24.5 C
İstanbul
Perşembe, Temmuz 17, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 134

Otonom araçlarla “sıfır kaza ve emisyon” rüyası gerçek olacak

Dünya otomotivinin uzmanları, OİB, OSD, OTEP, TAYSAD ortaklığı ve Amerikan Otomotiv Mühendisleri Derneği (SAE) iş birliği ile düzenlenen Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı-IAEC’17 için İstanbul’da buluştu.

General Motors’un Elektrik ve Kontrol Sistemleri Araştırma Laboratuvarı Direktörü Dr. Cem Saraydar “Dünya otomotiv sektöründe sıfır kaza, trafik ve emisyon için güçlü bir dönüşüm yaşanıyor. Bu bir rüya ancak gerçek olabilir. Bunun için bağlantılı, otonom, elektrik ve paylaşım unsurları öne çıkıyor” dedi.

Strategy& Ortağı ve otomotiv stratejisti Jörg Krings: “Değişen dünya otomotiv pazarında Türkiye’nin dijital servisler, teknoloji, yazılım, paylaşım gibi konularda fırsatları olabilir.”

Multiphysics Energy Solutions (MES) Genel Müdürü Prof. Dr. Murat Pekşen: “Almanya 2050 yılına kadar ulaşımda yüzde 40 enerji tasarrufu sağlamayı hedefliyor. Sadece hidrojen yakıt teknolojilerine ayrılan rakam 161 milyon Euro. Ülke genelinde 2023 yılına kadar 400 adet hidrojen yakıt doldurma ünitesi kurulacak.”

Dünya otomotiv sanayine yön veren uzmanlar, bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı (IAEC’17) için İstanbul’da buluştu. Türkiye ihracatının 11 yıldır lideri konumunda olan otomotiv sanayinde mühendislik faaliyetlerinin ve üniversite-sanayi iş birliğinin geliştirilmesi amacıyla düzenlenen IAEC’17’de, otonom ve elektrikli araçlardan akıllı şehirlere kadar pek çok konu panel ve konuşmalarla ele alındı.
Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin (OİB) desteği, Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), Otomotiv Teknoloji Platformu (OTEP), Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) ortaklığı ve Amerikan Otomotiv Mühendisleri Derneği (SAE International) iş birliği ile gerçekleştirilen ve yerli-yabancı çok sayıda sektör temsilcisini buluşturan IAEC’17’nin Başkanı Prof. Dr. Mustafa İlhan Gökler, “Türk otomotiv sektöründe daha da yetkin mühendisler yetiştirmek için yol gösterici olmayı hedefliyoruz. IAEC, gelecek yıl da 1-2 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek” dedi.

Sıfır kaza ve emisyon için dört unsur gerekli
İki gün boyunca Gelecekte Hareketlilik temasının işlendiği konferansta, tüm dünyada güvenlik, çevre, maliyet gibi konularda çözüm olarak öne çıkan ve 2050 yılında 7 trilyon dolarlık bir ekonomi yaratması beklenen otonom araçlar konusu büyük ilgi gördü. Konferans için ABD’den gelen dünyanın en büyük otomotiv şirketlerinden General Motors’un Elektrik ve Kontrol Sistemleri Araştırma Laboratuvarı Direktörü Dr. Cem Saraydar, otonom araçlara ilişkin yaptığı konuşmada “Dünya otomotiv sektöründe sıfır kaza, sıfır trafik ve sıfır emisyon için güçlü bir dönüşüm yaşanıyor. Bu büyük bir rüya ancak gerçek olabilir. Bu rüyanın dört ana unsuru olarak; bağlantılı, otonom, elektrik ve paylaşım özellikleri öne çıkıyor” diye konuştu.
Dr. Cem Saraydar, gelecekte çok sayıda araçta kullanılacak özelliklere ilişkin şu bilgileri verdi: “Dünya genelinde çevreye duyarlı ve verimli araçlara talep çok artmış durumda. Bu da sektörde değişimi beraberinde getiriyor. Sıfır kaza, emisyon ve trafik için en önemli unsurlardan olan otonom araçların algılaması konusunda çok önemli teknolojiler geliştiriliyor. Otonom araçlarda başı yazılım çekiyor. Sensörlerden radar ve kameralara kadar çok sayıda teknoloji taşıtlara entegre ediliyor.”
Northeastern Üniversitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde Doç. Dr. Taşkın Padır da konuşmasında sektörün insan-otonom araç etkileşimi üzerinde çalıştığına değinerek “Örneğin otonom aracınız gitmesi gereken rota yerine birden başka bir yöne doğru gitmeye başladı. Sürücü olarak neden böyle olduğunu bilmek isteriz, öyle değil mi? Yani otonom araçlar, sürücü ile iletişim kurabilecek mi? Bu tip konular da sektörün gündem maddeleri arasında” dedi.

Almanya beş yılda 400 hidrojen yakıt doldurma istasyonu kuracak
Gelecekte Elektrikli Araçlar panelinde konuşan FEV Elektronik ve Elektrifikasyon Başkan Yardımcısı Dr. Thomas Hülshorst, “Geri dönüşüm amacıyla elektrikli araçların bataryalarını sabit kullanım için birleştirmeye çalışıyoruz. Konu şu an araştırma aşamasında. Aynı şekilde bataryanın ağırlığı nasıl düşer? Yeni nesil batarya hücreleri ile bu mümkün. Amacımız yüksek verimlilik ve düşük gürültülü bir tasarım. Tüm şirketler entegre konsepte odaklanıyor” diye konuştu. Multiphysics Energy Solutions (MES) Genel Müdürü Prof. Dr. Murat Pekşen de Almanya’nın yeni teknolojiler konusundaki hedeflerine yer verdi. Pekşen şunları söyledi: “Almanya için yeni yakıt teknolojilerine yönelik araştırmalar büyük önem taşıyor. Temel hedef; 2050 yılına kadar ulaşımda yüzde 40 enerji tasarrufu yakalamak. Sadece hidrojen yakıt teknolojilerine ayrılan rakam 161 milyon Euro. Ülke genelinde 2023 yılına kadar 400 adet hidrojen yakıt doldurma ünitesi hedefleniyor.”

Türkiye için dijital servisler ve yazılımda fırsat var
Strategy& Ortağı ve otomotiv stratejisti olan Jörg Krings de Gelecekte Hareketlilik konulu konuşmasında şunları söyledi: “Otomotivde konvansiyonel teknolojiler ‘hareketlilik’ felsefesi ile beraber yerini uçan araçlara bırakacak. Tüm endüstri bu gelişmeleri göz önünde bulundurmalı. Tam otonom araçlar 2028’den itibaren daha yaygın olacak. Yine ABD, AB ve Çin’de 2025 yılında 450 milyon aracın hepsinin birbiri ile bağlantılı olması bekleniyor. Otonomun da içinde olduğu dört ana unsur sayesinde endüstri artık daha çevreci, verimli ve hesaplı hale gelecek. Yakıt teknolojileri konusunda ise 2030 yılına geldiğimizde satılan yeni araçlar ağırlıklı elektrikli ve hibrit olacak. Türkiye’nin değişen ekosistemde dijital servisler, teknoloji, yazılım, paylaşım gibi konularda pazar fırsatları olabilir.”

Araç sahibi olmak yerine paylaşım önemli
SAE Avrupa Operasyonları Direktörü Murat Doğru ise otomotiv sektöründe dönüşümü ele alan konuşmasında “Her yıl trafik kazalarında dünyada 1,3 milyon kişi hayatını kaybediyor. Bu nedenle geleceğin araçlarında güvenlik daha fazla olacak. Araçlar artık birbiriyle konuşuyor. Hız ve diğer bilgiler diğer araçlara aktarılıyor, güvenlik sağlanıyor. Diğer yandan ayrıca araç sahibi olmak yerine paylaşım daha önemli hale geldi” diye konuştu.
Ertrac Başkanı Dr. Stephan Neugebauer de Gelecekte Taşımacılık başlıklı konuşmasında “Taşımacılıkta karbon salınımı oranının 2050 yılına kadar yüzde 60 azaltılması hedefleniyor. İçten yanmalı motorlar hep olacak ama en çok hangi yakıt olacak, gaz, hidrojen? Şehir içinde elektrik, şehir dışında verimli, çevreye dost içten yanmalı motorlar olabilir. Yine hibrit de çok yaygın olacak. Güç aktarma konusunda genel trend bu yönde. Bu duruma bir de dijitalleşme ekleyin. Dijitalleşme, otonom sürüşten daha fazlası olacak. Sensör, altyapı, GSM operatörleri, yazılımlar, veri hizmetleri olacak. Tüm bu başlıkları Türk iş ortaklarımızla devam ettirmeyi isteriz” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Zorlu Enerji, BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde ikinci kez gönüllü olarak yer aldı

Enerjide sürdürülebilir bir gelecek için akıllı enerji teknolojilerine odaklanan Zorlu Enerji, Borsa İstanbul’un Kasım 2017-Ekim 2018 dönemi için açıkladığı Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer alan sayılı şirketten biri oldu. Zorlu Enerji Grubu Başkanı Sinan Ak, Zorlu Enerji’nin geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Sürdürülebilirlik Endeksi’nde gönüllü olarak yer almasının, sürdürülebilirlik odaklı iş modellerinin bir yansıması olduğunu söyledi.

Yerli ve yenilenebilir enerji alanında Türkiye’nin öncü şirketlerinden Zorlu Enerji, Borsa İstanbul’un Kasım 2017-Ekim 2018 dönemi için açıkladığı Sürdürülebilirlik Endeksi’nde gönüllü olarak yer alan sayılı şirketten biri oldu.

Geçen yıldan itibaren BIST 100 şirketlerinden gönüllü olanları da kapsayacak şekilde genişletilen BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde bu yıl ikinci kez gönüllü olarak yer alan Zorlu Enerji, Kasım 2017 tarihinden itibaren bu endeksteki 44 şirketten biri olarak yer alacak.
2014 yılından bu yana belirlenen BIST Sürdürülebilirlik Endeksi; şirketlerin, doğal kaynakların tükenmesi, küresel ısınma, sağlık, güvenlik, istihdam gibi konulara nasıl yaklaştıkları ve yaklaşımlarını kurumsal yönetim politika ve uygulamalarına hangi düzeyde yansıttıklarını değerlendiriyor.

Zorlu Enerji Grubu Başkanı Sinan Ak: “Türkiye’deki santrallerimizin yüzde 76’sı yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanıyor”
Enerjide sürdürülebilir bir gelecek için akıllı enerji teknolojilerine odaklandıklarını dile getiren Zorlu Enerji Grubu Başkanı Sinan Ak, “Sürdürülebilir enerjiyi, sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir unsuru olarak değerlendiriyoruz. Bu doğrultuda, sürdürülebilirliğe toplum için ekonomik, sosyal ve çevresel değer yaratma vizyonuyla yaklaşıyoruz. Sürdürülebilirlik, iş modelimizin merkezinde yer alıyor ve Sürdürülebilirlik Kurulumuz tarafından bütünsel ve kapsayıcı bir bakış açısıyla yönetiliyor. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Sürdürülebilirlik Endeksi’nde gönüllü olarak yer almamız; sürdürülebilirliği merkeze alan iş modelimizi ve bu konuda ortaya koyduğumuz vizyonu açık bir şekilde yansıtıyor” dedi.

