23.7 C
İstanbul
Pazartesi, Ağustos 18, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 91

Yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak milli görevdir

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), “Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydaları” başlıklı konferansa ev sahipliği yaptı. Yenilenebilir enerjinin Türkiye’de istihdam, endüstriyel gelişim, hava kalitesi ve enerji arz güvenliğine etkileri ile ilgili yapılan araştırmaların ilk sonuçlarının paylaşıldığı konferansta, Türkiye güneş enerjisi sektörünün 2028’e kadar 1,36 milyar dolar, rüzgâr enerjisi sektörünün ise 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlayacağının öngörüldüğü ifade edildi

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ve Potsdam İleri Sürdürülebilirlik Çalışmaları Enstitüsü (IASS) iş birliğiyle “Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydaları” başlıklı konferans Minerva Han’da yapıldı. İPM’de yürütülen “COBENEFITS: Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydalarının Tespiti ve Yaygınlaştırılması” adlı uluslararası proje kapsamında, İPM – IASS iş birliğiyle Türkiye’ye özel dört öncelikli alanda; yenilenebilir enerjinin Türkiye’de istihdam, endüstriyel gelişim, hava kalitesi ve enerji arz güvenliğine etkileri ile ilgili yapılan araştırmaların ilk sonuçları paylaşıldı.

İPM’den Ümit Şahin ve Pınar Ertör Akyazı ile IASS’tan Sebastian Helgenberger’in yaptığı açış konuşmaları ile başlayan konferansta şu konulara yer verildi:

– Türkiye güneş enerjisi sektörünün 2028’e kadar 1,36 milyar dolar, rüzgar enerjisi sektörünün ise 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlayacağı öngörülüyor.

-“İklim Değişikliği Azaltımı Yan Faydalarının Kamu Kurumlarında Kapasite Geliştirme Aracılığıyla Yaygınlaştırılması” (COBENEFITS) projesi kapsamında hazırlanan rapora göre, Türkiye enerji üretiminde yenilenebilir kaynakların payını yükselterek sanayi üretim değerini artırabilecek.

-Değer zincirindeki toplam üretim değeri 2016’da 88 milyon dolar olarak hesaplanan güneş enerjisi sektöründe, mevcut yenilenebilir enerji politikalarının izlenmesine devam edilmesi halinde 2028’e kadar 1,36 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlanması öngörülüyor.

– Gelecek 10 yılda güneş enerjisi alanında yapılabilecek 15-25 gigavatlık kurulu güç artışının ise üretimi 6,8-11,3 milyar dolar artırması bekleniyor.

– Değer zincirindeki toplam üretim değeri 2016’da 25,3 milyar dolar olarak hesaplanan rüzgar enerjisi sektöründe ise 2028’e kadar 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimine ulaşılması öngörülüyor.

-Söz konusu dönemde, rüzgar enerjisinde 13,3-23,3 gigavatlık ek kurulu güç için beklenen değer artışının 47,6-83,5 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor.

Güney Afrika, Meksika, Vietnam ve Hindistan’la eşzamanlı olarak projedeyiz

COBENEFITS Türkiye Proje Koordinatörü Pınar Ertör Akyazı, “Proje; Güney Afrika, Meksika, Vietnam ve Hindistan’da yürütülüyor. Biz de bir yıldır Türkiye’de yenilenebilir enerjinin sosyal ve ekonomik faydaları alanında araştırma çalışmaları yapıyoruz. Yenilenebilir enerjinin sanayi gelişimi ve ticarete, hava kalitesi ve sağlığa, istihdam ile enerji arz güvenliğine etkileri alanlarında çalışıyoruz. Sanayi gelişimi ve istihdama ilişkin çalışmalarımızda, yenilenebilir enerjinin değer zincirini ortaya koyuyoruz ve 2028’e ilişkin öngörüler içeren dört yenilenebilir enerji senaryosunu temel alıyoruz. Bugün yayınladığımız rapor, bu senaryolar doğrultusunda sanayi gelişiminin nasıl artacağı, dış enerji açığını azaltmak için ne gibi Ar-Ge, inovasyon ve yatırımlar yapılabileceği konularında somut veriler sunmaya çalışıyor. Ayrıca Şubat 2020’ye kadar, istihdam, hava kalitesi ve sağlık, enerji arz güvenliği alanlarında üç rapor daha paylaşılacak” dedi.

Enerji dönüşümü ve planlaması bütünsel yapılmalı

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın ve Türk Tesisat Mühendisleri Derneği (TTMD) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Gani Bayraktar konferansta “Türkiye’de enerji dönüşümü ve yenilenebilir enerji sektörü” başlığı altında konuştu. Yenilenebilir enerji sektörünün teknolojiyle iç içe durumuna değinen Değer Saygın, “Artık sektörü teknolojiden bağımsız düşünemeyiz. Yeni elektrik yatırımlarının %90’ı güneş ve rüzgardan geliyor. Bunun sosyal ve ekonomik faydalarının harekete geçirilmesi için planlama yapılması da önemli” dedi. İklim değişikliğinin içerdiği tehditlerin yanı sıra fırsatları da barındırdığını ifade eden Kemal Gani Bayraktar ise şöyle konuştu:

“Türkiye ekonomisinin genç nüfusta işsizlik oranının çok yüksek olduğundan hareketle daha katma değerli malzeme üretip dünyanın karbonsuzlaşma hedefine hizmet etmemiz gerekir. Şehirlerimizin %100 enerji geçişini yapacak şekilde tasarlanması gerekir. Binaları da gözeten yeni mimari ve mühendislik anlayışlarının devreye alınması ve enerji sistemlerini de gözeten bütünleşik yapıların üretilmesi önemlidir” dedi.

Çalışma, yenilenebilir enerjinin değer zincirini ortaya koyuyor

Endüstriyel gelişim ve istihdam konusunda araştırmalar yürüten ve Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının artabileceğine dikkat çeken Bilkent Üniversitesi’nden Bengisu Özenç konuşmasında şunları söyledi:

Türkiye’nin ithal enerji kaynaklarına ilişkin ekonomik kırılganlığı her geçen gün artıyor. TÜİK raporuna göre Türkiye’nin 2017 yılında %75,7 enerji sektöründe dışa bağımlılığı var. Doğrudan ve dolaylı üretim değerinin, dış ticaret akımlarının, Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerinin ve küresel değer zincirindeki konumun belirlenmesi, Girdi-Çıktı ilişkilerinin Sanayi Bakanlığı’nın Girişimci Bilgi Sistemi veri seti kullanılarak değer zinciri oluşturulması ve farklı yenilenebilir enerji senaryoları altında doğrudan ve dolaylı istihdam potansiyelinin, meslek ve yeteneklerin belirlenmesi çalışma akışımın temelini oluşturuyor. Proje kapsamında kayıtlı yenilenebilir enerji üreten şirketlerin verilerine dayanarak bir değer zinciri haritalandırılması yaptık. Yenilenebilir enerji yatırımlarının artması istihdamda artış anlamına gelmektedir. Yerli üretim imkanlarının geliştirilmesiyle birlikte, bu etkinin daha da artması beklenmektedir. Mevcut sanayi üretim yapısı ve teknoloji içeriği çerçevesinde yaratılan istihdamın büyük bir bölümü orta seviye beceri gerektiren mesleklerde ortaya çıkmaktadır. Yüksek katma değerli bileşenlerin üretimine yapılacak yatırımın yüksek becerili mesleklere olan talebi artırması beklenmektedir.”

Yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak tasarruf anlamına gelir

Türkiye’nin artan fosil yakıt ithalatı ve bu durumun Türkiye’nin cari açığı üzerindeki etkilerini vurgulayan Mühendislik, Satın Alma, Araştırma ve Analiz’den (EPRA) Saeed Teimourzadeh, sözlerini şöyle sürdürdü:

Türkiye, yenilenebilir enerji üretimini destekleyerek enerji arz güvenliğini ve enerji bağımsızlığını artırma fırsatına sahiptir. Yenilenebilir enerji ile Türkiye, fosil yakıtlara olan talebini ve dolayısıyla fosil yakıt ithalatını önemli ölçüde azaltabilir. 2028 yılı itibariyle 32 GW yenilenebilir enerji kurulu gücü için fosil yakıtların payını %5, 40 GW için %8 ve 60 GW için %15 düşürülebilir. Türkiye, bu bahsi geçen yenilenebilir enerji senaryoları altında sırasıyla 728 milyon dolar, 1,1 milyar dolar ve 2,1 milyar dolar tasarruf edebilir.”

Sessiz Katil: Hava Kirliliği

Yenilenebilir enerjinin arttırılmasının hava kalitesi ve insan sağlığı üzerindeki etkisini anlatan Boğaziçi Üniversitesi’nden Nadim Copty ise şöyle konuştu:

Bu çalışma Türkiye’nin elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payının artırılmasının hava kalitesi ve insan sağlığı üzerindeki potansiyel yararlarını değerlendirmeyi hedeflemektedir. Fosil yakıtlı termik santrallerden kaynaklanan hava kirletici emisyonların 2017 yılında 2.103 ölüm vakasına neden olduğunu tahmin etmekteyiz. Mevcut politikalar izlendiğinde bu sayı 2028 yılında 2.333’e yükselecektir. Daha iddialı yenilenebilir enerji politikaları izlenirse, yıllık ölüm vakalarının 2028’de 1.564’e düşmesi beklenmektedir. 2028’de sağlık maliyetlerinden 700 milyon eurodan fazla tasarruf edilmesi de bu şekilde mümkün olacaktır. Benzer ulusal modelleme çalışmalarını ve karar verme süreçlerini desteklemek için Sağlık Bakanlığının ölüm ve hastalık oranı istatistikleri ile ilgili çalışmalar yapması çok önemlidir.”

Ocak 2020’ye kadar devam eden ve RENAC (Yenilenebilir Enerji Akademisi) tarafından verilen online yenilenebilir enerji eğitimleri için https://www.renac.de/projects/current-projects/cobenefits/online-trainings/ adresinden başvuru yapılabileceği ifade edildi.

