19.5 C
İstanbul
Pazar, Haziran 8, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 112

İlk LNG’li Kamyonlar, Türkiye Karayollarında!

Türkiye’de bir ilke daha imza atan Shell&Turcas, karayolu taşımacılığında kullanılmak üzere ilk “Shell LNG Dolum Sistemi”ni kurdu

Shell&Turcas, Türkiye’de ilk defa karayolu taşımacılığında alternatif yakıt olarak kamyonlarda LNG kullanımına ilişkin yeni bir dönem başlattı. Shell&Turcas, yakıt maliyetini yüzde 35’lere varan1 oranda düşüren daha ekonomik ve aynı zamanda daha temiz yanma ile yüzde 15’lere varan2 oranda karbon emisyon salınımını azaltan LNG yakıtını Türkiye lojistik sektörünün kullanımına sundu.

Karayolu taşımacılığında bir ilke imza atan Shell&Turcas bu kapsamda, ilk “Shell LNG Dolum Sistemi”ni İsmet Yılmaz Lojistik’in Dilovası’ndaki lojistik operasyon merkezinde kurdu. Fabrika üretimi IVECO Stralis NP460 LNG kamyonu ve üç adet dizelden LNG’ye dönüştürülen kamyonlar Türkiye karayollarında lojistik operasyonlarına başladı. Yakın zamanda Shell&Turcas, “Shell LNG Dolum Sistemi”ni ve LNG’li kamyonları diğer lojistik firmaların da kullanımına sunacak.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu Enerji Verimliliği Eylem Planı, daha ekonomik ve çevreci alternatif yakıtların lojistik sektöründe kullanımını teşvik ediyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) başta olmak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşları dünyada karayolu taşımacılığında alternatif yakıt olarak kullanılan LNG’nin Türkiye’de de kullanımı için gerekli mevzuat çalışmalarını hayata geçirdi.

Yaklaşık 50 yıllık tecrübesi ile LNG sektöründe lider olan Shell, maliyet avantajı sunan, daha temiz yanan bir yakıt olan LNG’yi denizcilik ve karayolu taşımacılığı sektöründe kullanımını arttırmaya yönelik önemli atılımlar gerçekleştiriyor. Yeni yakıtlara yönelik araştırma ve geliştirme faaliyetlerine küresel çapta her yıl 1 milyar Dolar yatırım yapıyor. Genç, dinamik nüfusu ve büyüyen ekonomisiyle Türkiye, Shell için öncelikli ülkeler arasında yer alıyor. Bu sebeple Türkiye, “Shell LNG Dolum Sistemi”nin kurulduğu dünyadaki ilk 6 ülkeden biri oldu.

Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, “Türkiye akaryakıt sektöründe bir ilki daha gerçekleştiriyoruz. Ülkemizde ve dünyada daha fazla ve daha temiz enerji talebi hızla artıyor. Bu talebin farklı enerji kaynakları ile karşılanması gerekli. Bu çerçevede LNG, artık birçok ülkede lojistik sektörü için bir alternatif olarak sunulmaya başlıyor. Ülkemizi bu anlamda yeniliklere hazırlayan tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ederiz. İthalat bedeli motorine göre daha düşük olan LNG, karayolu taşımacılığında yakıt olarak kullanıldığında dizele göre yüzde 35’e varan1 tasarruf sağlayacak ve aynı zamanda cari açığa olumlu etki edecek. LNG ayrıca daha temiz yanan bir enerji kaynağıdır.” dedi.

Shell&Turcas Türkiye’de Shell LNG İstasyon Ağı Kurmayı Hedefliyor

Lojistik sektörünü geleceğin ekonomik ve çevreci yakıtları ile tanıştırarak, Türkiye’de Shell LNG istasyon ağı oluşturmayı hedeflediklerini vurgulayan Shell & Turcas CEO’su Felix Faber: “Türkiye’nin ihracatının belkemiği olan lojistik sektörü dünyada önemli bir yere sahip. Türkiye’yi LNG istasyon yatırımları için öncelikli ve potansiyeli yüksek bir ülke olarak değerlendiriyoruz. Lojistik sektörünün uluslararası piyasalarda rekabetçi konumunu devam ettirebilmesi için geleceğin yakıtı olan LNG’yi Türkiye’de müşterilerimize sunuyoruz. İlk “Shell LNG Dolum Sistemi”ni İsmet Yılmaz Lojistik’in Dilovası’ndaki lojistik operasyon merkezinde kurduk. Shell’in araç üreticisi firmalarla dünyada veya ülke bazında yaptığı iş ortaklıklarının güzel bir sonucu olarak, IVECO ile birlikte fabrika üretim LNG kamyonunu ilk defa Türkiye’ye getirdik. Hem İsmet Lojistik’e hem de IVECO’ya bizimle olan işbirlikleri için teşekkür ediyoruz. Yakın zamanda Shell&Turcas olarak “Shell LNG Dolum Sistemi”ni ile birlikte fabrika üretimi ve dönüştürülmüş LNG’li kamyonları diğer lojistik firmaların kullanımına da sunacağız.” dedi. Projenin hayata geçmesinde aktif rol oynayan tüm paydaşlarına teşekkürlerini sunan Faber, ayrıca Shell’in önümüzdeki yıllarda uluslararası karayollarında faaliyet gösteren lojistik firmalara Türkiye dışında ikmal imkanı sunacak LNG istasyonları için de yatırım yapmakta olduklarını ifade etti.

Shell&Turcas ile işbirliği yaparak, karayolu taşımacılığında ilk LNG’li kamyonların kullanımını gerçekleştirmekten duydukları memnuniyeti dile getiren İsmet Yılmaz Lojistik Genel Müdürü Harun Yılmaz; “50 yıldır lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmamız İsmet Yılmaz Lojistik olarak, Türkiye lojistik sektörüne rekabet avantajı getirecek, hem sektör hem de Türkiye için yeni bir yakıt olan LNG’nin ilk projesindeyiz. Grup firmamız İyl Enerji ile de – kamyonlarımızda; yeni, çevreci ve tasarruf potansiyeli yüksek Shell LNG yakıtlarını kullanarak, verimlilikte ve kalitede standartların ötesine geçmeyi amaçlıyoruz. Shell ile iş birliği yaptığımız için çok mutluyuz. Dünyada – LNG sektöründe lider olan Shell’e, bize bu fırsatı sunduğu için teşekkür ediyoruz. Böyle bir projede yer almak İsmet Yılmaz Lojistik olarak bizim için gurur kaynağı.” dedi.

En yeni “Natural Power” teknolojisiyle karayolu taşımacılık sektörüne liderlik eden IVECO’nun Türkiye Genel Müdürü Roberto Camatta “ Alternatif yakıt türlerinde lider olan IVECO’nun şu anda Dünya’da 25.000’den fazla alternatif yakıtlı aracı kullanımdadır ve bunların 6.000’den fazlası ağır yük taşıyan kamyonlardır. IVECO, İngiltere’de Yılın En Düşük Karbon Emisyonlu Kamyonu ödülü alan Stralis NP460 modeliyle sürdürülebilir uzun mesafeli taşımacılığa yön veriyor. Kusursuz Güç (460 beygir), yakıt ekonomisi ve 1.600 km’e varan menzil özelliklerinden oluşan benzersiz kombinasyonu sayesinde özellikle uzun mesafe çalışmalar için geliştirilmiş olan IVECO Stralis NP460 LNG kamyonunu Shell işbirliği ile ilk defa Türkiye’de müşterilere sunacağız. Dünya’da LNG sektöründe lider olan Shell ile işbirliği yaptığımız için çok mutluyuz.” dedi.

Hill + Knowlton Strategies 

 

Panasonic’ten dünyanın en büyük HIT 11.7 MW projesi

Ülkemiz, coğrafi konumu nedeniyle pek çok ülkeyle karşılaştırıldığında güneş enerjisinden yararlanabilme konusunda daha avantajlı konumda. Türkiye’nin güneş enerjisindeki bu yüksek potansiyelini kullanabilmek üzere çeşitli projeler birbiri ardına hayata geçiyor. Bunlardan sonuncusu ise teknoloji devi Panasonic ile Yılsan Yatırım Holding tarafından İzmir, Kiraz’da gerçekleştirildi. Yılsan Yatırım Holding’in enerji yatırımlarında en yeni yatırımı “Sakura GES Projesi” oldu. Sakura GES 11,7 MW ile dünyanın en büyük Panasonic HIT panel kullanılan projesi olma özelliğini de taşıyor.

15 Milyon Euro’luk Dev Enerji Yatırımı

Güneş, saniyede dünyaya yaklaşık 170 milyon MW enerji gönderiyor. Birçok akademik ve bilimsel araştırmada; 1 saniyede gezegenimize gelen güneş enerjisinin, Türkiye’nin yıllık enerji üretiminin 1.700 katı civarında olduğu ifade ediliyor. Dolayısıyla, yenilenebilir enerji kaynağı olarak güneş enerjisi Türkiye açısından büyük önem taşıyor. Yüksek verimli güneş modülü HIT’in mucidi Panasonic ve Yılsan Yatırım Holding iş birliğinde tamamlanan Sakura GES’de bu alandaki en önemli projelerden biri olarak dikkat çekiyor. Finansmanı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası tarafından (TSKB) sağlanan 15 milyon Euro’luk bir yatırımla, 211 hektarlık bir alanda gerçekleştirildi. Lisanssız GES desteği kapsamında hayata geçirilen Sakura GES, dünyanın en büyük HIT güneş projesi olarak 11,7 MW enerji kapasitesi ile Türkiye’nin enerji ihtiyacına büyük katkı sağlayacak.