Türkiye’deki santrallerinin yüzde 76’sının yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayandığını ifade eden Sinan Ak; “Türkiye’de hem yaptığımız işler, hem de hayata geçirdiğimiz projelerle, sürdürülebilirlik konusunda enerji sektöründe birçok ilke imza attık. Türkiye’de sürdürülebilirlik raporunu yayınlayan ve karbon ayak izini hesaplayan ilk enerji şirketi olarak, BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde ikinci kez gönüllü yer almaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Sürdürülebilir bir gelecek için akıllı enerji teknolojilerine odaklanmayı ve hem enerji alanında hem de farklı sektörlerdeki şirketlere örnek olacak sürdürülebilir işleri ve projeleri hayata geçirmeyi sürdüreceğiz” diyerek sürdürülebilirliğin toplumsal olarak odaklanılması gereken, hayati bir konu olduğunun altını çizdi.

Bilgi İçin: Medyaevi İletişim / Sevgi Demirkale / [email protected] / 0212 351 91 81

Zorlu Enerji Grubu Hakkında
Zorlu Enerji Grubu, elektrik üretimi, dağıtımı ve ticareti, doğal gaz ticareti ve dağıtımı, güneş panelleri ticareti, enerji santrallerinin projelendirilmesi, uzun süreli işletilmesi, servis bakımının gerçekleştirilmesi gibi geniş yelpazede katma değeri yüksek hizmetler sunmaktadır. 6 doğal gaz, 7 hidroelektrik, 4 jeotermal ve 4 rüzgâr santralinden oluşan üretim portföyüyle Türkiye’de toplam 744 MW, Pakistan ve İsrail’deki yatırımlarıyla birlikte ise toplamda 1091 MW’lık kurulu güce sahiptir. Yurt içinde ve yurt dışında güneş enerjisinden elektrik üretmek, solar fotovoltaik (PV) panelleri kiralamak, satmak, satın almak, ihraç etmek, bunları çatılara yerleştirmek ve buna ilişkin her türlü kurulum hizmeti ve danışmanlık hizmeti vermek üzere Mart 2016’da Zorlu Solar Enerji Tedarik ve Ticaret Anonim Şirketi’ni (Zorlu Solar) kurmuştur. Zorlu Solar, güneş enerjisi alanında yeni nesil teknolojiler geliştiren First Solar’ın Doğu Avrupa, Avrasya ve Doğu Akdeniz bölgelerinin dahil olduğu 26 ülkede distribütörlüğünü yapmaktadır. Zorlu Enerji Grubu, GAZDAŞ şirketiyle Trakya ve Gaziantep bölgelerinin doğal gaz dağıtım hizmetini üstlenirken, Zorlu Elektrik şirketiyle de serbest tüketici kapsamındaki kişi ve kurumlara doğrudan elektrik ticareti faaliyetlerini, alternatif fiyatlandırma seçenekleri ve altyapı, mevzuat ve uygulamadaki tecrübesiyle sunmaktadır.

Faselis/Türkiye’de Enerji

‘GÖKYÜZÜNÜ İGDAŞ SAYESİNDE GÖREBİLİYORUZ’

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, INGAS 2017’nin ikinci gününde yaptığı konuşmada “İGDAŞ olmasaydı şu anda gökyüzünü sadece martılar ya da pilotlar görebilecekti” dedi.

7. Uluslararası Doğalgaz Kongre ve Fuarı’nın (INGAS 2017) ikinci gününde konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, kendisinin de eski bir İGDAŞ çalışanı olduğunu belirterek, “O dönemde gazeteler maske hediye ediyordu, insanlara ‘maske takmadan sokağa çıkmayın’ diyorlardı. İGDAŞ olmasaydı şu anda gökyüzünü sadece martılar ya da pilotlar görebilecekti” diye konuştu.

“BU KIŞ SIKINTI YAŞAMAYACAĞIZ”
İGDAŞ’ın dev organizasyonu INGAS 2017, ikinci gününde de önemli konuşmacılara ev sahipliği yaptı. Etkinlikte konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, Türkiye’nin sisteme verilebilen doğalgaz kapasitesinin giderek arttığını ifade ederek, “Geçmişte kış aylarında yaşadığımız sıkıntılı dönemleri bu kıştan itibaren yaşamamış olacağız. Yaptığımız altyapı yatırımları bizlere esneklik kazandıracak, bu da kaliteli, ekonomik, sürdürülebilir bir gaz arzı sağlayacaktır. En önemlisi seçim şansı tanıyacaktır. Tedarikçiler ve tüketiciler de böylece ciddi bir esnekliğe kavuşmuş olacak. Artık doğalgazda da satıcıların belirleyeceği bir piyasa yapısından alıcıların belirleyeceği bir pazara doğru ilerliyoruz” dedi.

“SAĞLIKLI NEFES ALAMIYORSANIZ ÜRETEMEZSİNİZ”
INGAS 2017’nin konukları arasında yer alan EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz ise INGAS 2017’nin doğalgazın geleceğine köprü temasıyla, Türkiye’nin enerjide ticaret merkezi olma hedefine hizmet ettiğini belirterek, “EPDK olarak bizler de bunu hedefliyoruz. Bunun için şeffaf yapımızı güçlendirmemiz gerektiğini biliyoruz. Sadece 6 ilde kullanılan doğalgazı ülkemizin her yanında kullanılabilir hale getirdik. Doğalgaz olmayınca nefes alma kalitemiz düşüyor. Sağlıklı bir nefes alamıyorsanız, ne çalışabilirsiniz ne uyuyabilirsiniz ne de üretebilirsiniz, bunun bilinciyle gece gündüz çalışarak problemlerin minimize edilmesini sağladık” diye konuştu.

“WEO’DA DOĞALGAZ VURGUSU YAPILACAK”
Dünya doğalgaz sektörünün öncü kuruluşları arasında yer alan Uluslararası Gaz Birliği’nin (IGU) İcra Direktörü Menelaos Ydreos da INGAS 2017’de konuşan isimler arasında yerini aldı. Yaptığı konuşmada 14 Kasım’da Londra’da yayınlanacak olan World Energy Outlook’u (WEO) okuma fırsatı bulduğunu ifade eden Ydreos, burada doğalgazın çevresel avantajının vurgulanacağını belirtti. Ydreos ayrıca metan salınımıyla ilgili dünyanın en büyük doğalgaz şirketlerinin ciddi anlamda çalıştığını sözlerine ekledi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Vaillant yüksek nitelikli ürünleriyle dikkat çekti

Vaillant ; Makina Mühendisleri Odası’nın Mersin’de düzenlediği “Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisi”nde, güneş enerjisi sistemlerini sektör temsilcilerine tanıttı.

Isıtma-soğutma ve havalandırma sektörünün öncü kuruluşu Vaillant; “Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisi”nde güneş enerjisi ve iklimlendirme sistemlerini tanıttı. Bu sene 7’ncisi düzenlenen etkinlikte Vaillant’ın güneş enerjisi sistemleri, otomasyon cihazları, ısı pompaları ve hibrit sistemler, etkinliğe katılan mimar-mühendis ve akademik çevreler tarafından ilgiyle izlendi.

Güneş enerjisiyle ilgili farkındalık yaratmak, bilginin yaygınlaştırılması ve yoğunlaştırılması, teknolojik yeniliklerin ve uygulamaların Türkiye’ye kazandırılması için düzenlenen etkinlikte, güneş enerjisi ülke ekonomisi yönünden de incelendi ve alternatif enerjiler içindeki yeri belirlendi.

Etkinlikte ayrıca güneş enerjisi destekli soğutma ve iklimlendirme sistemleri, güneş enerjisinin depolanması, güneş enerjisi sistemlerinde verimlilik, enerji-ekserji analizleri, güneş enerjisi sistemlerinde otomasyon konuları ele alındı. Ülke ekonomisinde güneş enerjisinin alternatif enerjiler içinde yerinin belirlenmesi, güneş enerjisi ve çevre konularında sektörde hayata geçirilen uygulamalar değerlendirildi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

“DOĞALGAZDAKİ STRATEJİK POZİSYONUMUZ GÜÇLENECEK”

INGAS 2017’de konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, “Bu kongrede alınan kararlar ülkemizin doğalgaz alanındaki stratejik pozisyonunu daha da güçlendirecek” dedi.

7. Uluslararası Doğalgaz Kongre ve Fuarı’nın açılış konuşmasını yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, “INGAS 2017 hakikaten sektör noktasında şahsım adına ve bakanlığımız adına çok önemli bir program olarak anlam ifade ediyor. Birçok sektör temsilcisini bir araya getiren bu kongrede alınan kararların ülkemizin doğalgaz alanındaki stratejik pozisyonunu daha da güçlendireceğine yürekten inanıyorum” dedi.

“DOĞALGAZ DAHA DA UCUZLAYACAK”
Bakan Albayrak sözlerini şöyle sürdürdü: “Artık, satıcılardan ziyade alıcıların piyasayı domine ettiği bir yöne doğru gidiyoruz ve Türkiye, bu piyasada daha aktif oluyor. Gaz inşallah daha da ucuzlayacak, şehirlerde hane halkı da sanayi de daha ucuz gaz kullanacak. Depolama alanında da tarihi büyük adımlar atıyoruz. Kasım veya aralık ayı gibi ikinci yüzer LNG santralini devreye alıyoruz. Tuz Gölü’nün ikinci fazı 2019’da bitiyor. 2021-22’de yıllık 10 milyar metreküpün üzerinde depolamayla Türkiye enerjide başka bir yere gidiyor.”

“DOĞALGAZ DENİNCE AKLA İGDAŞ GELİR”
Açılışta konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, Türkiye’de doğalgaz denilince ilk akla gelen İGDAŞ’tır. İstanbul’un havasının temizlenmesi ve şehirde daha konforlu bir yaşamın tesis edilmesi için büyük katkılar sağladı. İGDAŞ, hayata geçirdiği projelerle Türkiye’de ilkleri yapan, düzenlemiş olduğu kongreyle ve fuarla hep ilk adımları atan bir kuruluş olmaya devam edecek. Kongremizin İstanbul’umuza, ülkemize ve dünyaya hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.

“ENERJİDE MERKEZ ÜLKE STRATEJİSİNE SAHİP ÇIKALIM”
İGDAŞ Genel Müdürü Mehmet Çevik ise enerjide merkez ülke stratejisine vurgu yaparak, “Bu stratejiye sektördeki her kurum ve kuruluşun sahip çıkması, imkanları ve gücü çerçevesinde uygun hareket etmesi gerektiğine inanıyorum. Biz İGDAŞ olarak bu anlayışla çalışıyoruz. Bu çalışmalarımız sadece INGAS ile sınırlı değil. İGDAŞ olarak Balkanlarda, Kafkaslarda ve Orta Doğu’da doğalgaz dağıtımına geçmeyi planlayan mevcut altyapı yatırımını genişletme sürecinde olan büyük kentlere danışmanlık hizmeti sunuyoruz” dedi.

“3 DERECELİK DÜŞÜŞLE YÜZDE 20 TASARRUF”
GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan, “Türkiye’nin 30 yıllık doğalgaz geçmişinde İGDAŞ’ın bir okul olarak ülkemize büyük katkıları var. Sadece 6 ilde doğalgaz kullanılırken son 15 yılda 75 il doğalgaza kavuştu. Ülke olarak büyük bir hamle yaptık” dedi. Arslan ayrıca doğalgaz kullanımında tasarruf için 3 derecelik düşüşle yüzde 20’lik enerji tasarrufu sağlanabileceğini de sözlerine ekledi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

İhracatta tüm zamanların ekim ayı rekoru kırıldı

Türkiye İhracatçılar Meclisinin (TİM) İhracat Zirvesi açılış töreninde Başbakan Binali Yıldırım ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile birlikte açıkladığı verilere göre, ekim ayı ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 15,6 artışla 13 milyar 528 milyon dolar oldu. Son bir yıllık ihracat da yüzde 10,7 artışla 154 milyar 227 milyon dolara ulaştı.
Başbakan Binali Yıldırım, “Bu rakam tüm zamanların en yüksek ekim ayı ihracatı, artış oranı ise son 10 yılın en yüksek ekim ayı artış oranı. TİM verilerine göre ekim ayı ile birlikte son 12 aydır aralıksız artış açıklıyoruz” dedi.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci: “İhracatta bu yılki yeni OVP tahmini olan 156,5 milyar doları, ihracatçılarımızda bu aşk olduğu müddetçe aralık ayında yerle bir ederiz.”
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi: “Son bir yılda ihracat destekleri üç katına çıktı. Biz de asıl teşekkürümüzü OVP’deki ihracat hedefini aşarak edeceğiz. Hedeflere ulaşma kapsamında Hükümetimizden Gümrük Birliği, KDV, mesleki eğitim gibi 10 önemli konudaki sorunlara çözüm bekliyoruz.”

