30.5 C
İstanbul
Cuma, Ağustos 8, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 17

2024 Enerji Dönüşümü Hızlandı, 2025’te Büyüyor

2024 yılı, Türkiye’nin yenilenebilir enerji odaklı dönüşüm sürecini hızlandırdığı bir yıl oldu. Güneş ve rüzgar enerjisinde rekor kurulumlar gerçekleştirilirken, enerji ithalatındaki düşüş ve yenilenebilir enerji kaynaklarının artan payı dikkat çekti. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi tarafından düzenlenen “Türkiye’nin Enerji Dönüşümü 2024 Değerlendirmesi ve 2025 Projeksiyonu” toplantısında enerji dönüşümüne dair kritik adımlar ve gelecek beklentileri masaya yatırıldı.

2024’te Enerji Dönüşümünde Kaydedilen Başarılar

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman, 2024 yılında yenilenebilir enerjinin küresel ve ulusal ölçekte gösterdiği hızlı gelişmeyi rakamlarla ortaya koydu. 2024’te Türkiye’nin toplam kurulu gücü 115 GW’a ulaşırken, bunun %59’u yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandı. Elektrik üretimindeki yenilenebilir enerji payı %46’ya yükseldi. Bu dönemde, güneş enerjisi kurulumları rekor kırarken, rüzgar enerjisi hedeflerin gerisinde kaldı.

Hakman, yenilenebilir enerjinin artık sadece bir çevre politikası değil, aynı zamanda ekonomik kalkınma ve rekabet gücünü artıran stratejik bir unsur olduğunu belirtti. Türkiye’nin enerji dönüşümünde önceliklerini hızla genişlettiğini ifade eden Hakman, 2024 yılında fosil yakıtlara olan bağımlılığın azalmaya devam ettiğini ve enerji ithalatında 5 milyar dolarlık bir düşüş yaşandığını dile getirdi.

2025’te Hedefler Daha Büyük

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, 2025 için belirlenen enerji dönüşümü hedeflerinin iddialı ancak ulaşılabilir olduğunu vurguladı. 2025’te güneş enerjisinde 5 GW, rüzgar enerjisinde ise 2-3 GW ek kurulu gücün devreye alınması öngörülüyor. Ayrıca, batarya enerji depolama kapasitesinin 2025 yılında 1 GW’a çıkarılması ve elektrik iletim altyapısında 688 km’lik yeni hat inşası planlanıyor.

Güllü, fosil yakıt projeksiyonlarının ve uzun vadeli stratejilerin netleştirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, Türkiye’nin enerji dönüşüm sürecinde şeffaflık, öngörülebilirlik ve uzun vadeli bir yaklaşımın kritik önem taşıdığını belirtti. YEKA ihalelerinin öngörülebilir bir yol haritası sunduğunu ifade eden Güllü, enerji dönüşümünün yalnızca elektrik sektörünü değil, sanayi ve ulaşım gibi son kullanım sektörlerini de kapsaması gerektiğini vurguladı.

Enerji ve Sanayi Dönüşümünün Bütüncül Yaklaşımı

Sanayi, Türkiye’nin enerji tüketiminde %50’lik bir paya sahip olması nedeniyle enerji dönüşümünde kilit bir sektör olarak öne çıkıyor. Güllü, Türkiye’nin yeşil mutabakata uyum sağlayarak sanayi sektörünü karbonsuzlaştırması ve katma değerli üretim yapısını geliştirmesi gerektiğini belirtti. Bu hedefler doğrultusunda, sanayi politikalarıyla enerji dönüşümünün uyumlu bir şekilde ele alınmasının önemine dikkat çekti.

2024’te Enerji Rakamları

Kurulu Güç: 115 GW, %59’u yenilenebilir kaynaklardan oluşuyor.

Elektrik Üretimi: 330 TWh, %46’sı yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandı.

Enerji İthalatı: İlk on ayda 53 milyar dolara geriledi, 5 milyar dolarlık azalma kaydedildi.

Enerji Dönüşümünde Şeffaflık ve Uzun Vadeli Politikalar

2025 yılı ve sonrasında, Türkiye’nin enerji dönüşümünde net sıfır karbon hedefleri, yenilenebilir enerji yatırımları ve yeşil finansman mekanizmalarının önemi giderek artacak. Finansmana erişim ve yatırımcı güvenini artıracak politikaların oluşturulması, enerji dönüşümünün sürdürülebilir bir şekilde devam etmesi için kritik olacak.

Türkiye’nin enerji sektörü, dönüşüm sürecinde fırsatlarla birlikte önemli zorlukları da beraberinde getiriyor. Yenilikçi politikalar ve bütüncül bir yaklaşım, sürdürülebilir enerji geleceği için anahtar rol oynayacak.

Rusya Teknik Üniversiteleri Yeni Öğrenci Alıyor

Rosatom inşa halindeki Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) için personel eğitimi hedef programını uygulamaya devam ediyor 

Rusya’nın önde gelen teknik üniversitelerinin yüksek lisans programlarında nükleer ve ilgili alanlarda eğitim almak üzere Türkiye’den öğrencilerin kabulüne başlandı. 2025 yılı itibariyle bu eğitim programına katılan üniversitelerin sayısı da artacak. Ulusal Araştırma Nükleer Üniversitesi MEPhI (NRNU MEPhI) ve Ulusal Araştırma Üniversitesi MPEI’ye (NRU MPEI) ek olarak, Ulusal Araştırma Üniversitesi Bauman Moskova Devlet Teknik Üniversitesi (BMSTU) ve Kazan Devlet Enerji Mühendisliği Üniversitesi (KSEU) de öğrenci alımlarına başlayacak. 

Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali Akkuyu NGS için personel eğitimi hedef programına katılan üniversiteler, Rus araştırma üniversiteleri arasında derecelendirme konusunda lider konumda olan üniversiteler arasından seçiliyor.

Bu yılki hedef programda MPEI’de 28, MEPhI’de 21, Bauman Moskova Devlet Teknik Üniversitesi’nde 14 ve KSEU’da 7 olmak üzere toplam 70 kontenjan bulunuyor.   

Program kapsamında Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinde fen bilimleri, teknoloji, mühendislik, fizik, kimya veya enerji alanlarında lisans düzeyinde öğrenim gören öğrenciler ile önceki yıllarda lisans düzeyinde öğrenim görmüş mezunlar hedeflenen programdaki ücretsiz yerlere kabul için başvurabiliyor. Program üç yıllık bir eğitim için tasarlanan programda ilk yıl teknik ağırlıklı Rusça dili öğrenimine, sonraki iki yıl ise profil disiplinlerine ayrılıyor.

Yüksek Lisans programına kabul tek aşamada gerçekleşiyor. Başvuru sahiplerinin 31 Ocak 2025 tarihine kadar gerekli belgeleriyle başvuruda bulunmaları ve adaylar tarafından belirtilen üniversite profesörleri ile 31 Mart 2025 tarihine kadar yapacakları çevrimiçi mülakatı geçmeleri gerekiyor. Mülakatlar sonucunda programa kabul edilmesi önerilen öğrencilerin bir listesi oluşturulacak.

Konuya ilişkin açıklama yapan AKKUYU NÜKLEER A.Ş. Genel Müdürü Sergey Butckikh “Bu, Akkuyu NGS’nin gelecekteki uzmanlarını yetiştirmek üzere Türk öğrencilerin 15’inci kaydı. Hedef programın başlangıcından bu yana 320’den fazla uzman yetiştirildi. Şu anda 77 kişi Rus üniversitelerindeki yüksek lisans programlarında eğitim görüyor. Eğitim teorik derslerin yanı sıra faaliyette olan Rus nükleer enerji santrallerinde staj imkanını da kapsıyor. Öğrenciler böylece, Rus tasarımı NGS’lerin işletilmesi konusunda eşsiz bir deneyim kazanmış oluyor. Öğrenciler yeterlilik çalışmalarında ise, Akkuyu NGS’de hangi alanlarda çalışacaklarını araştırıyor. Rosatom, nükleer enerjiyi güvenle geliştiren Türkiye ile deneyim ve pratik bilgilerini paylaşıyor. Bunun etkisi şimdiden görülüyor. Rus üniversitelerinden mezun olan yetenekli Türk öğrenciler, edindikleri deneyimi uygulayarak ülkelerinin uzman mühendisleri haline geliyorlar ve yakında bunu diğer nesillere de aktarmaya başlayacaklar” dedi.

Akkuyu NGS Nükleer Malzeme Muhasebe ve Kontrol Kıdemli uzmanı, Ulusal Nükleer Araştırma Üniversitesi MEPhI’nin 2020 mezunu Ömer Boyraz da konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Ulusal Nükleer Araştırma Üniversitesi MEPhI’de ‘Nükleer Enerji Santralleri: Tasarım, İşletme ve Mühendislik’ uzmanlık alanını fizik mühendisi olarak tamamladım. Rusya’daki yüksek eğitim seviyesinden, güçlü teknik temelden ve eğitimin pratik yöneliminden çok memnunum. Şimdi Akkuyu NGS’de çalışıyorum, nükleer maddelerin kontrolünden, raporların hazırlanmasından ve Uluslararası Enerji Ajansı denetimleri için hazırlıkların koordine edilmesinden sorumluyum.Akkuyu NGS’nin 1’inci ünitesi için ilk parti nükleer yakıtın teslimatı gibi tarihi bir olayın parçası olabildiğim için özellikle gurur duyuyorum. Bu, ülkenin enerji sektörünün gelişimi için önemli bir adımdı. Bu projeye katkıda bulunmaktan memnuniyet duyuyorum.”

