile İstanbul Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde bir araya geldi. Rüzgar enerjisi adına TÜREB (Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği) Başkanı İbrahim Erden ve Yönetim Kurulu’nun katılım gösterdiği toplantıda 2035 yılı RES-GES kurulu güç hedefi 120.000 MW, 80 milyar dolar yatırım açıklandı…

Bakan Bayraktar, toplantıda 11 yılı kapsayan dönemde Türkiye’nin enerji dönüşümü ve yenilenebilir enerji vizyonunu paylaştı. Her yıl en az 2.000 MW YEKA, denizüstü RES 5.000 MW, uluslararası projeler, mevcut santraller için hibrit kapasite, aynı bağlantı noktasında şebekeye enerji vermeksizin öz tüketim kapasitesi stratejileri ile 2035 yılı hedefi olan 120.000 MW güç hedefine ulaşılacağını açıkladı.

Yenilenebilir enerji güç oranı 2015 yılında 31.610 MW iken 2024 yılında 67.400 MW. Bunun 12.400 MW RES oluşturuyor. Bunlara ek olarak 2024’de; Sivas, Edirne ve Kırklareli başta olmak üzere toplamda yaklaşık 1.200 MW kapasiteli projelerin yapılacağı açıklandı. Yenilenebilir enerji stratejisini şekillendirecek üç ana hedefin ise; arz güvenliği, enerji bağımsızlığı ve 2053 sıfır net hedefi olduğunu, bunları takip eden 3 temel unsurun reform süreçleri, kaynak çeşitliliği ve dijitalleşmenin önemini ve yenilenebilir enerji ve yerlileşme, doğal gaz ve petrol üretimi, nükleer enerji, enerji verimliliği, hidrojen ve yeni teknolojilerin de öncelikli alanlar olduğunun altını çizdi.

Bunlara ek olarak açıklanan Yeşil İletim Altyapısına göre; 2024’te 75.464 km olan AC şebeke hattının, 2035’te 90.500 km’ye çıkacağının, 40 MW HVDC koridoru ile birlikte, 14.700 km HVDC hat ve 40 adet HVDC dönüştürücü merkezi ile büyük bir altyapının hedeflendiğinin de bilgisi verildi.

TÜREB Başkanı İbrahim Erden: “Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ülkeler için büyük önem arz ediyor. Sayın Bakanımızın yaptığı açıklamalar hepimizi mutlu etti. Sektörümüz adına yapılacak bu yatırımlar ülkemizin global arenada yenilenebilir enerji kaynakları açısından söz sahibi olması noktasında önemli bir adım sağlayacaktır” açıklamasında bulundu.

Bilişim sektörü “Zekaların Ortaklığı” için buluştu buluştu

Bilişim dünyasının bugününe ve geleceğine teknoloji perspektifinden bakan ve bu yıl 24. kez gerçekleştirilen Bilişim Zirvesi’24, “efficiency” mottosu ve “Etkililik, Etkinlik, Verimlilik” teması ile 24 Ekim 2024 tarihinde Fişekhane’de gerçekleştirildi. Kamu, bilişim, akademi ve iş dünyasının bir araya geldiği zirvede ileri teknolojilerin yön verdiği dijital çağın geleceği, alanında uzman isimler tarafından ele alındı. Zirvenin açılış programında, Türkiye Zeka Vakfı Başkanı Emrehan Halıcı, “Zekaların Ortaklığı” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan’ın “Milli ve Akıllı Çözümler” sunumu ve söylemleri dikkat çekti.

Teknoloji ve bilişimin güncelini ve gelecek gündemini ele alarak sektöre yol haritasını belirlemede rehberlik eden Bilişim Zirvesi’nin 24’üncüsü sona erdi. Zirvede tüm alanlarda varlık sergileyen yapay zeka gerçeğinin insan zekası ile birlikteliği, farklı açılardan ele alındı.

Uzman konuşmacıları ile şirketlere iham olmanın yanında onları cesaretlendiren, aynı zamanda güçlü ve sağlam iş birliklerinin oluşturulduğu bir platform olarak büyük ilgi gören Bilişim Zirvesi’nin bu yılki ana konuşmacısı Türkiye Zeka Vakfı Başkanı Emrehan Halıcı, “Zekaların Ortaklığı” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. 

Dijital dönüşüm ve verimlilik konularında teknoloji liderlerinin beklentilerinin ele alındığı “Teknoloji Liderlerinin Beklediği Verimlilik” ana panelinde, Smart Enerji, Erciyes Holding ve BorusanCAT teknoloji liderleri, yapay zeka ve otomasyonun işletmelerde nasıl daha verimli sonuçlar getirdiğini ve insan zekası ve duygularının, yapay zeka ile nasıl birlikte çalışarak daha yüksek verimlilik sağlayabileceğini tartıştı, hayata geçirdikleri projeleri anlattı. Etkinliğin ikinci yarısında ise uzman konukların konuşmaları ve söyleşiler ile “Yapay Zeka ile İşleri Hızlandırma Programı” ve “Sürdürülebilir Dijitalleşme ve Güvenlik Programı” gerçekleştirildi. 

BThaber Başkanı Murat Göçe’nin açılış konuşması ile başlayan, Bimser, Bulutistan, Robosme, Teletek ve Turkcell premium sponsorluklarıyla gerçekleşen Bilişim Zirvesi’24’te, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan’ın yanı sıra akademisyenler, alanının uzan isimleri ve Türkiye ekonomisinde büyük rol üstlenen markaların temsilcileri konuşmacı olarak yer aldı. 

2025 yılı Bilişim Zirvesi’nin teması ve tarihi açıklandı

Zirvenin açılış programı BThaber Başkanı Murat Göçe’nin konuşması ile başladı. 24 yıldır çok şey yaşandığını ama aralıksız Bilişim Zirvesi’ni gerçekleştirdiklerine vurgu yapan Göçe, gösterilen büyük ilgiye teşekkür ederek, 2025 yılında gerçekleşecek Bilişim Zirvesi’nin bambaşka bir konseptte yapılacağının müjdesini verdi.  Yapay zeka, siber güvenlik ve bulut çözümleri alanlarında 3 adımda Bilişim Zirvesi’25’in gerçekleşeceğini açıklayan Murat Göçe, 2025 yılının temasını Trilogy olarak açıkladı.” 

Yapay zeka işimizi elimizden almayacak, tamamlayıcı bir rol oynayacak

BThaber Başkan Yardımcısı Neslihan Aksun konuşmasında Bilişim Zirvesi’24’ün tema görseli olan ‘Kalp İçerisinde Dişli Çark’ın, yapay zekanın insan zekasının duyguları ile birleştiğinde nasıl üst düzeye çıktığını gösterdiğini aktardı. Yapay zeka sadece kendi başına değil insan zekası ve düşünceleri ile uyum içerisinde çalıştığında gerçek anlamda verimli sonuçlar elde edebilir diyen Aksun, “Teknoloji insanları rutin işlerden kurtararak yeni bir fayda sağlayacak. 

Asıl mesele, bu teknoloji nasıl kullanacağımız ve onu nasıl geliştirdiğimiz olacak. Teknoloji doğru kullanan ve insan duygularını ve düşüncelerini katan her zaman kazanan olacak. Bizler de verimliliği odağımıza alarak kazananlardan olacağız” dedi.

Dr. Ömer Fatih Sayan:Tüm dünya çapında “biz de varız” dememiz gerekiyor 

Zirvede; TUSAŞ’ta gerçekleştirilen menfur terör saldırısını şiddetle kınıyorum, dilimizin izin verdiği en ağır şekilde lanetliyorum diyerek söze başlayan T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan, gündeme ilişkin görüşlerini aktardı: “Bu saldırılar bize gösteriyor ki ülkece biz güçlü olmak zorundayız. Ama şunu bilelim ki bu yapanların asla yanına kalmayacak. Bu hain terör saldırısının ülkemizin güçlü yürüyüşünü ve gücünü hedef aldığını görüyoruz. Eli kanlı hainlere asla boğun eğmeyeceğiz, bunun hesabını en ağır şekilde soracağız.” 

Konuşmasına devam eden Sayan, “Bildiğiniz gibi dijitalleşme artık lüks değil. Adeta zorunluluk. Geldiğimiz noktada yapay zeka ve büyük veriyi konuşuyoruz. Her sektörde olduğu gibi bilişim sektöründe de yenilikler sürüyor.  Bu anlamda bilgi ve iş süreçleri hızlanıyor, karar alma mekanizmaları güçleniyor, verim artıyor. Artık iş dünyasında başarılı olmanın temel şartı doğru bilgiye sahip olmak ve onu doğru bir şekilde yönetmekten geçiyor. Yapay zekayı da sadece iş süreçlerinde değil, daha geniş bir anlamda, toplumsal sorunlarda da çözüm bulma noktasında büyük bir önem arz ettiğinin gözden kaçırılmaması gerekiyor. Bu bağlamda verimlilik için insan ve yapay zeka birlikteliği yapay zekanın hayatımıza entegrasyonu hepimiz için büyük önem kazanmış durumda” dedi. 

Sayan konuşmasına şu şekilde devam etti: “Dijitalleşme sadece teknolojik bir dönüşüm değil. Aynı zamanda insanlı bir dönüşüm. Teknoloji ve insanı uyumlu bir şekilde bir araya getirmek geleceğin sürdürülebilir çözümlerinin en önemli konularından bir tanesi. Çünkü teknoloji ancak insanla anlam kazanabilir. Hiçbir yenilik insandan üstün kabul edilemez ancak doğru zamanda ve doğru yerde sağlanacak regülasyonlar aşılamayacak hiçbir yol yok. Yönünü kaybeden, yanlış amaçlarla kullanılan teknoloji, daha da büyüyerek geri gelen çığ gibi zamanla kontrol edilemez olabilir, bu yüzden her adımımızla bilinçli, sorumlu ve insanlığa hizmet etme odaklı olmalıyız. Çünkü geleceği şekillendiren sadece teknoloji değil onun arkasındaki niyet. Teknoloji geliştikçe, kullanım alanı yaygınlaştıkça, iş ekonomi ile toplumsal yaşamın daha da birbirinden etkilendiği, her şeyin internete bağlanabildiği, her an her yerde bağlantılı hayatların yaşandığı bir dünyada bu yadsınamaz. Biz Sayın Cumhurbaşkanımızın çizdiği vizyon çerçevesinde milli teknoloji hamlesinin bize sunduğu güç, ilham ve kararlılıkla çalışmaya devam ediyoruz. TUSAŞ’taki saldırı basit bir saldırı değildi, bizim yerli ve milli üretimimizin olduğu bir noktaya çok planlı bir saldırıydı. Biz de bu çalışmalarımızı ülkemizi en güçlü devletler ve yüksek refah seviyesindeki toplumlar arasında hak ettiği yere taşımak görevinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. 

Tüm dünya çapında “biz de varız” dememiz gerekiyor. Üretim sahasındaki bağımsızlığın yolu buradan geçmektedir. Yapay zekanın akıllanması, bilimsel zekanın kurumsallaşarak ilerlemesi gerekiyor. Yapay zekanın haberleşme tekniğinde hızlı ve çözüm odaklı kullanılabilir olması gerekiyor. Yapay zekaya duygusal zekayı kattığımız ölçüde çok daha başarılı olur.”