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre ekim ayında ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15,6 artışla 13 milyar 528 milyon dolar oldu. Bu yılın ilk on ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11 artışla 128 milyar 659 milyon dolar olan ihracat, son 12 aylık dönemde de bir önceki yıla göre yüzde 10,7 artışla 154 milyar 227 milyon dolara ulaştı. Türkiye’nin miktar bazında ihracatı da ekim ayında yüzde 14,1 artarak 10,1 milyon ton olurken, ilk 10 ayda yüzde 11,9 artış gösterdi.

İhracat rakamları TİM’in bu yıl ikincisini düzenlediği İhracat Haftası’nın açılışında Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklandı. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen İhracat Haftasına Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ile çok sayıda ihracatçı da katıldı.

Başbakan Binali Yıldırım, açılış konuşmasında “İhracat ekim ayında yüzde 15,6 oranında artarak 13,5 milyar dolara ulaştı. Bu rakam tüm zamanların en yüksek ekim ayı ihracatı. Bu oran ise son 10 yılın en yüksek ekim ayı artış oranı. TİM verilerine göre ekim ayı ile birlikte son 12 aydır aralıksız artış açıklıyoruz. Bu yılın ilk 10 ayında ihracatımız yüzde 11 artarak 128,7 milyar dolara ulaştı. Son 12 aylık ihracatımız da yüzde 10,7 artarak 154,2 milyar dolar oldu” dedi.

Konuşmasında “Türkiye’nin 2023 yılında her bakımdan dünyadaki büyüklükten aldığı pay en az yüzde 2 olmalı” diyerek hedef koyan Başbakan Yıldırım, üç saatlik uçuşla 56 ülkeye ulaşılan Türkiye’nin dünyanın merkezinde olduğunu ve potansiyelinin çok yüksek olduğunu söyledi. Ekonominin Rabiası”nı “yatırım, istihdam, üretim ve ihracat” olarak açıklayan Başbakan, şunları söyledi: “Türkiye’de yatırım ortamı mevcuttur. Dünyada olmadığı kadar çok dinamik gencimiz de var. Üretim maliyetlerini düşürmek için de destekler verdik, vermeye devam edeceğiz.

İhracatçıların TİM’i de var. Bakanı, Başbakanı ve Cumhurbaşkanı da var. Gelecek 10 yılda en büyük gücümüz; ihracat ve yatırımda kaydettiğimiz gelişme olacak. Türkiye, 860 milyar dolara ulaşan milli geliri ile dünyanın 17. büyük ekonomisi. Üç yılda hedef Türkiye’yi üst gelir grubuna sokmaktır. İhracatçılarımız milli gelirimizi 13 bin dolar seviyesine getirmek için çalışmalara başlamalıdır. Dünyada bayrağımızı dalgalandıran siz emektar, vefakar ihracatçılarımıza teşekkür ediyorum.”

“İhracat teşviklerine OVP’yi aşarak teşekkür edeceğiz”
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi de açılış konuşmasında Başbakan’ın pazar çeşitliliğine önem verilmesi talimatı doğrultusunda bu yıl 40 ülkeye ticaret heyeti gezisi düzenlediklerini, 10 ülkeden alım heyeti organizasyonu gerçekleştirdiklerini, 10 Afrika ve 8 Asya ülkesine gittiklerini ve İhracat Haftası etkinliği kapsamında da 66 ülkeden 700’e yakın yabancı misafir ağırladıklarını kaydetti. Son bir yılda ihracat desteklerinin üç katına çıktığını, ihracatçıya yeşil pasaporttan Eximbank finansman kredilerine kadar çok sayıda desteğe kavuştuklarını belirten Büyükekşi, “Biz de asıl teşekkürümüzü OVP’deki ihracat hedefini aşarak edeceğiz. Dünya ticaretindeki payımızı artırarak vereceğiz” dedi. TİM Başkanı Büyükekşi, hedeflere ulaşma kapsamında ihracatçıların çözüm beklediği sorunları Başbakan Yıldırım’a 10 madde halinde arz ederek şunları söyledi:

İhracatçının çözüm beklediği 10 talep
1-Gümrüklerdeki mesai saatleri dışında yaptıkları işlemler için ödenen ek bedelin kaldırılması,
2-İhracatçıya ilave finansman yükü getiren KDV’ye yönelik reformun hayata geçirilmesi,
3-Gümrük Birliği Anlaşmasının güncellenmesi,
4-İhracatın yarısını, yabancı yatırımların yüzde 70’ini temsil eden AB ile ilişkilerin güçlendirilmesi ve yeni fasılların açılması,
5-Büyüme modelinin inovasyon temelinde yeniden tasarlanması,
6-Ar-Ge ve inovasyonun 7’den 70’e bir hayat tarzına dönüştürülmesi için Hükümetin özel sektörü daha fazla desteklemesi,
7-İhracatçıların karşılaştığı sorunların başında gelen kur riski için çalışmaların hızlandırılması,
8-Çalışmaları devam eden Esnek Çalışma Sistemi ve Kıdem Tazminatı ile ilgili düzenlemelerin hayata geçmesi,
9-Dış ticaretle uğraşan firmaların mevzuatta yeri olmamasına rağmen ödediği ve toplamda 700 milyon TL’ye ulaşarak ek maliyet oluşturan ordino parası sorununun çözülmesi,
10-Mesleki eğitim ile kalifiye personel yetiştirilmesine özel önem verilmesi.

2023’te 100 bin ihracatçı hedefi
Konuşmasında Başbakanın eylül ayında ihracatçıların sayısını 100 binlere çıkarmak gerektiği çağrısını da hatırlatan Büyükekşi, “Sanayicilerimiz Başbakanımızın sesini duydu. Sadece bir ayda ailemize 2 bin ihracatçı daha eklendi. 2023’te ihracatçı sayımızı 70 bine çıkaracağız demiştik. Zaten şu an 67 bini aştık. Bu hedefimizi tam 100 bine revize ediyoruz. Ve zirveye ulaşacağız diyoruz” dedi. Büyükekşi, “Lojistik firmalarımıza Avrupa’da bazı ülkeler haksız vergi ve kotalar uyguluyorlardı. Ancak Ekonomi Bakanlığı kordinasyonunda, UND ile birlikte haklı bir savaş verdik. Ve ilk ayağını Macaristan’da kazandık. Bu karar bizlere aynı sıkıntıyı yaşatan diğer Avrupa ülkelerine de örnek olur” dedi.

“Ali topu tut” yerine üretim mesajları öğretilmeli
Türkiye’nin 2023 hedeflerinin 500 milyar dolar ihracat, dünya ticaretinden yüzde 1,5 pay almak ve 1milyar doların üzerinde ihracat yapan il sayısını 27’ye yükseltmek olduğunu hatırlatan Büyükekşi, ülkenin gelişmesi ve ilerlemesi için en büyük atılımı eğitimde gerçekleştirmek ve üretimin önemi konusunda toplumda farkındalık yaratmak gerektiğine de dikkat çekti. Büyükekşi, “Ülkelerin öğrencilere ilkokulda okumaya öğretirken gösterdiği fişlere baktığımızda ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Japonya’da çocuklar “Yaşamak için üreteceksin” cümlesi ile okumaya başlarken, Almanya’da “Üretim ve yaşam disiplinle başlar” ile okumayı öğretiyorlar. Türkiye’de biz ne öğretiyoruz? “Ali topu tut!” Artık, biz de öğrencilerimize okula başladıklarında üretime yönelik cümleler öğretmeliyiz” dedi.

İhracatın verilen desteklerle atağa geçtiğini, geçen yıl OVP açıklandığında 153,3 milyar dolarlık hedef konulduğunu, bu rakama 10 ayda bir hayli yaklaştıklarını belirten Büyükekşi, “Daha 2 ayımız var. Yeni OVP tahmini olan 156,5 milyar doları da hep birlikte aşacağız. Ayrıca, ihracatımız dünya ortalamasının 5 puan üzerinde artıyor” dedi.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de “İhracatta bu yıl için yeni OVP tahmini olan 156,5 milyar doları, ihracatçılarımızda bu aşk olduğu müddetçe aralık ayında yerle bir ederiz. İhracat konusunda verilen desteklerden fuarlara kadar pek çok alanda bürokratik işlemleri sadeleştirdik. Eximbank’ta da bugüne dek görülmeyen destekleri veriyoruz. Hatta dünyanın stabilizasyon konusunda tereddütlerin olduğu bir dönemde bunları yapmaya cesaret ettik. İhracatımızın yüzde 26’sını finanse eden Eximbank, 2018 yılında ihracatı yüzde 30’a yaklaşan rakamlarda finanse etmeyi sürdürecek. 2018 yılında Güney Kore’yi de geçerek dünyada 1 numara olacak. Çok yakında yer küreyi sarsacak üretim ordusu geliyor” dedi.

İhracatın lider sektörü otomotivde artış yüzde 19,1 oldu
Verilere göre ekim ayında en fazla ihracatı 2 milyar 632 milyon dolarla yine otomotiv yaparken, sektörün ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 19,1 arttı. Ekim ayı ihracatında otomotivi 1 milyar 538 milyon dolarla hazır giyim ve konfeksiyon ve 1 milyar 467 milyon dolarla kimyevi maddeler sektörleri takip etti.
Ekim ayında en fazla ihracat artışı yaşayan sektörler; ihracatını yüzde 47 artıran Zeytin ve Zeytinyağı, yüzde 36,4 artıran Çelik ile yüzde 28,1 artıran Süs Bitkileri sektörleri oldu. Genel kategorilerde ise tarım ihracatı yüzde 7,9 Sanayi ürünleri ihracatı yüzde 17,2 ve Madencilik ürünleri ihracatı da yüzde 15,2 arttı.

Almanya, İngiltere ve ABD ilk üçte
İhracat pazarları bazında ekim ayında 163 ülke ve bölgeye ihracat arttı. En fazla ihracat yapılan ilk üç ülkeden Almanya’ya yüzde 11,9, İngiltere’ye yüzde 12,7, ABD’ye yüzde 31 artış kaydedildi. ABD’ye ihracat artışında otomotiv ve kimyevi maddeler ihracatındaki artışlar etkili oldu. Ekim’de en fazla ihracat yapılan ilk 20 ülke arasında en yüksek artış ise yüzde 62 ile yine Rusya’ya oldu.

AB’ye ihracat yüzde 17,6 arttı
Ülke grubu bazında bakıldığında ekim ayı ihracatı AB’ye yüzde 17,6 artarken, AB’nin ihracattaki payı da yüzde 50,6 oldu. AB’den sonra en çok ihracat gerçekleştirilen Orta Doğu pazarına ihracat ise yüzde 2,6 arttı.

