22.3 C
İstanbul
Pazar, Haziran 8, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 111

Katar ile serbest ticaret anlaşması ihracatçıları mutlu etti

Katar, Suudi Arabistan’ın başını çektiği bir grup ülkenin ambargo sürecinde kendisine dostluk elini uzatan ülkeleri davet ettiği “Uluslararası Ürün Fuarı”nı 8-10 Ekim 2018 tarihleri arasında düzenlemeye hazırlanırken, Türkiye ile Katar arasında Serbest Ticaret Anlaşması imzalanması fuarı, Türk ihracatçıları için daha anlamlı kıldı.

İki ülke arasında ticareti etkileyen tarife ve tarife dışı engelleri kaldıran, iki ülke arasında serbest ticaret zemini sağlayan, anlaşmaya taraf olan ülkelerin firmalarına, diğer ülke firmalarına göre avantajlar sağlayan Serbest Ticaret Anlaşmasının Türkiye ile Katar arasında “Uluslararası Ürün Fuarı” öncesinde imzalanmasının çok isabetli olduğunu ve Türk firmalarına tarihi bir fırsat sunduğunu belirten Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, ihracatçı firmaları Katar’daki fırsatları değerlendirmeye davet etti.

“Katar Uluslararası Ürün Fuarı” öncesinde iki ülke Merkez Bankalarının Para Takas Anlaşması yaptığını da hatırlatan Eskinazi, “İki ülke arasında serbest ticaret anlaşması yanında; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Katar Merkez Bankası arasında ikili iş birliğini geliştirmek amacıyla Para Takas Anlaşması çok kısa süre önce imzalandı. Katar, Türkiye’de 15 milyar dolar yatırım kararı aldığını tüm dünyaya duyurdu. Türkiye ile Katar arasında imzalanan Para Takas Anlaşması iki ülke arasında yerel para birimleri üzerinden ticareti kolaylaştıracak. Türk ihracatçılarımız Katar Uluslararası Ürün Fuarı’na katılarak ya da bu ülkeye yoğunlaşarak bu avantajlı iklimi fırsata dönüştürebilirler” diye konuştu.

Doha Fuar ve Kongre Merkezi’nde 8-10 Ekim 2018 tarihleri arasında düzenlenecek olan, “Uluslararası Ürün Fuarı”nın Türkiye Milli Katılım Organizasyonu’nu Ege İhracatçı Birlikleri gerçekleştirecek. Fuar, tarım, gıda, sanayi ve taşımacılık sektörleri başta olmak üzere tüm firmaların katılımına açık.

Katar’ın düzenlediği “Uluslararası Ürün Fuarı”na 5 Haziran 2017 tarihinde komşuları tarafından Katar’a karşı uygulanmaya başlanan ambargo sonrasında Katar’a destek olan Türkiye, Cezayir, Azerbaycan, Irak, Kuveyt, Fas, Umman, Tacikistan, Pakistan ve Tunus davet edildi.

Katar’a ihracatımız yüzde 93 arttı

Türkiye’den Katar’a yapılan ihracat 2018 yılının Ocak – Ağustos döneminde yüzde 93’lük artışla 330 milyon dolardan, 636 milyon dolara yükseldi.

Katar’a ihracatta Demir ve Demirdışı Metaller Sektörü, 118 milyon dolarlık tutarla zirvede yer aldı. Elektrik-Elektronik Sektörü ve Kimya Sektörü 75’er milyon dolarlık dışsatım ile zirve ortağı oldu. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Sektörü ise; 45 milyon dolarlık ihracatı hanesine yazdırdı.

Makine ihracatı Ağustos ayında 11 milyar dolara ulaştı

Ağustos ayında 1,2 milyar dolar makine ihracatı gerçekleşti, yılın 8 ayında sektörün toplam ihracatı 11 milyar dolara ulaştı. İlk 8 ayda geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 16,6 ihracat artışı yaşandığını belirten Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu makine ihracatında kilogram başına fiyatlarda yüzde 8 artış sağladıklarını kaydederek, “Kur farkını bahane ederek Türk malını değerinin altında ithal edebileceğini düşünenler yanılıyorlar” dedi.

Yılın ilk 8 ayında makine ihracatını 11 milyar dolara yükselten makine sektörünün, aynı dönemde Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki payı yüzde 10 olarak gerçekleşti. Makine sektörünün Ocak-Ağustos döneminde en fazla ihracat gerçekleştirdiği ülkeler Almanya, ABD ve İngiltere oldu. Gelişmiş ülkelerin tamamında pazar payını artırmayı başaran Türk makine sektörü ABD’de yüzde 21,9 Rusya’da ise yüzde 43,2 ihracat artışı sağladı.

“Makinelerimiz gerçek değerini buluyor”
Sektörün geçtiğimiz yılın ilk 8 ayında 5,7 dolar seviyesinde olan ihracatta kilogram başına fiyatları 6,2 dolara kadar yükseltmeyi başardığını belirten Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi:

“Makine İhracatçıları Birliği olarak, üyelerimizin dış ticaret süreçlerinde sorun yaşamaması ve sektörümüzün uluslararası rekabette geri kalmaması için ihracatçı firmalarla sürekli temas halindeyiz. İthalatçı ülkelerin kur farkını fırsata çevirmesine ve Türk makinelerin marka gücüne zarar vermesine izin vermeyiz. İleri teknoloji ve inovasyona yaptığımız yatırımlarla makinelerimiz gerçek değerini buluyor. Bunun en iyi örneklerinden biri kilogram başına ihracat fiyatlarımızın ABD’de 14,3 dolara kadar yükselmesidir. Özellikle Türbin, Turbojetler ve Hidrolik Silindir satışında önemli bir artış sağladığımız ABD’ye ihracatımız ilk 8 ayda 787 milyon dolara ulaştı. Türkiye’nin toplam ihracatı içinde makine sektörünün payı Almanya’da yüzde 15,6’ya, ABD’de ise yüzde 14,9 seviyesine yükseldi.”

Yerli ve Milli Savunma Sanayi için 6 Milyar Dolarlık Sektör Buluşuyor

0

Türkiye’yi yıpratmaya çalışan sınır ötesi tehditlerle mücadelede kilit rol oynayan milli ve yerli savunma sanayi, 6 milyar dolarlık üretim gücüne sahip. Ülkemizin ihtiyacını bütünüyle karşılamayı ve ihracat gücünü artırmayı hedefleyen sektör, I. Uluslararası Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi’nde masaya yatırılacak

Terörle mücadele, kaçakçılığın ve düzensiz göçmen geçişlerinin önlenmesi gibi dış tehditlere karşı sınır güvenliğini sağlamak, milli güvenlik ve ekonomi açısından büyük önem taşıyor. MÜSİAD Ankara, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini hedef alan her türlü saldırıya milli ve yerli savunma sanayi ile çözüm üretmek için tüm tarafları I. Uluslararası Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi’nde bir araya getiriyor. Türkiye’nin en büyük savunma sanayi üreticileri, sektörün alt yüklenicileri, akademisyenler, orduda görevli kıdemli karar vericiler, teknoloji uzmanları, askeri denetim ve sınır kontrolü uzmanları tek çatı altında buluşuyor. Zirve, 2-3 Ekim 2018 tarihlerinde Hilton Garden Inn Ankara Gimat’ta gerçekleşecek.

