25.7 C
İstanbul
Cuma, Ağustos 8, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 15

Geleceğin Akıllı Ulaşım Çözümleri Sergilenecek

Türkiye’nin en önemli akıllı ulaşım sistemleri etkinliği olan CONF-ITS’25 1. Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Konferansı, 16-17 Nisan 2025 tarihlerinde Teknopark Ankara’da gerçekleştirilecek. Etkinlikte, sektördeki yenilikçi çözümler ve sürdürülebilir ulaşım hedefleri ele alınacak. ISSD Bilişim Elektronik A.Ş., ödül sponsoru olarak etkinliğe destek verecek ve geliştirdiği teknolojileri sektör temsilcileriyle paylaşacak.

ISSD Yönetim Kurulu Başkanı Çağrı Yüzbaşıoğlu, akıllı ulaşım sistemlerinin modern şehirlerin sürdürülebilirliği ve güvenliği açısından kritik önem taşıdığını belirterek, “Geleceğin ulaşım çözümleri güvenli, verimli ve sürdürülebilir sistemler üzerine kurulacak. ISSD olarak bu dönüşümde öncü rol üstleniyoruz” dedi. ISSD, bu kapsamda trafik yönetim sistemleri, elektronik denetleme sistemleri ve danışmanlık hizmetleri sunarak şehirlerin yaşam kalitesini artırmayı hedefliyor.

Konferans kapsamında düzenlenen ve sektörde büyük önem taşıyan “Ulaşımda Aklın Yolu Ödülleri” ile sürdürülebilir çözümler sunan ve toplumsal fayda sağlayan projeler desteklenecek. Yüzbaşıoğlu, bu ödüllerin sektördeki yenilikçi girişimleri teşvik ettiğini belirtti. Ayrıca, kendisi etkinlikte düzenlenecek “Ulaşım Arenası” oturumunda konuşmacı olarak yer alacak ve akıllı ulaşım sistemlerinin geleceği üzerine görüşlerini paylaşacak.

Katılımcılar, ISSD standında sergilenecek olan Mango Car’ı test etme fırsatı bulacak. Bu deneyim, yenilikçi mobilite çözümlerinin pratikteki yansımalarını gözler önüne serecek. Yüzbaşıoğlu, “Bu tür organizasyonlar, sektörün ilerlemesine ve teknoloji geliştirme süreçlerinin hızlanmasına büyük katkı sağlıyor” diyerek etkinliğin önemini vurguladı.

CONF-ITS’25, yalnızca teknolojik çözümler değil; aynı zamanda sürdürülebilirlik, çevre dostu ulaşım ve toplumsal fayda odaklı projeleri öne çıkarıyor. 16-17 Nisan 2025’te gerçekleşecek bu önemli organizasyon, geleceğin ulaşım çözümlerini bugünden deneyimlemek isteyen herkesi Teknopark Ankara’da buluşturacak.

Akkuyu NGS’de Yedek Güç Güvencesi Sağlandı

Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom tarafından Mersin’de inşa edilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS)’nde önemli bir kilometre taşı daha geride bırakıldı. Santralin 1. Güç Ünitesi için planlanan ilk yedek dizel güç santrali başarıyla devreye alındı. Bu gelişme, santralin güvenlik sistemlerinin güçlendirilmesi ve acil durumlarda kesintisiz enerji sağlanması açısından kritik bir adım olarak değerlendiriliyor.

Ekipman devreye alma uzmanları, tesisin rölantide çalışmasını sağlayarak dizel jeneratörün tüm sistemlerini test etmeye başladı. Önümüzdeki süreçte, jeneratör yaklaşık 50 kontrol işleminden geçecek. Yapılan testlerde jeneratör, çeşitli çalışma modlarında değerlendirilirken; sistemlerin nominal güç seviyesinde güvenilir çalıştığından emin olunduktan sonra “bekleme” moduna alınacak. Santralin faaliyete geçmesiyle birlikte yedek dizel jeneratörler, olası bir ana güç kaynağı kesintisinde 15 saniyeden kısa sürede devreye girerek, reaktör güvenliğini sağlayacak.

Akkuyu NGS’nin her bir güç ünitesinde üç yedek dizel jeneratör bulunacak. Bu jeneratörler, kesintisiz güç sağlama kapasitesine sahip olup, ünitenin tüm sistemlerine yakıt ikmali yapmadan en az 72 saat boyunca enerji sağlayabilecek. Yedek güç sistemlerinin çalışmaya hazır hale gelmesi, santralin “soğuk-sıcak alıştırma” aşamasının başlatılması için temel bir ön koşul olarak kabul ediliyor.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan Akkuyu Nükleer A.Ş. İnşa Halindeki NGS Direktör Yardımcısı ve Teknik Direktör Andrei Zhukov, “Yedek dizel güç santralleri, nükleer santral güvenlik sistemlerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Akkuyu NGS’nin her güç ünitesinde üç yedek güç santrali yer almakta ve ana güç kaynağının devre dışı kalması durumunda bağımsız enerji sağlayarak reaktörün güvenliğini garanti altına almaktadır. Bugün, 1. Ünite için tasarlanan ilk yedek dizel güç santralini başarıyla devreye aldık. Bu jeneratörler, santralin sorunsuz ve güvenilir bir şekilde işletilmesi için hayati öneme sahiptir,” dedi.

Dizel jeneratörlerin devreye alınması yalnızca bir güvenlik önlemi değil, aynı zamanda Akkuyu NGS’nin enerji arz güvenliğini sağlamada geldiği noktanın da bir göstergesi. Santralin devreye girmesiyle birlikte, Türkiye enerji bağımsızlığı yolunda bir adım daha atmış olacak.

Göçmenlerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi Konuşuldu

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur, 13-14 Şubat 2025 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen ve 32 ülkeden 60 uzmanın katılımıyla gerçekleştirilen “HPV Önleme ve Kontrol Heyeti” toplantısına davetli uzman olarak katılım sağladı.

Toplantıda göçmen ve sığınmacı topluluklarının sağlık hizmetlerine erişimi, bağışıklama programlarına katılımı ve kanser kontrol planları detaylı bir şekilde ele alındı. HPV enfeksiyonlarının küresel çapta yarattığı sağlık sorunları, korunma yöntemleri, aşılama programlarının uygulanabilirliği ve rahim ağzı kanseri ile bağlantıları toplantının ana gündem maddeleri arasında yer aldı. Özellikle kriz bölgelerinde bulunan göçmen ve sığınmacılar arasında HPV’ye karşı aşılama stratejileri, erişimi zor gruplar için uygulama yöntemleri ve uluslararası kuruluşların bu konudaki önerileri detaylandırıldı.

