34.5 C
İstanbul
Salı, Temmuz 22, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 121

Kardeş ülke Katar

Sevgili okurlarım bu sayıda sizlere geçtiğimiz hafta ziyaret ettiğim Katar ile alakalı gezi notlarımı ara başlıklar halinde sunmak istedim.

İstanbul’dan Katar’a uzanan ekibimizin uçak yolculuğu 4 saat sürdü. Uçaktan indiğimizde ekibimizi sıcacık bir hava ve modern görüntüsü ile ihtişamlı havalimanı karşıladı. Havalimanından otelimize doğru hareket ederken, gece olduğu için ışıl ışılled aydınlatmalarla donatılmış yeni yollarda gördüğümüz manzara bizi ilk saatlerde büyülemeyi başarmıştı.

Gökdelenler ve otellerin olduğu Westbay’ı karşıdan gördüğümüzde kendimizi Newyork’ta zannettik. Yaklaştıkça bambaşka bir atmosfere girdik. O kadar fazla insanı kendine çeken bir manzara ile karşı karşıyaydık ki! otele gitmeden bu güzelliği tamamlamak istedik. Mini bir gezinti yapıp, ardından Pearl Island tarafına da geçerek, turumuzu tamamlama arzumuzu gerçekleştirip, otelimize yerleştik.

Işıl ışıl karşılama töreninin ardından, dinlenmiş ve iş zamanı geldiği için yoğun bir görüşme trafiğine başladık.Saatler ilerledikçe o güzelim şehrin içindeki karamsarlık ve yaşanan olayların etkisini hissetmeye başladık.

Dünya gazının lideri ve en büyük rezerve sahip olan Katar’a uygulanan ambargo ülkenin bakış açısını tamamen değiştirmiş, üretimde içe yönelmeye başlamışlar.

Deniz yoluna büyük yatırımlar yapmışlar. Türkiye’ye inanılmaz kapılar açmışlar ve açmaya devam edeceklerini üstüne basa basa dillendiriyorlar.

TÜM SEKTÖRLERDE TÜRK FİRMALAR TERCİH EDİLİYOR

İnşaat sektöründe büyük işler Türk firmalarına verilmiş.Turizmde olsun, AVM’lerde olsun büyük şirketlerin üst yönetiminde Türkler tercih ediliyor.Gıda sektöründe de tercih edilen Türk firmaları olmuş. Kısacası Türk firmalarının ve ürünlerinin ön planda olması yatırımcılarımız tarafından değerlendirilmesi gereken büyük bir avantaj olarak görülmektedir.

ARAP ÜLKELERİNDE ÖDEME VAKTİ GELDİĞİ ZAMAN HACI SABIR SÖZÜ BURADA UYGULANMIYOR

Bu ülkede para peşin diğer Arap ülkelerindeki gibi hacı sabır diyerek ödemeler geciktirilmiyor.Bu yaşananların öbür yüzüne bakarsak tabloyu ve gerçekleri açık bir şekilde görebiliyoruz.

ZOR GÜN DOSTU TÜRKİYE’YE BÜYÜK SEVGİ DUYUYORLAR

Amerika Arabistan ile beraber kol kola girerek, Katar’a ambargo uyguladığı zaman neredeyse tüm körfez ülkeleri ambargoya destek vermiş, Türkiye ise tam tersine Katar’ın yanında yer almış ve ambargoya karşı çıkmıştır. Karşı çıkmakla da kalmamış, yaşam için gerekli ne kadar ihtiyaçları var ise göndermiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu duruşu ve arabuluculuk girişimleri ambargoyu yumuşatmıştır.

Umarım bir daha böyle bir şey yaşanmaz ve bizim diyaloglarımız daha ilerilere taşınır. Katarlılar sıcak insanlar ve nerdeyse hepsi bizlerle iş yapmak için can atıyorlar. Devlet sistemi oturmuş, ticarette bir sorun yok. Kısacası tam zamanı deniz ise deniz var, yemek ise yemek var, otel ise güzel oteller var. Merkez üç bölgeye ayrılmış, şehir merkezi oldtown, karşı yakası gökdelenler ve oteller bölgesi, West bay küçük Newyork ve oranın karşı tarafı Pearlislandyapay ada şehrin her yeri kumsallarla çevrilidir. Gitmeye görmeye değer bir ülke hem ticaret, hem ziyaret.

Benden bu kadar. Gezin görün, ticaret yapın, eğlenin ve Qatar’ın tadını çıkartın…

Sevgiyle kalın…

Kurduğu saadet zinciri ile vatandaşları şoka soktu

İslami İlimler Vakfı Kurucusu ve İlahiyat Profesörü Ali Özek’in oğlu olan Ahmet Murat Özek’in, Çiftlik Bank sistemine benzer nitelikte çalışan Saadet zincirini kurduğu iddia ediliyor. Özek tarafından somut mal alım satımı olmadan yüksek kar vaadiyle kandırıldıklarını söyleyen vatandaşlar yaşadıklarını gazetemize anlattı.

Profesör Ali Özek’in oğlu olan Ahmet Murat Özek, kar vaadi ile vatandaşlardan topladığı paralar ile beraber kayıplara karışmış. Babasının ilahiyatçı kimliğinden dolayı Ahmet Murat Özek’e güvendiklerini söyleyen Saadet Zinciri mağdurları vatandaşlar kendisinden şikayetçi olduklarını söylediler.

BİLİŞİM PİYASASININ EN BÜYÜK DOLANDIRICILIĞINA İMZA ATMIŞ
2005 yılında ASR, Segment, Infronic, Maskom, Aymaksan ve Sky gibi dünya markalarını dolandırmasıyla bilişim piyasasının en büyük dolandırıcılığına imza atmasıyla tanındığı söylenen Ahmet Murat Özek, 3 yıl önce kurduğu yasadışı saadet zincirinin halkalarının kopmasıyla 2018 yılında yeniden gündeme bomba gibi düşmüş.

KDV KAÇAKÇILIĞINDAN HOLLANDA’YA, BİLİŞİM FİRMALARI DOLANDIRICILIĞININ ARDINDAN İSE ABD’YE KAÇMIŞ
2004 yılında KDV Kaçakçılığı gerekçesiyle Maliye Bakanlığı tarafından gözetim altına alınan Özek’in o tarihte kendisine fatura edilen 1 trilyonu ödeyemeyeceği endişesi ile Hollanda’ya kaçmış, 2005 yılında ise İhsan Doğramacı’nın şirketinin de içinde olduğu birçok bilişim firmasını dolandırmasının ardından ise Amerika’ya gitmiş. Özek, 2005 yılında işlemiş olduğu suçun zaman aşımı süresi dolduktan sonra 2015 tarihinde Türkiye’ye geri dönmüş.

AHMET MURAT ÖZEK YENİ SAADET ZİNCİRİ OLUŞUMUNU İLAHİYATÇI BABASININ REFERANSI İLE GERÇEKLEŞTİRMİŞ

Türkiye’ye dönüş yapan Özek’in babası olan İslami İlimler Vakfı Kurucusu ve İlahiyat Profesörü Ali Özek daha önceden tanıdığı olan bir iş adamına; “Oğlum Amerika’dan geliyor. Senin yanına verelim. Sizin firmanıza da büyük katkıları olur” diyerek ricada bulunmuş.

İş adamı da oğluna Ahmet Murat Özek’i işe almasını söylüyor. Özek, babasının ilmi yönünden ve referansından dolayı firmada kısa bir zamanda yetkilerle donatılıyor. Bir yandan yönetici pozisyonunda çalışırken, diğer taraftan da personeli etkisi altına alıyor. “Ben babamın isteği ile buradayım. Normalde gümrüklerde ciddi projelere imza atıyorum. Kendimi düşünerek değil millet devlet faydasına çalışıyorum” sözlerini kulaktan kulağa fısıldayan Özek, para kazanmak isteyenlere de kendisi gibi para kazandıracağını söylüyor. Aldığı küçük paralara aylık kâr payı dağıtıyor. Parasını aldığı kişilerin güvenini kazandıktan sonra ise her birisine ayrı ayrı bankalardan kredi çektirerek, büyük paraları kendi kontrolü altına alıyor.

İşyerinde usulsüz yaptığı işlerden dolayı çalıştığı yerden çıkarılan Özek, aldığı paralarla ortadan kayboluyor.

ŞİRKET KASA DEFTERİNİ VE KASADAKİ PARALARI ÇALARAK KAYIPLARA KARIŞMIŞ
İşyerinden ilişiğinin yaptığı yolsuzluklar nedeniyle kesileceğini anlayan Özek, çalışanlara patronun yanına gidiyorum hesap göreceğiz diyerek şirket kasa defterini ve kasadaki paraları alarak çıkmış. Kendisinden o günden bugüne haber yok.

OĞLUNU İŞE ALMALARI İÇİN RİCADA BULUNAN ALİ ÖZEK, OĞLU İLE İLGİLİ ŞİKAYETLERE SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUN CEVABI VERMİŞ
Mağdur olan vatandaşlar Prof. Dr. Ali Özek’e giderek, Oğlunuz bizden para aldı, kendisine ulaşamıyoruz. Lütfen bize yardım edin dediklerinde; “Bana mı sordunuz paraları verirken, gidin savcılığa suç duyurusunda bulunun, her gün birilerini dolandırıyor. Gidin şikâyet edin, içeri attırın. Bıktık artık sürekli insanları dolandırıyor” cevabını almışlar.

MAĞDUR UFUK Ç, “120.000 LİRA PARAMI ALDI, EN SON 5.000 LİRA ÖDEDİ, ŞİMDİ KAYIP”
Yaşadıklarını anlatan Saadet zinciri mağdurlarından Ufuk Ç. 3 yıl önce şirketlerinde depoda çalışmaya başlayan Ahmet Murat Özek’in kısa bir sürede babasının referansından dolayı müdür olduğunu söyledi.

Ufuk Ç, “Çalışma arkadaşlarımızdan para aldığına şahit olduğumda kendisini takip etmeye başladım. Bir gün yanına giderek, ‘neden para alıyorsun insanlardan’ dediğimde, onlara kazançlı bir imkan sunduğunu söyleyerek, benimde sisteme girmem halinde kar edeceğimi söyledi. Babası ilahiyatçı tanınmış bir kişi olduğu için hiçbirimiz ondan zarar göreceğimizi bir an bile düşünmedik. Teklifinden sonra 1 yıl onu takip ettim. Tekrar teklif ettiğinde ise kabul ettim ve sisteme girdim. Benim çevremde ki 4-5 kişiden daha para aldı. İşyerinde şaibeli işlere kalkışınca işyerindeki görevine son verildi. İşten çıktıktan sonra 2-3 ay bizi ödeyeceğim, halledeceğim gibi sözlerle oyaladı. 70.000 lira bankadan bana kredi çektirdi. Eniştemden de 50.000 lira borç alarak verdiğim 120.000 liraya karşılık bana en son 5.000 lira verdi. Tek bizim işyerimizde 10’un üzerinde kişiden bu tarz paralar aldı. Başka kimler mağdur bilemiyorum” diyerek mağduriyetlerinin çözülmesi ve bu kişinin cezalandırılmasını talep ettiklerini söyledi.

MAĞDUR EDİLEN ELİF K, “BABASI PROF. DR. ALİ ÖZEK OĞLUNUN DOLANDIRICI OLDUĞUNU SÖYLEDİ”

3 yıl önce şirketlerinde çalışmaya başlayan Ahmet Murat Özek tarafından dolandırıldığını söyleyen Elif K, “Kendisi çok zeki birisiydi. Ama bu zekiliğini dolandırıcılığa kullanacağından bir an olsun şüphe etmedim. İşe başlamasının ardından kısa bir sürede tüm yetkileri almayı başardı. Çünkü referansı güçlüydü. Babasıydı. Genel müdür gibiydi. Bizlere ticaret yaptığını ama farklı işler ile çok güzel ve risksiz para kazandığını söyledi.

Size de para kazandırmak isterim diyerek hepimize tekliflerde bulunuyordu. Çok arkadaşımız para verdi. Veren arkadaşlara aylık kâr payı dağıtmaya başladı. Bunu güven kazanmak için yaptığını düşünemedik. Geçen sene mayıs ayında bana da teklif yaptığında bunu eşimle konuştum. Sağlam bir sıkıntı olmaz diyerek teklifi değerlendirmemizin de uygun olacağını söyledim. Eşimin senet alırsak bu sisteme girebileceğimize onay verdiğini belirttim. Bana senet verdi. Bankadan kredi çekip 65.000 lira verdik. Taksitleri bankaya düzenli olarak ödedi.

Temmuz ayında 35.000 lira daha çektirdi. Güven sağladıktan sonra bana ayrılmadan 1 ay önce bir daha kredi çektirdi. Sonra ilk taksiti ödemeden kaçtı. Senin başına bir şey gelirse ne olacak diye sorduğumuzda, ‘eşim Arzu hanım size öder, kimden ne aldığım isim isim yazıyor. Ayrıca babam ödeme yapar. Bana güvenmiyor musunuz!!!’ demişti. Babası Ali Özek ile 2 defa görüştük. Kendisi benim oğlum dolandırıcıdır, içeri atsınlar’ dedi. 2 aydır bizi kandıran bu kişiden haber alamıyoruz” diyerek yaşadığı dolandırıcılık olayını gözyaşları içerisinde anlattı.