Sınır güvenliği ortak akılla tartışılacak

Uluslararası Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi’nde alanında uzman konuşmacılar tarafından sınır güvenliği alanındaki güncel gelişmeler aktarılacak. Askeri radar ve sınır güvenliği konusunda en son teknoloji ve hizmetlerin görülüp test edilmesi ve birbirleriyle kıyaslanması için önemli bir platform oluşturan Zirve, savunma sanayi için üretim yapan sektör devleriyle küçük ve orta ölçekli firmaların da buluşma noktası olacak. Zirve’de stratejik iş birliği anlaşmalarının yapılması, iş bağlantılarının kurulması, ortak akılla iş fikirlerinin geliştirilmesi bekleniyor.

Savunma sanayimiz 10 kat büyüme potansiyeline sahip

MÜSİAD Ankara Savunma Sanayi ve Havacılık Sektör Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Altunbaş, zirve hakkında şunları söyledi: “Türkiye içinde bulunduğu coğrafya ve jeostratejik konumu nedeniyle dış tehditlere açık bir konumda. Bugün yaşadığımız ekonomik yaptırım ve tehditler de savunma sanayimizin milli ve yerli olmasının ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Türkiye, modern savunma sanayisine geçişini yerli kaynak, teknoloji ve insan gücüyle yapması halinde bölgedeki gücünü daha da artıracak. Türk savunma sanayi, son 16 yılda yaklaşık 5 kat büyüyerek 6 milyar doları aşan üretim gücüne ulaştı. Sektörün ülkemizin ihtiyacını karşılama ve ihracat potansiyeli düşünüldüğünde, 10 kat daha fazla büyüme potansiyeline de sahip. Savunma sanayi; otomotiv, makine, kimya, bilişim teknolojileri, gemi, inşaat gibi birçok sanayi kolunun da gelişmesine aracılık ediyor ve bu yönüyle de ülke ekonomimizin büyümesinde kilit rol oynuyor. Sektörü temsil eden tüm firmaları, alt ve yan sektör firmalarımızı da ortak akılla milli ve yerli savunma sanayi çözümlerini tartışmak için Zirve’ye bekliyoruz.”

Zorlu Enerji’nın hızlı şarj noktalarıyla kesintisiz seyahat

Zorlu Enerji’nin yeni nesil teknoloji markası ZES (Zorlu Energy Solutions), Türkiye’nin en çok seyahat edilen yollarına kurduğu 9 hızlı şarj noktasıyla tüm elektrikli araç sahiplerine lansman süresi boyunca, herhangi bir şarj bedeli ödemeden seyahat imkanı sunuyor. Elektrikli araç sürücüleri, bayram tatilinde İstanbul-İzmir, Ankara-İzmir ve İstanbul-Ankara arasındaki elektrikli şarj noktalarında dinlenirken araçlarını ücretsiz şarj edebilecek.

Zorlu Enerji’nin yeni nesil teknoloji markası ZES (Zorlu Energy Solutions) ilkini İstanbul Zorlu Center’da kurduğu Türkiye’nin en hızlı şarj noktası sonrası Türkiye’de elektrikli araç ekosisteminin gelişmesine katkı sağlayacak elektrikli araç şarj noktalarının kurulumuna hız kazandırdı.

ZES, İstanbul-İzmir otoyolundaki O3, O37 ve O68 dinlenme tesislerinde şarj ünitesi kurulumunu yaptı. ZES elektrikli araç şarj noktaları “Bozüyük-Sarar Outlet ve “Susurluk-Festiva”’da 15 Ağustos itibarı ile hizmet vermeye başladı. Yatırımların devamında “Afyon-Kolaylı Dinlenme Tesisi” “Uşak-Festiva” ve “Bolu- Highway” olmak üzere üç noktada daha yapılacak kurulumla ZES elektrikli araç şarj noktalarının sayısı 9’a yükselecek.

Türkiye’nin en hızlı şarj noktasını Zorlu Center’da hayata geçiren ZES, yeni kurulumlarıyla birlikte siztem üzerinden aynı anda şarj edilebilecek araç sayısını 40’a çıkarırken elektrikli araç sahipleri bayram boyunca İstanbul-İzmir-Ankara üçgeninde özgürce ve kesintisiz seyahat edebilme imkanına kavuştu.

Ücretsiz ZES Kartınızı almayı unutmayın!

Elektrikli araç sürücülerinin ZES sistemi tarafından tanınabilmesi ve daha kaliteli hizmet alabilmeleri çok kolay, ZES App’i indirip, talep formunu doldurmak yeterli.Kart ve üyeliğin tamamen ücretsiz olduğu sistemde, kullanıcılar ZES App uygulaması üzerinden abonelik işlemlerini yapabiliyor, şarj noktalarının yerlerini görebiliyor ve navigasyonla kolayca ulaşabiliyorlar.

Sürücüler ayrıca www.zes.net web sitesi üzerinde form doldurarak ya da 0850 339 99 37 nolu ZES Çağrı Merkezi’nden de talepte bulunarak ZES Kart sahibi olabiliyor.

Kartlar, ZES kullanıcıları için kişiselleştirilerek merkezi olarak taleplerini takip eden 2 iş günü içinde sahiplerine gönderiliyor. ZES kullanıcıları, sistem ve hizmetler hakkında bilgi almak, üye olmak için web sitesi ve mobil uygulamadan faydalabiliyor. İhtiyaç duyulduğunda ise teknik konularda çağrı merkezinden canlı destek alınabiliyor.

Türkiye’nin en hızlı şarjı ile bayram trafiğinde rahat edin

Temel olarak normal (AC-22kW) ve hızlı (DC-100kW) olmak üzere iki tip şarj istasyonu bulunan ZES, hızlı şarj noktalarında araç tipi ve modeline bağlı olarak 30-60 dk arasında şarj imkanı sunuyor. Hızlı şarj noktalarında aynı anda dört araca hizmet verilebiliyor.

Öncelik olarak üç büyük şehir olan İstanbul-Ankara-İzmir rotalarını yüksek hızlı şarj noktaları ile kapsayarak bayramda kullanıcılara konfor ve hız sağlamayı hedefleyen ZES, farklı illerde standart hızlı (22kW) 40 şarj noktasına sahip. İlk ve en hızlı şarj ünitesini Zorlu Center içinde faaliyete geçiren ZES, şarj noktası sayısını sene sonuna kadar 100’ün üzerine çıkarmayı hedefliyor.

Yerli Üretici Ekonomik Savaştan Büyüyerek Çıkabilir

İçinde bulunduğumuz ekonomik savaştan, e-ihracat ile güçlenerek çıkabileceğimizi belirten TOBB E-ticaret Meclisi Üyesi, Ticimax E-ticaret Sistemleri Kurucusu Cenk Çiğdemli, “Dünyada 196 ülke, milyarlarca insan var. Yerli üretim yapan KOBİ’lerimiz için çok büyük fırsatlar mevcut. Türkiye’de 7 kişiye satış yaparak elde edilebilecek karı, e-ihracat ile tek bir Amerikalı’dan ya da bir Avrupalı’dan elde edebilirler. İthalatçıları değil, çeşitli ülkelerin halklarını hedefleyerek bu süreçten büyüyerek çıkabiliriz” dedi.