Ekim ayında 57 il ihracatını artırdı
Ekimde iller bazındaki performansta toplam 57 il ihracatını artırırken, 23 ilin ihracatı ise geriledi. En fazla ihracat yapan ilk beş ilin ihracatları şu şekilde gerçekleşti: İstanbul 5,7 milyar dolar, Bursa 1,3 milyar dolar, Kocaeli 1,2 milyar dolar, İzmir 783 milyon dolar ve Ankara 610 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. En fazla ihracat yapan ilk 10 il arasında en yüksek ihracat artışını yüzde 62 ile yine Sakarya gerçekleştirdi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Akdeniz doğal gazı için önemli anlaşma

İsrail’de özel sektörde faaliyet gösteren az sayıdaki enerji şirketinden biri olan Zorlu Enerji’nin ortağı olduğu Dorad, Ashdod ve Ramat Negev enerji şirketleri Akdeniz’deki Karish ve Tanin sahaları için “Gaz Alım Satım” anlaşmasına imza attı.

Zorlu Enerji Grubu’nun İsrail elektrik ihtiyacının yüzde 7’sini karşılayan Dorad, Ashdod ve Ramat Negev doğal gaz santrali için, Energean tarafından İsrail offshore bölgesinde geliştirilmekte olan Karish ve Tanin rezervuarlarındaki doğal gazı tedarik etmek üzere “Gaz Alım Satım” anlaşması imzalandı. Energean Israel şirketi ile imzalanan anlaşmaya göre en az 14 yıllık süre boyunca İsrail’in en büyük enerji santrali olan Dorad, Karish ve Tanin rezervuarlarından 6.75 milyar metreküpe kadar, Ramat Negev ve Ashdod santralleri ise aynı süre boyunca toplam 2.65 milyar metreküpe yakın doğal gaz satın alacak. Energean’ın geçtiğimiz yıl satın aldığı, İsrail’in deniz sahası içinde yer alan Karish ve Tanin rezervuarlarından doğal gaz üretimi 2020’de başlayacak.

İsrail’in enerji ihtiyacının yüzde 7’sini 25 yıl boyunca karşılayacak
Konuyla ilgili açıklamada bulunan Zorlu Enerji Grubu Başkanı Sinan Ak, “Ortaklarımızla hayata geçirdiğimiz toplam 1.031 MW kurulu güçte üç doğal gaz santrali, İsrail’in enerji ihtiyacının yüzde 7’sini 25 yıl boyunca karşılayacak. Bu yatırımlarımızın, bölge için büyük önem arz eden Akdeniz doğal gazının geliştirilmesi yolunda önemli bir anlaşmaya imza atmış olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz. Dorad, Ashdod ve Ramat Negev doğal gaz santrallerimizin Energean Israel ile imzaladığı ‘Gaz Alım Satım Anlaşması’ Akdeniz’de keşfedilen en önemli sahalardan olan Karish ve Tanin rezervuarlarının sektöre kazandırılması anlamında ilk adımlardan biri” dedi.

Zorlu Enerji Grubu, İsrail’in özel sektör yatırımlarıyla kurulan en büyük santral olan ve Mayıs 2014’te devreye alınan 840 MW kurulu güçteki Dorad Doğal Gaz Santrali’nin yüzde 25, Ashdod ve Ramat Negev santrallerinin ise yüzde 42,15 oranında ortağı konumunda.

Faselis/Türkiye’de Enerji

SAP, doğalgaz acil ihbarlarında yüzde 93 hız kazandırdı

Kurumsal uygulamalar ve yazılım alanında dünya lideri SAP ve Türkiye’nin en büyük 2. özel doğal gaz dağıtım şirketi Enerya, enerji ve doğal gaz sektöründe iş gücü yönetimi alanında öncü bir projeye imza attı. “WFM Mobil Çözüm Projesi” olarak içerisinde SCADA ve GIS gibi önemli entegrasyonları barındıran geniş çaplı proje 5 ay gibi kısa bir sürede tamamlandı. Projenin hayata geçirilmesiyle Enerya’nın Acil 187 çağrılarının analizi, ihbar oluşturma, ihbar noktası tespiti ve sektör vanasının kapatılmasını gerektiren boru hasarları gibi hayati önem arz eden konularda yüzde 93’ün üzerinde hız kazandığı açıklandı.

SAP, Türkiye’de doğal gaz sektöründeki en eski iş ortaklarından Enerya ile işbirliğini genişleterek yeni bir projeye daha imza attı. Bu yıl 22.si gerçekleşen SAP Forum İstanbul kapsamında düzenlenen bir basın toplantısıyla sonuçları duyurulan WFM (İş Gücü Yönetimi ) Projesi’nde SAP’nin SAP Syclo Work Manager çözümü Enerya sistemlerine entegre edildi. BTC Bilişim Hizmetleri ile iş birliği içinde 5 ay gibi kısa bir sürede tamamlanan proje ile Enerya’nın saha iş gücü yönetimi için SAP Syclo Work Manager’la hem saha ve periyodik bakımları hem de açma/kesme gibi doğal gaz sektöründeki saha çalışanlarının neredeyse tüm operasyonlarında dijital dönüşümü gerçekleştirildi. Bu dönüşümle ciddi bir verimlilik artışı ve iş gücü tasarrufu sağlandı.

SAP ve Enerya’nın ortaklıklarını genişletmesini değerlendiren SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan, “Artık tüm sektörler dijital inovasyon üzerine odaklanmış durumda. Özellikle doğal gaz sektörüne baktığımızda acil operasyonlarda hız, verimlilik ve kalite hayati önem arz ediyor. Enerya ile hayata geçirdiğimiz proje kapsamında SAP Syclo Work Manager çözümümüz ile olası risklerin asgariye indirilmesi gibi önemli bir hedefle birlikte operasyonel verimliliğin ve hizmet kalitesinin artırılmasına katkıda bulunduğumuz için gururlu ve mutluyuz. Bugün yaşadığımız dijital devrimin hedefi insan hayatına dokunmak ve iyileştirmek. Modern dünyada teknoloji ile insanları, süreçleri ve nesneleri akıllı bir biçimde birleştirme şansına sahibiz. Bu proje de Enerya çalışanları, iş ağları ve SAP Syclo Work Manager çözümü ile teknolojinin gücünü bir araya getirerek, dijital dönüşümün şirketlere, sektörlere ve de ülke ekonomisine kattığı değeri bir kez daha gözler önüne seriyor. SAP Türkiye olarak; enerji sektörüne örnek olacak bu proje ve benzerlerini diğer sektör oyuncularıyla da hayata geçirmeyi umuyor; sektörün güvenli, verimli ve kesintisiz hizmet sağlamasına katkıda bulunmayı arzu ediyoruz.” dedi.

STFA Enerji Grup Başkanı ve Enerya Genel Müdürü Aslan Uzun ise şunları söyledi; “İnsan ve diğer canlıların sağlığı ve can güvenliği bizim tek vazgeçilmezimizdir. Bu farkındalık ve anlayışla WFM Projesi ile tüm abonelerimizin can güvenliğine yatırım yaptık. Acil durumlara ilişkin süreçleri ve sistemi iyileştirerek, sistemi insani hatalardan arındırarak hata payını ve müdahale etme süresini neredeyse sıfıra indirdik. Sahadaki operasyonel gücümüzü teknolojiyle buluşturup dijitalleştirerek hızlı, verimli, nokta atışı, hatasız bir süreç oluşturduk.
SAP ile gerçekleştirdiğimiz projenin bizler için iki önemli nedeni mevcut. İlk önceliğimiz insan sağlığı. SAP Syclo Work Manager sayesinde kaza riskleri azaldı. İkinci olarak da personelimize operasyonel anlamda çok ciddi bir destek sağladık. Projenin hayata geçirilmesinin ardından yaptığımız analizlerde ihbar oluşturma, ihbar noktası tespiti ve sektör vanasının kapatılmasını gerektiren boru hasarları gibi hayati önem arz eden konularda ortalama %93’ün üzerinde hız kazandığımızı gözlemledik. Arızalı bölgeye en yakın ekibin hızlı müdahalesi yaklaşık 90 saniyelerden 5 saniyeye düştü. Ayrıca ihbar yerinin tespiti de 60 saniyeden 2 saniyeye indi. Personellerimizin üzerindeki iş yükünün ve risklerin azalmasını sağlayarak personel memnuniyeti, teknoloji ile hizmet kalitemizi artırarak müşteri memnuniyeti sağladık. Alarm yönetimi ile gaz arzı güvenliğine katkı sağladık.”

Doğal Gaz Sektöründe Öncü Olacak Proje
Enerya, WFM projesi ile 187 Acil operasyonunu SAP Syclo Work Manager ile dijitalleştirdi. Projenin hayata geçirilmesiyle çok yüksek hacimde veri bulunduran SAP, GIS (Coğrafi Bilgi Sistemi-Geographical Information Systems),ve SCADA (Supervisory Control and Data Acquisition- Merkezi Denetleme, Kontrol ve Veri Toplama) sistemlerindeki ana verilerin senkronizasyonu ile sistem performansları ve iletişimleri efektif hale getirildi. Ekiplerin ve ihbarların etkin yönetimi ile operasyonel maliyetler azaldı. Eksik malzeme kontrolü ve ramak kala olay bildirimi ile iş sağlığı ve güvenliği süreçlerine katkı sağlandı. Acil operasyonda görevli ekiplerin operasyonel yetkinlikleri teknoloji ile desteklenerek, oluşabilecek hayati ve hukuki riskler asgariye indirildi. Personelin üzerindeki iş yükü ve risklerin azalması sağlanarak personel memnuniyeti; hizmet kalitesi artırılarak da müşteri memnuniyeti sağlandı.

SAP hakkında:
Kurumsal uygulama ve yazılım alanında dünya lideri olan SAP, dünya çapında 87.000’den fazla çalışanı, önde gelen ürün ve servisleri ile müşterilerinin iş alanlarındaki inovasyonu artırmasına yardımcı oluyor. SAP çözümleri, üretim, gıda, tekstil, otomotiv, sağlık, perakende, finans ve kamu sektörünün de aralarında yer aldığı 25’ten fazla sektörde, 180’ ülkede faaliyet gösteren farklı ölçeklerdeki 365.000’den fazla SAP müşterisinin iş süreçlerine destek veriyor. Almanya merkezli faaliyet gösteren SAP SE, New York ve Frankfurt’un da aralarında yer aldığı birçok borsada “SAP” sembolü ile işlem görüyor. SAP’nin iş yazılımları alanındaki liderliğini Türkiye’de de devam ettiren SAP Türkiye, şirketin 65. ülke ofisi olarak 2001 yılında kuruldu. Bugün SAP Türkiye, Ankara ve İstanbul’da yer alan ofisleri ve İstanbul Teknopark’ta yer alan SAP Geliştirme Merkezi dahil olmak üzere 250 kişilik uzman bir ekip ile 1300’ün üzerinde kuruma hizmet vermektedir. SAP’nin dünya genelindeki yaygın kullanımına paralel olarak Türkiye’de yıllık ciroya göre en büyük 10 şirketin 8’i iş süreçlerini, en büyük 10 bankanın 9’u ve Borsa İstanbul listesinin en tepesindeki şirketlerin %70’ten fazlası iş süreçlerini SAP çözümleri ile yönetiyor. Türkiye’de neredeyse her evde SAP sistemi üzerinde üretilen on ürün bulunuyor. Kurulduğu günden bu yana Türkiye’deki gelirlerini ve çalışan sayısını istikrarlı olarak artıran SAP Türkiye, ekosistemindeki onlarca iş ortağıyla birlikte 4000’in üzerinde nitelikli iş gücüne de istihdam imkânı sağlamış bulunuyor. SAP Türkiye hakkında daha ayrıntılı bilgi için www.sap.com/turkey adresini ziyaret edebilirsiniz.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Türk ihraç ürünleri Katar’da tanıtıldı

Suudi Arabistan’ın başını çektiği Arap ülkelerinin Katar’a uyguladığı ambargo sonrasında, Türkiye’nin Katar’a yaptığı ihracat yüzde 90 artış hızı yakalarken, gelişen Türkiye – Katar ekonomik ilişkilerine yeni bir halka daha eklendi.