Konferans, Ümit Şahin moderatörlüğü ile Bengisu Özenç, Nadim Copty, Saeed Teimourzadeh, Funda Gacal ve Sebastian Helgenberger’in katılım sağladığı “Türkiye’de yenilenebilir enerjinin sosyal ve ekonomik faydaları ne şekilde yaygınlaştırılabilir” konulu panelle sona erdi.

Çiftçilere özel “Şimdi Al, Hasatta Öde” kampanyası

Şekerbank, çiftçilere mazot alımlarında hasatta ödeme kolaylığı sağlamak amacıyla akaryakıt sektörünün müşteri memnuniyeti lideri Opet ile iş birliği gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında çiftçiler mazotlarını Hasat Kart ile anlaşmalı Opet ve Sunpet istasyonlarından 5 ay vadeli, 0 faizli olarak alabilecek. İş birliğine özel olarak düzenlenen “Şimdi Al, Hasatta Öde” kampanyası kapsamında da 15 Aralık 2019’a kadar yapılan mazot alışverişlerine faizsiz 6 ay vade fırsatı sunulacak. Kampanya, Türkiye genelindeki anlaşmalı Opet ve Sunpet istasyonlarında geçerli olacak.

Şekerbank tedarikçiler ile çiftçi için pazarlık ediyor…

Şekerbank, “Anadolu Bankacılığı” misyonu doğrultusunda çiftçilere özel sunduğu Hasat Kart ile çiftçilerin ihtiyaçlarını esnek ödeme vadeleri ve uygun faiz oranları sunarak karşılıyor. Çiftçiler, Hasat Kart ile ödemelerini hasat zamanında yapabiliyor ve anlaşmalı tedarikçilerden mazot, tohum, gübre, yem, zirai ilaç ve fide gibi ihtiyaçları karşılıyor.

“Madencilik sektörü büyük potansiyele sahip”

Ege Maden İhracatçıları Birliği (EMIB) tarafından düzenlenen Hayatımız Maden Çalıştayı’nın üçüncüsü, 16 Kasım’da İzmir’de “Sürdürülebilir Madencilik” temasıyla gerçekleştirildi. Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya sektörün 15 STK’sı ve maden sektörü profesyonellerinin katılımıyla gerçekleştirilen çalıştayda; çevre, mevzuat ve başarı hikayeleri başta olmak üzere madencilik sektörünün gündemindeki konular masaya yatırıldı.

Madenlerin insan hayatındaki 12 bin 500 yıllık vazgeçilmezliğine dikkati çekmek amacıyla “Hayatımız Maden” mottosuyla Ege Maden İhracatçıları Birliği (EMIB) tarafından düzenlenen Hayatımız Maden Çalıştayı’nın üçüncüsü, 16 Kasım’da İzmir’de “Sürdürülebilir Madencilik” temasıyla gerçekleştirildi. Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, sektörün 15 STK’sı ve maden sektörü profesyonellerinin katılımıyla gerçekleştirilen çalıştay “Ülkemiz Madenciliğinde Başarı Öyküleri”, “Yaşamın Temeli Maden” ve “Sürdürülebilir Madencilik İçin Yasal Düzenlemeler ve Mevzuat” başlıklı üç oturumdan oluştu.

“Dünyada maden çeşitliliği bakımından 10. sıradayız”

Çalıştayda bir konuşma yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı şunları söyledi: Madenler insan ve toplum yaşamının önemli bir parçasıdır. Toplumların refahı ve ekonomik kalkınması için şarttır ve gelişmiş ekonomilerin bugün geldiği noktada büyük rol oynamıştır. Yaşamı fonksiyonel hale getiren araç ve gereçlerin tümüne yakını madenciliğin sonucudur. Ülkemizde çok çeşitli madenler var ancak karmaşık jeolojik yapımız maden armayı zorlaştırıyor. Dünyada yer altı kaynakları sıralamasında 132 ülke arasında üretim değerimizle 28. maden çeşitliliği bakımından da 10.sırada yer alıyoruz. Ülkemiz metalik madenler, enerji hammaddeleri ve jeotermal kaynaklar açısından zengin. Yerli kaynakların ekonomiye kazandırılması ve değer zincirinin oluşturulması bakanlığımızın temel hedefi. Yeni maden kanunu çalışmalarımız da devam ediyor. Bu kanunu madencilik sektörüyle beraber çalışarak, el ele çıkaracağız.”

“Katma değerli ürün satışımızı artırmak zorundayız”

Çalıştayın açılışında konuşan Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay ise Madenciliğin sanayiye ve ticarete katkısı ortada. Biz de bakanlık olarak madencilik sektörüne çok önem veriyoruz.

Türkiye olarak madencilikte 4.7 milyar dolara ulaşan bir ihracatımız var.  Bunun 1.9 milyar doları ise mermerden geliyor. Dünyada ise bu rakam totalde 16-17 milyar doları buluyor. Hacim olarak ise dünya rezervleri 15 milyar metreküp iken bizde bu rakam 5.1 milyar metreküp oluyor. Bu da aslında katma değerli ürün satışında daha yol almamız gerektiğini gösteriyor. Devletimiz ve bakanlıklarımız olarak bu konuda desteğimiz tam. 2019 yılında tam 14 ticaret heyeti düzenlendi ve bizler de desteğimizi gösterdik. İhracatçımızın her zaman yanındayız. Madencilerimizin, mermer doğal taşçılarımızın her zaman yanındayız. Kendimize güvenmemiz lazım. Çok güzel işler başaracağımızdan şüphemiz yok.”

Çevre, mevzuat, başarı hikayeleri başta olmak üzere madencilik sektörünün gündemindeki konuların tartışıldığı “Hayatımız Maden Çalıştayı”na emeği geçen sektörün 15 sivil toplum kuruluşuna teşekkür eden Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya, “İlk Çalıştayımız’da 9 STK ile başlayan sektörel mutabakatımız bugün 15 STK’ya ulaştı. Artık 15 STK birlikte hareket ediyor, sektörümüz için el ele çalışıyoruz” diye konuştu.

“Hem doğru madencilik yapmalı hem de bunu kamuoyuna doğru anlatmalıyız”

Madenciliğin modern hayatın can damarlarından biri olduğuna değinen Kaya, “Maden denildiğinde akla öncelikle sanayi gelse de aslında Hayatımız Maden! Bugün evimizde kullandığımız telefona, su içtiğimiz bardaktan elimizden düşürmediğimiz tabletlere, uçaklardan gemilere kadar hayatımızın vazgeçilmezi olan birçok ürün farklı madenler içeriyor. Modern sağlık hizmetleri, bankacılık sistemleri, ulaşım, ısınma, gıda gibi birçok sektör maden sektörüyle yaşıyor.  Hal böyleyken yani “Hayatımız bu kadar Maden”ken hem doğru madencilik yapmamız hem de bunu kamuoyuna doğru anlatmamız gerekiyor” dedi.

Dünyadaki 90 çeşit madenin 77’si Türkiye’de

Türkiye’nin en önemli öz kaynaklarından biri olan madenlerin yeryüzüne çıkarılıp, yerinde işlenerek ekonomiye kazandırılması gerektiğini anlatan Kaya, dünyadaki 90 çeşit madenin 77’sinin Türkiye’de bulunduğuna dikkat çekti. Dünya metal maden rezervlerinin yüzde 0.4’ü, endüstriyel ham madde rezervlerinin yüzde 2.5’i, kömür rezervlerinin yüzde 1.0’i ve jeotermal potansiyelinin yüzde 0.8’ine sahibiz” diyen Kaya, artık hammadde üretip satmak yerine dünya pazarına katma değerli ürünler sunulmasının şart olduğunun altını çizdi.

Maden ithalatımız 25 milyar dolar

Madencilikte dışa bağımlılığa da dikkat çeken Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya, şunları söyledi: “Ülke olarak toplam ithalatımızın yaklaşık %75’ini enerji, hammadde ve ara mal kalemleri oluşturuyor. İhtiyacımız olan enerji kaynaklarını ve metalleri dışarıdan satın almak için çok büyük bedel ödüyoruz.  İthal kömür, demir cevheri, altın, bakır, kurşun, çinko ve birçok maden ve metal için her yıl yaklaşık 25 milyar dolar harcıyoruz. Öz kaynaklarımız ise hala toprağın altında yatıyor! Bu yeraltı kaynaklarının çıkarılıp ekonomiye kazandırılmasının milli bir görev olduğuna inanıyor, madenlerimizi işleterek milletimizin yararına sunmak istiyoruz. ‘İnadına Üretim, İnadına İhracat’ diyoruz.”

“Madencilik sektörü 15 milyar dolar ihracat rakamına ulaşacak potansiyele sahip”

Madencilik sektörünün 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 9,2 küçüldüğünü ifade eden Kaya, “82 milyonun ev sahibi olduğu madenlerin kiracıları olarak, inadına üretim, inadına ihracat sloganıyla hareket ediyoruz. 2019 yılının Ocak – Ekim döneminde Türkiye’ye 3,6 milyar dolar döviz kazandırdık. Madencilik sektörü 15 milyar dolar ihracat rakamına ulaşacak potansiyele sahip. Bu potansiyeli ortaya çıkarmak için konunun tüm taraflarını Hayatımız Maden Çalıştayı’nda buluşturduk ve yol haritamızı belirledik. Madencilik sahalarında Devletin ilgili kurumlarınca verilen izinler dahilinde ve yine bu kurumların gözetim ve denetimi altında çalışan birçok maden işletmesi bulunuyor. Ülkemizin maden ihtiyacını karşılayabilmek, dışa bağımlılığı azaltabilmek için sürdürülebilir bir maden üretimini gerçekleştirmek zorundayız. Bunun için çevre ile dost, insan sağlığını üretiminin merkezine oturtan ve sürdürülebilir bir üretim zincirini iyi yöneterek amacımıza ulaşabiliriz. Çalıştayımızın bu anlamda da sektöre ve ülkemize büyük fayda sağlayacağına inanıyoruz” diye konuştu.

