20.1 C
İstanbul
Salı, Haziran 10, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 148

Beşiktaşlı işadamları kulüpleri için toplandı

Beşiktaşlı Sanayici ve İş Adamları Derneği (BSİAD)’ın Geleneksel hale getirdiği Gala Yemeği The Greenpark Bostancı Hotel İstanbul’da gerçekleştirildi. Beşiktaşlı yöneticiler, işadamları, sanatçı ve cemiyet hayatının önemli isimlerinin katıldığı gecede Beşiktaşlı ünlü sanatçı Ege birbirinden eşsiz eserlerini seslendirdi.

Beşiktaşlı Sanayici ve İş Adamları Derneği Genel Başkanı Cengiz Aygün ev sahipliğinde düzenlenen geceye, Beşiktaş’lı sanatçıların düeti damga vururken, Beşiktaş Kulübü adına konuşma yapan Suat Orman’ın davetlilere Fikret Orman’ın selamını iletmesi salonda alkışlarla karşılandı.

Dernek Başkan Yardımcısı Ferhat Pazarbaşı’nın yaptığı açılış konuşması ile başlayan organizasyonda Beşiktaş Kulübü adına Suat Orman ve Beşiktaşlı Sanayici ve İş Adamları Derneği Genel Başkanı Cengiz Aygün konuşma yaptı.

BEŞİKTAŞLI SANATÇILAR GALA YEMEĞİNİ MÜZİK ŞÖLENİNE ÇEVİRDİ

Ünlü Sanatçı Ege’nin Beşiktaşlı sanatçılar, Cem Özer, Çağlayan Topaloğlu ile Dernek Başkan Yardımcısı Ferhat Pazarbaşı ile sahnesini paylaşması gecenin müzik şölenine dönüşmesine neden oldu.

Cem Özer’in yaptığı esprilerle dolu sanat sunumu ise alkışlarla kahkahaların karışmasına neden oldu.

BAŞKAN YARDIMCISI FERHAT PAZARBAŞI, BEŞİKTAŞ KULÜBÜ DİĞER KULÜPLERDEN FARKLIDIR

Gala yemeğinin açılış konuşmasını yapan Beşiktaşlı Sanayici ve İş Adamları Derneği Başkan Yardımcısı Ferhat Pazarbaşı; “Hiçbir türdeki birliktelik futbol kulüplerindeki gibi insanları bir araya getiremez. Bu anlamda büyük futbol kulübünün parçası olmak, ona bağlı bir dernek olmak da benzer bir güç yaratıyor. Düşünün, Dünya da başka hiçbir şey, ne kanarya sevmek, ne bir partiyi desteklemek, bir ülkenin üçte birini peşinden sürükleyecek bir güç oluşturamaz.

Biz Beşiktaşlılar olarak yalnızca bu gücün farkında değiliz aynı zamanda Beşiktaş’ın diğer kulüplerden farkının da bilincinde olduğumuz için Beşiktaşlı Sanayici ve İş Adamları Derneği’ni kurduk” şeklinde açıklamalarda bulundu.

FERHAT PAZARBAŞI, DERNEĞİMİZİN ANA AMACI KULÜMÜZÜN GÜÇLENMESİDİR

Dernek olarak ana amaçlarının kulübün güçlenmesi olduğunu kaydeden Pazarbaşı, “Bir taraftan da dernek yolu ile her Beşiktaş taraftarının her Beşiktaş üyesinin bir Beşiktaş Yönetim Kurulu üyesi gibi, Beşiktaş Başkanı disiplini ile yaşaması gerektiğini göstermek. Burada bize gurur veren; Beşiktaşlılığın farklı oluşu, duruşu, hayata karşı eleştirel, düzeltici ve birleştirici yaklaşımı oldu. Malumunuz bir futbol maçını desteklemek çokta entelektüellik istemiyor. Bu anlamda futbol taraftarı için basketbol, hokey, badminton taraftarlığı kadar entelektüel olması gerekir diyemeyiz. Bu taraftar tipolojisinde birçok ilkellik, düşüncesizlik beklenebilir. Ancak Beşiktaşlı olmanın farkı var. Örneğin Türkiye’de en çok konuşulan konulardan biri Ermeni meselesi iken Beşiktaş’ın tribün lideri Ermeni idi.

Beşiktaş Türkiye’nin farklı kulübüdür. Beşiktaş’ın yaklaşımı, bakışı her zaman birleştirmeye yöneliktir. Ben bugün aramızda olan bütün üye arkadaşlarımıza, yeni üyelerimize, üye olmak üzere olan dostlarımıza çok teşekkür ediyorum” diyerek konuştu.

SUAT ORMAN, FİKRET ORMAN YÖNETİMİ MUCİZELER YARATTI

Beşiktaş Kulübü adına konuşma yapan Sayın Suat Orman, “Yönetim kurulu başkanımız sayın Fikret Orman ve Yönetim kurulu üyelerimiz adına hepinize teşekkür ediyorum. Aslında çok kısa olan ancak bize çok uzun gelen bir dönemi anlatmak istiyorum. 26 Mart 2012 tarihi, geldiğimiz dönem içerisinde hiç kimsenin kötü niyetli olduğuna inanmıyorum. Birtakım hatalar yapılmış olabilir.

Ancak; vergi borçları, kısa vadeli ödemeler gibi sebepler ile iki ay yürütülemeyecek bir konumda olan Beşiktaş’ı çok büyük bir el değmişçesine Sayın Başkanımız öyle mucizeler yaratmaya başladı ki her gün en az iki tane haciz kamyonu gelen Beşiktaş Kulübü’nün önünde, şimdi bakıyorum Beşiktaş bir stad yapmış. 780 bin metreküp beton kaldırmış. 24 bin ton çelik yapılmış.

Bu arada siyasi olaylar olmuş Türkiye birbirine girmiş, bu zor dönemde Beşiktaş hem marka değeri yaratmış hem stadını yapmış, 4 senede ilk şampiyonluğu gelmiş, UEFA’da çeyrek finaldeyiz” diyerek konuştu.

ORMAN, BEŞİKTAŞ KULÜBÜ DÜNYA MARKASI OLMUŞTUR

Orman, “Baktığımız zaman Beşiktaş artık 9 tane şirketler grubundan oluşan yaklaşın 4400 kişi çalışan bir aile. İnsanlar Beşiktaş’ı sadece bir spor kulübü olarak düşünüyor. Ancak çok yüksek cirolara ulaşan bir Şirketler grubu oldu. Yeni Kulüp binamız da son derece modern ve hedefi olan bir işletmeler zinciri mantığı ile yürütülüyor” dedi.

BAŞKAN CENGİZ AYGÜN, BEŞİKTAŞ’A VE BEŞİKTAŞLILARA YAKIŞIR PROJELER GELİŞTİRİYORUZ

Gala yemeği öncesinde basın mensuplarının sorularını cevaplayan Beşiktaşlı Sanayici ve İş Adamları Derneği Başkanı Cengiz Aygün, “Dernek olarak geçmişte çok güzel projeler yapıldı, bundan sonra da yeni yönetim kurulu olarak aynı şekilde ciddi projeleri yapmaya devam edeceğiz. İstanbul’daki Beşiktaşlı sanayici ve işadamları olarak güçlerimizi birleştirerek, kulübümüze destek olma gayret içerisindeyiz. Beşiktaş’a ve Beşiktaşlılara yakışır şekilde hareket sergilemeye de ayrıca çok büyük özen gösteriyoruz.

CENGİZ AYGÜN, ÜLKE BARIŞI VE İSTİKRARI İÇİN ÇALIŞIYORUZ

Dernek olarak kulübümüze verdiğimiz karşılıksız destek haricinde Beşiktaşlı tüm dostlarımızın dertleriyle dertlenmek gibi bir misyonumuz olduğunu asla unutmadan çalışıyoruz. Yatırımlarımızla ülke ekonomisine fayda sağlarken, diğer yandan da ülke barışı ve istikrarı için faydalı olan projelere destek veriyoruz.

Emin olunuz, çok güzel işler yapıyoruz ve yaptığımız bu projeler yapacaklarımız için büyük bir referans olma niteliği taşımaktadır. Üye sayısında inanılmaz bir artış var. Bu güç birliği ile çok güzel projelere imza atacağız” şeklinde konuştu.

Polis akademisi için başvurular başladı

Polis Akademisi Başkanlığına bağlı Polis Meslek Eğitim Merkezlerine lisans mezunu 2015 veya 2016 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavlarının birinden P3 puan türünden en az (60,00) ve üzeri puan alanlar arasından 06/06/2015 tarihli ve 29378 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Polis Meslek Eğitim Merkezleri Giriş Yönetmeliğinde belirtilen diğer şartları taşımak kaydıyla (9.000) erkek ve (1.000) kadın olmak üzere toplam (10.000) öğrenci alımı yapılacaktır.

Adaylar, 03-14 Nisan 2017 tarihleri arasında http://www.pa.edu.tr adresinden e-devlet şifresi ile giriş yaparak ön başvurularını yapabileceklerdir.

Sınavlarda başarılı olarak Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde eğitim gören ve eğitim sonunda başarılı olan adayların polis memuru olarak atamaları yapılacaktır.

Söz konusu alıma ilişkin giriş koşulları aşağıda belirtilmiştir. Alıma ilişkin sınav takvimi Polis Akademisi Başkanlığının resmi internet sitesinden (www.pa.edu.tr) ilan edilecektir.
Diğer kaynaklardan yapılan açıklamalara itibar edilmemesi önemle duyurulur.

20.DÖNEM POLİS MESLEK EĞİTİM MERKEZLERİ ÖĞRENCİ ADAYLIĞINA BAŞVURMAK İSTEYEN ADAYLARDA ARANAN ŞARTLAR

a) T.C. vatandaşı olmak,
b) Lisans mezunu veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak
c) Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından lisans mezunları için yapılan 2015 veya 2016 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavlarının birinden P3 puan türünden en az (60,00) puan almış olmak,
ç) Emniyet Teşkilatı şehit ve vazife malullerinin eş ve çocukları için ise Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından lisans mezunları için yapılan 2015 veya 2016 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavlarının birinden P3 puan türünden en az (48,00) puan almış olmak, (Emniyet Teşkilatında çalışan veya Emniyet Teşkilatından emekli olanların eş ve çocukları bu kapsamda yer almamaktadır)
d) 18 yaşını tamamladıktan sonra yaptırılan yaş düzeltmelerinde, düzeltmeden önceki yaş dikkate alınmak şartıyla, sınavın yapıldığı yılın 31 Aralık tarihi itibariyle 30 yaşından gün almamış olmak (31 Aralık 1988 ve daha sonraki tarihlerde doğmuş olmak),
e) Kadınlar için 162 cm, erkekler için 167 cm’den kısa boylu olmamak, beden kitle endeksi, 18 (dahil) ile 27 (dahil) arasında olmak,
f) Silah taşımaya veya silahlı görev yapmaya hukuki bir engeli bulunmamak,
g) Sağlık durumu yönünden, Sağlık Şartları Yönetmeliğinde belirlenen koşulları taşımak,
ğ) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53’üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile, adayın kendisinin ve evli ise eşinin;
1) Kasten işlenen bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak,
2) Affa uğramış veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık veya cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan dolayı mahkûm olmamak veya bu suçlardan dolayı devam etmekte olan bir soruşturma veya kovuşturma bulunmamak veya kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak,
h) Adayın kendisinin ve evli ise eşinin; genelev, birleşme yeri, randevuevi, tek başına fuhuş yapılan konut ve benzeri yerlerde çalışmış veya aracılık ve bekleyicilik fiillerinde bulunmamış olmak, genel ahlak ve edebe aykırı mahiyette her türlü yazılı, sesli ve görüntülü eserleri, kaydedildiği materyale bakılmaksızın üretmek ve satmaktan veya kumar, uyuşturucu veya uyarıcı madde nedeniyle, hakkında herhangi bir adlî veya idarî soruşturma veya kovuşturma devam ediyor olmamak, bunlardan dolayı idarî yaptırım uygulanmamak veya bu işler nedeniyle hüküm giymemiş olmak,
ı) Başvuru tarihinde herhangi bir siyasi partiye veya siyasi partilerin yan kuruluşlarına üye bulunmadığına dair yazılı beyan sunmak,
i) Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımı nedeniyle tedavi görmüş veya görüyor olmamak,
j) Kamu haklarını kullanmaktan yoksun bırakılmış olmamak,
k) Sağlık Yönetmeliği hükümleri hariç, polis eğitim kurumlarından çıkarılmamış olmak,
l) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması olumlu olmak.

UYARI: EMNİYET TEŞKİLATI PERSONELİNDEN ŞEHİT VEYA VAZİFE MALULÜ OLANLARIN EŞ VEYA ÇOCUKLARI SINAV ÜCRETİ YATIRMAYACAKTIR.

UYARI: 2017 yılı 20.Dönem POMEM Giriş Sınavına başvuruda bulunan adaylardan;

Başvuru ücretini yatırdığı halde internet üzerinden ön başvuru yapmayan ya da yapamayan,
Ön başvurusunu yaptığı halde şahsen başvurusunu yapmayan ya da başvuru şartlarından herhangi birini taşımayan, sınava girmeyen, giremeyen, sınava alınmayan, sınavdan çıkarılan, sınavı geçersiz sayılan,
Aday Değerlendirme ve Seçme Sınavında başarısız olan,
Ücret gerektirmeyen bir işlem için ücret yatıran veya aynı işlem için birden fazla ücret yatıran,
Sınav ücretini kendi adına yatırmayan adayların sınav başvuru ücretleri hiçbir şekilde geri ödenmeyecektir.
Adaylar hangi tarihte ve nerede başvuru ve sınava katılacaklarını www.pa.edu.tr internet adresinden öğreneceklerdir. Ayrıca adaylara posta yoluyla veya değişik iletişim araçları ile tebligat yapılmayacaktır. İnternet ilanı tebligat niteliğindedir. Adayların sınav tarihleri kesinleşip internet üzerinden ilan edildikten sonra değiştirilemez. İnternet ilanının takip edilmemesi sebebiyle şahsen başvuru ve sınavlara katılamamaktan doğan sorumluluk adaylara aittir.

UYARI: Şahsen Başvuru ve Sınav Merkezine gelirken adayların; cep telefonu, ses, görüntü, kayıt cihazı veya değişik benzeri elektronik eşya bulundurmaları yasaktır.

