23.7 C
İstanbul
Perşembe, Ağustos 14, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 72

Taksiler koronavirüse karşı dezenfekte ediliyor

HABER: ERTUNÇ TUNCER

Dünyanın en büyük alternatif yakıt sistemleri üreticisi BRC, Serkan Oto’nun desteğiyle İstanbul’daki taksilere yönelik dezenfektasyon çalışmaları başlattı. Geçtiğimiz Pazar günü Kadıköy İskele Meydanı’nda gerçekleştirilen etkinlikte 500’ün üzerinde taksi ve dolmuş dezenfekte edilirken, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda yapılan dezenfekte çalışmalarında 600 taksi ozon temizleyicilerle hizmete hazır hale getirildi. BRC Türkiye CEO’su Kadir Örücü, “Kadıköy’de gerçekleştirdiğimiz dezenfektasyon çalışmalarında 500, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda ise 600’ün üzerinde taksimizi dezenfekte ederek halkımızın hizmetine sunduk.  Koronavirüse karşı başlattığımız bu çalışmayla tüm kurum ve kuruluşlara ilham olmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) pandemi ilanıyla tüm dünyayı alarm konumuna getiren koronavirüs, ülkemizde de etkisini artırarak sürdürüyor. DSÖ açıklamalarına göre daha çok yüzey temasıyla bulaşan koronavirüse karşı başlatılan dezenfektasyon seferberliği toplu taşıma araçları başta olmak üzere tüm kamu alanlarında devam ediyor. Koronavirüs seferberliğine karşı kayıtsız kalmayan BRC Türkiye, Serkan Oto’nun desteğiyle İstanbul taksilerine yönelik dezenfektasyon çalışmaları başlattı. İlki Kadıköy’de gerçekleştirilen dezefektasyon çalışmalarında 500’ün üzerinde taksi ve dolmuş ozon temizleyicilerle halkımızın hizmetine sunulurken, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda 600 taksi dezenfekte edildi.

‘Taksiler daha çok tercih ediliyor’

Taksilerin salgın günlerinde toplu taşıma araçlarına nazaran daha fazla tercih edildiğini belirten BRC Türkiye CEO’su Kadir Örücü, “Koronavirüs salgını tüm Türkiye’yi evlerine kilitledi. Zorunlu durumlarda dışarı çıkan insanlar ulaşım için bulaşma riskinin daha az olduğunu düşündükleri taksileri tercih ediyor. Ülkece başlattığımız koronavirüs seferberliğine sessiz kalmamız beklenemezdi. Serkan Oto ile birlikte gerçekleştirdiğimiz dezenfektasyon çalışmalarında bin 100’ün üzerinde taksiyi dezenfekte ettik. Dezenfektasyon çalışmalarında diğer yöntemlerden 7 kat daha etkili olan ozon temizliğini tercih ediyoruz. Bu denli büyük bir salgına karşı mücadele yalnızca bir kurum tarafından gerçekleştirilmemeli, herkes elini taşın altına koymalı” ifadelerini kullandı.

LPG GERÇEKLERİ:

• Çoğu hidrokarbon yakıtlara göre LPG’nin karbon-hidrojen oranı düşüktür. Dolayısıyla ürettiği birim enerji başına çok daha az karbondioksit (CO2) açığa çıkar.

• LPG değişik oranlarda bütan ve propan gazlarının karışımıdır. Karışım oranına göre farklılık gösterse de tüm diğer hidrokarbon yakıtlara (doğal gaz, benzin, dizel vs.) göre kilogram başına daha fazla enerji üretir. Kalorifik değeri yüksektir.

• Birleşmiş Milletler Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre, karbondioksitin (CO2) küresel ısınma potansiyeli (GWP) faktörü, yani sera gazı etkisi 1 iken, doğalgazın ki (metan) 25, LPG’ninki 0’dır.

• Hava kirliliği ve insan sağlığı açısından en önemli kirleticiler katı parçacıklar (PM) ve azot oksitlerdir (NOx). Avrupa Birliği ülkelerinde PM’den kaynaklanan sağlık harcamalarının ton başına 75.000 Euro, NOx’den kaynaklananın ise 12.000 Euro olduğu hesaplanmaktadır.

• Katı parçacıklar, oluşan hava kirliliğinin Avrupa Birliği ülkelerinde her insanın hayatını ortalama 8 ila 6 ay azalttığı tahmin edilmektedir. Ayrıca açık ateşlerin neden olduğu solunum yolları sorunlarının dünyada yılda 1,5 milyon insanın hayatına mâl olduğu tespit edilmektedir.

• LPG’nin katı parçacıklar (PM) salınımı odun ve kömürden 25-35 defa, dizelden 10 defa, benzinden yüzde 30 daha azdır.

• Otomotiv yakıtları arasında azot oksitler (NOx) salınımı en düşük yakıt LPG otogazdır. LPG’li bir araç kilometre başına doğal gazlı bir araca göre yüzde 50, benzinli bir araca göre yüzde 75, dizel araca göre yüzde 200 daha az NOx üretmektedir.

• Avrupa Birliği’nde 1000 kilometre başına salınan zararlı maddelerden kaynaklanan sağlık harcamaları dikkate alındığında LPG otogaz, benzinden yüzde 70, dizelden yüzde 700 daha az sağlık harcaması sağlar.

• Avrupa Birliği ülkelerinde 2020 yılı için konulmuş hedefe göre, otomotiv yakıtları içinde LPG otogazın günümüzde yüzde 2 olan payının yüzde 10’a çıkarılması öngörülmektedir. Günümüzde ülkemizde LPG otogaz otomotiv yakıtları arasında %12’lik bir paya erişmiştir. Bu açıdan Türkiye, Avrupa Birliği’nin 2020 hedefini şimdiden yakalamış ve geçmiştir.

• Ülkemizde yaklaşık 5 milyon araç LPG otogaz kullanmaktadır. Bu suretle her yıl yaklaşık 2 milyon ton daha az CO2 salınımı gerçekleşmektedir.

Sanayicilere yenilikçi enerji altyapısı

Türkiye’nin Kırklareli Vize’de hayata geçirilen ilk plastik ihtisas özel organize sanayi bölgesi PAGDER ASLAN OSB’de enerji altyapısı yatırımları başladı. Enerjinin güvenli ve verimli kullanımı için yeni nesil teknolojileri Schneider Electric ile gerçekleştirilen iş birliği neticesinde sanayicileri sunacak olan PAGDER ASLAN OSB plastikçilerin en önemli ihtiyacı olan kesintisiz ve kaliteli enerjiyi de sektörle buluşturacak.

Türkiye’nin ilk özel organize sanayi bölgesi olan PAGDER ASLAN OSB ile iş birliği kapsamında, yenilikçi bir enerji altyapısı kurulması üzere çalıştıklarını ifade eden Schneider Electric Organize Sanayi Bölgelerinden Sorumlu Satış Yöneticisi Yücel Erkan, “Bölgede, alanında öncü teknolojilerimizle uçtan uca bağlı bir sistem inşa ediyoruz. Böylece plastik üreticilerinin en temel ihtiyaçlarından biri olan kesintisiz enerjiyi Schneider Electric güvencesi ile sunmayı hedefliyoruz. Projenin ilk etabında 13 dağıtım merkezinin haberleşebilir sensörlerle donatılmış orta gerilim hücrelerinin tedariki gerçekleştirilecek. Ardından alçak gerilim, orta gerilim hücreler ve rölelerin uzaktan izlenmesi, kontrol edilmesi için Schneider Electric’in sunduğu SCADA sistemi kurulacak” dedi.

Enerji altyapı çalışmalarının son aşamasında Schneider Electric EcoStruxture çözümünün tamamlanması ve uçtan uca bir çözüm sunulması için Power Advisor ve Asset Advisor çözümlerinin kurulumunun da sağlanacağını belirten Erkan, “Böylece tamamen haberleşebilir, uzaktan izlenebilir, kontrol edilebilir dijital bir OSB altyapısı kurulacak. Bu da enerjinin 7/24 takibini ve akışını sağlamayı mümkün kılacak. Aynı zamanda herhangi bir arıza önceden tespit edilebilecek ve kestirimci bakım uygulanabilecek” ifadelerinde bulundu.

Elektrik tüketimi görece yoğun olan plastik sanayicileri için en önemli ihtiyacın enerjinin kesintisiz ve kaliteli tedariki olduğunun altını çizen PAGDER ASLAN OSB Bölge Müdürü Kadri Ün, plastikçiler için tasarlanmış uygun enerji altyapısının Schneider Electric iş birliği ile inşa çalışmalarına başlandığını ifade etti. Söz konusu altyapı yatırımlarının Vize’de üretime geçecek plastik sanayicileri için verimliliklerine de katkı sunacağını belirten Ün altyapı olanakları sayesinde katılımcı firmaların pazarda rekabet avantajına da sahip olacağına dikkat çekti.

PAGDER ASLAN OSB’yi dijitalleştirmek ve bir adım öteye taşımak istediklerini belirten Ün sözlerini şöyle tamamladı; “13 enerji dağıtım merkezinin inşaatları bölgemizde devam etmekte. Direkt iletim hattına bağlanmak suretiyle çevre organize sanayi bölgelerine göre yüzde 30 daha ucuz enerjiye sahip olacak sanayicilerimize yalnızca elektrik dağıtımı değil, sürdürülebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanımı, yenilikçi-yeşil üretim sahaları, solar enerji gibi konularda da çözümler sunmayı hedefliyoruz.”

Şişecam topluluğu Covid-19 salgınına karşı hazır

Şişecam Topluluğu olarak küresel ölçekte etkisini gösteren Covid-19 virüsü salgını sürecinde attığımız adımlarla çalışanlarımız, müşterilerimiz, tedarikçilerimiz, iş ortaklarımız ve temas ettiğimiz tüm taraflardan oluşan büyük bir ekosistemi destekliyoruz.

Dünya çapında bir salgına dönüşen Covid-19 virüsünün etkileri küresel ölçekte yayılmaya devam ederken, 2019 yıl sonu itibarıyla gelirlerinin yüzde 60’ından fazlasını uluslararası pazarlardan elde eden Şişecam Topluluğu olarak faaliyet gösterdiğimiz tüm ülkeler ve iş kollarındaki son gelişmeleri paylaşmak istiyoruz.

Küresel ölçekte salgının etkilerini azaltmaya yönelik olarak olağanüstü hal, sokağa çıkma yasakları, sosyal izolasyon, ekonomi paketleri, parasal genişleme, tahvil alım programları, finansman kaynakları, kredi destekleri ve faiz indirimleri gibi çeşitli önlemler alınmaktadır. Topluluğumuz, 85 yıllık deneyimi, dört kıtada 14 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri, 22 bin çalışanı ve 150’den fazla ülkeye ulaşan satışlarıyla uluslararası ölçekte küresel bir oyuncu olarak çalışanlarımız, müşterilerimiz, tedarikçilerimiz, iş ortaklarımız ve temas ettiğimiz tüm taraflardan oluşan büyük bir ekosistemi desteklemek için gerekli bütün çalışmaları sürdürmektedir.