TürkAkım Projesi, 2019 sonunda faaliyete geçecek

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Fatih Dönmez başkanlığındaki heyet, TürkAkım Doğalgaz Boru Hattı Projesi alım terminalini ziyaret ederek proje yetkililerinden bilgi aldı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, BOTAŞ ve TAGTAŞ yetkililerinden oluşan heyet, TürkAkım deniz hattının kıyıya çıktığı Kıyıköy’de yer alan alım terminaline yaptıkları ziyarette, inşaattan sorumlu müdür Erol Yazıcı’dan brifing alarak tesisi inceledi.

Bakan Dönmez, projenin önemine değinerek Türkiye ve Rusya devlet başkanlarının projenin yıl sonuna dek bitmesi konusundaki mutabakatını anımsattı.

TürkAkım, Rusya’nın Anapa kentinden başlayıp Karadeniz boyunca ilerleyerek Türkiye’de Kırklareli’ne bağlı Kıyıköy beldesinde karaya çıkıyor. Karadaki boru hatlarından Türkiye’nin dağıtım ağına bağlanarak Türkiye piyasasına hizmet verecek olan ilk hattı BOTAŞ inşa ediyor. Avrupa piyasalarına doğalgaz sağlayacak ikinci hattının yapımını ise BOTAŞ ve Gazprom’un eşit ortaklığında kurulan TürkAkım Gaz Taşıma A.Ş. (TAGTAŞ) üstlendi. Her bir hattın kapasitesi yıllık 15,75 milyar m3 olacak. 

YEKA ihaleleri Aralık ayında ilan edilecek

Güneş Enerjisi Yatırımcıları Derneği GÜYAD tarafından düzenlenen “Yenilenebilir Enerji Finansmanı Zirvesi”, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş ve EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz’ın katılımlarıyla yapıldı.

Banka temsilcilerinin YEKDEM’i, Türkiye enerji sektöründe bir ‘başarı hikayesi’ olarak nitelendirdiği ve enerji sektöründen 130’u aşkın üst düzey yöneticiyi bir araya getiren zirvede, katılımcılar yenilenebilir enerji projelerinin finansmanındaki en ideal çözümler konusunda fikirlerini paylaştı.

15 Kasım 2019 tarihinde Rafless İstanbul Otel’de düzenlenen zirveye, Akbank Kurumsal ve Yatırım Bankacılığı Bölüm Başkanı Hakan Birhan, Garanti BBVA Kurumsal Krediler ve Proje Finansmanı Yapılandırma Direktörü Emre Hatem, İş Bankası Kurumsal Krediler Tahsis Bölüm Müdürü Can Yücel ve Yapı Kredi Bankası Proje ve Yapılandırılmış Finansman Direktörü Hale Tunaboylu Yayla konuşmacı olarak katıldı.

GÜYAD Yönetim Kurulu Başkanı Cem Özkök başkanlığındaki toplantı GÜYAD Genel Sekreteri Av. Berke Aygün’ün açılış konuşması ile başladı. Açılışın ardından banka temsilcilerinin katılımıyla yapılan oturuma moderatörlük yapan GÜYAD Yönetim Kurulu Başkanı Cem Özkök oturumu, “Bugün bir başarı hikayesi olarak nitelendirilen YEKDEM sürecinin tüm mimarlarını bir araya getirdik. Enerji Bakanlığı, Meclis Enerji Komisyonu, EPDK, bankalar ve yatırımcılarla YEKDEM gerçekten de bir başarı öyküsü oldu” sözleriyle başlattı. Oturumda Akbank, Garanti BBVA, İş Bankası ve Yapı Kredi Bankası yöneticileri YEKDEM’in geçmişten bugüne Türkiye enerji sektörüne nasıl bir ivme kazandırdığını ve bundan sonraki sürece dair beklentilerini paylaştı.

Zirvenin son bölümünde ise EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan’ın görüşleri alındı.

Tancan: Güneşte mini YEKA ihaleleri Aralık ayında ilan edilecek

YEKA yarışmalarını Aralık ayında ilan etmeyi planladıklarını belirten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Tancan, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amacı kullanımına dair kanunda düzenlemeler yapılması gerektiğini ve bunların yasalaşmasının ardından 2021 yılı sonrası için yenilenebilir enerji teşvikleri ile ilgili sürecin ilan edileceğini söyledi. Abdullah Tancan, “Aralıkta 1.000 MW kapasiteli mini güneş YEKA yarışmalarını ilan edeceğiz. 1.000 MW’lık bir kapasiteyi 10’ar MW kapasitelere başvurulabilecek ve 100 ayrı yarışma ilanı olacak şekilde kurguluyoruz. Bu şu an için bir taslak. 10 ile 50 megavat arasında değişebilecek kapasiteleri 39 ilimiz için açmayı planlıyoruz, bu sayı 40 ya da 41 de olabilir. Sektörden de görüşleri aldıktan sonra teknik hususları da netleştirmiş olacağız. Nisan 2020’de teklifleri alacak şekilde planlama yapıyoruz. Sektörümüzün uzun zamandır beklediği bir gelişmeydi” şeklinde konuştu.

Yılmaz: Tek model YEKDEM olmamalı

Bugün Türkiye’de rüzgar enerjisinde 8 bin, güneş enerjisinde 6 bin MW’lık kapasitelerin oluşmasında YEKDEM’in önemli bir payı olduğunu söyleyen EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz da, “Türkiye’nin enerji yatırım kültürünü değiştirdik, buna paralel finansman kültürünü de değiştirmemiz gerekli. Yeni modeller üretmeliyiz. Türkiye enerji sektöründe yatırımların küçülerek tabana yayılmasını arzu ediyoruz. YEKDEM’i destekliyoruz ancak tek model YEKDEM olmamalı. Yeni finansman modellerine dair çalışmalar yapılmalı” dedi.

Bankalar uzun vadeli destek istiyor

YEKDEM’in devam etmesinin enerji sektörünün büyümesi için gerekli olduğunubelirten Garanti BBVA Kurumsal Krediler ve Proje Finansmanı Yapılandırma Direktörü Emre Hatem de konuşmasında şunları dile getirdi:“Yeni dönem için alım garantisinin fiyat seviyesi, para birimi ve garantinin sabit mi yoksa piyasa takas fiyatına (PTF) mı bağlı olacağı üç önemli konu. Yeni dönemdeki alım garantisi PTF’ye endeskli olursa, bankaların bu projeleri finanse etmesi zorlaşır. Şu an en düşük faiz avroda ve yeni dönemde alım garantisinin de avro üzerinden verilmesinde fayda olduğunu görüyoruz. Ayrıca, yenilenebilir enerji projelerindeki ekipmanların çoğunlukla Avrupa’dan ithal edildiğini düşündüğümüzde, maliyetler dolara göre daha düşük çıkıyor.

Türkiye İş Bankası Kurumsal Krediler Tahsis Bölüm Müdürü Can Yücel de, “95 milyar dolarlık yatırım bütçesinin 70 milyar doları bankalarca fonlandı. Ağırlıklı bölüm ise YEKDEM. Bankaların önemli oranda tahsilat yaptığı sektörde 45 milyar dolarlık bir kredi bakiyesi oluştu. Bu çok önemli. Sektör her halükarda mevcut kapasitenin kalitesini muhafaza etmek ve teknolojiye ayak uydurmak için büyümek zorunda. Kredi portföyümüz içinde enerjinin ağırlığının aynı şekilde devam edeceğini düşünüyoruz” analizini yaptı.

Akbank Kurumsal ve Yatırım Bankacılığı Bölüm Başkanı Hakan Birhan “Vadenin yeterli olması lazım. Fiyatın sabit ve vadenin uzun olması durumunda kaynakları daha rahat ayırabiliyoruz. Vade ve fiyatın birbiriyle çalışıyor olması çok önemli. Mevzuat da çok net, az değişen bir mevzuat olmalı” ifadelerini kullandı.

YEKDEM bankacıların sisteme olan güvenini ve inancı perçinledi. Proje finansmanı bankacılar olarak görmek istediğimiz sabit fiyattan uzun vadeli satın alım garantisi” diyen Yapı Kredi Bankası Proje ve Yapılandırılmış Finansman Direktörü Hale Tunaboylu Yayla ise, rüzgar ve güneşin son derece sağlıklı giden, kredi ödeme sorunu olmayan projeler olduğunu belirtti. Tunaboylu Yayla, “10 yılı aşkın süreleri kapsayan uzun vadeli finansman garantileri bu desteği sürdürülebilir kılar” şeklinde konuştu.

İzmir’de iklim değişikliği masaya yatırılacak

Toplantının açılışı konuşmasını yapacak olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in önemli mesajlar vermesi bekleniyor.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın desteğiyle gerçekleştirilecek olan Küresel Isınma Kurultayı ile ilgili çalışmalar büyük bir hızla devam ediyor. Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) tarafından 50’ye yakın sivil toplum kuruluşu ile ortaklaşa gerçekleştirilecek Kurultay’da ‘Temiz Enerji Temiz Kentler” konusu tartışılacak.

İzmir Alsancak’ta Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi’nde 29 Kasım 2019 Cuma günü saat 12.30’da başlayacak toplantının açılışı konuşmasını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yapacak. Tunç Soyer daha önceki Kurultay’lara da katılarak iklim değişikliği konusunda önemli mesajlar vermişti. Başkan Soyer’in bu defa da önemli mesajlar vermesi ve İzmir’de günümüzün yakıcı sorunu iklim değişikliği konusunda atılan ve atılacak adımlara sıralaması bekleniyor.

Bu yıl 11’incisi yapılacak toplantının akışı da şekillenmeye başlandı. İlk oturumda gazetecilerin, ikinci oturumda ise ekonomi ile ilgili çevrelerin görüşlerini ortaya koyması bekleniyor. Daha sonra ise özellikle yerel yönetimlerin de katılımı ile bir forum yapılması bekleniyor.