Metin Külünk, “Ülker bunun hesabını verecek”

1 Nisan şakaları üzerine hazırladığı filmde içerdiği ilginç mesajlardan dolayı tepkilere neden Reklam’ın sahibi Ülker’e İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ten bu hesabın verileceği şeklinde cevap verildi.

Yayınlanmasının ardından hemen 15 dakika sonra yayından kaldırılan reklamla ilgili Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker reklam filmi üzerinden kendilerine “kumpas” kurulduğunu iddia etse de tepkilerin durmasına engel olamadı.

AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, Ülker’in yeni reklam filmiyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığını söyleyerek, “Şirketin sahibi haberim yok demiş. Haberi yoksa gelsin ve hemen hesabını versin. Türkiye çocuk oyuncağı değil. Bu milletin psikolojisi kimsenin çocuk oyuncağı değil. Reklamı yayınla, bu milleti tehdit et, ondan sonra çık özür dile. Burada açık tehdit var ve bu tehdit’ in hesabı sorulacak” diyerek milletin psikolojisi ile kimsenin oynamasına izin verilmeyeceğini söyledi.

MİLLETİN PSİKOLOJİSİ İLE OYNANAN VE TEHDİT MESAJLARI İÇEREN REKLAM FİLMİNİ YAPAN VE YAPTIRAN EKİP ŞU KİŞİLERDEN VE AJANSLARDAN OLUŞMUŞTUR.

Reklamveren: Ülker

Reklamveren Yetkilileri: Başak Karaca, Gaye Özdoğan, Feride Ünal

CCO: İlkay Gürpınar

ECD: Volkan Karakaşoğlu

Yaratıcı Ekip: Berkay Özay, Oğuzhan Atlıman, Ozan Aslan, Ozan Kaya, Kerem Şeşen, Ezgi Tanyeri, Özge Güven, Galip Makaracı

Marka Ekibi: Ayşe Erdoğan, Kerem Sertbel, Melike Orhon

CSO: Toygun Yılmazer

Genel Müdür Yardımcısı, Stratejik Planlama: Tuğyan Çelik

Stratejik Planlama Ekibi: Can Çalışkan, Kerim Yeğin

Prodüksiyon Ekibi: Ceyda Kayaçetin, Evrim Saraçoğlu, Cansu Arcan, Baran Saraç

Prodüksiyon Şirketi: PToT Films

Yönetmen: Ozan Açıktan

Post Prodüksiyon: İmaj

Müzik Düzenleme: Emre Irmak / Jingle Jackson

Medya Ajansı: Open Turkey

Kullanılan mecralar: Televizyon, internet, radyo

HAİNLİK VE KUMPAS KOKAN REKLAMIN ARDINDAN ÜLKER GRUBUNDAN GELEN RESMİ AÇIKLAMA METNİ:

“1 Nisan şakalarını konu alan seri reklam filmlerimizin birisi ile ilgili şirketimize ve markamıza yönelik akıl almaz, mesnetsiz bir karalama kampanyası başlatıldı.

20 Mart’tan bu yana televizyonda ve sosyal medyada yayında olan bu reklam filmi 1 Nisan’ın şaka ruhunun ve hep olageldiği üzere aile bireyleri ve bilhassa kardeşler arasındaki şakalaşmaların üzerine kurgulandı.

Akıl ve izanla açıklanamayacak bir biçimde, bir şaka reklamı, başlatılan bir sosyal medya kampanyası ile farklı noktalara çekildi ve içinde asla olmayan ve olması dahi düşünülemeyecek anlamlar yüklenerek, markamıza yönelik olumsuz yargılar oluşturulmaya çalışıldı. Reklam film görüntüleri ve üzerindeki yazılarla oynanarak deformasyon oluşturuldu ve sanki bu deforme edilmiş görüntü ve sözler markamıza aitmiş gibi lanse edilmeye çalışıldı.

Oysa filmin içeriğindeki görüntüler, kardeşlerin birbirlerine yaptıkları şakalardan örnekler taşıyordu. Ki bu senaryo, gerçek hayattaki bilindik 1 Nisan şakalarının hikaye edilmesinden başka bir şey değildi.

Herhangi bir yanlış anlamanın önüne geçmek amacıyla, reklam filminin amacını anlatan bir açıklama ve devam filmleri kamuoyu ile paylaşıldı. Fakat bu açıklamaya rağmen reklam filmine farklı anlamlar katmaya çalışan bu olumsuz kampanya, markamıza / şirketimize yönelik ‘hakaret ve tehditler’ içerecek kadar ileriye götürüldü.

Ülker, 1944 yılından bu yana bu memleket için üreten, ürettikleri ile tüketicilerini memnun eden bir şirket olarak milletimizin ve memleketimizin önemli bir değeri olduğunun bilincindedir. ve yine Ülker, milletimizin, Ülker’e verdiği değerin de bilincindedir.

Söz konusu kötü niyetli kişiler aslında, Ülker’i hedef almış gibi görünmekle birlikte, haksız itham ve iftiralarla; devletine, milletine ve ülkesine bağlı saygıdeğer vatandaşlarımızı da tahrik etme ve hasmane tutum almaya zorlamayı amaçlamıştır. Maalesef bu tarifsiz çirkin yaklaşım memleketimize zarar vermektedir.

Ama bu kötü niyetli kişiler Aziz vatanımıza, Milletimize, Devletimize ve milletimizle bütünleşen markamıza zarar veremeyeceklerdir. Bu maksatlı kişilerin kumpas ve linç girişiminin yarattığı tahribatın sonuçları kanun önünde ayrıca takip edilecektir.

Ayrıca şirketimiz tarafından konu ile ilgili kapsamlı bir soruşturma başlatılmış olup, ihmali ve/veya kastı olan herkes hakkında idari tedbirlerin yanı sıra suç duyurusunda da bulunulacaktır.

Öte taraftan bu süreçte, yanımızda olan ve bize, haklılığımızı dile getirip, geçmiş olsun diyen milletimize de bilhassa teşekkür ederiz”

Türkiye’de hologram teknolojisi ile haber sunumunda bir ilk

TGRT Haber ekranlarında yayınlanan Mehmet Aydın ile TGRT Anahaber’de Türk televizyon tarihinde bir ilk gerçekleşti. El Bab’da devam eden operasyonların ayrıntıları verilirken bu sırada TGRT Haber stüdyolarına 3 boyutlu olarak Fırtına obüsü ve F-16 girdi. İzleyiciler hologram görüntülere şaşırırken TGRT’de yayın yapan deneyimli spiker ve sunucu Mehmet Aydın ise F-16’dan 3 boyutlu olarak stüdyoya bırakılan bir bomba ve Fırtına obüsünün yaptığı atıştan tepki gördüğünü hissettirir şekilde hareket etti.

Daha önce benzer bir konu Arap kanalında yapılmıştı, Türk televizyonlarında ise bu görüntüler ilk kez görüldü. Mehmet Aydın haberi sunarken önce üzerinden F-16 bomba bırakarak geçti, daha sonra stüdyoya bir Fırtına obüsü girdi ve bomba fırlattı.

İnteraktif Sanal Asistan günümüz teknolojisine çabuk adapte olmuştur ve uygulamaları hızla artmaktadır. İnteraktif Sanal Asistanı Fuar Alanlarında, Alışveriş Merkezlerinde, Resepsiyon Önlerinde, Mağazalarda firmanızı veya ürününüzü tanıtmak istediğiniz her alanda kullanabilirsiniz.

 

3D Hologram

3D hologram sistemi 3 boyutlu hareket eden görüntülerin ve canlı performans görüntülerinin sahneye yansıtıldığı yüksek çözünürlük bir sistemidir. 3D Hologram sistemleri ile organizasyonlar interaktivite kazandığından organizasyonların katılımcıları kendilerini organizasyonların aktif birer parçaları gibi hissederler. İhtiyaçlarınız doğrultusunda dilediğiniz amaçla kullanabileceğiniz 3D Hologram sistemleri tamamıyla sizin yaratıcılığınızla paralel olarak çalışır. 3D hologram sistemleri ile ürün lansmanlarınızdan kongrelere kadar birçok organizasyonda fark yaratabilirsiniz.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yerel seçimler öncesinde başbakanken, İzmir’e gönderdiği görüntülü mesajı, hologram kullanılarak üç boyutta sahneye indirildi. Bunun üzerine ülkemizde hologram reklam sistemleri yaygınlaşmaya başladı. Reklamcıların her geçen gün daha da dikkatini geçmeye başladı.

3 boyutlu hologram teknolojisi uygulamaları; eğitim, sağlık, siyaset, bilim, emlak gibi hayatın içerisinde pek çok konuda, ihtiyaca uygun çözümler sunmaya devam ediyor. Hologram reklamlar geleceğin teknolojisi olarak adlandırılmaktadır. Tüm dünyada büyük yankı uyandıran yeni nesil hologram teknolojisi uygulamalarının, hayatın her alanında yaygınlaşmaya devam ediyor.

Hologram Reklamlarda Teknik Mevzular

motion control : özel bir kamera kullanılarak uygulanan bu teknikte mantık olarak bir arada olması imkansız olan iki görüntünün mesela ateşte yürüyen bir insan sahnesinde önce oyuncu greenbox ortamında yürürken kamera hareketleri dijital olarak kayıt altına alınır daha sonra kor halinde yanan bir ateş yine aynı kamerayla fakat bu sefer bir önceki kayıtta kayda alınan kamera hareletlerini tekrarlayarak çekim yapılır. böylece teknik büyük ölçüde tamamlanmış olur. geriye sadece ayrıştırma işlemini yapmak kalır.

camera matching : bu teknikte perde üzerine işaretler konularak kamera hareketleri bu işaretlerin konumlarının değişmesiyle dijital olarak kayıt altına alınır. daha sonra perdedeki renk ayıklanarak ortama 3d bir görüntü aktarılır. fakat 2d çekim ile 3d ortamın kamera hareketlerinin birbirleriyle uyum içinde olması gerekir. işte bu noktada devreye perdedeki işaretlerin konumlarının değişmesi sonucu kayda alınan kamera hareketleri giriyor ve bu hareketler 3d ortamdaki kamera hareketinin nasıl olacağını gösteriyor. böylece 2d görüntü ile 3d görüntü arasında bir kopukluk yaşanmamış olur.

Sanal Giyinme Kabini

Yenilikçi teknolojimiz ile alışveriş daha hızlı ve daha zevkli hale geliyor. Sanal Giyinme Kabini fiziksel olarak denemeden sanal ortamda her türlü takı ve giysiyi deneme imkanı sağlamaktadır. Bu ürün sayesinde mağazalarınıza olan ilgi daha da artacak. Müşterileriniz daha da keyif alacaklardır.

Dokunmatik Vitrin

Siz de mağazanızın vitrininde ürünlerinizi böyle interaktif uygulamalarla sunarak müşterilerinizin ilgisini çekebilirsiniz.

Doğal boyutlu hologramlar evinize gelecek

Yıldız Savaşları ve Uzay Yolu gibi Hollywood yapımlarında tanık olduğumuz hologram, yakın zamanda beyaz perdenin dışına taşarak gerçek boyutlarında oturma odalarınıza gelecek. ABD’li bir şirket, havada 3D görüntü oluşturan holovizyon teknolojisini dev boyutlarda sunmaya hazırlanıyor.

Ayna Ters Projeksiyon Filmi

Bir tarafı gri , diğer tarafı ayna simi kaplı ters projeksiyon filmi çeşidimizdir. Çift yönlü görüntü alabileceğiniz bir film türüdür. Yapışkanlı tarafı ayna tarafındadır. İçerden cama uygulandığında, dışarıdan bakanlar camda bir ayna göreceklerdir. Projeksiyon çalışmaya başlayınca, ayna görüntüsü bir anda sinema ekranına döner.

Güç haritası ve fetö’nün bitişi

Yeni Dünya Konsept’inin ‘Güç Haritası’nı iyi okumak zorundayız.

Yüz yıl önce çizilen haritaların yeniden dizayn edilme sürecinin eşiğindeyiz. Sınırların sadece haritalarda teorik düzlemden ibaretleştiği bir süreçteyiz.

Büyük Güçler sahip oldukları ekonomik, askeri ve jeopolitik varlıklarıyla yeni bir “Güç Haritası” oluşturma savaşına  başladı.

Bugün bu savaşın odağında Ortadoğu yer almaktadır.

Ortadoğu’nun da mihenk noktası Türkiye’dir.

Çünkü ülkemizin stratejik ve coğrafi konumu yeni dünya düzeninde oluşturulmak istenen “Güç Haritası”nın merkezinde yer almaktadır.

Güncel politik ve diplomatik olaylara bakarken işin arka planındaki derinliği asla göz ardı etmemeliyiz. Görünen olayların arkasında öyle derin ve  uzun yılları etkileyecek proje ve planlar kurgulanıyor ki….

Oyunlar değişiyor, oyuncular değişiyor, dünün aktörleri  sahneden indiriliyor, yeni figüran, argüman ve verilerle yepyeni projeksiyonlar yapılıyor.

Geçen hafta Tunus’da dünyadaki ekonomik, siyasi ve diplomatik özellikli önemli bir toplantıya katıldım. Çok farklı, değişik ve ilginç konuşma ve istişarelere şahit oldum.

Dünya düzenine dair konuşulan pek çok şeyi bir kenara bırakarak FETÖ’ye dair son durumla alakalı bazı durumları paylaşmak istiyorum.

Clinton’a yatırım yapan FETÖ bugün ABD’de huzursuz, sıkıntılı ve zorda. Yeni ABD yönetiminden umutsuzlar. Her ne kadar halen özellikle CIA ve diğer stratejik kurum  kadroları tam anlamıyla değişmemiş de olsa; Nisan sonrası ABD’de Trump’ın etkinleştiği sürece girilecektir.

Bu durum ise, FETÖ için ABD’yi güvenli liman olmaktan çıkartacaktır. Zaten farklı ülkelere (Kanada, Güney Afrika vb. gibi) transfer hazırlıkları yapmaya başlamış  haldeler.

Ama en büyük sıkıntıları ekonomik boyutta kendini göstermeye başladı. Himmet musluklarının kesilmesi kendi aralarında ciddi kargaşa ve anlaşmazlıklara yol açıyor. Elebaşlarının rahat ve sıkıntısız yaşadığını görmek daha alt düzeydekilerine rahatsızlık vermeye başladı.

Çünkü her illegal oluşum veya terör örgütlerinde olduğu gibi FETÖ’de de finansal ayağın zayıflaması iç huzursuzlukları ve çatışmaları doğurdu ve  bu durum daha da belirginleşecektir.