Diğer sanayi kollarından farklı olarak izabe teknolojisine dayalı olan mevcut iş kollarımızdaki kesintisiz üretim yapılması zorunluluğundan hareketle girdi verdiğimiz sektörlerdeki gelişmeleri de dikkate alarak, planlarımızı ve iş süreçlerimizi sürekli güncelliyoruz. Bu kapsamda düzcam tesislerimizde üretim faaliyetlerimiz kesintisiz olarak devam ederken, Türkiye’deki bir hattımız yaklaşan soğuk tamir takvimine uygun olarak Nisan ayı başı itibarıyla durdurulmuştur. İnşaat, beyaz eşya ve enerji camları gibi sektörlere girdi sağlayan bu iş kolunda değişen talep ve çalışma koşullarına uyum sağlanmakta ve gerekli tedbirler alınmaktadır. Otomotiv camları tesislerimizdeki üretim faaliyetlerimize ilişkin otomotiv sektöründeki duruşlara paralel olarak kapasitelerimize yönelik gerekli aksiyonlar alınmakta olup, sektörün yeniden canlanacağı dönemde karşılaşılması öngörülen koşullara adapte olabilmek amacıyla ürün geliştirme ve stok planlamaları gerçekleştirilmektedir. Buna ek olarak yenileme camları pazarındaki potansiyel koşullara yönelik planlamalar da oluşturulmaktadır.

Perakende ve turizm sektörlerine girdi sağlayan cam ev eşyası iş kolunda da kapasite kullanım planlamaları değişen talep koşullarına uygun olarak belirlenirken, buna bağlı olarak bazı hatlarımızda duruşlar gerçekleştirilmiştir.

Gıda, içecek ve ilaç sektörü tedarikçisi olması yönüyle talep tarafında salgın kaynaklı aşağı yönlü risklerin görece sınırlı olduğu cam ambalaj iş kolunda ise üretim ve satış koşullarımızda önemli ölçüde bir olumsuzluk görülmemektedir. Küresel anlamda işletmelerin kapanmasıyla HORECA (Otel, Restoran, Kafe) kanalı tüketimi gerilerken; salgına karşı alınan önlemler kapsamında sokağa çıkma yasakları, evde kalınması ve sosyal izolasyon vb. önlemlerle daha da önem kazanan sağlık ve hijyen olguları doğrultusunda cam ambalajlı ürünler kategorisinde önemli paya sahip olan ev tipi tüketim modelleri öne çıkmaktadır.

Kimyasallar iş kolu altındaki başlıca faaliyetimiz olan soda külünde de bölgesel anlamda ihracat pazarımızın önemli bölümünü oluşturan Avrupa kaynaklı talep zayıflığı beklenmekle birlikte tüketici sektörler bazında yapılan değerlendirmede özellikle cam ambalaj, kimyasallar ve deterjan üreticilerinden gelen taleplerde artış kaydedilmektedir. Krom kimyasalları alanında ise Asya, Güney Amerika ve Avrupa’da birçok ülkede uygulanan karantina sebebiyle deri ve metal kaplama sektörlerinde düşüş gözlemlenmekte olup, faaliyetlerimiz üzerindeki etkilerinin asgari seviyede tutulabilmesi amacıyla üretim, satış ve stok dengesi sürekli gözden geçirilmektedir. 2019 yılında devreye alınan cam elyaf faaliyetlerimiz ihraç pazarında inşaat ve otomotiv sektöründe kaydedilen olumsuzluklardan etkilenmekte öte yandan gerek tedarik kapasitesi, gerek sanayinin üretimini sürdürmesi sayesinde Türkiye’de olumlu bir seyir kaydetmektedir. ABD’deki doğal soda yatırımımız ile ilgili olarak da yatırımın ön koşulu olan çevre izinleriyle ilgili başvurular yapılmakta ve süreç kesintisiz bir şekilde devam ettirilmektedir.

Tüm iş kollarımızda talep koşulları yakından izlenirken, buna paralel olarak salgının yarattığı koşullara cevap verebilen bir tedarik zincirinin oluşturulması konusunda aksiyonlar alınmaktadır. Salgının yol açtığı, çoğunlukla Avrupa operasyonlarında karşılaşılan lojistik engeller, müşterilerimizin ürün teslimatındaki gecikmelerden etkilenmeyeceği bir yöntem ile yönetilmekte ve bu süreçte yaşanabilecek ek maliyet koşullarını da asgari seviyede tutabilmek amacıyla çeşitli adımlar atılmaktadır. Bu kapsamda sağlık kuruluşlarının tavsiye ettiği tüm tedbirler titizlikle uygulanmaktadır. Hammadde sağlanan ülkelere ilişkin gerçekleştirilen münferit değerlendirmeler sonucunda ise tespit edilen olası riskleri bertaraf etmek amacıyla alternatif tedarik planları oluşturulmakta, stok seviyelerinin yeniden planlanması gibi risk azaltıcı aksiyonlar alınmaktadır. Stratejik önceliklerimiz doğrultusunda uygulamaya aldığımız tedarikçi finansman programı ile 10 binin üzerindeki tedarikçimizin ve çalıştığımız taşeron firmaların iş devamlılığını sürdürebilecekleri iş modellerinin oluşturulabilmesine yönelik destek süreçlerimizi güçlü bir iş birliği içerisinde yürütmekteyiz

Salgının faaliyet karlılığımız ve nakit pozisyonumuza etkisini yönetmek amacıyla yatırım bütçemizde ertelenebilir ve iptal edilebilir kalemler tespit edilmiş, maliyetler ve operasyonel giderlere ilişkin masraf kalemlerinin kontrolüne yönelik aksiyonlar alınmıştır. Faaliyet gösterdiğimiz bölgelerde salgın sebebiyle sektörlere yönelik sağlanan teşvikler ise değerlendirilmektedir. 2019 yılsonu itibarıyla sabit getirili menkul kıymet yatırımları portföyümüz dahil 1.9 milyar ABD doları düzeyinde güçlü nakit pozisyonumuz mevcuttur, net finansal borcumuzun yaratılan FAVÖK’e oranı ise 0.9 seviyesindedir. Faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz uluslararası bölgelerde kurulu yerel bankaların yanı sıra çok uluslu yatırım ve kalkınma bankaları ile devam eden uzun soluklu ilişkilerimiz sayesinde önemli düzeyde ek kredi limitlerimiz bulunmakta olup, yatırım harcamaları ve net işletme sermayesi ihtiyaçlarına yönelik tüm finansman imkanları maliyet ve vade açısından etkin bir şekilde yönetilmektedir. 2013 yılında ihraç edilen ve bu yılın Mayıs ayında vadesi dolacak olan Euro tahvile ilişkin geri ödememiz için gerek duyacağımız kaynağın tamamı hazır şekilde bekletilmekte olup, uluslararası finans ve sermaye piyasalarında ortaya çıkan/çıkacak ve finansal maliyetlerimize olumlu etki sağlayabilecek tüm imkanlar da bu piyasaların en önde gelen uluslararası kuruluşlarının da katkılarıyla sürekli gözden geçirilmekte ve gerekli adımlar kararlılıkla atılmaktadır. Ayrıca Topluluğumuzun güçlü likit pozisyonu sayesinde, piyasalarda oluşabilecek likidite ihtiyaçlarına ve muhtemel kredi daralmalarına yönelik olarak, ekosistemimizde yer alan başta çalışanlarımız olmak üzere müşterilerimiz, tedarikçilerimiz ve iş ortaklarımızın likidite ihtiyaçlarına destek olabilmek amacıyla gerekli hazırlıklar yapılmakta ve değişen piyasa koşullarına göre hızla güncellenmektedir.

Küresel salgın sürecini gerek Topluluğumuz gerekse yönetmekte olduğumuz ekosistem açısından mümkün olan en etkin ve olumlu sonuçlarla geride bırakmamızı sağlamak için büyük katkı sağlayan başta çalışanlarımız olmak üzere müşterilerimiz, tedarikçilerimiz ve tüm iş ortaklarımıza tekrar teşekkür ederiz. Bu süreci mümkün olan en kısa sürede hep birlikte ve sağlıkla geride bırakmayı temenni ediyoruz.

Saygılarımızla,

Şişecam Topluluğu

Girişimlere yapılan yatırım yüzde 66 arttı

Türkiye’deki startup’ların ilk aşama yatırımcısı olan kuluçka merkezlerinin sayısı 60’a yaklaştı. Startups.Watch Türkiye Girişim Ekosistemi 2019 verileri, yatırımlarının yüzde 66 arttığını gösteriyor.

Kuluçka merkezleri, girişimcinin ilk aşamadaki yatırımcısı ve rehberi konumunda. Girişimci fikrini bir yumurta olarak değerlendiren kuluçka merkezi, fikrin gelişim sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini, kabuğunu kırmasını ve amacına ulaşmasını hedefliyor. Yeterli finansal destek ve mentor yardımı, bir fikrin hayata geçirilmesindeki temel gerekliliklerden bazıları. Kuluçka merkezleri, bu imkanları sunmanın yanı sıra, iş geliştirme, pazarlama, yatırımcıyla girişimci arasında köprü kurma gibi konularda girişimcilere yardımcı oluyor.

5 yıl sonra sadece yüzde 20’si devam edebiliyor

Kuluçka merkezlerinden yeterli finansal ve mentorluk desteği alamayan girişimlerin birçoğu kapanma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Türkiye’de her beş girişimden sadece biri beş yıl sonra ayakta kalıyor. Ancak güncel araştırma sonuçlarına göre girişimlerin kapanma riskleri her geçen gün azalıyor. Startups.Watch verilerine göre 2016 yılından sonra Türkiye’de kapanan startupların sayısında hızlı bir düşüş olduğu gözlemleniyor. Veriler, son 4 yılda daha az startup’ın kapanarak, daha fazla startup’ın çalışmalarına devam ettiğine işaret ediyor. Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin artık daha fazla profesyonel destek görmeye başlaması ve yatırım potansiyelinin artması, startupların ayakta kalmasını destekleyen unsurların başlıca öğeleri olarak değerlendiriliyor.