“Yenilenebilir Enerji Alanındaki Yatırımlarımız Devam Edecek”

Konuyla ilgili açıklama yapan Yılsan Yatırım Holding Genel Müdürü Volkan Öztürk, “Türkiye’nin güneş enerjisi alanında potansiyeli çok yüksek. Dev Japon şirketi Panasonic, bu teknolojide lider ve öncü konumda. Biz de şirket olarak her yenilenebilir enerji yatırımımızda sektörün liderleriyle işbirliği geliştiriyoruz. Ülkemizin güneş enerjisi alanındaki konumuna uygun olarak Panasonic ile iş birliği içinde Sakura GES’i hayata geçirdik. Santrallerimizi doğa dostu bir şirket olarak gold standartlarında, hem bölge halkını hem de çevreyi de dikkate alarak tasarlıyoruz. Yenilenebilir Enerji alanında ülkemizi geleceğe taşımak için yatırımlarımız devam edecektir.” Şeklinde konuştu.

“HIT modüllerimiz %27-32 oranında daha fazla enerji üretiyor”

Panasonic Eco Solutions Türkiye Yönetim Kurulu üyesi Tatsuya Kumazawa “Panasonic olarak, en verimli güneş modüllerinden birini ürettiğimiz için gurur duyuyoruz. Benzersiz panel teknolojimiz HIT, aynı birim alanı referans olarak alınarak geleneksel panel teknolojileriyle kıyaslandığında %27-32 oranında daha fazla enerji üretmektedir. Panellerimiz aynı zamanda -0.258%/C gelişmiş endüstri lideri ısı katsayısı özelliği taşımaktadır; bu, bağımsız denetim şirketinin son test sonuçlarını yansıtmaktadır. Bu sonuç, yüksek sıcaklıklarda bile panellerimizin en iyi performansta çalışmalarına olanak sağlar. Sakura GES, Panasonic olarak dünyadaki en büyük projelerimizden biridir. Böyle harika bir projeye imza attığımız için gurur duyuyoruz. Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki potansiyelini olabilecek en iyi şekilde kullanarak, pek çok başka önemli proje gerçekleştirmek istiyoruz,” şeklinde konuştu.

estr.panasonic.com

“Yeşil Dönüşüm Ormanları Projesi ile 4 ilimizi yeşillendireceğiz”

Limak Enerji “Yeşil Dönüşüm Ormanları” Projesi ile müşterilerine iletilen fatura ve abonelik işlemlerinde kullanılan kağıtlara karşılık Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova illerinde fidan dikimi gerçekleştirerek, ormanlar oluşturacak. Tüketilen kağıt miktarını dengelemek için her yıl 1000 fidan dikmeyi hedefleyen projede, 50 ton kağıda denk gelen ağaç doğaya geri dönecek.

Enerji sektörünün öncü şirketlerinden Limak Enerji, faturalarda kullanılan kağıtları doğaya yeniden kazandırmak amacıyla bir sosyal sorumluluk projesi başlattı. “Yeşil Dönüşüm Ormanları” Projesi ile hizmet bölgesi olan Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova illerinde yılda bin fidan dikmeyi planlayan Limak Enerji, oluşturulacak ormanla yaklaşık 50 ton kağıda denk gelen fidanları doğaya kazandıracak.Limak Enerji, bu proje ile kağıt fatura kullanımından dolayı her yıl yüzlerce ağacın kesildiğine dikkat çekerek, sürdürülebilir gelecek için önemli bir adım atmayı hedefliyor.

Müşterilerine ulaşan kağıt faturaların karşılığı olarak her yıl 1 ile bin fidan dikeceklerini belirten Limak Enerji Uludağ Elektrik Genel Müdürü Ali Erman Aytac, “Hizmet verdiğimiz 4 şehirde de Yeşil Dönüşüm Ormanları oluşturacağız. 4 yılın sonunda 4 ilimizde 4 bin ağacı doğaya kazandırmış olacağız.” dedi. Aytac projeye ilişkin şunları söyledi:

“Sektör şirketleri olarak, bizlerin doğaya karşı bazı sorumlulukları var. Kağıt ayak izimizi azaltmak adına doğadan aldıklarımızı doğaya geri vermek, tüketimi düşürmek kadar önemli. Yapacağımız “Yeşil Dönüşüm Ormanları” Projesi ile 5 milyon kişiye hizmet verdiğimiz 4 ilimizi yeşillendireceğiz. Şirketimizde her yıl ne kadar kağıt tüketimi yapıldığını hesapladık, karşımıza çıkan tablo yılda yaklaşık olarak 50 ton kağıt kullandığımızı gösterdi. Her sene ne kadar kağıt tüketiyorsak, bir yandan da bu tüketimin karşılığı olarak ağaç dikelim istedik. Hizmet bölgemizdeki illere her yıl 1000 ağaç dikerek, kendi tüketimimizi karşılayacağız. Projemizin ilk etabını Çanakkale’de hayata geçireceğiz. ”

Elektronik Fatura İle 1 Ton Kağıt İsrafının Önüne Geçildi

Çeşitli projelerle doğanın korunmasına katkı sağlayan Limak Enerji, müşterilerini kağıt fatura konusunda da bilinçlendirerek, kağıt israfının önüne geçmeyi amaçlıyor.Bugüne kadar 77 bin müşterisinin elektronik faturaya geçmesini sağlayarak yılda 1 ton kağıt israfına engel olan Limak Enerji, elektronik faturaya geçmek isteyen aboneleri için online.limakuludag.com.tr adresinden, Müşteri İşlem Merkezleri’nden (MİM) ve 444 6 646 numaralı Çağrı Merkezi üzerinden destek veriyor.

En çok güneş alan, en az güneş enerjisi kullanan ülke : Türkiye

Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyaya bakıldığında, Türkiye ışınım oranları noktasında dünyanın “yatırım yapılabilir” sayılı ülkelerinden biridir. Avrupa’da Türkiye ile eşdeğer ışınıma sahip tek ülke İspanya ve kısmen İtalya’dır.

Buna rağmen üzüntü verici olarak ortaya çıkan gerçek ise güneş enerjisinden çok az yararlanıyor olmamız. Yerli kaynaklarımız ile temiz enerji üretimi başka bir deyişle yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi olması gereken noktadan oldukça uzaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz hem ülke ekonomisi hem de doğa açısından en kazançlısı.

Her geçen gün Güneş enerjisinin kullanım olanakları artmaktadır. Hesap makinesi gibi küçük aletlerden gelişmiş uydu alıcılarına kadar çeşitli yerlerde kullanılabilir. Bunun yanı sıra sokak aydınlatmalarında sinyalizasyon aletlerinde ve deniz taşıtlarında da kullanılmaktadır.
Güneş ışınlarını kullanmak suretiyle çeşitli teknolojiler geliştirilmiştir. Güneş enerjisi gelişen teknolojiyle birlikte ısı, ışık ve elektrik üretiminde de kullanılmaktadır.
Güneş panelleriyle su ısıtma sistemleri kurulmuştur. Özellikle yazın güneş alan bölgelerde sıcak su bu şekilde elde edilmektedir. Türkiye, güneş enerjisi ile sıcak su elde edimi ve kullanımı açısından dünya genelinde her sene ilk üçe girmektedir.
FİPRONET Elektronik İmalat San. Tic. A.Ş yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili çalışmalarını geliştirerek sürdürüyor. Bunların içinde en önemli yer tutan ise Akıllı Şehir Mobilyaları.
Bu konuda FİPRONET’ten yapılan açıklamada kısaca şunlara değiniliyor.

Akıllı Şehir Mobilyaları

İklim değişikliğinin etkilerinin sıklıkla yaşadığımız bugünlerde, sürdürülebilir çevre konusunda çalışma yapan firmaların sayısında gözle görülür biçimde artış gözlenmekte.
Bunlarda biri de, yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak dış mekan aydınlatma çözümleri geliştiren Fipronet A.Ş. Geçen sene kurulan firma, solar enerji ve LED teknolojisini birleştirerek, müşterilerine şebeke bağlantısı gerektirmeyen, sorunsuz aydınlatma çözümleri sunarak sektöre hızlı bir giriş yaptı. Elektrikten tasaruf eden ve sıfır karbon emisyonlu olan ürünler, IoT uyumlu yapıları ile kullanıcıya farklı kullanım seçenekleri de sağlamakta.
Üründe mevcut olan otomatik dimleme ve bluetooth ile uzaktan erişim özellikleri sayesinde, ışık seviyesi ayarlamaları kullanıcı tarafından kolaylıkla yapılabiliyor. Böylece, özellikle büyük şehirlerde sıklıkla şikayetçi olduğumuz ışık kirliliğinin de önüne geçme imkanı sağlanmış.
İLKA-Solar Enerjili Aydınlatma Sistemi, gün boyu solar panelden ürettiği güç ile gece çalışıyor ve ek olarak 5 gün kapalı hava koşullarında, otomatik dimleme özelliği sayesinde aydınlatma yapmaya devam edebiliyor.
Konuyla ilgili görüşünü aldığımız, Fipronet A.Ş. Genel Müdürü Yılmaz Bingöl, “Sektörde ihtiyaç duyulan bir alanda yaptığımız yatırım ile çok güzel bir ivme yakaladık. Ürünlerimiz, elektronik aksamları dahil olmak üzere, ileri teknoloji kullanılarak, %100 Türk sermayesi ile Türk mühendisleri tarafından üretilmektedir. Bunun gururunu taşımakla birlikte, aldığımız sorumluluğun da bilincindeyiz” dedi.
Ülkemizde, bu tip ürünlerin görünürlüğünün artması, farklı mecralarda yenilenebilir enerji kullanımı konusunda farkındalığı arttıracaktır. Bu kapsamda farklı projeleri destekleyen Fipronet A.Ş., sosyal sorumluluk örneği de göstermektedir.

