25.7 C
İstanbul
Cumartesi, Ağustos 9, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 14

Aksa Enerji Global Pazarda Büyümeye Devam Ediyor

Aksa Enerji, 2024 yılı itibarıyla global pazardaki yatırımlarını genişleterek sürdürülebilir büyüme yolunda önemli adımlar atmaya devam ediyor. Türkiye’nin en büyük halka açık serbest elektrik üreticisi olarak faaliyet gösteren şirket, operasyonel verimliliğini artırmaya yönelik stratejik hamleleriyle güçlü bir finansal performans sergiledi. 2024 yılı sonunda 7,6 milyar TL FAVÖK elde eden şirket, FAVÖK marjını 2 puan artırarak %24 seviyesine yükseltti.

Stratejik Yatırımlarla Büyüme Hedefi

Aksa Enerji, 2030 Global Stratejisi kapsamında faaliyet gösterdiği pazarlarda derinleşmeyi ve yeni coğrafyalara açılmayı hedefliyor. Özellikle Afrika ve Orta Asya’daki yatırımlarını çeşitlendirerek enerji arz güvenliğine katkıda bulunmayı amaçlayan şirket, bu doğrultuda Özbekistan’daki dördüncü santralini devreye aldı ve Senegal’de 2026 yılında faaliyete geçecek 255 MW kapasiteli yeni santralinin inşasına başladı.

Aksa Enerji Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cemil Kazancı, şirketin küresel pazardaki konumunu güçlendirmek için yatırımlarına hız kesmeden devam edeceğini belirterek, “Global enerji sektöründe güvenilir ve sürdürülebilir çözümler sunmaya devam ediyoruz. 2024 yılında operasyonel mükemmeliyet anlayışımızı koruyarak büyümemizi sürdürdük. Farklı coğrafyalardaki yatırımlarımız sayesinde ekonomik dalgalanmalara karşı dirençli bir yapı oluşturduk” dedi.

Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Hamlesi

Aksa Enerji, Türkiye’de ise 10 ilde depolamalı rüzgâr ve güneş enerjisi santrali yatırımlarıyla toplamda 891,41 MW kapasiteye ulaşmayı hedefliyor. Şirket, yenilenebilir enerjiye yaptığı yatırımlarla portföyündeki yenilenebilir enerji oranını %28 seviyesine çıkarmayı planlıyor. Cemil Kazancı, “Türkiye’yi enerji sektöründe global ölçekte daha ileriye taşımak için sürdürülebilir yüksek büyüme hedefimizi koruyoruz” dedi.

Uluslararası Platformlarda Öne Çıkıyor

Aksa Enerji, uluslararası platformlardaki başarısını da sürdürüyor. Şirket, Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik Endeksi’ne dokuzuncu kez girerek çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) performansını pekiştirdi. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin (UNGC) İklim Hedefi Hızlandırma Programı’na katılarak sürdürülebilirlik performansını geliştirmeye odaklandı.

Finansal yönetim alanında da güçlü bir başarı sergileyen Aksa Enerji, 2024 Kurumsal Yönetim Derecelendirme Notu’nu 94,10’a yükselterek kurumsal yönetişim alanındaki gelişimini kanıtladı. Şirket ayrıca, Fortune 500, Capital Global 50 ve Capital Türkiye’nin En Büyük 500 Özel Şirketi araştırmalarında yer alarak enerji sektöründeki lider konumunu pekiştirdi.

Sürdürülebilir Büyüme ile Geleceğe Yatırım

2024 yılında Borsa İstanbul Katılım 30 Endeksi’ne girerek en büyük elektrik üreticisi unvanını kazanan Aksa Enerji, global pazardaki genişleme stratejisiyle enerji sektöründe etkinliğini artırmaya devam ediyor. 2025 yılında da yatırımlarına devam etmeyi hedefleyen şirket, hem ulusal hem de uluslararası platformlarda büyüme odaklı projelerini hayata geçirmeye hazırlanıyor.

UN Global Compact Türkiye’den Stratejik Planlama

İş dünyasını sürdürülebilir kalkınma yolunda destekleyen UN Global Compact Türkiye, 3. Genel Kurul Toplantısını başarıyla tamamladı. Türkiye’de “Küresel İlkeler Sözleşmesi İmzacıları Derneği” olarak faaliyet gösteren organizasyon, İstanbul’daki The Marmara Otel Taksim’de bir araya gelerek geçmiş dönemi değerlendirdi ve geleceğe dair yol haritasını belirledi.

Genel Kurul, UN Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Dördüncü’nün açılış konuşmasıyla başladı. Dördüncü, konuşmasında küresel ölçekte iş dünyasının belirsizliklerle dolu bir süreçten geçtiğini, ancak UN Global Compact’in 10 İlkesi’nin hâlâ yol gösterici bir çerçeve sunduğunu vurguladı. İnsan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadeleye dair belirlenen bu evrensel prensiplerin, iş dünyasının sürdürülebilirlik anlayışını şekillendirmeye devam ettiğini belirterek, “Çünkü sürdürülebilir iş, yalnızca bir tercih değil, aynı zamanda geleceğe yönelik en doğru stratejidir.” ifadelerini kullandı.

İş Dünyası Sürdürülebilir Geleceğe Yönelik Adımlarını Hızlandırıyor

Toplantının ana gündem maddeleri arasında 2024 yılı faaliyetlerinin değerlendirilmesi ve 2025 yılına dair stratejik planlamaların paylaşılması yer aldı. Yönetim Kurulu tarafından sunulan Faaliyet Raporu ve Gelir-Gider Tablosu, Genel Kurul üyelerinin değerlendirmesine sunulurken, Denetim Kurulu Raporu da katılımcılarla paylaşıldı. Yapılan oylamalar sonucunda Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu Raporları ayrı ayrı ibra edildi.

Ahmet Dördüncü, 2024 yılının UN Global Compact Türkiye açısından önemli gelişmelere sahne olduğunu ifade etti. Yıl içerisinde 89 yeni şirketin organizasyona katıldığını belirten Dördüncü, “İklim değişikliği, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, çeşitlilik ve kapsayıcılık gibi konular, faaliyetlerimizin temelini oluşturdu. Şirketlerimizin küresel sürdürülebilirlik gündemine örnek ve öncü uygulamalarla katkı sağlaması bizim için büyük bir gurur kaynağıdır.” dedi.

UN Global Compact Türkiye, yalnızca ulusal düzeyde değil, uluslararası alanda da iş dünyasının sürdürülebilirlik politikalarına yön veren çalışmalara imza atmayı sürdürüyor. Küresel platformlarda Türkiye’deki üyelerinin iyi uygulamalarını tanıtmaya devam eden organizasyon, 2025 yılı için “sürdürülebilir tedarik zinciri dönüşümü” ve “bölgesel iş birlikleri” konularına odaklanarak şirketleri yalnızca bugüne değil, geleceğe de hazırlamayı hedefliyor.

Geleceğe Yönelik Hedefler

UN Global Compact Türkiye, sürdürülebilir kalkınma ve sorumlu iş uygulamalarını yaygınlaştırma konusundaki kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. 2025 yılı itibarıyla iklim değişikliğiyle mücadelede daha etkin politikaların geliştirilmesi, şirketlerin karbon ayak izini azaltmalarına destek olunması ve tedarik zincirlerinde şeffaflık sağlanması gibi kritik hedefler gündemde olacak. Aynı zamanda, kadın liderlerin güçlendirilmesi, iş dünyasında fırsat eşitliği sağlanması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin kurumsal yapılara entegre edilmesi yönündeki çalışmalar hız kesmeden devam edecek.

Genel Kurul toplantısında alınan kararlar, Türkiye iş dünyasının sürdürülebilir bir ekonomi inşa etme yolunda ne denli kararlı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. UN Global Compact Türkiye, iş dünyasını sürdürülebilir kalkınma yolculuğunda desteklemeye devam ederken, küresel ilkeleri temel alarak iş dünyasına yön veren bir yapı olmaya devam edecek.

Türkiye’de Hyundai’den Elektrikli Üretim Hamlesi

Hyundai Motor Türkiye, 2026 yılında İzmit’te üretmeyi planladığı elektrikli araç için kapsamlı hazırlıklara başladı. Bu adım, markanın Avrupa otomotiv pazarındaki rolünü güçlendirirken, Türkiye’nin üretim sektörünü de daha ileriye taşımayı hedefliyor. Hyundai, sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda karbon ayak izini azaltmayı ve çevre dostu mobiliteye geçiş sürecini hızlandırmayı amaçlıyor.

