27.3 C
İstanbul
Pazartesi, Ağustos 18, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 87

Brc Hyundai Racing Team şampiyon oldu

Uluslararası Otomobil Federasyonu (FIA) tarafından organize edilen World Touring Car Cup’ta (WTCR), son hafta etabı Malezya’nın Sepang kentinde gerçekleştirildi. Son haftaya lider giren BRC Hyundai Racing Team Pilotu Norbert Michelisz, Sepang pistinde ilk yarışı lider bitirerek şampiyonluğunu ilan etti. Bu sonuçla BRC Hyundai Racing Team 2018’den sonra 2019’da da şampiyon pilot çıkarmayı başardı.

Dünyanın en prestijli otomobil yarışları arasında gösterilen ve efsanevi pistleri takviminde bulunduran FİA – World Touring Car Cup 2019, BRC Hyundai Team Pilotu Norbert Michelisz’in şampiyonluğuyla tamamlandı. Malezya’nın Sepang kentinde gerçekleştirilen son yarışta BRC Hyundai Racing Team Pilotu Norbert Michelisz, hafif yağmurla başlayan 10 turluk yarışı 2.4 saniye farkla kazanmayı başararak şampiyonluğunu ilan etti. Günün 2’nci ve 3’üncü yarışlarında kötüleşen hava şartlarına ve kırmızı bayrak kararına rağmen mücadeleyi bırakmayan Michelisz, son yarışında BRC Racing Team’in olağanüstü desteği ve Hyundai i30 N TCR’nin mükemmel performansı sayesinde Pilotlar Sıralaması’nda günü zirvede tamamladı.

BRC Racing Team CEO’su Fissore:

“Otomobil sporları yeni teknolojilerin geliştirilmesini sağlıyor”

“Zorluklar şirketimizin DNA’sının bir parçası, bizler bu yeni zaferin tadını çıkarıyoruz” diyen BRC Racing Team CEO’su Massimiliano Fissore, “Asıl işimizde olduğu gibi motor sporları için de geleceği düşünüyoruz. Burada etkin çalışmalarımızla büyümek ve uluslararası otomotiv sahnesindeki varlığımızı daha da pekiştirmeyi amaçlıyoruz. Otomobil sporlarındaki çalışmalar, yeni teknolojilerin geliştirilmesinde önemli bir yatırım aracı görevi üstleniyor” ifadelerini kullandı. Yıl boyunca gösterilen özveriye ve destek verenlere teşekkür eden BRC Takım Direktörü Gabriele Rizzo, “Norbert’in kupa kaldırışını görmekten daha mutlu olamazdık. Bu kupanın ona 2018’i şampiyon tamamlayan takım arkadaşı Gabriele Tarquini’den geçmiş olması, takımımızın ne kadar iyi olduğunu gösteriyor. Bu seviyede olmamız bizim için gurur verici.” diyerek düşüncelerini ifade etti.

BRC Racing Team 2 yıldır zirveyi bırakmıyor

Bu sonuçla BRC Hyundai Racing Team, 2018’de Gabriele Tarquini tarafından kazanılan zaferin ardından 2019 sezonunda da Norbert Michelisz ile şampiyon pilot çıkarmayı başardı. Dünyanın lider alternatif yakıt sistemleri üreticisi BRC’nin tüm teknik destek ve altyapılarını sağladığı takımın şampiyon olması BRC’nin benzinli motorlardaki uzmanlığını da göstermiş oldu.

LPG GERÇEKLERİ:

• Çoğu hidrokarbon yakıtlara göre LPG’nin karbon-hidrojen oranı düşüktür. Dolayısıyla ürettiği birim enerji başına çok daha az karbondioksit (CO2) açığa çıkar.

• LPG değişik oranlarda bütan ve propan gazlarının karışımıdır. Karışım oranına göre farklılık gösterse de tüm diğer hidrokarbon yakıtlara (doğal gaz, benzin, dizel vs.) göre kilogram başına daha fazla enerji üretir. Kalorifik değeri yüksektir.

• Birleşmiş Milletler Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre, karbondioksitin (CO2) küresel ısınma potansiyeli (GWP) faktörü, yani sera gazı etkisi 1 iken, doğalgazın ki (metan) 25, LPG’ninki 0’dır.

• Hava kirliliği ve insan sağlığı açısından en önemli kirleticiler katı parçacıklar (PM) ve azot oksitlerdir (NOx). Avrupa Birliği ülkelerinde PM’den kaynaklanan sağlık harcamalarının ton başına 75.000 Euro, NOx’den kaynaklananın ise 12.000 Euro olduğu hesaplanmaktadır.

• Katı parçacıklar, oluşan hava kirliliğinin Avrupa Birliği ülkelerinde her insanın hayatını ortalama 8 ila 6 ay azalttığı tahmin edilmektedir. Ayrıca açık ateşlerin neden olduğu solunum yolları sorunlarının dünyada yılda 1,5 milyon insanın hayatına mâl olduğu tespit edilmektedir.

• LPG’nin katı parçacıklar (PM) salınımı odun ve kömürden 25-35 defa, dizelden 10 defa, benzinden yüzde 30 daha azdır.

• Otomotiv yakıtları arasında azot oksitler (NOx) salınımı en düşük yakıt LPG otogazdır. LPG’li bir araç kilometre başına doğal gazlı bir araca göre yüzde 50, benzinli bir araca göre yüzde 75, dizel araca göre yüzde 200 daha az NOx üretmektedir.

• Avrupa Birliği’nde 1000 kilometre başına salınan zararlı maddelerden kaynaklanan sağlık harcamaları dikkate alındığında LPG otogaz, benzinden yüzde 70, dizelden yüzde 700 daha az sağlık harcaması sağlar.

• Avrupa Birliği ülkelerinde 2020 yılı için konulmuş hedefe göre, otomotiv yakıtları içinde LPG otogazın günümüzde yüzde 2 olan payının yüzde 10’a çıkarılması öngörülmektedir. Günümüzde ülkemizde LPG otogaz otomotiv yakıtları arasında %12’lik bir paya erişmiştir. Bu açıdan Türkiye, Avrupa Birliği’nin 2020 hedefini şimdiden yakalamış ve geçmiştir.

• Ülkemizde yaklaşık 5 milyon araç LPG otogaz kullanmaktadır. Bu suretle her yıl yaklaşık 2 milyon ton daha az CO2 salınımı gerçekleşmektedir.

İstanbul huzursuz, İstanbullular ise mutsuz!!!

Esas sorunumuz sürdürebilirlik konusunda yöneticilerimizin hassasiyet göstermemesidir.  Bakırköy, Kadıköy, Yeşilköy veya Arnavutköy hiç fark etmiyor. Vatandaş şehrin her noktasında huzurlu yaşayamıyor.

Mesela; yaya geçidinden karşıdan karşıya geçerken hala ezilen veya üzerine araç sürülen vatandaşların haberlerine şahit olabiliyoruz.

Biraz yazılı medya, biraz görsel, üstüne bir de sosyal medya’da bu sorunlarla alakalı yazılan çizilenlerin ardından yöneticiler hemen kamu spotlarıyla uyarılarda bulunmaya başladılar. Kolluk kuvvetlerinin de bu soruna karşı ehemmiyet göstermeleri talimatı verildi.

Belirli bir süre bu farkındalık yaratacak çalışmalar yapıldı. Peki ne oldu da kamu spotları sustu, kolluk kuvvetleri bu soruna karşı ilgi alakalarını birden kestiler.

İşte bu sürdürebilemezlik alışkanlığı çağımızda ülke yöneticilerimizin en büyük sorunudur.

Başlattığımız akılcı projeleri devam ettiremediğimizden dolayı trafik, çevre, sağlık ve eğitim gibi sorunlar ile vatandaşlar karşı karşıya bırakılıyor.

“METROPOLÜMÜZ YABANCI İSTİLASI ALTINDA”

Betona hapsedilmiş mega kent İstanbul’da mutlu insan görmek neredeyse imkansız bir duruma gelmiştir.

Zaten kalabalık olan kentimiz göçmenlerinde istilasıyla tam anlamıyla yaşanamayacak bir durumdadır.

Londra, Paris gibi dünya şehirlerinden daha kalabalık olan İstanbul’un tahammül edilemez nüfus patlamasından dolayı şehirden kaçmak için yollar arayan kişilerin sayısı oldukça çok.

İstanbul’da doğdum ve nerede eski İstanbul demeye yıllar önce başladım. İstanbul’da doğdum der iken, imitasyon İstanbul’da değil gerçek İstanbul denilen Suriçi’nde dünyaya geldim.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zamanlarda İstanbul’a vize önerisinde bulunmuştu.

O zamanlar ülkenin yönetiminde söz sahibi olanlar seyahat özgürlüğü kısıtlanamaz diyerek öneriyi dikkate almamışlardı.

Keşke o zamanlar bu uygulamaya birileri kulak tıkamasaydı da hem İstanbul mutsuz hem Anadolu sahipsiz olmazdı.

“ULAŞIM HİZMETİNDEN SAĞLIKLI FAYDALANAMIYORUZ”

Metropolümüzün en büyük sorunlarından birisi de ulaşımdır. Sorunun çözümü noktasında birçok ulaşım ağı şehrin bir ucundan diğer ucuna örüldü. Fakat göçmenlerin İstanbul’a şehrimize akın etmesiyle ulaşım hizmetinden sağlıklı bir şekilde faydalanamaz duruma geldik.

Otobüste, tramvayda, metrobüste ve vapur’da neredeyse kıç kıça seyahat eden halk bu durumdan oldukça rahatsız olduğunu akşam evinde, eş-dost-akraba ziyaretinde, pazarda, kasapta, çarşıda hep dillendiriyor.

Bir de bu sıkışık hoş olmayan seyahatlerde belediye otobüs şoförlerinin ani fren yapmaları ve hızlı araç kullanmaları İstanbul halkını çileden çıkarıyor.

Araçlarıyla seyahat edenlerde sıkışık trafik nedeniyle 10 dakikalık yere 30 dakikada ulaşıyorlar. Herkes acele etmek zorunda gibi hareket ediyor. Kurallara ve hız limitlerine uyan kişiler şehrin kuralsızları tarafından korna veya başka türlü tacizlerle tehditlere maruz kalıyorlar.

“HAVA KİRLİLİĞİNE KARŞI AKILCI UYGULAMALAR DEVREYE KOYMAK ZORUNDAYIZ”

Güzel şehrimizin hava kirliliği de halk sağlığını tehdit ediyor. Hızlı kentleşme hava kirliliğinin en büyük nedenlerinden birisidir. Eskiden 1980’li yıllarda kömürden hava kirliliği vardı şehrimizde ve çözüm önerileri üretilirdi.

Belki şimdi havada bizi rahatsız eden dumanlar yok ama kullandığımız doğalgaz’da insan sağlığına zarar bakımından masum değildir. Araçlardan, fabrikalardan ve konutlardan çıkan karbon İstanbul’un hava kalitesini tehlikeli boyutlara ulaştırmıştır. Güneş ve Rüzgâr Enerjisi Sistemlerini bu nedenle İstanbul’da aktif olarak kullanmak zorundayız.

Millet bahçeleri olmasa İstanbul’da nefes alınacak bir yer olmayacaktı. Bu sebeple şehrin nefes alınacak alanlarını bu şekilde akılcı projelerle çoğaltmak zorundayız.

İstanbul’da yaşamak zor bir sanattır diyebiliriz ve İstanbul’da yaşayıp ruh sağlığını kaybetmeyenlere ise zanaatkâr demek doğru olacaktır.

Başbakan Tatar TÜGEM gecesinde

0

Tüm Girişimci Emlak Müşavirleri Derneği (TÜGEM) olağan Genel Kurulu 26 Aralık 2019 tarihinde Kozyatağı Hilton otelinde toplandı. Aynı gün “Sektörün Öncüleri Buluşuyor” sloganı ile 4. Büyük buluşmasını da gerçekleştiren derneğin onur konuğu ise KKTC Başbakanı Ersin Tatar oldu.

 

Petrol Ofisi, şoförlerin kabinlerini tasarlıyor

Ekranların sevilen mimarı Selim Yuhay, evlerden sonra bu sefer de yolların gerçek kahramanları olan ağır vasıta şoförlerinin, ikinci yaşam alanı olan kabinlerini yeniliyor.

Petrol Ofisi’nin ağır ticari araçlardaki seçkin motor yağı markası Maximus, mimar Selim Yuhay ile işbirliğine giderek kabinlerini yeniden tasarlıyor. ‘Selim Yuhay ile Maximus Kabin’ adlı programda her ay, Petrol Ofisi Maximus motor yağı kullanılan kamyon şoförlerinden birinin yaşam alanı olan kabinler, ünlü mimar tarafından yeni baştan tasarlanıyor.