Yapay zekaya yapılan yatırım kadar, onun olası risklerini önlemek için de yatırım yapılmalı

Bilişim Zirvesi’24’ün ana konuşmacısı Türkiye Zeka Vakfı Başkanı Emrehan Halıcı, “Zekaların Ortaklığı” başlıklı sunumunda, insan zekasının ve yapay zekanın ortaklığının olağanüstü bir hızla geliştiğini belirtti. Halıcı konuşmasında, “İnsan zekası ve yapay zekanın ortaklığında ortaya çıkacak sonuç tek kelime ile verimlilik” vurgusunda bulundu. Konuşmasında yapay zekanın büyük veriden beslendiğine ve özel sektörün en büyük yatırımcı olduğuna dikkat çeken Halıcı, “Yapay zeka, diğer teknolojilerde hiç kıyaslanmayacak kadar büyük bir hızla ilerliyor. Yapay zeka sistemleri büyük verilerle çalıştığı için, büyük veri teknolojilerinin gelişmesi yapay zekanın gelişiminin hızına yine olumlu bir katkı sağlıyor. Stanford Üniversitesi’nin araştırmasına göre yapay zekaya yapılan yatırımda özel sektör, açık ara birinci durumda. Bu da bize şunu söylüyor; yapay zekanın geleceği, belki bir yandan da bizim geleceğimiz… Şu an üniversiteler, hükümetler değil, şirketler tarafından belirleniyor.” dedi. 

‘Hızdan endişe duyuyoruz’ diyen Emrehan Halıcı, “Endişeliyim, çünkü, bu hızda insanlar bunu yeteri kadar algılayamıyor veya özümseyemiyor. Ancak tüm risklerine karşın yapay zeka çalışmaları artarak devam etmeli. Ama bunu geliştirmek için ayrılan kaynak kadar, onun olası risklerini önceleyen ve önlemler konusunda planlamalar yapan organizasyonlara, oluşturmalara, kurumlara da yatırım yapılmalı ve destek olunmalı” dedi.

Yapay zeka okur yazarlığı gelişmeli, kurumlar kendi yapay zeka modellerini üretmeli

İstanbul Teknik Üniversitesi Yapay Zeka ve Veriş Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şule Gündüz Öğüdücü “Siber Güvenlikte İnsanın Yapay Zeka ile Dansı” başlıklı konuşmasında, “Yapay zekayı bugün Bilişim Zirvesi’nde farklı açılardan ele alıyoruz. Ben, tedbirlerimizi alarak yapay zekayı kullanmamız gerektiğini ve yapay zekayı insanların faydası için kullanmaya nasıl odaklanabileceğimizi düşünmemiz gerekiyor görüşündeyim. Elbette sosyal, etik, güvenlik gibi sorumlulukları unutmadan” dedi. 

Konuşmasında ‘Asıl soru, verimlilik artışını nasıl sağlayabiliriz?’ diyen Prof. Dr. Şule Gündüz Öğüdücü, “Ben bunu bütün ülkemiz için bir verimlilik artışı olarak değerlendiriyorum. Şunu da biliyoruz ki aslında bir yapay zeka, teknolojinin her türlü ihtiyacını karşılayabiliyor. Kurumların ayakta kalması için yapay zekayı nasıl kullanabilirim? sorusunu kendilerine sormaları gerekiyor. Ben insan kaynağını göz önünde bulundurarak, yapay zekâ okur yazarlığı gibi, o kurumların kendi yapay zekâ modellerini üretebilecekleri dijital platformları sağlayarak artık kurumların satırlarca kod yazarak ya da böyle bir ekibi içlerinde oluşturarak değil, sadece verileri yükleyerek kendi modellerini geliştirebilecekleri bir ortam yaratmaları gerektiğini düşünüyorum. Ancak bunların hem yurt içinde kendi imkanlarımızla geliştirilmemiz hem de daha öncedeki bu verilerin bir kısım kritik verilerin kendi içimizde kalması gerçekten önemli. Boyutundan bağımsız olarak her türlü kurumun yapay zeka modellerini etkin olarak kullanmaya başladığında, verimlilik artışıyla adil bir rekabet ortamı sağlayacağını, boyutlarından bağımsız olarak inovasyona dayalı değişiklik fırsatlarını değerlendirebileceklerini düşünüyorum. Yapay zeka okur yazarlığının gelecekte çok daha yaygınlaşacağını, heyecan dolu bir gelecek olacağını umuyorum, bekliyorum, diyorum” dedi.

5. Emirates Enerji Proje Yarışması lansmanı İstanbul’da

İstanbul, Türkiye – 22.10.2024 – Dubai Yüksek Enerji Konseyi, 5. Emirates Enerji Proje Yarışması lansmanının 5 Kasım 2024 tarihinde İstanbul’daki St. Regis Otel’de yapılacağını duyurdu.

Dubai Yüksek Enerji Konseyi tarafından düzenlenen bu prestijli proje yarışması, enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik alanındaki en iyi uygulamaları teşvik etmeyi amaçlıyor. Lansmanda Dubai Yüksek Enerji Konseyi Genel Sekreteri H.E Ahmad Buti Al Muhairbi yarışmanın kategorileri ve katılım koşulları hakkında detaylı bilgi verecek. Misafirler etkinlikte ayrıca, Birleşik Arap Emirlikleri enerji sektörünün en üst düzey yetkilileriyle bir araya gelme fırsatı da bulacak.

Emirates Enerji Proje Yarışması programının ve başvuru kılavuzlarının da paylaşılacağı bu aydınlatıcı tanıtım toplantısının katılımcıları arasında yenilenebilir enerji sektörünün önemli isimleri ve yatırımcıları yer alacak.

2024 başarısızlık zirvesinde nedenler konuşuldu

Türkiye’nin en yenilikçi ve ilham verici etkinliği olan Başarısızlık Zirvesi 2024; başarısızlıklarla baş etmeyi öğrenmiş alanında lider isimleri gençlerle bir araya getirdi. İstanbul Gençlik Platformu tarafından gerçekleştirilen zirve, gençlerden büyük ilgi gördü.

İşte başarıya giden yolda yaşadığı deneyimleri gençlerle paylaşan alanının lider isimleri: TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, P&G Türkiye, Orta Asya ve Kafkasya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu, Boğaziçi Ventures Yönetim Kurulu Başkanı Agah Uğur, LCW e-ticaret Genel Müdürü Ömer Barbaros Yiş, WWF-Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula, Paris Olimpiyatları Gümüş Madalya Sahibi Olimpik Boksör Hatice Akbaş ve Gazeteci Candaş Tolga Işık.

Başarısızlığı, başarı yolculuğunun vazgeçilmez bir parçası olarak ele alan Başarısızlık Zirvesi, bu yıl yine dopdolu bir program ve gençlerin yoğun katılımıyla Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Türkiye’nin ilk ve sayılı 18 yaş altı derneklerinden birisi olan İstanbul Gençlik Platformu tarafından gerçekleştirilen Başarısızlık Zirvesi’nde; başarılarıyla ses getiren lider isimler, gençlerle bir araya geldi, başarıya giden yolda yaşadıkları deneyimleri paylaştı. Bu yılki zirvede, başarısızlıkların nasıl fırsata dönüştürülebileceği, kriz dönemlerinde alınan derslerin uzun vadeli başarılara nasıl evrildiği ve hata yapmanın yenilikçi düşünme üzerindeki etkileri gibi önemli konular masaya yatırıldı.

İstanbul Gençlik Platformu Başkanı Av. Doğa Can Coşar; etkinliği gerçekleştirmedeki hedeflerinin Cumhuriyetin ikinci yüzyılında hayal kurmaktan korkmayan, başarısız olacağım kaygısı duymadan bu ülke için bir değer yaratmak isteyen gençlere umut ve ilham vermek olduğunu paylaştı.

Açılış konuşmasını gerçekleştiren İstanbul Gençlik Platformu İcra Kurulu Başkanı Dilara Beyza Çınar ise; 13 yılda gerçekleştirilen önemli projeleri ve gençlere sundukları fırsatları vurguladı. Çınar, şu ana kadar 42 şehirde Oyuncak Kütüphaneleri kurduklarını, 13.000’den fazla çocuğun kırtasiye ihtiyacını karşıladıklarını ve dezavantajlı bölgelerde yaşayan 3.000’den fazla çocuğun sosyal gelişimlerine katkı sunduklarını belirtti. Konuşmasında başarısızlığın önemine de değinen Çınar, “Başarısızlık, öğrenmenin ve gelişmenin bir parçasıdır. Başarısızlık korkusu, potansiyelimizi gerçekleştirmemizin önündeki en büyük engeldir” dedi. Çınar, zirvede başarılı ve ilham verici hikayeler dinlerken bu kavramları yeniden tanımlamayı amaçladıklarını belirtti.

Sadece başarının değil, başarısızlığın da paylaşılmaya değer olduğu bir platform sunan Başarısızlık Zirvesi’nde bu yıl “Yılın Hayal Ortağı Ödülü” de takdim edildi. İstanbul Gençlik Platformu’nun 6 Şubat Depremi sonrasında bu sene 23 Nisan’da Adıyaman’da gerçekleştirdiği Çocuk Şenliğine verdikleri destek sebebiyle Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel, Beyaz Fırın CEO’su Nathalie Stoyanof Suda ve Gokidy Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Özaktaç’a plaket takdim edildi.

İŞTE BAŞARISIZLIK ZİRVESİ 2024 SAHNESİNDE GENÇLERLE DENEYİMLERİNİ PAYLAŞAN ÜNLÜ İSİMLERİN KONUŞMALARINDAN SATIR BAŞLARI:

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan: “İşi ilk kurduğumda ciddi baskılarla karşılaştım. Bana sürekli olarak ‘Doğru düzgün bir işe gir’ diyerek yönlendirmeye çalıştılar. Ancak ben inat ettim; kendime inandım ve direndim. Eğer direnmeseydim ve başarısızlığı kabul etseydim, bugün bu noktalara gelemezdim. Hata yapmaktan korkmamak gerektiğini öğrendim. Ayrıca, finansmanı olmayan hiçbir yatırıma girmemem gerektiğini anladım. Dünyayı ve ülkeyi değiştirmek istiyorsak, sivil toplumu güçlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Demokrasinin geliştiği toplumlarda sivil toplum güçlenir; sivil toplum güçlendikçe de demokrasi gelişir. Gençlerin ve kadınların Türkiye’yi değiştireceğine inancım tam.’’

P&G Türkiye, Orta Asya ve Kafkasya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu: ‘’Başarısızlık, aslında iyi yönetildiğinde başarıya giden yolda bir hediyedir. Başarısızlığı doğru şekilde ele alırsak, ardından büyük başarıların gelmesi kaçınılmazdır. Bu yüzden başarısızlığı asla ziyan etmemeliyiz. Kişisel olarak en büyük başarısızlığım, Ipana’nın diş macunu pazarındaki %70’lik payını kaybetmesiydi. Ancak, bu durum bana başarısız olduğumda oyunu değiştirmenin önemini öğretti. Başarısızlıkları, gerçeği olduğu gibi kabul ederek, itiraf etmek ve onları öğrenim fırsatlarına dönüştürmek gerekir. Bu süreçte öğrendiklerimizi belgeleyip, bu bilgilere dayalı olarak umudu yeniden tasarlamalıyız.’