Fipronet Hakkında:
FİPRONET Elektronik İmalat San. Tic. A.Ş., elektronik ARGE, Yenilenebilir Enerji kaynaklı ürünlerin imalatı ve endüstriyel uygulamalar yapmak amacıyla kurulmuştur.
Elektronik tasarım hizmeti ve yenilenebilir enerji kaynakları ile çalışan küçük güçlü cihazların üretimi konusunda faaliyette bulunan FİPRO Elektronik firması, elektronik, yazılım, donanım, tasarım ve üretim konusunda 20 senedir faaliyet gösteren NET TASARIM Elektronik A.Ş. ile işbirliğine girerek, FİPRONET A.Ş.’yi kurmuşlardır.
FİPRONET A.Ş., imalat sanayinde, elektrik, elektronik ve makine alt dallarının üçünü de kapsayan bir üretim gerçekleştirmektedir. Ürünler, yazılım ve donanım olarak ileri teknoloji içermektedir ve %100 yerli sermaye ve bilgi birikimi ile üretilmektedir.

Güneş Panellerinde Verimliliği Korumanın Sırrı

Alman temizlik devi Kärcher, iSolar ile güneş panellerinin temizliğinde de çözüm sunuyor. Özel tasarım fırçaları, 14 metreye kadar uzayabilen teleskopik borusu sayesinde güneş panellerini hassas ve pratik bir şekilde temizlemeye imkan veren iSolar’ın farklı büyüklüklerdeki yüzeyler için 400 ve 800 olmak üzere iki farklı modeli bulunuyor.

Güneş enerjisi sistemleri ile sürdürülebilir enerji kaynağı olan güneşten yüksek verim elde etmek mümkün oluyor. Ancak güneş enerjisi sistemlerine gereken bakımlar yapılmazsa verimlilik düşebiliyor. Özellikle güneş panellerinin üzerinde biriken kir, elektrik üretimini yüzde 30 varan oranda azaltıyor. Alman temizlik devi Kärcher, iSolar ile güneş panellerini hassas bir şekilde temizleme imkanı sunuyor.

DLG (Alman Tarım Derneği) tarafından test edilip onaylanan iSolar, 14 metreye kadar uzayabilen teleskopik bir püskürtme borusuna bağlı dönen fırçalara sahip bir sistem… 700 I/s veya daha yüksek su debisi sahip tüm profesyonel Kärcher yüksek basınçlı temizleyicilerle kullanılabilen iSolar, düşük basınçta çalıştığı için güneş panelinin yüzeyine zarar vermeden, hassas ve etkili temizlik sağlıyor.

iSolar’ın küçük alanlar için iSolar 400 ve çatı üstlerinde bulunan büyük sistemlerin temizlenmesi için ideal olan iSolar 800 olmak üzere iki farklı modeli bulunuyor. iSolar, panelin tasarımına bağlı olarak günde 1,500 metrekarelik bir alanı ekonomik ve kolay bir şekilde temizlemeye olanak tanıyor.

Haydi bisiklete!

Bisiklet  her yaşa hitap eden “faydalı” bir spordur, gezgin ruhun yakın arkadaşı, geleneksel bir ulaşım aracıdır ve  en önemlisi doğa dostudur. Hayata dair ne çok şey vardır insanla bisiklet arasında. İnsanın doğasına bu kadar uyumlu başka bir araç  yoktur. Bir coşkuyu anlatır. Bir çocuğun alabileceği hediyelerin en değerlisi bize göre  bisiklettir. İyi bir karne hediyesidir. Ancak  kesinlikle  bir oyuncak değil, ulaşım aracıdır.  Bir bisikletli yaya bir insandan 3-4 kat daha hızlı gidebilir. Bu arada beş kat daha az enerji harcanır.  Bisiklet kalp hastalıkları, obezite riskine,  hipertansiyona ve depresyona bir çözümdür. Bisiklete binmek bir kez öğrenildi mi artık asla ömür boyu unutulmaz. Dünya nüfusunun yaklaşık % 90’nın ekonomik gücü bisiklet almaya yetmekte. Dünya üzerinde her altı kişiden biri bisiklet sahibidir. Bu bisikletlerin % 70’i ulaşım, % 29’u eğlence ve spor sadece % 1’i ise yarışma amaçlı kullanılıyor. İşte size bisiklet dünyasından çarpıcı bilgiler.

  • 1850’li yıllarda önce ahşap ardından demir bisikletler üretildi. Bisiklet egzoz gazı salmaz, akaryakıt kullanmaz.
  • Hollanda da 15 bin kilometre bisiklet yolu ve sadece Amsterdam’da, genellikle metro durağı yakınlarında 120 bin bisiklet için otoparklar bulunuyor.
  • Danimarka’da her beş yolculuktan biri bisikletle yapılıyor.
  • Avrupa’nın en popüler yarışmalarından Fransa Bisiklet Turunun 2004 yılında yüzüncüsü düzenlendi. Yirmi bir  gün süren turun her bir etabını ortalama 500 bin kişi izliyor.
  • Belçika’da, işe ve okula bisikletle gidip gelenlere, devlet tarafından kilometre başına 15 euro ulaşım vergi iadesi söz konusu. Motorlu araçlar için ise yüksek vergiler ödeniyor.
  • Çıplak vücutların boy gösterdiği, ter ve toz kokan spor salonları, pilates seansları, fitness merkezleri yerine açık havada bisikletle gezinmek daha akılcı değil mi ?
  • Japonya’da tren istasyonlarına ulaşmak için gerçekleşen ulaşımın % 30’u bisikletle gerçekleşmekte. Bir otomobilin park ettiği yere 18 bisiklet sığmakta.
  • Sadece Çin’de üretilen bisiklet sayısı tüm dünyada üretilen otomobil sayısından daha fazla. Çin’in büyük şehirlerinde merkezi bir kavşaktan saatte 50 bin bisiklet geçiyor. Tek bir otomobilin hareket alanında otuz bisiklet hareket edebilir. Maalesef hızla batı dünyasına ayak uyduran Çin’de bisiklet kan kaybetmekte.
  • Almanya’nın her şehrinde bisiklet sürücülerine ayrılan özel bisiklet yolları, her istasyonda, üniversitelerde ve alışveriş merkezlerinde bisikletlerin park edileceği yerler bulunmakta. Almanya’nın nüfusunun % 80’i bisiklet kullanır.
  • İsviçre ordusunda 1903 yılından beri 50 bin bisikletli askerden oluşan özel bir birlik bulunmakta.
  • Bisiklet ve yelken sporu yakıt ve motor yağı gibi hava kirliliğine yol açan maddeler kullanmaz ! Gürültü kirliliği de yapmaz.
  • ABD başkanının konutu Washington DC’deki “Beyaz Saray’ı ” bisikletli polisler koruyor.
  • Madrid’de çevre kirliliğini ve trafiği protesto eden çıplaklar bisikletle şehrin sokaklarında ve caddelerinde tur atıp “bisiklet yollarının artırılmasını” talep ettiler.
  • Bisiklet yolunun yapım maliyeti normal bir karayolu maliyetinin % 10’una, otoyol maliyetinin de % 12’ sine eşittir.
  • Uluslararası Bisiklet Birliği’nin Dünyanın bisiklet şehri seçtiği Kopenhag’ta şehir içi ulaşımın yükünü bisikletler çekiyor. Yaklaşık 350 kilometre bisiklet yolunun olduğu ve 1,2 milyon kişinin yaşadığı şehirde, halkın % 50’ye yakını sürekli bisiklet kullanıyor. Trafik kurallarının bisiklet kullanıcılarına uygun düzenlendiği Kopenhag’ta, belediye, alışveriş merkezleri, tren garları, otobüs durakları gibi yerlere yüzlerce bisikletin konulabileceği parklar yapıyor.

Bisiklet Nedir?