Hyundai Motor Grubu, 2035 yılına kadar Avrupa’da yalnızca sıfır egzoz emisyonlu araçlar sunma hedefi doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor. Hyundai Motor Türkiye’nin elektrikli araç üretimi planları da bu büyük dönüşümün önemli bir parçası olarak değerlendiriliyor. Türkiye’de üretilen elektrikli modellerin Avrupa pazarına sunulması, markanın küresel çapta yeşil mobiliteye geçiş sürecini destekleyecek.

İzmit’teki üretim tesisi, bu dönüşüm sürecinin merkezinde yer alıyor. Hyundai, mevcut içten yanmalı motorlu modellerin üretimine devam ederken, fabrikada elektrikli araç üretimi için altyapıyı güçlendirmeye yönelik yatırımları hızlandırıyor. Türkiye’de üretilecek elektrikli model, Hyundai’nin genişleyen elektrikli araç portföyüne önemli bir katkı sağlayacak.

Hyundai Motor Türkiye, yakın zamanda yaptığı kurumsal değişikliklerle de dikkatleri üzerine çekmişti. Şirketin ticari unvanı “Hyundai Assan Otomotiv Sanayi” iken, uluslararası pazardaki kimliğini daha iyi yansıtmak amacıyla “Hyundai Motor Türkiye” olarak değiştirildi. Bu değişiklik, markanın Türkiye’deki köklü geçmişini ve küresel stratejisindeki yerini pekiştirme amacını taşıyor.

Hyundai Motor Türkiye, 28 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren ve Kore dışındaki ilk Hyundai üretim merkezi olma özelliğine sahip bir tesis olarak büyük bir üretim hacmine ulaştı. Bugüne kadar üç milyondan fazla araç üreten fabrika, elektrikli araçlarla birlikte üretim kapasitesini daha da artırmayı planlıyor. Bu süreçte Hyundai, yerel tedarikçileri destekleyerek, Türkiye’de üretilen bileşen oranını yüzde 55 seviyesinde tutmayı hedefliyor. Elektrikli araçlarda da bu oranın korunması amaçlanıyor.

Elektrikli araç üretimine geçiş, yalnızca Hyundai’nin küresel hedeflerini desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin otomotiv sektöründeki konumunu güçlendirme açısından da büyük önem taşıyor. Türkiye, Avrupa’ya yakınlığı ve gelişmiş üretim altyapısıyla Hyundai’nin bölgedeki stratejik planlarında kritik bir rol üstleniyor. Bu yeni elektrikli model, hem Türkiye’nin yeşil mobiliteye olan katkısını artıracak hem de ülke ekonomisine ve istihdama olumlu yansımalar sağlayacak.

Hyundai Motor Türkiye, sürdürülebilirlik odaklı büyüme stratejisi doğrultusunda çevre dostu teknolojilere daha fazla yatırım yapmayı sürdürecek. Elektrikli araç üretiminin başlamasıyla, Türkiye otomotiv sektörünün küresel pazardaki rekabet gücü artacak ve Hyundai’nin Avrupa’daki stratejik konumu daha da güçlenecek. Şirket, elektrikli araç dönüşümünü hızlandırarak hem kendi geleceğini şekillendiriyor hem de Türkiye’nin uluslararası otomotiv üretimindeki rolünü pekiştiriyor.

Rosatom, Endonezya’da Nükleer Geleceği Tartıştı

Endonezya’nın Bandung kentinde, nükleer enerji ve nükleer santral inşaatlarının sosyo-ekonomik etkileri üzerine uluslararası bir seminer düzenlendi. Rosatom, Türkiye, Macaristan ve Endonezya’dan gelen uzmanlarla birlikte modern nükleer teknolojiler ve yerel enerji ihtiyaçları konularında kapsamlı sunumlar gerçekleştirdi.

Rosatom Proje Direktörü Alexander Tsybulya, Endonezya’nın enerji talebindeki hızlı artış ve 2060 karbon nötrlüğü hedefleri doğrultusunda nükleer enerjinin kritik bir rol oynayacağını belirtti. Küçük ve büyük kapasiteli nükleer santraller ile yüzer güç ünitelerinin ülkenin enerji güvenliğini güçlendirebileceğini vurguladı.

Türkiye ve Macaristan’dan gelen uzmanlar, kendi ülkelerindeki nükleer projelerde karşılaşılan zorlukları ve bu süreci nasıl yönettiklerini anlatarak, Rus reaktör teknolojisinin tercih edilme sebeplerini paylaştılar. Macaristan Paks II NGS yetkilisi Attila Hugyecz, Rosatom’un inşa edeceği VVER-1200 reaktörlerinin en az 60 yıl hizmet vereceğini ifade etti.

Seminerde, Endonezya’da nükleer enerjinin halk tarafından kabul edilmesi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi en fazla ilgi çeken konular arasında yer aldı. Rosatom Endonezya Temsilcisi Anna Belokoneva, başarılı nükleer projelerin sürdürülebilir iletişimle desteklenmesi gerektiğini belirterek, Rosatom’un bu alandaki küresel deneyimini paylaşmaya hazır olduğunu söyledi.

Dört ülkeden 60’tan fazla uzmanın katıldığı etkinlik, Endonezya ile Rusya arasında nükleer enerji alanındaki iş birliğini daha da ileriye taşımayı hedefleyen önemli bir adım olarak değerlendirildi.

Geleneksel Sanatlar ve Modern Teknoloji Buluşuyor

Dünyanın en önemli küresel aktarma merkezlerinden biri olan İGA İstanbul Havalimanı, Ramazan ayının ruhunu misafirleriyle paylaşmaya hazırlanıyor. Birlik, beraberlik ve dayanışma duygularını ön plana çıkaran etkinlikler kapsamında, havalimanı yolcuları ve çalışanları için özel olarak hazırlanan bir dizi organizasyon gerçekleştirilecek. Geleneksel Ramazan Köyü’nden iftar sofralarına, çocuklar için atölyelerden eğlenceli etkinliklere kadar geniş bir programla misafirler karşılanacak.

İGA İstanbul Havalimanı, her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan ayını farklı kültürlerden gelen milyonlarca yolcusu ile birlikte karşılıyor. Ramazan’ın manevi atmosferini hissettirmek ve bu özel ayın değerlerini tanıtmak için iç ve dış hatlar terminallerinde farklı konseptlerde etkinlikler düzenlenecek.

Dış Hatlar bölgesinde kurulan Ramazan Köyü, geleneksel ve modern dokunuşların birleştiği özel bir deneyim sunacak. Osmanlı ve Türk kültürüne ait figürlerin yer aldığı bu alanda, geleneksel kıyafetler içindeki karakterler yolcuları karşılayacak. Hacivat-Karagöz gösterilerinden ebru ve hat atölyelerine, sanal gerçeklik (VR) uzay deneyiminden dijital galaksi yolculuğuna kadar geniş bir yelpazede etkinlikler gerçekleştirilecek. Çocuklar için atlı karınca, dönme dolap, gondol ve trambolin gibi eğlenceli aktiviteler de yer alacak.

İftar sofraları farklı kültürleri buluşturacak

Ramazan ayının paylaşma kültürünü yaşatmak adına, yolculara Osmanlı macunu, pamuk şeker ve reyhan şerbeti gibi geleneksel tatlar ikram edilecek. Bunun yanı sıra, dış hatlar terminalinde her gün kurulacak iftar sofrası, farklı ülkelerden gelen yolcuların bir araya gelerek Ramazan’ı birlikte deneyimlemelerine olanak tanıyacak. Ünlü şefler tarafından hazırlanan özel lezzetler, modern bir konseptle misafirlere sunulacak.

İç hatlar terminalinde de Ramazan’a özel birçok aktivite düzenlenecek. Boyama ve origami atölyeleri, geleneksel sanatlarla tanışma fırsatları ve müzik dinletileriyle yolcular, uçuş öncesinde keyifli vakit geçirebilecek. Modern teknoloji ile klasik anlatı sanatlarını bir araya getiren holografik Karagöz-Hacivat gösterileri, Ramazan ruhunu eğlenceli bir formatta sunacak.

İGA İstanbul Havalimanı, yalnızca yolcular için değil, çalışanları ve aileleri için de çeşitli etkinlikler düzenleyerek Ramazan’ın manevi atmosferini daha geniş bir çerçevede yaşatacak. Kültürel atölyeler, söyleşiler ve sosyal sorumluluk projeleriyle desteklenen bu etkinlikler, havalimanını sadece bir seyahat noktası olmaktan çıkarıp farklı kültürlerin bir araya geldiği özel bir deneyim alanına dönüştürecek.