Solarbaba ile sektörün beklentileri konuşuldu

Türkiye’nin en büyük enerji etkinliği haline gelen EIF, bu yıl 06-08 Kasım 2019 tarihleri arasında Ankara’da yapıldı.

Düzenlenmeye başlandığı günden beri enerji sektöründe önde gelen yerli-yabancı temsilcileri, bakanları ve yatırımcıları aynı platformda bir araya getiren EIF Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı, Solarbaba oturumuna ve ‘SolarCadde’ye ev sahipliği yaptı.

Açılışını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in yaptığı, üç gün boyunca workshop’lara ve oturumlara ev sahipliği yapan EIF Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı’nın ikinci gününde Solarbaba, “Yeni Dönemde Güneş Enerjisi Sektörünün Beklentileri” oturumunu gerçekleştirdi.

Moderatörlüğünü Solarbaba kurucusu Ateş Uğurel’in gerçekleştirdiği oturumda Isotec Enerji Direktörü Erkan Öztürk, O2 Group Kurucusu Özgür Sarpdağ, Türk Prysmian Kablo Endüstriyel Satışlar Müdürü Canberk Belibağlı ve Naturel Enerji Genel Müdürü Cem Göçmen sektörün beklentilerini ve problemlere olası çözümleri ele aldı. Teşviksiz güneş enerjisinin önemine değinen Solarbaba kurucusu Ateş Uğurel, YETA (Yenilenebilir Enerji Tedarik Anlaşmaları) ile ilgili “Yeni çıkan yönetmelikler kapsamında güneş enerjisinden elektrik üretiminin ilk tercih edileceği alanlar tüketim noktaları olacak, çatılarda güneşten üretilen elektrik çatının altındaki fabrika, otel, alışveriş merkezi tarafından tüketilecek ancak mevcut çatıların alanı, işletmelerin ihtiyacını sağlamak için yeterli değil. Bu yüzden YETA ile her bir elektrik tüketicisi, Türkiye içinde kurulu herhangi bir güneş veya rüzgar enerjisi santralinden uzun süreli sözleşmelerle elektriğini sağlama şansına sahip olmalı” diye konuştu. Enerjide dijital dönüşüme ve lisanssız güneş enerjisi santrallerinde uygulanabilecek ikili anlaşmaların ekonomiye yapacağı katkıya değinen Ateş Uğurel, katmadeğerli üretime de dikkat çekti.

Oturumda yenilenebilir enerji tedarik anlaşmalarının yanı sıra çatı üstü güneş enerjisi santrali uygulamalarında ikili sözleşme, çatı kiralama, mahsuplaşma gibi güncel mevzuat konuları tartışıldı. Sahada yaşanan teknik ve hukuki sorunlardan yeni mini YEKA’lar ve 5.1ç – c yönetmeliklerine, sektördeki yatırım problemlerinden farklı finans çözümlerine kadar güncel problemler masaya yatırıldı.

12. Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı’nın konferans programında ise Dünya ve Türki̇ye enerji̇ gündemi̇, enerji̇ ve di̇ji̇tali̇zasyon beledi̇yeler oturumu, enerji̇ sektörü ve fi̇nansman, enerji̇de di̇ji̇talleşme, geleceği̇n mobi̇li̇te teknoloji̇leri̇, enerji̇ teknoloji̇si̇ üreti̇mi̇ ve yerli̇leşme gibi önemli oturumlar yer aldı.

SolarCadde 5’inci kez sektörü aynı caddede bir araya getirdi

Bu yıl 5’inci kez organize edilen ve güneş enerjisi firmalarının katılımı ile geleneksel hale gelen “SolarCadde” bu yıl da EIF ziyaretçileriyle bir araya geldi. Güneş enerjisi sektöründe hizmet veren 28 firmanın katılımı ile temiz enerji dostlarını bir araya getiren ve bir Solarbaba projesi olan SolarCadde hakkında Uğurel Solarbaba olarak ilk kez 5 yıl önce EIF’te uygulamaya başladığımız ‘SolarCadde’nin çıkış noktası güneş enerjisinin dünyanın en demokratik kaynaklarından biri olması. Bu inanışımız ile bugün SolarCadde, eşit alanlarda farklı oyuncuları fuar ortamında bize ayrılan özel bir cadde üzerinde bir araya getiriyor. Bu sayede alan büyüklüğü ile değil, kalite ve hizmet anlayışı ile rekabet etme fırsatı yakalanıyor” açıklamasını yaptı.

SOLARBABA HAKKINDA:

Solarbaba, 1996 yılından beri Türkiye’de başta güneş enerjisi olmak üzere temiz enerji kaynaklarının tanıtılması, kurulu kapasitesinin hızla artması ve tabana yayılması için çalışmaktadır. 100 kurumsal destekçisi ve aylık 4 milyon+ okunma oranı ile faaliyetlerini bir sosyal şirket olarak sürdüren Solarbaba, geliştireceği ve uygulayacağı sosyal sorumluluk projeleri ile yoluna devam ediyor.

Güneşli bir gelecek, güneş enerjisi ile gelecek.

Kombi problemleri hayati risk oluşturuyor

Ülkemizde doğal gaz kullanımı oldukça yaygın… Dolayısı ile birçok evde ısınma amaçlı olarak kombiler kullanılıyor. Soğukların kendini hissettirmeye başladığı bu günlerde, güvenliğiniz için kombilerinizin sağlıklı çalışıp çalışmadığından mutlaka emin olmanız gerekiyor. Özellikle ani elektrik kesilmeleri ve yüksek akım çekimleri gibi durumlar, kombilerde önemli arızalara neden olabiliyor.  

Bugün büyük şehirlerde hemen hemen her evde bulunan kombiler, ısıtma ve soğutma tesisatlarının en önemli öğesi durumunda… Hem mekanik hem de elektrik/elektronik parçalara sahip olan bu cihazlarda yaşanabilecek arızalar, kışın yaşam kalitesini düşürebileceği gibi hayati risk de oluşturabiliyor. Bu gibi hayati risk taşıyan bir arıza durumu söz konusu olduğunda akla ilk gaz kaçağı gibi arızalar gelse de olası ani elektrik kesilmelerinin ve yüksek akım çekimleri gibi durumların doğurabileceği sonuçlara da en az o kadar dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü kombinizde olabilecek elektrik kesintisi, yüksek akım gibi durumlar telafisi zor ve maliyetli sonuçlara neden olabiliyor. Çözüm ise kombi ve klimalara özel koruyucu ürünlerle zamanında önlem almaktan geçiyor. Panasonic Life Solutions Türkiye tarafından pazara sunulan VİKO markalı otomatik sigorta ve sigorta kutusu kombinasyon ürünü, bu konuda ileri teknoloji deneyimi ve kalitesi ile oldukça güvenilir.

Kendinizi, sevdiklerinizi ve kombinizi koruyun!

İçinde istenilen akım değerinde ve karakteristikte otomatik sigorta, sigorta kutusu ve montaj elemanları bulunan kombinasyon çözüm paketi, her kombinin montajında bulunması gereken koruma ekipmanı olarak dikkat çekiyor. Cihazlar ile birlikte kullanılması durumunda, ani elektrik kesintisi ve yüksek akıma sebep olabilecek herhangi bir durumda hem sizi ve sevdiklerinizi hem de kombinizi koruyor.

Kombiler için üretilen çözümleri kullanın… VİKO kombinasyon çözüm paketleri, kombinizin yanında, cihazın enerji kablosuna bağlanarak kullanılıyor. Böylelikle oluşabilecek ani şebeke dalgalanmalarında ve aşırı akımdan oluşması muhtemel yangın durumlarında devrenin enerjisini keserek sizi ve cihazınızı tehlikelere karşı koruyor. Ürünlerin en önemli avantajı ise bu uygulamalar için özelleşmiş, artırılmış ürün güvenlik ve dayanım seviyelerine sahip olmaları… Ürünler, elektronik kartlarda ya da malzemelerde kısıtlanmış bazı maddelerin (kurşun, cıva, krom, bazı bifeniller ve bazı eterler gibi) bulunmamasını şart koşan RoHS direktifineuygun. Aynı zamandahalojen free özelliğe sahip ve V0 yanmazlık sınıfı gibi özellikler de sağlıyor. VİKO, sigorta ve sigorta kutusunu aynı markadan tek bir pakette sağlama imkanı ile de kolaylık sunuyor.

Viessmann Türkiye’de yatırıma devam ediyor

Dünyanın yüz yıllık öncü iklimlendirme çözümleri üreticisi Viessmann Grubu, Türkiye’de faaliyetlerine başlamasının 25. yılını, İstanbul’un ardından Manisa’daki fabrikasında da kutladı.

Viessmann Manisa fabrikasında düzenlenen basın toplantısında konuşan Viessmann A.Ş. Genel Müdürü Dr. Celalettin Çelik, ekonomide normalleşmenin başlayacağı 2020’de çift haneli büyümeyi öngördüklerini belirtirken, Türkiye’de değer üretmeye ve yatırım yapmaya devam edeceklerini söyledi.

Viessmann Manisa Genel Müdürü Nurten Üner ise, 2013 yılında yeşil bina konseptiyle kurdukları Manisa’daki çevre dostu fabrika ile Türkiye ekonomisine en üst düzeyde katma değer yaratmaktan ötürü gururlu olduklarını vurguladı. Viessmann Manisa’nın bölgede bir farklılık yarattığını belirten Üner, başta insan kaynakları uygulamaları olmak üzere pek çok konuda Ege Bölgesi’ndeki sanayi kuruluşları için örnek olduklarını ifade etti.

Türkiye’deki 25. yıldönümü vesilesiyle Viessmann Manisa fabrikasında düzenlenen basın toplantısında konuşan Viessmann A.Ş. Genel Müdürü Dr. Celalettin Çelik, Türkiye ekonomisine çeyrek asırdır katkıda bulunuyor olmaktan gurur duyduklarını kaydetti.