Akkuyu NGS için personel yetiştirme programları 2011 yılından beri devam ediyor. Türkiye’nin ilk nükleer güç santralinin gelecekteki Türk mühendislerinin eğitimleri, tahsis edilen eğitim kotalarına uygun olarak Rusya Federasyonu bütçesinden karşılanıyor. Akkuyu Nükleer A.Ş., gelecekteki uzmanlarına burs, vize desteği, sağlık sigortası ve her yıl İstanbul (Ankara) – Moskova (Kazan) ve Moskova (Kazan) – İstanbul (Ankara) güzergâhında gidiş-geliş uçak bileti sağlıyor. Rus üniversitesindeki eğitimlerini başarıyla tamamlayan mezunlara, açık uçlu bir iş sözleşmesi kapsamında AKKUYU NÜKLEER A.Ş.’de istihdam garantisi veriliyor.

Özel amaçlı eğitim programına kabul hakkında ayrıntılı bilgi edinmek ve başvuru yapmak için gerekli bilgiler AKKUYU NÜKLEER A.Ş. resmi web sitesinde ve Rusya Federal Ajansı “Rossotrudnichestvo” özel web sitesinde bulunuyor

Enerji Tasarrufu ve Hijyenin Güçlü Uyumu

100 yıllık iklimlendirme deneyimiyle sektöre yön veren Daikin, hastaneler için enerji verimliliği ve hijyen standartlarını yükselten çözümler sunmaya devam ediyor. İç hava kalitesinin hasta sağlığı ve sağlık personelinin konforu üzerindeki öneminin farkında olan Daikin, geliştirdiği VRV (Variable Refrigerant Volume) sistemleriyle hava kalitesini optimize ederken, enerji tasarrufu sağlayan entegre çözümlerle sürdürülebilir bir ortam sunuyor.

Hastanelerde yoğun bakım üniteleri, ameliyathaneler ve hasta odaları gibi farklı alanlar için ideal hava kalitesinin sağlanması, enfeksiyon riskinin azaltılması ve enerji yönetiminin verimliliği büyük önem taşıyor. Bu hassasiyetle geliştirilen VRV sistemleri, Daikin’in mühendislik uzmanlığını ve yenilikçi yaklaşımını ortaya koyuyor. Özellikle ameliyathaneler ve yoğun bakım üniteleri gibi alanlarda enfeksiyon riskini azaltan bu sistemler, gelişmiş filtreleme ve UV Streamer Kit teknolojisiyle dikkat çekiyor.

Daikin’in VRV sistemleri, hava akışını ve nem oranını hassas bir şekilde yönetirken, zararlı partikülleri etkisiz hale getiren teknolojisiyle hem hasta güvenliğini hem de sağlık personelinin çalışma koşullarını iyileştiriyor. VRV teknolojisi sayesinde yalnızca enerji tasarrufu sağlanmakla kalmıyor, aynı zamanda sürdürülebilir bir iklimlendirme modeli de sunuluyor.

Enerji Verimliliği ve Sürdürülebilir İklimlendirme

Hastanelerdeki enerji tüketiminin %70’ten fazlasını iklimlendirme ve sıcak su ihtiyaçları oluşturuyor. Daikin, VRV sistemleriyle bu tüketimi minimize etmeyi hedefliyor. Modüler yapısı sayesinde kullanılmayan alanlarda enerji tüketimini kısıtlayan bu sistem, hastanelerde maliyetleri düşürürken çevresel sürdürülebilirlik açısından da önemli bir katkı sağlıyor. Ayrıca, farklı alanların ihtiyaçlarına göre özelleştirilebilir esnek kontrol mekanizmalarıyla verimli bir enerji yönetimi sunuyor.

Hijyen ve Teknolojinin Birleşimi

Daikin’in geliştirdiği UV Streamer Kit teknolojisi, yalnızca büyük partikülleri yakalamakla kalmayıp, zararlı partikülleri etkisiz hale getirerek enfeksiyon riskini azaltıyor. Bu teknoloji, hastanelerde hijyen standartlarını üst seviyeye taşıyarak iç hava kalitesini sürdürülebilir bir şekilde iyileştiriyor. Özellikle hassas operasyonların yürütüldüğü alanlarda, enfeksiyon riskini minimize ederek hasta güvenliğini garanti altına alıyor.

Türkiye’nin Enerji Stratejilerine Uyumlu Çözümler

Daikin VRV sistemleri, Türkiye’nin yenilikçi enerji yönetimi hedefleriyle uyumlu olarak, yüksek enerji verimliliği sağlarken aynı zamanda hastaneler gibi büyük yapıların ihtiyaçlarına uygun entegre çözümler sunuyor. Bu sistemler, sürdürülebilir enerji yönetimi sağlayarak sağlık sektöründe güvenilir ve çevreci bir iklimlendirme modeli oluşturuyor.

Hastane iklimlendirmesinde yeni bir standart belirleyen Daikin, enerji verimliliği ve hijyen konusundaki teknolojik liderliğiyle Türkiye’nin sağlık sektöründe kaliteyi artırmaya devam ediyor. Hem hasta hem de personel konforunu üst düzeye çıkaran bu çözümler, enerji tasarrufunu çevresel sürdürülebilirlikle birleştirerek geleceğin hastanelerini bugünden şekillendiriyor.

Ant Yapı’dan Güneş Enerjisiyle Yeşil Gelecek

Ant Yapı, sürdürülebilir enerji hedefleri doğrultusunda önemli bir adım atarak Kütahya Tavşanlı’da Arazi Tipi Güneş Enerjisi Sistemi’ni (GES) devreye aldı. 4680 adet güneş paneliyle donatılan bu tesis, şirketin ticari tesislerinin enerji ihtiyacını karşılayacak şekilde tasarlandı. Ant Yapı, doğa dostu ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaparak hem çevreyi koruma hem de enerji maliyetlerini azaltma yolunda kararlı bir şekilde ilerliyor.

GES ile Yıllık 3.6 Milyon kWh Üretim

Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde 36.476 m²’lik arazi üzerine kurulan Arazi Tipi Güneş Enerjisi Sistemi, toplam 4680 adet 550 Wp gücünde solar panelden oluşuyor. Bu paneller, yılda yaklaşık 3.626.000 kWh elektrik üretim kapasitesine sahip. TEDAŞ sistemine entegre edilen GES sayesinde üretilen bu elektrik, Ant Yapı bünyesindeki ticari tesislerin enerji ihtiyacını karşılayacak.

Ant Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Okay, şirketin sürdürülebilir enerji projelerine verdiği önemi vurgulayarak şunları söyledi: “33 yıllık bir inşaat şirketi olarak, her projemizde Çevre Yönetim Sistemi ilkelerine sadık kalıyoruz. Doğal kaynakları verimli kullanmak, israfı önlemek ve çevre kirliliğini azaltmak temel hedeflerimiz arasında. Bu doğrultuda, en temiz yenilenebilir enerji kaynağı olan güneş enerjisini tesislerimize kazandırarak doğaya katkı sağlıyoruz.”

Uzaktan İzleme ve Güvenlik Sistemi

Ant Yapı’nın GES sistemi, dijital teknolojilerle desteklenmiş durumda. Sistemde üretilen enerji verileri, anlık olarak izlenebiliyor. Günlük, aylık ve yıllık üretim verileri takip edilebildiği gibi, sistemde oluşabilecek arızalar da merkezi otomasyon sistemi üzerinden online olarak görüntülenebiliyor. Ayrıca tesisin güvenliği, 32 adet kamera ile sağlanarak sürekli kontrol altında tutuluyor.

Çevreye ve Geleceğe Yatırım

Ant Yapı, sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarıyla geleceğe yatırım yapmaya devam ediyor. Yenilenebilir enerji yatırımları, şirketin çevreye duyarlılığını ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma vizyonunu yansıtıyor. GES sayesinde elde edilen enerji, hem şirketin karbon ayak izini azaltacak hem de enerji maliyetlerinde uzun vadede tasarruf sağlayacak.

Ant Yapı Hakkında

1991 yılında kurulan Ant Yapı, kaliteden ödün vermeyen yapısıyla yurt içi ve yurt dışında birçok prestijli projeyi hayata geçirdi. Konut, rezidans, otel, okul, kültür merkezi, iş merkezi, alışveriş merkezi, havalimanı ve endüstriyel tesisler gibi geniş yelpazede hizmet veren şirket, 17 milyon metrekarenin üzerinde projeye imza attı. Ant Yapı, yenilikçi çözümler ve profesyonel kadrosuyla sektördeki liderliğini sürdürüyor.

