24.5 C
İstanbul
Çarşamba, Haziran 4, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 64

Yeni dünya düzeni

İçinden geçmekte olduğumuz döneme yıllar sonra baktığımızda inanılmaz günler yaşadığımız bir zaman dilimi olarak hafızalarımızda yer alacak. İnsanlığın anlatamadığı travmalardan biride tercihlerimizin, alışkanlıklarımızın ve beklentilerimizin top yekûn değişmesi olacaktır. Bir başkası da acı çekerek ölme ve başkalarının da bu acıyla ölmesine sebep olma korkusu olacak.

Bununla beraber tercih etmesek bile tedbir olarak gönüllü karantina ya da eve hapsolmak en büyük insan hakları ihlali olarak görülecektir. Çünkü insanlar çalışmak ve aileleriyle veya yakınlarıyla ilgilenmek zorundadır. Bu engellenince ihlal olarak algılanacaktır. Halbuki bu haklar yıllarca verilen mücadelelerin sonunda kazanılan değerler lehimize olsa da askıya alınması bizlerin ihtiyaç ve sorumluluklarımızın büyüyerek artması bireysel fedakârlığı bitirecek ve devletten beklentilerin büyüyeceği bir yola doğru gitmesine sebep verecektir.

Bütün bunların sonucunda insanlar sistemlerin işlevsiz kaldığını gördüler, temel ihtiyaçların yeniden düzenlenmesi bunların dışarıdan tedarik edilmesinin yanlış olduğunu hatta bu ihtiyaçları vatandaşlık hakkı olarak istiyor ve talep ediyorlar.

Bundan önce kimse evinde ekmek yapmazken, domates ve biber yetiştirmezken, tavuk beslemezken, şimdi yapar oldular köy hayatı özlem oldu.

Bir başkası da hijyen ve temizlik malzemeleri, maske hayatımızın olmazsa olmazları listesine girdi.

Bununla beraber temel hizmetler sesli gürültülü iletişim, veri aktarımı, bireysel sürdürülebilir enerji kaynakları, güneş enerji sistemleri su gibi ihtiyaçlar listesine eklendi.

Etkin iletişim dünyada böyle bir pandemi ortamında paylaşım ve toplum hareketlerinin ana noktası oldu, hâl bu ki bu modern cağda büyük devletler değil dünya toplumu olgusu ortaya çıktı. Çünkü top yekûn çözmemizin gerekli olduğu yoksa bir anlamı olmayacağı anlaşıldı.

Bu virüs sadece bir ölüm kalım sorunu değil ekonomik, sosyal,siyasal modeller içinde bir savaş olmuştur ve kapitalizmin beklenen sonunun geldiğinin ibaresidir. Dünya liderleri açıklamalarında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını yeni düzenin eşitlik, insanların birbirleriyle kucaklaştığı ben yok biz varız,hep birlikte başaracağız salonlarıyla oluşacağının sinyallerini vermiştirler.

Devlet olgusu onu meydana getiren millet kavramının manasının sadece hak özgürlük, koruma olmadığı, alınan vergiler karşılığın yapılan hizmetlerin yeniden gözden geçirilmesini ücretsiz geçişlerden, sağlık ve tıbbi yardımdan, bedelsiz internete, hukuk sisteminden kamuya ait yerlerin özel teşebbüslere verilmesi ve kullanım kısıtlamalarının sorgulanmasına, devletin serbest piyasa ekonomisinde düzenleyicisi olmasına karin değil toplumun kazanmasına yönelik beklentileri devletten artarak yükselmektedir.

Pandemi sonrası küresel olarak birbirine zıt, bugüne kadar kışkırtılan hatta ayrıştırılan insanların önümüzdeki konjonktürde bir araya gelerek küresel dünya olgusuyla küresel toplum olanaklarının ve beraber hareket etmelerinin en büyük çözüm olması anlayışıyla yeni dünya düzenini el ele kurmaları yegane temennimiz olacaktır, mavi dünyamızın daha yaşanır bir hale gelmesi dileğiyle kalın sağlıcakla…

Ayasofya kılıç ve fetih hakkımızdır

Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’un fethinin ardından, yeni başkentteki ilk cuma namazını Ayasofya’da kılmış ve ardından bu mabedin cami olarak hizmet vereceğini yedi cihana duyurmuştur.

İstanbul’un fethi ile yeni bir çağ açan (Cennet Mekân) Fatih Sultan Mehmet Han’ın, sözü üstüne fetihten 481 yıl sonra 24 Kasım 1934 tarihinde toplanan bakanlar kurulu kararıyla Ayasofya Cami’miz müzeye dönüştürülmüştür.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla, İstanbul’un fethinin 567. Yıl dönümünde, Ayasofya’da Fetih Suresi’nin okunmasına Yunanistan Dışişleri Bakanından hadsizce tepki gelmiştir.

Benim Ceddim Fatih Sultan Mehmet Han,fetih ettiği İstanbul’da bulunan Ayasofya’nın Kilise yerine Cami olmasına hükmetmiştir.

Bu vesileyle; Kuran-ı Kerim’de okuruz, dilersek burada namaz da kılarız!

Biz,bu pespayeler gibi tarihi eserlere tahribat yapan ve özellikle dini yapılara zarar veren kişiler olmanın aksine;tarihi ve tarihin kadim değerlerini koruruz. Onları restore eder, hem çağımıza hem de bizden sonraki nesillere taşınmasına hizmet ederiz. Bizim dinimizin imgelerinde bulunmayan tarihi eserlere dahi, tarih ve insanlığa olan hürmetimizle büyük önem veririz.

Geçmişte hükümdarlığımız toprakları altında bulunan, bugünkü Yunanistan’da Ceddimiz, binlerce eser inşa etmiştir. Fakat Yunanlı aymazların talanıyla bugün birkaç tanesi ayakta kalmayı başarmıştır. Bu vandallara rağmen, varlığını koruyan eserlerimiz ise amaçları dışında kullanılmaktadır.

Ayasofya, bizim fetih hakkımızdır!

Kılıç hakkımızdır!

Ayasofya, adaletimizin hüküm hakkıdır!

Fethin ardından; Ayasofya camiye çevrildi ve hiçbir din adamı bu karara itiraz etmediği gibi fetih sonrası kaçan, Hristiyan mezheplerinin din adamları dahi tek bir karşı çıkış ortaya koymamıştır. Zira onlar dahi fetih ve kılıç hakkımızın cüretini pek tabi biliyorlardı. Hatta Hristiyan âlimler, fetih ile Katolik zulmünden kurtulmalarını bir zafer olarak görmüştür.

Fethin nişanıdır Ayasofya’nın Cami olması. Ceddimizin şuurunda olduğu gibi,bizlerde şu hakikati bilmekle yükümlüyüz; İstanbul, İslam ümmetinin başkenti unvanını fetih ile değil, Ayasofya’nın Cami olması ile tüm İslam ve İnsanlık âlemine ilan etmiştir. Bu nişan ki, bizler unutsak dahi pespayelerin hiçbir zaman aklından çıkmayacak kadar kadim ve güçlüdür.

Karanlığı aydınlıkla hırpalayan kıymetli düşünür, şu hakikati de hiçbir zaman unutmamalısın; Soylu ceddimiz Ayasofya’yı camiye çevirmiş ve fakat tüm dinlere mensup ibadethaneleri fetih ile koruma altına almış, bakımlarını yapmış ve eksiklerini gidermiştir. Bununla da yetinmeyen ulu Ceddimiz hiçbir cana dininden dolayı zulüm etmemiş, onlara mukaddes İslam adaleti ile hükmetmiştir.

Enerji savurganlığının önüne geçmek yalıtımla mümkün

Küresel salgına karşı tedbir için çoğunlukla evde kaldığımız bir dönemde binalarda enerji verimliliğinin daha önemli hale geldiğine dikkat çeken İZODER Başkanı Levent Gökçe, “Yazın klimaların devreye girmesiyle konutlarda enerji tüketimi daha da artacak. Daha az enerji harcamak için evinizi sıcaktan yalıtımla koruyun, klimaya daha az ihtiyaç duyun” dedi. Isı yalıtımının sadece kış aylarında soğuk havaya karşı değil, yaz aylarında da sıcağa karşı alınabilecek en etkili önemlerin başında geldiğini vurgulayan İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği) Başkanı Levent Gökçe,“Son kullanıcı için büyük önem arz eden ısı yalıtımı, binalarda enerji verimliliği sağlayarak aynı zamanda ülke ekonomisini de direkt etkiliyor. Ülke olarak binalarda kullandığımız enerji miktarı, toplam tükettiğimiz enerjinin çok önemli bir kısmını, yüzde 30’u aşmış durumda.” diye konuştu. 

