23.4 C
İstanbul
Perşembe, Temmuz 17, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 130

Vergide ‘yeşil’ yarış

Dünyada yükselen iklim değişikliği farkındalığı vergi politikalarını da etkiliyor. KPMG’nin yayımladığı Yeşil Vergi Endeksi, küresel vergi politikalarındaki değişimi gösteriyor. Endeks, yeşil vergi politikasıyla ilgilenmeyen pek çok ülkenin son üç yılda bu alandaki yatırımlarını artırdığını ortaya koyuyor. Güney Amerika ülkeleri uyguladıkları politikalarla yenilenebilir enerji piyasasının zirvesine koşuyor.

Temmuz 2017’de 197 ülkeden 155’inin imza attığı Paris Anlaşması’ndan sonra iklim değişikliğiyle mücadele planları hız kazandı. Devletler, çevreye duyarlı davranışları teşvik etmek amacıyla vergi politikalarını yeniden düzenliyor. KPMG küresel vergi politikalarındaki değişimi anlatmak ve bu konudaki farkındalığı artırmak amacıyla Yeşil Vergi Endeksi’ni yayımladı. Endeksi yorumlayan KPMG Türkiye Vergi Bölümü Başkanı Abdulkadir Kahraman, “OECD ve Dünya Bankası gibi kuruluşların verilerinden yararlanarak hazırlanan endeks, çevre politikalarının kapsamını, bu politikaların çevreye zararlı faaliyetleri ne kadar etkilediğini, hükümetlerin vergi düzenlemelerinin sonuçlarını ortaya koyuyor. Endekste Türkiye dahil her ülkede yeşil vergi düzenlemeleriyle ilgili yoğun ve farklı çalışmalar dikkati çekiyor” dedi. Kahraman’ın dikkat çektiği başlıklar şöyle:
Güney Amerika zirveye oynuyor
Yeşil vergi politikaları hızla yükseliyor. Birçok ülke, bu alandaki yatırımlarını artırıyor. 2014 itibarıyla Güney Amerika ülkeleri elektriklerinin yüzde 53’ünü yenilenebilir kaynaklardan üretti. Dünya genelinde ise bu oran ortalama yüzde 22.
Kolombiya, doğaya zararı azaltmak amacıyla 2015’te teşvikler dahil olmak üzere bir aksiyon planı oluşturarak, yaşam kalitesi ile temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına erişimi geliştirdi.
Şili, hükümetin vergi reformu inisiyatifinin bir parçası olarak 2014’te karbon vergisini yürürlüğe koydu. Ayrıca, 2016 yılında satılan her yeni araç için ‘yeşil vergi’ uygulamasını başlattı.
Meksika’da 2016’da, Çevreyi Koruma Kanunu yürürlüğe girdi. Kanun, çevre kirliliği yaratan kuruluşlara para cezası verilmesini öngörüyor. Meksika’da ayrıca İklim Değişikliği Kanunu yürürlüğe kondu. Bu kanun, yıllık emisyonu 25 bin ton karbondioksitten fazla olan kuruluşların yıllık emisyonlarını raporlamasını gerektiriyor. Meksika Gelir Vergisi Kanunu, yenilenebilir enerji teçhizatı için yapılacak yatırımları vergiden muaf tutuyor.
Arjantin, 2016’da temiz enerji projesi geliştiren işletmelere vergi teşviki sağlayan Plan RenovAR’ı başlattı.
Kuzey Avrupa sistemli ilerliyor
İskandinav ve diğer Avrupa ülkeleri, düzenleyici politikalarının etkinliği konusunda üst sıralarda yer alıyor. Bu ülkelerin çoğunun rüzgar gücü gibi doğal kaynakları ve yenilenebilir enerjinin başarısını sağlamak için uzun süreli vergi politikaları mevcut.
Danimarka, Finlandiya, Almanya, Hollanda ile İsveç, Çevresel Performans Endeksi’nde ilk 10’da yer alıyor.
Danimarka, Finlandiya ve İsveç’teki farkındalık hayli yüksek. Çevreye zararı olan her türlü faaliyete vergi uygulayan bu ülkeler KPMG araştırmasında çevre vergisi gelirleri konusunda ilk üç sırada bulunuyor.
Finlandiya’da Ar-Ge yatırımları 2013’te 6,68 milyar Euro’ya ulaştı. 2016’da, 129,3 milyon Euro değerinde bir bütçe enerji araştırmasına ayrıldı.
İrlanda, çevreye duyarlı teknolojilere Ar-Ge faaliyetlerini de harcamalara yüzde 25 oranında vergi indirimi uyguluyor.
İtalya, 80 milyar euroluk bütçeyle AB’nin en büyük ölçekli araştırma ve inovasyon programı olan Horizon 2020 programı kapsamında Ar-Ge teşvikleri sunuyor.
Kanada, Enerji İnovasyon Programı için yeni nesil elektrikli araç şarj altyapısı dahil olmak üzere Ar-Ge projelerine fon sağladı. Temiz enerji sektöründe inovasyonu desteklemek için son iki yılda 46,1 milyon Kanada doları değerinde kaynak oluşturdu.
Yeşil araçlara teşvik üstüne teşvik
Danimarka’da 2016 yılı itibarıyla araçlar için iki tür vergi uygulanıyor. İlki, araç kayıt vergisi, ikincisi ise daha kompakt ve yakıt tasarruflu araç sahiplerine avantaj sağlayan yeşil vergi. Verginin oranı motorun ne kadar yakıt tasarrufu sağladığına göre değişiyor. Kompakt ve yakıt tasarruflu araçlara indirim sağlanıyor.
Japonya’da, her yıl binek araçlara ve kamyonlara uygulanan motorlu taşıtlar vergisinde çevre dostu araçlar için ilk yılda yüzde 50-75 arasında indirim uygulanıyor. Otomobil satın alındığında ödenen vergilerde ise çevre dostu araçlar için yüzde 20-100 arasında indirim mevcut.
Hindistan, 2012’de hibrid araçların bazı yedek parçaları ile elektrikli araç veya hibrid araç üreticilerinin tedarik ettiği lityum iyon bataryadaki gümrük vergilerini düşürdü. Hindistan’da ayrıca, hibrid ve elektrikli araç üretimine teşvik de sağlanıyor.
Almanya’da, motorlu taşıtlar vergisi trafiğe kayıtlı her aracın karbondioksit emisyonlarına bağlı olarak değişiyor. Karbondioksit emisyonu yüksek araçlar diğerlerine kıyasla daha yüksek vergi ödüyor. Ayrıca, çevre dostu araçları satın alanlara, net liste fiyatı 60 bin Euro’nun altındaki elektrikli araçlar için 4000 Euro, hibrid araçlar için ise 3000 Euro prim ödeniyor. Bu fonun yüzde 50’si devlet, yüzde 50’si ise otomotiv üreticileri tarafından sağlanıyor. Elektrikli araçlar aynı zamanda motorlu taşıtlar vergisinden de muaf tutulabiliyor.
Türkiye’de de vergi indirimi var
Türkiye’de de motorlu taşıtlar üzerinde ciddi bir özel tüketim vergisi yükü mevcut. Binek otomobillerde ÖTV oranı, motor silindir hacmine ve aracın değerine bağlı olarak yüzde 45 ile yüzde 160 arasında değişiyor.
Ancak Kasım 2016’da yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararı ile hibrid araçlar ve sadece elektrikli motorlu araçlar için farklı ÖTV oranları belirlendi. Sadece elektrik motorlu binek araçlar için ÖTV oranı motor gücüne bağlı olarak yüzde 3, 7 ve 15 olarak uygulanıyor. Diğer yandan, hibrid araçlarda ÖTV oranı hem elektrik motoru gücü hem silindir hacmine bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Bu tür araçlar için belirlenen ÖTV oranı yüzde 60 ile yüzde 110 arasında.
Araç sahiplerinin her yıl ödemek zorunda olduğu MTV’nin hesaplanmasında aracın değeri ve yaşıyla birlikte motor silindir hacmi de dikkate alınıyor. Motor silindir hacmi 4 bin cc’nin üzerinde olan binek araç için ödenecek MTV, aynı yaştaki bin300 cc altındaki aracın vergisinden 40 kat daha fazla olabiliyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

1.528 saha personeli ve 217 aracı ile kesintisiz enerji için kışa hazır

İstanbul Avrupa Yakası’nda 4,8 milyon aboneye hizmet veren BEDAŞ, sert kış şartları başlamadan kesintisiz enerji için tüm önlemlerini aldı. 1.528 personeli ve 217 aracını olası arızalara karşı sahada konumlandıran BEDAŞ, 1.404 trafo merkezi ve 307 kilometre enerji nakil hattının da kapsamlı bakımını yaptı.
Sert kış koşulları henüz yüzünü göstermedi, ancak İstanbul Avrupa Yakası’nda toplam 4,8 milyon aboneye elektrik dağıtım hizmeti veren Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ) şimdiden alarma geçerek önlemlerini aldı. Kış şartlarında meydana gelebilecek olası arıza ve kesintilerin en kısa zamanda giderilmesi için 1.528 personelinin sahadaki görev yerlerini belirleyen BEDAŞ, bu amaçla 217 aracını da müdahale için hazır bekletiyor.