1917’de kurulan Viessmann Grubu, bugün 12 bin çalışanı ve 2.5 milyar Euro’luk cirosuyla önde gelen uluslararası iklimlendirme çözümleri üreticilerilerinden biri konumundadır. Grubun aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 12 ülkede 23 üretim tesisi bulunuyor ve dünya çapında 74 ülkede dağıtım ve temsilcilik ofisleri ile faaliyet gösteriyor.

Çelik, Viessmann’ın Türkiye’de çeyrek asrı bulan faaliyetlerinin şirket misyonuna paralel olarak istikrarlı bir şekilde geliştiğini vurgularken, 25 senelik tecrübeleri ve bilgi birikimleri ile Türkiye’nin iklimlendirme sektörünün en önemli aktörlerinden biri olarak faaliyet gösterdiklerini söyledi.

Viessmann Grubu’nun 2013 yılında, Türkiye’deki çalışanlarının en büyük ideallerinden birini gerçekleştirerek yatırım yapmaya karar verdiğini ve 20 Milyon Euro yatırım ile Manisa Organize Sanayi Bölgesinde kombi fabrikasını hayata geçirdiklerini belirten Çelik, “Bu tarihten itibaren Türkiye’de ürettiğimiz Viessmann kombileri iç pazarın yanı sıra yüksek oranda aralarında Avrupa ülkeleri de olmak üzere yurt dışına ihraç etmeye başladık. Yani, 2013 yılına kadar ürünlerimiz yurt dışından ithal edilirken, 2013 yılında fabrikamızın açılmasıyla yerli üretici ve ihracatçı kimliği kazandık.” dedi.

Satış ve üretim organizasyonları ile Viessmann’ın 300 kişiye istihdam sağladığını aktaran Dr. Celalettin Çelik, yeni nesil kombilerin tasarlandığı Ar-Ge merkezi ve yerel tedarikçi ekosistemi ile geliştirdikleriiş birliği sayesinde Türkiye ekonomisine katkı sağlamanın gururunu yaşadıklarını belirtti. Çelik ayrıca “Türkiye’de sahip olduğumuz güçlü marka imajının arkasında, yüksek ürün kalitesinin yanı sıra tam müşteri memnuniyetini hedefleyen nitelikli satış sonrası hizmet anlayışımız bulunuyor. Teknolojinin ve ürünlerin tanıtılması noktasında çok sayıda eğitim, seminer ve fabrika teknik gezileri düzenleyerek Viessmann’ın geniş teknik literatürünü tesisat sektörümüze kazandırdık. Tüm bu çalışmalarımızla Türkiye’de hızla gelişen modern ısı tekniği kültürüne önemli katkılar sunduk ve sunmaya devam edeceğiz. Gururla ifade edebiliriz ki, halen Türkiye genelinde çalışan yaklaşık 1 milyon Viessmann ürünü tüketicilerimizin yaşam konforuna doğrudan katkı sağlamaktadır.” şeklinde konuştu.

Viessmann Türkiye’nin birlikte çalıştığı 500’e yakın bayi, 300’ün üzerinde servis teşkilatı ve 10 bölge müdürlüğü ile çok geniş bir organizasyona sahip olduğunu vurgulayan Çelik ayrıca, “Viessmann olarak, mevcut ve kapsamlı yoğuşmalı cihaz ürün portföyü ile ErP Yönetmeliğinin Türkiye’de yürürlüğe girmesinden önce de satışlarımızda Türkiye’de pazar ortalamasının üzerinde bir yoğuşmalı cihaz payına sahiptik. Bu bakımdan sektördeki teknolojik yeniliklerimizle birlikte ErP yönetmeliği sonrasında da pazardaki pozisyonumuzu güçlendireceğimize inanıyoruz. Bununla birlikte dönemsel ekonomik dalgalanmalara rağmen Viessmann olarak Türkiye’de sürekli ve istikrarlı büyüme trendimizi koruduğumuzu belirtmek isterim. Viessmann Türkiye olarak aldığımız önlemler ve başarılı çalışmalarımız sayesinde bu sene gerileyen pazarda pazar payımızı artırdığımızı söyleyebilirim. 2020 yılında ise ekonomik sürecin normalleşmeye başlamasıyla 2019 yılında kazandığımız ivmeyi sürdürmeyi ve çift haneli büyümeyi hedefliyoruz.” şeklinde konuştu.

Türkiye’de faaliyette bulundukları çeyrek asrın sadece bir başlangıç olduğunu belirten Celalettin Çelik, “Viessmann Grubu ve Türkiye organizasyonu olarak derin bir bağlılıkla Türkiye’de değer üretmeye ve yatırım yapmaya devam edeceğiz,” şeklinde konuştu.

“Viessmann Manisa, Ege Bölgesi’ndeki sanayicilere de örnek oldu”

Viessmann Manisa Genel Müdürü Nurten Üner ise, 2013 yılında kurulduktan sonra Viessmann Manisa fabrikasının ihracat oranının giderek arttığını, bu oranın 2019 itibariyle üretimin yüzde 70’ine ulaştığını söyledi. Gerçekleştirdikleri ihracat ile İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği (İSİB) tarafından açıklanan Türkiye’nin en çok kombi-su ısıtıcısı ihracatı yapan ilk üç firması arasında yer aldıklarını vurgulayan Üner, “Sadece gerçekleştirdiğimiz üretim ve ihracat ile değil, sağladığımız istihdam ile de hem Türkiye ekonomisine hem de Manisa ve Ege Bölgesi’ne katkıda bulunuyoruz.” dedi.

Viessmann Manisa olarak 6 yıllık kapsamlı çalışmanın neticesinde bu yıl Great Place to Work kapsamında 2019 Ege’nin En İyi İşvereni ödülünü aldıklarını belirten Viessmann Manisa Genel Müdürü Nurten Üner, gerçekleştirdikleri çalışmalar ile bölgede bir farklılık yarattığına inandıklarını ve Ege Bölgesi’ndeki sanayi kuruluşlarına da örnek olduklarını ifade etti.

Bu yıl ayrıca, Türkiye Kalite Derneği (KalDer) İzmir Şubesi’nin Ulusal Kalite Hareketi İyi Niyet Belgesini imzalayarak sürdürülebilir kalite yolculuğuna adım attıklarını aktaran Üner, “Önce Türkiye’de sonra da Avrupa’da örnek olmak istiyoruz ve bu doğrultuda KalDer’in kurumsal yapısı içinde önemli kazanımlar elde edeceğimize inanıyoruz.” şeklinde konuştu.

Viessmann’ın Ar-Ge’ye dünya çapında verdiği önem doğrultusunda, 2018 yılı başında Bilim Sanayi Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi onayı aldıklarını söyleyen Nurten Üner, “Manisa’da hayata geçirdiğimiz Ar-Ge Merkezi’mizde hali hazırda sayıları 20’yi bulan nitelikli uzman çalışanımız görev yapmaktadır. İlerleyen dönemde bu sayının artırılmasını hedefliyoruz ve bu doğrultuda Ar-Ge Merkezi’mize yatırım yapmaya devam ediyoruz.” dedi.

Yapılan yatırımlar sonucunda Viessmann’ın yoğuşmalı kombisi Vitodens 050’nin Viessmann Manisa Fabrikası’ndaki Ar-Ge Bölümünde geliştirildiğini belirten Üner, ayrıca 2020 yılında piyasaya sürülmesi planlanan yeni nesil kombilerin Ar-Ge’sinin de Manisa fabrikasında yürütüldüğünü aktardı.

Viessmann Grubu’nun “gelecek nesiller için yaşam alanları tasarlamak” misyonu kapsamında Manisa fabrikasının yeşil bina konsepti ile inşa edildiğini belirten Viessmann Manisa Genel Müdürü Nurten Üner, “Manisa fabrikamız özgün ve sosyal mesajlar veren mimarisi, bütünüyle yenilenebilir enerji ile kurgulanan sistem çözümleriyle dikkat çekiyor. Manisa fabrikamızda ısı pompası, termik güneş enerjisi ve fotovoltaik sistemler gibi yenilenebilir enerji sistemleri kullanılarak, fosil yakıtlardan tamamen bağımsız ısıtma ve soğutma yapılıyor. Bu doğrultuda, gelecek nesiller için sürdürülebilir ve çevre dostu yüksek verimli enerji çözümlerini 25 yıl boyunca yaptığımız gibi, ilk günkü şevkle sunmaya devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.

YEDAŞ elektrik teknisyenleriyle buluştu

Samsun, Amasya, Çorum, Ordu ve Sinop illerinde yaklaşık 2 milyonun üzerinde vatandaşın elektrik enerjisi ihtiyacını kaliteli ve kesintisiz bir şekilde sunan YEDAŞ, Müşteri Memnuniyeti çalışmaları kapsamında hizmet bölgesinde bulunan elektrik teknisyenleri odası ile buluşarak, EDAŞONLİNE sistemi ilgili bilgilendirme toplantısı düzenledi.

Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel müdürlük binasında yapılan toplantıya Türkiye Elektrik Elektronik ve Teknisyenleri , Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı,  Samsun, Ordu, Çorum, Amasya ve Sinop Oda Başkanları ve beraberinde bölgede hizmet veren elektrikçiler katıldı.

Şirketimizin sorumluluk alanında yürütülen süreçlerden; proje onayları, bağlantı başvuruları ve yeni tesis kabul işlemleri ve yaşanan sorunların konuşulduğu toplantıda karşılıklı görüş ve öneriler paylaşıldı. Yaşanabilecek sorunların çözümü adına önemli bir adım olan toplantıya; YEDAŞ Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürü Hasan Yasir BORA ve üst düzey yöneticiler katıldı.