Küresel Sağlık Uzmanları İstanbul’da Buluştu

HPV enfeksiyonları ve bağışıklama programları hakkında önemli tartışmalara sahne olan toplantıya, Uluslararası Göçmenlik Kuruluşu (IOM), Avrupa Göçmen ve Sığınmacı Koalisyonu, Küresel Sağlık Kulübü, Kadınlar için Asya Üniversitesi, UNICEF, Uluslararası Kurtarma Komitesi (IRC), Dünya Doktorları (Médécins du Monde-MDM), PATH, GAVI, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Gates Vakfı ve John Snow Inc. (JSI) gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları ve sağlık organizasyonları katılım sağladı. Bunun yanı sıra, Belçika, Burkina Faso, Kamerun, Kolombiya, Yunanistan, Malta, Hollanda, Nijerya, İskoçya, Slovenya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Uganda ve ABD’den akademisyenler ve sağlık yetkilileri toplantıda yer aldı. Ayrıca, Avustralya, Bangladeş, Kanada, Mısır, İngiltere, Etiyopya, Almanya, Ürdün, Kenya, Malta, Nepal, Pakistan, Romanya, Senegal, İspanya, İsviçre, Tanzanya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden temsilciler de HPV mücadelesiyle ilgili görüş ve deneyimlerini paylaştı.

HPV Önleme ve Kontrol Heyeti, 2014 yılında Belçika-Anvers Üniversitesi merkezinde kurulmuş olup, dünya genelinde HPV enfeksiyonları, rahim ağzı kanseri ve aşılama stratejileri hakkında veri toplayarak, sağlık otoritelerine ve karar vericilere bilimsel raporlar sunan önemli bir yapı olarak faaliyet göstermektedir.

Prof. Dr. Selim Badur’un Uluslararası Çalışmaları

Prof. Dr. Selim Badur, daha önce viral hepatitlerin önlenmesi ve kontrolü üzerine çalışan “Viral Hepatitis Prevention Board” organizasyonunda 2002-2016 yılları arasında toplam 14 yıl boyunca yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır. Uluslararası düzeyde sağlık politikalarının oluşturulmasına katkı sağlayan Prof. Dr. Badur, HPV enfeksiyonları ve diğer bulaşıcı hastalıklarla mücadelede bilimsel çalışmalarına devam etmektedir.

İstanbul’da gerçekleşen bu önemli toplantının çıktıları, küresel çapta HPV enfeksiyonları ile mücadelede yeni stratejiler geliştirilmesine katkı sağlayacak. Katılımcılar, özellikle göçmenler ve erişimi kısıtlı grupların sağlık hizmetlerinden daha etkin faydalanabilmesi adına ortak çalışmalar yürütme kararı alırken, HPV aşılarının yaygınlaştırılması için uluslararası iş birliklerinin artırılması gerektiği konusunda görüş birliğine vardı.

HABER: Ferhat Yıldırım

Enerjisa Adana’da Yeni Hizmet Dönemi Başlattı

Enerjisa Enerji, müşteri odaklı hizmet anlayışı ve sürdürülebilirlik vizyonu doğrultusunda hayata geçirdiği yeni konsept müşteri hizmetleri merkezlerinin üçüncüsünü Adana’da açtı. Ankara ve Osmaniye’den sonra Adana Çukurova Müşteri Hizmetleri Merkezi, teknolojiyi ve çevreci çözümleri bir araya getirerek müşterilere hızlı, konforlu ve kesintisiz bir hizmet sunmayı hedefliyor.

Merkezde, ziyaretçilere enerji kullanım alışkanlıkları ve tasarruf yöntemlerini deneyimleyebilecekleri “Enerji Tüneli” ile Sabancı Topluluğu’nun Adana’dan başlayan 100 yıllık yolculuğunu anlatan “Sabancı’nın Adımları” bölümü yer alıyor. Yüzde 100 yenilenebilir enerjiyle çalışan merkez, güneş enerjili bekleme alanları ve elektrikli araç şarj istasyonlarıyla çevre dostu bir yaklaşım sergiliyor.

Enerjisa Enerji Perakende Satış Şirketleri Genel Müdürü Ersin Esentürk, açılışta yaptığı konuşmada, “Müşterilerimize sadece hizmet değil, aynı zamanda bir deneyim sunmak istiyoruz. Adana’da açtığımız bu merkez, konforlu bir ortamda hızlı çözüm sağlayarak müşterilerimizin beklentilerine yanıt veriyor” dedi.

Enerjisa Enerji, Türkiye’nin yüzde 25’ine hizmet vererek 14 ilde 10.8 milyon müşteriye ulaşıyor. Şirket, sürdürülebilir enerji çözümleri ve dijitalleşme projeleriyle enerji dönüşümünde öncü olmayı sürdürüyor.

TEMSA Denizcilikte Elektrifikasyon Dönüşümüne Öncülük Ediyor

Türk ticari araç sektöründe öncü konumda olan TEMSA, kara taşımacılığındaki elektrifikasyon tecrübesini denizcilik sektörüne taşıyarak sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlamaya devam ediyor. Elektrifikasyon ve batarya yönetimi alanındaki uzmanlığıyla dikkat çeken TEMSA, Türkiye’nin önde gelen yat üreticilerinden YUKA YAT iş birliğiyle, OPENBOW Classic elektrikli tekne projesini hayata geçirdi. Bosphorus Boat Show Kara Fuarı 2025’te tanıtılan bu yenilikçi model, çevre dostu teknolojisi ve performansıyla denizcilik sektöründe dikkat çekiyor.

TEMSA’nın geliştirdiği 102 kWh kapasiteye sahip batarya paketiyle donatılan OPENBOW Classic, 20 knot hızla yaklaşık 1,5 saatlik menzil sunarken, bu da 30 deniz miline kadar kesintisiz yolculuk imkânı sağlıyor. Tekne, marinalardaki standart sigorta panellerinden yaklaşık 6 saatte tamamen şarj edilebilirken, hızlı şarj ünitesi kullanıldığında %0’dan %80’e yalnızca 30 dakikada ulaşabiliyor. Sessiz seyir imkânı sunan batarya sistemi, deniz ekosistemine zarar vermeden konforlu bir deneyim yaşatırken, karbon emisyonlarını da önemli ölçüde azaltıyor.

TEMSA’nın denizcilik alanındaki sürdürülebilirlik vizyonu, yalnızca yat üreticileriyle sınırlı kalmıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile 2022 yılında hayata geçirilen deniz taksilerin elektrifikasyonu projesi, şirketin deniz taşımacılığındaki çevre dostu çözümler geliştirme konusundaki kararlılığını gözler önüne seriyor.

