20.1 C
İstanbul
Pazar, Haziran 8, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 118

MÜSİAD Avrupa’da Büyümeye Devam Ediyor

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), dünyanın her noktasına ulaşma hedefiyle, şube ve temsilci sayısını artırmaya devam ediyor

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), dünyanın her noktasına ulaşma hedefiyle, şube ve temsilci sayısını artırmaya devam ediyor. Küresel vizyon çerçevesinde, dünyanın dört bir yanında yurtdışı teşkilatlanma çalışmalarını sürdüren MÜSİAD, Yurtdışı Teşkilatlanma Komisyonu koordinatörlüğünde 13-15 Nisan 2018 tarihleri arasında, Belçika’nın Başkenti Brüksel’de şube açılışı ve Avrupa Genel İdare Kurulu (AGİK) toplantısı gerçekleştirecek.

Program kapsamında ilk olarak 13 Nisan Cuma günü, Avrupa Genel İdare Kurulu (AGİK) düzenlenecek.‘Avrupa Başkanlar Toplantısı’ ve ‘Sektör Kurulları Toplantısı’nın bir arada gerçekleştirileceği programda, MÜSİAD’ın Avrupa’daki faaliyetleri, iş fırsatları, yatırım çalışmaları ve Türkiye ile Avrupa arasında süre gelen ilişkiler ele alınacak. Hotel Crowne Plaza Brussels’de düzenlenecek AGİK programının ardından, MÜSİAD Belçika Şube Başkanı Hayri Apaydın, MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan ve T.C. Brüksel Büyükelçisi Levent Gümrükçü’nün katılımlarıyla “Gala Programı” düzenlenecek.

14 Nisan Cumartesi günü MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan ve T.C. Brüksel Büyükelçisi Levent Gümrükçü, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Yurt Dışı Teşkilatlanma Başkanı İbrahim Uyar, Avrupa Şube Başkanları ve MÜSİAD Üyelerinin katılımlarıyla MÜSİAD Belçika Şube Açılış Töreni gerçekleştirilecek.

11 bini aşan üye sayısıyla 50 bine yakın işletmeyi temsil eden ve bu özelliği ile Türkiye’nin en büyük STK’sı konumunda yer alan MÜSİAD, gerçekleştirilecek şube açılışlarıyla birlikte, yurt dışında 73 ülkede 194 farklı noktada temsil edilecek.

Bosch Termoteknik’e Maliye Bakanlığı’ndan teşekkür belgesi

Yaptığı yatırımlar ile ısıtma, soğutma ve havalandırma sektörünün gelişimine destek veren Bosch Termoteknik’e Maliye Bakanlığı tarafından teşekkür belgesi verildi.

Bosch Termoteknik 2017 yılında Manisa ili Kurumlar Vergisinde en yüksek beyanda bulunan ilk 5 mükellef olması dolayısıyla Maliye Bakanlığı tarafından verilen teşekkür belgesine layık görüldü. Manisa Vergi Dairesi Başkan Vekili Ramazan Yaşar ve Grup Müdür Vekilleri Ruhi Petek, Mehmet Uslu ve Dr. Hayrettin Çiçek tarafından yapılan ziyarette, Bosch Termoteknik’e ülke ekonomisine yaptığı katkılarından dolayı teşekkür edilirken, teşekkür belgesi Bosch Termoteknik Ticari Genel Müdürü Akın Kazak’a takdim edildi.

Manisa Fabrikası önemli bir uzmanlık merkezi

İklimlendirme sektörünün ihracat lideri Bosch Termoteknik, Manisa’da bulunan fabrikasından Avrupa, Kafkaslar, Ortadoğu, Körfez Bölgesi, Latin Amerika ve Uzak Doğu’daki toplam 41 ülkeye ihracat gerçekleştirdi. İhracat başarısının yanı sıra Bosch Grubu’nun önemli bir üretim ve Ar-Ge üssü olan Manisa Fabrikası, dünyanın en fazla kombi üreten tesisleri arasında ön sıralarda yer alıyor. Kuruluşundan bu yana 7 milyonu aşkın kombi üreten Bosch Termoteknik’in sorumluluk alanında Türkiye’nin yanı sıra Orta Doğu ve Kafkasya bölgesindeki 17 ülke de bulunuyor.

Kömüre Değer Katan 14 Firmaya Ödül

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın desteğiyle Kömür Üreticileri Derneği (KÖMÜRDER) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslararası Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi ve Fuarı’nda kömüre değer katan kişi, kurum ve şirketler ödüllendirildi. İstanbul Pullman Kongre Merkezi’nde 10 Nisan 2018 tarihinde gerçekleşen ödül töreninde, kazananlar ödüllerini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Zafer Benli ile Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdür V. Ömer Bayrak’ın elinden aldı.

İşte kömüre değer katanlar:

Yatırım Ödülleri: Polyak Eynez, Aksa Enerji, Bereket Enerji

50. Yıl Ödülleri: Akçelik Madencilik, Aydın Linyit, Ercan Şirketler Topluluğu

Çevre Ödülü: Yeniköy – Kemerköy Elektrik Üretim A.Ş.

Sosyal Sorumluluk Ödülleri: TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu), CEN-MA (Cengiz Madencilik)

Rehabilitasyon Proje Ödülü: Anadolu Birlik Holding

Proje Ödülü: Garanti Koza Enerji

Onur Ödülü: Prof. Dr. Güven Önal

İstihdam Ödülü: İmbat Madencilik

Teknoloji Ödülü: Kolin – Hidro – Gen

KÖMÜRDER Başkanı Muzaffer Polat, “Kömür Üreticileri Derneği olarak gerek sektöre gerek çevreye gerekse hayatımıza katkıda bulunan değerli sektör temsilcilerini desteklemek ve sektördeki firmalarımızı teşvik etmek için ödüllendiriyoruz. Bu yıl 9 dalda 14 başarılı kurum, kişi ve projeleri belirledik. Milli enerji politikamızın değişmez bir parçası olan yerli kömürle ilgili örnek olan bu projeler, inanıyoruz ki sektörle ilgili olumsuz algıları da kırmaya yardımcı olacak. Hedefimiz Türkiye’nin kendi enerjisini kendi üreten, enerjide bağımsız bir ülke olması. KÖMÜRDER olarak biz de tüm üyelerimizle birlikte bu hedefi hayata geçirmek için çalışmalarımıza var gücümüzle devam ediyoruz” diye konuştu.

Yerli Kömür Üretimini Artırmak İçin 5 Öneri

Kömür Üreticileri Derneği’nin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın desteğiyle düzenlediği 2. Uluslararası Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi ve Fuarı’nda yerli ve temiz kömür üretiminin nasıl artırılacağı tartışıldı. KÖMÜRDER Başkanı Muzaffer Polat, yerli kömür üretimini artırmak için beş kritik öneride bulundu

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın desteğiyle Kömür Üreticileri Derneği (KÖMÜRDER) tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi ve Fuarı, 10 Nisan 2018 tarihinde İstanbul Pullman Kongre Merkezi’nde kapılarını açtı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Zafer Benli ve Kömür Üreticileri Derneği (KÖMÜRDER) Başkanı Muzaffer Polat ile kamu, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, üniversite ve özel sektörün önemli temsilcilerinin katılımıyla başlayan Zirve’de, Türkiye’nin enerjide omurgası kabul edilen kömürün verimli ve temiz teknolojilerle üretimi ve tüketimi masaya yatırıldı.

Kömürde lider ülkeler ABD, Çin ve Hindistan Zirve’de

Zirve’ye Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Temiz Kömür Merkezi’nden Dr. Andrew Minchener, SPC Çevre Koruma Teknolojileri’nden Yan Qiang gibi birçok önemli isim konuşmacı olarak katıldı. Dünya kömür üretimi ve tüketiminde lider olan ABD, Çin, Hindistan, Kanada, Malezya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Almanya, Güney Kore, Afrika ve Polonya’dan da sektör temsilcileri de Zirve’de hazır bulundu.

