Ülkemizin üzerinde kapkara bulutlar dolaşıyor. Bu kara bulutlar nano teknolojileri veya doğal olaylardan kaynaklanmıyor. Bu çirkin tablo ülkemizi ve İslam coğrafyasını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek isteyen ABD ve Avrupa ülkelerinin taşeron terör örgütlerini kullanması sonucu oluşuyor.
Bu kara bulutların altında ise güzel yurdumuzda yaşayan bireylerin bazılarının, bu hain plan sahipleri ile beraber hareket etmesi bulutların etkisini daha da artırdığı gözlemleniyor.
Siyasi olarak karşı olduğu hükümeti itibarsızlaştırmaya çalışan dış güçler ile el ele verecek kadar fütursuz insanların olması vicdanlarımızı yaralıyor.
Tek vücut olan Türk Milleti doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle teröre karşı prim vermez iken, küçük bir kısım ise huzurumuza dinamit koymaya çalışan haçlı zihniyetiyle kol kola girmek için sevdalı görünüyor.
Terör örgütlerinin ekmeğine bal sürmek için fırsat kollayan bir kısım medya sağ bekte beklerken, üniversitelerde genç çocuklar para karşılığı sosyal medyada algı operasyonu figüranı olmaya zorlanıyorlar.
Yapılan dizilerle düzene karşı duruşun onurlu olduğu algısı yaratılırken, sosyal medya da iktidara yapılan saldırılar genç neslin zihnine çağdaşlık senfonisi olarak işlenmeye çalışılıyor.
İdeolojilerin bir kenara bırakılıp, vatan millet sevdası üzerine birlik olma vaktinin çoktan geldiği ise görmezden geliniyor.
Karşı taraf olana da, taraf tutmayana da ‘tu kaka’ muamelesi yapılması ise ortamı germeyi başarıyor.
Olaylara sağduyulu ve objektif yaklaşmayı başaranlar ise olan bitenlerin ‘Türk Milleti’nin şahlanış vaktinin’ durdurulması operasyonu olduğunun farkına vararak, Bizans Oyunları’na gelinmemesi görüşünü savunuyorlar.
Geçmişte ideolojik olarak bir kalıbım vardı. Hatta bu kalıbın dışına çıkmayı bir ihanet sayar, sanatını çok sevmeme rağmen gizli gizli de olsa Ahmet Kaya’yı dinleyemezdim. Bugün ise bu kalıbın içerisinden çıkarak her türlü müziği canı gönülden açık açığa dinleyebiliyorum. Ben zincirleri kırmış bir birey olarak üniversiteli kardeşlerimle her görüşmemede her toplantıda kendilerine zincir vurmamaları gerektiğini ve ideolojileri olsa da bu ideolojileri nedeniyle dostluklarını sınırlamamaları gerektiğini her zaman söylüyorum.
Tam başarılı olduğumu söyleyemem. Lakin birkaç tane kardeşime; dostlukların siyasetten, ideolojiden, kurallardan ve kalıplardan üstün olduğunu benimsetebilmem benim için büyük bir onur olmuştur.
Tam anlamıyla başarılı olamamamın nedenine gelince; üniversitelerde örgütler, ABD hayranı hocalar, siyasi gruplar ve yabancı istihbarat ajanlarının öğrenci kardeşlerimin akıllarını bulandırmasıdır.
Öğrenciye değer veren öğretim görevlileri azda olsa gençleri okula ısındırırken, eğitim gören gençleri aşağılayan hocalar da okula karşı duruş sergileyen bir gençlik kitlesi oluşturmaktadır.
Biz gençlerimize değer verirsek, dağdaki terörist bir tehlike değildir, Sınırlarımızda gezen hain DAEŞ ise hiç tehlike değildir. Misakı milli sınırlarımızda içimize sızmış hain FETÖ’de tehlike değildir.
Biz gençlerimize değer vermezsek o zaman bu üçlü taşeron örgütler ve patronları ülkem için coğrafyamız için tehlike olur.
Unutmayın Yeni Türkiye’yi gençler yönetecek….