Bu yatırımla Ant Yapı, doğayla uyumlu projeler gerçekleştirmeye ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeye kararlılıkla devam ediyor.

Uludağ Elektrik’ten Dijitalleşme ile Yeşil Gelecek

0

Uludağ Elektrik, hizmet sunduğu Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da 5 milyondan fazla nüfusun hayatını kolaylaştırmakla kalmıyor, dijitalleşme çalışmalarıyla çevreye de büyük katkılar sağlıyor. Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki büyük ölçekli müşterilere enerji tedariki sağlayan şirket, dijital hizmet kanallarını etkin kullanarak işlemleri hızlandırırken, kağıt tüketimini azaltarak doğanın korunmasına destek veriyor.

Dijitalleşme ile Hız ve Kolaylık

Uludağ Elektrik, online işlem merkezi üzerinden birçok işlemi dakikalar içinde gerçekleştirme imkânı sunuyor. Abonelik başlatma ve sonlandırma, fatura ödeme, taksitlendirme ve tüketim bilgilerini görüntüleme gibi işlemler, zaman ve mekândan bağımsız şekilde yapılabiliyor. Abonelik işlemlerini 3 dakikada tamamlamak mümkünken, tüketim endeksi girilerek anında fatura oluşturulabiliyor. Müşteriler, geçmiş elektrik tüketim verilerini inceleyerek enerji kullanım alışkanlıklarını analiz edebiliyor.

Bu hizmetlerden faydalanmak için www.uludagelektrik.com.tr adresi üzerinden online işlem merkezine giriş yapmak yeterli oluyor. Ayrıca, Uludağ Elektrik, fiziksel işlem merkezlerinde sunduğu hizmetleri de iyileştirerek dijitalleşmenin yanı sıra yüz yüze işlemlerde de konfor sunmaya devam ediyor. 100’e yakın işlem merkezi, çağrı merkezi ve e-Devlet üzerinden de elektrikle ilgili birçok işlem kolayca gerçekleştirilebiliyor.

Elektronik Fatura ile Doğaya Katkı

Uludağ Elektrik, çevre bilincini artırmak ve kağıt tüketimini azaltmak için elektronik fatura kullanımını teşvik ediyor. Yaklaşık 2 milyon abonesi elektronik fatura uygulamasını kullanarak doğaya önemli katkılarda bulunuyor. Elektronik fatura sayesinde yılda 30 ton kağıt tasarrufu sağlanırken, 800.000 litre su korunuyor ve 39 ton karbondioksit salımı engelleniyor.

Elektronik faturaya geçiş, sadece çevreyi korumakla kalmıyor, faturaların kaybolma riskini ortadan kaldırarak her an her yerden erişim imkânı sunuyor. Bu uygulamadan elde edilen tasarruflar, şirketin ‘Yeşil Dönüşüm Ormanları’ projesine yönlendiriliyor. Her yıl dikilen binlerce fidanla, son beş yılda 11 futbol sahası büyüklüğünde yeşil alan oluşturuldu.

Sürdürülebilir Gelecek İçin Adımlar

Uludağ Elektrik’in dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odaklı çalışmaları, toplumsal çevre bilincini artırmayı hedefliyor. Hem kurum içi hem de müşteriler bazında doğa dostu çözümler benimseyen şirket, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma amacı güdüyor. Elektronik fatura ve dijital hizmetler sayesinde, hem zaman hem de doğal kaynaklardan büyük ölçüde tasarruf sağlanıyor.

Uludağ Elektrik, dijitalleşmenin gücünü doğayla buluşturarak sürdürülebilir bir gelecek için önemli adımlar atmaya devam ediyor.

Elektromekanik Sektöründe 2025 Hedefi 10 Milyar Dolar

2024 yılını yaklaşık 9,5 milyar dolarlık ihracatla kapatmaya hazırlanan elektromekanik sanayi sektörü, küresel ve yerel ekonomik zorluklara rağmen 2025 yılı için hedeflerini büyütüyor. Sektör, 10 milyar doların üzerinde ihracatla yeni bir rekora imza atmayı planlıyor. Elektromekanik Sanayicileri Derneği (EMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Güngör, bu hedefe ulaşmanın, sektörün sorunlarına çözüm üretilmesi ve kamu desteklerinin artırılmasıyla mümkün olabileceğini vurguladı.

Küresel Hedefler ve NET SIFIR 2050 Vizyonu

Güngör, dünya genelinde elektriğe olan talebin giderek arttığını belirterek, NET SIFIR 2050 hedeflerinin Türk elektromekanik sanayisi için önemli fırsatlar sunduğunu dile getirdi. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) senaryolarına göre, 2030 yılına kadar küresel çapta yıllık ortalama 550 milyar dolar, 2030-2050 yılları arasında ise yıllık ortalama 580 milyar dolar yatırım yapılması bekleniyor. Elektrik iletim ve dağıtım şebekelerinin genişleyeceğine ve bu genişlemenin iç pazara da yansıyacağına dikkat çeken Güngör, sektörün 2050 yılına kadar canlı bir pazarla karşı karşıya kalacağını ifade etti.

Enflasyon ve Kur Dengesi Rekabeti Zorluyor

Elektromekanik sanayinin 2025 ihracat hedeflerine ulaşabilmesi için enflasyon ve kur dengesinin sağlanması gerektiğine dikkat çeken Güngör, özellikle Çin menşeili ürünlerle rekabetin giderek zorlaştığını söyledi. İhracatçılara yönelik Eximbank kredilerinin artırılması ve düşük faizli finansman sağlanması gerektiğini belirten Güngör, bu tür desteklerin yeni projelerin hayata geçirilmesi açısından kritik önem taşıdığını ifade etti.

Nitelikli İş Gücü Kaybı Tehlikesi

Sektördeki bir diğer önemli sorunun nitelikli iş gücü kaybı olduğunu belirten Güngör, yüksek enflasyonun ücret dengesini bozduğunu ve kalifiye personelin başka alanlara kaymasına yol açtığını söyledi. 2025 yılında beklenen asgari ücret artışının sektördeki iş gücü kaybını önlemek için yetersiz kalabileceğine işaret eden Güngör, nitelikli çalışanları korumak için özel teşvik mekanizmalarının devreye alınması gerektiğini vurguladı.

Kamu ve Özel Sektör İş Birliği Şart

Elektromekanik sanayisinin büyümesinin kamudan bağımsız düşünülemeyeceğine dikkat çeken Güngör, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2024-2028 Strateji Planı’ndaki hedeflere ulaşmak için kamu ihale süreçlerinin hızlandırılması gerektiğini söyledi. Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) ihalelerinde liyakat esaslarının göz önünde bulundurulması ve Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) satın alma yönetmeliğinde haksız rekabeti önleyecek düzenlemelere gidilmesinin önemine vurgu yaptı.

Yerli ve Milli Üretime Destek

Güngör, yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşmada yerli ve milli üretimin kritik rol oynadığını belirtti. Yerli üreticilere sağlanacak teşviklerin, ihracatta rekabet avantajı sağlayacağını, yeni yatırımların finansmanında kolaylık yaratacağını ve AR-GE projelerinin geliştirilmesine katkıda bulunacağını ifade etti. Böylece, sektörde yaşanan finansal zorlukların aşılabileceğini ve sürdürülebilir büyümenin desteklenebileceğini dile getirdi.

Elektromekanik sanayi sektörü, 2025 ve sonrasında hedeflerini büyütmeye devam ederken, kamu destekleri ve stratejik çözümlerle bu hedeflere ulaşmak için kararlı bir şekilde ilerliyor.

Kadınlara Destek: Eşitliğin Kimyası Sahada

Yalova’dan dünya kimya sahnesine uzanan Aksa Akrilik, Akkim Kimya ve DowAksa, toplumsal cinsiyet eşitliği için güçlerini birleştirdi. “Eşitliğin Kimyası” projesiyle kadınların ve kız çocuklarının eğitimine odaklanan bu üç büyük şirket, Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) iş birliğiyle Yalova’da “Hayat Dolu Buluşmalar” programını başlattı.

Projenin temel amacı, kadınların güçlenmesi ve kız çocuklarının eğitime erişimini artırmak. Program kapsamında 18 yaş üstü kadınlara okuryazarlık, matematik ve yaşam becerileri eğitimi verilirken, 14-18 yaş arası kız çocuklarına da eğitimlerine devam etmeleri ve yaşam becerilerini geliştirmeleri için destek sağlanıyor. Yüz yüze uygulanan eğitimler 8 hafta sürüyor.

“Geniş Etki Yaratmak İstiyoruz”

Aksa Akrilik Genel Müdürü Cengiz Taş, programın Yalova’dan başlayarak Türkiye geneline yayılmasını hedeflediklerini belirtirken, Akkim Kimya Genel Müdürü Onur Kipri, bu güç birliğinin topluma örnek olmasını dilediklerini vurguladı. DowAksa İcra Kurulu Başkanı Massimo Rebolini ise, kadınların güçlenmesinin toplumların ilerlemesi için kritik önem taşıdığını ifade etti.

