Ülkemizde, Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlalleri, dinî ve ırkî aşağılamalar ve devlet eliyle yürütülen asimilasyonlar ne zaman gündeme gelse, bir el ortaya çıkar ve bu türden paylaşımlarla ilgili ‘yalan ve gerçeği yansıtmayan görsel ve haberler’ tezviratına başlanır.
Hatta bu cenahın haberlerinde Türkiye ile Çin’in arasını bozmakla eş değer tutulan bu paylaşımları, CIA ile irtibatlı kişilerin aynı anda veya kısa aralıklarla dolaşıma soktuklarından dem vurulur.
Buna mukabil bu türden tezviratlarda bulunanların, Doğu Türkistan’da yaşanan aşırı insan hakları ihlallerinden bahsettiklerine asla tesadüf edilmez.
Yine bu türden paylaşım yapanların meseleyi, kendilerinin iddia ettikleri gibi, bir yerlerden servis edilen haberlerin dolaşıma sokulması gibi, kendilerine de bir yerlerden servis edilen, bilgi, belge ve görselleri dolaşıma soktuklarına dair bir fikir de göremezsiniz.
Evet, mevzubahis Doğu Türkistan’da yaşananlara dair dünyada iki gerçek bulunmaktadır.
1. Doğu Türkistan’da bir insanlık dramı yaşanmaktadır ve bu durum maalesef hak ettiği şekilde uluslararası gündeme taşınamamaktadır.
2. Doğu Türkistan’da yaşananlara dair, art niyetli olmamakla beraber, yanlış, alakasız, doğruluğu teyit edilemeyen bilgi, belge veya görseller yayınlanmaktadır.
İlkinin neler olduğunu, bu yazıda uzun uzadıya anlatmanın hem uzunluğu hem de meselenin sağır sultan tarafından bile duyulduğu gerçeğinden hareketle, üzerinde durmayarak şu kadarını ifade ile iktifa edelim;
– Bugün Doğu Türkistan’da milyonlarca insan “tecrit” kamplarındadır ve bu kamplardaki uygulamalar “nazi” kamplarına rahmet okutacak duruma gelmiştir.
– Bugün Doğu Türkistan’da “kardeş aile projesi” adı altında Çin istihbarat elemanları 1 ila 3 ay arasında Doğu Türkistanlıların evlerine yatılı olarak, insanların rızaları dışında sokulmaktadır.
– Tecrit kamplarına benzer adına “melek evleri” dedikleri, 3-13 yaş arasındaki çocukların tamamen Çinlileştirilmesini amaçlayan bir nevi “tecrit kreşleri” varlığını halen devam ettirmektedir.
– Merkezinde Doğu Türkistanlıların ve bilhassa tecrit kamplarındakilerden tedarik edilmek üzere bir “organ nakli” şebekesi Çin devleti eliyle yürütülmektedir.
– Doğu Türkistanlıların camilere turnikelerden geçerek girerken kullanmak zorunda oldukları kartları vardır.
– Doğu Türkistanlıların dinî ve millî kimliklerini ortadan kaldırmak üzere planlı bir devlet siyaseti uygulanmakta, camileri yıkılmakta veya turistik mekanlara çevrilmekte, kentsel dönüşüm adına tarihi eserleri yerle bir edilmektedir.
Daha fazlasının da yaşandığı Doğu Türkistan’da bunlar birer hakikat iken, ortaya kim veya kimler tarafından veya ne amaçla atıldığı meçhul görseller üzerinden, bu türden paylaşımları yapanları CIA memurları veya yalan haberleri yayan kişiler olarak gündeme getirip, yaşananlara dair tek kelam etmemeyi, insani bir davranış olarak ifade etmek mümkün değildir.
Azami hassasiyet gösterdiğimiz, bilgisi ve doğruluğu teyit edilemeyen haber veya görsellerin kullanılmaması hususunda maalesef zaman zaman yanlış haber veya görsellerin paylaşıldığına bizler de şahit olmaktayız.
Bu türden yanlış bilgi, belge veya görsel paylaşımlarının sadece Çin propagandasına hizmet ettiğini defalarca tekrar etmemize rağmen, yine de zaman zaman, hangi saik ile olursa olsun, bu türden paylaşımların yapıldığını üzülerek takip etmekteyiz.
Bu durumu, yaşanan gayri insani hal ve hareketlerin insanlarımızın vicdanlarını sızlatması dolayısıyla, bir tepki olarak ortaya çıktığını, herhangi bir art niyet olmaksızın, sadece yaşananları duyurmak adına yapıldığına inanmaktayız.
Yine de bu türden teyit edilmemiş bilgi, belge ve görsellerin kullanılmaması, dahası var olan gerçek bilgi, belge veya görsellerin haddinden fazla var olması dolayısıyla gereksizliğini tekrar ifade edelim.
Bazen bizlerin de karşılaştığı ama doğruluğu teyit edilememiş bilgi, belge veya görselleri paylaşmadan önce ciddi etüt ettiğimizi, kaynağına ulaşmadığımız haberleri yaymadığımızı, halkımızın da bu türden bilgileri paylaşmadan önce en azından güvendikleri kişi veya kuruluşlara ulaşarak teyit istemelerinin daha doğru olacağını düşünüyorum.
Şayet bu zaman kaybı olarak düşünülürse, güvendikleri kişi veya kuruluşların sosyal medya hesaplarını takip etmelerini, sadece bu türden kişi veya kuruluşların paylaşımlarından alıntı yapmalarını da yine bu vesile ile rica edelim.
Yaşananlara dair Çin resmi makamlarının veya sosyal medya hesaplarının paylaşıp teyit ettiği bilgilerin bile insanım diyenleri dehşete düşüreceği bir ortamda, hissiyatımıza yenik düşerek, doğruluğu teyit edilmemiş bilgi, belge veya görselleri paylaşmanın sadece Çin propagandasına hizmet edeceği hatırdan çıkarılmamalıdır.
Bilhassa Doğu Türkistan kökenli kişi veya kuruluşların azami özen göstereceği bu hususun, psikolojik olarak durumlarını, derdini anlatmak üzere, denize düşenin yılana sarılacağı hal ile izah etmek mümkündür.
Hem Çin’in hem de ülkemizde Çin nüfuzu altında olan kişi veya kuruluşların eline, Doğu Türkistan’da yaşanan aşırı insan hakları ihlallerine dair aleyhte tezvirat yapılmak üzere koz verilememesinin önem arz ettiğini, azami derecede bu konuya dikkat edilmesi hususunu dostlarımızdan istirham ediyorum.