İlk talihli, lojistiğin kahramanlarından Osman Erol

‘Selim Yuhay ile Maximus Kabin’ programının ilk konuğu ise yıllarını yollara vermiş lojistik kahramanlarından Osman Erol oldu. Tecrübeli şoförün arkadaşları, eşi, kızı ve oğulları ile görüşen Selim Yuhay, onlardan beklentilerini, hayallerini, isteklerini öğrenerek ideal tasarımı oluşturdu ve uyguladı. Osman Erol’un 2001 model kamyonunda gerçekleştirilen tüm dönüşüm süreci, ‘Selim Yuhay ile Maximus Kabin’ programının ilk bölümünde yer alıyor.

%50’ye varan daha az eksiltme sağlıyor, tasarruf ve performansı destekliyor

Türkiye madeni yağlar ve kimyasallar pazarında son 9 yıldır aralıksız olarak liderliğini sürdüren Petrol Ofisi, güç, güven ve performans isteyen zorluğu çok yüksek bir iş kolunda çalışan ağır vasıta şoförlerini ve ustalarını birer ‘Maximus Adam’ olarak tanımlıyor. Petrol Ofisi Madeni Yağlar, dostlukları çok eskiye dayanan Maximus Adamları çok iyi tanıyor, yakından takip ediyor. Yaşadıkları zorlukları biliyor, anlıyor ve onlara ideal çözümler sunuyor, destek oluyor. Maximus ürün ailesi, işte bu bakış açısı ile; onların gücüne güç katmak, işlerini kolaylaştırmak, kazançlarını arttırmak için geliştirildi. Sektör standartlarına göre %50’ye varan daha az eksiltme sağlayan yeni formülüyle Maximus motor yağları, motora ideal koruma sağlamasının yanı sıra yakıt tasarrufu sunuyor ve işletme giderlerinde de düşüş sağlıyor.

Program, Maximus Adamlar düşünülerek geliştirildi 

Petrol Ofisi Madeni Yağlar, aynı bakış açısı ile Maximus Adamların hayatlarının büyük bölümünü geçirdikleri adeta ikinci evleri olan araç kabinlerini yenilemek, onlara daha konforlu, daha kullanışlı yaşam alanları sunmak üzere ‘Selim Yuhay ile Maximus Kabin’ programını geliştirdi.

 ‘Selim Yuhay ile Maximus Kabin’ programına katılmak için kamyon ve çekici şoförlerinin, Maximus motor yağını aracında kullanırken çekilmiş bir fotoğrafı petrolofisimaximus sosyal medya hesabına göndermesi yeterli. Başvurular arasından her ay yapılacak çekilişle kazanan talihli şoförün araç kabininin iç tasarımı, baştan aşağı yeniliyor. Ekranların sevilen mimarı Selim Yuhay, şoför, ailesi ve arkadaşları ile görüşerek araç kabinini, estetik görünümün yanı sıra daha kullanışlı ve daha konforlu hale dönüştürüyor. ‘Selim Yuhay ile Maximus Kabin’ programı, Petrol Ofisi’nin sosyal medya hesaplarında yayınlanacak

Ekonomi için Yeşil Işık: Yenilenebilir Enerji

0

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), “Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydaları” başlıklı konferansa ev sahipliği yaptı. Yenilenebilir enerjinin Türkiye’de istihdam, endüstriyel gelişim, hava kalitesi ve enerji arz güvenliğine etkileri ile ilgili yapılan araştırmaların ilk sonuçlarının paylaşıldığı konferansta, Türkiye güneş enerjisi sektörünün 2028’e kadar 1,36 milyar dolar, rüzgâr enerjisi sektörünün ise 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlayacağının öngörüldüğü ifade edildi

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ve Potsdam İleri Sürdürülebilirlik Çalışmaları Enstitüsü (IASS) iş birliğiyle “Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydaları” başlıklı konferans Minerva Han’da yapıldı. İPM’de yürütülen “COBENEFITS: Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydalarının Tespiti ve Yaygınlaştırılması” adlı uluslararası proje kapsamında, İPM – IASS iş birliğiyle Türkiye’ye özel dört öncelikli alanda; yenilenebilir enerjinin Türkiye’de istihdam, endüstriyel gelişim, hava kalitesi ve enerji arz güvenliğine etkileri ile ilgili yapılan araştırmaların ilk sonuçları paylaşıldı.

İPM’den Ümit Şahin ve Pınar Ertör Akyazı ile IASS’tan Sebastian Helgenberger’in yaptığı açış konuşmaları ile başlayan konferansta şu konulara yer verildi: 

– Türkiye güneş enerjisi sektörünün 2028’e kadar 1,36 milyar dolar, rüzgar enerjisi sektörünün ise 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlayacağı öngörülüyor.

-“İklim Değişikliği Azaltımı Yan Faydalarının Kamu Kurumlarında Kapasite Geliştirme Aracılığıyla Yaygınlaştırılması” (COBENEFITS) projesi kapsamında hazırlanan rapora göre, Türkiye enerji üretiminde yenilenebilir kaynakların payını yükselterek sanayi üretim değerini artırabilecek.

-Değer zincirindeki toplam üretim değeri 2016’da 88 milyon dolar olarak hesaplanan güneş enerjisi sektöründe, mevcut yenilenebilir enerji politikalarının izlenmesine devam edilmesi halinde 2028’e kadar 1,36 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlanması öngörülüyor.

– Gelecek 10 yılda güneş enerjisi alanında yapılabilecek 15-25 gigavatlık kurulu güç artışının ise üretimi 6,8-11,3 milyar dolar artırması bekleniyor.

– Değer zincirindeki toplam üretim değeri 2016’da 25,3 milyar dolar olarak hesaplanan rüzgar enerjisi sektöründe ise 2028’e kadar 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimine ulaşılması öngörülüyor.

-Söz konusu dönemde, rüzgar enerjisinde 13,3-23,3 gigavatlık ek kurulu güç için beklenen değer artışının 47,6-83,5 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor.

Güney Afrika, Meksika, Vietnam ve Hindistan’la eşzamanlı olarak projedeyiz

COBENEFITS Türkiye Proje Koordinatörü Pınar Ertör Akyazı, “Proje; Güney Afrika, Meksika, Vietnam ve Hindistan’da yürütülüyor. Biz de bir yıldır Türkiye’de yenilenebilir enerjinin sosyal ve ekonomik faydaları alanında araştırma çalışmaları yapıyoruz. Yenilenebilir enerjinin sanayi gelişimi ve ticarete, hava kalitesi ve sağlığa, istihdam ile enerji arz güvenliğine etkileri alanlarında çalışıyoruz. Sanayi gelişimi ve istihdama ilişkin çalışmalarımızda, yenilenebilir enerjinin değer zincirini ortaya koyuyoruz ve 2028’e ilişkin öngörüler içeren dört yenilenebilir enerji senaryosunu temel alıyoruz. Bugün yayınladığımız rapor,  bu senaryolar doğrultusunda sanayi gelişiminin nasıl artacağı, dış enerji açığını azaltmak için ne gibi Ar-Ge, inovasyon ve yatırımlar yapılabileceği konularında somut veriler sunmaya çalışıyor. Ayrıca Şubat 2020’ye kadar, istihdam, hava kalitesi ve sağlık, enerji arz güvenliği alanlarında üç rapor daha paylaşılacak” dedi. 

Enerji dönüşümü ve planlaması bütünsel yapılmalı

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın ve Türk Tesisat Mühendisleri Derneği (TTMD) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Gani Bayraktar konferansta “Türkiye’de enerji dönüşümü ve yenilenebilir enerji sektörü” başlığı altında konuştu. Yenilenebilir enerji sektörünün teknolojiyle iç içe durumuna değinen Değer Saygın, “Artık sektörü teknolojiden bağımsız düşünemeyiz. Yeni elektrik yatırımlarının %90’ı güneş ve rüzgardan geliyor. Bunun sosyal ve ekonomik faydalarının harekete geçirilmesi için planlama yapılması da önemli” dedi. İklim değişikliğinin içerdiği tehditlerin yanı sıra fırsatları da barındırdığını ifade eden Kemal Gani Bayraktar ise şöyle konuştu: 

“Türkiye ekonomisinin genç nüfusta işsizlik oranının çok yüksek olduğundan hareketle daha katma değerli malzeme üretip dünyanın karbonsuzlaşma hedefine hizmet etmemiz gerekir. Şehirlerimizin %100 enerji geçişini yapacak şekilde tasarlanması gerekir. Binaları da gözeten yeni mimari ve mühendislik anlayışlarının devreye alınması ve enerji sistemlerini de gözeten bütünleşik yapıların üretilmesi önemlidir” dedi.

Çalışma, yenilenebilir enerjinin değer zincirini ortaya koyuyor

Endüstriyel gelişim ve istihdam konusunda araştırmalar yürüten ve Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının artabileceğine dikkat çeken Bilkent Üniversitesi’nden Bengisu Özenç konuşmasında şunları söyledi: 

Türkiye’nin ithal enerji kaynaklarına ilişkin ekonomik kırılganlığı her geçen gün artıyor. TÜİK raporuna göre Türkiye’nin 2017 yılında %75,7 enerji sektöründe dışa bağımlılığı var.Doğrudan ve dolaylı üretim değerinin, dış ticaret akımlarının, Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerinin ve küresel değer zincirindeki konumun belirlenmesi, Girdi-Çıktı ilişkilerinin Sanayi Bakanlığı’nın Girişimci Bilgi Sistemi veri seti kullanılarak değer zinciri oluşturulması ve farklı yenilenebilir enerji senaryoları altında doğrudan ve dolaylı istihdam potansiyelinin, meslek ve yeteneklerin belirlenmesi çalışma akışımın temelini oluşturuyor. Proje kapsamında kayıtlı yenilenebilir enerji üreten şirketlerin verilerine dayanarak bir değer zinciri haritalandırılması yaptık. Yenilenebilir enerji yatırımlarının artması istihdamda artış anlamına gelmektedir. Yerli üretim imkanlarının geliştirilmesiyle birlikte, bu etkinin daha da artması beklenmektedir. Mevcut sanayi üretim yapısı ve teknoloji içeriği çerçevesinde yaratılan istihdamın büyük bir bölümü orta seviye beceri gerektiren mesleklerde ortaya çıkmaktadır. Yüksek katma değerli bileşenlerin üretimine yapılacak yatırımın yüksek becerili mesleklere olan talebi artırması beklenmektedir.”

Yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak tasarruf anlamına gelir

Türkiye’nin artan fosil yakıt ithalatı ve bu durumun Türkiye’nin cari açığı üzerindeki etkilerini vurgulayan Mühendislik, Satın Alma, Araştırma ve Analiz’den (EPRA) Saeed Teimourzadeh, sözlerini şöyle sürdürdü: 

Türkiye, yenilenebilir enerji üretimini destekleyerek enerji arz güvenliğini ve enerji bağımsızlığını artırma fırsatına sahiptir. Yenilenebilir enerji ile Türkiye, fosil yakıtlara olan talebini ve dolayısıyla fosil yakıt ithalatını önemli ölçüde azaltabilir. 2028 yılı itibariyle 32 GW yenilenebilir enerji kurulu gücü için fosil yakıtların payını %5, 40 GW için %8 ve 60 GW için %15 düşürülebilir. Türkiye, bu bahsi geçen yenilenebilir enerji senaryoları altında sırasıyla 728 milyon dolar, 1,1 milyar dolar ve 2,1 milyar dolar tasarruf edebilir.”

Sessiz Katil: Hava Kirliliği

Yenilenebilir enerjinin arttırılmasının hava kalitesi ve insan sağlığı üzerindeki etkisini anlatan Boğaziçi Üniversitesi’nden Nadim Copty ise şöyle konuştu: 

Bu çalışma Türkiye’nin elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payının artırılmasının hava kalitesi ve insan sağlığı üzerindeki potansiyel yararlarını değerlendirmeyi hedeflemektedir. Fosil yakıtlı termik santrallerden kaynaklanan hava kirletici emisyonların 2017 yılında 2.103 ölüm vakasına neden olduğunu tahmin etmekteyiz. Mevcut politikalar izlendiğinde bu sayı 2028 yılında 2.333’e yükselecektir. Daha iddialı yenilenebilir enerji politikaları izlenirse, yıllık ölüm vakalarının 2028’de 1.564’e düşmesi beklenmektedir. 2028’de sağlık maliyetlerinden 700 milyon eurodan fazla tasarruf edilmesi de bu şekilde mümkün olacaktır. Benzer ulusal modelleme çalışmalarını ve karar verme süreçlerini desteklemek için   Sağlık Bakanlığının ölüm ve hastalık oranı istatistikleri ile ilgili çalışmalar yapması çok önemlidir.” 

Ocak 2020’ye kadar devam eden ve RENAC (Yenilenebilir Enerji Akademisi) tarafından verilen online yenilenebilir enerji eğitimleri için https://www.renac.de/projects/current-projects/cobenefits/online-trainings/ adresinden başvuru yapılabileceği ifade edildi.

Konferans, Ümit Şahin moderatörlüğü ile Bengisu Özenç, Nadim Copty, Saeed Teimourzadeh, Funda Gacal ve Sebastian Helgenberger’in katılım sağladığı “Türkiye’de yenilenebilir enerjinin sosyal ve ekonomik faydaları ne şekilde yaygınlaştırılabilir” konulu panelle sona erdi.