Polat: Yerli kömür üretimini artırmak için 5 öneri

Yerli kömür üretimini artırmak için atılması gereken adımları Kömür Üreticileri Derneği (KÖMÜRDER) Başkanı Muzaffer Polat şu şekilde açıkladı:

1.Isı merkezi projeleri eylem planı yapılarak; enerji, sanayi ve kırsal alanda ısınma ve sıcak su ihtiyacının kömürden karşılanması sağlanmalı. Vatandaşımızın kırsal alanda kömür kullanımıyla çevreye kontrolsüz zarar vermesini engellemek için ısı merkezi projeleriyle merkezden kontrollü enerji sağlanması son derece verimli bir adım olacak.

2.İthal kömürle çalışan santrallerin bulunduğu bölgeler, yerli kömürün üretim bölgeleri düşünüldüğünde taşıma maliyetleri ile birlikte çok daha fazla maliyet artışına sebebiyet getiriyor. Ülkemizin özellikle ithal kömürün kalitesinde olan Amasra ve Zonguldak bölgelerindeki kömür sahalarının hızla yatırımlara dönüşebilmesi için mümkün kılan finanse edilebilir bir yapı tasarlanırsa hem enerjide dışa bağımlılığı azaltmak mümkün olacak, hem arz güvenliği sağlayacağız, hem de ülkemize istihdam kazandırmış olacağız.

3.Türkiye’de sanayi amaçlı kömür ithalatı enerji, çimento ve diğer sektörler için sıfır vergi ile yapılabiliyor. Kömür ithalatında verilen serbestlikler nedeni ile yerli kömür üretimi sektörü geriye gitmiş, özel sektör maden işletmeleri kapanmış, kamu ve belirli ölçekteki firmalar ayakta kalabilmiştir. Gerek termik santrallerde gerekse çimento üretiminde kullanılmak amacı ile ithal edilen kömürlerin daha fazla bir serbestlik içerisinde ithal edilebilmesine imkan sağlayacak yeni kararlar gözden geçirilmeli; bu konu ile ilgili tüm bakanlıklarımız, yerli kömür üreticilerinin isteklerini, problemlerini ve önerilerini üst düzeyde kurulacak olan komisyonlar vasıtası ile beraberce yerli kömürü nasıl daha kaliteli üretebileceğimiz ve enerji ihtiyacını gidermede nasıl daha yoğun kullanabileceğimiz konusunda yollar belirlemelidir.

4.Sektör olarak açık kömür işletmelerinde kullanılan akaryakıtta ÖTV indirimi teşvik uygulaması söz konusu olduğunda, istihdamın ve üretimin artması sanayi sektöründe ucuz maliyetli enerji kullanılmasının sağlanması maden ve santral yatırımlarında yan sanayinin gelişimini olumlu yönde etki yapmasını sağlayacak olmasıdır.

5.Özel sektöre ait linyit sahalarında elektrik üretim amaçlı projelerde alım garantisi getirilmiş olmasına rağmen, termik santral ve maden sahalarının yatırım süresi göz önüne alındığında alım garantisi süresinin 10 yıl ve üzeri olması yerli kömüre dayalı termik santral yatırımları hız kazanacaktır.

Akiş GYO Hisselerine Avrupa Kalkınma ve İmar Bankası (EBRD)’ndan Büyük Yatırım

Akkök Holding’in gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren firması Akiş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.’nin %17.39’luk hissesi Ünlü Menkul Değerler A.Ş.’nin aracılığı ile, BİST Toptan Alış Satış İşlemleri Uygulama Esasları kapsamında, aralarında Avrupa Kalkınma ve İmar Bankası’nın da (EBRD) olduğu yabancı ve yerli kurumsal ve nitelikli yatırımcılara satıldı. Bu işlem ile EBRD ilk kez Türkiye’de halka açık bir gayrimenkul yatırım ortaklığına yatırım yapmış oldu.

Avrupa Kalkınma ve İmar Bankası (EBRD), Akiş GYO hisse satışından 102 milyon TL alım gerçekleştirdi. EBRD, bu yatırımıyla şirketin çevre dostu ve sürdürülebilir gayrimenkul projeleri geliştirmesine destek olacak ve şirket portföyüne değer kazandıracak.

Akiş GYO A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü İ. Gökşin Durusoy ise yaptığı açıklamada EBRD’yi şirket ortağı olarak görmekten duyduğu mutluluğu dile getirirken, “EBRD ile çıktığımız bu yolculuk sadece şirketimize değil aynı zamanda ülkemiz geleceğine de yapılan bir yatırımdır. Akiş GYO, Akkök Holding çatısı altında yıllardır gayrimenkul sektörünün öncü şirketlerinden biri olmuştur. EBRD’nin yaptığı bu yatırım gayrimenkul sektöründe stratejik konumlanma anlamında doğru noktada olduğumuzun bir göstergesidir. EBRD’nin iş yaptığı ülkelerdeki tecrübelerinin Akiş GYO vizyonuyla birleşmesiyle gayrimenkul sektöründeki yerimizi daha da kuvvetlendireceğiz.” Dedi.

Durusoy; sözlerine şu şekilde devam etti “EBRD’nin şirketimize sermaye yatırımı yapması aynı zamanda bir kaldıraç etkisi de sağlamış oldu. EBRD’nin ana yatırımcı olduğu satışta hisseler için satış tutarından çok daha fazla talep geldi. Bunun yanında biz şirket olarak özellikle çevresel ve sosyal gelişim alanlarımızı EBRD’nin tecrübesi sayesinde çok daha hızlı şekillendirip, hem yeni projelerimizde hem de varolan gayrimenkullerimizde en yüksek standartları uygulayarak tüm paydaşlarımız için maddi ve manevi artı değer yaratmak istiyoruz.”

İşleme aracılık eden, ÜNLÜ & Co Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut L. Ünlü “Başarıyla tamamlanan bu arz, yabancı ve yerli yatırımcıların gayrimenkul piyasasına ilgi göstermesi yönüyle büyük önem taşıyor. Toplanan yüksek talep sonucu başarıyla gerçekleşen plasman, yatırımcıların Türk Sermaye Piyasalarına duyduğu güvenin yeni bir göstergesi olmuştur.” dedi.

Aygaz ‘İhracatın Yıldızları Ödülleri’nden İki Ödülle Birden Döndü

LPG sektörünün lider markası olan Aygaz, İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin (İKMİB) “İhracatın Yıldızları Ödülleri’nde” iki ödüle birden layık görüldü.

Kimyanın farklı alt sektörlerinde faaliyet gösteren 10 binden fazla ihracatçı firmayı temsil eden İKMİB’in düzenlediği törende, en fazla ihracat yapan birlik üyeleri ödüllendirildi. 24 farklı kategoride 120 ödülün verildiği törende Türkiye’nin en çok tercih edilen ve en güvenilir otogaz ve tüpgaz markası Aygaz, “Mineral Yakıtlar İhracatı” kategorisinde birincilik, “İhracatını En Çok Artıran” kategorisinde dördüncülük ödüllerinin sahibi oldu.

Aygaz adına birincilik ödülünü Aygaz Tedarik Zinciri Direktörü Ayşe Abamor Bilgin, dördüncülük ödülünü ise Aygaz LPG Temin ve Ticaret Operasyon Uzmanı Serra Salt; Ekonomi Bakan Yardımcısı Fatih Metin, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ve İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz’den aldılar.

Aygaz Hakkında

Koç Topluluğu’nun enerji sektöründe faaliyet gösteren ilk şirketi olan Aygaz, Türkiye’nin 14. büyük sanayi kuruluşudur. Kurulduğu 1961 yılından bu yana Türkiye’de LPG (Likit Petrol Gazı) sektöründe liderliğini sürdüren, Aygaz; LPG’nin tüpgaz, otogaz ve dökmegaz olarak dağıtımının yanı sıra LPG basınçlı kap ile aksesuarları üretimi ve satışını da gerçekleştirmektedir. 2.359 tüpgaz bayisi ve 1.710 otogaz istasyonu ile hizmet veren Aygaz ayrıca, 40’tan fazla ülkeye gaz aletleri ihracatı yaparak, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika pazarlarında da faaliyet göstermektedir. Aygaz tüpleri her gün 60 binden fazla eve ve işyerine girmekte, 1 milyondan fazla araç Aygaz’ın otogaz ürünü Aygaz Otogaz ile yolculuk yapmaktadır. Aygaz merkez, tesisler, bayiler, istasyonlar ve tankerler olmak üzere 25 bini aşkın kişiye yarattığı iş imkânı ile 55 yılı aşkın süredir Türkiye’nin dört bir köşesinde hizmet vermektedir.