TEMSA yetkilileri, denizcilik sektöründe elektrikli araçlara olan ilginin artmasının, çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik konusundaki bilincin yükseldiğinin göstergesi olduğunu belirtiyor. Elektrikli teknelerin sessiz çalışması, yakıt tasarrufu sağlaması ve düşük bakım maliyeti gibi avantajları, sektördeki dönüşümün hızlanmasına katkıda bulunuyor.

Sektör uzmanları, TEMSA’nın bu hamlesinin, denizcilikte elektrifikasyon sürecini hızlandıracağını ve Türkiye’nin bu alandaki küresel rekabet gücünü artıracağını öngörüyor. Çevreci teknolojilerin benimsenmesiyle birlikte, deniz ulaşımında sessiz, ekonomik ve sürdürülebilir bir dönemin kapılarının aralanması hedefleniyor.

Yenilikçi Teknoloji, Sürdürülebilir Gelecek İçin Denizlerde

TEMSA ve YUKA YAT iş birliğiyle geliştirilen OPENBOW Classic, kullanıcılarına sunduğu teknolojik üstünlüklerin yanı sıra çevresel sorumluluk bilinciyle de ön plana çıkıyor. Bu proje, denizcilikte sadece konfor ve performans değil, aynı zamanda çevre dostu çözümlerle de geleceğe yatırım yapmanın mümkün olduğunu kanıtlıyor.

Denizcilikteki bu dönüşüm rüzgârının, hem Türkiye’de hem de küresel çapta yaygınlaşarak daha temiz ve sürdürülebilir deniz taşımacılığının önünü açması bekleniyor. TEMSA’nın inovasyon ve sürdürülebilirlik odaklı projeleri, mobilite sektöründe olduğu gibi denizcilikte de çıtayı yükseltmeye devam ediyor.

Belirsizlik Çağında Risk Yönetiminde İş Birliği Şart

Kurumsal Risk Yönetimi Derneği (KRYD) tarafından düzenlenen 11. Global Riskler Zirvesi, 18 Şubat 2025 tarihinde İstanbul Sabancı Center’da, “Çoklu Krizler Çağında Belirsizliği ve Fırsatları Yönetmek” temasıyla gerçekleştirildi. Sektörün önde gelen yerli ve yabancı isimlerini bir araya getiren zirvede, küresel ölçekte artan belirsizliklerin iş dünyası üzerindeki etkileri ve çözüm yolları ele alındı. Zirve boyunca iş dünyasından kamuya, sivil toplumdan akademiye kadar pek çok paydaş, çoklu kriz ortamında dayanıklılığı artırmak için acil iş birliği çağrısı yaptı.

Riskler Arasında Yol Haritası Çiziliyor

Zirvenin açılış konuşmasını yapan KRYD Yönetim Kurulu Başkanı Bora Akdoğanlar, afetlere hazırlık ve risk yönetiminin iş dünyasının öncelikli gündem maddesi olması gerektiğini belirtti. Akdoğanlar, yeşil ve dijital dönüşüm süreçlerinin yalnızca çevresel değil, politik ve ekonomik boyutlarda da büyük değişimlere yol açtığını vurgulayarak, “İş modellerimizi daha çevik, daha dayanıklı ve yalın hale getirmek zorundayız. Geçmişten ders alarak geleceğe hazırlıklı olmak elimizde” dedi.

Zirvenin onur konuğu olarak katılan Avrupa Risk Yöneticileri Federasyonu (FERMA) Başkanı Charlotte Hedemark Hancke, FERMA’nın küresel risk yöneticisi anketinden çarpıcı veriler paylaştı. Hancke’ye göre; önümüzdeki bir yılda siber saldırılar, jeopolitik belirsizlikler ve ekonomik dalgalanmalar en büyük riskler olarak öne çıkıyor. Üç yıl içinde ise düzenlemelere uyum ve teknolojik değişimin hızı risklerin başını çekerken, on yıllık perspektifte iklim değişikliği ve karbon nötr dönüşümün iş dünyası için kritik öneme sahip olduğu ifade edildi.

Sigorta Sektörü: “Risk Yönetimi Birlikte Başarılır”

Zirvenin dikkat çeken konuşmacılarından biri olan AXA Türkiye CEO’su Yavuz Ölken, sigortacılığın belirsizlik çağında sadece bir koruma aracı olmadığını, aynı zamanda iş dünyasına rehberlik eden bir çözüm ortağı olduğunu dile getirdi. “Bizler geleceğin gardiyanları değiliz; amacımız, riskleri doğru analiz ederek daha güvenli bir gelecek inşa etmek,” diyen Ölken, reasürörler, brokerlar ve sigorta şirketlerinin işletmelere sürdürülebilirlik kazandırma sorumluluğuna sahip olduğunu vurguladı.

Afetler Öncesi Önlem, Sonrası Yeniden İnşa

“Doğa olaylarını afete dönüştüren insanın eylemsizliğidir,” diyen Hedefler İçin İş Dünyası (B4G) Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Onur Ünlü, İstanbul’un deprem riskine dikkat çekerek afet bilincinin toplumda daha fazla yer edinmesi gerektiğini belirtti. Birleşmiş Milletler’in “Daha İyi ve Daha Yeşil Bir Şekilde Yeniden İnşa Et” çağrısına atıfta bulunan Ünlü, “Yıkım yaşanmadan önce, riskleri önlemek için inisiyatif almamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

UN Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cemal Dördüncü ise sürdürülebilirlik hedeflerinin artık bir seçenek değil, zorunluluk olduğunu belirtti. Dördüncü, “2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmak için hepimiz sorumluluk almalıyız. Uyum sağlamakta geç kalırsak, ekonomik ve çevresel krizler daha da derinleşecek” ifadelerini kullandı.

Çoklu Krizlerle Mücadelede Çözüm: Ortak Hareket

Zirve boyunca konuşmacılar, iklim değişikliği, siber tehditler, ekonomik dalgalanmalar ve jeopolitik riskler gibi çoklu kriz ortamında yalnızca bireysel çözümlerin yetersiz kalacağını belirtti. İş dünyasının dayanıklılığı için özel sektör, kamu ve sivil toplumun daha fazla iş birliği içinde olması gerektiği vurgulandı. Risk yönetimi profesyonelleri, belirsizlikleri fırsata çevirmek için hızlı aksiyon, uzun vadeli strateji ve küresel iş birliklerinin önemine dikkat çekti.

Sonuç: Geleceğe Hazırlık Bugünden Başlar

11.Global Riskler Zirvesi, iş dünyasına belirsizliklerin ortasında rotasını kaybetmemesi için rehberlik etmeyi amaçladı. Ortaya çıkan mesaj netti: Geç kalmadan iş birliği yapılmalı, riskler doğru analiz edilmeli ve sürdürülebilir bir gelecek için bugünden harekete geçilmeli.

