22.7 C
İstanbul
Pazartesi, Ağustos 18, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 80

Corana virüs salgını ve olası enerji politik yansımaları

2019’un sonunda, özellikle de 2020 ile salgın haline gelen Yeni Coranavirüs, Çin’den başlayarak dünya için tehdit oluşturan boyutlara erişmiş bulunmaktadır. Bilindiği üzere Coronavirüs’ler insanlarda ve hayvanlarda görülen bir virüs tipi olup, insanlarda soğuk algınlığı ile başlayıp uzantısında zatüreye kadar evrilebilen solunum yolu enfeksiyonuna sebep olabilmektedir. Her yıl özellikle sonbahar ve kış aylarında ortaya çıkan Coronavirüs’lerin, 21. Yüzyılda yeni tipleriyle daha ağır solunum enfeksiyonlarına neden olduğu görülmektedir. Bu bağlamda dünyada daha önce önemli tehdit oluşturan (Severe Acute Respiratory Sendrome- Coronavirus) SARS-CoV ve (Middle East Respiratory Syndrome-Coronavirus) MERS-CoV virüslerinden bahsedilebilir. SARS-CoV 2002-2003 yıllarında Çin’den yayılmış, MERS-CoV ise Ortadoğu Solunum Yetmezliği Sendromu olarak 2012 yılında salgına neden olmuştur.

Son olarak, Aralık 2019 sonunda Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve şimdiye kadar bilinmeyen farklı bir Coronavirüs saptanmış ve “Yeni Coronavirüs” olarak adlandırılmıştır. Yazık ki; kısa sürede salgın halini almıştır. Çin merkezli başlayan salgın dünyada 30’un üstünde ülkede görülmüş ve 2000 mertebesinde ölüme neden olduğu rapor edilmiş bulunmaktadır (Harita 1). Fazla olarak, onbinlerle ifade edilen hastalığa yakalanmış kişiden bahsedilmektedir. Bu durum, doğal olarak tüm dünyada endişe yaratmış ve hastalığın seyri dikkatle takip edilir olmuştur. Genel olarak sarı ırk coğrafyasında etkin olduğu ve önemli sayıda kayba neden olduğu görülen bu virüs, doğal olarak öncelikle baş edilmesi gereken bir sağlık sorunudur.

Böylesi bir salgın, tüm dünyada ilgili tedbirlerin alınmasını elzem hale getirmiştir. Tabii ki, ilk olarak salgının ilk çıkış ülkesi olan Çin’den geliş-gidişlerin kontrol altına alınmasına neden olmuştur. Önce uçak yolcuları üzerinden ve takiben deniz yolu yolcularında virüsün görülmesiyle Çin bağlantılı yolcuların tümünün kontrolunun yapılmasını takiben farklı ülkelere yayılmasıyla da, ülkelere giriş yapan tüm yolcuların taranmasını gündeme getirmiştir. Bütün bunlardan öte virüsün hasta kişilerin kullandığı malzemeler ve/veya dokunduğu elemanlar üzerinden yayılmasının mümkün olduğunun ifade edilmesinden sonra kargolar üzerinden endişeler oluşmuş bulunmaktadır.

Bu durum, hemen tahmin edileceği üzere Çin ile ticaretin sorgulanmasını gündeme getirmiştir. ABD’nin 2019’da üzerlerine uyguladığı Ticaret Savaşını yaşamış olan Çin’in, Ocak 2020’de imzalanan anlaşmayla bu dönemi artık kapatabileceği düşünülürken, üstüne bu salgının gelmesi ekonomiyi pekiştirerek olumsuz olarak etkileyebileceğini düşündürmektedir. Burada sadece Çin’in değil, globalleşmiş dünyada tüm ülkelerin az veya çok etkilenmesi söz konusu olmaktadır.

Enerji-Politik Yorumlama

Yeni Coranavirüs salgını ile ilgili yorumların sağlık ve takiben ekonomi üzerinden yapılması, ilk akla gelen ve doğal olarak öncelikle görülen etkilerle alakalı olmaktadır. Ancak, bunların uzantısında diğer bir öncelikli etki de enerji-politik olarak görülmektedir ve görülmeye devam edeceği izlenimi edinilmektedir.

Çin’in (Ticaret savaşını takiben)  Corona virüs salgınının ekonomik etkilerini yaşıyor olması doğrudan ülkenin enerji politiğini ve ülkenin genel durumuna etkisi olmaktadır. Nitekim ülkede aktivite yavaşlaması olduğundan ve turizmi de negatif etkilendiğinden enerji kaynağı gereksinimi düşmüş bulunmaktadır. Ekonomik ve teknolojik olarak dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olan Çin’de meydana gelen değişimler ekonomiyi olduğu kadar dünya enerji-politiği üzerinde de aktif bir durum yaratmaya başlamıştır.

Şöyle ki; Çin’de (sağlık dışında) tüm aktivitelerin yavaşlamasıyla enerji kaynağı gereksiniminin düşmesi söz konusu olmuş ve bu durumdan dünya petrol fiyatları etkilenmiş görünmektedir. Nitekim dünya ham petrol fiyatları Ocak 2020’den itibaren düşüşe geçmiş ve son 1 yılın en düşük seviyelerine kadar inmiştir. Fazla olarak, ham petrolün varil fiyatında iniş trendine sebep olmuştur. Bu durum dünya ekonomisi ve enerji-politiğini etkileyecek nitelikte bir gelişmedir.

Halihazırda petrolde (% 20 kadar olduğu ifade edilen) arz fazlası oluştuğundan, salgının önünün alınamaması durumunda petrol üreten ülkelerde sorun oluşacaktır. Nitekim OPEC nezdinde toplantılar yapılmakta ve üretimin kısılması yoluna gidilmesi gündeme gelmektedir.

Öte yandan, Çin’in petrol temininde önemli bir ülke olan İran’ın da bu durumdan en çok etkilenecek ülkeler arasında olacağı düşünülmektedir. Zira İran ABD ambargosu nedeniyle petrolü satacak ülke bulmakta zorlanırken, son olarak İran ile Çin arasında imzalanan anlaşmanın (salgınla birlikte) beklenen düzeyde devreye girememesi nedeniyle İran’ın zora gireceği öngörülebilir.

Ayrıca, Çin’in tüm dünyada ortağı olduğu projelerde aksamalar yaşanabilecektir. Bunlar içinde enerji-politik olanları çok daha baskın sonuçlar doğurabilecektir. Zira global ölçekte birçok enerji-politik projenin hayata geçirilmesi ve kredi temini de Çin tarafından yapılmaktaydı. Çin ekonomisinin yavaşlamasıyla bu projeler de yavaşlayacaktır denebilir. Bunlar arasında Modern İpek Yolu Projesi olarak bilinen “Bir Kuşak Bir Yol (One Beld-One Road) projesi de sayılabilir. 65 ülkeyi ilgilendiren bu proje yol projesi olduğu kadar aynı zamanda enerji hatları projesidir. Bu projenin yavaşlaması söz konusu olabilecektir ki; dolayısıyla da enerji-politik etkiler ortaya çıkabilecektir.

Bir başka husus da Çin’de bulunan nadir toprak elementlerin üretiminin azalmasının söz konusu olabileceğidir. Çin’in nadir toprak elementlerin üretiminde önemli bir yeri bulunmaktadır. Tek başına, en fazla (dünya rezervinin üçte birinden fazlasına, % 36 kadarı) rezerve sahip ülke olup dünya gereksiniminin de önemli bir kısmını karşılamaktadır. Bilindiği üzere, nadir toprak elementler,  enerji sistemlerini ilgilendiren birçok elemanda (enerji sistemleri elemanları, enerji tasarruflu lambalar, hidrojen depolama elemanları, nükleer bataryalar, güneş panelleri, petrol rafinerilerinde katalizör vb. olarak)  kullanılmaktadır. Bunlardan önemli bir tanesi pil teknolojisi olmaktadır. Bir başka deyişle hibrit veya elektrikli taşıtlar için önem arz etmektedir. Bu durum, elektrikli taşıtlara geçmeye hazırlanan dünyada gelişmeleri etkileyebilir. Ayrıca, yeşil veya temiz enerji sistemleri olarak nitelenen güneş ve rüzgar vb. enerji sistemlerini etkileyebilir. Bunlardan ayrı olarak nükleer teknoloji ve nanoteknolojide kullanımları nedeniyle bu teknoloji ürünlerinin geliştirilmesi yavaşlayabilir. Bunlar da enerjiyi ve dolayısıyla enerji-politiği etkileyecek bir diğer hususu oluşturmaktadır.

Sonuç

Görüldüğü üzere, “Yeni Corana virüs” esas itibariyle Çin’den başlayan ve daha çok sarı ırk coğrafyasında yaygınlaşan ve fakat dünyanın diğer bölgelerine yayılma eğilimi gösteren bir salgın olup tabii ki öncelikle büyük bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. Bununla beraber henüz önü alınamadığı gözlenen bu salgın, sadece önemli sağlık sorunu olmanın ötesinde global ölçekte birçok konuda sorun ve risk oluşturabilecek nitelik taşımaktadır. Sağlık dışında ilk akla gelen ve hızla kendini gösteren ekonomik sorunlardan daha başat bir etki belki de enerji temini ve enerji güvenliği konularını etkileyecek mahiyette olabilecektir. Bu bağlamda, salgının önü alınamazsa dengelerin önemli ölçüde etkilenebileceği de öngörülebilir. Bir başka deyişle, Çin’de görülen bu salgının sürmesi farklı sektörlerde yeni dengelerin oluşmasına neden olabilir. Dolayısıyla da yeni ekonomik ve enerji-politik alternatiflerin aranmasını gündeme getirebilir. Bu da konunun, üzerinde ehemmiyetle durulması gereken ayrı bir veçhesini oluşturmaktadır. Umulur ki kısa sürede salgının önü alınabilsin. Ancak, aksi durumlara karşı ülkelerin ekonomik ve enerji-politik olarak ortaya çıkabilecek gelişmelere karşı olabilecekleri düşünmeleri, planlamalarını ve stratejilerini de buna göre geliştirmeleri gerekmektedir.

Otokar ve IVECO BUS üretim anlaşması imzaladı

Koç Topluluğu bünyesinde yer alan, Türkiye’nin öncü otobüs üreticisi Otokar; faaliyetlerini CNH Industrial N.V. çatısı altında sürdüren küresel otobüs üreticisi IVECO BUS ile, IVECO BUS markalı otobüslerin Otokar’ın Sakarya’daki fabrikasında üretilmesine yönelik bir anlaşma imzaladı.

Anlaşma kapsamında Otokar, IVECO BUS’ın uluslararası pazarlara hitap eden mevcut otobüslerinin yanı sıra Doğu Avrupa, Afrika, Orta Doğu ve Asya’daki pazarlara yönelik geliştirilen otobüs modelinin de üretimini Türkiye’de yapacak. FPT Industrial’ın motorları ile güçlendirilecek ilk modellerin üretiminin 2021 yılı içinde yapılması planlanıyor.

IVECO BUS, Otokar ile yapılan anlaşmayla üretim kabiliyetlerini arttırırken, mevcut üretim tesislerindeki düzenli faaliyetlerine de devam edecek.

Sakarya’daki fabrikasında Otokar markalı otobüslerin yanı sıra, IVECO BUS otobüslerinin de üretilecek olmasından mutluluk duyduğunu belirten Otokar Genel Müdürü Serdar Görgüç, “Sahip olduğu teknoloji, mühendislik ve üretim kabiliyetleriyle Otokar’ın, toplu taşıma sektöründe dünya çapında tanınmış bir marka tarafından tercih edilmesinden gurur duyuyoruz. Global çapta büyümemizi sürdürürken, Otokar markalı otobüslerimizi yurt dışı pazarlarına sunmaya devam edeceğiz. Mevcut fabrikamızı IVECO BUS otobüslerinin üretimi için de kullanarak verimliliğimizi arttıracağız. Bu üretim ve tedarik anlaşmasını, uzun soluklu bir işbirliğinin çok önemli ve stratejik bir ilk adımı olarak değerlendiriyoruz” dedi.

Birçok fırsatı beraberinde getiren bu yeni iş ortaklığı sebebiyle heyecanlı olduklarını belirten CNH Industrial Global Otobüs Bölüm Başkanı Sylvain Blaise şunları söyledi:“Bu işbirliği sayesinde, mevcut ve gelecekteki pazar taleplerini yanıtlayarak sürekli büyümemizi destekleyecek olan üretim kapasitemizi arttıracak; gelecekteki portföy genişlemesi üzerinde de birlikte çalışma fırsatı bulacağız. Otokar’ın sektördeki 60 yıla yakın deneyimi, otobüs üretimi ve mühendisliğindeki saygın uzmanlığı ile birlikte IVECO’nun DNA’sının temellerini oluşturan servis ağı ve bağlı hizmetleri sayesinde; müşterilerimiz sınıfının en iyisi performans, kalite ve toplam sahip olma maliyeti ile sektörün öncü sürdürülebilir ulaşım çözümlerini almaya devam edecek. Ayrıca, bu iş birliği kapsamında FPT Industrial bünyesinde geliştirilmekte olan geleceğin güç paketi teknolojilerinden de faydalanılacak.”

