Sayın Efkan Ala’nın İçişleri Bakanlığı’ndan ayrılmasından sonra bu göreve Sayın Süleyman Soylu’nun getirilmesi pek çok kişi için hiç kuşkusuz büyük bir sürpriz olmuştur.
Ancak, Sayın Süleyman Soylu’yu yakından tanıyan herkes, kendisinin ne kadar çalışkan, zeki ve hırslı olduğunu, kendisine tevdi edilen görevi layığı ile yerine getirmek için en zor şartlar da bile ne kadar, gözü kadar ve cesur olduğunu bilirler.
Sayın Süleyman Soylu, Demokrat ve Adalet Partisi geleneğinden gelen Rahmetli Başbakan Menderes’in takipçisi ve büyük bir hayranıdır. Sayın Soylu’nun, geldiği gelenekten öğrendiği en önemli şeylerden biri, “darbelerin bu ülke ve vatana ne derece zarar verdiğidir.’’
Siyasi kariyerine ilk olarak 1987 yılında başlayan Sayın Soylu, Demokrat Parti (DP) ve Adalet Partisi (AP) çizgisindeki aile geleneğini devam ettirerek merkez sağ Doğru Yol Partisi’nin (DYP) Gençlik Kolları’nda göreve başladı. 1987 ve 1990 yılları arasında DYP İstanbul İl Teşkilatının Gençlik
Kolları Yönetim Kurulu üyeliği ve teşkilat başkanlığı görevini üstlendi. 1995 yılında DYP Gaziosmanpaşa ilçe örgütünün yönetim kurulu üyeliğine seçildi. Kısa bir süre sonra 17 Temmuz 1995 tarihinde bahsi geçen ilçe teşkilatının başına getirilen Soylu, 25 yaşında Türkiye´nin en genç ilçe başkanı unvanını aldı. Dört yıl sonra 29 Nisan 1999’da İstanbul il başkanlığı görevini geldi. 28 Şubat Post Modern Darbe sürecinde Doğru Yol Partisi üzerinde oynanan oyunlar herkesin hafızasındadır. Bu zorlu,pis ve puslu süreçte Demokrasi ve Milli İrade’nin yanında dimdik durabilmiş bir kişidir, Sn. Soylu.
Sayın Soylu, 2008 yılında 38 yaşında pek çok il ve ilçe teşkilatının kapısına kilit vurulmuş, aylardır kapalı duran, borçlarından dolayı elektrik ve suları bile kesilmiş bir durumda olan Demokrat Parti’nin Genel Başkanı oldu.
Sayın Soylu, Bu halde iken devraldığı Demokrat Parti ile hemen 1 yıl sonra girdiği 2009 yerel seçimlerinde %4 civarı oy almasına rağmen, olağanüstü genel kurul ile güven tazelemek istedi. Ancak kongre de dönen çeşitli kirli ayak oyunlarının ve delege üzerindeki aldatmacaların neticesinde 3. tur oylaması öncesinde adaylıktan çekildiğini açıkladı ve Genel Başkanlık görevini Hüsamettin Cindoruk’a devretti.
Sayın Soylu, 2012 yılında Akparti’ye geçti. Sayın Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AkParti Genel Başkanı Başbakan olduğu dönemde Ar-Ge genel başkan yardımcılığı daha sonra da AkParti Teşkilat Başkanı olarak önemli işlere imza attı. Ayrıca 17 Aralık FETÖ/PYD operasyonlarında Soylu’nun terör örgütüne karşı gösterdiği net tavır koydu ve AK Parti teşkilatlarından bazılarının eleştirilerine rağmen, AK Parti içine sızan Fetö üyelerini AkParti içinden temizlemek için FETÖ ile mücadelede gözünü budaktan esirgemedi.
