21.2 C
İstanbul
Cumartesi, Haziran 7, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 115

1 Milyon 200 Bin Ton Karbondioksit Salımını Önledi

Yenilenebilir enerji sektörünün lider şirketlerinden Solimpeks, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle güneş enerjisi sistemlerinin faydalarına dikkat çekiyor. Güneşin sürdürülebilir, temiz ve tükenmez bir enerji kaynağı olduğunu vurgulayan Solimpeks Türkiye Genel Müdürü Gazi Çelebi, “2001’den bu yana 1 milyon 200 bin ton karbondioksit salımı gerçekleşmeden enerji üretilmesine vesile olduk” diyor.

Solar termal alanında Türkiye’nin en büyük üreticisi olan Solimpeks, 5 Haziran Dünya Çevre Günü vesilesiyle eşsiz bir enerji kaynağı olan güneşten ısıtma, soğutma, sıcak su ve elektrik ihtiyacının en verimli şekilde karşılanabileceğine dikkat çekiyor. Her geçen gün biraz daha kirlenen dünyamızın geleceği için temiz enerji kaynaklarına ihtiyacımız olduğunun altını çizen Solimpeks Türkiye Genel Müdürü Gazi Çelebi, “En çevreci, sürdürülebilir ve verimli enerji kaynağı güneştir” diyor.

Bu çevreci enerji kaynağının aynı zamanda son derece güvenli bir yatırım olduğunu hatırlatan Solimpeks Türkiye Genel Müdürü Gazi Çelebi, şunları söylüyor: “Faaliyetlerimize başladığımız 2001 yılından bu yana 1 milyon 200 bin ton karbondioksit salımı gerçekleşmeden enerji üretilmesine vesile olduk. Altı kıtada binlerce aile, ürünlerimizi kullanarak hem enerji tasarrufu yaptı hem de bunu dünyayı kirletmeden, sürdürülebilir, temiz ve tükenmez bir enerjiyle gerçekleştirdi. Konutunuza ya da işyerinize yüksek verimli bir güneş enerjisi sistemi kurduğunuzda metrekare başına yıllık ortalama 155 kg karbondioksit salımına engel olabilirsiniz. Ayrıca bu sistemi 30-40 yıl boyunca ısıtma-soğutma, sıcak su ve elektrik ihtiyaçlarınız için kullanabilir, ürettiğiniz fazla elektriği satarak ek bir gelir kaynağı elde edebilirsiniz.”

Türkiye’nin yıllık karbon salımı 12 milyon ton azalıyor

Türkiye’nin kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınması alanında yaptığı çalışmalarıyla dikkat çeken TSKB, düşük karbonlu ekonomiye geçiş konusunda sunduğu yenilikçi çözümlerle Türkiye’nin yıllık karbondioksit salımının 12 milyon ton azalmasına katkıda bulunuyor. Kredi portföyünün yüzde 68’ini sürdürülebilirlik yatırımlarının oluşturduğu banka, dünyanın ilk Sermaye Benzeri Sürdürülebilir Tahvili ve Türkiye’nin ilk Sürdürülebilir/Yeşil Tahvili gibi yenilikçi ürünlerle de sürdürülebilirlik projelerini destekliyor.

Kurulduğu 1950 yılından bu yana Türkiye’nin kalkınması için faaliyet yürüten Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB), iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik finansman modelleriyle Türkiye’nin karbon salımının azaltılmasında önemli rol oynuyor. Banka, düşük karbonlu ekonomiye geçiş konusunda sunduğu yenilikçi çözümlerle, Türkiye’nin yıllık karbondioksit salımının 12 milyon ton azalmasına katkıda bulunuyor.

Dünya Çevre Günü nedeniyle açıklama yapan TSKB Genel Müdürü Suat İnce, TSKB’de Türkiye’nin kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınması için değer yaratma misyonuyla hareket ettiklerini, bu yaklaşımın bir yansıması olarak, kredi portföylerinin yüzde 68’ini sürdürülebilirlik yatırımlarına ayırdıklarını söyledi. Suat İnce şöyle konuştu: “Gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için tüm dünyada farkındalık yaratmayı amaçlayan Birleşmiş Milletler, 1972 yılında aldığı kararla 5 Haziran’ı Dünya Çevre Günü olarak ilan etmişti. O günden bu yana, sürdürülebilirlik konusunda önemli adımlar atıldı, işbirlikleri gerçekleşti, sürdürülebilirlik niş bir kavram olmaktan çıkıp iş modellerinin önemli bir unsuruna dönüştü. TSKB olarak ilk günden beri bu dönüşümün içinde yer aldığımızı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Uluslararası kalkınma finansmanı kuruluşlarıyla olan yakın işbirliğimizle, zamanın ruhunu çok erken dönemde yakalama fırsatı bulduk. Sürdürülebilirlik alanında pek çok yeniliğe ve ilke imza attık. Bugüne kadar sadece yenilenebilir enerji projeleri için 4.9 milyar dolar kredi temin ettik.Aynı şekilde, Türkiye’nin kurulu yenilenebilir enerji gücünün yüzde 15’ini oluşturan 5.617 MW güce sahip, 299 yenilebilir enerji projesine kaynak yarattık. Enerji ve kaynak verimliliği alanında ise 131 projeye 900 milyon dolarlık finansman sağladık. Bu çalışmaların sonucu olarak, bugün ülkemizin yıllık karbon salımının 12 milyon ton azalmasına katkıda bulunmuş olmaktan büyük gurur duyuyoruz.”

“Finans sektörü sürdürülebilir dönüşümün en büyük destekçisi”

Finans sektörünün sürdürülebilirlik alanında yarattığı etkinin sadece kendi çevresel etkilerini kontrol altında tutmanın çok daha ötesine geçtiğini belirten İnce, sektörün, sağladığı fonlarla pek çok farklı endüstrinin sürdürülebilir dönüşümüne kaynak sağladığını söyledi. İnce, “Bu alanda yenilenebilir enerji, enerji ve kaynak verimliliği, çevre yatırımları, sürdürülebilir turizm gibi alanlardaki projeleri destekliyoruz. İşin sosyal tarafında, kadın istihdamı ile iş sağlığı ve güvenliği temalarımız var. Ar-Ge ve inovasyon da sürdürülebilirlik perspektifiyle odaklandığımız önemli alanlar.Tüm bu yatırımlar, verimli ve katma değerli üretime büyük fayda sağlıyor. Diğer yandan yatırım tutarından bağımsız olarak tüm projeleri kendi geliştirdiğimiz ERET modeliyle çevresel ve sosyal kriterlere göre değerlendiriyoruz” dedi.

“Sürdürülebilir iş modellerinin başarısı için işbirliğinin gücüne inanıyoruz”

Finansman kaynağı olarak, kalkınma finansmanı kuruluşlarından sağladıkları fonların yanı sıra yenilikçi ürünler de geliştirdiklerini belirten İnce, “Sürdürülebilir finansman araçları geliştirmek oldukça güçlü bir kasımız. Son iki yıl içinde hem dünyanın ilk Sermaye Benzeri Sürdürülebilir Tahvili’ni hem de Türkiye’nin ilk Sürdürülebilir/Yeşil Tahvili’ni ihraç ettik. Bu tip yenilikçi finansman araçlarıyla ülkemizdeki sürdürülebilirlik yatırımlarına destek vermeye devam edeceğiz” dedi.

İklim finansmanı alanındaki çalışmaları ulusal ve uluslararası alandaki işbirlikleriyle de güçlendirmeye çalıştıklarını anlatan Suat İnce, sözlerine şöyle devam etti: “Sürdürülebilir iş modellerinin başarısı için işbirliğinin gücüne inanıyoruz. Türkiye’den tek üye konumunda olduğumuz IDFC (Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kulübü) tarafından iklim çalışmalarını finans kurumları arasında yaygınlaştırma hedefiyle oluşturulan beş gönüllü ilkenin imzacılarındanız. UNEP FI, Global Compact, CDP Türkiye, SKD Türkiye (İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği), ERTA (Entegre Raporlama Türkiye Ağı) gibi ulusal ve uluslararası inisiyatiflerle işbirliklerimizi de deneyim paylaşımı açısından çok önemli buluyoruz.”