Isı yalıtım kalınlıkları artırılmalı

Türkiye’de yalıtım ile ilgili yasal düzenlemelerde enerji limitlerinin iyileştirilerek AB seviyesine getirilmesinin enerji verimliliği için çok önemli bir adım olduğunu belirten Levent Gökçe, şunları söyledi: “AB’deki kişi başına yalıtım malzemesi tüketimi ülkemizdeki tüketimin 2,5 katı. Ülkemizin enerji verimliliği ve çevre ile ilgili hedeflerine ulaşması için mevcut yalıtım kalınlıklarının üzerinde uygulamaları hayata geçirmemiz gerekli. Yeni inşa edilecek tüm binaların çatı, duvar döşemelerinde Avrupa standartlarına uygun CE işaretli ürünlerle ısı yalıtımı yaptırır ve pencerelerinde kaplamalı yalıtım camı üniteleri kullanırsak ülkemizin toplam enerji faturasını yaklaşık yüzde 15 azaltmamız mümkün. Türkiye’de sadece binaların enerji verimli hale getirilmesiyle (En az C sınıfı binalar) her yıl 9 milyar dolar tasarruf elde ederek ekonomimize önemli ölçüde katkıda bulunabiliriz.”

Yenilenebilir enerjinin desteği

“YEKDEM” İYİ Kİ VAR!

Özellikle son dönemde Sanayi Odası Başkanları ve Organize Sanayi Bölgesi Başkanları tarafından yapılan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması’nın (YEKDEM) sanayici üzerinde bir yük olduğuna yönelik açıklamaları üzülerek takip etmekteyiz. YEKDEM payı olarak Son Kaynak Tüketim Tarifesi içerisinde ciddi bedeller ödendiği ve yenilenebilir enerjiye desteğin imalat sanayinde kullanılan elektrik bedellerine yük olduğuna yönelik gerçeği yansıtmayan bir görüşün yayılmasının önüne geçmek vazifemizdir. Yenilenebilir enerji üretimini teşvik etmek için uygulanan YEKDEM katkılarının yüksek maliyetlerinin sanayiciye yük olduğu yönündeki bu açıklamaları, doğru bilgiler ile değerlendirmek ve bilgi kirliliğini düzeltmek isteriz.

GÜNDER, GENSED, GÜYAD, JESDER, EÜD, ETD, TÜREB, HESİAD bir araya gelerek yenilenebilir enerji sektöründe hizmet sunan sivil toplum kuruluşları olarak bir çalışma yaptık. Yaptığımız çalışmaya göre, eğer YEKDEM mekanizması olmasaydı, 2019 yılında elektrik üretiminde yüzde 60’lara varan payları ile yenilenebilir santrallerimiz olmayacaktı.1 2019 yılında YEKDEM santrallerinden üretilen 77 TWH enerjiyi ya doğalgaz ya da ithal kömürden ya da bunların karmasından karşılanacaktı. Her yıl ithal yakıtlara ortalama 5 milyar USD ödeyecektik. Ayrıca, yaptığımız fiyat analizine göre enerji birim fiyatı, 2019 yılı için YEKDEM ve Gün Öncesi Fiyatı toplamından sadece 0,2 $cent/kWh daha düşük olacaktı. Diğer taraftan baktığımızda, Son Kaynak Tedarik Tarifesinden enerji alan sanayicilerimiz, uzun dönemde Sanayi tarifesine göre hala %15 daha avntajlıdır. Sanayicimiz, Dolar bazında maliyetlerini azaltırken, fosil yakıtı ve eski nükleer santrali olmayan ülkeler arasında en ucuz enerjiyi kullanmaya devam edecek.

“İyi ki YEKDEM var!” dememiz ve yenilenebilir enerjiye daha fazla destek olmamız gerektiğini gösteren bu zor günlerde, hem fiyatlar daha düşük gerçekleşmekte, cari açığımız artış göstermemektedir. Arz güvenliği noktasında da kendi kaynaklarımız ile elektrik ürettiğimizi ve ithal yakıta olan bağımlılığımızın gittikçe azaldığını da önemle vurgulamak isteriz. Onuncu yılını doldurarak YEKDEM’den çıkan santralleri de ayrıca ele almak gerekmektedir. Özellikle ilk yıllarda yapılan hidroelektrik ve rüzgar tesisleri, yavaş yavaş sistemden çıkacak ve böylelikle birim fiyat daha da aşağıya düşme eğilimi gösterecektir.

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız kısa bir süre önce, 2019-2023 yıllarını kapsayan Stratejik Planı yayınladı. Planda yer alan öncelikli hedef, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik kurulu gücünün toplam kurulu güce oranının %59’dan %65 seviyesine yükseltilmesini sağlamaktır. Bu hususları dikkate alarak piyasada oluşan YEKDEM’e yönelik bu yanlış ve ne yazık ki talihsiz algıyı sizlerin de çabaları ile düzeltmek ve kamuoyunu doğru yönde bilgilendirmek isteriz.

Günümüzde pek çok hükümet ve düzenleyici kurum, üretim ve tüketim için daha akıllı ölçüm sistemlerini, yeşil standartları teşvik etmekte ve kaynaklarını daha verimli bir şekilde kullanmaya yönelmektedir. Enerji sistemlerinin çevresel, ekonomik ve hizmet açısından sürdürülebilir olması için aynı çabanın kısa ya da uzun tüm vadelerde devam ettirilmesi gerekiyor. Başka bir deyişle, tüm dünyanın ucuz, yeşil ve güvenilir enerji kaynaklarına ihtiyacı var.

KOBİ’lere e-ticaret desteği

Ticaret Bakanlığı, KOBİ’lere e-ticaretin sağlayacağı olanaklarla büyümelerine katkı sağlayacak yeni destek kampanyasın duyurdu. KOBİ’lere yönelik “e-Ticaret Olarak KOBİ’lerin Yanındayız Kampanyası” KOBİ’leri e-ticaretle tanıştırıp internet ve e-ticaretin daha nitelikli kullanılmasını teşvik etmeyi amaçlıyor. KOSGEB’e göre, Türk ekonomi yapısının yüzde 99,83’ü KOBİ’lerden oluşuyor.

Ticaret Bakanlığı tarafından koronavirüs sürecinde ticari faaliyetleri olumsuz etkilenen KOBİ’lerin e-ticaret sayesinde büyümesine katkı sağlayacak “e-Ticaret Olarak KOBİ’lerin Yanındayız Kampanyası” başlatıldığı duyuruldu. Kampanya ile KOBİ’lerin dijital dünya daha etkin rol oynamasını destekleyerek bu süreçte pazarlama sıkıntısı çeken küçük işletmelerimize çözüm sağlaması hedefleniyor.

Kampanya kapsamında verilen destekler arasında, e-ticaret sitelerinin KOBİ’lere yönelik vadelerini düşürmesi, komisyon oranlarında indirime gidilmesi ve e-ticaret sitelerinde KOBİ’lere özel istihdam alanlarının yaratılması yer alıyor. Kampanyaya 16 elektronik ticaret sitesi, 3 elektronik ticaret altyapı sağlayıcısı, 2 sanal market, 1 sanal yemek servisi, 2 ödeme kuruluşu ve 1 sivil toplum kuruluşu destek veriyor.

Petkim’in üretimi Kovid-19’a rağmen arttı

Tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını sırasında da Türk sanayicisinin güvenilir tedarikçisi olmayı sürdüren Petkim, yılın ilk çeyreğinde STAR Rafineri’nin sağladığı sinerjiyle toplam üretimini bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 2 artırarak 802 bin tona yükseltti. Global piyasalardaki daralma, kurdaki yüksek volatilite ve ürün fiyatlarındaki düşüşe rağmen Petkim, satış hasılatında ise2,8 milyar TL’ye ulaştı. Türkiye’nin en büyük doğrudan dış yatırımcısı SOCAR Türkiye’nin iştiraki Petkim, Kovid-19 pandemisine bağlı olarak global çapta yaşanan talep daralmasına karşın, yılın ilk çeyreğinde başarılı finansal sonuçlara imza attı. Petkim; STAR Rafineri ile sağlanan sinerji sayesinde yeni tip koronavirüs salgınının en yaygın olduğu süreçte dahi üretimini geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 2 artırarak 788 bin tondan, 802 bin tona çıkardı. Petkim’in toplam satış hasılatı ise geçen yılın aynı dönemine yakın bir seyir izleyerek2,8 milyar TL olarak gerçekleşti. 