EDAŞONLİNE Hakkında Bilgi Verildi

Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş. yetkililerinin sunumu ile başlayan toplantıda, proje onay, bağlantı ve yeni tesis kabul süreçlerinin online olarak yürütüldüğü EDAŞONLİNE sistemi ilgili geliştirmeler başta olmak üzere; ilgili mevzuatların uygulamaları, Bağlantı başvurusu süreleri, fen adamlarının yetkileri, bağlantı projeleri onayları ve bölgedeki elektrikçilerin uygulamaları konularında karşılıklı istişarelerde bulunuldu. Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürü Hasan Yasir BORA, hizmet performanslarını artırmak için mevzuatı göz önünde bulundurarak bölgenin gelişen ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen sistem kurulduğunu belirterek, yapılan toplantıda görüşülen konular ile bu sistemin daha da geliştirilerek tüm tüketicilere kaliteli ve hızlı hizmetin sunulması için çalışmalara sıkı bir şekilde devam edileceğinin altını çizdi.

“Isı yalıtımı’’ iklim değişikliği ile mücadelenin anahtarı

Hava sıcaklıklarının mevsimlere bağlı olarak değişmesi sonucu enerji tüketiminde ciddi oranda artışlar meydana geliyor. Yaz kış enerjinin verimli ve etkin kullanılması ancak doğru ısı yalıtım sistemi ile sağlanabiliyor. Filli Boya Capatect Isı Yalıtım sistemi binalarda enerji tüketimini azaltarak çevre kirliliği ve küresel ısınmaya karşı pozitif yönde etki sağlıyor.

Yaşadığımız konutlarda sadece ısınmak amacıyla bir yılda 14 milyar $ değerinde enerji tüketiyoruz. Harcadığımız bu enerjinin yarısından fazlası yalıtımsız duvarlar yüzünden havaya gidiyor ve israf oluyor. Tükettiği enerjinin %75 civarındaki kısmını ithal eden ülkemiz için artan tüketim ve enerji kaynaklarının kullanımı konusunun önemi daha da belirginleşiyor. Ayrıca tüketilen enerji sonucunda oluşan atıklarında artışı da önemli bir çevre kirliliği ve iklim değişikliğine neden oluyor. Isı yalıtımı ve enerji verimliliği ise iklim değişikliği ile mücadelede kilit rol üstleniyor. Isı yalıtımı ile yakıt tüketimi azaltılarak, çevre kirliliği ve küresel ısınmaya karşı pozitif yönde etki sağlanıyor. Dünyaya bıraktığımız karbon ayak izimiz azaltılıyor.

Ülkemizde enerjinin %37,2’si binalarda, %32’si sanayide ve %20’si ulaşımda harcanıyor. Binalarda tüketilen enerjinin en büyük payı ise ısıtmadan kaynaklanıyor. Konutlarda tüketilen toplam enerjinin yaklaşık %75’inden fazlası ısıtma ve soğutma için tüketiliyor. Doğru ürün ve uygulama ile dış cephe ısı yalıtımı yapıldığı taktirde %50’ye varan tasarruflar sağlanabildiği gibi, Binalarda Enerji performansı yönetmeliği gereği alınması zorunlu olan Enerji Kimlik belgesinde yüksek enerji ve sera gazı emisyon sınıfına sahip binalar elde etmenin en ekonomik, en yaygın ve en etkili yolunun binalarda “Isı Yalıtımı” olduğu biliniyor.

İhracatçıya yeşil pasaport düzenlemesi sevindirici

2017 yılında yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararı ile yeşil pasaport alabilmek için ihracatçıların gerçekleştirmesi gereken 1 milyon dolarlık limit, bugün Resmi Gazete’de yayınlanan (11 Kasım 2019) 1770 Karar sayısı ile 500 bin dolara indirildi. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, konuya ilişkin yazılı bir değerlendirme yaptı.

Pelister açıklamasında şunları kaydetti:

“İhracatçılarımızın yeşil pasaport alabilmek için gerçekleştirmesi gereken 1 milyon dolarlık limit, “İhracatçılara Hususi Damgalı Pasaport Verilmesine İlişkin Esaslar Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar” kapsamında 11 Kasım 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak, Cumhurbaşkanı Kararı ile 500 bin dolara indirildi. İhracatçılarımızın yurt dışı seyahatleri ve pazar ziyaretleri açısından yeşil pasaport büyük bir önem taşıyor. Ancak bugüne kadar yeşil pasaport için son 3 yıl içerisinde ortalama 1 milyon doların üzerinde ihracat yapma kriteri bulunuyordu. Biz, bu avantajdan daha geniş bir ihracatçı kitlesinin yararlanması amacıyla, yeşil pasaporttaki 1 milyon dolar sınırının 500 bin dolar seviyesine düşürülmesi için gerekli çalışmalarımızı tamamlayarak Ticaret Bakanlığı’mıza başvurumuzu gerçekleştirmiştik. İKMİB Yönetim Kurulu olarak göreve geldiğimiz günden beri, vaatlerimizden biri olan yeşil pasaport alma limitlerinin düşürülmesi ve kullanım süresinin 2 yıldan 4 yıla çıkarılması konusunda çaba içerisindeydik. Her fırsatta hem Bakanlığımız hem Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) nezdinde yakın bir diyalog çerçevesinde bu sorunun çözüme kavuşturulması için istişarelerde bulunduk. İhracatçılarımızın yurt dışına çıkışlarda yaşadığı sorunlardan biri olan yeşil pasaport almada gerekli limitin 1 milyondan 500 bine düşürülmesinden, bugün bu çabalarımızın karşılığını almaktan memnuniyet duyuyoruz. Bu konuda ihracatçılarımıza destek olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan’a, TİM Başkanımız Sayın İsmail Gülle’ye ve tüm yetkililere teşekkür eder, ihracatçılarımıza hayırlı olmasını dileriz.

İKMİB olarak sektörümüzün gelişmesi için çalışmaya ve firmalarımıza destek olmaya devam edeceğiz. Bu yıl itibariyle şimdiye kadar yeşil pasaport alma koşullarını sağlayan 480 üye firmamızın başvuru işlemlerini gerçekleştirdik. 2018 yılında bu rakam 196 idi. Bu kararla birlikte daha fazla ihracatçımızı yeşil pasaport sahibi yapacağımıza inanıyoruz. Bununla birlikte yeşil pasaportun kullanım süresinin de 4 yıla çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. İhracatçılarımızın daha fazla yurt dışı etkinliklerine katılarak ihracatlarını artırmasına katkı sağlayacak bu adımın da en kısa zamanda atılmasını bekliyoruz.”

Enerji çalışanları haftası kutlanmaya başlandı

Her yıl kasım ayının ikinci haftası yapılması planlanan ve bu yıl ilki kutlanan “Enerji Çalışanları Haftası” başladı. Enerji İletişim Grubu’nun (EİG), 470 bin çalışanı kapsayan bu özel hafta için hazırladığı video, sektör oyuncularının sosyal medya hesapları üzerinden #sensizolmaz ve #enerjinizicinvariz etiketleri ile paylaşıldı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in 7 Ekim’de Antalya’da müjdesini verdiği ve bundan sonra her yıl kasım ayının ikinci haftası kutlanacak olan ‘Enerji Çalışanları Haftası’ başladı. Riskli ve uzmanlık isteyen bir alan olan enerjide, akaryakıt sektöründe 250 bin, elektrik üretim, dağıtım ve perakendede 80 bin, doğalgazda 10 bin, LPG’de 50 bin ve kamuda 80 bin olmak üzere 470 binin üzerinde çalışan bulunuyor. Böylesine büyük bir kitleyi kapsayan ‘Enerji Çalışanları Haftası’ ile çalışanların emeklerinin ve başarılarının yanı sıra sanayiden turizme, hizmet sektöründen hane halkına kadar tüm alanlarda vazgeçilmez olan enerji sektörünün önemine dikkat çekilmesi amaçlanıyor.

Enerji çalışanlarına yönelik söz konusu haftanın düzenlemesinde geçtiğimiz yıl çalışmalarına başlayan Enerji İletişim Grubu’nun (EİG) imzası bulunuyor. Başta medya mensuplarının ve tüm kamuoyunun doğru bilgiye ve kaynağa ulaşmasında, tüketicinin bilinçlendirilmesinde köprü görevi gören enerji sektöründeki iletişimciler tarafından oluşturulan EİG’in bir projesi olan ve yüzbinlerce kişiyi yakından ilgilendiren ‘Enerji Çalışanları Haftası’nın her yıl kasım ayının ikinci haftası kutlanması planlandı. Bu yıl kutlama tarihleri, 11-18 Kasım arası olarak belirlendi.

ENERJİ ÇALIŞANLARI HAFTASINA ÖZEL VİDEO

470 bini aşkın sektör çalışanının özel haftası için Enerji İletişim Grubu da (EİG) sektör çalışanlarının yaptıkları işin değerini ortaya koyan bir video hazırladı. Enerjinin tüm sektörlerinde yer alan şirketlerin sosyal medya hesapları üzerinden #sensizolmaz ve #enerjinizicinvariz etiketleri ile paylaşılan videoda ‘sizin için çalışıyoruz’ teması işlendi.

EİG tarafından hazırlanan videoya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=OtxhC6VnW-U&feature=youtu.be

Türkiye ABD’nin Çin’den yaptığı ithalata talip

ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşı inişli çıkışlı bir seyirde devam ediyor. Trump yönetimi Çin’den aldığı pek çok ürün kalemi için alternatif ülke arayışını sürdürüyor. Söz konusu ürünlerin başında ise plastikler geliyor. Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacmini 20 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkarma hedefinde plastik sanayinin önemli bir yer tutacağını belirten PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, ABD’ye 44 milyar dolarlık plastik mamul ihraç eden Çinli firmaların yerini Türk plastik sanayicilerinin doldurabileceğini belirtti. PAGEV olarak ABD’deki konuyla ilgili meslek örgütleriyle dirsek temasında olduklarını söyleyen Eroğlu, bu süreci kolaylaştıracak çalışmalar yürüttüklerini dile getirdi.