Sahadaki vardiya planını 7/24 esasına göre hazırlayan BEDAŞ, hava muhalefeti kaynaklı arıza yoğunluğunun oluşmasına karşı da ‘acil eylem planı’ hazırladı. Böyle bir durumda ekip, malzeme ve ekipman desteği ile arızaların mümkün olan en kısa sürede onarımı planlanıyor. Personel ve araç hazırlığının yanı sıra trafo ve nakil hatlarının bakımına da ağırlık veren BEDAŞ, toplam 1.404 trafo merkezi ve 307 km enerji nakil hattına kapsamlı bakım yapı. Malzeme yorgunluğu, yıpranma ve aşırı yüklenmelerden kaynaklanabilecek arızaların önlenebilmesi amacıyla aynı zamanda 1.538 trafo merkezinde de önleyici bakım çalışması gerçekleştirildi.

YOĞUN TRAFİĞE KARŞI ALTERNATİF BESLEME KAYNAKLARI
Elektrik dağıtım faaliyetinin aksamadan yürütülebilmesi amacıyla olumsuz hava koşullarına karşı ekip ve destekleyici donanımların doğru planlanması gerektiğini dile getiren BEDAŞ Genel Müdürü Murat Yiğit, “İBB Afet Koordinasyon Merkezi ve Meteoroloji 1. Bölge Müdürlüğü ile oluşturulan koordinasyon sayesinde meteorolojik uyarı ve tahminlerden anlık haberdar oluyoruz. Bu sayede ekip sayısının artırılması, ekiplerin trafik yoğunluğunda arızalara müdahalede yaşadıkları zorlukları azaltmak amacıyla kritik lokasyonlarda konuşlandırılması gibi gerekli tedbirlerin hızlıca alınmasını sağlıyoruz” diye konuştu.

Olumsuz hava koşullarında havai hat yoğunluğunun fazla olduğu Çatalca, Silivri, Arnavutköy ve Kumburgaz bölgelerinin daha çok etkilendiğine dikkat çeken Yiğit, “Şiddetli rüzgâr ve fırtınada direklerin yıkılması, iletkenlerin kopması gibi olaylar yaşanabiliyor. Biz Meteoroloji’nin yaptığı uyarılara göre bu tür durumlara karşı ön hazırlık yapıyoruz. Yine sorumluluk sahamızdaki en eski yerleşim alanlarından olan Fatih ve Beyoğlu ilçelerinde ise sel ve su baskını kaynaklı arızalar görülebiliyor. Bu zorlukların üstesinden gelebilmek için havai hatlarımızda ve trafo binalarımızda önleyici ve planlı bakım çalışmaları yürütüyoruz. Buna ek olarak olumsuz hava şartlarının etkisi ile artan trafik yoğunluğunda, meydana gelen kesintilere müdahalede gecikme yaşanmaması için alternatif besleme kaynakları oluşturuyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Enerji sektörü iş devamlılığı çözümlerine odaklanıyor

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin ‘Enerji Sektöründe Risk Gündemi’ raporuna göre; enerji firmalarının %80’i siber saldırı ve doğal afet risklerinin artmasıyla birlikte iş devamlılığını destekleyen risk yönetimi çözümlerine odaklanıyor

Dünyanın lider denetim ve danışmanlık şirketlerinden EY, enerji sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin karşı karşıya olduğu en büyük riskleri mercek altına aldığı ‘Enerji Sektöründe Risk Gündemi’ raporunun sonuçlarını açıkladı. Sektör genelindeki stratejik, finansal, operasyonel ve uyum risklerinin önceliğe göre sıralandığı raporda; siber saldırı ve doğal afet gibi operasyonları aksatma riski yüksek olayların artış göstermesinin enerji sektörü için en büyük riski oluşturduğu belirtiliyor.

Şirketlerin dayanıklılığı ve kesintisiz hizmet sağlama gücü test ediliyor
Mevsimlik olarak yaşanan doğal afetlerin giderek şiddetini artırması, geniş kapsamlı elektrik kesintileri ve hizmetlerin aksamasına neden olan saldırılar son dönemde enerji sektöründe etkisini en çok hissettiren olaylar arasında yer alıyor. Bu tip olumsuz olayların artması ile birlikte sektör genelinde şirketlerin dayanıklılığı ve kesintisiz hizmet sağlama yetkinlikleri adeta test ediliyor. Rapora göre; araştırmaya katılanların %80’i kesintisiz hizmet temini ile ilgili sıkıntıların gelecekte de önemli risk unsurları arasında yer alacağını belirtiyor.

Öte yandan yeni teknolojilerin ortaya çıkması ve dijitalleşme ile birlikte köklü bir dönüşüm sürecinde olan enerji sektörü için söz konusu risklerin giderek daha önemli hale geleceği öngörülüyor. Bulgular şirketlerin bu risklere karşı etkin müdahale stratejileri uygulamaları gerektiğine vurgu yapılıyor.

EY Türkiye Enerji sektörü lideri Erkan Baykuş konu ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Enerji sektörü yöneticilerinin kendilerine, beklenmedik bir olay karşısında şirket operasyon modellerinin yeterince güçlü ve dayanıklı olup olmadığını sorması gerekiyor. Şirketlerin, siber güvenlik risklerini, veri gizliliği ve güvenliğine ilişkin gereksinimler ile birleştirerek inovatif çözümler geliştirmesi şart. Risk yönetimi; robotik süreç otomasyonu, blockchain ve veri analizi gibi teknolojik ilerlemelerin verimliliği artırmak, maliyetleri azaltmak ve performansı güçlendirmek için kullanılmaya başlanmasıyla heyecan verici bir değişim geçiriyor. Enerji şirketleri dijital dönüşümü yakından takip ederek geleceğin enerji dünyasında başarıyı yakalayabilmek için gerekli inovasyonları gerçekleştirmeli.”

Yeni teknolojiler ve değişen müşteri talebi en büyük stratejik riskleri oluşturuyor
Raporun sonuçlarına göre; dijitalleşme ve müşteri taleplerinde ortaya çıkan değişimler enerji şirketlerinin karşı karşıya olduğu en büyük stratejik riskleri oluşturuyor. Dağınık enerji üretim kaynaklarının yükselişi araştırma katılımcıları tarafından bir numaralı stratejik risk olarak ifade ediliyor. Bununla birlikte bu kaynaklardaki artışın geleneksel satışlarda ve müşteri ilişkilerinde yarattığı baskı, dağınık enerji üretim kaynaklarının genel risk sıralamasında da üçüncü sırada yer almasına neden oluyor.

Dağınık enerji üretimi ve yeni teknolojilerin müşterilere daha fazla seçenek sunmasının bir sonucu olarak müşteri talep ve beklentilerinin değişmesinin ise iki numaralı stratejik risk olduğu görülüyor. Raporda; geleneksel olmayan yeni şirketlerin sektöre giriş yapmasının geleneksel enerji şirketlerinin gelirleri üzerinde baskı yarattığı belirtiliyor. Şirketlerin dijitalleşme ve nesnelerin interneti ile birlikte hem değişimin hızına uyum sağlamaya çalışmaları hem de ilgili güvenlik riskleri ile mücadele etmeleri ise yeni teknolojileri en büyük üçüncü stratejik risk haline getiriyor.

Değişen enerji piyasası regülasyon altyapısıyla değişen maliyetlerin kavranmaya çalışılması bir numaralı finansal risk
Rapor; enerji şirketleri için düzenlemeler ile belirlenen fiyatların geleneksel elektrik üretim ve dağıtım yöntemleri bazlı sistem altyapısına göre belirlendiğinden hareketle, sektörde ortaya çıkan değişim paralelinde ortaya çıkan farkları kapsamayabileceğini belirterek, maliyetlerde oluşan değişimin bir numaralı finansal risk olduğunu ortaya koyuyor. Katılımcıların %55’i söz konusu riskin enerji sektörü için gelecekte daha da belirleyici bir unsur haline geleceğini düşünüyor.

Raporda ayrıca, yeni düzenlemelerin şebekelerin genişletilmesini teşvik ettiği ancak şirketleri inovasyon ve dijital teknolojilere yatırım yapmaya yöneltme konusunda doğru finansal teşvikleri sağlamadığı kaldığı ifade ediliyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Elektrikli Kombi Mi? Doğalgazla Çalışan Kombi Mi?

Son zamanlarda yeni trend olarak karşımıza çıkan ‘elektrikli kombiler’, doğalgaz tesisatı işiyle uğraştırmayan pratik bir çözüm olarak öne çıkıyor.

Elektrikli kombi adını her geçen gün daha fazla duymaya başladık. Peki nedir bu elektrikli kombi? Doğalgaz kombilerinden ne farkı vardır, avantajları nelerdir ve oda termostatları ile kullanımı mümkün müdür? Tüm bu soruların cevabını Türkiye’nin ilk ve tek yerli akıllı oda termostatı Cosa’nın Kurucu Ortağı Dr. Emre Erkin anlatıyor.

“Ülkemiz, birçok alanda doğalgaza geçtiği için evlerimizdeki kombilerin büyük bir çoğunluğu doğalgaz ile çalışıyor. Dolayısıyla kombi denildiği zaman ilk akla doğalgaz kombisi geliyor. Aslında, doğalgaz dışında yakıt gerektirmeden elektrik ile çalışan, sağladığı bazı avantajlar nedeniyle de son dönemlerde tercih edilen elektrikli kombiler de var. Temelde kombinin görevi, suyu ısıtıp bir pompa vasıtasıyla peteklere iletmektir. Elektrikli kombilerde su, elektrik enerjisi ile ısıtılıp aynı doğalgaz kombisindeki gibi peteklere pompalanıyor. Yine aynı şekilde geri dönen ılınmış su kombide tekrar ısıtılarak peteklere tekrar pompalanıyor. Böylelikle evlerimizi elektrik ile ısıtmış oluyoruz.