Ekonomilerde ağır tahribat yaratan Kovid-19 salgını sürecinde dünya genelinde pek çok petrokimya ve rafineri tesisi üretime ara verirken Petkim, üretim ve ticari faaliyetlerine hız kesmeden yüksek kapasiteyle devam ediyor. Petkim, bu dönemde Kovid-19 salgınıyla mücadelede Türkiye’nin ihtiyacı olan tıbbi malzeme ve ambalaj hammaddeleri üretimine yoğunlaşarak talepleri karşılamak için 7 gün 24 saat kesintisiz üretimi sürdürüyor. Petkim, petrokimya sektöründeki bazı ürün türlerinde yaşanan talep daralması, kurdaki hareketlilik ve ürün fiyatlarındaki düşüş gibi olumsuz gelişmelere karşın esas faaliyet kârında 132,8 milyon TL’yi yakaladı.

NAKİT POZİSYONUMUZU KORUDUK

SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı ve Petkim Genel Müdürü Anar Mammadov, Kovid-19 pandemisi döneminde likiditeyi sağlamanın büyük önem taşıdığına işaret ederek, “Yılın ilk çeyreğinde toplam satışlarımız 2,8 milyar TL’ye ulaştı. Bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2 düşüş gösterse de tüm sektörlerin içinde bulunduğu zorlu süreç düşünüldüğünde aslında önemli bir başarı. Kurdaki volatiliteye, piyasalardaki daralmaya ve Kovid-19 etkisine rağmen satış hasılatında geçen yıla çok yakın bir rakamı yakalamak bu açıdan önemli. İlk çeyrekte bilançomuzda toplam varlıklarımızı artırırken kısa vadeli yükümlülüklerimizi 682 milyon TL azaltarak uzun vadeli yükümlülüklere dönüştürdük ve güçlü nakit pozisyonumuzu korumayı başardık” diye konuştu.

STAR, PETKİM’E GÜÇ KATTI

Petkim’in finansal sonuçlarında, STAR Rafineri ile olan entegresyonun önemli bir rol oynadığını da ifade eden Mammadov, “Dünya genelinde yaşanan kısıtlamalar ile pek çok şirket hammadde sıkıntısı yaşarken biz ihtiyacımız olan naftayı STAR Rafineri’den, sorunsuz ve yüksek kalitede temin ediyoruz. Türkiye’nin iki büyük devinin birbirine entegre bir yapıda faaliyet göstermesinin ne kadar etkili olduğunu Kovid-19 salgını sırasında daha iyi gördük ve bunun avantajını yakaladık. Türkiye’nin ilk ve tek entegre petrokimya tesisi Petkim, her zaman olduğu gibi bu süreçte de güçlü yapısını korudu” değerlendirmesinde bulundu.

Epson, geri dönüşüm yazıcısıyla maske üretti

Epson, ofisteki kağıtları geri dönüşümle yeniden kullanılabilir hale getiren PaperLab ürünüyle cerrahi maske üretti. Elyaf malzemeler kullanılarak üretilen 100 bin cerrahi maske, Epson çalışanları tarafından kullanılmaya başlandı

Global teknoloji yenilikçisi Epson, ‘Dry Fiber’ (Kuru Elyaf) teknolojisini kullanarak koruyucu yüz maskesi üretmeye başladı. Epson, maskeleri ofisteki kağıtları geri dönüşümle yeniden kullanılabilir hale getiren PaperLab ürünüyle üretmeyi başardı. Japonya’da bulunan fabrikasında yürüttüğü çalışmayla atık kâğıt yerine elyaf malzemeler kullanan Epson, maskelerle çalışanlarını Covid-19 salgınına karşı korumayı hedefliyor. Üretilen 100.000 cerrahi maske, Epson’un üretim hatlarında çalışanları tarafından kullanılıyor.

Nasıl üretiyor?

Epson’un ‘Dry Fiber’ teknolojisi, kullanılan kağıtları yeni kullanılabilir kağıtlara dönüştürürken üç aşamadan geçiriyor: Defibrasyon (lifleri ayrıştırma süreci), tekrar birleştirme süreci ve kâğıda dönüştürme süreci. Bu kuru işleme süreci, küçük bir döngüde kâğıt üretmeyi mümkün kılıyor. Bu teknoloji, sistemin içinde belirli bir nem seviyesini sağlamak ve liflere ayrıştırılmış kağıtları tekrar bir araya getirmek için az miktarda su kullanıyor. Ofisler için kompakt bir kağıt geri dönüşüm sistemi gibi çalışan sistem, toplama, imha, lojistik ve güvenlik süreçlerinde kolaylık sağlıyor.

1 bardak su tüketiyor

‘Dry Fiber’ teknolojisi neredeyse su kullanmadan kağıt üretiyor. Genellikle tek bir A4 sayfa kağıdını üretmek için yaklaşık bir bardak su kullanıyor. Suyun değerli bir global kaynak olduğunu bilen Epson, bu nedenle kuru bir proses tasarladı.

TürkTraktör, ‘TSE COVİD19 BELGESİ’ni aldı

Traktör pazarının öncü üreticisi TürkTraktör, sektördeki ‘ilk’lerine bir yenisini daha ekledi.

Salgına karşı önlem planını, vakaların Türkiye’de görülmesinden önce devreye alan ve Güvenli Üretim Sistemi çalışmalarını hayata geçiren TürkTraktör, bu alandaki etkin ve yaratıcı uygulamalarıyla sektörün  ilk ‘TSE Covid19 Güvenli Üretim Belgesi’ni almayı başardı.

Türkiye traktör pazarının lideri TürkTraktör, en üst seviyede uygulamaya aldığı iş sağlığı ve güvenliği yaklaşımıyla, pandemiye karşı hayata geçirdiği Güvenli Üretim Sistemi uygulamalarıyla ‘Ankara Fabrikası’ için ‘TSE Covid19 Güvenli Üretim Belgesi’ni almaya hak kazandı. 

Bugüne dek  birçok ‘ilk’e imza atan TürkTraktör, yaratıcı ve etkin uygulamalarıyla almayı başardığı bu belgeyle, sektöründe ‘TSE Covid19 Güvenli Üretim Belgesi’ne sahip ‘ilk üretici’ oldu.

TürkTraktör Genel Müdürü Aykut Özüner konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Kurulduğumuz günden bu yana, ‘en önemli değerimiz insan kaynağımızdır’ anlayışımız kapsamında, iş sağlığı ve güvenliği bizler için her zaman en öncelikli konumuz olmuştur. Bu alanda, bugüne kadar farklı belge ve ödüllerle sayısız uygulamalarımız oldu. Tüm dünyanın çok zor bir dönemden geçmesine neden olan yeni korona virüs pandemisine karşı, çalışan ve toplum sağlığını korumak adına hayata geçirdiğimiz Güvenli Üretim Sistemi uygulamalarımızla da bu başarılarımıza bir yenisini eklemiş olmaktan dolayı çok mutluyuz.”

“Çalışanlarımız, aileleri ve müşterilerimize sağladığımız güven ve motivasyon her şeyden önemli”

Ankara Fabrikası’nın almaya hak kazandığı bu belgeyle TürkTraktör’ün ‘TSE Covid19 Güvenli Üretim Belgesi’ne sahip ‘ilk üretici’ olduğunu da ifade eden Aykut Özüner “Bu sertifika ile Covid-19 kapsamındaki uygulamalarımızın sistematik olarak yürütüldüğünü belgelerken; aynı zamanda bunların sürdürülebilirliğinin gerekliliğini de vurgulamış olduk. Ancak bu belgeyi almış olmamızın en önemli tarafı; aslında çalışanlarımız ve aileleri ile müşterilerimize sağladığımız güven ve motivasyondur. Bu da bizim için her şeyden çok daha önemlidir.”

Traktör pazarının iki tesisle üretim yapan ‘tek üreticisi’ olarak Sakarya Erenler Fabrikası’nda da aynı Güvenli Üretim Sistemi uygulamalarının hayata geçirildiğine  dikkat çeken Aykut Özüner, “Ankara’daki tesisimiz için almaya hak kazandığımız bu belgeyi, Sakarya Erenler’deki tesisimize de kazandırmak için gerekli başvurularımızı gerçekleştirdik. Bu anlamda da yapılacak olan denetimler için yetkili kurumdan tarih beklemekteyiz” sözleriyle açıklamalarını tamamladı.

Özenli ve yaratıcı uygulamalarla gelen başarı

Güvenli Üretim Sistemi kapsamında TürkTraktör’de, aralarında  İş Yeri Hekimleri, İş Güvenliği Mühendisleri, İdari İşler çalışanlarının da bulunduğu 10 kişilik bir ekip,  3 ay boyunca araştırma, planlama ve kontrol safhalarını içeren yoğun bir süreci yönetti.  