“Sosyal sorumlulukta önceliğimiz sürdürülebilirlik ve çevre”

Sürdürülebilirlik alanındaki yoğunlaşmalarının kurumsal sosyal sorumluluk alanına da yansıdığı belirten İnce, “İklim değişikliği, düşük karbonlu ekonomiye geçiş, fırsat eşitliği konularında farkındalığı artırmaya yönelik sosyal sorumluluk projeleri yürütüyoruz. Özellikle sürdürülebilirlik ve çevre konusunda farkındalık yaratmaya odaklandığımız dijital platformumuz www.cevreciyiz.com, 10 yılı geride bıraktı. www.cevreciyiz.com’da, takipçilerimize daha iyi bir gelecek için ilham verecek içerikler sunuyoruz. Farkındalık denince, karbon ayak izi de çok önemsediğimiz bir kavram. Düzenlediğimiz tüm etkinliklerin karbon ayak izini siliyoruz. Ayrıca sponsoru olduğumuz İKSV İstanbul Müzik Festivali konserinin karbon ayak izini silerek Türkiye’nin ilk karbon-nötr konserlerine imza atıyoruz. Son dönemde sürdürülebilirliğin önemli bir boyutu olan fırsat eşitliği konusundaki çalışmalarımızı da artırdık. 2017’de başlattığımız ve TEV (Türk Eğitim Vakfı) işbirliğinde hayata geçirdiğimiz Eğitimden Üretime burs fonuyla üniversite öğrencisi kızları destekliyoruz. Yakın zamanda başlattığımız Yarının Kadın Yıldızları ise, eğitimi sanatla buluşturduğumuz özgün bir proje. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ile birlikte geliştirdiğimiz Yarının Kadın Yıldızları burs fonu aracılığıyla, üstün yetenekli genç kadın müzisyenlerin çalgı, şan ve şeflik branşlarında uluslararası arenadaki kariyerlerinin ilerlemesine destek veriyoruz. Bu hafta bursiyerlerimizin başarısını İstanbul Müzik Festivali’nde sahne aldıkları konserde hep birlikte kutladık” dedi.

“Etkin denetim ve raporlama, sürdürülebilirlik için önemli bir kriter”

Finanse edilen projeler ve iç çevresel etkiler konusundaki şeffaf yaklaşımın hem toplum hem yatırımcı nezdinde takdir gördüğünü hatırlatan Suat İnce, kredilendirme hizmetlerinden kaynaklanan çevresel risklerin yanı sıra banka içi faaliyetlerden doğan riskleri de azalttıklarını belirtti.

Suat İnce şöyle devam etti: “Binalarımızdaki tüketimden kaynaklanan etkileri ISO 14001 ve ISO 14064 sistemleriyle takip ediyoruz. Bu kapsamda 2005’ten bu yana elektrik, su, doğalgaz, kâğıt gibi pek çok tüketim kaleminde önemli oranda tasarruf gerçekleştirdik. Ayrıca, ofis binalarımızda yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanıyoruz ve faaliyetlerimizden kaynaklanan karbon ayak izini sıfırlayarak, karbon-nötr bankacılık yapıyoruz. Çevresel etkilerin yönetimi konusunda hedef koyma ve raporlamaya da önem veriyoruz. 2010’da finans sektörünün GRI onaylı ilk sürdürülebilirlik raporunu yayınlamıştık. 2017’de ise Türk finans sektörünün ilk Entegre Raporunu hayata geçirdik. Entegre Rapor aracılığıyla hem finanse ettiğimiz projeler hem de iç çevresel etkilerimiz konusundaki performansımızı şeffaf şekilde paylaşıyoruz. Değer yaratma modelimizi ve gelecek hedeflerimizi de içine alan bu raporlama yaklaşımının sürdürülebilirlik yolculuğumuzda önemli fark yarattığına inanıyoruz.”

Uluslararası Finans Kuruluşlarından Zorlu Enerji’ye Yeşil Işık

Zorlu Enerji, enerji dağıtımı alanındaki yatırım projelerini desteklemek üzere aralarında EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) ve IFC (Uluslararası Finans Kurumu) ve FMO’nun (Hollanda Kalkınma Bankası) da olduğu uluslararası kuruluşlardan ve yerel bankalardan, toplamda 330 Milyon USD karşılığı Türk Lirası’nı bulacak finansman desteği sağladı.

Zorlu Enerji, Şubat 2017 itibarıyla hisselerini devraldığı Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin (OEDAŞ) faaliyetlerinde altyapı yatırımlarını gerçekleştirmek üzere aralarında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Dünya Bankası iştiraki olan Uluslararası Finans Kuruluşu (IFC) ve Hollanda Kalkınması Bankası’nın (FMO) olduğu itibarlı uluslararası finans kuruluşları ve yerel bankalardan toplam tutarı 330 Milyon USD karşılığı Türk Lirası’nı bulacak Proje Finansman Sözleşmeleri imzaladı. Yüzde 100 Türk Lirası olarak sağlanan uzun vadeli finansmanın, Afyonkarahisar, Bilecik, Eskişehir, Kütahya ve Uşak illerini içine alan elektrik dağıtım bölgesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından belirlenen altyapı yenileme yatırım harcamalarında kullanılması hedefleniyor.

Bu adımın Zorlu Enerji Grubu’nun uzun vadeli finansal kaynak yaratma vizyonu kadar Türkiye ekonomisine yönelik uluslararası güveni yansıttığını belirten Zorlu Enerji Mali İşler Direktörü Elif Yener, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Zorlu Enerji olarak şimdiye kadar farklı yenilenebilir enerji projelerimizde hayata geçirdiğimiz uzun vadeli borçlanma ve yeni kaynaklar üzerinden uluslararası finansman sağlama stratejimizi, yüzde 100 oranında dolaylı iştirakimiz olan Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. ile elektrik dağıtım altyapılarının yenilenmesi alanına taşımaktan memnuniyet duyuyoruz. Dünyanın en itibarlı uluslararası finansman kuruluşlarından Türk Lirası karşılığı sağladığımız ve geri ödemesini de Türk Lirası olarak gerçekleştireceğimiz krediye 110 Milyon Dolar karşılığı TL düzeyinde EBRD, 80 milyon Dolar karşılığı TL düzeyinde IFC, 65 Milyon Dolar karşılığı TL düzeyinde FMO katkı sunacak. Kalan tutar ise yerel bankalardan sağlanacak.”

“Yıllık 30 bin ton karbon salımının önüne geçeceğiz”

EBRD, IFC ve FMO gibi çok uluslu ve kalkınma bankalarının özellikle sürdürülebilir ve ekonomiye katkı sağlayan enerji projelerine kaynak ayırdığını belirten Yener, “Zorlu Enerji olarak geçtiğimiz yıldan bu yana Osmangazi Elektrik Dağıtım Bölgesi altyapılarının yenilenmesi için gerçekleştirdiğimiz 425 milyon TL düzeyinde yatırımı 2020 yılına kadar toplam 330 milyon dolar seviyesine çıkaracağız. Bu yatırımlarla Afyonkarahisar,Bilecik, Eskişehir, Kütahya ve Uşak illerimizin daha güçlü bir elektrik dağıtım altyapısına kavuşacak. Böylece Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. sadece vatandaşlarımıza daha kaliteli bir hizmet sunmayacak, aynı zamanda kayıp ve kaçak oranını da azaltarak sağlanacak verimlilikle yılda 40 bin ton karbon salımının önüne geçecek ve ülkemizin ekonomisine katkı sunmuş olacak” diye konuştu.

Arkas ile Petrol Ofisi iş birliği büyüyor

Denizcilik sektöründe Türkiye’nin dünya ligindeki oyuncusu Arkas, gemilerinin 2,5 milyon litrelik madeni yağ ihtiyacını karşılamak için Türkiye’nin lider akaryakıt ve madeni yağ şirketi Petrol Ofisi’ni seçti.

Arkas Lojistik’in Petrol Ofisi ile 2017 yılında başladığı iş birliği yeni bir boyuta taşındı. Türkiye’nin önde gelen konteyner gemi filosu olan Arkas, gemilerinin madeni yağ ihtiyacını Petrol Ofisi’nden karşılamaya başlıyor.