Her sistemde olduğu gibi elektrikli kombinin de doğalgazlı kombiye göre bazı avantajları ve dezavantajları var. En önemli avantajlarından biri, doğalgazın olmadığı yerlerde ya da doğalgaz tesisatı çekme maliyetinin altına girilmek istenmediğinde, elektrikli kombinin oldukça pratik bir çözüm sunuyor olması. Elektrikli kombiler, doğalgaz ile çalışmadığından ayrıca baca gazı üretmediği için baca bağlantısı gerektirmiyor. Bu özellik, gazdan zehirlenme riskini de ortadan kaldırıyor. Bir diğer avantajları ise, doğalgazlı kombilere göre daha az yer kaplaması, evlerde istenilen yere monte edilebilmesi ve daha sessiz çalışması diyebiliriz.

Elektrikli kombinin doğalgazlı kombiden daha tasarruflu olduğu konusu ise evin metrekaresine, yalıtım durumuna ve tesisatın durumuna göre değişkenlik gösteriyor. Tasarruf noktasında en önemli faktörlerden biri ise, evlerde oda termostatı kullanılıp kullanılmadığıdır. Cosa gibi bir oda termostatı, doğalgaz kombilerinde kullanılabildiği gibi, elektrikli kombilerle de uyumlu olarak kullanılabiliyor. Eğer oda termostatı kullanmıyorsak, gereğinden fazla doğalgaz ya da elektrik tüketmiş oluyoruz. Çünkü oda termostatı ile çalışmayan ısıtıcılar peteklerden dönen suyun sıcaklığına göre çalışıp çalışmama kararı veriyor. Yani kombiler evimizin sıcaklığı kaç derece bilmiyor. Bundan dolayı, evlerimiz konfor sıcaklığı olan 21–22 derecelerden ya da konforlu hissettiğiniz sıcaklıktan daha fazla ısınıyor olabilir ve ısıtma sisteminin bundan haberi olmayabilir. Dolayısıyla evdeyken evlerimizi gereğinden fazla ısıtmamak, evde yokken de kombilerin gereksiz yere çalışmasını engelleyebilmek için oda termostatı kullanmak önemli. Akıllı oda termostatları ise, cep telefonuyla yönetilebilir olması sebebiyle bizler evdeyken evlerimizin ayarladığımız sıcaklığın üzerine çıkmasını engelliyor. Dolayısıyla gereksiz enerji tüketimini ortadan kaldırıyor ve gün içinde bizler evde yokken de evlerimizin gereksiz yere ısıtılmasını önleyerek daha da fazla tasarruf etmemizi sağlıyor. Isıtma sisteminiz ne olursa olsun, akıllı oda termostatı kullanmak hem konfor hem tasarruf açısından fayda sağlayacaktır.”

Faselis/Türkiye’de Enerji

Hedefleri sınırda İsrail uydusu kurmak

Son 5 yıldaki çatışmalardan daha doğrusu kan dökmelerden sonra Orta Doğu’nun ne denli “ateş çukuru” olduğu artık iyice anlaşılmış bulunuyor.

Gerçekten de; meşhur ve meşum sözde “Arap Baharı”nın en çok perişan ettiği, yıktığı Libya ve Irak’ın yanı sıra Suriye’nin başına gelenlerin, kötü izlerinin bile yakın bir gelecekte silinebileceğini beklememek gerekiyor. Her ne kadar, “ateşkes” sağlanmış gibi bir görüntü yayılıyorsa da, bu sık sık çöllerde rastlanan serapları andırıyor. Barış için atılmak istenen adımlar bile adeta kumlara gömülüyor. Nitekim, kâh Rusya’da kâh İran’da, kâh Cenevre’de kurulan masalardan sadece “barış temennileri” yükseliyor.”

Son olarak, Soçi’de bir araya gelen ve “zoraki dost” görünümünü veren Türkiye, Rusya ve İran’ın bile, sanki “en kısa zamanda anlaşabileceklerine dair anlaştıkları” intibaı pek yadırganmıyor. Nasıl olsa, üçlü toplantıdan önce yapılan Putin-Esad görüşmesinden, birtakım işaretler, Suriye sorununun pek kolay çözülemeyeceği yorumlarını yeniden çağrıştırıyor. Aslında, daha önce de belirttiğimiz gibi; “arapsaçı”na benzetilen görüşmelerde, kimin “ön adım” attığı veya “kazançlı çıktığı” halen görünmüyor. Ne var ki, ABD ile Rusya’nın “nefesleri” sanki enselerde hissediliyor. Tabii ki, son mutlak mağlupları Suriye ve Irak oluşturuyor. Oysa, İsrail’in isteği önce İran’ın sonra da “vakti gelince” Türkiye’nin de en azından “kontrol” altına almasını sağlama ile özetleniyor. Yani sıralamak gerekirse; bir yanda ABD-İsrail, diğer yanda Rusya, öbür yanda İran bir öbür yanda Türkiye, Orta Doğu’nun yeni kaderinde rol oynuyor.

Mutlak kaybedenler Irak ve Suriye’nin arasına, ne pahasına olursa olsun özellikle Türkiye’nin katılmaması büyük bir önem arz ediyor. Bu yüzden de, yakın yıllarda geleneksel dış politikasından ayrılan Türkiye’nin derhal “rücu” etmesi gerekiyor. Gerçi Erdoğan’ın Soçi yolunda, bazı önemli işaretleri verdiğini kamuoyu anlamış hatta benimsemiş görünüyor. Ancak, kesin ve açık-seçik bir dış politika dönüşünün sezgilenmesi bekleniyor.

Basit gibi görünen bu “makas değiştirme” operasyonunun bazı girişimleri de, şimdilik önleyebileceği tartışılıyor. ABD Başkanı Trump’ın, ileride Suriye kuzeyinde İsrail uydusu yerel bir devletin -terörist devletçik- kurulabileceğini adeta “itiraf” etmesinden sonra, Türkiye’ye yeni bir düşmanı tanıtmanın ilk adımları olarak sayılıyor. Aynı zamanda, Suriye için de bir tehdit unsuru olan bu iddianın, bir Kürt yerel devletini işaret ettiği de kaydediliyor. Böylece ABD’nin, dolayısıyla İsrail’in asıl maksadının ve hedefinin Suriye ile Türkiye arasına bir devletçiği kondurmak olduğu artık saklanmıyor. Görülüyor ki, Suriye ve İran’ın yanı sıra Türkiye’ye büyük adımlar atmak ve kararlar almak düşüyor.”

Hiçbir taviz vermeden, NATO’daki konumumuzun daha da güçlendirilerek korunması öncelikle yer alıyor. Sonra da, geleneksel “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” düsturuna bir an önce sarılınması bekleniyor. Öte yandan, önümüzdeki dönemin ilk hamlesi “Suriye Ulusal Diyalog Kongresi”nde Türkiye’nin “serinkanlı” bir  politika güdüp gütmemesi şimdiden merak ediliyor. Geçmişte, Afganistan ve Irak işgalleri nedeni ile imajı zedelenmiş olan ABD hegamonu için Orta Doğu’da yıllarca adeta kolaylaştırıcı görev gören AKP hükümeti, böylece düştüğü müthiş tuzaktan kurtulmanın fırsatlarını yakalaması, her Türk’ün en candan dileği olarak değerlendiriliyor…. Unutulmamalıdır ki; aziz Türk Milleti, her şeyden önce Süleyman Şah Kabri’nin, asıl mekanına taşınmasının büyük bir özen ve heyecanla günlerini sayıyor. Özet olarak; sağduyu sahibi bir dış politika değiştirme arifesinde iken, Türkiye’ye yeni yeni tuzaklar kurulmak isteniyor. Yediden yetmişe bütün Türk milletine, birlik ve beraberlik  dilemek hepimizin borcu olsa gerek.

Birbirimizin değerlerini sosyal ağlarda sabote ediyoruz

İnternet kullanırken kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki! Sevdiklerimizden, eşimizden, dostumuzdan, evlatlarımızdan daha çok zamanı nikah kıymışçasına sosyal medya ile vakit geçiriyoruz.

Can sıkıntımızı gidermek için bilinçsizce kullandığımız sosyal medya’da can sıkar bir hal alıyoruz.

Bilinçsiz kullanmamız nedeniyle uyuşturucu almış gibi gerçek kişiliği ortaya çıkan sanalda ki kullanıcı sağa sola sataşmakta, kendisi gibi düşünmeyene tukaka anlayışı ile yaklaşmaktadır.

Kabullenmekte zorlansak da internet artık her şeyimiz oldu. Bir soruya cevap bulamadığımızda, sıkılıp vakit geçirmek istediğimizde, bir ürün-hizmet satın almak istediğimizde kısacası her türlü ihtiyacımızda başvurduğumuz bir ağ haline geldi.

Bilinçli kullanıldığında kişinin hayatındaki en büyük yardımcı olan bu sosyal ağ sistemi, bilinçsiz kullanıcıların elinde ise bir silaha dönüşebilmektedir.