Kur farkının e-ihracat yapılacak ülkelerde KOBİ’lerimiz için bir fırsat olduğunu dile getiren Ticimax E-ticaret Sistemleri Kurucusu Cenk Çiğdemli, “Örneğin 100 bin dolarlık malı çeşitli ülkelerdeki ithalatçı firmalara satarken pazarlık yaparlar, ucuza almaya çalışırlar, ödemelerini uzun vadelere yayarlar. Oysa e-ihracatta, kendi siteleri üzerinden, verecekleri reklamlarla direkt o ülkelerin vatandaşları hedeflendiğinde, kat ve kat fazla kar marjıyla satış yapılabildiği gibi, ödemesi de o gün içinde alınıyor. Biz de destek için e-ihracat paketlerimizde indirim yaptık. Akademimiz bünyesinde de ücretsiz e-ihracat eğitimleri veriyoruz” diyor. Geliştirdikleri e-ihracat modülleriyle ülkelerin kur farkına göre, bir ürünü her ülkede farklı fiyatlardan satmanın mümkün olduğuna da işaret eden Çiğdemli, “Biz bunu KOBİ’lere yıllardır anlatmaya çalışıyoruz. Üretim yapan KOBİ’lerimiz bu süreçten 5-6 kat büyüyerek çıkabilir. Bir Amerikalı’nın cebinden dolarını alıp ülkemize getirebiliriz. Firmalarımız Türkiye’de 100 liraya sattığı malı, Amerikalı, Avrupalı vatandaşa rahatlıkla 150 dolara, 150 euro’ya satabilir” diyor. E-ihracat yapan firmaların yurtdışındaki reklam giderlerinin yüzde 50’den yüzde 70’ine kadar bir kısmını devletimizin karşıladığını da hatırlatan Çiğdemli sözlerini şöyle sürdürüyor:

ÜRETİM YAPANA DA YAPMAYANA DA FIRSAT VAR

“Yurtiçinde sosyal medyada verilen reklamların parası ABD’ye gidiyor. Bu reklam bütçelerini e-ihracatta kullanmak, kat ve kat fazlasını kazanacağımız için daha mantıklı. Şunu unutmamalıyız ki bu çağda artık tüm dünyadan milyarlarca müşterimiz var. Aylık mağaza kirasına verilen bütçeyle bir yıllık e-ihracat altyapı hizmeti almak mümkün. Aylık 500 lira taksitle yıllık 5-6 bin liralık e-ihracat paketlerimiz mevcut. Amerikalı Amazon, E-Bay, Çinli Aliexpress ve Ortadoğu pazarına odaklanmış İsviçreli Zoodmall gibi online pazar yerleri ile entegrasyonumuz var. Anlaşmalı dijital reklam firmalarımız var. Bunlar reklam bütçesinin yüzde 10’una çalışıyorlar. Bu ekonomik savaş süreci, üretim yapan firmalar için muazzam fırsatlar barındırıyor. Türkiye’de 7 kişiye satış yaparak elde edilebilecek karı, e-ihracat ile tek bir Amerikalı’dan ya da bir Avrupalı’dan elde edebilirler. Kendi üretimi olmayan girişimciler bile dropshipping yaparak, Alibaba üzerinden Çin mallarını üzerine 3-4 kat kar koyarak Amazon’da bir Amerikalı’ya satabilirler. Dropshipping modelinde maliyet yok, ithalat yok, risk yok, sadece aracılıkla bile ülkemize döviz getirmek mümkün. Bu fırsatların farkında olmak gerek. Biliyorsunuz yabancı yatırımcılar son yıllarda ülkemizde e-ticaret sitelerine ve teknoloji firmalarına yatırım yapıyor genellikle. Akıllı bir e-ihracat stratejisi ile daha çok yabancı yatırımcı çekmek mümkün. Bu vesileyle KOBİ’lerimizin dijital dönüşümü de hızlanacak diye düşünüyorum.”

Atatürk Havalimanı milletin bahçesi olacak

TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı Sani Şener, İstanbul’da Üçüncü Havalimanı’nın 29 Ekim’de açılacağını, tam olarak faaliyete girmesiyle de Atatürk Havalimanı’nın kapanacağını söyledi.

Dünyanın en zengin isimlerinin ikinci ve üçüncü sanayi devrimlerini yakalayan isimler olduğunu aktaran Şener, TAV’ın başarısının arkasında ise Türkiye’deki özelleştirmeyi yakalamak olduğunu söyledi. İstanbul 3’üncü Havalimanı’nın açılışı ile İstanbul Atatürk Havalimanı’nın ne olacağına dair açıklamalarda bulunan Sani Şener, “Üçüncü Havalimanı 29 Ekim’de açılacak. Açılınca Atatürk Havalimanı kapanacak. Ama bizim 2021 yılına kadar süremiz var. Ama yüzde 25 artı KDV’yi yani 800 milyon doları biz 2007’de peşin ödediğimiz için iki yıllık kaybımızı devlet karşılıyor. Onu ihaleden önce bize bildirdiler zaten. Onun için yapacak bir şey yok zaten. Biz şu anda Türk Hava Yolları ile TGS’de ortağız. 10 bin kişiyle orada yer hizmetleri yapacağız. HAVAŞ da 5 bin kişiyle orada olacak” dedi.

Şener, Yeşilköy’deki Atatürk Havalimanı ile ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Millet bahçesi’ olacağını açıkladığını da hatırlatarak, binaların ise convention center, yani kongre merkezi olarak kullanılacağını dile getirdi. Şener, Üçüncü Havalimanı’nın ticari, finansman modeli açısından Atatürk Havalimanı’nın kapanması gerektiğini de belirterek, “Atatürk Havalimanı’nın kapanması gerekiyor ki 3. Havalimanı çalışsın” dedi.

HABER : TAV

İstanbul’un yeni havalimanı ticaretin kalbi olacak

İlk fazı tamamlandığında 90 milyon yolcuya hizmet verecek İstanbul’un yeni havalimanında 100’e yakın havayolu şirketi yer alacak. 300 farklı destinasyona uçuş imkanı ile kıtaları birleştirecek olan havalimanı, mağazacılığın da yeni merkezi olacak.

Hizmete açıldığında Türkiye’nin dünyaya açılan vitrini olmaya hazırlanan İstanbul’un yeni havalimanında ticari anlaşmalar devam ediyor. Dünyanın tek çatı altında sıfırdan yapılan en büyük havalimanı olacak İstanbul Yeni Havalimanı, bir alışveriş merkezinin sahip olduğu tüm perakende çeşitliliğini ve marka karmasını bünyesinde barındıracak.

İstanbul Yeni Havalimanı’nda giden yolcu katında 39 bin 812 metrekare, gelen yolcu katında ise 13 bin 998 metrekare dutyfree mağaza alanı bulunacak. Premium ve ana akım olmak üzere iki parçalı moda ve aksesuar alanları olacak ve bu alanların her biri 3 bin m büyüklüğünde ve 25’er satış mağazasını bünyesinde bulunduracak. Havaalanında saat, mücevher ve bijuteri bölümünde toplamda 3 bin metrekarelik alanda 30 mağazalık kiralanabilir alan da mevcut. Çocuk giyimi için ise 3 satış alanından oluşan 300 metrekare büyüklüğünde bir alan alışverişseverlerin hizmetinde olacak. Ev tekstili ve aksesuarları için 5 satış mağazası, 450 metrekarelik bir alan ile yolculara hizmet verecek.

Öte yandan kara tarafında yaklaşık 10 bin metrekare mağaza alanı bulunmaktadır. Bu alanlarda araç kiralama, turizm acenteleri, banka ofisleri, kuaför, eczane gibi işletmeler hizmet verecek.

İstanbul Yeni Havalimanı, pek çok alışveriş mekanı ve havalimanından farklı olarak, yolculara 7 gün 24 saat kesintisiz ve kusursuz bir yolcu deneyimi yaşatacak. İstanbul’un yeni havalimanı farklı alışveriş, yeme-içme opsiyonları ve etkinlik alanları ile yolcuların uçuştan en az 4 saat önce gelip aileleri ile iyi vakit geçirecekler.