Boğaziçi Ventures Yönetim Kurulu Başkanı Agah Uğur: “Hayatta öyle şeyler karşınıza çıkıyor ki ve her şey göreceli. Amaç; varmak değil, yolculuktan keyif almak. Kendimi başarısız hissettiğim dönemler, en verimli öğrendiğim dönemler oldu. Makine mühendisliğinden endüstri mühendisliğine geçişim, hayatımın önemli bir dönüm noktası oldu. Bir diğer ise büyük bir devlet bankasında çalışmaya başladım ve maliyeden sorumlu grup başkanı oldum. Ancak, bankanın durumu çok kötüydü ve 18 ay boyunca çalışmama rağmen hiçbir başarı elde edemedim. Sadece boşa kürek çektim ve bu pozisyona kendi yanlış kararım nedeniyle girdim. Ancak şu anda geriye dönüp baktığımda, bu süreçte kariyerimin hiçbir noktasında deneyimleyemeyeceğim dersler aldığımı görüyorum. 30 yaşında, burada karşılaştığım tüm farklı sorunları çözmeyi ve yönetmeyi öğrendim. Kendimi başarısız hissettiğim bu dönem, aslında hayatımın en verimli şeylerini öğrendiğim dönemdi.’’

LCW E-Ticaret Genel Müdürü Ömer Barbaros Yiş: ‘’Benim için asıl başarı, insanların hayatına dokunabilmek ve iyiliği yayabilmektir. Ahlaklı davranışı hiçbir zaman kaybetmemek ve liyakati ön planda tutmak, iş hayatımda her zaman önceliğim oldu. Eğer iş arkadaşlarım eve huzurlu bir şekilde gidiyorsa, işimde başarılıyım demektir. Her başarısızlık, yeni bir öğreti ve gelişim fırsatıdır. Girişim dünyasında genelde, kaybetmekten korkmayanlar başarılı olur. Ancak ben, elimdekileri kaybetmekten korktuğum için girişim yapma cesaretini bulamadım. Bu, kendi yolculuğumda aldığım en büyük derslerden biri.’’

WWF-Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula: “Başarı, başkalarının gözünde nasıl göründüğünüz ya da ne kadar para kazandığınızla ölçülmez. Eğer mutlu değilseniz, bu, büyük bir başarısızlıktır. Başarı, kendiniz olarak iyi ve mutlu olduğunuz her durumdur. Ne olmak istediğimiz ve nerede durduğumuzla ilgilidir; kendi başarı kavramınızı kendiniz yaratmalısınız.” Kula, ilk kez 32 yaşında genel müdür olduğunda, “Kendimi onların yaşındayken kim gibi bir genel müdür görmek istiyorsam, öyle biri olmaya karar verdim,” diyerek, idealindeki liderlik yaklaşımını benimsediğini belirtti.

Paris Olimpiyatları Gümüş Madalya Sahibi Olimpik Boksör Hatice Akbaş: ‘’Başarılı olabilmek için her şeyin başında hedef koymak gerekiyor. Bu hedef için durmadan çalıştım ve çalışmaya devam ediyorum. Boks, zeka işi. Çalışmak önemli, ama zeka olmadan bu iş zor. Pes etmedim; bütün başarılarım, pes etmediğim dönemden sonra geldi. Umudu koruyabilmek için hayal etmek ve hedef koymak en önemlisi. Başarısızlık söz konusu olduğunda gençlere tavsiyem, pes etmemeleri. Sakatlandığım dönemlerde pes etme düşüncesi aklımda oldu, ama bunu bir başarısızlık olarak görmüyorum. Bu, pes ettiğim bir dönemdi.’’

Gazeteci Candaş Tolga Işık: Gerçekten sevdiğiniz bir işi yapıyorsanız, ne kadar çalıştığınızın önemi olmuyor. Tattığınız mutluluk, hiçbir maddi yükümlülüğün yerini tutmuyor. Eğer bir şeyi yapmaya kafanıza koyduysanız, insan her şeyi başarabilir. Benim size önerim, başarısızlıktan korkmamaktır. Başarısızlık, hayatın size ne yapmak istediğini düşündürürken, önünüzü fazlasıyla açar.’’

Dünyanın ve Türkiye’nin En İyisi ‘Aksa Doğalgaz’ oldu

Aksa Doğalgaz, Tohum Gözlemcisi Lalehan Uysal’ın Anadolu Tohumları fotoğraflarının eşliğinde ‘Yurda, Doğaya, Aşa… Ve Geleceğe’ temasıyla hazırladığı 2023 Yılı Faaliyet Raporu ile büyük başarılara imza atmaya devam ediyor. Daha önce 7 ödül birden sahibi olan Aksa Doğalgaz 2023 Yılı Faaliyet Raporu, son olarak MerComm tarafından düzenlenen dünyanın en prestijli uluslararası raporlama yarışması ARC Awards’ta, online kategoride hem “Dünyanın En İyi Raporu” hem de “Türkiye’nin En İyi Raporu” ödüllerine layık görüldü.

Türkiye’nin en büyük özel doğal gaz dağıtım şirketi Aksa Doğalgaz, ABD merkezli Mercomm tarafından düzenlenen ve faaliyet raporlarının ‘Oscar’ları olarak kabul edilen Annual Report Competition (ARC) Ödülleri’nde büyük bir başarıya daha imza attı. 2023 Yılı Faaliyet Raporu ile online kategoride hem “Dünyanın En İyi Raporu” hem de “Türkiye’nin En İyi Raporu” ödüllerinin sahibi oldu.

Aksa Doğalgaz’ın Tohum Gözlemcisi Lalehan Uysal’ın Anadolu Tohumları fotoğraflarının eşliğinde “Yurda, Doğaya, Aşa… Ve Geleceğe” temasıyla hazırlayarak yayınladığı raporu bağımsız bir jüri tarafından grafik tasarım, yazım, fotoğrafçılık, illüstrasyon ve içerik bütünlüğü gibi çeşitli kriterlere dayalı olarak değerlendirilerek “En İyi Ödülleri”ne değer görüldü.

Aksa Doğalgaz, bu yıl ayrıca, dünyanın en itibarlı halkla ilişkiler platformlarından San Diego merkezli Amerikan İletişim Profesyonelleri Ligi’nin (LACP) düzenlediği 2023 LACP Vizyon Ödülleri’nde dört ödül ve yine ARC Ödülleri’nde de üç ödül sahibi olmuştu.

Aksa Doğalgaz 2023 Yılı Faaliyet Raporu, şirketin web sitesinden incelenebiliyor: https://www.aksadogalgaz.com.tr/Aksa-Dogalgaz-Faaliyet-Raporu-2023.pdf

Türkiye’nin ilk depolamalı lisanslı GES Konya’da

Türkiye’nin ilk depolamalı lisanslı anahtar teslim güneş enerjisi santrali projesi TSKB finansmanıyla Chint Power, Astronergy, Chint Green Energy ve Poweren Enerji iş birliğiyle Konya’nın Kulu ilçesinde hayata geçiyor. Chint Solar Türkiye Grubu’nun uçtan uca anahtar teslim olarak yöneteceği proje kapsamında Chint Power’ın ileri teknolojiye sahip enerji depolama çözümleri ve üstün sıcaklık çalışma performansına sahip inverter ürünleri, Astronergy’nin Tier-1 TOPCon yerli güneş panelleri ile Chint Green Energy’nin uzman mühendislik ve inşaat hizmetleri bütünleşerek projenin 2025 yılının ilk çeyreğinde devreye alınması planlanıyor.

Konya’nın Kulu ilçesinde Türkiye’nin ilk depolamalı lisanslı güneş enerjisi santrali projesi hayata geçiyor. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) finanse ettiği Poweren Enerji’nin, Chint Power, Astronergy, ve Chint Green Energy iş birliği çerçevesinde başlattığı bu proje, ülkemizin yenilenebilir enerji altyapısına önemli bir katkı sunmayı hedefliyor.

Dünya’da ve Türkiye’de uçtan uca sağladığı yenilenebilir enerji çözümlerinde lider konumda olan Chint Solar Grubu şirketleri, (Chint Power, Astronergy, ve Chint Green Energy) sürdürülebilir enerji atılımlarına devam ediyor. Poweren Enerji iş birliği ile hayata geçirilecek olan bu proje kapsamında, rüzgâr ve güneş enerji santralleriyle uyumlu, sorunsuz entegrasyon sağlayan Chint Power’ın 10MWh enerji depolama sitemi kullanılacak. Ayrıca Astronergy’nin 12 MWp kurulu gücünde  N-Type TOPCon teknolojisine sahip yerli üretim güneş panelleri, bununla birlikte Chint Power’ın 11.5 MWe gücündeki üstün sıcaklık çalışma performansına sahip inverterleri, Chint Elektrik’in alçak gerilim şalt ürünleri ile birlikte Chint Green Energy’nin EPC (Mühendislik, Tedarik ve Kurulum) hizmetlerini bir arada sağladığı maksimum verimliliğin birleştiği özel bir proje hayata geçirilecek. Tüm bu sistem bileşenleri Chint Solar Grubu’nun solar değer zincirini ve entegre hizmetlerini yine titizlikle uygulayacağı özel bir proje olup, 2025 yılının ilk çeyreğinde devreye alınması planlanıyor.  

“Türkiye’nin öncü enerji depolama projelerinden biri olacak.”

Projeye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Chint Solar Türkiye Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ercüment Kaya, “Türkiye’nin ilk depolamalı lisanslı güneş enerjisi santralini hayata geçirecek olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Poweren Enerji ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği, yenilenebilir enerji alanında Türkiye’nin öncü projelerinden biri olarak öne çıkıyor. Hep dediğimiz gibi Türkiye pazarında faaliyet gösteren küresel bir güç olarak iş ortaklarımızın yenilenebilir enerji projelerine ve sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlamayı kendimize ilke edindik. Ülkemize katma değer sağlayan projelere öncülük etmeye, yaptığımız yatırımlar ve hayata geçirdiğimiz iş birlikleri ile ülkemizin yenilenebilir enerji alt yapısına katkı sağlamaya ve iş ortaklarımızı solar değer zincirimizle daha fazla buluşturmaya tüm hızımızla devam edeceğiz. Anlaşmanın her iki taraf için de hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum’’ dedi.

“Bu proje bizler için önemli bir kilometre taşı niteliğinde”

Bu iş birliğinin yenilenebilir enerji sektöründe yaratacağı sinerjiye vurgu yapan Poweren Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Halife Koç ise şu açıklamalarda bulundu: ‘’Poweren Enerji olarak ülkemizin yeşil enerji dönüşümü ve iklim değişikliği adaptasyonunu destekleyecek projeleri hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Bu hedefimiz doğrultusunda yaptığımız yatırımların tamamı yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşmaktadır.

Bugün Chint Power, Astronergy ve Chint Green Energy ile imzaladığımız bu anlaşma ile Konya Kulu’da 10 MWh kurulu gücünde depolamalı güneş enerjisi santralini 2025 yılının ilk çeyreğinde devreye almayı planlıyoruz. Yatırım tamamlandığında ülkemizde devreye alınmış ilk projeler arasında yer alacaktır. Bu projenin tamamlanmasının ardından diğer devam eden projelerimizin yatırımlarını tamamlayarak ülkemizin enerji alt yapısının gelişmesine katkı sağlamak istiyoruz. İmzaladığımız bu anlaşmanın taraflara ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum’’ dedi.