Kutlu doğum haftası kapsamında dini duygularımızı yaşarken, sosyal ağlarda önemli değerlerimiz ile ilgili sözler ile resimleri paylaşırken, bir densizin çıkıp, milli duygularla ilgili gündem oluşturmaya çalışması anlaşılır gibi değil!!! Cumhuriyet bayramında milli sevinçlerimiz ile alakalı sözler ve sloganlar paylaşırken, gündemi dini bir moda çekmek isteyenlerin de hal ve hareketlerinin araştırılması lazım.

Osmanlı İmparatorluğu veya bir padişah sosyal alanda anıldığı zaman hemen karşısına hakaret, iftira ve cumhuriyet temalı paylaşımlar ile karşı duruş sergilenmesi anlaşılır gibi değil…

İsteyen milli duruş sergiler, isteyen dini duruş, sergiler, isteyende milli ve dini duruşu aynı platformda haykırır. Kısır tartışmalara girmek, bir başkasının sevincini veya üzüntüsünü karalamak ve gölgelemek çabasında olanları sanal ortam silahşorları olarak nitelendiriyorum.

Bu tarz kişilik bozuklukları olan kişilerin Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde 2012 yılından bu yana hizmet veren internet bağımlılığı ve tedavisi polinikliğinden randevu almasını şiddetle tavsiye ederim.

 

Kara Cuma, kapkara Pazar, Kargalar ve Kapitalizm

Kara ibaresi satışların iyi olduğu anlamı taşımaktadır. Lakin tesadüfte olsa Müslümanların mübarek günü ile çok anlamlı olan karayı yan yana kullanmakta ki ısrar tesadüfü şeytani bir amaca dönüştürmüştür. Ya da tesadüf izlenimi ile şeytanlık makyaj yapılmak istenmiştir. Türkiye de ve dünya üzerinde bulunan dostları kara pazar kampanyasına davet ediyorum. Biz cuma günü trafikle, işle güçle, sıkıntılarla, hasta ruhlar ile uğraştığımızdan alışveriş yapamıyoruz.

Biz cumaya kadar çalışarak, para kazanır. Cumartesi dinlenir. Pazar günü AVM’lerle kapitalist düzene hizmet ederek kazandığımız paraları harcarız. Uyumaya devam, harcamaya ve harcanmaya devam dostlar… Karalar ve kargalar hayatınızdan eksik olmasın.

44 yıl önce öldürülen Raif Karadağ’ı unutmadık!!

Devletimiz tarafından ‘milli görev’ ile petrol ve Musul konusunu araştırmak için Musul’a gönderilen Raif Karadağ 5 yıl yaptığı gözlem ve incelemeler ardından 11 Aralık 1973 tarihinde ülkemize dönüyor.

Belgeleri cumhurbaşkanına sunacağı gün otel odasında ölü bulunması petrol ile alakalı bizim oyun dışına bırakıldığımızı ispatlamıyor mu? Karadağ, ölümünden bir gün önce yakınlarına, “Burada ne Irak kalacak ne de başka ülke. Hepsini tarihten silecekler” demiş.

İyi derecede Osmanlıca-İngilizce bilgisi ile Türk ve İngiliz arşivlerinde Türkiye lehine bulduğu belgelerin ardından Diyarbakır-Musul hattında ‘Petrol araştırmaları’ yapmış. Amerikan ve İngiliz şirketlerinin açtığı kuyularda ve Sultan Abdülhamit’in hazırlattığı raporları inceledikten sonra ‘Türkiye’nin kendisine 100 yıl yetecek petrolü olduğunu’ raporlayan Karadağ, 50 yıl önce adeta bugünün de resmini çekmiş: “Bu petrolü bize vermezler. Bölgede ne Irak kalacak ne de başka bir ülke.”

Şüpheli ölümüne ve ailesinin de talep etmesine rağmen Karadağ’ın cenazesi otopsi yapılmadan aceleyle defin ediliyor.

Raif Karadağ, Ankara Anlaşmasının birinci maddesinde atıf yapılan ‘Brüksel Sınır Çizgisi’ anlaşmasını incelediğinde, BM’nin oybirliği ile aldığı karara göre, 1932’den itibaren Kerkük’ün kuzeyine kadar olan bölgenin Türkiye’ye verilmesini gündeme getirmiş.

 

Bizler ‘vatan için’ yaşarız, onlar ise ‘petrol için’ öldürür

Irak’ın ABD işgaline uğramasının üzerinden tam 14 yıl geçti. 21 Mart 2003 gecesi, ABD savaş uçakları ve füzelerinin Bağdat’ı bomba yağmuruna tutmasını canlı canlı televizyon kanallarından izlemiştik. Bizimle aynı anda dünya vatandaşları da saldırı gecesini saniye saniye takip ederek, ABD’nin zalimlikte sınır tanımadığını hafızalarına kazımıştı. İşgal şöyle oldu, böyle oldu diyerek detaylara girmeyeceğim. Neden ve niçin boyutu ile olaya bakmakta fayda olacağı kanaatindeyim.

ABD’nin eski Savunma Bakanı Chuck Hagel’in Irak’ın işgali için söyledikleri nedenleri ile kaosu tek cümle ile açıklar niteliktedir.

Hagel, “Biz petrolü önemsiyoruz ve onun için savaşıyoruz. Irak’ta da önemli bir nedenden dolayı bulunuyoruz…” diyerek kendi ülkesinin kalesine işgal anında 90’dan gol atmıştı. Şu an bu yazıyı okurken, evde olabilirsiniz, sokakta, bir kafe’de, işyerinde veya aracınızda olabilirsiniz. Nerede olursanız olun, sessizce etrafınıza bakın. Bakış açınızda gördüğünüz herşey ama herşey hammadde ile yapılmıştır. Hammadde olmasaydı, şu an görüş açınızda bulunan hiçbir şeyi göremeyecektiniz. Harpler, işgaller ve kaos planları hammadde kaynaklarının bulunduğu coğrafyada cereyan etmektedir.

Daha kuvvetli, daha güçlü ve her imkanı kendi tasarruflarında değerlendirmek isteyen güçler kimi zaman birbirleriyle çatışmış, kimi zamanda başkalarını başka birileri ile savaştırarak denge kurmaya çalışmışlardır.

Bu mücadelelerin ve kanlı hesaplaşmaların nedeni ise petrole sahip olma isteği olmuştur. Petrol devlerinin Osmanlı’yı nasıl yıkıma götürdüğünü sorgulamıyoruz. Burada esasında Osmanlı oyun dışı bırakılmamıştır. Oyun dışına Türkler alınmış ve kardeşin kardeşe düşman olacağı tohumlar cumhuriyetin her karış toprağına itina ile ekilmiştir.

Neden ve niçinleri öğrenmeyi bırakın, aklından geçiren bir nesilin bile yetişmemesi için ellerinden gelen yapılmıştır.

Masonlar ve Sabetayistler bu amaç ile ülkemizde ekilen nifak tohumların yeşermesine kadar ince ince topraklarımızı sulamışlardır.

Yıl 2017 hala tarihimizi bilmiyoruz. Tarihimizin yanlış öğretildiğini biliyoruz, fakat gerçek tarihimizi araştırmıyoruz.  “Türkler olarak dünyanın dört bir yanını biz yönetiyorduk, biz büyük imparatorluktuk, dedelerimiz evrene adalet dağıtırdı” diyerek boş boş konuşarak boş vakitlerimizi dolduruyoruz.

Sevgili okurlarımız enerjiniz daim, boş vakitlerinizin de dolu dolu olmasını dilerim.

 

Maden ihracatı 4 milyar 300 milyon dolara ulaştı

Geçen hafta, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın katılımıyla Antalya’da gerçekleştirilen ‘Madencilik Çalıştayı’nın çok verimli geçtiğini söyleyen İMİB Başkanı Aydın Dinçer, çalıştayla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Sektörün tüm paydaşları bir aradaydı. İhracatı artırıcı tedbirler üzerinde duruldu. 2023 hedefi olan 15 milyar dolar rakamına ulaşabilmenin stratejileri gözden geçirildi. Katma değeri yüksek ürün ihraç etmenin şart olduğu hususunda mutabık kalındı. Hepsinden önemlisi de Bakan Albayrak’ın sektör hakkındaki olumlu düşünceleriydi. Sektöre vereceği destek sözleriyle moralimizi yükseltip motivasyonumuzu artırdı. Hedefe odaklanmamızı sağladı.”
Maden ihracatı hızla artıyor
Sektörün Ocak-Kasım 2017 döneminde yaklaşık 4 milyar 300 milyon dolar ihracat gerçekleştirdiğine dikkat çeken Dinçer, “Yılsonu hedefini yakalamaya az kaldı” diyerek; sözlerine şöyle devam etti:
“Hayatın her alanında, bazen farkında olmasak bile kullandığımız her şeyin bir maden ürününden yapıldığını biliyoruz. Bu bilgi ışığında kamuoyunda farkındalık oluşturacak çalışmalara hız verdik. Kamuoyu desteğini de alarak başta doğal taş olmak üzere tüm maden ürünlerinin ihracatını artıracağız. ‘Yükte ağır pahada hafif’, diye tanımlanan doğal taşı ‘yükte hafif pahada ağır’ hale getirinceye kadar Ar-Ge yatırımlarını sürdürecek, inovatif düşünceyi asla terk etmeyeceğiz.”
Madencilik emek yoğun bir sektör
“Türkiye’de madencilik ağırlıklı olarak emek yoğun yöntemlerle yapılıyor” diyen Dinçer, her sene 4 Aralık’ta kutlanan Dünya Madenciler Günü’nün önemi nedeniyle iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında da açıklamada bulundu:
“İşçi sağlığı ve iş güvenliği, çevre duyarlılığı sektörün hassasiyet gösterdiği hususlardır. Özellikle üretimde gelişmiş teknolojik yöntemler kullanmaya başladıkça, bu, hem madencilerin çalışma koşullarını iyileştirici etki ediyor, hem de katma değerli ürün üretmenin önünü açıyor. Hedeflere ulaşmak için katma değeri yüksek üretime ağırlık vermeye devam ediyoruz.”
İhracatta en büyük katkı doğal taştan
İMİB Başkanı Aydın Dinçer; maden ihracı ile ilgili şu bilgileri de verdi:
“Bu yılın Ocak-Kasım döneminde doğal taş ihracatı 1 milyar 900 milyon dolara ulaştı. Ardından 1 milyar 200 milyon dolar ile metalik cevherler geliyor. Endüstriyel minerallerin ihracat rakamı ise 806 milyon dolar oldu. Aynı dönemde maden ihracatı yapılan ilk 5 ülke sıralamasında ilk sırayı 1 milyar 500 milyon dolar ile Çin aldı. Çin’i, 398 milyon dolar ile ABD, 209 milyon dolar ile Belçika, 157 milyon dolar ile İtalya ve 140 milyon dolar ile İspanya takip etti.”