AÇEV Genel Müdürü Senem Başyurt, projede yer almaktan mutluluk duyduklarını söyleyerek, eğitimle güçlenen kadınların, eşit bir toplum inşasında kritik rol oynadığını belirtti. Şirketler, bölgeye değer katacak sosyal sorumluluk projelerine devam ediyor.

COP-29 zirvesine enerji politik bakış

Dünya gündemini sıklıkla işgal eden bir konu “İklim Değişikliği” olmaktadır. Önceleri “Küresel Isınma” olarak söz edilen bu değişim süreci, dünyanın farklı bölgelerinde farklı etkileriyle ortaya çıktığından son dönemlerde, daha doğru bir ifadeyle “İklim Değişikliği” olarak ifade edilmektedir. Tanım olarak ise, “Nedeni ne olursa olsun iklimin ortalama durumunda ve/veya değişkenliğinde onlarca yıl ya da daha uzun süreler boyunca gerçekleşen değişiklikler” olarak betimlenmektedir.

Burada şunu belirtmek yerinde olacaktır ki; iklim değişikliği konusu gerçekte hayli karmaşık etkileşimler silsilesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan basitçe açıklanması da zorluklar arz etmektedir. Dolayısıyla iklim değişikliği etkilerini önlemek ve/veya hafifletmek hiç de kolay olmamaktadır.

Üzerinde yaşadığımız dünya için iklim değişikliği, gerçekte yeni bir olgu değildir. Çağlar boyunca dünyada ısınma ve soğuma süreçleri birbirini takip eden şekilde döngüsel çevrimler bağlamında kendini göstermiş bir olgudur. Dünya üzerinde insanlar varken de yokken de böylesi değişimler yaşanmıştır.

Dünya yüzeyindeki ısınma ve soğuma süreçlerine sebep olan esas neden, dünyanın enerji bilançosunu değiştiren etmenler olmaktadır. Dolayısıyla karmaşıklık ihtiva eden iklim sistemi, esas itibariyle güneşten alınan enerji ile ilgilidir denebilir. Bir başka deyişle, dünyanın güneşten aldığı enerji ve bir başka deyişle dünya enerji bilançosundaki değişimler burada etken olmaktadır.

İklim değişikliğinin sebebi olarak başlıca iki grupta toplayabileceğimiz etmenden bahsedilebilmektedir. Bunlar “Kozmik Etkiler” ve “Antropojenik Etkiler” olarak betimlenmektedir. Kozmik etkiler arasında; dünya yörüngesindeki değişimler, güneş faaliyetlerindeki değişimler, manyetik kutbun kayması vb. gibi etkenler olabildiği gibi dünya atmosferindeki değişimler de etkin olabilmektedir.

Dünya atmosferinde, iklim değişikliğine neden olabilecek önemli bir etmen sera gazları olmaktadır. Doğal olarak sera gazı salımı zaten vardır.  Ancak bundan ayrı olarak insanoğlundan kaynaklanan sera gazı salımları önemli olabilmektedir. İşte burada antropojenik etki kendini göstermektedir.

Sera gazları betimlemesi ile bilindiği üzere; karbon, azot ve kükürt oksitler, metan, su buharı ve ozon ifade edilmiş olmaktadır. Sera gazları içinde önemli bir tanesi karbondioksit olup dünya atmosferinde ilim üzerinde en olumsuz etkiyi oluşturduğu kabul edilmektedir. Nitekim sera gazı etkisi incelenirken karbondioksit “indikatör” olarak ele alınmakta ve çoğu kez de karbon dioksit üzerinden değerlendirmeye gidilmektedir.

Burada şunu da belirtmek yerinde olacaktır ki; karbondioksit için doğa kaynaklı olarak özellikle denizlerden önemli çıkışlar söz konusu olmakta, ayrıca canlıların (insanların, hayvanların ve bitkilerin) solunumu da burada önem arz etmektedir. Bunlara ilaveten insanların faaliyetlerinden dolayı salımlar da söz konusu olmaktadır. Özellikle de enerji üretimi sırasında salınan karbondioksit, başta gelen antropojenik etkiyi oluşturmaktadır.

Sera gazlarına ve bu bağlamda karbondioksit salımına insanoğlunun katkısı esas itibariyle sanayi devriminden sonra hayli önem kazanmıştır. Zaman ilerledikçe yazık ki; bu salımın giderek artan bir trend gösterdiği gözlenmiştir. Günümüzde insanoğlunun katkısı küçümsenmeyecek boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Sorun küresel olduğundan, sera gazlarının olumsuz etkileri sınır tanımayan ve her ülke için risk oluşturan bir mevzu haline gelmiştir.

İklim Değişikliğiyle İlgili Uluslararası İnisiyatif Girişimleri

Sera gazı salımının ve özellikle de karbondioksitin artışının yadsınamaz boyutlara ulaşmaya başlamasıyla birlikte bazı uluslararası çalışmalar ve etkinlikler gerçekleştirilmiştir. İlk olarak 1972’de Stockholm’de “Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı” toplanmış, 15 yıl sonra, “Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu” oluşturulmuş ve “Bizim Doğal Geleceğimiz (Our Common Future)”adını taşıyan bir uyarı Raporu yayınlanarak “sürdürülebilirlik” kavramı tanımlanmıştır.

Bu Raporun yayınlanmasından 5 yıl sonra 1992 Yılında Rio’da Birleşmiş Milletler (BM) tarafından geniş kapsamlı bir Konferans düzenlenmiş ve konuya ilişkin Ortak Rapor yayınlanmıştır. 10 yıl sonra ise benzer bir zirve Johannesburg’da toplanmış ve alınan yol belirlenmeye çalışılmışsa da önemli bir gelişim sağlanamadığı gözlenmiş ve zirve başarısızlıkla sonlanmıştır.

Öte yandan, Rio zirvesi doğrultusunda teknik ve somut limitlerin konulduğu Kyoto Protokolu 1997’de imzaya açılmış ve bu protokolün ekinde ülkeler iki kategoride toplanmıştır. Söz konusu bu Protokol; (Türkiye’nin de dahil olduğu) gelişmiş Ek 1 ülkelerinin sera gazı salımlarını azaltmalarını kabul etmelerini ve 2008-2012 yılları arasında, 1990 yılı seviyesinden ortalama %5 aşağıya çekmelerini istemektedir. Aksi takdirde (oluşturulacak Karbon Borsası bağlamında) ilave ödeme yapmalarını öngörmekteydi.

Kyoto protokolünü ABD dışındaki hemen her ülke imzalamıştır. Ancak, ABD’nin o dönemde en büyük sera gazı salımı yapan ülke olarak protokolü imzalamamış olması ve ilaveten 2012 ye yaklaşılırken 2008 ekonomik krizinin yaşanması ile bu ekonomik krizin etkilerinin tüm ülkeler için yıpratıcı olması sonucunda Kyoto protokolü gerekleri yerine getirilememiştir.

Bütün bu girişimlerden sonra; 2015 yılında iklim değişikliğini önlemek için 21. BM Toplantısı Paris’te toplanmıştır. COP-21 olarak da nitelenen bu toplantı sonucunda, Aralık 2015’te üzerinde mutabakat sağlanan kararlar oluşturulmuştur. Söz konusu kararlar (ABD de dahil olmak üzere) “oybirliği” ile kabul edilmiştir.

COP-29

COP-21’den sonra, “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (UNFCCC)” taraf olan ülkeler her yıl COP (Conference of Parties) toplantıları olarak yapılmaktadır. Son olarak iklim değişikliği ve çevresel sürdürülebilirlik konularında küresel bağlamda en önemli zirve olarak kabul edilen böylesi bir toplantı, COP-29 olarak Azerbaycan’da 11-24 Kasım 2024 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir.

Konferansa, üst düzey devlet yetkilileri ve çevre hareketlerinin önde gelen isimleri katılmışlardır. Bununla beraber, Rusya, Almanya, Fransa, Kanada, Brezilya gibi ülkeler devlet veya hükümet Başkanı düzeyinde Zirveye katılmamışlardır.

COP-29’da farklı ve zıt görüşlerin ortaya çıktığı gözlenmiştir. İklim değişikliğine ilişkin karşı çıkmalar olmasına rağmen aceleyle kabul edildiği ifade edilen bir anlaşmanın ortaya çıktığı söylenebilir. Ancak, ittifakla kabul söz konusu olmamıştır. Ortaya koyulan metne göre; “2035 yılına kadar yılda en az 300 milyar dolar” iklim finansmanı hedefi belirlenmekte ve bir Yol Haritasının başlatılmasından bahsedilmektedir.

Zirvede, metni reddeden ilk ülkenin Hindistan olduğu görülmüştür. Halen, en büyük karbondioksit salımı yapan ülkelerden olan Hindistan’ın bu tutumu, (bu kadar bir meblağın ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olmadığı gibi bir tezle) bir dizi ülkeden destek aldığı da gözlenmiştir.

Öte yandan, Avrupa Birliği (AB) ve “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)” Sekreterliğinin, anlaşmayı desteklediği söylenebilir. Ayrıca, AB paketteki hedefin “gerçekçi bir hedef” olduğunu ifade etmiştir.