ADNAN K, “AMERİKA’YA KAÇTIĞINDA ORADA DA İNSANLARI DOLANDIRMIŞ”

Ahmet Murat Özek’in güvenlerini kazanarak kendilerini dolandırdığını söylene Adnan K, “Kendisi şirketimiz ile çalışan güvenilir bir firmada müdür idi. Güvenimizi kazandı ve bizlerden borç adı altında paralar aldı. Aldığı paralar karşılığında kâr payı da dağıtıyordu. Babasından dolayı kendisini hiçbir zaman sorgulamadık. Zaman geçtikçe güveni de sağladıkça bizden daha fazla paralar istedi. Önceleri verdiği kar paylarını daha sonraları vermemeye başladı. Çalıştığı firmadan da yolsuzluk yaptığı için atıldığını duyduk ve ortadan kayboldu. Ben çalıştığı firmanın ürünlerini satıyorum. Whatsapp’tan kendisi ile kısa bir süre görüştük. Ödeyeceğim diyordu. Ama iletişim sonradan kesildi. Babasına durumu anlattığımızda kendisi oğlunun dolandırıcı olduğunu onayladı. Ahmet Murat Özek daha önceden bazı suçlar işlemiş ve bu nedenle Amerika’ya kaçmış. Amerika’da da rahat durmamış orada da bir takım dolandırıcılık işlerine karışmış. Bunlardan hiç haberimiz yoktu duyunca şaşırdık. Telefonları kapalı” diyerek Özek’in kendisini ve birçok dostunu dolandırdığını söyledi.

Alın teri ve birikimleri olan paraları Özek’in kendi hesabına değil, çalışan arkadaşlarının hesabına transfer ettirdiğini söyleyen Adnan K, “Kendisine 225.000 lira para kaptırdım. Bu paraları geri almak için ailesinin kapısını da çaldık. Özek tüm mallarını ablasının üzerine satış yapıyor gibi göstererek geçirmiş. Şimdi de o daireleri satarak, el konulmasının önüne geçmeye çalışıyorlar” dedi.

Son olarak kurduğu saadet zinciri dolandırıcılığının ortaya çıkmasının ardından kayıplara karıştığı söylenen Ahmet Murat Özek’in nerede olduğu bilinmiyor.

HABER: OGÜN GAZETESİ

Yerli ve yabancı yatırımcılar Sivrice’ye akın ediyor

Sağlık ve inanç turizmi için uygun olması nedeniyle yatırımcıların Sivrice’ye ziyaretler gerçekleştirdiklerini söyleyen Belediye Başkanı Ebubekir Irmak, “Göl manzaralı kayak merkezi ilçemizi diğer kayak merkezlerinden farklı bir konuma koymuştur. Su ve dağ sporları da yapılmaktadır. İlçemizde 365 gün turizm imkanı olması büyük bir avantajdır. İnanç turizmine yönelik olarak Azer Baba ve Hazar Baba ilçemizin önemli değerlerindendir.

Hazar Gölü kıyısında bulunan Kilise adası da Hristiyan alemi için önemli bir yer tutmaktadır. Yamaç paraşütü yapmak için ilçemize gelen sporcular rüzgar ve coğrafi koşulların uygunluğundan dolayı ilçemizi tercih ettiklerini söylemektedir. Hazar Gölü içerisinde bulunan Tavşan adasını koruma altına aldık ve hayvanlar doğal bir yaşam sürmektedir. Gölde tekne ile gezinti yapan misafirler adada yaşayan tavşanlara hayran kalmaktadır” diyerek konuştu. Sivrice Belediye Başkanı Ebubekir Irmak, ilçede yatırım yapmayı planlayan müteşebbislere bizzat eşlik ederek bölgeyi gezdiriyor. Sivrice Kaymakamı Mustafa Temiz ise yatırımcıların yolunu açacak projeleri bir bir hayata sokuyor.

Elazığ’ın turizm açısından önemli bir potansiyele sahip ilçesidir. İl merkezine 31 km uzaklıkta olup, ulaşım kara ve demir yolu ile yapılmaktadır. Hazar Gölü kıyısında kamu ve özel sektöre ait konaklama ve dinlenme tesisleri mevcuttur. Hazar Gölü, ilimizin Güneydoğusunda bulunan ve il merkezine 26 km. uzaklıkta, Elazığ-Diyarbakır Karayolu’na paralel olan Hazar Gölü, tektonik bir göldür.

İlçenin güneydoğusunda 2347 metre yükseklikteki Hazar baba dağı ile 2171 metre yükseklikteki Karaoğlan dağı bulunmaktadır. İlçe merkezinin rakımı 1266 metredir.

Hazar Gölü’nün çevresinde 25’e yakın kamu kurum ve kuruluşuna ait eğitim ve dinlenme tesisleri ile Turizm Bakanlığı’ndan belgeli otel, motel, lokanta, günübirlik piknik alanı, ayrıca özel kuruluşlar tarafından işletilen balık evleri de bulunmaktadır.

Hazar Gölü’nden turistik ve ekonomik olarak yararlanılmaktadır. Tarihi alan olarak Hazar Gölü içerisindeki Batık Şehir, Su altı arkeologlarının en çok ilgi gösterdiği göllerden birisidir. Su altındaki yerleşim izleri yakın zamanlarda belgelenmiştir.

Hazar Gölü kıyısında birçok etkinlik düzenlenmektedir.Bunlar arasında en dikkat çeken etkinlik her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’dır.Ayrıca Hazar spor şenlikleri de önemli bir etkinlikler arasındadır.

SİVRİCE

İlçe Elazığ il merkezine yaklaşık 30 km. uzaklıktadır. İlçenin nüfusu 2000 yılı nüfus sayımına göre merkez 5.432 köylerle beraber 13.928 dir. Elazığ-Diyarbakır yolu üzerinde bulunan ilçemizin en önemli doğal güzelliği Hazar Gölüdür.

İlçenin tarihi ile ilgili olarak Selçuklu öncesine dayalı çok kesin bilgi ve belgeler yoktur. Öyle ki Hazar Gölü altındaki Batık Şehrin tarihi bile kesin olarak ortaya çıkarılamamıştır. Sivrice, 1936 yılında ilçe olmuştur.  Gözeli adında bir bucağı ve 49 köyü vardır. Doğu Torosların bir parçasını teşkil eden Hazar baba ve Mastar dağları arasına sıkışmış olan Hazar Gölünün batı sahiline kurulmuş olan Sivrice ilçesi, doğudan Maden, batıdan Baskil, güneyden Pötürge, kuzeyden ise Elazığ ile çevrilidir.

Bulunabilen mevcut kaynaklara göre Sivrice İlçesi; Bizans döneminde Müslüman Arapların hücumlarına maruz kalmış zaman zaman el değiştirmiştir. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türk toprağı olmuştur. Fetihten sonra bölgeye hakim olan çeşitli Türk beyliklerinin idaresinde kalan bu topraklar 1234 yılında Alaattin Keykubat tarafından 1243 Kösedağ Savaşından sonra da İlhanlıların kontrolüne giren bölge, Fetret Devrinde Dulkadir Oğulları Beyliğinin sınırları içerisinde kalmıştır. 1366’dan sonra Memlüklu’ların eline geçen bu topraklar 1465’ ten itibaren Akkoyunlu, 1514 Çaldıran Zaferinden sonra Yavuz Sultan SELİM tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Sivrice ilçesinin en büyük varlığını teşkil eden Hazar Gölü, eşine ender rastlanan göllerden biridir.  Özellikle Elazığ ve çevre illerin eğlence, dinlenme ve tatil merkezi durumundadır.  Göl çevresinde 25’e  yakın  Kamu  Kurum  ve  Kuruluşlarının  kamp  ve  dinlenme  tesislerinin  yanı sıra  halka  açık  tesislerde  bulunmaktadır.  Son yıllarda çeşitli siteler, yazlıklar ve ikinci konutlarla çevresi bir hayli renklenen Hazar gölü, turizmin yanı sıra balıkçılık için de elverişli olup, İlçeye ekonomik yönden bir katkı sağlamaktadır.

Yine bu ilçemizde Hazar Baba Dağında kayak yamaç paraşütü gibi etkinliklerde yapılabilmektedir.

HAZARBABA DAĞI

Hazarbaba Dağı, Toros dağlarının en batısında yer almaktadır. Hazarbaba dağının kuzeyinde Elazığ ve Sivrice bulunmaktadır. 2347 metre ile Elazığ’ın en yüksek zirvesi kabul edilen Hazarbaba Dağı turistler tarafından ziyaret edilmektedir.

HAZARBABA KAYAK MERKEZİ

Sivrice’nin güneyinde bulunan 2.347 metre yüksekliğindeki Hazarbaba  dağında  yapılan  “Hazarbaba  Kayak  Merkezi”  kayak  sporuna  elverişli  pisti,   telesiyeji  ve  kafeterya  imkânları  ile  hizmet  vermektedir. 1100 m telesiyeji ve mekanik tesisler standartlara uygundur. İlçenin turizmine hayat veren Hazar Gölünde her yıl büyük çapta su sporları gösterileri yapılmaktadır. İlçenin turizmine büyük katkısı bulunan Hazar Gölü’ne tepeden selam verir gibi mağrur bir şekilde duran ve 1850 m rakımda muhteşem manzaraya hakim bir şekilde duran Hazarbaba Kayak Merkezi halka hizmet vermektedir. Hazarbaba Kayak Merkezi hava alanına 22 km ve demir yoluna 5 km’lik mesafe ile vatandaşlarımıza rahat ulaşım imkanı sunmaktadır. İlçemizden 6 km mesafede, Hazarbaba dağına yapılan kara yolu ile tırmanıştan sonra ulaşılabilmektedir. 6 km’lik yol stabilize olup, ulaşımın daha rahat olabilmesi için 24 saat süreyle kar temizleme çalışmaları yapılmaktadır. Hazarbaba Dağı ile alakalı bir çok efsane anlatılmakta olup, Hazar Baba, Karaoğlan ve Kuşakçı ismindeki evliyalardan bahis edilmektedir.

İBRAHİM PEYGAMBERİN BABASI AZER BABA HAZAR DAĞINDA YATIYOR

Hz. İbrahim’in babası Azer’in mezarı Sivrice’de Hazarbaba Dağında bulunmaktadır. Azer Baba Dağının yapımını İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapacak. Azer Baba Türbesinin inanç turizmi açısından bölgeye büyük canlılık getireceği düşünülüyor.

USLU ÇÖMLEĞİ

İnsanlığın belki de en eski sanatı olarak kabul edilen Elazığ civarında yapılan arkeolojik kazılarda Paleolotik çağa kadar uzandığı anlaşılan çömlekçilik sanatı, yörede binlerce yıldır yaşamaktadır. Elazığ’ın Sivrice ilçesine bağlı Uslu köyünde halen geleneksel usullerle ve kadınlar tarafından çok güzel çanak ve çömlek işleri yapılmaktadır. Çömlekçilikte: su testileri, güveç, tandır malzemesi ve küpler başta gelir. Küplerde kışlık peynir, turşu, pestil, kavurma gibi erzak bulundurulur. Zahirenin korunduğu ve saklandığı depo küpler toprak kaplar, arı kovanları olarak kullanılan küpler de yapılmaktaydı. Kimi küplerde kabartma güneş kurusu, beş çengel, güneş gölü, beş benek, insan figürleri gibi işaretlerinde bulunduğu görülmüştür.

DDV YÖNETİM KURULU BAŞKANI MEHMET KÜÇÜK: “USLU TOPRAĞI VE ÇÖMLEĞİ DÜNYAYA TANITILACAK”

Geleneksel yöntemlerin güçlüğünden dolayı zamanla ekonomik değerini yitiren uslu köyü çömlekçiliğini tanıtmak için kolları sıvadıklarını söyleyen işadamı Mehmet Küçük, Atalarımızın kurduğu Uslu köyümüzün ismini taşıyan ‘’Uslu’’ toprağı çömlek yapımında asırlardır kullanılmaktadır. Bizim toprağımızı gelerek buradan alıp, kendi şehirlerinde çömlek yapan girişimciler neredeyse çömlekte ünlü bir konuma geldiler. Fakat günümüzde Uslu toprağı, mesleğin unutulmasıyla işlevini yitirmiştir. Uslu çömleği Elazığ’da ve Türkiye genelinde bilinmektedir.” diyerek konuştu.

HAZAR GÖLÜ

Elazığ’ın güneydoğusunda bulunan ve il merkezine 26km. uzaklıkta, Elazığ-Diyarbakır Kara yolu’na paralel olan Hazar Gölü, tektonik bir göldür. Güneyinde Hazarbaba Dağı bulunan göl, Uluova’dan Mastar Dağlarıyla ayrılır. Denizden 1.250 mt. yükseklikteki gölün uzunluğu yaklaşık 22 km. en geniş yeri ise 5-6 km.’dir. Yüzölçümü 86 km2’yi bulan gölün derinliği 200-250mt. arasında değişmektedir. Hazar Gölü’nden turistik ve ekonomik olarak yararlanılmaktadır. Çevresindeki kamu kurum ve kuruluşlarına ait kampları, tatil siteleri, ikinci konutlarıyla tam bir tatil merkezi görünümünde olan Hazar Gölü, tertemiz berrak suyu, halka açık mavi bayraklı plâjlarıyla ve içerisinde bulunan ‘Batık Kent’i ile Elazığ’ın tatil ve dinlenme merkezi konumundadır. Batık Kent birinci derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiş önemli ve ilginç yerlerden biridir. 13-18 Ekim 2005 ve 18-29 Eylül 2006 tarihinde iki kez bilimsel kazı yapılmıştır. Hazar gölünde uluslararası spor şenlikleri, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları gibi etkinlikler de gerçekleştirilmektedir. Adeta cennetten bir köşe olan Hazar Gölü bütün bu özellikleri dikkate alınarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Dış İlişkiler ve AB Koordinasyon Daire Başkanlığınca yapılan çalışmalar neticesinde Hazar Gölü Avrupalı Seçkin Destinasyonlar arasında gösterilmiştir.

