30.1 C
İstanbul
Cumartesi, Temmuz 19, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 128

Hollanda’dan Şekerbank’a 192 milyon TL kaynak

0

Şekerbank geride bıraktığımız hafta, biri iç diğeri dış piyasalarda olmak üzere iki başarılı tahvil ihracına imza attı.

Şekerbank, Hollanda Kalkınma Bankası’ndan (FMO) 3 yıl vadeli, 50 milyon USD muadili 192 milyon TL kaynak sağladı. Dünyanın ve Türkiye’nin ilk KOBİ kredileri teminatlı menkul kıymet ihraç programı(VTMK) kapsamında edinilen kaynak, Şekerbank’ın yaygın şube ağı sayesinde kırsal bölgelerdeki 4000 çiftçi ve KOBİ’ye ulaştırılacak.

Diğer taraftan, 18-21 Aralık tarihleri arasında 10 yıl vadeli, değişken faizli sermaye benzeri tahvil ihracına çıkan Şekerbank, planlanan arzın yüzde 20 üzerinde gelen taleple

300 milyon TL tutarında ihraç gerçekleştirdi.

Bugüne kadar birçok uluslararası nitelikli kurumsal yatırımcının iştirak ettiği Varlık Teminatlı Menkul Kıymet (VTMK) ihraç işlemini 2011 yılında başlatan Şekerbank, program kapsamında 50 milyon USD karşılığı 192 milyon TL’lik yeni kaynak sağladı. VTMK programının on ikinci ihracını Hollanda Yatırım Bankası (FMO) ile gerçekleştiren Şekerbank, elde ettiği kaynağı esnaf, işletme, KOBİ ve çiftçilerin desteklenmesi için kullanacak. Söz konusu yatırım ile Şekerbank’ın tarım ve KOBİ bankacılığında 64 yıldır sürdürdüğü sorumlu bankacılık geleneğine güvenini teyit eden Hollanda Kalkınma Bankası, daha önce Şekerbank’ın enerji verimliliği çalışmalarına destek olmak için de aynı programa iştirak etmişti.

Şekerbank ayrıca 18-21 Aralık tarihleri arasında, iç piyasada kurumsal ve bireysel nitelikli yatırımcılara yönelik olarak sermaye benzeri tahvil ihracı gerçekleştirdi. Bankanın 5 yıl sonunda geri ödeme opsiyonlu 10 yıl vadeli ve değişken faizli sermaye benzeri tahvil ihracı, planlanan arzın yüzde 20 üzerinde gelen taleple 300 milyon TL olarak gerçekleşti.

Servet Taze: “Hollanda Kalkınma Bankası, ülkemizin üretim potansiyeline yatırım yaptı.”

Küresel piyasalarda belirsizliğin hakim olduğu bir dönemde Şekerbank’ın edindiği kaynağın Türkiye’nin taşıdığı üretim potansiyeline ve geleceğine olan güvenin göstergesi niteliği taşıdığının altını çizen Şekerbank Genel Müdürü Servet Taze, Bankanın stratejisini bu üretim potansiyelini harekete geçirmek ve üretim odaklı büyümeyi desteklemek üzere kurduklarını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Şekerbank’ın 64 yıldır benimsediği sorumlu bankacılık geleneği ve yerel bankacılıktaki gücü uluslararası finans kuruluşları tarafından takdirle karşılanıyor. Stratejimizin kendine has yapısı, yurt dışı kreditörlerle ilişkilerimizde belirleyici oluyor ve odaklandığımız alanlarda daha uygun maliyetli ve uzun vadeli kaynağı müşterilerimize ulaştırmamızı sağlıyor. Bankamıza sağlanan bilançomuzdaki toplam yurtdışı fonlamanın yüzde 62’si esnaf ve KOBİ’lerin desteklenmesi, enerji verimliliği yatırımlarının finansmanı kapsamında edinilmiştir.”

Taze: “Edindiğimiz kaynağı 4000 esnaf, çiftçi ve KOBİ’ye ulaştıracağız.”

Hollanda Kalkınma Bankası tarafından yapılan açıklamada Şekerbank’ın sürdürülebilir kalkınmanın finansmanındaki öncü rolüne vurgu yapıldığını belirten Taze, “Hollanda Kalkınma Bankası’ndan temin ettiğimiz 192 milyon TL kaynağı yine sürdürülebilir kalkınmanın finansmanı kapsamında 4000 civarında esnaf, işletme, KOBİ ve çiftçi müşterimize ulaştırarak finansmana erişimi yaygınlaştıracağız.” dedi.

Taze: “Yüksek talep, Türk Lirası’na ve 64 yıllık marka değerine güvenin teyididir.”

Şekerbank’ın 18-21 Aralık tarihleri arasında değişken faizli ve 10 yıl vadeli sermaye benzeri tahvil ihracının planlanan arz tutarının yüzde 20 üzerinde gelen taleple 300 milyon TL olarak gerçekleşmesine ilişkin de konuşan Taze, “Yıl sonu bilançolarının kapatılmak üzere olunduğu ve küresel piyasalardaki belirsizlik nedeniyle kısa vadeli yatırım araçlarının tercih edildiği bir dönemde, Şekerbank’ın 10 yıl vadeli TL tahvil ihracına gelen talep, hem bireysel nitelikli hem de kurumsal yatırımcılar açısından Türk Lirası’nın geleceğine duyulan güvenin çok önemli bir göstergesidir. Ayrıca bu başarı, 64 yıldır tabana yaygın tasarrufun değişmeyen adresi olan Şekerbank’ın marka değerine olan güvenin de çok güzel bir yansımasıdır.” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

VEDAŞ’ın kayıp kaçağı bitiren projesi Ar-Ge ödülü kazandı

0

Türkerler Holding şirketlerinden Van Gölü Elektrik Dağıtım A.Ş. (VEDAŞ), elektrikte kayıp-kaçağı bitiren projesi ile “Ar-Ge Başarı Ödülü” kazandı. VEDAŞ Genel Koordinatörü Osman Akyol,VEDAŞ olarak Türkiye’nin kronikleşen bir sorununa çözüm üretmenin heyecanını yaşıyoruz. Bu başarının takdir edilmesi bizi son derece mutlu etti” dedi.

“3. Enerjide Ar-Ge Çalıştayı”, Enerji Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK) koordinatörlüğünde ELDER ve Gazbir tarafından Ankara’da düzenlendi. Bilkent Otel’de düzenlenen çalıştay, üniversiteleri, teknokentleri ve Ar-Ge şirketlerini, elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleriyle buluşturdu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez ve EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz’ın katıldığı organizasyonda 1. Ar-Ge Başarı Ödülleri sahiplerini buldu. Türkerler Holding şirketlerinden VEDAŞ, “Elektrik Dağıtım Şebekesinde Kayıp ve Kaçak Elektrik için Önleyici Çalışmalar” projesiyle ödül kazandı. Ödülü, VEDAŞ adına VEDAŞ Genel Koordinatörü Osman Akyol, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez’in elinden aldı.

VEDAŞ Genel Koordinatörü Osman Akyol,VEDAŞ olarak enerji sektöründe öncü projeler geliştirmeye devam ettiklerini belirterek şunları söyledi: “Van Gölü Elektrik Dağıtım A.Ş. (VEDAŞ) uygulamaya koyduğu projesiyle sektörün en kritik sorunlarından birine çözüm getirdi. Katkıları ve desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Kazım Türker ve çalışmalarımızın her aşamasında hep en yakınımızda olan Enerji Grup Başkanımız Sayın Kaan Türker başta olmak üzere, bu projede emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bu ödülün alınmasında emeği geçen; tüm birimlerimizde görev yapan en alt kademeden en üst kademeye kadar tam bir ekip olma azim ve kararlılığıyla çalışan tüm çalışanlarımızı kutluyorum. Başarılarının devamını diliyorum.”

Kayıp kaçak oranı yüzde 65’ten 15’e indi

VEDAŞ’a ödül kazandıran projeyle, yüzde 65 kayıp-kaçak yaşanan Van’ın Gevaş İlçesi’nde toplam 7 bin 665 abonenin sayaçları uzaktan açma kesme ve okumaya elverişli PLC sayaçlarla değiştirildi. Proje kapsamında abone sayaçları bağlantı direkleri üzerine monte edilerek müşterinin sayaca müdahale, sayaç öncesinde harici hat çekme gibi kaçak kullanım yöntemlerinin önüne geçildi. Kayıp-kaçağı önlemek amacıyla geliştirilen sistem, aboneye giden elektrik miktarını otomatik olarak kayıt altına alan bir sayaç vasıtasıyla merkeze iletiliyor ve buna göre ay sonunda abonenin gerçek tüketimi belirleniyor. Gevaş’ta başlanan pilot uygulamayla kayıp-kaçak oranı projenin uygulandığı Gevaş ilçesinde yüzde 15’lere düştü.

Faselis/Türkiye’de Enerji

HES Kablo YYS belgesini aldı

0

Bir yılı aşkın bir süredir altyapı çalışmalarını yürüten Hes Kablo, Kayseri’deki “Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifika” sını alan ilk firma oldu.

Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası (YYS) sayesinde mevzuatların gerekliliklerini yerine getiren şirketlerin ithalat ve ihracat konularında gümrükleme işlemlerinin en kısa sürede tamamlanmasına imkan vermekle birlikte firmaya imaj ve prestij de sağlamaktadır.

Hes Kablo yurtdışı satın alma müdürü Erkan Şahin, YYS belgesini Orta Anadolu Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürü Musa Ünal’dan teslim aldı.

Faselis/Türkiye’ Enerji

CK Boğaziçi Elektrik enerjisi ile her alanda ‘güven’ veriyor

CK Boğaziçi Elektrik, tüketicilerine sunduğu sigorta paketi hediyelerine yenilerini ekledi. 31 Aralık 2017’ye kadar aylık elektrik faturası 82 TL ve üzeri, 1 Ocak 2018’den sonra ise aylık elektrik faturası 68 TL ve üzerinde olan serbest tüketicilere, ‘Enerjimle Ev Aletlerim Güvende’, ‘Enerjimle Kazalarda Güvendeyim’ sigorta paketleri hediye ediliyor. Sigortanın yanı sıra elektrik faturalarında belirli oranlarda indirim de söz konusu.

Tüketicilerin ihtiyaçlarına göre yeni çözümler üreten Türkiye’nin en büyük perakende elektrik şirketi CK Boğaziçi Elektrik, serbest tüketicilere sunduğu sigorta desteğinin kapsamını genişletti. CK Boğaziçi Elektrik’in serbest tüketicilere yönelik düzenlediği ‘Enerjimle Evim Güvende’, ‘Enerjimle İşyerim Güvende’ kampanyalarına ‘Enerjimle Kazalarda Güvendeyim’ ve ‘Enerjimle Ev Aletlerim Güvende’ sigorta paketleri de eklendi. CK Boğaziçi Elektrik’in Güneş Sigorta ile yaptığı işbirliği sonucunda 2017 için aylık elektrik faturası 82 TL ve üzeri, 2018 için ise 68 TL ve üzerinde olan aboneler; iki yıllık serbest tüketici sözleşmesine imza atmaları halinde söz konusu kampanyalardan birinden yararlanabiliyor.

YILLIK TÜKETİMİ 10 000 KWH ÜZERİNDE OLANLARA İNDİRİM DE VAR

CK Boğaziçi Elektrik, ‘Enerjimle Kazalarda Güvendeyim’ paketiyle serbest elektrik tüketicilerine veya sevdiklerine yıllık 5 veya 10 bin TL limitlerle Güneş Sigorta ferdi kaza sigortası sunuyor. Tüm mesken ve ticarethane abonelerinin faydalanabildiği kampanyada son 12 aylık elektrik tüketimi 10 bin kWh’ın yani yaklaşık 350 TL aylık faturanın üzerinde olan tüketiciler 24 ay süre ile yüzde 2 indirim de kazanıyor.

CK Boğaziçi Elektrik’in Güneş Sigorta işbirliğiyle sunduğu diğer sigorta hizmeti ‘Enerjimle Ev Aletlerim Güvende’ paketinde ise yıllık 3 bin TL’ye varan limitlerle ev aletleri sigortası yine ücretsiz olarak veriliyor. Serbest tüketici niteliğine sahip olan tüm mesken abonelerini kapsayan kampanyada bir önceki yıla ait tüketimi 10 bin kWh ve üzeri olanlar aktif enerji bedeli üzerinden indirim fırsatı yakalıyor. Her iki kampanyadan da yararlanabilmek için 444 6 255 Çağrı Merkezini aramak ya da en yakın CK Müşteri Hizmet Merkezi veya CK Müşteri İşlem Merkezine başvuruda bulunmak yeterli oluyor.