Türkiye’nin enerjisini güneş enerjisi karşılayacak

ENEREX Antalya Enerji Verimliliği ve Dönüşümü Fuarı kapsamında düzenlenen; Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği (GENSED) Oturumu’nda; ‘Otellerde ve Sanayide Güneş Enerjisi Uygulamaları’ konuşuldu.  Etkinlikte, güneş enerjisinin sektördeki geleceği, güneş enerjisi uygulamalarındaki yanlışlar ve Türkiye’nin güneş enerjisi alanında daha rekabetçi olması için neler yapması gerektiği konusunda önemli ipuçları paylaşıldı.

Antalya’da 27-29 Şubat tarihleri arasında ilk kez düzenlenen ENEREX Antalya Enerji Verimliliği ve Dönüşümü Fuarı, enerji sektörüne yön veren farklı konulardaki oturumlara  ev sahipliği yaptı. Pek çok sektöre enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji konusunda çözümler sunmanın amaçlandığı fuarın ilk gününde düzenlenen “Otellerde ve Sanayide Güneş Enerjisi Uygulamaları” oturumu, katılımcılardan ve fuar ziyaretçilerinden yoğun ilgi gördü. Moderatörlüğünü GENSED Genel Sekreteri Hakan Erkan’ın yaptığı oturumda Smart Energy İş Geliştirme Direktörü Borga Karagülle, ElseRoof Ceo’su Mustafa Herdem, ve GoodWe Ceo’su Engel Taştan konuşmacı olarak yer aldı.

Güneşle Hayatımız Kesişecek…

Oturumun moderatörlüğünü üstlenen Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği GENSED Genel Sekreteri Hakan Erkan,  yaptı. Böylesi önemli bir fuarda bulunmaktan dolayı son derece mutlu olduğunu belirterek sözlerine başlayan Hakan Erkan; “Güneş enerjisi hayatımızın her noktasını daha fazla girmeye başladı ve bu daha da devam edecek. Şimdilerde belki arazilerin ya da çatıların üzerinde olan güneş panelleri yakın zamanda üzerimizdeki kıyafetlerde dahi olacak. Bu yüzden ne kadar çok ve çabuk bir şekilde bu enerjiyle tanışırsak, onu geliştirirsek ve dahi depolamayı daha iyi yaparsak yakın gelecekte ciddi söz sahibi olan bir konuma gelebiliriz. Elektrik fiyatları artıyor ve daha da artacak bu karşın güneş enerjisi panellerindeki yatırım maliyetleri giderek düşüyor, depolamadaki gelişmeler artıyor ve teknolojide her geçen gün daha da artıyor. Tüm bunlar enerji tasarrufu adına olumlu gelişmeler yeter ki bu konuda hata yapmamak ve konusunda uzman firmalarla çalışmak gerekiyor” dedi.

Kaliteden Ödün Verilmemeli…

Smart Energy İş Geliştirme Direktörü Borga Karagülle, güneş panellerindeki teknolojik gelişmelerin son yıllarda hızla ilerlediğine, eskiden 25 panelden elde edilen enerjinin günümüzde 10 panelle sağlanabildiğine dikkat çekti. Karagülle konuşmasına, arazisine ya da çatısına panel takacak kullanıcılara uyarılarda bulundu. Karagülle, şöyle devam etti: “Güneş paneli taktırırken kaliteden ödün vermeyin, kullanılan malzeme tercihi panelin verimliliğini doğrudan etkiliyor. Sıcak ve soğuk hava şartlarına maruz kalan panellerin dayanıklı olması için gereken fizibilitenin iyi yapılması gerekir. Çünkü paneller aynı zamanda izolasyon etkisi de sağlayacağı için tüketiciye bu anlamda da kazanç getirecek. Yazın ısıya kışınsa soğuğa karşı fayda sağlama noktasında da güneş panellerinin artısı var, ancak bu gözden kaçıyor. Fiyatlar artık eskisi kadar yüksek değil, ama fiyat odaklı düşünüp kaliteden uzaklaşılıyor ; bu da ekonomik ömrü az, sürekli arıza çıkartan güneş panelleri sorununu gündeme getiriyor. Arazisine ya da çatısına güneş paneli takmayı planlayanların bu noktada daha ayrıntılı düşünmesi gerekir” dedi.

Güneş Panellerinde Servis Hizmeti ve Hukuki Durum Gözden Kaçıyor…

Güneş paneli ile bu enerjiden faydalanmak isteyen yatırımcıların özellikle hukuki ve servis hizmeti noktasındaki ayrıntıları gözden kaçırdığına dikkat çeken GoodWe Ceo’su Engel Taştan ise yaptığı konuşmada, önemli uyarılarda bulundu. Taştan, “Endüstriyel, tarım ve turizm sektörünün artan enerji maliyetleri karşında maliyetlerin en aza indirilmesi için güneş panelleri çok iyi bir çözüm, ama bu hizmet ya da bu uygulama alınırken firmaların garanti şartları, arıza veya olası yangın gibi durumlardaki muhatap kişi/ firma konusu atlanıyor. Ürün seçerken, arazisine ya da çatısına güneş paneli yaptırırken  yatırımcının bunlara dikkat etmesi gerek. Sonradan sıkıntı yaşamaktansa, baştan bu araştırmalar iyi yapılmalı. Gerekirse bu konulara biraz daha para harcanmalı. Belki bu ek bir maliyet gibi görülebilir ama, günün sonunda kazanan siz olacaksınız. Özetle fiyat odaklı olmak bu sektörde çok doğru bir anlayış değil. Maliyetler kısalacak diye, işçilikten, kaliteden ya da malzemeden çalmak sektörü de orta ve uzun vadede kötü bir yönelişe sürükleyecektir” dedi.

Danışmanlık Şirketleriyle Çalışılmalı…

ElseRoof Ceo’su Mustafa Herdem ise yaptığı konuşmada; çatı ve arazilerine güneş paneli taktıracaklara, danışmanlık şirketleriyle çalışmalarını önerdi. Herdem; “Yatırımınız öncesi mutlaka bir danışman şirketiniz olsun, bu şirketin size maliyeti belki 5-10 dolar olacaktır ama günün sonunda elde edeceğiniz katkı bunun kat be kat üzerinde olacak. Çünkü bu şirketler sayesinde gözden kaçma ihtimali olan pek çok şey atlanmamış olur. Panel almadan önce test imkanı, kullanılan malzeme içeriği çok önemli. Bunları sunan veya sunmayı vaat eden garanti eden firmalarla çalışmak en akıllıca olanı. Bu noktada en büyük sorumluluk tüketiciye yani yatırımcıya düşüyor. O yüzden iyi araştırma yapmalılar küçük hesaplarlar yaparken büyük kazançlardan olunmamalı” dedi.

Libya’ya mı, petrole mi çözüm arandı?

Dikkat edin giyim, kuşam ve hareketlerine…

Tam bir imite-çakma Kaddafi.

Megalomonik eğilim, görüntü ve tavırlar…

Kifayetsiz bir muhteris…

“Yeni Nesil Kaddafi”lik için öpmeyeceği el, tapınmayacağı güç, girmeyeceği kılık yok.

KGB ve Rusya olabilir, CIA zaten ağası, Fransa’nın vazgeçilmez komutanı,

Birleşik Arap Emirliği Veliaht Prensi Zayid’in uşağı, Suudi Prensi Salman’ın emir eri, Adamda öyle bir Kaddafi kuyruk acısı var ki; 1987’den beri herkesin kucağına oturabilecek kadar zelil ve müptezel bir hırs…

2011 yılında CIA danışmanı olarak Kaddafi’yi yıkmış, öldürmüş ama adamın hırsı, uşaklığı ve doymazlığı bitmemiş.

Libya kan gölüne dönmüş; onun umuru bile değil.

Yeter ki celladı gibi olsun, Yeter ki, günümüz Kaddafi’si olabilsin.

Ama emin olun Kaddafi bile Hafter denen bu adama göre daha haysiyetli, daha Libya’lı, daha Libya millisi…

Elin oğlunun Libya’da istikrar, toprak bütünlüğü, savaşın sona ermesi gibi bir isteği, melali yok.

Tek dertleri Petrol ve gelmesini istemedikleri mülteci…

Fransa, İtalya ve Almanya’nın petrol ithalatının % 40’ı Libya’dan…

Ve sivrilttikleri Hafter de petrolü elinde bulunduruyor.

Adam için meşruiyet, Libya’lıların huzuru ve milli onur gibi değer yargısı sıfır.

Eğer bir Kaddafi olmadan ölürse gözleri açık gidecek…

Libya için düzenlenen Berlin Konferansı’na gelince…

Dağ fare doğurdu. Aslında böyle olacağı en baştan belliydi.

Katılan ülkelerin hepsi konferansın sonuçsuzluğunun farkında idi.

Ama burası Suriye değil, Libya.

Suriye’de olmayan petrol buradaydı ve Avrupa ülkeleri için vazgeçilmezdi. Onlar için varsa yoksa, petrol üretim ve sevkiyatının sekteye uğramaması…

Bir de son zamanlarda mevzi kazanan bir Türkiye ve inisiyatif edinen bir Rusya var.

Etekleri tutuştu; Almanya, Fransa ve İtalya’nın… Belirleyici aktörler değişiyor muydu yoksa.

Libya konusunda Türkiye başat aktör mü oluyordu…

Moskova’ya giden Hafter’e “ateşkesi sakın imzalama” dediler.

Ve o Kaddafi özentili müsvedde, apar topar sabaha karşı Moskova’dan kaçtı.

Berlin’e de geldi ama hazırlanan metne imza atmadı.

Berlin’den ne çıktı peki.?

Sadece çözümsüzlük…

Çetiner Çetin’in söylediği gibi “Yapıcı Muğlaklık”. Yani kriz, iç savaş ve belirsizliğin devamı…

Peki Türkiye ne yapıyor…

Türkiye ve Erdoğan aslında Berlin’den bir sonuç çıkmayacağını iyi biliyordu.

Ama diplomatik ritüellerin tamamlanması için de Berlin’le ilgili olumlu konuşmak ve ümitli gibi görünmek gerekliydi.

Yani bir nevi “prosedür tamamlanması” için, olması gerekendi.

Ama bu konuda şunu tespit ve takdir edelim ki; Türkiye Libya konusunda sağlam bir yol haritası oluşturmuş.

Şuana dek görünen faaliyetlerinin yanında, 40’tan fazla aşiretle görüşmeler yaparak altyapı oluşturmuş/oluşturuyor.

Libya’lılar nezdinde Türkiye algısını pekiştirmiş ve çözüm odağı olarak, Türkiye olgusunu zihinlere yerleştirmiş ve adeta “Türkiye Libya için en iyi ve gerekeni yapıyor” inancını oluşturmuş. “Berlin’de Türkiye varsa Libya’nın hakkı, hakkıyla korunur” şeklinde bir güven teşekkül etmiş.

Her türlü diplomatik fesat, petrolcü ülkeler ve rol kapma çabasındaki Avrupa ülkelerine rağmen, Türkiye hem taşın altına elini koymuş ve hem de ne yapacağını yüksek sesle dile getiriyordu.

Berlin platformu Türkiye’nin “bensiz Libya masası kurulamaz” kararlılığının dosta düşmana son ilanı idi.

Güya hiçbir ülke Libya’daki çatışmaya taraf olmayacak ve çatışmacılara destek vermeyecek…

Hadi durdurun o halde Hafter’e destek veren; Birleşik Arap Emirlikleri’ni, Arabistan’ı, Fransa’yı, Mısır’ı…

Bu durumun Türkiye ve politikası için avantajı ne.?

Trablus’ta mevkilerini daha muhkemleştirebilecek, elini güçlendirecek, Trablus Hükümetinin direncini artıracak lojistik ve askeri destek için zaman kazanmış olacak.

Türkiye Hafter ve onu arkalayanların durmayacağının, sözleri tutmayacağının ve her zaman müteyakız olunması gerektiğinin farkında.

Hal böyleyken “yumuşak güç” diplomasi kanallarını kullanmaktan imtina etmeyen bir ülke görüntüsü yanında, “sert güç” asker boyutu daha da artırabilecek.

Ve muhtemel olası Hafter saldırısında, Trablus’u ve BM nezdinde meşruiyet kazanmış hükümetin kendini savunması ve ayakta kalmasını sağlamış olacak.

Türkiye’nin yaklaşımı doğru mu.?

Mevcut koşul ve konseptde olması gereken şekilde…

Kazanılmış mevziler asla kaybedilmemeli ve Türkiye de buna uygun ve gereği şekilde davranmalı.

Ki, şuanda yapılan da bu.

Görüp, gözleyip, değerlendirdiğim kadarıyla bu defa sahada kazanılan artı değer, Berlin masasında kaybedilmedi. Fransa’ya, Yunanistan’a, Suudi Arabistan’a, Mısır’a, İsrail ve ABD’ye rağmen kaybedilmedi.

Strateji, akıl, sabır, sahadaki pozisyon ve aksiyon çok önemli.

Hal böyle olunca Berlin’de bir şey ortaya çıktı; “Libya için her türlü çözüme varım. Ekonomik ve askeri işbirliğimin tüm amacı budur” diyen bir Türkiye yaklaşımı herkesçe görülmüş oldu. Eğer Hafter saldırırsa, Türkiye’nin Trablus Hükümetine vereceği desteğe kimsenin söyleyebilecek sözü olmayacak.