Türkiye’de 60’a yakın kuluçka merkezi var

Startup’ların uzun yıllar hayatta kalabilmeleri için mentorluk desteğine ihtiyaç duyduklarının altını çizen IFASTURK Mali Müşavirlik ve Denetim Kurucusu Mesut Şenel, konu hakkında şu bilgileri verdi: “Türkiye’de son yıllarda sayıları 60’a yaklaşan kuluçka merkezi, girişimcilerin başarı hikayeleri yazmalarında onlara rehberlik ediyor. Artan profesyonel destekler ile birlikte startup’ların yaşam süresi uzuyor. Özellikle TÜBİTAK ve devlet kurumlarının sağlamış olduğu bu profesyonel desteklerden doğru ve etkin bir şekilde yararlanmak içinse mentorluk danışmanlığı alınması, her girişimin kendine özel iş modelini doğru yönlendirmelerle hayat geçirmesi için gerekli bir adım. Girişimcilerin hayallerindeki yeniliği iş planına dönüştürmede ve kuracakları firmanın ilk adımında sağlıklı kararlar almalarına yardımcı olmak için IFASTURK olarak şirket kurma, faaliyet alanı, kuruluş yerinin önemi, yatırım alma süreçlerinde dikkat edilecek hususlar gibi pek çok konuda danışmanlık hizmeti veriyoruz. Girişimcilere şirket kuruluşundan önce almaları gereken kararlarda, şirket kuruluşunun aşamalarında, kuruluş sonrası süreçlerde ve sorumlulukları hakkında bilgi ve deneyimlerimizle katkıda bulunuyoruz.

IFASTURK hakkında:

IFAS Türk Mali Müşavirlik ve Denetim, farklı iş kollarında faaliyet gösteren orta ve büyük ölçekli firmalara, 3568 sayılı kanun kapsamında yetki almış uzman kadrosuyla, başta bağımsız denetim ve mali müşavirlik hizmetleri olmak üzere, mali alanda bilirkişilik, değerleme, muhasebe organizasyonu, vergi hukuku, iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuk danışmanlığı olarak müşterilerine ihtiyaçları doğrultusunda geniş yelpazede hizmetler sunan bir danışmanlık şirketidir.

Dünyanın en büyük nükleer buzkıranı

Dünyanın tek nükleer enerjili buzkıran filosunu işleten Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom, filosuna yeni bir buzkıran gemisi daha eklemeye hazırlanıyor. Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ni inşa eden Rosatom’un grup şirketlerinden Rosatomflot (FSUE Atomflot) ve gemi inşaat şirketi Zvezda Ltd nükleer buzkıran “Lider”in (Proje 10510) inşaat sözleşmesini imzaladı.

FSUE Atomflot Genel Müdürü Mustafa Kashka ve Zvezda Ltd. Şti Genel Müdürü Sergey Tseluyko 23 Nisan’da, Murmansk ve Vladivostok’ta bulunarak sözleşmeye uzaktan imza attılar.

Zvezda Gemi Yapım Kompleksi, Rosatom tarafından yaptırılan bu projenin tek yüklenicisi durumunda ve sözleşme şartlarına göre geminin 2027 yılında işletmeye alınması bekleniyor. Rusya’nın nükleer buzkıran filosu tarihinde önemli bir adım daha atıldığını kaydeden FSUE Atomflot Genel Müdürü Mustafa Kashka, nükleer buzkıran ‘Lider’ ile ilgili şunları söyledi:

“Lider, Rosatom uzmanları tarafından geliştirilen modern teknoloji ürünü iki RITM-400 nükleer reaktör ile donatılacak. Buzkıran gemisinin toplam kapasitesi 120 MW olacak ve bu da geminin 4 metreden daha kalın buz kütlelerini aşmasını sağlayacak. Aynı zamanda nükleer buzkıranın devreye alınması, Arktik Okyanusu’nun doğu bölgesinde güvenli ve düzenli operasyonlarla, Kuzey Denizi Rotası sularında yıl boyunca deniz seferleri yapmamızı garanti edecek ve yüksek enlemde ticari rotalar oluşturmamız için yeni olasılıklar sağlayacak.”

Nükleer buzkıran Lider, Iceberg merkezi tasarım bürosu tarafından belirlenen teknik özelliklere uygun olarak inşa edilecek ve Rosatom’un yan kuruluşu Afrikantov OKBM A.Ş tarafından geliştirilen RITM-400 nükleer reaktörlerle donatılacak. Lider’in ana güç ekipmanları; her biri 37 MW güç kapasitesine sahip dört turbo jeneratörle donatılmış bir buhar türbini ünitesinden ve her biri 30 MW güç kapasitesine sahip dört pervane motoru ile donatılmış bir elektrikli tahrik sisteminden oluşuyor.

Buz kıranın temel özellikleri ise şöyle; 120 MW (pervane şaftlarında) güç kapasitesi, 22 knot (temiz suda) maksimum hız, 209 metre uzunluk, 47.7 metre genişlik, 4 metre maksimum buz penetrasyonu ve yaklaşık 69 bin 700 ton yer değiştirme.

Kariyer başarının ardından gelmektedir

Acıbadem Ankara Hastanesi Direktörü A. Nihan Karaçam Salkaya, MAG Business’a verdiği samimi röportajda Acıbadem Hastanesi’nin anne-çocuk sağlığı ile ilgili çalışmalarından profesyonel yaşamın dinamiklerine, iş hayatında kadının yerinden spora kadar uzanan geniş bir yelpazede bilgilerini aktarıyor.

Acıbadem Ankara Hastanesi sağlık sektöründe getirdiği yenilikler ile 2020 yılında ne gibi çalışmalar gerçekleştirecek?

2020 yılında da Acıbadem Ankara Hastanesi için yeni fikir ve oluşumlarla büyümemize devam edeceğiz. Daha önceki planlamalarımız çerçevesinde kurduğumuz ve devreye aldığımız özellikli merkezlerimizin ardından yenileri de gelecek. Ayrıca bu yılı Acıbadem Sağlık Grubu olarak “Kadın ve Çocuk Yılı” olarak belirledik, bu alanda farklı uygulamalarımız olacak. Bölgemiz ve dahi ülkemiz için yapacaklarımız şimdiden beni heyecanlandırıyor. Yine pek çok hastalığın; kişisel sağlık bilincinin gelişmesi, doğru beslenme ve düzenli bir yaşam ile önlenebilmekte olduğunu düşünüyoruz. Bu bilincin yaygınlaşması için Acıbadem Ankara Hastanesi olarak Ankara ve çevre illerde, kamu ve özel kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları ile beraber çalışmalarımıza devam edeceğiz. Ama öncelikle umuyor ve diliyorum ki her birimiz için sağlıkla projelerimizi gerçekleştirebileceğimiz bir yıl olur.

Temsil ettiğiniz kurum; kültürü ve duruşu ile Türkiye’de öncü şirketler arasında. Aynı zamanda bu yıl “Anne ve Bebek Yılı”… Sosyal sorumluluğa da önem veriyorsunuz. Projelerinizden bahseder misiniz?

Acıbadem Sağlık Grubu her zaman kadın ve çocuklar özelinde öncelikli ve farklı uygulamalara imza atmıştır; yeni doğan ev ziyaretleri bunlardan biri… Doğum sonrası dönemde anne ile bebeğin yeni hayatlarına uyum sağlamasına destek olmak ve olası sorunlarla baş edebilmesini sağlamak amacıyla anne bebek eğitimi ve bakıma destek, uzman anne bebek hemşireleri tarafından uzun zamandır gerçekleştiriliyordu. Şimdi ev ziyaretlerimizin hem süresini uzatıyoruz hem de içeriğini biraz daha çeşitlendiriyoruz. Yanı sıra annelerimize psikolog ve diyetisyen gibi bu dönemde ihtiyaç duyabileceği uzman desteklerini, hem de uzaktan sağlayacağız. Bu yeni uygulamamızın yeni doğum yapmış annelerimize zaman ve konfor kazandıracağını düşünüyoruz; malum ilk zamanlar en çok ihtiyaç duyulan husus bu oluyor… Ayrıca bizim bebeklerimiz ve annelerimiz Acıbadem bebeği ve anneleri olarak hastanelerimizden aldıkları hizmetlerde bir takım haklara sahiplerdi, bu ayrıcalıkların da kapsamı genişliyor. Yine belirtmeliyim ki, hastanelerimizde sadece doğum süreçleri ile ilgilenen hasta danışmanlarımız var, anne adaylarımızın temsilcisi olarak birebir anne adayları ile ilgilenecek ve her tür ihtiyaç ve taleplerine hızlıca geri dönecek şekilde eğitimlerini yenilediler. Maksadımız anne ve bebeklerimizin sağlıkla, mutlulukla, unutulmaz anılarla bu süreci tamamlamaları.

Çocuk sağlığına ekstra önem veren bir kültürünüz var. Çocuk aciliniz ve kadronuz ile fark yaratıyorsunuz. Acıbadem Ankara Hastanesi olarak çocuk alanındaki farklarınız nelerdir?

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları bölümleri, tüm poliklinik, merkez ve hastanelerimizde 0-16 yaş aralığındaki çocuk ve gençlerin tetkik, tedavi ve koruyucu sağlık hizmetlerini vermek üzere organize olmuştur. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları bölümlerinde en önemli hedeflerimizden biri anne sütü ile beslenmenin bebeğin gelişimindeki önemini unutturmamaktır. Ayrıca bölümümüzde tüm yenidoğan bebeklerimizin topuklarından kan alınarak fenilketonüri ve hipotiroidi taraması yapılmaktadır.

Hastanelerimizde bebeklerin fiziksel, sosyal ve psikolojik gelişimi değerlendirilerek, Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü önerileri göz önüne alınarak aşıları yapılmaktadır.

Birimimizde ebeveynlerin çocukluk çağı kronik hastalıkları hakkında bilgilendirilmesine yönelik çalışmalar da gerçekleştirilmektedir.

Ayrıca çocuk kardiyolojisi, çocuk beslenme ve diyet, yeni doğan gibi yan dallarda da tanı ve tedavi hizmeti verilmektedir.

Kadın yönetici olarak sağlık sektöründe çok önemli bir yer temsil ediyorsunuz. Kadın yöneticilerin Türkiye’deki önemi ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Son dönemlerde uygulamaya alınan yasal şartlar kadınlar için pozitif ayrımlar içeriyor, elbette kâğıt üzerinde kriterler son derece olumlu, ancak uygulamada bunun nasıl yansımaları olacak, işverenlerin tutum ve yaklaşımları ne ölçüde bu altyapıyı destekleyecek, göreceğiz.

Hayatta daha fazla ve güçlü şekilde var olabilmek ailelerin kız çocuklarının eğitimine, gelişimlerine, yetenek ve becerilerine eğilmeleri ile başlıyor. Bunun için kız çocuk-erkek çocuk ilkel ayrımının önüne geçebilecek formüller üretebilmeli; bir farkındalık yaratabilmenin yollarını topyekûn aramalıyız. Özetle daha fazla kadın istihdamı, daha fazla kadın yönetici, esasen bir kültür değişimi anlamına geliyor kanaatindeyim.

Kişisel olarak ise kadınların iş hayatına eşit katılımını teşvik etmek, karşılaştıkları engelleri aşmada yardımcı olmak, liderlik seviyesinde kadın çalışan sayısını arttırmaya katkı sağlamak ve onları cesaretlendirmek için yapılan her türlü çalışmada yer almaya ve emek sarf etmeye çalışıyorum.

Aynı zamanda bu temponun içerisinde Voleybol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi’siniz. Sağlık alanındaki başarılarınızı sporda da görüyoruz. Nasıl başladı bu süreç?

