21. yüzyılın ilk çeyreğini yaşadığımız bugünlerde dünyanın jeopolitik olarak odak noktası, karalar üzerinden Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya ile denizler üzerinden Basra Körfezi, Hint Okyanusu ve Güney Çin Denizi’ne kadar olan bölgeyi kapsamaktadır. Kısaca Afro-Avrasya olarak adlandırabileceğimiz bu bölge Çin Hükümeti’nin önerdiği “One Belt One Road” olarak adlandırılan kara ve deniz ipek yolu güzergâhının üzerinde yer almaktadır.
Çin’in belirlediği bu güzergâh aslında 13. ve 14. Yüzyıllarda Yuan Hanedanlığı döneminde belirlenmiştir. Yuan Hanedanlığı Moğol İmparatorluğu’nun Kağanı ve ilk imparatoru olan Kubilay Han tarafından kurulmuştur ve Kubilay Han kanlı bir şöhreti olan Cengiz Hanın torunudur. Moğolların bu dönemdeki amacı bütün Avrasya coğrafyasını çok kültürlü bir imparatorluğa dönüştürmektir.
Yuan Hanedanlığı döneminde Çin’in stratejisi savaş yerine mücevherler, kumaşlar, baharatlar, metaller ve benzer ürünlerin ticareti üzerine kurulmuştur. Bu dönemde “Pax Mongolica” yı simgeleyen, askeri gücün izdüşümü değil, ticaret yolları olmuştur. Kubilay Han stratejisini dedesi Cengiz Han’dan farklı olarak savaştan ziyade ticaret ve diplomasi üzerine kurmuştur.
Kubilay Hanın stratejisi kâğıt üzerinde tutarlı olmakla beraber çeşitli nedenlerle başarılı olamamıştır. Bu nedenlerden birisi Çin’in İran ve Rusya’yı kontrol etmekte zorlanması diğeri ise Himalaya dağları ile Çin’den ayrılan ve diğer kıyıları denizlerle çevrili olarak neredeyse bir ada ülkesi gibi stratejik konumdan faydalanan Hindistan üzerinde denetim sağlayamaması olmuştur. Ancak bu dönemde, Kubilay Han, Çin medeniyetinin, Orta ve Doğu Çin’de, Gobi Çölü’nün Müslüman azınlıkların yaşadığı bölgelerinden etkisini sağlamlaştırmıştır.
Yaklaşık 800 yıl sonra SSCB’nin dağılmasıyla Orta Asya da oluşan güç boşluğunu değerlendirmek isteyen Çin Kubilay Hanın stratejisini yeniden uygulamaya koymuş ve Afro-Avrasya coğrafyasını kara ve denizden yeniden birleştirerek çok kültürlü bir imparatorluk kurma girişiminde bulunmaktadır.
Bu amaçla doğu-batı istikametinde mal ve hizmet ticaretini denetimi altına almak istemektedir. Bunun için hem ekonomik hem de diplomatik pek çok yöntem kullanmaktadır. 800 yıl öncesine göre İran ve Rusya’yı da yanına almış görünmektedir. Bu sefer karşısında aynı amaçlarla Afro-Avrasya coğrafyasını kontrol etmek isteyen fakat Cengiz Han’ın stratejisini uygulayan başka bir güç bulmaktadır.
ABD’nin mevcut yönetiminin Çin, İran ve Rusya karşısındaki tutumunu bu açıdan değerlendirmek mümkündür. 21. yüzyılın bu mücadele sonucunda nasıl şekilleneceği aklı ve diplomasiyi önceleyen Kubilay Han’ın, savaşı önceleyen dedesi Cengiz Han karşısında başarılı olup olamayacağına bağlı olarak değişecektir.