Her ne kadar “bahar yaklaştı, yeni bir bahar geliyor vb” gibi afaki ve ütopik söylemlerle kitlelerine “yıkılmadık ayaktayız” mesajı vermeye başlasalar da; aslında bu onların  iflasını gizlemek isteyen müflis tüccarın gösterişli görünmesi  gibi düşüşü gizlemekten başka birşey değildir.

Hele de Nisan sonrası ABD süreci, FETÖ için yeni ve zorlu bir dönemi başlatacaktır.

Evet bir anda bitmeyeceklerdir,

Çünkü FETÖ’nün, ABD’de istihbarat örgütleri içinde  uzun zamandır çok ciddi ilişkiler geliştirdiği bir realitedir. Hal böyleyken; yıllardır çöreklenerek varlık oluşturan bir terörize grubu hemen yok etmek mümkün olmayacaktır.

Bu gerçeğin farkında olmak lazım.

Trump’ın iktidarını pekiştirmesine paralel olarak FETÖ  unsurlarında zayıflama hızlanacak ve dağılmak süreci kaçınılmazlaşacaktır.

ABD’nin Trump’la başlayacak “Yeni Dünya Konsept”inde FETÖ unsurlarına pek yer olmayacağı kanaatindeyim. Katıldığım toplantılara katılan ABD’den gelenlerden  edindiğim izlenim de bu cihettedir. Eski yönetimle iş tutan FETÖ’nün, yeni yönetimle bir işbirliği tesis etmesi mümkün olmayacaktır.

Türkiye ve Referanduma gelince;

ABD’nin eski yönetim unsurları, FETÖ, Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri, PKK, İŞİD, PYD/PKK, içerdeki işbirlikçiler, eski piyon siyasiler, MHP içinden ıskarta edilmişler, düne kadar sesi çıkmayan emekli elçiler, yöneticiler, akademisyenler adeta “Edirne’ye Enver gireceğine Bulgar girsin”diyen zihniyetin bugüne yansıması gibi ittifaken “Hayır” korosunda yer aldılar.

Erdoğan muhalefetinde adeta kimlerle ittifak ettiklerinin farkında bile değiller. Halbuki birazcık basiret, feraset ve sağduyuyla bakılsa kimlerin niçin aynı cephede yer aldığını göreceklerdir.

Daha önce bir araya gelmeleri mutlak imkansız görünen kişi ve zihniyetlerin bir ve birarada olmaları pek çok şeyi gözümüze sokmuyor mu…?

(Bunu söylerken de; kimseyi terörle ve terörisle “hayır” noktasında aynı kefeye koymuyorum, koymam. Kimseyi keskin çizgilerle asla ötekileştirmiyorum, ötekileştirmedim. Kimseyi “hayır” dediği veya diyeceği için hain, terörist ittifakçısı gibi yaftalamadım, yaftalamam da..)

Ama lütfen biraz sağduyu,

Biraz basiret,

Husumetsiz  muhalefet,

Ve “büyük resme” nazar edilsin…

Yoksa “Bizdeki muhalefet iktidarı düşürmek uğruna devleti düşürmeye razıdır” sözündeki bakar körlüğü ve akıl tutulmasını yaşamış oluruz.

Hep söyledim, yine söylüyorum.

Bu referandumda “Evet” sadece basit bir evet’den ibaret değildir.

Evet yeni dünya düzeni için planlanan “yeni bir yüzyıl” için elimizin güçlenmesidir.

Güçlü Türkiye olarak yeni dünyada yerimizi almanın anahtarıdır.

Yeni Yüzyılda güçlenen Türkiye’nin, güçlenme adımlarının devamıdır.

Lütfen Ülkesel bakalım,

Lütfen gelişmelere Erdoğan odaklı ve takıntılı bakmayalım,

Dünya ölçeğinde Güç Haritasını doğru okuyalım,

İçerdeki muhalifliğimizi harice karşı bir kenara bırakalım,

Karşı karşıya olduğumuz tehlike büyük, düşman çok ve hasımlar ittifak halinde,

Bu durumun farkında ve bilincinde olarak; safları sıklaştırmalı, dahili ihtilaflarımızı unutmalı, birlik ve beraberlik içinde vatansever ruhumuzla“Ülkesel” bakmalıyız.

Başka çaremiz ve yolumuz yoktur.

Yoksa her şey için çok geç olabilir.

Yazıma Tunus ile başladım Tunus ile sonlandıracağım. Öncelikle Tunus Büyükelçimiz Ömer Faruk Doğan’a teşekkür ediyorum. Seyehatimizde bize gösterdiği misafirperverlik çok alicenap ve onur verici idi. Sayın Büyükelçi bilindik Dışişleri bürokrasisi konsepti dışında, ülkemizi temsile yönelik özverili kişiliği ve çalışmaları örnek nitelikte birisi.

Tunus’un ülkemize olan muhabbet ve bakış açısını bizzat gördüm, gözledim. Bayrağından yaşam tarzına kadar ülkemize benzerliği ruhlarına da yansımış gibiydi. Milli günlerini de onlarla beraber idrak etmek ayrı bir heyecan verdi.

Tunus’da ülkemize “rol-model” bakışını her an hissettim. Tunus başta olmak üzere tüm Kuzey Afrika ülkelerinde de gözler hala ve hep ülkemizdedir.

Sağolasın güzel Tunus, teşekkürler sayın Büyükelçimiz….

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a  emanet olun sevgili okurlarım…

http://www.ogunhaber.com/yazarlar/cengiz-aygun-bir-portre/feto-nun-tukenen-finansi-ve-bitisin-baslangici-9357m.html

Cumhurbaşkanımızı bir kesim yalnız bırakıyor


Türkiye Cumhuriyeti 16 Nisan referandumuyla tarihinin en kritik dönemecine giriyor.
16 Nisan öyle önemli bir süreç ki; ülkemiz prangalarından kurtulacak, koalisyonlar dönemi kesin şekilde ortadan kalkacak, bürokratik oligarşi ve halka yukardan bakan devletçi elitizm sona erecek, karar alma mekanizmaları hızlanacak, Yürütme Organı işlevselleşecek…

Kısaca devlet-millet bütünleşmesiyle ülkemizin büyüme ve kalkınma adımları daha büyük bir ivme kazanacaktır.

Böylesi önemli bir süreci yaşıyoruz ama bunun anlam ve önemi gereği şekilde biliniyor, anlatılıyor, hissediliyor mu…?

Hayır…

Bütün iş ve sorumluluk Erdoğan’a bırakılmış halde,

“Nasılsa Erdoğan yapar, anlatır, halleder” ve “Evet”ler kazanır düşüncesi hakim.

Erdoğan ve bir kısım mesuliyet sahibi olanlar işin öneminin bilinç ve inancında,

Bunlar ise iki elin parmak sayısını geçmez,

AK Parti yönetiminin ve milletvekillerinin bir kesimi, pek çok parti teşkilatı ve belediye yönetimleri bu önemli süreçte maalesef Erdoğan’ı yalnız bırakıyor,

Kaldı ki; çalışmalara katılsalar da yarardan ziyade zarar veriyorlar.

Artık uzun yıllar iktidar olmanın rehavetinden mi, gücün şehvetine kapılmaktan mı, ne oldum delisi olmaktan mı; ama garip bir şekilde kibir, enaniyet, üstenci ve buyurgan bir tavırla sanki “hayır” için çalışır haldeler.

Adeta bir “kifayetsiz muhteris” zihniyeti hakim olmuş durumda,

Daha önce vekillik yapmış ve şuanda Cumhurbaşkanı başdanışmanlığı yapan birisi Referandum çalışması için gittiği bir köyde muhtarı fırçalıyor.

Nedir muhtarın kusuru?

Sayın ve pek muhtereme (!) vekil hazretlerinin verdiği sözü tutmamasını kayıtlı şekilde yüzüne vurması.

Özür dilemesi, hatırlattığı için teşekkür etmesi gerekirken danışman ne yapıyor?

Yoğunluğunu ve zamansızlığını dile getirerek muhtarı fırçalıyor.

Sayın danışman, sayın eski vekil,

Senin işin milletin refahı ve huzuru için çalışmak değil mi?

Senin yoğunluğunun nedeni millete hizmet mücadelesi olması gerekmez mi?

Sayın Cumhurbaşkanı ne için çalışıyor, koşturuyor, mücadele veriyor. Bu milletin refahı, gelişimi, sorunlarının çözümü için değil mi?

Vekilin de, Danışmanın da görevi milletin işiyle hemhal olmak, çözüm bulmak ve devlet-millet gelişimiyle iştigal etmek değil mi?

Referandum çalışmalarında görüyorum ki; pek çok kişi ve organizasyon kampanyaya faydadan ziyade zarar getiriyor.

Beyler Bayanlar…

Bari hiç gitmeyin, çalışmalara katılmayın, verdiğiniz sözleri tutmadığınız milletin fertlerine fırça atmayı referandum kampanyası gibi göstermeyin.

Gölge etmeyin başka ihsan istemez..

Güya referandum çalışması yapıyor gibi kendi egonuzu tatmin etmeyin, gösteriş, riya ve samimiyetsizlik içeren, sonuç vermeyen kampanya katılımcılığından vazgeçin.

Geldiğiniz, doğduğunuz, ekmeğini yiyip suyunu içtiğiniz yerlere ve oradaki insanlara hoyrat ve küstah tavırlar içinde yaklaşımlardan vazgeçin.

Aksi takdirde bunun bedeli çok ağır olur,

Çıkacak bedel sadece size değil tüm millete ödetilen bir faturaya dönüşür ki; bunun hesabını hiç kimse veremez.

Emin olunsun ki; bu millet sevdiği liderinin ülküsünü siz olmadan da, daha iyi ve kararlı şekilde zirveye çıkartacak, Referandum için daha pozitif ve samimi çalışmalar yürütecektir

16 Nisan Referandumu ülkemiz için kritik dönemeç olduğu kadar Ak Parti için de kritik bir süreç haline gelmiştir.

Parti’nin silkinme, doğrulma ve yeniden kendini revize etmesi elzemdir, kaçınılmazdır.

Parti ivedilikle yıpranmışlıktan kurtulmalı, hiç birşey’ken kendini her şey sananlardan temizlenmeli, yeniden 2002 “amatör ruhu”na kavuşmalıdır.

AK Parti üst yönetiminden başlamak üzere, milletvekilleri de dahil, il-ilçe teşkilatlarına, belediye başkan ve yönetimlerine kadar kendini sil baştan gözden geçirmelidir.

Bu Referandum süreci gösterdi ki; Parti atalet batağında, tembellik döşeğinde, kibir denizinde, rehavet aymazlığında, ne oldum delisi olmuş yetersiz kişiliklerin elinde, misyon, ideal ve iddiasından uzak durumda bulunmaktadır.

Erdoğan hala aynı inanç, iman ve azimle çalışırken; onun kurduğu parti ve misyon sayesinde bir yerlere gelenler geldikleri yeri unutmuş haldeler,

Adeta “ne oldum delisi” olmuşluk cinneti yaşanıyor,

Dünün tevazu, mahviyet, çalışkanlık, gayret ruhu gitmiş, yerine kibir, ukalalık, buyurganlık, azarlayıcı bir dil hakim olmuş.

Yahu biz seçkinci, elitist ve halka yukardan bakanları eleştirmiyor mu idik?

Biz halka rağmen halkçılık yapanları eleştirerek iktidara gelmedik mi?

Biz milletin derdini dert edinmemiş mi idik?

Biz sırça köşklerden, fildişi kulelerden millet adına ahkam kesenlere karşı değil miydik?

Biz millet-devlet el ele, topyekün kalkınma ve gelişim mentalitesiyle harekete başlamadık mı?

Biz halka hizmeti hakka hizmet diyerek yola çıkmadık mı?

Biz en başta “kanayan bir yara gördüm mü yanar taa ciğerim” diyen bir zihniyet değil miydik?

Biz “iki yanlıştan bir doğru çıkmaz” felsefesiyle başlamadık mı?

Biz “fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır” diye söylemiyor mu idik?

Erdoğan’la beraber temel prensibimiz; çalışmak, çalışmak, çalışmak değil mi idi?

Herkes şapkasını önüne koyup düşünsün…

Hangi noktada, hangi felsefeyle yola çıktık, geldiğimiz nokta neresi?

Ne idik ne olduk?

Ne diyerek çıktık, neler demeye başladık?

Neden eleştirdiklerimize benzemeye başladık?

Neden rövanşist’leştik?

Yola çıkarken inancımız, idrakımız, amacımız, hedefimiz ne idi, şimdi ne haldeyiz?

Allah korkumuza ne oldu da, dünyevileşmeyi amaçsallaştırıp kabrin ötesini unuttuk?

Rehavetimiz nedendir?

Nasıl bu kibir ve buyurganlık noktasına geldik?

Halkı şefkatle sararken nasıl küstahça azarlar haldeyiz?

Hala FETÖ tehlikesinin yeterince farkında değiliz. Şuanki atalet ve rehavetimizin bile arkasında içimizde kendini gizleyebilen FETÖ’cülerin olduğunu unutuyoruz.

AK Parti bünyesinde ve belediye kadrolarında olan, sureti haktan görünen FETÖ mensuplarının referanduma dair yaptıkları tuzaklara ve manipülasyonlara düşüyoruz.

“İçimizdeki FETÖ”cülerin oyunlarına geliyor, referandum yolunda ciddi hata, ihmal ve umursuzluklar yapıyoruz.”

Bu bağlamda MHP’ye yönelik FETÖ saldırılarını ve AK Parti ve bürokrasi içindeki gizlenmiş sinsi FETÖ’cüleri göz ardı edersek Referandumu ciddi riske atmış oluruz. Bu yüzden, her iki partinin de bu konuya azami dikkat etmesi mutlaktır, gereklidir.

Herkes ve hepimiz bu “Nefis Muhasebesi”ni yapmak noktasındayız,

Buna mecbur ve mahkumuz,

Aksi takdirde bu dünyada da, Ahirette de bunun hesabını veremeyiz.

Parti’nin ve AK Parti’lilerin “fabrika ayarlarına” dönme vakti geçiyor bile,

Yoksa Allah da millet de bunun hesabını sorar ve acı bedelini ödetir.

İş işden geçmeden, bireysel olarak da, partisel boyutta da bu “muhasebe” yapılmalıdır.