DAIKIN endüstriyel soğutma ürün gamını genişletiyor

İklimlendirme sektöründe 100 yıllık geçmişe sahip olan Daikin, endüstriyel soğutma alanındaki payını genişletmeye devam ediyor. Daikin, 2019 yılında ticari soğutucu ve dondurucu alanında uzman AHT Cooling Systems GmbH’yi global düzeyde bünyesine katarak, soğuk zincir ürünleri alanında önemli bir atılım yaptı.  Bu global satın almanın ardından 2024 yılı Mayıs ayında AHT’nin Türkiye operasyonu da Daikin Türkiye ile birleşerek yerel entegrasyon sürecini tamamladı. Bu iş birliği, Daikin’in endüstriyel soğutma portföyünü güçlendirirken, gıda soğutmaları için soğuk hava deposu sistemlerinden marketlerin reyon soğutmalarına kadar geniş bir ürün yelpazesi sunmasını sağlıyor.

İklimlendirme sektöründe 100 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan Daikin, küresel pazardaki güçlü konumunu endüstriyel soğutma alanında da genişletmeye devam ediyor. 2019 yılında ticari soğutucu ve dondurucu alanında dünya lideri olan AHT Cooling Systems GmbH firmasını global düzeyde bünyesine katan Daikin, bu stratejik satın almayla ticari soğutma çözümlerinde önemli bir adım attı. 

Daikin, iklimlendirme sektöründeki uzmanlığını, AHT’nin endüstriyel soğutma çözümleriyle birleştirerek gıda soğutmaları, market reyonları ve soğuk hava depoları gibi geniş bir soğutma ürün gamı sundu. Daikin bu birleşmeyle müşterilerine daha kapsamlı ve etkili çözümler sunmayı hedefliyor.

2024 yılı Mayıs ayında AHT’nin Türkiye operasyonu, Daikin Türkiye ile birleşti. Bu yerel entegrasyon, şirketin Türkiye pazarındaki endüstriyel soğutma segmentinde önemli bir büyüme kaydetmesine olanak sağladı. Daikin’in mevcut iklimlendirme çözümleriyle AHT’nin güçlü soğutma teknolojileri birleşerek, müşterilere daha kapsamlı ve entegre hizmetler sunuyor.

TÜM SOĞUK ZİNCİR HALKALARI TEK ÇATI ALTINDA

Gıda, ilaç, kimya ve lojistik gibi çeşitli sektörlerde kullanılan büyük ölçekli soğutma çözümlerini kapsayan endüstriyel soğutma sistemleri, özellikle gıda güvenliği, taze ürünlerin korunması ve soğuk zincir süreçlerinin sağlıklı işleyebilmesi için hayati bir rol oynuyor. 

14 yılı aşkın süredir endüstriyel soğutma sektöründe yer alan Daikin Türkiye, AHT’nin ürün gamını kendi teknolojik altyapısıyla birleştirerek müşterilere daha verimli, enerji tasarruflu ve sürdürülebilir çözümler sunmayı hedefliyor.

AHT’nin üstün endüstriyel soğutma teknolojisi ve Daikin’in yenilikçi yaklaşımı sayesinde, soğutma çözümleri hem enerji verimliliği sağlıyor hem de operasyonel maliyetleri düşürüyor. Gıda endüstrisinden lojistiğe kadar birçok sektörde kullanılan bu ürünler, soğuk zincirin her halkasında kesintisiz bir hizmet sunarak müşteri memnuniyetini en üst düzeye çıkarıyor. Daikin’in genişleyen endüstriyel soğutma ürün gamı, farklı sektörlerdeki müşterilerinin her türlü ihtiyacına cevap veriyor ve pazarda rekabet avantajını artırıyor.

ENERJİ VE ÇEVREYE DAYALI HİZMET ANLAYIŞI

Endüstriyel soğutma sistemleri, sıcaklık kontrolünün kritik olduğu her sektörde faaliyetlerin sürdürülebilirliği için vazgeçilmezdir. Gıda ve ilaçların tazeliğini korumaktan, üretim süreçlerinde belirli sıcaklıkların korunmasına kadar geniş bir yelpazede işlev gösterir. Aynı zamanda bu sistemler, enerji tasarrufu sağlama ve karbon ayak izini azaltma yönünde önemli katkılar sunar. Özellikle artan enerji maliyetleri ve çevre bilincinin önem kazandığı günümüzde, Daikin endüstriyel soğutma çözümleri işlevsel olmanın yanı sıra çevreye verdiği etkiyi minimum düzeyde tutuyor ve sağladığı enerji tasarrufuyla sürdürülebilirlik açısından da büyük bir rol oynuyor.

Bu entegrasyonun, Daikin’in sürdürülebilirlik hedeflerine de önemli katkılarda bulunması bekleniyor. Daikin, karbon salımını azaltma ve enerji verimliliğini artırma konusundaki taahhütlerini, AHT’nin yüksek verimli soğutma teknolojileriyle daha da ileriye taşımayı planlıyor. Çevresel etkiyi minimize etmek amacıyla geliştirilmiş ürünler ve yenilikçi çözümler, soğutma sistemlerinin enerji tüketimini azaltacak ve karbon ayak izini küçültmeye yardımcı olacak. Daikin, böylece hem operasyonel verimliliği hem de çevresel sürdürülebilirliği artırmayı hedefliyor.

Lübnan’a enerji pozitif bir bakış

Giriş 

Doğu Akdeniz kıyısında yer alan Lübnan’ın, İsrail tarafından Ekim 2024 başında başlanan işgali, Orta Doğu’da yeni bir sert güç uygulaması sayfasını açıyor olmaktadır. Burada şunu belirtmek de gerekir ki; Lübnan hayli uzun bir süredir İsrail’in hava hücumlarına zaten, zaman zaman muhatap olmaktaydı. Ancak Ekim 2024 ‘te İsrail’in kara harekâtını başlatacağını ilan etmesiyle durum farklılık kazanmış bulunmaktadır.  Birçok ülke ve uluslararası kuruluş gerilimin azaltılması yönünde çağrı ve açıklama yapmış olsa da İsrail’i durdurabilecek bir etki yaratmadığı da gözlenmektedir.

Bilindiği üzereLübnan’da uzun bir süredir istikrarsız durumlar söz konusuydu. Bu bağlamda, Lübnan’ın bir yıl gibi bir süredir Cumhurbaşkanı’nı seçememiş olması siyaseten Lübnan’ı güçsüz düşürmüştür. Fazla olarak ülkede yaşanan ekonomik sorunlar ve ordusunun güçsüzlüğü Lübnan’da zafiyet oluşturmaktadır.

Buna karşın, ülkede görülen İran destekli Hizbullah yapılanması da yıllarca sürmüş olan bir gerçekliği oluşturmaktadır. Nitekim Hizbullah’ın İsrail’in ataklarına karşın verdiği, etkisi tartışılır karşı atakları Lübnan için risk faktörünü arttırmıştır. Bu durum, İsrail’e (ABD tarafından savunma hakkı nitelenmesiyle verilen maddi ve askeri desteklerle birlikte) işgale varan cüretkarlık kazandırmıştır.

İşgal öncesi, Hizbullah üyelerini hedef alan ve çağrı cihazları üzerinden yapılan siber- istihbarat hamlesi de zaten istikrarsız olan Lübnan’da durumu daha da karmaşıklaştırmıştır. Dolayısıyla dünyada yaşanan bu yeni tip ve fakat etkin atağın hayata geçirilmesi işgale alt yapı oluşturmuştur denebilir. İlaveten Hizbullah liderlerine yönelik suikastlar silsilesi, işgal harekâtını daha da kolaylaştırmış görünmektedir.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; yukarıda özetlenen son dönemde yaşanan olaylar gerçekte mazinin uzantısı gibi görünmektedir. Bu bağlamda Lübnan tarihine hızlıca bakmak yerinde olacaktır.

Kronolojik olarak bakıldığında antik dönemlerdeki geçmişi, 7000 bin yıl gibi hayli uzun bir sürece dayanmaktadır. Önceleri Fenikelilere ev sahipliği yapmış olan bu topraklar, Miladi yıllarda Romalılar tarafından fethedilmiş ve daha sonra Hristiyanlık yayılmıştır. Dört halife döneminde Müslümanlar bölgeye etkin olmuş ve Müslümanlık yaygınlaşmıştır. Bölgede farklı Müslüman devlet ve grupların hegemonyasının söz konusu olmasının ardından 16. yüzyılda bu bölge Osmanlı İmparatorluğunun hakimiyetine girmiştir. Tüm bu dönemlerin izlerini taşıyan çok farklı gruplar Lübnan’daki etnik ve dini alt yapıyı oluşturmaktadır.

I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla Fransız mandası dönemi başlamış, 1943 yılında da Lübnan bağımsızlığını kazanmıştır. Yaklaşık 10 bin km²’lik bir yüzölçümüne sahip olan bu ülkede Arapça ve Fransızca resmi dil olarak kullanılmaktadır.

Daha sonraları, siyasi ve dini farklılıklardan kaynaklanan bir “İç Savaş” yaşanmıştır. İç savaş sırasında Suriye ve İsrail işgalleri olmuş ve bu süreç 15 yıl kadar sonra son bulabilmiştir. Ancak iç savaşın bitmesiyle Hizbullah yapılanmasının ülkede etkin olduğu gözlenmiştir. Dolayısıyla çalkantılı dönemler süre gitmiştir. Nihayet yukarıda açıklanan son gelişmeler yaşanmış bulunmaktadır. Ne var ki, içinde bulunduğumuz süreçte de olaylar vahametini arttırarak devam ettirmektedir.

Enerji Politik Açıdan Lübnan

Lübnan bölgesi, (sakin geçen) Osmanlı İmparatorluğu döneminden sonra etkisinde kaldığı Fransız mandası döneminde, Fransa’nın Orta Doğu kapısı gibi işlev görmeye başlamıştır. Dolayısıyla Fransa’nın Orta Doğu ile ilişkileri ve bu bağlamda petrol ticareti için de öne çıkan bir coğrafya olmuştur. Lübnan bağımsızlığını kazandıktan sonra da Fransa lehine benzer şartların devam ettiği görülmüş ancak bazı yerel sorunlar da yaşanmıştır.

Burada şunu da ifade etmek gerekir ki; Lübnan, enerji-politik açıdan önemli bir boru hattına sahiptir. 1930’larda döşenmiş olan ve Doğu Akdeniz’e de (Osmanlı Döneminde Trablusşam adıyla anılan) Tripoli limanıyla ulaşan söz konusu boru hattı üzerinde Fransa’nın etkinliği önemlidir. Söz konusu boru hattına 1950’lerde 30 inç’lik (yaklaşık 76 cm çapında) bir boru hattı eklemesi daha yapılmış ve 400.000 varil/gün mertebesinde bir kapasiteye çıkmıştır.  Fransa’nın Lübnan’a ilgisinin önemli bir odağı bu boru hattının varlığı olduğu söylenebilir. Nitekim, İsrail Lübnan’ın kuzeyine doğru hava atakları yaptığında, Fransa Lübnan halkının yanında olduğunu belirtme gereksinimi duymuştur.