Kardeşliktir,  Tevazudur, Çocukluktur,  Aylaklıktır, Sükunettir, İdraktir, Hayal gücüdür, Dengedir, Aşktır, Bahardır, Yazdır, Kıştır, Devrimdir, Ütopyadır, Muhaliftir,

Mesttir, Rüzgar gülüdür, İsyandır, Tek kişilik karnavaldır

Acaba biz Türkler  niye bisiklete sıcak bakmıyoruz ? “Festival” adı altında çuvallarla parayı   bir çırpıda rahatça  harcayan belediyeler bisiklet yolları yapıp,  bu faydalı ve  çevre dostu araca destek olmuyor. Üniversiteler, büyük siteler, silahlı kuvvetler,  geniş alana kurulu  fabrikalar da her açıdan doğa ve çevre ile uyumlu bisiklete sırtını  dönmüş durumda. Oysa Türk halkının % 80’i bisiklet kullanımına sıcak bakıyor. Şartlar oluşursa eminim bisiklet üstünde olacaklardır.  Yalova Belediyesi’ne;  sarı bisikletleri kent merkezinde ücretsiz olarak Yalovalı’ların hizmetine yıllar önce sundu, ama maalesef  arkası gelmedi. Benim de kurucu üyesi olduğum Bisikletliler Derneği ve Başkanı Murat Suyabatmaz’ın yıllar yılı gayretleri bisikletin yaygınlaşması açısından daha olumlu neticeler vermeliydi. Toplu Konut İdaresi (TOKİ) bisiklet yollarının yapımını üstlenmeli ve bu çağdaş ulaşım aracına sahip çıkmalı.  Düz şehirlerde bisiklet parkurları inşa edilmeli ulaşım ihtiyacı olan bireyler bu parkurlarda bisiklet kiralayabilir,  hedef noktasına ulaşınca da oradaki parka teslim edebilir. Böylece bisikletin bakımını da üstlenmiş olur.   Nüfusunun % 75’i,  40 yaşının altında olan ülkemiz bisiklet sporu için büyük bir potansiyele sahip. Bugün  yurtdışı gezilerimde her yerde bisiklet sürücüleri görünce imreniyorum. Her şey ama her şey, ne yazık ki   egzoz gazları ile havayı kirleten, binlerce masum insanın hayatına kıyan; yıkanmaları için tonlarca su ve çevre düşmanı deterjan kullanılan motorlu taşıtlar için planlanmış. Ayrıca her gün yenileri inşa edilen karayolları büyük masraflarla yapılıyor. Küresel ısınmanın kendini daha fazla hissettirdiği günümüzde hala bisiklet sevenlere yeterince şans tanımıyoruz, Ne kadar kişi bisikletini alıp sokağa çıkarsa, ne kadar kişi bisiklete binmek isterse o kadar bisikletlilerin sesi çıkar! Bilgiler için Aydan Çelik’e teşekkür ederim.

Trump gün geçtikçe Neron’a benziyor

İsrail’in olmadık istekleri yüzünden Filistin meselesini yeniden gündeme getirmekten kendini alamayan Trump’ın Irak ve Suriye’de giriştiği eylemler ve İran’a karşı yeni stratejisi insanı derin düşünceye düşürüyor.

Her şeyden önce, bir ABD’nin terör örgütleri kuracağını, besleyeceğini ve destekleyeceğini bilmek akıllara durgunluk veriyor. Oysa, ABD’nin yıllardan beri Afganistan’dan başlattığı “örtülü istila” harekatlarının Irak’ta felce uğradığı, şimdi de, bölgemizde paniklediği açıkça görülüyor.

Trump’ın, Çin ile tutuştuğu anlaşmazlıklar, Meksikalılar’a karşı takındığı tavır daha doğrusu “her taşın altından çıkması”, hem karizmasını hem de ABD’nin dış politikasını yıpratması bekleniyor.

Ekonomi alanındaki çıkışları ve vergi kararları ile dünyanın ticari dengesini bozmaya çalışan Trump’ın en büyük hedefinin ise İran’ın olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Suudi Arabistan’dan petrol üretimlerini süratle artırmasını isteyen Trump, İran’ı ekonomik olarak boğmaya çalışıyor.

İran’ın petrol üretimini ve ihracatını durdurmak isteyen Trump’ın asıl niyetinin ise çizmek istediği yeni Orta Doğu haritası olduğu anlaşılıyor.

Trump’ın Başkan olduğu tarihlerde “Şimdi de Trump sendromu mu” başlığı altında gazetemizde yer alan yazımızda aynen şu satırlar yer alıyor:

Aslında, ABD’nin Orta Doğu’da en büyük işlevi İsrail ve Körfez ülkelerinin güvenliklerini korumak bir yana enerji yollarının denetimi ile özetleniyor.

Bu pozisyonda da Türkiye’nin konumu büyük önem arz ediyor.

Nereden bakılırsa bakılsın, gezegenimizde özellikle bölgemizde hatta sınırlarımızda bir “fırtına” yaşanıyor.

Yıllardır, dünyanın endişeyle odaklandığı Orta Doğu’da, tarihi bir “trajedi” kendini bir kez daha gösteriyor.

Bir yanda, ABD’nin “geleneksel” yani uzun vadeli, çok yanlı, değişken ve tehlikeli Orta Doğu politikası…

Diğer yanda; Rusya’nın havadan ve denizden bir “ahtapot” gibi sardığı Suriye, Irak ve hatta Türkiye’ye karşı açık ve gizli emelleri. Öte yanda; İran ve dostlarından yıllardır korkan, çekinen ve belki de, bu yüzden saldırgan, katı ve istilacı, ABD’nin himayesinde bir ülke İsrail…

Tabii ki, “satranç” gibi oynanan oyunda sıra şimdi İsrail ile İran arasında görünüyor.

Ne var ki, kendisinden büyük petrol üretimi istenen Suudi Arabistan’ın ürkekliği bitmiyor.

Zaten, Orta Doğu aslında insanoğlu tarafından yapılan katliamlara “mekân” olmaktan yorulmuş bezmiş bulunuyor.

Üstelik hem din, hem soy-sop savaşları buranın insanına soluk aldırmıyor.

Her şeyden önce, Orta Doğu’da en büyük çıbanbaşının “Siyonizm” olduğunu kabullenmek gerekiyor.

Gerçekten de “İsrail” maskesiyle “Siyonizm”in altmış-yetmiş yıldan beri giriştiği siyasi ve askeri hareketler bir türlü dinmek bilmiyor.

Filistin ve yöresinde devlet kuran, kendisine toprak bağışlanan İsrail genişlemekten bir türlü doymak bilmiyor.

Kim diyebilirdi veya düşünebilirdi ki, bir ABD Başkanı’nın dünyanın ve özellikle Orta Doğu’nun başına “bela” olacağını ve zaman geçtikçe “barış” için tehlikeli oyunlara girişeceğini.

***

Fuat Sezgin ödül alırken

Hakk’ın rahmetine kavuşan, dünyanın önde gelen tarihçilerinden, İslam Bilim Tarihi Araştırmacısı Prof. Dr. Fuat Sezgin 1978’de “Kral Faysal” ödülünü alırken, töreni takip eden tek Türk gazetecisi olarak o günleri hatırlamak bile insana gurur veriyor.

Gerçekten de, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da sarayda yapılan ödül töreni sırasında tanıştığımız Fuat Sezgin’in konumu yıllar geçse de büyük başarılarla doluydu.

Kendilerine hediye ettiğimiz “Kutsal Vaha” adlı kitabımızı beğenmesi ve hislerini samimi bir şekilde belirtmesinin hazzı halen duyuluyor. Allah Rahmet eylesin…

Uzun ince bir yolda yürüyeceğiz

Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP bu seçimlerde tam anlamıyla büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Muharrem İnce’nin CHP’den fazla oy alması durumu derin kulislerde CHP’de değişim vaktinin geldiği şeklinde dilendiriliyor.

Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu’na sandıkta çıkan oylar ise seçim öncesindeki iddialarının tam tersi orantıda çıktı ve hatta Karamollaoğlu’nun aldığı sonuç, “bilge kral çıplak krala dönüştü” esprilerine bile neden oldu.

Seçim sonrası iç savaş planları yapıldı ve halk sokağa dökülecek dedikodularına ise en güzel cevabı Muharrem İnce vermiştir.

İnce’nin üslubu demokrasiden yana olması Kılıçdaroğlu’nun tarzından da farklı duruşu CHP’lilerinde kafasında bir takım soru işaretlerine neden olmuştur.

Türkiye seçimlerde kararını vermiş ve uzun adamı Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci başkanı seçmiştir.

Muhalefet partisi CHP’de değişimden yana tercih kullanır ve Muharrem İnce’yi genel başkan seçerse, uzun ince bir yolda yürüyeceğiz.

 

Gönüldeki aslanda akıldaki çakalda unutulmaz

Yeni dönemde her şey çok farklı olmalıdır. Süleyman Soylu gibi elini taşın altına koyanlar hiçbir zaman yalnız kalmayacaktır.

Hasan Doğan gibi tertemiz vatan sevdalıları da gönüllerdedir.

Halkın şikayetlerini sumen altı yapanlar, siyasi gücü maddi çıkar için kullananlar da bu halkın aklındadır.

Mağdur edilen vatandaş mağduriyetlere sebebiyet verenleri de unutmamaktadır.