Son tahlilde; basiret gözünün körleşmesinin bedeli çok ağır olacaktır.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlarım…

Not: Bu yazıyı yönetiminde bulunduğum uluslararası bir derneğin toplantısına katıldığım Tunus’un başkenti Tunus’dan yazıyorum. Toplantıda uluslararası siyaset, ekonomi, terör gibi pek çok konuyu konuştuk. Ama en ilginci ise; FETÖ’nün ABD’deki durumuna dair konuşmalar oldu. FETÖ için çok sıkıntılı süreç başlıyor. Ekonomik tükeniş başlamış bile….

Daha neler neler….

Dönüşümde bu konuya ve Tunus’a dair önemli bilgi ve notları siz değerli okurlarımla paylaşacağım.

CENGİZ AYGÜN / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Büyük doğalgaz hamlesi için düğmeye basıldı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, “2017 ve 2018 yılında çok büyük bir doğalgaz hamlesi için düğmeye bastık. Sadece 81 ili tamamlamayacağız. 200-250 ilçemizde yaklaşık 1 milyon aileyi bu iki yılda 5 milyar liradan fazla yatırım yaparak doğalgaz konforuyla buluşturacağız.” dedi.

Bakan Albayrak, Ahi Evran Üniversitesi Fen Edebiyat Fafkültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen “Genç Kürsü” programında öğrencilerle bir araya gelerek yapılan yatırımlar ve anayasa değişikliği halk oylaması ile ilgili düşüncelerini anlattı.

Daha sonra bir otelde sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve vatandaşlarla buluşan Albayrak, burada yaptığı konuşmada, Ahi Evran-ı Veli Hazretlerinin memleketi Kırşehir’de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Kırşehir’e iki sürprizle geldiğini belirten Albayrak, Kaman ve Mucur ilçelerine bu yıl sonuna kadar doğalgazı getireceklerini ifade ederek, hayırlı olmasını diledi.

Albayrak, doğalgaz yatırımlarına da değinerek, şöyle konuştu:
“Kırşehir’e hem hasbihal etmek hem de güzel bir sürprizle gelelim istedik. Konuşmaya sürprizle girelim ki ağzımız tatlansın istedik. İnşallah, hem Kaman hem de Mucur’a bu yıl sonuna kadar doğalgazı getiriyoruz. 2017 ve 2018 yılında, çok büyük bir doğalgaz hamlesi için düğmeye bastık. Sadece 81 ili tamamlamayacağız. 200-250 ilçemizde yaklaşık 1 milyon aileyi bu iki yılda 5 milyar liradan fazla yatırım yaparak doğalgaz konforuyla buluşturacağız. Bunun ayaklarından birisi olan Kırşehir’imizde bu sene 2 ilçemizi inşallah önümüzdeki kış doğalgazla buluşturacağız.”

AK Parti olarak liderleri Recep Tayyip Erdoğan’ın açtığı yolda yeni, büyük ve güçlü Türkiye istikametinde çok çalışarak millete layık olmaya çalıştıklarını vurgulayan Bakan Albayrak, halka hizmeti hakka hizmet olarak anlayan, yaşayan, hisseden bir siyasi geleneğin temsilcileri olduklarını kaydetti.

Konuşmasında 16 Nisan’da yapılacak anayasa değişikliği halk oylamasına da değinen Albayrak, Türkiye’nin içinden geçtiği bu yeni dönemde belki de 200 yıllık bu toprakların kaderindeki en önemli seçim olacağını vurguladı.
Albayrak, son 15 yılda gelinen noktada hem Türkiye hem de Kırşehir’in gelişmeleri yakından gördüğüne vurgu yaparak, şöyle devam etti:
“Geldiğimiz bu süreçte neler yaşadığımızı, tüm milletimizle birlikte Kırşehir de canlı şahit olarak yaşadı. 15 Temmuz’u yaşadık. Bütün bunlara şahitlik ettik. Türkiye’nin son 15 yıllık yolculuğunda cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye’nin nereden nereye geldiği, bu yolculuk içinde Türkiye’nin büyük bir ülke, tarihiyle yakışır, tarihiyle hemhal olan bir Türkiye yolculuğunda hangi merhalelerden, mücadelelerden geçtiğini, siyasiler olarak Ankara’da biz değil artık, tüm Türkiye olarak Kırşehir’de yaşadı mı, yaşıyor mu? 15 Temmuzla artık yeni bir dönem başladı. Bu ülkede halkın iradesinin temsili noktasında artık bizim bir dakika bile kaybetme lüksümüz yok. Cumhuriyet, 80 milyon olarak her birimizin kanımızın son damlasına kadar savunmamız gereken bir değer. Öyle değil mi? Cumhuriyet halkın yönetimi, milletin iradesi demek. 15 yıldır bu halktan aldığı güçle, halkın temsili ve iradesiyle tüm farklı güç odaklarıyla savaşa savaşa 15 Temmuz’a geldik ve 15 Temmuz’da bir fiil savaşa, tankın, askerin, uçağın önünde dikilerek artık hayatımızın hiçbir önemimin olmadığını, ‘bu ülkenin bekası için gerekirse bunu bile vermeye hazırız’ diyen bir millet olarak dünya sahnesine çıktık. 15 Temmuz sonrası yurt içi ve dışındaki seyahatlerimizde muhataplarımızla konuştuğumuzda, bir hayranlıkla, özenerek bizle konuşuyorlar anlatamam size.”
Toplantıya, Kırşehir Valisi Necati Şentürk, AK Parti Kırşehir Milletvekilleri Salih Çetinkaya, Mikail Arslan, Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, AK Parti Kırşehir İl Başkanı Mustafa Kendirli, sivil toplum kuruluşu başkanları katıldı.

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEÜ) Kongre ve Kültür Merkezi’nde Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) tarafından düzenlenen “Yeni Nesil Yeni Anayasa” söyleşi programına katılan Bakan Albayrak, Nevşehir Valiliğini ziyaretinin ardından Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezi’nde yapılan programda konuştu.

Albayrak, Türkiye’nin tarihi bir yüzyılın eşiğinde olduğunu belirterek, AK Parti iktidarı döneminde Türkiye’nin geçmişe göre çok daha güçlü bir seviyeye ulaştığını kaydetti.

Ülkeyi bölmeye çalışan ihanet odaklarının gayretlerinin iyi analiz edilmesi gerektiğini ifade eden Albayrak, tarihi bir yüzyılın eşiğinde olunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“15 yıldır Türkiye’nin nereden nereye geldiğini kalbinde zerre vicdanı olan herkesin bakıp düşündüğünde görerek bu yüzyılı okumamız lazım. Bugün içinden geçtiğimiz badireleri ve ülkemizi bölmeye, yıkmaya çalışanların provokasyonlarını, ihanetlerini doğru okumamız lazım. Tıkır tıkır işleyen bir sistemin bu topraklarda tesisi için bu anayasaya ihtiyacımız var. Bölgedeki tek büyüyen, istikrarlı, gelişen, güçlü ülke Türkiye. Biz ülkeyi daha da büyüteceğiz dedikçe birileri havlamaya başlıyor. İtlerini, köpeklerini atlarını vatandaşlarımızın üzerine salıyor. Bunlar her gün terör örgütlerine kucak açıp, vatandaşlık verip cumhurbaşkanlığı saraylarında madalya takarken biz buna seyirci mi kalacağız.”

“Tüm bu süreçler bize yeni sayfa açıyor”
16 Nisan’da yapılacak halk oylamasının Türkiye’nin geleceğini belirleyecek önemli bir aşama olduğunu belirten Albayrak, bu süreçte “hayır” oyları verilmesini telkin eden ve onları destekleyenlerin kimler olduğuna bakılması gerektiğini kaydetti.

Albayrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son 40 yılda bugünler için hazırlanan iki terör örgütü ortaya çıktı. Biri demokrasi, özgürlük kisvesi altında PKK özelinde ortaya çıktı, diğeri hoşgörü, muhabbet adı altında en değerli varlıklarımız olan evlatlarımızı zehirleyip, ülkesine ihanet edecek noktaya dönüştürerek ülkemizi bölmeye çalıştı. Tüm bu süreçler bize yeni bir sayfa açıyor, belki de 200 yıllık bu toprakların kaderini, geleceğini etkileyecek bir seçimle karşı karşıyayız. Hak ve batılın bu mücadelesi. Bu mücadelemiz son nefesimizi verinceye kadar devam edecek. Sadece Türkiye’ye değil biraz başınızı kaldırıp bölgeye, dünyaya baktığınızda kim ‘hayır’ diyor, kim ‘hayır’ı destekleyenlere maddi ve manevi arka çıkıp yoldaşlık ediyor, buna çok net bakmamız lazım. Öyle bir resimle karşı karşıyayız ki tüm cihan bir safta, hak istikamet bir safta.”

ENERJİ BAKANLIĞI / TURKİYE’DE ENERJİ

Joker Menü ile zamandan tasarruf edin

Joker Menü uygulaması, restorana gitmeden yemek siparişini önceden vermeye imkan tanıyarak, çalışan kesimin kasa kuyruğu, ödeme ve yemeğin hazır olması gibi süreçlerde yaşadığı zaman kaybını önlüyor. Joker Menü kullanıcıları, yemeğe çıkmadan önce diledikleri üye restorandan, diledikleri yemeği sipariş ediyor, yemekleri hazır olunca uygulama aracılığıyla bilgilendiriliyorlar. Böylelikle, 1 saatlik öğle yemeği molasının yarıya yakınını kazanan Joker Menü kullanıcıları bu vakti diledikleri şekilde harcayabiliyorlar.

Joker Menü uygulaması, kısıtlı zamanda yemek yeme problemini sonlandırıyor. Joker Menü kullanıcıları, uygulama aracılığı ile, çevrelerindeki üye restoranları görebiliyor ve restorana gitmeden diledikleri yemekleri sipariş edip, ödemesini yapabiliyorlar. Yemeklerini Joker Menü uygulaması üzerinden sipariş veren ve ödeyen kullanıcılara, yemekleri hazır olduğu anda uygulama üzerinden bilgilendirme yapılıyor. Bildirimi aldıklarında restorana giderek kendilerine ayrılmış masada anında yemek servisleri yapılan kullanıcılar, sipariş verme, yemeğin hazırlanmasını bekleme, ödeme gibi süreçleri atladıklarından en az 20 dakika kazanmış oluyorlar.

Joker Menü Kullanıcıları Zamanla Yarışta Önde

Özellikle çalışan kesimin 1 saatlik öğle tatilinde “nerede, ne yiyeceğim?” “sırada bekleyecek miyim?”, “oturacak yer bulacak mıyım?” gibi kaygılarını sona erdiren Joker Menü, bir saatlik öğle tatilinin daha verimli kullanılmasına imkan veriyor. Joker Menu, İstanbul’un önde gelen alışveriş merkezlerinin yemek katlarında hizmet veren bir çok restoranda kullanılabiliyor.

“Çalışanlara Öğle Tatillerinin Yarısını İade Ediyoruz

“Zamanın çok önemli olduğu günümüzde, 1 saatlik öğle tatilinin yarısını tüketicimize geri veriyoruz. Böylece zamanı çok daha verimli kullanmasını sağlayabiliyoruz” diyen Joker Menü Kurucu Ortağı Göker Toplu “Uygulama üzerinden sipariş veren kullanıcılar, yemek hazırlanana kadar ofisten biraz daha geç çıkabiliyor, biraz daha dolaşabiliyor, yemek sırasında kaybettikleri zaman yüzünden gerçekleştiremedikleri diğer işlerini halledebiliyor. Örneğin, alışveriş merkezine yürürken ya da bankaya gitme, alışveriş yapma gibi işlerini hallederken Joker Menü üzerinden yemek siparişlerini veren kullanıcılar, işleri bittiğinde beklemeden yemeklerini yiyebiliyorlar” şeklinde devam etti.

JOKER MENÜ / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Türk enerji sektörü adına devrimler gerçekleştiriyor

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, İhale sonrasında basın mensuplarına açıklamalarda bulunarak, söz konusu projeyi “çılgın proje” olarak adlandırdığını ve bu projenin gerçekleşmesi için yoğun mesai harcadıklarını anlattı.

Karapınar Yenilenebilir Enerjisi Kaynak Alanı (YEKA) projesiyle 1,3 milyar doları aşan bir yatırımın gerçekleşeceğini belirteren Bakan Albayrak, “Bugün Türkiye enerji sektörü açısından devrim niteliğinde bir günü yaşadık. Benim çılgın proje olarak adlandırdığım ve çok kritik bir kavşak olan güneşte bugün gerçekleştirdiğimiz ihaleyle önemli bir adım attık. Bu alanda, Türkiye’nin dünya ile rekabet edebilecek bir enerji sektörünün önünün açıldığını düşünüyorum, çünkü önümüzdeki aylarda benzer bir ihaleyi inşallah rüzgar enerjisinde de yapacağız.” dedi.

Yenilenebilir kaynaklarda kritik bir kavşak olan güneş enerjisinde çok önemli bir adım atıldığını ifade eden Albayrak, şöyle konuştu:
“Türkiye’nin yerli kaynaklarından hem daha ucuz hem de daha kaliteli ve son teknolojileri ihraç etme kapasitesini de geliştirecek şekilde bir ihale modeli ve stratejisiyle ülkenin önümüzdeki dönemine ışık tutacak bir projeyi hayata geçirmek için önemli bir adım attık. Bugün farklı ülkelerden gelen yatırımcıların kıyasıya bir yarışına şahitlik ettik. Bu ihalenin sonunda Kalyon-Hanwha Grubu kilovatsaat başına 6,99 centlik fiyatla hem Türkiye yenilenebilir enerjisi açısından hem bölgede güneş enerjisi ve piyasası açısından çok büyük bir yatırım taahhüdü ile kazanan grup oldu.”