İGA Havalimanı İşletmesi Ticari İşler Genel Müdür Yardımcısı Mert Başar yaptığı açıklamada tüm dünyanın gıptayla takip ettiği yeni havalimanının açılmasına sayılı günler kaldığını belirterek, “İnşaat sürecimiz süratle devam ederken İstanbul Yeni Havalimanı işletme dönemi çalışmalarımız da aynı hızda devam ediyor. En önemli önceliğimiz, yolcu konforunu ve alışveriş deneyimini kusursuz hale getirmek. Bunun için de hem Türkiye’nin hem dünyanın en büyük perakende markaları ile işbirlikleri geliştiriyor; ticari anlaşmalar yapıyoruz”şeklinde konuştu.

İstanbul’un yeni havalimanı sayesinde, Türkiye’den dünyaya geniş bir kapının açılacağını vurgulayan Başar, “Buradan hareketle İstanbul Yeni Havalimanı’nın, Türk ürünleri ve markalarının tanıtılması için de en önemli platformlardan biri haline geleceğini söyleyebiliriz.” dedi.

HABER: IGA 

Yeni İstanbul Havalimanı 73 milyar liralık katkı sağlayacak

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, bakanlık olarak insanların ulaşımda ve iletişimde yaşamını kolaylaştıracak “mega projeler”in hızlandırılacağını belirterek, “Hiçbir projemizde yavaşlama olmayacak. Gerekirse daha fazla çalışacağız ve projelerimizi insanlarımızın hizmetine sunacağız.” dedi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan, yeni havalimanının 29 Ekim’de açılacağını, yeni havalimanına toplu taşımanın ise 2020’nin sonlarına doğru başlayacağını söyledi.

HAYATI KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN 7 GÜN 24 SAAT ESASINA GÖRE ÇALIŞIYORUZ

İstanbul’un Avrupa Yakası’nda Karadeniz’i ve Marmara Denizi’ni birbirine bağlayacak Kanal İstanbul Projesi’nin finansman modelinin en kısa zamanda netleştirilmesinin ardından bu yıl bitmeden ihale ilanına çıkılması talimatını verdiğini vurgulayan Turhan, bakanlığının bir diğer önemli projesi olan İstanbul Yeni Havalimanı’nda da çalışmaların 7 gün 24 saat esasına göre sürdüğünü bildirdi. Turhan, dünyanın en büyüğü olacak Türkiye’nin prestij projesi yeni havalimanını 29 Ekim’de hizmete alacaklarını hatırlattı.

YENİ İSTANBUL HAVALİMANI TÜRK EKONOMİSİNE 73 MİLYAR LİRALIK KATKI SAĞLAYACAK

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ilk fazı hizmete açılacak havalimanında, günlük 3 bin 500 uçağın iniş-kalkış yapacağını ifade eden Turhan, havalimanının Türkiye ekonomisine 73 milyar liralık katkı yapmasının beklendiğini dile getirdi.

26 ŞERİT KAPASİTELİ OTOYOL İLE UZAKLAR YAKIN OLACAK

Tüm amaçlarının rahat, konforlu, güvenli ve ekonomik bir ulaşım sağlamak olduğunun altını çizen Bakan Turhan, “İstanbul’da 29 Ekim’de hizmete açmayı hedeflediğimiz büyük İstanbul Havalimanı projesine İstanbul şehir içerisinden ve yakın civarından ulaşımı sağlayacak olan Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nin de 29 Ekim’de hizmet verecek olan kısmı, 2’inci kesim olarak adlandırdığımız OdayeriGaspören kısmında çalışmalar hızla devam etmektedir. Bu kesim İstanbul Büyük Havalimanı’nın karayolu ulaşımı İstanbul şehir içerisindeki bağlantılarını sağlayacak olan 26 şerit kapasiteli bir otoyolu oluşturuyor. İstanbul Havalimanı’na ulaşımı sağlayacak 4 adet kavşağı barındırıyor. Proje aynı zamanda İstanbul’un gerek doğu yerleşimlerinde gerekse batı yerleşimlerindeki trafik hareketini diğer ulaşım altyapısı sistemleriyle de entegre etmiş olacak. İstanbul’un doğusundan gelen trafiğin Reşadiye Kavşağı ile Çamlık Kavşağı, Kurtköy Kavşağı. Batısında Odayeri Kavşağı, Mahmutbey Kavşağı 29 Ekim’de açmayı hedeflediğimiz Tayakadın ve Yassıören Kavşağı’yla İstanbul’un mevcut ulaşım altyapısında hizmet veren yollarıyla entegre olmuş olacak. Hedefimiz yıl sonuna doğru da Çatalca’yı ve Gebze’yi bu sisteme entegre etmeyi planlıyoruz” dedi.

YENİ HAVALİMANINA HASDAL’DAN, GAYRETTEPE’DEN VE HALKALI’DAN METRO SİSTEMİ İLE ULAŞILACAK

Bakan Turhan, yeni havalimanına toplu taşıma ile ulaşım konusuna da değinerek, “İstanbul’a çok önemli değer katacak olan İstanbul Havalimanı projemiz hizmete açıldığında hava ulaşımında da yaşanan sorun ve sıkıntılar önemli ölçüde ortadan kalkacak. İstanbul yeni havalimanına toplu taşım sistemleri manasında 2 önemli projemizin de yapım çalışmaları devam ediyor. Bu sistemler de Hasdal’dan, Gayrettepe’den 3’üncü havalimanına yaklaşık 37 kilometre uzunluğunda ve 8 istasyonu bünyesinde bulunduran bir metro sistemi.” ifadelerini kullandı.

Çanakkale Boğazı’nın ilk asmalı köprüsü çalışmaları da hızlanacak

Geçen yıl 18 Mart’ta temeli atılan 1915 Çanakkale Köprüsü’nde çalışmalarınhızlandırılacağına dikkati çeken Turhan, Lapseki’ninŞekerkayamevkisi ile Avrupa tarafındaki Gelibolu’nun Sütlüce mevkisi arasına inşa edilecek köprünün, Çanakkale Boğazı’nın ilk asma köprüsü olarak hizmet vereceğini söyledi. Turhan, tamamlandığında “dünyanın en büyük orta açıklıklı asma köprüsü” olacak 1915 Çanakkale Köprüsü’nün içinde birçok simgenin bulunduğunu ve adeta “simgelerin köprüsü” olacağını kaydetti. Köprünün 18 Mart 2022’de hizmete alınmasının hedeflendiğini belirten Turhan, “Köprü, tasarımındaki inceliklerle de dünyada bir ilk olacak. Her iki yakada 333 metre yüksekliğindeki kulelerin üst kısmı Seyit Onbaşı’nın Çanakkale Savaşları sırasında namluya sürdüğü top mermisini temsil edecek şekilde yapılacak.” ifadesini kullandı.

TÜRKSAT 5A’NIN 2020’DE, TÜRKSAT 5B’NİN DE 2021’DE UZAYA GÖNDERİLECEK

Türkiye’nin ilk yerli ve milli uydusu Türksat 6A’da çalışmaların hızla devam ettiğini ifade eden Turhan, Ankara’daki Uydu Montaj, Entegrasyon ve Test Merkezi’nde yapımı süren uydunun 2020 yılında tamamlanmasının planlandığını bildirdi. Turhan, Türksat 5A’nın 2020’de, Türksat 5B’nin de 2021’de uzaya gönderilmesi için de çalışmaların hız kesmeden yapılacağını dile getirdi.