Ayrıca, son yıllarda, sahada bulunan (çoğu bölge ülkesi olmayan) aktörlerin (kendilerine yakın buldukları) coğrafyalar üzerinden farklı boru hatlarını Doğu Akdeniz’e ulaştırmayı hedeflemek istedikleri gözlenmektedir. Bu durumda Suriye, Lübnan ve İsrail’deki limanların terminal liman haline gelmesi söz konusu olmuş bulunmakta olup bazı ileri gelişmeler de yaşanmıştır.

Lübnan’ın iki önemli limanından biri, aynı zamanda ülkenin Başkenti olan Beyrut ve diğeri de Tripoli’dir. Lübnan’da yaşanan iç savaş ile birlikte ortaya çıkan risklerle birlikte Birleşmiş Milletlerin bölgeye gönderdiği Barış Gücü’nün bu iki liman bölgesinde ve özellikle de petrol depolama ve ilgili tesis alanlarında görev yaptıkları görülmektedir.

Son yıllarda ise Lübnan’ın denizlerinde, Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB)’sinde önemli ölçüde doğal gaz rezervi bulunduğu keşfedilmiştir. Yaklaşık 22 bin km2 kadar olan Lübnan MEB’inde, hem petrol ve hem de doğal gaz bulunduğu ifade edilmektedir. Söz konusu petrol rezervinin 860 Milyon Varil’den fazla ve doğal gaz rezervinin de 95 Tirilyon m3’ün üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.

Ancak, Lübnan’ın güney komşusu olan İsrail ile arasında Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) konusunda anlaşmazlık ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda önemli bir tartışmalı bölgeden bahsedilir olmuştur (Şekil 1). Söz konusu tartışmalı bölgede 2009 yılında Amerikalı bir şirket tarafından doğal gaz rezervi bulunduğunun keşfedilmesiyle birlikte iki ülke arasındaki anlaşmazlık tırmanmıştır.

Bu bağlamda Lübnan MEB’inde blok betimlemesi yapıldığı da görülmüştür (Şekil 1). Özellikle 9 Numaralı bloktaki rezerv Lübnan ve İsrail arasında sorun oluşturmuştur. İsrail söz konusu bu bloktaki rezervin bir kısmının kendi karasularında olduğunu iddia etmiştir. Ayrıca, Lübnan’ın bazı bloklar için 2017’den itibaren ihaleye çıktığı da gözlenmiştir.  Ancak, Lübnan’da ortaya çıkan siyasi ve ekonomik çalkantılı durumlar enerji politik gelişmeleri geciktirmiştir denebilir. 

Şekil 1 Lübnan ve İsrail Münhasır Ekonomik Bölgeleri, Sorunlu Bölge ve Doğal Gaz Rezerv Alanları

Sonuç

Farklı etnik ve dini grupların yaşadığı bir ülke olan Lübnan, bilindiği üzere konjüktürel olarak son derece stratejik bir coğrafyada yer almaktadır. Halen sahip olduğu terminal limanlara karşın yeni terminal limanların oluşturulmasının da söz konusu olduğu görülmektedir. Ağustos 2020’de Beyrut’ta yaşanan büyük patlama da bu bağlamda (rekabetsel bir sonuç olarak) düşünülebilir.

Son olarak Lübnan MEB’inde keşfedilen büyük ölçekli petrol ve doğal gaz rezervleri, bu küçük ülkenin sahip olduğu riskleri arttırmıştır. Fazla olarak İsrail ile arasında tartışılır MEB bölgesinin olması da ülkenin sorunlarını katmerleştirmektedir. 

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; İsrail’in son yıllarda gösterdiği yayılmacı politikalara ve medyada dolaşan Arz-ı Mev’ud haritalarına bakıldığında, söz konusu haritalarda Lübnan’ın da yer aldığı görülmektedir. Fazla olarak Eylül 2024’te toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konuşan İsrail Başbakanı’nın gösterdiği haritada Lübnan siyahla işaretlenmiş bölgede yer almaktadır. Teolojik esası varmış gibi görünen bu haritaların, gerçekte konjüktürel olarak büyük bir enerji politik hedefi olduğu söylenebilir.

Öz olarak belirtmek gerekirse, Lübnan’da yaşanan ve yaşanmakta olan olaylar; sadece Lübnan’ı değil diğer bölge ülkelerini de ilgilendirdiği ve küresel boyutlarının da olduğunu düşündürmekte olup Lübnan’a yönelik yaşanan atakların arka planında, bu ülkenin enerji politik bağlamda sahip olduğu terminal liman potansiyeli ile ülkenin Münhasır Ekonomik Bölgesinde büyük boyutlarda olduğu ifade edilen hidrokarbon yataklarına hâkim ve sahip olma isteğinin yattığı söylenebilir.

EIF’te Jupiter Serisi Güneş Panelleri Tanıtıldı

Türkiye’nin önde gelen güneş paneli üreticilerinden HT Solar Enerji, İstanbul’da düzenlenen 18’inci EIF Dünya Enerji Kongresi ve Fuarı’nda, son teknolojiye sahip yeni nesil güneş panellerini sergiledi. EIF’in “Altın Sponsoru” olan HT Solar, yenilenebilir enerji sektörünü bir araya getiren fuarda birçok iş birliği görüşmesi gerçekleştirdi.

HT Solar, İstanbul Fuar Merkezi’nde 9-11 Ekim tarihleri arasında binlerce ziyaretçiyi ağırlayan EIF (Energy is Future) Dünya Enerji Kongresi ve Fuarı’nda, sergilediği TOPCon teknolojisine sahip Jupiter serisi güneş panellerinin ve esnek panelin yanı sıra yeni nesil katlanabilir panellerini tanıttı. Yenilenebilir enerji sektörünü bir araya getiren EIF’in “Altın Sponsoru” olan HT Solar, fuarda yaptığı görüşmelerle yeni iş birliklerine kapı araladı.

“Daha iyi bir gelecek için” mottosuyla düzenlenen EIF’te, HT Solar Enerji Genel Müdür Yardımcısı Emre Kulaç, “Güneş Enerjisinde Beklenen Teknolojik Gelişmeler ve Piyasa Değerlendirilmesi” adlı oturumda konuşmacı olarak katılımcılara seslendi. 18’inci EIF Dünya Enerji Kongresi ve Fuarı’na katılımları hakkında basın mensuplarına değerlendirmelerde bulunan Kulaç şu noktalara değindi:

“Bugün Türkiye’deki güneş enerjisi kurulu gücü toplam 18 GW’lara ulaştı. HT Solar olarak biz de yaklaşık yüzde 15’e ulaşan pazar payımız ile 600 bin konutun ve yaklaşık 2,5 milyon insanın elektrik ihtiyacını karşılayacak enerjiyi ülkemize kazandırıyoruz. Türkiye’deki kurulu gücümüz, ortalama 3 bin 851 futbol sahası büyüklüğünde bir alan kaplarken, yılda ortalama 1 milyon 298 bin ton karbon salınımını önleyerek yeşil dönüşüme önemli katkılar sağlıyoruz. Türkiye’nin 2053’te Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşması ve enerjide dışa bağımlılığını azaltması için güneş enerjisi alanında yaptığımız çalışmaları artırmak istiyoruz. Bu doğrultuda üretim kapasitemizi daha da genişleterek, en son teknolojilere yatırım yaparak ve stratejik ortaklıklar kurarak önümüzdeki dönemde pazar payımızı yüzde 20’lere çıkarmayı hedefliyoruz. İstanbul Sanayi Odası’nın Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2023 Araştırması listesinde (ISO 500) Türkiye’nin en büyük güneş paneli üreticisi ve ihracatçısı olmayı başardık. Aynı zamanda Türkiye’nin en çok ihracat yapan 35’inci firması konumunda bulunuyoruz. Tüm bu gücümüzle Türkiye’de liderliği elimizde bulundururken EIF ise bize sektör paydaşlarıyla buluşma ve güncel konuları ele alma fırsatı sundu. HT Solar olarak Türkiye’nin temiz enerji dönüşümüne öncülük etmek ve ülkemizi güneş enerjisi ile buluşturarak gelecek nesillere daha temiz bir dünya bırakmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”

Yüksek performans, üst düzey verimlilik: Jupiter serisi güneş panelleri

TOPCon teknolojisine sahip Jupiter serisi güneş panelleri kullanıcılarına yüksek performanslı ve daha verimli enerji üretimi imkânı sunuyor. Jupiter, Jupiter PRO ve Jupiter MAX’tan oluşan Jupiter serisi paneller, yüksek voltaj ve nemli koşullar altında potansiyel kaynaklı bozulmadan koruyan Anti-PID özelliği sayesinde uzun vadeli performans düşüşlerini engelliyor. Bunun yanı sıra çift yönlü enerji üretim performansı, mükemmel düşük ışık performansı ve daha düşük güç kaybı gibi özelliklere sahip Jupiter serisi güneş panelleri günümüzün en ileri güneş paneli teknolojisi konumunda bulunuyor. Öte yandan HT Solar, geleneksel tek cam PERC panellere kıyasla TOPCon güneş panellerinden yüzde 10 ile yüzde 30 oranında daha fazla enerji üreterek yatırımcılarına daha fazla kazanç sağlama avantajı sunuyor.

‘Albayrak Beton’ dört yeni projesini tanıttı

İnşaat sektörünün köklü markası Albayrak Beton, 2024 yılını dört proje yatırımıyla kapatıyor. Dört projenin çalışmalarını tamamlayarak, peyderpey inşaatlarına start veren Albayrak Beton ‘Teraphill 15’, ‘Moonpark Koru’, ‘Teraphill Loft’ ve ‘Villa Rise’ projelerini toplam 1 milyar 500 milyon TL’lik yatırımla hayata geçiriyor.

İnşaat ve hazır beton sektörünün güvenilir ve yenilikçi markası Albayrak Beton, 40 yıl boyunca edindiği tecrübe ve bilgi birikimini gayrimenkul üretimi alanında geliştirmeye devam ediyor.

Bugüne kadar ana faaliyet konusu hazır beton üretimi olan Albayrak Beton, 2008 yılı itibariyle adım attığı inşaat sektöründe gayrimenkul üretimini aralıksız sürdürüyor. Bu zamana kadar yedi projede toplam 403 bağımsız bölüm üreten Albayrak Beton, 2023 yılı itibariyle hız verdiği gayrimenkul yatırımları çerçevesinde dört projeyi birden hayata geçiriyor.

Albayrak tecrübesiyle nitelikli konutlar üretmek üzere aralıksız çalıştıklarını dile getiren Albayrak Beton Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Albayrak konuyla ilgili düzenlenen lansman toplantısında şirketleri ve faaliyetleri ile ilgili bilgi verdi. Albayrak “İnşaat alanındaki faaliyetlerimizin temeli 1984 yılında inşaat malzemeleri satışı ile atıldı. Zamanla iş kollarımızı genişlettik. 1999 yılında yaşadığımız Marmara Depremi, konut ve inşaat malzemeleri üretimi alanında köklü değişiklikleri zorunlu kılınca, hazır beton üretiminin önem kazanacağını öngördük ve 2003 yılında hazır beton üretimine başladık. Hazır betonda üretim ve hizmet kalitesiyle tercih edilen bir marka olarak tanındık. Pek çok önemli markanın ve Anadolu Yakası’ndaki metro projelerinin beton tedarikçisi konumuna geldik. Ardından bu tecrübemizi, inşaat sektörüne de taşıma kararı aldık ve 2008 yılı itibariyle inşaat üretimine başladık. 2023 yılı itibariyle de bu alandaki çalışmalarımıza hız verme kararı aldık. Halihazırda ‘Geleceği güvenle inşa eder’ sloganıyla ve 40 yıllık Albayrak tecrübesiyle nitelikli konutlar üretmek üzere çalışıyoruz. Şimdi bu kapsamda dört yeni projeye başlamış bulunuyoruz. İlk olarak başladığımız ‘Teraphill 15’, ‘Moonpark Koru, projelerinin hemen ardından ‘Teraphill Loft’ ve ‘Villa Rise’ projelerimize de start verdik.