Sarıtepe – Demirciler RES projesi anlaşması imzalandı

2020 yılına kadar tamamı yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından 1000 MW’lık enerji üretim santrali portföyüne ulaşmak için yatırımlarına ara vermeden devam eden Akfen Yenilenebilir Enerji önemli bir hisse alım anlaşmasına imza attı.

Akfen Yenilenebilir Enerji, Osmaniye’de yer alan ve Zorlu Rüzgâr Enerjisi Elektrik Üretimi A.Ş. tarafından işletilen 80 MW kurulu güce sahip Sarıtepe – Demirciler RES projesi için hisse alım anlaşması imzaladı. Anlaşmayla birlikte Akfen Yenilenebilir Enerji’nin portföyü 712 MW’a ulaşıyor.

Yerli ve yenilenebilir enerji alanında dengeli bir portföy oluşturmaya devam ettiklerini anlatan Akfen Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Kayrıl Karabeyoğlu, “Gerek kendi santrallerimizi inşa ederek, gerekse yeni alımlar yaparak 1000 MW güce ulaşma hedefine emin adımlarla ilerliyoruz” diye konuştu.

2020 yılına kadar Türkiye’de sadece yerli ve yenilenebilir kaynaklardan oluşan 1000 MW’lık kurulu güce ulaşma hedefiyle yatırımlarına ara vermeden devam eden Akfen Yenilenebilir Enerji, Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde yer alan 80 MW’lık kurulu güce sahip Sarıtepe – Demirciler Rüzgar Enerji Santrali (RES) için hisse alım anlaşması imzaladı.

Türk enerji sektöründe 2019 yılının en büyük alım anlaşması olarak öne çıkan Sarıtepe-Demirciler RES projesi için Zorlu Rüzgâr Enerjisi Elektrik Üretimi A.Ş. ile hisse alım anlaşması imzalayan Akfen Yenilenebilir Enerji’nin portföyündeki toplam kurulu gücü 712 MW’a ulaşıyor.

“1000 MW’A DOĞRU EMİN ADIMLARLA YÜRÜYORUZ”

Sarıtepe – Demirciler RES projesinin hisse alımını değerlendiren Akfen Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Kayrıl Karabeyoğlu, şirket olarak hidro, rüzgar ve güneşte yerli ve yenilenebilir enerji üretim alanında dengeli bir portföy oluşturmaya devam ettiklerini kaydetti.

Karabeyoğlu, “Gerek kendi santrallerimizi inşa ederek, gerekse yeni alımlar yaparak 1000 MW güce ulaşma hedefine emin adımlarla ilerliyoruz. Bundan sonraki süreçte de yenilenebilir enerji alanında satın almalar ve kendi tesislerimize ek kapasite kurulumlarına devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

PORTFÖYÜNDEKİ KURULU GÜCÜ 712 MW’A ULAŞIYOR

Akfen Holding, temellerini 2007 yılında attığı Akfen Yenilenebilir Enerji A.Ş. bünyesinde tamamı yerli ve yenilenebilir kaynaklardan oluşan, sürdürülebilir enerjiye yatırım yapan bir yenilenebilir enerji platformu ile yoluna devam ediyor. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve Uluslararası Finans Kurumu (IFC) 12 Temmuz 2016 tarihinde Akfen Yenilenebilir Enerji’ye ortak oldu.

Sarıtepe – Demirciler RES hisse alım anlaşmasıyla birlikte Akfen Yenilenebilir Enerji şirketinin toplam portföyü 632 MW gücünden 712 MW’a ulaşırken, şirket 2020 yılı sonuna kadar toplam kurulu gücünü 1000 MW’a yükseltmeyi hedefliyor.

Tekstil diye bir pazar vardı

Eskiden tekstil denince Türkiye önemli bir yer sahibiydi. Dünyada ürettiği pamuğu ipliğe, ipliği kumaşa, kumaşı boyayıp ürüne, ürünü ihracata gönderen entegre bir pazara sahipti. Tabi ki bu pazar ihracat geliri ile ülke ekonomisinde önemli bir paya sahipti. Peki şimdi ne oldu da benim kalemime düştü diyeceksiniz, anlatayım…

Eskiden pamuk işçilerimiz vardı; hasat zamanı ailece tarlalara gelir pamuk toplarlardı. Urfa’dan Adana’ya, Hatay Kahramanmaraş’tan İçel’e, Bursa Balıkesir’den Çanakkale’ye, Muğla’dan Aydın’a gelirlerdi, bereket vardı iş vardı en kaliteli pamuklar yetiştirdi binlerce insan ekmek yer para kazanırdı, toplanan pamuklar işlenir iplik olur dokunur kumaş olurdu kesilir biçilir ürün olur ihraç edilir ülkeye para girerdi. Ya şimdi ne oluyor; tarlada çürüyor, kullanılan gübreler ilaçlar olmadan verim alınamıyor, o güzelim organik topraklar öldürülüyor, ürün öldürülüyor, geleceğimiz ölüyor, yazık ki ne yazık ne zaman bunun farkına varacağız bu toprak bitip çorak olunca mı üreteceğimiz pamuk kalmayınca mı.?

Bu kaz dağının gözüken kısmı sadece tarım alanlarımızı bitirmekle kalmıyoruz geleceğe hainlik yapıyoruz çok arayacağız çok, iş işten geçmeden özümüze dönelim kendi tohumumuzdan ilaçsız ürünlere organik gübrelere; yoksa ilerde rüyamızda görüceğiz sadece pamuğu bir hayal olarak.

Sümerbank’ımız vardı; kendi basmaları, kendine has desenleri, boyaları vardı. Yerli malıydı, geniş bir ürün yelpazesi, üretimi, ihracatı vardı, gururumuzdu. Dünya güzelleri elbiselerini onun kumaşlarından yapılan kıyafetlerle temsil ederdi yok oldu yazık oldu yerli milli gururumuz kayboldu gitti.

Laleli piyasası diye bir pazar vardı hala var can çekişiyor milyonlarca dolar para döndüren bir çarktı milyonlarca ürünün satıldığı binlerce insanın ekmek yendiği ekonomiye can suyu olan bir pazardı ölmedi ama yaşayacak gibi de değil sonu hayır olsun.

Merter vardı tekstil denince akla gelen büyük fabrikaların olduğu modaya şekil veren altında Zeytinburnu’ndan Bayrampaşa’ya Beylikdüzü’nden Çorlu’ya iş veren patrondu şimdi can çekişiyor kan ağlıyor .

Ege Akdeniz sahilleri vardi Kapalı Çarşı vardi kendi kumaşlarımızdan kendi marka modellerinizden ürünler satılırdı şimdi taklitçi oldu hepsi esnaf demeye bin şahit insanlarla doldu turisti döven aşağılayan günü kurtaran kazıklayan bir yapıya devroldu tekstille beraber turizmi de öldürdük kısacası hayırlısı olsun.

Dedim ya tekstil diye bir pazar vardı.

Yakında kalmayacak eğer böyle giderse. Buna dur demek lazım geldi geçiyor bile sadece tekstil ölmüyor topraklarımız ölüyor pamuğumuz ölüyor emekler ölüyor insanlar işsiz kalıyor ihracat ölüyor ülkemizin geliri düşüyor karanlık günlere gidiyoruz fark etmiyoruz belki bugün ama yarın bıçak kemiğe dayanınca anlayacağız olanları biz yazıyoruz görüyoruz çünkü at gözlüğü ile bakmıyoruz.

Biz olmalıyız gene eski günlerdeki gibi kendi organik ürünlerimizle kendi markalarımızla kendi yolumuzda yürümeliyiz özümüze dönmeliyiz dışarıdan gelen iplikle kumaşla birilerinin markalarını taklit ederek ya da dünya markalarına fasonculuk yaparak ancak hizmetkar oluruz kullanılırız paramız dışarıya gider geleceğimiz yok olur büyük firmalarımız bir bir batar yabancı sermayenin eline geçer onlar kazanır biz kaybederiz yılların emeği boşa gider gitmesin kaybeden değil kazanan biz olalım.

Bir zamanlar diye başlayan kötü hikâyelerimiz olmaması dileğiyle tekstilimize sahip çıkalım yerli malı giyelim yerli malı üretelim yerli malı satalım.

Kalın sağlıcakla güzel günlere.

Hibrit bulutun geleceği parlıyor

Şirketlerin %73’ü Uygulamaları Merkezlerine Geri Taşıyor

Yeni bir rapora göre, şirketler güvenlik ve esneklik gereksinimleri için hibrit bulut modelini bir standart haline getiriyor

Bulut bilişim alanında lider marka Nutanix (NASDAQ: NTNX), şirketlerin özel, hibrit ve genel bulut sistemlerini benimseme düzeylerini ölçen global Kurumsal Bulut Endeksi anket ve araştırma raporunun ikincisini açıkladı. Katılımcıların önümüzdeki beş yıl için istikrarlı ve somut hibrit dağıtım planlarına sahip olduklarını belirttiği yeni rapora göre, şirketler yatırımlarını agresif bir şekilde hibrit bulut mimarilerine kaydırmayı planlıyor. 2019 anketine katılanların büyük çoğunluğu (yüzde 85) ideal BT faaliyet modeli olarak hibrit bulut sistemlerini seçti.

Üst üste ikinci yılda, Nutanix adına Vanson Bourne, global şirketlerin bulut kurulumları ve buluta geçiş planlarının durumu hakkında bilgi edinmek için bir araştırma yürüttü. Dünyanın dört bir yanındaki 24 ülkede 2650 BT karar alıcısının katıldığı ankette, katılımcılara iş uygulamalarını halen nerede çalıştırdıkları, gelecekte nerede çalıştırmayı planladıkları, bulutla ilgili karşılaştıkları zorlukların neler olduğu ve bulut girişimlerinin diğer BT projeleri ve önceliklerine kıyasla ne durumda olduğu soruldu. 2019 yılındaki ankette katılımcı tabanı farklı sektörler, işletme büyüklükleri ve şu coğrafi bölgelerden oluşuyordu: Amerika Kıtası; Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA); Asya-Pasifik.

Bu yılki rapor, bir bulut stratejisi oluşturup bunu hayata geçirmenin birçok açıdan zorluk teşkil ettiğini ortaya koydu. Bir zamanlar, genel bulut sistemlerinin en büyük değer teklifi ön ödemeli sermaye masraflarındaki hatırı sayılır tasarruflardı.  Şimdi, şirketler işlerine en uygun bulut sistemini seçerken dikkate almaları gereken başka noktalar da olduğunu ve standart bir bulut stratejisinin her kullanım durumuna uygun olamayacağını keşfettiler. Örneğin, öngörülemeyen kullanıma sahip uygulamalar elastik BT kaynakları sunan genel bulut sistemlerine daha uygunken daha öngörülebilir özelliklere sahip iş yükleri genellikle tesis içi sistemlerde genel bulut sistemine kıyasla daha düşük maliyetle çalıştırılabilir. Tasarruflar da işletmelerin her uygulamayı uygun birer bulut hizmetine ve fiyat düzeyine eşleştirme ve sık sık değişen hizmet planlarını ve ücretlerini düzenli olarak gözden geçirme becerilerine bağlı kalıyor. 

Sürekli değişen bu ortamda, esneklik son derece önemli ve hibrit bulut sistemleri ihtiyaç duyulan esnekliği sunuyor. Raporda yer alan diğer önemli bulgular arasında şunlar yer alıyor: 

  • Uygulamalarda genel bulut sistemlerinden uzaklaşılarak tesis içi altyapılara geçiş yapılıyor. Katılımcıların neredeyse dörtte üçü (yüzde 73) bazı uygulamaları genel bulut sistemlerinden alarak tesis içi sistemlere geri döndüklerini ve bunların yüzde 22’si beş veya daha fazla uygulamayı taşıdıklarını belirtti. Bu taşıma işlemleri, bir açıdan şirketlerin hibrit bulutun sunduğu esnekliğe duydukları ihtiyacı vurguluyor. Hibrit bulut sistemleri, şirketlerin altyapılarını sürekli değişen gereksinimlerine uyarlayabilmelerini sağlıyor. 
  • Güvenlik, şirketlerin gelecekteki bulut stratejilerini etkileyen en büyük faktör olmaya devam ediyor. 2019 katılımcılarının yarısından fazlası (yüzde 60) geleceğe yönelik bulut kurulum planlarını en çok etkileyen faktörün bulutlar arasındaki güvenlik durumu olduğunu belirtti. Benzer şekilde, veri güvenliği ve uyumluluk da bir şirketin bir iş yükünü çalıştırıp çalıştırmayacağını belirlemesini etkileyen başlıca değişken (yüzde 26) oldu. 
  • BT profesyonelleri hibrit bulut sistemini tüm BT faaliyet modelleri arasında en güvenli model olarak görüyor. Katılımcıların dörtte birinden fazlası (yüzde 28) hibrit sistemi en güvenli model olarak seçti. Tamamen özel bulut/tesis içi modeli seçenler yüzde 21’de kalırken geleneksel (bulut özellikli olmayan) özel veri merkezlerini seçenler (yüzde 13) en son sırada yer aldı. Bu sonucun bir nedeni de şirketlerin kendi güvenlik gereksinimleri için en doğru bulut sistemini seçebilmeleri olabilir.
  • Katılımcıların neredeyse dörtte biri (yüzde 23,5) şu anda herhangi bir bulut teknolojisinden yararlanmıyor. Kurumsal bulut sistemlerinin kullanımı konusunda birçok şirket hâlâ geride kalıyor.Ancak, katılımcıların belirttiği planlara göre bir yıl içinde hiç bulut kurulumu olmayan şirketlerin sayısı yüzde 6,5’e, iki yıl içinde ise yüzde 3’e düşecek. Bölgelere göre bulut kullanmama oranının en düşük olduğu bölge Amerika Kıtası (yüzde 21). Bunu EMEA (yüzde 25) ve APJ (yüzde 24) bölgeleri takip ediyor.
  • Şirketler bulut bilişimi kendi dijital dönüşüm hedeflerine entegre etmeye çalışıyorlar. 2019 yılındaki katılımcıların neredeyse dörtte üçü (yüzde 72) bulut uygulamalarına dijital dönüşümün yön verdiğini, yüzde 64’ü ise dijital dönüşümün kuruluşlarındaki birincil iş önceliği olduğunu belirtti. 