    Zirve, çoklu kriz çağında iş dünyasının yalnızca riskleri değil, aynı zamanda fırsatları da görmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı.

    Enerji Dönüşümünde Yeşil Hidrojen Atağı

    Türkiye, enerji dönüşümünde büyük bir adım daha atıyor. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin “Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Sürecinde Yenilenebilir Hidrojen: Öncelikli Uygulama Alanları ve Politika Önerileri” raporu, ülkenin yeşil hidrojen kullanımında atacağı stratejik adımları ve bu alandaki potansiyel kazanımları gözler önüne seriyor. Rapora göre, 2053 yılına kadar Türkiye’nin yenilenebilir hidrojen kullanımı, yaklaşık 130 milyar ABD doları ekonomik fayda sağlayabilirken, fosil yakıtların yerine geçerek 1.025 milyon ton karbondioksit emisyonunun azaltılması hedefleniyor.

    Yeşil Hidrojen Nedir ve Neden Önemlidir? Yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen yeşil hidrojen, enerji-yoğun sektörlerde karbonsuzlaşmayı mümkün kılan çevre dostu bir alternatiftir. Elektrifikasyonun tek başına yetersiz kaldığı alanlarda, hidrojen hem yakıt hem de hammadde olarak kullanılabiliyor. Bu yönüyle yeşil hidrojen, yalnızca Türkiye’nin enerji bağımsızlığına katkıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasında kritik bir araç olarak öne çıkıyor.

    Hangi Sektörler Hedefte? SHURA’nın analizlerine göre, yenilenebilir hidrojenin Türkiye’de ilk aşamada uygulanabileceği öncelikli sektörler şöyle sıralanıyor:

    • Gübre ve Amonyak Üretimi: Hammadde olarak kullanılarak tarımsal üretimin karbonsuzlaştırılması hedefleniyor.
    • Demir-Çelik Sanayi: Yüksek sıcaklık gerektiren üretim süreçlerinde indirgeyici ve ısı kaynağı olarak kullanımı öngörülüyor.
    • Kimya ve Petrokimya Sektörleri: Hem hammadde hem de alternatif yakıt olarak önemli bir potansiyele sahip.
    • Cam ve Seramik Üretimi: Orta-uzun vadede yüksek sıcaklıklı proseslerde hidrojenin kullanımı planlanıyor.
    • Ulaştırma Sektörü: Özellikle uzun mesafe taşımacılığında fosil yakıtların yerine hidrojen türevlerinin kullanımı öncelikli hedefler arasında.

    Ekonomik ve Çevresel Katkılar 2053 yılına kadar öngörülen 130 milyar dolarlık ekonomik fayda, enerji ithalatının azaltılması ve enerji sektöründeki dışa bağımlılığın kırılması açısından hayati önem taşıyor. Bununla birlikte, 1 milyar tonun üzerinde karbondioksit emisyonunun önüne geçilmesi, Türkiye’nin Paris Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi uluslararası taahhütlerine uyum sağlamasına yardımcı olacak.

    Politika Önerileri ve Stratejik Adımlar SHURA raporunda, yeşil hidrojen kullanımının yaygınlaştırılması için bir dizi politika önerisi de sunuldu:

    1. Sektör Önceliklendirme: Elektrifikasyonun yetersiz kaldığı alanlarda hidrojenin kullanımının hızlandırılması.
    2. Yeni Yenilenebilir Enerji Santralleri: Hidrojen üretiminde mevcut santraller yerine, eklenebilirlik (additionality) prensibi doğrultusunda yeni tesisler kurulmalı.
    3. Yerli Üretim ve Mali Teşvikler: Yerli hidrojen üretimini destekleyecek teşvik mekanizmaları devreye sokulmalı.
    4. Teknik ve Güvenlik Standartları: Sanayi ve enerji sektörlerinde hidrojenin güvenli kullanımı için yasal düzenlemeler yapılmalı.
    5. Kamu-Özel Sektör İşbirliği: Yatırımların finansmanında kamu-özel ortaklıklarına ağırlık verilmeli.
    6. Lojistik Altyapı Çalışmaları: Hidrojenin taşınması ve depolanması için liman ve havaalanlarının altyapıları güçlendirilmeli.
    7. Merkezi Koordinasyon: Üretim ve tüketim planlarını yönetecek bir kamu kurumu kurulmalı.

    Sanayi ve Taşımacılıkta Dönüşüm Başlıyor 

    Yeşil hidrojenin kullanımında ilk durağın sanayi olması bekleniyor. Özellikle demir-çelik ve kimya sektörleri, karbon ayak izini azaltmak için hidrojen çözümlerine yöneliyor. Ulaştırma alanında ise hidrojenle çalışan ağır vasıta araçlarının yakın gelecekte yollarda olması planlanıyor. Bu adımlar, Türkiye’nin hem sanayide rekabet gücünü artıracak hem de çevre dostu taşımacılık altyapısını güçlendirecek.

    Yatırımcıların İlgisi Artıyor 

    Yenilenebilir hidrojen projelerine olan uluslararası ilgi de artıyor. Özellikle Körfez ülkeleri ve Çin’den gelen yatırımcıların Türkiye’deki hidrojen projelerine ilgisi, ülkenin enerji piyasasında cazip bir pazar olduğunu gösteriyor. Kamu-özel sektör işbirliği ile yürütülecek projeler, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmasında önemli bir rol oynayacak.

    Türkiye, enerji dönüşümünde tarihi bir sürece giriyor. Yeşil hidrojen yatırımları sayesinde hem ekonomik hem de çevresel açıdan büyük kazanımlar elde edilmesi bekleniyor. Karbonsuzlaşma yolunda atılan bu adımlar, yalnızca bugünü değil, gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir çevreyi de hedefliyor. Enerji sektöründe bağımsız, çevre dostu ve sürdürülebilir bir gelecek için yeşil hidrojen, Türkiye’nin yeni stratejik gücü olacak.

    Kazakistan Projesinde Güvenli Çalışma Ödüllendirildi

    Aksa Enerji, Kazakistan’da inşa ettiği Kızılorda Kombine Isı ve Elektrik Santrali projesinde iş sağlığı ve güvenliği alanında büyük bir başarıya imza attı. Şirket, projede toplam 2 milyon kişi-saat kazasız çalışma süresine ulaşarak uluslararası standartlara uyum konusundaki kararlılığını bir kez daha gösterdi. Bu başarı, hem çalışanların güvenliği hem de proje süreçlerinin etkin yönetimi açısından dikkat çekici bir dönüm noktası olarak öne çıkıyor.