Teşekkür ederim. Benim sporun hemen her dalına her zaman özel bir ilgim vardı ve takip ederdim; sporla ilgili bir şey yapabilmeyi çok arzulardım. Acıbadem olarak sporcu sağlığı konusundaki çalışmalarımız bu tutkumu biraz karşılamama yardımcı oluyordu. Ancak profesyonel olarak bu göreve başlamam Türkiye Voleybol Federasyonu çok kıymetli şimdiki Başkanı Sayın Mehmet Akif Üstündağ’ın -ki o zamanki yönetimde de başkan vekili olarak görev yapıyordu- tavsiye ve yönlendirmesi ile gerçekleşti. Son üç buçuk yıldır yönetim kurulu üyesi olarak sağlık işlerinden sorumluyum, yanı sıra dış ilişkilere de destek veriyorum. Son olarak ülkemizde gerçekleştirilen 2019 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası’nın turnuva direktörü olarak görev aldım ve ardından bu yıl Ocak ayında Hollanda’da düzenlenen Avrupa Kıtası Olimpiyat elemesi turnuvasında da Türkiye adına organizasyon komitesi başkanlığını üstlendim. Filenin Sultanları da bu emeklerimizin karşılığını Avrupa ikincisi olarak ve olimpiyatlara gitmeye hak kazanarak fazlasıyla verdiler. Buradan bu vesile ile hem bu şahane takıma, hem bize oldukça geniş çalışma alanı yaratan ve her kararımıza güvenerek her zaman arkamızda duran başkanımız Akif Üstündağ’a, tüm federasyon ve Acıbadem çalışma arkadaşlarıma ve bana müthiş anlayış göstererek desteklerini hiç esirgemeyen, her zaman yanımda olduklarını hissettiren, kişisel tarihime harika anılar eklememi sağlayan önce sabırlı çocuklarıma, anneme, tüm aileme, yakındaki uzaktaki tüm sevdiklerime içtenlikle teşekkür ediyorum…

İş hayatının olmazsa olmaz dediğiniz altın kuralı nedir?

Ben çalışmaktan başka bir şey bilmiyorum, daha öncelikli bir şey olduğunu da düşünmüyorum. Son derece samimiyetle, disiplinle, iyi niyet ve gayretle çalışmak olmazsa olmazdır kanaatindeyim…

Kariyerinizin başında sizin hayatınıza yön veren en önemli olay nedir?

Şimdi bunu hiç düşünmediğimi fark ettim. Geriye dönüp baktığımda hep iyi yöneticilerle karşılaşmış olduğumu görüyorum, bu konuda şanslıyım.

Beni her zaman yetkinliklerime göre yönlendirdiler, potansiyelimin farkında olmamı ve doğru kullanmamı sağladılar. Bu yolculuğun başında da beni sosyal olarak tanıyan yine iyi, vizyoner bir yöneticinin henüz öğrenciyken ‘’neden part time çalışmayı düşünmüyorsun; acaba şu kişiyle bir tanışsan mı, senin gibi bir gence ihtiyacı var?’’ diyerek beni yönlendirmesi ve o kişinin de yine müthiş bir yönetici, iyi bir insan olması, bana çok emek vererek bir sonraki adıma hazırlaması iş hayatıma yön verdi gibi görünüyor. Onlara müteşekkirim. Umarım ileride de beni böyle anan takım arkadaşlarım olur. 

Sağlık sektörü ile ilgili bundan sonraki gelişmelerde bizleri neler bekliyor?

Sağlık hizmetleri bir ülkenin hem ekonomik, hem sosyal yaşantısına etkisi büyük olan bir alandır. Dolayısıyla tüm ülkelerin politika yapıcı ve karar verici makamlarının öncelikleri arasında yer alır ve ülkemizde de sektörü topyekûn ele aldığımızda stratejik öneme sahip dev bir endüstri haline geldiğini görmemiz gerekir. Cumhuriyetin ilanından beri yapılan dönüşüm ve reformlar sistemimizde önemli gelişmelere damga vurmuştur. Kayıt dahi tutulamaz; sadece savaş yaraları sarılmaya çalışılırken, koruyucu sağlık hizmetleri, GSS dönüşümleri, bilgi sistem altyapıları gibi büyük adımlar atılmış, geldiğimiz noktada Ar-Ge yatırımları, inovasyonlar, yabancı hastaların ülkemizi çarpıcı olarak tercihi gibi gurur duyulası noktalara erişmiştir. Bir iki örnek vermek gerekirse Türkiye ilaç pazarı geçen yıl %16,5 büyüdü ve 20,7 milyar liralık büyüklüğe ulaştı, yine Türkiye tıbbi cihaz pazarının değeri 2,3 milyar dolara erişti ve baktığımızda hala sektörün yapacağı çok iş, geliştireceği potansiyeli var. Ki bu ülke tüm sektör paydaşları ile bunu rahatlıkla gerçekleştirebilecek noktadadır.

Bu büyüklükler içerisinde kaliteli ve güvenli bir hizmete erişmek için ise sistemleri kabul görmüş,  şeffaf olan, belgelerle çalışan, etik ilkelere önem veren, kurallara uyan, ‘’biz her şeyi yaparız’’ şeklinde üstünkörü yaklaşımları olmayan, hataların üstünü örtmeye çalışmayan, hasta ve çalışan odaklı yapılar tercih edilmeli. Bilinmelidir ki, bu iş bir bütündür ve bütünü değerlendirmek en doğrusudur.

İş hayatına atılacak gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Gençlerin kimi zaman ‘’hayalimdeki işi nasıl bulurum?’’ telaşına düştüğünü görüyorum; söyleyebileceğim tek şey; sevgili dedemden öğrendiğim ve hep uygulamaya çalıştığım gibi, çıtalarını her zaman yüksek tutmaları gerektiği. Kariyer de, hayaller de başarının ardından geliyor. Çok yorulduğumuz, sıkıldığımız, üzülüp umutsuzluğa kapıldığımız günler olabiliyor, olacaktır. Her şeye rağmen yüksek öğrenimdeki öğrencilik günlerini çok iyi değerlendirip, mezuniyet sonrasındaki hayata daha hazır olmaya çalışmalı, kısa vadeli düşünmek yerine orta ve uzun vadeler için planlar yapmalı, asla razı olmamalı ve yetinmemeliler diye düşünüyorum.

Covid-19 salgınına karşı finansal istikrar önlemleri

Dünya genelinde etkisini gösteren Covid-19 salgınıyla mücadele Türkiye’de de devam ederken Halkbank, kamu bankası misyonuyla başta esnaf ve KOBİ’ler olmak üzere tüm müşterilerine kesintisiz hizmet etmeyi sürdürüyor.

Banka bugün ülkemizdeki finansal istikrarın korunması, işletmelerin desteklenmesi, istihdamın muhafaza edilmesi ve hane ekonomilerinin devamlılığının sağlanması için alınan “Finansal İstikrar Kalkanı” kapsamındaki tedbirleri açıkladı. 

Bankadan yapılan açıklamaya göre:

  1. 31 Mart 2020 tarihine kadar taksit, faiz ve anaparasını ödeyemeyen firmalar ile bireysel müşteriler, bu döneme dair ödemelerini erteleyebilecek.
  2. Esnaf ve sanatkarların bu dönemde yaşadıkları olumsuzluklara destek olmak amacıyla talep etmeleri halinde kullanmış oldukları kredilerin; Nisan, Mayıs ve Haziran 2020 aylarında vadeleri gelecek olan anapara ve faiz ödemeleri, ödeme vadelerinden itibaren 3 ay süreyle ve faizsiz olarak ertelenecek.
  3. Nakit akışı bozulduğu için ödeme sorunu yaşayan Banka müşterilerine, 6 aya kadar ödemesiz dönemle kredilerini uygun vadeli yapılandırma imkânı sunulacak. Ödemesiz dönem, turizm gibi dönemsel faaliyeti olan sektörlerde 12 aya kadar uzatılabilecek.
  4. Personel maaşlarını Halkbank üzerinden ödeyen firmalara, istihdamlarını Şubat sonuna göre azaltmamaları şartıyla, gelecek 3 aylık dönem boyunca personel maaş gideri kadar ilave kredi limiti verilecek.
  5. Bankanın kredili müşterileri tarafından Halkbank üzerine keşide edilmiş çeklerin ödenmesi amacıyla, genel kredi limitleri artırılarak firmalara ilave nakit kredi limit tahsis edilecek.
  6. İşletme sermayesi ihtiyaçlarını karşılamak üzere; Halkbank kurumsal kredi kartı ve Doğrudan Borçlandırma Sistemi limiti bulunan firmaların kurumsal kart limitleri artırılacak.

Covid-19 virüsünün Türkiye’nin finansal istikrarını olumsuz etkilemesini engellemek için, salgın sürecinde gerekmesi halinde yeni tedbirler de hayata geçireceğini vurgulayan Halkbank, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da başta esnaf ve KOBİ’ler olmak üzere milli ekonomimizin tüm unsurlarının güçlü destekçisi olmayı sürdüreceğini açıkladı.

Yurt genelinde 1.000 şubesinde 09.00-17.00 saatleri arasında hizmet vermeye devam edecek olan Halkbank, salgında vefat eden vatandaşlara Allah’tan rahmet, tedavi altındakilere de acil şifalar diledi.

Renault fabrikası yeniden faaliyete geçiyor

Makinelerin, iş istasyonlarının ve aletlerin dezenfekte edilmesi, maske, eldiven ve önlük kullanımı, sosyal mesafe, tüm ortak alanlarda organize hareket edilmesi… 18 Mart tarihinden bu yana Fransa’daki fabrikalarında üretime ara veren Renault Trucks, çalışanlarının sağlığını ve güvenliğini koruma ilkesine sadık kalarak fabrikalarının kademeli ve güvenli bir şekilde yeniden faaliyete başlaması için hazırlanıyor.

Karantina ve kısıtlama uygulamalarının başlangıcından bu yana üretimdeki geçici kesintiye rağmen Renault Trucks, özellikle yedek parça tedarikini ve araç bakım-onarım hizmetlerini sürdürerek, müşterilerine mümkün olan seviyede hizmet vermeye devam etti. Bu doğrultuda toplum yaşamının sürekliliği için vazgeçilmez öneme sahip temel ihtiyaçlar, ilaç ve gıdaların taşınması gibi faaliyetlerin sürdürülmesine destek oldu. 

Bu sürecin ardından Renault Trucks, üretim faaliyetlerini yeniden başlatmak üzere gerekli hazırlıkları yapıyor. Fabrikaların yeniden faaliyete geçmesi kademeli olarak gerçekleşecek ve 23 Nisan 2020’de Vénissieux Motor fabrikası ile başlayacak. Diğer Renault Trucks fabrikaları, özellikle Bourg-en-Bresse ve Blainville-sur-Orne montaj fabrikaları, önümüzdeki haftalarda, normal kapasitelerinin yüzde 25’i seviyede yeniden çalışmaya başlayacak. Faaliyetler, yavaş ve emin adımlarla yeniden başlayacak ve müşterilerin taleplerine, tedarikçilerin bu süreçteki kapasitesine ve diğer Volvo grubu fabrikaları ile olan senkronizasyona bağlı olarak birkaç haftaya yayılarak arttırılacak.