ŞİFA KAYNAĞI HAZARBABA DOĞAL KAYNAK SUYU

Sivrice’de 1250 metre yükseklikteki Hazar Baba dağının zirvesinden çıkarılan kaynak suyu Elazığ ve ilçelerinde kullanılmaktadır. Doğal Kaynak Suyu markası olan Damla Su Sivrice’de kurduğu tesisi ile Türkiye’nin bir çok iline buradan sevkiyat yapmaktadır. Hazarbaba dağı içme suyuSivrice’ye gelenler tarafından yıllardır damacana ve bidonlarla taşınmaktadır. Sivirce doğal kaynak suyu Elazığve çevre illerin halkı tarafından şifa kaynağı su olarak bilinmektedir.

HAZAR GÖLÜ HAMİLE KADIN EFSANESİ

Çok eskilerde şu an Hazar Gölü’nün olduğu yerde hamile bir kadın yaşar. Dönem kıtlık devri, kadın bir köye gider, mis gibi ekmek kokuları çarpar burnuna. Dayanamayıp oradaki evlerden ekmek ister ama çok cimri olan bu köy halkı kadına ekmek vermez. Bunun üzerine kadın elini evlerin eşiğine koyup, “inşallah bu köy su keser ben de taş keserim” diye beddua eder. Allah duasını kabul eder ve köy sular altında kalır. Kadında dağa dönüşür. Hazar Baba olarak da bilinen bu dağ Elazığ’ın her yerinden görünür ve gerçekten de saçları, yüzü, karnı, ayakları hatta elbisesinin kırışıklarıyla tam bir kadın görünümündedir. Batık şehir hakkında da çalışmalar yapılmaktadır. Sular çekilince zaman zaman şehir ortaya çıkar Evliya Çelebi buranın ticaretle uğraşan gayri Müslim bir köy olduğu ve kilisesinde mumyalanmış bir eşek olduğunu eserinde belirtmiştir.

 

 

 

 

Çelik Sektörü ABD’den Muafiyet Bekliyor

ABD Başkanı Donald Trump, dünya genelinde yükselen seslere aldırış etmeyip ticaret savaşlarının fitilini ateşleyecek Section 232 yasasına imza attı. Çelik ithalatına yüzde 25 vergi getiren yasadan Kanada’yı ve Türkiye ile aynı ürün gamına sahip Meksika’yı muaf tuttu. Trump, ABD’nin müttefiklerine açık kapı bırakmayı da ihmal etmedi. ABD’nin çelik ithalatında 7’nci sırada yer alan Türkiye, kritik bir dönemeçte. Türk çelik sektörü muafiyet görüşmeleri için son tarih olan 23 Mart’a kadar Trump’ın bıraktığı açık kapıdan girecek ya da çelik ihracatında en önemli pazarlardan biri olan ABD’de de oyun dışında kalacak. Çelik sektörü temsilcilerinin ABD’deki durum değerlendirmesinden çıkan sonuç, “Türkiye ABD’nin muafiyet şartlarının tümünü yerine getiriyor. Türk çelik sektörü de yüzde 25 vergiden muaf tutulmalı” oldu. Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci, konuya ilişkin açıklamasında 23 Mart’ın Türk çelik sektörü açısından kritik öneme sahip olduğunu belirtti ve ekledi: “ABD ile pazarlığı kazanmamız şart.”

Türkiye’nin en büyük sanayi kollarından olan çelikte “Section 232” şoku yaşanıyor. Tüm dünyadan yükselen itirazlara rağmen ABD Başkanı Donald Trump, “çelik vergisi” düzenlemesini 8 Mart’ta imzaladı. Çelik ithalatına yüzde 25 vergi getiren yasa 23 Mart’ta yürürlüğe girecek.Başkan Trump, üç noktada uyum ve işbirliği sağlayan ülkelere muafiyet getirilebileceğini belirterek görüşmeler konusunda ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer’ı yetkilendirdi. NAFTA görüşmeleri sürecinde Kanada ve Meksika’yı muaf bırakan Trump, diğer ülkelere de görüşmeler için kapı aralamayı ihmal etmemişti. Basına yansıyan son haberlerde ise Avustralya ile de görüşmelerin sürdüğü bilgisi mevcut. Nitekim diğer ülkeler de muafiyet için üst seviyede görüşmelerini sürdürüyor. ABD’ye çelik ihraç eden Güney Kore, Brezilya gibi ülkelerin Başkent’te üs kurduğu da gelen bilgiler arasında.

Türk çelik sektörü de en önemli pazarlarından olan ABD’ye ihracatını korumakta kararlı bir tutum sergiliyor. Konuyu değerlendirmek için bir araya gelen çelik sektörü temsilcileri yasadan muaf tutulan ülkeler içinde yer almak için bir an önce aksiyon alınması gerektiğinde hemfikir. Ekonomi Bakanlığı ile işbirliği ve dirsek temasında yürütülen çalışmalar sonucunda Türkiye’nin yüzde 25 vergiden muaf tutulması hedefleniyor.

Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci; “Dünya genelinde bu denli tepki varken Donald Trump’ın adeta inat ederek yürürlüğe aldığı korumacı önlemler hem dünya ticaretini hem de Amerikan ekonomisini olumsuz etkileyecek. Başından sonuna neresinden bakarsanız bakın haksız bir durumla karşı karşıyayız. Resmi olarak imzası atılan çelik ithalatına yüzde 25 vergi kararı bazı ülkelere ayrıcalık tanıyan bazılarına da muafiyet için açık kapı bırakan yanı ile eşit ve adil değildir. Beklenildiği üzere ABD iki komşusu Meksika ve Kanada’yı NAFTA görüşmeleri süresince vergiden muaf tuttu. Avustralya ile de görüşmelerin sürdüğü bilgisi mevcut. Türkiye’nin bir an evvel ABD ile masaya oturması çelik sektörümüz açısından hayati önem arz etmektedir” dedi.

ÇİB Başkanı Namık Ekinci: “Türkiye, Trump’ın işaret ettiği 3 kritere göre de muafiyeti hak ediyor”

Donald Trump’ın Section 232 yasasından muafiyet için özetle karşılıklı ticaretteki dengesizlik, Çin ile çelik alışverişi ve askeri harcamalar olmak üzere üç noktaya işaret ettiğini belirten Namık Ekinci, “Bunlardan ilki ikili ticaret ilişkilerindeki dengesizlik ki Türkiye ile ABD ticaretinde açık veren taraf Türkiye’dir. Çelik sektörü özelinde de ABD’den çelik ithalatımız 1,33 milyar dolarken ihracatımız 1,18 milyar dolardır. İkinci nokta Çin çelik ürünlerinin işlenerek veya işlenmeden yasal olmayan şekilde başka ülkelerde menşei değiştirilerek (trans-shipment) ABD’ye ihraç edilmesi ki Türkiye bu noktada kapsam dışındadır zira Çin’den çok az miktarda çelik alıyoruz onu da kendi ihtiyaçlarımız için kullanıyoruz. Amerika’ya giden ürünlerimizin tamamının ve daha fazlasının hammaddesi Amerika’dan geliyor. Türkiye’de işlenip Amerika’ya geri gönderiliyor. 2017 yılında Türkiye’nin Çin’den tüm çelik ithalatı sadece 700 bin ton olup toplam üretimimize oranı yüzde 1,87 seviyesindedir. Çin’den Türkiye’ye kayıt dışı herhangi bir malzeme girişi söz konusu değildir. Son madde ise askeri harcamalarda özellikle gelişmiş olan müttefik ülkelerin ABD’ye kıyasla çok daha az harcama yapması. Türkiye’de böyle bir durum söz konusu değil. Gelişmekte olan ülke statüsünde olmasına rağmen Türkiye’nin pek çok gelişmiş ülkeye göre askeri harcamalarının GSYH içerisinde aldığı pay oldukça yüksektir. Bu vesileyle NATO üyelerinin güvenliğini sağlamada önemli bir katkıda bulunmaktadır. Özetle Türk çelik sektörü olarak Trump’ın yasadan muafiyet için belirlediği tüm şartları yerine getiriyoruz” diye konuştu.

Türkiye’nin ABD ile pazarlıkta geç kalmaması gerektiğini vurgulayan Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Ekinci açıklamalarına şu sözlerle son verdi: “Aldığımız duyumlara göre birçok ülke muafiyet için şiddetli lobi yapıyor. Trump’ın ulusal güvenliği gerekçe göstererek imza attığı Section 232’nin bazı ülkelere ayrıcalık tanıyarak uygulanması Türk çelik sektörünün aleyhinedir. Önümüzde kritik bir tarih var: 23 Mart. Çelik İhracatçıları Birliği olarak sektör temsilcilerimizle birlikte Section 232 ile ilgili çok kapsamlı bir çalışma yaptık ve bu çalışmamızı Ekonomi Bakanlığımız ile paylaştık. Bakanlığımıza görüşme talebimizi de ilettik. Bu hafta sonu veya gelecek hafta içerisinde görüşeceğimizi ön görüyoruz. Türkiye olarak ülke menfaatlerimizi korumak için çok hızlı hareket etmemiz ve bir an önce aksiyon almamız gerekmektedir. Aksi takdirde vergiden muaf bırakılan ülkeler içerisinde Türkiye’nin yer almaması, en önemli pazarlarımızdan olan ABD’nin Türkiye’ye kapanmasına ve sektörümüzün telafisi zor bir yara almasına sebep verecektir. Böyle bir durum Türkiye’nin 2,50 milyon tonluk bir açık vermesi demektir. Bu kadar büyük bir pazar bulmanın da ne kadar zor olduğu ortadayken üretimi durma noktasına getireceği unutulmamalıdır. Üretimi durma noktasına getirip tesis kapatabilecek veya işten çıkarılmaların yaşanabileceği bu durumdan kurtulmamız için ABD ile pazarlığı kazanmamız şart.”

Enerji Şirketleri Tahsilatlarını Veri Analizi ile Arttırıyor!

Mevcut ekonomik koşullar, piyasada likiditenin azalması, müşteriyi korumaya yönelik mevzuat değişiklikleri ve maliyetleri azaltmaya yönelik operasyonel baskılar, enerji şirketlerini büyük değişimlere yönlendiriyor. Enerji şirketlerinin tüketicileri daha iyi tanımak için verilerini daha iyi analiz etmeleri ve süreçleri daha optimum şekilde kullanmaları gerekiyor.

Enerji sektörü, karar alma sürecinde ve operasyonel düzeyde doğru verilere sahip olmanın, verilerden anlamlı ve kullanılabilir bilgi elde etmenin ve değişikliklere hızlı bir şekilde uyum sağlamanın önemini, değişen piyasa koşulları doğrultusunda fark etti. Hem kendi hem de üçüncü kişilerin deneyimlerine dayalı müşteri verilerinden anlamlı ve kullanılabilir bilgi elde edilmesine yönelik ihtiyaçlar ve isteklerin artmaya başladığı enerji sektöründe, alınan kararlarda tutarlı olmak ve bu kararların operasyonel anlamda esnek platformlarda uygulamaya alınması için veri analizleri daha da önem kazanıyor. Bu sürece adapte olan enerji şirketleri, şüpheli alacakları azaltmak, tahsilat oranlarını arttırmak ve genel müşteri deneyimini iyileştirmek için artık bilgiyi kullanılabilir stratejilere dönüştürmeyi süreçlerinin bir parçası olarak görüyor.

Experian Türkiye Genel Müdürü Mehmet Bozacıoğlu, şüpheli alacakların artmaya devam etmesiyle enerji şirketlerinin maliyetlerini azaltmak için uygun kaynakları doğru zamanda kullanma ihtiyaçlarının da arttığını belirtti ve sözlerine devam etti; ‘Bakiyelerin çoğunluğunun düşük düzeylerde olması ve uzlaşma süresinin uzun sürme olasılığı nedeniyle şüpheli alacakların tahsili maliyetli oluyor. Bu nedenle, tahsilat maliyeti tahsil edilen tutarı geçebiliyor. Bu durum, kurum içinde çalışan ve dışardan destek veren tahsilat ekiplerinin mevcut kaynakları daha iyi önceliklendirmelerini gerektiriyor. Mevcut ekonomik şartlar, tahsilat ekiplerinin alacakların tahsili için daha da fazla rekabet etmelerine, dolayısıyla da tahsilat maliyetlerinin daha da artmasına sebep olarak kısır döngüyü körükler durumda. Bu durumda, enerji şirketlerinin serbest ve serbest olmayan tüketicilerini daha iyi tanımak için verilerini daha iyi analiz etmeleri ve süreçleri optimum şekilde yönetmeleri gerekiyor. Experian olarak, enerji sektöründeki şirketlere müşteri verilerinden maksimum değeri elde etmelerini, tahsilat sürecinin her aşamasında veriye dayalı kararlar almalarını, karar sürecini iyileştirmek için müşteri yönetim sistemlerindeki tüm müşteri verilerinin değerini optimize etmelerini öneriyoruz. Aynı zamanda, müşterilerin gecikmeye düşmeden önlem alınması, sonuç elde edebilmek için tahsilat aksiyonlarının önceliklendirilmesi ve kişiselleştirilmesi, ödeme yapmalarını kolaylaştırmak için müşteriler hakkında sahip olunan bilginin kullanılması ve daha akıllı stratejiler geliştirilmesi de büyük önem taşıyor.’