OGUN GAZETESİ

‘ABD’ cellat lakabı ile ‘ABCD’ oldu

ABCD alfabemizin ilk dört harfidir. Peki ABD nedir? ABD, dünyanın celladı rolüne kendini adamış evangelistlerin pinokyosudur. Evangelistler harekete geçti. Trump’u kumanda ediyorlar, kongreyi etkileri altına alıyorlar. Pentagon’a zaten hakim durumdalar. Niçin?

Bölge istikrarını bozarak, tehdit algısı ortamı oluşturmak ve dolayısıyla milyarlarca dolar silah satmak. 100 bin kişilik terörist ordusu kurarak, bu örgütler ile savaşma ihtimali olan birçok ülkeye zaten silah sattı bile… Bizde bölge ülkeleri gibi artan tehditlere karşı milyarlarca dolar savunma harcaması yapıyoruz.

Her türlü alçaklığın ve yüzsüzlüğün karşılığı olan ABD dünyanın cellatı lakabın nedeniyle ABD yerine artık gözümüzde ABCD’sin…

Sam amcanın bardağından su değil kan taşıyor

ABD bütün evrensel hukuk kaidelerini ayaklar altına almaya devam ediyor. Ülkemizin hassas noktalarına yapılan saldırıların altından hep ABD çıktı. Ne tamamen yok olmamızı istedi, nede süper güç olarak zirveye tırmanmamızı arzuladı, tek istediği ne güçsüz nede çok güçlü olmayan bir Türkiye oldu.

Ben ultra güçlü süper sonic bir ülkeyim ve bu sebeple Avrupa ülkeleri de dahil tüm dünya devletleri bana tabi olacak diyerek kibirde tavan yapan ülkenin adıdır ABD…

Kardeşiz, müttefikiz yalanlarını biliorduk, lakin bilmeyenler vardı. 15 Temmuz’da bu gerçeği tüm ülke vatandaşlarımız anlamış oldu.

Tüm bunlara rağmen Türkiye iyi niyetle herşeyi yaptı ve her zaman uzlaşıdan yana oldu.

Peki ABD ne yaptı.

Halk bankası ve Hakan Atilla olayına imza atarak evrensel hukuku ayaklar altına alarak, Hakan Atilla’yı cezaevine yolladı. Halk bankası’na ceza yazarım diyerek milli bankamızın itibarını dünya üzerinde yerle bir etmeye çalıştı.

15 Temmuz hain darbe girişimini planlatarak, ülkemizde kaos oluşturmak için düğmeye bastı. Darbe girişiminde başarısız olan FETÖ örgütünü ABD, Almanya ve Afrika’da nemalandırmak için çalışmalara imza attı. FETÖ örgütü liderini kanatları altına aldı.

F-35 ve S-400 olayını başlatan Türkiye karşıtı gruplara ses çıkarmadı ve beraber hareket etti. Pentagon içindeki grubun F-35 engellemeleri çalışmalarına engel olayı bırakın destek bile verdi.

Terör örgütü PKK’ya 5 bin 300 tır dolusu silah verildi ve sınırlarımız etrafında depolandı.

Sam amca bardağı taşırdı ve taşan bardakta su yerine kan var…

İstanbul’un fethi ile dolar yerin dibine girdi!!!

Dedelerimiz kesesinde bulunan Osmanlı akçesi ile dünyayı dolaşırken, şimdilerde cebinde dolar ile ülkemizde tatil yapanlar ile aynı hazzı yaşıyorlar mıydı acaba? Tatil için ülkemize gelen yabancı turistler 1 aylık tatil için Antalya’ya gelirler. Ceplerinde bulunan paraları yaşanan dolar kuru artışı ile bitiremezler. 1 ay tatil yapacaklarına %50 daha fazla tatil yaparlar ama paracıkları halen bitmez.

Peki, İstanbul kuşatma altına alındığı zaman İngiltere’ye tatile giden Osmanlı teması Koçgeri aşiretinden Uzun Mehmet kesesinde bulunan 5000 akçe ile Thames Nehri üzerinde konaklamak üzere ücretli olarak kaldıkları malikaneyi Ulubatlı Hasan’ın üç hilali burçlara dikmesiyle birlikte satın alabilecek maddi güce ulaştı mı acaba? Tabi o zaman dolar yok, peki dolar olsaydı o zamanlarda ne tepki verirdi…

Siz dolarla yatıp, dolarla kalkın beyler ama unutmayın ki! Bir zamanlar Osmanlı akçesi dünyanın en değerli parasıydı ve dolarda bir gün doluların altında kalacak.

Türkiye ile bir olmayan coğrafyamızda olamaz

Türkiye Cumhuriyeti büyük bir ülkedir. Büyük ülke olduğumuzu dikkate almadan çirkin oyunları sahneleyenlerin coğrafyamızda uzun zamanda başarı yakalamaları da imkansızdır.

Ülkemize yaptırım, ambargo veya değişik engellemeler yapacaklarını söyleyen liderler her zaman var olmuştur, bu tip kaos teorileri de yıllardır yazılıp çizilmiştir. Osmanlı zamanında dış güçler tarafından şahsımıza yapılan çirkinlikler günümüzde de gerçekleştirilmek istenilse de güçler dengesinin bel kemiği durumunda olduğumuzdan sadece arzu edilmektedir.

“TÜRKİYE’DE TİCARET YAPAN YABANCI ŞİRKETLER TRUMP’A KIZGIN”

Bu isteklerine en büyük engel ise yurdumuzda işlem yapan yabancı şirketlerin varlığının yüksek olmasıdır. Bu şirketlerin varlığı ekonomimize darbe vurmaya çalışanların önüne ciddi bir engeldir.Türkiye dünya ekonomisine entegre olmuş, finansal piyasaları itibariyle dünya ile et tırnak olmuş bir ülkedir. Türkiye’de çok sayıda yabancı şirket iştigal ediyor, üretim yapıp, ihracat gerçekleştiriyorlar. Yurdumuzun ekonomisinin bozulması demek yabancı şirketlerin bu süreçten zararlı çıkması demektir.

“ABD KILIÇ ÇEKİYOR VE ARDINDAN KININA YAVAŞÇA GERİ SOKUYOR”

Bu sebeple, ABD’nin zaman zaman ülkemize karşı kılıç çekmesi de kılıcını kınına tekrar yavaşça sokmasıyla sona ermektedir.

Papaz Brunson olayından yola çıkarak, son zamanda yaptığı çıkış esasında bir gerçeğin saklanılmasından ibarettir.

Türkiye’de ABD’nin çok ajanı bulunmaktadır. Brunson bunlardan bir tanesidir. Kendisinin PKK ve FETÖ örgütleriyle ciddi bağlantıları bulunmaktadır. Bu çırpınışlarının nedeni bazı gerçeklerin fazla açığa çıkmadan ajanını ülkesine götürmek istemesinden kaynaklanmıştır.

“EVANJELİST GEÇMİŞLERİ OLAN PENCE VE TRUMP”

ABD hükümeti Başkan Yardımcısı Mike Pence’ninevanjelistlerin önemli isimlerinden olduğunu biliyoruz. Kasım ayında gerçekleşecek olan kongre seçimlerinde evanjelist Hristiyan kesiminin oylarını almak için Türkiye’ye karşı çirkin tutumlar gerçekleştiriliyor. Evanjelist geçmişleri olan Pence ve Trump bu çirkinlikleri kazanma içgüdüsü ile planlıyorlar.

“ABD’DE 50 MİLYON EVANJELİST YAŞIYOR”

326 milyon nüfuslu bir ülke olan ABD’nin içinde 50 milyon civarında evanjelistler bulunuyor.