Çelik sektöründen ilk çeyrekte 3,6 milyar dolarlık ihracat

Çelik sektörü yılın başından bu yana karşılaştığı zorluklara rağmen Türkiye ihracatına katkı vermeyi sürdürüyor. Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre sektör, yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 5,1 azalışla 4,9 milyon tonluk ihracat yaptı. Değer bazında ihracat ise yüzde 21 yükselişle 3,6 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde sektörün en önemli pazarlarından ABD’ye olan ihracatın Section 232 etkisiyle 2017’nin ilk çeyreğine kıyasla yüzde 40 düştüğü ve 371 bin tona gerilediği görüldü.

Çelik İhracatçıları Birliği tarafından açıklanan 2018 yılı Ocak-Mart dönemi verilerine göre; Türkiye’nin miktar bazındaki çelik ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,1 azalışla 4,9 milyon ton olurken, sektörün değer bazındaki ihracatı yüzde 21 artışla 3,6 milyar dolara ulaştı. İhracat miktar bazında düşüşe karşın değer bazındaki yükselişini sürdürdü.

Çelik sektörünün direkt ihracatına, diğer birliklerin faaliyet alanına giren demir çelik ürünleri de eklendiğinde Türkiye’nin 2018 yılının ilk üç ayındaki toplam çelik ihracatı; miktar bazında 5,1 milyon ton, değer bazında ise 4,2 milyar dolar oldu.

Ocak-Mart 2018 döneminde miktar bazında en çok ihraç edilen çelik ürünü yüzde 15,7’lik düşüşe rağmen 1,6 milyon ton ile inşaat çeliği oldu. İnşaat çeliğini 778 bin tonla yassı sıcak, 473 bin tonla dikişli boru, 422 bin ton ile filmaşin ve 417 bin tonla profil izledi.

Çelik sektörünün Mart ayı ihracatı 1,3 milyar dolara ulaştı

Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre; 2018 yılı Mart ayı ihracatı ise 2017 yılının aynı ayı ile kıyaslandığında miktarda yüzde 15 azalış ile 1,7 milyon ton olurken değerde yüzde 11 artış ile 1,3 milyar dolara yükseldi.

Çelik ihracatının yılın ilk çeyreğindeki performansını değerlendiren Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, şunları söyledi: “Küresel çelik sektörü açısından kritik bir yıl yaşıyoruz. ABD’nin Section 232’yi yürürlüğe alması diğer ülkeleri bu karara karşı savunma durumuna geçirdi. Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde adil ticaretin engellenmeye çalışılması küresel ticarette taşları yerinden oynatıyor. En önemli pazarlarımızdan biri olan ABD’de kan kaybetmeye başlayan sektörümüz şimdi de AB’nin koruma duvarları ile karşı karşıya. İhracatımızda kilit rol oynayan AB, Section 232’nin tetiklemesi ile oluşacak muhtemel arzın kendi iç piyasasına zarar verebileceğine dair isabetsiz hesaplarıyla 26 Mart 2018’de 26 ayrı çelik ürün grubunda bir Korunma Önlemi Soruşturması (SafeGuard Investigation) başlattı. Avrupa Birliği’nin ayrılmaz bir parçası olan Türkiye bugüne kadar AKÇT ve Gümrük Birliği kapsamında üzerine düşeni yapması sebebi ile bu uygulamanın dışında tutulmalıdır. ABD’nin NAFTA kapsamında Kanada ve Meksika’yı Section 232’den muaf tutması gibi, AB’nin de Türkiye’yi muaf tutmasını bekliyoruz. Hatta Gümrük Birliği ülkesi olarak AB’nin bizi de kendi yanında değerlendirerek üçüncü ülkelere karşı birlikte hareket etmemize imkân tanıması gerektiğini düşünüyoruz. Çelik İhracatçıları Birliği olarak hem ABD hem de AB’nin çelik sektörünü hedef alan tavırlarına karşı sektörümüzü korumak için elimizden gelen gayreti göstermeye devam edeceğiz”.

​TİKAV ile Akfen Yenilenebilir Enerji’den Sağlık Eğitimi

Akfen Holding tarafından kurulan Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV) koordinatörlüğünde, Akfen Yenilenebilir Enerji bünyesinde yatırımları yapılan 17 enerji santralinin bulunduğu kırsal bölgelerde yaşayan halka yönelik düzenlenen “Önce Sağlık” projesi devam ediyor.

2018’de Mersin ve Muğla ile başlayan “Önce Sağlık” projesi geçen hafta Denizli ve Aydın’daki eğitimlerle sürdü. Köy kahveleri ve okullarında gerçekleştirilen buluşmalara katılan kadınlara ilkyardım, temel sağlık, kanser taraması, kadın hastalıkları ve organ bağışı ile ilgili uygulamalı eğitimler verildi.

Akfen Holding tarafından kurulan Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV) koordinatörlüğünde 2018 yılı boyunca Akfen Yenilenebilir Enerji şirketinin elektrik üretim santrali yatırımlarının bulunduğu Türkiye’nin 17 farklı kırsal bölgesinde gerçekleştirilen “Önce Sağlık” projesi tüm hızıyla devam ediyor.

Proje kapsamındaki eğitimlere katılan kadınlara ilkyardım, temel sağlık, kanser taraması, muayene rutinleri, kadın hastalıkları ve organ bağışı ile ilgili uygulamalı seminerler veriliyor.

Geçen yıl “Evde Okullu Olduk” projesiyle 0-6 yaş grubu çocukların gelişimi konusunda 15 farklı bölgede 1000 kadına ulaşılırken, ‘sağlık’ olarak belirlenen bu yılın teması ile 1200 kadına eğitim verilmesi amaçlanıyor.

KÖY KAHVELERİ KADINLARIN

SAĞLIK EĞİTİMİNE AYRILIYOR

TİKAV Yönetim Kurulu Başkanı Sultan Yılmaz, kırsal bölgelerde yaşayan kadınlara yönelik her yıl farklı konularda düzenledikleri eğitimlerle ailenin temeli olan kadınların farkındalıklarını arttırmayı hedeflediklerini söyledi. Yılmaz, “Kadınlarımıza bu eğitimler ile ulaşarak tüm evlere girebilmek ve evlerdeki bireylerin tamamında bu konuda farkındalık yaratmak mümkün oluyor. Yılsonuna kadar 17 farklı bölgede en az 1200 kadına ulaşacağımızı öngörüyoruz” ifadelerini kullandı.

“Önce Sağlık” projesinde 2018 yılının ilk 3 ayında Mersin Anamur Otluca HES, Muğla Ula Kavakçalı HES, Muğla Seydikemer Sekiyaka HES, Denizli Kale Demirciler HES, Denizli Acıpayam Yeşilvadi GES ve Aydın Bozdoğan Sırma HES yatırımlarının bulunduğu bölgelerde sağlık eğitimleri verildi. Proje Nisan ayında ise Konya Ereğli’deki Yaysun GES ve Kayseri Yahyalı’daki Çamlıca HES eğitimleri ile devam edecek. Köy kahve ve okullarında gerçekleştirilen “Önce Sağlık” projesi ile 2018 yılı sonunda toplam eğitim verilen noktaların sayısı 17’ye ulaşacak.

“EVDE OKULLU OLDUK”TAN

SONRA SAĞLIĞA YÖNELDİ

“Önce Sağlık” projesi, TİKAV ile Akfen Yenilenebilir Enerji’nin ilk sosyal sorumluluk projesi değil. Geçen yıl da “Evde Okullu Olduk” projesi ile yine Akfen Yenilenebilir Enerji şirketinin enerji yatırımlarının bulunduğu noktalarda yaşayan halka yönelik bir proje gerçekleştirildi.