Çünkü her türlü çözüme taraf ve Libya konusunda geri adım atmayacak olan bir Türkiye var ve bu Berlin’de tescillendi.

Ama galiba durum tıpkı Suriye için Astana süreci gibi Türkiye-Almanya-Rusya üçlüsünden oluşan bir Troyka’ya doğru gidiyor.

Yakın zamanda beklenmedik ve Türkiye’nin tez ve yol haritasını teyit edecek gelişmeleri hep birlikte müşahade edebiliriz. Ama son olarak şunu söylemeliyim ki; bu Çakma-Özenti Kaddafi müsveddesi Hafter’in sonu Kaddafi’den kötü olabilir.

Belki onun gibi ölmeyebilir ama ülkesine ihaneti, ajanlığı ve ihtirasıyla Libya’lılarca yüzüne tükürülen birisi olarak, rezil ve zelil şekilde ölümü bekleyecektir.

Sıfır ölümlü iş kazası hedefleniyor

ELDER tarafından 3.Elektrik Dağıtım Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kongresi’nin açılışı gerçekleştirildi. Kongrenin bu yılki teması dünyada kabul gören vizyon sıfır yaklaşımına yönelik oldu.

Elektrik dağıtım sektörüne özgü bir yaklaşımla İş Sağlığı ve Güvenliği uygulamalarını geliştirmeyi amaçlayan Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) tarafından, 3.Elektrik Dağıtım Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kongresi’nin açılışı gerçekleştirildi. Kongrenin bu yılki ana teması dünyada kabul gören “Vizyon Sıfır” yaklaşımı oldu. Kongreye Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkan Yardımcısı Hacı Ali Ulutaş, TEDAŞ Genel Müdür Halil İbrahim Levendoğlu, TES-İŞ Başkanı Ersin Akma, ELDER Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Çeçen’in yanı sıra enerji sektöründen ulusal ve uluslararası çok sayıda uzman ile kamu kurum ve kuruluşlarından temsilciler katıldı. 

EPDK Başkan Yardımcısı Hacı Ali Ulutaş, Elazığ, Malatya ve Van’daki depremlerde elektrik sektöründeki saha çalışanların kendi acılarını unutarak, elektrik vermeye çalıştıklarını belirterek, “Bütün doğa olaylarında elektrik tedarik etmeye devam edeceklerini bildiğim için sahadaki çalışma arkadaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.” diye konuştu. Ulutaş, Kurum olarak tarife döneminde iş sağlığı ve güvenliğini kalite parametresi olarak başlattıklarını ve bir sonraki uygulama döneminde de bunu sürdüreceklerinin altını çizdi.

İş sağlığı güvenliğinin bir kültür olduğundan bahseden Ulutaş, eğer bu kültür oturmamışsa sonuç almanın mümkün olmadığını belirtti. Ulutaş, Elektrik Dağıtım şirketlerinin iş sağlığı ve güvenliği bilincinin geliştirilmesi için yaptıkları Ar-Ge çalışmalarının önemli olduğunu ve bu çalışmalara desteklerin süreceğini söyledi. 

“VİZYON SIFIR TEMASINA ODAKLANACAĞIZ”

TEDAŞ Genel Müdürü Halil İbrahim Levendoğlu, risklerin ortadan kaldırılarak, iş kazalarının azaltılmasının önemli olduğunu belirtti. Levendoğlu şu değerlendirmede bulundu:


“Sürekli iyiye doğru gelişmenin yol ve yöntemlerini bularak, Vizyon Sıfır temasına odaklanacağız. Sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı sağlanması, insan hakları evrensel beyannamesinde temel insan hakları olarak tanımlanmıştır. Bu hakkı hak sahibine vermeyi boynumuzun borcu olarak görmeliyiz. İş sağlığını, önleme faaliyetlerini proaktif bir yaklaşımla buluşturarak sürekli geliştirmek zorundayız.”

“İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ YAYGINLAŞMALI”

Çok tehlikeli sınıfta yer alan elektrik dağıtım sektöründe yer alan şirketlerin zor koşullarda Türkiye’nin her yanına hizmet götürmek için çalıştıklarını bildiren TES-İŞ Başkanı Ersin Akma. ILO’nun rakamlarına göre dünyada her yıl 3 milyonun üzerindeki işçinin iş kazaları ve meslek hastalıkları yüzünden hayatını kaybettiğini dile getirdi. Akma şöyle konuştu:

“Ülkemizdeki ve dünyadaki bu vahim rakamları kabul etmemiz mümkün değildir. Ölümle sonuçlanan iş kazalarının yüksek olması bu konudaki sorumluluklarımızı yerine getiremediğimizi gösteriyor. Yüksek rakamlar aynı zamanda, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün ülke genelinde yaygınlaşması için her birimizin ara vermeden çalışmak zorunda olduğumuzu vurguluyor. ELDER’in düzenlediği kongrenin tarafları bir araya getirmek adına önemli olduğunu düşünüyorum.”

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNDE KAMU-ÖZEL SEKTÖR İŞ BİRLİĞİ

ELDER Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Çeçen,83 milyon vatandaşımıza ve 45 milyon tüketicimize yılın 365 günü ve günün 24 saati kesintisiz hizmet vermenin çabası ve gururu içinde olduklarını belirtti. Çeçen, bu amaçla 1.1 milyon kilometre hat uzunluğuna ve 210 bin adet trafo sayısına ulaşan şebekenin özelleştirmelerinin tamamlandığı 2013 yılını takip eden 2014-2019 döneminde güncel enflasyon rakamlarıyla 40 milyar TL’lik yatırımı gerçekleştirdiklerini belirterek şunları söyledi:

“Direkt ve dolaylı olarak yaklaşık 100 bin çalışanımızın ve hizmet verdiğimiz 83 milyon insanımızın sağlık ve güvenliği bizler için tüm hedeflerimizin ötesinde anlam ve öneme sahip. Bu çerçevede gerek Bakanlıklarımız gerek TEDAŞ gerekse EPDK’nın destek ve katkılarını her zaman yanımızda hissediyoruz. Bu vesileyle, kendilerine bir kez daha teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

TEDAŞ, on yıllara dayanan birikim ve deneyimiyle sektörümüze çok değerli katkılar sunuyor. Düzenleyici Kurumumuz, 3’üncü Uygulama Döneminde İş Sağlığı ve Güvenliğini destekleyici düzenlemeleri hayata geçirdi. Kurumumuz, bunun yanı sıra, AR-GE projeleri ile İş Sağlığı ve Güvenliği alanında teknolojinin ve yenilikçiliğin önünü açıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, paylaşmış oldukları vizyon ve ürettikleri politikalar ile sektöre yol gösteriyor ve rehberlik ediyor.”

“PROAKTİF VE KATILIMCI İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ”

Çeçen iş kazalarını önlemenin, yalnızca uygun koruyucu ekipmanların kullanılması ya da yasal yükümlülüklerin eksiksiz uygulanmasıyla mümkün olmadığına değinerek, “Kazaların hedefi olan insan, aynı zamanda kazaların önlenmesinde belirleyici bir role sahiptir. Bu nedenle, sektör olarak ‘İSG Kültürü ve Davranış Değişikliklerine’ büyük önem veriyoruz. Organizasyonel farkındalığı yüksek, proaktif ve katılımcı bir İş Sağlığı ve Güvenliği kültürünü sektörümüze ve paydaşlarımızın tümüne yaymak birincil amacımız.” diye konuştu.

Enerex Antalya fuarı başladı

Antalya’nın enerji üssü olması hedefiyle yola çıkan ENEREX Antalya Enerji Verimliliği ve Dönüşümü Fuarı, 27-29 Şubat 2020 tarihleri arasında ANFAŞ Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde ziyarete açıldı. Fuara yurtiçi ve yurtdışından 10 binin üzerinde ziyaretçi katılımı beklenirken, 70’den fazla firma 150’nin üzerinde markasını sergileyecek.

Enerji verimliliği maliyetleri azaltarak ekonomik kalkınma için önemli rol üstlenirken, aynı zamanda iklim değişikliği ile mücadele için karbon ayak izimizin azaltılmasını sağlıyor. Bacasız sanayi turizmden tarıma, madenden endüstriye kadar pek çok alanda ülke ekonomisine değer katan Antalya, 27-29 Şubat tarihleri arasında ilk kez düzenlenen ENEREX Antalya Enerji Verimliliği ve Dönüşümü Fuarı ile pek çok sektöre enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji konusunda çözümler sunuyor.

ENEREX Antalya, 27 Şubat tarihinde düzenlenen törenle ziyarete açıldı. ANFAŞ tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen fuarın açılış törenine, Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı, BAİB (Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı  Hakkı Bahar, EYODER (Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği) Yönetim Kurulu Üyesi Tevfik Sporcu ve POYD (Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Ülkay Atmaca katıldı. 

Açılışta ilk konuşmayı yapan EYODER (Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği) Yönetim Kurulu Üyesi Tevfik Sporcu, otellerin en büyük gider kalemlerinin başında enerji olduğuna dikkat çekerek ilki yapılan fuarın sektöre büyük katkı sağlayacağını, özellikle enerjide verimlilik adına ciddi katma değerlerin yaratılacağını belirtti.

POYD Yönetim Kurulu Başkanı Ülkay Atmaca ise yaptığı konuşmada ; Antalya Valisi Münir Karaloğlu’nun öncülüğünde gerçekleşen ENEREX Antalya’nın turizm sektörüne büyük katkı sağlayacağına inandığını belirterek ; fuardan sektörün tüm temsilcilerinin istifade etmesi gerektiğinin altını çizdi. Atmaca, başta otelcilik olmak üzere tüm turizm sektörü profesyonellerini, enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve verimliliğin maksimum seviyede sağlanabilmesi için ENEREX Antalya’yı ziyaret etmeye davet etti.

Enerji konusunun önümüzdeki 100 yılın en önemli gündem konusu olacağına vurgu yapan BAİB Yönetim Kurulu Başkanı  Hakkı Bahar da açılış konuşmasında, enerjinin tedariği kadar  dağıtımı ve depolanmasının da iyi planlanması ve yönetilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Antalya’ya 23 milyon turist geldiği bilgisiyle konuşmasına başlayan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, turizm kenti olan Antalya’nın temiz enerji ile buluşması için topyekün hareket edilmesi gerektiğini bu anlamda belediye olarak tüm kamu ve özel kuruluşlarla işbirliği halinde olduklarını belirtti. Enerji verimliliğinin ekonomi ve çevresel şartlar bakımından son derece iyi analiz edilmesi gerektiğinin de altını çizen Başkan Böcek, bu nedenle ENEREX Antalya Enerji Verimliliği ve Dönüşümü Fuarı’nı çok yerinde ve faydalı bir fuar olduğunu söyledi.

ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı, Antalya’nın enerji verimliliğinin sağlanmasına, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına, milli ve yerli enerji üretiminin yapılmasıne öncülük edeceğini ve kenti enerji verimliliği üssü konumuna taşıyacağını söyledi. 70’den fazla firmanın 150’nin üzerinde markasına dair ürün ve hizmetleri ENEREX Antalya’da 3 gün süreyle tanıtacağını belirten Ali Bıdı, katılımcı profilinin enerji verimlilik sistemlerinden enerji verimliliği danışmanlık ile sıfır bina enerji, yenilenebilir enerji sistemleri, yalıtım-mantolama, ısı pompa, doğalgaz sistemleri, perakende elektrik satış, finans ve sigorta kuruluşları gibi çok geniş yelpazede sektörü kucakladığını ifade etti. Bıdı, konuşmasında ENEREX Antalya’nın fikir babasının Antalya Valisi Münir Karaloğlu olduğunu belirterek

bu fuarın gerçekleşmesi için verdiği destek ve katkıdan dolayı ayrıca teşekkür etti.  

Antalya Valisi Münir Karaloğlu açılış konuşmasında; günümüzde hava, su, gıda gibi temel ihtiyaçlardan sonra çağdaş insanın en büyük ihtiyacının enerji olduğuna dikkat çekti.  Vali Münir Karaloğlu; “Modern insan için enerji en büyük ve en kaçınılmaz bir ihtiyaç. Böylesi bir dönemde enerji kaynaklarına sahip olmak, bunu verimli kullanmak ve korumak ise en önemli konu. Günümüzde pek çok politik kavga ve sorunun temelinde enerji kaynaklarına olan sahiplenme ve onları kullanma ile ilgili. İşte bu gerçekle birlikte bizim de ülke olarak çok dikkatli ve özenli olmamız gerekir. Çünkü maalesef fosil yakıtlar konusunda istediğimiz zenginlikte değiliz. Ancak yenilenebilir enerji konusunda çok şanslı bir ülkeyiz. Özellikle 2002 sonraki dönemde rüzgar ve güneş enerjisi anlamında Türkiye’nin önü açıldı ve bu enerji kaynaklarında ülkemiz fayda sağlamaya başladı. HES’lerde çok iyi olan ülkemiz GES ve RES konusunda da çok mesafe kat etti. Ancak yine de hala değerlendirilmemiş çok fazla kaynağımız zenginliğimiz ve halen gideceğimiz daha çok yol var.  İşte bu nedenle ENEREX Antalya, çok önemli ve çok değerli. İnanıyorum ki sektörümüzün pek çok temsilcisi ve yatırımcıları bu fuardan çok faydalanacaklardır” dedi. 