Nutanix CIO’su Wendy M. Pfeiffer konuyla ilgili şöyle konuştu: “Şirketler karmaşık dijital dönüşüm girişimleriyle boğuşmaya devam ettikçe, esneklik ve güvenlik, sorunsuz ve güvenilir bulut kullanımı için kritik öneme sahip bileşenler olmayı sürdürecek. Kurumsal dünya hibrit bulut sistemleriyle ilgili bilgisini ve kullanımını ilerletti fakat hibrit bulutun tüm avantajlarından yararlanma konusunda hâlâ yapılacak çok şey var. Önümüzdeki birkaç yılda, işletmelerin hibrit bulutu en iyi şekilde kullanmanın yeni yollarını bulmaya çalışacaklarını göreceğiz. Buna hibrit bilişim becerilerine göre istihdam ve BT ekiplerinin becerilerini yeni çıkan teknolojilere göre uyarlama da dahil olacak.” 

IDC’de Altyapı Sistemleri, Platformları ve Teknolojileri Grup Başkan Yardımcısı Ashish Nadkarni ise şunları söyledi: “Bulut bilişim işletme stratejisinin ayrılmaz bir parçası haline geldi fakat birçok zorluğu da beraberinde getirdi. Güvenlik ve uygulama performansına ilişkin endişeler ve yüksek maliyet bu zorluklardan bazıları. 2019 Kurumsal Bulut Endeksi raporunun da gösterdiği gibi, şirketlere güvenli bir biçimde modernleşme ve iş yüklerine çeviklik kazandırma imkanı sunan hibrit bulut şirketler için en iyi seçenek olmayı sürdürecek.” 

Türkiye Aygaz ile LNG İhracatı yapmaya başladı

Faaliyetlerini, “doğal gaz piyasasının çok yönlü oyuncusu olmak” vizyonuyla sürdüren Aygaz Doğal Gaz, sıvılaştırılmış doğal gazın Türkiye’den ihracatını yapan ilk şirket oldu.

Tüketicilerine boru hatları üzerinden doğal gazın toptan satışı  ve boru hattına henüz bağlanmamış  kullanıcılara ise özel taşıma araçlarıyla sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) satışı ve iletimi faaliyetlerini yürüten Aygaz Doğal Gaz, Türkiye’den LNG ihracatını gerçekleştiren ilk şirket oldu.

Komşu ülkelerden gelen yoğun LNG talebi üzerine çalışmalarını genişleten Aygaz Doğal Gaz, ilk ihracatını karayolu ile Bulgaristan’a gerçekleştirdi.

Aygaz Doğal Gaz, bu ihracatıyla doğal gaz satışının yanısıra ekipman tedarikçilerinin de yurtdışı pazarlara açılmasına ve yurtiçinde sahip olunan bilgi ve tecrübenin  dış pazarlara aktarılmasına imkân yaratarak, Türkiye ekonomisine katkı sağlıyor.

Doğal gazın atmosferik basınçta yaklaşık olarak -162oC’ye soğutulması ile elde edilen ve çevre dostu bir yakıt olan LNG, ulusal iletim şebekesi veya şehiriçi dağıtım sistemi üzerinden boru hattıyla doğal gazın henüz ulaşmadığı bölgelerdeki tüketicilere iletiliyor.

2019’un beşinci ‘Yalıtım Semineri’ne ilgi büyüktü

İZODER Başkanı Levent Pelesen: “Konutlarda gerçek tasarruf yalıtımla başlar ”

Ülke genelinde yalıtım bilincini artırmak, kamu ile sektör temsilcilerini buluşturmak ve vatandaşlara çözüm önerileri sunmak amacıyla Anadolu’da ‘Tüm Yönleriyle Yalıtım Seminerleri’ düzenlemeye devam eden İZODER, 2019’un beşinci seminerini Gaziantep’te gerçekleştirdi. 

İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği), ‘Tüm Yönleriyle Yalıtım Seminerleri-Gaziantep’i; Gaziantep Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü işbirliği ile 14 Kasım Perşembe günü Shimall Otel ve Kongre Merkezi’ndedüzenledi. Seminere, kamu ve sektör temsilcileri ile alanında uzman isimler konuşmacı olarak katıldı. Tüm Yönleriyle Yalıtım Seminerleri’nin yalıtım bilincinin artması açısından faydalı olduğunu vurgulayan Gaziantep Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Hasan Alan, yalıtımın insan sağlığı ve konforu için vazgeçilmez bir unsur olduğunu, aynı zamanda hem aile ekonomisi hem de milli ekonomi açısından son derece önemli olduğunu belirtti.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı iş birliği protokolü çerçevesinde şimdiye kadar 12  ilde ‘Tüm Yönleriyle Yalıtım Seminerleri’ni düzenlediklerini belirten İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Levent Pelesen, “Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz seminerlerin gördüğü yoğun ilgiden oldukça memnunuz. Gerçekleştireceğimiz seminerle amacımız, yalıtım sektörünün tüm bileşenlerini ve taraflarını bir araya getirerek, yalıtım bilincini artırmak ve farkındalık yaratmaktır” diye konuştu. 

Isı, su, ses ve yangın yalıtımının Türkiye’nin geleceği için stratejik öneme sahip bir konu olduğuna dikkat çeken Levent Pelesen, “Ülkemizde yalıtım ile ilgili yasal düzenlemeler henüz AB ülkeleri seviyesinde değil. Isı, su, ses ve yangın yalıtımının etkin bir şekilde uygulanması ve denetlenmesi noktasında eksiklerimiz var. Kentsel Dönüşüm Eylem Planı çerçevesinde mevzuatların da iyileştirilmesi, ısı yalıtım kalınlıklarının artırılarak AB seviyesine yükseltilmesi, enerji verimliliği için çok önemli bir adım olacak. Kentsel Dönüşüm Eylem Planı’nın katkısıyla tüm yalıtım grubunu kaliteli malzeme ve uzman uygulamalar ile gerçekleştirirsek, dayanıklı, sağlıklı ve konforlu yapılara kavuşabiliriz” dedi.

Kış aylarının sert geçtiği Gaziantep’te doğalgaz faturasını yüzde 50 azaltmanın tek yolunun ısı yalıtımı uygulaması olduğunu belirten Levent Pelesen, “Ülke olarak enerji ihtiyacımızın yüzde 75’ini ithal etmemize rağmen konutlarımızda, ısıtma ve soğutma amaçlı kullandığımız enerjinin yarısını israf ediyoruz. Konutlarda gerçek tasarruf yalıtımla başlar. Son zamlarla daha da artan doğalgaz faturasını yüzde 50 azaltmanın tek yolu, yaşadığımız binalara ısı yalıtımı uygulaması yaptırmaktır. Bununla birlikte bina yapım süreci içerisinde yapılan su, ses ve yangın yalıtım uygulamaları da bina kullanım süreleri boyunca bize hizmet vererek tasarrufun bir başka boyutunu ortaya koyuyor” diye konuştu.

Bonus, Filli Boya, İzocam, Kalekim ve MegaBoard sponsorluğunda düzenlenen Tüm Yönleriyle Yalıtım Semineri-Gaziantep’te, İZODER Su Yalıtımı Komisyonu Bașkan Yardımcısı Jozef Bonfil  “Su Yalıtımı Yönetmeliği Neler Getiriyor, Su Yalıtımı Uygulamaları” hakkında bilgi verdi. “Enerji Verimliliği için Isı Yalıtımı ve Isı Yalıtımı Uygulamaları ve Pasif Ev Örneği” konusu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü Enerji Verimliliği ve Tesisat Daire Başkanı Murat Bayram,  Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı İmar Şube Müdürü Seda Güleç ve İZODER Isı Yalıtımı Komisyonu Başkanı Kürşad Sakarya tarafından ele alındı. “Ses Yalıtımı Yönetmeliği ve Ses Yalıtımı Uygulamaları”  oturumuna Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürü Atilla Erenler ve İZODER Yönetim Kurulu Üyesi Volkan Dikmen katıldı. “Yangın Yalıtımı ve Yangın Güvenliği Tedbirleri” başlıklı sunumda İZODER Teknik İşler ve Eğitim Yöneticisi Güneş Yüzügür katılımcılara bilgi verdi. Oturumların modetarörlüğünü İZODER Genel Sekreteri Timur Diz’in üstlendiği seminerde, belediye ve kamu çalışanları,  mimar, mühendis ve STK temsilcilerinden oluşan sektörün tüm bileşenleri ve tarafları bir araya geldi. 

İZODER Hakkında

1993 yılında yalıtım bilincini Türkiye çapında yaygınlaştırmak amacıyla kurulan İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği), yalıtım konusunda kamuoyunu ve sektörü bilgilendirmeyi ve bilinçlendirmeyi amaçlayan ve bu doğrultuda ısı, su, ses ve yangın yalıtım malzemeleri üreticilerini, satıcılarını ve uygulayıcılarını bir çatı altında toplayan bir sivil toplum kuruluşudur. Isı, su, ses ve yangın yalıtımı hakkında daha fazla bilgiye, 0800 211 33 67 numaralı İZODER ücretsiz danışma hattından, www.izoder.org.tr web sitesinden veya [email protected] e-posta adresinden ulaşılabilir.  

Shell ‘en cool marka’ seçildi

Marketing Türkiye ve Roamler Türkiye iş birliğinde bu yıl beşincisi gerçekleştirilen Cool Markalar Araştırması’nın sonuçları açıklandı. Araştırmada Shell akaryakıt kategorisinde tüketiciler tarafından ‘En Cool Marka’ seçildi.

SHELL, Marketing Türkiye ve Roamler Türkiye tarafından yapılan Cool Markalar Araştırması’nda akaryakıt sektörünün ‘En Cool Marka’sı seçildi. İklimlendirmeden jean sektörüne, otomotivden kahveye 20’yi aşkın kategoride yapılan Cool Markalar Araştırması’nda jüri önceki yıllarda olduğu gibi halk oldu. Araştırma bu yıl beşinci kez gerçekleştirildi.

Shell, değişime öncülük etmesi, teknolojiye yatırım yapması, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine dünyada her yıl yaklaşık 1 milyar dolar harcamasıyla sektördeki rakiplerinden farklılaştı. Shell’i tüketicilerin gözünde farklılaştıran konuların başında yakıt kalitesi geliyor. Shell dünyada ve Türkiye’de teknolojik yeniliklerle yakıtlarını sürekli geliştiriyor; verimlilik ve performans artışı ile sürücülerin yolculuklarına değer katmayı hedefliyor. Shell’in kurşunsuz ve dizel performans yakıtlarının yeni nesli olarak tanımlanan Shell V-Power, Ferrari ile geliştirilen ve Ferrari tarafından tavsiye edilen dünyadaki tek yakıt olma özelliğini taşıyor. 

Güçlendirilmiş DYNAFLEX teknolojisi içeren Shell V-Power, önceden oluşmuş tortuları temizlemeye yardımcı özelliğiyle motor temizliğinde bugüne kadarki en etkili sonuçları veren yakıt özelliğini taşıyor. Aynı zamanda motoru korumaya da yardımcı olan Shell V-Power sayesinde sürücüler diğer Shell yakıtlarına göre daha fazla verimlilik ve daha gelişmiş performans elde ediyor.

Ferrari’nin yakıtı Shell V-Power

Ferrari, yaklaşık 70 yıldır yarışlarda Shell tarafından geliştirilen yakıtları kullanıyor ve üretilen her yeni Ferrari binek otomobilinin yakıtı Shell V-Power ile sağlanıyor. Otomotiv sektörünün bir diğer ikonik markası olan BMW’nin M Serisi de Shell V-Power tavsiye ediyor.