Gazeteci-Yazar Ferhat Yıldırım

Timurtaş Uçar’dan iktidarı uyarıyor

20 Ekim 1991’de Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş beraber baş başa görüşerek, ‘Seçim bataklığı’nı birlikte aşmayı kararlaştırmışlardı.

Aykut Edibali, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan Sultanahmet meydanında 3’lü ittifak temsilcileri olarak miting düzenlediler. O zaman çok gençtim ve Babamın arkadaşı olan Timurtaş Uçar hocamız ile bir ağacın altında sohbet etme şerefine nail olmuştum.

TİMURTAŞ UÇAR HOCANIN ALPARSLAN TÜRKEŞ VE NECMETTİN ERBAKAN BİRLİKTELİĞİ HAKKINDA YORUMU VE UYARISI
Hocama; nasıl değerlendiriyorsunuz, hayırlı olur mu diye sorduğumda; “Bu yiğitler beraber oldular ve tablo harika… Lakin beraber olmalarına izin vermezler hain güçler birbirlerine düşman ederek aralarına nifak sokarlar. Beraber olsalar devletimiz süper bir güç olur” demişti.

Ünlü vaizimiz Timurtaş Uçar Hocamızın dedikleri gerçekleşti adım adım ve ülkücü ile akıncılar birbirlerinden uzaklaştılar yıllar geçtikçe…

O yıllarda gerçekleşen bu birlikteliğin 2018 yılında tekrardan Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli tarafından gerçekleştirilmesi gerçekten çok önemli bir durumdur.

Şükürler olsun ki! üstadın talebelerinin var olduğu iki parti et tırnak biçiminde 2018 yılında seçimlerden zaferle çıktılar.

Rabbim bu ülkenin esas evlatlarının yar ve yardımcısı olsun.

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

Necip Fazıl Kısakürek

 

Akıncılar ve ülkücüler ortak noktası; “Türkiye sevdası”

MHP hakkında bir kısım gazetecilerin yazdıkları, çizdikleri ve söylemlerinin, yapılan anketlerin, sosyal medyada yapılan tahminlerin ve siyaset bilimcilerinin tespitlerinin birer balondan ibaret olduğunu 24 Haziran seçimlerinde hepimiz canlı canlı izledik. MHP konusunda büyük yanılgıya düşülmüştür demek bence büyük hata olur. Bu bir yanılgı değil, bir algı operasyonuydu.

Bir şeyi çok iyi biliyorlardı ki! oda Ak Parti ile MHP seçmeninin büyük bir kısmının parti ayırmaksızın hangi parti önde ise ona oy vermeleridir.

MHP hiçbir zaman MHP’lilerin tümünden oy alamamıştır. Sebebine gelince; MHP’li seçmen genel seçimlerde sandıktan karşı zihniyet birinci çıkmasın diye kendi partisinden oy oranı olarak önde olan Refah partisine oy vermeyi uygun görmüştür. Günümüz siyaset arenasında uzun yıllardır ise oy oranı olarak yüksek olan Ak Parti tercih edilmiştir.

Bu sefer MHP’lilerin böyle bir tercihi olmamış ve Cumhur İttifakı ile seçime girildiği için gözü kapalı olarak üç hilale oyunu basmıştır. Hem gönlündeki partiye oy vermiş hem de kardeş parti olan Ak Parti ile güç birliğine açık açığa imza atmıştır.

Bu duruma Tokat’ın Yeşilyurt ilçesinden örnek vermek isterim.

2014 yerel seçimlerinde Yeşilyurt’ta MHP % 48,2, AK Parti % 50, SP % 0,9, BBP % 0,5, CHP 0,4, BTP % 0,1 BDP ise % 0,0 oy almıştır.

Yani Anadolu’nun incisi olan Yeşilyurt ilçesinde ülkücüler ve akıncılar yerel seçimlerde kendi partilerine ve kendilerine yakın olan adaya oy vermişlerdir. Oy oranlarının yarısını MHP, diğer yarısını da AK Parti almıştır.

Lakin 24 Haziran seçimlerinde ise bir olarak % 78.4 oy oranı ile cumhur ittifakına destek vermişlerdir.

Ülkemizin gerçeği milletimiz tarafından sandıklara yansımıştır.

Ömürleri kış mevsimlerinde Nişantaşı ile Beşiktaş, yaz aylarında ise Bodrum ile Çeşme’de tatil yapanlar bu gerçekleri ancak sonuçlar açıklanınca görebilirler.

MHP liderinin tam sayfa gazete ilanına bakınca; gazeteci ve yazarları fişlediğini görenlerde bu durumu anlayamazlar. Ancak onlar her zamanki gibi at gözlüklerinizle bakmaya devam ederler.

Bir reklam siz oradan bakınca farklı, bir başkası bakınca farklı, daha bir başkası da bakınca daha farklı gözükmez.

Reklamda herkesin baktığı zaman tek görebildiği önemli bir gerçek nokta vardır. O da terör partisine destek verip, bebek katillerinin hamilerini mecliste olması için çalışanların ve bu ülkenin esas evladı olan MHP’lilerin mecliste olmaması için çaba gösterenlerin utanç vesikasıdır.

Yazımı MHP Lideri Devlet Bahçelinin esprili olduğu kadar lafı gediğine yerleştirdiği anlamlı ilanındaki sözü ile noktalamak istiyorum.

“Sizin gibiler olmasa hakikat, haysiyet, doğruluk, adamlık, ahlak, insanlık nasıl seçilir, ayırt edici vasfını nasıl gösterirdi”

Dava açan vatandaş hedef gösteriliyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığından satın aldıkları evleri teslim aldıklarında dairelerde bulunan defolar nedeniyle ciddi sorunlarla karşılaşan vatandaşlar, tüm başvurularına rağmen Emlak Konut A.Ş. dairelerindeki kusurları gidermeyince mahkemeye başvurdular. Emlak Konut Başakşehir Evleri 1. Etap 3. Kısım’dan daire alan vatandaşların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, Emlak Konut A.Ş.’ye ve yüklenici firma Altındağ İnşaat’a yaptıkları yazılı ve sözlü başvurular dikkate alınmaz iken, dairelerdeki hatalar görmezden gelindi.

Mağdur olan daire sahipleri noter kanalıyla ihbarname yollayarak, kusurların düzeltilmesini talep ettiler. Herhangi bir şekilde sorunları çözülmeyen vatandaşlar, Sulh ceza mahkemesine başvurarak tespit yaptırdılar. Daha sonra ise sulh ceza hakimliğine giderek dava açtılar.

Dava açılmasının ardından ise mahkemeye ilk başvuran site sakini hakkında Altındağ İnşaatın yetkilisi tarafından diğer site sakinlerine o kişi kışkırtıyor sizleri diyerek söylemlerde bulunması site sakinleri tarafından hayretle karşılanmıştır.

ÖZEL HABER / GÜZELVATAN GAZETESİ

 

 

 

Site sakinleri ile Emlak yönetimin arasına kara kedi girdi

Site sakinleri Emlak Yönetim A.Ş.’nin genel müdürlüğüne giderek, “Bizler sakinler olarak meslek sahibiyiz, işlerimiz var. Biz site yönetimini bilmeliyiz ve bu tarz bir hizmet alanı bizlere yabancıdır. Lakin sizlerin işlerinizi kurumsal bir şekilde yapmamanız, site sakinlerinin seslerine kulak vermemeniz site yönetimine talip olmamıza sevk etmiştir. Lütfen işinizi iyi yapınız. Allah işini iyi yapandan razıdır ve dolayısıyla bizlerde işlerini iyi yapandan razı oluruz. Lakin sizin yönetiminizden razı değiliz” diyerek mesaj vermişler. Emlak Yönetim site sakinlerinin bu çağrısına bir adım atarak cevap vermeyi uygun görmemiştir.

ÖZEL HABER / GÜZELVATAN GAZETESİ

Emlak Konut Başakşehir Evlerinde neler oluyor

“Emlak Yönetimin çatısı altında çalışan blok görevlileri, muhasebe elemanı, sekreter ve teknik elemanların en güzel şekilde işlerini yapma gayretinde olduklarını görüyoruz. Lakin Emlak Yönetimin sitede kurumsal bir anlayışı hakim kılamayışı ve atadığı müdürün siteden maaş almasına rağmen Emlak Konut Başakşehir Evleri 2. Etap’ta teslimat yaparak mesaisini orada harcamasının sorunların çözülmemesinin sebebi olduğunu görmekteyiz. Sitemizin ilk teslim anında görev yapan fakat talihsiz bir kaza sonucu hayatını kaybeden site müdürü Emrah beyi de rahmetle anıyoruz. Rahmetli eski site müdürümüz hayatta olsaydı, daha yaşanabilir bir ortam için sitemize katkı sağlardı. Çünkü onunla tanışan tüm sakinlerimiz eski rahmetli müdürümüzden razıydı. Allah gani gani rahmet eylesin”

Site sakinlerinden İlyas Hasanbaşoğlu Temmuz 2017 tarihinden bu yana sitede yaşadığını belirterek, yaşanan sorunlara emlak yönetimin çözüm odaklı yaklaşmadığını söyledi. Hasanbaşoğlu, “Site sakinleri olarak bir platform oluşturduk. Sorunları çözüm önerileri ile beraber ilettik. Fakat sorunlar hala sorun olarak durmaktadır. Personelle zaman zaman sohbet ediyoruz. Hepsi güzel arkadaşlardan oluşuyor, fakat, yönetim ile bir iletişim kuramıyoruz” diyerek konuştu.