Experian

Dünyanın lider bilgi hizmetleri şirketi Experian, yeni bir ev ya da araba almak, çocukları üniversiteye göndermek ya da yeni müşterilerle işleri büyütmek gibi hayatın en büyük anlarında, tüketicilerin ve müşterilerinin kendi verilerini güvenle yönetmelerini sağlar. Bireylerin kendi mali durumlarını kontrol altına almalarını ve finansal hizmetlere erişimlerini sağlayan Experian, iş dünyasının daha etkin kararlar almasına ve büyümesine, kredi veren kuruluşların sorumlu kredilendirme yapmasına, kuruluşların kimlik hırsızlığını ve dolandırıcılık suçunu engellemesine destek olur.

37 ülkede 17.000 çalışanı bulunan Experian, müşterilerinin her fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeleri için her gün yeni teknolojilere, konusunda uzman kişilere ve inovasyona yatırım yapıyor. İngiltere Borsası’na kote olan Experian plc, (EXPN) ve FTSE 100 endeksinde yer alıyor. Experian hakkında daha fazla bilgi için www.experianplc.com ‘u ziyaret edebilir ya da Experian ile ilgili son gelişmeler ve haberler konusunda uluslararası haber merkezimizi takip edebilirsiniz.

Cumhurbaşkanımıza TGTV’den tam destek

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a destek için bir açıklama yapan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Hamza Avukat Hamza Akbulut, “Birlik ve beraberliğimize darbe vurmak ve yıpratmak isteyenlerin her zaman karşısındayız. Bu konuda millet olarak uyanık olmak zorundayız. Cumhurbaşkanımız milletin değerlerini ve inançlarını benimsediği için hedef seçilmiştir” şeklinde konuştu.

SON GÜNLERDE ÜLKEMİZ GÜNDEMİNİ MEŞGUL EDEN KONULAR HAKKINDA YAPILAN AÇIKLAMANIN TAM METNİ:

“Ülkemiz, 15 Temmuz’dan beri açık olarak iç ve dış düşmanların saldırısıyla karşı karşıyadır. Saldırılara karşı duruşumuz, birlik ve beraberliğimiz onları hayal kırıklığına uğratmıştır.

Bu defa, sanki dini değerlerimize bir saldırı varmış, kadınlar ve çocuklarımız bir tehdit altındaymış gibi gösterilerek, bir bardak suda fırtına kopartılmaya çalışılmaktadır.

Son yıllarda dini, ahlaki değerlerimizin, tüm toplumda öğrenilmesi ve yaşanması için yapılan çalışmalar, Sayın Cumhurbaşkanımızın, bu uğurdaki çabası hepimizin malumudur. İcraatları, tüm konuşmaları ve yaşantısı herkesçe bilinmektedir.

Konuşmanın ana fikrini anlamadan seçilen bir tek cümleye takılarak, bir kanaat belirtmek doğru değildir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın döneminde bütün alanlarda olduğu gibi özgürlükler alanında da önemli gelişmeler olmuş, her yerde herkesin inancına göre yaşayabilmesi ve çalışabilmesi için bütün engeller kaldırılmıştır.

Çocuk ve kadın haklarına önem verilmiş, onların, yetişmesi ve gelişmesi için bütün imkânlar seferber edilmiştir.

Dinimizin doğru öğretilmesi için büyük gayret sarf edilmektedir.

Din konusunda konuşulacaksa, mutlaka ehliyetli kişiler konuşmalıdır. Kişilerin kendi anlayışları dinin emri olarak kabul edilmemelidir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu, ilahiyat fakülteleri gibi kuruluşlar bunun için vardır. Cumhurbaşkanımızın döneminde, Diyanet İşleri Başkanlığımıza, din eğitimine ne kadar önem ve destek verdiği hepimizce bilinmektedir.

Algı operasyonlarına, birlik beraberliğimizi bozma ve yıpratma kampanyalarına karşı uyanık olmalıyız. Cumhurbaşkanımız, milletimizin değerlerini, inançlarını benimseyip, yaşadığı ve savunduğu için hedef seçilmiştir.

Biz sivil kuruluşlar olarak, oynanmak istenen oyunun farkındayız. Milletimizin bu gibi nifak hareketlerine geçit vermeyeceğine inancımız tamdır.

Saygı ile arz olunur.”

Hamza Akbulut
TGTV Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı

 

İhracattaki artış Teksan’a yüzde 25 büyüme getirdi

Günümüzün en hızlı büyüyen sektörlerinden enerjide firmaların kıyasıya rekabeti giderek büyüyor. Sektör devlerinin teknoloji yarışının son durağı 6-8 Mart 2018 tarihlerinde Dubai’de gerçekleşen Middle East Electricity Fuarı’ydı. Her yıl binlerce firmayı ağırlayan fuarın bu sene de Altın Sponsoru Ar-Ge ve teknoloji yatırımları ile öne çıkan Teksan Jeneratör oldu. İhracattaki başarısı ile 2017 yılında yüzde 25 büyüyen şirket inovatif ürünleri ile yeni pazarlarda bu ivmeyi devam ettirmeyi hedefliyor.

Dünya enerji sektörünün nabzını tutan Middle East Electricity Fuarı bu yıl 43. kez ziyaretçilerine kapılarını açtı. 6-8 Mart 2018 tarihlerinde Dubai’de gerçekleşen fuarda Teksan Jeneratör’ün enerji çözümleri yoğun ilgi gördü. Fuarın bu sene de Altın Sponsoru olan Teksan’ın ürün gamında önemli bir yer tutan dizel güç çözümlerinin yanı sıra Ar-Ge gücünün de bir göstergesi olan Türkiye’nin ilk ve tek hibrit aydınlatma kuleleri fuar ziyaretçilerinden tam not aldı.

Enerji talebindeki artışla birlikte enerjinin sürekliliğine duyulan ihtiyaç da artıyor. Güvenli ve kesintisiz enerjinin vazgeçilmezi olan jeneratör dünyasında yenilikler peş peşe geliyor. Dizel, benzinli, doğal gazlı jeneratörlerden sonra son trend hibrit teknolojiler.

Hibrit aydınlatma kulesi yakıt tüketimini yüzde 73 düşürüyor

Türkiye’nin ilk ve tek hibrit aydınlatma kulesini enerji sektöründe öncü kimliği ile öne çıkan Teksan Jeneratör geliştirdi. Hibrit aydınlatma kuleleri kullanım yerinin sık yer değiştirdiği şantiye işleri, beton çalışmaları, maden, tünel, yol – köprü yapım işleri ve dış mekân etkinliklerin aydınlatılması için tercih ediliyor. Hibrit aydınlatma kulesi güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynakları ve akıllı batarya yönetim sistemi sayesinde yakıt tüketimini yüzde 73 oranında düşürüyor. Normal aydınlatma kulelerinde 6-7 saat olan motor çalışma süresini 1 saate düşüren hibrit aydınlatma kulesi sadece düşük yakıt tüketimine bağlı karbon emisyonunu azaltılması ile değil aynı zamanda sağladığı düşük ses emisyonu ile de çevre dostu bir ürün olarak dikkat çekiyor.

Middle East Electricity Fuarı kapsamında açıklamalarda bulunan Teksan Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Burak Başeğmezler şunları söyledi: “Teksan ürünleri 120’den fazla ülkede tercih edilen global bir marka konumuna yükseldi. Dünya genelinde büyük projeler üstleniyoruz. Kuzey Kutbu’nda da Nepal’de de Teksan Jeneratör markalı ürünlerle karşılaşmak mümkün. Her geçen yıl pazar ağımızı daha da genişletiyoruz. Üretimimizin önemli bir bölümünü ihraç ediyoruz, bu nedenle global piyasalardaki gelişmeler bizi yakından ilgilendiriyor. Sadece Ortadoğu, Rusya ve Türki Cumhuriyetler, Kuzey ve Orta Afrika gibi yakın pazarlarda değil Güney Amerika, Avrupa ve Asya ülkelerine gerçekleştirdiğimiz satışlarla da pazarlarımızı çeşitlendiriyoruz. Bu sayede 2017 yılını yüzde 25’in üzerinde bir büyüme ve yaklaşık 400 milyon TL konsolide ciro ile tamamladık. Aynı dönemde direkt ihracatımız ise 200 milyon TL olarak gerçekleşti. Bu da büyümemizde ihracatın ne kadar önemli bir payı olduğunu gösteriyor. Geride bıraktığımız yıl Güney Afrika, Orta Afrika, Maldivler, Sierra Leone, Haiti ve Hindistan gibi daha önce olmadığımız pazarlara girmeyi başardık. 2018 yılında da yeni pazarlara açılarak çift haneli büyüme oranlarımızı sürdürmeyi hedefliyoruz”.

Ödüller sahiplerini buldu

Siemens Türkiye ve Koç Üniversitesi’nin iş birliğiyle bu yıl ilk kez hayata geçirilen Sürdürülebilir Kampüs Projesi’nde ödüller sahiplerini buldu. “Ulaşım”, “Enerji ve Bina Teknolojileri”, “Geri Dönüşüm”, “Endüstri 4.0, Dijitalizasyon, Nesnelerin İnterneti” ve “Beşeri Faaliyetler” olmak üzere beş farklı kategoride geliştirilen sürdürülebilirlik projelerinin değerlendirildiği yarışmada Green Brains grubu birinciliğe layık görüldü.

Siemens Türkiye Sürdürülebilirlik Ofisi ile Koç Üniversitesi ortak girişimiyle ilk kez hayata geçirilen Sürdürülebilir Kampüs Projesi’nde kazanan öğrenci grubu belli oldu. “Ulaşım”, “Enerji ve Bina Teknolojileri”, “Geri Dönüşüm”, “Endüstri 4.0, Dijitalizasyon, Nesnelerin İnterneti” ve “Beşeri Faaliyetler” olmak üzere beş farklı kategoride düzenlenen yarışmada birincilik ödülü, kampüs içerisindeki karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik teknolojileri kullanarak oluşturdukları proje nedeniyle Green Brains grubuna verildi.

SANAYİ-ÜNİVERSİTE İŞ BİRLİĞİNE DAİR GÜÇLÜ BİR ÖRNEK

Proje kapsamında, öğrencilerin daha sürdürülebilir kampüsler ve çevre problemlerine karşı çözümler odaklı sürdürülebilirlik projeleri değerlendirildi. Sürdürülebilir Kampüs Projesi, sanayi-üniversite iş birliğine dair güçlü bir örnek olarak da dikkat çekiyor. Kampüsteki karbon emisyonunu azaltmak amacıyla Koç Üniversitesi ev sahipliğinde 9 Mart Cuma günü düzenlenen ödül törenine, Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Hüseyin Gelis ve Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan ile birlikte projenin jüri üyeleri, öğrenciler ve iki kurumun üst düzey temsilcileri katıldı.

Sürdürülebilir Kampüs Projesi’nde, Siemens Türkiye’nin kampüs operasyonları çerçevesindeki yetkinlik ve deneyimi, Koç Üniversitesi’nin akademik ve araştırma yetkinliği ile birleştirildi.

Siemens Türkiye’nin Kartal ve Gebze’deki kampüsleri ile Koç Üniversitesi Rumelifeneri Kampüsü birer araştırma laboratuvarı olarak kullanıldı ve kampüs operasyonları için sürdürülebilir bir model yaratmaya odaklanıldı. Öğrencilerin “Ulaşım”, “Enerji ve Bina Teknolojileri”, “Geri Dönüşüm”, “Endüstri 4.0, Dijitalizasyon, Nesnelerin İnterneti” ve “Beşeri Faaliyetler” kategorilerinde geliştirdikleri sürdürülebilirlik projeleri, aralarında Siemens Türkiye yöneticilerinin de bulunduğu 8 kişilik jüri tarafından değerlendirildi.

Birinci olan Green Brains grubu, Siemens’in Almanya-Münih’teki merkez binasını ziyaret etme imkanının yanı sıra Sürdürülebilir Kampüs Operasyonları Sertifikası’nı ve 5 bin TL’ye kadar proje bütçesi almaya hak kazandı. Birinci olan gruba ödülü, Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Hüseyin Gelis ve Koç Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Umran İnan tarafından sahnede takdim edildi.