HAYATLARININ HER ANINDA YANINDAYIZ

Lider şirket olma misyonu ile tüketicilere özel projeler hazırladıklarını dile getiren CK Boğaziçi Elektrik Genel Müdürü Halit Bakal, “Sigorta sektörünün önde gelen şirketlerinden olan Güneş Sigorta ile yaptığımız işbirliği çerçevesinde önce abonelerimizin ev ve işyerlerine ücretsiz sigorta paketi sunduk. Ardından ikinci bir adımı daha atarak dileyen abonemize ferdi kaza sigortası, dileyene ise ev aletleri sigortası paketi hediye ediyoruz. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da müşterilerimizin hayatlarının her anında yanında olmaya devam edeceğiz” diyerek bundan sonraki dönemde de tüketicilere farklı kampanyalarla yeni fırsatlar sunacaklarının altını çizdi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Negatif algılara rağmen 2017’de çift haneli büyüdü

0

Üretim kapasitesi ile dünyada altıncı, Avrupa’da ise ikinci sırada yer alan Türkiye plastik sektörü büyüme ivmesini devam ettirdi. 2017 yılında yüzde 10 büyüyen sektörün yılı 37,1 milyar dolarlık üretim ve 4,3 milyar doların üzerinde ihracatla kapatması bekleniyor. Plastik sektörünün 2018 yılında yüzde 5 büyüme potansiyeli olduğunu belirten PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, başta Irak ve Suriye olmak üzere ihraç pazarlarındaki sorunlar, jeopolitik gelişmeler ve finansal piyasalardaki olası dalgalanmaların ise büyümeyi olumsuz etkileyebilecek başlıca risk unsurları olduğunu açıkladı.

Türkiye ekonomisindeki yerini giderek güçlendiren plastik sektörü; üretim, ihracat ve büyüme performansı ile dünya liginde liderliğe emin adımlarla ilerliyor. Sektörün üretiminin 2017 yılı sonunda miktarda yüzde 10,2’lik artışla 9,7 milyon tona, değerde ise yüzde 9,8 artışla 37,1 milyar dolara yükseleceği tahmin ediliyor. Aynı zamanda yurtiçi tüketimin 8,7 milyon tona ve direk mamul ihracatının da 4,3 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Plastik sektörü 2018 yılında ise yüzde 5 büyüme hedefliyor.

“Negatif algı kampanyalarına rağmen plastik sektörü büyümeye devam ediyor”

2017 yılını tüm sorunlara ve plastiklere karşı yürütülen negatif algı kampanyalarına rağmen büyümeye ile kapatacaklarını ifade eden PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Türkiye plastik mamul üretiminde dünya altıncısı ve Avrupa ikincisi konumunda yer alıyor. Plastikler tüm dünyada cam, metal, kauçuk, ağaç, inorganik maddeler gibi malzemelerin yerine alternatif olarak veya bu malzemelerle birlikte kullanılan geleceğin vazgeçilmez malzemesidir. Plastikler gelişen teknolojiye paralel olarak her gün tıptan eczacılığa, kozmetikten ilaç sanayine, inşaattan tekstile, sportif eşyalardan otomotive kadar çok sayıda sanayi kolunda yeni uygulamalara imkân sağlıyor. Daha ekonomik ve kolay uygulanabilir olması nedeniyle de alternatif malzemelere göre tüketimi hızla artıyor. Her ne kadar plastik poşetler, damacanalar, pet şişeler gibi ürünlerimize karşı negatif algı kampanyaları yürütülse de plastik sektörü büyümeye devam ediyor. Bugün yüzde 10 gibi Türkiye ekonomisinin üzerinde büyüme başarısı göstermiş olan sektörümüzü karalamaya çalışmak yerine desteklemek ve başarısıyla övünmek gerektiğine inanıyoruz” dedi.

İhracatta yaratılan katma değer açısından dünya ortalamasının gerisinde kaldıklarını oysa plastik sektörünün potansiyelinin çok daha yüksek olduğuna da vurgu yapan Yavuz Eroğlu, “Özellikle 2023 yılında en az 17 milyar dolar ihracat hedefleyen plastik sektörünün bu düzeyde bir ihracatı gerçekleştirmesi için büyümesine paralel olarak artan sorunlarının çözümüne yönelik adımlar atılması ve kilogram başına 3 doların altına inmiş birim ihraç fiyatlarını gelişmiş ülkeler ortalamasına çıkaracak tedbirler alınması gerekiyor” diye konuştu.

Dünya ve Türkiye ekonomisinde bazı olumlu gelişmeler görülmesine rağmen 2018 yılında da risk unsurlarının devam edeceğini söyleyen Eroğlu, “Başta Irak ve Suriye olmak üzere ihraç pazarlarındaki sorunlar, jeopolitik gelişmeler ve finansal piyasalarda meydana gelebilecek dalgalanmalar başlıca risk unsurları olmayı sürdürüyor. Belirsizliğin genelde riskten kaçışa ve temkinli bir kaynak kullanımına yol açacağı tahmin ediliyor. Türkiye, Orta Vadeli Program’da daha yüksek üretim ve daha düşük enflasyon hedeflenmişse de 2017 yılında olduğu gibi 2018’de de kırılganlık riski taşıyan ekonomilerin başında gelmektedir. Yüksek cari açık, enflasyonun düşürülememesi ve artan finansman ihtiyacı, Türkiye ekonomisinin 2018 yılında da karşılaşacağı başlıca riskler arasında görülmektedir” dedi.

Hükümet tarafından açıklanan Orta Vadeli Program’da hedeflenen yüzde 5’lik ekonomik büyümenin gerçekleşmesi halinde 2018 yılında plastik sektöründe de en az yüzde 5’lik büyüme beklediklerini belirten PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “2018 yılında plastik üretimimizin miktarda 10 milyon tona, değerde 39 milyar dolara ulaşmasını bekliyoruz. Ekonomiye en az 15 milyar dolarlık katma değer sağlayabileceğiz. Sektörümüzün 2018’de mamul ve hammadde olarak direkt ihracatının ise en az 5,6 milyar dolara ulaşacağını, dolaylı ve dolaysız ihracat toplamının 16 milyar doları geçeceğini düşünüyoruz” diye konuştu.

Faselis/Türkiye’de Enerji

2018’de küresel ticaret büyüyecek!

0

Dünyanın lider alacak sigortası şirketi Euler Hermes’in “Ticaret Oyunları: Boyun Eğmez, Eğilmez, Kırılmaz” başlıklı yeni küresel ticaret raporunu açıkladı. Allianz Makroekonomik Araştırmalar Küresel Başkanı ve Euler Hermes Grup Baş Ekonomisti Ludovic Subran’ın kaleme aldığı raporda dünyanın yeni ticaret düzeni Pontus Kralı Mitridat’tan HBO’nun fantasik dizisi Game of Thrones’a (Taht Oyunları) kadar tarihsel betimlemeler ve popüler benzetmelerle aktarılıyor. Euler Hermes’in hazırladığı küresel ticaret raporunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Rapora göre, küresel ticaret hacminin bu yılı yüzde 4,3 büyüme ile kapatması bekleniyor. Küresel ticaret hacminin 2018 yılında ise yüzde 3,9 artacağı tahmin edilen raporda, Türkiye ithalatının ise küresel ortalamanın altında seyretmesi bekleniyor. Bununla birlikte raporda, global ticaret hacminde 2014-2016 döneminde yaşanan 3 trilyon dolara yakın daralmanın 2017’deki büyümenin de etkisiyle önümüzdeki yıl telafi edileceği öngörülüyor.

Küresel ticaret hacminde yaşanması beklenen büyümede ABD, Euro Bölgesi ve gelişmekte olan Asya ülkelerinden gelecek güçlü talebin etkili olacağı belirtilen rapora göre, ihracat kanadında da Avrupa ve gelişmekte olan Asya ülkeleri ticaretin ivme kazanmasından en çok faydalanacak taraflar olacak.

Korumacı önlemler büyümeyi yavaşlatıyor

Küresel mal ve hizmet ticaretinin büyüme hızının kriz öncesi dönemlerin ancak yarısı kadar olacağı vurgulanan raporda, bunun en büyük nedeni olarak korumacı önlemlerin artması gösteriliyor. Büyüme hızının kriz öncesi dönemin altında kalacak olmasının bir diğer nedeni olarak para politikalarındaki normalleşmenin sınır ötesi ticaretin finansmanının maliyetlerini artıracak olmasının belirtildiği raporda, bir diğer gerekçe olarak ise Körfez Arap Ülkeleri, Kore Yarımadası ve diğer yerlerde yükselen jeopolitik tansiyon gösteriliyor.

Çin, Euro Bölgesi ve Japonya ivme kazandıracak!

Öte yandan önümüzdeki dönemde küresel ticareti canlandıracak üç itici güç bulunuyor. Bunların ilki bilançolardaki nakit pozisyonlar. Daha güçlü kurumsal bilançolar ve rekor seviyesindeki 7 trilyon dolarlık nakit desteğiyle yatırım akımlarının 2018 yılında yüzde 3 büyümesi bekleniyor. İkinci itici güç ise akıllı sanayi politikaları. Bunlar arasında Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” girişimi gibi büyük altyapı projeleri de var. Diğer bir örnek Japonya’nın altyapı ve enerji reformlarına yaptığı yatırımlar. Ayrıca, bölgesel serbest ticaret anlaşmaları ölü küresel anlaşmalar arasındaki boşlukları dolduruyor. Asya’da “Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık” ve Kanada ile AB arasındaki “Kapsamlı Ekonomik ve Ticari Anlaşma” bu yaklaşıma iki örnek.

Hizmetler ve dijitalleşmenin ticarette yeni bir altın çağın perdelerini aralayabileceği ifade edilen raporda, gelişmekte olan pazarların ise daha çok hizmet sektörüne odaklandığı belirtiliyor. Rapora göre, daha güvenli ve güçlü tedarik zincirleri için artan yenilikçi çözümler de küresel ticaret hacminin artışında etkili olacak.

Faselis/Türkiye’de Enerji

İpragaz’da 3. dönem: ‘Büyüme dönemi’

0

İpragaz’da Eyüp Aratay dönemi başladı. İpragaz’ın yeni CEO’su Eyüp Aratay, 56 yıllık enerji devinde ‘Kuruluş’ ve ‘Dönüşüm’ dönemlerinin ardından 3’üncü dönemin başladığını açıkladı. ‘Büyüme Dönemi’ne girdiklerini belirten Eyüp Aratay, İpragaz’ın tüpgaz, otomotiv yakıtları ve dökme gaz olmak üzere 3 segmentte büyümeyi hedeflediğini belirtti.

Birçok markayı bünyesinde barındıran İpragaz’ın 3. döneminde anahtar rol üstlenecek 3 mottosu şöyle açıklandı; ‘Daha Yüksek’ – (Hedefler), ‘Daha Güçlü’ – (İnsan Kaynağı) ve ‘Daha Hızlı’ – (Teknoloji).

İpragaz’ın 56 yıllık tarihindeki üçüncü üst yöneticisi olan Eyüp Aratay, Türkiye enerji sektörünün köklü markasının yeni dönemini, yeni yapısını ve yeni hedeflerini anlattı. İpragaz CEO’luğu görevini 30 Eylül’de aldıktan sonra, Türkiye genelinde bizzat düzenlediği toplantı ve ziyaretlerle 1.000’e yakın personel ve bayiye yeni dönemi yüz yüze anlatan Eyüp Aratay, adeta tüm Türkiye’yi kat etmiş oldu. İpragaz CEO’su Eyüp Aratay, 21 Aralık Perşembe günü gerçekleştirilen ilk basın toplantısında ise enerji editörleri ile buluştu.

56’ncı yılda 3’ncü lider

İpragaz’ın, gerçekleştirdiği ‘ilk’ler ve ‘en’lerin yanı sıra özgün birçok özelliği ile Türkiye’nin istisnai ve örnek bir kuruluşu olduğuna dikkat çeken Eyüp Aratay, “Bunlardan biri de hiç şüphesiz, 1961 yılından bu günlere kendisini taşıyan istikrardır. İpragaz her alanda istikrarlı olduğu gibi üst yönetimde de benzeri görülmemiş bir kararlılık göstermektedir. Ben İpragaz’ın 56’ncı yılında bu görevi üstlenen 3’üncü üst yöneticiyim. İpragaz, 1961 – 2000 yılları arasındaki Yücel Kurttepeli döneminde ‘Kuruluş Dönemi’ni, 2000 – 2017 yılları arasında Selim Şiper ile de ‘Dönüşüm Dönemi’ni tamamladı. Şimdi ise 3’üncü döneme ve yeni bir döneme girdik; ‘Büyüme Dönemi’. İpragaz bu dönem ‘Birlikten büyüyen güç’ olacak” dedi.

