EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, ‘Doğal Gaz Kombine Çevrim Santrallerinde Risk Yönetimi Çalıştayı’na katıldı.
Türkiye elektrik piyasasının gerek niteliği gerekse büyüklüğü bakımından geçtiğimiz yıllarda önemli gelişme gösterdiğini belirterek konuşmasına başlayan EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, “Bundan 15 yıl önce piyasada var olmak için uzun dönemli anlaşma yapmak konusunda rekabet ediliyordu. Bugün ise piyasa içinde daha fazla pay almak için bir rekabet var. Piyasa içinde rekabet, uzun vadeli bakış açısının yanı sıra operasyonel konuların da daha dikkatle yönetilmesini gerektiriyor. Bu anlamda risk yönetimi, elektrik piyasalarımızda daha fazla konuşulmaya, tartışılmaya ve uygulanmaya başladı. Ve biz Kurum olarak bu durumdan fazlasıyla memnunuz. Piyasalar için önemli olan risklerin yönetilmesi ve olası yeni risklerin öngörülebilmesidir. Kaçınılması gereken ise riskler değil belirsizliklerdir. Risk piyasaya dinamizm sağlar. Gelecekteki büyük tehlikelere karşı piyasaları uyarır. Bu bağlamda bize düşen görev şeffaf, istikrarlı ve sürdürülebilir piyasa altyapısının hukuki temellerinin kurulmasıdır. Bu temeller üzerinde rekabetin tesis edilmesi, korunması ve geliştirilmesidir” diyerek bu konuda ciddi projeleri uygulamaya koyduklarını söyledi.
Yılmaz, “2015 Yılı sonu itibariyle ülkemizdeki doğalgaz yakıtlı termik santrallerin kurulu güçleri toplamı 21 bin 225 MW olup, toplam kurulu güçteki payı % 29 seviyesindedir. 2015 yılında elektrik üretimimizin yaklaşık % 38’ini bu kapasiteden sağladık. Bu oranın daha 5-6 yıl önce % 50’ler mertebesinde olduğunu hatırladığımızda, uzun yıllardan beri ifade edilen bir enerji politikası hedefinin gerçekleştirilmesinde önemli mesafe alındığını söyleyebiliriz. Santral işletmeciliğinin daha kolay olması gibi avantajlara sahiptir. Bu avantajlar sebebi ile de özellikle elektrik ihtiyacının hızla karşılanması gereken zamanlarda daha çok tercih edilmektedir. Ancak doğalgaz kombine çevrim santralleri; yüksek yakıt maliyetleri ve ithal bağımlılığı nedeniyle, genel yapı içerisindeki kaynak kullanımında dengeli ve dikkatli olmayı da gerektirmektedir. Açıkçası yenilenebilir enerji üretiminin yanı sıra yerli kömür kaynaklarımızın da daha etkin değerlendirilmesiyle birlikte doğal gaz santralleri daha fazla rekabet etmek durumunda kalabilecektir. Tabii bu noktada unutulmaması gereken doğal gaz santrallerinin bu durumunun ülkemize özgü olmadığıdır. Çünkü Avrupa’da da doğal gaz santrallerinin rekabet etmekte güçlük çektiğini görmekteyiz. Doğal gaz piyasasının daha rekabetçi bir yapıya kavuşturulması, doğal gaz santrallerinin geleceği açısından da büyük önem taşıyor” diyerek EPDK olarak üzerimize düşen görevi en iyi şekilde yerine getirme azminde olduklarını belirtti.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu olarak risklerin asgariye indiği ve bu sayede güçlü şirketlerin yer aldığı güçlü bir elektrik piyasası tesis etmek için yoğun bir mesai harcıyoruz diyerek konuşmasına devam eden Yılmaz, “Kurumumuzun gerek ikincil mevzuatı, gerek elektrik ve doğal gaz dağıtım şirketlerine yönelik riskleri minimize eden uzun vadeli tarifelendirme metodolojisinde ortaya koyduğu kararlar, öngörülebilir bir piyasa yapısı için başarılı örnekler teşkil etmiştir. Ancak özel sektörümüzün piyasa işleyişi konusunda sadece düzenleyici uygulamalara odaklanmadan, başta fiyatlardan ve finansman boyutunda yaşanacak risklerden en az etkilenme konusunda çok önemli sorumlulukları bulunuyor. Ve bu sorumlulukları yerine getirmeden her şeyi enerji yönetiminden beklemek de doğru değil. Gerekli sorumlulukları üstlenerek; riskler ile getiriler arasında bir denge tutturabilenlerin piyasada varlığını sağlıklı bir şekilde sürdüreceğine inanıyorum. TENVA tarafından hazırlanan ve bugün kamuoyu ile paylaşılan “Doğal Gaz Kombine Çevrim Santrallerinde Risk Yönetimi” raporu sektörümüz için çok değerli bir çalışmadır. Raporun doğal gaz kombine çevrim santrallerindeki riskler bölümünde “bürokratik ve düzenleyici riskler” şeklinde özel bir başlık açıldığını görüyoruz. Yatırımların hayata geçirilmesinde bürokratik sebeplerden kaynaklanabilecek gecikmelerin, yatırımcı planlarının gerçekle uyuşmama riskini arttırdığı ve bunun da projelerin istenilenleri verememesine sebep olabildiği belirtilmiş. Bu vesile ile bir kez daha vurgulamak isterim ki EPDK olarak bu riskleri en aza indirmek ve yatırımcımızın önünü açmak için çalışıyoruz. Bunu yaparken hem yeni enerji yönetimi ile eşgüdüm içerisinde faaliyetlerimizi sürdürüyor hem de sektörle yakın temas içinde olmaya gayret ediyoruz. Hem enerji yönetimimizle hem sektörle ortak regülasyon aklını geliştirmeye çalışıyoruz” dedi.
EPDK Başkanı Yılmaz: ‘Risk piyasaya dinamizm sağlar’
Sözlerimizi yerine getirmek için tüm adımları atıyoruz
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dr.M.Mehdi Eker, verdiğimiz her sözü yerine getirmek için gerekli tüm adımları atıyoruz.
