HABER: ERKAN YILMAZ
Hemen her olayda; Karpuz gibi yarılıyoruz… Bölünüyoruz, parçalanıyoruz, cepheleşiyoruz…
Ama şuanda herkes iki adım geri çıksın ve düşünsün.
Düşünelim ve görelim karşımızdaki tehlikeyi,
Tehlikenin herkesi kapsadığını,
Tehlikenin apolitik olduğunu,
Boyutunu, riskini, içeriğini…
Hanımlar/beyler…
Öyle bir tehlikeyle karşı karşıyayız ki;
Hala hayatta olan bizler için bir ilk,
Benzeri, emsali neredeyse yüz yıldır görülmemiş,
Kurşun adres sormaz misali;
Sana, bana, ona; ebeveynlerimize, çocuklarımıza,
Muhalifimize, tarafımıza, hasmımıza, dostumuza,
Kimi ve nasıl vuracağı belli olmayan,
Çaresi dahi bulunamayan,
Savaşlardan, darbelerden, terörden daha beter ve yıkıcı bir musibet…
Yahu… Hiç olmazsa şimdi, şimdi…
Böyle azim, cesim, korkunç ve istisnası olmayan bir tehlike karşısında,
Bendini yıkmış sel misali herkesi ve herşeyi yutacak bir bela karşısında,
Bugünümüzü ve yarınlarımızı yok etmeye namzet bir veba karşısında,
Allah rızası için,
Allah Lillah aşkına;
Yarılmayalım,
Bölünmeyelim,
Parçalanmayalım,
Cepheleşmeyelim..!
Bir defa olsun;
Aklıselimle, bir ve beraberlik içinde; husumet, muhalefet, karşıt duyguları bir kenara koyalım.
Öyle bir andayız ki; iktidara da, muhalefete de, dinliye de, dinsize de, sağcıya da, solcuya da;
Herkese ama herkese, ayrım gözetmeksizin zarar verecek bir süreçteyiz.
Bırakın siyaseti, politikayı ve iktidar hırsını…
Felakete gidiyoruz; görmüyor musunuz.!
Virüs bizi yerken bile birbirimizi yiyoruz; utanmıyor musunuz.!
Dünya kasıp kavruluyor,
Alem yanıyor,
İnsanlık krizde ve herkes birbirini yemeden; ülkesini, milletini, devletini düşünüp, siyaset üstü bir yaklaşımla; ihtilafsız ve ittifakla çare peşinde…
Açın gözlerinizi, açın.
Zaman gaflet zamanı değil.
Yere batsın sizin kavganız, siyasetiniz, politik ihtirasınız.
Siyaset baltalarını bugün bile gömmez;
Bencil, küstah ve acımasız tarafgirliğe devam edersek; Virüs hepimizi gömecektir.
Artık bakan gözlerimiz görsün ki; Virüs adres sormuyor…
Halil Cibran der ki:
Ey kavmim…
Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin, beni hiç dinlemezsin.
Ölülerine dönüp de bakmazsın.
Ama arkana baktığın için taş kesileceksin.
Ve sen kendine bile ağlamayacaksın.
Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın. Senin bedenine dokunmadıkça hiçbir acıyı duymazsın.
Her kuytulukta bir çocuğun ölür ama sen aldırmazsın.
Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını,
Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını ve sen bir koyun gibi bakarsın çalınanlarına.
Komşun aç yatarken sen tok olmaktan haya etmezsin.
Musa önünde Kızıldeniz’i açsa, sen o denizden geçemezsin.
Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın.!.