İGA İstanbul Havalimanı, bu yıl da Ramazan’ın anlam ve önemini vurgulayarak yolcularına unutulmaz bir seyahat deneyimi sunmayı amaçlıyor.

Türkiye’den Küresel Batarya Pazarına Büyük Açılım

Yenilenebilir enerji ve enerji teknolojileri alanında faaliyet gösteren YEO Teknoloji’nin enerji depolama sistemleri üretmek üzere kurduğu iştiraki Reap Battery, dünyanın en büyük batarya üreticilerinden biri olan ve Bloomberg New Energy Finance (BNEF) tarafından Tier-1 üretici olarak listelenen Great Power ile stratejik bir ortaklık kurdu. Bu ortaklık çerçevesinde, çoğunluk hissesi Reap Battery’ye ait olmak üzere yeni bir şirket kuruldu.

Ortak üretim ve ihracat hamlesi

Bu ortaklık kapsamında İstanbul Tuzla’da kurulan ReapG ve Great Power markalarıyla enerji depolama sistemleri üretimi yapılacak. Türkiye ve Avrupa başta olmak üzere Türk Cumhuriyetleri ve Afrika ülkelerine ihracat gerçekleştirilerek küresel pazarda önemli bir yer edinilmesi hedefleniyor.

YEO Teknoloji’nin yüzde 100 iştiraki olan Reap Battery, gelişmiş enerji depolama çözümleri sunarak enerji dönüşümünü hızlandırmayı amaçlıyor. Ortaklık yapısına göre yüzde 51 Reap Battery ve yüzde 49 Great Power hissesiyle yeni şirketin kurulumu tamamlandı. Tuzla’daki üretim tesisiyle elektrik şebekeleri, yenilenebilir enerji santralleri, endüstriyel tesisler, ticari işletmeler ve konutların enerji yönetimini güçlendirecek yenilikçi çözümler sunulacak.

Tuzla Fabrikası 5 GWh Üretim Kapasitesiyle Geliyor

Reap Battery’nin inşası büyük ölçüde tamamlanan İstanbul Tuzla’daki fabrikası, yıllık 5 GWh üretim kapasitesine sahip olacak. Bu yıl açılışı yapılacak fabrika ile elektrik şebekeleri, yenilenebilir enerji santralleri, sanayi ve ticari tesisler ile konutların enerji dönüşüm süreçleri desteklenecek.

Bu yatırım, özellikle depolama çözümlerine olan ihtiyacın hızla arttığı Türkiye ve çevre bölgelerde enerji altyapısını güçlendirmeyi ve enerji bağımsızlığını artırmayı hedefliyor. Büyük ölçekli enerji depolama projelerinin yanı sıra, küçük ve orta ölçekli işletmelerin enerji verimliliğini artıracak ekonomik ve sürdürülebilir çözümler sunulacak.

Great Power: Küresel Batarya Devinden Türkiye Hamlesi

Çin merkezli Great Power, 2001 yılında kurulduğundan bu yana elektrikli araçlar, enerji şebekeleri ve diğer endüstriler için yüksek teknolojiye sahip lityum-ion batarya hücreleri ve batarya sistemleri üretiyor. 2024 yılı sonu itibarıyla 9 farklı üretim tesisinde toplam 65 GWh üretim kapasitesine ulaşan şirket, küresel enerji depolama pazarında kritik bir oyuncu konumunda bulunuyor.

Great Power, Bloomberg New Energy Finance’in Tier-1 üretici listesinde yer alarak yüksek kalite, güvenilirlik ve teknoloji standartları ile dikkat çekiyor. Türkiye’deki yatırımıyla, Avrupa ve Orta Asya pazarlarına açılmayı hedefleyen şirket, YEO Teknoloji iş birliği sayesinde bölgedeki enerji dönüşümüne katkı sağlayacak.

YEO Teknoloji: 30 Ülkede 400’den Fazla Proje

Türkiye merkezli YEO Teknoloji, enerji sektöründe 30’dan fazla ülkede 400’den fazla projeyi başarıyla tamamladı.

Enerji depolama çözümlerinden elektrik şebekelerine, yüksek voltaj trafo merkezlerinden yenilenebilir enerji santrallerine kadar geniş bir yelpazede hizmet sunan şirket, hidrojen enerjisi, dekarbonizasyon, desantralizasyon ve dijitalizasyon odaklı çalışmalarıyla dikkat çekiyor.

Geleceğe Yatırım: Sürdürülebilir ve Yenilikçi Çözümler

YEO Teknoloji, sürdürülebilir enerji yatırımlarıyla Türkiye’nin ve bölgenin enerji altyapısını modernize etmeyi amaçlıyor. Reap Battery ve Great Power ortaklığıyla hayata geçirilecek projelerle, enerji bağımsızlığı artırılacak, karbon ayak izi azaltılacak ve sanayiye kesintisiz enerji sağlanacak.

Bu ortaklık, Türkiye’nin enerji depolama sektöründe uluslararası rekabette daha güçlü bir konuma gelmesine katkı sunarken, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha verimli kullanımını ve enerji dönüşümünü hızlandırmayı hedefliyor.

Türkiye-Özbekistan Enerji İş Birliği Güçleniyor

Türkiye’nin enerji sektöründeki öncü firmalarından ODAŞ Elektrik, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından düzenlenen “12 Ay 12 Vilayet Webinar Serisi” kapsamında gerçekleştirilen “Harezm Vilayetinde İş ve Yatırım Fırsatları” webinarında, Özbekistan’daki enerji yatırımını ve bu yatırımın ülkenin ekonomik kalkınmasına sağladığı katkıları anlattı. ODAŞ Elektrik Üretim Grubu Başkanı Ahmet Can, etkinlikte firmanın Özbekistan’daki santral projesinin detaylarını paylaşırken, bölgedeki enerji arz güvenliği ve sanayi büyümesine olan etkilerini vurguladı.

ODAŞ’ın Özbekistan’daki İlk Uluslararası Yatırımı: Harezm Doğal Gaz Kombine Çevrim Santrali

Türk enerji sektöründe önemli projelere imza atan ODAŞ, Harezm Bölgesi’nde kurduğu 174 Mwm gücündeki doğal gaz kombine çevrim santralini altı ay gibi kısa bir sürede faaliyete geçirerek büyük bir başarıya imza attı. Ahmet Can, santralin 2023 yılında ticari kabulünün yapıldığını ve Özbekistan Enerji Bakanlığı’na bağlı National Electrics Grid of Uzbekistan (NEGU) tarafından 1.000 GWh elektrik üretimi gerçekleştirdiğini belirtti.

Santralden sağlanan enerji, yılda yaklaşık 500 bin hanenin elektrik ihtiyacını karşılayarak bölgenin enerji güvenliğine önemli bir katkı sağlıyor. Özellikle sanayileşmenin hızla arttığı Harezm Bölgesi’nde artan enerji talebine cevap veren santral, Özbekistan’ın enerji altyapısının modernizasyonuna da önemli bir destek sunuyor.

ODAŞ: Stratejik Konum ve Güçlü Yatırımcı Vizyonu

Ahmet Can, Harezm Bölgesi’nin yatırım için seçilmesinin temel nedenlerini şu şekilde açıkladı:

• Bölgenin stratejik konumu: Harezm, Özbekistan’ın sanayi ve ticaret açısından gelişmekte olan bölgelerinden biri.

• Enerji talebindeki hızlı artış: Özellikle sanayi tesislerinin genişlemesi, kesintisiz enerjiye olan ihtiyacı artırıyor.

• Özbekistan hükümetinin enerji reformları ve teşvikleri: Yenilikçi projelere sağlanan devlet destekleri, yatırımcılar için cazip fırsatlar sunuyor.

Ahmet Can, “Özbekistan’ın enerji dönüşüm sürecine katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz” diyerek, santralin ülke ekonomisine sunduğu katkıları vurguladı.

ODAŞ’ın Verimlilik Hamlesi: %49’luk Üretim Kapasitesi

Harezm Bölgesi’nde mevcut termik santrallerin elektrik üretim verimliliğinin %30 seviyesinde olduğunu belirten Can, ODAŞ’ın %49’luk verimlilik oranına sahip modern santralinin bölgeye kazandırdığı üretim kapasitesine dikkat çekti. Daha düşük enerji kaybı ve daha yüksek verimlilikle çalışan santral, Özbekistan’ın enerji ihtiyacına güçlü bir çözüm sunuyor.