Bu projelerimizi toplam 1.5 milyar TL’lik yatırımla hayata geçiriyoruz. Kentsel dönüşüme özellikle önem veriyoruz. ‘Moonpark Koru’ bizim kentsel dönüşüm projemizdir. Bundan sonra da güvenli ve insan odaklı konutlar üretmeye, yeni projeler geliştirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

Projeler ile ilgili detaylı bilgi veren Albayrak Beton İnşaat Projeleri Direktörü Oktay Yolcu, şunları söyledi: “Teraphill 15’ projemiz Şile’de konumlanıyor. 7 bin 118 metrekare arsa alanı, 4 bin 543 metrekare inşaat alanı üzerinde yükseliyor. Bahçe ve çatı dublekslerinin de olduğu yedi blokta 2+1 ve 3+1 olmak üzere brüt 50 metrekare ila 132 metrekare arasında değişen toplam 56 daireden oluşuyor. Bu projemiz bahçe ve teras kullanım alanları, yatay mimari, topografyaya uyumlu blok yerleşimi, peyzajı ve denize yakın olma avantajı ile dört mevsimi yaşama imkanı sunuyor. Şile Devlet Hastanesi’ne 2 km, Işık Üniversitesi’ne 3 km, Şile Limanı ile plajlara 5 km ve Sabiha Gökçen Havalimanı’na 59 km uzaklıkta bulunuyor. Projemizi Mayıs 2025’te teslim etmeyi planlıyoruz.

“Çekmeköy’de 15 gecekonduyu dönüştürdük”

Çekmeköy’de konumlandırdığımız ikinci kentsel dönüşüm projemiz olan ‘Moonpark Koru’nun inşaatına 2024 yılı itibariyle başladık. Projemiz 3 bin 633 m2 arsa ve 19 bin 341 m2 inşaat alanına sahip. Farklı parsellerde bulunan 15 gecekondunun dönüştürüldüğü ve bittiğinde 17 katlı iki bloktan oluşacak olan projede 1+1, 2+1 ve 3+1 seçenekleriyle 118 daire yer alacak. Her daireye en az bir araçlık kapalı otopark kullanım alanının verileceği projede dairelerin tamamında balkon kullanımına ağırlık verildi. Şehir merkezinde, orman alanın yanında inşa edilen projede daire büyüklükleri brüt 68 metrekare ila 110 metrekare arasında değişiyor. Haziran 2026’da teslim edilecek olan projemiz Sabiha Gökçen Havalimanı’na 27 km, Özyeğin Üniversitesi’ne 9 km, Bahçeşehir Koleji’ne 7 km ve Çekmeköy Devlet Hastanesi’ne 2.3 km uzaklıkta yer alıyor.

Yatay mimarinin en güzel örneği…

Diğer projemiz ‘Teraphill Loft’, Çekmeköy’de konumlanıyor ve 6 bin 413 metrekare arsa alanı ile 10 bin 839 metrekare inşaat alanı üzerinde inşa ediliyor. Altı katlı dört blokta 1+1, 2+1 ve 3+1 daire seçenekleri olmak üzere 80 daire olarak planlanan projede, dairelerin büyüklükleri ise brüt 50 ila 120 metrekare arasında değişiyor. Loft daire ve bahçe kullanımlı daire seçeneklerinin yanında yatay mimari ile tasarlanan ‘Teraphil Loft’ projesinin Aralık 2026 tarihinde teslim edilmesi planlanıyor. ‘Teraphill Loft’, Özyeğin Üniversitesi’ne 100 metre mesafede bulunması sebebiyle öğrenciler için avantaj sağlıyor. Proje, Çekmeköy Devlet Hastanesi’ne 6 km, Metrogarden AVM’ye 6.8 km ve Viaport AVM’ye 21 km mesafede bulunuyor.

Dijitalleşmede Devrim

Dijitalleşme sürecinde yazılıma ayrılan kaynaklar, şirketlerin sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmalarında kritik bir rol oynuyor. Kodsuz yazılımın yetenekleri, dijital dönüşümün olmazsa olmazı yazılımda tasarruf fırsatları sunarken, şirketlerin hem maliyetlerini azaltmalarına hem de inovasyona yönelmelerine yardımcı oluyor. Türkiye’nin ilk ve en büyük No Code Platformu Xpoda, “Az Kod, Çok İş” anlayışıyla uzun ve karmaşık yazılım süreçlerini kolaylaştırıyor, yazılımcı odaklı engelleri ortadan kaldırıyor, kodsuz yazılımlar ile hızlı ve düşük maliyetli çözümler üretiyor. Xpoda CEO’su Şenol Balo, “Kod yazmayarak 20 kata kadar daha hızlı proje geliştirilmesini mümkün kılarak, yüzde 50 maliyet avantajı sağlıyoruz” dedi. Şenol Balo ayrıca No Code teknolojisinin artılarını 10 maddede özetledi.

Son yıllarda dijitalleşme, işletmelerin operasyonel verimliliklerini artırmaları ve rekabet avantajı elde etmelerindeki en önemli parametrelerden biri haline geldi. Şirketler, yazılım çözümlerine ayırdıkları kaynakları artırarak bu süreçteki yerlerini güçlendirmeyi hedefliyor. Yapılan araştırmalara göre, büyük şirketler yazılım yatırımlarına bütçelerinin %10-15’ini ayırıyor. KOBİ’lerde bu oran %5-10 seviyesinde.

Kodlarken vakit kaybediyor, yazılım hedefimizin gerisinde kalıyoruz

Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD)’nin Yazılım Sektörü Ekosistem Raporu’na göre; Türkiye yazılım sektörünün pazar gelirinin, yıl sonunda 637 milyon dolara ulaşması öngörülüyor. Sektörün 2024 ile 2028 yılları arasında yıllık büyüme oranının yüzde 9,89 olması, 2028 yılında 929 milyon dolarlık bir pazar hacmine ulaşılması bekleniyor.Türkiye’nin yazılımda büyümesi için ve günceli yakalaması gerektiğini belirten Xpoda CEO’su Şenol Balo, “Daha hızlı ve verimli yazılım projeleri geliştirmesi için No Code & Low Code teknolojilerine yüzümüzü daha fazla dönmemiz gerekiyor. Kodlarken vakit kaybediyor, dünyanın gerisinde katılıyoruz” dedi.

“Yazılım maliyetleri, kurumların dijital dönüşüm süreçlerini ertelemelerine sebep oluyor”

“Şirketlerin dijital dönüşümünde en büyük payı yazılım alıyor” diyen Şenol Balo “Hem yazılım geliştiricilerin azlığı hem de kod yazarak geliştirme sürelerinin uzunluğu ile ortaya çıkan yüksek maliyetler, kurumların dijital dönüşüm süreçlerini ertelemelerine sebep oluyor. No-Code & Low-Code bilen bir yazılımcının 1 ay gibi kısa bir sürede 20 kat daha hızlı uygulama geliştirebildiğini düşünürsek, dijital dönüşümün tek çözümünün No-Code & Low-Code platformlar olduğunu söyleyebiliriz. Hız ve verimlilik maliyet tasarrufunu sağlıyor” dedi.

Yazılım geliştirme süreçlerinde kodsuz yazılımlar 20 kat daha hızlı

Türkiye’nin ilk ve en büyük No Code Platformu Xpoda, “Az Kod, Çok İş” anlayışıyla uzun ve karmaşık yazılım süreçlerini kolaylaştırırken, hızlı ve düşük maliyetli çözümler üretiyor. Şirketlerin dijital dönüşümde yazılım süreçlerini kolaylaştırmak amacıyla global hedefler doğrultusunda çalıştıklarını aktaran Xpoda CEO’su Şenol Balo, neden şirketler No Code & Low Code teknolojini tercih etmeli 10 maddede özetledi:

No Code & Low Code Patformda Yazılım Geliştirmenin 10 Artısı

  1. Özel yazılım gibi projeler uzun sürmez, kod yazılmadığı için 20 kat daha hızlı yazılım geliştirilir.
  2. Şirketlere özel olduğu için paket yazılımların aksine, şirketlere tam uyumludur, verimlidir.
  3. Çalışan sayısı ve sektör fark etmez, her yapının kullanımı için uygundur.
  4. İnsan kaynağı sorununu kaldırıp, hızlı geliştirme yapıldığı için yüksek maliyet avantajı sağlar.
  5. Alınan kısa süreli eğitimin ardından nitelikli yazılımcı gerekmeden de şirketler kendi ekipleri ile kurumsal iş uygulamaları projelerini geliştirebilirler.
  6. Her değişiklik talebi için uzun süreler beklenmez, sürükle bırak ile kolay yapılır, canlıya çok hızlı tek tuşla alınır, bu esnek yapısı ile şirketin gelişimine uygun yazılım hep güncel ve aktif olur.
  7. Mevcut sistemlerle sorunsuz entegrasyon yapılabilir.
  8. Mobil uygulamalara hızlı geçiş sağlar.
  9. Bulut tabanlı yapısı ile her yerden yazılımlara erişilebilir.
  10. Raporlama yetenekleri ile verilerinize her an her yerden ulaşabilir, raporlama araçları sayesinde karmaşık veri setlerinden anlamlı raporlar tasarlama imkanına sahip olunur.

Xpodium, yazılıma erişimi daha da hızlandıracak

Yazılımla ilgili maliyetleri minimize ederek verimlilik sağlamayı amaçlayan Xpoda, Türkiye’de bir ilk olan “Hazır No Code Uygulamaları” mağazası Xpodium’u da yakın zamanda duyurdu.  Yazılıma erişimi daha da kolaylaştırmayı hedefleyen Xpodium’da, Xpoda iş ortakları tarafından geliştirilen kurumsal iş uygulamaları, bir havuzda toplanarak şirketlerin ihtiyaçlarına göre kullanıma sunuluyor. Bir paket yazılım gibi satışa sunulan yazılımlar, iş ortakları tarafından şirketlerin taleplerine göre özelleştirilebiliyor.

Teknolojinin geleceği Lizbon’da belirlenecek

Web Summit benzer geçmişlere, ilgi alanlarına ve hedeflere sahip insanları 11-14 Kasım tarihleri arasında Portekiz’in başkenti Lizbon’da buluşturuyor ve bende teknolojik gelişmeleri siz değerli okurlarımıza ulaştırmak adına Lizbon’da olacağım.

Web Summit kurucusu ve CEO’su Paddy Cosgrave’nin, “Bu, şu ana kadarki en büyük, ancak aynı zamanda en küçük etkinliğimiz olacak” sözü Web Summit Lizbon’un farkındalığını ortaya koymaktadır.