    Türkiye’nin en büyük halka açık serbest elektrik üreticisi olan Aksa Enerji, bu önemli kilometre taşını özel bir törenle kutladı. Tören sırasında projeye katkı sağlayan çalışanlara plaketler takdim edilerek emekleri taçlandırıldı. Şirket yetkilileri, bu başarının arkasında eğitimli personel, titiz denetimler ve güçlü bir iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yattığını vurguladı.

    Aksa Enerji İSG Alanında Sektöre Öncülük Ediyor
    Aksa Enerji, “insana ve çevreye duyarlılık” prensibiyle yürüttüğü çalışmalarda, yalnızca projelerinde değil faaliyet gösterdiği tüm bölgelerde iş sağlığı ve güvenliği bilincinin gelişmesine katkıda bulunuyor. Global çözüm ortağı olarak çalışanlarına sağladığı güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı sayesinde “sıfır iş kazası” hedefine emin adımlarla ilerliyor. Şirket, bu başarının sürdürülebilirliği için periyodik eğitimler, saha denetimleri ve yenilikçi güvenlik uygulamaları ile çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.

    Kazakistan’daki Kızılorda Santrali, Aksa Enerji’nin bölgedeki enerji arz güvenliğini artırma misyonunun bir parçası olarak, bölge halkının ısınma ve elektrik ihtiyacını karşılamada önemli bir rol üstleniyor. Projenin, çevresel etkilere duyarlı bir şekilde ilerlemesi ve iş güvenliği açısından örnek teşkil etmesi, uluslararası arenada da takdir topluyor.

    Aksa Enerji yetkilileri, çalışanların motivasyonunu ve güvenliğini ön planda tutarak benzer projelerde de aynı başarıyı hedeflediklerini belirtti. Şirketin stratejisi, iş kazalarını önlemekle kalmayıp, uzun vadede sektördeki diğer firmalara da iş sağlığı ve güvenliği konularında örnek olmak.

    “Güvenli Çalışma Kültürüyle Sıfır Kazaya Yaklaşıyoruz” diyen şirket sözcüsü, bu başarıda tüm çalışanların katkısının büyük olduğunu ve gelecekte bu standartların daha da yükseltilmesi için çalışmalara devam edeceklerini ifade etti.

    Aksa Enerji’nin bu başarısı, enerji sektöründe iş sağlığı ve güvenliğinin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor ve şirketin bu alandaki liderliğini pekiştiriyor.

    Zorlu Enerji Üç Uluslararası Ödülle Taçlandı

    Zorlu Enerji, sürdürülebilirlik ve toplumsal sorumluluk odaklı projeleriyle Communitas Awards 2024’te üç ödül birden kazanarak uluslararası arenada büyük bir başarıya imza attı. Ders Destek Projesi, ZExperience Programı ve Net Zero Yol Haritası projeleri, Mükemmellik kategorisinde “Şirket Toplum Hizmeti / Hayırseverlik”, “Organizasyon / Toplum Hizmeti” ve “Etik ve Çevresel Sorumluluk / Sürdürülebilirlik” alanlarında ödüllendirildi.

    Zorlu Enerji, Akıllı Hayat 2030 vizyonu doğrultusunda topluma ve çevreye değer katan projeler üretmeye devam ederken, bu ödüller şirketin sürdürülebilir kalkınmaya yönelik katkılarının uluslararası alanda takdir edildiğini gösteriyor.

    Eğitimde Fırsat Eşitliği ve Mesleki Gelişime Destek

    Zorlu Enerji Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü Funda Küçükosmanoğlu, sürdürülebilir kalkınmanın ancak pozitif değer yaratan iş ve projelerle mümkün olduğuna inandıklarını belirterek şunları söyledi:

    “Eğitimde fırsat eşitliği sağlamak amacıyla hayata geçirdiğimiz Ders Destek Projesi, öğrencilerin akademik ve kişisel gelişimlerine katkı sunarak eğitime eşit şartlarda erişmelerini sağlıyor. Bu proje, Communitas Awards’da ‘Şirket Toplum Hizmeti/Hayırseverlik’ ödülüne layık görüldü. Aynı zamanda gençlerin mesleki ve kişisel gelişimlerini desteklemek amacıyla başlattığımız ZExperience Programı da ödüllendirilen bir diğer projemiz oldu.”

    ZExperience Programı, Zorlu Holding’in kurucu ortağı olduğu imece platformuyla birlikte yürütülüyor. Program kapsamında, akademisyenler, sektör profesyonelleri ve Zorlu Grubu gönüllüleri bir araya gelerek öğrencilere tasarım odaklı düşünme, proje yönetimi, sürdürülebilirlik ve takım çalışması gibi konularda rehberlik ediyor.

    Her iki proje, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın ‘Nitelikli Eğitim’ (Amaç 4) ve ‘Eşitsizliklerin Azaltılması’ (Amaç 10) hedeflerine doğrudan katkı sağlıyor.

    Sıfır Karbon Hedefiyle Öncü Adımlar

    Zorlu Enerji, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında öncü bir adım atarak Bilim Temelli Hedefler Girişimi’ne (SBTi) dahil olan Türkiye’deki ilk enerji şirketi oldu ve 2040 Net Sıfır Emisyon hedefini onaylattı.

    Küçükosmanoğlu, Net Zero Yol Haritası projesinin Communitas Awards’da ödül almasının, şirketin karbonsuzlaşma sürecine yönelik attığı adımların küresel ölçekte takdir edildiğini gösterdiğini belirtti:

    “Faaliyetlerimizden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını hesaplıyor ve doğrulatıyoruz. Net Zero Yol Haritamız ile sürdürülebilir bir enerji dönüşümüne öncülük ediyor, ‘Erişilebilir ve Temiz Enerji’ (Amaç 7), ‘İklim Eylemi’ (Amaç 13) ve ‘Karasal Yaşam’ (Amaç 15) hedeflerine doğrudan katkı sağlıyoruz.”

    Zorlu Enerji 2024 Yılında 9 Ödül Kazandı

    Sürdürülebilirlik odaklı projeleriyle çevresel ve toplumsal sorumluluğu ön planda tutan Zorlu Enerji, 2024 yılı içinde toplam 9 ödüle layık görüldü.

    Küçükosmanoğlu, “Bu ödüller, Zorlu Enerji’nin sürdürülebilir gelecek yolculuğundaki adanmışlığının en büyük göstergesidir” diyerek şirketin bu alandaki çalışmalarına hız kesmeden devam edeceğini vurguladı.