Yılın yaklaşık 300 günü güneşli havaya sahip Antalya’nın güneş kaynaklı yenilenebilir enerji santrallerinde önemli bir avantaja sahip olduğuna da dikkat çeken Vali Karaloğlu, “Antalya çok değerli bir il neredeyse yılın tamamında güneşten faydalanıyoruz.  Bu nimetten yararlanmak ve güneşi enerjiye dönüştürmek için başta otellerimize büyük görev düşüyor.  Çünkü otellerin en büyük gider kalemleri enerji. Bu gider kalemlerinden kurtulmak için otellerin çatı ve duvarlarını güneş panelleriyle döşemelerini yeşil enerjiye dönüşen otel olmalarını temenni ediyorum. Bu yüzden de bu fuara bölgemizdeki otel temsilcilerinin katılmalarını ve istifade etmelerini bekliyorum” dedi.

Enerji Sektörü ENEREX Antalya’yı destekliyor…

ENEREX Antalya Fuarı, Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği (EYODER), Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği (GENSED), Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü (GÜNDER) gibi enerji sektörünün önde gelen sivil toplum kuruluşları tarafından destekleniyor. Fuarda, enerji verimliliği ile enerji dönüşümüne ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmaların yanı sıra; endüstriyel, tarım ve turizm sektörünün artan enerji maliyetleri de masaya yatırılacak. Fuara katılanlar, maliyetlerin en aza indirilmesi için neler yapılması gerektiğini de birlikte tartışma fırsatı yakalayacaklar.

Enerji sektörünü liderleri ENEREX Antalya Enerji Oturumları’nda Konuşacak…

ENEREX Antalya Fuarı, sektörle ilgili pek çok yenilik ve gelişmenin gündeme getirileceği ENEREX Enerji Oturumlarına ve etkinliklere ev sahipliği yapacak. Fuarın ilk günü, Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği’nin (YAPDER) düzenlediği ve Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) desteklediği ‘’Enerji Depola Geleceğini Kurtar’’ mottosuyla bir yuvarlak masa toplantısı düzenlendi. Sonrasında Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği GENSED ile Antalya Organize Sanayi Bölgesi oturumları gerçekleşti. Katılımcı ve ziyaretçiler, etkinlikleri ilgiyle takip

etti.

Ayrıca, Turizm, Tarım, Endüstri sektörleri üst düzey yöneticilerine özel VIP Kapalı Oturum yapıldı. Bu oturumda Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği (EYODER) Yönetim Kurulu Üyesi Tevfik Sporcu moderatörlüğünde, EYODER Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Karamık, CW Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Sarvan, Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ülkay Atmaca, Kontek A.Ş / Konar CEO’su Tolga Özdemir ve Sepaş Enerji Ticaret Müdürü Turan Duru konuşmacı olarak yer aldı.

Güneş Enerjisinin Geleceği ve Enerji Hukukundaki Son Gelişmeler ENEREX Antalya’da…

Fuarın ikinci günü yapılacak ‘Güneş Enerjisi’nin Geleceği Solarbaba Özel Oturumu’na, Projexsolar Kurucusu Süleyman Bedeloğlu, Foton Energy Kurucu Ortağı Can Arslan, Solarbaba Kurucusu Ateş Uğurel ve Solarian Kurucusu Orçun Başak konuşmacı olarak katılacak. Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen “İş Hukukunda Güncel Gelişmeler ve İşverenin Çalışanına Karşı KVKK’dan Dolayı Sorumlulukları” başlıklı etkinlikte ise ‘Enerji Hukuku’ ve ‘7194 Sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Yapılan Değişikliklerin Vergisel Etkileri ve Vergi Hukukundaki En Son Gelişmeler’ konuları işlenecek.

Enerji Verimliliğinin Faydaları ve Enerji Verimliliğinde Son Teknolojiler Masaya Yatırılacak…

VET Enerji CEO’su Tevfik Sporcu, Climotion Germany Genel Müdürü Aydın Tunç, AKTOB Yönetim Kurulu Üyesi Selçuk Akıltopu, Vat Enerji Satış Pazarlama Müdürü Gökay Çomoğlu, Uluslararası Tesis Teknik Müdürleri Dernek Başkanı Kemal Evcioğlu ile Fipron Genel Müdürü Ali Gökçelik’in katılımlarıyla yapılacak Endüstriyel Tesislerde ve Binalarda Enerji Verimliliği başlıklı EYODER Oturumu, fuarın son günü gerçekleşecek. 

Enerji Sektöründe Enerji Sistemleri Mühendislerinin Yeri ve Önemi Tartışılacak…

Fuarın üçüncü günü Enerji Sistemleri Mühendisliği oturumu düzenlenecek. Bu oturumda Enerji Sistemleri Mühendislerinin geleceğine, sektördeki yeri ve önemine, çalışma alanlarına vurgu yapacak konuşmalar gerçekleştirilecek.

Yenilenebilir Enerjiler ve Karbon Ayak İzimizi Azaltma Konuları Gündeme Taşınacak…

Etkinlikler, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Oturumu ve  “Yenilenebilir Enerji ve Enerji Sektörü Türk Kadınları” Grubu TWRE tarafından gerçekleştirilecek TWRE – Uzman Kadınların Gözünden Enerji Değişimi ve Dönüşümü başlıklı Oturum ile sona erecek.

Katılımcıların Stantlarında Çeşitli ve Görsel İçerikli Workshop’lar Düzenlenecek…

Turizm, Tarım, Endüstri sektörlerinin yanında bireysel tüketicilere de hitap eden Enerex Antalya fuarı’nda bireysel tüketicilerin Enerji Verimliği ve yenilenebilir enerji konusunda bilgi sahibi olması için katılımcıların stantlarında görsel olarak akılda kalıcı şekilde uygulamalı gösteriler düzenlenecek.

Türkiye, 2033 yılına kadar 30,2 milyar dolar enerji tasarrufu sağlanmasını öngörüyor…

Dünya genelinde enerji talebi, önümüzdeki 40 yıl içinde yüzde 50 artacak. Küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak ve sürdürülebilir bir gelecek vaat etmek için emisyonların yarı yarıya azaltılması ve şehirlerde kirliliğin önemli ölçüde azaltılması gerekiyor. Bu paradoksun çözümü ise enerji verimliliğini 3 kat artırmaktan geçiyor. Ülkemiz, Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamında milli gelir başına tüketilen enerjinin 2023 yılına kadar, 2011 yılına göre en az yüzde 20 azaltılmasını hedefliyor. 6 farklı sektörde bulunan 55 adet eylemin hayata geçirilmesi ile 2023 yılına kadar 10,9 milyar ABD Doları yatırım ile kümülatif olarak 23,9 milyon ton eşdeğer petrol (MTEP) enerji tasarrufu sağlanması öngörülüyor. 2033 yılına kadar sağlanması beklenen tasarruf karşılığı ise 30,2 milyar Dolar.

Elektronik sektörünün ihracat şampiyonları belli oldu

Bu yıl 6’sı düzenlenen Elektrik ve Elektronik İhracatçıları Birliği (TET) 2019 yılı İhracat Başarı Ödülleri sahiplerini buldu. Sektöründe 2019 yılında en çok ihracat yapan firma Vestel oldu. Sektörde en çok ihracat gerçekleştiren ikinci firma Arçelik olurken, üçüncülüğü BSH Ev Aletleri aldı.

Elektrik ve Elektronik sektörlerinde faaliyet gösteren ihracat şampiyonlarının ödüllendirildiği 2019 TET İhracat Başarı Ödül Töreni, İstanbul Conrad Bosphorus Hotel gerçekleşti. Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, TİM Başkanı İsmail Gülle, TET Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Güven Uçkan ve sektör temsilcilerinin katıldığı törende Türkiye geneli elektrik ve elektronik sektöründe en çok ihracatı gerçekleştiren firmalar ödüllendirildi.

Elektrik – Elektronik Sektörünün 2019  İhracatı 11,5 Milyar Dolar

2019 yılında 11,5 milyar dolar olarak gerçekleşen Elektrik-Elektronik sektör ihracatı Türkiye ihracatının yüzde 7’sini oluşturuyor. Sektör, Türkiye’nin 2023 hedefine önemli katkı sağlıyor. Ödül töreninde sektör temsilcilerine teşekkürlerini sunan TET Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Güven Uçkan, “Beyaz Eşya sektörümüz 25 milyon adetlik üretimi ile Avrupa’nın 1 numaralı üreticisi konumundadır. Eskiden beyaz eşya üretim üssü olarak bilinen Almanya ve İtalya’yı geride bırakmıştır. Euromonitor verilerine göre ise, Türkiye dünya üretiminin yarısını gerçekleştiren Çin’in arkasında ikindi konumda bulunmaktadır” ifadelerini kullandı. Uçkan, sektör ihracatının 2019 yılında 11,5 milyar dolara ulaştığını ve Türkiye ihracatından  yüzde 6,5 pay aldığını söyledi. Sektörün daha güçlü konuma gelmesi için hammadde ve komponent sağlayan yatırımlara yönelik projelerin bitiminde pek çok ülkede olduğu gibi devletin nakit olarak destek vermesi gerektiğine değinen Uçkan, özellikle teknoloji transferi gerektiren know-how’ın yoğun olduğu ürünlerde  proje bedelinin %25 ile %50’si oranında yatırım desteği uygulanması gerektiğini, ayrıca yüksek teknoloji ürün ihracatında ve Turquality marka destek programındaki firma limitlerinin kaldırılması gerektiğiniz dile getirdi.

Ödül töreninde konuşma yapan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Gülle “2019 yılında yüzde 3,6 oranında yüksek teknoloji ihracatı yapıldı. Yüksek teknoloji ihracatı bu ülke için çok önemli. Türkiye elektronikte 32. ülke konumunda yer alıyor, bunu daha yukarılara çıkartmak bizim elimizde.  2020 yılına kadar yatırım için çok uygun ortam yoktu. Faizlerin bu noktaya gelmesi ile daha fazla üretme daha fazla satma imkanımız var. Ocak ayında tablo bize özellikle İngiltere için bir ders veriyor. Rekabetin bu kadar arttığı bir durumda İngiltere pazarından asla vazgeçmeyeceğiz. 190 milyar dolarlık hedefi tutturmak için çalışacağız. Akabinde 200’lü rakamlara ulaşmayı yürekten diliyoruz”  dedi.

Ödül töreninde daha sonra söz alan Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay ise “180 milyar dolarlık ihracat yaptık. Dünya ticaretinde gerilemenin yaşandığı bir dönemde ihracatımızı %2,2 artırdık. Dünyada değer artışı bazında ihracatta ilk 8 ülke arasında yer aldık. Ekonomimize güvenmeliyiz. Bunlar olumlu gidişlerin göstergesi. Adım adım daha iyiye gidiyoruz. İhracatımızın yüzde 48’i Avrupa Birliği’ne. Geleneksel pazarımız olan Avrupa Birliği’ne uzun bir aradan sonra 2019 yılında fazla verdik. Ama bir pazara bu kadar da bağlı olmak iyi değil. Pazar çeşitlendirmesi yapmalıyız. Çok çalışmamız, daha fazla katma değerli ürünler üretmemiz gerekiyor. Sizler bizim göz bebeğimizsiniz. Türkiye’nin bayrağını daha yukarıya kaldırmak için  çalışmalıyız.” dedi.

Teksan ve Ford Otosan’dan dev işbirliği

Enerji çözümleri sektöründe faaliyet gösteren Teksan, 275 – 550 kVA güç aralığında Türkiye’nin ilk yerli jeneratörünü üretti. Üstün performansı ve yakıt tasarrufu ile dikkat çeken Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratör serisi, üç farklı motor seçeneğine sahip 18 jeneratör modeli ile pazara sunuldu. Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratörler için her ikisi de sektörünün Ar-Ge lideri olan Ford Otosan ve Teksan Jeneratör dev bir işbirliğine imza attı. Türk mühendislerinin geliştirdiği yerli jeneratörler dış ticaret açığının azalmasına da katkı sağlayacak.

Yerli motor ile jeneratör üretiminde sınıf atladı 

Teksan Ar-Ge’ye yaptığı yatırımlarla sektöründe pek çok ilki gerçekleştiren, yerli üretimde öncü bir şirket konumunda bulunuyor. Teksan’ın yerli motor ile ürettiği jeneratörleri daha üst segmentlere taşıma hedefi ile yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları meyvesini Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratör Serisi ile verdi. Sektörde 275 – 550 kVA güç aralığında yerli motorla üretilen ilk jeneratörü pazara sunmayı başardı. İhracat potansiyeli de yüksek olan Teksan Ford ECOTORQ Serisi jeneratörler, Türkiye’nin en yüksek jeneratör üretme kapasitesine sahip Teksan Kocaeli fabrikasında üretildi.