AK Parti Ekonomi işleri Başkanlığı, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan taşeron işçilerinin kadroya alınması yönünde gelen sorulara hazırladığı ‘Ekonomi bülteni’nde yanıt verdi.
Bültende; Hangi işçilerin haktan yararlanacağı, aranacak şartların ne olduğu, hangi işlerin kapsama girdiği, özel sözleşmeli personelin mali ve sosyal hakları, kamuda istihdam sürecinin yanı sıra belediye ve il özel idareleri ile bağlı kuruluşlarında çalışan taşeron işçilerin durumuna ilişkin soruların yanıtları yer alıyor.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dr.M.Mehdi Eker, 2016 eylem planının, vaat ve reformların takvime uygun bir şekilde gerçekleştirildiğini belirterek, “AK Parti verdiği her sözü yerine getirmek için gerekli tüm adımları atıyor. Sayın Genel Başkanımız ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun da açıkladığı gibi, eylem planımızın 3 ayını başarıyla tamamladık. Bu sürede 3 aylık reformlarımızın yüzde 65’ini, vaatlerimizin ise tamamını gerçekleştirmiş olduk. Taşeron işçilerimizin de taleplerini yerine getirerek, asli iş ve yardımcı iş ayrımı yapmadan yüzbinlerce çalışanımızı ilgilendiren bu kararımız hayırlı olsun” dedi.
ekonomi bülteni-S2
Türkiye için çözüm kömür
Dünya Enerji Konseyi tarafından yayınlanan ve enerji liderlerinin görüşlerini yansıtan “The World Energy Issues Monitor” raporunda Türkiye bölümü “kömür” çözümü ile dikkat çekiyor. Raporda görüşlerine yer verilen Türkiye’nin önde gelen enerji liderleri, kömür kaynakları ile enerjide dışa bağımlılıktan’ kurtulunabileceği konusunda hemfikir…
Dünya Enerji Konseyi (World Energy Council / WEC), dünya enerji endüstrisine odaklanan yıllık “The World Energy Issues Monitor” raporunun yedincisini yayınlandı. 1000’den fazla global enerji liderinin katkıları ile kaleme alınan “The 2016 World Energy Issues Monitor” raporu, “İnovasyon İklimi – Emtia Fiyat Hareketlerine Cevap” alt başlığını taşıyor.
90 ülkeden enerji liderlerinin global soruların yanı sıra kendi ülkelerine dair 40 soruya verdikleri yanıtlar üzerinden hazırlanan raporda, fosil olmayan yakıtlara ağırlık verilmesi konusu öne çıkıyor. Liderler, uluslararası pazarın şekillendirilmesi, yenilenebilir enerji ve enerji depolama alanlarında inovasyonun şart olduğunu vurguluyor. Enerji-su ilişkisi ve su kaynaklarına ilişkin meselelerin endüstri projelerini etkilediğine dair görüşler de raporun ayrıntıları arasında bulunuyor.
Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei raporla ilgili yaptığı değerlendirmede karbon salınımını azaltmak isteyen enerji dünyasında “inovasyon rüzgarı” estiğini söyledi.
Frei, buna rağmen yaşanan sıkıntılara dikkat çekerek şunları söyledi: “Raporda, emtia fiyatlarında gözlemlenen ciddi hareketlenmenin etkilerinin yanı sıra yenilenebilir enerjilerin fiyatlarının düşmesinden doğan fırsatlar, çevreyle ilgili tehditler ve yeni siber riskler karşımıza çıkıyor. Bu yıl, endüstri liderlerini en çok kaygılandıran konuların emtia fiyatlarının değişkenliği, küresel resesyon, iklim değişikliği çerçeve anlamasıyla ilgili belirsizlikler ve inovasyonun yoğunlaştığı yeni pazarın şekillendirilmesi ile elektrik depolanması olduğunu gördük. Liderleri meşgul eden meselelerin başında, sürdürülebilir enerji sistemine geçişin maliyetleri geliyor.
Bununla birlikte esnek yaklaşımlar geliştirilmesinin, akıllı inovasyonun ve bölgesel bağlantıların oluşturulmasının çözümün bir parçası olması gerektiğine dair bir fikir birliği söz konusu.”
BEKLENTİ, KÖMÜRLE İLGİLİ POLİTİKA BELİRLENMESİ
30’un üzerinde ulusal pazarın ayrıntılı olarak incelendiği çalışmanın Türkiye’ye ayrılan bölümünde, Türkiye – Rusya krizi ve Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı konuları ön planda yer alıyor. Türkiye’deki enerji konusunda kanaat önderleri ve enerji yatırımcılarının görüşleri doğrultusunda hazırlanan kısımda, Rusya krizinin ardından Türkiye’de yatırımcıların gözünü kömüre çevirdiği belirtiliyor.
Çalışmada, Türkiye’nin enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye ağırlık verdiği ve doğal kaynaklara öncelik tanındığı vurgulanarak şöyle deniliyor:
”Türkiye elektrik üretiminin yarısına yakınını ithal gaz ile gerçekleştiriyor. Enerji liderleri, devam eden hidroelektrik projelerinin yanı sıra kömürün yerli kaynak olarak enerji üretiminde ağırlığının artması gerektiği fikrinde birleşiyor. Kömür, geçmiş yıllarda enerji politikalarında önemli bir yeri olmasına karşın, giderek artan elektrik talebine hızla cevap verilmesi gerekliliği ve yeterince teşvik edilmemesi nedeniyle yatırımcıların dikkatini çekmiyordu. Sektör liderleri arasında, enerji ithalatını azaltabilmek için kömürün Türkiye için büyük önem arz ettiği kanısının kuvvetlendiği görülüyor. Ancak diğer yandan COP21 sonrasında yatırımcılar CO2 emisyonlarına karşı alınacak önlemlerin kömür yatırımlarını ne şekilde etkileyeceğinden emin değil; dolayısıyla kömür üretimi ve kömür bazlı elektrik üretimi konusunda hükümetin politika belirlenmesi konusunda beklenti de artmış durumda.”
Raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarının artışına da dikkat çekiliyor. Bu alanda yatırımların yoğunluğuna rağmen yenilenebilir enerjide büyük bir potansiyelin hala kullanılamadığı görüşünde birleşen Türk enerji liderleri, yenilenebilir enerji konusunda devletten ilave teşvik beklediklerini vurguluyor. Bununla bilirlikte enerji yatırımcıları, dalgalanan döviz kurlarının kendilerini olumsuz etkilediğini ifade ederken; rapor yatırımları için uluslararası kredileri tercih eden iş adamlarının uzun vadeli yatırımlardan kaçındığını ortaya koyuyor.
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi (DEK-TMK) Başkanı Murat Mercan, bu yılki raporda DEK-TMK’nın katkılarıyla Türkiye için ayrı bölüm hazırlandığını söyleyerek “Bu çalışma ile ülkemizde enerji sektörünü yönlendiren yatırımcıların, karar vericilerin ve önemli sektör oyuncularının uykularını kaçıran meseleleri analiz ettik” dedi.
Mercan, raporla aynı zamanda “katılımcıların görüşleri ışığında, ülkemizin enerji konularına yaklaşımının detaylı bir haritasının kamuoyuyla paylaşıldığını” da vurguladı.
Dünya Enerji Konseyi tarafından her yıl yayınlanan, enerji liderlerinin görüşlerine dayanan “Energy Issues Monitor” raporu, küresel ve bölgesel enerji sektörünü ilgilendiren konuları ele alıyor. 90 ülkede, bin 200’in üzerinde enerji liderinin görüşlerine yer veren rapor, sürdürülebilir enerjinin tedarikini ve kullanımını sağlayabilmek için yoğunlaşılması gereken konulara ve sektördeki belirsizliklere işaret ediyor. “The 2016 World Energy Issues Monitor” araştırması, dünya genelindeki altı bölge ve 30’dan fazla ülkeye ilişkin değerlendirmeler içeriyor. Raporda, 40 sorun ve bunların yarattığı etki, belirsizlikler ile global enerji liderleri ve uzmanlarının önem vermeleri gereken meselelerin altı çiziliyor. Her ülke için söz konusu pazarın enerji liderleri ile anket düzenleniyor.
Raporun Türkiye ile ilgili bölümüne www.dektmk.org.tr adresinden ulaşılabilir.
WEC / TÜRKİYE’DE ENERJİ
Türkiye enerji alanında önemli bir köprüdür
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Çin temasları kapsamında Çin Ulusal Enerji İdaresi Direktörü Nur Bekri ile bir araya geldi.
Başkent Pekin’de yapılan görüşmede Bakan Albayrak, göreve geldikten sonraki ilk yurt dışı ziyaretini Çin’e yaptığının altını çizerek, Türkiye’nin bulunduğu bölge sebebiyle enerji alanı için önemli bir köprü görevi üstlendiğini aktardı.
Türkiye ekonomisinin 2002 yılından bu yana dört kat büyüdüğünü, ihracatını da dört kata çıkardığını anlatan Bakan Albayrak, Türkiye’nin hedefinin enerji güvenliği ve enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi olduğunu söyledi.
Bakan Albayrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen yıl Çin’e yaptığı resmi ziyaret ile daha da yakınlaşan işbirliğinin enerji alanında iki ülkenin gerek devlet, gerekse firmalar bazında ilişkisini güçlendirmeye yardım edeceğini umduğunu kaydetti.Türkiye’nin enerji stratejisi çerçevesinde kömür, nükleer ve yenilebilir enerjiye önem verdiğini ifade eden Berat Albayrak, “Çin ile işbirliğini önemsiyoruz, yatırım işbirliğine odaklanacağız” diye konuştu.
Nur Bekri ise Türkiye ve Çin ilişkilerinin köklü bir geçmişe sahip olduğunun altını çizerek, iki ülke liderlerinin geçen yıl yaptığı karşılıklı ziyaretlerle yapıcı sonuçlar elde edildiğini söyledi.
Taraflar, görüşmenin ardından hazırlanan hediyeleri birbirlerine sundu.
Bakan Albayrak, bu görüşme öncesi Çin Ulusal Elektrik Yatırım Şirketi’ni ziyaret ederek Yönetim Kurulu Başkanı Vang Binghua ile bir araya geldi, yetkililerden bilgi aldı.
Çinliler Enerji Bakanı Albayrak’a bilgi verdi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Çin Devlet Elektrik Yatırım Şirketinin (SPIC) alt kuruluşu olan Çin Ulusal Devlet Nükleer Teknoloji Şirketine(SNPTC) ait AP 1000 Shangdong Haiyang Nükleer Santralini gezdi.
Bakan Albayrak, ülkenin doğusunda bulunan Şandong eyaletinin Veyhay kentinde üçüncü nesil nükleer santral olarak bilinen, teknolojisi ABD’li Westinghouse’a ait nükleer santralin yapımı tamamlanan 1 No’lu reaktöründe incelemelerde bulundu. Bakan Albayrak, 1250 mw’lık toplam 8 reaktörün tasarlandığı, 250 hektar alana kurulu tesisle ilgili hem Çinli hem de ABD’li yetkililerden bilgi aldı.
Bakan Berat Albayrak, Veyhay’daki nükleer santral gezisinin ardından, Çin ziyaretinin son durağı olan Şanghay şehrine geçti.
SNTPC’ye ait Şanghay Nükleer Araştırma ve Dizayn Enstitüsünü gezerek yetkililerden bilgi alan Bakan Albayrak, Westinghouse teknolojisi üzerine geliştirilen CAP 1400 santralinin dizaynı ve teknik donanımı hakkında yapılan sunumu izledi.
Üniversitesi öğrencileri teröre tepki verdi
İstanbul Üniversitesi AUZEF Medya ve İletişim öğrencileri turkiyedeenerji.com haber portalı ana sponsorluğunda düzenlenen kardeşlik temalı futbol maçı öncesi Türkiye’de ve Dünya’da yaşanan terör saldırısına ortak tepki gösterdiler.
İstanbul Üniversitesi öğrencileri siyaset üstü düşünerek, etnik ve milli kimlikleri ile teröre hep birlikte karşı bir duruş sergilediler.
Üniversite öğrencileri karşılaşma öncesi ısınmak için sahaya ellerinde ‘Teröre Hayır’ afişleri ile çıktı.