ÖZEL HABER / GÜZELVATAN GAZETESİ

Site sakinleri yönetime talip oldu

Emlak Konut tarafından inşa edilen dairelerin bulunduğu sitelerde çevre-temizlik, teknik işler, güvenlik, peyzaj bakımı, halkla ilişkiler ve muhasebe hizmeti veren Emlak Yönetim ile daire sahipleri yüksek aidat ve faturalar nedeniyle karşı karşıya geldiler.

Sitelerde daire alanların, ‘ev sahibi olduk’ sevinçleri aidatlar nedeniyle üzüntüye ve ümitsizliğe dönüştü. Ortak giderler adı altında vatandaşa fatura edilen miktarlar ortadirek diye tabir edilen halkın bütçesini zorluyor.

KİRA ÖDER GİBİ AİDAT ÖDEMEK SİTE SAKİNLERİNİ İSYAN ETTİRDİ

Site sakinleri öyle yüksek faturalar ve astronomik aidatlar ile kaşı karşıya kalıyor ki! Neredeyse insanlar kira öder gibi aidat ve ortak gider faturaları ödüyorlar. Kiracı olsa yüksek faturalar ile karşı karşıya kalınca taşınabiliyor, fakat ev sahibi olunca bırakıp gitme şansı da yok. Sitelerde oturanlar karşılarına çıkan bu faturaları ödemek zorunda yoksa icra takibi ile kendilerinden tahsil ediliyor. Geçmiş yıllarda apartmanlarda ve kooperatif sitelerinde yöneticilik yapacak kişi bulunmaz iken günümüzde rant kapısı haline gelen yöneticilik sektör haline geldi. Sitelerin hemen hemen hepsinde yönetim şirketlerin elinde bulunuyor. Ana amacı yaşam alanları oluşturmak olan TOKİ ve Emlak Konut ise iştirakleri olan Emlak Yönetim A.Ş vasıtasıyla yöneticilik sektöründe ilk sırada yer alıyor.

Yüksek aidat fiyatları konusunda özel şirketlerle yarışan Emlak Yönetim kaliteli hizmet konusunda ise diğer şirketlerin çok gerisinde yer alıyor.

Özellikle yeni şehir olan Kayaşehir’de Toki ve Emlak Konut’un inşa ettiği sitelerin yönetimini üstlenen Emlak Yönetim idare ettiği sitelerde kat malikleri ile yaşanan sorunlar nedeniyle karşı karşıya gelmiş durumdadır.

EMLAK KONUT BAŞAKŞEHİR EVLERİNDE YAŞAYAN SİTE SAKİNLERİ EMLAK YÖNETİME KARŞI ÖRGÜTLENMEYE BAŞLADI

Emlak Konut Başakşehir Evleri birinci, ikinci ve üçüncü kısımlarda yaşayan site sakinleri yüksek aidat ve ortak alanlarda yaşanan sorunlar nedeniyle Emlak Yönetim A.Ş’nin yönetimini kabul etmeyerek kendi yaşam alanlarını kendileri idare etmek için 2018 ayı ilk çeyreğinde seçimlerde aday oldular. Ve organize olarak Emlak Yönetime karşı seçimlerde liste çıkardılar.

İLK KIVILCIMI BİRİNCİ, İKİNCİ VE DÖRDÜNCÜ KISIM SAKİNLERİ ATEŞLEDİ

Seçimlerde site sakinleri birinci kısımda kaybederken, ikinci kısımda kazandılar. Dördüncü kısım sakinlerinin kazanacağını gören Emlak Yönetim kat malikleri ile anlaşma yoluna gitti ve yönetim kurulu kat maliklerinden oluşurken, yönetim hizmetini Emlak Yönetim vermeye devam etti.

ÜÇÜNCÜ KISIM SAKİNLERİ EMLAK YÖNETİME KARŞI BİRLİK OLDULAR

2018 yılının Ağustos ayında yapılması düşünülen 1. Etap 3. Kısım site yönetimi seçimlerine sayılı günler kala site sakinleri Emlak Yönetime karşı birlik içerisinde seçime katılma kararı aldılar.

BİRİNCİ KISIM SİTE SAKİNLERİ EMLAK YÖNETİMİ PROTESTO İÇİN SEÇİMİN YAPILACAĞI SALONU TERK ETTİ

Şubat 2018 tarihinde yapılan Başakşehir Evleri 1. Etap 1. kısım site yönetimi seçimlerinde daire sahiplerine vekalet ile oy kullanılamaz diyerek engel konulmaya çalışılınca oy kullanmaya gelen 150 daire sahibi seçimlerin adil olmadığını beyan ederek seçim alanını terk etmişler. Daire sahipleri karşılarına çıkarılan engellemeler nedeniyle seçimin yapılacağı salonu terk ettiği için Emlak Yönetim seçimi kazanmış oldu ve 1. kısım şu an Emlak Yönetim tarafından idare edilmektedir.

İKİNCİ KISIM SİTE SAKİNLERİ TARAFINDAN YÖNETİLMEKTEDİR

İkinci kısımda ise tüm engellemelere karşı daire sahiplerinin yönetimi devir almasına Emlak Yönetim engel olamamıştır. Seçimleri kazanan taraf site sakinleri olmasına rağmen yönetimi devir etmek istemeyen Emlak Yönetim ile daire sahipleri arasında zaman zaman tartışmalar yaşandığı da gözlemlenmiş. Şu an 2. kısım daire sahipleri tarafından yönetilmektedir.

DÖRDÜNCÜ KISIMDA İDARE EMLAK YÖNETİMDE, SÖZ SAHİBİ İSE SİTE SAKİNLERİ

Dördüncü kısıma gelince siteyi Emlak Yönetim idare ediyor görünse de söz sahipleri site sakinlerinden oluşuyor. Sebebine gelince; Emlak Yönetim bu kısımda yapılacak seçimler öncesi kaybedeceğini anlayınca daire sahipleriyle anlaşma yoluna gitmiş. Lakin yönetimde söz sahibi olan daire sahipleri bazı faturalar ile ilgili olarak Emlak Yönetimle aynı düşüncede olmadığı dillendiriliyor. Asansör bakım faturalarının piyasanın 3 katı fiyat olmasından rahatsız olanların olduğu ve yapılan itirazlarla 3/1 oranında indirim sağlandığı iddialar arasında yer almaktadır.

ÜÇÜNCÜ KISIM SAKİNLERİ SEÇİM TARİHİNİ EMLAK YÖNETİMDEN ÖĞRENEMEDİLER

Üçüncü kısım diğer kısımlara bakarak en son teslim edilen dairelerden oluşuyor. Bu sebeple de seçime diğer kısımlardan farklı bir tarihte giriyor. Ağustos ayı içerisinde yapılacağı tahmin ediliyor.

Fakat site sakinlerinden oluşan bir heyet Emlak Yönetim Genel Müdürlüğü’ne giderek,seçim tarihini öğrenmek istediler. Yetkililer ise; ‘seçim tarihinin ne zaman yapılacağı konusunda elimizde bilgi yok’ cevabını verdiler. Kendi sitelerinin karar defterini görmek ve yönetim kurulunun kimlerden oluştuğunu öğrenmek istediklerini söylediklerinde ise, karar defterini her gelene gösteremeyeceklerini, resmi başvuru veya mahkeme kararı ile görebilecekleri cevabını almışlar.

EMLAK YÖNETİM VE EMLAK KONUT, SİTE SAKİNLERİ YERİNE YÜKLENİCİ FİRMAYI KORUYOR

Üçüncü kısımda yaşayan site sakinlerinin Emlak Yönetime karşı liste çıkarmasının nedeni 1, 2 ve 4. kısımdaki daire sahiplerinin yüksek aidat ve ortak alan sorunlarına ek olarak evlerinde bulunan defoların ve hasarların Emlak Konut ve Emlak Yönetim tarafından yok kabul edilmesidir. Hatta bir kat sakininin dairesinde hasar ve defolar bulunduğu halde Site Müdürünün dairede bir sorun yoktur şeklinde tutanak tutması daire sahiplerinin tepkisine neden olmuştur.

SİTE SAKİNLERİ SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN PLATFORM OLUŞTURDU

Site sakinlerinden İlyas Hasanbaşoğlu Temmuz 2017 tarihinden bu yana sitede yaşadığını belirterek, yaşanan sorunlara emlak yönetimin çözüm odaklı yaklaşmadığını söyledi. Hasanbaşoğlu, “Site sakinleri olarak bir platform oluşturduk. Sorunları çözüm önerileri ile beraber ilettik. Fakat sorunlar hala sorun olarak durmaktadır. Personelle zaman zaman sohbet ediyoruz. Hepsi güzel arkadaşlardan oluşuyor, fakat, yönetim ile bir iletişim kuramıyoruz” diyerek konuştu.