Ford Otosan ve Teksan yerli jeneratör motoru için işbirliği yaptı

Dünyanın en büyük motor markaları ile çalışan Teksan, daha yüksek güç aralığındaki jeneratörlerinde de yerli motor ile üretim yapmak isteyince Türkiye sanayisinin öncü şirketi Ford Otosan ile yolları kesişti ve her iki şirketin mühendisleri bu amaç için birlikte çalışmaya başladı.

Ağır ticari araç motorundan jeneratör motoruna… Ford Otosan için de bir ilk!

Lider ticari araç üreticisi Ford Otosan bu işbirliği ile daha önce ağır ticari araçlarda kullandığı ECOTORQ motor serisine yeni bir soluk katmış oldu. Şirket, Teksan Jeneratör’ün mühendislik tecrübesinden de faydalanarak ilk kez jeneratör sanayinde kullanılan bir motor geliştirdi. İki yıllık yoğun bir çalışma sonucunda endüstriyel kullanıma uygun olarak Ford Otosan’ın mühendislik gücü ile geliştirilen motor, Eskişehir fabrikasında üretildi.

Türkiye’de üretti, dünyaya ihraç edecek

Teksan Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratör Serisi, 275 kVA-550 kVA güç aralığında pazardaki yerli motorlu tek çözüm olarak dikkat çekiyor. Teksan’ın ürün portföyünde daha önce yerli motorlar ile ürettiği jeneratörleri olmasına rağmen Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratör Serisi ile bu güç aralığında bir ilki gerçekleştirdi. Türkiye’nin gururu jeneratörlerin tasarımından yazılımına, motorundan alternatörüne tüm parçaları ülkemizde geliştirilip üretildi. Sessiz ve daha az yer kaplayan kabin tasarımı ve üretimi de yine Teksan’a ait. Teksan Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratör Serisi; en zorlu koşullarda yapılan testlerden de başarıyla geçti. Aynı zamanda tek adımda yüzde 110 yükte çalışabilme başarısını gösterdi. Teksan, Ford ECOTORQ Motorlu jeneratörleri Türkiye’nin yanı sıra dünyaya ihraç ederek dış ticaret açığının azalmasına katkı sağlayacak.

Yüksek performans, düşük yakıt tüketimi sunuyor

Dayanıklı, zor şartlarda bile yüksek performans gösteren Teksan Ford ECOTORQ Serisi jeneratörler, Avrupalı rakiplerine göre yüzde 10’a kadar yakıt tasarrufu sağlıyor. Tamamı Türkiye’de üretildiği için ürün teslim süresi kısalırken yedek parçalara ulaşmak da daha kolay ve daha az maliyetli hale geliyor. Seride ilk etapta 3 farklı motor seçeneği ve 18 jeneratör modeli yer alırken ilerleyen dönemde yeni modeller de eklenecek. Teksan, diğer ürün gruplarında olduğu gibi Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratör Serisi’nde yer alan jeneratörlere de 5 yıl garanti veriyor. Ayrıca 7/24 teknik servis ve destek hizmeti sunuyor.

Teksan yeni ürün serisi ile 10 Milyon Euro ciro hedefliyor

Teksan Jeneratör Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Ata Tuncer, yeni ürünleri Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratör Serisi ile ilgili şu değerlendirmeleri yaptı: “Yerli üretime önem veren ve bu misyonla Ar-Ge’ye yatırım yaparak kendi teknolojisini geliştiren bir şirketiz. İlk yerli Kojenerasyon-Trijenerasyon sistemi ve hibrit jeneratörü bunlar arasında sayabiliriz. Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratör Serisi de bu yaklaşımımızın bir devamı olarak ortaya çıktı. Daha yüksek güç aralığında yerli jeneratör üretmeyi hedefledik ve bunun için Ford Otosan ile işbirliği yaptık. Ford Otosan ve Teksan mühendislerinin çalışmaları sayesinde son derece başarılı bir performans gösteren yerli motorlu Ford ECOTORQ Serisi Jeneratörleri Kocaeli fabrikamızda ürettik. Müşterilerimize daha yüksek güç aralığında ilk yerli jeneratörü sunmanın gururunu yaşıyoruz. Teksan Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratör Serisinin Türkiye pazarının yanı sıra yurtdışında da ilgi görmesini bekliyoruz. Böylece dış ticaret açığının azalmasına da katkı sağlayacağız. 2019 yılını 100 milyon Euro ciro ile kapattık. Ford ECOTORQ Motorlu Jeneratör Serisi ile 10 milyon Euro ciroya ulaşmayı hedefliyoruz. Bir diğer hedefimiz de ilerleyen dönemde 275 kVA-550 kVA üzerindeki yüksek güç aralıklarında da yerli çözümler sunabilmek.”.

TEKSAN FORD ECOTORQ MOTORLU JENERATÖR SERİSİ

275-550 kVA güç aralığında yerli motorla üretilen ilk jeneratör3 dizel motor seçeneği ve 18 farklı modelZorlu koşullarda 2 bin 500 saat test edildi, 130 ton yakıt harcandıYüzde 10’a kadar yakıt tasarrufu (Avrupa’nın önde gelen 4 motor markası ile yapılan test sonuçlarının ortalamasına göre)Tek adımda %110 yük alabilme,Zor şartlarda bile yüksek performanslıDayanıklıYerli üretimHızlı teslim 7/24 teknik destek ve servisYaygın ve uygun fiyatlı yedek parça

Limak’ın ‘Sosyal Sorumluluk Projesi’ ödüllendirildi

Sektör devlerini bir araya getiren 3. Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Zirvesi’nde “Sosyal Sorumluluk Projesi” ödülünün sahibi Limak Enerji oldu.

Türkiye’nin enerji politikasına yön vermeyi hedefleyen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı himayesinde düzenlenen zirvenin 3’üncüsü bu yıl Çırağan Sarayı’nda gerçekleştirildi. Zirve, sektör devlerini buluştururken, zirve boyunca düzenlenen panel ve oturumlarla da ulusal ve küresel enerji gündemi ele alındı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in önemli açıklamalarda bulunduğu zirvede kurumsal sosyal sorumluluk ödülleri de verildi. Limak Enerji’nin fatura ve abonelik işlemlerinde kullanılan kağıtların doğaya yeniden kazandırılması ve tüketilen kağıt miktarını dengelemek amacıyla başlattığı Yeşil Dönüşüm Ormanları Projesi, 3. Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Zirvesi’nde ödüle layık görüldü. “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi” dalında ödül alan şirketin plaketi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Enerji ve Ekonomi Bakanı Hasan Taçoy tarafından Limak Enerji CEO’su Birol Ergüven’e takdim edildi.

Yalnızca faaliyet alanında değil, toplumu ilgilendiren sosyal konularda da projeler üreten Limak Enerji’nin çevrenin korunması amacıyla hayata geçirdiği Yeşil Dönüşüm Ormanları Projesi kapsamında 4000 ağaç doğaya kazandırılırken; 200 ton kağıt tasarrufu yapılacak, 5 milyon litre su kaybı, 19 bin kg atığın doğaya karışması ve 272 ton CO2 salınımı önlenmiş olacak. Limak Enerji, bu proje ile kağıt ayak izini sıfırlarken, tüm müşterilerini elektronik faturaya geçmesi konusunda bilinçlendirerek, gelecekte tamamen dijitalleşmeyi hedefliyor. Ayrıca şirket ‘Enerjik Dokunuş Projesi’ kapsamında kurduğu Tasarruf Timi ile enerjinin verimli kullanılması konusunda bilinçlendirme yapıyor. Enerji verimliliği uzmanlarından oluşan tim, ev ev dolaşarak vatandaşlara nasıl enerji tasarrufu sağlanacağı hakkında bilgi veriyor.

İstanbul ikinci kez işgal altında

0

13 Kasım 1918’de İngilizlerin öncülüğünde İttifak güçleri, kontrolü altında olan devletlerden getirdikleri dehşet saçan savaşçıları ile İstanbul’u bir kaos şehir durumuna getirmişlerdi.

Tarihte ilk defa bir Türk başkenti yabancılar tarafından işgal edilmişti.

Yıl 2020 ve dünya başkenti İstanbul bir kez daha işgal altındadır. Ve bu işgalin altında yine İngilizlerin parmağı vardır. Ortadoğu’da oluşturdukları savaşın ardından planladıkları dünya üzerinde görülen en büyük göç dalgası ile İstanbul’un yeniden işgaline neden oldular.

İstanbul’un bu göç dalgası ile genetiği bozulmuş durumdadır. Nereye baksanız, Suriyeli, Özbek, Kazak, Afgan, Faslı, Filistinli yani her milletten insan görüyorsunuz. Bu sorunun içinden çıkılmaz bir hal almaması adına ‘kaynağında yok etme’ yöntemini kesinlikle daha da geliştirmemiz gereklidir. Yani göçü tetikleyen sebepleri belirleyip onları kaynağında tutup, göçün hiç başlamadan engellenmesi büyük önem arz etmektedir.

“EDİRNE NASIL GÖÇMEN İŞGALİNDEN KORUNDUYSA İSTANBUL İÇİNDE AYNI METOD UYGULANMALIDIR”

Gazetemiz muhabirleri Edirne’de bir takım incelemelerde bulundular. Göçmenleri Edirne’de görmeniz neredeyse imkansız durumdadır.

Edirne’de düzensiz göçle mücadele konusunda tedbirleren üst düzeyde alınmış. Edirne’ye özel usuller uygulanmış ve bu tedbirler artarak devam ediyor. Peki neden İstanbul’a bu özel usuller uygulanmıyor ve nereye gitsek, nereye baksak bir göçmen, bir mülteci ile karşı karşıya geliyoruz.

İstanbul’un bu kaos ortamından çıkması adına seferberlik halinde ciddi adımların atılması ve özel bir yönetmeliğin şehirde uygulanmaya başlanması gereklidir.

İçişleri Bakanlığı, İBB ve ilçe belediyelerinin göçmenler konusunda bir takım tedbirler aldıklarını biliyoruz fakat yeterli olmadığı gözlemleniyor. O sebeple acil eylem planı ile bu duruma Cumhurbaşkanlığı el koymalıdır. Sahilde yürüyen aileler ağaç diplerine işeyen göçmen görmekten sahile inemez durumdadır. Toplu ulaşım araçlarında bayanları taciz eden göçmenler nedeniyle ulaşımda ciddi güvensizlikler yaşanmaktadır.

Göçmen kadınlar ikinci eş hatta üçüncü eş olacaklarını beyan ediyorlar. Tabiri caizse yabancı kadınlar Türk erkek avına çıktıklarına sık sık şahit oluyoruz. Türk erkekleri büyük tehlike altındadır.

İstanbul’da huzur yok, temizlik yok, saygı yok ve sevgi ise rafa kalkmış durumdadır.

İstanbul’un genetiği bozulmaya başlamıştır. Bu bozulma tamamlanır ve İstanbul’un genetiği tam olarak bozulursa Türkiye’nin genetiği de bozulmuş olur.

Türkiye halkı göçmenlerin kaderine terk edilmesini istemiyor. Fakat bu sürecin akılcı çözümlerle yönetilmesini ve göçmenlerin toplama merkezlerinde veya yeni şehirlerde yaşamlarını sürdürmelerinin İstanbul’un ve İstanbul halkının yararına olacağını düşünüyorlar. Yoksa bu birlikte yaşamanın daha sonra farklı kötü sonuçlara neden olacağı da vurgulanıyor.

Acil önlem bekleniyor…

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu:

Biz göçü engellemiyoruz biz göçü yönetiyoruz

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Bizim göçle ilgili şöyle bir sloganımız var. Bizi dünyadan ayıran ve bizi göç konusunda da aslında insanlık noktasında üstün kılan bir sloganımız var. Biz göçü engellemiyoruz, biz göçü yönetiyoruz. Yönetebilmek için de öncelikle insanların neden göç ettiğini anlamak gerekiyor. Bugün Berlin’de bir taksici ortalama ayda 2 bin 500 euro kazanıyor. Pakistan’da, Afganistan’da veya İran’da ise bir taksici ayda yaklaşık 100 euro kazanıyorsa ortada bir sonuç var. Artık göç başlamış demektir” diye konuştu.

Suriyelilere ilişkin veriler

2019 yılında, geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 78 bin 243 kişi azaldı. Ayrıca, 97 bin 255 başka ile kayıtlı olan Suriyeli İstanbul’dan ayrıldı. 118 bin 432 düzensiz göçmen yakalandı, 37 bin 582’si sınır dışı edildi.

Yakalanan düzensiz göçmen sayısı, “2016 yılında 10 bin 183, 2017 yılında 18 bin 254, 2018 yılında 28 bin 364 ve  2019 yılında 118 bin 432.

Sınır dışı edilen düzensiz göçmen sayısı, “2016 yılında 2 bin 346, 2017 yılında 7 bin 814, 2018 yılında 11 bin 292, 2019 yılında 37 bin 582.”

Geçici koruma statüsündeki Suriyeliler, “2016 yılında 438 bin 861, 2017 yılında 538 bin 001, 2018 yılında 557 bin 663, 2019 yılında 479 bin 420.”

Türk kimliği promosyon olarak verilemez…!

Türk vatandaşı olmak isteyen yabancılar 1 milyon dolar gayrimenkul yatırımı yaptıkları zaman Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartını almaya hak kazanıyorlardı.