Katar ile mevcut ticaretimizi geliştirmek ve ihracatımızı arttırmak amacıyla, Katar’ın başkenti Doha’da, 26-29 Ekim 2017 tarihlerinde ilk kez düzenlenen Food&Consumer Industries Exhibition (FCIE) Fuarı’na Ege İhracatçı Birlikleri, Türk gıda ürünlerini tanıtmak ve ihracatçı firmalarımızı temsil etmek amacı ile info stand ile katıldı. Katar’a uygulanan ambargo sonrasında ilk yardım uçakları ve gemileri de ambargonun başlangıcından saatler sonra İzmir’den hareket etmişti.

Katar’a uygulanan ambargo sonrasında en büyük desteği Türkiye’nin gösterdiğini hatırlatan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Sabri Ünlütürk, İzmir’den çok sayıda gemi ve hava kargo uçağı ile gıda yardımının Katar’a ulaştırıldığını, “Katar-Türkiye İş Forumu ve İkili İş Görüşmeleri”nin iki ülkenin ekonomi bakanlarının katılımıyla Ege İhracatçı Birlikleri Organizasyonuyla 3 Ağustos 2017 tarihinde İzmir’de iki ülkeden 300’ün üzerinde iş adamının katılımıyla gerçekleştirildiğini, Doha’da, 26-29 Ekim 2017 tarihlerinde ilk kez düzenlenen Food&Consumer Industries Exhibition (FCIE) Fuarı ile iki ülkenin ticaret hacminin artmasına katkı sağlayacak yeni bir halkanın eklendiğini söyledi.

Katar, 150 milyar dolarlık yatırıma gebe

Katar’ın kişi başı gelirde dünyanın en zengin ülkesi olduğuna dikkati çeken Ünlütürk, “Katar’da düzenlenecek 2022 Dünya Futbol Şampiyonası için 150 milyar dolarlık altyapı ve inşaat gerçekleştirilecek. Dünya genelinde en büyük 250 müteahhitlik firmasının 46 tanesi Türk firması. Bu sektörde Çin’den sonra dünya ikincisiyiz. Türk firmalarının bu konjektürde bu pastadan büyük dilimi alabileceği bir iklim var. Türk müteahhitlik firmalarının Katar’da gerçekleştireceği projelerde Türk ürünleri daha yoğun kullanılacağı için ihracatımız Katar’a artış gösterecektir. Katar’da Türkiye’nin enerji ihtiyacını sürdürülebilir şekilde sağlayabileceği bir partner olabilir” diye konuştu.

Katar gıda ihtiyacının yüzde 90’ını ithal ediyor

Katar’ın gıda üretiminin Katar iç tüketiminin sadece yüzde 10’unu karşılayabildiği bilgisini paylaşan Ünlütürk şöyle devam etti: “2019 yılında gıda tüketimlerinin yüzde 8 artacağı tahmin ediliyor. Gıda tüketiminin büyük çoğunluğu ithalat yoluyla karşılanması ve Katarlı firmaların alım gücünün yüksek olması Türk gıda ihracatçıları açısından büyük avantaj. Food& Consumer Industries Exhibition (FCIE) Fuarı’nın Türk gıda ihracatçılarına yeni fırsatlar açmasını bekliyoruz.”

Food& Consumer Industries Exhibition (FCIE) Fuarı’na 8 ülkeden 91 firma katılım gösterirken Katar Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Mohamed bin Ahmed bin Towar al-Kuwari, Türkiye Büyükelçisi Fikret Özer ve Doha Ticaret Müşaviri Burak Güreşir fuarda Türkiye standının ziyaretçileri arasında yer aldı. Fuara, Türkiye’den Ege İhracatçı Birlikleri dışında Dardanel ve Exeloo Food firmaları katıldı.

Türkiye’nin Katar’a ihracatı yüzde 29 arttı

Türkiye, 2017 yılının Ocak – Eylül döneminde Katar’a 382 milyon 183 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Katar’a ihracatımız 2016 yılının aynı döneminde ise 296 milyon 912 bin dolar olmuştu. Katar’a olan ihracatımız yüzde 29 artış gösterdi.

Arap ülkelerinin Katar’a uyguladığı ambargo sonrasında 4 aylık dönemde Türkiye’nin Katar’a yaptığı ihracat ise; yüzde 90 artış rakamına ulaştı. 2016 yılı Haziran – Eylül döneminde Katar’a yaptığımız ihracat 114 milyon dolar seviyesinde iken, 2017 yılının aynı zaman aralığında 216 milyon dolara çıktı.

Türkiye’nin Katar’a 2017 yılının Ocak – Eylül döneminde yaptığı gıda ürünleri ihracatı ise; 2016 yılına göre yüzde 98’lik artışla 57.5 milyon dolardan 114 milyon dolara fırladı. Su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü, Türkiye’nin Katar’a yaptığı gıda ihracatında 38 milyon dolarlık pay ile en fazla ihracat yapan sektör oldu.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Türkiye, EY Yenilenebilir Enerji Ülke Çekiciliği Endeksi’nde 16. sıraya yükseldi

Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY’nin Yenilenebilir Enerji Ülke Çekiciliği Endeksi’nde Türkiye, geçtiğimiz yıla göre 3 basamak birden yükselerek 16. sırada yer aldı. Endekste Türkiye’nin yenilebilir enerjide daha fazla yabancı yatırımcı ilgisi çektiği ifade edilirken, güneş enerjisi kapasitesinin de bir yılda üç kat artarak 1.5 GW’ye ulaştığı belirtiliyor. Endekste en çekici ülkelerde ilk 5, Çin, Hindistan, Amerika, Almanya ve Avustralya olarak sıralanırken, Fransa geçen yıla göre 2 basamak yükselerek 6. sırada yer aldı.

Dünyanın lider danışmanlık ve denetim şirketlerinden EY, Yenilenebilir Enerji Ülke Çekiciliği Endeksi (RECAI) sonuçlarını açıkladı. 40 ülkenin yenilenebilir enerji yatırımları bakımından sıralandığı endekste Türkiye, 2017’de bir önceki yıla göre 3 basamak birden yükselerek 16. sırada yer aldı. Raporda; Türkiye’nin güneş enerjisi kapasitesinin bir yılda üç kat artarak 1.5 GW’ye ulaştığı belirtilirken, yabancı yatırımcıların rüzgâr enerjisi başta olmak üzere Türkiye’deki yenilenebilir enerji fırsatlarına daha fazla ilgi gösterdiği vurgulanıyor.

Türkiye’nin endeksteki yükselişi ile ilgili değerlendirmede bulunan EY Türkiye Enerji Sektör Lideri Erkan Baykuş, “Ülkemiz, yerli ve yabancı yatırımcılar için özellikle rüzgâr ve güneş enerjisi alanlarında cazip yatırım fırsatları sunuyor. İhalelere yüksek miktarlarda talep gelmesi, Türkiye’de yenilenebilir enerji alanında yatırım ve uygulamalar için güçlü bir iştah olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte hem ülkemizde hem de dünyada akıllı ölçüm sistemleri ve şebekelerin gelişimi, dijitalleşme, müşteri çözümleri alanlarında pek çok yeni gelişme yaşanıyor ve bunun sonucu olarak Türkiye’nin enerji verimliliği olgunluğu giderek yükseliyor. Güneş enerjisi özelinde bakıldığında, yüz ölçümü büyüklüğü ve güneşlenme süresi uzunluğu dolayısıyla Türkiye yüksek potansiyel taşıyan ülkeler arasında yer alıyor. Yatırım ortamının iyileşmesini sağlayan gelişmeler ve enerji reformları alanında gösterilen kararlı duruşun, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi yatırımcılar için giderek daha cazip bir pazar haline getireceğini öngörüyoruz” dedi.

Çin, ‘en çekici yenilebilir enerji pazarı’ özelliğini koruyor; Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri yükselişte
Yenilebilir enerji yatırımlarında Çin, Hindistan ve ABD’yi geride bırakarak EY’nin Yenilenebilir Enerji Ülke Çekiciliği Endeksi’nde birinci sıradaki yerini korudu. Endekste ikinci sırada yer alan Hindistan’ın ise önümüzdeki dönemde yenilebilir enerji yatırımlarında düşüş gösterebileceğine işaret ediliyor. Endekste; Hindistan’da gerçekleşmesi planlanan bazı rüzgâr enerjisi anlaşmalarının iptal edilmesinin, ülkenin güneş enerjisi kapasitesini 2022 yılında 100 GW’ye yükseltme hedefine gölge düşürdüğü ifade ediliyor. Öte yandan ABD’nin iklim değişikliğiyle mücadeleye ilişkin politikalarında değişikliğe gitmesi ve ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu’nun Eylül ayında ithal edilen güneş panellerde yaşanan artışa ilişkin olarak yurtiçi piyasaya zarar verebileceği açıklamasında bulunması, ülkenin yenilenebilir enerji yatırımlarındaki çekiciliği üzerinde olumlu bir etki yaratmıyor.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri yükselişte
Son dönemde yenilebilir enerji faaliyetlerini hızlandıran ve çeşitli politika düzenlemelerine giden Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri EY endeksinde yükselişe geçti. Mısır’da IFC tarafından 500 MW kapasiteli güneş enerji projelerine 635 milyon dolarlık finansman onayı verilirken, Suudi Arabistan 400 MW kapasiteli ilk rüzgâr santrali için yatırımcılardan teklif almaya başladı. Cezayir ise güneş enerji alanında attığı adımlar ile endekse 38’inci sıradan giriş yaptı.

Faselis/Türkiye’de Enerji

“Bir destanın şahitleriyiz biz”

15 Temmuzun yazılmayan romanı…

Bahçelievler Belediyesi’nce 15 Temmuz darbe girişimine karşı milletin ortaya koyduğu direniş ruhunu canlı tutmak ve 15 Temmuz gecesi yaşananları gelecek nesillere aktarabilmek için düzenlenen “Tarihin Şahitleri Yazılıyor” başlıklı Roman Yarışması, basın toplantısıyla duyuruldu. Yayınlanmamış eserlerin katılabileceği yarışma için 30 Nisan 2018 tarihine kadar başvuru yapılabilecek. Türkiye’nin en yüksek para ödüllü roman yarışmasında birinciye 50 bin Türk Lirası ödül verilecek.

YARIŞMA HAZİRAN 2018’DE SONUÇLANACAK

Temmuz 2018’de sonuçlandırılması planlanan 15 Temmuz Roman Yarışması’nın seçici kurulunda gazeteci-yazar Doğan Hızlan, Ahmet Tezcan ve Sibel Eraslan, yazar ve hikayeci Cemal Şakar ile akademisyenler Prof. Dr. Abdullah Uzman, Prof. Dr. Durali Yılmaz ve Bahçelievler Belediyesi adına Başkan Yardımcısı Zekeriya Yıldız yer alıyor. Ödül alan ilk üç romanın Bahçelievler Belediyesi tarafından yayınlanacağı yarışmanın ödül töreninin ise 15 Temmuz haftasında yapılması planlanıyor.

ÖZGÜN VE YAYINLANMAMIŞ ESERLER KATILACAK

Tüm yazarlara açık olan yarışmaya katılım için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartı aranmazken, eserlerin 30 Nisan 2018 tarihine kadar Bahçelievler Belediyesi’ne ulaştırılması gerekiyor. Yarışmayla ilgili her türlü bilginin www.15temmuzromani.com adresinde yer alacağı bilgisini veren Bahçelievler Belediyesi, romanın özgün konusunun 15 Temmuz ve darbeler olması gerektiğini duyurdu.