Ahmet Can, “ODAŞ olarak sadece enerji üretmekle kalmıyor, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen projeler geliştiriyoruz” diyerek firmanın uzun vadeli vizyonuna değindi.

Türkiye-Özbekistan İş Birliği Güçleniyor

Ahmet Can, Türkiye ve Özbekistan arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin her geçen gün daha da derinleştiğini belirtti. “Özbekistan, hızla gelişen sanayisi ve artan enerji ihtiyacıyla yatırımcılar için büyük fırsatlar sunuyor. ODAŞ olarak bu fırsatları değerlendirerek iki ülke arasındaki iş birliğini daha da ileri taşımayı hedefliyoruz” dedi.

Enerji Sektöründe Yeni Yatırımlar Kapıda

ODAŞ’ın Özbekistan’daki yatırım hamleleri, bölgedeki enerji sektörünün gelişimine yönelik yeni projelerin de önünü açıyor. Düşük karbon salınımına sahip enerji üretim teknolojileri ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımlar, firmanın bölgedeki uzun vadeli stratejileri arasında yer alıyor.

Ahmet Can, “Özbekistan’da yalnızca bugünün enerji ihtiyacını karşılamayı değil, aynı zamanda geleceğin sürdürülebilir enerji altyapısını inşa etmeyi hedefliyoruz” diyerek firmanın ileriye dönük projelerinin sinyalini verdi.

Santral Faaliyete Geçiş Süresi: 6 ay

Kurulu Güç: 174 Mwm

Yıllık Elektrik Üretimi: 1.000 GWh

Enerji Sağlanan Hane Sayısı: 500.000

Lokasyon: Harezm, Özbekistan

ODAŞ’ın Özbekistan enerji pazarındaki yatırımları, yalnızca bir enerji santralinin ötesine geçerek Türkiye’nin küresel enerji sektöründeki etkin rolünü daha da güçlendiriyor.

Robotik Cerrahinin Kalp Ameliyatlarındaki Rolü Artıyor

Robot destekli cerrahi, kalp cerrahisinde minimal invaziv tekniklerin daha yaygın hale gelmesini sağlıyor. Uluslararası Minimal İnvaziv Kardiyotorasik Cerrahi Derneği üyesi Prof. Dr. Serkan Durdu, robotik cerrahinin kalp ameliyatlarında hassasiyeti artırarak cerrahların daha başarılı operasyonlar gerçekleştirmesine yardımcı olduğunu belirtti. Prof. Dr. Durdu’ya göre, robotik sistemler sayesinde geleneksel açık kalp ameliyatlarına kıyasla daha küçük kesiler yapılabiliyor ve bu da hastalar için daha konforlu bir iyileşme süreci sunuyor.

Robotik Teknoloji ile Daha Hızlı İyileşme ve Daha Az Ağrı

Robot destekli cerrahi sistemler, özellikle kalp kapakçığı ameliyatlarında cerrahlara daha hassas ve kontrollü müdahale yapma imkânı sunuyor. Prof. Dr. Durdu, “Da Vinci Robotik Cerrahi Sistemi gibi gelişmiş teknolojiler, minimal invaziv cerrahiyi bir üst seviyeye taşıyor. Bu sistemler sayesinde hastaların ameliyat sonrası ağrıları azalıyor, enfeksiyon riski düşüyor ve iyileşme süresi kısalıyor” dedi. Robotik cerrahinin, hastalar için konforlu bir tedavi süreci sunarken aynı zamanda ameliyat sonrası komplikasyonları da önemli ölçüde azalttığına dikkat çekti.

Minimal İnvaziv Tekniklerle Daha Güvenli Müdahaleler

Geleneksel açık kalp ameliyatlarına kıyasla, robot destekli cerrahi daha küçük kesilerle gerçekleştirildiği için hasta konforunu artırıyor. Kısmi üst sternotomi gibi minimal invaziv yöntemlerle birleştirildiğinde, cerrahi işlemlerin çok daha hassas ve güvenli bir şekilde yapılabildiğini belirten Prof. Dr. Durdu, “Bu teknikler, hastaların daha az ağrı hissetmesini ve hastanede kalış sürelerinin kısalmasını sağlıyor. Böylece iyileşme süreci hızlanırken, cerrahi komplikasyon riski de en aza indiriliyor” dedi.

Mitral Kapak Ameliyatlarında Başarı Oranı Yüksek

Robot destekli minimal invaziv cerrahinin etkinliğini ortaya koyan araştırmalara göre, özellikle mitral kapak tamiri ve değişimi ameliyatlarında başarı oranları oldukça yüksek. Prof. Dr. Durdu, bu ameliyatlarda başarı oranlarının yüzde 97-98 seviyelerinde olduğunu belirterek, “Bu yöntemle gerçekleştirilen operasyonlarda hastalar çok daha hızlı toparlanıyor ve günlük yaşamlarına daha kısa sürede dönebiliyor” dedi. Minimal invaziv cerrahi, yalnızca kalp kapakçığı ameliyatlarında değil, birçok farklı kardiyotorasik cerrahi müdahalede de yaygın olarak kullanılmaya başlandı.

Robotik ve Transkateter Teknikler

Robotik cerrahinin giderek yaygınlaşması, kalp cerrahisinde minimal invaziv yaklaşımların önünü açıyor. Prof. Dr. Serkan Durdu, bu gelişimin önemine vurgu yaparak, “Robotik cerrahi, transkateter kapak değişimi gibi yenilikçi yöntemlerle birlikte değerlendirildiğinde, gelecekte cerrahinin standart uygulaması haline gelecektir. Bu teknikler, hem hastalar hem de cerrahlar için büyük avantajlar sağlıyor” dedi.

Robotik cerrahinin yaygınlaşmasıyla birlikte, kalp cerrahisinde daha az invaziv ve hastalar için daha güvenli çözümler geliştirilmeye devam ediyor. Bu gelişmeler, hastaların tedavi sürecinde daha konforlu bir deneyim yaşamasını sağlarken, cerrahların da daha yüksek başarı oranlarına ulaşmasına olanak tanıyor. Önümüzdeki yıllarda, robot destekli cerrahi sistemlerin daha geniş bir hasta kitlesine ulaşması ve kalp cerrahisinde yeni bir standart oluşturması bekleniyor.

HABER: Ferhat Yıldırım

İstanbul’un Enerji Altyapısı ve Güvenliği Güçleniyor

Türkiye’nin önde gelen enerji iletim çözümleri sağlayıcılarından ŞA-RA Teknoloji, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) ile imzaladığı yeni proje sözleşmesiyle İstanbul ve çevresindeki enerji arz güvenliğini üst seviyeye taşımayı hedefliyor. Toplam 312 milyon 680 bin TL bedelli olan proje kapsamında, bölgedeki enerji iletim hatlarının modernizasyonu ve kapasite artırımı sağlanacak.

İstanbul’un Enerji Altyapısına Stratejik Dokunuş

İstanbul ve çevresinin hızla artan enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla hayata geçirilen bu önemli projede, 400 kV (~5,31 km) ve 154 kV (~5,79 km) uzunluklarında iki ayrı enerji iletim hattı kısmi olarak yenilenecek. Çalışmalar, özellikle İkitelli Organize Sanayi Bölgesi başta olmak üzere, sanayi kuruluşlarının kesintisiz enerjiye erişimini sağlamayı amaçlıyor. Bu sayede üretim süreçlerinde yaşanan aksaklıkların önüne geçilerek sanayi verimliliği artırılacak.

Proje kapsamında yenilenecek olan Deliklikaya GİS – Habipler ve Deliklikaya GİS TM – İkitelli enerji iletim hatları, daha güçlü iletkenler ve modern altyapı elemanları ile donatılacak. Böylece enerji iletim kayıpları azaltılarak daha verimli bir enerji akışı sağlanacak.

Çevresel ve Ekonomik Katkılar Ön Planda

Proje, yalnızca enerji altyapısını yenilemekle kalmayıp çevresel ve ekonomik açıdan da önemli faydalar sunacak. Düşük karbon salınımına sahip enerji kaynaklarının kullanımını teşvik eden çalışma, çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlamayı hedefliyor. Projenin inşaat sürecinde bölge halkına iş imkânı sağlanacak ve böylece yerel istihdam olanakları artacak. Bu durum, İstanbul’un ekonomik canlılığına da doğrudan etki edecek.

Proje Takvimi ve Teknik Detaylar

20 Şubat 2025 tarihinde imzalanan sözleşme ile 7 Mart 2025’te sahada çalışmalara başlanması planlanıyor. Projenin 5 Ağustos 2025 tarihinde tamamlanarak devreye alınması hedefleniyor.