Faselis/Türkiye’de Enerji

Kolen enerji̇den tüketi̇ci̇ye elektri̇kte 24 saat tasarruf modeli̇

Abonelerine sadece elektrik tedarik eden değil, onlara aynı zamanda çözüm ortaklığı sunan bir şirket olarak sektörde fark yarattıklarını vurgulayan KOLEN Elektrik Genel Müdürü Kaya Uğur Karayurt, “24 Zamanlı” ödeme modeliyle Türkiye’de bir ilke daha imza attıklarını söyledi: ”Yepyeni bir kullanım ve ücretlendirme modeli geliştirdik. Sektörde malum olduğu üzere üç zamanlı kullanım ve ücretlendirme de mevcuttu. Saatlik okuma yapılabilen abonelerde biz biraz daha öteye götürüp, yepyeni bir model sunuyor, “24 Zamanlı” kullanım ve ücretlendirmeyi teklif ediyoruz. Biz bu uygulama ile günü farklı zamanlara bölerek farklı fiyatlandırma sunuyoruz. Bu modelle abonelerimiz sadece verimliliğe odaklanmakla kalmıyor, aynı zamanda elektriği de daha avantajlı, daha iyi fiyatlarla kullanmış oluyor. “
Elektrik piyasasının serbestleşmeye başlamasıyla birlikte hızlı hareket ederek gerçekleştirdiği teknolojik atılımlarla sektöre ilkleri kazandıran KOLEN Elektrik, abonelerine sunduğu çözüm ortaklığıyla da sektörün bir adım önünden ilerliyor. Bu kapsamda “Her Aboneye Bir Danışman”, “WhatsApp’tan Elektrik”, “Ön Ödemeli Elektrik”, “www.faturaniyolla.com”gibi hizmetleri sektöre kazandıran şirket, yine sektörde bir ilk olarak “24 Zamanlı”uygulamayı da abonelerine sunmaya hazırlanıyor. Şirketin yeni hedefleri ve sektörün en yeni uygulaması olan “24 Zamanlı”nın detaylarının aktarıldığı basın toplantısında konuşan KOLEN Elektrik Genel Müdürü Kaya Uğur Karayurt, sektöre ilişkin değerlendirmede bulunarak basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Teknolojik açılım dönemi başlattı
Konuşmasında KOLEN Elektrik’in sadece yedi yıl önce kurulmasına rağmen hızlı bir büyüme performansı sergileyen bir şirket olarak, sektördeki öncü misyonuyla emin adımlarla ilerlediğini vurgulayan Karayurt, özellikle elektrik piyasasının serbestleşmeye başlamasıyla birlikte en hızlı hareket ederek teknolojik açılım dönemi başlatan şirket olarak ön plana çıktıklarını kaydetti.
Abonelerinin çözüm ortağı
“Her Aboneye Bir Danışman”, “Whatsapp’tan elektrik”, “Ön Ödemeli Elektrik”, “www.faturaniyolla.com” gibi uygulamalar aracılığıyla tüketicilerin taleplerini en iyi şekilde karşıladıklarını belirten Karayurt, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’ye kazandırdığımız bu ilkler aracılığıyla abonelerimiz, günün 24 saati istedikleri an kendilerinin hizmetlerine sunduğumuz danışmanlarına Whatsapp üzerinden ulaşabiliyor. Cep telefonundan elektrik faturasının fotoğrafını faturaniyolla.com adlı mobil servise gönderen aboneler, kendileri açısından avantaj olabilecek her detayı öğrenme şansına sahip olabiliyor. Onlara sunduğumuz cazip paketlerden haberdar olabiliyor.”

“24 Zamanlı” uygulama ile yüksek faturanın önüne geçecek
Yeni piyasaya sunmaya hazırlandıkları “24 Zamanlı” uygulamasıyla da elektrikte tüketicici tasarrufu açısından Türkiye’de bir ilke imza attıklarını vurgulayan Karayurt, uygulama hakkında şu bilgileri paylaştı:
“Tüketici tarafında enerjiyi dengeli tüketmek kritik mesele. İşte bu sebeple yeni bir kullanım ve ücretlendirme modeli geliştirdik. Sektörde malum olduğu üzere üç zamanlı kullanım ve ücretlendirme de mevcuttu. Saatlik okuma yapılabilen abonelerde biz biraz daha öteye götürüp, yepyeni bir model sunuyor, “24 Zamanlı” kullanım ve ücretlendirmeyi teklif ediyoruz. Elektrikte tüketiminiz gün içerisinde saat saat değişiyor, her saat farklı tüketim yapılıyor. Biz bu uygulama ile günü farklı zamanlara bölerek farklı fiyatlandırma sunuyoruz. Bu modelle abonelerimiz sadece verimliliğe odaklanmakla kalmıyor, aynı zamanda elektriği de daha avantajlı, daha iyi fiyatlarla kullanmış oluyor. Elektrik enerji ihtiyacı olan, teklif talep eden tüm tüketiciler şu andan itibaren bize ulaşıp, teklifimizin detaylarını öğrenebilirler.”
Değişime KOLEN yönetimi
Serbest tüketici uygulamasıyla sektörde tüketici taleplerinin hızla değiştiğine ve bu değişime ayak uyduramayan şirketlerin yok olacağı bir dönemin içerisinde olduklarına işaret eden Karayurt, “Biz bu değişimi kendi bünyemizde en iyi şekilde yönetiyoruz. Gerçekleştirdiğimiz teknolojik açılımlar, şirketimizin büyüme performansına ciddi bir katma değer sağlıyor. 2014 yılından bu yana sergilediğimiz yüzlük bir büyüme performansı bunun çok açık bir göstergesini oluşturuyor. Manisa’da, yerli kömür kaynaklı, 255 mw’lik iki üniteden toplamda 510 mw kurulu güce sahip 1.1 milyar dolarlık yatırım bedeline sahip olan termik santralimiz 2018 ilk yarısında devreye girecek.1.5 milyar dolarlık yatırımla yapımı süren Çayırhan Termik Santrali ise tamamlandığında 800 mw güçle hizmet verecek” diye belirtti.

‘Enerjimi Koruyorum’ Projesi Enerjisa’ya Yeni Bir Ödül Getirdi

Türkiye enerji sektörünün öncü şirketi Enerjisa, enerji verimliliği alanında yürüttüğü sosyal sorumluluk projesi ‘Enerjimi Koruyorum’ ile toplumda farkındalık yaratırken, alanındaki önemli ödülleri de toplamaya devam ediyor.

Enerjisa’nın yedi yıldır aralıksız sürdürdüğü ‘Enerjimi Koruyorum’ projesi, Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği’nin düzenlediği Sürdürülebilir Kalkınma Akademi Ödülleri’nde bu yıl ‘Sorumlu Tüketim ve Üretim’ kategorisi ödülünün sahibi oldu. ‘Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ teması altında 9. Kez düzenlenen Kurumsal Sosyal Sorumluluk Pazaryeri etkinliği, Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği ve Cenevre merkezli Sürdürülebilir Kalkınma Akademisi iş birliğinde gerçekleştirildi. Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SKH) ile paralel dallarda gerçekleştirilen Sürdürülebilir Kalkınma Akademi Ödülleri ülkemizde ilk defa düzenlendi.