Daha önce bir kısmı veya tamamı yayınlanmış romanların ise yarışmaya başvuramayacağı belirtildi. Yarışmaya katılmayı planlayanların yeni bir eser yazmak için 6 ay kadar süresi olacak. Bu süre içerisinde yazılacak eserler seçici kurul tarafından değerlendirilecek.

TÜRKİYE’NİN EN YÜKSEK PARA ÖDÜLLÜ YARIŞMASI

Genç yazarları teşvik etmek ve Türk edebiyatına yeni yazarlar kazandırmak amacıyla düzenlenen yarışmada seçilecek eserlere değişik miktarlarda para ödülü verileceği de açıklandı. Buna göre;

Birincilik ödülü                       50.000 TL
İkincilik ödülü                         35.000 TL
Üçüncülük ödülü                    20.000 TL
Mansiyon ödülü                     10.000 TL

İnternet veya sosyal medya hesapları üzerinden de tüm aşamaları duyurulacak 15 Temmuz Roman Yarışmasına katılacak eserlerin yayım hakları da Bahçelievler Belediyesi’nde olacak.

“BİR MİLLETİN DİRENİŞİNİN ÖYKÜSÜ”

Yarışmaya, Türkçe yazan tüm yazarları davet eden Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, “15 Temmuz sadece bir darbe kalkışması değildir. Aynı zamanda bir milletin varlığına yönelmiş ihanet, Türkiye Cumhuriyetinin istikbalini hedef alan cinayet teşebbüsüdür. 15 Temmuz Roman Yarışması adını verdiğimiz bu proje ile bir milletin direnişinin destansı öyküsünü anlatmayı ve bu öyküyü kalıcı hale dönüştürmeyi hedefliyoruz. Gelecek kuşakların ibret alacakları bu öykülerin somut bir esere dönüşmesi de hiç kuşkusuz romanlar vasıtasıyla gerçekleşecektir. Gelecekte belgesel, film ve animasyon olarak da zenginleştirilebilecek 15 Temmuz dokümantasyonunun bu ilk büyük eseri için tüm Türkiyei yazmaya çağırıyorum” dedi.

“YAZMAK HER TÜRK YAZARIN BORCU”

Yayınlanmış romanları olan usta yazarları da yarışmaya katılmaya çağıran Develioğlu, “15 Temmuz’un romanını yazmak her Türk yazarına bir borçtur. Yüzyılın ihanetini ve bir milletin kahramanlığını ancak yazı sanatçıları olan romancılar anlatabilir” diye konuştu.

Yarışmada dereceye girecek eserlerin basımını da gerçekleştireceklerini hatırlatan Bahçelievler Belediye Başkanı, “15 Temmuz Roman Yarışması ile Cumhuriyet tarihimizin en kritik olayı hakkında en doğru mesajı vermeyi planlıyoruz. Daha şimdiden başlayan kara propaganda ve algı operasyonlarına karşı yine milletin kendisinin yazacağı romanlarla gelecek kuşakları da koruma altına alacağız.” şeklinde açıklamada bulundu.

Demir İpekyolu ile Türkiye’nin bölgede gücü artacak

Demir İpekyolu olarak da adlandırılan Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Hattı’nın işletmeye açılması için gün sayılıyor. 30 Ekim 2017 tarihinde gerçekleşecek hat açılışıyla Avrupa-Asya arasında yıllık yük kapasitesi 16.5 milyon ton ve yolcu kapasitesi 3 milyon olan bir önemli bir ulaştırma eksenine sahip olacağız. Okan Üniversitesi Uluslararası Lojistik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güngör Evren demiryolu bağlantısını şu sözlerle değerlendirdi:
Ülkemiz Asya, Avrupa ve Afrika, yani üç kıta arasında kavşak konumunda yer alıyor. Dünyada benzer özelliği olan başka ülke yok. Bu coğrafi konumun ülkemize sağlayacağı ulaştırma üstünlüğünün ekonomik, sosyal ve siyasal bağlamda önemli yansımaları olacağı açıktır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, böyle bir geçişin uzun mesafeli kitle taşımacılık özelliği demiryolunun kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Coğrafi konumumuzun özellikle Asya-Avrupa arasında demiryolu transit geçişinde rol oynayabilmesinin önünde bazı sorunları vardı. Bunlar hattın sürekliliğini ortadan kaldıran fiziksel engeller ve siyasal sorunlardır.
Bunlardan biri İstanbul Boğazı’nda demiryolu geçişi kesintiydi. Marmaray çerçevesinde gerçekleştirilen demiryolu tüneli bu kesintinin giderilmesini sağlamıştır. Bu tünelin büyük ölçüde İstanbul ulaştırması için kullanılması ana hat trenlerine ayrılabilecek kapasiteyi sınırlasa da başlangıç olarak önemli bir olanaktır. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün ortasında yer alacak demiryolu hatları ve bu köprüye bağlanacak yeni hat sorunu daha köklü bir çözüme kavuşturacaktır.
Ülkemiz üzerinden Avrupa-Asya geçişi için İran ve Kafkasya üzerinden olmak üzere iki seçenek söz konusudur.
İran üzerinden geçişin en önemli engeli Van Gölü’dür. Van Gölü feribotlarla geçildiği için bu seçenek Avrupa-Asya geçişinin gereklerini yerine getirmekten uzak bulunmaktadır.
Kafkasya üzerinden bağlantı seçeneğinin ise Kafkasya’ya geçişte sorunu vardı. Çünkü demiryolumuz Kafkasya’ya Ermenistan’dan geçmekteydi. Oysa Ermenistan kapısı, bilindiği gibi, 1993’ten beri kapalıdır. Bu nedenle bu geçişin de geçerliliği bulunmamaktadır.

TRACECA Projesi Türkiye’yi dışlayacak biçimde tasarımlandı

Bu noktada AB öncülüğünde gündeme gelen ve 2002’den beri üye olduğumuz TRACECA Projesi’ni anımsamalıyız. Güzergâhı Karadeniz geçişi ile gerçekleştirilen bu proje “İpek yolu” adlandırılmasına karşın Türkiye’yi dışlayacak biçimde tasarımlanmıştır. TRACECA Projesi’ne göre, Avrupa’nın değişik yerlerinden Romanya limanlarına ulaşan trenler feribotla Karadeniz’i geçerek Gürcistan’a ve devamında Azerbaycan’a erişmektedir. Bakû’dan feribotla Hazar’ın karşısındaki Türkmenbaşi Limanı’na geçilmektedir. Böylece erişilen Orta Asya’dan daha ötelere, Çin’e kadar gitmek olanağı bulunmaktadır.
Kars-Tiflis Hattı Türkiye-Kafkasya bağlantısı için en uygun çözüm

Bu projenin Karadeniz yerine ülkemiz üzerinden geçişi ulaştırma ve ekonomi mantığı açısından daha doğru ,“İpek Demiryolu” adına da lâyıktır. Gerçekten AB ve Uluslararası Demiryolları Birliği (UIC) tarafından yapılan araştırmalar Avrupa-Asya transit geçişi için en uygun seçeneğin Türkiye ve Kafkasya’dan geçen seçenek olduğunu göstermiştir.
Ancak Türkiye ve Kafkasya üzerinden geçecek yolun ilk gereği uygun bir Kafkasya geçişinin bulunmasıdır. Aslında Türkiye-Kafkasya bağlantısı vardır. Fakat Ermenistan’dan geçen bu bağlantı, siyasal nedenlerle 1993 yılından beri kapalı bulunmaktadır. Bundan dolayı Kafkasya’ya Ermenistan yerine Gürcistan yoluyla bağlanması gereği ortaya çıkmıştı. Kars-Tiflis demiryolu hattının yapımının gerekçesi budur. 2005 yılında ilgili üç ülke Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan yöneticilerinin ortak görüşleriyle kararlaştırılan Kars-Tiflis hattı, 2007 yılında sonuçlanan ihale ile gerçekleşme aşamasına gelmiştir.
Konvansiyonel nitelikteki hattın yeni yapımı gereken kesiminin 77 km’si Türkiye’de ve 29 km’si Gürcistan’da bulunmaktadır. Proje kapsamında ayrıca, Türkiye’den gelen normal (1435 mm genişlikte) hattan Gürcistan ve ötesindeki geniş hatta geçiş için dingil düzenlemesini yapacak Ahılkelek İstasyonu bulunmaktadır. Bölge topoğrafyasındaki engebelerden dolayı güzergâhın güçlüğü ve bu yüzden toplamı 22 km’yi bulan 18 tünel dışında çok sayıda viyadük ve köprüler, öte yandan çalışma sürecindeki aksamalar nedeniyle yapım süresi uzamış, maliyeti de bir ölçüde artmıştır.
Yeni hatla birlikte artık Avrupa-Asya arasında yıllık yük kapasitesi 16.5 milyon ton ve yolcu kapasitesi 3 milyon olan bir önemli bir ulaştırma eksenine sahip olacağız. Bu amaçla ülkemizde bu eksen üzerinde bulunan hatların da gözden geçirilmesi ve kapsamlı bir planlama ile gerekli diğer düzenlemelerin yapılması zorunludur. Konunun, iyi yönetilmesi gereken, siyasal boyutunun da bulunduğu unutulmamalıdır.
Bu hat sayesinde ülkemiz önemli bir ekonomik güç kazanacaktır. Transit geçişler, özellikle demiryolu ile gerçekleştirildiğinde, gerçekten büyük kazanımlar sağlamaktadır. Hele de uzun mesafeli geçişler söz konusuysa, bu fırsatın önemi iyice artmaktadır. Avrupa-Asya arasındaki yılda 75 milyar dolarlık taşımacılıktan payımızı arttırmamızın katkısını küçümsemek olanaksızdır. Geçtiği bölgelerin ekonomisine ve sosyal yaşamına da olumlu etkileri olacağı kuşkusuzdur. Daha önemlisi ülkemizin lojistik üs olması açısından da küçümsenmeyecek bir destek sağlayacaktır.
Böyle bir projenin, olanaklarından en büyük ölçüde yararlanılabilmesi için, tüm yönleriyle en iyi şekilde değerlendirilmesi ve yönetilmesi gerekmektedir.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Akfen, Türkiye’yi uluslararası arenada temsil edecek

Akfen Holding, iş ve teknoloji dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen 2017 SAP Kalite Ödülleri’nde ‘Kurumsal Dönüşüm – Business Transformation’ kategorisinde Altın Ödül’e layık görüldü.

İnşaat, enerji, gayrimenkul ve hastane sektörlerindeki grup firmalarının iş süreçlerini merkezileştiren Akfen Holding, projesi ile SAP’in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika ödül töreninde Türkiye’yi temsil edecek.

Akfen Holding, SAP Türkiye tarafından her yıl verilen, iş ve teknoloji dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen 2017 SAP Kalite Ödülleri’nde Altın Ödül’e layık görüldü.
SAP Türkiye’nin iş ortaklarının yıl içindeki başarılı çalışmalarını ve iş sonuçlarını ödüllendirmeye yönelik gerçekleştirdiği SAP 2017 Kalite Ödülleri’nde, Akfen Holding liderliği ‘Kurumsal Dönüşüm – Business Transformation’ kategorisindeki projesiyle elde etti.
İnşaat, enerji, gayrimenkul ve hastane gibi farklı sektörlerde faaliyet gösteren grup firmalarının süreçlerini merkezi hale getirdiği projesi ile birincilik ödülü alan Akfen Holding, gelecek yılın Nisan ayında Almanya’da düzenlenecek SAP Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgeleri kalite ödül töreninde diğer 17 bölgeye karşı Türkiye adına Altın Ödülü almak için yarışacak.

