Ana SayfaKÖŞE YAZARLARIToplumsal cesaret mi, toplumsal rahatlık mı?

Toplumsal cesaret mi, toplumsal rahatlık mı?

Yıllardır köşe yazıyorum. Ama ilk defa böyle anlamlı bir yazıyı değerli dostumdan izin alarak tek noktasına bile dokunmadan paylaşıyorum. İçimden geçenleri kaleme dökecek iken bu yazının üstüne yazamazdım. O yüzden kalemine sağlık, sizlere de iyi okumalar.

Gelelim sağlık personellerine karşı artan şiddet vakalarına…

Bu durumu anlayabilmek için önce toplumsal rahatlık ile toplumsal baskı arasındaki o ince farkı kavrayabilmemiz lazım. Örneğin Londra, Paris, Roma veya Amsterdam meydanında sevgilinize sarılıp dudağından öperseniz hiçbir şey olmaz. Hatta alkışlayanlar bile çıkar. Fakat aynısını Taksim, Kızılay, Tahran veya Şam meydanlarında yaparsanız ahlaksızlar diye bağıran birileri mutlaka olur. Ondan gaz alanlar da ağzınızı burnunuzu kırar. İşte Amsterdam veya Roma’da karşılaştığınız toplum rahatlığıdır. Taksim ya da Kızılay’da yapamamanızın sebebi ise toplum baskısıdır. Yine aynı şekilde benim elimdeki peçete ve mısır koçanını İtalya’daki bir cadde üzerinde ortalıkta bana ceza kesecek hiçbir polis olmamasına rağmen sağa sola atmadan çöp kutusu bulana kadar iki kilometre elimde gezdirmemi sağlayan sebep de buradaki toplum baskısıdır arkadaşlar. Çünkü burada bir polis olmayabilir fakat elimdekileri yolun kenarına attığım vakit biliyorum ki etrafımdaki insanlar o çöplerimi yerden aldırıp bana yutturacaklar. Yediğim hakaret ve aşağılamalarla milletin içinde rezil olacağım. Üstelik bana darp edilmeye kadar varan bir durum yaşanacak. Bu yüzden ben elimdeki çöpleri çöp kutusu bulana kadar tutmak zorundayım. Kısacası toplumun baskısı beni cesaret edememeye otomatikman yönlendiriyor. Çünkü halk tarafından başıma kötü bir şey gelmesini istemiyorum. Fakat ben elimdeki çöpleri çevremde çöp kutusu olduğu halde Taksim veya Kızılay Meydanındaki ağaç diplerine atsam oradaki hiç kimsenin umurunda bile olmaz, yani toplumsal rahatlık!.

Sonuç olarak Avustralya’da bir sağlık personeline sözlü veya fiziki tacizde bulunmanın cezası 14 yıl hapis cezasından başlıyor. Fakat insanlar bu kanuni yaptırımdan dolayı değil toplum tarafından linç edilme korkusundan dolayı şiddete başvuramıyorlar. Unutmayın ki toplumsal korku suç olaylarının indirgenmesinde büyük rol oynar. Bu durum onlarca ülkede bu şekilde devam ediyorken, bizdeki şiddetin artma sebebi daha önceki vakaların sadece kanunen değil toplum tarafından da karşılıksız çıkmasıdır. Yaptığının karşılığını almayan insanlar da doğal olarak tekrar şiddete başvurur, şiddet eğimlisi başkalarına da cesaret örneği oluştururlar.

Yine farklı bir örnek vermek gerekirse, ABD Detroit’deki ağırlıkta zenci insanlardan oluşan, orta ve yoksul kesimin yaşadığı bir cadde üzerinde yer alan elektronik mağazasında sosyal bir deney yapılıyor. İçi boş ağırlıklarla dolu elektronik eşya kutuları vitrine istiflendikten sonra deney görevlisi bir kişi camları kırıyor ve oradan büyük bir kutu alarak kaçıyor. Hem mağazanın alarmı çalmasına hem de polis sirenlerinin duyulmasına rağmen yoldan geçenler oradan bir kutu kapabilmek için birbirlerini eziyor. Aynı deney New York’taki kalburüstü bir zengin semtinde yapıldığında ve yine aynı kişi vitrin camını indirip bir kutu kaparak kaçtığında arkasından hemen başka kişilerde ihtiyaçları olmadığı halde o mağazaya dalarak kucağını doldurup kaçıyor. Üstelik New York’taki mağazayı soyanların hiçbirinde daha önceden bir sabıka kaydı yok…

Yani kanunen yasak olmasına rağmen toplumdan cesaret alarak bu eylemi gerçekleştiriyorlar!..

Kısacası her geçen gün sokak ortasında daha çok kadın katlediliyorsa, daha çok doktor-hemşire darp edilerek öldürülüyorsa, daha çok çocuk tecavüze uğruyorsa ve daha çok hayvan zehirlenerek telef oluyorsa bunun sebebi kanunlar değil, benim elimde gördüğün mısır koçanını İtalya’da iki kilometre taşımamı sağlayan toplum baskısının bizim ülkemizde olmamasıdır!.

Lakin sosyal medyada gündeme taşımakla hangi kadın, hangi doktor, hangi hemşire veya hangi çocuk ölümden kurtuldu ki?.

Hiçbiri!… 

Ben kanundan değil, halktan korktuğum için istesem de bu çöpü yere atamazdım…

Ve halktan korkmak hiçbir korkuya benzememelidir. Aynı Kurtuluş Savaşı’nda vatana ihanet edenlerin idam sehpasına giderken ki yaşadığı korku gibi,başına geleceğini gören cesaret edememelidir şiddete, öldürmeye!.

Evet, her türlü şiddete dur demenin tek yolu vardır. O da kesinlikle toplum olarak cesaret etmelerine müsaade etmemekten geçer.

Barış Balcı’ya saygılarımla.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_img

BUNLARI DA OKUYUN