Daha temiz enerji çözümleri sağlamaya yönelik çalışmaları artırmak üzere 2016 yılında global düzeyde “Yeni Enerjiler” iş kolunu kuran Shell, biyo-yakıtlar, hidrojen ve rüzgâr enerjisi de dahil olmak üzere enerji dönüşümünü gerçekleştirmek için gerekli düşük karbonlu teknolojilere milyarlarca dolar yatırım yaptı. Daha az karbon salınımı yapan yakıtların kullanımı için yapılan AR-GE yatırımları arasında elektrik ve hidrojen de yer alıyor. Şirket bu kapsamda Avrupa’nın en büyük elektrikli şarj istasyonu firması New Motion’ın satın alımını gerçekleştirdi. Avrupa’da elektrikli şarj istasyon ağı yaratmak için Ionity ile anlaşma imzaladı.

Shell’in doğaya saygılı yatırımlarından en sonuncusu bu yıl içinde Türkiye’deki 3 istasyonunu, elektriğini güneş enerjisinden sağlayan istasyonlara dönüştürmek oldu. 

İstasyonlar keyifli bir perakende noktasına dönüştü

Tüm dünyada her zaman kaliteli akaryakıtı sunmanın yanı sıra misafirlerine gerçek bir perakende deneyimi sunmayı da hedefleyen Shell, bu amaçla sektörde market deneyimini iyileştirmeye odaklanan, kendi yiyecek ve içecek markasını yaratan ilk şirket oldu.

430 istasyonda bulunan Select Marketlerde, 1500’den fazla ürün misafirlerin beğenisine sunuluyor. Her gün Shell istasyonlarını ziyaret eden 1 milyon kişinin yolculuklarını ve molalarını; sandviçten çekirdekten çekilmiş kahveye, çocuk tuvaletlerinden araç bakım merkezlerine kadar her konuda daha iyi hale getirmek hedefleniyor.

Shell, iş olanakları yaratmanın, yetenekleri geliştirmenin yanı sıra toplumun ihtiyaçlarına yönelik sosyal sorumluluk projeleri de geliştiriyor. Bu kapsamda Türkiye’nin önemli bir önceliği olan kadın istihdamına destek sağlamak amacıyla, 2018 yılının Mart ayında sektörde bir ilk olan “Shell’de Kadın Enerjisi” projesini hayata geçirdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın himayelerinde, İŞKUR iş birliğiyle başlatılan proje kapsamında Shell’in Türkiye’deki faaliyetlerinin ve Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılının kutlanacağı 2023 yılına kadar istasyonlarında 5 yılda 5 bin kadına istihdam olanağı sağlayacak.

Yine sektörde bir ilke imza atarak 2017’de başlatılan ‘Engelsiz Hizmet Alanı’ projesi ile Shell istasyonlarını ziyaret eden engelli misafirlerin yaşamlarını kolaylaştırmak hedefleniyor. Türkiye çapında 500 istasyonda bulunan ‘Engelsiz Hizmet Alanı’nda bedensel engelli misafirler, istasyon çalışanlarından market içindeki alışverişleri için destek ile tuvalete kadar refakat yardımı alabiliyorlar veya araçlarından inmeden hizmet alıp ödeme yapabiliyorlar.

EPDK ve ELDER girişimcilere destek verecek

EPDK ve ELDER tarafından düzenlenen “Utility Day Girişimcilik” Programında ilk üçe giren girişimcilere toplamda 300 bin TL ödül dağıtıldı.

“4.Enerji’de Ar-Ge Çalıştayı” kapsamında düzenlenen EPDK&ELDER Utility Day’e 60 girişimci başvurdu.

Binalarda Yapay Zekâ ile Enerji Tasarrufu ve Konfor Modellemeleri Projesiyle Sensgreen firması, 150 bin TL’lik büyük ödülün sahibi oldu.

ANKARA- Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) koordinatörlüğünde Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) ve Türkiye Doğalgaz Dağıtıcıları Birliği Derneği (GAZBİR) tarafından düzenlenen “4. Enerjide Ar-Ge Çalıştayı tamamlandı.

Çalıştayın son gününde “EPDK&ELDER Utility Day” Girişimcilik Programının finaline kalan 10 firma, sunumlarını yaparak girişimlerini izleyici olarak yer alan potansiyel yatırımcılara ve dağıtım şirketlerine tanıtma fırsatı yakaladı. Kazanan başarılı girişimciler ödüllerini, EPDK Ar-Ge Komisyon Başkanı Ali Rıza Dinç ve ELDER temsilcisi Şadi Büyükkeçeci’den aldılar.

“Sektörün Bu Tarz Girişimlere Desteği Artacak”

Jüri olarak 10 projeyi değerlendirirken zorlandıklarını dile getiren EPDK Ar-Ge Komisyon Başkanı Ali Rıza Dinç, “Hepsi önemli ve kıymetli projelerdi. 3 tanesini seçmek zorundaydık. Bu yıl ilki düzenlenen bu programın, gelecek yıl yeni fikirler ve projelerle gelişmesini diliyorum” dedi. Dinç, “Sektör ve Kurum olarak bu tarz girişimlere ve fikirlere desteklerimiz artacak.” diye konuştu.

ELDER temsilcisi Şadi Büyükkeçeci, ELDER’i inovasyonun her aşamasında güçlü bir partner, mentor ve sponsor olarak konumlandırdıklarını kaydederek girişimcilere destek olarak enerji sektörünün gelişimine katkı sağlamayı hedeflediklerini söyledi. Büyükkececi, “Bu hedefle bu sene EPDK ile filizini attığımız girişimcilik yarışmamızın bundan sonraki senelerde de büyüyerek devam ettirmek arzusunda olduğumuzu belirtmek isterim” ifadelerini kullandı.

Toplam 300 Bin TL’lik Ödül Sahiplerini Buldu

EPDK & ELDER Utility Day Girişimcilik Programının finalinde; üçüncülük ödülü olan 50 bin TL’ye, “Mikroşebeke Denetleyici ve Optimize Edici” Projesiyle Earsis Mühendislik Teknolojileri ve Ar-Ge Çözümleri firması ödül almaya hak kazandı.

100 bin TL’lik ikincilik ödülünü, Blink Enerji’nin “Plectron: Buz Yükü Engelleme ve Data Toplama Cihazı” Projesi kazandı.

150 bin TL’lik büyük ödülün sahibi ise “Binalarda Yapay Zekâ ile Enerji Tasarrufu ve Konfor Modellemeleri” Projesiyle Sensgreen firması oldu.

Elektrik sektörüne 100 milyar dolarlık yatırım

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi’nin (IICEC) ev sahipliğinde Dünya Enerji Görünümü 2019 Raporu’nun (World Energy Outlook 2019) Türkiye tanıtımının da yapıldığı 10. IICEC Enerji Konferansı 20 Aralık 2019 Cuma günü İstanbul’da yapıldı.

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, konferansın açılışında yaptığı konuşmada “Sabancı Üniversitesi’nin 20. Yılında ‘Uluslararası Araştırma Merkezi’ kimliğine yakışır şekilde bugün IICEC’in 10. konferansını gerçekleştiriyoruz” dediUluslararası Enerji Ajansı’nın her yıl hazırladığı, dünya liderlerinin ve sektörün başucu kitabı olan Dünya Enerji Görünümü’nün (World Energy Outlook) Türkiye lansmanına,IICEC’in bir kez daha ev sahipliği yapmasından mutlu olduklarını belirtti. Güler Sabancı, “Bu referans niteliğindeki raporun, IICEC çatısı altında paylaşılması da bizim için ayrı bir gurur kaynağıdır” dedi.

IICEC’in uzun zamandır üzerinde çalıştığı ve kapsamlı bir modelleme ile gercekleştirdiği Türkiye Enerji Görünümü (Turkey Energy Outlook) çalışmasında da önemli bir aşamaya gelindiğini belirten Güler Sabancı, şöyle konuştu:

“Dr. Fatih Birol’un yönlendirmeleriyle gerçekleştirilen bu çalışmayı önümüzdeki yıl içinde açıklayacağımızın müjdesini de burada vermek isterim. Bu çalışma Türkiye için bir “ilk” olacak. IICEC bu çalışmayı tüm sektör paydaşların değerli katkılarıyla ‘ortak bir akılla’ gerçekleştiriyor.

Tamamlandığında, ülkemizin ve enerji sektörümüzün geleceği için, 2040 yılına kadar olan dönemi kapsayan, uzun vadeli ve büyük resmi ortaya koyan, önemli politika, yatırım ve karar süreçlerine katkı sağlayacak çok değerli bir çalışmayı hayata geçirmiş olacağız.”

ELEKTRİK SEKTÖRÜNDE 100 MİLYAR DOLARI AŞAN YATIRIM YAPILDI

Stratejik önem taşıyan enerji sektörünün başta Enerji Bakanlığı olmak üzere tüm düzenleyici ve karar alıcı kurumların adımlarının kritik bir öneme sahip olduğunu hatırlatan Güler Sabancı, şunları söyledi:

“Elektrik sektöründe 100 milyar doları aşan yatırımlarla kurulu gücümüzün yaklaşık 3 kat artması, yenilenebilir enerji alanında YEKA modeliyle yapılan atılımlar, elektrik üretiminde yerli kaynak payında sağladığımız güçlü artış ve operasyonel mükemmellik ve arz kalitesi kazanımları, sektörümüzün geleceği için son derece önemli gelişmeler olmuştur. Ancak elbette hala gidecek yolumuz var. Yıllık 300 teravatsaati aşan elektrik tüketiminde hem arz hem de talep tarafında fiyatlama önem taşıyor. Hem mevcut hem de yeni yatırımlar için öngörülebilirlik ve finansal sürdürülebilirlik üzerinde çalışmaya devam etmeliyiz. Enerji sektörünü, tüketim de dahil her halkada daha verimli işletmek durumundayız. Bunlarla birlikte, enerji verimliliği ve karbon yoğunluğunun azaltımına katkı sağlayacak teknolojileri desteklemeliyiz. Önümüzdeki dönemde tüm paydaşların, işbirliği içinde bu alanlara odaklanması gerektiğine inanıyoruz.”

KAMU-SANAYİ-ÜNİVERSİTE İŞBİRLİKLERİ MODELİ: BAŞARI ÜÇGENİ

“Teknolojinin etkisiyle hızla dönüşen bir enerji ekosistemine doğru ilerliyoruz” diyen Güler Sabancı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ancak değişmeyen bir unsur var: İnsan. Ülkemizde enerji denildiğinde, 500 binin üzerinde çalışanı, kamu kurumları, özel sektör, STK ve üniversiteleri ile çok geniş bir ekosistemden bahsediyoruz. Dolayısıyla, gelecek için en önemli değerimiz, “yetişmiş insan kaynağımız”dır. Bu noktada, pek çok alanda olduğu gibi enerjide de kamu-sanayi-üniversite işbirliklerini çok önemsiyoruz. Bu bakış açısı ile IICEC, “üçlü sac ayağı” modeli üzerinde çalışmalarına devam ediyor. Buna “Başarı Üçgeni” de diyebiliriz. Önümüzdeki dönemde de yüksek katma değerli, bilgi ve teknoloji yoğun proje ve işbirliklerine odaklanmayı sürdüreceğiz. Sektörümüzü, enerji kaynaklarımızın yanı sıra insan kaynaklarımızı ve teknolojiyi de daha etkin şekilde kullanarak, daha iyi bir geleceğe taşımalıyız. Stratejik ve operasyonel çalışmalarımızı, yatırımlarımızı ve politikalarımızı büyük resme ve bu resmi inşa edecek insanlara odaklanan bir anlayışla yürütmek, hepimizin önceliği olmalıdır.”

10. IICEC konferansı enerji dünyasını buluşturdu

Kurulduğu 2010 yılından itibaren enerji ve iklim alanlarında yer alan kilit paydaşları bir araya getiren Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), enerji dünyasını 10. IICEC Enerji Konferansı’nda buluşturdu.Dünya Enerji Görünümü 2019 (World Energy Outlook 2019) Raporu’nun Türkiye tanıtımının da yapıldığı konferans, 20 Aralık Cuma günü İstanbul’da gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve Sabancı Üniversitesi IICEC Direktörü Prof. Carmine Difiglio’nun ev sahipliğinde düzenlenen 10. IICEC Enerji Konferansı’na, üst düzey kamu temsilcileri, ulusal ve uluslararası enerji sektörünün küresel lider kuruluşlarının yöneticileri ile önde gelen üniversitelerin, politika merkezlerinin ve düşünce kuruluşlarının temsilcileri katıldı.

10. IICEC Enerji Konferansı’nın açılışında konuşan Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi’nin 20. Yılında ‘Uluslararası Araştırma Merkezi’ kimliğine yakışır şekilde bugün IICEC’in 10. konferansını gerçekleştiriyoruz” dediStratejik önem taşıyan enerji sektörünün başta Enerji Bakanlığı olmak üzere tüm düzenleyici ve karar alıcı kurumların adımlarının kritik bir öneme sahip olduğunu hatırlatan Güler Sabancı, şunları söyledi: “Elektrik sektöründe 100 milyar doları aşan yatırımlarla kurulu gücümüzün yaklaşık 3 kat artması, yenilenebilir enerji alanında YEKA modeliyle yapılan atılımlar, elektrik üretiminde yerli kaynak payında sağladığımız güçlü artış ve operasyonel mükemmellik ve arz kalitesi kazanımları, sektörümüzün geleceği için son derece önemli gelişmeler olmuştur. Ancak elbette hala gidecek yolumuz var.”