250 binden fazla çocuğa eğlenceli enerji tasarrufu eğitimi

Enerjisa’nın çocuklarda enerji verimliliği konusunda farkındalık oluşturarak bilinçlendirmeyi amaçladığı ‘Enerjimi Koruyorum’ projesi Enerjisa’nın AYEDAŞ, Başkent ve Toroslar elektrik dağıtım bölgelerinde, 14 ilde gerçekleştiriliyor. Alışkanlıkların, çevre ve tasarruf konusunda farkındalığın oluşmaya başladığı 7-10 yaş aralığındaki çocuklara düzenlenen enerji verimliliği eğitimleri onların dikkatini çekebilecek, ilgi çekici ve eğlenceli içeriklerle hazırlanıyor. Aynı zamanda, Enerjisa’nın gönüllü çalışanlarından oluşan “Enerjik Gönüller” tarafından gerçekleştirilen eğitimler ile sosyal sorumluluk bilinci kurum içi kültürde de destekleniyor. Bugüne kadar 14 ilde, 550 okulda, 330 gönüllü çalışanı ile 250 binden fazla öğrenciyle buluşulan projede eğitimlere ek olarak, çocukların öğrendikleri bilgileri pekiştirebilecekleri “Bremen Mızıkacıları” isimli bir tiyatro oyunu da sergileniyor. Bu yıl 80 eğitmen ile 2000’den fazla öğrenciye ulaşarak projeyi ödülle taçlandıran Enerjisa, gelecek eğitim-öğretim yılında Enerjimi Koruyorum projesini sürdürmeye devam edecek.

Projeye Avrupa’dan da ödül…

‘Enerjimi Koruyorum’ projesi ile geçen yıl Stevie Ödülleri’nde ‘Avrupa Yılın Sosyal Sorumluluk Programı’ kategorisinde Gümüş Stevie Ödülü’ne layık görüldüklerini belirten Enerjisa Dağıtım Şirketleri Genel Müdürü Murat Pınar “İnsan için çalışıp yatırımlarımıza devam ederken, geleceğe katkı sağlayacağına inandığımız sosyal sorumluluk projelerine önem veriyoruz. Bu yüzden Türkiye’de en önemli konulardan biri olan enerji verimliliği hakkında kamuoyunda ve özellikle ilkokul öğrencilerinde bilinçlendirme çalışmalarımıza ağırlık verdik. Birleşmiş Milletlerin, uluslararası standartlarda değerlendirdiği 17 Sürdürülebilir kalkınma hedefinden “Sorumlu Tüketim ve Üretim” kategorisinde ödül almak bizler için çok gurur verici. Aldığımız bu değerli ödül de doğru yolda olduğumuzu gösterdiği gibi, önümüzdeki dönemde de çalışmalarımızı yaygınlaştırmaya devam edeceğiz” dedi.

Daha fazla öğrenciye ulaşmak için dijital kanallar da kullanılıyor

Projeye ülke genelinde daha fazla öğrenciye ulaşmak için dijital kanalların kullanımını da entegre edildi. Proje web sitesi üzerinden (www.enerjimikoruyorum.org ) ve “Enerjimi Koruyorum” Mobil uygulaması ile çocuklar enerji verimliliği oyununu oynayabiliyor, dünyanın enerji kaynaklarıyla ilgili bilgi ediniyor ve oyunlar yardımıyla keyifli bir şekilde kısıtlı kaynakları nasıl koruyabileceklerini öğreniyorlar.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Türkiye Seracılıkta Rekabet Gücünü, Jeotermal ve Güneş Enerjisi İle Arttıracak

Antalya’da 29 Kasım – 02 Aralık tarihleri arasında ‘Tarım ve Teknolojinin Global Buluşması’ ana temasıyla düzenlenen Growtech Eurasia 17.Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı’nda, sektör temsilcileri “Tarım Teknolojilerinin Bugünü ve Geleceği”ni tartıştı. Panelde konuşan Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği (SERA-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Müslüm Yanmaz, modern seracılığın gelişmesi için jeotermal ve güneş enerjisinin etkin kullanılmasının Türkiye’nin rekabet gücünü arttıracağını söyledi.

Growtech Eurasia Tarım Sohbetleri çerçevesinde Tarım Editörü İrfan Donat’ın moderatörlüğünde Anfaş Salonu’nda gerçekleşen panelde, Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği (SERA-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Müslüm Yanmaz, Doktar Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Tanzer Bilgen, Sera Konstrüksiyon, Donanım ve Ekipman Üreticileri ve İhracatçıları Derneği (SERKONDER) Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Bülent Aytekin ile Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri ve Teknolojileri Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Topakçı konuşmacı olarak yer aldı.

“Modern seracılığın gelişmesi için jeotermal ve güneş enerjisi etkin kullanılmalı”
Panelde konuşan Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği (SERA-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Müslüm Yanmaz, Türkiye’nin en büyük avantajlarından birinin tarımsal gelişim potansiyeli olduğunu söyledi. İsrail, Hollanda, Almanya gibi büyük sanayi ülkelerinin tarıma halen büyük teknolojik yatırım yapmakta olduğunu ifade eden Yanmaz, “Büyük firmalarımızın seracılığa yönlenmesiyle birlikte seracılığın teknolojiyle buluşarak, tarladakinden daha sağlıklı ve verimli ürünler ortaya koyduğu görülüyor. Teknolojik seralarda üretimin her aşaması otomasyon ile yönetildiğinden yüksek kalite açısından belli standartların gerçekleştirilebilmesi mümkün oluyor” dedi.

“Seracılıktaki gelişimlerin esas belirleyici unsurlarından birinin Türkiye’deki jeotermal kaynaklar olduğunu” belirten SERA-BİR Başkanı Müslüm Yanmaz, Türkiye’nin bir jeotermal cenneti olduğunu belirterek, jeotermal kullanımının yaygınlaştırılmasıyla birlikte enerji maliyetlerinde önemli tasarruf elde edilebileceğini söyledi. “Mevcut ortamda Türkiye, sera büyüklüğü bakımından Avrupa’da 2. sırada yer alırken, ihracat bakımından en son sırada ve en düşük fiyatla ürün satan ülke konumunda” diyen Yanmaz, “Bunun ana nedeni de profesyonel tarım ve profesyonel seracılık yapılmaması. Öncelikle seralarımızı profesyonel hale getirmemiz gerekiyor. Jeotermali ve güneşi etkin kullanmalıyız. Devletin yatırımcıların önünü açması gerekiyor. Özellikle kırsalda yaşayan kadınlarımızın üretici konumuna gelmesi gerekiyor. Bu da modern seracılıkla mümkün. Modern seracılığa baktığımızda, kadın istihdamına dönük bir uygulama, ihracat sağlayan bir kalem, tarımda teknolojinin uygulanabildiği bir alan, birim alandan en yüksek verim elde edilebiliyor ve kaliteyi artırıyor. Tüm bunları da göz önünde bulundurarak modern seracılığın önünün açılması gerekiyor” dedi.

“Rekabet için organize sera bölgeleri şart!”
Türkiye’de seracılık hakkında bilgi veren Sera Konstrüksiyon, Donanım ve Ekipman Üreticileri ve İhracatçıları Derneği (SERKONDER) Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Bülent Aytekin, yatırımların önündeki engeller nedeniyle rekabet gücünün azaldığını vurgulayarak organize sera alanlarının geliştirilmesiyle birlikte rekabette tekrar güç kazanılabileceğini belirtti. Growtech Eurasia Tarım Sohbetleri panelinde konuşmacı olarak yer alan Aytekin, “Türkiye’de 650 bin dönüm örtü altı yetiştiriciliği mevcut. Ancak bunun 12-13 bin dönümü profesyonel seralardan oluşuyor. Türkiye’de jeotermal, güneş ve kömür kaynakları yeterince kullanılamıyor. Rekabet ettiğimiz Türki Cumhuriyetler, Ortadoğu ve Rusya Federasyonu gibi ülkelerde ise doğal kaynak kullanımı çok yüksek ve maliyeti çok düşük. Dolayısıyla rekabet gücümüz zayıflıyor. Gün geçtikçe kan kaybediyoruz. Rekabet ettiğimiz ülkeler bizden daha fazla profesyonel seraya sahip olmaya başladılar. Ülkemizde uygun bölgelerde, alternatif enerjilerin kullanılabildiği alanlarda profesyonel seracılığın geliştirilmesi ve organize sera bölgelerinin oluşturulması gerekiyor” dedi.

“Tarımın geleceği akıllı tarım teknolojilerinde”
Akıllı tarım teknolojileri konusunda bilgi veren Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri ve Teknolojileri Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Topakçı, tarım ve teknoloji buluşmasının önemine değinerek, seracılığın bu buluşmada büyük rol oynadığını vurguladı. Topakçı, “Dünya nüfusunun artışıyla birlikte yiyecek gereksinimi de artıyor. Yeni tarım alanları açamadığımızdan mevcut alanların etkin biçimde kullanılması zorunlu. Akıllı tarım teknolojileri bu kapsamda mevcut alanların verimli kullanılmasını sağlıyor. Akıllı tarım teknolojileri; bilgisayar, elektronik ve kontrol teknolojilerinin çevrenin korunması için uygulanmasıdır. Yenilikçi bir teknoloji. Sürdürülebilir tarım kapsamında değerlendirdiğimizde önceliğimiz çevre kirliliğinin azaltılması, barınma ihtiyacı ve doğal kaynakların etkin kullanımıdır. Akıllı tarımın ilk uygulamalarını özellikle seralarda görebiliyoruz. Hayvancılık işletmelerinde de süt sağma, yemleme robotlarıyla bu uygulamaları görebiliyoruz. Geleneksel tarım uygulamalarında toprak analizi gerçekleştirirken, arazinin çeşitli noktalarından toprak örneği alarak tümünü karıştırıp bu karışımın analizini gerçekleştiriyoruz. Bunu yaparken tüm arazi homojenmiş gibi yanlış bir yaklaşım söz konusu. Akıllı tarım teknolojilerinde ise arazinin noktasal analizleri yapılarak haritalandırılmakta ve bu değişkenlere bağlı uygulamalar yapılabilmektedir. Bu da ilaçlama, gübreleme anlamında da önemli tasarruflar sağlamaktadır” dedi.