ÖZEL HABER / GÜZELVATAN GAZETESİ

5 yılda tüketim Türkiye’nin yüzde 43’ünü aştı, 715 bin yeni abone geldi

Elektrik dağıtımında Türkiye’nin lider şirketi BEDAŞ, 2013 yılında tamamlanan özelleştirme sürecinin ardından rekorlarla dolu beş yılı geride bıraktı. 2017 sonunda 5 milyon aboneye ulaşan BEDAŞ’a, bu dönemde katılan yeni abonelerin sayısı 715 bini aşarak Afyon ili nüfusu kadar büyüdü

İstanbul’un Avrupa Yakası’nda son beş yılda elektrik tüketimi 126 milyar kilovatsaati bulurken bu rakam, Türkiye’nin bir yıllık tüketiminin yüzde 43’üne denk geldi. Beş yılda toplam 1,4 milyar TL’lik yatırım yapan BEDAŞ, toplam arıza sayısını da yüzde 17 oranında düşürdü

Dünyanın mega kentleri arasında yer alan İstanbul’un Avrupa Yakası’nda elektrik dağıtım hizmeti veren Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ), 2013 yılında yaşanan özelleştirme sürecinin ardından rekorlarla dolu bir beş yılı geride bıraktı. 2012 sonunda 4 milyon 326 bin elektrik abonesinin olduğu bölgede bu rakam 2017 sonunda 5 milyon 41 bine ulaştı. Beş yılda abone sayısı yüzde 16,5 artan BEDAŞ, 715 bin yeni aboneye daha hizmet vermeye başladı. Yani yaklaşık altı aboneden biri BEDAŞ ailesine son beş yıl içinde dahil oldu.

5 milyon abonesi ile yıllık elektrik tüketiminde 16 Avrupa ülkesini geride bırakan İstanbul’un Avrupa Yakası’nda son beş yılda tüketim 126 milyar kilovatsaati (kWh) buldu. 2017 yılında Türkiye toplam tüketiminin yaklaşık 293 milyar kilovatsaat olduğu göz önünde bulundurulduğunda Avrupa Yakası, tüm Türkiye’nin yıllık tüketiminin yüzde 43’ü kadar elektrik harcadı.

VERİMLİLİK ARTTI, ABONE BAŞINA TÜKETİM DÜŞTÜ

Son beş yıldaki elektrik tüketiminin 59,5 milyar kWh’lik bölümü olan yüzde 47,2’si ticarethanelerden gelirken mesken aboneleri de bu dönemde 36,2 milyar kWh’lik tüketim gerçekleştirdi. Toplam içinde meskenlerin payı yüzde 29’u buldu. Sanayi abonelerinin tüketimi de bu dönemde 28,7 milyar kWh’ye ulaşırken toplam içindeki payı yüzde 22,7 seviyesine ulaştı. BEDAŞ’ın yıllar itibarıyla abone ve elektrik tüketim rakamlarına göre abone başına tüketimde düşüş gözlendi. 2012 sonunda her mesken abonesi başına düşen tüketim 2,02 MWh iken 2017 sonunda bu rakam 1,93 MWh’ye geriledi. Benzer durum tüm abone gruplarında gözlendi. Bu durumda verimli elektrik kullanımının yanı sıra ailelerin küçülmesi ve yalnız yaşayanların sayısındaki artışın de etkili olduğu tahmin ediliyor. Son beş yılda elektrik tüketimi yüzde 11,3 artarken abone sayısındaki artışın yüzde 16,5 yükselmesi de abone başına tüketimi düşürdü.

ARIZA SAYISI YÜZDE 17 GERİLEDİ

İstanbul’un Avrupa Yakası’nda 2013 yılında yapılan elektrik dağıtım özelleştirmesi sonrasında beş yıllık dönemde bölgeye 1,4 milyar TL’lik yatırım yapıldı. Kesintisiz enerji hedefi ile ilerleyen BEDAŞ’ın yaptığı yatırımlar arıza sayılarında yüzde 17’lik düşüş getirdi. 2013 sonu itibarıyla orta ve alçak gerilimde 99 bin 282 olan arıza sayısı, 2017 sonu itibarıyla 82 bin 738’e indi.

8.000 TRAFO MERKEZİNE KAPSAMLI BAKIM ÇALIŞMASI

2018 yılında yapacakları yatırımlar hakkında da bilgi veren BEDAŞ Genel Müdürü Murat Yiğit, BEDAŞ’ın arıza ve kesintileri düşürme hedefi ile yapacağı çalışmaları önemli başlıklarını şöyle özetledi:

* 8 bin trafo merkezinin kapsamlı bakım çalışmasına başlandı, yıl sonunda tamamlanması planlanıyor.
* Önleyici bakım ve tespit çalışmaları kapsamında özellikle yüksek gerilim kablolarının gerilim altında testlerinin yapılmasına yönelik çalışmalar başladı ve yıl boyu devam edecek.
* Toplam arıza sayısının yüzde 30’unu teşkil eden diğer altyapı kuruluşlarının yer altı kablolara verdiği hasarları engellemek için altı kişilik motorize bir ekip kurularak tüm ruhsatlı kazı noktaları gün içinde gezilmeye başladı. Çalışmaların etkinliği artırılarak yıl boyu sürdürülecek.
* SCADA kapsamında uzaktan kumanda ve kontrol edilen 375 trafo merkezi sayısı 775’e çıkarılacak.
* Sadece arıza odaklı 53 milyon TL’lik yatırım yapılacak.
* Teknoloji yatırımları kapsamında tüm süreçleri hızlandıracak olan Kesinti Yönetim Sistemi (OMS), İş Gücü Yönetim Sistemi (VSS) uygulamaları ile tablet kullanımı tamamlanmış olacak.
Murat Yiğit, Türkiye’nin gözbebeği bir kentte elektrik dağıtım hizmeti vermenin büyük bir sorumluluk ve onur olduğunu dile getirerek “İşimizi en iyi şekilde yapmak için tüm personelimiz ile 7/24 çalışıyoruz. İstanbul’un Avrupa Yakası, 5 milyonu aşkın abone ve Türkiye elektrik kullanımındaki payı ile ülkemizin en yüksek elektrik tüketimi gerçekleştiren bölgesi. Yılda yaklaşık 27 milyar kWh elektrik tüketiminin yapıldığı bölgemizde, her geçen gün artan elektrik ihtiyacını kaliteli, verimli ve kesintisiz bir şekilde karşılayabilmek için şebeke iyileştirme ve tesis kurma alanlarında yatırımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Son beş yılda yenileme, iyileştirme, kapasite artışı ve havai hatların yer altına alınması başlıklarını içeren 1,4 milyar liralık yatırım yaptığımız bölgemize bu yıl ayırdığımız yatırım bütçesi 412 milyon TL. Elektriğin temel yaşam gereksinimi olduğu inancı ile kaliteli ve kesintisiz enerjiyi ulaştırmak için durmaksızın çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Özelleştirme itibarıyla dağıtım altyapısında yapılan yatırım ve iyileştirmelerin öncüsü olma hedefiyle yürüttüğümüz çalışmalar her geçen gün artarak devam edecek” dedi.

Endüstriyel üretim sektörü 4.0 çıkmazında

KPMG’nin üretim sektöründen 300 CEO ile yaptığı araştırma, Endüstri 4.0’ın eşiğindeki sektörün sancılarını mercek altına aldı. CEO’ların yüzde 95’i, Endüstri 4.0’ı tehdit değil fırsat olarak görüyor. Ancak 4. Endüstri Devrimi’nin sınırlarının net görünmemesi, liderleri temkinli adım atmaya zorluyor. Küresel üretim sektörü CEO’larının yüzde 66’sı çevikliğin iş dünyasının yeni para birimi olduğunu belirtiyor ve yavaş olmaları halinde iflas edeceklerine inanıyor.

KPMG’nin 2018 Küresel Üretim Sektörünün Geleceğine Bakış raporu yayımlandı. Araştırma sonuçlarına göre, CEO’lar şirketlerini dijital geleceğe taşımak için hazır ve harekete geçmiş olsa da yüzde 70’i büyük şirketlerin bu yönde ilerlemesi için gereken sürenin ürkütücü olduğunu düşünüyor. CEO’ların yüzde 50’den fazlasına göre, yönetim kurulları dijital dönüşümde makul olmayan bir yatırım getirisi beklentisine sahip. CEO’lar, yıkıcı teknolojilere ayak uydurma gerekliliğini kabul ediyor ancak yanlış tercihlerin yüksek maliyeti yüzünden birçok CEO henüz eski iş yapma biçimlerini radikal olarak değiştirmek için gereken adımları atmadığını itiraf ediyor. Yüzde 33’ü ise şirketinin teknolojik yeniliğe ayak uydurma mücadelesi verdiğini belirtiyor.