Hindistan, Çin ve Suudi Arabistan’ın da, fosil yakıtlara olan bağımlılıklarını azaltmaya ilişkin girişimlere direndikleri gözlenmiştir. AB ile birlikte 25 ülke “yeni kömür yok” ilkesini benimsediklerini ifade ederken Hindistan, Çin ve ABD de dahil olmak üzere bir dizi ülke planı desteklemeyi reddetmektedir.

Emisyonları azaltmak için artan aciliyetle, 2021’de Glasgow’da yapılan “COP-26 İklim Zirvesi”nde kömürü “aşamalı olarak azaltmak” için küresel bir taahhüt dile getirilmişti. Buna karşın Hindistan’ın yeni kömür santralleri açmaya devam ediyor olması ve Çin’de kömür santrallerinin kullanılmaya devam ediyor olması gibi durumlar sorunların artarak devam ettiği anlamına gelmektedir. Burada, (özellikle de enerji üretimi konusunda) maddi destek eksikliği sorunun özünü oluşturuyor olmaktadır.

Sonuç

Bakü-Azerbaycan’da yapılan COP-29’da ülkelerin iklim değişikliğiyle ilgili daha iddialı hedefler belirlemeleri, emisyonları azaltmaya yönelik yeni stratejiler geliştirmeleri beklenmekteydi. Bu bağlamda, küresel işbirliğinin güçlendirmesi için ülkelerin yeni somut finansman hedeflerinin belirlenmesi gerektiğine ilişkin anlaşma üzerinde mutabakata varılması amaçlanmıştı.

Ancak, bir anlaşma metni ortaya çıkmış olsa da yeterli finansmanın olmaması zirvede tam bir mutabakatın sağlanamamasının ana nedeni olduğu görülmektedir. Bunda farklı iklim fonlarında yeterli paranın olmaması, aynı zamanda gelişmiş ülkelerin taahhütlerini yerine getirme konusunda sürekli olarak yetersiz kalıyor olması konunun ana odak noktasını oluşturmaktadır. İlaveten, Ukrayna’daki savaş, Gazze’deki sıcak çatışmalar gibi dünyanın gündeminde olan jeopolitik kargaşa, gelişmiş dünyanın ek finansman sağlama kapasitelerini zorladığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, mevcut sınırlı fonları kimin kullanacağı ve kimin ihtiyaçlarına öncelik verileceği de ayrı bir sorun olarak kendini göstermektedir.

Kasım 2024’de Azerbaycan’da yapılan COP-29 İklim Zirvesi göstermiştir ki; farklı ulusal öncelikler ve hedefler, dünyanın iklim değişikliğine karşı mücadelesinde birleşik bir yaklaşım geliştirmede biteviye engel oluşturmaktadır. Ancak, dünyanın halihazırdaki konjüktrel durumu ve şimdiye kadar enerji politik olarak yapılmış olan tercihler iklim eylemlerindeki derin bölünmeleri oluşturmaktadır. Yakın gelecekte çözüme ulaşmanın zorluğu da önemli bir gerçeklik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durumda ülkelerin kendi coğrafyaları ve enerji politik durumları bağlamında iklim değişikliği etkilerine uyum sağlamaya yönelik kendi programlarını geliştirip uygulamaları hayati önem taşımaktadır.

İsveç’in Toplu Ulaşımına Otonom Dokunuş

0

Mobilitenin geleceğine yön veren yenilikçi çözümleriyle dikkat çeken Karsan, dünya çapındaki başarılarına bir yenisini daha ekliyor. Türkiye’nin önde gelen otomotiv markalarından Karsan’ın geliştirdiği Seviye-4 otonom elektrikli otobüs olan Karsan Otonom e-ATAK, İsveç’te hizmete girmeye hazırlanıyor. Ağustos 2025’te Göteborg şehrinde faaliyete geçecek bu otonom otobüs, İsveç’in toplu ulaşımında yeni bir çığır açacak.

Göteborg’un Toplu Ulaşımına Yenilikçi Çözüm

Karsan, ADASTEC, Västtrafik, Vy Buss ve Applied Autonomy iş birliğiyle hayata geçirilen bu proje, Göteborg’un Merkez İstasyonu’nu Liseberg İstasyonu’na bağlayarak şehir içi ulaşımı daha verimli ve kesintisiz hale getirecek. Özellikle Gårda bölgesi için önemli bir ulaşım çözümü sunacak olan bu sürücüsüz otobüs, toplu taşımanın gelecekteki sürdürülebilir dönüşümüne örnek teşkil edecek.

Karsan CEO’su Okan Baş, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Norveç ve Finlandiya’da açık trafikte biletli yolcu taşıyan Seviye-4 otonom otobüsümüz Karsan Otonom e-ATAK, şimdi de İsveç’te çığır açmaya hazırlanıyor. Bugüne kadar 100.000 kilometrelik deneyimimiz ve taşıdığımız 35.000 yolcu, bu projede bize büyük bir avantaj sağlıyor” dedi. Baş, zorlu hava koşullarında bile başarılı performans gösteren aracın, toplu taşımada sınırları aştığını vurguladı.

ADASTEC’ten Teknolojik Destek

Karsan’ın teknoloji partneri ADASTEC tarafından geliştirilen flowride.ai platformu, bu projenin operasyonel başarısında önemli bir rol oynuyor. ADASTEC CEO’su Dr. Ali Ufuk Peker, “İsveç’te Seviye-4 otonom toplu taşıma aracını hayata geçirmiş olmaktan gurur duyuyoruz. Bu proje, otonom toplu taşımanın şehir içi hareketlilikteki önemini bir kez daha gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Küresel Başarı ve Deneyim

Karsan Otonom e-ATAK, ABD’nin Michigan State University kampüsünde ve Norveç’in Stavanger şehrinde açık trafikte biletli yolcu taşıyarak dünya çapında başarıya imza attı. Tünelden geçen ilk otonom otobüs olma unvanını da taşıyan bu araç, şimdiye kadar ABD, Norveç, Fransa, Romanya, Finlandiya, Hollanda, İsviçre ve Türkiye’de toplu taşıma projelerinde yer aldı. Ağustos 2025’te İsveç’te de hizmete girecek olan Karsan Otonom e-ATAK, toplu taşımada dünya çapında öncülüğünü sürdürüyor.

Gelişmiş Otonom Teknolojisi

LiDAR, Radar, RGB Kameralar ve GNSS gibi son teknoloji sensörlerle donatılan Karsan Otonom e-ATAK, farklı hava koşullarında hassas navigasyon ve güvenli sürüş sağlıyor. 40 km/s hıza ulaşabilen bu araç, duraklara yanaşma, trafik ışıklarını algılama ve yolcu alıp indirme işlemlerini tamamen sürücüsüz olarak gerçekleştiriyor.

Sürekli Hizmete Hazır

8,3 metre uzunluğundaki bu otonom otobüs, AC üniteleriyle 5 saatte, DC üniteleriyle 3 saatte tam şarj olabiliyor. Böylece sürekli hizmete hazır kalıyor ve şehir içi ulaşımda sürdürülebilir bir çözüm sunuyor.

Karsan, 58 yıllık deneyimi ve yenilikçi vizyonuyla mobilitenin geleceğinde öncü rol oynamaya devam ediyor. Toplu taşımada sürdürülebilir ve akıllı çözümleriyle dünya markası olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Arda Turan: Yeşil Sahalardan Yolların Efsanesine

0

Futbol sahalarının unutulmaz ismi Arda Turan, bu kez direksiyon başında yeni bir maceraya atılıyor! Çin’in sofistike off-road SUV markası JAECOO, marka elçisi olarak Arda Turan ile güçlerini birleştirerek, otomotiv dünyasında dikkat çekici bir adım attı. “Klasikten gelen klasiğin ötesine” felsefesiyle premium arazi aracı kavramını yeniden tanımlayan JAECOO, performans ve estetiği bir arada sunarak yolları fethetmeye hazırlanıyor.

JAECOO’nun güçlü 1.6 TGDI motoru ile donatılmış modeli JAECOO 7, üstün sürüş performansı ve teknolojisiyle dikkat çekiyor. Futbol kariyerinde zirvelere ulaşan, Galatasaray’dan Atlético Madrid ve Barcelona’ya uzanan başarılarla dolu yolculuğu sayesinde Arda Turan, mükemmelliğe olan bağlılığı ve sürekli gelişim arzusuyla JAECOO’nun yenilikçi ruhunu simgeliyor.

Türk futbolunun gururu olan Arda Turan, bu iş birliğiyle sadece spor sahalarında değil, yolların da yıldızı olacağını kanıtlıyor. JAECOO ile Arda Turan’ın buluşması, spor ve otomotiv dünyasında inovasyon ve geleneğin modernle buluşmasının çarpıcı bir örneği olarak öne çıkıyor.

Arda Turan’ın sürüş tutkusunu yansıtan bu yeni macera, otomobil dünyasında heyecan ve dinamizmi yeniden tanımlayacak!