TürkTraktör, TSE Covid19 Güvenli Üretim Belgesi’ne başvuru sürecinde ise başta risk değerlendirmesi, eylem planı ve diğer dokümanlar ile talimatların olduğu belgeleri incelenmek üzere Türk Standartları Enstitüsü’ne teslim etti.

Ankara Fabrikası  dezenfeksiyon, sosyal mesafe ve maske kullanımı konuları başta olmak üzere, bu belgeyi almaya hak kazandıran tüm kriterler kapsamında tesis girişinden itibaren, üretim, ofis, soyunma odaları, yemekhane ve sosyal alanlar olmak üzere tesisteki tüm alanlarda titiz denetimler yapıldı.  Denetimler sırasında eğitim tutanakları, ve dezenfeksiyon çizelgeleri gibi uygulama kayıtları da incelendi.

TürkTraktör’ün yaratıcı uygulamaları arasında soyunma odalarının ve vardiya değişimlerinin yönetilmesi için yapılan renk kodu uygulaması da bulunuyordu.

TürkTraktör, “Güvenli Üretim Sistemi’ni oluşturmak üzere tüm yerleşkeyi kapsayacak şekilde hayata geçirdiği planlama, uygulama ve kontrol faaliyetleriyle, denetimlerden başarı ile çıktı ve ‘TSE Covid19 Güvenli Üretim Belgesi’ni almaya hak kazandı.

TürkTraktör Ankara Fabrikası’nda, pandemi ilanından önce “Güvenli Üretim” kapsamında başlatılan bu çalışmalar, hayata geçirilen farklı uygulamalarla birlikte geliştirilmeye devam ediyor.

Kütahya Seramik’te “Kriz” lafı yasak

Kütahya Seramik YKB Erkan Güral Türk seramik sektörünün ihracat rakamlarında %40’a yakın oranda bir azalmanın söz konusu olduğunun fakat üretimlerinin hiç durmadığının altını çizdi. Son birkaç aydır dünyayı etkisi altına alan virüs salgını sebebiyle ekonomik kriz hızla büyürken ülkemizin önce gelen sanayi kuruluşlarından Kütahya Seramik’ten de sektördeki ihracat rakamlarına dair ilgi çekici bir açıklama geldi. Kütahya Seramik Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral bir TV programına canlı bağlantı ile katılarak seramik sektörünün ihracat rakamlarında %40’a yakın oranda bir azalmanın söz konusu olduğunun fakat üretimlerinin hiç durmadığının altını çizdi. Türkiye’nin seramik sektöründeki öncü grubu Kütahya Seramik YKB Erkan Güral “Türkiye’nin şu anda yarıştığı ülkeler öncelikle Avrupa’da İtalya ve İspanya. Türkiye seramik sektöründe dünyada bu iki ülkenin ardından kapasite ve bilinirlik olarak üçüncü sırada geliyor. Türk seramik sektöründeki firmalarımızın yaptığı nitelikli ürün ve teknolojik yatırımlar, bizi İtalya ve İspanya’nın da yer yer önüne çıkartıyor.” dedi.

Kovid-19 salgınının seramik ve porselen sektörüne olan etkisini ve sektördeki normalleşme adımlarını anlatan Kütahya Seramik Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral “Sıradan ürünler üretir ve kendimizi geliştirmezsek bu konudaki gücümüzü hızlı şekilde kaybedebiliriz. Kütahya Seramik olarak büyük ses getiren yeni ürünleri hem büyük hem dayanıklı olarak dünyada tek olan 120×240 ölçülü seramikler dünyada sadece Türkiye’de üretiliyor. 2014 yılından bu yana bir oda yüksekliğinde 240-260cm yüksekliklerde üretilebilen seramiklerin dünyada emsali yok. Yüksek yatırım maliyeti olan bu ürünlerde “Türk Malı” damgasının kendilerine mutluluk verdiğini belirten Güral, dünyanın her yerinde üretilen seramiklerle en iyi şekilde rekabet edebilecek güçte olduklarının altını çizdi.

TSKB’nin aktif büyüklüğü 47,2 Milyar TL’ye ulaştı

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB), 2020 yılının ilk üç ayına ilişkin dönemde toplam aktif büyüklüğünü yılbaşına göre yüzde %12,4 artırarak 47,2 milyar TL’ye ulaştırdı. Bankanın nakdi kredileri ise aynı dönemde yüzde 8,9 büyüme kaydederek 34,2 milyar TL oldu. TSKB’nin özkaynakları 5,5 milyar TL seviyesinde gerçekleşirken, üç aylık net dönem karı 160,2 milyon TL oldu. Banka ilk çeyreği %17,5 seviyelerinde sermaye yeterlilik oranı ile tamamladı. “Zorlu zamanlarda birlik ve beraberlik içinde hareket ederek bu süreci de aşacağız” Toplum sağlığında üzücü sonuçlar yaratan koronavirüs salgının, küresel ekonomide de önemli dalgalanmalara yol açtığını hatırlatan TSKB Genel Müdür Vekili Ece Börü, “Ekonomik ve sosyal tedbirlerin hassasiyetle uygulanması sayesinde, koronavirüs salgınının en kısa sürede ve en az hasarla ortadan kalkacağına ve hızla normalleşmeye kavuşacağımıza inanıyoruz. Bu süreçte başta çalışanlarımızın sağlığı için gerekli önlemleri alırken, iş sürekliliğini sağlamak için de çalışmaya devam ediyoruz.” dedi.

STAR Rafineri, Petkim’in üretimini güçlendirdi

Koronavirüs salgını nedeniyle dünyadaki pek çok üretici, hammaddeye ulaşma sıkıntısı yaşarken SOCAR Türkiye, Petkim’e entegre olarak hayata geçirdiği STAR Rafineri sayesinde üretime tam kapasite ile devam ediyor. Petkim’in hammaddesi olan nafta ihtiyacını karşılayan STAR Rafineri, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu akaryakıtı daüretiyor. Yeni tip koronavirüs salgını, küresel ticareti olumsuz etkilerken pek çok üretici hammaddeye ulaşmada sıkıntı yaşıyor. Türkiye’nin en büyük doğrudan dış yatırımcısı SOCAR Türkiye’nin Ekim 2018’de resmi açılışını gerçekleştirdiği STAR Rafineri ise bu süreçte Petkim’e koruma kalkanı oldu. Hammadde olarak kullandığı ve geçmişte ithal etmek zorunda olduğu naftayı artık STAR Rafineri’den karşılayan Petkim; salgın sürecinde üretimini aksatmadan devam ettirerek, özellikle tıbbi malzeme hammaddesi üretiminde sektöre büyük katkı sağladı. Türkiye’de reel sektörün tek bir noktaya yaptığı en büyük yatırım olan STAR Rafineri’nin kuruluş amaçlarından birinin Petkim’in hammadde ihtiyacını karşılamak olduğunu ifade eden SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı Anar Mammadov, koronavirüs salgınının çeşitli sektörlerin üretim sürecinde büyük sıkıntılar yarattığını söyledi.Ülkelerin kendi içine kapanması nedeniyle pek çok sanayicinin hammadde tedarikinde zorlandığını ifade eden Mammadov şöyle devam etti:“İzmir Aliağa’da Türkiye’nin ilk ve tek entegre petrokimya tesisi olan Petkim’in yanında inşa ettiğimiz STAR Rafineri’nin kuruluş felsefesinde, Petkim ile entegrasyon yatıyor. STAR Rafineri olmasaydı bu zorlu dönemde uluslararası tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklardan dolayı Petkim’in ana hammaddesi olan naftanın ithalat süreçlerinde de problem yaşanabilirdi. STAR Rafineri, Petkim için bir koruma kalkanı oluştururken, pek çok sektörde üretimin devamlılığına da olanak sağlamış oldu.”

Henkel, karbon ayak izini azaltmayı planladı

Henkel, 2025 yılı için yeni ambalajlama hedefleri ile plastik atıkları azaltmayı ve önlemeyi hedefliyor. Henkel, sürdürülebilirliğin her boyutunda gerçekleştirdiği gelişme ve ilerlemenin detaylarıyla ortaya konulduğu 29. Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. Henkel aynı zamanda, geleceğe yönelik stratejik çerçevesini ve sürdürülebilir ambalajlama ve iklimin korunması gibi önemli alanlardaki yeni hedeflerini ana hatlarıyla açıkladı. 