“Tarladaki bitkinin gelişimi uydu görüntüleri ile uzaydan takip ediliyor”
Tarım teknolojileri alanında hizmet veren Doktar’ın Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Tanzer Bilgen de panelde gerçekleştirdiği konuşmasında, veri analizinin önemine değindi ve Doktar’ın geliştirdiği teknolojik çözümler hakkında bilgi verdi. Bilgen, “Doktar olarak tarım ve teknolojiyi birleştirerek işin matematiğine bakıyoruz. Elde ettiğimiz veriyi işleyerek üreticilerimizin hizmetine sunuyoruz. Hava, toprak ve bitkinin takibinin yapılmasını sağlıyoruz. Öne çıkan üç teknolojimiz mevcut. Bitkinin gelişimini takip etmek için uydu görüntülerini kullanıyoruz. Birçok uydudan gelen veriyi işleyerek zaman serisi içerisinde bitkinin gelişimini ve sağlığını izleyebiliyoruz. Ayrıca meteoroloji istasyonlarımız mevcut. Cep telefonunuza gönderilen mesajlarla anlık takip yapabilmeniz mümkün olabiliyor. Üçüncü teknolojimiz ise toprağı analiz etmeye yarayan özel bir cihaz. Petrol endüstrisinde kullanılan bu cihaz, ışın yöntemiyle toprağın analizini 2 dakika içerisinde ve standart olarak yapabiliyor. Cihazdan cihaza değişiklik gösteren bir analiz ortaya koymuyor. Analizlerde insan hatasının da önüne geçilmiş oluyor” dedi.

Çin’den ABD’ye, İsveç’ten Kamerun’a Dünya Ülkeleri Growtech Antalya Tarım Fuarı’na Akın Etti…
Bu yıl 17’ncisi düzenlenen Growtech Eurasia Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknoloji Fuarı, 29 Kasım-02 Aralık tarihleri arasında ’da Antalya Expo Center’da 50 bin m2 alanda ABD, Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarından 30 ülkeden 800 firma katılımı ile yapıldı. Çin’den ABD’ye, İsveç’ten Kamerun’a, Mısır’dan Rusya’ya, İtalya’dan İsrail’e kadar birbirlerinden binlerce kilometre uzaklıktaki tarım sektörü temsilcileri, 4 gün süre ile Antalya’da Growtech Eurasia çatısı altında buluştu. Fuar, T.C. Ekonomi Bakanlığının koordinasyonu ve Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği’nin organizasyonu ile Alım Heyeti Programı’na evsahipliği yaptı. Program kapsamında Azerbaycan, Çek Cumhuriyeti, Gürcistan, Hırvatistan, Kazakistan, Kosova, Sudan, Tacikistan, Ürdün gibi ülkelerden 27 firma heyeti, Growtech Eurasia’da katılımcılarımızla fuar alanında birebir görüşmeler yaptı. GROWTECH ATSO Tarımsal İnovasyon Ödülleri, 30 Kasım 2017’de Growtech Eurasia’da Anfaş Salonu’nda düzenlenen törenle sahiplerine takdim edildi. Ödül kazanan proje ve ürünler fuar alanında ATSO standında sergilendi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

2018 Türkiye için Maden Çağı Olacak

Hükümetin, 2018 yılı itibariyle yerli kömür üretimi ve santral yapımına yönelik özel bir teşvik paketi hazırlığında olduğunu açıklaması, gözleri kömür ve madencilik sektörüne çevirdi. Türkiye’nin yaklaşık 35 – 40 milyon tonluk kömür ithalatını azaltmaya yönelik bu yaklaşım, sektörde yeni yatırım ve işbirliklerinin kapısını araladı.

Yılda 700 bin ton kömür hacmi ile Türkiye’nin önde gelen markalarından biri olan Muzaffer Polat Group, Amasya Suluova ve Balıkesir Kepsut’taki madenlerinde yılda 200 ila 250 bin ton arası yerli kömür çıkarıyor. Amasya’da 250.000 ton/yıl tüvenan kömür üretim kapasiteli kömür ocağı işletmesini faaliyete geçiren M. Polat Group, ayrıca Burdur Merkez’de maden sahalarına sahip. Grubun halen bu sahalarda kömür arama sondajı ve Ar – Ge çalışmaları devam ediyor. Amasya Suluova için 150 bin ton/yıl, Balıkesir Kepsut için de 150 bin ton/yıl kömür üretimi yapılıyor.
Türkiye’nin 2018 yılında beklenenin üzerinde bir büyüme göstereceğine inandığını dile getiren M. Polat Group Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Polat, “Hem sektöre hem de grubumun çalışmalarına bakar isek 2018 yılının önemli gelişmeleri beraberinde getireceğini söyleyebiliriz. Özellikle hükümetimizin attığı adımlarla sektörümüz önemli bir ivme yakalayacak. Son bir yılda 1.4 milyar ton yeni kömür rezervi keşfedildi. Yani ülkemizdeki potansiyel rezerv her geçen gün artıyor. Şu anda Türkiye’de yaklaşık 350 milyar dolarlık bir değer olduğu öngörülüyor. Bu değerden faydalanmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.

Grup olarak Ar- Ge çalışmalarına büyük önem verdiklerinin altını çizen Muzaffer Polat, “Türkiye’nin en kaliteli kömürlerinin olduğu Soma ve Kınık Bölgesinde yoğunlaşarak lisanslar edindik. Lisansların toplamı 2 bin hektar oldu. Bu bölgelerde yoğun Ar – Ge çalışmasına başladık. Fiba Grubu’nun iştiraki Fina Enerji Holding ortaklığıyla yürüttüğümüz bir projemiz mevcut. Altı milyon ton/yıl kömür üretimi ve 2*350 Megavat termik santral kurulumu hedefiyle çalışmalarımıza üç yıl önce başladık. Projemizi iki ayağa ayırıyoruz. Bu ayaklardan biri olan maden grubunda yatırımımız çok hızlı ilerliyor. 2018’in altıncı ayında üretime geçmeyi hedefliyoruz. Yılda 5 milyon ton kömür üretmeyi planlıyoruz. Diğer yandan ise enerji tarafında bütün izin ve lisanslarımız hazır. Bu bölümde de 2019 sonu gibi üretime geçmeyi arzu ediyoruz” dedi.

“Farklı sektör yatırımlarımız olacak”
Muzaffer Polat Group’un Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda farklı yatırımlara da yöneldiğini ve 2018 yılında yeni projelerini duyuracaklarını anlatan Muzaffer Polat, “Şirketimiz iştigal konusu gereği odak noktamız kömür. Ancak enerji, gıda ve turizm gibi yeni sektörlere de atılım yaptık. Türkiye için bir ilk olacak farklı ürün ve konseptlerle 2018 yılında piyasada olacağız” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

TGTV, ABD merkezli yargı operasyonunu kınadı

Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Hamza Avukat Hamza Akbulut ABD’de süren dava ile ilgili olarak yaptığı açıklamaya; Ülkemize ve istikrarımıza saldırı var diyerek başladı.

Akbulut, ABD’de açılan davanın uluslararası bir dava olmadığını belirterek, bu dava ile Türkiye’nin egemenlik haklarına darbe vurulduğunu söyledi.

Akbulut, “ABD’de açılan bir dava ile ülkemize kumpas kurulmaktadır. Türkiye, ABD çıkarlarını korumadığı için suçlanmaktadır. Bu dava ne bir terör davasıdır ne de BM kararları ihlal edildiği için açılan bir davadır. Bu dava ABD’nin Türkiye’nin egemenlik haklarına müdahalesidir” dedi.

Türkiye’nin uluslararası hukuku ihlal etmediğini söyleyen Akbulut, “Bu dava uluslararası bir dava değildir. Türkiye uluslararası hukuku ve BM kararlarını ihlal etmemiştir. Türkiye, komşusu İran ile tıpkı, Almanya ve Fransa’nın yaptığı gibi ticaret yapmıştır. Ülkemizin, enerji başta olmak üzere ihtiyacı olan mal ve hizmetleri, uluslararası hukuk çerçevesinde satın almasını suç sayanların niyetleri de dostlukları da samimi değildir” diyerek konuştu.

Birilerinin siyasi kriz istediğini belirterek, “Türkiye’nin bağımsızlığına ve milletimizin refahına kastedenler bu davanın arkasına gizlenmişlerdir. ABD’deki dava Türkiye’deki seçmen yönelimlerini etkilemek için kurgulanmıştır. Siyasi kriz çıkartılarak, ülkemizin istikrarı, birlik ve beraberliği bozulmak istenmektedir” şeklinde konuştu.

FETÖ’nün bu mahkemenin delil toplayıcısı konumunda olduğunu söyleyen Akbulut sözlerine şu şekilde devam etti;

“ABD’de ki dava üzerinden algı operasyonu yapılarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve yöneticileri suçlu gösterilmek istenmektedir. Türkiye’de 17/25 Aralık yargı darbesi ile amacına ulaşamayanlar, ABD yargısı eliyle ülkemize ve istikrarımıza saldırmaktadırlar.