Projenin Öne Çıkan Teknik Başlıkları:

400 kV (~5,31 km) Deliklikaya GİS – Habipler enerji iletim hattında 2x3B 954 MCM iletken kullanımı

154 kV (~5,79 km) Deliklikaya GİS TM – İkitelli enerji iletim hattında 4×1272 MCM iletken kullanımı

• Güzergah planlaması, inşaat tasarım çalışmaları ve detaylı mühendislik uygulamaları

• İletkenler, izolatörler, direkler ve diğer altyapı ekipmanlarının temini ve montajı

• Temel kazıları, kablo çekimi, bağlantı işlemleri ve sistem testlerinin tamamlanması

Enerji Arz Güvenliğinde Yeni Bir Dönem

Proje tamamlandığında İstanbul ve çevresindeki enerji iletim hatlarının modernizasyonu sayesinde arızalar ve kesintiler büyük ölçüde azalacak. Daha güçlü iletkenler ile enerji talebindeki artışa rahatlıkla cevap verilebilecek. Özellikle sanayi bölgelerine sağlanacak kesintisiz enerji, üretimde sürekliliğin ve verimliliğin önünü açacak. Ayrıca, modern hatlar sayesinde enerji daha düşük kayıpla taşınarak iletim verimliliği maksimum seviyeye ulaşacak.

ŞA-RA Teknoloji yetkilileri, projenin tamamlanmasının ardından yapılacak testlerle sistemin sorunsuz şekilde devreye alınacağını vurgularken, enerji arz güvenliğini artırmak ve İstanbul gibi büyük bir metropolün enerji ihtiyacını kesintisiz karşılamak adına bu projenin kritik bir adım olduğunu belirtti.

ŞA-RA Teknoloji Hakkında

ŞA-RA Şirketler Grubu’nun bir iştiraki olan ŞA-RA Teknoloji, enerji iletim hatları, trafo merkezleri ve enerji altyapı projeleri konularında Türkiye’nin önde gelen çözüm ortaklarından biridir. Şirket, uzun yıllara dayanan tecrübesi ve yüksek mühendislik kabiliyeti ile sürdürülebilir enerji çözümleri sunarak hem ülke ekonomisine hem de çevresel kalkınmaya katkı sağlamaktadır.

Bu proje, ŞA-RA Teknoloji’nin Türkiye’nin enerji altyapısını modernize etme ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etme konusundaki kararlılığının bir göstergesi niteliğindedir.

📅 Proje Başlama Tarihi: 7 Mart 2025

📅 Proje Bitiş Tarihi: 5 Ağustos 2025

💰 Proje Bedeli: 312.680.000,00 TL

🌍 Bölge: İstanbul ve çevresi

Türkiye’nin enerji altyapısına yönelik yatırımlar hız kesmeden devam ederken, ŞA-RA Teknoloji’nin bu hamlesi, İstanbul’un enerji arz güvenliğinde yeni bir dönemin kapılarını aralıyor.

Rüzgar Türbini Üretimi İçin Ortaklık Anlaşması

Rekabet Kurumu’nun internet sitesinde yer alan duyuruya göre, 10 yılı aşkın süredir Türkiye’de yerli rüzgar türbini kulesi üretimi alanında faaliyet gösteren Ateş Çelik’in ortak kontrolü, İş Enerji ve Maxis Girişim Sermayesi yönetimindeki Temiz Enerji Girişim Sermayesi Yatırım Fonu, Atlas Büyüme Sermayesi Girişim Sermayesi Yatırım Fonu ve Türkiye Yeşil Finans Projesi Girişim Sermayesi Yatırım Fonu tarafından devralınmasına yönelik başvuru tamamlandı.

Enerji sektöründe önemli bir adım olarak değerlendirilen bu ortaklık, Türkiye’nin yerli rüzgar türbini üretim kapasitesini artırmaya yönelik bir fırsat sunuyor. Bu stratejik ortaklık sayesinde ülke genelindeki rüzgar türbini üretim kapasitesinin daha da güçlendirilmesi bekleniyor. Söz konusu iş birliğinin, Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektöründe daha fazla yerli üretim yapmasına katkı sağlayacağı öngörülüyor.

2013 yılında rüzgar türbinleri için cıvata, somun ve bağlantı elemanları üretmek amacıyla kurulan Ateş Çelik, günümüzde 1.500 MW kurulu gücün ihtiyacını karşılayabilecek kapasiteye ulaşmış durumda. Şirket, kule temel ringi, kule temel kafesi, çelik iç aksam ve kule sevk ekipmanlarının tamamını yıllık üretim kapasitesine dahil ederken, 2018 yılında başlattığı direct-drive teknolojisine sahip jeneratör üretimiyle rüzgar türbini üretiminde önemli bir kilometre taşına daha ulaşmış bulunuyor. Bu üretim kapasitesinin artması, Türkiye’nin rüzgar enerjisi üretimindeki yerli katkısını daha da artıracak.

İş Bankası Grubu’nun bir parçası olarak 2022 yılında kurulan İş Enerji, kısa süre içinde 1000 MW üzeri bir kurulu gücü portföyüne dahil etmeyi başardı. İş Enerji’nin, Ateş Çelik ile gerçekleştireceği bu ortaklık sayesinde, sektördeki stratejik iş birliklerinin güçlendirilmesi ve yeni projelerin hayata geçirilmesi bekleniyor. Bu ortaklık, yerli enerji üretimini destekleyerek, Türkiye’nin enerji bağımsızlığı yolunda önemli bir adım olacak.

Katar’da Web Zirvesi Rekor Katılım Sağladı

Web Summit Qatar 2025, Orta Doğu’nun en büyük girişimcilik etkinliği olarak 124 ülkeden 25.747 katılımcıyla kapılarını açtı. Doha Sergi ve Kongre Merkezi’nde (DECC) düzenlenen zirvede, 1.520 girişim ve 723 yatırımcı bir araya gelirken, etkinlik bu yıl tüm biletlerin tükenmesiyle dikkat çekti. Startup’ların yüzde 47’sinin kadınlar tarafından kurulduğu etkinlik, cinsiyet dengesi açısından da önemli bir başarıya imza attı. Geçen yıla göre 10.000’den fazla katılımcının artışıyla, MENA bölgesinin en büyük startup buluşması olarak öne çıktı.

Teknolojinin Geleceği Katar’da Tartışıldı
Web Summit CEO’su Paddy Cosgrave açılış konuşmasında, Katar’ın küresel teknoloji arenasındaki yükselen konumuna vurgu yaparak, “Teknolojinin dünya ekonomisi ve politikası üzerindeki etkisi her geçen gün daha da artıyor. Katar ise bu dönüşümün merkezlerinden biri haline geliyor,” dedi. Etkinliğin açılışında Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman bin Casim El Sani, Katar’ın ekonomik dönüşüm vizyonunu paylaşarak özel sektör ve girişimcilik odaklı stratejik planlarını açıkladı.

Yapay Zeka Zirvenin Yıldızı Oldu
Katılımcıların ilgi odağı olan yapay zeka (AI), yüzde 17 oranıyla en çok temsil edilen girişim sektörü oldu. AI’ı; SaaS, Healthtech & Wellness, Fintech ve Eğitim sektörleri izledi. AI konulu panellerde Scale AI CEO’su Alexandr Wang, teknolojinin toplumsal ve ekonomik etkilerine değinirken, Web Summit’in AI destekli buluşma platformu, 120’nin üzerinde yeni iş birliğine aracılık etti. Özellikle kadın girişimcilerin AI sektöründeki varlığı, “Yapay Zeka Alanında Kadın Kurucular” oturumlarında öne çıktı.

168 Ortak ve Küresel Devler Zirvede
Amazon, Microsoft, Meta, Huawei ve TikTok gibi teknoloji devlerinin de aralarında bulunduğu 168 şirket, en son yeniliklerini tanıtmak için fuar alanında yer aldı. Finans, sağlık teknolojileri ve iklim çözümleri gibi alanlarda öncü projeler sergilendi. 381 konuşmacının sahne aldığı etkinlikte, Hollywood yıldızı Will Smith ve Reddit kurucusu Alexis Ohanian gibi isimler de söz aldı. Ohanian, kadın sporlarına yatırımın önemine değinerek, “Önyargılar, birçok yatırım fırsatının kaçmasına neden oluyor,” dedi.