Bakan Albayrak, bu devrim niteliğindeki ihale sonunda çıkan resmin Türkiye, piyasalar ve yatırımcı için hayırlı olmasını dileyerek, şöyle devam etti:
“Burada 1,3 milyar doları aşacak bir yatırımın ötesinde artık Türkiye’de güneş enerjisinde teknoloji üreten, Ar-Ge yatırımını da yaparak hem iç piyasada değerlendirilecek hem de bölgeye ihraç edilecek bir sürecin de başlangıcına şahitlik etmiş olduk. Bu alanda, Türkiye’nin dünya ile rekabet edebilecek bir enerji sektörünün önünün ardına kadar açıldığını düşünüyorum, çünkü önümüzdeki aylarda benzer bir ihaleyi inşallah rüzgar enerjisinde de yapacağız. Türkiye’de bu ve benzeri yatırımların teknoloji ile gelişmesi, büyüyen Türkiye idealine çok önemli hizmetler edecek. Bugün itibarıyla güneş enerjisinin çılgın projesi diyeceğimiz ve dünya üzerinde kurulu en büyük fotovoltaik saha dediğimiz bin megavatlık bir yatırımdan bahsediyoruz. Bu tarz, büyük bir yatırım Türkiye ekonomisinin, Türkiye enerji sektörünün büyüklüğü açısından da çok önemli bir mesaj veriyor. Bu ihaleleri gerçekleştirirken, çıkan sonucun ekonomik değeri nedir diye baktığımızda, çok tarihi bir resim ortaya çıkıyor. Daha düne kadar güneş enerjisinde üretilen elektriğin teşviki ile birlikte uyguladığımız fiyat politikası 13,3 cent alım garantisinin üzerine yerli ekipman kullanımına bağlı 19,5 cent olarak uygulanan bu enerjinin maliyet politikası, bugünkü ihaleyle 6,99 cente düşerek, neredeyse üçte biri rakamla tarihi resmi bir başarıyı ortaya koyuyor.”
“Türkiye’yi dar kalıplara sokmaya çalışanlar…”

Türkiye’yi dar kalıplara sokmak isteyenlere rağmen çabalarının süreceğini anlatan Albayrak, “Birileri ne derse desin, biz hiç durmadan çalışmaya devam edeceğiz. Kriz tellallarına, herhangi bir konvansiyonel enerjiye muhalefete, Türkiye’yi dar kalıplara sokmaya çalışanlara rağmen, ‘yerli kömürü de yapacağız, güneşi de yapacağız’ dedik.” değerlendirmesinde bulundu.

Albayrak, Türkiye’yi büyütmeye devam edeceklerini vurgulayarak, “Karapınar YEKA projesinde, elektrik enerjisi üretim tesisinin kurulumunda yaklaşık 700 ve fabrikanın işletilmesinde 200 ila 350 daimi personel, Ar-Ge faaliyetlerinde 100 tam zamanlı teknik personelin doğrudan istihdam olanağı sağlanırken, yerli tedarik zinciri ile ayrıca binin üzerinde personelin dolaylı istihdamı sağlanmış olacaktır.” diye konuştu.

Bugünkü ihale sonrasında ortaya çıkacak proje ile Türk milletinin en son teknolojiyi takip edebileceğini, aynı zamanda da uygun maliyetli enerjinin kazandırılacağını aktaran Albayrak, bu sonucun Türkiye’nin geleceğine olan güveni dünyadaki küresel platform çerçevesinde ortaya konulmasında dolayı da ayrıca memnun olduklarını söyledi.
Bakan Albayrak Konya-Karapınar’da gerçekleşecek yatırım için bir yılı aşkın süredir devam eden hazırlık çalışmaları için tüm ekibine de teşekkür etti.

Karapınar YEKA’ya en düşük teklif Kalyon-Hanwha Grubu’ndan
Karapınar Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) ihalesinde kilovatsaat başına en düşük teklifi 6,99 dolar/cent ile Kalyon – Hanwha Grubu verdi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca düzenlenen ihaleye, Limak- CMEC- Hareon Solar Ortak Girişim Grubu, Kalyon- Hanwha Grubu, Çalık Enerji – Solargiga Ortak Girişim Grubu ve AKC Güneş Ortak Girişim Grubu katıldı.
Kilovatsaat başı tavan fiyatın 8 dolar/cent olarak belirlendiği ihalede, Limak- CMEC- Hareon Solar Ortak Girişim Grubu’nun kapalı zarfla ilk teklifi kilovatsaat başına 8 dolar/cent, Kalyon- Hanwha Grubu’nun 7,95 dolar/cent oldu.
Çalık Enerji – Solargiga Ortak Girişim Grubu’nun ilk teklifi kilovatsaat başına 7,99 dolar/cent olurken, AKC Güneş Ortak Girişim Grubu kilovatsaat başına 7,98 dolar/cent teklif verdi.

İhalenin ilk açık eksiltme turunda Limak- CMEC- Hareon Solar Ortak Girişim Grubu kilovatsaat başına 7,94 dolar/cent teklif etti. Bu turda Çalık Enerji – Solargiga Ortak Girişim Grubu kilovatsaat başına 7,93 dolar/cent teklif verirken, AKC Güneş Ortak Girişim Grubu’nun teklifi kilovatsaat başına 7,92 oldu. Açık eksiltmenin ilk turunda Kalyon- Hanwha Grubu kilovatsaat başına 7,90 dolar/cent teklif verdi.

Açık eksiltmenin ikinci turunda Limak- CMEC- Hareon Solar Ortak Girişim Grubu kilovatsaat başına 7,90 dolar/cent, Çalık Enerji – Solargiga Ortak Girişim Grubu kilovatsaat başına 7,89 dolar/cent, AKC Güneş Ortak Girişim Grubu kilovatsaat başına 7,88 dolar/cent ve Kalyon- Hanwha Grubu, kilovatsaat başına 7,87 dolar/cent teklif etti.
Limak- CMEC- Hareon Solar Ortak Girişim Grubu açık eksiltmenin beşinci turu başlamadan önce, Çalık Enerji – Solargiga Ortak Girişim Grubu ise altıncı tur başlamadan önce ihaleden çekildi.

Açık eksiltmenin on dokuzuncu turunda AKC Güneş Ortak Girişim Grubu’nun çekilmesinin ardından, kilovatsaat başına 6,99 dolar/cent ile en düşük teklifi Kalyon – Hanwha Grubu verdi.

Açık eksiltme usulünün on sekizinci turunda AKC Güneş Ortak Girişim Grubu kilovatsaat başına 7,05 dolar/cent teklif vermişti.

İhaleyi kazanan firmanın kuracağı bin megavatlık santralden üretilen elektrik enerjisi 15 yıl boyunca teklif verilen alım garantisi fiyatı üzerinden değerlendirilecek. Santral kapsamında kurulacak Ar-Ge merkezinde 100 daimi teknik personel çalışacak, ekipman üretim fabrikasının kurulmasından sonraki 36 ay içinde santralden elektrik üretimi başlayacak.

ENERJİ BAKANLIĞI / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Nevruz şöleni 21 Mart’ta Topkapı Kültür Parkı’nda

Bütün Türk dünyasında baharın başlangıcı olarak kabul edilen ve 21 Mart’ta geleneksel olarak çeşitli şenliklerle kutlanan Nevruz, İstanbul’da da renkli, coşkulu ve eğlenceli bir programla kutlanacak.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da Topkapı Kültür Parkı’ndaki açık alanda gerçekleştirilmesi planlanan program, hava şartlarının elverişsiz olması hâlinde Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

Nevruz kutlama programı, İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kültür A.Ş., İstanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Zeytinburnu Belediyesi’nin işbirliğiyle düzenleniyor.

Kutlama Programı

Bu yılki kutlama programı, 21 Mart Salı günü saat 09:30’da İBB Mehter Takımı’nın konseri ile başlayacak. Ardından, Nevruz kutlamalarının geleneksel ritüellerinden Nevruz ateşi yakılacak.

Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasının ardından, açılış konuşmalarına geçilecek. Bu bölümde, İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Coşkun Yılmaz, Nevruz kutlamaları hakkında konuşma yapacak.

Renkli, coşkulu ve eğlenceli gösteriler

Programın gösteriler kısmında, Türkmenistan İstanbul Başkonsolosluğu tarafından hazırlanan “Kuş Tepti” halk oyunları gösterisi sunulacak.

Sabriye Sayın’ın seslendireceği Rumeli türkülerinin ardından, Kafkas halk oyunları ekibinin gösterisi sunulacak.

Daha sonra Bünyamin Aksungur ve ekibi, Türk Dünyasından şarkılar seslendirecek.

Ardından, Nevruz’un ritüellerinden demir dövme ve yumurta tokuşturma gerçekleştirilecek.

Bu eğlenceli merasimin ardından, İBB Kültür A.Ş. Genel Müdürlüğü yerleşkesinde yer alan “Türk Dünyası Kültür Mahallesi”nde, Türk Cumhuriyetlerini temsil eden müze evler ve kurulan stantlar gezilecek.

Bu alanda katılımcılara pilav ve ayran ikram edilecek.

Daha sonra, TRT Sanatçıları Volkan Arslan ve Yavuz Değirmenci’nin verecekleri konserin ardından program, Kırgız Ağız Kopuzu dinletisi ile sona erecek.

Program, bütün İstanbul halkına açık ve ücretsiz olarak gerçekleştirilecek.

TOPKAPITÜRKDÜNYASI / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Türban’a karşı ‘HAYIR’lı karikatür

Sol-anarşist eğilimiyle bilinen Charlie Hebdo dergisini, İslam hakkında yayınladığı sert karikatürlerle tanıyoruz. Her sayısında tepkimize neden olan çizimlerini nefretle andığımızı hatırlarsınız. Fransa’da bulunan bu derginin ekibine ülkemizden bir rakip çıkmıştı. Lakin bu rakip aramızdan ayrıldı ve öte dünyaya göç etti. Şimdi ise yeni bir rakip ile karşı karşıyayız. Bu rakibin adı Recep Bayramoğlu…

İlk rakibin çizimi ve ardından çıkan yenilerin çirkin marifetlerine bir göz atalım.

İlhan Selçuk un kardeşi Cumhuriyet çizeri Turhan Selçuk’un çizdiği “türbanlı domuz” karikatürü yayınlanmasının ardından Selçuk ve Cumhuriyet gazetesi birçok kesim tarafından protesto edilmiş ve dava açılmıştı.

İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne, “Basın yolu ile hakaret” davası açılmış, Selçuk’un karikatüründe hakaret unsuru görmeyen mahkeme, beraat kararı vermişti.

Bu ve buna benzer kararlardan cesaret alan bir takım yazar çizerler hakaretlerinin dozunu artırarak, hakaretten çok milleti birbirine karşı kin ve düşmanlığa sevk edecek karikatürler çizmeye başladılar.

İSLAM’A VE İNSANIMIZA SALDIRANLARA AVRUPA’DAN ÖDÜL YAĞIYOR

Sanatçı adını taşıyan bu kişiler İslam ve insan düşmanlığında sınır tanımayan çizimleriyle kimi zaman Avrupa ülkeleri kimi zamanda ülkemizdeki sivil toplum kuruluşları tarafından ödüllendirildiler.

HADDİNİ AŞARAK BAŞÖRTÜLÜ KARDEŞLERİMİZİ HAYIR REKLAMINDA HAMAM BÖCEĞİ OLARAK KULLANDILAR

Belçika 23. Olensa Kartoenale Yarışmasından ödül sahibi olan Karikatürist Recep Bayramoğlu Hayır temalı karikatüründe türbanlı kardeşlerimizi hamam böceğine benzeterek, laik kakalak öldürücü ile yok edildiğini çizdi.

BAŞÖRTÜLÜ BİR ANNEMİZİ İSE HAVUZDAKİ ÇIPLAK HEYKELLERİN ARASINA ALARAK ÜZERİNE ……………..!!!!!!!!

‘Başörtülü bacı hayratı’ başlıklı çizdiği karikatürde ise ahlak sınırlarını aşarak, havuzun iki köşesinde ayakta duran iki çıplak adamın havuzun ortasında oturan türbanlı bir hanımın üzerine işediklerini resmediyor. Bu nasıl bir düşünce anlayışıdır. Bu ülkede yaşayan insanlara karşı bu düşmanlığın, bu kinin, bu nefretin bir izahı olabilir mi?

Bu iğrenç çizimler demokrasi kılıf edilerek yapılıyor ise bu kesinlikle mümkün değildir. Çünkü demokrasi birlikte yaşadığımız diğer insanların haklarına saygı duymak ile mümkündür.

Dehşet içerisinde karikatüristin çalışmalarını tek tek inceliyorum. Her incelemem de her bir çizimine baktığımda insanları birbirine düşman etmek için yoğun bir çaba harcadığını görüyorum.

KARİKATÜRİST, YILMAZ ÖZDİL, BEKİR COŞKUN VE CAN ATAKLI’YA KARİKATÜR SERVİSİ YAPIYOR

Hatta Yılmaz Özdil’in, Bekir Coşkun’un ve Can Ataklı’nın internette dolaşan bazı yazılarının en görkemli yerinde bu karikatüristin çalışmalarının olduğunu görünce şaşırıyorum.

Türk düşmanlarını konu alan hiçbir çalışmasına rastlamadığım karikatürist çalışmalarında İslam ve Erdoğan düşmanlığında sınır tanımadığını da üzülerek gördüm.

TÜRBELERİMİZ, CAMİLERİMİZ VE DEĞERLERİMİZ AYAKLAR ALTINA ALINIYOR

Türbelerimizi, camilerimizi aşağılayıcı çalışmalarını sosyal paylaşım sitesinden paylaşarak günahlarına ortak bulmak içinde büyük çaba harcıyor.

EDEPSİZ ÇİZİMLERE SESSİZ KALINMASININ NEDENİ NEDİR?

‘Grinin elli tonu’ diyerek çarşaflı hanımları, ‘Yangında ilk kurtarılacak logosu’nu kuyruksokumu bölgesine koyarak, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı, ‘Eşeğin makatına hoca sarığı’ koyarak, değerlerimizi aşağılamasına sessiz kalınmasını da anlamış değilim.

Herhalde karikatür beyefendinin arkası çok sağlam diyerek kimse cesaret edemiyor, bu işe sen bir el at diyerek başladım köşemde bu ahlaksız karikatürleri yazmaya.

Bazılarının senin arkan çok mu sağlam diyeceğini duyar gibiyim.

Evet çok sağlamdır. Arkamda Allah var…

 

Terörün sonunun adı; ‘Süleyman Soylu’

Soyu bozuk Avrupa medeniyetinin çirkinlikleri gölgesinde, canımız sıkkın, modumuz bozuk halde Soylu bir bakanın siyaset üstü konuşmaları ile coğrafyamızda yaşananları daha güzel analiz etme imkanı bulduk.

Ezberci konuşmadan uzak, milletin dertleriyle dertlenerek, vatanımız ve milletimiz için neden bir olmamız gerektiğini anlatıyor.