    Rosatom Patent Hamlesiyle Nükleer Geleceği Şekillendiriyor

    Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom, 2024 yılında yurt dışında 140’tan fazla buluş için patent alarak bir önceki yıla kıyasla patent sayısını bir buçuk kat artırdı. Şirket, 30’dan fazla ülkede toplam 280’in üzerinde patent başvurusu yaparken, bu patentlerin büyük bir kısmı tescil edilerek hayata geçirildi.

    Rosatom’un aldığı patentler, gelişmiş nükleer enerji teknolojilerinin haklarını korumayı amaçlıyor. Bunlar arasında 3+ Nesil VVER-1200 ve VVER-TOI reaktörleri, hızlı reaktörler, yüzer nükleer güç santralleri, küçük modüler reaktör (SMR) teknolojileri ve yakıt üretim sistemleri bulunuyor.

    Nükleer Güvenliği Artıran Yenilikler

    Uzmanlar, Rosatom’un son dönemde geliştirdiği en önemli buluşlar arasında pasif ısı çekişi sistemini izleme cihazını öne çıkarıyor. Bu sistem, nükleer güç santrallerinin güvenliğini artırarak pasif ısı tahliye mekanizmasının çalışabilirliğini hızlıca değerlendirmeyi sağlıyor.

    Bir diğer dikkat çeken inovasyon ise aktinit tuzlarının monofazik tozlarını üreten cihaz. Bu teknoloji, uranyum ve plütonyum gibi nükleer yakıt üretiminde kullanılan aktinit elementlerini tek aşamada sentezleyerek kimyasal ve nükleer güvenliği artırırken radyoaktif atık miktarını azaltıyor.

    Ayrıca, Rosatom’un Novosibirsk Kimyasal Konsantreler Tesisi’nde geliştirilen yeni yakıt demeti üretim süreci, nükleer yakıt üretimindeki verimliliği artırarak enerji sektörüne büyük katkı sağlıyor.

    Patentlerle Küresel Nükleer Pazarda Güçleniyor

    Rosatom’un sanayi şirketlerine patent alma ve fikri mülkiyet yönetimi konusunda destek sağlayan iştiraki Bilim ve Yenilikler Operasyonlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Artem Vernigora, şirketin küresel pazardaki etkisini artırmak için patent stratejisini güçlendirdiğini belirtti.

    Vernigora, “Rosatom, uluslararası pazarlarda varlığını genişletmeye devam ediyor. Çin, Türkiye, Mısır, Macaristan, Hindistan ve Bangladeş gibi ülkelerde yürütülen projeler kapsamında 39 nükleer güç santrali ünitesine yönelik siparişimiz bulunuyor. Patent stratejimiz, yalnızca Rus bilim insanlarının fikri mülkiyetini korumakla kalmayıp, aynı zamanda mühendislik ve teknoloji iş birliklerini güçlendirmeyi amaçlıyor” ifadelerini kullandı.

    Rosatom’un yurt dışındaki patent uygulamalarını daha da geliştirmek için, NGS mühendislik, tedarik ve inşaat projelerine patent maliyetlerini entegre etme mekanizması oluşturmayı hedeflediği belirtildi. Bu adım, Rosatom’un küresel ölçekte rekabet gücünü artırarak nükleer enerji pazarındaki liderliğini pekiştirecek.

    Son üç yılda 50’den fazla patent ailesine ait 800’den fazla başvuru ve patent süreci devam ederken, Rosatom, yenilikçi çözümlerle nükleer enerji alanında küresel teknolojik üstünlüğünü pekiştirmeye devam ediyor.

    Kaçak Elektrik Cezasına Kızarak Şirketi Bastılar

    Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde, kaçak elektrik kullanımından kaynaklı idari para cezalarına öfkelenen yaklaşık 50 kişilik bir grup, Dicle Elektrik’in hizmet binasına saldırdı. İlçe yöneticisine saldırmaya çalışan kalabalık, güvenlik görevlisini darp ederek binaya zarar verdi. Güvenlik güçlerinin müdahalesiyle olay büyümeden kontrol altına alınırken, üç saldırgan gözaltına alındı.

    Kaçak Elektrik Operasyonuna Şiddetli Tepki

    Dicle Elektrik, kaçak kullanım tespitlerini akıllı şebekeler, uydu gözlemleri, drone’lar ve yapay zeka destekli sistemler ile gerçekleştiriyor. Bu kapsamda, Çınar ilçesinin kırsal mahallelerinde tespit edilen kaçak kullanımlara yönelik cezalar, kullanıcılarına tebliğ edildi. Ancak cezaları kabul etmeyen kaçak elektrik kullanıcıları, ekiplerin sahada inceleme yapmadığını iddia ederek ilçe merkezinde toplandı.

    İlçe Şefine Saldırı, Binaya Zarar

    Kalabalık grup, Dicle Elektrik İlçe İşletme binasına yürüyerek ilçe şefi ile görüşmek istedi. Ancak görüşme sırasında şefi darp etmeye çalıştılar. Güvenlik görevlisinin araya girmesiyle olay daha da büyüdü, saldırganlar bina içindeki camları kırdı ve eşyalara zarar verdi.

    Gözaltılar ve Soruşturma

    Olayın ardından güvenlik güçleri müdahalede bulundu. Güvenlik kameraları ve tanık ifadeleri doğrultusunda saldırganlardan üçü gözaltına alındı. Dicle Elektrik avukatları, saldırganlar hakkında ölüm tehdidi, darp, mala zarar verme ve kamu hizmetini engelleme suçlarından savcılığa suç duyurusunda bulundu.

    Şirketten Açıklama: Kaçak Kullanımla Mücadele Sürecek

    Dicle Elektrik yetkilileri, kaçak kullanımın diğer abonelere ve enerji altyapısına zarar verdiğini belirterek, teknolojik altyapıları sayesinde tespitlerin doğruluğuna güvendiklerini ifade etti. Açıklamada, “Kaçak elektrikle mücadelemiz kararlılıkla devam edecek. Yatırımlarımız ve teknolojik sistemlerimiz sayesinde, kaçak kullanımın önüne geçmeye devam edeceğiz.” denildi.

    Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 6 ilde faaliyet gösteren Dicle Elektrik, özelleştirme sürecinden bu yana kayıp-kaçak oranını yüzde 76’dan 37’ye düşürmeyi başardı. Akıllı şebekeler, drone’lar ve uydu görüntüleri ile denetimlerini sürdüren şirket, kaçak elektrikle mücadelede Türkiye’nin en ileri teknolojilerini kullanıyor.