15 Temmuz gecesi Ankara semalarında uçaklar, sokaklarında tanklar dolaşırken çoğu kişi sırra kadem basmıştı ama gerekirse çatışmayı bile göze alan Süleyman Soylu belinde silahı ile sokaktaydı.Sayın Soylu, TRT’yi basarak darbe bildirisi okutan grubu, halkla birlikte girdiği TRT’de etkisiz hale getirmiş ve canlı yayında kamuoyuna seslenmişti. Ve yine Sayın Soylu, darbenin hemen akabinde ‘darbenin arkasında ABD’ var diyerek, kuklalar ile uğraşmak yerine direkt kuklacıyı işaret edebilme cesaretini de göstermiştir.
Soylu, 30 Nisan 2015’te, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a “Haddinizi, hukukunuzu bilin. Bir daha bizim teşkilatlarımıza ait el altından bile bir tehdit duyarsak söylüyorum sana Demirtaş, orayı kafana yıkarız!” demişti. Yine HDP’li vekile “Kandili başınıza yıkarız” diye bağırdığında, PKK’ya karşı gösterdiği refleksi herkes gayet net olarak görmüştü.
Hiç kuşkusuz Sayın Efkan Ala’nın 17/25 Aralık sürecinde önce Başbakanlık Müsteşarı sonra da İçişleri Bakanı olarak çok faydalı ve cesur işler yapması, Fetö’nün 17/25 kumpasının boşa çıkarılmasındaki büyük hizmetleri inkar edilemez ve hatta bilakis hertürlü takdire şayandır. Sayın Efkan Ala’nın İçişleri Bürokrasisi içerisinden gelmiş olması nedeniyle, 15 Temmuz Darbe/İşgal girişimi sonrası, Bakanlık Bürokrasisi içindeki temizlik yapmak ta, yavaş davrandığı ve yine Sayın Ala’nın Bakanlık Bürokrasisi ve özellikle istihbarat konularındaki bir takım sözlerinin bazı rahatsızlıklar meydana getirdiği ve bir nöbet değişimine ihtiyaç duyulduğu konuşulmaktaydı.
İçişleri Bürokrasisi ile herhangi bir ilişkisi bulunmayan Sayın Soylu’nun bakanlık bürokrasisi ile vali ve kaymakamlara yönelik operasyonlarda daha hızlı davranacağı ve hatta Fetö’nün açığa çıkarıl(a)mayan siyasi ayağına daha cesurca adımlar atacağı beklentisi kanımızca, boş bir beklenti olmayacaktır.
Sayın Soylu’nun İçişleri Bakanı olmasını sadece Fetö operasyonları ile açıklamak eksik olacaktır.
En az Fetö operasyonları kadar önemli olan PKK terör örgütü ve uzantılarına yapılacak operasyonlar da bundan sonra farklı bir tarz alacaktır. Sayın Efkan Ala’nın İçişleri Bakanlığı’ndan ayrılması ile şimdiki Kabine’de “Çözüm Süreci’”, ‘”Dolmabahçe Mutabakatı” diye bilinen süreçlerde yer alan hiç kimse kalmamıştır. Sayın Soylu’nun İçişleri Bakanlığı, PKK terör örgütü ve uzantıları ile mücadelede de hem askeri hem sosyal, siyasal, idari, kamusal olarak yeni bir mücadele sürecine girileceğinin en büyük işaretidir.
Başta da belirttiğimiz üzere, gençliği, zekası, çalışkanlığı, hırsı ve gözünü budaktan esirgemeyen azmi, cesareti ile Sayın Süleyman Soylu’nun böylesi kritik bir dönemde, böylesi kritik bir Bakanlığa gelmiş olması, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve Hükümet’in içerde ve dışarıda mücadele ettiği terör örgütleri ile mücadele noktasında dosta, düşmana verdiği açık bir kararlılık mesajıdır.
Özetle; devletin, ülkenin içinde ve dışında başta Fetö,Pkk,Pyd, Daiş gibi terör örgütleri olmak üzere verdiği büyük bir mücadele var.
Bu mücadeleyi yürüten gücün kontrolünün Soylu’ya verilmiş olmasının temel nedeni, milli meselelerdeki tavizsiz duruşu ve güvenilirliğidir. Allah, yar ve yardımcısı olsun.