Endüstriyel faaliyetlerin yeniden başlaması öncelikle her tesise özel olarak uyarlanan sağlık protokollerinin uygulanmasına bağlı olacak. Soyunma odasından iş istasyonuna kadar çalışanların bulunduğu tüm alanlar, şirket hekimleri tarafından değerlendirildi ve virüs ile her tür temas riskinin ortadan kaldırılması hedeflendi. 

Renault Trucks Başkanı Bruno Blin, konuyla ilgili açıklamasında; “Üretim faaliyetleri, yalnızca sağlık koşulları kusursuz olursa yeniden başlayacak. Bundan taviz vermeyeceğiz. Dolayısıyla kademeli bir yeniden başlangıç planlıyoruz. İlk dönemde üretim artışından önce, sağlık protokollerinin yanı sıra tedarikçi ve lojistik zincirini test edeceğiz. Sektörümüzün yeniden faaliyete geçmesini desteklemek, bizim sorumluluğumuz” dedi.

Renault Trucks fabrikalarında alınacak önlemlere birkaç örnek:

• Çalışanlar arasında mesafe kurallarının ve koruyucu önlemlerin uygulanması,

• Alternatif maskelerin yaygın kullanımı,

• Bir metre mesafe kuralına uymanın mümkün olmadığı durumlarda FFP2 maske, gözlük veya siperlik ve eldiven kullanılması,

• Kapı kollarıyla teması ortadan kaldırmak için kapıların (yangın kapıları hariç) açık tutulması,

• İş istasyonlarının, çalışma araçlarının, lojistik ekipmanların, soyunma odalarının ve yemekhanelerin temizlenmesi,

• Tüm ortak alanlar, soyunma odaları, geçiş bölgeleri ve yemekhanelerde hareketlerin organize edilmesi ve bu alanların açık olduğu sürelerin artırılarak aynı anda buralarda bulunacak kişi sayısının sınırlandırılması,

• Çalışanların servis araçlarında yolcular arasında boşluk olmasının sağlanması amacıyla özel bir oturma planı oluşturulması,

Bu arada şirket yönetimi önümüzdeki aylarda üretim miktarını en iyi şekilde düzenlemek amacıyla müşterilerinin, bayilerinin ve karoser iş ortaklarının taleplerini inceleyerek pazardaki eğilimleri analiz ediyor.

İş dünyasına evden imzalama kolaylığı

Esnek veya uzaktan çalışma, verimliliğin ve çevikliğin artırılıp sabit genel giderlerinin azaltılması gibi avantajlarla iş hayatında uzun süredir konuşuluyor. Global Workplace Analytics tarafından yapılan ve ABD’de 12 yıl süren araştırmaya göre, evden çalışmak, bir şirkete çalışan başına ortalama yılda 11 bin Dolar tasarruf etme olanağı sunuyor. Ancak mobil çalışma eğilimi, Dünya Sağlık Örgütü tarafından yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) etkisini artırması ve dünya geneline yayılmasından sonra salgın hastalık olarak kabul edilmesi üzerine daha fazla konuşulmaya başlandı.

İmzalar dijitale taşınınca evden çalışmak daha kolay

Mobil cihazların artması ve online hizmetlerin çoğalmasıyla mobil çalışmanın yaygınlaştığına dikkat çeken E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun, “Yapılan araştırmalar, geleneksel iş yapış modellerinin değiştiğini ve bu değişimin süreceğini gösteriyor. Şirketlerin olduğu kadar, çalışanların da yeni iş süreçlerine uyum sağlamalarına yardımcı olmayı hedefliyoruz. İmzaları kağıt ortamında dijitale taşırken, mobil uygulamaların artan kullanım alanlarını da göz önünde bulunduruyoruz. Elektronik ve mobil imza altyapısı ile imza süreçlerini kolaylaştıran yeni nesil Letsign platformu, dünyanın neresinde olunursa olsun, istenilen zaman yasal geçerli imza atılmasını sağlıyor. İçinde bulunduğumuz dönemde imzaların uzaktan atılıp iş süreçlerinin kesintiye uğramaması için LetSign platformunu tüm kullanıcılar için Nisan ayının sonuna kadar ücretsiz sunacağız” bilgisini verdi.  

Saniyeler içinde imzala, işini aksatma

LetSign’ın kurumsal olduğu kadar, bireysel kullanım için de cazip bir platform olduğuna dikkat çeken E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun, “Aslında çoğu insan kağıt üzerinde imza atmaktan hoşlanmıyor. İş çoklu, sıralı imza süreçlerine gelince bu hoşnutsuzluğa, zaman ve emek kaybı da ekleniyor. Alınan çıktılar masadan masaya, ofisten ofise gönderiliyor. Kargo gönderimi, takip süreçleri de cabası. İmzaları dijitale taşıyarak bu karmaşanın önüne geçmeyi hedefledik. LetSign, dijital dünya için vaat ettiğimiz standartların tamamına sahip. Hayatı kolaylaştıran bu platformda farklı kullanımlar için uygun alternatifler oluşturduk” açıklamasında bulundu.

Mail göndermek kadar kolay ve hızlı

LetSign, karşılıklı imza veya onay gerektiren dokümanların tek bir platform üzerinden paylaşılmasını, dağıtılmasını, hedef sistemlere aktarımını sağlıyor. Kullanıcılar, elektronik veya mobil imza ile imza atabiliyor, dokümanlar üzerinde karşılıklı yorum yapabiliyor. Bu platformda imzalama işlemi saniyeler içinde gerçekleşebiliyor. Üstelik imzası talep edilen kişinin LetSign paketi kullanması zorunlu değil. İmza atabilmek için dokümanın bilgisayara indirilmesi ve başka bir imzalama aracına sahip olması da gerekmiyor.

Masadan masaya imza dönemi bitiyor

İmza, onay ve dağıtım gerektiren evrakların şirket içi veya şirket dışı masadan masaya gezmesine son veren uygulama, kullanıcıların istedikleri her yerden, her an imza ve onay süreçlerini tamamlayabilmelerini sağlıyor. Resmi belge, sözleşme, ödeme formları gibi belgelere imza atmak, onay vermek ve dağıtmak için gereken tek şey  internete bağlı bir cihaz.

Herkese dijital asistan

LetSign, dokümanlar üzerinde karşılıklı yorum yapılmasına da izin veriyor. Doküman üzerinde çalışan firmalar veya kişiler LetsChat özelliği sayesinde görüşlerini dijital ortamda birbirlerine aktarabiliyor. LetAssistant ise iş akış dosyalarınızı takip ediyor, hatırlatmaları yapıyor ve kullanıcıya süreç raporu sunuyor. Ayrıca kullanıcı imza atamayacağı durumlarda isterse kendi rızasıyla mail adresine gelen dokümanlara imza yetkilisi atayabiliyor. Günlük hayatında ise vekil olarak atadığı kişiyi de Letsign platformunda vekili olarak atayabiliyor.

Letsign hakkında kısaca:

Letsign, şirketlerin sözleşme hazırlama, imzalama ve imza yönetimini kolaylaştırmak için tasarlanmış akıllı bir platformdur. Platform, farklı modül seçenekleriyle karşılıklı imza veya onay gerektiren dokümanların tek bir platform üzerinden paylaşılmasını, dokümanlar üzerinde karşılıklı yorum yapılmasına olanak sağlamaktadır. Tüm imzalama ihtiyaçlarına çözüm sunan bulut tabanlı Letsign, dokümanların elektronik veya mobil imza ile imzalanmasını ve hedef sistemlere aktarılmasını mümkün kılarak iş yapma süreçlerini hızlandırmakta ve kullanıcıların hayatını kolaylaştırmaktadır. Mobil kullanım olanağıyla her yerden ve her cihazda elektronik imzalamanın kolaylığını sunan Letsign, yenilikçiliği ile birlikte kullanıcıları adına ağaç dikilmesini sağladığı için çevreye de değer katan bir çözümdür. Letsign, ekolojik ayak izini azaltıp WWF-Türkiye kriterlerine uyum sağlayarak “Yeşil Ofis” diploması almaya hak kazanan E-GÜVEN tarafından geliştirilmiştir.

E-GÜVEN hakkında:

E-GÜVEN, 2003 yılında kurulan Türkiye’nin ilk elektronik sertifika ve mobil imza hizmet sağlayıcısıdır. Bireylere ve kurumlara bilgi güvenliği ve elektronik imza konusunda dünya pazarında öncü çözümler sunmaktadır. Kurumlara özel projeler geliştirmenin yanı sıra gelişen teknolojiye uygun kullanıcı dostu ürün ve hizmetler sağlamaktadır. Ekolojik ayak izini azaltıp WWF-Türkiye kriterlerine uyum sağlayan E-GÜVEN, “Yeşil Ofis” diploması almaya hak kazanmıştır.

Yusufeli barajı tedbirli çalışıyor

Türkiye Cumhuriyeti’nin uzun vadeli enerji vizyonunun en önemli projeleri arasında yer alan ve ülkenin en yüksek, dünyanın ise üçüncü en yüksek barajı olan Artvin Yusufeli Barajı’nda, çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Koronavirüs (KOVID-19) tedbirlerinin en üst seviyede uygulandığı şantiyeye giriş çıkışlar kapatılırken, 4 bin 500 çalışan şantiye içinde hazırlanan yaşam alanlarında konaklamaya başladı

Artvin’de, Çoruh Nehri üzerinde yapımı Limak İnşaat tarafından üstlenilen ve tamamlandığında 275 metre gövde yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek barajı olacak Yusufeli Barajı’nda da en yüksek seviyede koronavirüs (KOVID-19) tedbirleri alındı.

Türkiye sınırları içerisinde 410 kilometrelik uzunluğa sahip Kuzeydoğu Anadolu’nun en büyük nehirlerinden olan Artvin’deki Çoruh Nehri üzerinde, 26 Şubat 2013 tarihinde, dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından telekonferans bağlantısı ile temeli atılan Yusufeli Barajı ve HES Projesi inşaatı sürüyor.

Koronavirüs tedbirleri en üst seviyede

Baraj sahasında yoğun çalışma yürüten ekipler, koronavirüs salgınına karşı tüm önlemleri almış durumda. Çalışma alanına giriş ve çıkışlar kapatılırken, 4 bin 500 çalışan şantiyede hazırlanan alanlarda konaklamaya başladı. Önlemlere dair bilgileri paylaşan Yusufeli Barajı Proje Müdürü Feridun Ünsal, baraj inşaatında 202 metre gövde yüksekliğine ulaştıklarını belirterek, “Pandemi ilan edilen koronavirüsten etkilenmemek için baraj inşaatında çalışan personelimiz şantiyede ikamet ediyor. Böylece dışarıyla olan teması komple iptal ettik. Ayrıca gerekli tüm tedbirleri almış durumdayız. Çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor” dedi.