Trump bu oyunları oynarken Türkiye’nin pozisyon değiştirmesinden de çekiniyor. Sebebine gelince Türkiye pozisyon değiştirirse ABD’nin bölgedeki rolü çok zayıflayacaktır.

Bu sebeple Trump oyun kursa da derin ABD bunu göze alamaz.

Ve son yazımı son sözümler bitirmek istiyorum;

“Türkiye baskı ve tehditlere boyun eğecek bir ülke değildir…”

Ermenistan’dan gelebilecek tehdit ve tehlike

0

Ermenistan’da son seçimler sonrasında yaşanmış protestolar ve iktidar değişikliği öyle bir hızla gerçekleşti ki, ilk aşamada olayların gerçek yüzünün karanlık içinde kalması, şimdiden endişe doğuruyor.

Her şeyden önce, Türkiye ile ilişkilerin daha da “gergin” bir ortama gelmesinden korkuluyor. Aynı zamanda, eski Sovyet coğrafyasında toplumun baskısıyla iktidar değişikliklerine çok sıcak bakmayan Rusya’da bile, Erivan’daki protestolara ilişkin net bir yaklaşım yoktu.

Bugün Rusya medyasındaki yorumlara göre; Nikol Paşinyan, stratejik kurumlara, Savunma ve Dışişleri Bakanlıklarına ve Güvenlik Konseyi Başkanı gibi görevlere ABD’nin etkisi altında olan isimleri yerleştiriyor.

İlk aşamada Ermenistan’da yaşananlarla Ukrayna’daki olaylar arasında paralellikler görülüyor.

Protestolarla iktidarı ele geçirmiş Paşinyan’ın, aslında, ABD projesi olduğunu açık bir şekilde beyan etmekten Rusya çekiniyor. Kremlin, Paşinyan’ın takımında, Soros Vakfı ile ilişkili olanların çoğaldığının farkına vardığını sadece “resmen” açıklamıyor. Soros Vakfı’nın finanse ettiği Transparency International örgütünde görevli diplomat ve teknokratların bir çoğunun şimdi Ermenistan’da önemli görevlere getirildiği öne sürülüyor.

Partiye ABD doğumlu Raffi Ovannisyan’ın Başkanlık etmesi dikkatleri çekiyor.

Diasporadan Sorumlu Bakan Yardımcısı görevine ise Paris’te doğmuş, ABD’de eğitim almış Babken Ter-Grigoryan atanıyor.

Böylelikle, Ermenistan’da iktidara gelen Paşinyan ve onun takımında görev almış isimlerin geçmişi ve siyasi görüşleri doğrultusunda, Soros’cuların Sovyet coğrafyasında hazırladığı ve finanse ettiği yeni bir projenin tanığı olunuyor.

***

Ve bu sürece Türkiye’nin de, Rusya kadar dikkat etmesi gerekiyor.

Çünkü bugün Ermenistan’da yaşananlar ve bu ülkenin tedricen Rusya’nın kontrolünden çıkması, gelecekte Türkiye için baş ağrısına dönüşebileceği sanılıyor.

Oysa Paşinyan, Başbakan olarak göreve başladıktan sonra Türkiye ile ilişkilere değinerek, ön koşulsuz ilişkiler kurmaya hazır olduğunu beyan ediyordu.

Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ çatışmasının Ankara-Erivan arasındaki ön koşul olarak gündeme getirilmemesi gerektiğine vurgu yapıyordu. Türkiye, NATO üyesi olarak ABD ile askeri müttefiklik ilişkilerinde olsa da, Washington’ın son yıllarda ve özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında müttefik devlet olarak gördüğü Türkiye ile ilgili politikası, aslında, büyük sorunların olduğunu ortaya koyuyor.

Ve böyle bir ortamda, Ermenistan’da gerçekleşmiş iktidar değişikliği, Türkiye’nin güvenliği açısından da büyük önem taşıyor.

Bazı uzmanlara göre kurulduğu günden bugüne kadar Türkiye’ye karşı toprak ve sözde soykırım iddialarından vazgeçmeyen Ermenistan’ın, ABD’nin kontrolüne geçmesi, Türkiye’ye karşı bir cephenin açılması tehlikesini ortaya getiriyor.

Hatırlatalım ki, yıllardır Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde ve Ermenistan-Türkiye sınırı civarındaki bölgelerde yüzlerle PKK’lı teröristin eğitim görmesi ile ilgili bilgiler zihinlerden silinmiyor.

Ermeni kaynakları, 1990’lı yıllarda Azerbaycan’a karşı askeri operasyonlarda PKK çetelerinin de savaştığını itiraf etmişler ve birçok kaynak da işgal edilmiş topraklarda bu terör örgütünün eğitim kamplarının varlığını belirtiyorlardı.

Şimdiye kadar Rusya’nın etkisi altında olan Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı provokasyon ve askeri operasyona kalkışmadığı da bir gerçektir.

Zira sınırlarının Rus askerleri tarafından korunduğu Ermenistan’la Türkiye arasında herhangi bir gerginliğin oluşması, Rusya’nın çıkarlarına uygun değildir.

***

Son yıllar Kremlin’in, Türkiye ile strateji iş birliği ilişkilerinin kurulmasına önem vermesi ise bu planların gerçekleşmesini imkansız kılmaktadır.

Ne var ki, bugün Ermenistan’daki jeopolitik oyunlar Moskova’nın bu devlet üzerindeki kontrolünü zayıflatabilir bir güçte gösteriyor.

Ermenistan’da güçlenen ABD yanlısı hükümet, Türkiye’ye karşı bir tehlike oluşturuyor.

Yıllar boyu yürütülmüş propaganda ve sözde soykırımla ilgili yalan görüşler sayesinde Ermeni toplumunda “düşman Türkiye” imajı oluşturulduğu gerçeği,

ABD’deki Ermeni yanlısı politikacıların ve lobi gruplarının eseri olduğu biliniyor.

Genel olarak, sözde “Ermeni soykırımı” konusu ABD’nin bazı çevreleri için Türkiye’ye baskı aracıdır ve farklı askeri-politik çevreler tarafından gerekli zamanda gündeme getiriliyor.

Bu konuda Soros Vakfı’nın Türk toplumuna “demokratik açılım” adıyla sunmaya çalıştığı Türkiye-Ermenistan, Türk-Kürt ilişkileri ile ilgili millî çıkarlara uygun gelmeyen teşebbüslerini unutmamak icap ediyor. Dolayısıyla, bugün Ermenistan’da yeni yönetimin oluşturulması ve Soros Vakfı’yla irtibatlı isimlerin en stratejik görevlere atanması ile aynı zamanda, Washington’daki Türkiye karşıtı çevrelerin aktifleşmesi de tesadüf olarak değerlendirilmiyor.

Ermenistan’dan gelebilecek tehdit ve tehlikeyi Türkiye bugünden diplomatik baskı yoluyla ortadan kaldırmanın yollarını aramanın tam zamanı yaşanıyor.

THY’de eğitim şart

Geçen sayımızda, “Havalimanı mı, şantiye mi, uçak mı, yolcu otobüsü mü!” başlıklı köşe yazısını kaleme almıştım. Son günlerde yaşadıklarım nedeniyle önceki yazdığım köşe yazısının gündemini kaybetmediğini gözlemliyorum.

Yurt içi ve Yurt dışına gerçekleştirdiğim seyahatlerimde sorun yaşasam dahi milli duruşumdan dolayı Türk Hava Yollarını tercih etmeye devam ediyorum. Bu tercihimiz nedeniyle de sorunlar eşliğinde uçuyoruz.