“Teknolojinin etkisiyle hızla dönüşen bir enerji ekosistemine doğru ilerliyoruz” diyen Güler Sabancı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak değişmeyen bir unsur var: İnsan. Ülkemizde enerji denildiğinde, 500 binin üzerinde çalışanı, kamu kurumları, özel sektör, STK ve üniversiteleri ile çok geniş bir ekosistemden bahsediyoruz. Dolayısıyla, gelecek için en önemli değerimiz, “yetişmiş insan kaynağımız”dır. Bu noktada, pek çok alanda olduğu gibi enerjide de kamu-sanayi-üniversite işbirliklerini çok önemsiyoruz. Bu bakış açısı ile IICEC, “üçlü sac ayağı” modeli üzerinde çalışmalarına devam ediyor. Buna “Başarı Üçgeni” de diyebiliriz. Önümüzdeki dönemde de yüksek katma değerli, bilgi ve teknoloji yoğun proje ve işbirliklerine odaklanmayı sürdüreceğiz. Sektörümüzü, enerji kaynaklarımızın yanı sıra insan kaynaklarımızı ve teknolojiyi de daha etkin şekilde kullanarak, daha iyi bir geleceğe taşımalıyız.”

ENERJİ BAKANI: YENİLENEBİLİR ENERJİDE YENİ STRATEJİLER İZLİYORUZ

Toplantının onur konuğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez de, dünyada kömür tüketiminin de arttığını ve temiz kömür teknolojileri konusunda da daha fazla Ar-Ge yapılması gerektiğini söyledi. Bakan Dönmez, Türkiye’nin doğal gaz altyapısını ise ciddi bir şekilde geliştirdiğini belirterek, şöyle konuştu: “Türkiye, üç adet yüzer sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminali ve iki kıyı terminali, depolama noktaları ve her noktadan doğal gaz girişiyle coğrafyasındaki doğal enerji merkezidir. Enerji merkezlerinin en önemli özellikleri de yatırımcılara risklerini kontrol edebilecekleri araçları vermesidir. Enerji Piyasaları İşletme AŞ de bu araçları hızla devreye alacak. Böylece Türkiye doğal gaz piyasası daha fazla oyuncunun yer aldığı bir piyasa haline gelecek ve sadece kendisine değil bölge halklarının refahına da yatırım yapacak.”

Bakan Dönmez ayrıca, “Enerjide tam anlamıyla bir merkez ülke olmak için enerjinin sadece transfer edildiği değil, aynı zamanda fiyatlandırılmasının yapıldığı, pazarın gelişimine yön veren, serbest piyasa şartları içerisinde daha fazla alıcı ve satıcının bir araya geldiği gelişmiş bir enerji altyapısına sahip olmak zorundayız” dedi.

Bakan Dönmez, şöyle konuştu: “Tüm sistemin kalbi olan fiyatlama mekanizması doğru çalışmazsa sistem hareket edemez. Bu sebeple elektrik piyasalarının da bir dönüşüme ihtiyacı var. Türkiye teknolojiyi alan ve kullanan değil, üreten ve ihraç eden bir ekosistemi inşa etmek zorunda. Bu arada bir bilgi vermek istiyorum. ‘Ben elektriğimi tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrikten kullanmak istiyorum’ diyen tüketicilerimiz için yeni bir tarife modeli çalışmasını başlattık. Bu tarifeyle vatandaşlarımız istedikleri takdirde sadece yenilenebilir enerji tüketebilecek.”

TÜSİAD: YENİ POLİTİKA ODAĞIMIZI VERİMLİ BÜYÜMEYE ÇEVİRMELİYİZ

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ise “Yeni politika odağımızı verimli büyümeye çevirmeliyiz” diyerek, şunları söyledi:

“Önümüzdeki dönemin hedeflerini arz güvenliği yanı sıra sürdürülebilirlik, verimlilik, kaynak optimizasyonu, çevreye uyumluluk ve güçlü altyapı olarak konumlandırmalıyız. Sektördeki mevcut yatırımların sürdürülebilirliği ve yeni yatırımcılara güvenilir bir yatırım ortamı sunmak için dört ana odak noktasını önermek isteriz: Elektrik Piyasası Kanunu ve 11. Kalkınma Planı hedeflerine uygun olarak öngörülebilirliği engelleyen faktörleri hızla ortadan kaldırmalıyız. Piyasalarda rekabetin önünü açacak ve tüketicilere fayda sağlayacak uygulamaların önünü daha da açmalıyız. Yenilenebilir enerji dönüşümünü destekleyecek mekanizmaları, daha hızlı hayata geçirmeliyiz. Sektörde öngörülebilirliği artırmalıyız.”

DR. FATİH BİROL: ENERJİDE BOLLUK DÖNEMİNE GİRİYORUZ

Enerji sektörünü buluşturan toplantıda, Dünya Enerji Görünümü 2019 Raporu’nun sonuçlarını katılımcılarla paylaşan Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Dr. Fatih Birol­, “Küresel enerji sektöründe şu andaki en önemli başlığın enerji bolluğu olduğunu söyledi. Dr. Fatih Birol, “Petrol, doğal gaz, kömür ve diğer kaynaklar olmak üzere enerjide bolluk dönemine giriyoruz. Böyle bir dönemde, karar alıcıların enerjiyi makul fiyatlarla ve çevreye en az zararla nasıl vatandaşa ulaştıracağını belirlemesi gerekiyor. Çünkü ucuz enerji kaynağı her zaman çevreye duyarlı olmuyor, çevreye duyarlı olan da pahalı olabiliyor” dedi. Dr. Birol, enerji bolluğunun yanı sıra küresel enerji sektöründe ciddi çelişkiler olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bunlardan ilki petrol piyasalarında. 2019’da Venezuela petrol üretiminde çok büyük düşüşe geçti, İran’ın ihracatı yaptırımlar sebebiyle neredeyse sıfırlandı. Suudi Arabistan’a çok ciddi bir saldırı oldu. Bunun gibi birçok soruna rağmen petrol fiyatları 60 dolar seviyesinde kaldı. Petrol İhraç Edenler Örgütü’nün (OPEC) Viyana’daki toplantısından sonra da fiyatlarda bir değişiklik olmadı çünkü OPEC ve Rusya’nın petrol üretimindeki payı hızlı bir şekilde azalıyor. Bu yüzden, dünya petrol piyasalarında fiyatları dikte etme kabiliyetlerinde çok ciddi bir düşüş var. Bu durum dünya ekonomisi ve Türkiye gibi ithalatı yüksek olan ülkeler için çok iyi gelişme ama bir çelişki. Bir diğer çelişki de iklim değişikliği konusunda görüldü. Enerji sektörü iklim değişikliğine sebep olan emisyonların yüzde 80’inden sorumlu. Herkesin elektriği olması insan hakkı kabul edilirken, dünyada 850 milyon insanın hali hazırda elektriği yok. Bu da bir başka çelişki.”

İklim değişikliğiyle mücadele için yapılan araştırmalar ve alınan kararlara rağmen 2015’teki Paris İklim Zirvesi’nden bugüne emisyonların giderek arttığına işaret eden Birol, “Karbondioksit emisyonları tarihi bir seviyede şu anda. Aynı şekilde, enerji verimliliği herkesin hem fikir olduğu bir konu ama 2018’de enerji verimliliği artışı son 10 yılın en kötü dönemini geçirdi. Sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutulabilmesi için daha fazla yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, nükleer ve hidrojen yatırımının yapılması gerekiyor” dedi.

DÜNYA ENERJİ GÖRÜNÜMÜ 2019 YÖNETİCİ ÖZETİNDEN NOTLAR

Dr. Fatih Birol, Dünya Enerji Görünümü 2019 ile ilgili de şu bilgileri paylaştı:

Açıklanmış Politikalar Senaryosunda, enerji talebi 2040’a kadar yılda %1 artış gösteriyor. Bu büyümenin yarısından fazlasını, fotovoltaik (PV) hücreler öncülüğünde düşük karbonlu kaynaklar sağlarken, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ticaretindeki artıştan faydalanan doğalgaz da bu büyümenin üçte birini oluşturmaktadır. Petrol talebi 2030’da yatay seyre geçerken kömür kullanımı azalmaya başlıyor. Başta elektrik olmak üzere çeşitli enerji sektörleri hızlı dönüşümden geçiyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosu, sürdürülebilir enerji hedeflerinin tam olarak başarılabilmesi için bir yol sunarken, enerji sisteminin tümünde hızlı ve yaygın değişimi gerekli kılıyor. Bu senaryo, küresel sıcaklık artışını “2°C’nin çok altında tutup, 1.5°C ile sınırlandırmanın yollarını arayarak” Paris Anlaşması’nın çizdiği yolda ilerleyerek; küresel enerji erişimi ile daha temiz çevreyi hedef edinir. Dünyanın enerji ihtiyacının genişliği nedeniyle, tek veya basit bir çözümden söz edilemez. Farklı yakıtlar ve teknolojilerin herkese verimli ve düşük maliyetli enerji hizmetleri sağlaması sayesinde, emisyonda ciddi bir düşüş elde edilebilir.

Enerji sektöründeki büyük hareketlilik, enerji güvenliğine kapsamlı ve dinamik bir yaklaşımın önemini gösteriyor. Daha sıcak yazlar ve daha soğuk kışlar ve buna bağlı ısıtma ve soğutma ihtiyacındaki artış nedeniyle 2018’de küresel enerji kullanımında %20’lik bir artış yaşandı.

ABD’nin kaya gaz ve petrol üretimi, küresel pazarı, ticaret akışını ve güvenliği şekillendiriyor. 2025 itibariyle ABD’nin toplam kaya yakıtı (petrol ve gaz için) üretimi, Rusya’nın toplam petrol ve gaz üretimini geride bırakacak.

ABD’deki üretim artışı, toplam petrol üretiminde OPEC ülkeleri ve Rusya’nın payını düşürüyor. Bu oran, 2000’lerin ortalarında %55 iken 2030’da %47’ye düşüyor; bu durum, petrol piyasasındaki şartları yönetmeye yönelik çabaların ciddi dirençle karşılaşması demek. Dünyanın önde gelen üreticilerinin hidrokarbon gelirleri üzerindeki baskılar, ekonomilerini çeşitlendirme çabalarının önemini de vurguluyor.

Enerji sistemi hangi yolu takip ederse etsin, Ortadoğu’nun petrol arzına bağımlılığı devam ediyor.

Yenilenebilirde maliyet düşüşü ve dijital teknolojilerdeki ilerlemeler, enerji dönüşümüne ilişkin büyük fırsatların yanı sıra, yeni enerji açmazları da doğurmaktadır. Politika yapıcıların ve düzenleyici kurumların, teknolojideki değişime ve elektrik sistemlerinin esnek işletimine yönelik giderek artan ihtiyaca yetişmek için hızlı hareket etmesi gerekiyor.

WEO-2019′un özel odağında olan Afrika, dünya enerji trendinde giderek nüfuz sahibi oluyor. Açıklanmış Politikalar Senaryosuna göre, Afrika’nın petrol tüketiminde 2040’a kadarki artışı, Çin’in artışını geride bırakırken, son yıllardaki keşiflerin öncülüğünde Afrika doğalgazda da büyük ilerleme kaydediyor. Güneş enerjisi, bugün Afrika’da elektriğe erişimi olmayan 600 milyon kişinin çoğuna elektrik ulaştırmanın en ucuz yolu.

Afrika’nın kent nüfusuna 2040’a kadar yarım milyardan fazla kişi ekleneceği düşünülüyor. Afrika’nın en sıcak bölgelerinde beklenen nüfus artışı nedeniyle, 2040’a kadar yarım milyara yakın kişinin klima veya başka soğutma hizmetlerine ihtiyacı ortaya çıkacak.

Dünya çapında enerji verimliliğini artırma hızının kesilmesi endişe verici bir gelişme. Isıtma, soğutma, aydınlatma, ulaşım ve diğer enerji hizmetlerinde artış aynı zamanda meydana geliyor. Küresel ekonominin enerji yoğunluğunda (birim ekonomik faaliyet başına harcanan enerji miktarı) ilerleme ise azalıyor.

Verimlilik artışındaki sert yükseliş, dünyayı Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosuna yaklaştıran en önemli etken. Verimlilikte artış için ekonomik açıdan elverişli tüm fırsatların denenmesi, küresel enerji yoğunluğunu her yıl %3’ten fazla düşürebilir.

Asya’nın hızlı büyüyen ekonomilerine elektrik ve ısı sağlamak için kömür, doğalgaz ve yenilenebilir enerjiler yarışıyor. Gelişmekte olan Asya ülkelerinin çoğunda kömür en yüksek paya sahip.