Daikin, Yüksek Konfor ve Ekonomik Isınma Sunuyor

Daikin, Yüksek Konfor ve Ekonomik Isınma Sunuyor

İklimlendirme sektörünün 100 yıllık tecrübesine sahip öncü markası Daikin, ürün gamını genişletmeye devam ediyor. Sakarya Hendek Üretim Tesisi’nde üretilen tam yoğuşmalı VZ Premix 42 kombi, üstün enerji verimliliği ve çevre dostu teknolojileriyle kullanıcılarına ekonomik ve yüksek konforlu ısınma sağlıyor. Yeni nesil paslanmaz çelik eşanjörü sayesinde uzun ömürlü kullanım sunan bu model, özellikle geniş alanların ısıtılmasında ideal bir çözüm olarak öne çıkıyor.

42 kW kapasitesi ve “Cold Burner” (Soğuk Brülör) teknolojisi ile maksimum enerji performansı sağlayan VZ Premix 42, düşük karbon emisyonu sayesinde çevreye duyarlılığını kanıtlıyor. Yoğuşma teknolojisi ve tam modülasyon özellikleriyle yakıt tasarrufu sağlayan kombi, dakikada 20 litre sıcak su üretme kapasitesiyle hem evlerde hem de ticari alanlarda kesintisiz sıcak su sunuyor.

Airfel Maestro Optimum 42 ile Ekonomik Alternatif

Daikin’in alt markası Airfel, fiyat-performans odaklı tüketiciler için Maestro Optimum 42 modelini sunuyor. Full alev modülasyonu ve NOx sınıfı 6 özelliğiyle çevreye duyarlı olan bu model, doğal gaz ve LPG ile çalışabilme özelliği sayesinde geniş kullanım alanı sunuyor. Paslanmaz çelik ısı eşanjörü ve premix brülör teknolojisiyle verimli ısınma sağlarken, geniş alanlarda güçlü pompa performansıyla dikkat çekiyor.

Daikin ile Sürdürülebilir ve Güvenilir Isınma

Daikin, VZ Premix 42 ve Airfel Maestro Optimum 42 modelleriyle kullanıcılarına sadece ısınma değil, güvenilir ve uzun ömürlü bir çözüm sunuyor. İnovatif yaklaşımları ve çevre dostu teknolojileriyle Daikin, kış aylarında konfor ve enerji tasarrufunun adresi olmaya devam ediyor.

Türkiye’de Bir İlk: Sayaçlar Uzaydan Okunacak

Aydın, Denizli ve Muğla illerinde faaliyet gösteren Adm Elektrik, Türkiye’de bir ilke imza atarak, elektrik sayaçlarını uydu teknolojisiyle uzaktan okumaya başlıyor. Plan-S iş birliğiyle yürütülen bu proje, Connecta IoT Network teknolojisini kullanarak, GSM erişimi sınırlı kırsal bölgelerde sayaç verilerini uzaydan iletecek. Bu yenilikçi çözüm, enerji kayıplarını azaltarak sektörde önemli bir dönüşüm başlatacak.

Uydu Destekli IoT ile Enerji Yönetimi

Proje kapsamında, elektrik sayaçlarından toplanan veriler, Plan-S’in Connecta IoT Network uyduları aracılığıyla Adm Elektrik’in veri merkezlerine aktarılacak. Bu sayede GSM altyapısının yetersiz kaldığı bölgelerde bile sayaç okuma ve analiz işlemleri sorunsuz şekilde gerçekleştirilebilecek. Bu teknoloji, sadece sayaç okuma verimliliğini artırmakla kalmayıp, karbon ayak izinin azaltılmasına da katkı sağlayacak.

Kayıp-Kaçak Tespitinde Büyük Adım

Gerçek zamanlı veri aktarımı sayesinde enerji kayıpları ve kaçak kullanım daha hızlı tespit edilebilecek. Bu sayede saha operasyonları daha etkin ve güvenilir hale gelecek. Adm Elektrik Genel Müdürü Ahmet Bayramoğlu, konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu:

“Kırsal bölgelerdeki GSM sorunlarına yenilikçi bir çözüm getiriyoruz. Bu proje, enerji yönetiminde verimliliği artırırken, operasyonel riskleri de azaltacak. Teknolojide öncü olmak bizim için gurur verici.”

Plan-S ile Dijitalleşen Enerji Yönetimi

Plan-S CEO’su Tugay Güzel ise projeyle ilgili şunları söyledi:

“Connecta IoT Network ile enerji yönetimini dijitalleştirerek hem teknolojik hem de çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlıyoruz. Bu iş birliği, sektörde örnek teşkil edecek.”

Pilot Çalışmalar ve Gelecek Planları

Pilot uygulama sürecinde, daha önce veri alınamayan bölgelerden başarılı veri akışları sağlandı. Tam ölçekli uygulama, 2025 yılı içerisinde devreye alınacak. Plan-S, mevcut dört uydusuna ek olarak SpaceX Falcon 9 ile fırlatılacak yeni uydularla küresel kapsama alanını genişletmeyi hedefliyor.

Aksa Enerji’den Özbekistan’a Stratejik Enerji Hamlesi

Özbekistan’ın enerji altyapısını güçlendirecek Talimercan Doğal Gaz Kombine Çevrim Santrali, Aksa Enerji tarafından 7 ay gibi kısa bir sürede devreye alındı. 430 MW kurulu güce sahip santralin açılışı, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ve Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Törene Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Berat Çonkar da iştirak etti.

Aksa Enerji, Taşkent ve Buhara’daki mevcut santrallerine ek olarak bu yeni yatırımıyla Özbekistan’daki toplam kurulu gücünü 1.220 MW’ye yükseltti. Şu anda 352 MW kapasiteyle çalışan santralin, 2025 yılı başında tam kapasiteye ulaşması planlanıyor.

Santralin devreye alınmasıyla ilgili açıklama yapan Aksa Enerji Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cemil Kazancı, “Talimercan santrali, Türkiye ve Özbekistan arasındaki güçlü ekonomik ilişkilerin somut bir örneğidir. Bu proje, enerji arz güvenliğini sağlarken, Aksa Enerji’nin uluslararası büyüme hedeflerine de önemli bir katkı sunuyor” dedi.

Özbekistan Enerji Bakanlığı’na bağlı NEGU ile yapılan anlaşmaya göre, elektrik üretimi için gereken doğal gaz Özbekistan Hükümeti tarafından sağlanacak. Üretilen elektrik ise 25 yıllık ABD Doları bazlı garantili kapasite anlaşması kapsamında fiyatlandırılacak.

Santralin inşası, Türkiye’nin farklı noktalarından 6 ay gibi kısa bir sürede gerçekleştirilen geniş çaplı lojistik operasyonla tamamlandı. Bu proje, Aksa Enerji’nin uluslararası başarılarının yanı sıra, Özbekistan’ın enerji arz güvenliği ve iki ülke arasındaki stratejik iş birliğinin güçlenmesine büyük katkı sağlıyor.

Savunma Sanayii ve Enerjide Dijital Dönüşüm


Savunma sanayi ve enerji sektöründe dijital dönüşüm giderek daha kritik hale gelirken, Türkiye’nin yerli ve milli yazılım çözümleri bu alandaki iş birliklerine yön veriyor. Geçtiğimiz aylarda Brüksel’de tanıtılan ve ELD Bilişim tarafından geliştirilen FORIPS Suite yazılımı, dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Forte Bilgi İletişim Teknolojileri ve ELD Bilişim tarafından düzenlenen konferansta, Avrupa Birliği savunma sistem karar vericileri ve Türkiye’den sanayi temsilcileri bir araya gelerek dijital entegrasyon ve maliyet optimizasyonu üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Savunma Sanayiinde IPS Sistemlerinin Rolü

IPS Konsey Başkanı Phill Williams, Entegre Ürün Destek (IPS) sistemlerinin savunma sanayinde kritik bir rol oynadığını belirtti. Williams, “IPS’in amacı, operasyon sırasında ekipmanların kullanılabilirliğini en üst seviyede tutmak. Örneğin, 100 uçakla başlayan bir savaşta, IPS kullanan taraf 85 uçağını hazır tutabilirken, rakip yalnızca 40 uçakla operasyon yapabilir. Bu, büyük bir avantaj sağlar,” dedi. Williams, bu sistemin sivil altyapılar ve enerji sektöründe de kullanılabileceğini ve maliyetleri düşürerek operasyonel verimliliği artırdığını vurguladı.

FORIPS ile Maliyet Tasarrufu ve Verimlilik

Forte Genel Müdürü Hasan Cengiz Bayrak, savunma sanayiinde maliyet yönetiminin önemine dikkat çekerek şunları söyledi: “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeni silah sistemleri için 50 milyar dolar harcama yapması beklenirken, bu sistemlerin idame ve işletmesi için 100 milyar dolarlık bir maliyet öngörülüyor. ELD Bilişim’in geliştirdiği FORIPS yazılımı, bu maliyetleri yüzde 10 oranında azaltabiliyor. Bu da 10 milyar dolarlık bir tasarruf anlamına geliyor.”

FORIPS, ana yüklenici ve alt yükleniciler arasında dijital bir platform oluşturarak yedek parça tedarik zincirini hızlandırıyor ve NATO standartlarına uygun çözümler sunuyor. Bayrak, “Bu dijital entegrasyon, bakım sürelerini kısaltarak sistemlerin daha uzun süre kullanılmasını sağlar ve süreçlerin verimliliğini artırır,” dedi.