Yüzde 78 tamamlandı

275 metre gövde yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek, dünyanın ise çift eğrilikli ince kemer baraj tipi kategorisinde üçüncü en yüksek barajı olacak Yusufeli Barajı’nda, 558 megavat kurulu güce sahip santralla 650 bin nüfuslu bir şehrin elektrik ihtiyacı karşılanabilecek. Türkiye’nin kendi öz kaynakları ile tamamı Türk mühendisler tarafından inşa edilen bu dev baraj projesinde, 202 metre gövde yüksekliğe ulaşıldı. 2 milyar 130 milyon metreküp su depolanacak ve 2,5 milyar liraya mal olması planlanan projeyle günlük 3 milyon TL elektrik enerjisi geliri elde edilecek. Projenin 2021 yılında devreye girmesi planlanıyor.

Baraj inşaatında 440 metre temel kotundan başlanarak 715 metre kotuna yükselecek olan 275 metrelik gövde inşa edilecek. Gövde yüksekliği 100 katlı bir gökdelene eş değer olacak Yusufeli Barajı’nda, Artvin’den Edirne’ye 13 metre platform genişliğinde beton yol veya 120 metrekarelik 60 bin adet konutun inşa edilebileceği 4 milyon metreküp beton kullanılacak. Tamamlandığında 275 metre gövde yüksekliğine ulaşacak olan baraj yüzde 78 tamamlanma oranıyla 202 metre gövde yüksekliğine ulaştı.

Koronavirüsün dünya ekonomisine çok ciddi etkileri olacak

TÜGİAD Genel Başkanı Anıl Ali Rıza Şohoğlu açıklanan ’Ekonomik İstikrar Kalkanı‘’ paketi ile ilgili görüşlerini paylaştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Koronavirüs ile mücadele eş güdüm toplantısının ardından açıklanan “Ekonomik İstikrar Kalkanı‘’ paketi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Anıl Ali Rıza Şohoğlu, “Şu an yaşanan ekonomik gelişmeler ve zorluklar karşısında devletimizin bir destek paketi açıklamış olması fevkalade önemlidir. Karşılaştığımız bu küresel salgın karşısında, ciddiyetle elden gelen tüm tedbirleri alarak, yoğun gayretler gösteren Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sağlık Bakanımıza ilgili Bakanlar ve Bilim Kurulumuza teşekkür ederim” dedi.

Bankaların tutum ve kararları önem arz ediyor

Bir bütün olarak değerlendirildiğinde “Ekonomik İstikrar Kalkanı’’ ile alınan tedbirlerin işletmeleri ayakta tutmaya yönelik olarak “arz yönlü” olduğu ve kapsamının uygulama süreci ile hızla ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır” açıklamasında bulunan Şohoğlu “Açıklanan paketle beraber asıl önem olarak arz eden nokta bankaların tutum ve kararları olacaktır. Hazine garantili KGF Kredi Hacminin 25 Milyar TL’den 50 Milyar TL’ye yükseltilmesini içinde bulunduğumuz süreç açısından çok doğru olarak değerlendirmekle birlikte önümüzdeki günlerde tekrar yükseltilmesinin gerekebileceğini düşünüyorum. Virüs salgını sebebiyle nakit akışı bozulan firmaların bankalara olan kredi anapara ve faiz ödemelerinin asgari 3 ay ötelenecek olması, beraberinde kapsama hangi firmaların gireceğine ilişkin belirsizliği getirmektedir. Firmalar belirlenirken gereken desteklerin hangi koşullarda sağlanacağı büyük önem arz etmektedir” dedi.

Kapsam dışında kalan sektörlerin durumlarına bakılmalı

İhracatçıya verilecek olan stok finansmanı desteği kapsamının kısa bir süre zarfında belirlenmesi, kısa çalışma ödeneğinde kolaylaştırıcı düzenlemelerin neler olacağı ve esnek ve uzaktan çalışma modellerinin nasıl daha etkili hale getirileceğinin hızlı bir şekilde ortaya konulmasının Ekonomik İstikrar Kalkanı paketini daha işlevsel kılacağını belirten Şohoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Belirli sektörlerle sınırlı olarak SGK prim ödemelerinin 6 aylık ötelenmesi gayet doğru, ancak kapsam dışında kalan sektörlerin durumlarına bakarak, ilerleyen süreçte bu konu yeniden ele alınması gereken bir uygulamadır.

İşsizlik oranının artmasından endişeliyiz

Türkiye’de yüzde 13 -14 aralığında gezinen işsizlik oranının daha da artmasından endişe duyduğunu dile getiren Şohoğlu, alınacak ilave tedbirler ile işverenlerin üzerindeki istihdama dair yüklerin hafifletilmesi gerektiğini belirtti. Yüksek işsizlik yaşanan ülkemizde, önümüzdeki süreçte işsiz sayısının yükselmesi durumunda asgari ihtiyaçlarının giderileceği; elektrik, su, doğalgaz gibi ödemelerin karşılanabileceği bir fon sisteminin devreye sokulması gerekebileceğini anlatan Şohoğlu sözlerine şunları ekledi: “Özellikle yurt dışı kaynaklarda, virüsle mücadelenin 16 ay sürebileceğine ilişkin açıklamalar yer alıyor. Bu açıklamalara bakıldığında alınan bu tedbirlerin, ilerleyen dönemlerde geliştirilmesi ve Türkiye ekonomisinin en az hasarı alması için el birliği ile çalışılması gerekiyor.

TürkTraktör numune alma kabinleri üretiyor

TürkTraktör, yaşanan korona virüs salgını ile en ön saflarda büyük bir özveri ve emekle mücadele eden sağlık çalışanlarının ihtiyaç duyduğu ‘entübasyon ve biyolojik numune alma’ kabinlerini, Sakarya Erenler ve Ankara’daki fabrikalarında üretmeye başladı.

TürkTraktör’ün ürettiği kabinler Sakarya, Kocaeli ve Ankara’daki hastanelere teslim ediliyor.

Türkiye otomotiv sektörünün halen faaliyetteki en köklü üreticisi ve traktör pazarının kesintisiz 13 yıldır lideri olan TürkTraktör, yeni korona virüs salgını nedeniyle yaşanan zorlu süreçte, çiftçilerden sağlık çalışanlarına kadar farklı kesimlere dokunan çalışmaları hayata geçirmeye devam ediyor.

Salgınla mücadelede Koç Topluluğu’ndaki diğer şirketlerle birlikte koordineli bir şekilde çalışan TürkTraktör, süreçte büyük bir emek ve özveri gösteren sağlık çalışanlarının korunmasına katkı sağlamak için harekete geçti. İhtiyaç duyulan tıbbi malzeme bulunurluğuna destek olmak için, Tofaş tarafından tasarımları yapılan ‘entübasyon ve biyolojik numune alma kabinlerini’ Sakarya Erenler ve Ankara’daki fabrikalarında üretmeye başladı.

TürkTraktör üretim kapasitesi ve çalışanlarının gösterdiği hassasiyet sonucu kısa sürede üretilen kabinler, Sakarya, Kocaeli ve Ankara’da, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hastanelere teslim edildi.

Kabin üretimleri, koruyucu önlemler altında gerçekleştiriliyor

Sağlık Bakanlığı’nın ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yayınladığı önlemlerin tamamı uygulanarak üretimi yapılan entübasyon ve biyolojik numune alma kabinleri, doktorlar ve sağlık çalışanları tarafından yapılan geri bildirimler de dikkate alınarak TürkTraktör mühendis ekibi tarafından geliştirilmeye devam ediliyor.

Bugüne kadar Sakarya, Ankara ve Kocaeli’nde 25 farklı hastanede kullanıma sunulan entübasyon ve biyolojik numune alma kabinlerinin hastanelere sağlanması önümüzdeki günlerde de sürecek.

TUSAŞ çalışanlarına motivasyon dopingi

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş, koronavirüsü salgını nedeniyle evinde kalan çalışanlarının evde kaldıkları süreyi duygusal ve fiziksel yönden sağlıklı ve eğlenceli geçirmeleri için çeşitli etkinlikler düzenliyor.

Koronavirüsü tedbirleri kapsamında günlerini evde geçiren çalışanlarının moral ve motivasyonunu yükseltmeyi amaçlayan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş (TUSAŞ), çalışanları için spordan sağlıklı beslenmeye, kişisel bakıma kadar pek çok alanda önemli etkinlikler düzenliyor. Sağlıklı yaşam alternatifi sunan sektör profesyonellerini tek çatı altında buluşturan TUSAŞ, çalışanlarına bugünlerde ihtiyaç duyabilecekleri tüm etkinlikleri ve merak edilen tüm konuları masaya yatırabilecekleri bir platform oluşturuyor.

“Çocukların bu süreci en iyi şekilde atlatmasının formülü pozitif ebeveynlik”

Yaklaşık 350 kişinin izlediği TUSAŞ çalışanının katılımı ile düzenlenen ilk canlı yayın oturumu Pedagog Tansu Oskay’ın katılımı ile gerçekleştirildi. Oskay, koronavirüsü döneminde çocuklarla nasıl iletişim kurulması gerektiği ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Oskay, çocukların bu süreci en iyi şekilde atlatmasının formülünün pozitif ebeveynlik olduğunu belirterek, izleyicilerden gelen sorular üzerine de şu tavsiyelerde bulundu: “Çocuklara koronavirüsü anlatırken dürüstlük çerçevesinde hareket etmek gerekiyor. Bunun aşısının da bulunduğu bir hastalık olduğu anlatılmalı. Bu dönemde ev içinde rutinler biraz esnetilmeli. Özellikle eğitimin evden yapıldığı bu dönemde öğretmen ile öğrencinin arasına girmemeye onlara özel alan yaratmaya özen göstermeliyiz. Çocuğumuzu öğretmene havale etmeliyiz. Bunun yanı sıra kurallar çocukları güvende hissettireceği için çok otoriter olmadan uyku vakti, yemek vakti düzenlemesi gibi aşırıya kaçmadan bazı kurallarımız olmalıdır.”  

Evde kardiyo yaparak, forma girme zamanı

Sağlıklı yaşam ajansı Goodmarked’ın da destek sunduğu ilgiyle takip edilen oturumlar hız kesmeden devam edecek. 19 Nisan Pazar günü Akın Saatçi izleyicilerini Evde Kardiyo seansına bekliyor olacak. Canlı yayın olarak gerçekleştirilecek etkinlikte, evde kardiyo yaparak nasıl kilo verileceği ve forma girileceği gözler önüne serilecek. Uzman Diyetisyen Nilay Keçeci ile 22 Nisan Çarşamba günü sağlıklı beslenme üzerine bir canlı yayın gerçekleştirilecek. Keçeci, koronavirüse karşı bağışıklığımıza destek olacak besinlerden, evde kilomuzu korumanın yollarından ve sağlıklı besinlerden bahsedecek. 26 Nisan Pazar günü de TUSAŞ çalışanları, Şef Yağız İzgül’ün mutfağına konuk olacak. İzgül, birbirinden lezzetli tarifler paylaşacak. TUSAŞ’ın çalışanlarına yönelik düzenlenen program alanında uzman isimlerin katılımı ile devam edecek. 