    ABD’nin Anlaşmadan çekilmesinin yansımaları

    GİRİŞ 

    ABD’de 5 Kasım 2024’te yapılan Başkanlık seçimini kazanan Donald Trump’ın, henüz 20 Ocak 2025 tarihinde resmen göreve başlamasından önce iklim değişikliği ile ilgili olarak dünyada uygulanmak istenen inisiyatiflere pek de sıcak bakmadığı, yaptığı ilgili açıklamalardan anlaşılmaya başlanmıştı. Nitekim, yeni Başkan’ın göreve başladıktan sonra ilk imzaladığı kararnamelerden biri, ABD’nin “Paris İklim Değişikliği Anlaşması”ndan çekilmesine ilişkin karar olmuştur. 

    Bilindiği üzere, COP-21 olarak da nitelenen 21. Birleşmiş Milletler (BM) Toplantısı Paris’te 2015 yılında yapılmış ve toplantı sonucunda “Paris İklim Değişikliği Anlaşması” imzalanmıştı. Burada dikkat çeken husus; toplantıda üzerinde mutabakat sağlanan kararların “oybirliği” ile kabul edilmiş olmasıydı. Bir başka deyişle daha önceki birçok benzer konulu toplantılarda ilgili kararları onaylamayan ve Kyoto Protokolünü imzalamayan ABD’nin COP-21 Kararlarını imzalamış olması ilgi çekmişti.

    Anlaşmayı ABD Başkanı Barack Obama imzalamıştı ve kendisi Başkanlık döneminin ikinci döneminin son aylarında bulunmaktaydı. Nitekim Obama’dan sonra Başkan Seçilen Trump, söz konusu bu anlaşmadan çekilmiş, ancak Trump’tan sonra Başkan olan Biden, ABD’nin “Paris İklim Değişikliği Anlaşması”nın kararlarına uyacağını açıklamıştı. Şimdi Trump’ın ikinci kez ABD Başkanı olarak seçilmesiyle ABD tekrar Anlaşma’dan çekilmiş olmaktadır.

    Başkan Trump’ın “Çevre Koruma Ajansı (Environmental Protection Agency – EPA)” Başkanı olarak atadığı kişi de iklim değişikliği konusunda yapılanlara çok sıcak bakmayan biri olup ilk açıklamaları; yenilenebilir enerjiye ve arıtma tesislerine önem verebileceklerini belirtmekle beraber ABD’li şirketlere bu konuda katı uygulamalar yapılmaması gerektiğini ve ilgili uygulamaların esnetilebileceği yönünde olmuştur.

    Şüphesiz ABD’nin aldığı bu kararların farklı açılardan sonuçları olabilecektir. Bunlardan biri de alınan kararların enerji politik yansımalarının olacağı doğrultusundadır. Ancak, söz konusu olabilecek enerji politik yansımalara geçmeden önce “Paris İklim Değişikliği Anlaşması”na değinmek yerinde olacaktır.

    Paris İklim Değişikliği Anlaşması

    “Paris İklim Değişikliği Anlaşması” ile alınan kararlar 5 Ana başlıkta toplanabilmektedir. Bunlar;

    1.     Sıcaklık ve Uzun Dönem Hedefleri

    (Devletler, uzun vadeli bir hedef olarak ortalama küresel sıcaklık artışının, sanayileşme öncesi dönemdeki seviyenin 1,5°C ile sınırlandırılmasına çalışılmak)

    2.      Uyum ve Revizyon Mekanizması

    (İklim değişikliğinin etkilerine karşı uyum kapasitesini ve direnci artırmak) 

    3.     Karbon Piyasalarının kurulması

    (Hedeflerin değerlendirilmesi, karbonun fiyatlanması, karbon sızıntısı ve sınır düzenlemeleri yapmak,)

    4.     Şeffaflık

    (Bu doğrultuda, bütün ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik ulusal katkılarını açıklamaları ve bu katkıları beş yılda bir olacak biçimde güncellemeleri)

    5.     Finansman

    (Gelişmiş ülkeler tarafından, Yeşil İklim Fonu ve Küresel Çevre Fonu aracılığıyla gelişmekte olan ülkelerde emisyon azaltımı ve iklim değişikliğine uyuma yönelik faaliyetlere finansal destek sağlanması ve finansman akışını düşük emisyonlu ve iklim değişikliğine karşı dirençli kalkınmayı destekler biçimde yönlendirme yapmak)

    olarak belirlenmişti.

    Hemen anlaşıldığı üzere; alınan bu kararlar hayli kapsamlı uygulamaları içermekte olup ilgili konularda ciddi yatırımları gerektirmektedir. Ayrıca, dünyadaki tüm ülkelerin bilinçli bir şekilde ve işbirliği içinde birlikte hareket etmeleriyle hayata geçirilebilecek kararlar olduğu da görülmektedir.

    Öte yandan, “Paris İklim Değişikliği Anlaşması”nın belki de ağırlıkla öne çıkan maddesi olan “küresel sıcaklık artışının, 1,5°C ile sınırlandırılması” konusunda maalesef başarılı olunamamıştır. Nitekim, son olarak uzmanlarca, 2024 yılında bu sınırın aşıldığı açıklanmış bulunmaktadır.

    Ayrıca, 2015’te Paris’te yapılan toplantıdan sonra her sene (dünyanın farklı bir kentinde) yapılan COP toplantılarında da maalesef fazla bir ilerleme sağlanamamıştır. Özellikle finans konusunda yeterli ve beklenen mertebede fon oluşması sağlanamamıştır. 

    ABD’nin Paris Anlaşması’ndan Çekilmesinin Değerlendirilmesi

    Son olarak, ABD’nin “Paris İklim Değişikliği Anlaşması”ndan çekilmesiyle çevresel olduğu kadar enerji politik sonuçların ve yansımaların olması beklenmektedir. İlk olarak söylenebilecek husus; fosil yakıtlara yönelimin artacağı yönündedir. Bir başka deyişle kömür, petrol ve doğal gazın kullanımının devam edeceği ve de artabileceği düşünülmektedir. Bu bağlamda, ABD’nin kendi yerli fosil yakıt kaynaklarının geliştirilmesinin teşvik edilmesi de mümkün görülmektedir.

    Ayrıca bu şekilde ABD, var olan kendi fosil yakıtlarını öncelikle kullanabilecektir. Bu da enerji politikalarında (herhangi bir inisiyatife uyma zorunluluğu olmadan) daha bağımsız hareket edebileceği anlamına gelmektedir.  Bu durum ise enerji politikalarında küresel taahhütlerini ve global bağlantılarını devam ettirebileceği ve daha da etkin olabileceği söylenebilir.