Arkas Lojistik Orhanlı binasında bir araya gelen kurumların yöneticileri anlaşmayı imzaladı. Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Lojistik Hizmetleri Grup Başkanı Diane Arcas, “Arkas Lojistik olarak Nakliye İş Geliştirme birimimizle Derince’den 81 ildeki Petrol Ofisi bayilerine madeni yağ dağıtımı gerçekleştiriyoruz. Bu yeni anlaşma ile de iş birliğimizi bir üst boyuta taşıyarak Arkas’ın Türkiye uğraklı gemilerinin madeni yağını Petrol Ofisi’nden almaya başlayacağımız için mutluyuz. Kendi alanlarında başarılı iki kurum olarak iş birliği alanlarımızı karşılıklı genişletiyoruz ve buna devam edeceğiz” diye konuştu.

Türkiye’nin hem akaryakıt hem de madeni yağlar ve kimyasallar pazarlarının lideri olan Petrol Ofisi’nin, gerek köklü geçmişi, gerekse her alandaki katkılarıyla ülkenin en önemli değerlerinden biri olduğuna vurgu yapan Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper de, “Arkas da küresel arenada Türkiye’yi temsil eden en önemli değerlerimizden, markalarımızdan biri konumunda. Sektörlerinde lider iki kuruluşun iş birliğini bu yeni anlaşma ile birlikte şimdi yeni bir alana daha taşıdık” diyerek, Türkiye’nin alanlarındaki en önemli ve büyük iki şirketi arasındaki ticaretin daha da gelişerek uzun yıllar boyunca devam edeceğine olan inancını vurguladı.

Bosch Termoteknik Genç Mekanik Tasarımcılar Buluşması’nı gerçekleştirildi

Bosch Termoteknik Ailesi, ısıtma, soğutma ve havalandırma sektöründe önemli bir yere sahip olan genç mekanik tasarımcılar ile bir araya geldi. Dijitalleşmenin altının çizildiği toplantıda, sektörün de geleceğini konuşmak üzere çalıştay gerçekleştirildi.

Türkiye’nin farklı şehirlerinden katılımın olduğu buluşmada, Bosch Termoteknik çalışanları ve genç mekanik tasarımcılar buluştu. Sektörün önce gelen genç isimlerinin katıldığı toplantıda dijitalleşme konusu ele alındı. Bosch Termoteknik tarafından sektörün ihtiyaçlarına çözüm olması için geliştirilen dijital çözümlerden bahsedildi.

Toplantının ikinci bölümünde ise geleceği şekillendirecek olan genç tasarımcılar ile sektörün ihtiyaçlarına dair çalıştay gerçekleştirildi.

Dijitalleşme alanında öncü projelere imza atan, bilişim ve teknoloji alanında çalışmalarıyla tanınan Türk gazeteci ve yazar Serdar Kuzuloğlu, organizasyonun önemli konuşmacılarından biri olarak toplantıya katılım gösterdi. Genç Mekanik Tasarımcılar Buluşması verilen kokteylin ardından sona erdi.

Detaylı Bilgi İçin:

Gizem Kutlu, Bosch Termoteknik Marka Yönetimi

0(216) 432 08 14, [email protected]

Nuray Sağlam, Bosch Türkiye Kurumsal İletişim

0(216) 432 01 32, [email protected]

Karbon Ayak İzi konusunda farkındalık hareketi başlatıyor

Türkiye doğal kaynakların kendi yenilenebilme hızından daha fazla tükettiği için ekolojik olarak borçlu ülkeler arasında. Kısacası dünyadaki herkes ortalama bir Türkiye vatandaşı kadar tüketim yapsaydı 1,5 gezegene ihtiyacımız olacaktı!Bu nedenle önce birey olarak, sonra aile ve eğitim kurumu olarak gezegenin geleceği için harekete geçen Form Kolejleri, 2020’ye kadar tüm kampüslerinde Karbon Ayak İzini yarıya indirmeyi hedefliyor.

Dünyanın ekolojik dengesini sağlamada karbon ayak izi kavramı önemli bir terim. Birim karbondioksit cinsinden ölçülen, üretilen sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsü olarak da tanımlanan karbon ayak izi iki ana unsur ile oluşuyor. Bunlardan ilki, enerji tüketimi ve ulaşım -sözgelimi araba ve uçak- dahil olmak üzere fosil yakıtlarının yanmasından ortaya çıkan doğrudan CO2 emisyonlarının ölçüsü olan birincil ayak izi. Bir diğeri ise, kullandığımız ürünlerin tüm yaşam döngüsünden bu ürünlerin imalatı ve en sonunda bozulmalarıyla ilgili olan dolaylı CO2 emisyonlarının ölçüsü ikincil ayak izi. Tabii bu ayak izini azaltmak için her bireyin yapabileceği şeyler var!

Türkiye’nin 1,5 gezegene ihtiyacı!

2012 yılında yayınlanan Türkiye’nin Ekolojik Ayakizi Raporu’nda, Türk insanının çevre bilinciyle ilgili en dikkat çekici bilgi şöyle: “2007 yılında Türkiye’de kişi başına düşen tüketimin Ekolojik Ayak İzi 2,7 kha ile kişi başına küresel biyolojik kapasitenin yüzde 50 üzerindeydi. Bir başka ifadeyle dünyadaki herkes ortalama bir Türkiye vatandaşı kadar tüketim yapsaydı 1,5 gezegene ihtiyacımız olacaktı.”

Türkiye doğal kaynakların kendi yenilenebilme hızından daha fazla tükettiği için ekolojik olarak borçlu ülkeler arasında yer alıyor. Bu nedenle önce birey olarak, sonra aile ve eğitim kurumu olarak gezegenimizin geleceği için harekete geçmek zorundayız! Bunun kolay olmayacağını ve tüm okullarda tek yöntemin çözüm olarak uygulanamayacağını biliyoruz. Tabii bölgesel farklılıklar ve yerel yönetimlerin de desteğiyle farkındalık oluşturabiliriz. Form Kolejleri olarak okullarımızdaki iyi uygulamaları, öncelikle bölge devlet okullarında sonrasında özel okullarda uygulama fırsatı bulmak için işbirlikleri geliştirmeyi umut ediyoruz.

Form Kolejleri, sürdürülebilir bir gelecek için neler yapacak?

Form Kolejleri olarak kurucularımız ve okul yöneticilerimizin de verdiği destek ve kararlı bir eylem ile okullarımızdaki karbon ayak izini 2020’ye kadar yarıya indirmeyi hedefliyoruz. Öncelikli hedefimiz, kampüslerimizin yer aldığı iller olan İstanbul, İzmir ve Kocaeli (Gebze) bölgelerinden bu konuya dikkat çekerek tüm eğitim kurumları arasında bir farkındalık oluşturmak. Temel olarak, okullarımızdaki karbon ayak izi azaltma faaliyetinin temel işlerini tamamlayan ve geliştiren projelere odaklanmak gerektiğine inanıyoruz. Bunun için birkaç ilerleme noktamız olacak. Bunlar şöyle:

Öğrencileri dahil ediyoruz

Sürdürülebilirlik müfredat üzerindedir, bu nedenle öğrencileri okul çevresinde pratik projelere dahil etmek için planlamalar yapıyoruz. Bununla ilgili “Karbon Dedektifleri” proje yarışması düzenleyecek ve bu kapsamda öğrencilerimize enerji sayaçlarını okumayı, enerji tüketimini izlemeyi, rapor etmeyi ve bu tüketimi azaltmak için çözüm önerileriyle proje geliştirmeyi öğretiyoruz.

Satın almanın gücünü kullanıyoruz

Öğrencilerimizin satın alma davranışları ile ilgili farkındalık oluşturuyoruz. Enerji tasarruflu elektronik aletler, Türkiye’de üretilen kıyafetler, beslenme alışkanlıkları, geri dönüşümlü ürünler tüketilmesine yönelik bilinçlendirme çalışmaları yapıyoruz.

Okul binalarımız için yeşil çözümler üretiyoruz

Yağmur sularının, depolanması, enerji tasarruflu ampuller, su tüketiminin azaltılması, tüm eğitim alanlarının doğal aydınlatılmasına yönelik alınan mimari önlemler, bina yapımında kullanılan yapı malzemelerinin kalitesi ve tüm bu süreçlerin sertifikalandırılması temel hedeflerimiz arasında bulunuyor.

Okul Gezileri

Seyahatlerde; tren tercih etmek, okul bölgelerinde bisiklet kiralama alanları oluşturmak, kiralık araçlarda hibrit araca yönelmek gibi yöntemler kullanacağız.

Karbon Ayak İzinizi Azaltmak İçin İpuçları

Tatiller

Uçakla gitmeyin.

Elektrik

Yenilenebilir enerji kullanın.