Yatırımcılar ve Girişimciler Arasında Rekor İş Birlikleri
Toplamda 723 yatırımcı ve 1.520 girişim, Web Summit Qatar’da iş fırsatlarını değerlendirdi. Katar’dan 228 girişim katılırken, yüzde 85’i ise uluslararası girişimler oluşturdu. Crunchbase verilerine göre, 2024 yılında Web Summit Qatar’a katılan erken aşama girişimlerin 82’si 120 milyon dolar yatırım aldı. Katar Yatırım Otoritesi (QIA), fintech ve temiz enerji gibi sektörlerde 1 milyar dolarlık Fon Fonu programını duyurarak, Doha’nın teknoloji ve inovasyon merkezi olma hedefini güçlendirdi.

Kadın Girişimciler Zirvede Fark Yarattı
Etkinlikte kadınların liderliğinde kurulan girişimlerin oranı yüzde 47’ye ulaştı. Web Summit’in girişim ekibi, kadın kurucuları destekleyen özel programlar ve indirimlerle bu büyümeyi destekledi. Katılımcıların yüzde 37’sinin kadın olması, teknolojide cinsiyet eşitliğine yönelik olumlu bir adım olarak değerlendirildi.

Sonuç ve Gelecek Beklentileri
Web Summit Qatar 2025, teknoloji ve girişimcilik alanında küresel bir buluşma noktası haline gelirken, AI ve sürdürülebilirlik konuları öne çıkan başlıklar oldu. Yatırımcılar ile girişimler arasında sağlanan bağlantılar, bölgede uzun vadeli iş birliklerinin kapısını araladı. Etkinlik boyunca düzenlenen paneller ve networking oturumları, Orta Doğu’nun teknoloji ekosisteminde geleceğe dair umut verdi.

Katar, hızla büyüyen teknoloji yatırımları ve girişimcilik destekleriyle önümüzdeki yıllarda da küresel inovasyon sahnesinde adından söz ettirmeye devam edecek.

Estap’tan Veri Merkezlerine Yenilikçi Kabinet Çözümleri

Türkiye’nin önde gelen kabinet üreticilerinden Estap, veri merkezlerinin değişen ihtiyaçlarına yanıt verebilmek amacıyla geliştirdiği DCMax ve Cloudmax serisiyle sektörde yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Yüksek performans ve esnek kullanım sunan bu kabinetler, modern veri merkezlerinin gerektirdiği güvenlik, enerji verimliliği ve kablo yönetimi gibi alanlarda fark yaratıyor.

DCMax ve Cloudmax kabinetleri, 47U’ya kadar geniş ebat seçenekleri sunarak farklı ölçeklerdeki veri merkezlerine çözüm sağlıyor. Yüksek taşıma kapasitesi ve dayanıklı yapısıyla dikkat çeken DCMax, 1500 kg’a kadar yük taşıyabilme özelliğiyle büyük ölçekli veri merkezleri için ideal bir çözüm sunuyor. Kabinetin %80’e varan perfore ön ve arka kapıları, optimum hava sirkülasyonu sağlayarak pasif soğutma imkanı tanıyor ve böylece enerji verimliliğini artırıyor. Bunun yanı sıra, IP20 koruma seviyesi ve 1000 kg sismik test başarısıyla güvenlik konusunda da yüksek bir standart ortaya koyuyor.

Modüler yapısıyla öne çıkan Cloudmax, demonte (flat-pack) tasarımı sayesinde taşınma ve depolama süreçlerinde %50’ye varan alan tasarrufu sağlıyor. Kullanıcı dostu bir deneyim sunmayı hedefleyen bu model, profesyonel kablo yönetimi ile veri merkezlerinde kablo karmaşasını ortadan kaldırırken montaj süresini de önemli ölçüde azaltıyor. Ön ve arka profillerde bulunan kablo düzenleyici halkalar, kabloların düzenli bir şekilde yerleştirilmesine olanak tanırken hava geçişini iyileştirerek ekipmanların daha verimli çalışmasını sağlıyor.

Estap, kabinet tasarımlarında yalnızca işlevselliğe değil, aynı zamanda kullanım kolaylığı ve estetik görünüme de önem veriyor. Geniş açılabilen kapıları ve kullanıcı odaklı modülleri ile DCMax ve Cloudmax, veri merkezlerinin kurulum ve bakım süreçlerini kolaylaştırıyor. Özellikle sıcak-soğuk koridor uygulamalarında yüksek enerji verimliliği sağlarken, kablo giriş noktalarının genişletilmesi sayesinde ekipmanların taşınması ve montajı sırasında esneklik sunuyor.

Estap’ın Ar-Ge destekli bu ürünleri, uluslararası standartlara uygunluğu ve tüm sunucu markalarıyla uyumlu yapısıyla dikkat çekiyor. Yerli üretim gücüyle geliştirilen DCMax ve Cloudmax kabinetleri, Türkiye’deki veri merkezlerine güvenilir, sürdürülebilir ve yenilikçi çözümler sunuyor. Ayrıca, projeye özel terzi usulü çözümleriyle müşterilerinin ihtiyaçlarına en uygun tasarımları hayata geçiren Estap, sektördeki liderliğini bir kez daha kanıtlıyor.

Veri merkezlerinin temel taşlarından biri olan kabinet teknolojisinde öncü bir yaklaşım sergileyen Estap, DCMax ve Cloudmax serisiyle hem performans hem de güvenlik arayan işletmeler için güçlü bir seçenek sunuyor.

Beton Taşımacılığında Elektrikli Dönüşüm Başladı

Beton taşımacılığı sektöründe çevreci çözümlere olan ihtiyaç artarken, Renault Trucks ve Schwing-Stetter ortak bir inovasyonla bu alandaki önemli bir soruna çözüm getirdi. İki şirket, %100 elektrikli ve 10 m³’e kadar beton taşıma kapasitesine sahip beş akslı Renault Trucks E-Tech C modelini tanıttı. Araç, 7-13 Nisan 2025 tarihleri arasında Münih’teki Bauma Fuarı’nda Schwing Stetter standında sergilenecek.

Elektrikli araçların taşımacılık sektöründe yaygınlaşması, özellikle yüksek taşıma kapasitesi gerektiren beton taşımacılığı için zorluklar yaratırken, batarya ağırlığı nedeniyle yük kapasitesinde azalmalar yaşanabiliyordu. Renault Trucks ve Schwing-Stetter bu sorunu çözmek için beş akslı E-Tech C 10×4 modelini geliştirdi. Araç, optimum batarya yerleşimi ve yeniden tasarlanmış şasisi sayesinde hem yüksek taşıma kapasitesi hem de şehir içi dar alanlarda etkileyici bir manevra kabiliyeti sunuyor.

Schwing Stetter’in geliştirdiği tam elektrikli beton mikseri, kamyonun bataryalarından doğrudan beslenerek sıfır CO₂ emisyonuyla çalışıyor. 45 dakikalık ara şarjla 140 km menzil sağlayabilen E-Tech C, tipik beton santrali-şantiye güzergahlarında 35 km’lik mesafeyi dört gün boyunca rahatlıkla kat edebiliyor. Tek bir tam şarjla 110 km yol alabilen araç, düşük enerji maliyetleriyle rekabetçi bir çözüm sunuyor.

Renault Trucks, müşterilerinin ihtiyaçlarına göre en uygun batarya konfigürasyonunu belirlemelerine yardımcı olarak hem yük kapasitesinin maksimize edilmesini sağlıyor hem de gereksiz çevresel etkilerin önüne geçiyor. Bu yenilikçi çözüm, özellikle beton taşımacılığında sıkı çevresel düzenlemelere uyum sağlamak isteyen şirketler için büyük bir avantaj sunuyor.

42 tona kadar ağırlık taşıyabilen bu model; İsviçre, İrlanda, Hollanda, Lüksemburg, Finlandiya, Slovakya ve Litvanya gibi ülkelerde satışa sunulacak. Renault Trucks, Avrupa genelinde düzenlemelerin uyumlaştırılması için de çalışmalar yürütüyor.

Bu ortak inovasyon, hem verimlilik hem de sürdürülebilirlik hedeflerini bir araya getirerek taşımacılık sektöründe dekarbonizasyonun hızlanmasına önemli bir katkı sağlıyor. Renault Trucks ve Schwing-Stetter, çevre dostu taşımacılık çözümleri sunma konusundaki kararlılıklarını bir kez daha kanıtladı.

Canlı Hücrelerden Yapay Damar Üretildi

Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom’a bağlı bilim insanları, tıp dünyasında devrim niteliğinde bir başarıya imza attı. Araştırmacılar, canlı hücrelerden yapay damar üretmeyi başardı.