‘Daha Yüksek’

İpragaz’ın 3. döneminde 3 ana mottosunu da ‘Daha Yüksek’, ’Daha Güçlü’ ve ‘Daha Hızlı’ olarak açıklayan Eyüp Aratay, “Büyüme dönemimizde ‘Daha Yüksek’, yeni ve güçlü hedeflerimizi, geleceğimiz seviyeyi belirtiyor. Biz bu yeni dönemimizde yıllık planlamalarımızın yanı sıra 5 yerine 3’er yıllık planlamalarla ilerleyeceğiz. Gelecek planlarımızda, satış hacmi ile birlikte, karlılıkta da büyümeyi hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

‘Daha Güçlü’

“3. Dönem hedeflerimize, ‘birlikten büyüyen güç’ olarak, çalışanlarımızla, bayilerimizle beraber ulaşacağız” sözleri ile ‘Daha Güçlü’ mottosuna açıklık getiren Eyüp Aratay, “İpragaz, 1.383 çalışanı ve bayileri ile sağladığı 16.000 kişilik dolaylı istihdamla birlikte köklü ve büyük bir aile. Kıdem ortalamamız 8 yıl gibi uzun bir süre. Hali hazırda kıdemde 30 yılı aşan arkadaşlarımız var. Ben de 23 yıllık İpragazlıyım. Bayilerimiz de çok farklı değil. Oldukça uzun ve güçlü işbirliklerimiz bulunuyor.Özetlersek köklü bir bilgi birikimi, tecrübe, önemli bir kıdem ve üst düzey eğitim ile alanlarında ‘uzman’ insan kaynaklarına sahibiz. Kurulduğumuz ilk günden bu yana bayilerimizle güçlü ve sürekli bir birlikteliğimiz mevcut. İşte bizi önümüzdeki dönemde büyütecek olan, yeni başarılara taşıyacak olan en güçlü unsur insanlarımız olacak” dedi.

‘Daha Hızlı’

Günümüzde ‘Daha Hızlı’ olabilmenin temel şartının teknoloji olduğunu vurgulayan İpragaz CEO’su Eyüp Aratay, “İpragaz olarak, her zaman öncülük ettiğimiz teknoloji alanında da yine bir ilke imza atıyoruz. Teknoloji altyapısını, dijital dönüşüm ve CRM stratejilerine paralel olarak yeniliyoruz. Bu doğrultuda İpragaz’ın teknoloji altyapısı; Türkiye’de ilk ve tek, Avrupa’da ise ilk 4-5 şirketten biri olarak SAP HANA’ya dönüşüyor. Artık sonuçlanma aşamasına yaklaştığımız bu dönüşüm ile birlikte, geleceğin teknolojik altyapısını bugünden kullanmaya başlayacağız. Bu dönüşüm ile birlikte veri işleme hızımız, depolama kapasitemiz ciddi oranda artacak. Sistemin hem kabiliyeti, hem de marka, ürün, coğrafi kullanım kapsamı artacak ve gelecekteki yeniliklere açık olacak. Böylece, şirketin tüm birimleri, pazardaki fırsatlara, müşteri beklentilerine ve potansiyel büyüme alanlarına daha hızlı reaksiyon verebilecek. Değişen ve dönüşen İpragaz, sürdürülebilir bir büyüme için hızın öneminin bilinciyle; daha hızlı düşünecek ve daha hızlı harekete geçecek” açıklamasında bulundu.

GO 5’nci yılında, 5 Yıldız ile EFQM – Hizmette Mükemmellik Sertifikası aldı

İpragaz’ın LPG pazarında 4 markası ve yaklaşık 2.600 bayisi ile bulunduğu tüplü segmentte %30 pazar payına sahip olduğunu belirten Eyüp Aratay, “Dökme gaz tarafında hem LPG hem de LNG tarafında başarılı çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Otogaz’da da 1.050 bayimiz ve %7 pazar payımız ile Türkiye’nin en önemli networklerinden biri olmaya devam ediyoruz. Akaryakıt sektörüne ise 2013 yılında, küresel standartlarda yarattığımız GO markamız ile girdik. Türkiye’ye yayılmış 124 adet Yeni Nesil Yakıt İstasyonumuz var. Ve evet sektörde çok genciz. Ancak buna karşın toplam 110 markanın yer aldığı Türkiye akaryakıt pazarında her geçen gün büyüyor ve gelişmeye devam ediyoruz. GO, Yeni Nesil Yakıt İstasyonlarında sunduğu hizmet ile henüz 5’inci Yılına girerken EFQM Mükemmellikte Yetkinlik Tanıma Programı değerlendirmesinde Hizmette Mükemmellik 5 Yıldız Sertifikası ile ödüllendirildi” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Dr. Fatih Birol, Financial Times tarafından “Yılın Enerji İnsanı” seçildi

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol, Financial Times tarafından “Yılın Enerji İnsanı” seçildi

Financial Times, Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) Onursal Başkanı Fatih Birol’u, “Yılın Enerji İnsanı” seçti.

İngiliz gazetesi Financial Times 18.12.2017 tarihli “Yılın Enerji İnsanı: Fatih Birol, IEA” başlıklı yazısında Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Başkanı ve IICEC Onursal Başkanı olan Dr. Fatih Birol’u “Yılın Enerji İnsanı” seçerek şu ifadeleri kullandı: “Son 10 yılda IEA’nın veriler ve fikirler konusunda vazgeçilmez bir kaynak haline gelmesindeki başlıca rolü eski başekonomist ve şimdiki başkanı Dr. Fatih Birol oynadı. Dr. Birol IEA’nın kuruluş hedefini gözardı etmeden enerji güvenliği tanımını bugünün gerçekleri olan iklim değişikliği, şehirlerde hava kalitesi ve enerjiye erişim gibi konuları kapsayacak şekilde genişletti.” Dr. Birol’un dünyayı analizler ve günlük sıcak siyasi tartışmalardan uzak yorumlar ışığında açıklama dengesini çok iyi kurduğunu belirtti. Bu unvan 2017 yılında Fransa Dışişleri Başkanı Laurent Fabius ve 2016 yılında Suudi Arabistan Petrol ve Mineral Kaynaklar Bakanı Ali Al-Naimi’ye verilmiştir.

Uluslararası Enerji Ajansı & World Energy Outlook (WEO)

Uluslararası Enerji Ajansı, merkezi Paris’te bulunan, enerji dünyasının en önde gelen hükümetlerarası kuruluşudur. IEA’da 300’e yakın enerji uzmanı çalışmaktadır. IEA’nın en önemli yayınlarından bir tanesi olan World Energy Outlook, dünyada en fazla satan enerji kitabı ve dünya siyaset ve iş dünyası liderlerinin başucu kitabıdır.

Dr. Fatih Birol hakkında

Dr. Fatih Birol, 1995 yılında IEA’ya katılmadan önce altı yıl süreyle Viyana’da Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) bünyesinde görev yapmıştır.

Dr. Fatih Birol, enerji dünyasına yaptığı katkılardan ötürü kariyeri boyunca pek çok ödül almıştır. 2009 yılında, Forbes dergisi tarafından “Dünya Enerjisini Yöneten / Yönlendiren En Önemli 7 kişiden birisi” olarak gösterilmiştir.

Dr. Birol 2014 yılında Japon İmparatoru’ndan Yükselen Güneş Nişanı, 2013 yılında Irak Hükümeti Devlet Onur Ödülü, İsveç Kralı’ndan Devlet Kuzey Yıldızı Nişanı ve 2012 yılında İtalyan Hükümeti’nden en üst düzey Liyakat Nişanı almıştır. 2009 yılında, Hollanda ve Polonya Hükümetlerinin verdiği ödüllerin yanı sıra, Almanya Federal Liyakat Nişanı ile ödüllendirilmiştir. Dr. Birol ayrıca 2007 yılında Avusturya Altın Onur Madalyası’na ve 2006 yılında Fransa tarafından Chevalier dans l‘ ordre des Palmes Academiques Nişanı’na layık görülmüştür. Bu ödüllerden önce 2005 yılında Türkiye Cumhuriyeti, 2004 yılında Amerika Birleşik Devletleri ve 2002 yılında da Rusya Bilimler Akademisi’nden ödüller almıştır.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Havada giden elektrikli otomobil hayata geçirilecek

Nişantaşı Üniversitesi; Nagasaki University ve Nagasaki Institute of Applied Science ile elektrikle çalışan, yerde ve havada giden otomobil projesi geliştirmek amacıyla iyi niyet anlaşması imzaladı; Tajima Motor Corporation ve Isahaya Electronics Corporation firmaları ile görüşmeler başladı. Proje doğrultusunda, havada ve yerde giden, pilot olmadan uçabilen, elektrikle çalışan araçların 2020 yılında hizmete girmesi hedefleniyor.

Nişantaşı Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi öncülüğünde geliştirilen ve SORA Project adı verilen teknoloji ilki proje, Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Hatipoğlu, Nişantaşı Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhami Çolak ve Nagasaki University öğretim görevlisi Prof. Dr. Fujio Kurokowa liderliğinde yürütülüyor.

Proje kapsamında tamamen çevre dostu teknolojilerle donatılmış, yüksek verimliliğe sahip, enerji tüketimi düşük, yüksek menzilli yeni nesil elektrik motorlarına sahip hem karada hem de havada gidebilen araçlar geliştirilecek. Ulaşım, arama kurtarma, ambulans gibi çeşitli görevlerde kullanılacak araçların insansız olarak, verilen adreslere gidebilmesi de hedefleniyor.

Türk ve Japon akademisyenler tarafından geliştirilecek olan projenin patent başvurularının önümüzdeki günlerde Silikon Vadisi’nde gerçekleştirilmesi planlanıyor. Araçların önce 1 kişilik, sonra 2 kişilik olmak üzere farklı prototipleri hazırlanacak.

Bir inovasyon projesi olarak, üniversitelerin bilimsel katma değeri ile gerçekleşmesi planlanan projenin başlangıç aşaması için yaklaşık 5 Milyon (USD) tutarında ön yatırım yapılacak. Projenin ilerleyen aşamalarında ise Türkiye’den Nişantaşı Üniversitesi dışında Ar-Ge, Sivil Havacılık ve Teknoloji alanında çalışmalar yapan kamu kurumları ve özel kurumların da projede yer almaları bekleniyor.

Yenilikçilik, araştırmacılık ve eğitimi entegre edebilmek amacıyla Nişantaşı Üniversitesi olarak sürekli çalıştıklarını belirten Nişantaşı Üniversitesi Kurucusu Levent Uysal; “Nişantaşı Üniversitesi’nin kuruluş amaçları arasında öğrencilerimizi geleceğe ve geleceğin teknolojilerine hazırlamak, her türlü alanda ülkemizi uluslararası arenada başarıyla temsil edecek, dünyaya değer katacak insanlar yetiştirmek yer alıyor. İşte bu amaç doğrultusunda geleceğin mesleklerine, yeni teknolojilere yatırım yapıyor, dünyada ilklere imza atmak için çalışıyoruz. Nişantaşı Üniversitesi Neotech Kampüs’ün ilk projesi olarak SORA Projesi ile dünyada kullanılmamış bir teknolojiyi ülkemize getiriyoruz. Amacımız Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmak. Türkiye için çalışıyoruz. Bu proje yalnızca bir başlangıç, Nişantaşı Üniversitesi olarak durmak bilmeyen bir gelişimin parçasıyız” ifadesinde bulundu.

Türkiye ile Japonya arasında eğitim işbirliği

Proje kapsamında ayrıca öğrenci ve öğretim üyelerinin de dahil olacağı değişim programı anlaşmaları, staj programları ve mükemmeliyet merkezi anlaşmaları gibi çalışmalar yer alıyor.

İngilizce “Super Object for Road and Aero movement” kelimelerinin baş harflerinden ortaya çıkan “SORA” aynı zamanda Japonca gökyüzü anlamına geliyor.

faselis/Türkiye’de Enerji

Bitcoin’de düzenleme yetkisi SPK ve Maliye’de

0

Dünyada şu anda dolaşımda olan 16.67 milyon Bitcoin’in piyasa değeri 317,73 milyar doları aşıyor. Ülkeler, ekonomik sistemlerine giren Bitcoin’in vergilendirilmesini tartışıyor. Birçok ülke Bitcoin’e vergi uygulamasında farklı yöntemler tercih ediyor. KPMG Türkiye Vergi Bölümü Başkanı Abdulkadir Kahraman, Türkiye’de son dönemde sıkça gündeme gelen Bitcoin’in vergilendirilmesini değerlendirdi. Kahraman, “SPK’nın Bitcoin’i ‘diğer sermaye araçları’ kapsamına alması en doğru yaklaşım görünüyor” dedi.