Doğal Gaz

Isınma için güneş enerjisi kullanın; bu yolla doğalgaz faturanızı yılda yüzde 70 oranında azaltabilirsiniz.

Seyahat

Mümkün olduğunca toplu taşıma araçlarını kullanın. Yerel otobüs hizmetlerinizi öğrenin ve kullanın.

Araba

Paylaşma Yolculuk ayak izinizi azaltmak için işe giderken arabanızı paylaşabilirsiniz.

İkincil Ayak İzinizi Azaltmak İçin İpuçları

Bir şeyler satın aldığınız zaman, bu ürünlerin nerelerde üretildiğini ve üretimde hangi maddelerin kullanıldığını göz önüne alın. İmalat ya da nakliyesinde yüksek emisyona sahip olan ürünlerden mümkün olduğunca kaçının. Örneğin;

Şişe Suyu

Çoğu Avrupa ve Kuzey Amerika ülkesinde musluk suyunu kullanma konusunda herhangi bir sakınma olmamasına rağmen insanlar şişe suyu alma konusunda ısrar etmektedir. Eğer şişe üzerinde volkanik kaynaklardan geldiği konusunda bir ibare varsa, uzak bir yerden ithal edildiğinden emin olabilirsiniz. Suyun nakliyesinin Karbon Ayak İzini hayal edin! Bir de buna şişeleme ve/veya geri dönüşümden kaynaklanan emisyonları ekleyin.

Uzak mesafelerden gelen yiyecek ve içecekler

Süpermarkete gittiğiniz zaman satın aldığınız yiyeceklerin hangi ülkeden geldiğini anlamak için etiketine bakın. İngiltere’de sonbaharda Yeni Zelanda elması almaya gerek yoktur, ama insanlar buna pek dikkat etmezler. Dünyanın öteki ucundan gelen bir şişe şarabı satın alırken iki kez düşünün; çok daha fazla, ama çok daha az yol kat etmiş yerel şaraplar bulabilirsiniz. Yapacağınız en iyi şey, kendi meyve ve sebzelerinizi kendi bahçenizde yetiştirmek olacaktır. Bir elma ağacı diktiğinizde hem bir sürü meyveye sahip olursunuz hem de bu ağaç atmosferdeki karbon miktarının azaltılmasına katkıda bulunur.

Et tüketimi

Et tüketimini, özellikle kırmızı et tüketimini azaltın.

Uzak ülkelerden gelen elbiseler

Satın almadan önce elbiselerin etiketlerini kontrol edin. Eğer 1000 milden daha uzak bir ülkeden gelmişse başka elbise aramaya devam edin!

Fazla ambalajlanmış ürünler

Gereksiz ambalaja sahip ürün ve hizmetlerden uzak durun. Daha fazla söze gerek var mı?

Limak -Konar Enerji Gönen’de GES yaptı

Limak-Konar Enerji Isparta Gönen’de güneş enerji santrali kuruldu. Santralin kuruluş aşaması Time Lapse Türkiye tarafından görüntülendi.

LİMAK-KONAR ENERJİ’DEN ISPARTA’YA GES SANTRALİ

Türkiye’nin en büyük şirketlerinden Limak, yenilenebilir enerji alanındaki faaliyetlerini sürdürüyor. Limak bu kapsamda Konar Enerji ortaklığıyla Isparta Gönen’de 5,7 MWP gücünde Güneş Enerjisi Santrali kurdu.

İşte Limak-Konar Enerji Isparta Gönen time lapse videosu

SANTRALİN TIME LAPSE VİDEOSUNU TIME LAPSE TÜRKİYE HAZIRLADI

Santralin kuruluş aşaması Türkiye’nin en büyük time lapse kuruluşu olan Time Lapse Türkiye tarafından görüntülendi. Projenin hava çekimlerini de yine Time Lapse Türkiye gerçekleştirdi. Elde edilen time lapse ve drone görüntüleriyle de projeyi anlatan bir video hazırlandı.

BÜYÜK PROJELER TIME LAPSE TÜRKİYE’Yİ TERCİH EDİYOR

Halen devam etmekte olan Çamlıca TV Radyo Kulesi başta olmak üzere, TOKİ Kayapark projesi, Tahincioğlu’nun tüm şantiyeleri, Türkiye’nin en büyük alt geçit projesi, Konar ve Limak Enerji’nin santralleri, Steag RES projesi, Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük kanser ilacı fabrikası, Erikli-Nestle fabrikası, Türkiye’nin ilk yeşil evi ve daha onlarca projenin time lapse çekimleri Time Lapse Türkiye tarafından yapılıyor.

Sadece inşaatlar değil, diziler, enerji santralleri, gemi yapımı gibi orta-uzun süreli birçok çekimde Time Lapse Türkiye imzası bulunuyor.

Alanında Türkiye’nin en büyük kuruluşu olan Time Lapse Türkiye, uzun süreli time lapse çekimleri ve inşaat çekimlerine özel olarak kendi ürettiği Lapser sistemleri kullanıyor.

DAF Enerji, Danfoss bünyesinde

Isıtma, soğutma, motor kontrol sistemleri ve güç çözümleri alanlarında

dünya lideri Danfoss, 2015 yılında satın alım işlemlerine başladığı

DAF Enerji’yi bünyesine dahil etti

Danfoss, 2009 yılında tamamen Türk sermayesiyle kurulan ısıtma çözümleri firması DAF Enerji’nin satın alımına 2015 yılında başlamıştı. DAF Enerji, yönetim değişikliğiyle bu yıl itibariyle Danfoss bünyesine tamamen dahil edildi.

Danfoss Isıtma Çözümleri Bölge Satış Direktörü Serhan Günel; “Türkiye’de ısıtma segmenti özelinde, kat istasyonu piyasasında yüzde 70’lere yakın bir pazar payı olan DAF Enerji firmasını bünyemize katmak üzere çalışmalarımıza 2015 yılında başlamıştık. Bugün, DAF Enerji’yi bünyemize tamamen katmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Üretim alanı yaklaşık 4 bin m2 olan Tuzla Sanayi Sitesi’ndeki fabrikasında ısı istasyonu üretimi yapan DAF Enerji, müşterinin ihtiyacı ve talebi doğrultusunda özel üretim yapma kapasitesine sahip. DAF Enerji, ısı istasyonu, kalorimetre, sıcak ve soğuk su sayaçları gibi ürünlerin satışıyla birlikte gider paylaşım sisteminin doğru ve eksiksiz kurulumu için gerekli olan teknik desteği veriyor. Geçen sekiz sene içerisinde Türkiye’nin dört bir yanında 114 binden fazla konut, sistem tedariki konusunda DAF Enerji’yi tercih etti. Aynı zamanda sektörde, ‘Satış Sonrası Hizmetler’ ve ‘Teknik Servis ve Destek’ departmanlarında en fazla personel bulunduran öncü firmalardan biri.

Bu satın alma, ”Türkiye’nin bölgesel ısıtma dönüşümünü desteklemek için üretim ve tasarım altyapımızı geliştirmemize katkı sağlayacak. Aynı zamanda Türkiye’de bu pazara odaklanan bir Ar-Ge ve tasarım tesisimiz oldu” dedi.

Günel, ayrıca görevden ayrılan Satış Operasyonlarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sibel Taşdemiroğlu’na ve Genel Müdür Tayfun Başaran’a DAF Enerji bünyesindeki azimli çalışmalarından ve sağladıkları önemli katkılarından ötürü teşekkür etti. DAF Enerji Satış Müdürü görevini ise İbrahim Ayan devraldı.

DAF Enerji bünyesindeki 69 çalışan, önümüzdeki günlerde hem Ankara hem İstanbul’da Danfoss ekibine dahil olarak aynı ofiste çalışmalarına devam ediyor.

Yenilebilir enerjiye yatırımlar arttı!

Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Enerji, Ekonomi ve Güvenlik Kongresi’nde Türkiye’de ve dünyada yenilenebilir enerji verimliliği paneli gerçekleşti. İstanbul Medeniyet Üniversite’sinde gerçekleşen panelde Özgül Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Özgül bir konuşma yaptı. Tecrübeleri ve bilgi birikimi, enerji sektöründe bir kaynak niteliği taşıyan Özgül, konuşmasında bugün dünyadaki en sıcak konulardan biri olan ve iklim tehdidi, karbon emisyonları ve dünyanın sürdürülebilirliğine olan güvenin azalmasının yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımları arttırdığını söyledi.