Web Summit, kurucular, girişimciler, iş liderleri ve yatırımcılardan oluşan küresel bir topluluğu bir araya getiren ve dünyayı şekillendiren teknoloji ve trendler hakkında fikir alışverişinde bulunmalarını sağlayan bir teknoloji etkinlikleri şirketidir.

Anlamlı bağlantılar ve topluluklar oluşturma yönündeki bir misyonun parçası olan Web Summit Etkinliği, dünya çapında büyümeye devam ediyor.

Bu topluluk buluşmalarından yüzlercesi, teknolojinin dünyayı nasıl şekillendirdiğiyle ilgili imza niteliğindeki zorlu tartışmaların yanı sıra gerçekleşecek ve bu sene Türkiye‘den Web Summit’e yoğun ilgi olması da etkinlik yöneticilerini şaşırttı.

Benimle iletişime geçen Web Summit üst yöneticileri, “Ferhat, Türkiye’deki teknoloji dünyasında neler olup bittiğini anlamaya çalışıyoruz ve senin bu konuda bir fikrin var mı? Bu Kasım ayında Web Summit’te Türkiye’den her zamankinden daha fazla girişim olacak. Yüzlercesi daha katılıyor. Şimdiye kadarki en fazla katılım. Şaşırtıcı. Türkiye’nin teknolojisi neden patlama yaşıyor? Bu büyümenin bazılarının arkasında kilit politika yapıcılar veya topluluk liderleri var mı? Türkiye’nin şaşırtıcı teknoloji girişimciliği oranları hakkında konuşmak için sahneye dahil etmemiz gereken biri var mı?” şeklinde soruyu tarafıma ilettiler.

Web Summit Yöneticilerine, “Günümüzde sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınma için iyi planlanmış ve uygulanmış bilim ve teknoloji politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır.

Türkiye’de uygulanan teknolojik politikaların etkisi son yıllarda daha fazladır. Ülkemizde güvenlik endişesi bulunmakta bu endişe teknoloji yardımıyla oluşturulan güvenlik sistemleriyle sağlanmaya çalışmaktadır. Türkiye’ye sınır olan ülkelerde yaşanan savaşlar nedeniyle de savunma sanayi hamleleri devlet eliyle yapılmakta ve savunma amaçlı teknolojik firmalar her geçen gün artmaktadır. Bu durum teknolojik firmalarının sayısının artması ve güvenlik endişesi ile ortaya çıkan talepler nedeniyle teknolojiye ilgi olarak ortaya çıkmaktadır. Genel olarak en önemli durum ise Türkiye’nin teknolojik olarak diğer ülkelerle rekabet etme gücünü artırmak adına teşvik uygulamalarını artırmasıdır. Değişmelere hızla uyum sağlayabilecek bilim ve teknoloji politikalarının hayata geçirilmesi de teknolojiye olan ilgiyi artırmaktadır.” şeklinde geri bildirimde bulundum.

Türkiye’den teknoloji uzmanlarının ve şirketlerinin Web Summit’e bu sene her zamankinden daha fazla ilgi göstermesi ülkemizin gerçek teknolojiye ulaşmasının referansı olacağı düşüncesindeyim.

Çünkü, Web Summit Lizbon’da gerçekleştirilecek olan etkinliğin en önemli konuşmacıları arasında, yakın zamanda Google’ın 23 milyar ABD doları teklifini reddederek ses getiren siber güvenlik devi Wiz’in kurucu ortağı Yinon Costica; LVMH’nin yakın zamanda atanan baş veri ve yapay zeka sorumlusu Julie De Moyer; Yapay zekayı kullanarak eşleştirmeyi geliştiren popüler flört uygulaması Bumble’ın CEO’su Lidiane Jones; daha büyük, daha iyi ve daha uygun fiyatlı yapay zeka çipleri yaratmak için çalışan şirket Qualcomm’un CEO’su Cristiano Anon; ve vatandaşların özel mesajlarını taramak için hükümet önlemlerine karşı mücadele eden şifreli mesajlaşma uygulaması Signal’in başkanı Meredith Whittaker yer alıyor.

Ayrıca sahneye Alibaba.com Başkanı Kuo Zhang; Škoda Auto CMO’su Meredith Kelly; Amazon Web Services Yapay Zeka Başkan Yardımcısı Matt Wood; Meta’nın Küresel Tüketici Pazarlama Başkanı Eshan Ponnadurai; Manchester United CEO’su Omar Berrada ve çok daha fazla isim teknolojinin geleceğini belirlemek ve yol haritası çizmek için çıkacak.

Almanya Başbakan Yardımcısı Robert Habeck de dahil olmak üzere liderler ve değişim yaratıcıları; Portekiz’in Gençlik ve Modernleşme Bakanı Margarida Balseiro Lopes ve sürgündeki Venezuela muhalefet lideri Leopoldo López etkinliğe katılırken, IBM, Adobe, Intercom, Samsung Next ve Niantic Labs gibi küresel teknoloji şirketleri, Visa ve American Express gibi finans devleriyle birlikte fuarda geleceğin teknolojilerini sergileyecek. Diğer önemli ortaklar arasında Novo Nordisk, Bosch, EDP ve KPMG yer alıyor.

Web Summit’in sektör için değeri sadece konuşmacılarıyla değil önemli bağlantıların kurulması için önemli bir misyon sahibi olmasıdır.

Bu nedenle, Kasım ayında Summit Engine tarafından desteklenen geleceğin tasarlandığı küratörlü buluşmalar; yapay zeka, fintech, kripto, gıda teknolojisi, sürdürülebilirlik ve daha fazlasında ortak rolleri veya ilgileri olan katılımcıları bir araya getirecek.

Kasım ayında Lizbon’dan sizlere gelişmeleri ve teknolojinin geleceğini aktaracağım.

Mercedes-Benz Türk’ten Ekol Lojistik’e Dev Teslimat!

Taşımacılık, kontrat lojistiği, dış ticaret, gümrük ve tedarik zinciri yönetimi alanında 11 ülkede faaliyet gösteren Ekol Lojistik, geniş filosunu yerli üretim Mercedes-Benz Actros L 1848 LSnRL çekicilerle güçlendirdi. Sektörde 34 yılı geride bırakan Ekol Lojistik, uzun yol taşımacılığının yıldızı Mercedes-Benz Actros çekici ailesini tercih etmeye devam etti. 150 adet Mercedes-Benz Actros L 1848 LSnRL çekiciyi Mengerler Ticaret Türk İstanbul Şubesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen törenle teslim alan Ekol Lojistik, böylece 1.300 araçlık filosunda Mercedes-Benz markalı araç sayısını 1.000 adedin üzerine çıkarmış oldu.

Mercedes-Benz Türk, yeni nesil kamyon ve çekici ailesiyle sektörde parlamaya devam ediyor. Actros L 1848 LSnRL çekiciler, lojistik şirketlerinin ilk tercihi olmayı sürdürüyor. Bu kapsamda; taşımacılık, kontrat lojistiği, dış ticaret, gümrük ve tedarik zinciri yönetimi alanında 11 ülkede faaliyet gösteren Ekol Lojistik, geniş araç filosunu Mercedes-Benz çekicilerle güçlendiriyor. 150 adet Mercedes-Benz Actros L 1848 LSnRL çekiciyi filosuna ekleyen Ekol Lojistik, 1.300 araçlık filosundaki Mercedes-Benz markalı araç sayısını 1.000 adedin üzerine çıkarmış oldu.

Teslimatı Mengerler İstanbul Şubesi gerçekleştirdi!

1990 yılında kurulan Ekol Lojistik; yeni araçlarını, ev sahipliğini Mercedes-Benz Türk’ün kamyon bayi ve yetkili servisi Mengerler Ticaret Türk A.Ş.’nin İstanbul Şubesi’nin gerçekleştirdiği bir törenle teslim aldı. Gerçekleştirilen törene Mercedes-Benz Türk İcra Kurulu Başkanı Süer Sülün, Mercedes-Benz Türk Kamyon Pazarlama ve Satış Direktörü Alper Kurt, Kamyon Filo Satış Müdürü Yusuf Adıgüzel, Kamyon Filo Satış Koordinatörü Mehmet Arda Erdemir, Ekol Lojistik Türkiye Ülke Müdürü Arzu Ekiz, Ekol Lojistik Yönetim Kurulu Üyeleri Levent Demir, Hakan Yılmaz, Mengerler Ticaret Türk A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Üyesi Nusret Güldalı katıldı. 150 adetlik dev teslimat, aynı zamanda Mercedes-Benz Türk tarihinde bizzat bir kadın yöneticiye yapılan ilk araç teslimatı oldu.  Düzenlenen teslimat töreninde Mercedes-Benz Türk ve Mengerler Ticaret Türk yöneticileri, Ekol Lojistik Türkiye Ülke Müdürü Arzu Ekiz’e 150 adetlik dev filoyu teslim etti.

İki şirketin uzun soluklu iş birliğinde yeni bir adım daha attıklarını söyleyen Mercedes-Benz Türk Kamyon Pazarlama ve Satış Direktörü Alper Kurt ise, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bugün 150 adet yeni Mercedes-Benz Actros L 1848 LSnRL aracımızın teslimatını gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Ekol Lojistik, Türkiye’de lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmalar içinde gerek araç parkı büyüklüğü gerekse yenilikçi yaklaşımları ile sektörün önde gelen firmalarından biri. Ekol Lojistik ile 2011 yılında başladığımız satış organizasyonundaki iş birliğimizde bugüne kadar 800’ün üzerinde araç teslim etmiş olmanın gururunu yaşıyoruz. Ekol Lojistik’in 1.300 adetlik araç parkında 1.000 adedin üzerinde Mercedes-Benz aracın yer alması, Mercedes-Benz yıldızına duyduğu güveni açıkça gösteriyor. Yeni Actros’ların yüksek performansları, üstün teknolojileri ve üst düzey güvenlik, konfor özellikleri ile Ekol Lojistik’in operasyonlarına önemli katkılar sağlayacağına yürekten inanıyorum. Gelecek dönemde de iş birliğimizin güçlenerek devam edeceğine ve birlikte daha birçok başarıya imza atacağımıza inancımız tam. Uzun yol taşımacılığının yıldızlı araçlarının Ekol Lojistik’e hayırlı olmasını diliyorum.”

Ekol Lojistik olarak 11 ülkede kusursuz hizmet anlayışıyla faaliyet gösterdiklerini ifade eden Ekol Lojistik Türkiye Ülke Müdürü Arzu Ekiz de, “Aklı, duyguyu ve bilinci birleştiren yaklaşımımızı, tecrübemiz ve uzmanlığımızla harmanlayarak lojistik sektörüne yeni nesil bir bakış açısı getiriyoruz. Ekol Lojistik olarak her zaman tüm süreçlerimizde mükemmeliyeti odağımıza alıyoruz. Mercedes-Benz Türk ile olan iş birliğimiz de iki mükemmeliyetçi markanın bir araya gelerek oluşturduğu sinerjiyi temsil ediyor. Mercedes-Benz Türk ile olan ilişkimizi daha da güçlendirerek, başarıyı karşılıklı şekilde artıracağımıza ve sektörlerimize ilham vermeye devam edeceğimize yürekten inanıyorum. Yeni Actros’ların hepimiz adına hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” diye konuştu.

Yeni Actros’lar kusursuz lojistik hizmeti anlayışına destek verecek!