Oyuncuların ellerinde bulunan afişlerde; “Sağcıyım Teröre Karşıyım”, “Solcuyum Teröre Karşıyım”, “CHP’LİYİM Teröre Karşıyım”, “Uygurum Teröre Karşıyım”, “Parti Tutmam Teröre Karşıyım”, “Laz’ım Teröre Karşıyım”, “İnsanım Teröre Karşıyım”, “Çerkezim Teröre Karşıyım”, “Öğrenciyim Teröre Karşıyım”, “Üniversiteliyim Teröre Karşıyım”, “Ak Partiliyim Teröre Karşıyım” yazılı olması tam anlamıyla bir mozaik oluşturdu.
İçlerinde Rus, Özbekistan, Suriye, Uygur ve Türkiye vatandaşlarının olduğu öğrenciler Alevi, Sünni, Arap, Kürt, Türk, Çerkez, Uygur, sağcı, solcu, partili ve partisiz olmalarının kardeşliklerini engellemeyeceğini belirttiler.
Öğrencilerin karşılaşma öncesi gösterdikleri birlik, beraberlik ve kardeşlik mesajı maçı seyreden vatandaşlardan büyük alkış aldı.
Karşılamayı izleyen sporseverlerin hep bir ağızdan öğrencilere destek olarak, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”, “Vatan sana canım feda” sloganlarıyla tepkilerini dile getirdi.
Doğalgaz tüketiminde 5,7 artış ile rekor kırıldı
Türkiye’de doğalgaz tüketiminde rekor denilecek bir orana gelindi. Bu zamana kadar bu seviyelerde kullanım olmadığına dikkat çeken yetkililer, Ocak 2015’te doğalgaz tüketimi 5 milyar 471 milyon metreküp düzeyinde bir tüketim olurken bu yıl aynı ayda 5,7 bir artış olduğunu belirttiler.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerinden derlenen bilgilere göre, ocak ayı, Türkiye’de en çok doğalgaz tüketilen ve ithal edilen ay olarak kayıtlara geçti.
Ocak ayında 5 milyar 783 milyon metreküp tüketimle bir rekora imza atılmış oldu.
Geçen yılın ocak ayıyla kıyaslandığında, doğalgaz ithalatındaki 396 milyon metreküplük artış gerçekleşti.
EPDK tarafından yayımlanan aylık doğalgaz piyasası raporlarına göre, 2015 yılı Ocak ayı 5 milyar 471 milyon metreküp, 2014 yılı ocak ayı 5 milyar 432 milyon metreküp, 2013 yılı Aralık ayı 5 milyar 460 milyon metreküp ve 2012 yılı Ocak ayında ise 5 milyar 10 milyon metreküplük doğal gaz tüketimi gerçekleşti.
Bakan Berat Albayrak yaralıları ziyaret etti
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Ankara’daki terör saldırısında yaralanarak tedavi altına alınan yaralıları ziyaret ederek, geçmiş olsun dileğinde bulundu.
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’ne geçen Albayrak, ilk olarak saldırıda yaralanan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü çalışanı Burhan Turhal’ı ziyaret etti.
Bakan Albayrak, Turhal’ın sağlık durumu hakkında doktorlarından bilgi alırken, ailesi ile kısa süre sohbet etti.
Bakanlık ve hükümet olarak yaralıların ve ailelerinin yanında olduklarını belirten Bakan Albayrak, “Sizin dualarınız ve dik duruşunuzla bu saldırılar amacına ulaşamayacaktır. Ülkemiz ve milletimiz bu hain örgütün üstesinden gelecek güce ve kudrete sahiptir. Biz bir ve beraber olarak, dayanışma içinde bu hainlere en güzel cevabı vereceğiz” diye konuştu.
Albayrak, Turhal’ın ardından, aynı hastanede tedavi gören Abdullah Karaman, Cemil Çağlar ve Bersin Ercan’ı da ziyaret etti. Bakan Albayrak, yaralıların sağlık durumları hakkında doktorlarından bilgi aldı, ailelerine geçmiş olsun dileklerini iletti.
Bakan Albayrak’ın, ayrıca Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünde çalışan ve patlama esnasında ağır yaralanan ancak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Mehmet Alan’ın da ailesini telefonla arayarak taziyede bulunduğu belirtildi.
Terör saldırısında yaralananlardan, biri yoğun bakımda olmak üzere 5 kişinin Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde tedavisine devam edildiği öğrenildi.
Haydar Aliyev ve İlham Aliyev
Merhaba Sevgili Türkiye’de Enerji Okurları; bugün ilk yazımla buradan sizlere ulaşabilmenin haklı gururunu yaşıyorum. İnşallah bundan sonra www.turkiyedeenerji.com için hazırladığım portre yazılarımı beğeneceğinizi ümit ediyorum. Sizleri sıkmamak adına giriş yazımı kısa tutma arzusundayım. Bu sebeple müsaadenizle, ‘iki devlet bir millet’ olarak beraber anıldığımız Azerbaycan’ı ve dolayısıyla Duayen siyasetçi Rahmetli Haydar Aliyev ile Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’i anlatmaya başlıyorum.
Başarılı projelerin sahibi ve mütevazı kişiliğiyle son derece saygı duyduğum, Öğretim Üyesi, Siyasetçi olan İlham Aliyev Azerbaycan olmadan, Azerbaycan da Aliyev olmadan düşünülemez.
Rahmetli Haydar Aliyev ile Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel vesilesiyle tanışmıştım. Birkaç sefer hem Bakü’de görüşme fırsatımız olmuştu kendisi ile…
Sayın Haydar Aliyev’in Türkiye’de tedavi gördüğü zaman hastaneye giderek kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletmiştim. İlham Aliyev ile de o zaman hastanede tanışmıştım.
Tanışmamızın ardından Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel İlham Aliyev’e telefon etmiş ve bu telefonun ardından Bakü’ye bir ziyaret gerçekleştirmiştim. O zaman ülke yararına birçok önemli konuda kendisiyle bir dizi faydalı görüşmelerde bulunmuştuk. Kendisi bizi çok güzel bir şekilde ağırlamış ve kendimizi evimizde hissetmemiz için elinden gelen tüm imkanları seferber etmişti.