Peki nerede anlatıyor; dostlarını davet ettiği Grand Cevahir Otel’de…

Peki bu dostlar kim; sağ cenahtan, sol cenahtan, orta bekten ve hemen hemen her siyasi görüş sahipleri…
Etrafında korumalarının etten duvar örmediği buluşmada aşırı gösterilen sevginin zaman zaman linç hali almasından rahatsız olmuyor. Mütevazi şekilde herkesle bir olma beraber olma niyetinde olduğunu konuşmasında belirtiyor. Yaklaşık 3 saatlik konuşmasının ardından, “ben kapıda sizleri yolculamak ve hepinizle tek tek kucaklaşmak istiyorum” diyor.

Uykusuz ve yorgun olmasına aldırış etmeden, İstanbul’un 5 ilçesinde yaptığı halk buluşmalarının yorgunluğuna rağmen dediğini de yapıyor.

Binlerce kişi ile tek tek kucaklaşıyor ve herkes ile kısa da olsa hoş sohbetlerde bulunuyor.
Slogan atmadan, yüksek dağların sahibi benim şeklinden tamamen uzak olarak yaptığı konuşmasında dostlarının gönüllerini bir kez daha fetih ediyor Süleyman Soylu.

15 Temmuz gecesi korkusuzca nasıl meclisi açmak için mahremimize bir kis gibi yapışmış kişilerle mücadele ederek yiğitliğini ispatladıysa…

Darbe girişimi sırasında Anadolu Ajansını meclise sokmayan hainlere rağmen gazetecileri meclise sokarak yaşananların dünyaya aktarılmasına cesaretiyle vesile olduysa…

Korkudan odalara saklananlara inat TRT’yi darbeci hainlerin elinden sivil operasyon ile alınmasının mimarlığını yürüttüyse…

Bu zor günlerde konuşmalarında kibiri ön planda tutan siyasetçilere inat doğruları bu buluşmada dostlarına haykırarak, siyasetin hakkını verdiğini gördüm.

Bakanımız Süleyman Soylu ile görüşme fırsatı yakaladığım yemekte gözlerinde ayrıca o ışığı gördüm. O ışık Recep Tayyip Erdoğan’ın gözündeki ışık, 2002 ruhunun yansıması ve madde planı yerine mananın yoğun yüklü olduğu soylu bir ışık idi.

Sayın Bakan konuşmasına, üzerlerinden uçaklar geçtiği zaman Allah’ın kendilerinden korkuyu aldığını anlatarak başladı.

Çankaya köşküne girdiklerinde kapıdaki polislere buraya canlı olarak kimseyi sokmayacaksınız ve burayı canlı olarak kimseye teslim etmeyeceksiniz dediğini söylediğinde salonda alkış sesleri yankılandı.

Meclise giderek yaşanan hainliği tüm dünyaya anlatmanın doğru olduğunu düşündüğünü belirten Bakan Soylu, “Mecliste, A Haber ve Anadolu Ajansını içeri aldık. O an TRT’nin de işgal edildiğini duyduk. Hiç tanımadığımız ama bize yardım etmek isteyen insanları oraya sevk ettik. Daha sonra ben TRT’ye gitmek için izin istedim. O esnada yolda Erol Olçok’un rahmetli olduğu haberi gelince, ‘Şehit oldu. Allah bize de nasip etsin’ dedim” diye konuştu.

Sayın Bakan, 15 Temmuz akşamını, bir milletin içindeki volkanın patlaması olarak görmek gerektiğini söyledi. Ve Eğer mevcut siyasi sistem başarılı bir sistem olsaydı, 10 yılda bir darbe üretir miydi? diyerek günün en anlamlı değerlendirmesinde bulundu.

Soysuz Avrupa’ya karşı bizim soylularımız yeterde artar bile….

FERHAT YILDIRIM / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Blıck İsviçre’de yaşayan Türkleri tehdit etti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendilerine biat etmemesi nedeniyle referandum kampanyasında hükümet kanadından kimsenin toplantı yapmasına izin vermeyen Avrupa ülkelerine İsviçre’nin gazetesi Blick’te destek verdi.

Yayın hayatı boyunca ilk defa bir ilke imza atarak Türkçe yayın yapan Blick gazetesi İsviçre’de yaşayan Türk vatandaşlarına Türkçe seslenerek referandumda ‘Hayır’ oyu verme çağrısında bulundu.

Açık açık özgür İsviçre’yi özgür bir ülke niteleyerek, Türkiye’nin özgürlüğüne müdahale etmekten çekinmeyen gazete Cumhurbaşkanımıza karşı hakaretlere de yer verdi.

Üstü kapalı evet oyu verecek olan İşviçre de yaşayan vatandaşlarımızı tehdit eden Blick, “Her kim ki kendi ülkesinde diktatöryal bir yapı istiyorsa, buyursun yapsın. Ama kendi ülkesinde o diktatöryal yapıyla yaşamak şartıyla.” İfadelerini kullandı.

İŞTE O YAZININ TÜRKÇE YAYINLANAN TAM METNİ;

İsviçre’de yaşayan sevgili Türkler
16 Nisan’da Cumhurbaşkanınız Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi ülkenizde yetkilerini diktatöryal bir seviyeye çıkarabilecek referandum için sandık başına gideceksiniz.

Yurtdışında yaşayan yaklaşık 3 milyon Türk Vatandaşı ile beraber bu reformda sizler de karar alacaksınız. Bundan dolayı İsviçre’de de yoğun bir seçim yarışı yaşanıyor.

İsviçre dünyadaki en özgür ülkedir. Burada herkes, sonradan dezavantajlı bir durumla karşılaşmadan, kimse işini kaybetmeden, ya da kesinlikle gözaltına alınıp işkence yapılmadan, kendi düşüncesini söyleyebilir, hükümeti eleştirebilir, politika ile ilgilenebilir ve istediği gibi yaşayabilir.

Ve tabii ki kadınlar ve erkekler, Hristiyanlar ve Hristiyan olmayanlar, hükümet yanlıları ve muhalefet yanlıları eşittir. İsviçre’nin temelinde yatan bu değerler bizim için kutsaldırlar.

Kendi değerlerimizi kimseye dayatmıyoruz. Dünyaya nasıl işleyeceğini söylemiyoruz. Ama İsviçre’de bizimle yaşamak isteyen insanlardan da beklentilerimiz var, ve tabii ki sizlerden de İsviçre’de yaşayan sevgili Türkler. Burada yaşayan herkes değerlerimize saygı göstermeli, yararlandığı özgürlükler için bir duruş sergilemelidir. Herkes için eşit haklar, düşünce özgürlüğü ve kuvvetler ayrılığı.

Yukarıda saydığımız tüm özgürlükler bu yasa ile ülkenizde yok edilecektir. Bunları isteyip istememek gerçekten Türkiye’de yaşayan insanların kararına bağlıdır. Biz İsviçreliler için kabul edilemez olan; buradaki özgürlük ve hukuk devletinden faydalanıp, bunların kendi ülkesinde kaldırılmasını istemektir. Bu kabul edilemez.

Her kim ki kendi ülkesinde diktatöryal bir yapı istiyorsa, buyursun yapsın. Ama kendi ülkesinde o diktatöryal yapıyla yaşamak şartıyla.

İşte bu yüzden BLICK İsviçre’de yaşayan bütün Türkleri referandumda HAYIR oyu kullanmaya davet ediyor ve böylelikle Türkiye’deki otoriter bir sisteme de HAYIR.

BLICK


İŞTE O YAZININ ALMANCA YAYINLANAN TAM METNİ;

Liebe Türkinnen und Türken in der Schweiz

Sie sind aufgerufen, am 16. April über ein Referendum in Ihrem Land abzustimmen, das Ihrem Präsidenten Recep Tayyip Erdogan diktatorische Machtfülle verleihen würde. Die weltweit rund drei Mil­lionen Auslandstürken, zu ­denen auch Sie gehören, werden über die Reform mitentscheiden. Deshalb tobt auch bei uns ein intensiver Abstimmungskampf.
Die Schweiz ist das freiheitlichste Land der Welt. Bei uns darf jeder seine Meinung äussern, die Regierung kritisieren, sich politisch betätigen, so leben, wie er will – ohne dass sich daraus Nachteile ­ergeben, ohne dass jemand deswegen seine Stelle verliert oder gar verhaftet und gefoltert wird. Und selbstverständlich sind Männer und Frauen, Christen und Nichtchristen, Regierungsanhänger und ­Oppositionelle gleichgestellt.

Diese Freiheiten sind uns heilig – sie machen die Schweiz aus! Wir zwingen ausserhalb ­unserer Landesgrenzen niemandem unsere Werte auf. Wir sagen der Welt nicht, wie sie zu funktionieren hat. Doch wir haben Erwartungen an die Menschen, die bei uns leben wollen – also an Sie, liebe ­Türkinnen und Türken in der Schweiz. Wer hier lebt, hat unsere Werte zu respektieren, muss einstehen für die Freiheiten, von denen er profitiert – gleiche Rechte für alle, ­Meinungsfreiheit, Gewaltenteilung.

All das soll jetzt in Ihrem Heimatland ausgeschaltet werden. Es ist an den Menschen in der Türkei zu entscheiden, ob sie das wirklich wollen. Für uns Schweizer aber ist es inakzeptabel, wenn jemand hier von Freiheit und Rechtsstaat profitiert und diese gleichzeitig zu Hause abschaffen will. Das geht nicht.

Wer in seinem Heimatland diktatorische Verhältnisse einführen will – bitte schön. Aber dann soll er auch unter ihnen leben.

Deshalb ruft BLICK alle ­Türkinnen und Türken in der Schweiz auf: Stimmen Sie Nein zum Referendum und damit Nein zu einem autoritären System in der Türkei!

Freundliche Grüsse
Ihr BLICK


TÜRKİYE’DE ENERJİ ÖZEL HABER

Yetkili servisten kaçarken özel servise tutuldu

Vatandaş yetkili servislerin pahalı hizmet vermesinden dolayı yöneldikleri sanayi sitelerinde bulunan özel servislerden de ayıplı hizmet aldıklarından dolayı rahatsız durumdalar.

Vatandaşı ‘garantisi geçersiz olur’ diye korkutan yetkili servisler araç bakımında istedikleri fiyatı uyguluyor. Yetkili servisler özel servislere göre 5 katı bulan fatura çıkartıyor.

ARAÇ SAHİPLERİ YETKİLİ SERVİS İLE ÖZEL SERVİS ARASINDA KALIYORLAR
Otomobil bakımlarında ‘garantiniz bozulur’ diyerek korkutulan araç sahipleri garanti süresince yetkili servislere gitmek zorunda kalıyorlar.

Garantileri bittikten sonra ise daha ucuz olur düşüncesiyle tercih ettikleri sanayi sitelerinde ki tamirciler tarafından da yanlış teşhis ve tamirat nedeniyle mağduriyet yaşayan otomobil sahibi sayısında büyük artışlar gözlemleniyor.

TÜKETİCİLER BİRLİĞİ BAŞKANI MAHMUT ŞAHİN TÜKETİCİLERİ UYARDI
Otomotiv sektörünün Türkiye’de en çok iş yoğunluğunun yaşandığı alanların başında geldiğini söyleyen Tüketiciler Birliği Başkanı Mahmut Şahin, “Çok ciddi oranlarda para akışı olan bir yer. İnsanlar bir seferlik tamiratta binlerce lira ödemek zorunda kalıyorlar. Ancak bazı art niyetli olduğunu düşündüğümüz uygulamalar yapılıyor” dedi.

Vatandaşların duyarlı olması gerektiğini ifade eden Şahin, “Bir tarafta mal ve hizmet satan satıcı, diğer tarafta tüketiciler var. Alışverişlerde karşılıklı yapılması gereken bir sözleşme vardır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da tüketici için geçersiz olan haksız sözleşmeler tarif edilmiştir. Amiyane tabirle bir icap olacak bir de kabul. Sözleşme serbestisi dediğimiz durumdur bu. Oysa araç servislerinde icap-kabul gerçekleşmiyor. Tüketici araç servislerinde iş bittikten sonra ne istenirse ödemek zorunda bırakılıyor. Garanti kapsamının dışına çıkmamak için yetkili servise giden tüketici kat kat ücret ödemekle yüz yüze kalıyor. Vatandaş, aynı işi sanayide mesela 500 liraya yaptırabilecekken yetkili serviste 2 ila 5 kat fazla ödemek durumunda kalıyor”

GAZETECİ ARACIYLA GİTTİĞİ BAĞCILAR-GÜNGÖREN SANAYİ SİTESİNDE MAĞDURİYET YAŞADI
Aracının garantisi bittiği için aracının bakımını Bağcılar Güngören Sanayi Sitesinde yaptıran bir gazeteciye Fluence marka aracına ayıplı bakım yapılmasından dolayı mağduriyet yaşadığını belirtti.

Aracının tüm bakımlarını muntazam halde yetkili serviste yaptıran gazeteci dostumuz garantisi bitince Bağcılar Sanayi Sitesinde bir tamirciye aracının bakımını yaptırmış.

Aradan kısa bir süre geçtikten sonra bir sabah çocuklarını okula bırakmak için yola çıktığında aracının yol bilgisayarının “yağı tamamlayınız” ve “Motor Hasar Riski” tehlike işareti verdiğini görmüş. Az ileride aracını park ederek bakım yaptırdığı servisin sahibini aramış.

Kendisinden müsaitiz bekleriz cevabı alınca aracı bankasının asistan servisi aracılığıyla çekiciye yükleyerek servise teslim etmiş.

TAMİRHANE SAHİBİ İŞYERİNİ SURİYE VE MISIR UYRUKLU ÇALIŞANLARA TESLİM ETMİŞ
Tamirhane servisinde çalışan Suriye uyruklu usta araca yaptığı takviye, balata temizleyici ile motor çevresini yıkamasının ardından yaptığı tespitler neticesinde, aracın yağını ve filtresini değiştirdiklerini belirterek, arızanın yağ filtresinden kaynaklandığını söylemiş. Ve aracı teslim etmiş.

Aracı teslim aldıktan yarım saat sonra araç yeniden yolda kalmış ve bu sefer motordan seslerde gelmeye başlamış.
Aynı servisin sahibini aradığında, ’gelin hallederiz’ cevabı almış. Lakin araç gidecek durumda değilmiş ve tekrar arayarak aracı müsait yere çekiyorum. Siz gelin diyerek tamirhane sahibini aracın yanına davet etmiş.