Enerji Sektöründe Dijital Entegrasyonun Önemi

Konferansta, savunma sanayiindeki dijital entegrasyonun enerji sektörüne de uyarlanabileceği vurgulandı. FORIPS gibi yazılımlar, enerji altyapılarında bakım ve onarım süreçlerini optimize ederek maliyetleri azaltıyor ve operasyonel verimliliği artırıyor. ASD Tedarik Zinciri ve Servis Müdürü Paul Cramers, “Avrupa’nın enerji ve savunma stratejilerinde, toplam maliyetleri azaltacak dijital çözümlere ihtiyaç var. Türkiye’nin sunduğu bu yazılımlar, Avrupa için önemli bir iş birliği fırsatı sunuyor,” dedi.

Lojistik Planlamanın Kritik Önemi

Milli Savunma Bakanlığı Daire Başkanı Turaç Yavuz, lojistiğin operasyonların en kritik unsurlarından biri olduğunu belirtti. “Ukrayna-Rusya savaşı sonrası, NATO bünyesinde lojistik kavramları yeniden gündeme geldi. Doğru lojistik planlama, operasyonların başarısını doğrudan etkiler,” dedi. Dijital simülasyonların farklı senaryolara hazırlık sağladığını ve bu sayede lojistik planlamada hataların en aza indirildiğini ifade etti.

Türkiye’nin Teknolojik Gücü

Türkiye’nin yerli firmaları, geliştirdikleri yenilikçi yazılımlarla hem savunma hem de enerji sektörlerinde ülkenin bağımsızlığını ve sürdürülebilirliğini güçlendiriyor. 2006 yılında kurulan Forte Bilgi İletişim Teknolojileri, kamu kurumları ve savunma sanayiinde özelleşmiş çözümler sunuyor. 2018 yılında kurulan ve Forte’nin yüzde 100 iştiraki olan ELD Bilişim, entegre ürün destek alanında uzmanlaşmış bir teknoloji firması olarak öne çıkıyor.

Bu tür dijital çözümler sayesinde Türkiye, stratejik sektörlerde hem ekonomik tasarruf sağlıyor hem de operasyonel verimliliği artırarak küresel sahnede etkin bir oyuncu olmaya devam ediyor.

Türkiye’de elektrikli araç şarj devrimi sürüyor

Türkiye, elektrikli araç dönüşümüne hızla uyum sağlıyor. Armut.com’un 2023-2024 verileri, elektrikli araç şarj istasyonu kurulum taleplerinde %235’lik bir artış olduğunu gösteriyor. Büyük şehirlerden sanayi bölgelerine ve tatil destinasyonlarına kadar geniş bir coğrafyada şarj altyapısı hızla büyüyor.

Büyük Şehirler Dönüşüme Öncülük Ediyor

Elektrikli araçların yaygınlaşması, özellikle büyük şehirlerde şarj altyapısına talebi artırdı. Türkiye’nin üç büyük metropolü Ankara, İzmir ve İstanbul, bu dönüşümde başı çekiyor:

Ankara: %278 artışla en hızlı büyüyen şehir oldu.

İzmir: %240 oranında artış kaydetti.

İstanbul: %186’lık artışla üçüncü sırada yer aldı.

Bu artış, şehir içi ulaşımda çevre dostu araçlara olan ilginin arttığını ve altyapı yatırımlarının bu yönde hız kazandığını gösteriyor.

Gelişen Şehirlerde Şarj Talebi Yükseliyor

Metropollerin dışında, gelişmekte olan büyük şehirlerde de talep dikkat çekici seviyelere ulaştı:

Gaziantep: %500 oranında artışla büyümede ön planda.

Adana: %364’lük talep artışı gösterdi.

Bursa: %325 büyüme oranıyla dikkat çekiyor.

Bu şehirlerdeki büyüme, sanayileşme ve artan nüfusla birlikte sürdürülebilir ulaşımın benimsendiğini kanıtlıyor.

Sanayi Bölgeleri Şarj Altyapısıyla Güçleniyor

Sanayi ve ticaret bölgeleri de elektrikli araç devrimine hızla adapte oluyor. Sanayi faaliyetlerinin yoğunlaştığı bölgelerde şarj istasyonu kurulum talepleri rekor seviyelere ulaştı:

Sakarya: %727 artışla lider konumda.

Tekirdağ (Çorlu ve Çerkezköy): %647 büyüme oranıyla öne çıktı.

Kocaeli: %500 artış gösterdi.

Bu bölgelerdeki artış, lojistik ve ticari filoların elektrikli araçlara yöneldiğini ve sanayi kuruluşlarının sürdürülebilirlik hedeflerine yatırım yaptığını gösteriyor.

Tatil Beldeleri Elektrikli Araçlara Hazırlanıyor

Türkiye’nin popüler tatil destinasyonlarında da şarj altyapısı hızla gelişiyor:

Çeşme (İzmir): %1600’lük rekor artış kaydetti.

Bodrum (Muğla): %550 oranında büyüdü.

Manavgat (Antalya): %400’lük talep artışıyla dikkat çekiyor.

Konyaaltı (Antalya): %267,

Fethiye (Muğla): %200 artış oranlarına ulaştı.

Bu bölgelerde artan talep, turistlerin ve yerel halkın elektrikli araç kullanımına yöneldiğini ve turizm sektörünün çevre dostu ulaşımı desteklediğini gösteriyor.

Türkiye’nin Sürdürülebilir Geleceği Şekilleniyor

Türkiye’nin şarj altyapısındaki bu büyük ivme, ülkenin elektrikli araç ekosistemine hızla adapte olduğunu ortaya koyuyor. Büyük şehirlerden sanayi bölgelerine, tatil beldelerinden gelişen kentlere kadar şarj istasyonları talebindeki artış, sürdürülebilir ulaşım hedeflerine emin adımlarla ilerlediğimizi gösteriyor.

Bu gelişmeler, Türkiye’nin karbon emisyonlarını azaltma, yenilenebilir enerji kullanımını artırma ve çevre dostu teknolojilere geçiş sürecinde önemli bir adım attığını kanıtlıyor. Geleceğin ulaşımı artık sadece fosil yakıtlarla değil, elektrikli araçlarla şekilleniyor.

WIN EURASIA 2025’e geri sayım başladı

Dünyanın en büyük 10 fuar şirketinden biri olan Deutsche Messe’nin Türkiye ofisi Hannover Fairs Turkey Fuarcılık A.Ş. tarafından organize edilen ve 28-31 Mayıs 2025 tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenecek olan WIN EURASIA 2025, endüstriyel dönüşümün rotasını çizmeye hazırlanıyor. Bu yıl 31. kez düzenlenecek olan fuarın basın lansmanı, 10 Aralık Salı günü geniş katılımla gerçekleştirildi.

Hannover Fairs Turkey Genel Müdür Yardımcısı Belkıs Ertaşkın’ın ev sahipliğinde düzenlenen etkinliğe, Türkiye’nin önde gelen sanayi liderleri ve sektörel dernek temsilcileri katıldı. Basın lansmanına; Türkiye Makina Federasyonu (MAKFED) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran, Kuika & System Optima Yönetim Kurulu Başkanı Süreyya Ciliv, Tezmaksan A.Ş. Grup CEO’su Hakan Aydoğdu, Hayat Kimya Global Teknoloji Direktörü N. Tanzer Zeytinoğlu, Ford Otosan Kalite Sistemleri ve Görüntü İşleme Sistemleri Ürün Sahibi Mustafa Karacan, Norm Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ceyhun Araz ve Beko Corporate İleri Robotik Sistemler Yöneticisi Raşit Yücel Gür gibi isimler katılarak endüstrinin dönüşümüne dair vizyonlarını paylaştılar.

Türkiye’nin Enerji Ekibi Lansmanı Takip Etti

Türkiye’nin önde gelen enerji ve endüstri yayınlarının muhabirleri de bu etkinliği yerinde takip etti. Basın mensupları, WIN EURASIA’nın sektöre sunduğu yenilikleri ve endüstriyel dönüşüm projelerini yakından inceleme fırsatı buldu. Enerji ve endüstri alanında önemli bir referans kabul edilen bu etkinlik, sektörel gelişmelerin duyurulmasında büyük rol oynadı.

Endüstriyel Dönüşüm ve Otomasyonun Geleceği

Basın lansmanında konuşan Belkıs Ertaşkın, 2025 yılı için belirlenen “Odağımız Otomasyon” konseptinin detaylarını anlattı. Ertaşkın, WIN EURASIA’nın inovasyonu, sürdürülebilirliği ve endüstriyel dönüşümü bir araya getirerek, sektöre yeni bir perspektif kazandıracağını belirtti:

“WIN EURASIA, endüstriyel otomasyonun 30 yıllık dönüşüm yolculuğunu ileri taşıyacak. Fuarımızda dijital fabrikalar, robotik sistemler, yapay zeka, bulut bilişim ve e-mobilite gibi geleceğin teknolojilerini katılımcılarımızla buluşturacağız.”