Küresel petrol talebindeki artış, 2025’ten sonra önemli ölçüde yavaşlayıp 2030’larda yatay seyre geçiyor. Uzun mesafe kara, deniz ve hava taşımacılığı ile petrokimya kaynaklı petrol talebi artmaya devam ediyor.

Tüketicilerin SUV tercihi, elektrikli otomobillerin getirdiği yararı azaltabilir. SUV’lere gösterilen rağbet bugünkü trend ile artmaya devam ederse, 2040 petrol talebi için günde 2 milyon varil daha eklenmesi gerekebilir.

Elektrik kullanımı, genel enerji talebinin iki katından hızlı büyüyerek modern ekonomilerin tam kalbindeki yerini pekiştiriyor. Son tüketimde elektriğin petrolün yarısı kadar olan payı, 2040’ta petrolü geçiyor.

Güneş enerjisi, dünyanın kurulu kapasitesinin en büyük bileşeni haline geliyor. Rüzgâr ve güneş enerjisinden üretimin yaygınlaşmasıyla, yenilenebilir enerji 2020’lerin ortası itibarıyla elektrik üretimi gamında kömürü geride bırakacak. 2040’a gelindiğinde, düşük karbonlu kaynaklar toplam elektrik üretiminin yarısından fazlasını sağlayacak. Rüzgâr ve güneş enerjisi en yüksek performansı gösterse de, hidroelektrik (2040’ta toplam üretimin %15’i) ve nükleer (%8) önemli pay sahibi olmaya devam ediyor.

Akü maliyetinin düşüş hızı, elektrik piyasalarının yanı sıra elektrikli araçlar için de kritik bir değişken.

Açık deniz rüzgâr enerjisi hız kazanıyor. Maliyetteki düşüş ve Avrupa’nın Kuzey Denizi’nde edindiği deneyimler, büyük bir yenilenebilir kaynağın kapısını aralamakta.Açık deniz rüzgâr enerjisi, günümüzün elektrik talebini kat kat karşılayacak teknik potansiyele sahip. Yeni kaynakları ve pazarları ortaya çıkarabilecek yüzer türbinler gibi yenilikler ise ufukta görünmeye başladı.

Maliyet açısından giderek rekabetçi hale gelen açık deniz rüzgâr projelerinin 2040’a kadar bir trilyon dolarlık yatırımı çekmesi bekleniyor. Avrupa’nın bu teknolojiyle başarısı, Çin ve ABD’nin yanı sıra diğer ülkelerin de dikkatini çekti. Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosunda, açık deniz rüzgâr enerjisi, kara rüzgâr enerjisinin önüne geçerek Avrupa Birliği’nin bir numaralı elektrik üretim kaynağı haline geliyor ve Avrupa elektrik sektörünün tam karbonsuzlaşmasının yolunu açıyor.

Dünyanın emisyon trendini tersine çevirmesi için, yeni altyapının yanı sıra, mevcut sistemler nedeniyle “kemikleşmiş” emisyonlara da müdahale etmesi gerekiyor.Açıklanmış Politikalar Senaryosunda, elektrik sektöründeki hızlı değişime rağmen, elektrik kaynaklı yıllık karbon salımında düşüş görülmüyor.

Gazı neler bekliyor?

Gaz şebekeleri, tüketicilere elektrik ulaştırmak için kilit bir mekanizma olarak elektrik şebekelerinden daha fazla enerji taşıyor ve değerli bir esneklik imkânı sunuyor. Düşük karbonlu hidrojen henüz üretimi görece pahalı olsa da yoğun ilgi çeken bir alan.Organik atıklar ve kalıntılardan üretilen biyometan arzının sürdürülebilirlik potansiyeline dair analizlerimize göre, bu gazın günümüz gaz talebinin %20’si kadarını karşılaması mümkün.

Kaya gazı ve güneş enerjisinin gösterdiği gibi hızlı değişim mümkün, ama bunun hızını ve yönünü hükümetler belirliyor. Kaya gazı ve petrolü devrimi, üretim ve rafineri alanlarına yapılan bir trilyon doları aşkın yatırım ile ABD’nin net ihracatçı olmasını gerçeğe dönüştürüyor.

“World Energy Outlook” Raporu Nedir?

Dünya liderlerinin enerji alanındali başucu kitabı olan“World Energy Outlook” Raporu, dünya genelinde enerji sektöründe en etkin yayın olarak kabul görmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı tarafından her yıl yayımlanan World Energy Outlook, dünya enerji sektörünün görünümü ve öne çıkan dinamikler kapsamında, enerji üretimi, tüketimi, arz, talep, maliyet, fiyatlar, enerji altyapısı ve teknolojileri, emisyonlar ve iklim değişikliği gibi konulara, enerji modellerine dayalı analitik bir bakış sunmaktadır. “World Energy Outlook”,her yıl olduğu gibi bu yıl da, geleceğe yönelik farklı senaryolar çerçevesinde, orta ve uzun vadede enerji sisteminin nasıl dönüşebileceğine, enerji sektöründe karar vericiler, endüstri ve enerji tüketicileri için zorluk ve fırsatlara, potansiyele ve iyileştirme alanlarına dair önemli analizler sunuyor.

“Türkiye Enerji Sektörü Liderleri” paneli gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), enerji dünyasını bu yıl 10’uncusu düzenlenen IICEC Enerji Konferansı’nda buluşturdu. Konferans kapsamında düzenlenen “Türkiye Enerji Sektörü Liderleri” panelinde de enerji sektörünün geleceği ele alındı

Sabancı Üniversitesi IICEC Direktörü Prof. Carmine Difiglio, 10. IICEC Enerji Konferansı’nda yaptığı konuşmada, IICEC’in uzun zamandır üzerinde çalıştığı ve kapsamlı bir modelleme ile gerçekleştirdiği Türkiye Enerji Görünümü (Turkey Energy Outlook) çalışmasında önemli bir aşamaya gelindiğini söyledi. Prof. Difiglio, “Bu çalışmayı önümüzdeki yılın ilk yarısında açıklayacağız. Türkiye için bir “ilk” olacak bu çalışmayı IICEC olarak tüm sektör paydaşlarının değerli katkılarıyla ‘ortak bir akılla’ gerçekleştiriyoruz. Tamamlandığında, ülkemizin ve enerji sektörümüzün geleceği için, 2040 yılına kadar olan dönemi kapsayan, uzun vadeli ve büyük resmi ortaya koyan, önemli politika, yatırım ve karar süreçlerine katkı sağlayacak çok değerli bir çalışmayı hayata geçirmiş olacağız” dedi.

10. IICEC Enerji Konferansı kapsamında düzenlenen “Türkiye Enerji Sektörü Liderleri” konulu panelde sektörün önde gelen isimleri, enerjinin geleceğini değerlendirerek, yeni çözümleri tartışmaya açtı. Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Dr. Fatih Birol’un moderatörlüğünde gerçekleşen panele, Zorlu Holding Enerji Grup Başkanı Sinan Ak, Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, SOCAR Türkiye CEO’su Zaur Gahramanov, Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir ve Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler katıldı.

Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, dünyadaki emisyonların artık çok ciddi bir tehdit haline geldiği ve çözüm için global bir konsensüs sağlanamadığını belirtti. Ahmet Erdem, şöyle konuştu:

“Enerji verimliliği en hızlı ve en ekonomik şekilde adım atabileceğimiz bir alan. Bu konuya verdiğimiz önemle uygulama arasında çok büyük bir fark var. Enerjinin maliyetiyle yapılması gereken yatırımın maliyeti arasındaki fark büyük.Başka desteklerle bu farkın giderilmesi gerekiyor. Hem iklim değişikliği açısından hem Türkiye ekonomisi açısından hem de arz güvenliği açısından en önemli noktalardan biri bu. Son dönemde güzel gelişmeler de var. Ham petrol ithalatındaki artış ve ürün ithalatındaki düşüş güzel. Tek büyüyen ürün grubu oto LPG. Önemli bir sektör ama kendini değişim ve dönüşüme hazırlamalı. LNG de artık taşıtlarda kullanılıyor. Biz de istasyonlarımızı açacağız. Hidrojenin de sektörümüzün bir parçası olacağı açık.”

Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir ise enerji sektöründe kadınların çok az olduğunu belirterek, “Dünyada yüzde 32’lerde olan kadın çalışan oranı üst düzey yönetici olarak yüzde 8. Limak olarak elektrik sektöründe 38 kadın yönetici var, çalışanlarımızın yüzde 52’si kadın. Kadınların iş gücüne katılımını sağlamak ve enerji verimliliği bizim amaçlarımız arasında” dedi.

Sabancı Holding Enerji Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler, “Bugün arz güvenliğini konuşmuyoruz artık, bu alanda çok ciddi yol aldık. Finans kuruluşları, bankalar, yatırımcılar olarak bazı öngörülerde yanlış yaptık. Ama bugün dönüşüm başlatmak için kamunun büyük bir gücü var. İklim değişikliği ve yenilenebilir enerjinin önemi ortaya çıkıyor” diye konuştu.

SOCAR Türkiye CEO’su Zaur Gahramanov şöyle konuştu: “2008 yılından bu yana Türkiye’deyiz. Bizim rafineri ve enerji dengesinin değişmesiyle 1.5 milyar dolarlık bir cari açığını kapattık ama yine de yeterli değil. Bizim rafinerimiz entegre – petrol ve petro kimya üreten bir rafineridir. Sonuçla Türkiye’de çalışmaktan çok memnunuz. 3 hafta önce TANAP Avrupa bağlantısı hayata geçti. Bunun SOCAR için bir hayali gerçekleştirmek olduğunu söyleyebilirim.”

Sanayicilerin ceza sorunu çözüldü

Güney Kore’den Serbest Ticaret Anlaşması kapsamında ithalat yapan çeşitli firmalara, Mayıs ayından bu yana Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü tarafından menşe beyanı ve uyumsuzluk neden gösterilerek ek vergi ve cezalar kesiliyordu. Konuyu ilk günden itibaren takip eden ve sanayicinin sesi olan PAGEV, 100 milyonlarca doları geçen gümrük cezalarının kaldırılması noktasında köprü görevi gördü ve sorun çözüldü. 

Türkiye ile Güney Kore arasında Serbest Ticaret Anlaşması (STA) 2013 yılının Mayıs ayında imzalanmıştı. Hammadde ve nihai ürün ithal eden şirketler, anlaşma uyarınca bu tarihten itibaren Güney Kore menşeli malları düşük gümrük vergisi ile ithal ediyorlardı. Ancak Mayıs ayında Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü tarafından Güney Kore’den ithalat yapan çeşitli firmalara menşe beyanı ve uyumsuzluk sebebiyle ek vergi ve cezalar kesilmeye başlandı.   

İthal edilen eşyaların Güney Kore menşeli olduğu yönünde hiçbir tereddüt olmadığını belirten sanayiciler konu ile ilgili şikâyetlerini Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı’na (PAGEV) bildirdi. Konunun çözümü noktasında köprü görevi gören PAGEV, ilgili mercilerle iletişime geçerek çözüm önerilerini aktardı. Bu doğrultuda Gümrükler Genel Müdürü Mustafa Gümüş ile yapılan mevzuat çalışmalarının ardından Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay’a firmalara yeterli süre verilerek menşe beyanlarının sonradan tamamlattırılması yönündeki öneri iletildi. Bakanlığın Sanayinin sorununu çözmek için yaptığı çalışmalarda PAGEV’in çözüm önerisi kabul gördü ve böylece firmalar ceza almaktan kurtuldu. 

Bakanlıkça yayınlanan konu ile ilgili talimat yazısında; Güney Kore’den direkt Türkiye’ye nakledilen mallarda, eksik olan Menşe Beyanı belgelerinin firmalar tarafından Gümrük Müdürlüklerine ibrazı Gümrük İdaresince söz konusu menşe beyanlarının Güney Kore makamları nezdinde sonradan kontrolünün yapılması, sonradan kontrol sonucunun olumlu olması halinde gümrük vergilerinin kaldırılması/geri verilmesi, henüz tahsil edilmemiş ceza kararlarının ise iptal edilmesinin uygun bulunduğu belirtildi.   

Altı ay gibi kısa bir sürede sorunu çözüme kavuşturan PAGEV, firmaları zora sokan 100 milyonlarca dolarlık ceza sorununu ortadan kaldırmış oldu.

Konu ile ilgili ilk günden bu yana yoğun mesai harcadıklarını belirten PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu şunları söyledi; “Toplamda 100 milyonlarca doları geçen gümrük cezalarına maruz kalan sanayicilerimiz, bizimle irtibata geçerek sorunlarının kamuya doğru bir şekilde aktarılarak çözüm üretilmesi noktasında destek istediler. Sanayicilerimizden gelen şikâyetler doğrultusunda konuyu yakın takibe aldık ve gündeme taşıdık. Altı aydır takip ettiğimiz bu süreçte, birçok kişi umudunu kaybetse de biz asla inancımızı kaybetmedik ve konunun peşini bırakmadık. Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan, Ticaret Bakan Yardımcımız Rıza Tuna Turagay, Gümrükler Genel Müdürümüz Mustafa Gümüş ve Bakanlığın konu ile ilgili tüm bürokratlarıyla yoğun temaslarda bulunduk. Televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda kamuoyu oluşturma çalışmalarımız ile sorunu Türkiye gündemine taşıdık. Takipçisi olduğumuz her konuda olduğu gibi altı aylık mücadelemizde inancımızı hiç kaybetmedik ve kararlılıkla sonuca odaklandık.” 