Deliller(!) FETÖ’den

ABD’de kurulan mahkemenin delilleri paralel devlet yapılanması FETÖ tarafından sağlanmıştır. 15 Temmuz hain darbe girişiminin elebaşları bu davaya destek vermektedirler.

Gaye Adalet Arayışı Değil

Kurulan mahkeme bir adalet arayışı değil, uluslararası çıkar arayışıdır. Türkiye’de, bu davadan siyasi netice elde etmeye çalışanlar hüsrana uğrayacaklar, geçmişte olduğu gibi yine emellerine ulaşamayacaklar.

Suudi Arabistan ve Mısır da yapılanlar ne ise, bu dava ile de ayni sonuç alınmak istenmektedir. Milletimiz oyunun farkındadır.

Ülkemizin bu zorlu mücadelesinde, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı olarak, üyelerimizle birlikte, hükümetimizin, devletimizin ve cumhurbaşkanımızın yanında olduğumuzu kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz”

Elektrikli Otobüsler Yola Çıktı

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Toroslar EDAŞ iş birliğiyle 2016 yılında hayata geçirilen ‘Akıllı Şehir’ örnek uygulamalarında yeni bir adım atıldı. Proje kapsamında Temsa tarafından sağlanan MD9 ElectriCITYmodel elektrikli otobüsler, Türkiye’nin ilk akıllı parkı Masal Parkı’nda seferlerine başladı.

Toroslar EDAŞ, Gaziantep’te 2016 yılında başlattığı ‘Akıllı Şehir’ örnek uygulama çalışmalarına devam ediyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı ile koordineli olarak yürütülen ve ‘Akıllı Şehir’ uygulamaları arasında öncü niteliği taşıyan ‘KRİTA’ (Akıllı Şehirlerde Kritik Altyapıların Yönetimi Projesi) projesinde, güneş enerjisinin sürekli takibine dayalı yapısıyla güneşten elektrik üreten akıllı çiçek sistemlerinin ardından elektrikli otobüsler de Gaziantepliler ile buluştu.

Sessiz ve çevreci otobüsler

Proje kapsamında hızlı şarj altyapısının tamamlanmasıyla Temsa tarafından temin edilen MD9 ElectriCITYmodel elektrikli otobüsler Gaziantep Masal Parkı’nda hizmete başladı. Otobüsün güzergâhı Otogar-Çarşı olarak belirlendi. Elektrikli otobüs ile birlikte Gaziulaş Otobüs İşletme Garajına şarz istasyonu kurulmuştur. Sefere çıkan MD9 ElectriCITY otobüsün araç tam doluluğunu sağlanması ile günlük 472 yolcu taşıması planlanırken; tamamen yerli teknolojilerle üretilen otobüs aynı hatta çalışan bir dizel araç ile karşılaştırıldığı zaman akaryakıt kullanımında ortalama km başına 0.26 litrelik tasarruf edilecektir. Egzoz gazından kaynaklanan hava kirliliğini ortadan kaldıran otobüslerle karbon salımının önüne geçilecektir. Elektrikli otobüsler, günde 240 kilometre yol alabiliyor ve elektrik dışında hiçbir enerji kaynağı kullanmamaktadır. Proje tamamlandığında Türkiye’nin ilk akıllı park uygulamasının gerçekleşmesi planlanmaktadır.

KRİTA PROJESİ HAKKINDA

Masal Park Genelinde Uygulanacak Projenin 6 odak noktası bulunuyor.

Akıllı aydınlatma: Proje bölgesinde tesis edilecek akıllı aydınlatma sistemi ile birlikte kamusal aydınlatmada enerji verimliliğine yönelik çalışmalar yürütülecek, park alanında halka açık 4G internet hizmeti sağlanacaktır.

Elektrikli ulaşım: Elektrikli toplu ulaşım çözümlerini destekleyen hızlı şarj altyapısı kurularak şehirlerimizde temiz ulaşım sistemlerinin tanıtılması ve test edilmesi sağlanacaktır.

Altyapı çözümleri: Proje bölgesindeki elektrik tedariki kalitesinin artırılması ve şebekenin modernize edilmesi amacıyla çalışmalar yürütülecek, ‘Enerji Depolama’ ünitesi ile şebeke yapısı güçlendirilecektir.

Yenilenebilir çözümler: Park alanında kurulacak güneş takip mekanizmasına sahip ‘Smartflower’ ürünleriyle kentsel alanda yenilenebilir enerji üretimi yapan yüksek verimliliğe sahip sistemler kurulacaktır.

Belediyecilik çözümleri: Kentsel alanlarda Belediye ve altyapı işletmecilerinin faaliyetlerinin koordinasyonunu amaçlayan yazılım platformu geliştirilecektir.

Nesnelerin interneti: Geliştirilen yazılım platformu, proje bölgesinde kurulan sistemlerin anlık olarak izlenebileceği, sistemlerin entegre yönetimini sağlayacaktır.

Faselis/Türkiye’de Enerji

AKSA Jeneratör Akıllı Binalar İçin Kesintisiz Enerji Şart Diyor

Türkiye’nin en çok tercih edilen jeneratör markası olan AKSA Jeneratör, 23-26 Kasım’da Ankara’da gerçekleşen A-TECH 2017’ye katıldı.

Kaliteli, güvenilir ürün ve hizmetleri, inovatif çözümleriyle ön plana çıkan AKSA Jeneratör, 23-26 Kasım tarihleri arasında Congresium Ankara’da düzenlenen Akıllı Bina Teknolojileri ve Elektrik Sistemleri Fuarı A-TECH 2017’ye katıldı. Akıllı bina teknolojileri ve elektrik sektöründeki üretici, dağıtıcı ve kullanıcılarını bir araya getiren fuarda, elektrik teknolojilerinden akıllı bina teknolojilerine, aydınlatmadan kesintisiz güç kaynaklarına geniş bir yelpazede teknolojik yenilikler tanıtıldı.

Yeni pazarlara açılmak için önemli bir fırsat
Fuara ilişkin konuşan AKSA Jeneratör Yurtiçi Satış Müdürü Emrah Tatarka, “Türkiye’de kentsel dönüşümler ve hızla artan nüfusla birlikte, akıllı bina teknolojileri ve elektrik sektöründe de önemli gelişmeler yaşanıyor. Günümüzde sayıları giderek artan akıllı binalar için kesintisiz enerji olmazsa olmazlardan biri. Hayatın kesintisiz akması için çalışan bir marka olarak geliştirdiğimiz ürün ve hizmetleri ATECH 2017 Fuarı’nda sektör profesyonelleriyle buluşturduk. Gördüğümüz ilgiden çok memnunuz. Farklı sektörlerde ve pazarlarda müşterilerimizle başka fuarlarda da buluşmaya devam edeceğiz” dedi.

AKSA Jeneratör Hakkında:
1968 yılında Ali Metin Kazancı’nın kurduğu elektrikli motor fabrikasıyla üretim yolculuğuna başlayan AKSA, 1984 yılında ilk jeneratörünü üretti ve kısa zamanda elektrik enerjisi temini için makine ve donanım üretimi konusunda uzmanlaşarak, dünyadaki sayılı jeneratör üreticilerinden biri oldu. 1994 yılında Aksa topluluğunun Kazancı Holding adı altında birleşmesi ve yeni organizasyonu ile Aksa Jeneratör bugünkü yapısına ulaştı. Uzun yıllardır Türkiye jeneratör pazarının lideri olan Aksa, 3 kıtada üretim ile 160 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Üretiminin %50’den fazlasını ihraç eden Aksa Jeneratör; İstanbul dışında Çin’de ve Amerika’da bulunan üretim tesisleriyle, Asya, Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Amerika’da bulunan 14 ofisi ile küresel sektörde ilk 5 firma arasındadır. Doğal gazlı jeneratörlerin dünyadaki ilk üreticilerinden biri olan Aksa Jeneratör senkron jeneratör projelerinde tartışmasız üstünlüğünü korurken, Ar-Ge yatırımları ile daha düşük yakıt sarfiyatlı, daha düşük ses seviyeli ve çevre dostu jeneratörler üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Küresel bir oyun oynanıyor

Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayıp, Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan davanın iki ülke arasındaki ilişkilere zarar vermesinin ve geri dönüşü olmayacak bir süreci başlatmasının önüne geçilmesi gerektiğini söyleyen Abdurrahman Kaan: “Ülkemizin kendi coğrafyasında zorlu bir süreçten geçtiği ve milletçe birlik beraberlikten uzaklaşmamamız gereken bir dönemde, söz konusu davanın tamamen siyasi olduğunu ve ülkemizin hedef tahtasına konduğunu sorumluluk sahibi siyasilerin ve tüm memleket sevdalılarının görmesini bekliyoruz. Bu davayı, arka planını, asıl yapılmak isteneni görmeyerek siyasi kaygılar ve kısır analizlerle değerlendirmek her şeyden önce ülkemize zarar verecektir. Bu yargı hamlesinin ve muhalefet üzerinden ilerleyen Türkiye’deki yansımalarının, küresel senaryonun bir parçası olduğu gerçeğini tüm kamuoyu görmelidir” değerlendirmesinde bulundu.

FASELİS / TÜRKİYE’DE ENERJİ