2023’TE KARBON-NÖTR BİR ŞİRKET OLMAYI HEDEFLİYORUZ

Törende konuşma yapan Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Hüseyin Gelis şunları vurguladı: “Siemens Türkiye olarak, sanayi-üniversite iş birliklerinin gerek iş gerekse toplum yaşamına değer katan ortaklıklar olduğuna inanıyoruz. Üniversitelerin akademik birikimi ile Siemens gibi köklü sanayi kuruluşlarının uygulamaya dayalı deneyiminin bir araya gelmesi hem eğitim hem de kalkınma anlamında önemli adımlar atılmasını sağlıyor. Koç Üniversitesi ile birlikte yürüttüğümüz ve dijitalizasyonu odağına alan Sürdürülebilir Kampüs Projesi bu anlamda gerçekleştirdiğimiz değerli çalışmalardan biri oldu. Siemens Türkiye’de sürdürülebilirlik odak noktalarımızdan birini oluşturuyor. Sürdürülebilir bir gelecek için de dijitalleşmenin sunduğu imkanlardan mutlaka yararlanmak gerekiyor. Biz, Siemens Türkiye’de çevresel sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği açısından dijitalizasyonun sunduğu imkanlar sayesinde 2023 yılında karbon-nötr bir şirket olmayı hedefliyoruz. Sürdürülebilir Kampüs Projesi’nin de bu anlamda oldukça değerli bir katkı sunacağını düşünüyorum. Koç Grubu ile 60 yılı aşan iş birliğimizi farklı bir boyuta taşıyan bu projeye katılan gençlerimizi tebrik ediyor, destek veren akademisyenlere şükranlarımızı sunuyorum.”

Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan ise, “Koç Üniversitesi olarak ‘sürdürülebilirlik’ alanındaki çalışmalara büyük önem veriyoruz ve bu alanda yapılan çalışmaları canı gönülden destekliyoruz. Siemens işbirliği ile geliştirdiğimiz ‘Sürdürülebilir Kampüs Projesi’ dahilinde öğrencilerimiz karbon emisyonunu azaltmak için kayda değer projeler tasarlayarak bugün burada bize sundular. Gururla ifade etmek isterim ki bu projelerin her biri özenle üzerinde çalışılmış projelerdir. Projeleriyle ufkumuzu açan tüm öğrencilerimizi tebrik ediyorum. Ayrıca başından beri proje sürecinin içinde yer alarak, akademik bilgi ve birikimleriyle katkı sağlayan değerli Koç Üniversitesi öğretim üyelerimize de teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.

İZ İLETİŞİM / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Savaş ve Diplomasi İkileminde Afro-Avrasya

21. yüzyılın ilk çeyreğini yaşadığımız bugünlerde dünyanın jeopolitik olarak odak noktası, karalar üzerinden Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya ile denizler üzerinden Basra Körfezi, Hint Okyanusu ve Güney Çin Denizi’ne kadar olan bölgeyi kapsamaktadır. Kısaca Afro-Avrasya olarak adlandırabileceğimiz bu bölge Çin Hükümeti’nin önerdiği “One Belt One Road” olarak adlandırılan kara ve deniz ipek yolu güzergâhının üzerinde yer almaktadır.

Çin’in belirlediği bu güzergâh aslında 13. ve 14. Yüzyıllarda Yuan Hanedanlığı döneminde belirlenmiştir. Yuan Hanedanlığı Moğol İmparatorluğu’nun Kağanı ve ilk imparatoru olan Kubilay Han tarafından kurulmuştur ve Kubilay Han kanlı bir şöhreti olan Cengiz Hanın torunudur. Moğolların bu dönemdeki amacı bütün Avrasya coğrafyasını çok kültürlü bir imparatorluğa dönüştürmektir.

Yuan Hanedanlığı döneminde Çin’in stratejisi savaş yerine mücevherler, kumaşlar, baharatlar, metaller ve benzer ürünlerin ticareti üzerine kurulmuştur.  Bu dönemde “Pax Mongolica” yı simgeleyen, askeri gücün izdüşümü değil, ticaret yolları olmuştur. Kubilay Han stratejisini dedesi Cengiz Han’dan farklı olarak savaştan ziyade ticaret ve diplomasi üzerine kurmuştur.

Kubilay Hanın stratejisi kâğıt üzerinde tutarlı olmakla beraber çeşitli nedenlerle başarılı olamamıştır. Bu nedenlerden birisi Çin’in İran ve Rusya’yı kontrol etmekte zorlanması diğeri ise Himalaya dağları ile Çin’den ayrılan ve diğer kıyıları denizlerle çevrili olarak neredeyse bir ada ülkesi gibi stratejik konumdan faydalanan Hindistan üzerinde denetim sağlayamaması olmuştur.  Ancak bu dönemde, Kubilay Han, Çin medeniyetinin, Orta ve Doğu Çin’de, Gobi Çölü’nün Müslüman azınlıkların yaşadığı bölgelerinden etkisini sağlamlaştırmıştır.

Yaklaşık 800 yıl sonra SSCB’nin dağılmasıyla Orta Asya da oluşan güç boşluğunu değerlendirmek isteyen Çin Kubilay Hanın stratejisini yeniden uygulamaya koymuş ve Afro-Avrasya coğrafyasını kara ve denizden yeniden birleştirerek çok kültürlü bir imparatorluk kurma girişiminde bulunmaktadır.

Bu amaçla doğu-batı istikametinde mal ve hizmet ticaretini denetimi altına almak istemektedir. Bunun için hem ekonomik hem de diplomatik pek çok yöntem kullanmaktadır. 800 yıl öncesine göre İran ve Rusya’yı da yanına almış görünmektedir. Bu sefer karşısında aynı amaçlarla Afro-Avrasya coğrafyasını kontrol etmek isteyen fakat Cengiz Han’ın stratejisini uygulayan başka bir güç bulmaktadır.

ABD’nin mevcut yönetiminin Çin, İran ve Rusya karşısındaki tutumunu bu açıdan değerlendirmek mümkündür. 21. yüzyılın bu mücadele sonucunda nasıl şekilleneceği aklı ve diplomasiyi önceleyen Kubilay Han’ın, savaşı önceleyen dedesi Cengiz Han karşısında başarılı olup olamayacağına bağlı olarak değişecektir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, MD9 ElectriCITY’i Adana’da test etti

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Temsa’nın Adana’daki fabrikasını ziyaret ederek Türkiye’nin ilk elektrikli otobüsü MD9 ElectriCITY’yi yakından inceledi. Sabancı Holding Sanayi Grup Başkanı Cenk Alper ve Temsa Genel Müdürü Hasan Yıldırım’dan fabrikanın çalışmaları hakkında bilgi alan Bakan Faruk Özlü, Temsa tarafından üretilen Türkiye’nin ilk elektrikli otobüsü olan MD9 ElectriCITY’yi test etti.

Bakan Özlü, MD9 ElectriCITY ile Temsa tesisleri içinde kısa bir gezi yaptıktan sonra otobüsün tampon bölümünü imzalayarak hatıra fotoğrafı çektirdi. Ziyaretin sonunda Özlü’ye otobüs maketi de hatıra olarak takdim edildi.

Tüm yazılımı ve tasarımı Türk mühendislere ait olan MD9 electriCITY, Aralık 2017 tarihinde Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı tarafından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tanıtılmıştı. Otobüsü İstanbul trafiğinde kullanarak test eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, projede emeği geçen herkesi tebrik etmişti.

ÇEVKO Vakfı, Sürdürülebilir Sanayiyi Ödüllendiriyor

ÇEVKO tarafından sürdürülebilir hayata katkılarıyla öne çıkan ve Türkiye’de Yeşil Nokta markasını kullanan firmaların katılımına açık olarak düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri için başvuru süreci başladı. Bu yıl 4üncü kez düzenlenen ödüller için başvuru süreci, 11 Mayıs 2018 günü sona erecek. Başvurular www.yesilnoktaodulleri.org internet sitesi üzerinden online yapılabiliyor.

İstanbul, 5 Mart 2018- ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri için başvuru süreci başladı. Sürdürülebilir hayata katkılarıyla öne çıkan ve Türkiye’de Yeşil Nokta markasını kullanan firmaların katılımına açık olarak düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri, sanayi kuruluşlarının çevre sürdürülebilirliğine katkılarını teşvik etmeyi amaçlıyor.

2014’den bu yana düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri’nin 2018 yılı başvuruları 5 Mart-11 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Daha önce ödül alan firmalar arasında, Abdi İbrahim, Akçansa, Anadolu Efes, Boyner, Coca-Cola, Eczacıbaşı Girişim, Frito Lay, Kurtsan İlaçları, Nestle Waters, PepsiCo Türkiye, Procter & Gamble, Şişecam, Tetra Pak, Tofaş ve Unilever gibi ülkemizin önde gelen kuruluşları yer alıyor.

Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün büyüyen ve güçlenen Yeşil Nokta ailesi üyelerinin çevre ile ilgili sürdürülebilir geri kazanım çalışmalarını kamuoyuna duyurmayı hedefliyor. Ödül sürecine katılan ve belirlenen kriterleri en yüksek oranda sağlayan kuruluşların, yasal sorumluluklarının ötesinde gerçekleştirmekte oldukları örnek çalışmaları ödüllendirmek ve aynı zamanda piyasaya süren konumda olan tüm firmaları benzer çalışmalara özendirmek ve teşvik etmek de ödüllerin hedefleri arasında yer alıyor.

Sadece Yeşil Nokta kullanım sözleşmesi olan firmaların katılımına açık olan Yeşil Nokta Ödülleri, Atık Yönetimi Uygulamaları, Ambalaj Tasarımında Kaynak Azaltılarak Önleme Uygulamaları ve Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları kategorilerinde düzenleniyor.

Yarışmanın jürisi, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı – Sıfır Atık Yönetimi Şb. Müdürlüğü, ASD – Ambalaj Sanayicileri Derneği, Boğaziçi Üniversitesi – Çevre Bilimleri Enstitüsü, ÇEVKO – Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı, EGD – Ekonomi Gazetecileri Derneği, İSO – İstanbul Sanayi Odası, Çevre ve Enerji Şube Müdürlüğü, SKD – İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği, TOBB – Ambalaj Meclisi, Yeditepe Üniversitesi – Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü kuruluşlarının temsilcilerinden oluşuyor.

Hayat Kimya, Türk markalarını Afrika’ya sevdirdi

DEİK Türkiye – Nijerya İş Konseyi Başkanı, Hayat Holding Genel Sekreteri Osman Aksoy, “Afrika kıtasında 13 senelik deneyimimizle, Türk markalarımızın küreselleşmesini sağlıyoruz. Hayat Kimya olarak Türkiye’den sonraki ilk üretim yatırımını 2005’te Cezayir’e yaptık. Sadece 2017’de Mısır ve Nijerya’ya toplam 200 milyon USD değerinde üretim tesisi yatırımı gerçekleştirdik. Türk markalarımızı seven ve lider yapan tüketicileriyle Afrika, Türkiye için cazip bir pazar” dedi.

Hayat Holding Genel Sekreteri Osman Aksoy, hızlı tüketim sektöründe, yatırım yaptığı ülkelerde lider veya ikinci konumda bulunan Hayat Kimya’nın, ilk yurtdışı yatırımını Cezayir’e 13 yıl önce deterjan fabrikasıyla yaptığını belirtti. Hayat Kimya’nın 2017 sonunda Molfix ile Cezayir ve Nijerya’da pazarın lideri, Mısır’da ise pazar öncüsü olduğunu belirterek, Afrika’ya yatırım konusunda değerlendirmede bulundu. Aksoy, “Afrika ülkeleri önemli bir ekonomik değişimden geçiyor. 2006’da Türkiye’nin dış ticaret hacmi 4.5 milyar dolarken bugün 20 milyar dolara yükselmiş durumda. Afrika’da hızlı tüketim, enerji, kimya, tarım gibi birçok sektörde yüksek potansiyel var” şeklinde konuştu.

Aksoy, “Özellikle Kuzey Afrika ülkeleri, hem mesafe hem de kültürel olarak Türkiye’ye yakın. Hayat Kimya olarak Cezayir, Mısır ve Nijerya ile Afrika’da 13 yıllık deneyimimiz ve liderliğimiz, yeni girdiğimiz pazarlarda da bize ışık tutuyor. 2017’de Türkiye’nin en büyük 32. İhracatçısı olarak Hayat Kimya’nın markalarının globalleşmesinde, Bangladeş’ten Kenya’ya, bebeklerin Molfix giymesi, evlerde temizlik için Bingo kullanılması bize şevk veriyor” dedi.

Türkiye ve Afrika yatırımlarına devam

2017’de Kocaeli’ndeki üretim kampüsüne yaptığı 800 milyon TL değerindeki 2 üretim tesisi ve depo yatırımıyla 600 kişiye ek istihdam sağlayan Hayat Kimya, aynı sene içerisinde Afrika’da Mısır ve Nijerya’daki iştiraklerinde temizlik kağıdı ve bebek bezi üretim tesislerine toplam 200 milyon USD yatırım yaptı.

Türkiye’nin en büyük 32. ihracatçısı konumuyla, Afrika’da 22 ülkeye ihracat

Bugün Dünyanın en büyük 5. markalı bebek bezi üreticisi ve Afrika, Ortadoğu ve Doğu Avrupa’nın en büyük kağıt üreticisi konumunda olan Hayat Kimya, TİM en büyük ihracatçılar listesinde 32. sırada yer alıyor. Afrika’da bulunan 54 ülkenin 22’sine Türkiye’den güçlü markalarını ihraç ediyor.

Afrika’da Türk markalarını lider yaptı

Hayat Kimya, bugün Bingo, Test, Molfix, Molped, Papia ve Familia markalarıyla Cezayir, Mısır ve Nijerya’da ev bakım, hijyen ve temizlik kağıdı kategorilerinin lider markaları arasında yer alıyor. Hayat Kimya, Cezayir, Nijerya ve Mısır’daki ev bakım, hijyen ve kağıt üretim tesisleri ve organizasyonlarında toplam 2.500 kişi istihdam ediyor.2017 sonunda Molfix ile Cezayir’de %36, Nijerya’da %51’lik payla pazarın lideri konumunu korurken, Mısır’da ise %22 ile pazar öncüsü konumunda.