Bu gelişme, organ nakli bekleyen hastalar için büyük umut vaat ediyor. Kan damarlarının uzun dokusal eşdeğerlerinin biyofabrikasyonu başarıyla gerçekleştirildi ve 2030’ların başında daha karmaşık damarların üretilebilmesi hedefleniyor. Troitsk Bilim Enstitüsü’nde görev yapan araştırmacılar, bu damarların etrafında işlevsel insan organları oluşturmayı amaçlıyor.

Biyofabrikasyonun Geleceği

Biyofabrikasyon, rejeneratif tıpta çığır açan bir gelişme olarak kabul ediliyor. Eğer proje planlandığı gibi ilerlerse, hastalar artık donör organ beklemek zorunda kalmayacak. Bunun yerine, kişiye özel ve mükemmel uyumlu böbrek, pankreas, akciğer gibi organların birebir yapay versiyonları üretilebilecek.

Biyofabrikasyonun en büyük avantajlarından biri, bağışıklık sistemi ile tam uyumlu organlar üretme olasılığıdır. Günümüzde, bağışıklık sistemi tarafından reddedilen organ nakilleri büyük bir problem oluşturuyor. Ancak, hastanın kendi hücresinden elde edilen materyallerle oluşturulan organlar, bu sorunu tamamen ortadan kaldırabilir.

Tavşan Üzerinde Başarılı Test

Rosatom’un bu çalışması, Geleceğin Teknolojileri Forumu’nda da tanıtıldı ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından da yakından incelendi. Doku mühendisliği alanında bir devrim olarak değerlendirilen bu gelişme, kısa süre önce hayvanlar üzerinde başarılı bir şekilde test edildi.

Biyofabrikasyon yöntemiyle üretilen kan damarı eşdeğeri, ilk olarak bir tavşanın femoral arterine implante edildi. Operasyon başarıyla sonuçlandı ve çalışmanın işlevselliği doğrulandı. Bu başarı, biyoyazıcı ve biyoreaktör teknolojisinin gerçek organ üretimi için de kullanılabileceğini kanıtladı.

Biyoteknoloji ve Doku Mühendisliği

Biyofabrikasyon teknolojisi, hücresel materyalin fiziksel alanlar aracılığıyla yönlendirilerek besiyerinde bir yapı oluşturmasına dayanıyor. Ancak, üretilen dokuların hemen nakle hazır hale gelmesi mümkün değil. Damarlar ve organlar, biyomekanik özelliklerini kazanabilmek için biyoreaktörde belirli bir olgunlaşma sürecinden geçmek zorunda.

Rosatom’un araştırmacıları, biyobaskı ve biyofabrikasyon için farklı yöntemler kullanıyor. Bunlar arasında hastanın mukozasından kazıma yöntemiyle veya yağ dokusundan hücre elde etme yöntemleri bulunuyor. Ayrıca, periferik kandan kök hücre toplama teknolojisi de kullanılıyor.

Troitsk Bilim Enstitüsü Eklemeli Üretim Teknolojileri ve Biyomühendislik Baş Uzmanı Yegor Plakhotnyuk, çalışmalarında 200-300 mikrometre çapında hücresel sferoidler oluşturduklarını belirtti. “Şu anda bu yapıları akustik alanlarla sabitliyoruz, ancak gelecekte manyetik alanları da kullanmayı planlıyoruz” diyen Plakhotnyuk, manyetik alanın daha karmaşık dokular üretmeyi kolaylaştıracağını ifade etti.

Yapay Damarlar ve Organ Nakli

Rosatom’un çalışmaları, özellikle ateroskleroz (damar sertliği) tedavisi için büyük bir önem taşıyor. Günümüzde hastalara genellikle biyouyumlu metallerden ve polimerlerden üretilmiş stentler ve şantlar yerleştiriliyor. Ancak bu tür implantlar, bağışıklık sistemi tarafından reddedilebiliyor ve zamanla çeşitli komplikasyonlara neden olabiliyor.

Yeni geliştirilen biyofabrikasyon yöntemi sayesinde, hastanın kendi hücresel materyalinden yapay damarlar üretmek mümkün hale geliyor. Böylece, bağışıklık tepkisi sorunu ortadan kalkıyor ve daha uzun ömürlü tedavi seçenekleri ortaya çıkıyor.

Rosatom ekibi, 2030 yılına kadar yalnızca arterlerin basit eşdeğerlerini değil, daha karmaşık ve dallanan damar sistemlerini üretebilen manyetik-akustik biyoyazıcılar geliştirmeyi hedefliyor. Plakhotnyuk’un ifadesine göre, gelecekte bu damarlar etrafında işlevsel organ dokuları oluşturulabilecek. Örneğin, bir karaciğer modeli, damarlar sayesinde gerekli besin ve oksijeni alarak olgunlaşabilecek.

Biyoyazıcılar ile İnsan Organlarının Geleceği

Ultrasonik akustik alan teknolojisi kullanılarak 10 cm uzunluğa kadar kan damarı eşdeğerleri yetiştirilebiliyor. Bu teknoloji, varis, tromboz, koroner kalp hastalıkları ve diğer damar hastalıkları için çığır açıcı bir tedavi yöntemi sunuyor.

Önümüzdeki yıllarda, Rosatom’un geliştirdiği biyofabrikasyon yöntemlerinin diğer hasarlı dokuların ve organların onarımında da kullanılması planlanıyor. Bu teknoloji sayesinde yapay kalp kapakları, akciğer dokuları ve hatta tam işlevsel iç organlar üretilebilecek.

Tıpta Yeni Bir Devrim Başlıyor

Rosatom’un yapay damar biyofabrikasyonu, tıp dünyasında donör organ bekleme sürecini ortadan kaldırabilecek büyük bir adım olarak görülüyor. Eğer proje planlandığı gibi ilerlerse, gelecekte kişiye özel organ üretimi mümkün hale gelebilir. Bu gelişme, transplantasyon tıbbında devrim yaratabilecek bir yenilik olarak değerlendiriliyor.

Bu teknoloji yalnızca damar hastalıkları için değil, gelecekte tüm vücut organlarının üretimini mümkün kılabilecek bir potansiyele sahip. Şimdiye kadar yapılan testler umut verici sonuçlar verdi ve Rosatom’un biyofabrikasyon çalışmalarının önümüzdeki yıllarda daha da ileri bir noktaya ulaşması bekleniyor.

HABER: Ferhat Yıldırım

Elektrikli Araç Şarj İstasyonlarında Acil Güvenlik Uyarısı

Elektrikli araçların hızla yaygınlaşmasıyla birlikte, Türkiye genelinde şarj istasyonlarının sayısı artarken altyapı ve yangın güvenliği konuları gündemde önemli bir yer edinmeye başladı. İstanbul Elektrik Teknisyenleri Odası Başkanı Haluk Bozali, bu konuda önemli uyarılarda bulunarak mevcut sistemlerin yetersizliğine dikkat çekti. Özellikle büyük siteler ve konut komplekslerinde, şarj istasyonlarının hızlı kurulumu beraberinde ciddi sorunları da getiriyor.

“Elektrikli araç şarj istasyonları yaşamı kolaylaştırsa da altyapı yetersizlikleri nedeniyle sitelerde anlaşmazlıklar ve hukuki sorunlar yaşanıyor,” diyen Bozali, bodrum katlarda şarj edilen araçlarda çıkabilecek yangınların, hem müdahale süresini uzattığını hem de yangınların günlerce sürebildiğini belirtti. Bu durumun hem bina güvenliği hem de çevre açısından ciddi tehdit oluşturduğunu söyleyen Bozali, altyapının güncellenmesi ve yeni standartların hızla devreye alınması gerektiğini vurguladı.

Yetersiz Altyapı, Büyük Tehlike Doğuruyor

Elektrikli araç şarj cihazlarının çektiği yüksek güç, mevcut binalarda altyapı problemlerini gün yüzüne çıkarıyor. İstanbul’daki birçok yapının, iki adet 180 kW kapasiteli şarj cihazını dahi destekleyemediğine dikkat çeken Bozali, dinamik yük bölümü sistemlerinin uygulanmasının yangın riskini azaltmada hayati öneme sahip olduğunu belirtti. “Bu sistemler, binaların mevcut güç kapasitesini analiz ederek şarj cihazlarının güvenli kullanımını sağlar,” diyerek olası tehlikelerin önüne geçilebileceğini ifade etti.