Özgül konuşmasında şu bilgileri verdi:

“Düşük karbon salınımı ve teknolojinin gelişmesiyle, yenilenebilir enerji üretim maliyeti fosil yakıtlara çok yaklaşmıştır, haliye bu projelerin fizibilitesinin artması kamu ve özel yatırımlarını arttırmıştır. Günümüzde dünyadaki enerjinin %9,95’i yenilenebilir enerjiden üretilmektedir, bu trendi takiben Türkiye’de de geçtiğimiz yıllarda yenilenebilir enerjiye ciddi yatırımlar olmuştur. 2002’den bu yana 95 milyar USD yatırılmış ve 2017 yılında 6.12%’lik elektrik ihtiyacı yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmiştir. ”

Yenilenebilir enerji geniş bir yelpazedeki doğal kaynaklardan üretiliyor. Bu kaynakların arasında en çok öne çıkan, özellikle alan işgalinin az olması, çevreye olumsuz etkilerinin diğerlerine nazaran daha az olması ve daha verimli olması sebebiyle rüzgar. Aynı zamanda Türkiye’nin yerel üretimine ve teknoloji transferine de katkı sağlıyor. Türkiye, bugün vizyon 2023 planına göre kurmayı planladığı rüzgar enerjisi kapasitesinin %35’ini halihazırda işletmeye soktu. Ayrıca 2017 hedeflerini, 6,872 MW kurulu kapasiteye ulaşarak %4lük bir sapmayla tutturdu. Bununla beraber rüzgar, ülkemizin GSYH’ye yaklaşık 2 milyar USD ve 10,000 kişiye istihdam sağlıyor.

Türkiye’de enerji sektörü henüz daha olgunlaşmasını tamamlamamış olmakla beraber, son on senede ciddi bir mesafe kat etti. Özellikle yerli ve milli enerji politikalarının revize edilmesi, düzenlemelerin güncellenmesiyle, belirlenmiş kapasitelerin daha verimli işlenmesini sağlıyor. Bu gelişmelerle YEKA projeleri gibi devasa projeler mümkün kılıyor.

Özgül, konuşmasında sektördeki düzenleyici riski, finansal risk ve elektrik fiyatı riski gibi sektörel risklere maruz kalsa da, tüm bunlar için yapıcı çözümlerin mevcut olduğunu da söyledi. Bu yapıcı çözümlerin uygulanması halinde Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektöründe büyük oyunculardan olmasının kaçınılmaz olduğunun da altını çizdi.

Dicle Elektrik Güneydoğulu 2.800 Çocuğu Enerji Tiyatrosunda Buluşturdu

Hizmet bölgesinde yaşayan halkı enerji verimliliği hakkında bilinçlendirmek amacıyla yıl boyunca çeşitli projeler gerçekleştiren Dicle Elektrik, bu kez çocukları özel bir tiyatro projesiyle buluşturdu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Enerji Verimliliği Derneği tarafından hayata geçirilen ve bugüne dek Türkiye genelinde 25 binden fazla öğrenciyle buluşan “Enerji Çocuk Naz ve Arkadaşları” adlı gösteri Dicle Elektrik sponsorluğunda sahnelendi. Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak’ta 5 günde gerçekleştirilen 11 ayrı gösteriyi 2 bin 800 öğrenci izledi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın desteği ile Enerji Verimliliği Derneği tarafından üç yıl önce başlatılan Enerji Çocuk projesinin faaliyetlerinden bir olan “Enerji Çocuk Naz ve Arkadaşları” evde uygulamamız gereken, enerji verimliliğine katkı sağlayacak bazı konuları eğlenceli bir dille ve oyunlarla anlatıyor. 81 ilde “Tasarrufla Hayat, Daha Güzel Hayat” vurgusu ile çocuklara ulaşan oyunda enerji kaynakları tanıtılarak, tasarrufun önemine değiniliyor.

Enerjinin verimli kullanılmasının ülkenin ve ekonominin geleceğine önemli katkılarda bulunacağını belirten Dicle Elektrik Dağıtım Genel Müdürü Murat Karagüzel şunları söyledi: “Çocuklarımızın enerjiyi bilinçli tüketme konusunda erken yaşlarda eğitilmesi hem gelecek nesillerin daha bilinçli yaşamasının yolunu açıyor hem de çocuklar anne-babaları üzerinde önemli bir denetim vazifesi görüyor. Enerjinin bilinçli olarak kullanılmasını sağlamak için bölge halkına verimliliğin ve tasarrufun önemini her fırsatta anlatmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda, enerji verimliliği hakkındaki projeleriyle öne çıkan Enerji Verimliliği Derneği’nin “Enerji Çocuk Naz ve Arkadaşları” tiyatrosuna sponsor olarak hizmet bölgemizde 2 bin 800 çocuğumuza ulaştık. Çocukların katılımı ve oyunu keyifle izlemeleri faydalı bir projeyi hayata geçirdiğimizi bize gösterdi. Çocuk ve gençleri bilinçlendirmek, milli enerjimizin geleceği için son derece önemli.”

Türkiye’nin gözbebeği ASELSAN’da ikincil halk arz başlıyor

ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Prof. Dr. Haluk Görgün, şirketin ikincil halka arzı ile ilgili bilgilendirme toplantısında, dünya savunma sanayinin liderlerinden Türkiye’nin gözbebeği ASELSAN’ın; milletin hayali bir savunma ve teknoloji şirketi olarak ülke ekonomisine yaptığı katkıları dile getirdi.

Özgün ve milli teknolojisiyle savunmadan sivil alanlara kadar ürünler geliştiren ASELSAN’ın şirket profili hakkında bilgiler paylaşan Görgün, “2017 yıl sonu itibarıyla net karını 1 milyar 388 milyon TL’ye ulaştıran ASELSAN’ın 2022 yılına kadar imzalanmış 7 milyar 500 milyon ABD doları tutarında sözleşmesi bulunmaktadır. 2017 yılında 784 milyon TL ihracat gerçekleştirdik ve çok kısa bir süre içinde çok daha yüksek rakamlara ulaşabileceğimize inanıyoruz. Gelecek 5 yıl içinde 1 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmayı hedefliyoruz. Ciromuzun yüzde 7’sini Ar-Ge’ye ayırarak en yüksek Ar-Ge harcaması yapan Türk şirketi konumundayız. Halka arzdan sağlanacak gelirin de yüzde 40’la en büyük payını yenilikçi teknolojilere ayıracağız” dedi.

ASELSAN, 1 milyar TL olan ödenmiş sermayesini 1 milyar 140 milyon TL’ye çıkarmak üzere toplam 140 milyon TL nominal değerli paylarını, mevcut ana ortağın yeni pay alım hakkını (rüçhan hakkını) kısıtlamak suretiyle halka arz ederek bedelli sermaye artırımı yapacak. Yüzde 84,58’i Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na ait olan ASELSAN’ın halihazırda yüzde 15,3 olan halka açıklık oranının bu bedelli sermaye artışı sonrası yüzde 25,70’e çıkarılması hedefleniyor. Yeni paylar, bir lotu (1 lira nominal) 21,35-26,0 lira fiyat aralığında talep toplanmak suretiyle halka arz edilecek. Ortalama fiyat 23,68 liradır.

İklim değişikliğinden etkilenen aileler, Avrupa Birliği’ne dava açtı

Dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan ve iklim değişikliğinin etkilerine doğrudan maruz kalan aileler, Avrupa Birliği’ne (AB) dava açtı. AB’nin iklim hedeflerinin yeterince iddialı olmadığı ve yurttaşlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmediği gerekçesiyle dava açan aileler, hükümetleri iklim değişikliğinin etkilerine karşı somut adımlar atmaya davet ediyor. Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) üyesi olan TEMA Vakfı da davanın önemine dikkat çekiyor.