“İNSANA BAĞLI HATALAR
ORTADAN KALDIRILDI”

İstanbul Kongre Merkezi’nde 22’ncisi düzenlenen SAP Forum kapsamındaki törende ödülü alan Akfen Holding Bütçe, Raporlama ve Risk Yönetimi Koordinatörü Meral Altınok, kısa süre içerisinde grup şirketlerini tek bir entegre sistem üzerinden bir araya getirdiklerini ifade etti.
Bu sayede Holding genelinde elle müdahale gerektiren iş süreçlerini en aza indirdiklerini ve insana bağlı hataları ortadan kaldırdıklarına dikkat çeken Altınok, “Karar mekanizmalarını daha verimli, daha hızlı stratejik raporlamalarla destekleyip, veri tutarlılığını ve güvenliğini korumayı hedefledik. İlk etapta 420 kişi bu dönüşümden faydalandı. Böylelikle ödülü almaya hak kazandık” dedi.
SAP Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgeleri kalite ödülleri süreci Şubat 2018’de başlayacak. Başvuruların ardından ilk aşamada kısa liste belirlenecek. Daha sonra yapılacak ‘Jüri Sunumu’ sonrasında kazanan adaylar Mart sonuna doğru açıklanacak ve Nisan ayı içinde Almanya’da ödül törenine davet edilecekler. Akfen Holding, ‘Kurumsal Dönüşüm – Business Transformation’ kategorisinde Dijital dönüşüm projesi ile Türkiye’yi temsil eden firma olacak.

Faselis/Türkiye’de Enerji

STK’LAR ÜYE İŞADAMLARINI SİYASİ VE EKONOMİK ZORLUKLARA KARŞI EĞİTİYOR

Sivil Toplum Kuruluşları-STK’lar kendi çatıları altında büyük bir güç oluşturarak kişilerin tek başlarına yapamadıkları toplum yararına olan çalışmaların el birliği ile yapılmasını sağlamaktadır. Bu bağlamda doğrudan yada dolaylı olarak rekabetin artmasına, ticaretin gelişmesine, Ar-Ge, inovasyon yetisinin arttırılmasına ve dolayısıyla ekonomik büyümeye katkı sağlamak hedefiyle hareket eden Tokatlı Sanayici ve İşadamları Derneği –TOSİAD, üyeleri, siyasi istikrar endeksini ölçümleme ve ekonomik parametrelerin değerlendirilmesi konusunda düzenledikleri eğitim programında bir araya geldi.
“SİYASİ VE EKONOMİK PARAMETRELERİ OKUMA EĞİTİMİ!”
İş adamlarına geleceğe dönük hedeflere ulaşılabilmesi adına, siyasi fotoğrafları analiz edebilme ve ekonomik göstergeleri okuyabilmenin ipuçlarının verildiği eğitimin ilk gününde, Siyaset analisti Serdar Sement, siyasi istikrar endeksini ölçme konusunda 3 temel işlev olan “katılma – düzen- istikrar”ı detaylı olarak anlatarak, bu işlevlerin düzgün işlememesi durumunda sistemin çökeceğinin altını çizdi. Eğitim programının ikinci gününde ise ekonomi konusundaki uzman isimlerden İktisatçı Prof. Dr. Sadi uzunoğlu, işadamlarına yüksek kur, faiz riski ve üretim değişkenlerine yönelik bilgiler aktarırken, mevcut dönemde hangi değerlere bakarak yol alınabileceği konusunda önemli püf oktalarına değindi.
TOSİAD İstanbul Şube ve EDD Yapı Yön.Kur. Bşk. Ender Demirtaş , eğitim programları konusunda bazı önemli noktalara dikkat çekti; “Önümüzdeki kısa ve orta vadede, daha iyi örgütlenerek ve işbirliği yaparak güçlenmeli, kurumsallaşmalıyız. Firmalarımızı ve bu bağlamda memleketimiz Tokat’ı geliştirmek için çalışan tüm paydaşlarımıza destek sağlayabilecek bir yapıya ulaşmalıyız. Büyük rakamlarda göç veren bir ilin STK İstanbul Başkanı olarak üzerimize düşeni yapmaya ve iş adamlarımıza destek vermeye devam edeceğiz. Bu doğrultuda komite çalışmalarımıza katkı yapmaya ve destek vermeye istekli tüm Tokatlı girişimci, uzman ve iş adamlarını TOSİAD il temsilciliklerine beklemekteyiz” çağrısında bulundu.

Faselis/Türkiye’de Enerji

“1” NUMARALARIN BÜYÜK GÜÇ BİRLİĞİ

Türkiye’nin akaryakıt ve madeni yağ sektörü lideri Petrol Ofisi ile ülkemizin 1 numaralı altyapı markası Altınordu arasında 3 yıllık “yol arkadaşlığı” sözleşmesi imzalandı.

ÜLKEMİZİN akaryakıt ve madeni yağ sektörünün lider markası Petrol Ofisi ile Türk futbolu
nun en iyi futbol altyapı markası Altınordu, çok geniş çaplı bir “yol arkadaşlığı” projesine imza attı. “Petrol Ofisi Türkiye’nin Geleceğini Destekliyor” sloganıyla yola çıkan Petrol Ofisi, bu proje sayesinde kadrosunda yabancı oyuncuya yer vermeyen ve gençlere yaptığı yatırımla Türk futbolundaki en büyük değişim hareketini başlatan Altınordu’nun zirve yürüyüşüne hız kazandıracak ve böylelikle kırmızı-lacivertli kulübün “Türk gençlerini daha da ileriye taşıma” projesine en büyük desteği veren marka olacak.

EN BÜYÜK, EN UZUN SOLUKLU, EN KAPSAMLI
TFF 1. Lig tarihinin “en büyük”, “en uzun soluklu” ve “en kapsamlı” iş birliği projesinde imzaları, Bornova Belediye Stadı’nda Altınordu Başkanı Seyit Mehmet Özkan ile Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper attı. Törene, her iki markanın üst düzey yöneticileri, Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila, Altınordu FK Teknik Direktörü Hüseyin Eroğlu, A Takım kaptanları Serkan Göksu ve Uğur Arslan Kuru’nun yanı sıra Erce Kardeşler ile Fatih Aktay, Futbol Meslek Okulu (AFMO), Futbol Eğitim Kurumu (AFEK) sporcuları ve teknik kadrosu eşlik etti. Altınordu ile Petrol Ofisi arasındaki güç birliği, A Takım forma sponsorluğu, U12 İzmir Cup ile diğer uluslararası küçük yaş futbol turnuvalarının destekçiliğinin yanı sıra geliştirilecek çeşitli projeleri içeriyor. Belirlenecek Petrol Ofisi istasyonlarında Altınordu formalarının da sergilenmesini içeren sözleşme, ilk etapta 3 yıllık olarak imzalandı. Projenin kapsamı, Altınordu’nun Süper Lig’e çıkmasıyla birlikte daha da genişletilecek.

BU TOPRAKLARIN İKİ BÜYÜK MARKASI
Altınordu Başkanı Seyit Mehmet Özkan, yola çıktıkları 2012 yılından bu yana ilk kez özel bir kurum ile iş birliği içerisine girdiklerinin altını çizerek, “Biz, bu toprakların çocuklarına güvenerek yola çıktık ve beş yılımızı başarılı bir şekilde geride bıraktık. Şu anda Avrupa’da üç büyüklerden sonra en fazla tanınan futbol kulübüyüz. Daha geçen hafta İspanya’da Real Madrid, Atletico Madrid, Athletic Bilbao, Villarreal ve Real Sociedad ile bir araya gelerek karşılıklı neler yapabileceğimizi masaya yatırdık. Petrol Ofisi de bu topraklarda doğarak sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın saygınlığını kazanan bir Türk markası oldu. Ben bu projeye, bu topraklardan çıkan iki değerli kurumun güç birliği olarak bakıyor ve bu nedenle de gönülden destekliyorum” dedi.

TÜRK GENÇLERİNİ DAHA DA İLERİYE TAŞIYACAK
Özkan, Petrol Ofisi ile birlikte çıkılan yolun standart bir forma sponsorluğu olmadığının da altını çizerek, “Altınordu forması bizim için çok değerli. Her bir ilmeğinde yüz yıla yaklaşan bir emek ve ter var. Böyle değerli bir ürünü, uzun süredir ticari pazarlık malzemesi yapmayı düşünmüyor ve formamızı UEFA ile yapacağımız önemli iş birliklerinde, bir sosyal sorumluluk projesinin ana aktörü olarak kullanmayı planlıyorduk. Ancak Petrol Ofisi, bize inanılmaz bir yaklaşım içerisinde geldi ve açıkçası aklımızı çeldi. Petrol Ofisi’nin içten, çocuklarımızı kucaklayan ve bugünü değil yarını düşünen yaklaşımını görünce, ‘evet’ dedik. Bu projeyle Türk gençlerine enerji kazandıran Petrol Ofisi’ne örnek yaklaşımı için teşekkür ediyor ve diğer kurumların da örnek almasını diliyorum. Bu iş birliğini, A Takım forma sponsorluğu değil, Türk gençlerini daha da ileriye taşıyacak bir projeye verilen destek olarak değerlendiriyoruz” diye konuştu.

ŞİPER: İNSANİ DEĞERLERE YATIRIM YAPAN KULÜP
Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, “Altınordu’nun bu iş birliğinin yaratacağı sinerji ve attığı sağlam, güçlü adımlar ile parlak günlerine yeniden kavuşacağından hiç şüphe duymuyoruz. Altınordu’nun, kısa vadede önce Süper Lig’de ardından da Avrupa Kupaları’nda başarılara imza atacağına inanıyoruz” dedi. Altınordu’nun sporcuların sadece futbol becerilerini değil, kişilik özelliklerini de geliştirmeyi hedefleyen, insani değerlere yatırım yapan bir kulüp olduğuna dikkat çeken Selim Şiper, “Bu iş birliğine imza atmamızın en önemli nedeni; hiç şüphesiz Altınordu’nun sahip olduğu bu özgün ve güçlü felsefesidir. Petrol Ofisi olarak biz de insanın değerini bilen, insana yatırım yapan bu felsefeyi benimsiyor ve destekliyoruz” diye konuştu.
Bu iş birliği ile iki kuruluşun birbirinden öğreneceği, vizyon ve yaklaşım açısından ilham alacağı çok şey olduğuna inandıklarını da kaydeden Selim Şiper şöyle devam etti:
“Altınordu, ayağı sağlam yere basan, ülke futboluna, sporuna gerçek katkıyı sağlayacak kalıcı başarıları hedefliyor. Tıpkı bizim gibi geleceğe bakıyor, geleceği tasarlıyor ve geleceğin alt yapısını bugünden yaratıyorlar. Bizler de Petrol Ofisi’nde yeni ufuklara bakıyoruz ve geleceğin hazırlıklarını yapıyoruz. Bu nedenle Petrol Ofisi ve Altınordu Futbol Kulübü arasındaki bu iş birliği, çok doğru bir zamanlama ile çok doğru bir şekilde ve bir o kadar da anlamlı olarak gerçekleşen bir birliktelik, beraberlik.”

Faselis/Türkiye’de Enerji

Zorlu Enerji, GRC Kongresi’ne katıldı

Zorlu Enerji, 1-4 Ekim 2017 tarihleri arasında Amerika’nın Salt Lake City şehrinde gerçekleşen ve uluslararası alanda, jeotermal sektöründe dünyanın en büyük etkinliklerinden biri olarak kabul edilen 41. GRC Kongresi’ne (Gothermal Resources Council) katılarak Türkiye’deki jeotermal enerji alanına yönelik gelişmeleri katılımcılarla paylaştı.