MÜŞTERİNİN ARACI BİLGİSAYARA BAĞLAYINIZ TEKLİFİ ŞİDDETLE RED EDİLMİŞ
Geldiklerinde motor yatak sarmış geçmiş olsun cevabı alan gazeteci dostumuz tamirhane sahibine, “Siz neden bilgisayara bağlayın dediğim halde bağlamadınız gerek yok tutturdunuz bir makine diyerek tabiri caizse hem beni hem de Suriyeli ustanıza olumsuz cevap verdiniz. Neden aracımı bana yağ filtresi arızası var sorun çözüldü şeklinde bana aracı sıkıntısı devam ederken teslim ettiniz” dediğinde, Tamirhane sahibinden, “Biz tamir yapmayız. Ufak tefek bakım yapar, silecek onarır, far takarız. Sizi memnun etmek için işinizi aldık” diyerek şaşırtıcı cevaplar vermiş.

TAMİRHANE MÜŞTERİSİNİN ARACINI TAMİR EDECEĞİNE AĞIR HASARA VESİLE OLMUŞ
Şikayet edileceğini öğrenince, sakin, saygılı ve sabırlı olan mağdur müşterisine, “siz benim kim olduğumu biliyor musun!! 300 lira para aldım, gelin onu da alın” diyerek konuşmuş.

Aracının tamirat sürecinde mağdur olan gazeteci aracını kendi imkanlarıyla bir dostunun yardımı ile orijinal parçalarını kendisi almak suretiyle 7.000 liraya yaptırmış.

Şu an adli suç duyurusunda bulunmuş ve adaletin vereceği kararı bekliyormuş.

TURKİYE’DE ENERJİ ÖZEL HABER

Avrupa’da faşizm iktidarda kaos peşinde koşuyor

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneğinin (ELDER) 8. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, ELDER’in sektörün kurumsallaşması ve profesyonelleşmesi açısından çok önemli bir çatı kuruluş olduğunu ve bundan sonraki dönemde de kurumsallığın daha kaliteli hale gelebilmesi için desteklerini sürdüreceklerini söyledi.

Türkiye’nin denizde petrol ve doğalgaz arama noktasında çok daha aktif yol alacağını belirten Bakan Albayrak, “Sadece bir gemimizle değil, mart sonu, nisan başı gibi ismini büyüklerimizin koyacağı ikinci gemimizle birlikte devam edeceğiz. Biri Karadeniz’de, diğeri Akdeniz’de artık hiç durmadan üç boyutlu sismikle çalışacağız, çok daha aktif bir yıl olacak.” dedi.

Albayrak, elektrik dağıtım sektöründe konulan hedefler çerçevesinde 2015’e kıyasla 2016’da ciddi mesafe alındığını ama istenilen düzeye hala gelinemediğini dile getirdi.

Bu yılın elektrik dağıtım sektöründeki hedefler açısından daha başarılı sonuçların alınacağı bir yıl olacağını aktaran Albayrak, “Gerek çağrı merkezleri gerek teknik memnuniyet gerekse lokal ve bölgesel yatırımların hayata geçmesi noktasında önemli oldu. Bunun takibini daha sıkı yapacağız.” diye konuştu.

Albayrak, geçen yıl enerjide “yerli ve milli” ilkesinden hareketle elektrik üretiminde yerli kaynakların payının yüzde 49 ile rekor seviyeye ulaştığını anımsattı. Bu gelişmelerin, Türkiye’nin cari açığının daraltılmasına pozitif anlamda katkı sunacağını ifade eden Albayrak, şöyle devam etti:
“Geçen yıl elektrik üretiminde yerli kömürün payında yüzde 23, yenilenebilir kaynakların payında yüzde 31 artış oldu. Doğalgaz sektöründe önemli adımlar attık, kaynak çeşitliliği ve depolamada tarihi bir yıl oldu. Sisteme gaz basma kapasitesi açısından önemli bir yıl oldu. Günlük gaz basma kapasitesi 190 milyon metreküpten, 240-250 milyon metreküplere çıktı. Bu yıl inşallah 300 milyon metreküpü yakalayacağımız bir yıl olacak. Yani artık kış aylarında yaşanılan sıkışıklıkları geride bırakacağımız bir dönem olacak ama bunun da ötesini düşünmemiz lazım. İnşallah, günlük gaz basma kapasitesinin 400 milyon metreküpe ulaşacağı, sadece iç piyasa değil, bölgeyi de kuşatacak bir doğalgaz satıcısı olmak hedefimiz. TANAP devam ediyor, önümüzdeki yılın ikinci yarısında hayata geçecek inşallah. Türk Akımı’nda, inşaat süreci de 2019’a kadar tamamlanacak inşallah. Dolayısıyla 6-7 boru hattının geliştirildiği, LNG kapasitesinin genişletilerek daha aktif bir şekilde rol alacağı, 2 yeni FSRU ile depolama kapasitesinin 2,7 milyar metreküplerden 10-11 milyar metreküplere çıkacağı çok daha büyük bir doğalgaz piyasasından bahsediyoruz.”

“Akdeniz de stratejik bir parçamız”
Bu yıl madencilikte de önemli adımların atılacağının sinyalini veren Albayrak, şunları kaydetti:
“Bunun ötesinde geçtiğimiz hafta Amerika’da bu süreci artık daha aktif yürüteceğimizi söylemiştik. Deniz aramacılığı, petrol ve gaz aramacılığında önemli bir yıl olacak. Sadece bir gemimizle değil, mart sonu, nisan başı gibi ismini büyüklerimizin koyacağı ikinci gemimizle birlikte devam edeceğiz. İki tane önemli büyük denizcinin, kardeşin belki çok daha aktif bir şekilde biri Karadeniz’de, diğeri Akdeniz’de artık hiç durmadan üç boyutlu sismikle çalışacağı, çok daha aktif bir yıl olacak. Artık sismikten ziyade daha farklı bir strateji ile önümüzdeki 5 ila 10 yılda sadece Karadeniz değil, Akdeniz’de de arama sondaj ve kuyu çalışmalarını başlatacağız. Karadeniz’in yanı sıra Akdeniz’in de artık Türkiye’nin stratejik bir parçası olarak dünya aramacılık vitrininde daha fazla yer alacağı bir dönem olacak. Ne kadar ararsanız, o kadar bulursunuz. Biz de daha çok arayacağız, bir de bakmışız bu bu millete uzun yıllardır konuşulan bazı hedeflerin başarılı neticelerini anons edeceğiz. İnşallah, Akdeniz’de dediğim gibi çok aktif bir yıl olacak.”

“Avrupada faşizm iktidarda son sürat yol alıyor”
Türkiye’nin son dönemde kritik günlerden geçtiğini ve büyük bir öneme sahip büyük bir seçimle karşı karşıya olduğunu hatırlatan Albayrak, “Sistemin ne kadar önemli olduğu ve bunun oylanacağı günlerden bahsediyoruz. 80 milyon vatandaşımızı, sınır ötesindeki vatandaşımızı bu yaşananlar çok enteresan bir şekilde etkiliyor ama artık şaşırmıyoruz. Son yıllardaki olaylar Türkiye’nin üzerinden ne kadar farklı oyunlar oynandığını görmemizi sağlıyor. Türkiye’nin bu kadar badirelerle provokasyonlarla kaldığı bir durumda hala göremeyenler varsa onlarla çok fazla mesai harcamamak lazım.” değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Albayrak, bugünkü manzaranın Türkiye’nin ne kadar güçlü bir hedefe ilerlediğini gösterdiğine ve bugün sınır ötesinde özellikle terör örgütleri eliyle ortaya konulan söylemlerin ülkeyi bir noktada şuurlandırmak zorunda olduğunu vurguladı.

Şimdiye kadar Türkiye’nin hukukunun olduğu, uzun yıllardır ilişki içerisinde bulunduğu ve komşu bildiği ülkelerle son günlerde yaşananların kabul edilebilir olmadığına işaret eden Albayrak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Avrupa’da yaşananlar kabul edilebilir birşey değil. Kendinizi ifade özgürlüğünün, medeniyetin beşiği olarak adlandıracaksınız ama tüm dünyanın gözü önünde utanç verici bir manzara ortaya koyacaksınız. Bunun net bir açıklaması varsa ‘İslamafobi bu seçimlerden sonra iktidara geliyor’ denilemez. İslamafobi, bugün itibarıyla zaten orada. Avrupada faşizm iktidarda son sürat yol alıyor. Nazizm, bunu nasıl açıklayacağız? Bir ülkenin üst düzey bakanı, o ülkedeki kendi toprağına girmek noktasında adım atacak, ama siz her türlü hukuksuzluğu yapacaksınız. Demokrasiyi ayaklar altına alacaksınız, bunu kendinize göre deli saçması şeylerle açıklamaya çalışacaksınız. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yok. Bu çerçevede aklı selim tüm, kaldıysa Avrupa’da siyasetçileri, rasyonel bakan ve siyasetçileri gündem noktasında inisiyatif almaya, aklı selim söyleme davet etmekten başka yapabileceğimiz birşey mümkün değil. Bu istikamette sadece ekonomik değil siyasi olarak da birkaç yılda Avrupa Birliği’nden bahsetmemiz, hangi noktada olduğunu görmemiz noktasında da soru işaretleriyle karşı karşıya kalacağız. Türkiye, birileri istese de istemese de güçlü adımlarla büyümeye devam ediyor.”

ENERJİ BAKANLIĞI / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Bakan Albayrak Teksas Enerji Konferansına Katıldı

ABD’nin Teksas eyaletinin Houston kentinde düzenlenen IHS CERAWeek 2017 Enerji Konferansı kapsamında bir konuşma yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Pulitzer ödülü sahibi ve IHS Uluslararası Enerji Danışmanlığı Şirketi Başkan Yardımcısı Daniel Yergin’in sorularını yanıtladı.

Bakan Albayrak, Türkiye’nin 2002’de yaklaşık 200 milyar dolar olan gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) bugün 800 milyar doların üzerine çıktığına ve kamu borcunun GSYİH’ye oranının aynı dönemde yüzde 80’den yüzde 30’a indiğine dikkati çekti.

Söz konusu dönemde enerji alanına yapılan yatırımların 75 milyar doların üzerinde olduğunun altını çizen Albayrak, gelecekte ekonomik büyüme hedeflerine ulaşılması için enerji alanına yatırımların devam etmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye’nin elektrik üretiminde kurulu gücünün 2002’de yaklaşık 30 bin megavattan bugün 80 bin megavata dayandığı bilgisini paylaşan Albayrak, Türkiye’nin yıllık ortalama yüzde 6’nın üzerinde olan elektrik kapasitesindeki artışın OECD ülkeleri içinde ilk sırada geldiğini kaydetti.

Doğalgaz
Dünyadaki toplam petrol ve doğalgaz rezervlerinin yüzde 60’ının Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada yer aldığını bildiren Albayrak, Türkiye’nin, doğalgazda kaynak ve güzergahlarını çeşitlendirmeyi hedeflediğini söyledi.

Albayrak, Rusya, Azerbaycan, İran, Nijerya ve Cezayir’den alınan doğalgaza ek olarak, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ve yüzer LNG gemisi projeleri için de yatırımlarını sürdürdüğünü aktardı.

Türkiye’de son 15 yılda kömürden doğalgaz kullanımına geçişin başarılı bir şekilde hayata geçirildiğine dikkati çeken Albayrak, “Bugün, Türkiye’nin 81 ilinin 78’inde doğalgaz altyapısı mevcut.” dedi.

Albayrak, doğalgazda arz güvenliğinin hem Türkiye’nin enerji tüketimi hem de Avrupa enerji pazarları açısından kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.

İsrail gazının Türkiye’nin iç piyasasına gelmesi ve daha sonra Avrupa pazarlarına yönelmesi kapsamında da çalışmaların devam ettiğini bildiren Albayrak, bu projenin “kazan-kazan” durumu oluşturacağını ve Türkiye’nin bulunduğu bölgeye arz güvenliği ve istikrar sağlayacağına inandıklarını söyledi.

Nükleer
Yakın döneme kadar Türkiye’nin elektrik üretiminin yarısının doğalgazdan, doğalgazın yarısının da tek bir ülkeden geldiğini belirten Albayrak, elektrik kaynakları portföyünün de çeşitlendirilmesi gerektiğini söyledi. Albayrak, “Hedefimiz, toplam elektrik üretimi kapasitesinde nükleer enerjinin en az yüzde 10 payının olması.” dedi.
Albayrak, Rusya’nın Rosatom şirketiyle iş birliği halinde yapılan Akkuyu Nükleer Santrali’nde ilk reaktörün 2023’te, Japon-Fransız konsorsiyumuyla hayata geçirilecek olan Sinop Nükleer Santrali’nde ilk reaktörün de 2025’te faaliyete geçeceği bilgisini verdi.

Yenilenebilir
Türkiye’nin, hidroelektrik, güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynakları bakımından potansiyelinin büyük olduğuna işaret eden Albayrak, son yıllarda yenilenebilir enerji maliyetlerinin düştüğünün ve bu alanda da yatırımları arttığının altını çizdi.

Albayrak, Konya-Karapınar’da bin megavatlık güneş enerjisi santrali kurulması çalışmaları hakkında da bilgi vererek, dünyada tek sahada en büyük güneş enerjisi santrali olacak projenin, 15 yıllık elektrik alım garantisi sayesinde “yatırım-dostu” olacağını belirtti.

Yaz aylarının ortasında da bin megavatlık rüzgar enerjisi projesinin duyurulacağını ifade eden Albayrak, gelecek 10 yılda güneş ve rüzgar kaynaklı yenilenebilir enerji projelerinde en az 10 bin megavatlık kapasite hedeflendiğini bildirdi.

Albayrak, sadece geçen yıl rüzgarda bin 400 megavatlık kapasitenin sisteme dahil edildiğini kaydederek, Türkiye’nin enerji portföyünün en az üçte ikisinin yerli enerji kaynaklarından karşılanmasının hedeflendiğini vurguladı.
Türkiye’ye gelen yabancı yatırımcıların son 15 yılda yatırımlarını kazanca dönüştürdüğünü ifade eden Albayrak, “Enerji şirketleri ve yatırımcıları Türkiye’nin enerji sektörüne davet ediyoruz. Türkiye’nin enerji alanındaki önceliği, doğalgaz, elektrik, nükleer ve yenilenebilir enerjide kaynaklarını çeşitlendirmek. Finansal olarak elverişli, vatandaşın, yatırımcının ve kamunun faydasına olan yani tüm taraflara kazandıran, yatırım dostu bir ortam oluşturduk.” diye konuştu.