Blink Energy, Türkiye’de Yılın Startup’ı seçildi

Blink Energy, geliştirdiği Plectron markalı cihazla EIT InnoEnergy PowerUp! Türkiye ülke finalini kazanan girişim oldu. Türkiye’de Yılın Startup’ı seçilen Blink Energy, Türkiye’yi PowerUp! Uluslararası Final’de temsil ederek, 65.000 Euro’ya varan finansal destek ile birlikte Amazon Web Services, Revolut veya SpeedUp hizmetlerinden faydalanmak için yarışma fırsatını yakaladı.

Blink Energy, geliştirdiği Plectron markalı cihazla, 14 Nisan 2020’de yüksek katılımla online olarak gerçekleştirilen ve Türkiye’de Sabancı Üniversitesi Inovent iş birliğiyle düzenlenen EIT InnoEnergy PowerUp! Türkiye Finali’ni kazanan girişim oldu. Avrupa’nın sürdürülebilir enerji dönüşümüne liderlik eden EIT InnoEnergy, geçtiğimiz Ocak ayında Orta ve Doğu Avrupa’da gelecek vaat eden ve büyümek için finansmana ihtiyaç duyan girişimler için EIT InnoEnergy PowerUp!’ı başlattı. PowerUp!’a Türkiye’nin de dahil olduğu 24 Orta ve Doğu Avrupa ülkesinden rekor katılımla 425 girişim başvurusu oldu ve 362 girişim yarışmaya katılma hakkı kazandı. Türkiye’de ise 11 girişim, Yılın StartUp’ı olmak için yarıştı.

Geliştirdiği Plectron markalı cihazı ile Türkiye finalini kazanan Blink Energy, 65.000 Euro’ya varan finansal destek ile birlikte Amazon Web Services, Revolut veya SpeedUp hizmetlerinden faydalanabilmek için PowerUp! Uluslararası Final’de yarışacak. Blink Energy ekibini ayrıca InnoEnergy iş ağında yer alıp uluslararası pazarlara açılarak başarılı olmalarını sağlayacak ürün ve iş geliştirme stratejileri, güvenilir iş ortaklıkları ve uluslararası pazarlara giriş, büyüme ve yeni finansman olanakları bekliyor.

Enerji hatlarındaki buz yüküne çözüm sunuyor

Blink Energy, enerji dağıtım hatlarında oluşan buz yükü sorununa çözüm bulmak amacıyla kuruldu. Plectron ise şirketin çeşitli aralıklarla enerji nakil hattını titreştirerek buz yükü oluşumuna engel olmak için geliştirdiği bir cihaz. İhtiyaç duyduğu enerjisini hattaki manyetik alandan alan Plectron, içindeki sensörler sayesinde buzlanma ihtimalini hesaplayarak titreşim sıklığını buna göre belirliyor.

PowerUP! Türkiye finalinde jüri üyesi olan Sabancı Üniversitesi Inovent Genel Müdürü Bülent Bankacı, yüksek gerilim hatlarının daha uzun süre var olacağını hatırlatarak şu açıklamada bulundu: ‘’Blink Energy, gerçek ve eski bir soruna yaratıcı çözüm getiriyor. Tam da bu nedenle yapay zeka, büyük veri, Blockchain gibi ileri teknoloji projelerin önüne, ucu ucuna da olsa geçebildi. Ekibi kutluyor, Polonya’da başarılar diliyorum.”

Blink Enerji CEO’su Mustafa Kemal İşen ise PowerUP! yarışmasının kendileri açısından ufuk açıcı olduğunu söyleyerek, şunları ekledi: ‘’Özellikle online sunum konusunda ne yapmamız gerektiğini çok iyi öğreten bir yarışma oldu. Bunu düzenleyen InnoEnergy ekiplerine teşekkür ederim. Hayli ilginç bir deneyim yaşadık. Bize öğrettikleri ve bu güzel deneyim için tüm emek verenlere teşekkür ederim.’’

Rekor başvuru

Sabancı Üniversitesi Inovent A.Ş ve InnoEnergy iş birliğinde, PowerUp! Türkiye finallerini 3’üncü kez gerçekleştirdiklerini ve bu sene önceki 2 yılın toplamından daha fazla başvuru aldıklarını söyleyen InnoEnergy Türkiye Hub Yöneticisi Başar Kaya ise ‘‘Bu durum, her geçen yıl enerji odaklı startupların PowerUp!’a gösterdiği ilginin arttığının ve ülkemizin sahip olduğu potansiyelin de gelişmekte olduğunun bariz bir kanıtı. Bu bakımdan, PowerUp! başta olmak üzere InnoEnergy iş birliğiyle ülkemizdeki startupları global pazarlara açabilmek adına yürüttüğümüz çalışmaları, daha yoğun ve motive bir şekilde gerçekleştirmeye devam edeceğiz. 14 Nisan’daki finalde birinci olan Blink Energy’nin, 3 Haziran’da Polonya’da düzenlenecek Uluslararası Final’de de başarılı olacağından şüphem yok. Biz de Blink Energy’i desteklemek amacıyla Polonya’da olacağız” şeklinde konuştu.

Uluslararası Final ile ilgili detaylar, pandemi nedeniyle ülkelerin yapmak zorunda olduğu kısıtlamalara göre ilerleyen dönemde kararlaştırılacak.

PowerUp! Uluslararası Final için daha fazla bilgiye bu linkten ulaşabilirsiniz:

https://powerup.innoenergy.com/

Koronavirüs endişesi tek kullanımlık plastiklere talebi artırdı

Dünyayı sarsan ve en önemli gündem maddesi haline gelen koronavirüs salgını, hijyen noktasında tek kullanımlık ürünlerin önemini ortaya koydu. Salgından kendini korumak isteyenler fabrikalardan evlere tek kullanımlık plastik ürünlere yöneldi. Hijyenik, pratik ve ekonomik özellikleriyle tek kullanımlık plastik ürünler son iki haftada tüketim rekoru kırdı. Plastik sektörü olarak tam kapasite ile üretim yaptıklarını ve rafları boş bırakmayacaklarını söyleyen PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu; “Türkiye, tek kullanımlık plastik ihracatında Çin ve İtalya’dan sonra dünyanın üçüncü büyük oyuncusu konumunda. Plastik tek kullanımlık ürün üreten fabrikalarımız hem yurt içinden hem yurt dışından artan talebe cevap vermek için tam kapasite çalışıyor” dedi.

Koronavirüs salgını tüm dünya için tehdit oluşturmaya devam ediyor. Bilim insanları virüs ile savaşacak ilaç ve aşı çalışmalarına devam ederken salgından korunmanın en etkili yolunun hijyenden geçtiğine dikkat çekiliyor. Virüs korkusu ile tek kullanımlık plastik ürünlere olan talep zirve yaptı. Daha çok fast food, kafe, çay bahçesi, hastane ve pikniklerde tercih edilen tek kullanımlık plastik bardak, tabak, çatal, kaşık, bıçak gibi ürünler, salgın hastalık endişesiyle artık evlerde ve fabrikalarda da tüketiliyor.

Karantina alanlarında tek kullanımlık plastikler tercih ediliyor

Konu ile ilgili değerlendirmede bulunan Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu,şunları söyledi: “Artık kimse bir başkasının kullandığı tabak, bardak, çatal, bıçakla yemek-içmek istemiyor. Tam otomatik makinalarda, el değmeden üretilen ve paketlenen ürünler, ilk kez kullanılıyor olması ve daha önce başkası tarafından dokunulmamış olması özellikleriyle son derece hijyenik. Koronavirüsün hastane içinde yayılmasını engellemek için doktorlar, personel ve hastalar tarafından sadece tek kullanımlık plastik ürünler tercih ediliyor. Bu da hastanelerdeki tek kullanımlık ürünlerde talep artışına yol açıyor. Türkiye’de olduğu gibi dünya genelinde de toplu karantina alanlarında yalnızca tek kullanımlık plastik ürünler kullanılıyor. Bu hafta umreden dönen yolcuların karantinaya alındığı yurtlarda da tüm içecek ve gıdalar tek kullanımlık plastik ürünlerle servis ediliyor. Dolayısıyla salgın hastalık endişesi yaşanan şu günlerde bu özellik oldukça önemli. Salgının önlenmesinde önemli role sahip ürünlerimizin, tüketicilerimize en kolay ve uygun fiyatla, kesintisiz olarak ulaştırılmasını hedefliyoruz.

Hijyen isteyen herkes tek kullanımlık ürünlere yöneldi

Hijyen noktasında tek kullanımlık plastik ürünlerin önemine dikkat çeken Yavuz Eroğlu; “Doktorlardan gelen uyarıların ardından korunmak için kendini izole edenlerin sayısında artış yaşanırken hastalığın bulaşmasını önlemek amacıyla artık evlerde de tek kullanımlık plastik ürünlere yönelim görülüyor. Eskiden porselen tabak veya metal tabldot kapları kullanan fabrikalar da koronavirüs salgını ile birlikte toplu yemek tüketiminde tek kullanımlık plastik kaplara geçti” dedi.

İsrail’den yoğun talep var

Özellikle son iki haftadır virüs endişesiyle artan talebin market raflarında ve perakendede ara ara plastik tek kullanımlık ürünlerin tükenmesine yol açtığını vurgulayan Eroğlu, açıklamalarına şu sözlerle devam etti; “Türkiye, bu alandaki ihracatta Çin ve İtalya’dan sonra üçüncü büyük oyuncu konumunda. Plastik tek kullanımlık ürün üreten fabrikalarımız hem yurt içi hem yurt dışından artan talebe cevap vermek için tam kapasite çalışıyor. Özellikle İsrail’den yoğun talep var. İsrail’de kendini evlerinde izole eden insanların tek kullanımlık plastik ürün kullanımı talep patlamasına yol açıyor. İsrail yüzde 25’lik pay ile Türkiye’nin en çok tek kullanımlık plastik ihracatı yaptığı ülke olurken bu ülkeyi Fransa, İngiltere ve ABD takip ediyor. 2019 yılında 2 milyar 105 milyon liralık tek kullanımlık plastik ürün ürettik. Tek kullanımlık plastik ürünlerde 2019’daki yurt içi tüketim 1 milyar 185 milyon lira olurken aynı dönemde 960 milyon liralık da ihracat gerçekleştirildi. Ülkemiz bu alanda net ihracatçı konumunda. Geçtiğimiz yıl tek kullanımlık plastik ürün ithalatı sadece 38 milyon lira seviyesinde kaldı.