Kendisi, “Aziz dostum her zaman bekleriz buralar sizin ülkeniz” diyerek bizleri yolcu etmişti.
Sayın Aliyev, Ankara’da tanıştığımız günden bugüne kadar her karşılaşmamızda ve telefonla görüşmemizde şahsıma aziz dostum diyerek hitap etmiştir.
Bende aziz dostum’u bir portreye konuk etmeye çalıştım. İnşallah kendisini ve ailesini sayfamız haricinde nasip olursa evimizde de misafir etmenin bizlere onur yaşatacağını da belirtmek isterim.
Tabi Rahmetli Haydar Aliyev ile ilgili bildiklerimi de sizlere aktarmak istiyorum.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in oğlu İlham Aliyev, 1999 yılının ocak ayında, bir gece vakti Çankaya Köşkü’nü telefonla arayıp, ‘‘Sayın Cumhurbaşkanım, babam ölüyor. Acele doktor yetiştirin’’ diyor.
Cumhurbaşkanı Demirel, Kendisinden kısa bilgiler aldıktan sonra, bütün imkanları seferber edeceğini söylüyor.
Haydar Aliyev’in, Cumhurbaşkanı Demirel’in nezdinde çok nadide bir yeri vardı. Gelen telefonun ardından tüm imkanların seferber edilmesi talimatını veriyor.
Özel bir uçakla Haydar Aliyev, o zaman Ankara’ ya getirildi. Sayın Aliyev, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi’nde Türk hekimlerinin tedavisi ve kontrolü altında yaşamını sürdürmeye başladı.
Aliyev, Ankara’ya getirilişinin hemen ertesinde Akademi’de bir konsültasyona tabi tutuldu. Konsültasyonu, Akademi hocalarının yanı sıra, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi hocaları ortaklaşa gerçekleştirdiler.
Yapılan tedavilerin ardından Ankara’daki tıp otoriteleri Aliyev’in İki yıl civarında ömrünün kaldığını tespit ettiler.
Demirel, özel doktoru Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nu, Aliyev’in sağlık kurulu organizasyonuyla görevlendirdi. Bu arada, Gülhane Askeri Tıp Akademisi kardiyoloji hekimlerinden Tabip General Prof. Dr. Ertan Demirtaş da, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın ‘‘müdavi hekim’’i oldu.
Yaşananların ardından Sayın Demirel, çok üzüldü. Aliyev’in sağlığına kavuşabilmesi için tüm imkanların seferber edilmesi talimatını verdi. Bu arada, kendisi de her gün Gülhane’ye giderek Aliyev’i ziyaret ediyordu.
BİZ KARDEŞİZ
Aliyev, Demirel’in bu ilgisi karşısında çok mahcup olduğunu söylüyor, ‘‘Süleyman Bey, n’olur artık zahmet etmeyin. Sizin her gelişinizde, üzülüyorum’’ diyordu. Demirel ise her ziyaretinde Aliyev’e şu karşılıkta bulunuyordu: ‘‘Bir insan, kardeşinin sağlık durumunu nasıl izlerse, ben de sizin durumunuzu öyle izliyorum. Biz kardeşiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin, sağlık hizmetleri konusundaki imkanları fevkalade yüksektir ve sizin için seferber edilmiştir’’
HAYDAR ALİYEV’İN SAĞLIĞINA KAVUŞMASI SEVİNDİRDİ
Aliyev, kısa sürede sağlığına kavuştu. Hastaneden taburcu oldu, ülkesine döndü. Sayın Aliyev’in ilk rahatsızlığından sonra, Cumhurbaşkanımız Sayın Demirel’in talimatlarıyla Azerbaycan’da, Başkanlık Sarayı’nda bir sağlık sistemi kuruldu. Bu sistem, adeta küçük bir hastane gibiydi. Sistemde tüm cihazlar vardı. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Aliyev’in sağlıklı yaşamı için çok hassasiyet gösteriyordu.
İKİ TÜRK LİDERİ ABD’DE TÜRK DOKTORLARI ADIM ADIM İZLİYORDU
Sağlığına kavuştuğu yıl, NATO’nun 50. kuruluş yıldönümü törenlerine katılmak amacıyla ABD’ye gitti. Aliyev Washington’da, Demirel ve öteki dünya liderleriyle bir araya geldi. Bu gezi sırasında, iki Türk hekimi iki ayrı Türk devletinin sağlık sorumlusu olarak görev yapıyorlardı. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu Türkiye Cumhurbaşkanı Demirel’in, yine Türk Prof. Dr. Ertan Demirtaş da Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in özel hekimi olarak kendilerini adım adım izliyordu.
Ancak, burada sürpriz bir gelişme oldu. Sayın Aliyev rahatsızlanarak, kalp ritmi bozukluğu tespiti yapılmış; acilen by-pass ameliyatına ihtiyaç duyulmuştu. Yattığı hastaneden Cleveland Kliniği’ne nakledilen Sayın Aliyev, orada ünlü Prof. Dr. Bruce Lytle tarafından by-pass ameliyatına tabi tutuldu.
Ve iki ülke Haydar beyin rahmetli olmasının ardından yasa boğuldu.
STAR RAFİNERİSİ, ‘İKİ DEVLET, BİR MİLLET’İN HEDİYESİ OLDU
2011 yılında Petkim sahasına yapılan Socar&Turcas’ın 5 milyar dolarlık yatırımı olan Star Rafinerisi’nin temeline ilk harcı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından konulmuştu, dün gibi hatırlıyorum.
