İçinden geçmekte olduğumuz döneme yıllar sonra baktığımızda inanılmaz günler yaşadığımız bir zaman dilimi olarak hafızalarımızda yer alacak. İnsanlığın anlatamadığı travmalardan biride tercihlerimizin, alışkanlıklarımızın ve beklentilerimizin top yekûn değişmesi olacaktır. Bir başkası da acı çekerek ölme ve başkalarının da bu acıyla ölmesine sebep olma korkusu olacak.
Bununla beraber tercih etmesek bile tedbir olarak gönüllü karantina ya da eve hapsolmak en büyük insan hakları ihlali olarak görülecektir. Çünkü insanlar çalışmak ve aileleriyle veya yakınlarıyla ilgilenmek zorundadır. Bu engellenince ihlal olarak algılanacaktır. Halbuki bu haklar yıllarca verilen mücadelelerin sonunda kazanılan değerler lehimize olsa da askıya alınması bizlerin ihtiyaç ve sorumluluklarımızın büyüyerek artması bireysel fedakârlığı bitirecek ve devletten beklentilerin büyüyeceği bir yola doğru gitmesine sebep verecektir.
Bütün bunların sonucunda insanlar sistemlerin işlevsiz kaldığını gördüler, temel ihtiyaçların yeniden düzenlenmesi bunların dışarıdan tedarik edilmesinin yanlış olduğunu hatta bu ihtiyaçları vatandaşlık hakkı olarak istiyor ve talep ediyorlar.
Bundan önce kimse evinde ekmek yapmazken, domates ve biber yetiştirmezken, tavuk beslemezken, şimdi yapar oldular köy hayatı özlem oldu.
Bir başkası da hijyen ve temizlik malzemeleri, maske hayatımızın olmazsa olmazları listesine girdi.
Bununla beraber temel hizmetler sesli gürültülü iletişim, veri aktarımı, bireysel sürdürülebilir enerji kaynakları, güneş enerji sistemleri su gibi ihtiyaçlar listesine eklendi.
Etkin iletişim dünyada böyle bir pandemi ortamında paylaşım ve toplum hareketlerinin ana noktası oldu, hâl bu ki bu modern cağda büyük devletler değil dünya toplumu olgusu ortaya çıktı. Çünkü top yekûn çözmemizin gerekli olduğu yoksa bir anlamı olmayacağı anlaşıldı.
Bu virüs sadece bir ölüm kalım sorunu değil ekonomik, sosyal,siyasal modeller içinde bir savaş olmuştur ve kapitalizmin beklenen sonunun geldiğinin ibaresidir. Dünya liderleri açıklamalarında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını yeni düzenin eşitlik, insanların birbirleriyle kucaklaştığı ben yok biz varız,hep birlikte başaracağız salonlarıyla oluşacağının sinyallerini vermiştirler.
Devlet olgusu onu meydana getiren millet kavramının manasının sadece hak özgürlük, koruma olmadığı, alınan vergiler karşılığın yapılan hizmetlerin yeniden gözden geçirilmesini ücretsiz geçişlerden, sağlık ve tıbbi yardımdan, bedelsiz internete, hukuk sisteminden kamuya ait yerlerin özel teşebbüslere verilmesi ve kullanım kısıtlamalarının sorgulanmasına, devletin serbest piyasa ekonomisinde düzenleyicisi olmasına karin değil toplumun kazanmasına yönelik beklentileri devletten artarak yükselmektedir.
Pandemi sonrası küresel olarak birbirine zıt, bugüne kadar kışkırtılan hatta ayrıştırılan insanların önümüzdeki konjonktürde bir araya gelerek küresel dünya olgusuyla küresel toplum olanaklarının ve beraber hareket etmelerinin en büyük çözüm olması anlayışıyla yeni dünya düzenini el ele kurmaları yegane temennimiz olacaktır, mavi dünyamızın daha yaşanır bir hale gelmesi dileğiyle kalın sağlıcakla…