Bu miktar 19 Eylül 2018’den itibaren resmî gazetede yayınlanmasının ardından 1 milyon dolardan 250 bin dolara düşürüldü.

Ülkemizde 500.000 dolar yatırım yapan veya 250.000 dolar bedelinde konut satın alan kişiler oturma izni değil doğrudan vatandaşlık verilmeye başlandı. Bu yolla başvuru yapan kişinin tüm ailesine Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı ve pasaport ortalama 45 gün içerisinde teslim ediliyor. 

Bunun üzerine gayrimenkul danışmanlığı yapan firmalar bunu bir promosyon edasıyla reklamlarla duyurmaya başladılar.

Bu onur kırıcı promosyon kampanyalarını kimi zaman havalimanında kimi zamanda emlak ofislerinin reklam panolarında görmeye başladık.

Geçtiğimiz yılın son aylarında bir emlakçının önünde bu promosyon reklamlarından birisini gördüğümde gerçekten çok üzüldüm.

Reklamda; “250.000 dolar değerinde gayrimenkul alanın kendisine ve ailesine Türk vatandaşlığı hediyedir” yazıyordu.

Bu gördüğüm bir utanç reklamı idi.

“Biz bu Türk kimliğini dedelerimizin şehadet şerbeti içmesiyle aldık beyler siz parayla vatandaşlık satamazsınız. Bu ülkede iktidar olsun muhalefet olsun alayının bu konuyu gündeme getirmesi gereklidir”

Siz bana 250.000 dolar değil 250.000.000 dolar verseniz ben vatandaşlığımdan vazgeçmiyorsam siz bu vatandaşlığı nasıl gazete alana hediye veriyormuş gibi promosyon şeklinde verebilirsiniz?

Bu düşünceler içerisinde 26/12/2019 tarihinde durumu hemen Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir dilekçe ile bildirerek, ivedi şekilde gerekli düzenlemenin yapılmasını talep ettim.

Başvuru dilekçemde; “Bir emlak danışmanlığı ofisinin önünde “250.000 dolar ev alana Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilecektir” ilanı yapıştırmasının nedeni ve sebebi TBMM”dir. Sayın vekillerimize seslenmek istiyorum. Biz bu şerefle taşıdığımız kimliğimizi dedelerimizin canlarını feda etmesi sonucu elde ettik. Bu çalışmanın yeniden gözden geçirilmesini istiyorum. Emlakçının önüne bu tarz bir reklam koyması bir utanç kaynağıdır. Parayı vererek vatandaşlık verilemez. Akademisyen, bilim adamı, yatırımcı gibi kriterler olmadan para ver vatandaş ol projesi acilen rafa kaldırılmalıdır” ifadelerine yer verdim.

Dilekçem işleme alındı ve Başkanlık divanı yabancılara para karşılığında Türk vatandaşlığı verilmesini eleştirdiğimi belirterek, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ, Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü İmzalı cevap yazısında TBMM İçtüzüğü’nün 116’ncı maddesi uyarınca dilekçe hakkında Komisyon tarafından başka bir işlem yapılamayacağına karar verilmiş.

DİLEKÇEYE GELEN CEVABI KAMUOYUNUN TAKDİRİNE SUNUYORUM.

“DİLEKÇİNİN İSTEĞİ VE BAŞKANLIK DİVANI KARARI

Dilekçi: Yabancılara para karşılığında Türk vatandaşlığı verilmesini eleştirmektedir.

6.4.2010 tarihli ve 27544 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’in 20’nci maddesi aşağıdaki şekildedir.

“Türk vatandaşlığının istisnai olarak kazanılması, başvuru için gerekli belgeler ve yapılacak işlemler

MADDE 20 – (1) Kanunun 12 nci maddesinde sayılan hallerde yabancı, istisnai olarak Türk vatandaşlığını kazanabilir.

(2) (Ek: 12/12/2016-2016/9601 K.) (1) Aşağıdaki şartlardan herhangi birini sağlayan yabancı, Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında Cumhurbaşkanı kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilir:

a) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarında sabit sermaye yatırımı gerçekleştirdiği Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca tespit edilen,

 b) En az 250.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarında taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın aldığı veya kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurulmuş, en az 250.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarı peşin olarak yatırılan taşınmazın satışının vaat edildiğine dair noterden düzenlenen sözleşmenin üç yıl süreyle devri ve terkini yapılmayacağı taahhüdüyle tapu siciline şerh edildiği Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca tespit edilen,

c) En az 50 kişilik istihdam oluşturduğu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca tespit edilen,

ç) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara yatırdığı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca tespit edilen,

d) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarında Devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın aldığı Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit edilen

e) (Ek: 13/3/2017-2017/10008 K.; Değişik: R.G. 19/9/2018-30540 -CK-106/1 md.) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarında gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma payını en az üç yıl elinde tutma şartıyla satın aldığı Sermaye Piyasası Kurulunca tespit edilen.”

Gereği Düşünüldü: Dilekçe konusu husus Dilekçe Komisyonunun yetki ve görev alanına girmediğinden bu aşamada, 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ile TBMM İçtüzüğü’nün 116’ncı maddesi uyarınca dilekçe hakkında Komisyonumuzca başka bir işlem yapılamayacağına karar verildi.

Karbon ile savaşan tesis hizmete başladı

Çerkezköy İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Projesi, anahtar teslim olarak HALICI Elektronik tarafından gerçekleştirildi. İleri biyolojik arıtma proseslerinin uygulandığı tesiste karbon, azot ve fosfor gibi kirleticilerin giderimi sağlanıyor.

Anahtar teslim HALICI Elektronik tarafından gerçekleştirilen, Çerkezköy Atık Su Arıtma Tesisi projesi günlük 52.800 m3 kapasiteyle 230.000 kişilik nüfusa hizmet ediyor.

Tesis, evsel nitelikli atık suların ileri biyolojik ve mekanik arıtma yöntemleri kullanılarak fiziksel kirleticilerin yanında karbon, azot ve fosfor gibi kirleticilerin giderilmesini sağlayıp uluslararası standartlara uygun bir şekilde doğaya deşarj edilmesini sağlıyor. Proje, çevre ilçelerde devreye alınan diğer arıtma tesisleri ile beraber Ergene Nehri’ni ve dolayısı ile Marmara Denizi’ni kirlilikten kurtarıyor.

HALICI Elektronik tecrübesiyle gerçekleştirilen proje anahtar teslim olarak; ürün, mühendislik, teknik servis hizmetlerinin hepsini tek noktadan sunuyor. Sistem mimarisi; 2 x PLC Yedekli Sistem; Scada data point : 20.000, 18x Remote I/Q, Yedekli Proses Scadası, Raporlama Sistemi’ni içeriyor.

Çanta İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi, Büyükçekmece İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisleri de HALICI Elektronik’in atık su tesisleri alanında gerçekleştirdiği projelerdendir.

ANAHTAR TESLİMLİ PROJE & TAAHHÜT HİZMETİ SUNUYOR

Anahtar teslimli projelerin adresi HALICI Elektronik, birçok sektörün teknolojisine ve ihtiyacına yönelik hizmetlerini, yılların deneyimi, müşteri odaklı kurumsal yapısı ile başta endüstri olmak üzere birçok sektöre özgü anahtar teslimli çözümler tasarlıyor ve uyguluyor. 

Uzman proje ekibi ile müşterilerinin ihtiyaçlarını anlayan ve bu ihtiyaçlara en uygun çözümü en iyi şekilde uygulayan HALICI Elektronik, iş birliği içindeki firmalara aynı zamanda 7/24 teknik servis hizmeti sunuyor

7/24 TEKNİK SERVİS ve EĞİTİM HİZMETİ

Anahtar teslim olsun veya olmasın bütün hizmetlerine 7/24 Teknik Servis ve Eğitim hizmetleri sağlıyor. Zaman ve mekân fark etmeksizin Türkiye ve bütün dünyaya teknik servis hizmeti götürüyor. Sağladığı her çözüm ve ürün için detaylı eğitim ve dokümantasyon desteği sağlıyor.

Aksa Doğalgaz 30 bin km’yi aştı

Türkiye’de 27 il ve 181 ilçede abonelerine doğa dostu, temiz ve ekonomik enerji kaynağı doğal gazı güvenle ulaştıran Aksa Doğalgaz’ın şebeke uzunluğu, 2019 yılında gerçekleştirdiği yeni yatırımlarla birlikte 30 bin km’yi aştı. Türkiye’nin en büyük doğal gaz dağıtım şebekesini inşa eden ve güvenle işleten Aksa Doğalgaz, 2021 yılında şebeke uzunluğunu 42 bin km’ye ulaştırarak, dünyanın etrafında bir tam tur atabilecek uzunlukta şebeke ağına ulaşmış olacak.

Türkiye’nin dört bir yanında 27 il, 181 ilçe ve beldede kaliteli hizmet anlayışıyla faaliyetlerini 2002 yılından bu yana sürdüren Aksa Doğalgaz, toplam doğal gaz şebekesi uzunluğunu 30 bin km’ye ulaştırdı. Türkiye’nin en geniş coğrafyaya hizmet veren doğal gaz dağıtım şirketi konumunda bulunan Aksa Doğalgaz, Türkiye genelinde 3,2 milyonu aşan abonesine çevreci, konforlu ve ekonomik enerji kaynağı doğal gaz ulaştırıyor.

Türkiye genelinde 30 bin km şebeke uzunluğuna ulaşılmasıyla ilgili görüş bildiren Aksa Doğalgaz Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Arslan, “Türkiye’nin en geniş coğrafi alana hizmet veren doğal gaz dağıtım şirketi olarak sorumluluğumuzun farkındayız. 30 bin km’lik şebeke uzunluğuna ulaştık ve bu Türkiye’nin çevre uzunluğunun üç katına denk geliyor. Ekonominin görece durağan olduğu dönemlerde dahi lisans alanımız dahilinde yatırım yapmaya devam ediyor; daha fazla insanımızın doğal gazla buluşması için ara vermeden çalışıyoruz. Türkiye’nin en çok yatırım yapan özel doğal gaz dağıtım şirketi olarak, sadece 2019 yılında yaptığımız 540 milyon TL yatırımla, toplam yatırım miktarımızı 5 milyar TL seviyesine taşıdık. Her yıl dağıtım bölgelerimizdeki daha fazla ilçeyi ve binlerce vatandaşımızı doğal gazla buluşturmanın gururunu yaşıyoruz” dedi.

Türkiye ilk tramvay ihracatını gerçekleştirdi

Türkiye’nin teknoloji üreten önde gelen kuruluşlarından olan Durmazlar Makine’nin gücü ve teknolojik desteğiyle Türkiye’de ilk defa tramvay üretimini gerçekleştiren Durmazlar Raylı Sistemler, Polonya’nın önde gelen şehirlerinden olan Olsztyn Belediyesi’nin açtığı ihaleyi kazanarak Türkiye’nin ilk tramvay ihracatını gerçekleştirdi.

2009 yılında AR-GE çalışmalarına başlayan ve kurulduğu günden bu yana Türkiye’nin İstanbul, Bursa, Samsun ve Kocaeli gibi önde gelen şehirleri için hafif raylı sistem araçları ve tramvaylar üreten Durmazlar’ın, 2018 yılında Polonya’da Olsztyn Belediyesi’nin açtığı ihaleyi kazanarak imzaladığı sözleşme çerçevesinde üretilen ilk tramvayı 2020 yılının ilk günlerinde yola çıktı. Türkiye böylelikle son dönemde önem kazanan “milli ve yerli üretim” konusunda büyük bir adım daha atarak ilk tramvay ihracatını da gerçekleştirmiş oldu.

Polonya’ya yola çıkan ilk tramvay aracı, Olsztyn halkına hizmet vermeye başlamadan önce test sürüşlerini tamamlayacak.İlk gönderilen aracın 3 ay sürmesi planlanan süreç sonucunda ise bahar aylarında hizmet vermeye başlaması öngörülüyor.

Olsztyn şehri için özel olarak tasarlanan sistem alçak tabanlı 5 modülden oluşuyor. 32.500 mm uzunluğa, 2.500 mm genişliğe sahip olan araçlar uluslararası standartların ve Polonya yerel standartlarının bütün gereklerini yerine getiriyor. Toplamda 210 yolcu kapasiteli olan araçta, 2 engelli bölgesi ve 42 adet koltuk yer alıyor. Aracın bir önemli özelliği ise zeminin aynı yüksekliği koruyarak, eğim ya da basamağa ihtiyaç duymuyor olması. Böylelikle yolculara önemli bir erişim kolaylığı sağlanıyor.70 km/saat azami hıza sahip olan araçta aşınmaları en aza indirmek için dönerli boji sistemleri kullanılıyor.

2018 yılında Olsztyn şehrinin toplu taşıma sistemi için açılan ihaleyi teknik üstünlük, zamanlama ve fiyat avantajı gibi kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmeler sonucunda kazanan Durmazlar Raylı Sistemler, 24 adet tramvay için sözleşme imzalamıştı.