Kırsal bölgelerde ikamet eden ve 0-6 yaş grubu çocuk sahibi olan kadınların katılımıyla hayata geçirilen “Evde Okullu Olduk” projesi ile annelere çocukların muayene ve aşı takvimleri, beslenme sağlığı ve ev kazaları hakkında eğitim verildi. 15 farklı noktada 1000 kadının katılımıyla gerçekleşen eğitimlerde yetişkinlerin çocuklarıyla nitelikli zaman geçirebilmeleri ve onların gelişim süreçlerine destek olabilmeleri için evde bulunan malzemelerle ev içinde okul öncesi etkinlik atölyesi çalışması yapıldı.

Elektrik zammı tüketicileri etkilemeyecek

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) 1 Nisan 2018 tarihinden itibaren tüketicilere uygulanacak elektrik tarifeleri fiyatlarında artış yaptı. Buna göre daha önce elektrik tedarik şirketi değiştirmemiş tüketiciler Nisan’dan itibaren yaklaşık yüzde 2,8 oranında daha yüksek elektrik faturası ödeyecek.

EPDK tarafından bu yılın Ocak ayında alınan bir başka karara göre ise aylık 70 Lira ve üzerinde elektrik faturası ödeyen tüketiciler cep telefonu operatörü değiştirir elektrik tedarik şirketi değiştirebiliyor. Tedarik şirketi değiştiren tüketiciler ise daha cazip fiyatlar sunan şirketleri tercih ederek daha ucuz elektrik faturası ödeyebiliyor. Bu durum ise tüketicilerin serbest piyasadan yararlanabilecekleri ve bu yapılan fiyat değişikliğinden etkilenmeden elektrik kullanabilecekleri anlamına geliyor.

Yapılan zam tedarikçi değiştireni etkilemiyor

Konuyla ilgili bir açıklama yapan elektrik tarifeleri karşılaştırma internet sitesi EnCazip’in kurucu ortağı Çağada KIRIM, “EPDK 1 Nisan’dan geçerli olmak üzere ulusal elektrik tarife fiyatlarına zam yaptı. Ancak aynı kurum tarafından daha önce alınan bir kararla 70 Lira ve üzerinde fatura ödeyenler tedarikçi değiştirme hakkını kazanmıştı. Bu zam oranı, tedarikçi değiştirerek elde edilecek tasarruftan daha düşük bir seviyede kaldı. Çoğu serbest tüketicinin henüz tedarik şirketi değiştirmediğini düşünürsek tedarikçi değiştirecek tüketicilerin bu zamdan etkilenmeyeceğini, hatta bu orandan fazla tasarruf edeceğini söyleyebiliriz.” şeklinde konuştu.

Türkiye hala en ucuz elektrik kullanan ülkelerden biri

Elektrik fiyatlarının neden zamlandığı sorularına da yanıt veren Kırım görüşlerini şu şekilde ifade etti: “Tüm dünyada enerji fiyatları daima yukarı yönlü eğilim içinde. Neticede enerji kaynakları sınırlı ancak enerjiye olan talep her geçen gün artıyor. Sınırlı bir kaynağa olan talebin artması durumunda fiyatların yukarı doğru çıkması sürpriz değil. Yani enerji fiyatlarının yukarı yönlü trendi global bir durum, ancak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye hala elektrik enerjisini ucuza kullanan bir ülke olarak ön plana çıkıyor.”

EPDK’nın kararlarına göre Türkiye’de aylık 70 Lira ve üzerinde fatura ödeyen herkes elektrik tedarik şirketi değiştirebiliyor. Tedarik şirketlerine direkt olarak ya da karşılaştırma sitelerini kullanarak ulaşıp sözleşme yapan tüketiciler bir aylık elektrik faturalarını bedavaya getirebiliyor. Tüketicilerin tedarik şirketi değiştirmek için sözleşme imzalamaları ve güncel elektrik faturalarını şirkete iletmeleri yeterli. Bu işlemden sonra tedarikçi değişikliği sistem üzerinden yapılıyor ve geçiş esnasında elektrik kesintisi kesinlikle yaşanmıyor. Serbest piyasanın gelişimi tüketicilere daha iyi hizmet ve daha cazip fiyatlar olarak geri dönüyor.

Elektrik ve altyapı piyasasında küresel işlem değeri 200 milyar dolara ulaştı

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin Enerji Sektörü İşlem ve Trendleri: 2017 Değerlendirmesi ve 2018 Görünümü Raporu sonuçlarına göre; elektrik ve altyapı piyasasında küresel olarak işlem değeri 200,2 milyar dolar ile 8 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Geçen yıl toplam 516 işlem gerçekleştirildi

Dünyanın lider denetim ve danışmanlık şirketlerinden EY, Enerji Sektörü İşlem ve Trendleri: 2017 Değerlendirmesi ve 2018 Görünümü Raporu’nun sonuçlarını açıkladı. Rapora göre; elektrik ve altyapı piyasalarında küresel olarak gerçekleştirilen işlemler geçtiğimiz yıl hem değer hem de hacim bakımından 8 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. 2017 yılında 200,2 milyar dolar değerinde 516 adet işlem gerçekleştirildi.

Yenilenebilir enerji işlemlerinde %28 artış yaşandı

Yatırımcıların uzun vadeli ve istikrarlı getiri sağlama arayışında olma arayışı ile birlikte iletim – dağıtım işlemleri 2017 yılında total işlem değerinin %50,1’ini (100,3 milyar dolar) oluşturdu. Öte yandan raporda; toplam işlem hacminde bir önceki yıla göre %10 oranında yükseliş görülmesinde yenilenebilir enerji işlemlerinde %28 artış yaşanmasının etkili olduğu belirtiliyor. Geçtiğimiz yıl 42,8 milyar dolar değerinde yenilenebilir enerji işlemi gerçekleştirilirken, yenilenebilir enerjiye yatırım bir buçuk kat artış gösterdi. Yenilenebilir enerji işlemlerinin değer olarak üçte birinden fazlası (15,1 milyar dolar) Avrupa merkezli olarak gerçekleşti.

Birleşme ve satın alma faaliyetleri hız kazandı

Raporun sonuçlarına göre; özellikle Avrupa ve ABD’deki bağımsız elektrik üreticilerinde işlem değerlerinin iki kattan fazla yükseliş göstermesi ile birlikte birleşme ve satın alma faaliyetleri hız kazandı. Bağımsız elektrik üreticilerinin gerçekleştirdiği işlemlerin değeri 2016’da 15,2 milyar dolar seviyesinde iken, 2017’de 33 milyar dolara ulaştı. Bununla birlikte yeni enerji teknolojilere odaklı start-up şirketleri ise 746 milyon dolar fon temin etti. Raporda; söz konusu rakamın 253 milyon dolarlık kısmının enerji hizmetleri odaklı olduğu ifade ediliyor.

Rapor ile ilgili değerlendirmede bulunan EY Türkiye Enerji Sektörü Lideri Erkan Baykuş şunları söyledi: “2017 yılı, enerji sektöründe birleşme ve satın alma aktivitelerinin gelişim gösterdiği bir yıl oldu. Enerji sektörüne yapılan yatırımların devam eden teknolojik değişimden etkilendiğini gözlemliyoruz.Yenilenebilir enerji sistemdeki yerini genişletmeye devam ederken, yeni teknolojilere odaklı enerji piyasası da ölçek ve önemini artırarak büyümeyi sürdürüyor. Teknoloji şirketlerinin elektrik sistemde giderek temel paydaşlar haline gelmesi ile birlikte geleceğin enerji piyasası için daha uzun vadeli ihtiyaçlara odaklanacaklarını öngörüyoruz.

2017 yılında gerçekleşen 200 milyar doların üzerindeki işlemlerin yarısından fazlası ABD de gerçekleşti. Avrupa piyasasında ise yenilebilir enerji işlemleri ve iletim dağıtım işlemleri önceliği aldı. Avrupa piyasası konvansiyonel enerji üretimi tarafında cazip görünmüyor. Yurtdışı yatırımlarda birinci ve ikinci sıralarda Çin ve Kanada’yı görüyoruz.Bu iki ülke yabancı yatırımcı olarak dünyanın birçok bölgesine yaklaşık 46 milyar dolarlık elektrik ve altyapı işlemi gerçekleştirdi. Bu da toplam yabancı yatırımın yarısına yakın bir rakamı teşkil ediyor. Türkiye olarak bizde bu yabancı elektrik yatırım pastasından daha büyük paylar alabilmek için çabalarımızı artırmalıyız.”