Çin, ABD’nin toplam plastik ürün ithalatından yüzde 44 pay alıyor

ABD ekonomisi Trump yönetiminin yerli üretimi teşvik edici önlemleri ile birlikte yeniden ivme kazansa da üretim noktasında eksik kaldığı ürünlerde ithalatta bağımlılığı devam ediyor. Bu ürünlerin başında da plastik geliyor. İhtiyaç duyduğu plastik ürünlerin büyük çoğunluğunu Çin’den alan ABD, ticaret savaşlarının ardından alternatif ülke arayışına girmiş durumda.

ABD’nin Çin’den yaptığı 44 milyar dolarlık plastik mamul ithalatı Türk plastik sanayicilerinin iştahını kabartıyor. Dünyanın en büyük altıncı Avrupa’nın en büyük ikinci plastik üreticisi konumunda bulunan Türk sanayicisi, Çin’den boşalacak ABD pazarını başka ülkelere kaptırmama konusunda kararlı…

ABD – Çin ticaret savaşının sonucu olarak ABD’nin Çin’den yaptığı ithalatın Türkiye gibi ülkelere yöneleceğini ve ABD pazarının Türkiye için büyük bir potansiyel ihracat pazarına dönüşeceğini belirten Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu,şunları söyledi: “ABD fırsatını çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. ABD’nin plastik mamul ihracatından Türkiye’nin aldığı pay sadece yüzde 0,02 seviyesinde. Oysa Türkiye plastik sektörü olarak bu rakamı yukarıya taşıma ve ABD – Çin ticaret savaşı nedeniyle ortaya çıkacak büyük ABD pazarına yönelik ihracat potansiyelini; altyapımız, üretim kabiliyetimiz ve teknolojimiz ile karşılayabilecek güce sahibiz. Söz konusu kapının açılması daha yüksek fiyatlarla ihracat, daha yüksek ciro ve katma değer demek. Aynı zamanda sanayicilerimiz teknolojilerini geliştirerek yüksek katma değerli üretime yönelebilecek ve istihdam kapasitelerini artırabilecek. Böylece sektörümüzün ülke ekonomisine verdiği katkı artacak,ülkemizin işsizlik ve dış ticaret açığı sorunu büyük ölçüde çözüme kavuşmuş olacaktır. Yakın gelecekte bitmek üzere olan SOCAR yatırımı ve yeni başlayacak Yumurtalık Polimer Vadisi projeleri de bir fırsat olarak karşımızda duruyor. Söz konusu projeler, Türkiye plastik sektörümüzün hammadde ihtiyacını önemli ölçüde karşılayacak, orta ve yüksek teknoloji plastik mamullerin üretim ve ihracatına önemli bir altyapı oluşturacak.”

ABD’nin geçtiğimiz yıl Çin’den yaptığı 44 milyar dolarlık plastik mamul ithalatının Türkiye’ye kaymasının sektörün üretim kapasitesini önemli ölçüde artıracağını söyleyen Yavuz Eroğlu; “AB ülkelerinin tersine Çin’in yıkıcı etkisi ile mücadele etmeye çalışan ABD’de plastik sektörüne yönelik herhangi bir kısıtlama söz konusu değil. Dolayısıyla bu durum bizim için bir avantaj. Dünyanın en büyük plastik ürün kullanıcısı olan ABD, Türkiye için çok cazip bir pazar konumunda. Çin şu an ABD’nin 260 milyar dolarlık plastik mamul ithalatında yüzde 44 ile aslan payını elinde tutsa da değişen koşullarda bunu sürdürmesi mümkün görünmüyor. ABD pazarında Çin’in boşluğunu Türkiye gerek büyüklüğü gerekse de fiyat avantajı ile doldurabilecek en ideal ülke konumunda bulunuyor. PAGEV olarak konu ile ilgili çalışmalarımızı ABD’deki ilgili meslek örgütleriyle dirsek temasında yürütüyoruz. ABD kapısını zorlamaya ve Çin’in yerini almaya kararlıyız” dedi.

PAGEV Başkanı son olarak Türk plastik üreticisinin ABD’ye ihracat potansiyeli en yüksek 10 ürün grubunu ortaya koyduklarını belirterek bunları şöyle sıraladı:

Türkiye’nin ABD’ye İhraç Potansiyeli Büyük Olan 10 Ürün

GTİPGTİP AçıklamaABD’nin 2018 Yılı İthalat(1000 Ton)ABD’nin İthalatında Yıllık Ortalama Artış Hızı (%)Türkiye’nin ABD İthalatından Aldığı Pay (%)
392630Mobilya, kaporta ve benzeri malzemeler için plastikten parçalar (yapı elemanları hariç)59.18919,41,60
392113Plakalar, levhalar, filmler, folyolar ve şeritler, hücresel poliüretanlar, işlenmemiş ya da sadece yüzey işlemeli56.39016,50,69
391740Fitingler, Ör; borular, borular ve hortumlar için contalar, dirsekler, plastik flanşlar56.76110,90,59
391990Plastikten kendinden yapışkanlı plakalar, levhalar, filmler, folyolar, bantlar, şeritler ve diğer düz şekiller95.61910,30,49
392329Çuvallar ve torbalar plastikten koniler (etilen polimerleri hariç)137.17615,60,39
392010Plakalar, tabakalar, filmler, folyolar ve şeritler, etilen polimer olmayan etilen polimerleri, takviyeli olmayan463.07311,60,32
392111Plakalar, levhalar, filmler, folyolar ve şeritler, stiren hücresel polimerlerin, işlenmemiş veya sadece yüzey işlemeli19.58223,80,28
391739Plastikten esnek borular, borular ve hortumlar, diğer malzemelerle güçlendirilmiş veya başka şekilde birleştirilmiş119.17137,20,25
391810Kendinden yapışkanlı olsun olmasın, zemin kaplamaları rulolar halinde ya da karolar şeklinde ve duvar ya da403.16424,70,06
391890Plastiklerin, kendinden yapışkanlı olsun olmasın, rulo halinde veya fayans formunda…29.92916,00,06

Türk Firmaları Almanya’ya çıkarma yaptı

16 Ekim’de kapılarını açan, dünyanın en önemli plastik ve kauçuk fuarı “K 2019”,16-23 Ekim 2019 tarihleri arasında Almanya’nın Duesseldorf şehrinde düzenleniyor. Türkiye, 152 plastik ve kauçuk firması ile fuarda boy gösteriyor.63 ülkenin katıldığı fuarda,“Plastiklerin geri dönüşümü”, “Plastik endüstri 4.0”, “Sürdürülebilir kalkınma için plastikler” konularında son teknolojiye sahip ürünler ziyaretçilere tanıtılıyor. 

K 2019 Fuarı’nın Türkiye milli katılım organizasyonu, İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) iş birliği ile bu yıl dördüncü kez gerçekleştiriliyor. Toplam 152 Türk plastik ve kauçuk firması en son ürünlerinifuarda tanıtıyor. Üç yılda bir düzenlenen K Fuarı’nda, 2016 yılında 61 ülkeden 3 bin 293 katılımcı plastik ve kauçuktan ürünler ve makinelerini sergiledi ve fuarı 232 bin 53 kişi ziyaret etti. Bu yıl ise 250 bin ziyaretçinin beklendiği fuarda 63 ülkeden 3 bin 340 katılımcı yer alıyor.

175 bin m2 alanda, 17 holde düzenlenen fuara, Türkiye’den İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, İKMİB Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Tayfun Demir, İKMİB Plastik Komitesi Başkanı Mehmet Uysal, TİM Delegesi İsmail Darcan, TİM Delegesi Oğuzhan Gürlek, İKMİB Sektör Temsilcisi Halil Gökhan Can, İKMİB Sektör Temsilcisi Kemal Cihan Tanık, İMMİB Genel Sekreteri Dr. S. Armağan Vurdu ve İMMİB Genel Sekreter Yardımcısı Coşkun Kırlıoğluile 152 plastik ve kauçuk firması katıldı.T.C. Düsseldorf Başkonsolosu Ayşegül Gökçen Karaarslan ve Düsseldorf Ticaret Ataşesi Anıl Gürtuna Kaya, İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister Başkanlığındaki heyet ile birlikte katılımcı firmaları ziyaret ederek, başarılar diledi.

Türk ürünlerine yoğun ilgi

Fuarın önemine dikkat çeken ve Türk ürünlerine yoğun ilgi olduğunu belirten İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Sektörün en önemli fuarlarından biri olan K Fuarı’na 2016 yılında, milli katılım organizasyonumuz altında 25 firma ile birlikte toplam 110 Türk firması katılmıştı. Bu yıl düzenlenenK 2019’a ise, Türkiye milli katılım organizasyonu altında toplam 686 m2 alanda 32milli katılım firmamız ile birlikte 120de bireysel firma olmak üzere toplam 152 Türk plastik ve kauçuk firmamız katıldı. Türkiye olarak bu yıl Almanya, Çin ve İtalya’dan sonra katılımcı firma sayısı bakımından fuarda 4’üncü sırada yer alıyoruz. Katılımcılarımız, 2 ayrı holde,plastik makine ve aksamları ile plastik hammadde ürünlerini tanıtıyor. K Fuarı, 3 yılda bir düzenleniyor ve tüm dünyadaki plastik ve kauçuk sektöründe faaliyet gösteren en önemli firmaları bir araya getiriyor.Sektöre ilişkin son gelişmeler, yenlikler bu fuarda sergileniyor.Bu açıdan sektördeki firmalarımızın bu önemli fuarda potansiyel alıcılarla bir araya gelerek yeni iş birlikleri oluşturmalarını ve ürünlerini tanıtmalarını hedefliyoruz. Fuarların yeni Pazar ve müşteri kazanımındaki önemini her zaman anlatıyoruz ve firmalarımızı bu konuda destekliyoruz” dedi.

Burak Kuyan, Enerji Ticareti Derneği yönetim kurulu başkanı oldu

Kuruluşundan itibaren serbest piyasanın oluşturulmasında önemli bir rol üstlenen Enerji Ticareti Derneği’nin yeni dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine Doğan Enerji CEO’su Burak Kuyan seçildi.