Afrika’nın sorumlu Türk üreticisi Hayat Kimya, anne ve bebeklere dokunuyor

Hayat Kimya bulunduğu ülkelerde topluma fayda sağlayarak büyük üreticiliğin sorumluluğunu yerine getiriyor. Cezayir’de HüsseinDey Hastanesi’nin pediatri bölümündeki odaları yenileyerek 2 bin çocuğun daha iyi koşullarda tedavi olabilmesine olanak sağlayan Hayat Kimya, yine Cezayir’de, 5 farklı şehirde kullanılmayan kıyafetlerin toplanılıp Bingo deterjanlarla yıkanıp, temizlenip, paketlenerek ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılması için “Bingo Clothing Bank” projesini başlattı. Proje hayata geçtiğinden bu yana binlerce ihtiyaç sahibi kıyafetlerine kavuştu.

Nijerya’da ise Molfix 2 bin 200 hastanede 350 bine yakın anneye, bebek bakımı bilgilendirilmesi yaptı, 100 bin anneye hijyen eğitimi sağladı. 2 milyon adete yakın Molfix, imkanı olmayan bebekler dağıtıldı.

AYEDAŞ Mobil 186 Uygulaması Yenilendi

Sektöre getirdiği yeniliklerle müşterilerine dijital platformlarda da en iyi hizmeti vermeyi hedefleyen AYEDAŞ, Mobil 186 uygulamasını tümüyle yeniledi. Uygulamanın güncellenen versiyonu ile müşteriler, konum ve fotoğraf paylaşarak arıza kaydı oluşturabiliyor, planlı kesintiler hakkında detaylı bilgi sahibi olabiliyor ve birçok farklı kategoriden talep açabiliyor.

Günlük yaşamın vazgeçilmezi olan elektrik enerjisini insan odaklı hizmet anlayışı ve günümüzün gelişen teknolojisine uyumlu sistemler ile ulaştıran AYEDAŞ, müşteri iletişim kanallarını da her geçen gün artırarak sektörde ilk defa kullanıma açtığı Mobil 186 uygulamasını güncelledi. İstanbul Anadolu Yakası’nın elektrik dağıtımını gerçekleştiren AYEDAŞ, müşteri memnuniyeti odaklı çalışmaları kapsamında “AYEDAŞ 186” uygulamasına, eklenen yeni özellikler sayesinde müşterilerinin tüm soru ve taleplerine hızlıca çözüm sağlıyor.

Şimdiye dek, tüm IOS ve Android işletim sistemli cihazlar üzerinden yirmi bin kullanıcıya ulaşan AYEDAŞ 186 uygulamasının güncellenen sürümü ile artık pek çok işlemi bir arada, daha hızlı ve kolaylıkla yapılabilme imkânı sağlanıyor.

Müşterilerin, arıza kaydı ve aydınlatma taleplerinde bulunurken, konum ve fotoğraf paylaşabilmesi, uygulamanın öne çıkan en önemli yeniliklerinden biri. Taleplere en doğru ve en hızlı şekilde cevap vermenin hedeflendiği uygulama ile kullanıcılar, planlı kesintileri harita üzerinde görebilirken, uygulamaya giriş yapmadıkları zamanlarda da telefon ekranı üzerinden bildirimlerle yaşadıkları bölgelerdeki planlı kesintilerin takibini yapabilecekler.

Kullanıcılara özel haberler, özel kampanyalar, bildirilerden hızlıca haberdar olma özelliği sunan uygulama; müşterilerin arıza, aydınlatma ihbarı, endeks girişi, sayaç işlemleri ve kesme / açma ihbarı yapmasını sağlarken yetkili elektrikçilere de proje ve randevu talebi yapabilme ve işlem takibi seçeneklerini sunuyor.

İnşaat malzemesi sanayisinde son 5 yılın en yüksek üretim artışı gerçekleşti

Türkiye İMSAD, yapı sektörü ve ekonomi çevreleri tarafından dikkatle izlenen aylık sektör raporunu açıkladı. ‘Türkiye İMSAD Şubat 2018 Sektör Raporu’nda; inşaat malzemesi sanayisinin, 2017 yılında üretimini yüzde 6,4 artırdığı vurgulandı. Ayrıca 2017’nin, son 5 yılın en yüksek üretim artışının gerçekleştiği yıl olduğuna dikkat çekildi. 2017 yılı ihracatının ise yüzde 8,0 artarak 16,38 milyar dolar olarak gerçekleştiği; bu yükselişle, inşaat malzemeleri sanayisinin gerçekleştirdiği yıllık ihracatın, 3 yılın ardından yeniden artış gösterdiği belirtildi.

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD)’nin, sektörün çatı kuruluşu olarak hazırladığı ‘Şubat 2018 Sektör Raporu’nda; inşaat malzemesi sanayisinin 2016 yılında 15,16 milyar dolar olan yıllık ihracatının, 2017’de yüzde 8 artarak 16,38 milyar dolar olarak gerçekleştiğine dikkat çekildi. 2017 yılında yaşanan üretim artışında, yurtiçinde inşaat sektöründe hızlanan büyümenin ve yurtdışında iyileşmeye başlayan pazarların etkili olduğu ifade edildi. Ayrıca 3 yılın ardından yeniden artış gösteren ihracatın, yıl genelinde yükseliş eğiliminde olduğu ve özellikle ihracat pazarlarındaki toparlanmadan destek bulduğu belirtildi. Raporda, şu tespitler yer aldı:

26 alt sektörden 22’sinde üretim arttı
2017 yılında inşaat malzemeleri alt sektörlerindeki sanayi üretiminde artış eğilimi ağırlık kazandı. 26 alt sektörden 22’sinde üretim geçen yıla göre artarken, sadece 4 alt sektördeki üretimin geçen yıla göre gerilediği görüldü. İnşaat malzemeleri sanayisinde ağırlıklı yeri olan sektörlerden 12’sinde yıllık üretim artışı çift haneli rakamlarla gerçekleşti. Merkezi ısıtma radyatörleri, kilit ve menteşeler, soğutma ve ısıtma donanımları, metalden kapı ve pencere, inşaat amaçlı beton ürünleri, düz cam, musluk vana ve valfler, seramik sıhhi ürünler ile çimento ve kabloların üretiminde yüzde 10’un üzerinde büyüme yaşandı. Yıl genelinde mermerler, seramik karolar, inşaat demirleri ile metal yapı parçaları üretimlerinde ise daha sınırlı büyüme görüldü. Geçen yıla göre üretimi gerileyen sektörler ise fırınlanmış kilden karolar, duvar kağıdı, boru profiller ile bina doğramacılığı ve marangozluk ürünleri oldu.

Alınan yapı ruhsatları 2017’de yüzde 31,8 arttı

2017 yılında alınan toplam yapı ruhsatları metrekare bazında yüzde 31,8 artarak 270,7 milyon metrekare oldu. Böylece 2017, son 3 yılda en yüksek yapı ruhsatı alınan yıl oldu. 1 Ekim 2017’de yürürlüğe giren yeni imar düzenlemelerinin sınırlayıcı etkilerinden kaçınmak için alınan konut yapı ruhsatları büyümede etkili oldu. Alınan konut yapı ruhsatları yüzde 35,1 artarak 213,5 milyon metrekareye ulaştı. Konut dışı binalar için alınan yapı ruhsatları da 3 yıl sonra 2017 yılında arttı ve metrekare bazında yüzde 20,7 yükselerek 57,2 milyon metrekare olarak gerçekleşti. Alınan yapı ruhsatlarının büyüklüğü inşaat sektörü ve inşaat malzemeleri sanayisi için ümit vermekle birlikte, bu ruhsatların bir bölümünün hayata geçemeyebileceği de değerlendirildi.

Alınan yapı izinleri 2017’de 161,1 milyon metrekareye yükseldi

2017 yılında alınan yapı izinleri, kullanıma sunulan fiili arzı göstermesi açısından sektörde önemli bir veri olarak kabul ediliyor. 2017 yılında alınan toplam yapı izinleri yüzde 6,6 artarak 161,1 milyon metrekareye yükseldi. Konut tarafında yapı izinleri yüzde 9,4 genişledi ve 125,7 milyon metrekare olarak gerçekleşti. Konut dışı binalarda ise alınan yapı izinleri veya kullanıma sunulan arz yüzde 2,2 gerileyerek 35,4 milyon metrekareye indi. Konut tarafında arzda artış sürerken, konut dışı ticari binalarda 2017 yılında henüz büyümenin başlayamadığı görüldü.

Teşvikler konut üretimini hızlandırdı

2016 ve 2017 yıllarında konut satışlarına getirilen teşviklerin konut üretimini hızlandırdığı görüldü. Ancak konut satışlarına yönelik teşvikler sona erdi ve bu nedenle konut satışları normal seviyesinde devam etti. Bu süreçte alınan yüksek konut yapı ruhsatları ve konut yapı izinleri dikkate alındığında 2018’in, konut üreticileri için yine zor geçecek bir yıl olabileceği ifade edildi.

Konut satışları 2018’e artışla başladı
Konut satışları 2018 yılına artış ile başladı. Konut satışları, Ocak ayında geçen yılın Ocak ayına göre yüzde 1,7 artarak 97 bin 019 oldu. 2017 yılı Eylül ayında yaklaşık bir yıl süren teşviklerin kaldırılmasının ardından 2017 Ekim-Kasım-Aralık aylarında satışlar 2016 yılının aynı aylarının altında gerçekleşmişti. Konut satışlarındaki bu gerilemenin yeni yılda da sürme olasılığı bulunmakla birlikte 2018 yılı Ocak ayında satışlarda yaşanan artış ümit verici oldu.

Konut kredisi faiz oranlarında artış
Konut kredisi faiz oranları 2017 yılının ikinci yarısından itibaren artmaya başladı. 2017 yılı Haziran ayında yüzde 0,98 olan ayılık ortalama konut kredisi faiz oranları Eylül ayında yüzde 1,07’ye, Aralık ayı sonunda ise yüzde 1,13’e yükseldi. Konut kredisi faiz oranlarındaki artışın 2018 yılında da devam ettiği görüldü. Faiz oranları Şubat ayında yüzde 1,16’ya çıktı. Raporda, bankaların mevcut kaynak maliyetleri ve yüksek enflasyon nedeniyle konut kredisi faizlerinin yüksek kalmaya devam edeceğine değinildi.

Kamu yatırımlarındaki küçülme inşaat işlerini etkileyecek

Kamu yatırım harcamaları ve yürüttüğü mega projeler son yıllarda inşaat sektöründe sürükleyici oldu. 2017 yılında ekonomideki durgunluğu aşmak üzere kamu yatırımları arttırıldı ve 116,2 milyar TL olarak gerçekleşti. 2018 yılında ise bütçe kısıtları nedeniyle kamu yatırım harcamaları 88,1 milyar TL olarak planlandı. 2018 yılında kamu yatırımlarının inşaat sektörüne olumlu katkısı azalıyor.

İklim Değişikliği Gıda Güvenliğini Tehdit Ediyor

İklim değişikliği sadece tarımsal üretimi tehdit etmekle kalmıyor, gıda güvenliği açısından da büyük riskler içeriyor.

20. Yüzyılın ortalarından bu yana yaşamımızın bir parçası haline gelen küresel iklim değişikliği, sürdürülebilir tarım uygulamaları üzerindeki etkisiyle gıda güvencesi açısından bir tehdit olarak algılanırken, gıda güvenliği açısından da yeni tehlikeleri gündemimize taşıyor.

Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, uzmanların iklim değişikliğinin gıda güvenliğine etkilerini “bakteriler, virüsler ve protozoalar”, “zoonozlar ve diğer hayvan hastalıkları”, “toksinojenik küfler ve mikotoksinler”, “zararlı alg üremesi ve balıkçılık ürünleri güvenliği”, “zararlı aktivitelerinin artması”, “gıda zincirinde çevresel bulaşanlar ve kimyasal kalıntılar”, “acil durum halleri” olmak üzere 7 ana başlıkta incelediklerini belirterek, bugünden önlem alınmazsa 21. yüzyılın ikinci yarısında gıda güvenliği açısından ciddi sıkıntıların yaşanacağına dikkat çekti.

Samim Saner, iklim değişikliğinin denizlerde ve karada tüm canlıların yaşam koşullarını yeniden yapılandırdığına dikkat çekerek, basit bir anlatımla bunun deniz ürünlerinde, bitkisel ve hayvansal ürünlerde çevresel bulaşanlar riskini, önlemlerini yeniden değerlendirip düzenleme ihtiyacını doğurduğunu vurguladı. İklim değişikliğinin gıda güvenliğine etkilerinin 3-4 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul Grand Cevahir Hotel Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek 6. Gıda Güvenliği Kongresinde de uzmanları ile ayrıntılı biçimde ele alınacağını belirten Saner, Kongre’nin 4 Mayıs 2018 tarihinde saat 14.00’de gerçekleştirilecek özel oturumunda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’dan Mary Kenny’nin “İklim Değişikliği ve Gıda Güvenliği Üzerine Etkileri”, İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu’nun “Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik” konularında bilimsel ve geniş içerikli birer sunum yapacaklarını, National Geographic Dergisi’nin yıllar boyunca çevre konusundaki şef editörlüğünü yapmış olan Dennis Dimick’in ise “İnsan çağı: Antroposen ikilemle yüzleşmek” başlığıyla unutamayacağımız bir görsel sunumla oturumu zenginleştireceğini söyledi.