Amerika kıtasının büyüme gündeminde yenilenebilir enerji en üst sırada

Amerika kıtasında işlem değeri 102,2 milyar dolara ulaşarak 8 yıl sonra ilk kez 100 milyar dolar seviyesini aştı. ABD 87,9 milyar dolarla hacmin büyük kısmının gerçekleştiği ülke oldu. İşlemlerin 29,4 milyar dolarlık bölümü elektrik şebekesi alanında gerçekleşti. 28,4 milyar dolarlık anlaşma entegre varlıklar üzerinde olurken, üretim alanındaki yatırımlar 24 milyar dolar olarak kaydedildi. Bu dönemde yenilenebilir enerji ile ilgili işlemler 14,2 milyar dolara yükseldi. Yenilenebilir enerji anlaşmaları yıllık bazda hacim olarak %28 büyürken, işlem değerindeki artış %71’i buldu.

Avrupa piyasasını yenilenebilir enerji canlandırdı

Avrupa’da işlem hacmi %11 artarak 213 oldu. İşlem değeri ise 50,3 milyar dolar ile 2016 seviyelerinde gerçekleşti. Toplam işlem değerinin % 30’u yenilenebilir enerjide gerçekleşirken, dağıtım %27 ve üretim %26’lık bir kısmı oluşturdu.

Asya-Pasifik’te kamu politikaları büyümeyi destekledi

Asya-Pasifik, 2017 yılında ılımlı bir büyüme kaydeden tek bölge oldu. Toplam işlem değeri %14 artarak 46,7 milyar dolara yükseldi. Geleneksel üretim hariç tüm alt segmentlerde artış yaşandı. Yenilenebilir enerjide işlem değeri yıllık bazda %72 arttı ve 13,5 milyar dolara yükseldi. Söz konusu yüksek büyümede kamu politikaları belirleyici oldu.

Türkiye ve köprü görevi

Sınır güvenliği ve terör önlemi için, ikinci defadır Suriye topraklarında başarılı askeri harekat yapan Türkiye’ye, ileride elde edilmesi planlanan petrolden pay verilmemesi için süper güçlerin gayretleri daha doğrusu oyunları şimdiden sezinleniyor.

Hatta, özellikle ABD’nin gayretleri neredeyse bir savaşa dönüştürülmek isteniyor.

Her şeyden önce, bir ABD’nin terör örgütleri kuracağını, besleyeceğini ve destekleyeceğini bilmek akıllara durgunluk veriyor.

Bilindiği üzere, dünyaya muhtaç olduğu enerjinin büyük bir bölümünü sağlayan, Orta Doğu ve Avrasya bölgelerinin daima tehlikenin odağı halinde olması, hepimizi endişelendiriyor.

Bir bakıma; enerji kaynağı sahibi olmak ve onu pazarına ulaştırmak daima ya sorun oluyor ya da olmaya namzet bulunuyor.

Nitekim, sözde “Arap Baharı” ve ötesinin asıl nedenlerinin başında petrol gözüküyor. Asırlardır insanoğlunun dikkatini sarsan ve çoğu zaman endişeyle üzerine çeken Orta Doğu’ya bakıldığında; çeşitli görüntüler, süreçler, beklentiler ve tehlikeler görülüyor.

Öteden beri, çoğu enerji kaynaklarının ve yollarının Orta Doğu’da olması bu bölgeyi daha da “stratejik” hale getiriyor.

Orta Doğu’yu çoğu zaman buhrana sokan bu stratejik değerin en büyük unsurlarından birinin de Türkiye’nin olduğu tartışılıyor.

Bilindiği gibi; Türkiye uzun yıllardan beri enerjinin güvenli bir şekilde ulaşımını sağlıyor.

Yani, Türkiye bir bakıma “köprü” görevini üstleniyor.

Zaten, küresel güç ve sermayenin, Orta Doğu’dan beklentisi ve istemi, enerji kaynakları ve enerji yollarının güveni ile özetleniyor.

Tabii ki enerji denirken, öncelikle petrol ve türevleri ile su akla geliyor.

İsrail’in ve bazı ülkelerin yakında büyük su sıkıntısı çekeceği öne sürülüyor.

Beklentiler de, bu çerçevede değerlendiriliyor.

Enerjinin Orta Doğu’dan Batı’ya ve öteye intikalinde Türkiye önemli rol oynuyor.

Her şeyden önce, özellikle petrolde büyük paylaşım sorununun çıkmaması için, “güven” önlemleri hayati bir değer taşıyor.

Bir başka deyişle, kalkınma ve toplum refahının yükseltilmesi için gerekli olan ana unsur her zaman enerji oluyor.

Dolayısıyla, enerjiye veya kaynaklarına ulaşmak, günümüzde tüm ülkeler için önem arz ediyor.

Gezegenimizde, en büyük acının, en büyük kan dökmenin ve en büyük kazanç elde etmenin “petrol” yüzünden kaynaklandığı yıllardır biliniyor.

Böylelikle, Türkiye’nin konumu, ülkemize çok stratejik bir önem kazandırıyor.

Üstelik, gerek Irak’ın gerek Suriye’nin kuzeyinde yaşayan Kürtlerin yıllardan beri Batı’nın emrinde olması ve zaman zaman kullanılmaları Türkiye’yi daha “hassas” hale getiriyor.

Orta Doğu’da yaşanmakta olan kanlı gelişmeler, petrolün bütün dünya için bir “baş belası” olduğunu adeta ispatlıyor.

Üstüne bir de, gerek korsan addedilen Peşmerge devletçiği, gerek terörist örgütleriyle, Kürt oluşumlar, bölgedeki yangını sürekli alevlendiriyor.

Zaten, ABD, Avrupa Birliği ve İsrail bu yüzden, Kürtleri çeşitli şekillerde ve zeminlerde destekliyor.

Gerçekten de, özellikle enerji ve yollarının güveni için başta Kürtler olmak üzere çeşitli terör örgütleri Batı tarafından hem kuruluyor hem finanse ediliyor hem ikmalleri yapılıyor hem de istenildiğinde bir “koz” olarak sancılı bölgeye salınıyor.

Özellikle, ABD ve İsrail’in bu tehlikeli projenin yandaşı olduğu da  hemen fark ediliyor.

Kısacası, Orta Doğu’da yaptığımız iki askeri hamlemizin önemini  kavramamız gerekiyor.

Zira, ABD yine “Kürt kozunu” kullanamamanın telaşını yaşıyor.

Bölgeden, beklenen petrolden pay almaması için Türkiye’nin aleyhine şimdiden kumpaslar tezgahlanıyor.

Ne yazık ki, başını ABD’nin çektiği “şer koalisyonunda” Rusya, İsrail, İngiltere gibi ülkelerin de bulunduğu açıkça görülüyor.

Sachmalama Türkçe de neymiş?

Eline sağlık Rüştü Erata. Bir ülke “lisanını” yozlaştırırsa,  her şeyini kaybeder diye düşünmüş, dolaşmış, uğraşmış ve araştırmış. “Sachmala Türkçe de Neymiş?” başlıklı ibret alınacak bir eser yayınlamış. Konfüçyüs’e soruyorlar. “Bir ülkeye yönetmeye çağrılsanız,  yapacağınız ilk iş ne olurdu ?” Konfüçyüs yanıtlıyor: “Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım.” Dil kusurlu olursa sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz, yapılması gerekli şeyler doğru uygulanmaz. Ödevler gerektiği gibi yapılamazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlığa düşen halk ne yapacağını işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

İnsan kitabın sayfalarını çevirdikçe yeni yeni bilgileri edinip “dilimiz” adına daha da üzülüyor. Hayatlarında ciddi bir makale okumamış, ancak 150 kelime ile Türkçe konuşup, sadece vücudu ve yüzü güzel manken bozuntuları maalesef gençliğe örnek teşkil ediyor. Bunun sonucunda Atatürk’ün öğretmenliğini yaptığı Türkçe’mizin son halinden size bazı acı örnekler.