Geçen bir ayda yüzde 157 oranında değer kazanan Bitcoin’e Türkiye’de artan ilgi, kamu kurum ve kuruluşlarını harekete geçirdi. Türkiye’deki yaklaşık 50 bin Bitcoin yatırımcısının gözü kulağı devletin yapacağı ‘Bitcoin tanımı’nda. Maliye Bakanlığı-Merkez Bankası-SPK üçgenindeki müzakerelerden çıkacak ‘Bitcoin’ tanımı, dijital çağın parasının Türkiye’de nasıl vergilendirileceğini de belirleyecek. Kanunu ve mevzuatı değerlendiren KPMG Türkiye Vergi Bölümü Başkanı Abdulkadir Kahraman, dünyadaki uygulamaları anlattı. Kahraman, Türkiye’de SPK’nın bu tanımı yapmaya yetkili olduğunu söyledi.

“Neredeyse ‘dolarizasyon’ tanımının yerini ‘bitcoinizaszyon’a bırakacağı bir süreç yaşıyoruz” diyen Kahraman, Bitcoin arzının 21 milyon Bitcoin ile sınırlı olduğunu tedavüldeki 16,67 milyon Bitcoin’in piyasa değerinin ise 317,73 milyar doları aştığını kaydetti. Kahraman Türkiye’de henüz yeni olan Bitcoin işlemleriyle ilgili uygulamalarda Avrupa ve ABD’nin hayli yol aldığını belirterek, dünyadaki mevcut tabloyu şöyle özetledi:

Ülke

Doğrudan vergileme yaklaşımı

ABD

ABD Vergi İdaresi (IRS) tarafından yayımlanan “Sanal Para Rehberi” (IRS Virtual Currency Guidance, Notice 2014 – 21) ile yapılan açıklamalara göre, bitcoin gibi sanal paralar varlık / mal olarak kabul edilmekte. Diğer bir deyişle, Bitcoin ABD’de vergileme açısından varlık veya mal olarak değerlendiriyor.

Bitcoin satış veya değişiminden kaynaklanan kazanç veya zararın niteliği, sanal para biriminin mükellefin elinde sermaye varlığı olup olmadığına bağlı. Bir mükellef genellikle “varlık” olarak kabul edilen Bitcoin alım satımından “gelir” sağlar veya “zarar” edebilir. Hisse senedi, tahvil ve diğer yatırım amaçlı gayrimenkuller sermaye varlıklarına örnek teşkil eder.

İşverenlerin Bitcoin ile çalıştırdıkları işçilere veya hizmet aldıkları serbest meslek erbabına yaptıkları ödemeler bu kişilerin geliri sayılır.

Avrupa Birliği

Avrupa Adalet Divanı Kararına göre (ECJ Public Release No 128/15, 22.11.2015 ), Bitcoin işlemleri para, banknot ve madeni paralara ilişkin işlemlerle ilgili hüküm kapsamında KDV’den muaf.
Bitcoin alım-satımı KDV’den muaf olsa da Bitcoin işlemlerinden elde edilen kazanç, “sermaye değer kazancı veya gelir vergisi” gibi diğer vergilere tabi olabilir ve vergileme AB ülkesine göre değişir.
Bu karara göre Bitcoin” gelir vergileri açısından varlık, dolaylı vergiler açısından ise para sayılıyor.
Almanya

Bitcoin özel para olarak nitelendiriliyor ancak 1 yıldan az süre içinde elden çıkarma sonucu elde edilen kazançlar vergiye tabi tutuluyor. 800 Euro’yu aşmayan veya 1 yıldan fazla elde tutulan Bitcoin satışından elde edilen değer artış kazancı vergiden istisna.
İngiltere

İngiltere’de Bitcoin döviz olarak değerlendiriliyor. Döviz kazanç ve zararlarının tabi olduğu kurallar, Bitcoin işlemleri için de geçerli. İngiltere Gelir ve Gümrük İdaresi (HMRC), Bitcoin işlemleri ile ilgili vergi uygulamalarında net olmayan bilgiler sunuyor. (Revenue and Customs Brief 9/2014: Bitcoin and other cryptocurrencies). İdare, Bitcoin ile ilgili her bir olayın “kendi kişisel gerçekleri ve koşullarına göre değerlendirileceğini” açıklıyor. Doğru vergi uygulaması için ilgili mevzuat ve içtihatların uygulanacağı ifade edilmiş.
Danimarka

Sanal para alım – satımları ve sanal para satışlarından elde edilen kazançlar vergiden istisna.
Japonya

Bitcoin satışı, 1 Temmuz 2017 tarihinden itibaren tüketim vergisinden muaf.
Sanal para emtia olarak kabul ediliyor. Sanal para birimleri, “ödemeleri yaparken kullanılabilen ve dijital olarak aktarılabilen” varlık benzeri değerler olarak tanımlanıyor. Bu nedenle, Bitcoin ticaretinden elde edilen kazançlar işletme kazancına dahil. Buna göre gelir ve sermaye kazançları vergisi amaçlarıyla işleme tabi tutuluyor.
Avustralya

Avustralya Vergi İdaresi’ne göre Bitcoin ‘para veya yabancı para / döviz’ değil, değer artış kazancı elde edilebilecek bir varlık.
Diğer taraftan, kişisel Bitcoin işlemleri iki koşul altında vergilendirmeden muaf: 1) Bitcoin kişisel kullanım amaçlı mal ve hizmet ödeme aracı olarak kullanılmışsa ve 2) İşlemin değeri 10 bin Avustralya Doları’ndan düşükse.
Kanada

Kanada Gelir İdaresi (CRA) 2013 tarihli açıklaması ile Bitcoin gibi kripto para birimlerinin Kanada yasalarına göre altın, gümüş ya da doğalgaz gibi emtia olduğunu beyan etti. Buna göre, Bitcoin ya ticari kazanç ya da bir değer artış kazancı (zarar halinde de bu yaklaşım geçerli) olarak vergilendiriliyor.

Türkiye’de durum ne?

Abdulkadir Kahraman, Türkiye’deki durumu ise şöyle değerlendirdi:

“Konu ‘kurumlar vergisi’ olunca değerlendirme kolay. Çünkü kurumların elde ettikleri her tür kazanç kurumlar vergisine tabi. Para olarak kabul edilse bile. Bitcoin kazancını elde eden ‘gerçek kişi’ olduğunda sorun karmaşık hale geliyor. Çünkü Gelir Vergisi Kanunumuz gelir unsurlarını tek tek saymış. Buuna göre yedi gelir unsuru veya türü var. Vergileme için gelirin bunlardan birinin kapsamında olması şart. Diğer taraftan gerçek kişiler açısından GVK’na göre bir ödeme aracı olan paranın (ister yerli ister yabancı olsun) değer artışları vergiye tabi değil.

Şimdi karar verilmesi gereken Bitcoin gelirlerinden önce Gelir Vergisi Kanunu’nda elde edilen kazancın niteliği.”

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, Merkez Bankası ve SPK’nın konuyu değerlendirdiğini vurgulayan Kahraman, Bitcoin’in ‘menkul kıymet’, ‘emtia’ veya ‘para’ olarak tanımlanması alternatifleri üzerinde durulduğunu belirtti. Kahraman’ın bu üç tanımla ilgili yorumları şöyle:

SPK mevzuatına göre

“Sermaye Piyasası Kanunu’nun 3’üncü maddesine göre ‘para, çek, poliçe ve bono’, menkul kıymet tanımı kapsamında değil. Aynı maddedeki ‘sermaye piyasası araçları’ tanımı ise ‘menkul kıymetler ve türev araçlar ile yatırım sözleşmeleri dâhil olmak üzere kurulca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer sermaye piyasası araçlarını’ ifade ediyor. SPK’nın Bitcoin’i ‘kurulca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer sermaye piyasası araçları’ yetkisine dayanarak kapsama alma yetkisi var.

Kambiyo mevzuatına göre

1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’na ile ilgili 32 sayılı kararın 2’nci maddesine göre ‘banknot şeklindeki bütün yabancı ülkeler paraları’ efektif, ‘efektif dahil yabancı parayla ödemeyi sağlayan her tür hesap, belge ve vasıtalar’ ise döviz (kambiyo) olarak tanımlanmıştır.

Aynı maddede ‘sermaye ve para piyasalarında işlem gören her türlü Türk ve yabancı menkul kıymetleri’ ‘menkul kıymet’; ‘her tür ve şekilde altın, gümüş, platin ve paladyum’, ‘kıymetli maden’, ‘kıymetli madenler veya kıymetli taşlardan yapılmış ya da bunları içeren eşyalar’ ise ‘kıymetli eşya’ olarak tanımlanmış. Bitcoin bir ülkeye ait olmadığı için döviz veya efektif tanımına uymuyor.

Vergi mevzuatına göre

Gelir Vergisi Kanunu’nun 70’inci maddesinde gayrimenkul sermaye iradı tanımlanıyor. Ancak bu madde kapsamındaki tanımlar dijital çağın mal, hak ve hizmetlerini kavramaktan uzak.

Yine de bu maddenin 5’inci bendindeki ‘…sanayi ve ticaret ve bilim alanlarında elde edilmiş bir tecrübeye ait bilgilerle gizli bir formül veya bir imalat usulü üzerindeki kullanma hakkı veya kullanma imtiyazı gibi haklar…’ tanımının Bitcoin için kullanılması hakkında net bir şey söylemek zor. Fakat Bitcoin işleyişine bakıldığında gizli bir formül olduğu aşikar. Formül veya kriptolar ancak Bitcoin arayanlarca çözüldüğünde Bitcoin arzı artıyor. Bu durumda Bitcoin alım – satımı kazançları Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80’inci maddesinin 5’inci bendi kapsamında değer artışı kazancı olarak gelir vergisi kapsamına girecektir.”

Gelir Vergisi Kanunu’nda yer alan diğer bir düzenleme ise geçici 67’nci maddedeki “diğer sermaye piyasası araçları” ibaresi. “Diğer sermaye piyasası araçlarının” elden çıkarılması ve elde tutulması sürecinde elde edilen gelirler stopaj suretiyle de olsa gelir vergisine tabi.

SPK tanımlarsa vergilenir

Kahraman, “Sonuç olarak Bitcoin alım satımından elde edilen kazancın vergilendirilmesi ‘diğer sermaye piyasası aracı’ veya ‘gayri maddi hak olması’ ile mümkün olacak. SPK yetkisinin kullanıp Bitcoin için ‘diğer sermaye piyasası aracı’ adlandırmasını yaparsa elde edilen kazançlar GKV geçici 67’nci maddesi kapsamında değerlendirilebilecektir. Bu çerçevede SPK’nın Bitcoin’i ‘diğer sermaye piyasası araçları’ kapsamında alması en doğru yaklaşım görünüyor.

Bu yapılabilirse geçici 67’nci maddedeki “diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan gelirler”, stopaj yapılmak suretiyle de olsa verginin konusuna giriyor. Kanaatim SPK’nın bu yetkisi var ve gerek Bitcoin için yatırılan paraların ödeme aracı olmaktan çıkması gerekse diğer ülke vergi uygulamaları bunu destekliyor. Diğer taraftan Bitcoin alım – satımının süreklilik arz etmesi elde edilen kazancı ticari kazanç niteliğinde olacaktır. Bu değerlendirmeler sonrasında Bitcoin emtia olarak kabul edilirse söz konusu işlemler KDV’ne tabi olacaktır. Ancak Avrupa Adalet Divanı kararına ve AB KDV Direktifi’ne göre bu işlemlerin KDV’den muaf olduğunu göz önünde bulundurmakta fayda var” diye konuştu.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Tesla: Bir dâhinin başarı hikâyesi

Geleceğe yaptığı yatırımlarla adından oldukça söz ettiren Elon Musk’ın yoktan var ettiği elektrikli araç şirketi Tesla’nın inişli çıkışlı hikayesi RedBull.com’a konu oldu. Batmaktan, yapılan anlaşmalarla kurtulan şirketin genç yatırımcılar için heyecan ve ibret dolu hikâyesi, https://www.redbull.com/tr-tr adresinde yer alıyor.

Tüm yatırımcıların gıpta ederek baktığı Elon Musk, Paypal şirketinden kazandığı paraları SpaceX ve Tesla’ya yatırarak belki de dünyada bir ilki gerçekleştirdi. Kimsenin almak istemeyeceği bir riski alarak kendi ihtimaline oynayan Musk bugün her iki başarılı şirketiyle teknolojiye ve geleceğe yön veriyor.

Tesla Motors şirketini sıfır noktasından sahiplenen Elon Musk, bugün başarıları ve yeni kazançlarıyla anılıyor. Bu noktaya gelinceye dek yaşadıkları, aldığı riskler ve batmaktan kaç defa kurtulduğuysa gündemimizde değil. Tesla’nın bol virajlı, yatırımcıların yüreğini ağzına getirecek yeniden varoluş hikâyesi, https://www.redbull.com/tr-tr adresinden okunabilir.