Törende konuşan Mengerler Ticaret Türk A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Üyesi Nusret Güldalı ise 150 araçlık dev teslimat hakkında şunları söyledi: “Bugün teslim ettiğimiz araçların satış işlemlerini Mengerler Ticaret Türk A.Ş. olarak gerçekleştirmekten dolayı son derece gururluyuz. Mercedes-Benz Kamyon Finansman tarafından finanse edilen 150 adet Actros L 1848 LSnRL model aracımızın, Ekol Lojistik’in müşteri odaklı hizmet anlayışını destekleyerek lojistik süreçlerine katkı sunacağına yürekten inanıyoruz. Amacımız, her zaman en iyi hizmeti sunarak, iş ortaklarımızın, müşterilerimizin başarısına katkıda bulunmak ve müşteri memnuniyetini daimi kılmak. Ekol Lojistik, teslim edilen 150 adet araç için Ekonomik Paket Servis Sözleşmesi satın alarak, bakım-onarım işlemlerini avantajlı koşullarla Mercedes-Benz Türk yetkili servislerinde yaptırma imkânı bulacak. Böylece Ekol Lojistik’in operasyonel süreçlerinde kesintisiz bir akış sağlanmasına da destek vermiş olacağız. İş birliğimizin uzun yıllar boyunca başarıyla devam etmesini diliyor ve her iki taraf için de yeni teslimatın hayırlı olmasını temenni ediyorum.”

Sıcaklara önlem için trafolara fan yerleştirildi

Afrika ve Basra sıcakları yurt genelinde hissedilmeye başlarken enerji tedbirlerini de beraberinde getirdi. Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da 3 milyonun üzerinde aboneye elektrik dağıtım hizmeti veren UEDAŞ, enerji artışı yaşanan trafolara fan cihazı yerleştirerek sıcaklık seviyesini dengede tutuyor. Trafoların yük ve ısınma durumuna göre fan yerleştiren saha ekipleri, şimdiye kadar 110 trafonun montaj işlemlerini tamamladı.

7/24 usulüyle enerji sürekliliğini korumaya çalışan saha ekipleri, tüketimin yoğun olduğu bölgelerde de mesaisini aralıksız sürdürüyor. Trafo merkezlerindeki sıcaklığı kontrol altına alabilmek için fan cihazları yerleştirilirken enerji nakil hatları, trafolar, aydınlatma direklerinin bakım ve kontrollerini sağlayan saha ekipleri sıcaktan etkilenen iletkenleri de yenilemeye devam ediyor.

Saha ekipleri, arıza onarım ve bakım çalışmalarını aralıksız sürdürürken elektrik şebekesinin uzaktan kontrol ve kumanda faaliyetlerini sağlayan SCADA sistemi sayesinde de çalışmalar koordineli şekilde yürütülüyor.

Enerjisa yaz boyunca çocukların yanında

Enerjisa Üretim’de yaz boyunca ofis, çocukların. Şirket, etkinlikler düzenleyerek yaz tatilini çocuklar için keyifli ve öğretici hale getirirken, “Sana Göre” programıyla çalışanlarına sağladığı esnek yan haklarla iş yükünü dengelemeyi ve çalışan esenliğini yüksek tutmayı hedefliyor.

Türkiye’nin lider özel sektör enerji üretim şirketi Enerjisa Üretim, insanı odağına alan esenlik uygulamalarıyla enerji sektöründe öncü atılımlara imza atıyor. Enerjisa Üretim, “Sana Göre” programıyla geniş bir yelpazede çeşitli yan haklar sunuyor ve esnek olma anlayışıyla çalışanların yan haklarını kendi isteklerine uygun şekilde özelleştirmelerine olanak tanıyor.

Şirket çalışanlarının faydalanabileceği yan haklar arasında şu imkânlar yer alıyor: 

  • Hibrit çalışma sistemi – Belirli günlerde ofis ve ev zamanlaması yerine ekip dinamiği ve ihtiyaçlarına göre belirlenen esnek çalışma düzeni
  • Yüksek lisans eğitimi desteği
  • “Enerjimiz Annelerimizle” – Hamilelikten doğum sonrasına kadar süren koçluk programı
  • İlkokulun ilk günü izni  
  • Yılda 2 gün sebep belirtmeksizin mazeret izni 
  • “Biz Bize” gezi, spor, gastronomi, sanat, oyun odaklı sosyal aktivite kulüpleri
  • Ağustos ayında bir hafta tüm çalışanların aynı anda izin yapması
  • Hayvan dostu çalışma alanı – Patili dostlar iş yerine gelebiliyor 

Çalışan Sağlığı için ‘Enerjine Sağlık’ Uygulaması

Enerjisa Üretim çalışanlarının sağlığına verdiği önem ile sunduğu sağlık uygulamalarını temel bir hak olarak görüyor. “Enerjine Sağlık” çalışan esenlik uygulaması kapsamında şunlar sunuluyor:

  • Beslenme uzmanı 
  • Aşı programlarını (HPV, Tetanoz, Hepatit A, Hepatit B) şirket karşılıyor.
  • Fiziksel, psikolojik ve sosyal esenlik iş ortaklarından hizmet alıyor.
  • Bireysel spor eğitmeni, pilates ve EMS eğitmenleri ile birebir ders imkanları
  • Fizyoterapist ve fizik tedavi hekimi ile birlikte ergonomi desteği ve tedavisi
  • Ofislerde ve Enerjisa Üretim santrallerinde masaj terapisi
  • Hemşire, diyetisyen ve psikolog hizmetlerini içeren özel hamilelik destek programı
  • Psikososyal sağlık desteği (psikoterapi, mesleki işlevsellik görüşmeleri ve duygu destek grupları)
  • Sigara bırakma programı
  • Ebeveyn danışmanlığı

Yaz tatilinde çocuklar ofiste 

“Yaşama saygı duyarak daha güzel bir gelecek için enerji üretiyoruz” mottosuyla çalışmalarını sürdüren Enerjisa Üretim için geleceğimizin teminatı olan çocuklar önemli. Santral bölgelerindeki bilim ve teknoloji parkları ya da basketbol turnuvalarıyla çocuk odaklı sosyal projeleri destekleyen şirket, merkez ofisteki çocuklu çalışanların da yaz tatili döneminde yükünü hafifletiyor. Çocuklar ofise her gün gelebiliyor ama her salı özellikle aktivite günü. Oyun liderleri öncülüğünde ofiste etkinliklerle dolu bir gün geçiren çocukların neşesi tüm ofisi şenlendiriyor. 

İhtiyaca uygun yan haklardan faydalanıyorlar 

Enerjisa Üretim İnsan ve Kültür Genel Müdür Yardımcısı Ayşegül Gürkale, “Şirketimizde çocuklarımıza ve geleceğe güzel bir miras bırakmak için hep birlikte üretiyoruz. Yaşadığımız ekosisteme katkı sağlayacak pek çok projeyi hayata geçirirken, bir işveren markası olarak çalışanlarımızın mutluluğunu yükseltecek uygulamalara imza atmayı önemsiyoruz. Çalışanlarımızın iş yükünü dengelemek, günlük hayatlarındaki sıkıntıları aşmalarında kolaylık sağlamak ve kariyer yolculuklarında kendilerini geliştirebilecekleri imkânlar sunmak, insan ve kültür politikamızın ayrılmaz bir parçası. Bunları yaparken de ‘Bizimle Değişir’ olarak söyleme dönüştürdüğümüz çalışan değer önermemiz doğrultusunda yol alıyoruz. Enerjisa Üretim’de bizler her gün yenilenen enerjimizle; insana, doğaya ve etki alanımızdaki herkese ve her şeye dair sorumluluğumuzun bilinciyle daha güzel yarınlar için hep birlikte üretiyoruz. Söz konusu yaklaşım ışığında pek çok yan hakla, çalışma düzenini hem daha keyifli hem daha verimli hale dönüştürmeyi destekliyoruz. Çalışanlarımız, ‘Sana Göre’ programı sayesinde yan haklarını kendi ihtiyaçlarına uygun şekilde özelleştirebiliyor. Her bir ekip arkadaşımızın benzersiz ihtiyaçları olduğunun farkında olarak bu programı oluşturduk” dedi. 

Kalyon Karapınar GES projesi ödüllendiriliyor

Dünyanın alanında önde gelen etkinliği olan ve 33 kategoride uluslararası mimarlık projelerinin yarıştığı 17. Dünya Mimarlık Festivali’nde (WAF) Kalyon Karapınar GES SCADA binası kısa listeye kaldı.

6-8 Kasım 2024 tarihleri arasında Singapur’daki Marina Bay Sands’de kazanan projelerin ilan edileceği WAF; enerji, ulaşım, bilim gibi kategorilerdeki peyzaj ve tasarım alanında yenilikçi çözüm üreten ilham verici mimari projeleri ödüllendiriyor.

Kalyon Enerji’nin Konya Karapınar’da yer alan Kalyon Karapınar Güneş Enerjisi Santrali (GES) Yönetim Kontrol Binası (SCADA), uluslararası mimarlık projelerinin yarıştığı 17. Dünya Mimarlık Festivali’nde (WAF) kısa listeye kaldı. Bina, peyzaj, konut, ulaşım ve restorasyon alanında; enerji, ulaşım, bilim gibi 33 kategoride projelerin ödüllendirileceği WAF’da, Kalyon Karapınar GES SCADA üretim enerjisi ve lojistik kategorisinde dünyanın farklı ülkelerinden ilham verici 10 mimari konsept arasında yer aldı. 

6-8 Kasım 2024 tarihleri arasında Singapur’daki Marina Bay Sands’de kazanan projelerin ilan edileceği WAF’ın finalistleri arasında Zaha Hadid Architects, WOHA, Renzo Piano Building Workshop, MVRDV, Tadao Ando Architect & Associates, Kohn Pederson Fox ve Nikken Sekkei gibi dünyanın önde gelen mimarları ve birçok yeni mimar yer alıyor.

“Yılın Binası” unvanına kazanmak için yarışacak olan Kalyon Karapınar GES, dünyanın sayılı, Avrupa’nın en büyük güneş enerjisi santrali olma özelliğini taşıyor. 20 milyon metrekarelik bir alanda konumlanan Kalyon Karapınar GES, tek başına yıllık 2 milyon kişinin evsel elektrik ihtiyacını karşılarken, 1.7 milyon ton fosil yakıt ve karbon emisyonunu da önlüyor.

“3,5 MİLYON GÜNEŞ PANELİ VE SCADA BİNASI”

Mart 2023’te tam kapasite hizmet vermeye başlayan Kalyon Karapınar GES, 3,5 milyon güneş panelinden ve bir yönetim merkezi binasından oluşuyor. Güneş panellerinin bağlı olduğu SCADA, mevcut güneş panellerinden 40 metre uzakta ve aynı yönde, panellere gölge düşürmeyecek bir alanda konumlanıyor. 250 metrekare kapalı alana sahip ve Kalyon Karapınar GES’in merkezinde konumlanan SCADA binası hem sembol bir mimari hem de pek çok işlevi bir araya getiren bir yapı olarak dikkat çekiyor. “Vaha” konseptiyle tasarlanan bina, ufuk çizgisine kadar uzanan düz topografyası ile Karapınar bölgesi içerisinde bir yaşam vahası oluşturuyor.