Zorlu Enerji; dünyanın en büyük jeotermal etkinliklerinden bir olarak kabul edilen 41. GRC Kongresi’nde (Gothermal Resources Council); Türkiye’deki jeotermal enerji alanına yönelik gelişmeleri ve Zorlu Enerji’nin jeotermal enerji alanındaki yatırımlarını katılımcılarla paylaştı.

1-4 Ekim 2017 tarihleri arasında Amerika’ nın Salt Lake City şehrinde gerçekleşen 41. GRC Kongresi’nde (Gothermal Resources Council) Kongresi’nde, dünyanın dört bir yanından, jeotermal enerji alanında faaliyet gösteren birçok katılımcı bir araya geldi. Kongreye Zorlu Enerji adına Proje Geliştirme ekibinden Ulaş Karaağaç ve Kıdemli Uzman Ural Halaçoğlu katıldı.

Hazırladıkları “Türk Jeotermal-Kalkınma, İnşaat ve Operasyon Perspektifleri” konulu makale ile 41. GRC Kongresi’ne katılan Zorlu Enerji ekibi, etkinlikte aynı adı taşıyan bir de sunum yaptı. Türkiye’deki jeotermal enerji potansiyeli ve bugün gelinen noktanın etkili bir şekilde anlatıldığı sunumda Zorlu Enerji’nin yaptığı yatırımlarla Türkiye’ deki jeotermal sektöründe yarattığı katma değer, katılımcıların en çok ilgi duyduğu konular arasındaydı. Ayrıca etkinlik boyunca açık olan stantta yayınlanan Zorlu Enerji’nin Alaşehir-I santralini içeren kurumsal film de yoğun bir ilgi gördü.

41. GRC Kongresi sonrası görüşlerini paylaşan Yatırımlardan Sorumlu Genel Müdür Ali Kındap, kongrenin Türkiye’nin jeotermal enerji alanındaki çalışmaları ve Zorlu Enerji’nin jeotermal kaynaklara dayalı yatırımlarını uluslararası düzeyde anlatılabildiği, çok verimli bir etkinlik olduğunu dile getirdi. Ali Kındap sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ve bunun gibi etkinliklerde hem şirketimizin gelişimini hem de ülkemizin jeotermal alanındaki potansiyelini anlatma imkanı yakalıyoruz. Kongre’deki sunumda da ifade ettiğimiz gibi Türkiye’de jeotermal enerjinin potansiyeli ve geleceği hakkında oldukça umutluyuz. Jeotermal enerjinin gelişmesinde dört taşıyıcı kolon olan; kaynaklara ilişkin güvenilir veriler, etkin kurumlar, destekleyici politikalar ile finansman kaynaklarına yönelik gelişimimizi devam ettirdikçe çok daha başarılı işlere imza atacağız. Özellikle yüksek teknolojinin kullanımında alacağımız mesafe ile ihtiyaç duyduğumuz üst düzey ekipman üretme kapasitemizi daha da genişleterek bu konuda uluslararası pazarda daha da rekabetçi olabiliriz. Biz Zorlu Enerji olarak mühendislik, tedarik, inşaat hizmetlerini, bakım, onarım ve işletme hizmetlerini tamamlayan entegre yapımızla fark yaratmış bir şirketiz. Bu yetkinliğimizi üst düzey teknolojiyle geliştirmeye devam edersek çok daha iyisini başarabileceğimize inanıyorum.”

Faselis/Türkiye’de Enerji

Doğal Gaz’ın yüzde 18’ini Aksa Doğalgaz’dan

‘Türkiye doğal gaz dağıtım sektörünün en geniş coğrafi alana hizmet veren şirketi’ Aksa Doğalgaz, 2016 yılına ait çalışmalarının yer aldığı faaliyet raporunu yayınladı. 2016 yılında 2,6 milyar TL ciro elde eden Aksa Doğalgaz, sektör toplam cirosunun yüzde 14,3’ünü tek başına üretti. Özgün konseptiyle dikkat çeken faaliyet raporunda, şirketin faaliyet gösterdiği illerdeki öne çıkan lezzetlere rehberlik eden bir Doğal Lezzetler Atlası’na da yer verildi.

Türkiye genelinde 31 ilin sınırları içinde yer alan 27 il merkezi ile 135 ilçe ve beldede doğal gaz dağıtımı gerçekleştiren Aksa Doğalgaz, 2016 Faaliyet Raporu’nu yayınladı. Raporda, şirketin yıl içerisinde yaşadığı gelişmeler, büyüme oranları ve gerçekleştirdiği faaliyetlerin yanı sıra Doğal Lezzetler Atlası’na da yer verildi.

Aksa Doğalgaz Yatırım Miktarını Yüzde 120 Artırdı

Son 10 yılda Türkiye’deki toplam doğal gaz dağıtım yatırımının yüzde 40’ını gerçekleştiren Aksa Doğalgaz kuruluşundan bugüne, ülke ekonomisine 17 milyar TL’ye yaklaşan tasarruf sağladı ve dağıtım yatırımları neticesinde oluşan sektörel ek büyüklükle, 17,9 milyar TL’lik bir doğal gaz dönüşüm piyasası oluşturdu. 2016 yılında 7,6 milyar metreküp doğal gaz dağıtımı gerçekleştiren Aksa Doğalgaz, her yıl ülke genelinde sisteme dahil olan insanların dörtte birini Aksa kalite ve güvencesiyle doğal gazla tanıştırıyor. 7,6 bcm ile Türkiye’de tüketilen doğal gazın yüzde 18’ini dağıtan Aksa Doğalgaz, 2016 yılında elde ettiği 2,6 milyar TL ciro ile sektör toplam cirosunun yüzde 14,3’ünü tek başına üretti. Hem ülkemiz hem dünya için hareketli geçen 2016 yılını başarıyla geride bırakan Aksa Doğalgaz, 2016 yılında yatırım miktarını bir önceki yılla karşılaştırıldığında yüzde 120 oranında artırdı.

Daha nefes alınabilir şehirler yaratmayı ve insanların hayatına kalite ve konfor getirmeyi iş anlayışının merkezine yerleştiren Aksa Doğalgaz’ın dağıtım bölgeleri genelinde kömür yerine doğal gaz kullanılmasıyla, sadece 2016 yılında 5,5 milyon ton daha az karbon salımı gerçekleşti.

Aksa Doğalgaz, 2021’de Dünyanın Etrafında Tam Bir Tur Atabilecek Uzunlukta Şebeke Ağına Ulaşacak

Faaliyet alanında yer alan il, ilçe ve beldelerde 14 milyon nüfus, 2,3 milyonu aktif kullanıcı ve 3,8 milyon potansiyel aboneye hizmet veren Aksa Doğalgaz, lisans bölgelerine ilave olacak yeni ilçelerle birlikte 4,5 milyonun üzerinde potansiyel aboneye ulaşacak. Kuruluşundan bugüne 2,4 milyar TL değerinde yatırım gerçekleştiren Aksa Doğalgaz, halihazırda devam eden 455 milyon TL tutarındaki 2017 yatırım bütçesiyle 4 bin km yeni doğalgaz dağıtım şebekesi yaparak toplam şebeke uzunluğunu yılsonunda 24 bin km’nin üzerine taşıyacak.

2018-2021 döneminde ise her yıl ilave 4.200 km yatırım yaparak 4 yılda 1,9 milyar TL yatırım hedefleyen Aksa Doğalgaz, 2021 yılsonunda şebeke uzunluğunun 40 bin km’ye ulaşacağını öngörüyor. Türkiye genelinde doğrudan 1.749; dolaylı olarak ise 15 bin kişiye istihdam sağlayan Aksa Doğalgaz 2017 yılı için yüzde 25 oranda istihdam artış planıyla ülkemizde büyük istihdam kaynağı oluşturmaya devam ediyor.

Doğal Lezzetler Atlası, 31 İldeki Lezzet Duraklarına Işık Tutuyor
Her zaman özgün çalışmalara imza atan Aksa Doğalgaz, 2016 Faaliyet Raporu’nun ikinci bölümünü ‘Doğal Lezzetler Atlası’ olarak kurguladı. Türkiye’nin her bir köşesinin eşsiz lezzetlerle dolu olduğuna vurgu yapmak isteyen Aksa Doğalgaz, ‘Nerede, ne yenmeli?’ sorusunun cevabını şehrin yerlilerinin ağzından verebilmek için Doğal Lezzetler Atlası’nı, faaliyet gösterdiği 31 ildeki çalışma arkadaşlarının desteğiyle hazırladı. Aksa Doğalgaz, önümüzdeki yıllarda da faaliyet raporlarını farklı atlas konseptleriyle hazırlamayı planlıyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Macaristan’daki ticaret ve yatırım fırsatları sanayicilere anlatıldı

Ankara Sanayi Odası’nda düzenlenen “Macaristan Tanıtım Günü’nde Ankaralı sanayicilere; Macaristan’da öne çıkan sektörler, yatırım fırsatları, devlet teşvikleri ve ticari potansiyel konularında bilgilendirme yapıldı.

Ankara Sanayi Odası (ASO) ile Macaristan Ankara Büyükelçiliği işbirliği ve ALX Hungary’nin katkılarıyla düzenlenen “Macaristan Tanıtım Günü” etkinliği, Ankara Sanayi Odası’nda gerçekleştirildi. Etkinliğe; ASO Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Özdemir, Macaristan Ankara Büyükelçisi Gabor Kiss, ALX Hungary Genel Müdürü Galip Yılmaz, Macar Eximbank Türkiye Direktörü Arda Tugay, Macaristan Ticaret Ataşesi Roland Kiss ve çok sayıda sanayici katıldı.

ALX Hungary Genel Müdürü Galip Yılmaz, etkinlikte yaptığı sunumda iki ülke arasındaki ilişkilerin ortak geçmişlerinin birikimiyle karşılıklı çıkarlar temelinde geliştiğini ve derinleştiğini söyledi. Macaristan’ın Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı olduğunu belirten Yılmaz, Macaristan’ın Türk yatırımcılar için cazip fırsatlar barındırdığını, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin büyük bir potansiyel taşıdığını vurguladı.

Macaristan Ulusal Ticaret Ajansı tarafından Macar firmaların Türkiye pazarına girmesi amacıyla yetkilendirildiklerini hatırlatan Genel Müdür Yılmaz, şunları kaydetti: “ALX Hungary olarak ticari ilişkiler başlatmaya ya da ilişkilerini pekiştirmeye çalışan Macar ve yabancı işletmecilerin ihtiyaçlarına yönelik geniş yelpazede hizmetler sunuyoruz. Merkez İstanbul olmak üzere Türkiye’de 5 ofisimiz bulunuyor. Ayrıca yakın bir zamanda Türkiye’de şube açan Macar Eximbank’ın desteğine de sahibiz. Bu dost iki ülke arasındaki ticari ve kültürel ilişkilerin daha da gelişmesi için ALX Hungary olarak önemli bir misyon üstlendiğimizi düşünüyorum.”

Macaristan Büyükelçisi ve Macar Eximbank Türkiye temsilcilerinin de sunumlarına yer verilen etkinlikte, genel olarak Macaristan’da öne çıkan sektörler, yatırım fırsatları, devlet teşvikleri ve ticari potansiyel konularında bilgilendirme yapıldı. Ayrıca AB üyeliği ve merkezi konumu, nitelikli işgücü potansiyeli, yatırım teşvikleri, vergi indirimi, istihdam teşvikleri, rekabetçi vergi sistemi ve gelişmiş altyapısı ile Macaristan’ın yabancı yatırımcılara sunduğu avantajlar anlatıldı.

Faselis/Türkiye’de Enerji