Enerji Ticareti Derneği’nde gerçekleşen 2019 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı sonucunda yeni dönem için Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine Doğan Enerji CEO’su Burak Kuyan getirildi. Üç yıldır Doğan Enerji CEO’su olarak görev yapan Kuyan, başkanlık koltuğunu görevi yaklaşık iki yıldır yürüten Gama Enerji A.Ş. Genel Müdürü Tamer Çalışır’dan devraldı.

Genel Kurul’da konuşan Kuyan, enerji ticareti piyasasını yeniden gelişim yönüne sokabilmek için yeni dönemde tüm üyelerin çalışmalara katılımını önemsediklerinin altını çizerek birlikte daha etkin bir dönem geçirmeyi hedeflediklerini vurguladı. Bununla birlikte ETD’nin kapsama alanını genişleterek sadece elektrik değil, enerji ticareti alanına giren tüm emtia piyasalarına ilgilerini artıracaklarını anlattı ve bunun için üye sayısı ile çeşitliliğinin geliştirilmesine çalışacaklarını belirtti. 

1998 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olan Kuyan,  2002 yılında Virginia Tech Üniversitesi’nde MBA programını ve Işık Üniversitesi’nde İşletme ve Finans doktora programını tamamladı. Mezuniyetinin ardından Finans Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’de Bireysel Portföy Yönetmeni olarak çalışan Kuyan, 2005 yılında Doğan Holding Stratejik Planlama ve İş Geliştirme Uzman Yardımcısı görevine başladı. 2012 yılında Doğan Enerji Direktörlüğü görevine getirilen Kuyan, 2016’dan beri Doğan Enerji CEO’su olarak görev yapmaktadır.

Yandex’in sürücüsüz otomobilleri

Dünyanın en önemli teknoloji şirketlerinden Yandex, sürücüsüz otomobil teknolojisine öncülük yapıyor. Yandex, geliştirdiği sürücüsüz otomobillerin 1.6 milyon kilometre yol katettiğini açıkladı. Yandex, bir dönüm noktası sayılacak bu önemli gelişmeyle Avrupa’nın en büyük sürücüsüz otomobil geliştiricisi konumuna geldi.

Dünya genelinde 10 farklı ülkede hizmet veren, hisseleri 2011 yılından bu yana NASDAQ’ta işlem gören teknoloji devi Yandex, çığır açan yenilikler geliştirmeye devam ediyor. Sürücüsüz araç teknolojilerinde önemli bir ilerleme sağlayan Yandex,geliştirdiği sürücüsüz otomobillerin1.6 milyon otonom kilometre yol katettiğini açıkladı. Yandex bu gelişmeyle Avrupa’nın en büyük sürücüsüz otomobil geliştiricisi olurken, dünya çapında da Waymo, Cruise Automation, Baidu ve Uber ile birlikte ilk 5 otonom araç şirketi arasına girdi.

Yandex’in sürücüsüz otomobilleri 1.6 milyon kilometrelik yolun büyük bir bölümünü, beklenmedik trafik koşullarıyla bilinen ve dünyanın en kalabalık şehirleri arasında bulunan Moskova’da ve Tel Aviv’de katetti.Yandex’in otonom araçları, Moskova’nın karlı ve yağmurlu koşullarında ve Tel Aviv’in yoğun sıcağında rastgele park edilen otomobillerin arasında manevralar yaparak sürüşlerini gerçekleştirdi.

Geçtiğimiz ocak ayında Las Vegas’ta düzenlenen CES 2019 kapsamında, gazetecilerin de katıldığı bir otonom sürüş gerçekleştirmiş olan Yandex, 2018 yılının Ağustos ayından beri de Rusya’nın Tataristan bölgesinde bulunan Innopolis şehrinde,sürücüsüz bir şekilde hizmet veren otonom taksi servisine öncülük yapıyor.

Yandex’in sürücüsüz otomobilleri günde 20 bin, ayda 500 bin otonom kilometre yapıyor. Şu anda 50 adet sürücüsüz otomobili bulunan Yandex, yılsonuna kadar bu sayıyı 100’e çıkarmayı hedefliyor. Gelecek yıllarda filonun genişletilmesi hedefi, şirketin öncelikli planları arasında bulunuyor. Bununla birlikte Yandex, otonom sürüşlerin daha hızlanması ve daha mükemmel hale gelmesi için çalışmalarına devam ediyor. Yandex iki yıl içerisinde otonom sürüştehaftada 1.000.000 kilometreye ulaşmayı hedefliyor.  

Yandex sürücüsüz otomobil alanında genişleme stratejisinin bir parçası olarak Hyundai Mobis ile iş birliği yapıyor. Bu iş birliğinin kapsamında yeni tanıtılmış olan sürücüsüz otomobil Sonata, Yandex’in filosuna katılacak olan modellerden biri olacak.

Milli teknoloji hamlesini acilen hayata geçirmek zorundayız

Tüm dünyada Ar-Ge pazarı giderek büyüyor.Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı son rapor ve 11. Kalkınma Planı’na bakıldığında Türkiye de bu Ar-Ge yarışında emin adımlarla ilerliyor.

TÜİK raporunda 2018 yılı merkezi yönetim bütçesinden Ar-Ge çalışmaları için 13 milyar 24 milyon TL’lik bir destek sağlandığı görülüyor. 2019 yılında ise merkezi yönetim bütçesinden Ar-Ge için 15 milyar 597 milyon TL başlangıç ödeneği tahsis edilmesi planlanıyor. Yine 11. Kalkınma planında da Ar-Ge faaliyetleri ayrı bir ekosistem olarak ele alınıyor ve 2023’te bu yatırımların milli gelire oranının yüzde 0,96’dan yüzde 1,8’e çıkarılması hedefleniyor.  Bu yatırımlar içerisindeki özel sektör destek paylarının da yüzde 56,9’dan yüzde 67’ye yükseltilmesi amaçlanıyor.Önümüzdeki birkaç yılda artması hedeflenen Ar-Ge yatırımlarının Türkiye ekonomisini büyüteceği öngörülüyor.

Alınan bu kararlardan ve sonuçlardan anlaşılacağı üzere Türkiye özellikle yüksek teknolojili ürünlerin Ar-Ge çalışmaları için büyük adımlar atmaya hazırlanıyor. Mimar ve Mühendisler Grubu’nun (MMG) ev sahipliğinde düzenlenen 4. Ar-Ge ve İnovasyon Zirve’sinde Türkiye’nin Ar-Ge ve İnovasyon çalışmalarının geliştirilmesi ve kamu-üniversite-özel sektör işbirliklerinin artması için neler yapılabileceği tüm ayrıntılarıyla ele alındı. Zirvede T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcıları; Hasan Büyükdede, Fatih Kacır,Çetin Ali Dönmez, T.C. Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakçı, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç de konuşmacılar arasında yer aldı.

Yerli Akılla Küresel Pazarlara Açılmak

Zirve; yerli akılla küresel markanın inşa edilmesi,yerli yeniliğin finansmanı,bilginin ticarileşmesi, üretim teknolojilerinde paradigma değiştiren yenilikler, yerli yenilikçi enerji arzında kömürün rolü,yerli akılla girişimci üniversitelerin inşa edilmesi, Ar-Ge ve yenilik ekosisteminin fikri mülkiyet odaklı dönüşümü, yerli ağlardan küresel pazarlara lojistiğin önemi,küresel pazarlarda sertifikasyon engelinin aşılmasıgibi pek çok konu başlığında önemli panellere ev sahipliği yaptı.

“Yerli Akılla Beşeri Sermayemizi İnşa Etmeliyiz”

4. Ar-Ge ve İnovasyon Zirvesi’nde konuşma yapanMMG Yönetim Kurulu Başkanı Osman Balta;“Bu zirveye ilişkin en büyük amacımız ülkemizdeki entelektüel sermayeyi küresel dünyada değere dönüştürebilecek kapıyı aralamak ve ülkemizin gelişen dünyada rekabet gücünü artırması için temel bulgulara ulaşmak. Bu aşamada, bilgi ekonomisini merkeze alarak teknolojiyi sadece kullanan değil aynı zamanda üreten bir ülke konumunda olmak ve yeni kalkınma hamlesiyle birlikte sanayide yüksek teknolojiye sahip ürünler üretmek durumunda olduğumuzu biliyoruz.Bu bilinçle Mimar ve Mühendisler Grubu olarak bizler, teknolojik gelişmeleri, değişim ve dönüşümü modern dünyanın temel parolası olarak görüyor ve yapay zekâ, dijital dönüşüm, toplum 5.0, endüstri 4.0, akıllı fabrikalar, insansız sistemler, otonom robotlar gibi konularda milli ve yerli yeteneklerin geliştirilmesini stratejik olarak öncelikli alanlardan görüyoruz” şeklinde konuştu.

Konuşmasında; Almanya’nın endüstri 4.0 anlayışı ile gelecekte dünya endüstrisine hakimiyet kurma çabasını, Japonya’nın “Süper Akıllı Toplum” oluşturma ve bu yolla teknolojik üstünlüğünü koruma gayretini, Çin’in “Çin Malı 2025” sloganı ile öne geçerek dünyanın diğer ülkelerini arkasından takip eder düzeye çekmeye çalışmasını, Amerika’nın “Karanlık Fabrika” oluşturma gayreti ile süper devletliğini koruyabilme mücadelesini, benzeri şekilde hemen hemen her ülkenin kendisine bir yol arayışı içerisinde olmasını yakından izlediklerini ifade eden Osman Balta; “Ülkemizin de bu yarışta geri kalmaması için devletimizin ortaya koyduğu “Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programını” destekliyor ve bu vizyonun en faal aktörleri olan kamu ve özel sektör temsilcilerini bir araya getirerek bu alandaki girişimlerin temel motivasyonunu artırmak ve farkındalık oluşturmak istiyoruz.” dedi.