Bir devlet hastanesinde hasta yakınmaları!

  • Doktor Bey bacaklarımda valiz var (varis olacak.)
  • Ben de Habitat B var mı?

(hepatit olmalı)

  • Bende süpertansiyon var.

(yüksek tansiyon demek istiyor.)

Dilbilimci David Crystal, 2000 yılında basılan “Dillerin Katli” adlı kitabında, bir dilin yaşamsal tehlikeye girdiğinin belirtilerinden ve yok olma yolunda geçirdiği üç evreden söz ediyor:

a) “Yabancı egemen güç kendi dilinin konuşulması için ağır baskı uygular. Bu baskı tepeden aşağı (teşvikler, devletin yasaları yoluyla) ve aşağıdan yukarı (halkta özenti ve moda yaratılarak) adım adım ilerler.

b) İki dilli dönem. Ulusal dilin kullanım alanı azalıyor. Eğitim her düzeyde yabancı dil ile yapılmaya başlanır. Her kesimden herkes işi gücü bırakıp yabancı dil öğrenme yokuşuna sürülür. Meslek veya bilimsel başarı yerine, herkes yabancı dil sınavlarına girmekle oyalanır.

c) Gençler artık yabancı gücün dilini kendi ulusal dilden daha iyi bilirler, yarı Türkçe yarı İngilizce anlaşırlar ve “kendi dilini” kullanmaktan adeta utanır olurlar. Veli ile çocuklar arasında iletişim bozulur.

Biz acaba Türkiye olarak hangi aşamadayız, kararı siz verin.

Aşağıdaki “örnekler” günümüzün Türkiye’sinde “iş yerlerinden” seçilmiştir.

Belinda’s Canteen (Acaba Belinda Hanım bu kantinde ne yapıyor.)

Cactus Cafe Bar (“kaktüs”yazılırsa ayıp olur)

Great Hong Kong Exprex Restaurant  (İnanının,  bir Amerikalı bu ismi  hemen anlar.)

Medishop (Sağlığın satıldığı “ev”  olmalı)

Kiddyland (Vallahi, İngilizce lügatta bile bu kelime bulunamadı.)

Odeon Cineplex Sinemaları (Antik Yunanı seven sinema meraklısı çok olmalı.)

Sticker Club (“Küçük bir yapışkan” kağıt sevenler burada toplanıyor olmalı.)

Appetito (İtalyanlara müjde, ama Kastamonu’nun bir köyünden gelen Abdullah Amca bu sözcükten ne anlar?)

Dönercity (Yorumu size bırakıyorum.)

Daha mı, residence, tower, CEO, trend, megastar, ultra, style, hard, soft, e-mail, mouse, keyboard, I-pad, statika

Bunların Türkçeleri de var, ama ısrarla yine de kullanılıyor!

Demo (tanıtım), Spiker (sunucu), Firstlady (Hanımağa), Super – hiper gross market (mağaza), Billboard (İlan tahtası), Mega (Büyük), Mikro (Küçük), Final (Son), Pardon (özür dilerim.), Full time (tam gün), Absurd (saçma), Provoke etmek (kışkırtmak) Jenerasyon (nesil, kuşak), Exit (çıkış) Feedback (geri bildirim)

İşte size ülkemizin coğrafyasından tatil köyü adları!

Club Turan Prince, Eldorador Palmariva, Prate’s Beach Clup, Sol Muna Hotel

İşte ülkemizin en popüler radyo ve televizyonları!

ATV, CNBC-E, Cine 5, CNN, Flash, HBB, Joy TV, NTV, Number One, Power, Show, Star, Metro FM, Radyo Plus, TV 8, News 6 ve daha niceleri

İşte piyasadaki bisküvilerin markaları!

Biskot, Biskrem, Canpare, Çizi Kraker, Çukosandviç, Haylayf, Jumbo, Negro, Luna, Mont Blanc, Toto, Finger, Petit Beurre.

Makalemin “satır sayısı” sınırı aştı ama dünyanın en nitelikli 5 dili arasında yer alan Türkçemizin nasıl yok edildiğinin örnekleri öyle kolay bitmez, Türkçeyi, İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça, Farsça gibi dillerden aldığımız sözcüklerle kirlettik.  Bu arada güzel Türkçe dili adım adım eriyor!

Bizim polisimiz

Emniyet teşkilatımızın kuruluşunun 173. yıl dönümü vesilesiyle bu sayımızda köşe yazımda cefakâr, vefakâr olan fakat kadir kıymeti hakkettiği şekilde bilinmeyen polislerimizden bahsetmek istiyorum.

Onlar hep bizim için yaz demeden kış demeden sokaklarda can siperane çalışan ihtiyaç halinde günlerce evine gitmeyen annesini, babasını,eşini,çocuklarını görmeyen, soğuk ve sıcak demeden görevini icra eden, bir ilden başka ile tayin edilen, gün gelip kırsalda,ihtiyaç halinde sınır ötesinde mücadele eden, bir namlunun önüne kendini atıp, Fethi Sekin gibi şehit olup, arkasında gözü yaşlı insanlar bırakmaktan bir an olsun çekinmeyen polislerimiz gerçekten bizler için çok fedakarlıklar yapmaktadır.

Cizre’de korkusuzca terörle savaşırken şehit olan,denizde kaçakçılarla boğuşan, çocukların şefkatli polis amcası olarak onların emniyeti için çalışan, afetlerde ilk kurtarıcı olan, uyuşturucuya geçit vermeyen, özel harekatçı olup, dağda bayırda çarpışan, toplumsal olayları bastıran, yunus adıyla motorun üstünde canını hiçe sayıp olaylara müdahale eden, trafiği düzenleyen, hırsızı yakalayan, kavgayı ayıran bizim polisimizdir.

Kendisini canıyla bizim için feda etmekten bir an olsun çekinmeyen polisimizdir ama hep eleştirilen yine bizim polisimiz olur. Eleştirilse de bizim için çalışmaktan ve fedakârlık yapmaktan bir an olsun çekinmez. Esasında biz polis olsaydık ne yapardık sorusunu kendimize sorarsak polislerimizi daha iyi anlayabiliriz.

Sadece polis oldukları için arkadaşlık yapmak yerine el ele vererek bir olabilirsek o zaman bizlerde polis olmadan onların ne yaşadığını ne fedakârlıklar yaptıklarını anlayabiliriz.

İyi ki varsınız sizlerin sayesinde evimizde rahat rahat uyuyoruz, sokaklarımızda huzur var, suçlular meydanlarda ellerini kollarını sallayarak dolaşamıyorlar. Kısacası yaptıkları her fedakarlığı bizler yani vatandaş için yaptıklarını fark etmek zorundayız.

Sosyal hakları, hayatı ve ömürleri namlunun ucunda olan, izinleri bizim huzurumuz için aniden iptal edilebilen polislerimizi anlamak ve bir an olsun kendimizi onların yerine koymalıyız.

Aileleri acaba işten bu sefer sağ dönecek mi diye düşündüklerini hayal etmek bile insanı geriyor değil mi?

Unutmayın onlar polis ama onlarda bir abi, baba, kardeş, dayı, yeğen, oğul, anne, eş, dede yani bizler gibi insandır, insan…

Bizler için hayatını bu mesleğe adayan tüm Emniyet teşkilatımıza sonsuz teşekkürlerimi sunarım, iyi varsınız.

Çin’in Afro-Avrasya Stratejisi Üzerine

Asyalı bir güç olan Çin Devleti tarih boyunca çeşitli zamanlarda batıya doğru genişleme politikası izlemiştir. Örneğin, İkinci Göktürk Devletinin 742 yılında yıkılması sonrasında Orta Asya da bir güç boşluğu doğmuş ve Çin batıya doğru genişlemeye başlamıştır. Bu dönemde Çin’in genişlemesi 751 Talas savaşında Müslüman Araplar ve onlara yardım eden Türkler tarafından durdurulmuştur. Bir başka genişleme dalgası Yuan Hanedanı Kubilay Han zamanında 13. ve 14. yüzyıllarda olmuş bu genişleme de Rusya ve İran devletleri ittifak geliştirilemediği için durdurulmuştur.