Kendini fabrikaya atan girişimci

Sahibi olduğu PayPal’dan 180 milyon gelir elde eden Elon Musk, girişimcilik kariyerine uzmanlık alanı olan yazılımdan devam etmedi. İlk olarak 2002’de SpaceX’i 2004 yılında ise Tesla Motors’u kurdu. Tesla Motors, 6,3 milyon dolar sermaye ile hayata geçmişti ve ilk üretimlerini Menlo Park, California’da bir zamanlar Chevrolet bayisi olan garajda gerçekleştiriyordu. Dışarıdan üretilen parçalar burada bir araya getiriliyordu ancak seri üretim için büyük bir fabrika gerekliydi. Musk’ın o günlerde gözüne takılan Nummi tesisi, 1 milyar dolar değerindeydi.

Adım adım planlanan başarı

Tesla projesi ilk yıllarını zor da olsa başarıyla tamamladı. 2008’de ilk Roadster modeli sunuldu ve 2010 sonuna kadar 1.300 otomobil satıldı. Tesla, Model S tasarımıyla ABD Hükümeti’nin teknoloji şirketlerine sunduğu fondan yararlanma fırsatı yakaladı. Tesla’nın ilk adımlarını bu kadar başarılı kılan, yol haritasının çok iyi belirlenmiş olmasıydı. Musk, ilk olarak yüksek kalite ve performansa sahip spor model bir elektrikli otomobil üretilebileceğini gösterecekti. Ardından, BMW ve Mercedes gibi devlere rakip olabilecek bir sedan üretilecekti. Son olarak, fiyat avantajı sağlamak için seri üretime geçilecekti. En son basamak, en zorlu adımı temsil ediyordu.

Risk almak başarmanın yarısıdır

Tesla kendisini var eden, yaratıcı fikirler üreten güçlü bir ekibe sahip olmasaydı adı daha bilinmeden sönüp gidebilirdi. Şirketin ilk aracı Roadster’ın 2007 yılında 109 bin dolardan satışa sunulması beklenirken, üretimden önce hazırlanan bir maliyet raporu aracın 140 bin dolardan daha pahalıya mal olacağını ortaya çıkardı. Roadster bir tane bile satılmadan borca girilmesine neden olacaktı. Elon Musk kendi yaptığı hesaplamalarda aracın maliyetini 65 bin dolar hesaplamıştı. İngiltere’de aracın karoserini üreten firmayı ziyarete gittiğindeyse karoseri üretmek için ihtiyaç duyulan malzemelerin bulunmadığını fark etti. Satılması bir yana Roadster’ın üretilmesi bile mümkün değildi. Tesla’nın kaybettiği sermaye 100 milyon dolara yaklaşınca Elon Musk duruma el koydu. Dönemin CEO’su Martin Eberhard’ın havlu atmasıyla elektronik üreticisi Flextronics’in eski patronu Michael Marks geçici CEO olarak göreve başladı. Durumun vahametini fark eden Marks, Roadster’ın üretimini durdurarak yaşanacak kayıpların önüne geçmeye çalıştı. Yenilgiyi kabul etmeyen Musk, 2007 yılının sonunda şirkete 20 milyon dolar daha yatırdı. Bu yatırım, Roadster sorununu çözmeye odaklanmış mühendisler için bir motivasyon kaynağı oldu. Aracın enerji sorununu çözmek içinmühendisler bataryalar boyunca dolaşan yeni bir sıvı soğutma sistemi tasarladı ve bu sistem nem, duman veya sıvı sızıntısı halinde bataryaları mili-saniyeler içerisinde devre dışı bırakacak bir devreyle desteklendi. Roadster, 200 kilovat gücündeki (288 beygir) motoruyla 0’dan 100 kilometre hıza dört saniyenin altında ulaşıyordu.

‘Her gün cam yemek gibiydi’

Tesla mühendisleri Roadster üretim maliyetini 95 bin dolara indirmişti ancak 92 bin dolar olarak belirlenen ön satış fiyatlarına ulaşmak bir yana araçtan kar etmek mümkün görünmüyordu. 2008 sonuna gelindiğinde firmanın kasasında yalnızca 500 bin dolar kalmıştı. Tesla gibi fena tökezleyen SpaceX, Elon Musk’ın kişisel servetini bitirmek üzereydi. O sırada 37 yaşındaki girişimcinin hesaplarında son 20 milyon doları kalmıştı. Kalan parası ile hala milyoner olarak yaşayabilirdi ancak Elon Musk, tekrar risk almayı tercih etti. Kendisi gibi girişimci olan küçük kardeşi Kimbal’den destek alan Musk, arkadaşlarından da topladığı paralarla 40 milyon dolarlık bir ‘kurtarma paketi’ oluşturdu. Hayallerini kurtarmak için çabaladığıo günleri Elon Musk, “Her gün cam yemek ve ölüm uçurumuna bakmak gibiydi” sözleriyle anlatıyor.

Meksika’dan Smart kaçırmak

Ocak 2009’a gelindiğinde Elon Musk kendi yarattığı şansın yardımıyla Tesla’yı kurtarmayı başardı. 2008 yılında Alman firması Daimler Benz’e batarya satışı yapmak isteyen Elon Musk, firma yöneticilerini ikna etmek için Daimler üretimi bir Smart aracını mühendislerin çabasıyla 5 haftada elektrikliye çevirdi. Tesla’nın Kaliforniya’daki üretim tesislerini ziyarete gelen Daimler teknoloji şefi Herbert Kohler’e gösterilen elektrikli Smart, Tesla’nın 2009 yılında Daimler’den bin adet batarya siparişi almasını sağladı. Satıştan 40 milyon dolar gelir elde eden şirketin ayrıca yüzde 10 hissesi Daimler tarafından 50 milyon dolara satın alındı.

Uzakdoğu’dan dokunan el

Daimler ile anlaşma yapılmasının ardından Roadster satışına başlayan Tesla, sırtını doğrultmaya başlamıştı. Planını uygulamaya koyan Musk, bir Sedan tasarımı aşamasına geçti ve Tesla araçlarına göz alıcı görüntüsünü kazandıran Franz von Holzhausen, Mazda’dan firmaya transfer edildi. Holzhausen, Musk’ın istediği 7 kişilik aile arabasını Model S ismiyle tasarladı. Aracın üretimi için finansman arayan Musk önce Goldman Sachs’a başvurdu. O sırada patlak veren mortgage krizi nedeniyle istediği finansmana ulaşamayan Musk önce ABD Hükümeti’nin 475 milyon dolarlık kredisini kabul etti. Daha sonra da gözünü diktiği Nummi tesislerinin sahibi Japon Toyota firmasının başkanı Akio Toyoda’yı kahvaltıya davet etti. Roadster ile ufak bir geziye çıkan Toyoda, daha sonra Musk ile kısa bir süre vakit geçirdi. Toplantıdan dört hafta sonra Toyoda, Tesla’ya 50 milyon dolarlık yatırım yapacağını açıkladı. Toyoda ayrıca Model S’in üretilmesi için milyar dolarlık yatırım yapacaklarını ve Nummi tesisi içinde 42 milyon dolarlık teklifi kabul ettiklerini belirtti. Bir ekonomi muhabiri neden Tesla’ya bu denli büyük bir ‘iyilik’ yapıldığını sorunca, Toyoda’nın cevabı, “Musk-chan… Onu seviyorum!” oldu.

Hayaller gerçek oldu

Daimler ve Toyota ile yapılan anlaşmaların ardından Tesla’nın işleri tamamen rayına oturmuştu. Firma Ekim 2011’de Model S betayı tanıttı. 3,000 ön sipariş alan otomobil tek şarjla 500 kilometre gidebiliyordu. Şubat 2012’de, Tesla Model X satışa sunuldu. Otomobilin ön siparişlerinden elde edilen gelir 40 milyon dolardı. Aracın tanıtımının ardından TeslaMotors.com trafiği %2800 arttı.

Tesla’nın engel tanımayan büyümesi Nevada’daki dev batarya tesisi Gigafactory ile daha da sağlam temellere oturdu. Otomobillere yarı-otonom sürüş özelliği kazandıran Autopilot teknolojisi de yazılım alanında seviye atlanmasını sağladı. 2016’da Model 3’ü sunan Tesla, kısa süre önce Tesla Roadster’ın yeni versiyonu ve ilk yarı-otonom tırı Tesla Semi’yi tanıttı.

Adını Şubat 2017’de ‘Tesla’ olarak kısaltan firma, otomobilden kalan vakitte yatırımını en uzman olduğu alana, bataryalara yapıyor. Güney Avustralya’da kısa süre önce tamamlanan 129 Megavat kapasiteli Tesla Powerpacks santrali, dünyanın sahip olduğu en büyük batarya özelliğini taşıyor. Tesla elektrikli araçları herkesin erişebileceği fiyatlara indirgeyebilirse, bir gün Tesla’nızı yine Tesla Powerwall bataryası ile aydınlanan evinizde şarj etme şansınız olabilir.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Kış Aylarında Enerji Tüketiminde Yüzde 70 Tasarruf Mümkün

Türkiye’nin en hızlı büyüyen veri merkezi Radore, free cooling teknolojisiyle kış aylarında

yüzde 70’e varan enerji tasarrufu sağlıyor

Radore Veri Merkezi, kış aylarında enerji tasarrufu sağlayarak hem maliyet avantajı hem de çevreye katkı sağlıyor. Radore’de, veri merkezinin iklimlendirmesinde suyun soğutulması için dış ortamdaki düşük hava sıcaklığından faydalanan çevre dostu iklimlendirme metodu ‘free cooling’ teknolojisi kullanılıyor. Bu yöntemle özellikle kış aylarında enerji tüketiminde yüzde 70 oranında tasarruf sağlanıyor.

Radore Veri Merkezi’ndeki sıcak hava koridorlarına hapsedilen 30-35°C‘lik hava, hassas klima üniteleriyle emiliyor ve soğutuculardan (chiller) gelen soğuk su ile 16-23° dereceye kadar soğutuluyor. Soğutulan hava doğrudan sunucuların soğuk hava girişlerine yönlendiriliyor. Bu işlem, kış aylarında dış ortamda bulunan soğutucu ünitelerinin kompresörlerini kullanmadan doğal soğuk hava ile gerçekleştiriliyor.

Daha çevreci olabilmek için her fırsatı değerlendirdiklerini belirten Radore Veri Merkezi Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kubilay Akyol, “Daha çevreci bir dijital endüstri için veri merkezlerine önemli bir iş düşüyor. Yapılan araştırmalara göre, yalnızca ABD’deki veri merkezleri tüm ülkenin elektrik tüketiminin yaklaşık yüzde 4’ünden sorumlu. Bir veri merkezinin en önemli maliyetlerinin başında gelen enerji kullanımının azaltılması ise çevreye doğrudan katkı sağlıyor” dedi.

2018 PUE hedefi 1,35

Veri merkezine giren toplam gücün BT ekipmanları tarafından tüketilen güce oranını belirten PUE değerinin düşük olması, bir veri merkezinin ne kadar verimli çalıştığını gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki veri merkezlerinin ortalama PUE değeri 1,85 olarak belirlenirken, Radore’nin şu anda yıllık PUE oranı ortalaması ise 1,43. Radore’nin 2018 yılı için hedefi ise bu değeri 1,35’e düşürmek. Ayrıca 2018 döneminde altyapı tarafında da Chiller borularında ısı yalıtımını amaçlayan yeni bir projeyi hayata geçirmesi planlanıyor.

Kullanılan enerji tasarruflu teknolojiler sayesinde Radore’nin yıllık PUE oranı sektör ortalamalarının altında gerçekleşiyor. Yüksek karbondioksit salınımının önüne geçerek çevreye katkıda bulunuyor. Ayrıca bu enerji verimliliği sayesinde sunucu kiralama, barındırma maliyetleri düşüyor, böylece doğrudan avantajlı fiyatlara dönüşüyor.

Faselis/Türkiye”de Enerji

Shell’in Küresel Madeni Yağ pazarındaki liderliği devam ediyor

0

Shell Madeni Yağlar, 11 yıldır küresel madeni yağ tedarikçileri arasındaki liderliğini sürdürüyor. Kline & Company’nin “Küresel Madeni Yağlar Endüstrisi 2016 Pazar Analizi ve Değerlendirmesi” raporuna göre, yüzde 11’lik pazar payı ile Shell Madeni Yağlar, 2016’da da küresel madeni yağlar sektöründe liderliğini sürdürdü.