Burada Aliyev ve Erdoğan, yaptıkları konuşmada Türkiye ve Azerbaycan’ın “İki devlet, bir millet” olduğunu vurgulamışlardı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ve Azerbaycan’ın bölgelerinde barıştan, huzurdan, istikrardan ve refahtan başka hiçbir şey istemediğini söylemişti. Bölgede husumetin değil, dayanışmanın hasıl olmasını istediklerini kaydeden Erdoğan, “Kıbrıs meselesinde, Karabağ meselesinde, Kafkasya’nın huzura kavuşmasında, terör meselesinde Azerbaycan ile aynı yöne bakıyor, ortak hedef ve idealleri taşıyoruz. Karabağ’daki işgal, benim Azeri kardeşlerimin yüreğini ne kadar dağlıyorsa biliniz ki her bir Türkiye vatandaşımın da yüreğini o kadar dağlıyor. Biz iki devlet, tek millet olduğumuz kadar aynı zamanda tek yüreğiz” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ise, “Bizim birliğimiz, hem bugünü güçlendirir hem de tarihi esaslara sürüklenir. Türkiye ile Azerbaycan, bütün meselelerde aynı yerdeyiz. Bugünkü merasim, birliğimizi gösteriyor. Biz birlikte çok iş yaptık ve yapacağız. Azerbaycan, öz desteğini Türkiye’ye vermeye hazırdır. Bu bizim kardeşlik borcumuzdur” diyerek Azerbaycan ile Türkiye’nin birbirinden ayrılamayacağını belirtmişti.
İlham Aliyev kimdir?
1967-1977 tarihleri arasında Bakü’de ilk, orta ve lise eğitimi aldı. 1977’de Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nü kazandı.
1982`de Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nü başarıyla bitirerek aynı okulda doktoraya başladı. 1985 yılında doktorasını başarıyla tamamlayarak tarih doktoru unvanı aldı. 1985-1990 tarihleri arasında Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1990-1994 tarihleri arasında iş hayatına atıldı. Birtakım ithalat- ihracat şirketlerinin yönetim kurulu başkanlığını yaptı.
1994-2003 Ağustos tarihleri arasında Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi’nin başkan yardımcılığını yaptı. Haydar Aliyev’in yeni petrol stratejisi”nin hayata geçirilmesinde önemli bir rol üstlendi. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin petrol politikasının jeopolitik yönleriyle ilgili birçok araştırması bulunmaktadır. Bilimler doktorudur.
İlk olarak 1995 yılında daha sonra ise 2000 yıllında Azerbaycan Cumhuriyeti Parlamentosu’na (Milli Meclisi’ne) yapılan seçimlerde milletvekili seçildi. 2003 yılında Azerbaycan Cumhurbaşkanı tarafından Başbakanlık görevine tayin edilmesiyle milletvekilliğine son verildi.
1997 yılından itibaren Azerbaycan Milli Olimpiyat Komitesi başkanlığını yürütmektedir. Sporun gelişmesinde büyük hizmetler gösterdiği için Uluslararası Olimpiyat Komitesi Şeref Madalyası’yla taltif edilmiştir.
1999’da iktidar partisi Yeni Azerbaycan Partisi’nin başkan yardımcılığına, 2001 tarihinde birinci yardımcılığına, 2005 yılında ise başkanlığına seçilmiştir.
2001-2003 yılında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Azerbaycan Cumhuriyeti parlamento delegasyonunun başkanı oldu.
Ocak 2003 tarihinde Avrupa Parlamenterler Asamblesi’nin başkan yardımcısı ve Büro üyesi seçildi.
Nisan 2004 tarihinde Avrupa Parlamenterler Asamblesi’nin çalışmalarına aktif katılımı ve Avrupa ilkelerine sadıklığından dolayı Avrupa Parlamenterler Asamblesi’nin fahri üyesi diploması ve Avrupa Parlamenterler Asamblesi madalyonuyla taltif edildi.
4 Ağustos 2003 yılında parlamento tarafından onaylandıktan sonra Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Başbakanı tayin edildi.
15 Ekim 2003 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı seçildi. Resmi sonuçlara göre oyların %76’sını topladı. 31 Ekim 2003 yılında görevine başladı.
15 Ekim 2008 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı seçildi. Resmi açıklamaya göre seçimlere katılan halkın yüzde 85’inden fazlası İlham Aliyev’e oy verdi. 24 Ekim 2008 yılında görevine başladı.
Mehriban Aliyeva hanımefendi ile evli olup, üç çocuk babasıdır ve iki torun sahibidir. Çok iyi derecede Rusça, İngilizce, Türkçe ve Fransızca bilmektedir.
Haftaya yeni ”Bir Portre”de buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlar.
Cengiz Aygün
Enerji kaynakları ve gelişmeler konferansı
Pek çok ülkede, bölgesel olarak, madencilik ve enerji sektörünün gelişimi ile ekonomik gelişimi arasında doğrudan ilişki olduğuna dair somut örnekler bulunmaktadır. Madencilik ve enerji sektörü, doğrudan gelir yaratmasının yanında, düşük maliyette girdi sağlaması bakımından da faaliyetlerin yapıldığı bölgedeki sanayinin gelişimine katkı sağlamakta, önemli bir istihdam yaratmakta, yöre insanının mesleki ve teknik yeteneklerini artırmaktadır.
Doğu-Güneydoğu Anadolu Bölgesi, ekonomik ve kültürel zenginliğe sahip, tarihsel önemi olan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir coğrafyadır. Bölge Petrol, Kömür, vb kaynaklar konusunda zengin olduğu gibi bir çok akarsuya ve güneş enerjisi yoğunluğuna sahiptir. Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında bir çok baraj yapılmış ve Bölgenin sahip olduğu zengin petrol, kömür, vb kaynaklar nedeniyle de birçok Termik Santral ve bir adet Rafineri kurulmuştur.
Maden ve enerji potansiyeli bakımından büyük önem taşıyan bölgede, madencilik sektörünün akılcı planlamalar çerçevesinde canlandırılmasının, bölgenin ekonomik ve toplumsal yaşamı üzerinde son derece olumlu etkileri olacağı açıktır. Bu hususta gereken çalışmaların zaman kaybedilmeden yapılması büyük önem taşımaktadır.
Yoksulluğun azaltılması ve bölgesel eşitsizliklerin giderilmesinde madencilik ve enerji sektörünün önemi son derece belirgindir. Bu bağlamda, Bölgemizde mevcut yer altı ve yer üstü zenginliklerin değerlendirilmesi ve yaratıcı yatırım modellerinin oluşturulması için araştırma çalışmalarının yapılmasına destek vermek gerekmektedir.