Benzer şekilde SSCB’nin dağılması ile Orta Asya’da bir güç boşluğu doğurmuş ve Çin yine bu boşluktan faydalanarak batıya doğru genişlemeye başlamıştır. Çinin “Bir Kuşak Bir Yol Projesi” bu bağlamda değerlendirilebilir.

Viktor Yanukoviç ve Çin Devlet başkan yardımcısı Lee Kezhyan 2013 yılında Kırım’ın Sivastopol ve Yevpatorya bölgelerinin Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol Projesi”ne tahsis edilmesi konusunda anlaşmışlardır. Anlaşma sayesinde Kırım’da Çinli yatırımcılar tarafından kurulacak deniz limanı ile Çin Avrupa’ya ticari olarak 6 bin km daha yaklaşmış olacaktır. Bu sayede Çin malları Suveyş kanalı veya Cebelitarık kullanılmadan Avrupa’ya ulaşmış olacaktır. Bölgenin çevresinde ayrıca 300 bin metrekare alanda endüstri bölgesi kurulması planlanmıştır. Ayrıca anlaşma Ukrayna’ya Çinli göçmenlerin gelebileceği yönünde hükümler içermiştir. Çin’nin “Bir Kuşak Bir Yol Projesi”, Rusya Devlet Başkanı Putin’in daha öncesinde teklif ettiği Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan ve Beyaz Rusyayı kapsayan Avrasya Birliği’nden daha etkili bir proje olacağı değerlendirilmiştir. Bu projeye sadece Orta Asya dahil edilmemiş, ipek yolunun ekonomik kuşağı olarak Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Güney Osetya ve Ukrayna’yı kapsamıştır. Sonrasında hedef tüm Avrupa olacaktır.  2013 yılı itibariyle Rusya bu projenin dışında tutulmuştur.

Çin, “Bir Kuşak Bir Yol Projesi”ne dahil olan ülkelerin iç işlerine müdahale etmeyeceği konusunda garanti vermektedir. Çin devlet başkanı Orta Asya devletlerinin başkanları ile stratejik ortaklık için bu dönemde ayrı ayrı görüşmüş özellikle Özbekistana 11 miyar dolarlık bir anlaşma teklif edilmiştir.

Çin’in batıya doğru genişlemesi sadece Orta Asya veya Kafkaslar ile sınırlı kalmamış, Ortadoğu ve Afrika ülkelerini de içermiştir. Özellikle Afrika uzun zamandan beri Çin’in bu etkisi altındadır. Çinin anılan etkisi Orta Asya deneyiminden de anlaşılacağı üzere şimdilik sadece ekonomiktir. Çin ekonomik etkisini politik düzeyde henüz gösterememektedir. Örneğin, Çin’in ekonomik etkisi Kırgızistan’da olduğu söylenebilir fakat bu etki ülke içindeki siyasi tutumuna henüz yansımamıştır. Bununla birlikte Çin’in tutumunda jeopolitik faktörleri inkar etmek hatalı olacaktır. Çünkü Çin kendi ulaşım ve diğer araçlarını çeşitlendirme konusunda endişe duymaktadır, bazı transit geçiş güzergahlarında politik veya askeri problemler oluşmaktadır.

Yakın dönemde Rusya’nın Kırım’ı tek taraflı ilhak etmesi ve sonrasında ilk olarak Kırım özelinde Çin-Ukrayna anlaşmasının iptal edilmesini sağlaması söz edilen askeri politik problemlere örnek olarak gösterilebilir. Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ipek yolu projesinde ben de varım şeklinde değerlendirilebilir.

Benzer şekilde, benzer dönemlerde başlayan bir kuşak bir yol güzergâhının güney ekseninde yer alan Suriye uyuşmazlığını yukarıda belirtilenlerden bağımsız okumamak gerekmektedir. Türkiye’nin en son Afrin hamlesini de bu bağlamda değerlendirmek gerekmektedir.

Bence korkun hem de çok…

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Üyesi ve Suudi Arabistan vatandaşı olan Sophia’nın aile kurmak istediğini biliyoruz. Evlenirse çocuk isteyecek ve o zaman başımıza belaların püskülleri gelecek.

Esasında Sophia ve onun gibi ruhsuz olan yeni nesil oyuncaklar dünyanın bizim sandığımızdan çok daha karmaşık bir hal almasına neden olacakların ürünüdür.

Hep gülüyorlar, güle güle ellerimizden işlerimizi alacaklar. Birde zekalarının bize zarar verecek kadar gelişebilme tehdidi de var.

Bugün dünyaya egemen olan zekâ, savaşlara, yoksulluğa, açlığa, sömürüye, cinayetlere, çevre kirliliğine, ırkçılığa neden olabiliyorsa, insandan zeki olan ruhsuz robotların neler yapacağını bir düşünün!

Korkmuyor musunuz?

Bence korkun hem de çok…

 

 

 

‘TÜRK’ askeri ile ‘ABD’ askerinin farkı

Irak’ın parçalandığı 2003 yılında ABD, “Türk askeri Irak’a girerse karşısında Amerikan askerini bulur” diyerek Türkiye’yi hareketsiz bırakmıştı.

Hatta Süleymaniye‘de çuval vakasını meydana getirerek moral üstünlüğümüzü darmadağın etmişlerdi.

Uygulamaya koydukları Bizans oyunlarıyla hata yapmamız için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya gayret ettiler.

ABD Pasifik’teki kendi toprağı olan Guam adasına taşıdığı Kürtleri eğiterek yeni kurulacak Kürt Devleti’nin yöneticilerini burada yetiştirdi.

Kuzey Irak’ta ABD kendi eseri olan Kürtlerin devlet(çiğ)ine yeni bir devlet(çik) kazandırmak için çalışmalara bu sefer Suriye’de başladığını hepimiz yıllarca seyrettik.

KÜRT SORUNU DİYE BAĞIRANLAR ABD VE İSRAİL’E HİZMET EDİYOR

İsrail’in Filistinlileri, Rumların Kıbrıs Türklerini bir arada yaşamak için zorlamasına rağmen Irak, Suriye, İran ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin bu ülkelerden ayrılması için neden büyük mücadele verdiğini anlarsak sorunun nedeni de ortaya çıkmış olur.

Kürt sorunu diye kaos ortamı oluşturmaya çalışanların esas nedeninin ABD ve İsrail hedeflerine hizmet ettiklerinden şüphe yoktur.

IRAK’A BARIŞ GETİRECEĞİZ DİYEREK TECAVÜZ VE KATLİAMLARA İMZA ATTILAR

Özgürlükler ülkesi diye telafüz edilen Amerika’nın Irak’a barış getireceğiz diyerek o topraklarda gerçekleştirdiği tecavüz ve katliamlar hafızamızda ki yerini koruyor.

Tüm dünyayı ve insan haklarını yok saymakta lider olan Amerika’nın Suriye içinde planları vardır.

TÜRK ORDUSUNUN AFRİN’DE YIPRANACAĞI UMUTLARI SUYA DÜŞTÜ

ABD, Türk ordusunun Afrin’de yıpranacağı umuduyla bir takım oyunlarla zaman kazanma peşine düştü ama Türk askerinin kararlılığı ve başarıları tüm hayallerini suya düşürdü.

Fırat’ın doğusunda Türk askerinin darmadağın ettiği terör örgütünü destekleyen, silahlandıran ve onlara danışmanlık hizmeti veren ABD’dir.

Artık biliyoruz ki! ABD, Türkiye’nin hiçbir zaman müttefiki veya stratejik ortağı olmamıştır. Sadece menfaatleri gereği öyle gözükmüştür.

Türkiye’nin Türk askerinin kullanması için müşteri olduğu Javelin tanksavar silahlarının ülkemize satışı ABD Kongresi tarafından engellenirken, bu tanksavarların PYD’nin kullanılmasına verilmesine şahit olmamız her şeyi açıklıyor.

ABD’nin iki stratejik ortağı vardır; İngiltere ve İsrail…

Bizlere birçok konuda ihtiyacı olan ABD, Türkiye sevdasından vazgeçmek istemiyor. Lakin terör örgütü PKK ile uzantılarından da zamanı geldiğinde bize karşı kullanacağından ayrılamıyor. Velhasıl ABD’nin kafası da karışık, gönül işleri de

AMERİKAN ASKERİ İLE TÜRK ASKERİNİN FARKINI TÜM DÜNYA GÖRMÜŞTÜR

ABD’nin Irak harekâtında Amerikalı askerlerin tecavüz, işkence, katliam ve infaz olaylarına karışmasına rağmen, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından yürütülen Zeytin Dalı Harekatı kapsamında Türk askerlerinin terörden temizlediği köylerde yiyecek, içecek, giyecek ve barınma yardımlarında bulunması tüm insanlığa Türk askeri ile Amerikan askerlerinin gerçek yüzünü göstermiştir.

‘Afrin destanı’nın kahramanı Mehmetçik, YPG/PKK’lı teröristlere yönelik düzenlediği operasyonlarda, sivillerin zarar görmemesi için büyük bir hassasiyet göstermeleriyle ‘Irak Harekatı’nın zalimlerine örnek olmuştur.

Allah işini iyi yapandan razıdır, bizler Mehmetçik’ten razıyız, Rabbim sizlerden razı olsun…

 

 

Limak Enerji’den engelsiz müzik korosu

1Limak Enerji Halk Müziği Korosu, engelli vatandaşlara destek olmak amacıyla “Notalar Engel Tanımaz” konseri düzenliyor. Konserin gelirleri Bursa Engelliler Federasyonuna bağışlanacak.

Limak Enerji Halk Müziği Korosu, “Notalar Engel Tanımaz” isimli ikinci konserini 6 Nisan 2018 Cuma günü saat 20.00’da dinleyicilerle buluşturacak. Bursa Merinos Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenecek konserde, Limak Enerji çalışanları ile engelli müzisyenlerden oluşan koro Bursalılara müzik ziyafeti sunacak.

Limak Enerji çalışanlarından oluşan 20 kişilik koro üyeleri şef Ümit Akkuş eşliğinde konsere hazırlandı. Yaklaşık 3 ay süren prova aşamasında, farklı yörelere ait Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği eserlerine çalışan koro, engelli vatandaşlara destek olmak amacıyla en sevilen türküleri yorumlayacak. Koronun konuk sanatçısı, Türk Halk Müziği’nin güçlü sesi Gülay olacak. Gülay, “Sen gelmez oldun”, “Sarı Gelin”, “Ahirim Sensin” gibi sevilen ezgilerini engellilere armağan edecek. Vatandaşların ücretsiz girebileceği konserden elde edilen sponsorluk gelirleri, Bursa Engelliler Federasyonuna bağışlanacak.

İLK KONSERİN GELİRİ TÜRK KIZILAYI’NA BAĞIŞLANDI

Limak Enerji Halk Müziği Korosu, Kızılay’a destek olmak amacıyla geçtiğimiz yıl düzenlenen konserde binlerce Bursalıyı en güzel türkülerle buluşturdu. Konsere konuk sanatçı olarak, “Ben yoruldum hayat” şarkısını seslendiren sanatçı Mümin Sarıkaya katıldı. Konserden elde edilen gelir Türk Kızılayı’na bağışlandı.

Enerji verimliliği projelerine desteğimiz sürecek

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Berat Albayrak’ın Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nı açıkladığı, enerji verimliliği alanında Türkiye’nin en büyük ve en önemli etkinliklerinden biri olan 9. Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı İstanbul’da gerçekleşti. Fuar kapsamında düzenlenen konferansta konuşan TSKB Kalkınma Kurumları Finansmanı ve Mühendislik Müdürü Coşkun Kanberoğlu, enerji verimliliği projelerinin gerek iklim değişikliğiyle mücadele gerek enerjide dışa bağımlılığın azaltılması anlamında fark yarattığını ifade etti. TSKB’nin kredi portföyünün yüzde 68’inin sürdürülebilirlik yatırımlarından oluştuğunu hatırlatan Kanberoğlu, “Bugüne kadar 80’e yakın enerji verimliliği projesine yaklaşık 600 milyon ABD doları finansman sağladık. Önümüzdeki dönemde de enerji verimliliği projelerine desteğimiz sürecek” dedi.

9. Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı (EVF 2018), Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlendi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Berat Albayrak’ın Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nı açıkladığı, enerji verimliliği alanında Türkiye’nin en büyük ve en önemli etkinliklerinden biri olan EVF 2018, bu yıl da sektörün önde gelen şirketlerini ve sektör profesyonellerini ağırladı.

29-30 Mart tarihlerinde gerçekleştirilen etkinlik kapsamında, enerji verimliliğine odaklanan paneller de düzenlendi. Sektörün önde gelen isimlerinin deneyimlerini paylaştığı “Enerji Verimliliğini Planlıyoruz, Doğayı Yeniliyoruz” oturumuna katılan TSKB Kalkınma Kurumları Finansmanı ve Mühendislik Müdürü Coşkun Kanberoğlu, “İklim Değişikliği Finansmanı” konulu bir sunum gerçekleştirdi.

“Kredi portföyümüzün yüzde 68’i sürdürülebilirlik temalı”

Konuşmasında, iklim değişikliğiyle mücadelede yenilenebilir enerjinin yanı sıra enerji ve kaynak verimliliği gibi yatırımların da büyük öneme sahip olduğunu vurgulayan Kanberoğlu, bu yatırımların hayata geçirilmesinde finans sektörüne büyük rol düştüğüne dikkat çekti. TSKB’nin kredi portföyünün yüzde 68’inin sürdürülebilirlik yatırımlarından oluştuğunu hatırlatan Kanberoğlu, “Bu alandaki desteklerimiz yenilenebilir enerji, enerji ve kaynak verimliliği, ihracat, yeşil binalar, turizm, kadın istihdamı gibi başlıklarda şekilleniyor. Sürdürülebilirlik yatırımlarına verilen tüm desteği dikkate alırsak ülkemizin yıllık karbondioksit salımının 12 milyon ton azalmasına katkıda bulunduğumuzu söyleyebiliriz. Bu rakamın 2,4 milyon tonu, tamamen enerji verimliliği kaynaklı olarak gerçekleşti” dedi.

Enerji verimliliği kredilerinin sürdürülebilirlik yatırımları kapsamında en çok odaklandıkları konuların başında geldiğini belirten Kanberoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Enerji verimliliği yatırımlarını 2009’dan bu yana orta ve uzun vadeli fonlarla destekliyoruz. Bugüne kadar 80’e yakın enerji verimliliği projesine yaklaşık 600 milyon ABD doları finansman sağladık. Bu alanda Dünya Bankası (IFC), Avrupa Yatırım Bankası (AYB), Alman Kalkınma Bankası (KFW), Japon Uluslararası İşbirliği Bankası (JBIC), Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) gibi uluslararası kaynaklardan fon temin ediyoruz.”

“Enerji verimliliği projelerine desteğimiz sürecek”

Enerji verimliliği projelerinin gerek iklim değişikliğiyle mücadele gerek enerjide dışa bağımlılığın azaltılması anlamında fark yarattığını ifade eden Kanberoğlu, bu yatırımların özel sektöre rekabet avantajı kazandırdığını da hatırlattı. Kanberoğlu şöyle devam etti: “Enerji verimliliği projelerinde, özellikle enerji tüketimi yüksek olan demir çelik, çimento, tekstil, otomotiv, kimya ve plastik sektörlerinde faaliyet gösteren işletmeler öne çıkıyor. Yatırım alanı olarak bakıldığında ise enerji verimliliği projelerinin atık ısıdan enerji üretimi, tesis modernizasyonu, enerji optimizasyonu, enerji verimli teknolojiler, izolasyon, aydınlatma, taşıma ve yeşil binalar gibi geniş bir yelpazeye yayıldığı görülüyor. Doğru projelerle yüksek oranda enerji tasarrufu sağlanması, üretim maliyetlerinin düşmesiyle bu firmalara önemli bir rekabet avantajı da sağlıyor. Dünyaya, Türkiye’ye ve ülkemizin özel sektörüne bu denli katkı sağlayan enerji verimliliği projelerine desteğimiz sürecek.”