Bizim milli gururumuz olan THY ile gerçekleştirdiğimiz seyahatlerde inanılmaz olaylar yaşıyoruz. Ne oldu da sorun yaşamadığımız havayolu şirketimizde son zamanlarda sorunlarla karşılaşmadığımız seyahatimiz olmuyor. Sorunun nedenleri esasında bellidir. Sorun nitelikli ve kaliteli eleman sorunudur. Bu yanlış istihdam düzelirse sorunlarda bir bir ortadan kalkacaktır. İşini güzel yapan THY personellerinin de bu gidişattan memnun olmadıklarını biliyorum. Bu konuda daha duyarlı olacaklarına ve gereğinin yapılacağına inancım sonsuzdur.

Gelelim bu yazıyı neden yazdığıma 20 Temmuz 07:40 uçağı ile Sırbistan’a gittim. 21Temmuz 20:20 uçağıyla da ülkemizde geri dönüş yaptım. 235 2354 0798 70/2 numaralı business gidiş dönüş bileti ile bu seyahatimi gerçekleştirdim. Dönüşte uçağımız 1 saat 20 dakika rötar yaptı.

Uçakta oturduğumuz koltuklar bozuktu buda tamam ama esas yaşadığımız olan bizler için tam bir hüsrandı. Pasaportlarımızla giriş yapmak için hava limanına geldik. Valizlerimizde businessstickerları var ve ellerimiz dolu şekilde zorla ilerlemeye çalışıyoruz. Gurbet ellerde Sırp polisleri girişimizde ve çıkışımızda bizlere hiçbir engel koymaz iken, THY personeli bizi tam anlamıyla çok sıkıntılı bir hale soktu.

Bir THY görevlisi önümüzü keserek,‘biletlerinizi görebiliri miyim’ dedi.

Öndeki bulunan arkadaşım müsait olduğu için gösterdi, bende ellerim dolu ve biletim çantamda. Valizimde sticker var ve business olmasak bu kontuarda ne işimiz var diyerek geçmek istedim. Önümü keserek, bileti göstermeden beni almayacağını söyledi. Bende valiz stickerları var bunu THY verdi bileti atmış olabilirim, bana böyle davranamazsın dedim ve yürüdüm. Yolumu kesen bu THY personeli arkamdan;‘ne biçim insanlar bunlar, parasıyla her şeyi yapacağını zannediyorlar’ dedi. Ben de bunu duydum ve tepkide bulundum bunun üzerine Polise seslendi gelen memura benden şikayetçi olduğunu söyledi. Bende kendisinden şikâyetçi olduğumu belirttim. Pasaport girişi yapıp, karakola gittik durumu anlatınca ve biletimi ibraz edince Polis memuru adının Sefa Temel olduğunu öğrendiğim kontuar görevlisinden ifadeye gerek olmadığını ve barışıp bu konuyu uzatmamızı tavsiye ederek bizi gönderdi sağ olsun.

Eve gelir gelmez THY müşteri hizmetlerini arayarak ismini de vererek, kontuar görevlisinden TK 131 21 19 kayıt numarasıyla şikayetçi oldum umarım gereği yapılır.

Bizler ayrıcalıklı hizmet almak için bu ödemeleri yapıyoruz ama görüyorum ki sadece adı business olmuş. Bence bir an önce THY’nin kendini bir elden geçirmesi lazımdır. Çünkü kurumsal bir firmaya yakışmayan hareketler yaşanıyor ve bildirildiği halde ne dönüş yapılıyor, ne de bir özür dileniyor….

Milli gururumuzun laik olduğu kaliteye yeniden yükselerek o kalitede kalması dileğiyle.

THY yönetimine hitap olunur.

GÜZELVATAN 

Havai fişek denen bela

Hep yazarım, hep konferanslarımda dile getiririm. Havai fişek tam bir ekosistem felaketi. Sessiz havai fişek ürünler bile kuşların göç yolunu yanıltıyor.

Havai fişeklerin ateşlenmesi ile birlikte meydana gelen patlamalardan dolayı travmalar oluşabilmektedir. Ayrıca, havai fişeklerin yanması ve patlaması sonucunda insanlarda en çok zararı eller görmektedir. Ayrıca ömür boyu kalıcı hasarlar da oluşabilmektedir. Bilhassa gözde ezilmeler, göz zarında ve göz bebeğinde sürekli hasarlar oluşabilmektedir. Ortamda uçuşan parçacıkların göze girmesi durumunda insan gözünü kaybedebilir.

Havai fişeklerle ilgili kazalarda her yıl yaklaşık 450 kişi hayatını kaybetmektedir. Avrupa ülkelerinde kilise ve ibadet yerlerine, hastanelere, çocuk yuvalarına, huzurevlerine, dinlenme tesislerine yakın yerlerde havai fişeklerin atılması kesinlikle yasaktır. Bir dakikası ortalama bin dolar. Bütünüyle bir savurganlık. Birkaç dakikalık göz zevki bakın nelere mal oluyor?

Yapılan hesaplamalarla yılda 100 milyon dolar bir bütçe dünyada sadece havai fişek için harcanıyor. Diğer yandan her gün 22 bin kişi açlıktan ölüyor.

Güya havai fişek gösterisi için ilgili kaymakamlıktan izin almak gerekiyor. Takan kim. Kızı evleniyor, tuttuğu takım kazandı, oğlu sünnet oldu. Havai fişek atmalıdır, varsın yangın çıksın, varsın onlarca hayvan can çekişsin. Varsın kültür değerlerimiz zarar görsün, varsın hava kirliliği artsın. Ne fark eder ki?

Meksika’nın Veracuruz kenti, yeni yılda havai fişek faciasıyla sarsıldı. Kutlamalar için hazırlanan Pazar yerindeki havai fişeklerin patlaması sonucu, 37  kişi öldü. Patlamanın ardından çıkan yangında en az 50 yaralı olduğu haber verildi.

Filipinler’in Tacurong kentinde bir havai fişek mağazasının yakınında meydana gelen patlamada 9 kişi öldü, 32 kişi yaralandı.

Tokat’ın Turhal ilçesinde düzenlenen festivalde havai fişek patlaması sonucu bir milletvekili de dahil 13 kişi yaralandı. Pakistan’ın doğusunda düğün alayını taşıyan bir otobüse havai fişek isbet edince çıkan yangında 40 kişi öldü. Diyanet İşleri Başkanlığı, Hz. Muhammed’in doğum günü kutlamaları çerçevesinde havai fişek ve lazer gösterilerine karşı çıkmış. Elbette yerinde bir çıkış. Bu yanlış uygulama, bu aşırı tüketim, Show nasıl dinimiz ile Hz. Muhammed’in öğretileri ile uyuşur ki* 1996 yılında Stockholm’deki bir su şenliğinde havai fişek gösterisi ardından yapılan analizde, cıva, kurşun, kadmiyum, bakır ve krom gibi maddelerin müsaade edilen limitin 5 katı olduğu tespit edilmiştir.

Çin’in kuzeyindeki Zhendig kentinde 16 asırlık tarihi şehir kapıları havai fişek sonucu yanarak kül oldu. Batman’da gece mahalle arasındaki bir düğünden ateşlenen havai fişekler 400 yabani güvercinin ölümüne neden oldu. Soğukta evlerin çatılarına sığınan güvercinler havai fişeklerden ürkerek havalanınca körleşmiş olarak duvarlara, direklere çarparak can verdiler.