Ülkemizde ve bölgemizde ana teması sadece gıda güvenliği olan tek kongre olma özelliği taşıyan ve katılımcıların http://www.gidaguvenligikongresi.org linkinden kayıtlarını gerçekleştirebildikleri 6. Gıda Güvenliği Kongresi, sektör, kamu kurumları, üniversiteler, meslek kuruluşları, uluslararası uzmanlar ile sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirerek gıda güvenliği konusunda bilgilerin paylaşıldığı, yeni sentezlere ulaşıldığı ve bu birikimin pratiğe aktarılabildiği en güvenilir platform olma misyonunu da taşıyor.

6. Gıda Güvenliği Kongresi Kongre Takvimi:

Erken Kayıt Son Tarihi: 30 Mart 2018

Bildiri Özeti Son Gönderim Tarihi: 01 Mart 2018

Kongre Tarihi: 03-04 Mayıs 2018

İhracat yine çift haneli arttı

Şanlı ordumuz Afrin’de destanlar yazarken, ihracatçılarımız da ihracat rakamları ile ülkemize moral vermeye devam ediyor. TİM verilerine göre Şubat ayı ihracatı yüzde 14,8 artarak 12 milyar 889 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2018 Şubat ayı, ihracat tarihindeki en iyi şubat ayı oldu. Böylece 2016 Kasım ayında bu yana, yani tam 16 aydır ihracattaki artış devam etti.TİM Başkanı Büyükekşi, “Artık ihracatımız artacak mı artmayacak mı diye değil, artış tek haneli mi çift haneli mi olacak diye düşünüyoruz. Şubat ayıyla birlikte çift haneli artışa adeta alıştık. Değer bazında ihracat da yüzde 14,8 arttı. Yani aynı malı, daha yüksek fiyattan ihraç ettik” dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Şubat ayı ihracat rakamlarını ilişkin açıklamayı Senegal’den gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Afrika heyetinde olduklarını belirten TİM Başkanı “Salı günü Cumhurbaşkanımız ile birlikte çıktığımız Afrika ziyaretimizde Cezayir ve Moritanya’da çok başarılı temaslarda bulunduk. Dün akşam Senegal’e geçtik. İhracat rakamlarımızı bu ay Afrika’dan açıklıyoruz. 15 yıl önce Cumhurbaşkanımızın başlattığı Afrika açılımımız, son hızıyla devam ediyor. İnşallah bu ülkelerle hem siyasi hem de ticari anlamda yeni ortaklıklara imza atacağız” dedi.

12 aylık ihracat 160 milyar dolara dayandı
TİM verilerine göre, Şubat ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14,8 artarak 12 milyar 889 milyon dolar olarak gerçekleşti. Böylece 2018 Şubat ayı, TİM verilerine göre ihracat tarihindeki en iyi Şubat ayı oldu. 2018’in ilk 2 ayında ihracat yüzde 12,8 artışla 25 milyar 346 milyon dolar olurken, son 12 aylık ihracat da yüzde 11,1 artarak 159 milyar 27 milyon dolara ulaştı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, ihracat rakamları ile ilgili yaptığı değerlendirmede “Şanlı ordumuz Afrin’de destanlar yazarken, ihracatçılarımız da ihracat rakamları ile ülkemize moral vermeye devam ediyor. 2016 Kasım ayında bu yana, yani tam 16 aydır ihracatımızda artış açıklıyoruz. Son 10 yıldır böyle uzun süreli bir artış temposunu sadece 2011-2012 yıllarında yakalamıştık. İnşallah yılsonuna kadar artışlara devam ederek, son 10 yılın en uzun soluklu artış trendini yakalamış olacağız“ dedi.

İhracatın başarılı seyrine değinen TİM Başkanı “Ocak ayında Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekci ile birlikte Ankara’da gerçekleştirdiğimiz toplantıda, bu yılı İhracatta Rekorlar Yılı ilan etmiştik. OVP’deki 169 milyar doları aşacağımızı, 170 milyar doların üzerine çıkacağımızı belirtmiştik. İlk 2 aylık veriler, hedeflerimize sapmadan ilerlediğimizi ortaya koyuyor. Kalan aylarda da bu başarının artarak devam etmesini bekliyoruz” dedi.

Artışlar çift haneli

Ocak ayında ihracatın yüzde 10,7 artışla 12,5 milyar dolar olduğunu hatırlatan Büyükekşi, “Şubat ayında da yüzde 14,8’lik bir artış yakaladık. Artık ihracatımız artacak mı artmayacak mı diye değil, artış tek haneli mi çift haneli mi olacak diye düşünüyoruz. Şubat ayıyla birlikte çift haneli artışa adeta alıştık” dedi.

İhracatın yüzde 22’si otomotivden geldi

Sektörel bazda Şubat ayında en fazla ihracatı, 2,8 milyar dolarla otomotiv sektörü gerçekleştirdi. Bu sektörün ihracatı Şubat ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 25,7 arttı. Otomotiv sektörünün rekorlara devam ettiğini kaydeden Büyükekşi “Sektörümüz Şubat ayında ihracatımızın yüzde 22’sini tek başına sırtladı” dedi.

Otomotivi 1,4 milyar dolarla hazırgiyim ve konfeksiyon, ve 1,3 milyar dolarla kimyevi maddeler sektörleri takip etti. Şubat ayında en fazla ihracat artışı yaşayan sektörler ise yüzde 101 artış ile zeytin ve zeytinyağı, yüzde 71,8 artışla süs bitkileri ve mamulleri, yüzde 47,4 artışla tütün oldu. Bu dönemde genele baktığımızda ise tarım ihracatı yüzde 10,6, sanayi ürünleri ihracatı yüzde 15,8 ve madencilik ürünleri ihracatı da yüze 8,1 arttı.

Almanya birinciliğini korudu, AB’nin payı yüzde 53 oldu

İhracat pazarlarına bakıldığında Şubat ayında 159 ülke ve bölgeye ihracat yükseldi. En fazla ihracat yapılan ilk 5 ülkeden; Almanya’ya ihracat yüzde 21,7; İtalya’ya yüzde 27,7; İngiltere’ye yüzde 20,4; ABD’ye yüzde 4; Fransa’ya yüzde 19,1 arttı. En fazla ihracat yapılan 20 ülke arasında ise en yüksek artış ise 70,5 ile Belçika’da yakalandı.

Ülke grubu bazında ihracat ise şöyle şekillendi: Şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre; AB’ye ihracat yüzde 24,6 artış gösterdi. Böylelikle, Şubat ayında AB’nin ihracattaki payı yüzde 53 olarak gerçekleşti. Bunun yanında, Şubat ayında, Afrika’ya ihracatımız yüzde 16,7, Bağımsız Devletler Topluluğu’na yüzde 20,6, Kuzey Amerika’ya ise yüzde 3,5 arttı. Serbest Bölgelere ihracatta ise yüzde 24,3 artış yaşandı.

Aynı malı daha yüksek fiyata ihraç ettik

Şubat ayında ihracatın miktar bazında yüzde 1,5 yükselişle 9,5 milyon tona çıktığına değinen Büyükekşi, “Değer bazında ihracat yüzde 14,8 arttı. Yani aynı malı, daha yüksek fiyattan ihraç ettik. Bu da ihracatımızın birim fiyatına olumlu yansıyacak son derece önemli bir gelişme. Her platformda dile getirdiğimiz, sayısız etkinlikle oluşturmaya çalıştığımız Ar-Ge, İnovasyon, Tasarım ve Markalaşma bilinci, ihracatımıza yansımaya devam ediyor” dedi.

İstanbul yine zirvede, Ankara’dan sürpriz atak

İllerin ihracat performansına bakıldığında ise Şubat ayında 60 ilin ihracatı artarken, 20 ilin ihracatı geriledi. En fazla ihracat yapan ilk 5 ilin ihracatı şu şekilde oldu: İstanbul 5,3 milyar dolar, Bursa 1,3 milyar dolar, Kocaeli 1,2 milyar dolar, İzmir 817 milyon dolar ve Ankara 598 milyon dolar. İlk 10’da en yüksek ihracat artışını ise yüzde 25,3 ile Ankara gerçekleştirdi.

2018’de atılımı, rekorla taçlandıracağız

Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) geçtiğimiz günlerde 12 aylık verileri açıkladığını hatırlatan Büyükekşi, buna göre DTÖ’nün aylık verilerini takip ettiği 70 ülkenin toplam ticaretinin 2017’de yüzde 10 artışla 16,3 trilyon dolara çıktığını bildirdi. Çin’in ihracatını yüzde 8,2, Almanya’nın yüzde 8,6, ABD’nin yüzde 6,6 oranında artırdığını vurgulayan Büyükekşi, “Biz de Türkiye olarak, ‘Atılım Yılı’ ilan ettiğimiz 2017’de yüzde 10,2 artışla küresel rakamların üstünde bir performans sergiledik. Büyümede rekorlar kırdık, istihdamda önemli artışlar yakaladık. Bu başarılı gidişatı 2018’de de devam ettireceğiz. Hükümetimizin bizlere verdiği desteklerden aldığımız güçle, dünyanın her köşesinde bayrağımızı gururla dalgalandırıyoruz” dedi.

‘İlk 1.000 İhracatçı’ araştırması başladı

2017 yılı ‘İlk 1.000 İhracatçı’ araştırması için çalışmalara başladıklarını da kaydeden Büyükekşi, “Çalışmamız Şubat ayında başladı, sonuçları Mayıs ayında açıklayacağız. Firmalarımız da ödüllerini Haziran ayındaki genel kurulumuzda alacaklar. Bu yıl İlk 1.000 İhracatçı listemizdeki firmalarımızda il bazında oldukça yüksek bir çeşitlilik olduğunu görüyoruz. Listede tam 49 ilimizden firmalar yer alıyor; Mardin’den, Şırnak’tan, Çankırı’dan, Anadolu’nun pek çok ilinden ihracatçılarımız İlk 1.000 İhracatçı arasında kendilerine yer buldu. İhracatın tüm Türkiye’ye yayılıyor olduğunu görmek bizim için oldukça sevindirici” dedi.

Yakıt karışımları çeşitlenmeye devam ederken enerji talebi artıyor

0

BP’nin Enerji Görünümü raporunun 2018 baskısı 20 Şubat tarihinde yayınlandı. Rapor, küresel enerji dönüşümünü 2040’a kadar biçimlendiren güçleri ve bu dönüşüm kapsamındaki belirsizlikleri ele alıyor. Enerji dönüşümünün hızının belirsiz olması nedeniyle yeni Görünüm raporu bir dizi senaryoyu dikkate alıyor. Raporda, küresel çaptaki doğal gaz talebinin büyük artış gösterdiğine ve kömürü geride bırakarak dünyanın ikinci en büyük enerji kaynağı olacağına dikkat çekilirken, petrol ve doğal gazın dünya enerjisinin yarısından fazlasını oluşturmasının beklendiği açıklandı. 2030’lu yılların başında Hindistan’ın Çin’i geride bırakarak, dünyanın en hızlı büyüyen enerji pazarı olmasının beklendiği raporda gerçekleşmesi muhtemel senaryolar ise şu şekilde belirtildi:

Devlet politikalarının, teknolojilerin ve toplumsal tercihlerin yakın geçmişe benzer bir şekilde ve hızda gelişeceğini varsayan “Gelişen Dönüşüm” senaryosu, aşağıdaki durumların gerçekleşebileceğine dikkat çekiyor;

§Gelişmekte olan ekonomilerdeki hızlı büyüme, küresel enerji talebinde üçte bir oranında artışa neden olmaktadır.

§Küresel enerji karışımı, 2040 yılına kadar dünyada şimdiye kadar görülen en fazla çeşitliliği barındırmakta olup petrol, gaz, kömür ve fosil olmayan yakıtların her biri buna yaklaşık dörtte bir oranında katkıda bulunmaktadır.

§Yenilenebilir enerji kaynakları en hızlı büyüyen yakıt kaynağıdır ve beş kat artarak birincil enerjinin yaklaşık %14’ünü sağlamaktadır.

§Petrol talebi, ileriki yıllarda dengelenmeden önce Görünüm raporu döneminin büyük bölümünde artmaktadır.

§Doğal gaz talebi kuvvetli bir şekilde artış göstermekte ve kömürü geride bırakarak ikinci en büyük enerji kaynağı olmaktadır.

§Petrol ve gaz birlikte dünya enerjisinin yarısından fazlasını oluşturmaktadır.

§Küresel kömür tüketimi yatay seyir izlemekte ve Çin’in kömür tüketiminin büyük ihtimalle yükseliş sonrası durağan bir noktaya geldiği görülmektedir.

§Elektrikli araçların adedi, araç parkının yaklaşık %15’ine kadar artış göstermekte ancak çok daha yüksek kullanım yoğunlukları nedeniyle bu adet, binek araçların kilometresinin %30’una tekabül etmektedir.

§Karbon emisyonları artmaya devam etmekte, bu da geçmişe oranla farklı olarak kapsamlı bir eylem planı ihtiyacına işaret etmektedir.