Türkiye için umutsuzluğa kapılmadan, yapıcı bir şekilde mücadele ederek ve doğruları anlaşılır ve makul bir biçimde kamuya anlatarak sonuç alınacağını bir kez daha gösterdiklerini söyleyen Yavuz Eroğlu: “Neticede çözüm için ortaya koyduğumuz öneri Bakanlığımızca kabul gördü. Böylece ceza alan firmalarımızın evrakları Güney Kore makamlarınca sonradan kontrol yöntemi ile onaylanmak üzere ceza sorunu çözülmüş oldu. Ülkemiz adına çok olumlu bu gelişmenin bir parçası olmaktan çok mutluyuz. Bu vesileyle; Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan’a, Bakan Yardımcımız Sayın Rıza Tuna Turagay’a, Gümrükler Genel Müdürümüz Sayın Mustafa Gümüş’e, Bakanlık bürokratlarımıza ve bu süreçte bizleri teknik bilgilerle destekleyen gümrük müşavirlerimize teşekkürlerimizi sunarız” dedi. 

Eroğlu son olarak; “PAGEV olarak Güney Kore Makamlarınca sonradan kontrol sürecinin hızlandırılması noktasında da hâlihazırda irtibatta olduğumuz Güney Koreli makamlarla işbirliğine devam edeceğiz” diyerek açıklamalarını bitirdi. 

Şişecam düzcam avrupalı mimarlarla buluştu

Avrupa’nın lider düzcam üreticisi Şişecam Düzcam, Yunanistan’da gerçekleştirilen Share Atina 2019’a katıldı. Şişecam Düzcam, etkinlik ortağı olarak yer aldığı Share Atina 2019’da Avrupalı mimarlar ve mühendislerle bir araya geldi.

19.12.2019- Cam sektörünün global oyuncusu Şişecam Topluluğu bünyesinde faaliyet gösteren Şişecam Düzcam’ın etkinlik ortağı olarak yer aldığı Share Atina 2019 mimari konferansı Atina’da gerçekleşti.

30 yılı aşkın süredir, düzcam, ayna, lamine cam, temperlenebilir kaplamalı cam başta olmak üzere geniş ürün gamı ile Yunanistan pazarında cam sektörüne hizmet veren ve ülkede yüzde 50’nin üzerinde pazar payına sahip olan Şişecam Düzcam, 12 ülkeden yaklaşık 3 bin Avrupalı mimarın katılımı ile gerçekleşen Share Uluslararası Mimarlık ve Mühendislik Forumu’nun son etkinliği olan Share Atina 2019’a katıldı. Etkinlikte konuşmacı olarak yer alan Avrupa’nın önde gelen mimarları inovatif projelerini ve mimari yaklaşımlarını paylaştı.

Konferansta, Şişecam Düzcam’ın sürdürülebilirlik yaklaşımı, pazara sunulan yeni kaplamalı ürünleri ve referans projelerini içeren “New Technologies in Facade Design” sunumu; mimar, cephe danışmanı, cephe firmaları ve mimarlık öğrencilerinden oluşan 300’e yakın sektör temsilcisine aktarıldı. Etkinlik kapsamında oluşturulan fuaye alanında sergilenen Şişecam Düzcam’ın yenilikçi ürünleri, aralarında Avrupa’dan cam özelinde mimari projeleriyle ödül almış ünlü mimar ve mühendislerin de bulunduğu katılımcılar tarafından yoğun ilgiyle karşılandı.

Etkinliğe dünyaca ünlü mimarlık ofisleri Zaha Hadid Architects ve MVRDV‘nin yanı sıra, İspanyol mimar Francisco Mangado, Avusturyalı mimar Dietmar Eberle, Yunan mimar Vasilis Sgoutas sunumlarıyla katılırken, Türkiye’den Melike Altınışık Şişecam Düzcam ürünleriyle hayat bulan İstanbul Radyo ve TV Kulesi projesini katılımcılara aktardı.

“Yeni bir model üzerinde çalışıyoruz”

EPDK koordinatörlüğünde ELDER ve GAZBİR tarafından düzenlenen 4. Enerjide Ar-Ge Çalıştayı, elektrik ve gaz dağıtım sektörleri temsilcilerini bir araya getirdi.

“EPDK 2. Ar-Ge Başarı Ödülleri” töreninde başarılı çalışmalara imza atmış elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri ödüllendirildi.

ANKARA – EPDK koordinatörlüğünde Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) ve Türkiye Doğalgaz Dağıtıcıları Birliği Derneği (GAZBİR) tarafından düzenlenen “4. Enerjide Ar-Ge Çalıştayı” enerji sektörünün üst düzey temsilcilerini bir araya getirdi.

4. Enerjide Ar-Ge ÇalıştayınaEnerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş ve EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz’ın yanı sıra; ELDER ve GAZBİR temsilcileri, elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri çalışanları, üniversiteler ile kamu kurum ve kuruluşlarından çok sayıda temsilci katıldı.

“4. Enerjide Ar-Ge Çalıştayı” açılışında konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Bakanlık bünyesinde Ar-Ge’de yeni bir dönem başlatmak için Ar-Ge buluşmaları düzenlediklerini hatırlattı. Dönmez, “Ar-Ge yaklaşım belgesinin sonuna geldik ve çalıştayın ikinci gününde herkesin görüş ve düşünceleriyle katkı sunduğu yaklaşım belgemizi yarınki oturumlarda katılımcılarımıza sunacağız.” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, enerji sektöründe Ar-Ge kümelenmesini sağlamak için tarafların birbirleriyle iletişimi ve koordinasyonunun çok önemli olduğunu belirterek şöyle konuştu:

“Burada önemli şey sürdürülebilirlik. Bir fikrin somutlaşması, sayısız başarısızlıktan sonra meyvelerini verebilir. Ar-Ge’de sabırla ve ısrarla bu deneyleri yapmak zorundasınız. Bize ulaşan görüşlerde de dünyadaki örnekleri gibi bir Ar-Ge yapılanmasının, mevcut modelle birlikte enerji sektöründeki ivmelenmeyi artıracağı dile getirildi. Sunumlarda anlatılan Avrupa ve OECD ülkelerindeki modelleri inceledik. Türkiye’ye özgü bir model üzerinde çalışmalarımızda sona geldik. İnşallah yakında sizlerle de paylaşacağız.”

Girişimcilik Modeli Önerileri

Dağıtım şirketlerinin yeni fikirlere ve girişimlere daha fazla yönelmesi için model önerilerini sıralayan Dönmez şunları söyledi:

“Standart girişimcilik modeli dört ana bileşenden oluşacak. Kurum içi destek mentor ekibinin kurulması. Fikir, tecrübe ve hukuki konularda destek ekibi oluşturarak Ar-Ge yönetimini yönlendirebilirsiniz. İkinci olarak kurum dışı faaliyetler. Dağıtım şirketlerinden ayrı ayrı fikir yarışmaları açmalarını bekliyoruz. Üçüncü olarak kurum içi girişimcilik fikirleri. Son olarak ortak hareket etmek. Fikirlerini üst seviyeye çıkarmayı düşündüğünüz girişimcilerle EPDK’ya başvurmanızı iyi fikirlerinizin ödüllendirilmesini bekliyoruz.”

“Ar-Ge Enerjideki Dışa Bağımlılığı Azaltacak”

TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş, her ülkenin en temel ihtiyaçlarından birini enerjinin oluşturduğunu vurguladı. Ülkemizin enerji ihtiyacını ve enerjide dışa bağımlığını azaltmak için şeffaf ve tüketici odaklı sistemin kurulması gerektiğini belirten Elitaş, “Türkiye’de Ar-Ge çalışmalarının ağırlığı giderek artmaktadır. Sektörün istihdamını ve bilgi düzeyini yükselterek Türkiye’ni uluslararası alandaki başarısını artıracak çalışmalar önem kazanmaktadır. Yerlileştirme ve teknoloji gelişmesi konusunda ortaya konulan Ar-Ge, Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlığını azaltacak potansiyele sahiptir.” diye konuştu.

EPDK’dan Ar-Ge’ye 100 Milyon TL Destek

EPDK’nin enerji sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin bünyesinde Ar-Ge kültürünün oluşmasına büyük önem verdiğini dile getiren EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, “Senelik 100 milyon liraya ulaşan Ar-Ge desteğimiz de bu anlayışımızın bir göstergesi.” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, 2014 yılında 30 Ar-Ge projesi başvurusuyla çıkılan bu yolda 500’ü geçen proje başvurusunun kabul edilen 213 onaylı projenin ve sonuçlanan 84 projenin Kurum olarak gururunu yaşadıklarına dikkati çekerek, “Hizmet kalitesini artırmak tüketicinin yüzünü daha fazla güldürecek yeni projelere de ihtiyaç var. Çünkü Ar-Ge durmayı değil daima araştırmayı ve daha iyiye ulaşmayı ifade eden bir kavramdır.” diye konuştu.

Ar-Ge merkezleriyle ilgili düzenlemeler yapacaklarını bildiren EPDK Başkanı Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Desteklerimiz artacak. Önümüzdeki dönemde dağıtım şirketleri tarafından kurulacak Ar-Ge merkezleriyle ilgili de düzenlememiz olacak. Ülkemizin gelişmesiyle birlikte doğalgaz ve elektrik şebekesinin daha iyi bir şebekeye ulaşmasını sağlayabileceğimize de inanıyoruz. Kayıp kaçak sorununun ortadan kalkması yolunda Ar-Ge çalışmalarından önemli faydalar aldık. Bugün Ar-Ge sayesinde kaçak akaryakıt problemi ortadan kalkmıştır. Aynı şekilde de kayıp-kaçak konusunda da önemli başarılar elde edeceğimize inanıyorum.”

Saldanlı: “Ar-Ge Faaliyetlerimiz Başarılı Olacak”

ELDER Yönetim Kurulu Üyesi Ceyhan Saldanlı, Ar-Ge çalışmalarıyla ortaya çıkan ürünlerin kullanıldığını belirterek, “Ar-Ge ile yarın bugünden belirleniyor. Ar-Ge’si olmayanların geleceği yoktur. Bu noktadan hareket ederek Ar-Ge yapmak için var gücümüzle çalışıyoruz.” dedi. Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın teşviki EPDK’nın desteğiyle Ar-Ge yatırım yaptıklarını ifade eden Saldanlı şöyle konuştu: “Müşteri memnuniyetini artırmak için Ar-Ge yatırımlarımızda önemli mesafe kat ettik. İçinde bulunduğumuz tarife dönemi içerisinde 20 milyar TL’lik yatırım tutarımızın 200 milyon TL’yi aşan tutarını Ar-Ge’ye ayırdık. Çeşitli hibe programlarından yararlanarak yürüttüğümüz Ar-Ge faaliyetlerimizde başarılı olacağımızdan hiçbir şüphem yok.”

Arslan: “Ekonomik büyüme için Ar-Ge’ye ihtiyaç var”

GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan, Ar-Ge yatırımı ile ekonomik büyüme ile ilgili birçok çalışma yapıldığına dikkati çekerek, ekonomik büyüme yolunda Ar-Ge’nin önemli olduğunun altını çizdi. Arslan, “2023 vizyonu doğrultusunda ülkemizin dünyada bilginin ve ileri teknolojinin önemli merkezi olması hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda ETKB ve EPDK Ar-Ge çalışmalarına daha fazla kaynak ve destek sağlamaktadır. Enerji sektörü olarak bize düşen görev bu kaynakları etkin ve verimli bir şekilde kullanmaktır.” diye konuştu.

EPDK Ar-Ge Başarı Ödül Töreni

EPDK tarafından değerlendirilen başarılı Ar-Ge projeleri toplantıda sahiplerini buldu. Bu yıl ikincisi düzenlenen “EPDK Ar-Ge Başarı Ödülleri” töreninde başarılı çalışmalara imza atmış elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri ödüllendirildi. Ödül alan şirketler şöyle oldu:

Elektrik

Aras EDAŞ: Akıllı Dağıtım Transformatörü (Smart Transformer) Geliştirilmesi ve Pilot Uygulamasının Gerçekleştirilmesi Projesi

Enerjisa Toroslar EDAŞ ve AYEDAŞ: Mobil Sayaç Hata Test Cihazı

ADM – GDZ: İş Güvenliğini İyileştirmek için Akıllı Giyilebilir Teknolojilerinin Geliştirilmesi ve Uygulanması

Doğalgaz

ESGAZ: Doğalgaz Şalteri – Gaz kesintisinden sonra servis regülatörlerinin kurulmasına gerek kalmayacak sistemin geliştirilmesi Projesi

BURSAGAZ: Boru Hattı Bütünsellik Projesi

AGDAŞ: Yerli Gaz Dondurucu/Kesici Prototip Tasarımı ve İmalatı.