Uluslararası danışmanlık ve araştırma şirketi Kline & Company’nin her yıl gerçekleştirdiği küresel madeni yağlar pazar araştırmasına göre Shell, 2016 yılında 4400 kiloton madeni yağ satışı gerçekleştirerek dünyanın “1 numaralı Madeni Yağ Tedarikçisi” oldu. 2016 yılında 5 milyar litreye tekabül eden bu satışların yüzdesel dağılımı tüketim, otomotiv, endüstri ve ticari otomotiv sektörlerinde eşit şekilde gerçekleşti.

Shell küresel madeni yağlar pazardaki başarısı hakkında değerlendirmede bulunan Shell Global Ticaretten Sorumlu Başkan Yardımcısı Huibert Vigeveno şunları söyledi: “Shell Madeni Yağları olarak faaliyet gösterdiğimiz birçok sektörde güçlü bir büyüme kaydediyoruz. Madeni yağ satışında liderliğimizi devam ettirmek amacıyla, dünya standartlarındaki tedarik zincirimizi geliştirerek marka, ürün ve hizmet portföyümüze ciddi yatırımlar yapıyoruz. Pazarın dinamiklerine uyum sağlamak ve önümüze çıkan fırsatları değerlendirmek için de yeni iş birlikleri oluşturmaya, müşteri odaklı çözümler geliştirmeye devam ediyoruz. Araştırma ve teknolojik çalışmalarımızla yenilik yapmaya odaklanıyoruz. Madeni yağ pazarındaki liderliğimiz Shell olarak doğru yolda ilerlediğimize işaret etmekle beraber birçok sektördeki çeşitli müşterilere üstün çözümler sağlayan 9000 çalışanımızın başarısının da bir göstergesidir.”

Küresel pazarda üst üste 11 yıldır pazar lideri olmanın gurunu yaşadıklarını belirten Shell & Turcas Madeni Yağlar Genel Müdürü Seyfettin Uzunçakmak,“Müşteri odaklı yaklaşımımız, teknoloji liderliğimiz, marka yatırımlarımız ve güçlü ekibimiz başarımızın temel dayanağını teşkil ediyor. Müşteri beklentilerinin ötesine geçmeyi hedefleyen hizmet anlayışımızı, en son teknolojiyle geliştirdiğimiz ürünlerimizle destekliyoruz.

Biz de bu doğrultuda müşterilerin ihtiyaçlarını karşılayacak yüksek performanslı, inovatif ürünler geliştirmeye odaklanıyoruz. 2014’te tanıtımını yaptığımız patentli PurePlus Teknolojisi ile dünyada ilk defa doğalgazdan motor yağı ürettik. “Pureplus Teknolojisi” ile ürettiğimiz binek araçlara yönelik Shell Helix motor yağları, kullanıcılara yüksek performans ve koruma sağlamaya yardımcı olmaktadır. Inovasyon gücümüz sayesinde pazar liderliğimizi, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sürdürüyoruz. Hedefimiz, müşterilerimize yüksek performans alacakları ürünler sunarak liderliğimizi önümüzdeki yıllarda da devam ettirmektir ” dedi.

Kline & Company raporunda Shell Madeni yağlarının 16 ayrı Pazar arasında Malezya, Birleşik Krallık ve ABD’de lider, Arjantin, Kanada, Çin, DACH (Almanya, Avusturya ve İsviçre), Endonezya, Filipinler, Suudi Arabistan, Güney Afrika ve Tayland piyasasında da ilk üçte yer aldığı dikkat çekildi.

Otomotiv ve sanayi sektörlerinin başını çektiği yağ talebini karşılamak amacıyla yüz milyonlarca dolar yatırım yapan Shell, 40 motor yağı harmanlama, 5 baz yağı ve 10 gres yağı tesisi ile küresel piyasanın ihtiyaçlarını karşılıyor. Asya pazarındaki talebe de cevap verebilmek amacıyla Shell, Singapur’un Tuas şehrinde yeni bir Motor Yağı Harmanlama Tesisi (LOBP) ve Gres Yağı Üretim Tesisi (GMP) kuruyor. LOBP ve GMP tesislerini entegre edecek olan bu stratejik yatırım, bölgede artması beklenen talebi karşılamak için gereken kapasite artışını sağlayacaktır.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Çimento talebi yönünü yukarı çevirdi

0

Dünya Çimento Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emir Adıgüzel, dünya çimento talebinin, 2017 yılındaki yüzde 1’lik artışın ardından 2018 yılında da yüzde 1,5 artmasının beklendiğini söyledi.

Adıgüzel’e göre, büyümenin büyük bir kısmı, büyüme oranının yüzde 3’ü de geçmesi beklenilen gelişmiş ülkelerden gelecek ve bu pozitif trend, önümüzdeki 5 ila 7 yıl boyunca devam edecek.

Dünya Çimento Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emir Adıgüzel, Avrupa ve Amerika’daki gelişmiş pazarlarda yaşanan iyileşme nedeniyle global çimento talebinin pozitif bir ivmeye kavuştuğunu belirterek, “2009’dan beri özellikle gelişmiş ülkelerde çimento pazarında büyük bir talep düşüşü gözlemleniyordu. Ancak 2017’de bu trend ciddi bir değişime uğradı. Hacimler hem gelişmiş hem de yükselen pazarlarda, finansal krizden beri ilk kez artış gösteriyor” dedi. Adıgüzel, gelişmiş ülkelerdeki artan talep nedeniyle global çimento tüketiminin 2017 yılındaki yüzde 1’lik artışının ardından 2018 yılında yüzde 1,5 artış göstermesinin beklendiğini kaydetti. Dünyanın en büyük çimento pazarı olan ve şu an bir normalleşme sürecinden geçen Çin ayrı tutulduğunda bu artışın yüzde 3,3’lere kadar çıkması bekleniyor.

Adıgüzel’e göre, büyümenin büyük bir kısmı, büyüme oranının yüzde 3’ü de geçmesi beklenilen gelişmiş ülkelerden gelecek. Bu pozitif trendin önümüzdeki 5 ila 7 yıl boyunca devam edeceği öngörülüyor.

ABD büyümede lokomotif olacak

Dünya Çimento Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emir Adıgüzel’e göre, uzun yıllar süren tasarruf döneminden sonra başlayan yeni projeler, altyapıya yapılan harcamadaki artışın temel sebebini oluşturuyor. ABD’nin, 2017’de yüzde 2, 2018’de ise yüzde 6 artışla büyümenin öncülerinden biri olması bekleniyor. Adıgüzel’e göre, ABD Başkanı Donald Trump, altyapı çalışmaları hakkında planladıklarının yüzde 10’unu hayata geçirirse ABD’de çok büyük bir çimento talebi doğacak.

Diğer yandan Fransız çimento pazarında yüzde 4, Alman pazarında ise yüzde 5 oranında artış beklenirken, geçtiğimiz dönemlerde büyük bir gerileme gösteren İspanya’da yüzde 10, İtalya’da ise yüzde 1 artış yaşanacağı tahmin ediliyor. Dünya çimento pazarında gözlemlenecek sıçramaya karşın, Suudi Arabistan, Rusya gibi pazarlar zorlanmaya devam edecek. Aşırı çimento üretimini kesmeye çalışan ve konut üretiminde frene basan Çin ise bu yıl olduğu gibi 2018’de de sabit kalacak.

Türk çimento üreticileri dünya arenasında

Dünya Çimento Birliği Genel Kurulu ve WCA Dünya Çimento Konferansı, 11-12 Aralık tarihlerinde dünyanın dört bir tarafından gelen 100’den fazla delegenin katılımıyla Londra’da gerçekleştirildi. Dünya Çimento Birliği’nin ilk Genel Kurulunda, Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği, OYAK Çimento Grubu, Medcem Çimento, Nuh Çimento gibi sektörün önde gelen kurum ve kuruluşları en üst düzeyde Türkiye’yi temsil etti. Dünya Çimento Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emir Adıgüzel, Türkiye çimento sektöründen gelen ilgi ve katılım nedeniyle çok memnun olduklarını belirtirken, “Küresel çimento sektöründe önemli bir yere sahip olan Türkiye çimento üreticilerinin, çimento endüstrisini dünya çapında tanıtmak ve endüstrideki en iyi uygulamaları paylaşmak için verdikleri destek büyük önem taşıyor” dedi. Genel kurulda yapılan seçimle OYAK Çimento Grubu Başkanı Suat Çalbıyık birliğin ilk yönetim kurulu üyeleri arasında yer aldı.

Dünya Çimento Birliği, 30’u aşkın ülkeyi kapsayan üye ağı ve temsil ettiği yaklaşık 800 milyon tonluk çimento üretim kapasitesiyle dünyanın en büyük uluslararası çimento birliği konumunda bulunuyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Enerjide Ar-Ge Başarıları Ödüllendirildi

EPDK koordinatörlüğünde, Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) ve Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği Derneği (GAZBİR) iş birliğiyle bu yıl 3.’sü düzenlenen ‘Enerjide Ar-Ge Çalıştayı’, 19 Aralık Salı günü Ankara’da gerçekleştirildi. Üniversite ve teknokentleri, elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleriyle buluşturan etkinlikte bu sene bir ilk olarak Ar-Ge Başarı Ödülleri de sahiplerini buldu.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) koordinatörlüğü ile Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Çeçen ve Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği Derneği (GAZBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Arslan’ın ev sahipliğinde düzenlenen “3. Enerjide Ar-Ge Çalıştayı”nda elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketlerinin yeni piyasadaki rolü ve Ar-Ge öncelikleri masaya yatırıldı. Sektörden yaklaşık 400 profesyonel ve akademisyenin gün boyunca paneller ve ikili görüşmelerde bir araya geldiği çalıştayda, enerji sektöründe Ar-Ge faaliyetleri üzerine bilgi paylaşımında bulunuldu.

Bu yıl ilk kez verilen Ar-Ge Başarı Ödülleri’nin de sahiplerini bulduğu etkinliğin açılış konuşmalarını T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, ELDER Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Çeçen ve GAZBİR Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Arslan yaptı.

T.C. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez: “Milli Enerji ve Maden Stratejimiz kapsamında yerlilikte Ar-Ge’ye özel bir önem veriyoruz”

T.C. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez açılış konuşmasında şunları söyledi: “Milli enerji ve maden stratejimizde, YEKA ihale modelindeki en önemli parça yerlilik. Ve bu yerliliğe eklenen yerli Ar-Ge projeleri. Ar-Ge ülkemizde son yıllarda devletimiz teşvikiyle eskiye nazaran oldukça ileri bir seviyeye geldi. 2000’li yıllarda hatta öncesinde Ar-Ge’ye harcanan para toplam Gayri Safi Yurtiçi Hasılamızın 10 bin de 4’ü idi. Uzun yıllar hiç olmazsa %1’e ulaşalım dendi ve geçtiğimiz yıl %’1’e yaklaştık. Ama sektör olarak %1’e yaklaşmak için daha çok çalışmamız gerekiyor. Her ne kadar elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketlerimizin Ar-Ge’ye ayıracakları bütçe, işletme giderleri bütçesinin %1’i kadar demiş olsak da bu alanlar dünyaya bakıldığında toplam GSYİH’ye kıyasla yapılıyor.” Ar-Ge konusunda üniversiteler ile iş birliğinin önemine değinen Dönmez sözlerine şöyle devam etti: “Üniversitelerde Ar-Ge’de en çok odaklanılan konunun güneş ve rüzgar olduğuna şahit olduk. Bu kaynakların ardından verimlilik alanında da birçok üniversitenin çalıştığını, daha sonra pil ve elektrikli araçlar ile ilgili konulara önem verildiğini gözlemledik. Bizim yaptığımız ankette 244 milyon TL’lik bir harcama incelenmiş durumda. Üniversiteler özelinde tam olarak ayrıştırılamasa da en çok harcama 80 milyon TL üzerinde bir Ar-Ge harcaması ile güneşte yapılmış. Rüzgarda 40 milyon TL civarında Ar-Ge yapılmış. Pil teknolojilerinde de (elektrikli araçları da dahil ederek), 30 milyon TL civarında bir harcama gözüküyor.”

EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz çalıştayda yaptığı konuşmasında şöyle konuştu: “Türkiye büyüdükçe doğalgaz ve elektrik kullanımı da doğru orantılı olarak artıyor. Ülkemizin gelişmesi ile birlikte elektrik ve doğalgaz şebekesinin daha iyi bir seviyeye ulaşması -yani büyürken gelişmesi, gelişirken de etkin bir sisteme dönüşmesini- sağlayabileceğimize inanıyorum. Elektrik ve doğalgaz dağıtım sistemimizin altyapısının uluslararası kalite standartları düzeyine ulaştırılması, yerlilik oranının artırılması, kayıpların ve maliyetlerinin düşürülmesi gibi hedefler doğrultusunda Kurum olarak elektrik ve doğalgaz iletim ve dağıtım şirketlerine Ar-Ge bütçeleri tahsis ettik. 2014 yılından itibaren Ar-Ge başvurularından Kurumumuz Ar-Ge Komisyonu tarafından kabul edilen ve tamamlanan projelere bakıldığında bu hedefler doğrultusunda çok yol aldığımızı söyleyebilirim. Kurum olarak bugüne kadar elektrik ve doğal gaz dağıtım şirketlerinin sunduğu 369 projeden 137’sini kabul ettik ve 32 tanesi sonuçlandı. Kurumumuzca 2014 yılından bugüne kadar kabul edilen tüm projelerin yaklaşık maliyeti 111 milyon liraya ulaştı.”

ELDER Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Çeçen: “Elektrik dağıtım sektörü olarak müşterilerimizin sürdürülebilir memnuniyetinden emin olmak adına teknolojinin sunduğu imkanlardan en üst düzeyde faydalanmak için Ar-Ge’ye büyük önem veriyoruz. İçinde bulunduğumuz tarife dönemi için teknoloji yatırımlarına ayırdığımız 20 Milyar TL’lik yatırımın 203 Milyon TL’sini Ar-Ge’ye yatırımları oluşturuyor.”

ELDER olarak Ufuk 2020 kapsamında Avrupa Birliği’nden hibe almaya hak kazanmış olan iki proje yürüttüklerini belirten Çeçen, “Bu yıl sonunda tamamlanacak olan Smarter EMC2 projesi ile mevcut elektrik şebekesine yenilenebilir enerji kaynaklarını teknolojiyi kullanarak entegre ederken, 2019’da tamamlanacak olan PeakApp projesi ile tüketicilerin mobil uygulama üzerinden elektrik tüketimlerini takip etmelerine imkan vererek enerji tasarrufuna teşvik etmiş olacağız. Peakapp ile kullanıcılarımız telefonlarından elektrik tüketim değerlerini görüp diğer tüketiciler ile kıyaslayabilirken tasarruf fırsatlarını da görebilecekler. Diğer taraftan anlık kişiselleştirilmiş enerji verimliliği püf noktaları ve teklifler yollayan uygulama tasarrufu oyunu ile kullanıcılara eğlenerek öğrenme imkânı sunulacak. ELDER olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sektörümüzde hizmet kalitesini ve müşteri memnuniyetini artırma yönünde şirketlerimiz arasında sinerji sağlamaya; toplumumuza, ülkemize sunduğumuz toplumsal, milli ve ekonomik faydayı artırmaya devam edeceğiz” dedi.

GAZBİR Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Arslan çalıştayın açılış konuşmasında doğal gaz dağıtım sektöründeki yatırımlara ve Ar- Ge çalışmalarına değindi. Arslan yatırımlarla ilgili olarak şunları söyledi: “Doğal gaz dağıtım sektörünün bugüne kadarki toplam yatırımı yaklaşık 27 milyar TL olarak gerçekleşti. 2017-2021 yılları arasındaki 5 yıllık sürede yaklaşık olarak 6 milyar TL tutarında yatırım gerçekleştireceğiz. Sektörümüzün şebeke uzunluğu olarak her yıl yaklaşık yüzde 8 oranında bir büyüme oranı var. Bu yatırımlar sayesinde 222 yeni ilçemiz doğal gaza kavuşmuş olacak. Doğal gaz abone sayımız 2017 yılı sonu itibariyle 13,2 milyona ulaştı. Dağıtım şebekeleri 55 milyon vatandaşımıza ulaştı. 45 milyon vatandaşımız doğal gaz konforundan faydalanıyor.” Arslan konuşmasına şöyle devam etti: “2014 yılından bugüne elektrik ve doğal gaz dağıtım şirketlerinden EPDK’ya 369 AR-GE projesi sunulmuş ve bu projelerin 137 tanesi kabul edilmiştir. Bu projelerin 19’u doğal gaz dağıtım şirketleri tarafından hazırlanmış olup 118 tanesi elektrik dağıtım şirketlerince hazırlanmıştır. Son üç yılda elektrik ve doğal gaz sektöründe hizmet kalitesinin arttırılıp teknolojilerin geliştirilmesi için yürütülen AR-Ge projelerinin bütçeleri 111,3 milyon lirayı buldu. Doğal gaz sektörü içerisinde kabul gören projeler için ayrılan bütçe 8 milyon 590 bin TL civarındadır. Doğal gaz dağıtım sektöründe faaliyet yapan 72 doğal gaz dağıtım şirketimiz bulunuyor. Sektör olarak yıllık yaklaşık 2018 yılı için 12 milyon TL tutarında bir Ar-Ge bütçemiz var, inovasyon yatırımlarının Ar-Ge bütçeleri içerisinde değerlendirilmesi gerekiyor.

Arslan sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemizin 2023 yılına kadar birincil enerji tüketiminin yüzde 15 oranında düşürülmesi hedefi bulunuyor. Proje kapsamında yaklaşık 3700 MW kurulu güç karşılığı tasarruf sağlanması ve mevcut binaların rehabilitasyonu amaçlanıyor. Bu tasarrufun ekonomik değeri yaklaşık olarak 4 milyar ABD Dolar. 2017 yılı itibariyle ülkemizde 9,1 milyon bina bulunmaktadır. Bunların % 87’si konut nitelikli binalardır. Mesken sayısı ise 22 milyonun üzerindedir. Proje kapsamında 5,6 milyon mesken için yalıtım uygulaması yapılabileceği tespit edilmiştir. Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü ile ortak yürütülecek çalışma ile düşük faizli kredi imkanı sağlanarak dağıtım şirketleri üzerinden binalara yalıtım imkanı sağlanması ve 2018-2023 yılları arasında her yıl 1,7 milyon hanede uygulama yapılması planlanıyor. Yalıtım uygulaması sonucu 2018-2023 yılları arasında 3,7 milyar metreküp doğal gaz tasarrufu sağlanabilecek.”

Elektrik ve Doğalgaz Dağıtım Sektörlerinin En Başarılı Ar-Ge Projeleri Ödüllendirildi

Çalıştay kapsamında bu yıl bir ilk de gerçekleşti. Elektrik ve doğalgaz dağıtım sektörlerindeki Ar-Ge projeleri EPDK tarafından değerlendirilerek ödüllendirildi. Şebeke İşletim Kategorisi’nde; elektrik dağıtım sektöründen Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş., doğalgaz dağıtım sektöründen ise Kayserigaz ödüle layık görüldü. Teknik ve Teknik Olmayan Kayıpların Azaltılması ve İş Süreçleri Kategorisi’nde; elektrik dağıtım sektöründen Vangölü Elektrik Dağıtım A.Ş., Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş., Aras Elektrik Dağıtım A.Ş. ile Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. ödül aldı. İletişim Teknolojisi Kategorisi’nde Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş., İzleme ve Kontrol Kategorisi’nde ise Enerya Doğalgaz Dağıtım Şirketleri ödülün sahibi oldu.

Konuşma ve ödül töreninin ardından yapılan çalıştayda elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri, sektördeki diğer oyuncuların geliştirdikleri Ar-Ge projeleri hakkında bilgi sahibi olurken, çalıştay kapsamında gerçekleştirilen ikili görüşmelerde Ar-Ge alanında potansiyel üniversite – sanayi işbirliği fırsatları değerlendirildi. Çalıştayın son oturumunda ise günümüzün en kritik konularından olan Siber Güvenlik ile ilgili alanında uzman profesyonellerce yapılan sunumlarla sektör genelindeki farkındalık arttırıldı.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Enexion, enerji sektöründeki son gelişmeleri değerlendirdi

Enexion Enerji Danışmanlık Türkiye Genel Müdürü ve Enerji Uzmanı Ceren Özdal, EPDK’nın tarifeyi arttıracağını açıklamasının ardından son olarak da BOTAŞ’ın gaz fiyatlarına zam yapması ve santrallere doğalgaz satışına kısıtlama getirmesi ile beraber enerjide fiyat artışlarının devam edeceğini belirtti.

Enerji fiyatlarının artmasına neden olan birçok gelişmenin yaşandığı 2017 yılını geride bırakmaya hazırlanırken dördüncü çeyrekte EPDK’nın tarifeyi arttıracağını açıklaması ve son olarak da BOTAŞ’ın gaz fiyatlarına zam yaparak santrallere doğalgaz satış kısıtlaması getirmesi, önümüzdeki sene enerjide fiyat artışlarının devam edeceğinin göstergesi olarak yorumlanıyor.

BOTAŞ, ELEKTRİK ÜRETİCİLERİNİN DOĞAL GAZ İHTİYACINI KARŞILAMADA YENİ DÜZENLEMEYE GİTTİ

BOTAŞ, 1 Aralık 2017 tarihi itibariyle doğalgaza yüzde 8,4 zam yaparak fiyatların 704,15 TL/m3 ‘den 763,62 TL/m3’e yükseleceğini duyurdu. Bunun yanında, düşük doğalgaz fiyatları nedeniyle ellerindeki doğalgazı satamayan özel sektör ithalatçılarının zararlarını azaltmak amacıyla 2018 yılında elektrik üreticilerinin doğalgaz ihtiyacının yüzde 50‘sini karşılayacağını açıkladı. Elektriğini doğalgazdan üreten santrallerin kalan yüzde 50’lik ihtiyaçlarını kademeli olarak artan fiyatlardan karşılayabileceklerini belirtti. Fiyatların yüzde 50 – 70 arası gaz ihtiyacı için yüzde 20, yüzde 70 üstü için ise yüzde 25 zamlı olması bekleniyor. Santrallerin, tedariklerini özel sektör ithalatçılarından da yapabileceklerini duyuran BOTAŞ’ın yeni düzenlemesi ile üreticiler iki farklı çözüme yöneldi: Toplam maliyet hedeflerini korumak amacıyla kapasitelerini düşürmek veya kapasitelerini doldurmak için doğalgaz tedarikini önceki dönemlere göre daha yüksek fiyatlardan yapmak.

Doğalgaz santrallerinin toplam üretimdeki payının 2017 yılı içinde %38 olması nedeniyle enerji fiyatlarındaki artış devam ediyor. Açıklamanın yapılması itibariyle tezgahüstü piyasalarda, 2018 yılı enerji fiyatı, yüzde 2,2 yükselerek 182,5 TL/MWh olarak gerçekleşti.

YERLİ KÖMÜR ELEKTRİĞİNE ALIM GARANTİSİ 2024’E UZATILDI

2017 yılı ocak ayında yerli kömürden elektrik üretiminin teşviki için başlatılan satın alma garantisi 2024 yılına kadar uzatıldı. Alım garantisi ile beraber yerli kömürden elektrik üreten santrallere 185 TL/MWh’lik destek uygulanarak üretimleri TETAŞ tarafından satın alınıyordu. Yapılan son açıklamaya göre alım garanti süresinin uzatılmasının yanı sıra, alım fiyatı da artarak 201,35 TL/MWh’a yükseldi. Santrallere uygulanacak bu fiyatlar ise üç ayda bir enflasyon oranında arttırılacak. Ayrıca, yeni gelen düzenleme, yerli kömürü ithal kömür ile karıştırarak elektrik üreten santrallerin de bu uygulamadan yaralanabilmesine imkan sağlıyor.

“2018’DE ENERJİ FİYATLARININ ARTMASI VE SEKTÖRÜN LİBERALLEŞMESİ BEKLENİYOR”

Yaşanan bu gelişmeleri değerlendiren Enexion Enerji Danışmanlık Türkiye Genel Müdürü ve Enerji Uzmanı Ceren Özdal, enerji piyasasında uzun süre sanayiciye destek sağlayan kamu kurumları piyasadaki tavan fiyatları kısmen de olsa gevşeterek veya kaldırarak serbest piyasanın oluşmasını sağladığını söyledi. Özdal; Balkan ülkelerine ve yakın komşulara bakıldığında 2018 yılı enerji fiyatlarının 200-220 TL/MWh civarında olduğunu, orta uzun vadede aksi yönde çok büyük bir gelişme yaşanmazsa Türkiye’nin de bu fiyatlara yaklaşacağını öngörmenin hayalci bir yaklaşım olmadığını vurguladı. Ceren Özdal, gelişmelerin beraber değerlendirildiğinde enerji sektöründe hızlı liberalleşme adımlarının görüldüğünü ve aynı zamanda fiyatların da artacağını öngördüklerini sözlerine ekledi.