Yangın Güvenliği İçin Acil Önlemler Şart

Elektrikli araçlar şarj halindeyken meydana gelebilecek olası yangınların etkilerini azaltmak için, şarj istasyonlarının kurulumunda yangın güvenliği önlemlerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Bozali, şu tavsiyelerde bulundu:

  • Sitelerde altyapı planlamaları, elektrik teknisyenleri ve dağıtım şirketleriyle koordineli bir şekilde yapılmalıdır.
  • Dinamik Yük Bölümü Sistemleri, site sakinleri ve yöneticiler tarafından öncelikli olarak tercih edilmelidir.
  • Kurulum aşamasında yangın risk değerlendirmeleri yapılmalı ve uzman desteği alınmalıdır.

Bozali, “Altyapı güçlendirilmediği ve yangın güvenliği önlemleri alınmadığı takdirde, ilerleyen yıllarda daha büyük sorunlar kaçınılmaz olacaktır,” diyerek konunun ciddiyetini vurguladı.

Kamuoyu ve İlgili Kurumlara Çağrı

İstanbul Elektrik Teknisyenleri Odası Başkanı Haluk Bozali, başta site yöneticileri olmak üzere ilgili kamu kurumlarını ve vatandaşları, altyapı ve güvenlik konularında bilinçli olmaya davet etti. “Geleceğin ulaşımı için attığımız adımlar, güvenlik ve sağduyuyla desteklenmelidir. Ertelenen her önlem, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir,” diyerek sözlerini tamamladı.

Schneider Electric Dijital Pazaryeri Dönemi Başladı

Schneider Electric, 18 Şubat 2025 tarihinde MEXT Teknoloji Merkezi’nde gerçekleştirdiği etkinlikte, iş dünyasında dijitalleşmeyi bir adım öteye taşıyan Schneider Electric Pazaryeri platformunu tanıttı. İş ortaklarına ve müşterilerine yenilikçi bir alışveriş deneyimi sunmayı hedefleyen bu platform, güvenilirlik, hız ve kullanıcı dostu arayüzüyle öne çıkıyor.

Kullanıcıların iş süreçlerini kolaylaştırmak ve verimliliği artırmak amacıyla geliştirilen Schneider Electric Pazaryeri; 7/24 erişim, hızlı belge ulaşımı, ürün seçici desteği ve sipariş takibi gibi birçok avantaj sağlıyor. Bu sayede, elektrikçilerden distribütörlere, makine üreticilerinden son kullanıcılara kadar geniş bir hedef kitleye hitap ediyor.

Etkinlikte konuşan Schneider Electric Türkiye & Orta Asya Kanal Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Selin Keleşoğlu, dijitalleşmenin önemine vurgu yaparak, “Dijital dönüşüm verimli, güvenilir ve sürdürülebilir bir geleceğin anahtarıdır. Pazaryeri ile iş ortaklarımıza ihtiyaç duydukları çözümleri en hızlı ve en güvenilir şekilde sunuyoruz. Tek tıkla sipariş ve erişim kolaylığı sayesinde süreçler daha kesintisiz ve verimli hale geliyor.” dedi.

Schneider Electric Pazaryeri, dijitalleşmenin gücünü iş dünyasına entegre ederek, müşterilerle çözümler arasındaki bağı daha da kuvvetlendiriyor. Şirket, sektördeki lider konumunu pekiştirirken, dijital çözümlerle iş ortaklarının rekabet gücünü artırmayı hedefliyor.

Platformu keşfetmek ve dijital dönüşüm fırsatlarından yararlanmak için Schneider Electric Pazaryeri’ni ziyaret edebilirsiniz: https://eshop.se.com/tr/

Katar’da Girişimciler Geleceğe Yatırım Yapıyor

Dünyanın önde gelen teknoloji ve girişimcilik etkinliklerinden biri olan Web Summit Qatar, 2025 yılında da girişimcilerin ve yatırımcıların buluşma noktası oldu. Etkinlikte, yeni nesil girişimler önemli ortaklıklar kurarak milyonlarca dolarlık yatırımlar aldı. Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen etkinlik, teknoloji dünyasında fark yaratmak isteyen 25.000’den fazla kurucu, yatırımcı, gazeteci ve iş ortağını bir araya getirdi.

Crunchbase verilerine göre, Web Summit Qatar 2024’e katılan 148 girişim toplamda yaklaşık 30 milyar dolarlık fon topladı. Bu şirketlerden 97’si erken ve sonraki aşamalarda 1,8 milyar dolarlık yatırım alırken, Scale AI tek başına 1 milyar dolarlık finansmanla öne çıktı. Türk fintech girişimi Colendi, 700 milyon dolarlık değerlemeyle 65 milyon dolarlık Seri B yatırım alarak, bölgedeki girişimcilik ekosisteminde dikkat çekti.

Yatırım rekorları kıran girişimler arasında, Groq 640 milyon dolar, TechMet Ltd ise Katar Yatırım Otoritesi’nden (QIA) 180 milyon dolar yatırım aldı. Lagos merkezli Moove, 100 milyon dolarlık fonla mobilite sektöründe büyümeye devam ederken, Brezilya merkezli Jeeves Latin Amerika pazarında 75 milyon dolarlık yatırımla genişlemeyi planlıyor. Sürdürülebilir inşaat teknolojilerinde faaliyet gösteren Gropyus ise 100 milyon euro yatırım alarak Avrupa genelinde projelerine hız kazandırdı.

Etkinlik sadece yatırım alan girişimler için değil, stratejik iş birlikleri için de fırsatlar sundu. Katar merkezli emlak platformu Hapondo, Kuveytli Sakan tarafından satın alınırken, SquareCodex ve Shipsider gibi şirketler, Katar Finans Merkezi’nden aldıkları desteklerle bölgedeki faaliyetlerini genişletti.

Web Summit Qatar 2025, girişimciler için yalnızca bir tanıtım ve yatırım platformu değil, aynı zamanda iş dünyasının geleceğine yön veren bir ekosistem sundu. Organizasyon, katılımcılara global pazarlara açılma ve teknolojik dönüşümde öncü olma fırsatı sağladı. Etkinlik sırasında duyurulan Katar’ın 1 milyar dolarlık Girişim Sermayesi Fon Fonları programı ise bölgedeki inovasyon ve girişimcilik hareketini daha da hızlandırdı.

Girişimcilik dünyasında fırsatların kapısını aralayan Web Summit Qatar, bir kez daha “Bir fikir, bir dünyayı değiştirebilir” gerçeğini kanıtladı.

Kaçak Trafoların Gücü Bir Şehri Aydınlatıyor

Dicle Elektrik, 2024 yılında sorumluluk sahasında bulunan altı ilde yaptığı denetimlerde, büyük bir kısmı tarımsal sulamada kullanılan 4.238 kayıt dışı trafo tespit etti. Şirket, söz konusu trafoların toplam kapasitesinin yaklaşık 335 bin KVA olduğunu açıklarken, bu miktardaki enerjinin ortalama 67 bin mesken ve 270 bin kişinin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde olduğu bildirildi. Bu çarpıcı rakam, kaçak trafoların bir şehrin tamamını besleyebilecek güce ulaştığını gözler önüne serdi.

253 Trafoya El Konulabildi Kaçak trafoların koordinatları, seri numaraları ve görselleri ilgili illerin savcılıklarına iletilerek hukuki süreç başlatıldı. Ancak, adli prosedürlerin uzun sürmesi ve bazı kaçak trafo sahiplerinin ekiplerin geldiğini önceden haber alarak trafoları yer değiştirmesi gibi sebeplerle, toplamda yalnızca 253 kaçak trafoya el konulabildi. El konulamayan trafoların farklı bölgelerde kullanılmaya devam ettiği ise denetimlerde ortaya çıktı.

Birçok Şehrin Yıllık Tüketimini Geçiyor Tespit edilen kaçak trafoların sağladığı enerji, Karaman, Kırşehir, Erzincan ve Sinop gibi nüfusu 270 binin altında olan illerin yıllık elektrik ihtiyacından bile fazla. TÜİK’in 2023 verilerine göre bu kaçak kullanımlar, yalnızca tarımsal sulama alanlarında dahi devasa bir tüketim hacmine işaret ediyor.

Şanlıurfa İlk Sırada Denetimler sonucunda en fazla kaçak trafo Şanlıurfa’da bulundu. Bu ili sırasıyla Mardin, Diyarbakır, Şırnak ve Batman takip etti. Kaçak elektrik kullanımının en az olduğu il ise Siirt olarak kayıtlara geçti. Dicle Elektrik, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun belirlediği kurallar çerçevesinde kaçak tüketimle mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor.