25.1 C
İstanbul
Cuma, Temmuz 25, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 117

İklim değişikliğinden etkilenen aileler, Avrupa Birliği’ne dava açtı

Dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan ve iklim değişikliğinin etkilerine doğrudan maruz kalan aileler, Avrupa Birliği’ne (AB) dava açtı. AB’nin iklim hedeflerinin yeterince iddialı olmadığı ve yurttaşlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmediği gerekçesiyle dava açan aileler, hükümetleri iklim değişikliğinin etkilerine karşı somut adımlar atmaya davet ediyor. Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) üyesi olan TEMA Vakfı da davanın önemine dikkat çekiyor.

AB’ye dava açan ailelere düşünce kuruluşu Climate Analytics, birçok sivil toplum kuruluşu, bilim insanı ve yurttaş ile birlikte Türkiye’den TEMA Vakfı ve İklim Ağı gibi önde gelen çevre ve iklim örgütleri destek veriyor. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Ülkeler Paris Anlaşması ile sıcaklık artışını 1.5°C ile sınırlandırmak için çalışmalar gerçekleştirmeyi kabul etti. Bununla birlikte 2030 için belirlenen iklim hedeflerinin Paris Anlaşması için yeterli olmadığı açıkça görülüyor. Dünyanın farklı ülkelerinden ailelerin açtığı bu dava AB’nin iklim hedeflerini daha da ileri götürmesinin gerekliliğini ve aciliyetini gözler önüne seriyor. Pek çoğu tarım, hayvancılık ve bölgesel turizm gibi faaliyetlerle yaşamını sürdüren ailelerin iklim değişikliği sebebiyle hem geçim kaynakları hem de yaşam şekilleri gittikçe kötüleşiyor” dedi. İklim değişikliğinin TEMA Vakfı’nın öncelikli çalışma alanlarından biri olduğunun altını çizen Deniz Ataç, “Biz, ekosistem haklarını koruma çerçevesinde başta topraklarımız olmak üzere suyu, biyolojik çeşitliliği ve iklimi korumak için ulusal ve uluslararası ortaklarımızla birlikte çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Günümüzde ekosistem haklarının yanı sıra kentin hakkı, gelecek nesillerin hakkı gibi dördüncü kuşak haklar konuşuluyor. Bu bakımdan bugün aldığımız kararlar sadece kendi hakkımızı ve bugünü değil, bizlerden çok sonra dünyada bulunacak canlı ve cansız varlıkların hayatlarını etkiliyor. Durum böyle iken alınan kararlarda ve gösterilen davranışlarda gelecek nesillerin hakkını gözetmek bir zorunluluk haline geliyor. Bu sebeple ailelerin iklim davasına yürekten destek veriyoruz” dedi.

AB’nin %40 azaltım hedefi bile yetersiz

Avrupa’dan ve Avrupa dışından aileler, Avrupa Parlamentosu’nu ve Avrupa Konseyi’ni yurttaşlarını iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden korumayı başaramadığı için dava ediyor. Aileler, yüksek sera gazı emisyonu seviyelerine izin verilmesini ve mevcut 2030 iklim hedeflerinin yetersiz olmasını neden olarak gösteriyor. Avrupa Adalet Divanı Genel Mahkemesi’ne yöneltilen şikayette, AB’nin mevcut 2030 iklim hedeflerinin, yani sera gazı emisyonlarını 1990 yılını baz alarak %40 azaltmayı hedeflemesinin, iklim değişikliğinin tehlikelerini önlemek için yetersiz olduğu belirtiliyor.

Portekiz, Almanya, Fransa, İtalya, Romanya, Kenya ve Fiji’den on aile ile İsveç Sami Gençlik Birliği, AB’yi, mevcut 2030 iklim hedeflerinin yetersiz olması nedeniyle ve yurttaşlarını iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı korumayı başaramadığı için konuyu mahkemeye götürüyor. 8 ülkeden dava açan insanlar, AB’nin daha iddialı azaltım hedefleri koyarak yurttaşlarının temel haklarını korumayı hedeflemesini istiyor. Aileler, Mahkeme’den iklim değişikliğinin bir insan hakları meselesi olduğunu ve AB’nin kendi haklarını ayrıca bugünün çocuklarının ve gelecek nesillerin de hakkını korumakla yükümlü olduğunu kabul etmesini talep ediyor.

İklim değişikliği sadece Avrupa’nın meselesi değil

Fransalı davacı ailenin büyükbabası Maurice Feschet (72), iklim değişikliği nedeniyle, altı yıl içinde %44 ürün kaybı yaşadıklarını öne sürerken, İsveç Sami Gençlik Birliği’nden Sanna Vannar (22) ren geyiklerini kaybederlerse, Sami kültürünün yok olacağını belirtiyor. Vannar’a göre Sami gençlerinin çoğu ren geyiği çobanlığı yapıp aileleriyle kalmak istiyor, ancak bir gelecek göremiyorlar.

Davacı ailelerin avukatlarından Roda Verheyen, “İklim değişikliği sadece Avrupa’nın değil, dünyadaki diğer mahkemelerin de bir meselesidir. Davacı aileler AB Mahkemelerine ve yasal sisteme iklim değişikliğinin tehlikelerini önleme, yaşam, sağlık, iş ve mülkiyet hakkını savunma konusunda güveniyor. AB Mahkemeleri bu aileleri dinlemekle ve korunduklarından emin olmakla yükümlüdür” dedi.

Arap Yarımadası’nın Yeni Gözdesi Katar

“Dünyayı Bir Bilene Sor” mottosuyla seyahatseverleri farklı coğrafyalara keşfe çıkaran Prontotour’un Katar turları başladı.

Belirlediği yeni rotalarla seyahat trendlerine yön veren lider tur operatörü Prontotour, zenginliği ve ışıltısıyla misafirlerini büyüleyen Katar turlarına start verdi. Arap Yarımadası’nın son yıllarda merak uyandıran ülkesi Katar’ın en kalabalık şehri ve aynı zamanda başkenti olan Doha, seyahatseverlerin yeni gözde rotası konumunda bulunuyor.

Katar, dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alıyor ve bu zenginliğini Doha’da gezerken misafirlerine fazlasıyla hissettiriyor. Görkemli lüks yapılar, modern mimariye sahip gökdelenler şehrin her yerinde gezginlerin karşına çıkıyor. Doha’nın otantik çarşısı Souq Waqif, İslamik Sanat Eserleri Müzesi, Corniche, Pearl-Qatar, Porto Arabia, Katara Village ve West Bay Bölgesi (Barzan Tower, Al Fardan Tower devlet binaları) tur kapsamında gezilecek yerleri oluşturuyor. Lüks mağazalarıyla alışveriş tutkunlarını büyüleyen Doha ‘da maceraperestler için de 4×4 araçlarla çöl safarisi yapma imkanı da bulunuyor.

Prontotour CMO’su Gürkan Erol, yeni başlayan Katar turlarıyla ilgili şöyle konuştu: “Son dönemlerin dikkat çeken rotalarından olan Katar’ı, diğer turlarımızda olduğu gibi Prontotour kalitesiyle seyahatseverlere sunuyoruz. Seksen yediden fazla ülkeye düzenlediğimiz turlarla, misafirlerimizi farklı coğrafyalarda farklı ülkelerle tanıştırıp mutlu olmalarını sağlamak amacındayız. Katar, çöl safarisi yapma, benzersiz modern yapıları görme ve alışveriş imkanıyla sıra dışı bir seyahat deneyimi sunuyor. Bu tarz rotaları dopdolu içeriklerle bizi tercih eden misafirlerimize sunmaya devam edeceğiz.”

ASELSAN Füze Atıcı Sistemi Ukrayna’da

0

Ukrayna’nın LUCH Firması tarafından üretilen Skif füzesinin ASELSAN tarafından geliştirilen Atıcı Sisteme entegrasyon çalışmaları, Ukrayna’da gerçekleştirilen iki başarılı füze atışıyla tamamlandı. ASELSAN, altı ay gibi kısa bir sürede sistemin geliştirilmesi, prototip üretimi ve atışlı testleri gerçekleştirdi.

LUCH ve Ukrayna Hükümetinin temsilcisi olarak SPETSTECHNOEXPORT firmalarının işbirliğiyle yapılan test çalışmasında, füzeler 5 kilometre uzaklıktaki hedefe tam isabetli olarak atıldı.

ASELSAN Füze Atıcı Sistemi; ABD, Birleşik Krallık, Ukrayna ve Rus menşeli farklı füzeleri atmak üzere geliştirildi ve test edildi.

Sürdürülebilir Enerji İçin İTÜ’de İki Yeşil Tesis

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi (BAP) ve İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) tarafından desteklenen “İTÜ: Sürdürülebilir Enerji Üssü” isimli proje kapsamında İTÜ Ayazağa Yerleşkesine “Atıktan Enerji Üretim Tesisi” ve “Engelsiz Yeşil Ofis” kuruluyor.

İTÜ Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Tayfun Kındap, sürdürülebilir enerji için İTÜ’de iki yeşil tesisin kurulacağının müjdesini verdi. Kındap, İTÜ Ayazağa Yerleşkesinin “Yeşil Kampüs” projesi kapsamında, atıkları kaynağa dönüştürme amacıyla hazırlanan proje ile organik katı atık yönetimi, yenilikçi prosesler ile atıkların arıtımı ve değerlendirmesi, atıkları temiz enerjiye dönüştürmek ve sürdürülebilir bir yaşam modelini İstanbul’a kazandırmak hedeflendiğini söyledi. Yakın zamanda açılışı yapılacak olan tesis ve yönetim ofisi birçok inovatif yaklaşımı içerisinde barındırıyor.

“Hedef Greenmetric Sıralamalarında Daha da Yukarı Çıkmak”

Sürdürülebilir Enerji İçin İTÜ’de kurulmakta olan iki Yeşil Tesis, İTÜ’nün 6 yıla yakın bir süredir yürüttüğü Yeşil Kampüs çalışmalarının temel bileşenlerinden. Yeşil Kampüs bileşenlerinin iklim bilimi perspektifiyle makro ve mikro ölçekte kurgulanmasında öncülük eden Rektör Yrd. Prof.Dr. Tayfun Kındap ile birlikte mimarlık, peyzaj mimarlığı, elektrik mühendisliği, makina mühendisliği ve çevre mühendisliği gibi farklı disiplinlerden bilim insanları ve öğrenciler de katkı sunuyor. İTÜ’de yürütülen Yeşil Kampüs çalışmaları üniversitenin 2017 yılında Greenmetric Sürdürülebilir Üniversite Kampüsleri Sıralamalarında dünyada 77., Avrupa’da ise 37.liğe yerleşmesini sağlamıştı. Prof. Dr. Kındap, yerleşkedeki bu iki yeni atılımın 2018’deki sıralamaları da etkileyeceğini, İTÜ’nün en üst sıralarda yer alması için proje geliştirmeye devam edeceklerini belirtti.

“2 tona yakın katı atık ekonomiye kazandırılacak”

İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mahmut Altınbaş, Atıktan Enerji Üretim Tesisinde yapılacak çalışmalarla ilgili şunları söyledi:

“Ayazağa Yerleşkesinde, kaynağında ayrı toplanmış yaklaşık 1.6 ton organik katı atık, kurulacak olan Atıktan Enerji Üretim Tesisinde biyokimyasal dönüşümlere uğrayarak yenilenebilir enerji kaynağı olan metan gazı içerikli biyogaza dönüştürülecek. Oluşan biyogaz, jeneratör ile elektrik ve ısı enerjisine çevrilerek günlük 30 kWh’lık enerji kazanımı sağlanacak. Üretilen elektrik kampüs içi faaliyetlerde, üretilen ısı ise tesisi ısıtma amacıyla değerlendirilecek. Tesisteki prosesler sonucu oluşan atık su, kurulacak olan yapay sulak alanda arıtılacak ve kampüs içi sulama faaliyetlerinde kullanılmak üzere sulama suyu elde edilecek.”

“Kaynağında ayrışımla yüksek değerli ürüne dönüşüm”

Dr. Altınbaş, atıkları yerinde değerlendirerek ayrıştırmanın önemine dikkat çekerek, atıkların koku ve sızıntı suyu emisyonlarının sağlanmasıyla çevreye olan olumsuz etkilerin en aza indirilebileceğini belirtti. Altınbaş, bu çalışma kapsamında fakülte, enstitü binaları ve yerleşkenin çeşitli yeme içme noktalarında ayrıştırma kabı konumlandıracaklarını söyledi. Altınbaş, “Atıklar kaynağında ayrılarak yüksek değerli ürünlere dönüştürülecek. Böylece çevreyi korumanın yanı sıra, Belediye için büyük bir yük olan atık toplama ve bertaraf işlemleri de hafifletilmiş olacak. Sürdürülebilir bir yaşam tarzı için uygulama sınırlarının ne kadar geniş olduğu, kurulan bu tesislerle gösterilecek. ”dedi.

“Atık malzemelerden konteyner tasarladık”

Projede imzası bulunan, İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasin Çağatay Seçkin ise engelsiz yeşil ofis konsepti hakkında bilgi verdi.

Konteyner mimarisinin, Türkiye için yeni sayılabilecek yaklaşımlardan olduğunu belirten Prof. Dr. Seçkin, proje sonlandığında özellikle mimari uygulama noktasında birçok yeniliğin ilk kez deneyimleneceğini söyledi. Seçkin, “Öncelikle, kullanılmayan konteynerleri çöp olmaktan kurtarıp ekonomiye kazandırdık. Taşınabilir, kolayca sökülüp takılabilir, inşa edildiği yerde minimum karbon ayak izi yaratan bir bina tasarladık. Kullanılan malzemeleri ve yapı elemanlarını mümkün olduğunca geri dönüşümlü ve az enerji tüketen ürünlerden seçmeye çalıştık. Burada yaşam başladıktan sonra da öğrenmeye ve tecrübe kazanmaya devam edeceğiz. Her binada ve her yeni teknolojide olduğu gibi binayı kullananların da bize geri dönüşleri doğrultusunda değerlendirmeler yapıp, yeni yapılar geliştirme şansımız olacak.“ dedi.

“Engelsiz, yeşil, kendi kendine yeten bir ofis”

Prof. Dr. Seçkin binanın konseptiyle ilgili ise şunları söyledi: “Tasarladığımız konteyner mimarisi şu an geri dönüşüm açısından en önemli yapım yaklaşımlarından birisidir. Biz de burada bir geri dönüşüm tesisi kurduğumuz için atıklardan enerji üretiyoruz. Engelsiz Yeşil Ofiste oluşan atık akımları kaynağında ayrıştırılarak toplanacak. Bina dış cephesine, montaj canlı mikro-yosun (mikroalg) yetiştirme sistemi entegre edilecek. Ayrı akım olarak toplanan sarı su beslemesi ile ofis dış cephesinde mikro-yosun biyokütlesi üretilecek. Üretilen biyokütle, organik katı atıkla beraber yenilenebilir enerji olan biyogaza dönüştürülecek. Ayrı akım olarak toplanan kahverengi su ise biyogaz sistemini besleyecek. Kahverengi ve sarı su ile gübre eşdeğeri olan kompost elde edilecek. Ayrıca ayrı akım olarak toplanan yağmur suyu, kampüs içi sulama faaliyetlerinde kullanılacak. Toplumsal farkındalık yaratmaya yönelik uygulamalarla öncü İTÜ, Yeşil Kampüs Projesi kapsamında, sürdürülebilir yaşamın somut bir örneğini ülkemize kazandıracak.”

Enerji sisteminin geleceğinde yeni teknolojiler rol oynayacak

0

BP, Teknoloji Görünümü raporunun 2018 baskısını yayımladı. Rapor, politikalarla ilgili bir öngörüde bulunmaksızın 2050 yılına kadar global enerji sistemi genelinde teknolojik gelişmelerin potansiyel etkilerini değerlendiriyor. BP raporda teknolojinin oyunun kurallarını değiştiren bir rol oynayabileceğine inandığı beş alanı inceliyor: Enerji verimliliği, dijital, yenilenebilir enerji, enerji depolama, ve dekarbonize gaz.

“BP Teknoloji Görünümü 2018” raporundan öne çıkan ana sonuçlar şöyle sıralanıyor;

2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris Anlaşması’nın hedefleri teknik olarak ulaşılabilir olsa da, Görünüm’ün modellemesi, teknolojik gelişmelerin karbon salımının azaltılmasında tek başına yeterli olmayacağını gösteriyor. Başta karbon salımına fiyat biçilmesinin yanı sıra tüketicilerin daha düşük karbonlu opsiyonları seçmesi gibi aksiyonların alınmasını öneriyor.
Enerji verimliliğindeki iyileştirmeler, her ne kadar ciddi bir yatırım gerektirse de ana enerji kullanımında %40 civarında tasarruf yapma imkanı sunuyor. Tasarruf yapılabilecek alanlar arasında; taşıt verimliliği, bina tasarımının iyileştirilmesi ve yemek pişirme ve çamaşır yıkamada enerji kullanımı bulunuyor.
Sensörler, büyük veri ve yapay zeka da dahil olmak üzere, dijital teknoloji, en ciddi iyileştirme kaynağıdır.
Rüzgar gücü, 2050 yılına kadar en ekonomik elektrik kaynağı haline gelecek gibi görünürken, şebeke ölçekli güneş enerjisi de daha rekabetçi hale geliyor. Bununla birlikte, şebeke talebinin büyük kısmının rüzgar ve güneş enerjisi ile karşılandığı durumlarda, arzın kesintili olmasının yarattığı sıkıntıların üstesinden gelmeye yönelik entegrasyon maliyetleri de bulunuyor.
Pillerdeki iyileşme ile birlikte, hafif iş uygulamalarında elektriğe geçişin önderliğinde, ancak bununla sınırlı olmamak üzere, ulaşım ve ulaştırma şekli ciddi şekilde değişmeye devam edecek. Sıvılaştırılmış doğal gazın, ağır iş kamyonları ve bazı gemiler için rekabetçi bir yakıt haline geleceği öngörülürken biyojet de havacılıkta salımları azaltacak en uygun çözümlerden biri olmayı sürdürüyor.
Teknoloji, uzun vadede petrol ve gaz üretimindeki ortalama yaşam döngüsü maliyetlerini yaklaşık %30 civarında düşürebilse de öngörülen talebi karşılamak için halen petrol, gaz arama ve çıkarmada yılda yaklaşık 0,6 trilyon dolarlık yatırıma ihtiyaç duyuluyor.
Karbon fiyatlarının yükselmesi, gaz ile desteklenen ısı pompalarının yanı sıra tamamen elektrikli sistemleri öne çıkarabilecek olsa da ortam ısıtmasında gazla çalışan cihazların başı çekmesi daha muhtemel görünüyor.
Karbon tutma, kullanma ve depolama (CCUS), sentetik gaz, biyogaz ve hidrojenin de aralarında bulunduğu dekarbonize gaz, enerji sistemlerinin dengelenmesinde ısıtma ve ağır yük taşıma sektörlerinde geniş potansiyelli uygulamaya sahip.
“Global enerji sisteminin geleceği çok geniş çeşitlilikteki teknolojiler ile biçimlendirilecektir” diyen BP Başkan Yardımcısı Lamar McKay, “Bu teknolojilerin nasıl bir değişimden geçtiğinin ve bunların gelişimine dayanak oluşturan trendlerin anlaşılması, BP’nin büyüme ve yatırım planları için gerekli bilginin elde edilmesine yardımcı oluyor” diye ekledi.

BP Group Teknoloji Başkanı David Eyton ise, “BP Teknoloji Görünümü 2018’de vurgu yapılan çalışmaların, düşük karbon ekonomisine geçişe ivme kazandırmak için hangi ek tedbir ve aksiyonlara ihtiyaç duyulabileceğini değerlendirmekte politika yapıcılara ve diğer karar vericilere yardımcı olabileceğine inanıyoruz” dedi.

McKay, sözlerini “BP Teknoloji Görünümü raporunu, yakınlarda yayımlanan Enerji Görünümü ile yan yana okuduğumuzda, düşük karbon ekonomisine geçişin hızlandırılmasında en etkili aracın karbon fiyatlandırması olduğunu son derece net şekilde görebiliyoruz” diyerek sonlandırdı.

ÇOCUKLAR, ENERJİ TASARRUFUNU RESİMLERLE ANLATTI

TREDAŞ’ın “Aydınlık Bir Şehir, Işıldayan Bir Nesil” temalı Resim Yarışması’nın sonuçları açıklandı. Birinciliği Edirne’den Hamit Öztürk Kazandı. Dereceye giren çocuklar, çizdikleri resimlerle enerji tasarrufu yapmanın en güzel örneklerini sundu.

Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş.’nın (TREDAŞ), çocuklara küçük yaştan itibaren enerji tasarrufu bilinci kazandırmak amacıyla düzenlediği “Aydınlık Bir Şehir, Işıldayan Bir Nesil” temalı Resim Yarışması sonuçlandı. Bu yıl ilk kez düzenlenen yarışma; Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli genelindeki resmi/özel tüm ilkokul öğrencilerine yönelik olarak gerçekleştirildi. Yarışma kriterlerine göre değerlendirilen resimlerden 5’i ödüle layık görüldü.

Yarışmaya başvuran eserler, TREDAŞ sorumluluğunda belirlenen jüri ve konunun uzmanları tarafından değerlendirildi.

Yarışmanın birinciliğini Edirne Abalar İlkokulu’ndan Hamit Öztürk Kazandı. Özel Tekirdağ Mektebim İlkokulu’ndan Melek İnci İpek ikinci, Tekirdağ Cafer Tayyar İlkokulu’ndan Balım Kıyar üçüncü, Kırklareli Kocasinan İlkokulu’ndan Hasan Aydıncı dördüncü ve Edirne Abalar İlkokulu’ndan Beliz Kapancı beşinci oldu. Dereceye giren çocuklara bisiklet ve scooter hediye edilecek.

TREDAŞ Dağıtım Grup Direktörü Reşit Bilgili, sürdürülebilir bir dünya için her geçen gün enerjinin verimli kullanılmasına ihtiyacın arttığını belirterek, “Projeyle çocuklarda enerji tasarrufu konusunda farkındalık ve bilinç oluşturmak istiyoruz. Erken yaşlarda yapılan farkındalık çalışmaları enerji tasarrufunda ülkemiz adına büyük katkı sağlayacaktır.Toplumsal sorumluluğumuz gereği bu konudaki farkındalık çalışmalarımız devam edecek. Yarışmada dereceye giren yavrularımıza başarılar diliyorum” diye konuştu.

Aksa Jeneratör yönünü Güney Afrika’ya çevirdi

Sektöründe küresel çapta ilk 5 firma arasında yer alan Aksa, Güney Afrika’nın inşaat alanında düzenlenen en büyük buluşması African Construction and Totally Concrete Expo’ya katıldı

Türkiye, Çin ve Amerika’daki üretiminin yüzde 50’den fazlasını ihraç eden Aksa Jeneratör, farklı sektörlerin düzenlediği fuarlarda, tüm sektör profesyonelleriyle bir araya gelmeye devam ediyor.

Aksa Jeneratör, Sahra Altı Afrika’nın önemli ticaret merkezi olan Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenen African Construction and Totally Concrete Expo’ya katıldı. Profesyonel ve küçük işletmelere eğitim ve iletişim ağı kurma imkânı sunan organizasyonda Aksa’nın yenilikçi ürünleri fuar katılımcılarının ilgi odağı oldu.

“Güney Afrika’da varlığımızı güçlendirmek istiyoruz”

Afrika’da enerji alanında çok fazla yatırım imkânı olduğuna vurgu yapan Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker, “Güney Afrika Cumhuriyeti başta olmak üzere Sahra Altı Afrika’da inşaat sektörü ciddi bir atılım yaşıyor. İnşaat sektörünün bu büyüme hızına paralel olarak sektörün jeneratör talebi de yüksek. Sahra Altı Afrika’nın önemli bir ticari merkezi Güney Afrika’da 2016 yılından beri hizmet veren ofisimizle bölgedeki ticaret hacmimizi gün geçtikçe artırıyoruz” dedi.

Aksa olarak bütün sektörlerin ihtiyaçlarına cevap vermeyi önemsediklerini belirten Peker, “Bu tarz fuarlarda yer almayı, sektörleri tanımak ve iyi ilişkiler kurmak açısından önemsiyoruz. Güney Afrika önem verdiğimiz bir pazar. Bölgede varlığımız güçlendirmek için faaliyetlerimizi sürdüreceğiz.” ifadelerini kullandı

AKSA Jeneratör Hakkında

1968 yılında Ali Metin Kazancı’nın kurduğu elektrikli motor fabrikasıyla üretim yolculuğuna başlayan AKSA, 1984 yılında ilk jeneratörünü üretti ve kısa zamanda elektrik enerjisi temini için makine ve donanım üretimi konusunda uzmanlaşarak, dünyadaki sayılı jeneratör üreticilerinden biri oldu. 1994 yılında Aksa topluluğunun Kazancı Holding adı altında birleşmesi ve yeni organizasyonu ile Aksa Jeneratör bugünkü yapısına ulaştı. Uzun yıllardır Türkiye jeneratör pazarının lideri olan Aksa, 3 kıtada üretim ile 160 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Üretiminin yüzde 50’den fazlasını ihraç eden Aksa Jeneratör; İstanbul dışında Çin’de ve Amerika’da bulunan üretim tesisleriyle, Asya, Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Amerika’da bulunan 14 ofisi ile küresel sektörde ilk 5 firma arasındadır. Doğal gazlı jeneratörlerin dünyadaki ilk üreticilerinden biri olan Aksa Jeneratör senkron jeneratör projelerinde tartışmasız üstünlüğünü korurken, Ar-Ge yatırımları ile daha düşük yakıt sarfiyatlı, daha düşük ses seviyeli ve çevre dostu jeneratörler üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.

Bakımsız Klima Cep Yakıyor

Ev ve iş yerlerinde sıklıkla kullanılan klimalar, bakımları düzenli yapılmadığında artan elektrik maliyeti ve sürpriz arızlar nedeniyle cep yakıyor. Baymak Uzman Yöneticilerinden Betül Başkır, bu olumsuzlukların önüne geçebilmek için klimaların yetkili servisler tarafından periyodik olarak bakımının yaptırılmasını tavsiye ediyor.

Baymak Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Betül Başkır, bakımı yapılmayan klimalarda oluşabilecek yıpranma, düşük performans ve yüksek fatura konusunda kullanıcıları uyardı. Bakım için mutlaka yetkili servislerin aranması gerektiğinin de altını çizen Başkır, yetkili belgesi olmayan servislerin kullanacağı orijinal olmayan yedek parçaların ise cihazlarda daha büyük sorunlar oluşturmasının yanı sıra garanti koşullarını da geçersiz kılacağını hatırlattı.

Bakımı yapılmayan klimalarda biriken toz ve partiküllerin neden olduğu metal akşamlardaki korozyonun yüzeylerdeki ısı transferini engellemesi sonucunda aşırı akım nedeniyle cihazın gereksiz yere zorlanmasın klimaların ömrünü kısaltır.

Klima ömrünü kısaltan bir diğer konu ise zamanla ortaya çıkabilen gaz eksikliği. Bu durumda aşırı yükleme nedeniyle normal değerlerinde çalışamayan klimada erken yıpranma ve düşük performans görülebilir. İleri teknolojiye sahip klimalarda onarım bedellerinin yüksek olmasının yanı sıra yanlış kullanılan ve bakımsız klimaların cihazın performansına etki etmesi elektrik faturalarının da yükselmesine neden olabilir.

Bunun sebebi ise klimaların yeterli ısı transferi yapamadığı durumlarda istenen kapasiteyi sağlayabilmek için daha yüksek devirlerde çalışması ve bunun da inverter klimanın tasarruf sağlama özelliğini ortadan kaldırarak yüksek enerji tüketimine neden olmasıdır.

Gereksiz enerji tüketiminin önüne geçebilmek için öncelikle sıcaklık değerlerinin doğru ayarlanması gerekir.

Klima bakım işlemlerinin periyodik bakımının yetkili servisler tarafından gerçekleştirilmesi ise diğer önemli bir husus. Aksi takdirde cihazın garanti kapsamından çıktığını da vurgulayan Başkır, orijinal olmayan yedek parça kullanılarak daha ciddi problemlerle karşılaşılmasına, yanlış arıza tespiti neticesinde basit çözümü olan problemlerin daha karmaşık hale getirilmesi gibi olumsuzluklara yol açılacağını vurguladı.

Betül Başkır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gaz basıncı ve gaz kaçağı kontrolünün yapılarak gerekiyorsa gaz şarjı, alçak basınç ve yüksek basınç devresi basınç ölçümleri yapılmalı. Dış ünite konsol ve bağlantı aparatları, elektrik bağlantıları ve devreleri kontrol edilmeli. Fan gruplarının mekanik ve elektriksel kontrolleri, soket bağlantıları ve kablo bağlantı noktalarının kontrolü, evap, kondanser ve fan pervanelerinin kontrolü, filtre temizliği, gerekirse değişimi mutlaka yapılmalı. Drenaj hattı ve tavası kontrol edilmeli, klima iç ve dış ünite genel temizliği, ses ve emniyet elemanlarının işlevlerinin kontrolünün yapılması ile klimalarda oluşabilecek olumsuzluklar en aza indirilebilir.”

ASELSAN’dan 30 Katlı KATMER

Tümüyle ASELSAN tarafından geliştirilen KATMER adı verilen yöntem ile daha küçük ve güçlü Radar ve Elektronik Harp Cihazları üretilebilecek.

ASELSAN’da geliştirilen Çok KATmanlı Mikrodalga sERamik (KATMER) teknolojisi kullanılarak 30 kata kadar üretilebilen mikrodalga devreler ile oluşturulan mikrodalga modüller, klasik yöntemlerle üretilen modüllere göre çok daha küçük hacme sığdırılabiliyor. Milli ve yerli olarak geliştirilen teknik ile uydu/uzay çalışmalarında büyük avantaj elde ediliyor.

İletim hatlarının üçüncü boyuta yerleştirilebilmesi sayesinde, mikrodalga modüllerin harici baskı devre kartlarına gerek kalmayacak şekilde tasarlanabilmesi mümkün hale geliyor. Bu nitelikleriyle KATMER teknolojisi, özellikle çok sayıda mikrodalga modül içeren radar ve elektronik harp sistemlerinin daha küçük hacimde gerçekleştirilmesine imkan sağlıyor. Yeni teknik, çok fonksiyonlu ve yüksek performanslı askeri ve uzay uygulamalarında etkin bir şekilde kullanılıyor.

ASELSAN mühendisleri tarafından geliştirildi

KATMER teknolojisi, malzemesinin iletken hatlar ve geçitlerle (via) işlenerek tabakalar halinde üst üste dizilmesi ve fırınlanması yöntemi ile katmanlı seramik devre oluşturma teknolojisi olup; geniş bir frekans bandında elektronik kart ve modül yapımında kullanılıyor. Dünyada çok az sayıda ülkenin sahip olduğu bu teknoloji tamamen ASELSAN mühendisleri tarafından geliştirilen süreçler ve bilgi birikimi ile ülkemize kazandırıldı.

Askeri ve uzay standartlarında üretim

Bu teknoloji ile; kara, hava, deniz ve uzay platformları için geliştirilen radar, elektronik harp ve uydu sistemleri için tasarlanan mikrodalga modüller, sızdırmaz yapıda ve yüksek güvenilirlikle askeri ve uzay standartlarına uygun olarak çok sayıda üretilebilecek.KATMER Devre Üretim faaliyetleri, 75 bin m2’si kapalı olmak üzere 350 bin m2’lik alanda yer alan ve alanında dünyadaki sayılı tesislerden biri olan ASELSAN Gölbaşı tesislerinde sürdürülüyor.

Özbekistan’ın enerjisi Aksa’ya emanet

Asya, Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Amerika’da bulunan 14 ofisiyle faaliyet gösterdiği alanda küresel çapta ilk 5 firma arasında yer alan Aksa, Özbekistan’ın en büyük ve en çok ziyaret edilen uluslararası enerji fuarı Özbekistan Power’a katıldı. 11 ülke ve 5 binden fazla sektör profesyoneli ile iş dünyası temsilcisinin buluştuğu fuarda, Aksa Jeneratör yenilikçi ürünlerini sergiledi

Üç kıtada gerçekleştirdiği üretimiyle 160 ülkeye ihracat gerçekleştiren Aksa Jeneratör, bu kez de Orta Asya’nın incisi Özbekistan’ın en büyük enerji fuarı Özbekistan Power’a katıldı. Özbekistan Başbakan Yardımcısı Otajonov Nodir Sobirovich’in de ziyaret ettiği Aksa Jeneratör standı, fuar katılımcılarından büyük ilgi gördü. 16-18 Mayıs tarihlerinde gerçekleşen, 11 ülke ve 5 binden fazla sektör profesyoneli ile iş dünyası temsilcisinin buluştuğu bu fuar, 10 yıldır enerji sektörünü bir araya getiriyor.

Farklı kıtalarda organize edilen fuarlara katılarak pek çok sektör temsilcisiyle bir araya gelme imkânı bulduklarını belirten Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker, “Orta Asya’nın incisi Özbekistan gelişmekte olan bir ülke. Bizim için de çok önemli bir pazar olarak ön plana çıkıyor. Sanayileşmeyle birlikte Özbekistan’da artan enerji ihtiyacına paralel olarak yatırımlar da arttı. 10 yılı aşkın süredir Özbekistan’la çalışıyoruz. Bir Türk firması olarak Orta Asya’nın kalbinde, doğuyla batının, kuzeyle güneyin buluştuğu Özbekistan’daki bu fuarda bayrağımızın dalgalandığını görmek bizim için büyük gurur” dedi.

Aksa Jeneratör Hakkında

1968 yılında Ali Metin Kazancı’nın kurduğu elektrikli motor fabrikasıyla üretim yolculuğuna başlayan AKSA, 1984 yılında ilk jeneratörünü üretti ve kısa zamanda elektrik enerjisi temini için makine ve donanım üretimi konusunda uzmanlaşarak, dünyadaki sayılı jeneratör üreticilerinden biri oldu. 1994 yılında Aksa topluluğunun Kazancı Holding adı altında birleşmesi ve yeni organizasyonu ile Aksa Jeneratör bugünkü yapısına ulaştı. Uzun yıllardır Türkiye jeneratör pazarının lideri olan Aksa, 3 kıtada üretim ile 160 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Üretiminin yüzde 50’den fazlasını ihraç eden Aksa Jeneratör; İstanbul dışında Çin’de ve Amerika’da bulunan üretim tesisleriyle, Asya, Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Amerika’da bulunan 14 ofisi ile küresel sektörde ilk 5 firma arasındadır. Doğal gazlı jeneratörlerin dünyadaki ilk üreticilerinden biri olan Aksa Jeneratör senkron jeneratör projelerinde tartışmasız üstünlüğünü korurken, Ar-Ge yatırımları ile daha düşük yakıt sarfiyatlı, daha düşük ses seviyeli ve çevre dostu jeneratörler üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.

Barışa kulak tıkayanları lanetliyoruz

Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı tarafından Yenikapı Miting Alanı’nda Filistin halkına destek amacıyla “Zulme Lanet Kudüs’e Destek” mitinginde Müslümanlar Kudüs için bir araya geldi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, KUDÜS BİR SEMBOL, BİR İMTİHAN VE BİR KIBLEDİR

Kudüs’ün sadece bir şehir değil, bir sembol, bir imtihan, bir kıble olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İlk kıblemizi koruyamazsak son kıblemizin geleceğine güvenle bakamayız. Açık konuşmak gerekirse İslam dünyası Kudüs imtihanında sınıfta kalmıştır. Sadece İslam dünyası değil, tüm insanlık da sınıfta kalmıştırdiyerek konuştu.

“FİLİSTİN TOPRAKLARINDAN KAN İZLERİ HİÇ SİLİNMEDİ”

Filistin topraklarından kan izlerinin hiç silinmediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şair Nizar Kabbani’nin “Kudüs şiiri”nden de dizeler okuyarak, o günden beri Kudüs’ün duvarlarından, Filistin’in topraklarından kan izlerinin hiç silinmediğini söyledi.

TGTV YÖNETİM KURULU BAŞKANI HAMZA AKBULUT, “BARIŞA KULAK TIKAYANLARI LANETLİYORUZ”

Barışa kulak tıkayanları lanetleyen TGTV Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Avukat Hamza Akbulut, “Kudüs’ü yıllardır fiili başkent olarak kullanan İsrail, Amerika Birleşik Devletleri’ni gayri meşru zemine çekerek, BM kararlarına rağmen ABD Büyükelçiliği’nin 14 Mayıs 2018’de Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasını sağlamıştır. İsrail ve ABD’nin bu adımları uluslararası toplum nezdinde gayrimeşru olup bir provokasyondur. Trump’ın Kudüs’ü başkent olarak tanıma kararı işgali ve Yahudileştirme politikasını meşrulaştırma yolunda atılmış bir adımdırdiyerek konuştu.

“SİYONİST DEVLET ÇETELERİ İÇİN BASKI, ŞİDDET VE ÖLDÜRMEK SIRADAN HALE GELMİŞTİR”
Siyonist devlet çeteleri için baskı, şiddet ve öldürmenin sıradan hale geldiğini belirten Hamza Akbulut, “Yapılan hukuksuzluğa karşı çıkarak, yapılan haksızlığı telin etmek üzere bir araya gelen Filistinli kardeşlerimizi katledenler insanlık suçu işlemişlerdir. Bu alçak katliamın azmettiricisi ABD, tetikçisi terör devleti İsrail olmuştur. Tarih ve insanlık önünde telin ediyoruz. Bu insanlıktan nasipsiz zorbaların, dünya kamuoyu önünde yaptıkları alçakça katliamlara karşı tüm dünyayı harekete geçmeye davet ediyoruz” şeklinde konuştu. 

“AZGINLAŞMIŞ GÜÇ KARŞISINDA İSLAM DÜNYASI BİRLİKTE HAREKET ETMELİDİR”
ABD’nin hamiliğinden güç alan terör devleti İsrail’in, bölge devletleri ve halkı için tehdit olduğunu söyleyen Akbulut, Yahudileştirme politikasıyla Filistinlileri göçe zorlayan bu azgınlaşmış güç karşısında İslam dünyası birliği adımları ivedilikle atılmalıdır. Dünyaya bir virüs gibi yayılan siyonistler, sadece ülkeler için değil, medeniyetler için de bir tehdit haline gelmiştir. Dünya barışı için İsrail sınırlandırılmalıdır” dedi.

FİLİSTİN’DE BAŞ GÖSTEREN SON OLAYLARIN BAŞ MÜSEBBİBİ İSRAİL’İ LANETLİYORUZ”

Filistin halkının sadece İslam’ın değil, dünyadaki vicdan sahibi tüm insanların da onuru olduğunu belirten Akbulut, Kahraman şehitlerimiz yakılmak istenen fitne ateşini söndürmek için ilk suyu döken insanlık kahramanlarıdırlar. Şehitlerimizi minnetle yad ediyor, yaralılarımıza şifa olacak yardım ve destek çalışmaları için tüm kurum ve kuruluşları yardıma davet ediyoruz. BM kararlarını tanımayan ülke sayısının artması dünya barışı için karamsarlık vericidir. Adalet ve barış için yeni uluslararası mekanizmalara ihtiyaç vardır. İslam dünyası, Filistin topraklarında, bir İsrail sorunumuzun olduğunu unutmamalıdır. Gelecekteki barışımız, kötülerle mücadele etmesini bilenlerin eliyle gelecektir. İsrail tehlikesi karşısında İslam dünyası ortak hareket etmelidir. Filistin’de baş gösteren son olayların baş müsebbibi İsrail’i lanetliyoruz. Ülkemize ve İslam dünyasına karşı yapılan tüm haksız girişimlere karşı milletimizi uyanık olmaya, birlik ve beraberlik içinde tek ses ve tek yürek olmaya davet ediyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

Çimento sektöründe “alaylı çalışan” kalmayacak

Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS) bünyesinde kurulan “ÇEİS Sınav ve Belgelendirme Merkezi” (ÇESBEM) ile Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) arasında Yetkilendirme Sözleşmesi imzalandı. Türk çimento sektörüne özgü nitelikli işgücünün gelişimini sağlamak amacıyla, 1 milyon TL yatırımla hayata geçirilen ÇESBEM, bundan böyle çimento sektöründe sınav yaparak mesleki yeterlilik belgesi verecek ilk kurum olarak faaliyetlerini yürütecek.

ÇEİS tarafından, “sektörde belgesiz çalışan kalmaması” hedefiyle hayata geçirilen “ÇEİS Sınav ve Belgelendirme Merkezi”, sınav ile mesleki yeterlilik belgesi vermek üzere Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından akredite edildikten sonra 16 Mayıs 2018 tarihinde imzalanan sözleşmeyle Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından yetkilendirildi.

Türkiye çapında 17 bin 500 kişiye istihdam sağlayan çimento sektöründe mesleki yeterlilik sınav ve belgelendirme sistemini oluşturan ilk kurum olan ÇEİS, 1 milyon TL yatırımla hayata geçirdiği ÇESBEM ile çimento fabrikalarının üretim bölümlerinde yardımcı işçi, işçi ve usta olarak görev yapan çalışanların tamamının mesleki yeterlilik belgesi sahibi olmasını hedefliyor.

ÇESBEM çimento sektöründe ilk

Vereceği hizmet dolayısıyla ÇESBEM’in sektörde ilk olma özelliği taşıdığının altını çizen ÇEİS Yönetim Kurulu Başkanı Tufan ÜNAL, bu yatırımın önemini şu sözlerle ifade etti:

“Gelecek dönemdeki nitelikli işgücü ihtiyacımızın sağlanması için eğitim temel sorunumuz. Türk çimento sektörü olarak bu sorunu aşmak ve sektöre nitelikli çalışanlar kazandırmak amacıyla, son 10 yılda eğitime 30 milyon TL’nin üzerinde harcama yaptık. Sektörün çatı kuruluşu ÇEİS olarak ise bu yatırım ve faaliyetlerin hızlanarak artırılması için yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Gelecekte üretim alanında istihdam edilecek herkesin Mesleki Yeterlilik Belgesi sahibi olarak işbaşı yapabilmesi için ÇEİS bünyesinde faaliyete geçirdiğimiz ÇEİS Sınav ve Belgelendirme Merkezi’nin (ÇESBEM) yetkilendirilmesini sağlayarak, bu hedefimize doğru çok büyük bir adım atmış olduk. Yaklaşık 1 milyon TL yatırım ile faaliyete geçirdiğimiz ÇESBEM’in, nitelikli işgücünün tescil edilmesi bakımından sektörümüze hizmet edecek olmasından büyük mutluluk duyuyorum; Türk çimento sektörüne hayırlı olsun.”

ÇEİS eğitim ve istihdam seferberliğini hızlandırdı

Kısa zaman önce Kocaeli Meslek Yüksek Okulu ile işbirliği protokolü imzalayan ÇEİS, mevcut Meslek Yüksek Okulu programlarının ilgili dalların müfredatında, Merkezi Kumanda Operatörü-Fırın, Merkezi Kumanda Operatörü-Farin, Merkezi Kumanda Operatörü-Çimento, Makine Bakımcı, Kimya Laboratuvar Analisti ve Çimento Test Elemanı Ulusal Mesleki Yeterliliklerini temel alarak oluşturulmuş seçmeli dersler verilmesini sağlamıştı.

ÇEİS, Kocaeli Üniversitesi Meslek Yüksekokulu ile gerçekleştirdiği anlaşmayla, hem istihdama katkı sağlamayı hem de sektördeki nitelikli eleman sayısını artırmayı amaçlıyor.

Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS) Hakkında

Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS), üyelerinin çalışma ilişkilerinde; ortak hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek, üyelerinin verimli çalışmalarına destek olmak, toplu iş sözleşmesi süreçlerini yönetmek, iş sağlığı ve güvenliğini geliştirmek amacıyla 1964 yılında kurulmuş bir işveren sendikasıdır. ÇEİS, endüstri ilişkileri ve insan kaynakları faaliyetleriyle birlikte, iş sağlığı ve güvenliği, mesleki eğitim, meslek standartları ve mesleki yeterlilikler ile istatistik faaliyetlerini yürütmektedir. Çimento sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin %95’inin üyesi bulunduğu ÇEİS, bugün, 33 kuruluşa bağlı 64 tesisi yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda platformda temsil etmektedir.

Plastik sektörü ilk çeyrekte ihracattaki payını artırmaya devam etti

Türk plastik sektörü küresel ekonomide yaşanan tüm olumsuz gelişmelere rağmen 2018 yılının ilk çeyreğinde rekor seviyede büyüyerek Türkiye ekonomisine katkı sağlamaya devam etti. PAGEV tarafından açıklanan ilk çeyrek raporuna göre; sektörün plastik mamul üretimi bir önceki senenin aynı dönemiyle kıyaslandığında miktarda yüzde 48,7 artışla 3,5 milyon tona, değerde ise yüzde 54,5 yükselişle 13,6 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde plastik ürünlere iç pazardan gelen yoğun talep sektörün büyüme rakamlarına olumlu yansıdı. İç pazar tüketimi 3,2 milyon ton ve 13,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracatta da yükseliş trendini koruyan Türk plastik sektörü yılın üç aylık döneminde miktarda yüzde 6,6 artışla 415 bin ton, değerde ise yüzde 14,5 yükselişle 1,2 milyar dolarlık ihracata imza attı.

Türkiye ekonomisinin en dinamik aktörlerinden plastik sektörü ülke ekonomisine sağladığı katkıyı artırarak sürdürüyor. Türkiye plastik sektörünün nabzını sektör izleme raporları ile tutan Plastik Sanayicileri Vakfı PAGEV, 2018 yılı ilk çeyrek rakamlarını açıkladı. PAGEV raporuna göre; sektörün plastik mamul üretimi 2017 yılının ilk üç aylık dönemine kıyasla yüzde 48,7 artışla 3,5 tona, değerde ise yüzde 54,5 yükselişle 13,6 milyar dolara ulaştı. Plastik ambalajlar üretimde ilk sırada yer alırken ambalajı plastik inşaat malzemeleri izledi.

Türkiye’nin ihracatına en çok katkı sağlayan sektörlerden biri konumunda bulunan Türk plastik sektörü, 2017 yılındaki yükseliş trendini sürdürerek yılın ilk üç aylık döneminde de ihracatını artırmayı başardı. Sektörün ilk çeyrek plastik mamul ihracatı 2017 yılının aynı dönemine kıyasla miktarda yüzde 6,6 artışla 415 bin ton, değerde ise yüzde 14,5 yükselişle 1,2 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde ihracat yapılan ülkelerde Almanya, Irak, İsrail, İngiltere ve Fransa başı çekti.

İlk çeyrekte iç pazardaki tüketim miktarda yüzde 53,9; değerde yüzde 55,8 arttı

Yılın ilk çeyreğinde iç pazarda da plastik ürünlere ilgi yoğundu. Bu dönemde iç pazarda tüketilen plastik mamul miktarı; geçtiğimiz yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında değerde yüzde 55,8 artışla 13,3 milyar dolar, miktarda ise yüzde 53,9 yükselişle 3,2 milyon tona yükseldi. İlk üç ayda gerçekleşen 3,2 milyon tonluk plastik mamul iç tüketiminin yaklaşık 1,6 milyon tonu otomotiv, ambalaj, inşaat ve elektronik gibi ihracatçı sektörler kanalı ile yarı mamul ve mamul şeklinde dolaylı olarak ihraç edildi. 1,6 milyon tonluk kısım ise doğrudan tüketici tarafından kullanıldı.

Plastik sektöründe yatırımlar hız kesmeden devam ediyor

Plastik sektörünün büyümesindeki önemli göstergelerinden olan makine ve teçhizat yatırımları da bu dönemde devam etti. Yılın ilk çeyreğinde makine ve teçhizat yatırımı 277 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yatırımların aynı hızla devam etmesi halinde makine teçhizat yatırımının yılsonunda 1 milyar 108 milyon dolara çıkması ve 2017 yılına kıyasla yüzde 19 artması öngörülüyor.

Plastik mamulde dış ticaret fazlası artıyor

Hammaddede dışa bağımlı olan sektörün yılın ilk üç ayında 1 milyon 941 bin ton ve 2 milyar 892 milyon dolarlık plastik hammadde ithalatı yaptığı görüldü. Aynı dönemde yerli hammadde üretimi ise 254 bin ton seviyesinde kaldı. Hammaddede ithalatı yüksek olan plastik sektörü, plastik mamulde ise tam tersi bir tablo ortaya koydu. Sektörün plastik mamulde dış ticaret fazlası verme geleneği bu dönemde de devam etti. 2018 yılının ilk çeyreğinde plastik mamul dış ticaret fazlası 2017 yılının aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 4,7 artarak 260 bin ton, değerde ise yüzde 18,9 oranında artışla 375 milyon dolara ulaştı.

Plastik sektörünün ilk çeyrek performansını değerlendiren TOBB Plastik Kauçuk Kompozit Sanayi Meclisi ve PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu şunları söyledi; “Küresel ekonominin son yıllarda karşılaştığı zorluklar plastik sektörümüzün büyümesinde yavaşlamaya yol açsa da gelişim çizgisi yukarı yönlü hareket etmeyi sürdürüyor. Plastik sektörümüz geçtiğimiz yıl beklentilerin üzerinde bir ivmeyle yüzde 9 büyüdü. Yaşanan tüm ekonomik ve siyasi gelişmeler ışığında 2018 yılında sektör olarak büyüme hedefimizi yüzde 5 olarak belirlemiştik. Yılın başından bu yana meydana gelen gelişmeler 2018 yılının da sanayicilerimiz açısından kolay geçmeyeceğini gösteriyor. Özellikle son dönemde döviz kurlarında yaşanan artışlar maalesef sektörümüzü olumsuz etkiliyor. Kurdaki bu durum döviz bazlı satılan hammaddeyi almak zorunda kalıp ihracatı az olan sektör firmalarımızı büyük bir risk ile karşı karşıya bırakıyor. Buna rağmen her zaman azimle üretime katkı sağlayan sanayicilerimiz hedefimize ulaşmak yolunda inançla çalışıyorlar. Sektör izleme raporumuz aracılığıyla paylaştığımız ilk çeyrek verilerinden de anlaşılacağı üzere sektörümüz pozitif görünümünü koruyor. 2018’e hızlı bir başlangıç yaparak geçen senenin aynı dönemine kıyasla yüzde 54,5’lik rekor büyümeye ulaştık. Bu dönemde otomotiv, ambalaj, inşaat ve elektronik gibi plastiğin kullanıldığı sektörlerden gelen talebin yüksekliği Türkiye ekonomisi ve sanayisi açısından önemli bir gelişme olarak dikkat çekti. Bu olumlu tabloya katkı sağlayacak çalışmalar noktasında üzerimize düşen tüm sorumlulukları yerine getirmek için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çalışmalarımızı aynı kararlılıkla sürdüreceğiz”.

İslamoğlu Madencilik’in tercihi Ford Trucks

İstanbul’un en büyük agrega madenlerinden birine sahip olan İslamoğlu Madencilik, filosunu 19 adet Ford Trucks 1842T çekici ile genişletti. 10 Nisan 2018’de düzenlenen araç teslimat töreninde Ford Trucks tarafından İslamoğlu Madencilik adına firma sahiplerine teşekkür plaketi takdim edildi. Gerçekleştirilen teslimat törenine İslamoğlu Madencilik firma sahibi Kenan İslamoğlu, İslamoğlu Madencilik Genel Müdürü Doğan Aksu ile Ford Trucks Türkiye Satış Müdürü Murat Bakış ve Satış Bölge Müdür Barış Anayurdu katıldı.

Ağır ticari araç pazarının yerli yıldızı Ford Trucks

Ford Otosan mühendisleri tarafından geliştirilen Ford Trucks modelleri, yurtiçi ve uluslararası taşımacılık ve inşaat alanında faaliyet gösteren müşterilerin beklentilerine uygun olarak; Ford Trucks’ın DNA’sında yer alan güç, konfor, verimlilik ve dayanıklılık gibi özelliklere sahip olarak üretiliyor. Ford Trucks modelleri, kullanıcısına yüksek performans ve düşük yakıt tüketiminin konforunu güncel teknolojilerle bir arada yaşatıyor. Ford Trucks modelleri 1,1 milyon m2’lik alana sahip olan Ford Otosan İnönü Fabrikası’nda üretiliyor. 1.500 kişiye istihdam sağlayan Ford Otosan İnönü Fabrikası’nda aynı zamanda Euro 6 normlarına uygun, çevre dostu Ecotorq motorun üretimi yapılıyor. Türkiye’nin kendi markasıyla kendi motorunu üreten tek ağır ticari markası olan Ford Trucks, Türkiye ekonomisine yüksek katma değer sağlıyor.

Zorlu enerji zoru başarıyor

24’üncü Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı ICCI 2018’in katılımcıları arasında yer alan Zorlu Enerji, sektörün geleceği ve akıllı çözümlerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.  

İstanbul Fuar Merkezi’nde 24’üncüsü düzenlenen Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı ICCI, aralarında Zorlu Enerji’nin de yer aldığı sektörün önde gelen kurum, kuruluş ve oyuncularını buluşturdu. Zorlu Enerji’nin en yeni ürün ve çözümlerini paylaştığı fuarda sektörün geleceği de masaya yatırıldı.

“Doğal gaz santrallerinin gelecekteki rolü” başlıklı oturumda konuşan Zorlu Enerji Yatırımlar, İşletme ve Bakımdan Sorumlu Genel Müdürü Ali Kındap, önümüzdeki dönemde ancak yüzde 55’in üzerinde verimliliğe sahip doğal gaz santrallerinin ayakta kalabileceğini kaydederek “2040’ta 50 bin megavatlık doğalgaz santralinde sağlanacak her yüzde 1 verimlilik artışı, yıllık ortalama 200 milyon dolar tasarruf anlamına geliyor. Şu anda kurulu gücümüz 86 bin megavat seviyesinde ve bunun 26 bin 500 megavatı doğalgaz çevrim santrallerinden oluşuyor. 2040’ta doğalgaz santrallerinin kapasitesi 50 bin megavat seviyesinde olacak. Şu an doğalgaz santrallerinde en önemli konu verimlilik. 2040’a kadar doğalgaz santralinde sağlanacak her yüzde 1 verimlilik artışı, yıllık ortalama 200 milyon dolar tasarruf anlamına geliyor. Artık bütün gaz santrallerinde çalışmalar verimlilik artışını sağlamaya yönelik” dedi.

 “Anında ve doğru yerde kaynaklar ile enerji ihtiyacını karşılayabiliriz”

“Akıllı Şebekeler” oturumunda konuşan Zorlu Enerji Akıllı Sistemler Müdürü Burçin Açan ise yapay zeka, akıllı uygulamalar, sanal gerçeklik, büyük veri gibi yeni teknolojilerin enerji sektöründe yaratacağı dönüşüme ilişkin açıklamalarda bulundu. Akıllı sistemler sayesinde enerjinin daha verimli kullanılabileceğini belirten Açan, elektrikli araçların da gelişmesiyle enerji altyapıları, binalar ve ulaşım sistemlerinde önemli dönüşüm yapacağını dile getirdi. Açan, “Elektrik araçlarda önümüzdeki dönemde önemli bir büyüme bekliyoruz. Şu anda Türkiye’de 1100 elektrikli araç var. Ancak hızla artacak. Her bir elektrikli araç aslında 4 tekerlekli pil demek. Mikro şebeke, yerinde depolama ve yerinde tüketim sistemleriyle önümüzdeki dönemde yaşanacak dönüşüme ayak uydurabiliriz. Anında ve doğru yerde kaynaklar ile enerji ihtiyacını karşılayabiliriz” açıklamasında bulundu.

Güneş enerjisinde önemli adımlardan biri mahsuplaşma

Zorlu Enerji, ICCI 2018 kapsamında düzenlenen Solarbaba Solar Çatı Konferansı’nın da destekçileri arasında yer aldı. Konferansta konuşan Zorlu Enerji Grubu Solar Direktörü Evren Evcit çatı pazarını harekete geçirebilmek adına atılması gereken en önemli adımın mahsuplaşma olduğunu belirtti. Evcit, “Mahsuplaşma hem devlete hem de tüketicilere büyük yarar sağlanacak. Pazarın sağlıklı bir şekilde büyüyebilmesi için de; denetim konusunda yasal düzenlemeler hazırlanması, onaya sunulan projelerdeki teknik konulara dikkat edilmesi ve her ayrıntının göz önünde bulundurulması gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.

Konferansın “Teknoloji” başlıklı oturumunda konuşan Zorlu Enerji Grubu Solar Teknik Müdürü Halil Oral ise “Endüstriyel çatılarda güneş paneli kurulumları için dikkat edilmesi gereken en önemli iki konu, çatıdaki statik ve sızdırmazlık. Yatırımcıların kurulum sonrasında sıkıntı yaşamaması ve tesisinden maksimum kazanç sağlayabilmesi için; çatısını profesyonel, güvenilir kurulum firmalarına emanet etmesi,  çatının yapısına uygun en doğru ürün ve hizmeti seçmesi gerekiyor. Biz Zorlu Enerji olarak çatı projelerinde enerjiyi maksimize etmekten önce, güvenliği maksimize ediyoruz” dedi.

Zorlu Enerji İşletme ve Bakımdan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ömer Harun Örge, “Enerji santrallerinde işletme ve bakım” konulu oturumda Zorlu O&M hizmetlerinden bahsederken, “Biyokütle ve atık” başlıklı oturuma katılan Tümay Yavuz, yeni yatırımlar planlarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Medyaevi İletişim

 

 

İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!

Uzun zamandır sosyal mecrada olsun, köşe yazılarımda olsun emlak konut temalı söylemlerimi takip edenler bilirler. Bilmeyenlerin ve duymayanların da durumu öğrenmesinde fayda var.

Şeyh Edebali’nin ‘Şunu da unutma; insanı yaşat ki, devlet yaşasın!’ sözünün tam kullanılacağı olaylar Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni şehir diye ilan ettiği Kayaşehir’de bulunan Emlak Konut Başakşehir Evleri’nde yaşanıyor. Ciddi bir sorun var, mağdur olanlar, sorunları karşısında muhatap bulamayanlar var.

Emlak Konut A.Ş’nin inşa ettiği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca satışa çıkarılan ve Turyap A.Ş tarafından da pazarlanan Emlak Konut Başakşehir Evleri’nde tam bir keşmekeş hakim.

Bakanlık tarafından satışa çıkarıldığı için tereddüt etmeden daire satın alan vatandaşlar değişik olaylar ile karşılaşıyorlar ve sorunlarla da başbaşa kalmak zorunda bırakılıyorlar.

Peki nedir bu sorunlar;rutubet, boyalarda kabarma, parkelerde şap atılmadığından sorunlar, parke süpürgelikleri gelişi güzel kesilmiş ve aynı şekilde monte edilmeye çalışılmış, tuvalet ve banyo mobilya malzemelerinde çizikler, kapılarda darbe izleri, binanın dış cephesinde çatlaklar, pencerelerde kırıklar ve çizikler, silikonlar parmakla gelişi güzel çekilmiş, duvarlarda yamukluklar vs… Mağdur olan vatandaşlar önce emlak konuta şikayetini iletiyor, ardından yüklenici firma elemanları yapacaklarına dair söz veriyor. Yapmaya çalışıyorlar ama işin ehli ustalar olmadıklarından mı yoksa yapıyormuş gibi yapın talimatı mı alıyorlar, bilinmez, yapılanlar ile daire daha da kötü şekilde size teslim edilmeye çalışılıyor.

Bazı sorunlara ise hiç müdahale edilmiyor. Bu projede kapı çizikleri, pimapenlerde kırıklar, duvardaki yamukluklar, parke altında şap olmaması, parke ile fayans arasında kot farkı olması, fayansların terazi kullanmadan yapılması, fayanslardaki defo ve kırıklar, tuvaletlerde yalıtım kullanılmaması, boya dökülmeleri, rutubet gibi defolar kusur olarak kabul edilmiyor.

Pardon kabul ediliyor ama sadece Emlak Konut Yetkilileri telefonda ve yüzyüze görüşmelerde kabul ediyor bu kusurları, resmi yazışmalarda bu hataların olduğu dairelerde sorun yoktur bilgisi veriliyor üst makamlara…

Vatandaş Emlak Konut ve Altındağ İnşaat sorunlarını çözmeyince durumu Cumhurbaşkanlığına (CİMER)’e, Başbakanlığa (BİMER)’e ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’na bildiriyor. Bu kurumlarımızdan Emlak Konut A.Ş’ye konuyla ilgileniniz diyerek talimat veriliyor.

Emlak Konut gelen yazıya bahsi geçen dairedeki tüm eksiklikler yapılmıştır diyerek yanlış bilgi vererek üst makamları yanıltıyor.

Peki Emlak Konut neden vatandaşların şikayetlerini çözmeden çözülmüş gibi göstererek üslup hatası yapıyor sizce?

Yüklenici firma’yı mı yoksa kendilerini mi koruyor?

Her ikisi de bence? Birileri hem kendini,hemde yüklenici firma Altındağ İnşaatı koruyorlar?

Emlak Konut Başakşehir Evlerinde daire sahiplerinin dilinde dolaşan işten çıkarılan işçiler maaşını alamayınca dairelere zarar verdiler sözleri aklıma geldi.

Ortada bir zarar var, hem de büyük bir zarar…

Devlet bu dairelerde kullanılacak malzemeleri çok kaliteli seçmiş. Elektrik prizleri viko en kaliteli markadan ama takarken ya zarar vermişler yada prizleri üzerinden boyamışlar ya da elektrik bağlantısını yapmamışlar.

ESASINDA EMLAK KONUT A.Ş VE VATANDAŞ MAĞDUR EDİLMİŞ

Pencereleri de ısıcam ve kaliteli pimapenden kullanılması için parasını yüklenici firmaya Emlak Konut vermiş. Fakat yüklenici firma pencereleri monte ederken hem kırmış hem çizmiş,hem de aralarında boşluk kalacak şekilde monte etmiş, pardon monte ettiğini zannetmiş.

Daire içi ve dışındaki tüm daire kapıları da kaliteli hoş kapılar fakat her kapıda çizik var. Çizik olmayan bir kapı bulamıyorsunuz. Parkelere gelince şap atılmamış veya atılsa da düzgün yapılmamış, parkeler ile kalebodurlar arasında kot farkı olduğunu çıplak gözle fark ediyorsunuz.

Sözün özü şudur; Emlak Konut Başakşehir Evlerin’de devletin parası ile alınan malzemelere zarar verilmiş. Ve bu zarar görmezden gelinerek, yüklenici firmadan daireler sorunsuz olarak teslim alındığı ile alakalı imzalar atılmış.

Emlak Konut A.Ş’den hangi yetkili bu daireleri sorunsuz diyerek teslim almıştır? Bu dairelerde yaşanan sorunlar defolar ve kusurlar neden cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve çevre bakanlığından gizlenmektedir?

İletişim hayatın vazgeçilmezidir

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Basın Müşavirliği ve Emlak Konut A.Ş. Basın Müşavirliğine, Emlak Konut Başakşehir Evleri’nde yaşanan sorunlarla alakalı görüştüğümde gerçekten çok üzücü bir süreç yaşadım. Basın Müşavirliği Birimiyle sağlıklı iletişim kurduğum tek kurum ise TURYAP A.Ş. oldu.

Çevre bakanlığı Basın Müşavirliğinde çalışan arkadaşlara kendilerine bir haber yapacağımı ve birtakım sorularım olduğunu söylememin ardından sorularımı aldılar ama zahmet edip, geri dönüş yapmadılar.

Emlak Konut A.Ş. Basın Müşavirliğinde çalışan hanımefendi ise sorulara cevap vermeyi bırakın beni teslim sonrası hizmetler birimine yönlendirmekle iletişimimize son noktayı vurdu.

Turyap A.Ş. Basın Müşaviri Gülru Çongar ise diyaloga girer, girmez bir toplantı düzenleyerek, Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleriyle bir toplantı düzenledi. Ve beni şirket merkezlerine davet ettiler. Sorduğum sorulara canlı canlı katıldığım toplantıda cevap aldım.

Hak adına, birlik ve dirlik

Vatandaşın Cumhurbaşkanları Recep Tayyip Erdoğan’a olan güvenleri tamdır, Lakin, işini iyi yapmayan, ehil olmayan yöneticiler konusunda kafalar ciddi anlamda karışıktır.

Geçtiğimiz seçimlerde İstanbul ve Ankara’da oyların azalma nedeninin halkın sesine kulak vermeyen, eleştirileri çözüme ulaştırmayan yöneticiler olduğu konusunda herkes hem fikirdir.

Nasılsa Cumhurbaşkanı meydanlarda halkla buluşuyor, Başbakan vatandaşın ayağına gidiyor diyerek boşuna işgal ettikleri koltuklarda göbeklerini kaşıyarak oturan yöneticilerin geçtiğimiz seçimlerde oy kaybettirdiği gerçeğini görmezden gelemeyiz.

Vatandaşın şikayetlerini görmezden gelen, halka tepeden bakan ve mana planı yerine madde planını ön planda tutanlar seçimler öncesi ortamı bulandırmaktadırlar.

Yöneticiler Cumhurbaşkanımız Erdoğan gibi halka ve hakka hizmet için çalışabilirlerse oy düşüşü yaşanmaz.

Emlak Konut ve Toki’den daire alan vatandaşların sorunları masaya yatırılırsa, oy düşüşü yaşanmaz.

Hastanelerde vatandaşa güler yüzlü hizmet vermenin önemi çalışanlara anlatılırsa oy düşüşü yaşanmaz.

Trafikte siren takan araçlar sivil araçları ve trafiği tehdit etmeyi bırakırsa oy düşüşü yaşanmaz.

Hafriyat kamyonlarından rahatsız olan vatandaşların yaptığı ihbarlar değerlendirilse, yasak saatlerde bu araçların trafiğe çıkışı engellenirse, oy düşüşü yaşanmaz.

Fetö terör örgütü ile ilişkili olanların Fetö karşıtı gibi siyasette boy göstermesine müdahale edilirse oy düşüşü yaşanmaz.

Belediye başkanları kibir yerine mütevaziliği, kaymakamlar ise protokol yerine halkın arasına karışmayı tercih ederse, oy düşüşü yaşanmaz.

Daha bir sürü neden sıralayabiliriz ama ne olursa, olsun, bu liyakatsizlere rağmen vatandaş cumhur ittifakının yanında dimdik durmaktadır. Lakin vatandaşın yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan haricinde dik duran bir başka isim bulunmamaktadır.

Akıncılar ve ülkücülerin kol kola girdiği bu günlerde olumsuz hareketler sergileyen yöneticilere rağmen seçimlerden zaferle çıkılacağı düşünülmektedir.

Bu seçimlerde, Hak adına, birlik, dirlik, temizlik, değişim ve gelişim kelimeleri bir başka anlam taşıyor.