Endüstrinin Geleceğine Yatırım

MAKFED Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran, Türkiye’nin endüstriyel dönüşümde küresel rekabet gücünü artırmak için ölçek ekonomisinin ve iş birliğinin önemine dikkat çekti. Dalgakıran, Türkiye’nin WIN EURASIA gibi fuarlarla küresel pazarda daha güçlü bir konuma geleceğini belirterek şunları söyledi:

“Dünya otomasyonu etkin bir şekilde kullanıyor ve bu dönüşüme ayak uydurmak zorundayız. WIN EURASIA, Türkiye’nin bu dönüşümde öncü olmasına katkı sağlayacak.”

Fuardan Beklentiler ve Yeni Format

Fuar, 7 ayrı salonda 65.000 m² alanda düzenlenecek ve elektrik-elektronik, enerji otomasyonu, endüstriyel otomasyon, robotik çözümler ve dijital fabrika teknolojileri gibi sektörlerden yüzlerce firma en yeni ürünlerini sergileyecek. WIN EURASIA 2025, katılımcılarına yapay zeka, e-mobilite ve sürdürülebilir üretim çözümleri gibi inovatif teknolojilerle tanışma fırsatı sunacak.

WIN EURASIA 2025’e Geri Sayım Başladı

WIN EURASIA 2025, endüstri profesyonelleri, yatırımcılar ve teknoloji meraklıları için kaçırılmayacak bir platform olacak. Türkiye’nin endüstriyel dönüşümüne liderlik eden bu etkinlik, “Odağımız Otomasyon” temasıyla geleceğin endüstrisine yön vermeye hazırlanıyor.

Türkiye’nin enerji ve endüstri dünyasına katkı sağlayan bu önemli fuar için geri sayım başladı!

Rusya ve Türkiye 100 milyar dolarlık hedefe doğru ilerliyor

Ferhat Yıldırım / 12 Aralık 2024 – Rusya Federasyonu ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler, yeni hedefler ve stratejik iş birlikleriyle ivme kazanmaya devam ediyor. Roscongress Vakfı tarafından düzenlenen ilk Offsite Oturumu, 10 Aralık’ta İstanbul’da, iki ülke arasındaki iş ve yatırım potansiyelini genişletmeyi amaçlayan önemli bir buluşmaya sahne oldu. Rusya Federasyonu Büyükelçiliği ve Rusya’nın Türkiye Ticaret Misyonu’nun desteklediği etkinlikte, 230’dan fazla Rus ve Türk iş insanı, devlet yetkilileri ve medya temsilcileri bir araya geldi.

Toplantıda, ikili ticaretin artırılması, mevcut iş birliği mekanizmalarının geliştirilmesi ve yeni yatırım projelerinin hayata geçirilmesi konuları masaya yatırıldı. Türk ürünlerinin Rus pazarına girişi ve Rus teknolojik ithalatı gibi konular umut verici iş birliği alanları olarak vurgulandı.

Enerji ve Turizmde Stratejik Ortaklık

İki ülke arasındaki enerji iş birliği, stratejik projelerle devam ediyor. Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Türkiye’nin enerji ihtiyacının %10’unu karşılayacak şekilde ilerlerken, TurkStream boru hattı Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacının %50’sini sağlıyor. Turizm de ekonomik ilişkilerde önemli bir yere sahip; 2023 yılında Türkiye’yi ziyaret eden 7 milyondan fazla Rus turist, bu alandaki bağların gücünü ortaya koyuyor.

İki Liderin Ortak Vizyonu: 100 Milyar Dolarlık Ticaret Hedefi

Roscongress Vakfı CEO’su Alexander Stuglev, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in belirlediği 100 milyar dolarlık ticaret hedefini hatırlatarak, bu hedefe ulaşmak için gerekli altyapının hazır olduğunu vurguladı.

Arka Plan: Ticarette İstikrarlı Büyüme

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kazan’da gerçekleştirilen BRICS Zirvesi sırasında Türkiye ile olan ticari ilişkilerin gelişimini şu sözlerle değerlendirmişti:

“Yıldan yıla çok dinamik bir şekilde gelişen ticaret ve ekonomik etkileşimin verimliliğini artırmanın yollarını tartışacağız. Geçen yıl ticaret hacmi 55,4 milyar dolara ulaştı. Bu yılın Ocak-Ağustos döneminde bu rakam %6,2 daha arttı.”

Ekonomik Hedeflerin Liderler Tarafından Desteklenmesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Astana’da yapılan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi sırasında iki ülke arasındaki ticaret hedefini şu sözlerle dile getirdi:

“Hedefimiz 100 milyar dolara ulaşmak ve bunu başarabileceğimize inanıyoruz.”

Bu açıklama, iki ülkenin mevcut ticaret hacmini 55 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkarmak için gösterdiği siyasi iradeyi ve kararlılığı gözler önüne seriyor.

Karşılaşılan Zorluklar ve Çözüm Arayışları

Ancak bu yolda bazı zorluklar da var. Analist Engin Özer, Rusya’ya yapılan ödemelerde yaşanan sorunlara dikkat çekmiş ve ABD’nin uyguladığı yaptırımların Türkiye ile Rusya arasındaki ticareti sekteye uğratma riski taşıdığını belirtmişti. Nitekim, Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı, 2024 Şubat ayı itibarıyla bir önceki yılın aynı dönemine göre %34 azalarak 670 milyon dolara geriledi. Bu düşüş, Türk ihracatçıların ABD’nin ikincil yaptırımlarına maruz kalma korkusuyla temkinli davranmasından kaynaklandı.

Güçlü İlişkiler ve Parlak Bir Gelecek

Tüm bu zorluklara rağmen, Rusya ve Türkiye liderlerinin kararlılığı ve iş dünyasının dinamizmi, 100 milyar dolarlık ticaret hedefini gerçekleştirme yolunda ilerlemeye devam ediyor. İstanbul’daki Offsite Oturumu, Kazan’daki BRICS Zirvesi ve Astana’daki ŞİÖ Zirvesi’nde verilen mesajlar, iki ülkenin ekonomik iş birliğinin geleceğinin parlak olduğunu gösteriyor.

Potansiyelin açığa çıkarılması ve zorlukların aşılmasıyla, Rusya ve Türkiye arasındaki ticaret köprülerinin daha da sağlamlaşması kaçınılmaz görünüyor.

Turcas Petrol’den Hissedarlarına Büyük Müjde

0

Turcas Petrol, 10 Aralık 2024 tarihinde İstanbul Kalyon Otel’de gerçekleştirdiği Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı ile önemli kararlar aldı. CEO ve Yönetim Kurulu Üyesi Batu Aksoy’un açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda, 2023 yılı yeniden düzenlenmiş finansalları onaylanırken, 2024 yılı için Yönetim Kurulu’na avans temettü dağıtma yetkisi verildi. Bu adım, şirketin temettü odaklı stratejisini pekiştirdi.

Finansal Yeniden Düzenlemeler ve Temettü Planı

Toplantının düzenlenme nedeni olarak, 2023 yılı finansallarında iştiraklerinden kaynaklanan değişikliklerin onaylanması ve 2024 yılı için temettü avansı yetkisinin alınması gösterildi. Batu Aksoy, Turcas Petrol’ün net kârının, iştirak şirketi RWE & Turcas Güney Elektrik Üretim A.Ş. finansallarındaki düzenleme sonrası 457 milyon TL artarak 826 milyon TL’ye ulaştığını belirtti. Ayrıca 30 Eylül 2024 itibarıyla oluşan 290 milyon TL tutarındaki dağıtılabilir kârın %50’sine kadar temettü avansı dağıtılabileceği açıklandı.

İştiraklerde Büyük Yatırım Hamleleri

Shell & Turcas: 1.200 bayi ağı ve 1.000’den fazla Select Shop ile perakende satışlarda pazar lideri konumunu sürdürüyor. 2025 yılında bayi kontratlarının yenileneceğini belirten Aksoy, bu yenilemeler için 10 milyar TL (230 milyon USD) yatırım yapılacağını açıkladı. Akaryakıt dışı satışlarda 18 milyon kahve, 7 milyon sandviç ve 6 milyon fırın ürünü satışı hedefleniyor.
 
RWE & Turcas: 800 MW kurulu güce sahip doğalgaz santraline ek olarak, 20 MW kapasiteli hibrit Güneş Enerjisi Santrali (GES) yatırımı yapılacak. Yaklaşık 10 milyon USD tutarındaki bu proje, 2025 yılında hayata geçirilecek.

Sürdürülebilir Gelecek Vizyonu

1931 yılında kurulan Turcas Petrol, akaryakıt perakendesi ve elektrik üretimi sektörlerinde stratejik yatırımlar yaparak büyümeye devam ediyor. Shell & Turcas ve RWE & Turcas iştirakleriyle doğrudan 2.810 kişiye, dolaylı olarak ise yaklaşık 15.000 kişiye istihdam sağlıyor.

Turcas Petrol, sürdürülebilirlik ve temettü odaklı stratejileriyle Türkiye’nin enerji sektöründe güçlü ve güvenilir bir oyuncu olmaya devam ediyor.