AB’ye dava açan ailelere düşünce kuruluşu Climate Analytics, birçok sivil toplum kuruluşu, bilim insanı ve yurttaş ile birlikte Türkiye’den TEMA Vakfı ve İklim Ağı gibi önde gelen çevre ve iklim örgütleri destek veriyor. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Ülkeler Paris Anlaşması ile sıcaklık artışını 1.5°C ile sınırlandırmak için çalışmalar gerçekleştirmeyi kabul etti. Bununla birlikte 2030 için belirlenen iklim hedeflerinin Paris Anlaşması için yeterli olmadığı açıkça görülüyor. Dünyanın farklı ülkelerinden ailelerin açtığı bu dava AB’nin iklim hedeflerini daha da ileri götürmesinin gerekliliğini ve aciliyetini gözler önüne seriyor. Pek çoğu tarım, hayvancılık ve bölgesel turizm gibi faaliyetlerle yaşamını sürdüren ailelerin iklim değişikliği sebebiyle hem geçim kaynakları hem de yaşam şekilleri gittikçe kötüleşiyor” dedi. İklim değişikliğinin TEMA Vakfı’nın öncelikli çalışma alanlarından biri olduğunun altını çizen Deniz Ataç, “Biz, ekosistem haklarını koruma çerçevesinde başta topraklarımız olmak üzere suyu, biyolojik çeşitliliği ve iklimi korumak için ulusal ve uluslararası ortaklarımızla birlikte çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Günümüzde ekosistem haklarının yanı sıra kentin hakkı, gelecek nesillerin hakkı gibi dördüncü kuşak haklar konuşuluyor. Bu bakımdan bugün aldığımız kararlar sadece kendi hakkımızı ve bugünü değil, bizlerden çok sonra dünyada bulunacak canlı ve cansız varlıkların hayatlarını etkiliyor. Durum böyle iken alınan kararlarda ve gösterilen davranışlarda gelecek nesillerin hakkını gözetmek bir zorunluluk haline geliyor. Bu sebeple ailelerin iklim davasına yürekten destek veriyoruz” dedi.

AB’nin %40 azaltım hedefi bile yetersiz

Avrupa’dan ve Avrupa dışından aileler, Avrupa Parlamentosu’nu ve Avrupa Konseyi’ni yurttaşlarını iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden korumayı başaramadığı için dava ediyor. Aileler, yüksek sera gazı emisyonu seviyelerine izin verilmesini ve mevcut 2030 iklim hedeflerinin yetersiz olmasını neden olarak gösteriyor. Avrupa Adalet Divanı Genel Mahkemesi’ne yöneltilen şikayette, AB’nin mevcut 2030 iklim hedeflerinin, yani sera gazı emisyonlarını 1990 yılını baz alarak %40 azaltmayı hedeflemesinin, iklim değişikliğinin tehlikelerini önlemek için yetersiz olduğu belirtiliyor.

Portekiz, Almanya, Fransa, İtalya, Romanya, Kenya ve Fiji’den on aile ile İsveç Sami Gençlik Birliği, AB’yi, mevcut 2030 iklim hedeflerinin yetersiz olması nedeniyle ve yurttaşlarını iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı korumayı başaramadığı için konuyu mahkemeye götürüyor. 8 ülkeden dava açan insanlar, AB’nin daha iddialı azaltım hedefleri koyarak yurttaşlarının temel haklarını korumayı hedeflemesini istiyor. Aileler, Mahkeme’den iklim değişikliğinin bir insan hakları meselesi olduğunu ve AB’nin kendi haklarını ayrıca bugünün çocuklarının ve gelecek nesillerin de hakkını korumakla yükümlü olduğunu kabul etmesini talep ediyor.

İklim değişikliği sadece Avrupa’nın meselesi değil

Fransalı davacı ailenin büyükbabası Maurice Feschet (72), iklim değişikliği nedeniyle, altı yıl içinde %44 ürün kaybı yaşadıklarını öne sürerken, İsveç Sami Gençlik Birliği’nden Sanna Vannar (22) ren geyiklerini kaybederlerse, Sami kültürünün yok olacağını belirtiyor. Vannar’a göre Sami gençlerinin çoğu ren geyiği çobanlığı yapıp aileleriyle kalmak istiyor, ancak bir gelecek göremiyorlar.

Davacı ailelerin avukatlarından Roda Verheyen, “İklim değişikliği sadece Avrupa’nın değil, dünyadaki diğer mahkemelerin de bir meselesidir. Davacı aileler AB Mahkemelerine ve yasal sisteme iklim değişikliğinin tehlikelerini önleme, yaşam, sağlık, iş ve mülkiyet hakkını savunma konusunda güveniyor. AB Mahkemeleri bu aileleri dinlemekle ve korunduklarından emin olmakla yükümlüdür” dedi.

Arap Yarımadası’nın Yeni Gözdesi Katar

“Dünyayı Bir Bilene Sor” mottosuyla seyahatseverleri farklı coğrafyalara keşfe çıkaran Prontotour’un Katar turları başladı.

Belirlediği yeni rotalarla seyahat trendlerine yön veren lider tur operatörü Prontotour, zenginliği ve ışıltısıyla misafirlerini büyüleyen Katar turlarına start verdi. Arap Yarımadası’nın son yıllarda merak uyandıran ülkesi Katar’ın en kalabalık şehri ve aynı zamanda başkenti olan Doha, seyahatseverlerin yeni gözde rotası konumunda bulunuyor.

Katar, dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alıyor ve bu zenginliğini Doha’da gezerken misafirlerine fazlasıyla hissettiriyor. Görkemli lüks yapılar, modern mimariye sahip gökdelenler şehrin her yerinde gezginlerin karşına çıkıyor. Doha’nın otantik çarşısı Souq Waqif, İslamik Sanat Eserleri Müzesi, Corniche, Pearl-Qatar, Porto Arabia, Katara Village ve West Bay Bölgesi (Barzan Tower, Al Fardan Tower devlet binaları) tur kapsamında gezilecek yerleri oluşturuyor. Lüks mağazalarıyla alışveriş tutkunlarını büyüleyen Doha ‘da maceraperestler için de 4×4 araçlarla çöl safarisi yapma imkanı da bulunuyor.

Prontotour CMO’su Gürkan Erol, yeni başlayan Katar turlarıyla ilgili şöyle konuştu: “Son dönemlerin dikkat çeken rotalarından olan Katar’ı, diğer turlarımızda olduğu gibi Prontotour kalitesiyle seyahatseverlere sunuyoruz. Seksen yediden fazla ülkeye düzenlediğimiz turlarla, misafirlerimizi farklı coğrafyalarda farklı ülkelerle tanıştırıp mutlu olmalarını sağlamak amacındayız. Katar, çöl safarisi yapma, benzersiz modern yapıları görme ve alışveriş imkanıyla sıra dışı bir seyahat deneyimi sunuyor. Bu tarz rotaları dopdolu içeriklerle bizi tercih eden misafirlerimize sunmaya devam edeceğiz.”

ASELSAN Füze Atıcı Sistemi Ukrayna’da

0

Ukrayna’nın LUCH Firması tarafından üretilen Skif füzesinin ASELSAN tarafından geliştirilen Atıcı Sisteme entegrasyon çalışmaları, Ukrayna’da gerçekleştirilen iki başarılı füze atışıyla tamamlandı. ASELSAN, altı ay gibi kısa bir sürede sistemin geliştirilmesi, prototip üretimi ve atışlı testleri gerçekleştirdi.

LUCH ve Ukrayna Hükümetinin temsilcisi olarak SPETSTECHNOEXPORT firmalarının işbirliğiyle yapılan test çalışmasında, füzeler 5 kilometre uzaklıktaki hedefe tam isabetli olarak atıldı.

ASELSAN Füze Atıcı Sistemi; ABD, Birleşik Krallık, Ukrayna ve Rus menşeli farklı füzeleri atmak üzere geliştirildi ve test edildi.

Sürdürülebilir Enerji İçin İTÜ’de İki Yeşil Tesis

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi (BAP) ve İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) tarafından desteklenen “İTÜ: Sürdürülebilir Enerji Üssü” isimli proje kapsamında İTÜ Ayazağa Yerleşkesine “Atıktan Enerji Üretim Tesisi” ve “Engelsiz Yeşil Ofis” kuruluyor.

İTÜ Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Tayfun Kındap, sürdürülebilir enerji için İTÜ’de iki yeşil tesisin kurulacağının müjdesini verdi. Kındap, İTÜ Ayazağa Yerleşkesinin “Yeşil Kampüs” projesi kapsamında, atıkları kaynağa dönüştürme amacıyla hazırlanan proje ile organik katı atık yönetimi, yenilikçi prosesler ile atıkların arıtımı ve değerlendirmesi, atıkları temiz enerjiye dönüştürmek ve sürdürülebilir bir yaşam modelini İstanbul’a kazandırmak hedeflendiğini söyledi. Yakın zamanda açılışı yapılacak olan tesis ve yönetim ofisi birçok inovatif yaklaşımı içerisinde barındırıyor.