Geçmişte güvenlik gerekçesi ile ertelenmiş ve ardından yavaş ilerlemekte olan bu araştırmalar hızlandırılmalıdır. Bölgenin madencilik kolunda sahip olduğu bu kaynakları eğer hammadde olarak düşünürsek, uygun çıktıların oluşabileceği bir üretim planlaması ile özellikle Ortadoğu pazarını da iyi kullanarak, ürünleri birer marka haline getirebilen araştırmaların yapılması, politika önerilerinin oluşturması ve bunları yaparken bu zenginliklerin asıl sahibi bölge insanının bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Bölgede bu enerji kaynaklarının, istihdam ve katma değer yaratan, çevreye ve işçi sağlığına duyarlı yatırımların yapılması gelecekteki enerji arz güvenliğimiz açısından büyük önem arz etmektedir.
Bu çerçevede, Doğu-Güneydoğu Anadolu Enerji Kaynakları ve Bölgesel Gelişmeler Konferansı ile bölgenin maden ve enerji potansiyelinin ve işletiminin ortaya konularak, gerek ülke, gerekse bölgenin gelişimine en yüksek yararı sağlayacak şekilde sözkonusu kaynakların kullanım olanaklarının saptanması amaçlanmıştır.
Bu konferansta,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin maden ve enerji kaynakları,
Bölgede yaşanan sorunların maden ve enerji sektörüne yansımaları,
Madencilik ve enerji sektörünün sanayileşmedeki rolü,
Madencilik ve enerji politikaları ve mevzuatı,
Bölgede yapılan yatırımların değerlendirilmesi konuları tartışılacaktır.
Saygılarımızla,
Düzenleme Kurulu Adına,
Ülker AYDIN
Başkan
Hafriyat kamyonları trafikte tehlike saçıyor
Son günlerde İstanbul’un her yerinde cirit atan sarı dev damperli kamyonlar, gündüz saatlerinde yoğun olan İstanbul trafiğinde sürücüleri isyan ettirirken, şerit ihlalleri ile hatalı sollama yaparak tehlikeye davetiye çıkarıyorlar.
Başakşehir’de tente takmadıkları için yollara toprak dökerek trafikte kontrolsüz seyir eden hafriyat kamyonlarının sebep olduğu kazalara bir yenisi daha eklendi.
Hafriyat kamyonlarından yollara dökülen topraklar doğal veya çeşitli sebeplerle ıslanan asfaltı kaygan bir zemine dönüştürmesi sebebiyle araçların kaza yapmasına sebebiyet veriyor.
Trafik polis ekipleri ve zabıta aracının yanından korkusuzca tente takmadan geçen hafriyat kamyonlarının bu vurdumduymaz kural tanımaz hareketleri vatandaşları rahatsız ediyor.
İstanbul Valilik makamının Başakşehir kaymakamlığına talimat vermeden bu sorunun çözülmeyeceğini belirten vatandaşlar, valiliğe şikayet dilekçesi vereceklerini de sözlerine eklediler.
Özellikle yük taşımadıkları zaman fazla sürat yapan kamyonlara rastlayan vatandaşlar, hafriyat kamyonlarının belli bir hızda gitmesi ile yasak olan saatlerde trafiğe çıkmamalarının yetkiler tarafından sağlanmasını istiyorlar.
Bazı hafriyat kamyonlarının branda takmaması sonucunda ise yollara toprak ve kum dökmeleri ise vatandaşları çileden çıkarıyor. Hafriyat taşıyan kamyonculardan şikayetçi olan sürücüler, üzeri kapatılmadan fazla yüklenen kamyonlardan dökülen hafriyatların hayatlarını tehlikeye soktuğunu, yetkililerden bu konuyla ilgili olarak yardım beklediklerini belirtiyorlar. Özellikle akşam karanlığında kamyonların sık kullandıkları güzergahı kullanan sürücüler için büyük tehlike oluşturan kamyonlardan dökülen taşlar, sürücüleri tedirgin ediyor ve kaza riskini de arttırdığı gözlemleniyor.
“Hafriyat kamyonu giremez tabelası görmezden geliniyor”
Belirli saatlerde çevre yollarına çıkmaları yasak olan kamyonların yasak saatlerine uymadıkları gözlemlenirken, hafriyat kamyonu kullanamaz levhasının olduğu alanları da rahatça kullanıyorlar.
Polis kontrollerinden hiç çekinmedikleri gözlemlenirken, gazetemiz muhabirlerinin görüntü almasından rahatsız olan kamyon şoförleri ceza yememek ve çalışmalarına devam edebilmek için telefonla bir yerleri arayarak kendilerinden emin hareketler sergiliyorlar.
“Hafriyat kamyonlarının dikkatsizliği vatandaşların ölümüne neden oldu”
Bağcılar Dökümcüler caddesi üzerinde bulunan metro inşaatında çalışan Hafriyat kamyonu geçtiğimiz yıl metro inşaatının bulunduğu caddeye hızla girerek, karşıya geçmeye çalışan 46 yaşındaki 4 çocuk annesi Aslıhan Şamiloğlu’na çarparak, ezilerek feci bir şekilde ölümüne sebebiyet vermişti.
“GPS izleme aleti olan hafriyat kamyonları bu sistem ile neden denetlenmiyor”
Hafriyat kamyonlarında bulunan GPS aleti ile hız kontrollerinin ve güzergahlarının kontrol edildiği halde bu kadar gelişigüzel bir şekilde şehir içinde tehlikeli hareketler sergilemelerinin arkasında GPS aletlerinin çalışmadığı gerçeği yatıp, yatmadığı da düşünülmektedir.
Özellikle Kayaşehir etrafında çalışan hafriyat kamyonlarının kural tanımadığını söyleyen vatandaşlar, Kırımızı ışık ihlali yapan ve kendilerine yasak olan yolu kullanan sürücülerin sayısının her geçen gün daha da arttığını belirtiyorlar.
Vatandaşlar, ağır tonajlarıyla geçen kamyonların yolda engebelere ve çukurlara neden olduğunu ifade ederken, sabah işe gidiş ve akşam işten dönüş saatlerinde kamyonların tehlike arz ettiğini dile getiriyorlar.