KPMG Türkiye Endüstriyel Üretim Sektör Lideri Hakan Ölekli, araştırmanın üretim sektörünün dijital dönüşüme yaklaşımını ortaya koyduğunu söyledi. Sektörün geriden geldiğini ve önünü göremediği dönüşüme mesafeli durduğunu belirten Ölekli, “Dijital dönüşüm yolunda adım atmaya başlamamak bir seçenek değil. Şirket liderleri büyük düşünerek ve cesurca hareket ederek bu yolculuğu sahiplenmeli. Üretim, dijitalleşmenin etkilerini anlamaya yeni başladı ama şimdiden geleceğin işgücü yeniden tanımlanıyor. Araştırmaya katılan neredeyse her üretici dijital dönüşümün getireceği faydaları kabul ediyor ancak şu anki işgücü üzerindeki etkisi ve insanları geleceğin işgücüne çekebilme konusunda sorun yaşıyor. Geçen 1,5 yılda makine öğrenimi teknolojilerini kullanmak için veri bilimcisi grupları oluşturan şirket sayısında çok büyük artış olduğunu görüyoruz. Şirketler bunları yalnızca mevcut işletme sorunlarını çözmek için değil aynı zamanda yeni ve daha akıllı bağlantılı ürün ve hizmetler geliştirmek için kullanıyor” dedi.

Araştırmadan çıkan başlıklar şöyle:

Yeni para birimi: Çeviklik

Küresel üretim sektörü CEO’ları değişim ve büyümeye yönelik fırsatlar konusunda olumlu ve CEO’ların yüzde 95’i 4. Endüstri Devrimi’ni tehdit değil fırsat olarak görüyor.

CEO’ların üçte ikisi, şirketinin işletme modelinin radikal dönüşümüne liderlik etmeye hazır olduğunu belirtirken, her 10 CEO’dan 7’si dijital dönüşümden sonuç alma süresinin bunaltıcı olduğunu söylüyor.

CEO’ların yaklaşık üçte ikisi çevik bir şekilde hareket etmeyi iş dünyasının yeni kuralı olarak görüyor ve“Çeviklik iş dünyasının yeni para birimi, çok yavaş kalırsak iflas ederiz” diye düşünüyor.

Çalışan sayısı artacak

Araştırma sonucu, üretimde işgücünün parlak bir geleceği olduğunu söylüyor. CEO’ların yüzde 66’sı yapay zekanın yok edeceğinden daha çok iş yaratacağı konusunda hemfikir ve aynı oranda kişi, veri bilimcilerin üretim alanında en çok talep edilen uzmanlar olacağını tahmin ediyor. Yüzde 50’si kestirimsel analitiğin trendleri kestirmekteki becerisine güven duymuyor. Yapay zeka ise CEO’lar tarafından maliyet tasarrufu yerine bir stratejik fayda olarak görülüyor.

Siber saldırı büyük risk

Endüstriyel üretim CEO’larına göre, siber saldırılar kaçınılmaz. Siber güvenlik endişesi üretim sektöründe diğer sektörlere göre daha yüksek. Sektör CEO’larının yalnızca yüzde 50’si siber tehditlere hazır olduğunu düşünüyor.

Küreselleşme hem fırsat hem tehdit

CEO’ların yüzde 55’i, ülkeselliğe dönüşün sektörün büyümesi önündeki en büyük tehdit olduğuna inanıyor ve günümüzdeki jeopolitik belirsizliklerin, diğer sektörlere kıyasla üretim sektörü üzerinde eşi görülmemiş derecede endişe verici bir etkiye sahip olduğunu belirtiyor. Diğer yandan, Doğu Avrupa, Orta Amerika ve Asya Pasifik başta olmak üzere gelişmekte olan pazarları önümüzdeki iki yıl için bir büyüme kaynağı olarak görüyor.

Garanti’den Zorlu Enerji’ye Türkiye’nin ilk “Yeşil Kredi”si

0

Garanti Bankası, Zorlu Enerji’ye sağladığı 10 milyon ABD Doları tutarındaki kredinin faizini şirketin sürdürülebilirlik performansına endeksleyerek Türkiye’nin ilk Yeşil Kredi anlaşmasını gerçekleştirdi. Toplam 10 milyon ABD Doları tutarındaki kredi, Zorlu Enerji’nin işletme sermayesi ihtiyaçları için kullanılıyor. Garanti Bankası, Yeşil Kredi ile vade süresince Zorlu Enerji’nin sürdürülebilirlik performansını iyileştirmesini faiz indirimiyle teşvik edecek.

Yeşil Kredi süreci kapsamında, Zorlu Enerji’nin çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim alanındaki performansı, uluslararası sürdürülebilirlik değerlendirme ajansı Vigeo-Eiris tarafından düzenli aralıklarla puanlanacak. Ortaya çıkacak puana göre Zorlu Enerji’nin kredi faizi her yıl yeniden değerlendirilecek. Şirketin baz puana göre daha düşük performans göstermesi durumunda kredi faizi artırılırken, daha iyi performans gösterdiği durumda faiz düşecek. Bu yaklaşımla, yeşil krediyi kullanan firmaların başlangıçtaki sürdürülebilirlik performansını koruması ya da artırması hedefleniyor.

Türkiye’de ilk kez Garanti’nin hayata geçirdiği, dünyada da çok yeni duyulmaya ve gelişmeye başlayan Yeşil Kredi ürünü, bankanın bünyesinde bulunduğu BBVA’nın da ürün portföyünde yer alıyor. BBVA geçtiğimiz Mart ayında, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasını desteklemek üzere, Paris Antlaşması’yla uyumlu iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma stratejisini açıklamıştı. BBVA finansman, yönetim ve işbirliği olarak üç farklı eylem alanında temellendirdiği 2025 Taahhüdü kapsamında, yeşil fon, sürdürülebilir altyapı, sosyal girişimcilik ve finansal kapsayıcılık için 100 milyar Euro seferber edeceğini duyurmuştu.

Garanti Bankası da bu taahhüde, sürdürülebilir ekonomiye geçiş konusundaki Güneş Enerjisi Kredisi, Büyük Menderes Havzası Temiz Üretim Kredisi, İklim Değişikliği Eylem Planı, Kadın Girişimcilere Özel Sosyal Bono ihracı, uluslararası en iyi standartlarda Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirme Sistemi ve Yeşil Mortgage gibi öncü uygulamalarıyla katkıda bulunuyor.

Konuyla ilgili bilgi veren Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, “Zorlu Enerji ile imzaladığımız anlaşma, bir şirketin işletme sermayesi için Türkiye’de verilen ilk sürdürülebilir ve yeşil kredi olma özelliğini taşıyor. Bugüne kadar pek çok başarılı ürünle uzun yıllardır sürdürülebilirlik konusuna her alanda öncülük ettik. Gelişmekte olan Piyasaların ilk sosyal bono ihracından sonra, Türkiye’nin ilk Yeşil Kredi’siyle de sürdürülebilir finansman konusunda sektörümüzde yine öncü bir rol üstleniyoruz. Bu sayede Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomiye geçişine ve şirketlerin bu alandaki performanslarını iyileştirmesine destek olacağımız inancındayız. İlk defa bir şirkete işletme kredisi olarak verilen Yeşil Kredi’yi yurtdışından bir fon kullanmadan kendi kaynaklarımızla sağlıyoruz. Uluslararası bir sürdürülebilirlik değerlendirme ajansı tarafından şirketin sürdürülebilirlik performansı puanlanacak ve faiz oranını bu puana endeksleyeceğiz. Dolayısıyla kredi verdiğimiz şirketin sürdürülebilirlik performansını koruduğundan emin olarak, vade boyunca müşterimizin çevresel, sosyal ve yönetişim kaynaklı risklerini daha da iyi yönetmesini teşvik etmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda ülkemizde sürdürülebilirlik alanında iyi performans gösteren şirketlerin Yeşil Kredi’ye ilgi göstereceğine ve mevcut kredisini yeşil kredi yapısına çevireceğine inanıyoruz.” dedi.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak, sürdürülebilirliği işlerinin bir parçası olarak değil, bütünü olarak ele aldıklarını söyleyerek şöyle konuştu: “Zorlu Enerji olarak yenilebilir enerji başta olmak üzere enerjinin her alanında devam ederken bir yandan da yaptığımız her işte çevreye, doğaya, insana ve topluma değer katmaya odaklanıyoruz. Zorlu Enerji ekosistemi içerisinde yer alan, çalışanlarımız, tedarikçilerimiz ve iş ortaklarımız dahil tüm paydaşlarımızın sahip olduğumuz sürdürülebilirlik vizyonu çerçevesinde hareket etmesini sağlıyoruz. Bu açıdan Garanti Bankası ile yaptığımız ‘Green Loan’ anlaşması; bizim bu vizyonumuzu, tüm iş modelimizin ayrılmaz bir parçası haline getirme yolundaki kararlılığımızı gösteren, çok kıymetli bir adımdır. Sadece Türkiye’de bir ilk değil dünyada da ilkler arasında yer alan bu anlaşma ile bir yandan Zorlu Enerji’nin çevresel, sosyal ve yönetişim alanındaki performansını iyileştirirken bir yanda da sürdürülebilir bir şirket olarak finansman maliyetimizi aşağı çekmiş olacağız. Mevcut kredimiz üzerinde yapılacak değerlendirme sürdürülebilirlikte geldiğimiz noktayı bir kez daha tescil edecektir. Sürdürülebilirlik adına Türkiye’de birçok ilke imza atmış bir şirket olarak Garanti Bankası ile yapmış olduğumuz ‘Green Loan’ anlaşmasının hem Türkiye’de hem de dünyada birçok şirkete örnek olmasını diliyorum.”