ENERJİ BAKANLIĞI / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Avrupa nazizim sevdalısı oldu

‘Nazizm Hortladı’…
Ne oldu? Zorunuza mı gitti?

Avrupa bu söze alınıyor, kırılıyor, kızıyor…

Ama bu sizin zihinsel gerçeğiniz,

Beyninizin arka planındaki realiteniz, gerçekliğiniz, değişmeyen özünüz,

Siz busunuz işte…

Demokrasi, insan hakları, özgürlükler, ifade özgürlüğü gibi “süslü değerlerinize” ne oldu…?

Ülkemiz başta olmak üzere, başka ülkelere dikte etmek için miydi bu olmayan yüce(!) değerleriniz?

Sözüm ona “Demokrasinin beşiği” Avrupa,

İnsanlık değerlerinin sahibi Avrupa,

Özgürlük değerlerinin menşei Avrupa,

Ülkemizdeki “Garp mukallit ve Muhibbilerin” (batı taklitçisi ve sevicileri) koşulsuz hayranlık duyduğu Avrupa.

İnsan haklarını, demokrasiyi, özgürlüğü sadece kendine layık gören bencil Avrupa,

Cilaların düşüyor,

Makyajın akıyor,

Sırtlansı ve vahşi yüzün ortaya çıkıyor,

Süslü, kerameti kendinden menkul ve içi boş söylemlerin tel tel dökülüyor,

Nazist ve Faşist karakterin görünürleşiyor,

Aslına rücu ediyorsun,

Almanya, Avusturya, Hollanda, Fransa, Belçika, Danimarka….

Hiç şaşırtmadınız bizi,

Çünkü siz dün de böyleydiniz,

Katolik dediniz, Protestan dediniz tarihin kara lekesi katliamları siz yaptınız,

Siz yıllarca vahşi sömürgecilikle semirdiniz,

Siz, 2. Dünya Savaşında faşizanlığınızı zirvede gösterdiniz,

Siz yıllarca masum ve mazlum milletlere Terör ihraç ettiniz,

Siz medeniyetinizi Afrika’nın masumlarını katlederek kurdunuz,

Siz gelişmişliğinizi Ortadoğu’yu karıştırarak sağladınız,

Siz alçaklığı, adiliği, vahşiliği, koyun postuna bürünerek kamufle ettiniz…

Ama,

Sonunuz geliyor,

Kendiniz oluyorsunuz,

Dündeki Avrupa’laşıyorsunuz,

Dününüz ise; kan, gözyaşı, kir, çamur…

Tek kelimeyle; Vahşet.

Dününüz Faşizm,

Tıpkı bugünkü iki yüzlülüğünüz gibi…

Ama, gizleyemediniz, saklayamadınız,

Birkaç Bakan’ın ülkenize gelmesinden korktunuz,

Bence de korkun,

Korkmalısınız,

Bizde bir söz var;

“Ölümü yaklaşan köpek cami duvarına işer”

Bitiyorsunuz, çöküyorsunuz, sonunuz geldi,

Bu yaptıklarınız çöküşünüzün hırçınlığı.

İngiltere gerçeği gördü, ayrıldı sizden,

Siz ise hırçınca çirkefleşiyor ve batıyorsunuz,

Tarih sizin için tekerrür ediyor ve çanlar sizin için çalıyor,

Tarihsel gerçekler acıdır, dramatiktir ve trajiktir.

Sizin de dramatik sonunuz, tükeniş ve çöküşünüz başladı.

Türkiye’nin gelişimine engel olmak yerine, kendi derdinize bakın,

Çünkü ülkemizin büyüme gerçeğini yok edemeyeceksiniz,

Siz ne yaparsanız yapın,

Büyük Türkiye geliyor,

Durduramayacaksınız,

Engel olamayacaksınız,

Siz istemeseniz de,

Türkler geliyor Avrupa, Türkler geliyor,

Sizin bitişinizle Türkiye’nin yükselişi birlikte olacaktır.

Hep söyledim,

Bu referandumda “EVET” sadece bir evet’den ibaret değildir.

Almanya’ya rağmen büyümeye Evet’dir,

Hollanda’ya, Avusturya’ya, İsveç’e rağmen Büyük Türkiye’ye Evet’dir,

Ülkemiz üzerine “Büyük Oyun”a engel olmaktır,

Ortadoğu’da, Coğrafyamıza, Ülkemizde huzur barış ve gelişime Evet’dir.

Yeter ki; bir ve beraber olalım,

Kenetlenelim,

Harici düşmanlara karşı, dahili ihtilafları bırakıp tek yürek olalım,

Kendimize inanalım,

Milli’liğimizi unutmayalım,

İçerde safları sıklaştıralım,

Biz “Büyük” olacağız,

“Büyük Türkiye” olacağız…

Avrupa ve Avrupalılık oyunları kuran bizden gibi görünüp, bizden olmayanlara ve onları yönetenlere iki çift sözüm var. “Yanlış yaptınız, oyunu hiç bir zaman kurallarına göre oynamadınız ve kendinizide, yönettiğiniz Avrupa’yı da bitişin eşiğine attınız.
Bu saatten sonra dikiş tutmanız çok zor.”

Ayrıca Avrupa’da yaşayan Türklerin 16.Nisan’da oylarının büyük çoğunluğunun EVET olduğunu gören Avrupa’lı yetkililerin olayları kışkırtarak, Türklerin oy kullanmasına enğel olmak için bazı pilanlar yaptığıda kulağıma geliyor, ancak nafile, bu oyun hiç tutmaz.

Benden söylemesi hiç bunu denemeyi bile düşünmeyin

Biz Türkler yaptığınız tüm oyunları ve nedenlerini iyi biliyoruz, rahat olun.

Not: Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan Türkiye aleyhtarlığına karşı Sayın Kılıçdaroğlu’nun sergilediği tavrı kutluyorum. Sayın Bahçeli’nin gösterdiği yaklaşıma ise şapka çıkartıyorum. Avrupa’nın alçaklıklarına karşı sergilediği birlik, beraberlik tavrı tam da bir ülkücünün, milliyetçinin göstereceği vakur bir tavırdır.

Sayın Bahçeli ülkemizin içinden geçtiği, belki de en kritik süreçte gösterdiği dik ve diri tavırla tarihe hakettiği şekilde not edilecektir.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlarım…

CENGİZ AYGÜN / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Tarihi ve bugünü gerçekleriyle okumak

Teo-politik ve teo-strateji, zamanın eskitemediği silahlardır.

“İmparatorluk Politikalarında Teo-Stratejiler ve Türkiye” kitabının yazarı İlahiyat Profesörü Nadim Macit teo-politik kavramını; “kültürel bilinci, ortak tasavvur biçimini, sembolleri ve mitleri dini-politik dille ortak bir amaç için güç unsuruna dönüştürmek” şeklinde tanımlamaktadır. Teo-politik; dini, devletlerin ve güç merkezlerinin uyguladıkları politikaları meşrulaştırma aracı olarak kullanmaktır. Yani dinin, siyasal bir aygıta-araca dönüştürülmesidir.

“Teo-strateji” kavramı ise; teo-politiğin amaç edindiği dini-mistik politik hedeflere ulaşmak için oluşturulan ve yürütülen stratejileri anlatmaktadır.

İnsanlık tarihi, işte tam da dinlerin siyasal ve/veya egemen güçler ya da siyasal ve/veya egemen güç olma iddiasını taşıyanların, en önemli aygıtlara dönüştükleri örneklerle doludur.

Mesela Haçlı savaşları, Din’in siyasal bir aygıt olarak (Teo-politik ve teo-strateji) kullanılmasına dair en önemli ve en bilinen örnektir.

İsrail’in kuruluş felsefesi,Eski Ahit’te (Tevrat) ve  yine Yahudiler için önemli dinsel kaynaklardan olan Kabbala’da anlatılan, Davut Peygamber, Süleyman Peygamber ve Mesih’in gelişine dair olan hikayeler ve bu kutsal kitaplarda kendilerine vaad edildiğini iddia edilen ‘vaad edilmiş topraklar’ mit’i(inancı) üzerine bina edilmiştir.

Modern seküler-ulus devlet fikrinin oluşmasında en etkin düşünürlerden kabul edilen Niccolò Machiavelli, siyasal düşünüşün laikleştirilmesi ve bilimselleştirilmesi gerektiğini savunurdu. Ancak, her ne kadar kiliseye karşı da olsa Machiavelli, laikliği savunmuş biri olsa da hükümdarın gerektiği zaman dini de alet olarak kullanması gerektiğini belirtmiştir. Machiavelli, İtalyan birliğini kurmaya aday yöneticinin (dindar olsun ya da olmasın) son derece dindar görünmesini isterdi.

Batı, uzak geçmişte olduğu gibi yakın geçmişte de,bugün de Dünya’ya teo-politiğin en ölümcül,en kanlı uygulamalarını sunmaktadır . Evanjelizm, Ekümenizm ve Siyonizm ideaları bunların en tipik örneklerini teşkil etmektedir. Evanjelizm, Ekümenizm ve Siyonizm her üçü de tam anlamı ile Din’in siyasal ve egemen güçlerin dünya hakimiyeti için meşrulaştırıcı aygıtlar olarak kullanılmasına dair başlıca örneklerdir.Mesela, Bush ile başlayan ABD’nin  Ortadoğu politikası, dünyada Hıristiyanlığın hakimiyeti için çalıştığını iddia eden Evanjelistlerin ürünüdür.

Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’ni çevreleme politikasının araçlarından olan “Yeşil Kuşak”, projesi de İslam’ın Batı’nın çıkarlarına alet edildiği başarılı bir teo-politik/teo-stratejik bir ABD projesidir.

Osmanlı’nın yıkılış sürecinde İngiliz ajanı meşhur Lawrence ve Suud ailesinin, Vahhabiliği İslam’ın kutsal topraklarının yer aldığı coğrafyada yaygınlaştırarak, Batı için oldukça kullanışlı bir çarpık İslam Modeli kurma yolu ile  Osmanlı topraklarını nasıl parçaladığını bilmeyenimiz yoktur. Ve Batı’nın bu Çarpık İslam anlayışını bugüne kadar getirmesini ve bu kullanışlı çarpık İslam Modeli’nin türevlerinden de bugün İslam Dünyasını kan gölüne çeviren, Taliban,El-Kaide,Boko Haram,Daeş gibi terör örgütlerinin çıktığını, teo-politik ve teo-stratejik konuşurken gündeme getirmenin vazgeçilmez bir önemi bulunmaktadır.

İşte tam da bu nedenlerle İngiliz Tarihçi Arnold Toynbee 1960 yılında yazdığı bir kitapta şöyle der:

“Güney Müslümanlığı EŞARILIK (Fas’tan Arabistan’a kadar) bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Bir şeyh satın alır hepsini yönetebilirsiniz.

Bizim için Kuzey Müslümanlığı MATURIDILIK (İstanbul’dan Buhara’ya Türk Bölgesi) tehlikelidir. Bunlar bilimle barışıktır.’’ Der.

Daha da ileri giderek, Fukuyama’nın Tarihin Sonu ve S. Huntington’un Medeniyetler Çatışması olmak üzere, Batı’nın son dönem tüm stratejik tezlerin temelinde az ya da çok teo-politiğin bulunduğunu söylemek mümkündür.

Jeopolitik/Jeostratejik uygulamalara İslam Tarihi’nde de sıkça rastlanmıştır.

Fars’lıların (Bugünkü İran) İslamla Sunni İslam yolu ile tanışmış olmalarına rağmen, daha sonra Şii’liği bir milli mezhep olarak seçmelerini ve şii fıkhındaki İmamet, 12 İmam vs gibi ezoterik hususları birer siyasal araç ve sembol olarak kullanmalarını da ancak teo-politik ve teo-strateji yani dinin siyasal bir güç aygıtı olarak kullanılması ile açıklarız.

Emevi’lerin Halifeliği Mekke’den Şam’a getirmesi de ancak, dönemin Müslümanları tarafından meşru görünmeyen siyasal otoritelerine meşruiyet sağlamak amacı ile açıklana bilinecektir. Ve yine Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ın fethinden sonra kutsal emanetleri ve Hilafeti İstanbul’a taşıması da, kendisinden önce de rahat durmayan ve Osmanlı Coğrafyasında Osmanlı İktidarına karşı her fırsatta kendi çıkarlarını kollayan İran Şah’larına ve dönemin Safevi Şah’ı Şah İsmail’e karşı, Sunni İslam Dünyasının siyasal ve dinsel otoritesi olmak amacına matuftur.

Osmanlı’nın zayıfladığı dönemde ortaya atılan, Üç tarz-ı siyasetten biri olan İslamcılık fikri de, Osmanlı’nın toprak kayıplarına engel olmak için geliştirilmiş olan siyasal bir düşüncedir ve teo-politik bir uygulamadır.

Bugüne gelindiğinde Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de ve daha pek çok İslam Coğrafyasında yaşananları da Teo-politik uygulamaların dışında tutamayız.

İran’ın Irak’ta,Suriye’de,Yemen’de Şiiliği kendi siyasal güç alanını arttırmak amacıyla bir siyasal aygıt olarak kullanması da Teo-politik ve Teo-stratejik uygulamalara verilecek en güncel örneklerdir.

Bugün Suriye’de ve Irak’ta yaşananları Eski Ahit (Tevrat) ve Yeni Ahit (İncil) de anlatılan ve Irak ve Suriye (Şam) bölgesinde gelişeceği iddia edilen İsa Mesih’in Dünya’ya gelişi ve Armegedon Savaşı hikayelerinden bağımsız düşünemeyiz. İncil’in Vahiy bölümü ile Tevrat’ın bir bölümü olan Hezekiel’in 38-39 alt bölümlerine dayandırılan bu  Mit’lerde(İnanç)  Hrsitiyan ve Yahudi kesin inançlılar, her biri kendileri için vaad edilen Dünya Hakimiyeti’nin peşinden koşmakta ve bu uğurda milyonlarca insanın ölmesi ya da kanının akmasını umursamamaktadır.

Velhasıl… tarihe ve bugüne dair teo-politik ve teo-stratejik düşünce,proje ve uygulamalara dair daha başka bir çok örnek vardır.

Pek tabi ki, tarihi ve bugünü okumak için pek çok yol ve yöntem bulunmaktadır ancak bunlar arasında belki de en önemlisi olan ancak bilinçli veya bilinçsiz ihmal edilen okuma türü teo-politik ve teo-stratejik okumadır. Çünkü bir anlamda, insanlık tarihi, dinler-inançlar tarihidir.