Enerji sektörü gelişimi için mercek altında
Türkiye’de kurdukları paralel çark iflas edince, Azerbaycan’da Türkiye bağlantılı ahtapot yapılanması kuran FETÖ üyeleri İngilizlerle de işbirliği içerisine girmişler. Türk ve Azerbaycanlı yetkililer ahtapot çarkına karşı beraber çalışma yürütüyorlar.
Naksan Holdinge terör örgütüne finansal destek sağladığı gerekçesiyle operasyon yapılmasının ardından gözler holdingin İzmir Aliağa’da ki ilişkilerine çevrildi.
Geçtiğimiz yıl Petkim, Socar, Star ve birçok rafineri ile demir-çelik fabrikalarının bulunduğu Aliağa’da köylülerle görüşerek yaşadıkları şehir ile alakalı şikayetlerini dinleme fırsatı yakalamıştık.
O zaman yaptığımız görüşmeleri, “Aliağa’da köylüler yaşam savaşı veriyor” manşeti ile haber yapmıştık.
Rafineri inşaat sahasından toprakları taşıyan firmaların ruhsatlı döküm sahaları yerine belediyeden gayri resmi izinle gelişigüzel alanlara döküm yapmasına köylüler isyan etmişlerdi.
Köy merasına 3000 kamyon hafriyat dökümü yapılmasıyla bölge hayvancılığına darbe vurulduğunu belirten Aliağa Güzelhisar köyü eski muhtarı Eşref Özkaya, birbirinden ilginç bilgiler vererek, çirkin ilişkilerin ranta nasıl dönüştüğünü de anlatmıştı.
Naksan Holding’e yapılan operasyonun ardından Aliağa ile alakalı araştırmalarımızı bilen Sabah Gazetesi ve Yenişafak Gazetesi’nde ki dostlarımız bilgi için peşpeşe beni aramaya başladılar.
Tabi Aliağa’da ki işadamları da bizi arayarak Nakipoğlu ailesi ve Naksan Holding ortakları ile alakalı Aliağa’da gizli ilişkileri tekrar hatırlattılar.
Herkesin ağzında Enver Taner Baltacı adı geziniyor. Aliağa’da paralel örgüt ile bağlantılı tüm işlerin onun bilgisi ve yönlendirmesi ile yürütüldüğü iddia ediliyor.
Peki Aliağalı işadamları Enver Taner Baltacı ile Naksan Holding’in ilişkilerini nasıl anlatıyor.
Zirve Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı, Naksan Holding Yönetim Kurulu Üyesi Taner Nakipoğlu’nun birçok şirketinde Enver Taner Baltacı’nın ortaklığı bulunuyor.
Tanışmaları ise Nakipoğlu’nun oğlunun hastalığının tedavisi sırasında doktorunun Enver Taner Baltacı’nın olmasından kaynaklanıyormuş.
Taner Baltacı ile ilk ortaklıkları Enerji santrali ve maden faaliyeti yapan Adularya şirketi ile başlamış ve ardından diğer şirketler ile ortaklıklar peşpeşe gelmiş.
Daha önce İstanbul Ticaret Odası sitesinde geçen yıl yapılan sorgulamada ortakları gözüken şirketlerin kayıtlarında ortak isimlerinin bu yıl bilinçli bir şekilde saklandığı görülmektedir.
Baltacı’nın ortağı olduğu Lotus AŞ’nin ise geçen yıl Aliağa’da köylülerin meralarının talan edilmesi haberindeki şirket olması da dikkat çekici bir durum olarak hafızlara kazınıyor.
NAKSAN HOLDİNG VE SOCAR ARASINDA AHTAPOT HAKİMİYET ÇARKI
Şimdi en can alıcı iddiaya gelelim; Naksan holding bünyesinde bulunan bir çok şirkette ortaklığı bulunan Enver Taner Baltacı’nın Socar Power Enerji’nin ortaklarından olması ve yönetim kurulu görevinde de bulunması kafaları karıştırıyor.
Fetö’nün Türkiye’de ki enerji sektörüne ek olarak milli devletimiz Azerbaycan’ın şirketlerine hakim olmak için Baltacı’nın önemli bir isim olduğu ise konuşulanlar arasındadır.
Ahtapot gibi her bir devlete ve birçok dev şirketlere sızmaya çalışan FETÖ’cülerin haberimizde bahis edilen Lotus AŞ haricinde 2015 yılı ocak ayında kurdukları LTS holding ile finans sektörüne hızlı bir giriş yapmayı planladıkları genel seçimlerin bekledikleri şekilde gerçekleşmemesi nedeniyle de bu finans projesini askıya aldıkları da konuşuluyor.
GENEL SEÇİMLERDE KAOS PLANLARI GERÇEKLEŞMEYİNCE FİNANS PROJESİ RAFA KALKTI
Fetö’cüler Ahtapot çarkının kurulup işlediği halde seçimlerde kaos teorilerini halkın boşa çıkarması neticesinde finans projesi gibi birçok projeyi de askıya almak zorunda kalmışlar.
Enerji sektöründe Paralel Yapı hâkimiyetini tesis etmek için çalışan örgüt üyelerinin enerji odaklı projelere en öncelikli olarak hedeflendikleri belirtiliyor.
EPDK üyelerinin telefonlarını dinleyen, devlette bürokratları ile istenmemelerine rağmen gizli şekilde yer alan örgüt Türkiye’de ki yapılanmasına ek olarak Azerbaycan’da ciddi yapılanmaya başlamış. Cemaatin Azerbaycan projesi kapsamında İngilizlerle ortak çalışmalar yürüttüğü de zaten biliniyor.
TÜRK VE AZERİ YETKİLİLER FETÖ YAPILANMASI HAKKINDA ORTAK ÇALIŞIYOR
Türkiye’de Boydak ve Naksan Holding operasyonlarının ardından Türkiye’de ki operasyonların bürokrasi ekseninde devam edeceği konuşulurken, esas operasyonların Azerbaycan devleti şirketlerinde Cumhurbaşkanı Aliyev’in talimatıyla başlayacağı tahmin ediliyor.
Operasyon ile alakalı Türk ve Azeri hükümetinin ortak çalışma yürüttüğü aylardır kulislerde konuşuluyor.
OGÜNHABER/OGÜN GAZETESİ – 11.03.2016