Durmazlar Holding hakkında

Durmazlar Holding’in temelleri, Ali Durmaz Tarafından 1956 yılında Durmazlar Makina’yı kurmasıyla atıldı. 1975 yılında ilk makina ihracatını gerçekleştiren Durmazlar,kollu makas üretiminden başlayıp, ilerleyen yıllarda motorlu makas, hidrolik abkant pres üretimine geçti. Dünya standartlarında üretim yapan Durmazlar bugün Durma markasıyla üç ayrı tesiste, toplam 150 bin metrekare kapalı alanda ürettiği makinaları iş ortağı olarak yol aldığı 80 distribütörle, 120 ülkeye ihraç ediyor. Durmazlar Holding bu altyapıyla Durma’nın Almanya Frankfurt’ta ve Amerika Birleşik Devletleri Michigan’da açılan showroomlarda küresel pazarda rekabet gücünü de yükseltiyor.

Türkiye’de makine sektöründe ilk AR-GE merkezini kuran Durmazlar’ın bu departmanında doktora, yüksek lisans ve lisans diplomasına sahip 120 mühendisten araştırma ve geliştirme çalışmalarını sürdürüyor. Durmazlar AR-GE departmanı Türkiye’de, yılın en çok yerli patent başvurusu yapan firmaları arasında her yıl ilk 10 içinde yer alıyor.

Durmazlar Raylı Sistemler hakkında

2009 yılında Durmazlar Makina’nın teknik desteği ve gücüyle kurulan Durmazlar Raylı Sistemler bünyesinde, tamamıyla Türkiye’nin mühendisleri tarafından tasarlanan, tüm yazılımları yine aynı mühendisler tarafından hazırlanan, montaj ve testleri yapılan hafif raylı sistem araçları ve tramvaylar Bursa’daki üretim tesislerinde üretiliyor.

Durmazlar Raylı Sistemler bugüne kadar Bursa, Kocaeli ve Samsun için 100’ün üzerinde araç üretti. 2018 yılının Ocak ayında İstanbul Eminönü-Alibeyköy hattı 30 adet tramvay aracı temini için Doğuş İnşaat ve Ticaret A.Ş. ile imzalanan sözleşme ile İstanbul’un ruhunu yansıtacak şekilde özel olarak tasarlanan tramvay araçları üretiminde artık sona gelinmiş durumda.

Durmazlar Raylı Sistemler ve Duray Ulaşım Sistemleri 2 ayrı üretim tesisinde toplam 40.000 metrekare kapalı alanda, mevcut 1.2 km’lik test pisti ve toplam 500 çalışanıyla çalışmaya ve üretmeye devam ediyor.

Enerjisa 2019’da büyüme hedeflerini aştı

Elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe Türkiye’nin lider şirketi Enerjisa Enerji, 2019 yılında hedeflerini aşarak hisse başına 60 kuruş temettü ödemesi önerdi.

2019’da faiz ve vergi sonrası serbest nakit akışı ilk kez pozitife dönen Enerjisa Enerji, 1,4 milyar TL yatırım gerçekleştirdi.

%20’si halka açık olan ve ana sermayedarları Sabancı Holding ve E.ON olan Enerjisa Enerji, 31.12.2019 tarihi itibariyle mali tablolarını açıkladı. Elektrik dağıtım ve perakende satışında Türkiye’nin lider enerji şirketi Enerjisa Enerji, 2019 yıl sonunda 4,609 milyon TL konsolide faaliyet geliri yaratarak, gelirlerini geçen seneye göre yüzde 20 artırdı. Aynı dönemde baz alınan net kar ise %60 artış ile 1.175 milyon TL‘ye yükselerek, 2019 şirket hedeflerinin üzerine çıktı.  

Bu başarı, öngörülü, tedbirli, ileri görüşlü ve çevik yönetim yaklaşımımızın sonucudur.

Enerjisa Enerji CFO’su Michael Moser, “Enerjisa Enerji olarak, uzun vadeli ve sürdürülebilir başarı elde edebilmek için, makroekonomik trendleri ve regülasyon değişimlerini her dönem yakından takip ederek, etkin risk yönetim politikaları geliştiriyoruz. Bunun sonucunda da 2019 yılında hedeflerimizi büyük ölçüde aşarak hissedarlarımıza önemli bir büyüme yarattık. Bu başarı, öngörülü, tedbirli, ileri görüşlü ve çevik yönetim yaklaşımımız ile birlikte değişken piyasa şartlarında yol alabilme yeteneğimiz sayesinde elde edilmiştir.” dedi.

Yeni Yatırımlarla Sürdürülebilir Büyüme Devam Edecek

Enerjisa Enerji CEO’su Murat PınarTüm zorlu koşullara rağmen 2019 yılını doğru stratejik hamlelerle başarılı bir şekilde tamamladık. Bu başarıda kuşkusuz düzenleyici çerçevenin sürekli destekleyici olması, öngörülü risk yönetimimiz ve elbette ekibimizin özverili çalışmalarının payı çok büyük. Bu başarılı sonuçların ardından, Yönetim Kurulumuz Olağan Genel Kurul’a hisse başına 60 kuruş temettü ödenmesini önerecektir.

Enerjisa Enerji olarak hem yatırımcılarımıza, hem de diğer tüm paydaşlarımıza en yüksek faydayı sağlamayı amaçlıyoruz. 2019 yılında elde ettiğimiz başarılı finansal sonuç, önümüzdeki dönemde operasyonlarımızı daha ileri taşıyacak yatırımlar için önemli bir baz teşkil edecektir.” dedi. Şebeke ve teknoloji alanlarındaki yatırımlara devam ederek sürdürülebilir ve sağlıklı büyüme trendinin süreceğine de inandığını belirten Murat Pınar, “Enerjisa Enerji olarak öncü ve lider bir şirket olmanın getirdiği sorumluluklarımızın bilinciyle hareket ederek, her dönemde çağın ve beklentilerin önüne geçmeyi hedefliyoruz.” dedi.

Avrupalılar çok iyi Türkler ise kötü insan mı?

Belçika, Hollanda ve Almanya’da bir dizi görüşmeler yapmak için bulunduğumuzda hem Avrupa’nın havasını soluma hemde gurbetçilerimizle görüşme imkânı yakaladık. Avrupalılar çok iyi insanlar, onlar Müslüman gibi yaşıyorlar sadece kelimeyi şehadet getirmiyorlar, biz Avrupalılar gibi olursak o zaman insan gibi yaşarız gibi sözler edenlerin sayısı ülkemizde her geçen gün artıyor.

Hatta bu tarz konuşmaları hepimiz yapıyor ve Mehmet Akif’in cumhuriyetin ilk yıllarında Avrupa’ya gerçekleştirdiği ziyaret ile ilgili konuşmasını da hep dillendiriyoruz. M. Akif Almanya’da kaldığı dört ayda Müslüman esir kamplarını ziyaret etmiş ve Alman toplumunun yaşantısını da inceleme olanağını yakalamış.

Avrupa ile aramızdaki farkı; “Dinimiz işleri; dinleri işimiz olmuş” şeklinde bir cümle ile izah etmiş. Bir aylık Avrupa ziyaretimde girmediğim mekân kalmadı ve hemen hemen tüm yaşantılarını mercek altına aldım ve sonuç olarak; Mehmet Akif, kişileri değil, bence sistemi ve kanunları karşılaştırarak bu özlü sözü söylediğinin farkına vardım.

Kesinlikle Avrupalı biz Türklerden daha iyi, daha ahlaklı ve daha insancıl değildir. Sadece kanunların ve sistemin kişilerin hata yapmasına müsaade etmemesi ve kesinlikle suç işleyene taviz verilmemesi nedeniyle herkes kurallara uygun yaşamak zorunda kalıyor.

Hatta Belçika’da uzun bir süre hükümet kurulamamış ve devletin tüm hizmetleri aksamadan halkın yaşantısı sekteye uğramamış. Çünkü sistem öyle devlet mekanizmasına entegre olmuş ki! Kendi kendine sistematik olarak çalışıyor.

Bizim kanunlarda taviz vermemiz, adalet konusunda eş-dost hısım akrabaların kollanması, bu bakan yeğeni, bu zengin çocuğu, bu siyasetçi gibi adam kayırmalar Avrupa’da olsa oralarda herkes herkesi keser biçer.

Bizdeki kanunlar orada olsa o kadar sapkın bir hale gelmişler ki! Yapacakları sapkınlıkların sınırının olmayacağı kesindir.

Sözün özü Avrupa’nın yaşanabilir bir yer olmasının nedeni orada yaşayanlar değil, sebebi kanunların kanun gibi uygulanabilir ve sürdürülebilir olmasıdır. Bisiklet ile ülke genelinde her yere kesintisiz ulaşım sağlanıyor. Belçika ve Hollanda’da kesinlikle bir yokuş olmaması bisiklet ile seyahati daha planlı bir hale getiriyor.

Araçlar kendilerine yeşil ışık yansa bile bisiklet yolundan geçiyorlarsa bisiklet sürücüsüne yol vermek zorundalar. Kimse bizdeki gibi bisikletin üzerine araç sürmüyor.

Yaya geçitlerinde tüm araçlar yayalara yol vermek zorundadır. Benim acelem var, ben gazeteciyim, polisim, hakimim, savcıyım, zenginim, güçlüyüm deme lüksü yok. Trafikte çakar lambada göremezsiniz.

Avrupa’da kameralar göstermelik durmuyor ve hepsi çalışıyor. Hata yapanın cezası anında kesiliyor.  Sokakta sahipsiz bir köpek veya kedi bulamasınız. Hayvanlar çiplerle kayıt altına alınmış ve kayıtlı olmayan hayvanlar mülteci statüsüne benzer bir kanun ile izleniyor. Bunlara benzer birçok güzelliği saymakla bitiremeyiz. Bize hayal gibi gelen bu güzelliklerin nedeni kesinlikle Avrupalıların güzel, ahlaklı ve faziletli olmasından kaynaklanmıyor. Üstüne basa basa tekrar tekrar söylüyorum Avrupa’daki bu güzelliklerin nedeni kanunların hata yapana taviz vermemesidir.  Bizim insanımızın Avrupalı kadar değeri yok mu?  Bizde bisikletlerimizle araçlardan korkmadan seyahat etmek istiyoruz.

Bizde yaya olarak ezilme korkusu yaşamadan karşıdan karşıya geçmek istiyoruz.

Kanun koyucular nasıl yapacaklarsa yapsınlar birileri bizi yavaşlatsın. Araçlarımızı yavaş emniyetli kullanmamızı tesis etsin. Artık hata yaptığımız zaman öyle para cezaları verilsin ki! Bir daha o hatayı yapmamak için büyük özen gösterelim.

Güzel ülkemde Müslüman Türkler olarak bizler, yalana, dolana, dalavereye, kurnazlığa, harama bulaşmış isek bunun nedeni kanunlar ile bunları engellemeyi başaramayan kanun yapıcılar ve kendilerini Allah’tan torpilli sanan İslam ahlakını bizlere iyi anlatamayan din adamlarımızdır.

Dünyanın en büyük gazeteci örgütü; “IFJ”

Merkezi Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ)’nin Genel Sekreteri Anthony Bellanger ile görüşerek yaptığı çalışmalar hakkında bilgi aldık. Dünya üzerinde medyanın özgür bir şekilde görevini yapmaları için çalıştıklarını belirten Anthony Bellanger, “Türkiye’ye sık sık geliyorum. Sizlerin ziyaretinizden de memnuniyet duyduk” diyerek konuştu. Bizde kendisini Türkiye’ye geldiği zaman misafir etmek istediğimizi söyledik.

Çikolata ülkesinin başkenti Brüksel

Brüksel’deki Tour Taxis adlı fuar alanında bu yıl 7’ncisi düzenlenen “Salon Du Chocolat”a çikolata severler yoğun ilgi gösterdi. Çeşitli ülkelerden 100 kadar çikolata ve şekerleme üreticisinin katıldığı fuarda, ustalar tarafından hazırlanan çikolatalar ziyaretçilere sunuldu. Fuarda, mankenler üzerinde çikolatadan yapılmış giysi ve aksesuarlar dikkati çekti. Katılımcıların en çok ilgi gösterdiği etkinlikler arasında ustalarının çikolata hazırlama dersleri yer aldı. Fuarda, kakao sektörünün sürdürülebilirliği ve çikolata ihracatında en iyi uygulamalar başlıklı konferanslar da düzenlendi. Çikolata hakkında bilgi ve tecrübelerin paylaşıldığı fuarda, çocuklara yönelik eğlenceli programlar da yapıldı. Fuarda, çikolata ve pastalar hakkında yayınlanan yeni kitaplara özel bir bölüm ayrıldı.

Köln’ün merkezinde bir Türk bankası

Federal Almanya Cumhuriyeti ve hatta Avrupa Birliği’ndeki en büyük Türk sermayeli bankalardan birisi olarak hizmet veren Almanya’nın Köln şehrinde bulunan Ziraat Bank International AG’yi ziyaret ettik.  Almanya ve çevresindeki birçok ülkede yaşayan müşterilerine hizmet veren Ziraat Bankası Köln şehrinin merkezinde faaliyet gösteriyor. Ziraat Bank International AG Köln şubesi, Türkiye ile Almanya arasında gelişen ticari ilişkiler ve Almanya’da sayıları gittikçe artan Türk kökenli yurttaşlarla Türk bankacılık hizmetlerine olan ihtiyaç ve taleplere hızlı şekilde cevap veriyor.

