Sevgili Bir Portre okurları, yeni bir sayıda daha sizlerle
beraber olmanın haklı gururunu yaşıyorum.
Karar doğru mu, yanlış mı…
Objektif mi, sübjektif mi…
İktidara mı, muhalefete mi yarıyor…
Oybirliği ile değil de, neden oy çokluğu ile alındı….
Falan falan gibi….
Bu tür ve tarz polemikleri uzatmak oldukça mümkün.
Ama bir realite var ve 23 Haziran’da yeniden yapılacak
seçimle İstanbul başkanını seçecek.
Bu karar kimin işine gelir.?
Neden’ini, niçin’ini tartışmaya ve konuşmaya bile gerek yok
artık.
Zaten, bunlar yarından itibaren başlayacak kampanya
sürecinde bolca dillendirilecek.
Kimin işine yaradığını ise 23 Haziran akşamı hepimiz
göreceğiz ve sonuca saygı duyacağız.
Olması gereken budur.
Yüksek Mahkeme bir karar aldı ve mucibince hareket etmek tek
yoldur ve gerçektir.
YSK’yı tartışmak kimseye bir şey getirmeyecektir. (haklı,
haksız, demogojik…)
Aksi takdirde yıpranan kendi kurumumuz, kendi devletimiz,
kendi birliğimiz olacaktır.
“Ama karar da haksız” veya “karar şüpheleri ortadan
kaldırdı, isabet oldu” gibi söz ve söylemleri bolca duyuyoruz.
Bu noktadan hızla uzaklaşmalı ve aklıselimle seçim sürecine
girmeliyiz.
Bunun ötesinde, söylenecek herşey laf ü güzaftan öteye
geçmeyecektir.
Aslında YSK öyle kritik bir karar aldı ki…
Sevinenler için de, yerinenler için de öngörülmesi çok zor
ve sonuçları itibariyle siyaseti yeniden şekillendirmesi muhtemel bir sürecin
başlangıcı olacaktır.
İktidar için de, muhalefet için de, 23 Haziran sonrasi asla
öncesi gibi olmayacaktır.
Türk siyasetinin yeniden yapılanmasını icbar edecek bir
karar gibi görünüyor.
İstanbul sadece İstanbul’dan ibaret değildir.
İstanbul Türkiye’nin öznesi, yüklemi, özeti, nüvesi ve
çekirdeğidir.
Nasıl dünyada eşsiz bir şehir ise; Türkiye için de benzersiz
ve tüm ülkeyi etkileyen bir şehirdir.
Siyaseten de; İstanbul’u kazanmak Türkiye’yi kazanmak
gibidir ve kazanan kazanmış, kaybeden kan kaybetmeye başlamış demektir.
Hal böyleyken, istesek de istemesek de; YSK kararı Türk
Siyasetini yeniden yapılandıracak bir süreci başlatmıştır.
İktidar-Muhalefet hep birlikte “bu bir belediye seçimi” dese
bile; bunun yerelliği aşan genellik ve hatta uluslararasılık arzettiğini çok
iyi biliyorlar.
23 Haziran sonrası kartlar yeniden karılacak.
Taşlar yeni baştan dizilecektir.
Yapılacak olan, artık önümüze bakmak ve seçim yorgunu
milleti kasmadan, germeden ve salimen 23 Haziran’a ulaştırmaktır.
Komplo teorilerine, algı operasyonlarına ve toplum-siyaset
mühendisliğine fırsat vermeden bu sınavı da atlatmalıyız.
Provokatif parmaklara, ekonomik tetikçilere, manipülatif
seslere, elini ovuşturarak sokakların karışmasını bekleyenlere aman
vermemeliyiz.
31 Mart öncesi gerginlikleri, kamplaşmaları, ağır ve itham
edici söylemleri unutup; yeni bir ses, taze ve temiz bir nefes ve sağduyu ile
hareket etmek milli menfaatlerimiz, birlik ve beraberliğimiz, demokratik seçim
geleneğimiz için en ideal ve doğru yoldur.
Süreç, 31 Mart öncesinden çok daha kritik, daha keskin ve
daha gergin.
Bunu daha da kızdırmak veya bu “kızgın demiri soğutmak”
bizim elimizde.
Soğutursak ve soğukkanlı olursak hep birlikte kazanırız.
Kazanayım da nasıl olursa olsun dersek ve siyaset ateşini
daha da harlarsak; kazanırken hep birlikte kaybederiz.
Benden söylemesi…
Kimse kızmasın,
Sözlerim tüm partilere, partililere, herkese ve hepimizedir.
Yangına körükle gitmenin alemi yok.
Enseyi karatmadan, kimseyi hasımlaştırmadan, rakibi
düşmanlaştırmadan hareket edilmesi gereken bir seçim arifesine girdik.
Allah hayırlısını versin…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a
emanet olun sevgili okurlar.