Enexion Hakkında

Enexion, Türkiye’yi toplam enerji maliyet yönetimi kavramıyla tanıştıran Almanya merkezli lider bir enerji danışmanlık firmasıdır. Enexion’un Türkiye dışında Almanya, İsviçre ve Hindistan’da ofisleri bulunuyor. Çin’den ABD’ye kadar dünyanın birçok ülkesinde projeler yürüten Enexion, Türkiye’deki faaliyetlerine 2014 yılında başladı. Enexion Türkiye, şirketlerin enerji maliyetlerini sürdürülebilir yöntemlerle azaltırken kârlarını sürdürülebilir bir şekilde artırmalarını sağlıyor. Enexion’un sunduğu hizmetler arasında; toplam maliyet ve risk yönetimi, enerji danışmanlığı, tedarik süreç yönetimi, toptan piyasalardan optimum fiyatla enerji tedarik edilmesi yer alıyor. 2016 yılsonu itibariyle Enexion’un yönettiği toplam enerji portföyü 1 milyar doların üzerindedir.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Teknoloji Transferi Yapmak Yerine Teknolojiyi Üretmek Gayretindeyiz

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Enerji Sektör Kurulu tarafından, MÜSİAD Adana Şubesi ev sahipliğinde Sheraton Adana Hotel’de “2023’e Doğru Enerji Marketinde Yerli Üretim Payı” ana konulu Türkiye İstişare Toplantısı düzenlendi.

15-16 Aralık 2017 tarihlerinde düzenlenen programa; MÜSİAD Genel Başkan Vekili Mahmut Asmalı, MÜSİAD Adana Şube Başkanı Burhan Kavak, MÜSİAD Sektör Kurulu Başkanı Bayram Şenocak, MÜSİAD Enerji Sektör Kurulu Başkanı Dr. İzzet Alagöz, Türkiye Elektrik İletim AŞ.(TEİAŞ) Genel Müdürü Abdullah Atalay, Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç, Altaca Enerji AŞ. Yönetim Kurulu Başkanı Alper Önoğlu, CHP Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer, Adana Ticaret Borsası Başkanı Şahin Bilgiç, ATB Meclis Başkanı Sebahattin Yumuşak, ADASO Meclis Başkanı İsrafil Uçurum, Hacı Sabancı OSB Başkanı Bekir Sütçü ve MUSİAD Şube Temsilcileri ile sektörün önde gelen temsilcileri katıldı.

Gündemimizde Enerji Depolanması Var

Zirvenin açılışında konuşan MÜSİAD Enerji Sektör Kurulu Başkanı Dr. İzzet Alagöz, MÜSİAD’ın enerji alanında olup bitenleri izlemeyi değil, tam merkezinde olmayı tercih ettiğini söyledi. Enerjiyle ilgili komisyonun en etkin çalışan birimlerden biri olduğuna vurgu yapan Dr. Alagöz, “Biz elektrik depolanması ile ilgili teknoloji üzerinde araştırma-geliştirme çalışmalarımızın son aşamasına geldik. 2018’in başlarında bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Bu alanda dünyada 8 şirket çalışıyor. Biz bu alanda teknoloji transferi yapmak yerine teknolojiyi üretmek gayretindeyiz. Bunun ilk adımlarını attık, çok yakında ticari çıkışımızla da kamuoyuyla verilerimizi paylaşacağız” dedi.

3 Yıllık Doğalgaz İthalatı 4 Nükleer Santraliyle Eşdeğer

Toplantıda söz alan MÜSİAD Genel Başkanvekili Mahmut Asmalı, Türkiye’nin 2023 yılı için birçok alanda büyük hedefler koyduğunu belirtti. Asmalı, “Hedeflerin büyük olduğu alanlardan biri de enerji sektörüdür. Son yıllarda yapılan güçlü yatırımlarla özellikle nükleer ve yenilenebilir enerji alanında Türkiye ciddi bir atılım yapmaya hazırlanıyor. 2023 yılına kadar Mersin Akkuyu ve Sinop’ta olmak üzere iki nükleer santralin işletmeye alınmış olması ve 3’üncüsünün de inşaatına başlanması planlanıyor. Çok çarpıcı bir veriyi de sizinle paylaşmak istiyorum: 3 yılda gerçekleştirdiğimiz doğalgaz ithalatına ödenen parayla 4 tane nükleer santral kurabiliyoruz. Dolayısıyla bizim artık paramızı da enerjimizi de doğru kullanmamız gerekiyor. Artan nüfusla ve gelişen sanayiyle doğru orantılı olarak enerji tüketimi de artış gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Faselis/Türkiye’de Enerji

‘Güneş enerjisi ile cari açığı yük olmaktan çıkaralım’

GES yatırımlarının yanı sıra bu yıl yerli panel üretimine başlayan Smart Energy Yönetim Kurulu Başkanı Halil Demirdağ, Türkiye’nin yerli ve yenilenebilir enerji konusundaki şansını kullanması gerektiğini vurguladı. Çalışan her güneş santralinin, 80 ile 100 bin dolar civarında kaynağın yurtdışına gitmesini engellediğine dikkat çeken Demirdağ, “Cari açığı, bu sayede gelecek nesillerin sırtına yük olmaktan çıkarabiliriz” dedi.

Yeni bir yıla girerken Türkiye’nin gündeminde daha çok yer alması gereken konulardan birinin güneş enerjisi olduğuna dikkat çeken Smart Energy Yönetim Kurulu Başkanı Halil Demirdağ, Türkiye’nin gelecek nesiller için yerli ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapmasının şart olduğunu vurguladı. Smart Energy’nin Avrupa’da edindiği tecrübeyi Türkiye’de yatırıma dönüştürdüğünü anlatan Demirdağ, “Çalışmalarımızı yaparken gördük ki, Türkiye sahip olduğu güneş, su ve rüzgar potansiyeli ile yeşil enerji açısından çok şanslı bir ülke” şeklinde konuştu.

PAHALI BİR ALTERNATİF OLMAKTAN ÇIKTI

Halil Demirdağ, yenilenebilir enerji kaynaklarının bir bütün olarak değer teşkil ettiğini, güneş, su ve rüzgar gibi kaynakların birbirini tamamlayıcı rol üstlendiğini dile getirirken, sözlerine şöyle devam etti: “Hepsini üst üste koyduğumuzda aslında bu kaynaklar kendi içinde doğal bir denge oluşturuyor. Ülkemiz bu açıdan çok şanslı. Bugün tüm dünyada yenilenebilir kaynaklar giderek daha rekabetçi bir seçenek olarak öne çıkıyor. Yeşil enerji artık pahalı bir alternatif değil. Kendi petrolünü, kendi doğalgazını kendi çıkaran Suudi Arabistan gibi ülkeler bile elektriklerini artık güneş enerjisinden elde etme yoluna gidiyor. Bir taraftan yenilenebilir enerji teknolojisini üreten makineler gelişiyor ve ucuzluyor, diğer taraftan o makinelerin ürettiği teknolojiler daha verimli hale geliyor. Eskiden 1.000MW’lık bir güneş paneli hücre fabrikası kurmak için milyar dolarlardan bahsedilirken, günümüzde bunun onda biri kadar yatırımlarla söz konusu üretim düzeyine ulaşılabiliyor. Güneş, zamanla hücre üretimiyle, wafer üretimiyle, ingot üretimiyle, neredeyse tamamen Türkiye’de üretilebilen bir enerji kaynağı haline gelebilecek. Böylece biz de hiç kimseye bağımlı olmadan kendi elektriğimizi üretip o elektrikle şarj edeceğimiz arabalarla, hatta belki drone’larla bir yerlere gidebilen nesiller için altyapı hazırlamış olacağız. Kaynaklarımızı en etkin şekilde kullanarak bu şansımızı değerlendirmeliyiz.”

HER BİR SANTRALLE 100 BİN DOLAR CEPTE KALIYOR

“Enerjiyi yerin altında değil, yerin üstünde aramalıyız” diyen Demirdağ, 1MW’lık bir yatırımla neredeyse 2 milyon KW/saat elektrik üretebildiğinin altını çizerek, “Çalışan her güneş santrali, şu anda dünya emtia fiyatlarıyla yaklaşık 80 ile 100 bin dolar civarında bir kaynağın yurtdışına gitmesini engelliyor. Türkiye’mizin en büyük sıkıntısı olan cari açığı, bu sayede gelecek nesillerin sırtına yük olmaktan çıkarabiliriz” şeklinde konuştu.

Şu andaki verilere göre Türkiye’nin toplam dünya güneş enerjisi içindeki payının yaklaşık yüzde 1 civarında olduğunu belirten Demirdağ, “Dünyada yılda 300.000 MW’a giden bir kurulum varken, Türkiye’de bu rakam 1.700 MW’ı geçti. Ancak biz bunu geç kalmışlık olarak değil, daha fazla pay almanın tam zamanı olarak değerlendiriyoruz. Hem maliyetler düşüyor hem de girişimcilerimiz hızlı bir şekilde adapte oluyor. Gelecek 20 yılda dünyada yaklaşık 5 trilyon dolar civarında büyüklüğe ulaşacak güneş enerjisi sektöründe çok daha büyük bir pay alabileceğimizi görüyoruz. Yeşil enerjinin müteahhitliğinde de öncü olabiliriz. Geç başlamış olabiliriz ama çok hızlı ilerliyoruz. Bu alanda dünyadaki söz sahibi, üretici konumunda ve bunun kurulumunu, yatırımını yapan bir ülke olacağımızı ümit ediyorum.”

AVRUPA’NIN EN BÜYÜK PANEL ÜRETİCİSİ OLACAK

Smart Energy’nin 2009 yılından bu yana Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’da güneş enerji santralleri (GES) kurduktan sonra Türkiye’de yatırımlara başladığını belirten Demirdağ, şu bilgileri verdi: “Halen Kayseri, Karaman, Aksaray, Niğde, Urfa, Antalya gibi birçok yatırımımız ya devrede ya da yakın zamanda devreye alınmak için kurulum aşamasında. Smart Energy olarak, 2017 yılı itibari ile güneş enerjisi yatırımlarımız yurtiçi ve yurtdışında toplam 100 milyon doları geçmiş durumda. GES yatırımlarımıza devam ederken, bu yıl Ağustos ayında Gebze’de 23 bin 500 metrekarelik alanda yer alan fabrikamızda yerli güneş paneli üretimine başladık. Bu yatırımı yaparken çok önemli bir iş birliğine de imza attık; dünyanın en büyük 500 firmasından biri olan Çin merkezli SINOMACH’ın enerji sektöründe faaliyet gösteren şirketi SUMEC’i stratejik ortak olarak ülkemize getirmeyi başardık. Phono Solar markası ile bu alanda söz sahibi olan böyle bir dev kuruluş ile güçlerimizi birleştirdik. Fabrikamızın ilk etapta 400 MWp’lik kısmını devreye aldık. Çok yakın gelecekte de 1.200MWp’lik tam kapasite ile üretime geçeceğiz. Bu da Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük panel üreticisi olacağımız anlamına geliyor. Hedefimiz, ‘Türk Malı’ güneş panellerini dünyaya ihraç etmek. Attığımız bu ilk adımın devamı gelecek. Güneş hücrelerini de Türkiye’de üretmeyi hedefliyoruz. Yatırımcı olarak bundan sonra da GES kurulumlarımız ile yeşil enerjiden elektrik üretimi yaparken, panel tarafında da hücreden aşağı inerek wafer ve ingot üretimine gidip, dikey entegrasyonunu tamamlamış bir firma olmayı hedefliyoruz.”

Smart Energy’in güneş enerjisi sektöründe yerini almak isteyen yatırımcılara da hizmet verdiğini hatırlatan Demirdağ, “Bugüne kadar 300’ün üzerinde GES projesinde çalıştık. Güneş enerjisi alanında teknik ekspertiz mühendislik hizmetlerine, satın almadan inşaata, işletme ve bakım hizmetlerinden finansman ihtiyacına kadar yatırımcılara destek veriyoruz. Bundan sonra da bu alana girmek isteyen yatırımcılara hizmet vermeye devam edeceğiz, tecrübemizi onlarla paylaşarak sektörün gelişimine katkıda bulunacağız. Çünkü biz yenilenebilir enerjiye yatırım yapmayı karlı olduğu kadar ciddi bir sosyal sorumluluk görevi olarak da görüyoruz. İş dünyası olarak bizlerin, meselenin sosyal ve milli yönüne ağırlık vermemiz gerekiyor. Gelecek nesillere bağımsız enerji sistemleri bırakarak ülkemize çok ciddi bir fayda sağlayabiliriz. Oğlumun 20 sene sonra arabasını kendi kaynaklarımızla üretilen elektrikle kullanabildiğini, hiç kimseye bağlı olmadan, cari açık derdi olmadan, temiz bir enerji ile yaşadığını hayal ediyorum ve bu da beni çok mutlu ediyor” diye konuştu.

Faselis/Türkiye’de Enerji