BP CEO’su Bob Dudley “BP Enerji Görünümü 2018” raporu ile ilgili olarak, “BP’nin stratejisi, enerji endüstrisindeki önemli değişikliklere karşı esnek ve uyarlanabilir olmalıdır. Bu rapor, değişikliklerin olası etkilerini değerlendirmekte ve uzun vadeli planlarımız için bilgi sahibi olmamıza yardımcı olacak. Bu değişimlerin bizi nereye götüreceğini tahmin edemiyoruz ancak bu bilgiyi geleceğin enerji ihtiyaçlarını karşılama konusundaki rolümüze uyum sağlamak ve bu rolü yerine getirmeye hazırlanmak için kullanabiliriz” dedi.

BP Baş Ekonomisti Spencer Dale ise, “Farklı enerji kaynakları arasında, yüksek seviyede enerji arzı ve sürekli enerji verimliliği iyileştirmeleri ile artan rekabet görüyoruz. Dünya, daha az ile daha çok şey yapmayı öğrendiğinden, enerji talebi, şimdiye kadar gördüğümüz en çeşitli yakıt karışımlarıyla karşılanacak. 2040 yılına kadar petrol, gaz, kömür ve fosil olmayan yakıtların her biri dünya enerjisinin yaklaşık dörtte birini karşılıyor. Enerji talebindeki artışın %40’ından fazlası yenilenebilir enerji ile karşılanıyor” diye konuştu.

Rapordaki analizlerin önemli bir kısmı “Gelişen Dönüşüm” senaryosuna dayandırılırken, senaryo ve rapordaki diğer hususlar, farklı kararların ve varsayımların olası sonuçlarını inceliyor. Rapor, birkaç senaryoyu dikkate almakta ve enerji dönüşümünü yakıtlar, sektörler ve bölgeler olarak üç farklı bakış açısıyla inceliyor.

Yakıt analizi

Petrol talebi, ileriki yıllarda dengelenmesine rağmen, raporun büyük bölümünde artıyor. Tüm talep artışı, gelişmekte olan ekonomilerden geliyor. Arzdaki büyüme, ABD’deki petrol sıkışıklığı ve Orta Doğu üreticilerinin pazar payı büyütme stratejisini benimsemesi nedeniyle OPEC’in 2020’lerin sonlarından itibaren bunu üstlenmesi ile sürüyor. Taşımacılık sektörü, küresel petrol talebine hakim olmaya devam ediyor ve toplam büyümenin yarısından fazlasını oluşturuyor. Raporun sonuna doğru dengelenen, taşımacılıktan gelen enerji talebindeki büyümenin büyük kısmı karayolu dışı (çoğunlukla hava, deniz ve demiryolu) taşımacılıktan ve kamyonlardan gelirken otomobillerden ve motosikletlerden küçük artış elde ediliyor. 2030’dan sonra ise petrol talebindeki büyümenin ana kaynağı, özellikle petrokimyasallar için ham madde olarak yanma ile ilgili olmayan kullanımlardan kaynaklanıyor.

Doğal gaz, hızla büyüyen gelişmekte olan ekonomilerdeki artan sanayileşme ve güç talebi düzeyleri, kömürden gaza geçişin devam etmesi, Kuzey Amerika ve Orta Doğu’daki düşük maliyetli arzların artışı ile desteklenen bu dönemde güçlü şekilde büyüyor. 2040’a gelindiğinde ABD, küresel gaz üretiminin neredeyse dörtte birini karşılayacağı ve küresel LNG (Sıvı Doğal Gaz) arzı iki kattan fazla gerçekleşeceği öngörülüyor. 2020’lerin başında LNG kapasitelerinin, bölgeler arası boru hattı sevkiyatlarını aşmasıyla, LNG arzlarındaki süregelen büyüme, gazın dünyadaki mevcudiyetini büyük ölçüde artıracak.

Kömürtüketimi, Görünüm raporu döneminde dengeli seyretmekte olup Çin ve OECD’deki düşüşler, Hindistan ve diğer gelişmekte olan Asya ekonomilerindeki talep artışıyla telafi ediliyor. Çin’in 2040 yılına kadar kömür için en büyük pazar olup, küresel kömür talebinin %40’ını oluşturması bekleniyor.

Yenilenebilir enerji %400’ün üzerinde büyüyor ve küresel enerji üretimindeki artışın %50’sinden fazlasını oluşturuyor. Bu güçlü büyüme, rüzgâr ve güneş enerjisinin artan rekabet gücü sayesinde sağlanıyor. Sübvansiyonlar, yenilenebilir enerjinin giderek diğer yakıtlara karşı rekabet edebileceği 2020’lerin ortalarında kademeli olarak ortadan kalkıyor. Çin, büyümenin en büyük kaynağı olup OECD ülkelerinin tamamından daha fazla yenilenebilir enerji sağlarken, Hindistan da 2030’a kadar büyümenin en büyük ikinci kaynağı oluyor.

Sektör analizi

Birincil enerji talebindeki artışın yaklaşık %70’ini elektrik oluşturuyor. Yenilenebilir enerjinin kullanım oranının, hızlı bir şekilde artması ve bugün %7 olan bu oranın 2040’a kadar dörtte bire ulaşmasıyla, güç üretiminde kullanılan yakıtların karışımı bariz bir şekilde dönüşüme uğruyacak. Buna rağmen kömürün, 2040 yılına kadar güç üretiminde en büyük enerji kaynağı olmayı sürdürmesi bekleniyor. Toplam taşımacılık talebi iki katına çıkmasına rağmen taşımacılık enerji talebi yalnızca %25 oranında artıyor ki, bu da araç verimliliğindeki artışları yansıtıyor. Alternatif yakıtların (özellikle doğal gaz ve elektrik) penetrasyonunun artışına rağmen, taşımacılık sektöründe petrolün egemenliği devam etmesi bekleniyor. (2040 yılında yaklaşık %85).

Bu yılın Görünüm raporu, taşımacılık sektöründe elektriğin penetrasyonunu hem elektrikli araç sayısını (EV’ler) hem de her bir aracın ne kadar yoğun kullanıldığını göz önüne alarak ölçüyor.

Gelişen Dönüşüm senaryosunda, küresel otomobil parkındaki EV’lerin payı 2040 yılına kadar yaklaşık %15’e ulaşacak ki bu da neredeyse 2 milyarlık bir otomobil parkında 300 milyondan fazla otomobil demek. Bununla birlikte, elektrikli otomobillerin kullanım yoğunluğu da hesaba katıldığında, elektrikle çalışan binek otomobillerin kilometre payı yüzde 30’un üzerinde. Görünüm raporu, paylaşılan mobiliteli tam otonom araçların etkileşiminin, elektrikli otomobillerin kullanım yoğunluğunu nasıl büyük ölçüde artırabileceğini gösteriyor.

2040’a kadar olan dönemde önemli bir belirsizlik de elektrikli otomobil satışlarının artış hızı olacak. Görünüm raporu, bu belirsizliğin önemini ölçmek için 2040 yılından itibaren içten yanmalı motorlu (ICE) otomobil satışlarında dünya çapında bir yasak olduğunu varsaydığı bir senaryoyu dikkate alıyor. Bu senaryo, Gelişen Dönüşüm senaryosuna göre sıvı yakıt talebini günde yaklaşık 10 milyon varil azaltıyor ancak yine de 2040 yılında ‘ICE yasağı’ senaryosundaki petrol talebi seviyesi 2016’dan daha yüksek oluyor.

Dale elektrikli otomobillerle ilgili olarak da şunları söyledi: “Elektrikli otomobillerdeki hızlı bir büyümenin – hatta çok hızlı bir büyümenin petrol talebinin çökmesine neden olacağı fikri temel rakamlarla desteklenmiyor” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bir ICE yasağını ve çok yüksek verimlilik standartlarını gördüğümüz senaryoda bile, petrol talebi 2040 yılında bugünkü seviyeden daha yüksek.”

Yakıtların yanma ile ilgili olan ve olmayan kullanımlarını içeren endüstriyel enerji talebi, enerji tüketimindeki artışın yaklaşık yarısını oluşturuyor.

Çin’in büyük ölçüde daha az enerji tüketen bir hizmete ve tüketici yönelimli sektörlere geçişine bağlı olarak elde edilen verimlilik artışı, endüstriyel enerji talebinde daha yavaş büyümeye neden oluyor (yanma ile ilgili olmayan sektör hariç). Çin’in yavaşlayan büyümesinin bir kısmının Hindistan ve Afrika da dâhil olmak üzere düşük gelirli ekonomilere kayma ihtimali yüksek görülüyor.

Özellikle petrokimyasallar için ham madde olmak üzere yakıtların yanma ile ilgili olmayan kullanımı, petrol ve gaza olan toplam talebin en hızlı artan kaynağı. Bazı ürünlerin, özellikle de tek kullanımlık plastiklerin ve ambalajların kullanımı üzerindeki artan çevresel baskıların büyümeyi geçmişteki eğilimlere göre oldukça belirgin biçimde olumsuz etkilemesine rağmen, yakıtların yanma ile ilgili olmayan kullanımı, diğer endüstriyel kullanımların neredeyse iki katı oranında artıyor. Petrol, yanma ile ilgili olmayan enerji kullanımındaki büyümenin neredeyse üçte ikisini oluşturuyor ve geri kalanını da büyük ölçüde doğal gaz sağlıyor.

Bölgesel analiz

Enerji tüketimindeki tüm büyüme, hızla gelişmekte olan Çin ve Hindistan gibi ekonomilerde, 2040 yılına kadar küresel enerji talebindeki büyümenin yarısını oluşturuyor. Bu dönemde Çin’in enerji artışı, daha sürdürülebilir bir ekonomik büyüme modeline geçtikçe yavaşlıyor. Hindistan’ın talep büyümesindeki yavaşlama daha az belirgin ve 2030’lu yılların başında dünyanın en hızlı büyüyen enerji pazarı olarak, Çin’i geçeceği öngörülüyor. Görünüm raporunun ileri safhalarında Afrika, 2035’ten 2040’a kadar küresel talebin artmasına Çin’den daha fazla katkıda bulunarak enerji talebini artırmada giderek daha önemli bir rol oynayacak.

Karbon emisyonları

Görünüm raporunun Gelişen Dönüşüm senaryosunda, karbon emisyonları 2040 yılına kadar %10 artıyor. Bu, son 25 yılda görülen oranlardan çok daha düşük olmakla birlikte, Paris İklim Anlaşması taahhütlerini gerçekleştirmek için gerekli olduğu düşünülen keskin düşüşten daha yüksek.

Bu nedenle, Görünüm raporu, 2040 yılına kadar karbon emisyonlarının neredeyse %50 oranında azaltıldığı Uluslararası Enerji Ajansı’nın ‘Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosu’nda olduğu gibi karbon emisyonlarında benzer keskin düşüşü içeren bir “Daha Hızlı Dönüşüm” senaryosunu da inceliyor. Bu senaryoda, Gelişen Dönüşüm senaryosuna oranla emisyonların ilave azaltılmasının büyük bir kısmı, 2040 yılına kadar neredeyse tamamen karbon salımı üretmeyen hale dönüşecek enerji sektöründen kaynaklanıyor.

Dudley açıklamalarında şu ifadelere yer verdi: “Geçmişten çok daha kararlı bir biçimde ayrılmaya ihtiyacımız var. BP’de karbon fiyatlandırmasının önemli bir unsur olması gerektiğine inanmayı sürdürüyoruz çünkü bu, tüketicilerin daha verimli enerji kullanmasından üreticilerin daha az karbonlu enerji biçimleri üretmesine kadar herkesi rol almaya özendiriyor.”

Ogilvy/Türkiye’de Enerji

AYEDAŞ son iki ayda bakım, onarım ve yatırım çalışmalarını sürdürdü

AYEDAŞ, İstanbul Anadolu Yakası’nda kesintisiz ve sürdürülebilir elektrik hizmeti kapsamında Aralık ve Ocak aylarında da bakım, onarım çalışmaları ile yatırımlarına devam etti.

AYEDAŞ, elektrik dağıtımı hizmeti sağladığı İstanbul Anadolu Yakası’nda sürdürülebilir ve kesintisiz enerji sağlanabilmesi amacıyla, bakım, yenileme ve yatırım çalışmalarını sürdürüyor. Daha aydınlık bir kent için Adalar, Ataşehir, Beykoz, Çekmeköy, Kadıköy, Kartal, Maltepe, Pendik, Sancaktepe, Sultanbeyli, Şile, Tuzla, Ümraniye ve Üsküdar’da Aralık ayında 14148 aydınlatma armatürünün bakımını gerçekleştiren AYEDAŞ ekipleri, yine adı geçen ilçelerde 209 kilometrelik hattın bakımını yaptı. Kentte 108 elektrik panosu ve 27 trafo merkezini elden geçirdi. Ayrıca 177 dağıtım merkezinin de bakımı gerçekleştirildi.

AYEDAŞ, son iki ayda yeni yatırımlara da hız verdi. İstanbul Anadolu Yakası’na 23,7 kilometrelik yeni kablo döşeyen AYEDAŞ ekipleri, 34,7 kilometrelik kabloyu da yer altına aldı. Kentte, 1438 yeni aydınlatma armatürünün montajı ve 7 kilometrelik deniz kablosu tesisi yapımı tamamlandı.

AYEDAŞ’ın İstanbul Anadolu Yakası’ndaki bakım ve yatırım çalışmaları devam edecek.

Effect/Türkiye’de Enerji