Plastik sektörü ürettiği ürünlerle sağlık sektörünün hizmetinde

Halk sağlığının korunmasında plastik sektörüne büyük sorumluluk düştüğünü belirten PAGEV Başkanı, “Dünya çapında koronavirüs vakaları artıyor ve hastalık kamu sağlığına giderek büyüyen bir tehdit oluşturuyor. Plastik sektörü tüm tedarik zincirindeki iş ortaklarıyla işbirliği yaparak ihtiyaçların karşılanmasını, hastaların tedavi görmesini, sağlık personelinin korunmasını, tek kullanımlık bardak, tabak, çatal, kaşık, bıçakla salgının bulaşmasını engelleyecek ürünleri sağlıyor. Plastik ürünler, yıllardır sağlık sektörünün ilk tercihidir. Salgın hastalıkların azalmasının en önemli sebeplerinden biri de bu ürünlerdir. Plastik ürünler, daha uzun ve sağlıklı hayatlar sürmemizi sağlar. Dünya plastik endüstrisi, koronavirüs salgınıyla mücadelede resmi makamlara ve kamu sağlığı yetkililerine tüm yardımı yaparak malzemeleri ve ürünleriyle ön saflarda yerini alacaktır” diyerek açıklamalarını bitirdi.

Koronavirüs günlerinde emlakçılar nasıl çalışmalı?

Koronavirüs, tüm sektörlerde olduğu gibi emlak sektörünü de büyük ölçüde etkiledi. Tüm alım, satım işlemleri durma noktasına geldi. Ancak buna rağmen gayrimenkul danışmanlarının küçük bir bölümü işlerine devam etmeye çalışıyor.

Lüks gayrimenkul danışmanı Evrim Kırmızıtaş Başaran, “Bu süreç her şeyi etkiledi. Emlak sektörü de sıkıntılar yaşıyor. Ancak önemli olan sağlık. Bu nedenle tedbirlerimizi alalım ve Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarına uyalım” dedi. Başaran, evde kalan gayrimenkul danışmalarına bu zamanı iyi değerlendirmeleri önerisinde bulunarak “Evde olduğunuz sürelerde online eğitimler alabilir, dijital reklamlara ağırlık verebilirsiniz. Öte yandan bu zamanı ilişkilerinizi telefonla geliştirme konusunda bir fırsat olarak görebilirsiniz” diye konuştu.

“Tedbiri elden bırakmayın”

Başaran, çalışmalarını devam ettiren danışmanları ise tedbirleri elden bırakmamaları konusunda uyardı. “Portföyünüzdeki evlere ulaşmanız sağlık açısından risk taşımıyorsa alıcılarınıza internet üzerinden görüntülü olarak ev gezdirebilirsiniz” önerisinde bulunan Başaran, “İnşaat halinde olan taşınmazları gösterirken kişisel korucu donanım ve sterilizasyonu sağlayalım ve kişilerle sosyal mesafeyi koruyalım” dedi.

Emlak işletmelerindeki ikramları bir süre tek kullanımlık karton bardaklarla yapılması gerektiğini belirten Başaran, “Yakın zamanda yurt dışından gelen ya da hastalık belirtisi gösteren müşterilere hizmet vermeyi durdurun” diye konuştu.

İşletmelerde kolonya ve antiseptik dezenfektanlar kullanılmasını ve kısa aralıklarla el ve yüzleri sabun kullanarak 20 saniye ovalayarak yıkanması gerektiğine dikkat çeken Başaran, şunları söyledi: “Bunlar dışında bakanlığın açıkladığı tedbirlere dikkat edelim ve virüsün minimum zararla ortadan yok olması için çabalayalım.

Tedarik sorunu gecikmeye yol açabilir

Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Başkanı Ufuk Şentürk, tüm dünya ile ülkemizi de etkileyen Koronavirüs’ün (Covid-19) 2020 yıl sonuna kadar hayata geçirilmesi planlanan yeni santralleri olumsuz etkileyeceğini belirtti. Şentürk; “Yıl sonuna kadar devreye girmesi gereken santraller için yerli ve yabancı tedarikçilerimiz makina ve malzeme temin sürelerini belirsiz bir tarihe erteledi. Yeni JES’lerin YEKDEM mekanizması kapsamında en son Aralık 2020’de devreye girmesi gerektiği belirtiliyor. Tedarik kaynaklı oluşan mücbir sebeplerden dolayı bu tarihin ötelenmesini talep ediyoruz.” dedi.

Tüm dünyayı etkisi altına alan, ülke ekonomileriyle birlikte pek çok sektörü etkileyen Koronavirüs, jeotermal enerji üreticilerinin ve yatırımcılarını da etkilemeye başladı. 2019 yıl sonu itibariyle 8 bin Gwh üretim gerçekleştiren JESDER üyeleri, 2020 sonuna kadar öngörülen yeni JES’lerle ilgili oluşan mücbir sebepleri, kaygı ve riskleri paylaştı.

JESDER Başkanı Ufuk Şentürk; “Kısa süre önce Koronavirüs’ün Dünya Sağlık Örgütü’nce pandemi olarak ilan edilmesiyle, tedarikçilerimiz kanalında alınan önlemler hayata geçirildi. Jeotermal elektrik üreticileri olarak birçok başlık altındaki tedarikimizi Çin ve Avrupa ülkelerinden temin ediyoruz. Hali hazırda küresel ölçekteki tedarik zincirimizde hem kendilerinden kaynaklı hem de ülkelerinde koronavirüs yayılımını engellemek için uygulanan önlemler nedeniyle gecikmeler artarak devam ediyor” dedi.

TARİHİN UZATILMASI MAĞDURİYETLERİN ÖNÜNE GEÇER

Yıl başında hayata geçirilmesi planlanan ve hali hazırda çalışmaları devam eden projelerin durma noktasına geldiğini, bu sürecin 7 adetlik yeni JES’i etkileyeceğini belirten Şentürk; “Yabancı ve yerli tedarikçilerimiz hem makina hem de malzeme temin sürelerini belirsiz bir tarihe erteledi. Finansmanı YEKDEM’e girecek şekilde çalışmalarına başlanan santrallerin, mekanizmaya göre en son Aralık 2020’de devreye girmesi gerekiyor. Oluşan bu mücbir sebep nedeniyle santrallerin özellikle yatırım finansmanı, fizibilitesi ve devreye alınamaması nedeniyle büyük yatırım mağduriyetlerinin doğacağını düşünüyoruz. Tarihi belirsiz tedarikçi ertelenmeleri nedeni ile YEKDEM mekanizmasına teslim edilemeyecek JES’ler için “Lisans Yönetmeliği”nde yer alan “mücbir sebep” durumunun kabul edilmesini ve belirlenen tarihin ötelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Alınacak “mücbir sebep” kararı, ülkemizin yenilenebilir enerji hedeflerinin tutturulmasına olumlu etki yapacak, sektörümüz ve ülke ekonomimiz açısından önemli bir adım olacaktır” açıklamasını yaptı.

Koronavirüs sonrası ekonomi senaryosu

Toplum sağlığıyla birlikte ekonomiyi de etkileyen Koronavirüs salgını, etkisini yitirdiğinde dünyayı yeniden şekillendirecek. Bugünlerde karantina ve salgın konuşulsa da perakende dünyasında yeni bir çağ başlayacak. Yeni nesil araştırma ve perakende teknolojileri şirketi REM People’a göre Koronavirüs sonrası gelecekte üretim, istihdam, ithalat ve perakende satış stratejileri ve uygulamaları mecburen değişecek…

Dünyayı saran Covid-19 (Koronavirüs) salgını bu yıl gerçekleşecek hemen her şeyi yeniden şekillendirdi. Karantina kararları, Çin’in kapılarını kapatması, küresel taşımacılığın durması ve sosyal mesafe ekonomiyi de dönüştürüyor. Yeni nesil araştırma ve perakende teknolojileri şirketi REM People’a göre bu salgınla birlikte Türkiye ve dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Uluslararası markalara 43 ülkede perakende analitiği hizmeti veren REM People’ın CEO’su Bülent PEKER, Koronavirüs sonrası senaryoda üretim, istihdam, ithalat ve perakendede yaşanması muhtemel gelişmeleri şöyle anlattı:

Çin’in düşüşü mü?:

Çin geçtiğimiz 20 yılda dünyada hemen her şeyin lider tedarikçisi oldu. Ancak Koronavirüs sonrası birçok üretici karantina nedeniyle kapandı. Dünyanın büyüme motoru iki aylık bir uykuya daldı. Bu durum birçok kuruma Çin pazarının ne kadar öngörülemez olabileceğini gösterdi. Koronavirüs sonrası üretimle ilgili birçok alanda Çin pazarı liderliğini korusa bile bazı yerel alternatiflerine (rakiplerine) karşı güç kaybedeceğine kesin gözle bakılıyor.

Stok politikası değişecek:

Modern şirketlerin övündüğü en önemli eğilim ‘tam zamanında’ ürün politikasıydı. Yani ihtiyaçları karşılamak için mümkün olan en düşük stoğu muhafaza etmekti. Ancak karantina gibi tedarik zincirindeki olası sorunlar bu sistemi çökertiyor. Artık kurumlar, belirsizliklere karşı envanterlerini yeniden ayarlayacak ve daha fazla stok tutma eğiliminde olacaklar.

Yerel ürünler artacak:

Uluslararası nakliye ve seyahat kısıtlamaları insanlar gibi ürünlerin de bir noktadan diğerine ulaşmasını engelliyor. Bu durum bağlantılı küresel bir ekonomide büyük sıkıntılar yaratabiliyor. Koronavirüs sonrasında ürünlerin satılacağı ülke içinde üretilmesine dikkat edilmesi bekleniyor.

Toplantılar dijitalleşecek:

Dünyada hemen hemen her yerde büyük toplantıların yılın ikinci yarısına kadar erteleneceği bir gerçek. Ancak şirketlerin satış ziyaretleri, küçük toplantılar, seminerler ve sunumlar dijital iletişim kanallarına kaymaya devam edecek. Koronavirüs salgını bitse bile uzaktan çalışma (remote work) ve dijital platformlarda gerçekleşen toplantılar artık hayatın daha büyük bir parçası haline gelecek.

Evden çalışma dönemi:

Evden (uzaktan) çalışma sisteminin verimliliği üzerindeki tartışmalar uzun süredir devam ediyor. Bu dönem evden çalışmanın gerçekten mümkün olup olmadığını ya da verimliliğini tüm şirketlere göstermek üzere. Salgın sonrası dönemde birçok şirket ofis alanlarına yapılan yatırımların ne kadar anlamlı olduğunu sorgulamaya devam edecek. Özellikle evden/uzaktan çalışma konusunda yepyeni bir dönemin başlangıcında olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Değişime açık olmak:

Koronavirüs pandemisi son 100 yılın en önemli olayları arasında yerini aldı bile. Bundan sonraki süreçte başta devletler olmak üzere, birçok kamu ve özel kurumun benzer olaylara karşı acil eylem ve alternatif kaynak yönetim planının olması gerekecek.