“Hedef Greenmetric Sıralamalarında Daha da Yukarı Çıkmak”

Sürdürülebilir Enerji İçin İTÜ’de kurulmakta olan iki Yeşil Tesis, İTÜ’nün 6 yıla yakın bir süredir yürüttüğü Yeşil Kampüs çalışmalarının temel bileşenlerinden. Yeşil Kampüs bileşenlerinin iklim bilimi perspektifiyle makro ve mikro ölçekte kurgulanmasında öncülük eden Rektör Yrd. Prof.Dr. Tayfun Kındap ile birlikte mimarlık, peyzaj mimarlığı, elektrik mühendisliği, makina mühendisliği ve çevre mühendisliği gibi farklı disiplinlerden bilim insanları ve öğrenciler de katkı sunuyor. İTÜ’de yürütülen Yeşil Kampüs çalışmaları üniversitenin 2017 yılında Greenmetric Sürdürülebilir Üniversite Kampüsleri Sıralamalarında dünyada 77., Avrupa’da ise 37.liğe yerleşmesini sağlamıştı. Prof. Dr. Kındap, yerleşkedeki bu iki yeni atılımın 2018’deki sıralamaları da etkileyeceğini, İTÜ’nün en üst sıralarda yer alması için proje geliştirmeye devam edeceklerini belirtti.

“2 tona yakın katı atık ekonomiye kazandırılacak”

İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mahmut Altınbaş, Atıktan Enerji Üretim Tesisinde yapılacak çalışmalarla ilgili şunları söyledi:

“Ayazağa Yerleşkesinde, kaynağında ayrı toplanmış yaklaşık 1.6 ton organik katı atık, kurulacak olan Atıktan Enerji Üretim Tesisinde biyokimyasal dönüşümlere uğrayarak yenilenebilir enerji kaynağı olan metan gazı içerikli biyogaza dönüştürülecek. Oluşan biyogaz, jeneratör ile elektrik ve ısı enerjisine çevrilerek günlük 30 kWh’lık enerji kazanımı sağlanacak. Üretilen elektrik kampüs içi faaliyetlerde, üretilen ısı ise tesisi ısıtma amacıyla değerlendirilecek. Tesisteki prosesler sonucu oluşan atık su, kurulacak olan yapay sulak alanda arıtılacak ve kampüs içi sulama faaliyetlerinde kullanılmak üzere sulama suyu elde edilecek.”

“Kaynağında ayrışımla yüksek değerli ürüne dönüşüm”

Dr. Altınbaş, atıkları yerinde değerlendirerek ayrıştırmanın önemine dikkat çekerek, atıkların koku ve sızıntı suyu emisyonlarının sağlanmasıyla çevreye olan olumsuz etkilerin en aza indirilebileceğini belirtti. Altınbaş, bu çalışma kapsamında fakülte, enstitü binaları ve yerleşkenin çeşitli yeme içme noktalarında ayrıştırma kabı konumlandıracaklarını söyledi. Altınbaş, “Atıklar kaynağında ayrılarak yüksek değerli ürünlere dönüştürülecek. Böylece çevreyi korumanın yanı sıra, Belediye için büyük bir yük olan atık toplama ve bertaraf işlemleri de hafifletilmiş olacak. Sürdürülebilir bir yaşam tarzı için uygulama sınırlarının ne kadar geniş olduğu, kurulan bu tesislerle gösterilecek. ”dedi.

“Atık malzemelerden konteyner tasarladık”

Projede imzası bulunan, İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasin Çağatay Seçkin ise engelsiz yeşil ofis konsepti hakkında bilgi verdi.

Konteyner mimarisinin, Türkiye için yeni sayılabilecek yaklaşımlardan olduğunu belirten Prof. Dr. Seçkin, proje sonlandığında özellikle mimari uygulama noktasında birçok yeniliğin ilk kez deneyimleneceğini söyledi. Seçkin, “Öncelikle, kullanılmayan konteynerleri çöp olmaktan kurtarıp ekonomiye kazandırdık. Taşınabilir, kolayca sökülüp takılabilir, inşa edildiği yerde minimum karbon ayak izi yaratan bir bina tasarladık. Kullanılan malzemeleri ve yapı elemanlarını mümkün olduğunca geri dönüşümlü ve az enerji tüketen ürünlerden seçmeye çalıştık. Burada yaşam başladıktan sonra da öğrenmeye ve tecrübe kazanmaya devam edeceğiz. Her binada ve her yeni teknolojide olduğu gibi binayı kullananların da bize geri dönüşleri doğrultusunda değerlendirmeler yapıp, yeni yapılar geliştirme şansımız olacak.“ dedi.

“Engelsiz, yeşil, kendi kendine yeten bir ofis”

Prof. Dr. Seçkin binanın konseptiyle ilgili ise şunları söyledi: “Tasarladığımız konteyner mimarisi şu an geri dönüşüm açısından en önemli yapım yaklaşımlarından birisidir. Biz de burada bir geri dönüşüm tesisi kurduğumuz için atıklardan enerji üretiyoruz. Engelsiz Yeşil Ofiste oluşan atık akımları kaynağında ayrıştırılarak toplanacak. Bina dış cephesine, montaj canlı mikro-yosun (mikroalg) yetiştirme sistemi entegre edilecek. Ayrı akım olarak toplanan sarı su beslemesi ile ofis dış cephesinde mikro-yosun biyokütlesi üretilecek. Üretilen biyokütle, organik katı atıkla beraber yenilenebilir enerji olan biyogaza dönüştürülecek. Ayrı akım olarak toplanan kahverengi su ise biyogaz sistemini besleyecek. Kahverengi ve sarı su ile gübre eşdeğeri olan kompost elde edilecek. Ayrıca ayrı akım olarak toplanan yağmur suyu, kampüs içi sulama faaliyetlerinde kullanılacak. Toplumsal farkındalık yaratmaya yönelik uygulamalarla öncü İTÜ, Yeşil Kampüs Projesi kapsamında, sürdürülebilir yaşamın somut bir örneğini ülkemize kazandıracak.”

Enerji sisteminin geleceğinde yeni teknolojiler rol oynayacak

0

BP, Teknoloji Görünümü raporunun 2018 baskısını yayımladı. Rapor, politikalarla ilgili bir öngörüde bulunmaksızın 2050 yılına kadar global enerji sistemi genelinde teknolojik gelişmelerin potansiyel etkilerini değerlendiriyor. BP raporda teknolojinin oyunun kurallarını değiştiren bir rol oynayabileceğine inandığı beş alanı inceliyor: Enerji verimliliği, dijital, yenilenebilir enerji, enerji depolama, ve dekarbonize gaz.

“BP Teknoloji Görünümü 2018” raporundan öne çıkan ana sonuçlar şöyle sıralanıyor;