Sürdürülebilirlik hedeflerine giden yolda güçlü ilerleme…

Henkel, bu yılki hedeflerinden üçünü zamanından önce gerçekleştirdi: Karbondioksit salınımları yüzde 31 oranında azaltıldı ve bir ton ürün başına düşen atık miktarı yüzde 40 oranında aşağı çekildi. İş sağlığı ve güvenliği alanındaki yüzde 42 oranında bir ilerleme ile Henkel bu alandaki 2020 hedefinden daha üst düzeyde bir gelişme kaydetti. Bir ton ürün başına tüketilen su miktarı ise 2010’a kıyasla yüzde 28 oranında azaldı. Bu da, yüzde 30 oranında azalma hedefine ulaşmanın oldukça mümkün olduğuna işaret etmektedir.

Şirket, üretimlerinden kaynaklanan karbon ayak izini 2025’e kadar yüzde 65 oranında azaltmayı planlıyor. Henkel bu hedefe enerji verimliliğini sürekli artırarak ve kullandığı elektriği yenilenebilir kaynaklardan sağlayarak ulaşmayı amaçlıyor. Henkel buna ek olarak, marka ve teknolojilerini müşterilerin, tüketicilerin ve tedarikçilerin 2025’e kadar uzanan 10 yıl boyunca 100 milyon ton karbondioksit tasarruf etmelerine yardım amacıyla güçlendirmek istiyor. 

2025 için yeni ambalajlama hedefleri

Döngüsel bir ekonomiyi teşvik etmek amacıyla sürdürülebilir ambalajlama alanında gerçekleştirdiği ilerleme ve faaliyetleri daha ileri taşımak hedefiyle Henkel, 2025 için yeni ve daha da iddialı sürdürülebilir hedefler belirledi:

%100 geri dönüştürülebilir ya da yeniden kullanılabilir*: Tüm Henkel ambalajları geri dönüştürülebilir ya da yeniden kullanılabilir* olacak.

Fosil esaslı plastikleri %50 oranında azaltmak: Henkel, tüketim ürünlerinde fosil kaynaklı geri dönüştürülmemiş plastik miktarını yüzde 50 oranında azaltmayı amaçlıyor. Bu hedef ise tüketim ürünlerinde kullanılan geri dönüştürülmüş plastik oranını, küresel ölçekte yüzde 30 seviyesinin üzerine çıkarmak, plastik kullanımını azaltmak ve yenilenebilir biyolojik kaynaklarla üretilen plastiğin kullanımındaki artış ile gerçekleşecektir.  

Sıfır atık: Henkel, atıkların doğaya bırakılmasını engellemek için katkı sağlamayı amaçlıyor. Bu sebeple şirket, atık toplama ve geri dönüşüm girişimlerini destekliyor ve kapalı döngü geri dönüşümü teşvik etmek amacıyla yenilikçi çözüm ve teknolojilere yatırım yapıyor. Henkel geri dönüşüm hakkında bilgilendirme yoluyla her yıl 2 milyardan fazla tüketiciye ulaşmayı hedefliyor.

DemirDöküm görüntülü keşif hizmetine başladı

DemirDöküm, tüketici dostu hizmetlerine bir yenisini daha ekledi. Koronavirüs nedeniyle içinde bulunduğumuz sosyal izolasyon sürecinde satış sonrası hizmetlerde müşterilerine kesintisiz hizmet sunmaya devam eden DemirDöküm, görüntülü keşif hizmetine başladı. Türkiye’nin dört bir yanındaki tüketiciler, ev ve ofisleri için en ideal yoğuşmalı kombiye DemirDöküm mühendislerinin ücretsiz görüntülü danışmanlık hizmetiyle ulaşma şansı bulacak.

Türkiye’nin ısıtma sektöründe en iyi müşteri deneyimini yaşatan firması DemirDöküm, müşterilerinin hayatını kolaylaştırmaya devam ediyor. Ürünleriyle Türkiye’ye ve dünyanın 50 ülkesine ısı konforu sunan DemirDöküm;kombisini değiştirmek veya yeni bir yoğuşmalı kombi almak isteyen müşterileri için ücretsiz danışmanlık hizmetini görüntülü olarak verecek.

Sosyal izolasyon sürecinde müşterilerinin ve iş ortaklarının hayatını kolaylaştırmak için kombi keşfine video hizmeti ekleyen DemirDöküm, sağlık çekincelerini de ortadan kaldırıyor. Demirdokum.com.tr internet sitesi üzerinden hayata geçirilen ücretsiz danışmanlık hizmeti ile tüketiciler bilgisayarları ya da akılı telefonları aracılığıyla kombi keşfi için talep oluşturabilecek. DemirDöküm yetkili satıcıları, 24 saat içerisinde gelen taleplere yanıt verip, video konferans üzerinden evin büyüklüğü, konumu, yalıtımı doğrultusunda danışmanlık hizmeti vererek en geç 48 saat içinde müşteri talebi ve mekâna uygun seçimleri sunacak.

Hijyen ihtiyacının her zamankinden daha fazla olduğu günümüzde DemirDöküm’ün çağrı merkezi ve WhatsApp uygulaması üzerindeki keşif destek hattından müşterilerine kesintisiz ısı konforu sunmaya devam ettiğini hatırlatan DemirDöküm Pazarlama Direktörü Bilge Kıran, “Koronavirüs vakasının ilk görüldüğü günden itibaren çalışma koşullarımızı hızlıca değiştirip güvenlik önlemlerimizi üst seviyeye çıkardık. Servis çalışanlarımız sahada yeni cihaz devreye alım ve arıza işlemlerinde kesintisiz hizmete maske, gözlük, eldiven ve özel tulumlarla devam ediyor. İki yıldır sunduğumuz ücretsiz keşif hizmetimizde bayilerimiz tüketicilerimizin evine giderek 48 saat içinde detaylı bir rapor hazırlayıp doğru kombi seçimi konusunda yönlendirmede bulunuyordu. Salgın sürecinde aldığımız önlemlere ek olarak bu yeni hizmetimizle tüketicilerde sağlık açısından oluşan çekincelerin bir adım daha önüne geçmiş olacağız. Video üzerinden keşif sürecini daha da hızlandıracağız ve talepleri karşılayacağız. Tüketicilerimizin yapması gereken tek şey internet sitemiz üzerinden keşif formunu doldurmak” dedi.

En güvenli ve en kolay uçurulabilen dron

ivil dron ve havadan görüntüleme teknolojisinin dünya lideri DJI; yüksek nitelikli görüntüleme, sezgisel ve ileri seviye uçuş performansıyla devrim yaratacak akıllı ve güvenli teknolojiyi, çok yönlü dronu Mavic Air 2 modelinde bir araya getirdi. Mavic Air 2, havada yaratıcılıkta yeni bir çağın kapısını aralıyor. 

Havadan benzersiz, yüksek kaliteli içerik yakalamayı; basit, eğlenceli ve güvenli hale getirmek üzere tasarlanan Mavic Air 2; 8K görüntü işleme kapasitesine sahip kompakt ve kullanımı kolay katlanabilir bir dronda sunuyor. 1/2” oranda daha geniş kamera sensörü,görüntü kalitesini yüksek çözünürlüklü fotoğraflar ve videolarla sunarken; ileri seviyede programlanmış uçuş modları, akıllı özellikler ve görüntüleme teknolojisi daha profesyonel içerikleri zahmetsizce yakalanmasına yardımcı oluyor.Geliştirilen azami uçuş süresi sayesinde pilotlar dronugökyüzünde daha uzun süre tutabilirken, tamamen yenilenen otonom kabiliyetler de capcanlı görüntüler yakalayabilmelerini sağlıyor.

DJI Başkanı Roger Luo bu yeni ürünle ilgili “Mavic Air 2, bugüne kadarki en akıllı tüketici DJI dronunun en büyük dron olmak zorunda olmadığını kanıtlayarak bizim açımızdan yeni bir kilometre taşı. Mavic Air 2, Mavic dron ailesinin tüm özelliklerini taşıyor olsa da, tasarım ve geliştirme sürecini tamamen yeniden yapılandırdık. Amacımız, en acemi pilot için bile mümkün olan en iyi uçuş deneyimi sunan bir dron yaratmaktı. Dronlarımızın tarihteki bu benzeri görülmemiş anda bile yaratıcılığın artırılmasına yardımcı olabilmesini ve bu deneyimin ve insanlara keyif verecek eğlenceli ama bir o kadar da eğitici bir süreç haline gelmesini umuyoruz.” dedi. 

Farklı İçerik Yaratıcılarına Hitap Eden Sağlam Görüntüleme Kapasitesi

Yeni Mavic Air 2; taşınabilir ve katlanabilir bir dronda kaliteli içeriğik yakalamayı yeniden tanımlıyor. Pilotun beceri seviyesi ne olursa olsun, Mavic Air 2’nin özellikleri ve teknolojisinin her yaratıcı vizyonere hitap edeceğinden şüphe yok. Mavic Air 2 Mavic serisinin 60 fps ve 120 Mbps kalitesinde 4K video çekim özelliği sunan ilk dronu olma özelliğini taşıyor. Pilotlar HDR video, 120 fps’de 1080p kalitesinde 4X Ağır Çekim veya 240 fps’de 1080p kalitesinde 8X Ağır Çekim kullanarak benzersiz içerikler de kaydedebiliyor. 

Eşsiz Uçuş Performansı 

Mavic Air 2, yalnızca 570 gramlık küçük bir su şişesi ağırlığında olmasına rağmen; yeni motorlar, yeni elektronik hız kumandaları (ESC’ler), gelişmiş batarya teknolojisi ve 34 dakikaya kadar azami uçuş süresi sağlayan aerodinamik tasarıma sahip. DJI’ın tescilli OcuSync 2.0 iletim teknolojisi drondan azami 10 km mesafede güvenilir ve düzgün bir HD video akışı sağlanması amacıyla yükseltildi . OcuSync 2.0 hem 2,4 GHz hem 5,8 GHz frekans bantlarını destekleyip sinyal gücüne dayalı olarak ikisi arasında geçiş yapmak üzere otomatik geçiş özelliğini kullanırken, parazit önleme teknolojisi kaydedilen videoyu netleştirmek amacıyla istenmeyen sinyalleri engelliyor. 

Mavic Air 2’de uçuş güvenliğini azami hale getirmek için öne çıkan özellikler bulunuyor. Dronun ön ve arkasında bulunan engel sensörleri sayesinde nesneye yaklaşıldığında pilotu uyararak oluşabilecek çarpışma ihtimalini ekarte ediyor. Mavic Air 2’nin altındaki ek sensörler ve yardımcı ışıklar zorlu ışık şartlarında bile sorunsuz, otomatik iniş de dahil olmak üzere çeşitli işlevlere yardımcı oluyor. Bunun yanı sıra, Mavic Air 2’de dronların yoğun havaalanları gibi en yüksek riskli yerlerden uzak tutulmasına yardımcı olacak GEO geofencing çözüm desteği de bulunuyor.

Petrol Ofisi pazar liderliğini bırakmıyor

Türkiye akaryakıt sektöründe geleneksel liderliğini yineleyen, madeni yağlar pazarında liderliği elde eden Petrol Ofisi, her iki alanda öne çıkan yenilikçi ürünlerinin ‘Yılın Seçilmiş Ürünü’ olması ile birlikte dört dörtlük bir başarıya imza attı. EPDK’nın 2019 resmi verilerine göre Petrol Ofisi’nin yüzde 22.5’e varan pazar payı ile liderliğini yinelediği akaryakıt sektöründe Active–3 teknolojili V/Max akaryakıtları, PETDER verilerine göre yüzde 27’yi aşan payla lider olduğu madeni yağlarda ise Maxima CX 5W-30 motor yağı, gerçek tüketicilerin verdiği oylarla ‘Yılın Seçilmiş Ürünü’ oldular.

Liderlik misyonu içinde, öncülük etme, örnek olma gibi önemli sorumluluklar taşıdıklarını belirten Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, “2019 yılında Türkiye akaryakıt sektöründeki geleneksel liderliğimizi yineledik, madeni yağlar pazarında liderliği elde ettik. Bununla birlikte bu her iki alanda da; hem akaryakıt hem de madeni yağlarda yenilikçi ve öne çıkan ürünlerimizin, gerçek tüketiciler tarafından ‘Yılın Seçilmiş Ürünü’ olması, özel bir anlam taşıyor” dedi.

Petrol Ofisi 2019’da imza attığı dört dörtlük başarıların yansımalarını 2020’ye taşıdı. Petrol Ofisi yeni yayınlanan EPDK – Petrol Piyasası 2019 Yılı Sektör Raporu’nda lisans sahiplerine göre yurtiçi satış miktarlarına göre yüzde 22.5’e varan pazar payı ile Türkiye akaryakıt sektöründeki geleneksel liderliğini korudu. Türkiye madeni yağlar pazarında yüzde 27’yi (*) aşan pay ile liderliğe erişti. Petrol Ofisi’nin her iki sektördeki bu başarılarına, Türkiye temsili gerçek tüketicilerle bağımsız olarak gerçekleştirilen araştırma sonuçları (**) ile yenileri de eklendi. Petrol Ofisi’nin liderliğini üstlendiği akaryakıt pazarında Active–3 teknolojili V/Max akaryakıtları, yine lider olduğu madeni yağlarda ise Maxima CX 5W-30 motor yağı, gerçek tüketicilerden en çok oyu alarak ‘Yılın Seçilmiş Ürünü’ ödülünü aldılar.

“Benzersiz alt yapımız ve tüm gücümüz ile ülkemizin, müşterilerimizin hizmetindeyiz”

Petrol Ofisi’nin akaryakıt ve madeni yağlar alanlarında sadece pazar değil, aynı zamanda sektör lideri olduğuna vurgu yapan Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, şunları söyledi:

“Benzersiz alt yapımız ve tüm gücümüz ile ülkemize, müşterilerimize en ideal hizmeti verme, her alanda katkı sağlama gayreti içindeyiz. Petrol Ofisi olarak, 1.800’e yaklaşan istasyon ağımız ve tedarikini üstlendiğimiz yaklaşık 1.400 köy pompası ile Türkiye’nin dört bir yanında kara taşıtlarına, tarım araçlarına yakıt veriyoruz. Havacılık yakıtları alanında da PO Air ile ülkemizin en önemli havalimanlarında yerli ve yabancı 200’ü aşkın havayolu şirketine yakıt ikmali sağlıyoruz. Denizcilikte ise PO Marine ile ülkemizin tüm sahil şeridinde en küçük tekneden, dev tankerlere kadar hizmet veriyoruz. Endüstriyel ve kurumsal satışların yanı sıra ülkemizin dev projelerinin ve kamu kuruluşlarımızın en büyük tedarikçisi konumundayız. Madeni Yağlar sektöründe, benzersiz geliştirme merkezimiz POTEM, üretim kapasitemiz, teknolojimiz, yurdun dört bir yanına dağılmış 16 bin satış noktamız ve zengin ürün çeşitliliğimiz ile; başta otomotiv olmak üzere ülkemizin madeni yağ alanındaki ihtiyaçlarının tamamına yakınına tek çatı altında ideal çözümler sunuyoruz.    

Ödüllerin lider olduğumuz alanlardan gelmesi önemli

Sektör lideri olarak sorumluluklarımız arasında, istikrar ve rekabette, üründe, hizmette kısacası her alanda öncü olmak, örnek olmak gibi unsurlar da bulunuyor. Bu doğrultuda Petrol Ofisi, 79 yıldır her koşulda, her alanda sunduğu hizmet, sağladığı katkıların yanı sıra akaryakıt sektöründe ve madeni yağlar pazarında, geleneksel başarılarını aralıksız sürdürerek de lidere yakışır bir istikrar sergiliyor. Öte yandan lideri olduğumuz hem akaryakıt, hem de madeni yağlar alanlarındaki yenilikçi ürünlerimizin, gerçek tüketicilerin tercih ve takdirleri ile ‘Yılın Seçilmiş Ürünü’ olmaları bizler için gurur kaynağı olmasının yanı sıra özel bir anlam da içeriyor.

Müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentileri önceliğimiz

Yaptığımız her ürün, hizmet geliştirmesinde, attığımız her adımda, öncelikle müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini en ideal şekilde karşılamayı hedefliyoruz. Müşteri odaklı yaklaşımla hareket ettiğinizde, sektörlerimize ve ülkemize katkımız da beraberinde geliyor. Active-3 teknolojili V/Max akaryakıtlarımız ile Maxima CX 5W-30 motor yağımız da bu yaklaşımımızla geliştirdiğimiz ve son iki yılda pazara sunduğumuz yenilikçi ürünlerimiz oldu. Tüketicilerden gelen bu ödüller ise, bizler için bir anlamda attığımız doğru adımların teyidi ve yeni adımlarımız da motivasyon kaynağını teşkil ediyor.”

Türkiye akaryakıt sektörünün lideri

Yayımlanan EPDK – Petrol Piyasası 2019 Yılı Sektör Raporu’na göre 2019 yılında toplam yurtiçi satışları, 2018’e oranla yüzde 3.85 gerileyerek, 26.737.749 tona ulaştı. Lisans sahiplerine göre yurtiçi satış miktarlarına göre yaklaşık yüzde 22.5 pazar payı elde eden Petrol Ofisi geleneksel liderliğini korudu. Petrol Ofisi, 2019 yılında madeni yağlar ve kimyasallar piyasasında da aynı başarıyı yakalamıştı (*). Daralan bu pazarda da payını yükselten Petrol Ofisi, PETDER verilerine göre madeni yağlar ve kimyasallar pazarındaki liderliğini aralıksız olarak 10’ncu yılına taşımıştı. Petrol Ofisi 2019 yılında ayrıca, sadece madeni yağlar pazarında da liderliğe ulaşmıştı.  

Gerçek tüketicilerle bağımsız araştırma

Nielsen tarafından 44 ülkede 33 yıldır verilen ‘Yılın Seçilmiş Ürünü’ ödülü pazar araştırması sonuçları açıklandı. Türkiye temsili bağımsız olarak gerçekleştirilen araştırmada, her kategori için özel kriterlere sahip gerçek tüketicilerin değerlendirmeleri alınıyor. Akaryakıt ve madeni yağlar kategorilerinde de araç sahibi olan, yakıt konusunda kendi kararını veren tüketiciler, albeni, inovasyon ve memnuniyet kriterlerine göre oy kullandı. Tamamlanan araştırmada, Türkiye akaryakıt ve madeni yağlar sektörlerinin lideri Petrol Ofisi, her iki alanda da yenilikçi ürünleri ile çifte başarıya imza attı. Petrol Ofisi’nin Active–3 teknolojili V/Max ‘Akaryakıt’ kategorisinde, motor yağı Maxima CX 5W-30 da ‘Madeni Yağlar’ kategorisinde tüketicilerden en çok oyu alarak ‘Yılın Seçilmiş Ürünü’ oldular.

(*) PETDER 2010-2019 Toplam Madeni Yağ ve Kimyasallar Verisi  

(**) Nielsen Türkiye Yılın Seçilmiş Ürünü 2020 Pazar Araştırması

Active–3 teknolojili V/Max

Petrol Ofisi’nin eşsiz bilgi birikimi, POTEM’in uzmanlığı ve Afton Chemicals iş birliğiyle geliştirilerek İngiltere’de akredite bağımsız laboratuvarlarda test edilen Active–3 teknolojili V/Max serisi yakıtlar, motoru temizleme, koruma ve yakıt tasarrufu konularında avantajlar sunuyor. Petrol Ofisi Active–3 teknolojili V/Max serisi yakıtlar, motorda biriken kurumları bir depo yakıt alımında yüzde 100’e kadar temizliyor, ilk kullanımdan itibaren yeni kurum oluşumunu engelleyerek motoru koruyor ve tam randımanla çalışan motor yüzde 4’e varan tasarruf (***) sağlıyor. Active–3 teknolojili V/Max serisi yakıtların sağladığı bu faydalar, bağımsız laboratuvarlarda test edilerek, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) tarafından onaylandı.

Petrol Ofisi Maxima CX 5W-30

Alanında sadece Türkiye’nin değil çevre coğrafyanın da en gelişmiş merkezi konumundaki Petrol Ofisi Teknoloji Merkezi – POTEM tarafından geliştirilen Petrol Ofisi Maxima CX 5W-30, dizel partikül filtreli yeni nesil çevreci araçlar için yenilikçi çözüm sunuyor. Maxima CX 5W-30, geliştirilmiş özel formülü sayesinde standartlara göre 2 kat yüksek motor performansı sağlayıp, egzoz emisyon sistemlerinin ömrünü uzatıyor. Yeni nesil motor yağı, düşük emisyon üretilmesine katkı sağlıyor, aşınmaya karşı ise 10 kata kadar koruma sağlıyor. Maxima CX 5W-30, ayrıca tek bir ürün ile bir çok modele çözüm sunarak, farklı markalardan oluşan geniş araç filolarına dahi optimizasyon olanağı sunuyor.

(***) Türkiye’de yapılan gerçek yol testleri ile ispatlanmıştır.

Masdaf’ın yüksek teknoloji “Pompa Test Standı” faaliyete geçti

Masdaf’ın son teknoloji ölçüm cihazları ve full otomasyona sahip kontrol sistemleri kullanılarak yaklaşık iki yıl süren AR-GE çalışmalarının sonucunda geliştirilen ve Düzce tesislerine kurulan ”Pompa Test Standı” ile pompaların performansı scada sistemi üzerinden anlık olarak izlenip, raporlanabiliyor. Yarım asıra yaklaşan geçmişiyle pompa sektöründe birçok ilke imza atan Masdaf’ın Yönetim Kurulu Üyesi Denizhan POLATOĞLU da konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi : “Uzun ömürlülük ve yüksek kalite standartlarıyla ürettiğimiz inovatif pompa teknolojilerimizin performans test sonuçlarını, iş ortaklarımızla paylaşarak, şeffaf ve ölçülebilir olmayı hedefledik. Bu kapsamda geliştirdiğimiz yeni pompa test istasyonumuz ile sektörümüzün, ülkemizdeki gelişimine katkıda bulunuyor olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Pompa sektörünün öncü markası Masdaf, 43 yıldır pompa teknolojilerine yaptığı yatırımlara bir yenisini daha ekleyerek yüksek standartlara sahip pompa teknolojilerini yeni geliştirdiği “pompa test standı”nda test edip, performanslarını ölçmeyi ve bu kapsamda AR-GE çalışmalarına yön vermeyi hedefliyor. Masdaf, Türkiye pompa sektöründe fark yaratan  teknoloji yatırımıyla müşteri ve bayilerinin yanı sıra sektördeki pompa üreticilerine de hizmet vermeyi planlıyor. 

Müşteri odaklı üretim anlayışı ile dünyanın dört bir yanına ihraç ettiği inovatif pompa teknolojilerinde yüksek müşteri memnuniyeti ve üstün müşteri deneyimi sağlamayı hedefleyen Masdaf, pompa test standıyla müşterilerine şeffaf ve ölçülebilir ürünler sunuyor. Bu sayede müşterilerinin satın aldıkları pompa teknolojilerinin yüksek kalite ve performansını henüz fabrikadan çıkmadan görebilmelerini sağlıyor. Pompa Testleri, ISO 9906 pompa test standardına uygun şekilde yapılıyor.

Masdaf’ın son teknoloji ölçüm cihazları ve kontrol sistemleri kullanılarak yaklaşık iki yıl süren AR-GE çalışmalarının sonucunda geliştirilen ve Düzce tesislerine kurulan ”Pompa Test Standı” ile“uçtan emişli pompalar, inline pompalar, ayrılabilir gövdeli çift emişli pompalar, yangın pompaları, kademeli pompalar, proses pompaları, dalgıç pompalar, kolonlu pompalar, kendinden emişli pompalar ve dişli pompalar”ın performansı scada sistemi üzerinden anlık olarak izlenip, raporlanabiliyor. Maksimum 10.000 m³/h lik bir debi kapasitesi ve Ø800 mm’lik ana besleme hatlarına sahip istasyonun, kot altı ve üstünde ciddi bir su hacmi bulunuyor. Diğer pompa firmalarında sorun teşkil eden yüksek kapasiteli ürünlerin NPSH testleri de seviye kontrollü olarak yapılabiliyor. Güçlü invertor altyapısıyla değişken devirlerde ürün test ederken, kalkış hızlarındaki kontrollü yapıyla da vanalar ve tesisatın anlık yüklenmelerine karşı koruma sağlıyor. Büyük debili ve güçteki pompaların testlerini otomatik olarak yapabilen test standının 630kw olan kurulu gücünün, orta gerilim yatırımıyla yükseltilmesi hedefleniyor. Test standında görev yapan 10 tonluk gezer köprü vinç sayesinde yüksek kapasite ve hacimdeki pompaların stant üzerine yerleşimi de rahatlıkla yapılabiliyor.

Pompa teknolojilerinin titreşim ve uzun dönem dayanım testleri, ısınma problemi olmadan, izleme sistemleri ile kolaylıkla yapılabiliyor. Hatların uzunluğu ve yüksek su hacmi, tesisat üzerindeki akışı stabil kılarak santrifüj pompa ölçüm sistemlerini rahatlatıyor ve testlerdeki hassasiyeti artırıyor.  Masdaf, “Pompa Test Standı” ile ürünlerin test edilmesi sırasında manuel olarak yapılan vana açma-kapama işlemi ile yüksek debi ve basınç nedeniyle tehlike arz eden tüm işlemler, otomasyon sistemi üzerinden yapılabiliyor. Bu sayede hem teste katılan misafirlerin hem de operatörlerin güvenliğini maksimum seviyede tutuyor. Yarım asıra yaklaşan geçmişiyle pompa sektöründe birçok ilke imza atan Masdaf’ın Yönetim Kurulu Üyesi Denizhan POLATOĞLU da konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi : “Uzun ömürlülük ve yüksek kalite standartlarıyla ürettiğimiz inovatif pompa teknolojilerimizin performans test sonuçlarını, iş ortaklarımızla paylaşarak, şeffaf ve ölçülebilir olmayı hedefledik. Bu kapsamda geliştirdiğimiz yeni pompa test istasyonumuz ile sektörümüzün, ülkemizdeki gelişimine katkıda bulunuyor olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Yılların verdiği tecrübe ile sektörde birçok yeniliğe imza atan firmamızın iki yıl süren AR-GE çalışmalarının sonunda geliştirilen Pompa Test Standı, ulusal ve global müşterilerimizin yanı sıra pompa sektöründeki firmalara da hizmet verecek. Ayrıca bu test standımızın, TÜRKAK tarafından akredite edilmesine yönelik girişimlerin startını da yakın zaman için de vermeyi planlıyoruz.” dedi.

Petrol fiyatları SOS veriyor

Petrol Sanayi Derneği – PETDER Yönetim Kurulu Başkanı Selim Şiper, petrol fiyatlarındaki yükselişi değerlendirdi. Güncel Brent ve dizel fiyatları hakkında bilgi veren Şiper, şu açıklamalarda bulundu:

“Geçtiğimiz hafta, EPDK’nın önderliğinde Türkiye’deki bazı akaryakıt dağıtım şirketleri, marjlarından fedakârlık ederek pompa satış fiyatlarında indirime gitmişti. Sokağa çıkma ve şehirlerarası seyahat kısıtlamalarının kaldırılması ile bunun pozitif etkisinin görüleceği öngörülüyordu. Ancak, OPEC üretiminin kısıtlanması ile birlikte petrol fiyatlarının da tekrar yükselişe geçtiği görülmektedir. Son bir ay içerisinde 20 USD’den 42-43 USD’ye yükselen brent petrol, 200 USD’den yaklaşık 350 USD’ye yükselen dizel ürün fiyatından dolayı pompa fiyatlarının artması söz konusu olmuştur.

Tüm bu gelişmeler, Türkiye akaryakıt piyasasındaki bazı dağıtım şirketlerinin geçtiğimiz hafta uygulamaya koydukları indirimlerin dışında seyretmiştir.

İndirilen marj seviyeleri korunmakla birlikte, petrol piyasasında yaşanan bu gelişmelerin tetiklediği ürün fiyatındaki artışın, maalesef önümüzdeki günlerde pompa satış fiyatlarına da yansıması beklenmektedir.

Petrol fiyatlarının bir müddet daha 40-50 USD arasında kalacağını öngörüyoruz.”

K-BP-4 Türkiye’de

Platform üreticisi Alman Käufer firmasının son teknolojiye sahip yeni yüksekte çalışma platformu K-BP-4, Türkiye ve çevre ülkeler temsilcisi Ülke Enerji ile hizmet vermeye hazırlanıyor. Rüzgar enerjisi sektöründe türbinlerin gerekli tüm ihtiyaçlarına gelişen son teknoloji ile cevap verdiklerini belirten Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın’a göre, ileri teknolojiye sahip yüksekte çalışma platformu K-BP-4 ile yüksek rüzgar hızlarında bile çalışmak mümkün.

Rüzgar enerjisi sektöründe gerçekleşen teknolojik gelişmeler, bakım ve onarım hizmetlerindeki kaliteyi daha da artırıyor. Türkiye’nin rüzgar enerjisi sektörüne yıllardır inovatif çözümler kazandırma çabasıyla hareket eden Ülke Enerji de bu misyonuna yardımcı olacak yeni bir ürünle hizmet vermeye hazırlanıyor. Türkiye ve çevre ülkelerde temsilcisi olduğu Alman Käufer firmasının son teknoloji ürünü olan yüksekte çalışma platformu K-BP-4’ü Türkiye’de hizmetleri arasına aldıklarını açıklayan Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, yatırımcı ve işletmelerin türbinlerin bakım ve onarım çalışmaları için harcayacakları zamanı ve maliyeti daha minimum seviyelere çekeceklerini belirtirken, yüksek rüzgar hızlarında da yüksekte çalışabilmenin sorun olmayacağını aktarıyor.

K-BP-4 İle Yüksek Rüzgar Hızlarında Çalışma İmkanı

Türbin kanatlarına 360 derece erişilebilirlik ile hızlı ve kolay montaj sağlayabilen K-BP-4 platformlarının dönebilen iskele yollarına da sahip olduğunu aktaran Ali Aydın, geleneksel yollarla karşılaştırıldığında birçok faydayı gözler önüne seren ve gelişmiş rüzgar türbini kanadı erişim teknolojine sahip olan yüksekte çalışma platformu K-BP-4’ünün rüzgar enerjisi bakım ve hizmet sektörü adına devrim niteliğindeki kazançlarını şu özelliklerle sağladığını aktarıyor. 

• Gelişmiş rüzgar türbin kanadı erişim teknolojisine sahip.

• Kule mesafesi maksimum 17,5 m.

• Dönebilen platform yollarından herhangi bir kanat konumuna erişim sağlayabiliyor.

• Etkili 360 derece kanat erişilebilirliği özelliğine sahip.

• 3 noktalı vinç sistemi nedeniyle Güvenli ve istikrarlı sürüş ve çalışma kabiliyeti

• Yüksek rüzgar hızlarında çalışma (14 m/sec) fırsatı tanıyor.  

• Güneş ışığı, soğuk, hafif yağmur ve karanlıkta mobil barınak ile daha uzun çalışma saatleri sağlarken, çalışanları da koruyabiliyor.

• Yeni Tırak vinçleri sayesinde 1150 kg artırılmış taşıma kapasitesine sahip. 

• Uzaktan kumanda ile etkili ve güvenli çalışma ortamı sağlıyor. 

Kanatlardaki Küçük Bir Erozyon Hasarı Verimliliği %3 Düşürebiliyor

Rüzgar enerjisinin verimliliğinin sürdürülebilirliğinde türbinlerin durumu büyük bir önem teşkil ediyor. Türbin kanatlarında gerçekleşebilecek minör bir erozyon hasarın saha koşullarına bağlı olarak türbin verimliliğini %3 ya da %4 oranında azaltabileceğine dikkat çeken Ali Aydın, türbinlerin bakım ve onarımının rüzgar enerjisinin bakım ve onarımı olduğunu aktarıyor. Türbinlerde gerçekleştirilmesi planlanan bakımlarda veya ani tamir ve onarımlarda zaman ve maliyetin de önemi kadar çalışan güvenliğinin de mühim olduğunu belirten Aydın, türbin bakımlarında yatırımcı, üretici ve çalışanların karşılaştığı tüm sorunlara tek elden cevap verebilecek son teknolojileri hizmetleri içerisine almaktan mutluluk duyduklarını ifade ediyor. 

Zamandan ve Maliyetten Tasarrufu Yüksek Güvenlik ile Sağlıyor

Alman platform üreticisi Käufer’in gelişmiş kanat erişim teknolojisine sahip K-BP-4 yüksekte çalışma platformu, çalışanlara yüksek bir güvenlik sağlarken, işletmelere de ciddi tasarruflar sağlayabiliyor. Yüksekte çalışma platformlarının maliyet ve süreç açısından yüksek bedellere neden olan vinç çözümlerine oranla ciddi tasarruf sağladığını belirten Ali Aydın, güvenliği ve iş çıktılarındaki kaliteyi azaltan iple erişimlere göre de yüksek güvenlik sağlayan bu platformların, geleceğin enerjisini üreten rüzgar türbinlerine en iyi bakım ve onarım hizmetini verebilmenin kilit anahtarı olduğunu ifade ediyor.

Ülke Enerji Hakkında:

Yurtiçi ve yurtdışındaki rüzgar enerjisi santrallerine servis hizmetleri sunan Ülke Enerji, dinamik ve tecrübeli kadrosu ile özel çözümler sunmaktadır. Rüzgar enerjisi santralleri alanında Türkiye’nin en deneyimli kadrosunu bünyesinde barındıran Ülke Enerji, santrallerdeki maksimum üretim sürekliliği için önceden belirlenen hizmet seviyelerini daima korumayı amaçlar. Hızlı çözümler üretebilen, dinamik ve tecrübeli mühendislik desteği sayesinde santrallerin yaşam döngülerini en verimli hale getiren Ülke Enerji, oluşabilecek arıza ve problemler için proaktif çözümler hazırlar.