ABD’nin Kaliforniya eyaletinin San Diego Körfezi’nde 20 bin havai fişek aynı anda ateşlendi ve bunun için 400 bin dolar ödendi.(Aralık 2012)

Birçok hayvanın kulakları insanlardan daha hassastır. Havai fişek patlaması sonucunda sağır olurlar. Kelebekler, havai fişek patlaması ardından yaralanır veya ölür. Hayvanat bahçesi yetkilileri defalarca hayvanların havai fişek gösterilerinden sonra yaralandığını bildirmişlerdir.

Acaba havai fişekler yeryüzünden neden yasaklanmıyor ki? Belki insanoğlu, tamamen kaybolursa, geri kalan ‘ötekiler’ huzurlu bir yaşam sürebilir.

BESİAD’dan Fikret Orman’ın listesine destek

0

Beşiktaşlı Sanayici ve İş Adamları Derneği’nden (BESİAD) Seçimli Olağanüstü Genel Kurul öncesinde Fikret Ormana ve yeni oluşturacağı yönetim kuruluna destek açıklaması geldi.

Beşiktaş spor kulübüne yaptığı hizmetlerle herkezin sevgi ve saygısını kazanan başkan Fikret Orman yeni seçimlere rakipsiz katılırken, başta Beşiktaş spor kulübü derneği BESİAD’dan tam destek geldi.

16 Eylül 2018 Pazar günü gerçekleştirilecek olan Seçimli Olağanüstü Genel Kurul öncesinde, Beşiktaşlı Sanayici ve İş Adamları Derneği’nden (BESİAD) başkan Fikret Orman ve yeni oluşturacağı yönetim kuruluna destek açıklaması geldi.

BESİAD adına hazırlanan bildiriyi 5 Ağustos 2018 tarihinde paylaşan Dernek As Başkanı Ferhat Pazarbaşı’nın açıklaması şöyle:
Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Aygün yönetimindeki Beşiktaşlı Sanayici ve İş Adamları Derneği olarak, Fikret Orman ve kendisine bağlı yönetim kurullarının 115 yıllık Beşiktaş Jimnastik Kulübü tarihinde önemli bir dönemi temsil ettiğini, göreve geldikleri 2012 yılından bu yana bir taraftan kulübün içinde bulunduğu finansal krizi büyük oranda çözerken, diğer yandan futbol başta olmak üzere bir çok branşta önemli başarılara imza attığını gözlemlemiş ve bu seçimde de Fikret Orman’ı destekleme kararı almış bulunuyoruz.

BESİAD adına, geçtiğimiz 6,5 yıla baktığımızda Beşiktaş’ın artık; dünya çapında bir stadının olduğunu, geçmişten gelen borçları yapılandırdığını, Türkiye’de ve Avrupa’da birçok zafer kazandığını, yıllık yaklaşık 35 Milyon Euro’luk oyuncu satma kapasitesine ulaştığını ve hepsinden önemlisi yurtta ve dünyada Beşiktaşlılık duruşuna yakışır bir “Marka Değeri” yarattığını kimsenin görmezden gelmemesi gerektiğinin altını çiziyoruz.

Fikret Orman ve ekibinin, kulübü amatör bir ruh ve profesyonel bir kurumsallık anlayışıyla yönetmesinin, bu başarılarda büyük payının olduğu düşüncesi ile BESİAD yönetimi, olumlu gidişin güçlenerek devam etmesi için, derneklere de önem veren yeni yönetim kurulu yapılanmasıyla Fikret Orman’a ve Beşiktaş’a tam destek verecek ve bu doğrultuda her tür sorumluluğa da hazır bulunacaktır.

Kamuoyuna ve Beşiktaş camiasına saygıyla duyurulur.

Bizler uyurken dolarla dans ediyorlar

3 gündür takipteyim ve derinlemesine izliyorum. Bir yandan Kapalıçarşı’dan dostlarımla istişare yapıyor, bir diğer yandan da yurt dışında ki ekonomiyle ilgilenen arkadaşlarımla ülkemizdeki dövizin koşar adım zirveye çıkışını konuşuyoruz.

Şu an ülkemizde kur hareketinin açıklaması bulunmuyor. Bir hareket olması normal ama bu hareketin aşırı olması olağan dışıdır.

Bizler uyurken, piyasalarımız kapalı konumdayken, dünyanın bazı ülkelerinde döviz işlem görürken, Asya’dan başlayıp, bize doğru yapılan Bizans oyunlarının yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

Oyunun farkındayız, dolar aniden düşecek ve bu oyuna gelenlere ellerindeki dolarlar zarar ettirecek.

Sur Enerji’den 315 milyon TL’lik RES Projesi

Sur Şirketler Grubu bünyesinde yer alan Sur Enerji’nin Kurtini RES Projesi, yaklaşık 315 milyon TL yatırım değeriyle faaliyete başladı. Sur Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Z. Altan Elmas, “Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması için enerjide de yatırımlarımıza devam ediyoruz. Yenilenebilir enerjide her yıl bir yatırımı aktif hale getirme gayretimiz doğrultusunda Kurtini RES Projemizi devreye almanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu santralimizle birlikte Sur Enerji olarak yenilenebilir enerji gelirimiz yıllık 42 milyon TL’ye ulaşmış oldu” dedi.

Sur Şirketler Grubu bünyesinde bulunan Sur Enerji’nin hayata geçirdiği Kurtini RES Projesi, yenilenebilir rüzgar enerjisi üretimine başladı. Mersin ili Gülnar ilçesinde yer alan Kurtini RES Projesi, toplam 14 MW kurulu güce sahip ve yıllık 46 GWh enerji üretimi kapasiteli.

Yeni santral 15 bin hanenin elektriğini karşılıyor

Devreye alınan yeni rüzgar enerji santrali yıllık yaklaşık 15 bin hanenin enerji tüketimini karşılayabilecek kapasiteye sahip.

Yıllık yaklaşık 1200 ağaç kadar karbondioksit salınımı engellemektedir

Yeni rüzgar enerjisi santraliyle yıllık yaklaşık 1200 ağacın azalttığı karbondioksit miktarı kadar emisyon sağlanacak.

Sur Enerji grubunun tüm projelerinin ihtiyacına denk elektrik üretiyor

Sur Enerji’nin yenilenebilir enerji kaynaklı tüm yatırımları devreye alındığında ürettiği elektrik miktarı, Sur Yapı’nın tüm projelerinin ihtiyacı olan enerjiyi karşılayabilecek.

2023 hedefleri için enerjide de yatırım yapıyoruz

Yeni rüzgar enerji santralinin devreye alınmasıyla ilgili açıklama yapan Sur Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Z. Altan Elmas, “Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması için enerjide de yatırımlarımıza devam ediyoruz. Enerji yatırımlarındaki öncelikli hedefimiz memleketin enerji açığının giderilmesine fayda sağlamak ve cari açığı kapatmak için destek olmak” dedi.

Her yıl bir santral hedefi gerçekleşiyor

Doğayı korumak ve gelecek nesillere sürdürülebilir bir çevre bırakabilmek amacıyla yenilenebilir enerjiyi tercih ettiklerini belirten Elmas, her yıl bir enerji santralini devreye alma hedeflerini gerçekleştirdiklerini söyledi. Elmas, “2017 yılında Mersin’de Elmalı rüzgâr enerji santralini devreye almıştık. Yeni devreye aldığımız Kurtini rüzgâr enerji santraliyle 2018 yılındaki hedefimiz de gerçekleşmiş oldu. Yenilenebilir enerji yatırımlarımız 2019 ve 2020 hedeflerimiz şeklinde devam edecek. Her yıl bir santrali devreye almaya gayret ediyoruz” şeklinde konuştu.