Bir antika otomobil sevdalısı Stephan Mackertich

Ermeni asıllı Amerikan vatandaşı olan antika araba koleksiyoncusu Stephan Mackertich ekibimize sanat eseri gibi baktığı özel araç koleksiyonunu gezdirdi.

Antika arabaları gözü gibi koruyan Mackertich, Arabalarına çok iyi baktığını ve onlar olmadan bir yaşamı hayal bile edemediğini aktardı.

Arabayı restore etmek ve tekrar çalışır hale getirmenin ayrı bir keyif olduğunu söyleyen Mackertich, arızalarını giderip, çalışır hale getirdiği araçların kendisine büyük zevk yaşattığını anlatıyor.

Mackertich, “Tüm araçları test ediyorum ve restorasyonlarını yapıyorum. Arabalarıma büyük zaman harcıyorum. Bu sevdam hiç bitmeyecek. Türkiye’yi seviyorum. Oradaki antika araçlar hakkında da bilgim var. Dünyanın bir çok ülkesinde antika araçlarla ilgilenen dostlarım vardır” diyerek antika araçlar hakkında da bizlere bilgiler verdi. Belirli zamanlarda Belçika’da, belirli vakitlerde de Amerika’da yaşayan Stephan Mackertich artık ömrünün kalan kısmını yalnızca Amerika’da geçirmeye karar verdiği için Antwerpen şehrinde bulunan antika eşyalarla beraber dört katlı olan tüm evini satılığa çıkarmış.

Kamerun’dan Belçika’ya uzanan çikolata serüveni; “Sigoji”

Ogün Gazetesi Ekibi, Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen “Salon Du Chocolat” çikolata fuarında Sigoji çikolata fabrikasının sahibi Euphrasie Mbamba ile çikolata dünyası konusunda görüşme gerçekleştirdi. Büyük babasının kakao ekimi yaptığı Kamerun’da doğan Euphrasie, hayalini gerçekleştirmeden önce ilk olarak bir çevirmen ve dil öğretmeni olarak çalışmış. Çikolata yapmak hayallerinden hiç vazgeçmemiş. Çikolata hayalinin gerçekleşmesi adına bu konuda bir çok eğitim almış. Eğitimlerden başarılı olmuş ve 15 Kasım 2014’te kocası tarafından kendi bahçesinde inşa edilen mükemmel bir atölyede maceraya başlamış ve şu an Belçika’da bir dünya markası olan Sigoji çikolata fabrikasının yöneticiliğini yapıyor.

Malinois mayın arama köpekleri hayat kurtarıyor

Belçika Malinois cinsi mayın arama köpekleri operasyon ve koku algılama programlarıyla eğitiliyor. Dünya üzerinde mayından ölen insanların sayısının azalmasında Malinois köpeklerin büyük katkısı olduğu söyleniyor.

Belçika’da bir ilim yuvası: Antwerpen İmam Buhari Camisi

28 Eylül 1982 tarihinde yayımlanan Kraliyet kararnamesi ile kurulmuş olan Belçika Diyanet Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren Antwerpen Nord İmam Buhari Camisi Belçika’daki Müslümanlara dini, sosyal ve kültürel alanlarda hizmet veriyor.

Son derece fonksiyonel şekilde tasarlanan cami tam bir kültür merkezi şeklinde hizmet vermektedir. Camide cemaatin sohbet ettiği lokali, kütüphanesi, dini eğitim için sınıfları, cenaze yıkama yeri, konferans salonu ve yönetim ofisleri bulunmaktadır.

Kuran ve Türkçe derslerinin verildiği merkezde kız ve erkek çocuklar için ayrı ayrı tam donanımlı sınıfları da gezme imkanı bulduk.

Türklerin dini, sosyal ve kültürel olarak bir araya geldiği İmam Buhari Camisinden yabancı ülke vatandaşı olan Müslümanlarda faydalanıyor. Lokalde bulunan panoda caminin inşasında maddi ve manevi emekleri olan ebediyete intikal etmiş vatandaşlarımızın da resimleri asılmış. Belçika’da çok fonksiyonlu olarak faaliyet gösteren camilerin Türkiye’deki camiler için çok güzel bir örnek teşkil edebileceğini söyleyebiliriz.

Bu güzel ve faydalı kültür merkezine emeği geçmiş herkese teşekkürlerimizi sunarız.

Köln’de bulunan Chang Long Restaurant’ı virüs vurdu

Koronavirüs korkusu Köln şehrinde bulunan çin restaurantlarını zor duruma sokmuş. Virüs öncesinde yemek için boş yer bulmak imkansız olan Chang Long isimli restaurantta neredeyse masalar bomboş durumda. Arkadaşlarımızla restauranta girerek yetkililerle görüştüğümüzde ürünlerinin hemen hemen hepsinin Almanya’da üretilmesine rağmen müşterilerinde virüs nedeniyle bir endişe olduklarını söylediler. Bazı Almanlar restaurantın önünden geçmek yerine yolun karşı tarafındaki kaldırımı kullanmayı tercih ettiklerini de gözlemledik. Fakat tüm bu endişelere rağmen restoran’a girip yemek yiyen Alman müşterileri de görmemiz bizleri şaşırttı.

Dört adımla başka ülkeye geçebiliyorsunuz

Ülkeler arası sınır kapısı denildiği zaman aklımıza yüksek duvarlar, elinde ağır silahlı askerler, tel örgüler ve kontrol üniteleri geliyor. Ama Belçika’dan Hollanda’ya veya Hollanda’dan Belçika’ya geçerken tamamen farklı bir sınır ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Resimde gördüğünüz caddenin sol tarafı Hollanda iken sağ tarafı ise Belçika devletine ait topraklardır. Yolun Hollanda tarafında fırından ekmek alırken, 4 adım atarak Belçika’ya geçerek içecek alışverişi yapabiliyorsunuz. Sadece Hollanda sınırında Hollanda bayrağı, Belçika sınırında da Belçika bayrağı ile sınır çizilmiş.

Isıtmada pazar lideri Demir Döküm oldu

DemirDöküm, 2019 yılı sonuçlarını açıkladı. 2019’u yüzde 10 büyüme ile kapattıklarını açıklayan DemirDöküm CEO’su Alper Avdel; “İç pazardaki küçülmeye rağmen yenilikçi ürünlerimizle tüketicilerimizin takdirini kazanarak ülkemizdeki liderliğimizi sürdürdük. Küresel pazardaki iddiamızı artırıyoruz. Bozüyük Fabrikamızda ürettiğimiz ürünler ile 2019’u Türkiye, Hırvatistan, Bosna, İtalya, Moldova, Azerbaycan, Türkmenistan ve Şili olmak üzere 8 ülkede pazar lideriolarak tamamladık” dedi.

İklimlendirme sektörünün öncü markalarından DemirDöküm, 2019 yılı finansal sonuçlarını açıkladı. DemirDöküm’ün 2019’u yüzde 10 büyüme ile tamamladığını belirtenCEO Alper Avdel, “DemirDöküm, toplumun ihtiyaçlarına göre kendini şekillendirerek sektöründe 66 yıldır öncü olmayı başardı. Türkiye’nin ilk döküm radyatör, kazan, soba, kat kaloriferi, şofben, panel radyatör ve kombi üretimini ve ihracatını gerçekleştiren şirketimiz, geçen yıl iç pazardaki küçülmeye rağmen satış adetlerini koruyup pazar payı alarak 2019’u 2 milyar TL ciro ve pazar liderliğiyle tamamladı” açıklamasını yaptı.

“Yoğuşmalı kombi satışlarımız yüzde 35 arttı”

Isıtmada tüketici beklentilerini geniş bir yoğuşmalı kombi ürün gamıyla karşılayıp yüzde 20’lere kadar tasarruf sağladıklarını belirten Avdel; “2018 yılı Nisan ayından itibaren Türkiye’de yoğuşmalı ürünlerin üretimi ve satışı zorunlu hale getirildi. DemirDöküm olarak bu konudaki hazırlığımızı yıllar önce yapmıştık. Satıştaki yoğuşmalı ürün ailemize ErP yönetmeliğiyle birlikte Atromix modeli kombilerimizi de ekledik. Satışa sunduğumuz yüksek enerji tasarrufu sağlayan ürünlerimizle, satış öncesi, sırası ve sonrası hizmetlerimizle pazarda farklılaşmayı başardık. Bu sayede yoğuşmalı kombi satışlarımız 2018’e kıyasla yüzde 35 arttı” açıklamasını yaptı.

Türkiye’den 52 ülkeye ihracat

DemirDöküm’ün ihracatta da verimli bir yılı geride bıraktığını kaydeden Alper Avdel; “2018’in ardından 2019 yılında da birçok ülkede önemli başarılara imza attık, dünyadaki büyümemizi sürdürdük. Arjantin, Tunus, Fransa ve Filistin pazarlarına giriş yaparak ihracat yaptığımız ülke sayısını 52’e yükselttik. Türkiye’nin yanı sıra dünyanın dört bir yanında ‘ısıtma’ ile özdeşleşmeyi başardık. 2019 yılında ürün bazında değişmekle birlikte Hırvatistan, Bosna, İtalya, Moldova, Azerbaycan, Türkmenistan ve Şili’deki pazar liderliğimizi devam ettirdik. Türkiye ile birlikte 8 ülkenin pazar lideri olduk.” dedi.

Sandviç alana hediye arabası teslim edildi

Shell’in, adını lezzetten alan deli2go sandviçlerine özel gerçekleştirdiği çekilişin kazananı belli oldu. Talihli Aykut Güney, BMW 4 Serisi Coupé’nin anahtarını düzenlenen törenle Shell & Turcas Akaryakıt Dışı Ürün ve Hizmetler Direktörü Teoman Özben’den aldı.

Türkiye çapında 50 şehirde 450’nin üzerindeözel konseptli Shell Select marketleriyle misafirlerinin akaryakıt dışındaki ihtiyaçlarına da cevap veren Shell & Turcas, deli2go sandviçleriyle damakları fethetmeye devam ediyor. Geçtiğimiz yılın Eylül – Aralık döneminde gerçekleştirilen, Shell Select misafirlerinin deli2go sandviçlerini satın alarak dahil olabildiği çekiliş kampanyasının talihlisi, BMW 4 Serisi Coupé aracına kavuştu. Borusan Avcılar’da düzenlenen törende Shell & Turcas Akaryakıt Dışı Ürün ve Hizmetler Direktörü Teoman Özben, BMW 4 Serisi Coupé’nin anahtarını çekilişin kazananı Aykut Güney’e teslim etti.

Çekilişinin kazananını ödülüyle buluşturmaktan duyduğu memnuniyeti ifade eden Özben talihliyi tebrik ederken, “Türkiye’deki 1000’i aşkın istasyonumuzda her gün 1 milyondan fazla misafirimize yakıt ve yakıt dışı ürün ve hizmetler sunuyoruz. Shell Select Marketlerde, özellikle kendi markamız olan ‘deli2go’ ürünleri misafirlerimiz tarafından çok beğeniliyor. Bu ürünlerden Shell’e özel reçeteyle hazırlanan patentli deli2go sandviçlerimiz öne çıkıyor. Sandviç ürün gamımızı içerik, ambalaj ve lezzet çeşitliliği anlamında sürekli yeniliyoruz. Bunlara ek olarak; simit, tereyağlı kruvasan, gül böreği, rulo börek ve tatlı çörek de Shell Select Marketlerde satışa sunulan lezzetler arasında. Sağlıklı tercihler arayan misafirlerimiz için de soğuk sıkım meyve suları, meyve salatası, granolalı yoğurt, salata, kuruyemiş ve kurutulmuş meyve atıştırmalıkları gibi alternatifler sunuyoruz. Son dönemde misafirlerimizin beğenisine sunduğumuz Türk damak zevkine uygun birçok yeni ürünümüz de bulunuyor. deli2go çiğ köfte ve son dönemde marketlerimizde yer verdiğimiz deli2go Beyoğlu Çikolatası bu ürünlerden birkaçı. Bunun dışında son olarak raflarımıza yeni koyduğumuz sıcak sandviçlerimizde müşterilerimizin büyük beğeni ile tükettiği ürünler arasında yer alıyor. deli2go markalı sıcak sandviçlerimizin arasında; kavurma, acuka ve jambon bazlama, kaşarlı ve sucuklu tost, mozarella domates focaccia, pesto tavuk panini ve salsa tavuk wrap bulunuyor. Shell & Turcas olarak, misafirlerimize hem sabah hem öğlen hem de iş dönüşü saatlerinde tercih edebileceği birbirinden lezzetli sıcak sandviç alternatifleri sunuyoruz.” dedi.

Çekilişin ödülü olan BMW 4 Serisi Coupé otomobilin kazananı Aykut Güney ise mutluluğunu paylaşırken, “Akaryakıt almak için Shell istasyonlarına gittiğimde Shell Select marketlerine de mutlaka uğrarım. deli2go sandviçleri alışverişlerimde her zaman en çok tercih ettiğim ürün oldu. Çekilişten haberdar olduğumda şansımı denemek istedim. deli2go alışkanlığımın BMW 4 Serisi Coupé’ye dönüşmesi benim için sürpriz oldu, çok mutluyum” ifadelerini kullandı.