2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris Anlaşması’nın hedefleri teknik olarak ulaşılabilir olsa da, Görünüm’ün modellemesi, teknolojik gelişmelerin karbon salımının azaltılmasında tek başına yeterli olmayacağını gösteriyor. Başta karbon salımına fiyat biçilmesinin yanı sıra tüketicilerin daha düşük karbonlu opsiyonları seçmesi gibi aksiyonların alınmasını öneriyor.
Enerji verimliliğindeki iyileştirmeler, her ne kadar ciddi bir yatırım gerektirse de ana enerji kullanımında %40 civarında tasarruf yapma imkanı sunuyor. Tasarruf yapılabilecek alanlar arasında; taşıt verimliliği, bina tasarımının iyileştirilmesi ve yemek pişirme ve çamaşır yıkamada enerji kullanımı bulunuyor.
Sensörler, büyük veri ve yapay zeka da dahil olmak üzere, dijital teknoloji, en ciddi iyileştirme kaynağıdır.
Rüzgar gücü, 2050 yılına kadar en ekonomik elektrik kaynağı haline gelecek gibi görünürken, şebeke ölçekli güneş enerjisi de daha rekabetçi hale geliyor. Bununla birlikte, şebeke talebinin büyük kısmının rüzgar ve güneş enerjisi ile karşılandığı durumlarda, arzın kesintili olmasının yarattığı sıkıntıların üstesinden gelmeye yönelik entegrasyon maliyetleri de bulunuyor.
Pillerdeki iyileşme ile birlikte, hafif iş uygulamalarında elektriğe geçişin önderliğinde, ancak bununla sınırlı olmamak üzere, ulaşım ve ulaştırma şekli ciddi şekilde değişmeye devam edecek. Sıvılaştırılmış doğal gazın, ağır iş kamyonları ve bazı gemiler için rekabetçi bir yakıt haline geleceği öngörülürken biyojet de havacılıkta salımları azaltacak en uygun çözümlerden biri olmayı sürdürüyor.
Teknoloji, uzun vadede petrol ve gaz üretimindeki ortalama yaşam döngüsü maliyetlerini yaklaşık %30 civarında düşürebilse de öngörülen talebi karşılamak için halen petrol, gaz arama ve çıkarmada yılda yaklaşık 0,6 trilyon dolarlık yatırıma ihtiyaç duyuluyor.
Karbon fiyatlarının yükselmesi, gaz ile desteklenen ısı pompalarının yanı sıra tamamen elektrikli sistemleri öne çıkarabilecek olsa da ortam ısıtmasında gazla çalışan cihazların başı çekmesi daha muhtemel görünüyor.
Karbon tutma, kullanma ve depolama (CCUS), sentetik gaz, biyogaz ve hidrojenin de aralarında bulunduğu dekarbonize gaz, enerji sistemlerinin dengelenmesinde ısıtma ve ağır yük taşıma sektörlerinde geniş potansiyelli uygulamaya sahip.
“Global enerji sisteminin geleceği çok geniş çeşitlilikteki teknolojiler ile biçimlendirilecektir” diyen BP Başkan Yardımcısı Lamar McKay, “Bu teknolojilerin nasıl bir değişimden geçtiğinin ve bunların gelişimine dayanak oluşturan trendlerin anlaşılması, BP’nin büyüme ve yatırım planları için gerekli bilginin elde edilmesine yardımcı oluyor” diye ekledi.

BP Group Teknoloji Başkanı David Eyton ise, “BP Teknoloji Görünümü 2018’de vurgu yapılan çalışmaların, düşük karbon ekonomisine geçişe ivme kazandırmak için hangi ek tedbir ve aksiyonlara ihtiyaç duyulabileceğini değerlendirmekte politika yapıcılara ve diğer karar vericilere yardımcı olabileceğine inanıyoruz” dedi.

McKay, sözlerini “BP Teknoloji Görünümü raporunu, yakınlarda yayımlanan Enerji Görünümü ile yan yana okuduğumuzda, düşük karbon ekonomisine geçişin hızlandırılmasında en etkili aracın karbon fiyatlandırması olduğunu son derece net şekilde görebiliyoruz” diyerek sonlandırdı.

ÇOCUKLAR, ENERJİ TASARRUFUNU RESİMLERLE ANLATTI

TREDAŞ’ın “Aydınlık Bir Şehir, Işıldayan Bir Nesil” temalı Resim Yarışması’nın sonuçları açıklandı. Birinciliği Edirne’den Hamit Öztürk Kazandı. Dereceye giren çocuklar, çizdikleri resimlerle enerji tasarrufu yapmanın en güzel örneklerini sundu.

Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş.’nın (TREDAŞ), çocuklara küçük yaştan itibaren enerji tasarrufu bilinci kazandırmak amacıyla düzenlediği “Aydınlık Bir Şehir, Işıldayan Bir Nesil” temalı Resim Yarışması sonuçlandı. Bu yıl ilk kez düzenlenen yarışma; Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli genelindeki resmi/özel tüm ilkokul öğrencilerine yönelik olarak gerçekleştirildi. Yarışma kriterlerine göre değerlendirilen resimlerden 5’i ödüle layık görüldü.

Yarışmaya başvuran eserler, TREDAŞ sorumluluğunda belirlenen jüri ve konunun uzmanları tarafından değerlendirildi.

Yarışmanın birinciliğini Edirne Abalar İlkokulu’ndan Hamit Öztürk Kazandı. Özel Tekirdağ Mektebim İlkokulu’ndan Melek İnci İpek ikinci, Tekirdağ Cafer Tayyar İlkokulu’ndan Balım Kıyar üçüncü, Kırklareli Kocasinan İlkokulu’ndan Hasan Aydıncı dördüncü ve Edirne Abalar İlkokulu’ndan Beliz Kapancı beşinci oldu. Dereceye giren çocuklara bisiklet ve scooter hediye edilecek.

TREDAŞ Dağıtım Grup Direktörü Reşit Bilgili, sürdürülebilir bir dünya için her geçen gün enerjinin verimli kullanılmasına ihtiyacın arttığını belirterek, “Projeyle çocuklarda enerji tasarrufu konusunda farkındalık ve bilinç oluşturmak istiyoruz. Erken yaşlarda yapılan farkındalık çalışmaları enerji tasarrufunda ülkemiz adına büyük katkı sağlayacaktır.Toplumsal sorumluluğumuz gereği bu konudaki farkındalık çalışmalarımız devam edecek. Yarışmada dereceye giren yavrularımıza başarılar diliyorum” diye konuştu.

Aksa Jeneratör yönünü Güney Afrika’ya çevirdi

Sektöründe küresel çapta ilk 5 firma arasında yer alan Aksa, Güney Afrika’nın inşaat alanında düzenlenen en büyük buluşması African Construction and Totally Concrete Expo’ya katıldı

Türkiye, Çin ve Amerika’daki üretiminin yüzde 50’den fazlasını ihraç eden Aksa Jeneratör, farklı sektörlerin düzenlediği fuarlarda, tüm sektör profesyonelleriyle bir araya gelmeye devam ediyor.

Aksa Jeneratör, Sahra Altı Afrika’nın önemli ticaret merkezi olan Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenen African Construction and Totally Concrete Expo’ya katıldı. Profesyonel ve küçük işletmelere eğitim ve iletişim ağı kurma imkânı sunan organizasyonda Aksa’nın yenilikçi ürünleri fuar katılımcılarının ilgi odağı oldu.

“Güney Afrika’da varlığımızı güçlendirmek istiyoruz”

Afrika’da enerji alanında çok fazla yatırım imkânı olduğuna vurgu yapan Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker, “Güney Afrika Cumhuriyeti başta olmak üzere Sahra Altı Afrika’da inşaat sektörü ciddi bir atılım yaşıyor. İnşaat sektörünün bu büyüme hızına paralel olarak sektörün jeneratör talebi de yüksek. Sahra Altı Afrika’nın önemli bir ticari merkezi Güney Afrika’da 2016 yılından beri hizmet veren ofisimizle bölgedeki ticaret hacmimizi gün geçtikçe artırıyoruz” dedi.

Aksa olarak bütün sektörlerin ihtiyaçlarına cevap vermeyi önemsediklerini belirten Peker, “Bu tarz fuarlarda yer almayı, sektörleri tanımak ve iyi ilişkiler kurmak açısından önemsiyoruz. Güney Afrika önem verdiğimiz bir pazar. Bölgede varlığımız güçlendirmek için faaliyetlerimizi sürdüreceğiz.” ifadelerini kullandı

AKSA Jeneratör Hakkında

1968 yılında Ali Metin Kazancı’nın kurduğu elektrikli motor fabrikasıyla üretim yolculuğuna başlayan AKSA, 1984 yılında ilk jeneratörünü üretti ve kısa zamanda elektrik enerjisi temini için makine ve donanım üretimi konusunda uzmanlaşarak, dünyadaki sayılı jeneratör üreticilerinden biri oldu. 1994 yılında Aksa topluluğunun Kazancı Holding adı altında birleşmesi ve yeni organizasyonu ile Aksa Jeneratör bugünkü yapısına ulaştı. Uzun yıllardır Türkiye jeneratör pazarının lideri olan Aksa, 3 kıtada üretim ile 160 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Üretiminin yüzde 50’den fazlasını ihraç eden Aksa Jeneratör; İstanbul dışında Çin’de ve Amerika’da bulunan üretim tesisleriyle, Asya, Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Amerika’da bulunan 14 ofisi ile küresel sektörde ilk 5 firma arasındadır. Doğal gazlı jeneratörlerin dünyadaki ilk üreticilerinden biri olan Aksa Jeneratör senkron jeneratör projelerinde tartışmasız üstünlüğünü korurken, Ar-Ge yatırımları ile daha düşük yakıt sarfiyatlı, daha düşük ses seviyeli ve çevre dostu jeneratörler üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.