    İlaveten çevre düzenlemelerinin gevşetilmesi gündeme gelecektir. Böylelikle, çevresel kısıtlamaların ve düzenlemelerin esnek şekilde uygulanması emre amade enerji kaynağı olan fosil yakıtların ve nükleer enerjinin kullanımını giderek arttıracaktır. Dolayısıyla ABD, kendi kurulu düzeni bağlamında enerji arz güvenliğini sağlamaya devam edecek ve ekonomik büyümenin bu şekilde desteklenmesini devam ettirebilmesi mümkün olacaktır.

    Öte yandan ABD’nin anlaşmadan çekilmesiyle küresel ölçekte iklim değişikliğiyle mücadele çabalarının zayıflayacağı aşikardır. Ayrıca diğer ülkelerin de anlaşmaya olan bağlılıkları ve yükümlülüklerini yerine getirme inisiyatiflerinin zayıflayacağı da öngörülmektedir. 

    Burada şunu da belirtmek yerinde olacaktır ki; ABD, iklim değişikliğinde en önemli etkisi olduğu düşünülen sera gazı salımları konusunda başta gelen iki ülkeden biridir. Dolayısıyla karbondioksit (CO2) salımı bakımından da en yüksek salım yapan ülkeler olarak Çin ile birlikte en önde yer almaktadır.

    Bu bağlamda tanımlanan “Karbon Ayak İzi” betimlemesi açısından da bakıldığında en büyük Karbon Ayak İzine sahip iki ülkeden biri olmaktadır (Şekil 1). Hal böyle olunca diğer birçok ülkenin “Paris İklim Değişikliği Anlaşması”na ileri derecede uymaları halinde bile iklim değişikliği konusunda başarı sağlanması pek de mümkün olmayabilecektir. 

    Ayrıca, çoğu ABD merkezli olan küresel ölçekli petrol şirketleri kendi politikalarını iklim değişikliğine ilişkin kısıtlamalar olmaksızın daha rahat uygulamalarla hayata geçirmeleri söz konusu olacaktır. Bu şirketler, fosil yakıtların kullanımını teşvik bile edebileceklerdir. Bu durum, global ölçekte ilgili uygulamaların muhtemelen gevşemesine neden olabilecektir.

    Şekil 1 Ülkelerin Karbon Ayak İzleri

    Sonuç

    En çok sera gazı salımı yapan ülkeler de dahil olmak üzere 2025 Yılında Paris’te 195 ülke tarafından imzalanan “Paris İklim Değişikliği Anlaşması”na ilişkin olarak önümüzdeki süreçte her ülkede ciddi ve etkin eylemlerin hayata geçirilmesi beklenirken ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilme kararının operatif sonuçları olacağı söylenebilir. Bir başka deyişle en yüksek Karbon Ayak İzine sahip iki ülkeden biri olan ABD’nin Anlaşma’dan çekilmesi, iklim değişikliği konusunda yapılmak istenenlere önemli ölçüde sekte vuracaktır denebilir.

    Burada şunu da belirtmek gerekir ki; “Paris İklim Değişikliği Anlaşması” ile ilgili olarak ABD’nin, Başkan değiştikçe karar değiştirmesi, ABD’nin ciddiyeti ve güvenilebilirliğini sorgular hale getirmektedir. Bir başka deyişle, ABD’nin global ölçekte bir sorun durumunda olan iklim değişikliği konusunda bir devlet politikası uygulayamaması ABD’nin kredibilitesini zayıflatabilecektir.  

    Yeni ABD Başkanı’nın aldığı bu yeni kararların hem kendi ülkesinde ve hem de dünyada önemli sonuçlara neden olabileceği düşünülebilir. Bu bağlamda Avrupa Birliği (AB) gibi “Yeşil Mutabakat” bağlamında sıkı bir inisiyatif uygulamaya hazırlanan bölgelerde de (Trump’ın farklı vergi uygulamalarını da hayat geçirmekte olduğu düşünülürse) rekabet unsurları bağlamında sorunlara neden olabilecektir. Tüm bu durumların Türkiye’ye de yansımaları olabileceği beklenmelidir.

    Ayrıca, Trump’ın ve yönetiminin fosil yakıtları destekler mahiyetteki kararları, çevresel sürdürülebilirlik ile ekonomik büyüme ve enerji politik gelişmeler arasındaki dengeyi tartışmalı hale getirebilecektir. Ayrıca, Paris Anlaşması’nın ilkeleri bağlamında, bütün ülkelerin ortak amaçta farklı sorumluluklar üstlenmesinin gerekliliği de sorgulanabilecektir. Fazla olarak bu durum, iklim değişikliği konusundaki uluslararası işbirliğinin zayıflaması ve hatta ortadan kalkmasına kadar varabilecek sonuçlar doğurabilecektir.

    Öz olarak ifade edilmek istenirse; ABD’de “Paris İklim Değişikliği Anlaşması”ndan çekilme yönünde alınan söz konusu kararlar, iklim değişikliği ile mücadelede büyük ihtimalle ilerlemeleri olumsuz yönde etkileyecek ve bu hususta geliştirilmeye çalışılan uluslararası işbirliğini ve inisiyatifleri önemli ölçüde tehdit edecektir.

    Evde Doğal Gaz Tasarrufu Sağlamanın Kolay Yolları

    Türkiye’de Enerji ekibi tarafından hazırlanan bu haber, Aksa Doğalgaz’ın kış aylarında enerji verimliliğini artırmak ve doğalgaz kullanımında tasarruf sağlamak için sunduğu önerileri kapsamaktadır.

    Soğuk kış günleriyle birlikte kombilerin dereceleri yükselirken, doğal gaz faturalarında artış kaçınılmaz hale geliyor. Ancak doğru kullanım alışkanlıkları ile hem aile bütçesine katkı sağlamak hem de enerji tasarrufu yapmak mümkün. Türkiye genelinde 27 il merkezi ve 310 ilçe ve beldede 5,3 milyon aboneye doğal gaz hizmeti sunan Aksa Doğalgaz, konfordan ödün vermeden doğal gaz kullanımında tasarrufu artıracak 9 altın kuralı açıkladı.

    Aksa Doğalgaz’a göre, doğru kullanım teknikleriyle enerji tüketimi optimize edilebilir ve çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlanabilir. İşte tasarrufun püf noktaları:

    1. Doğal Gaz, Alternatiflerine Göre Daha Ekonomik

    Doğal gaz, mutfakta yemek pişirme ve sıcak su kullanımında tüpe göre 6,5 kat, ısınmada ithal kömüre göre 4 kat ve elektriğe göre 2,5 kat daha ekonomik. Doğal gazın, diğer enerji kaynaklarına kıyasla düşük maliyetli olması, hem bireysel hem de ulusal ekonomi açısından büyük avantaj sunuyor.

    2. Küçük Bir Derece Değişimiyle Büyük Tasarruf Sağlanabilir

    Kombinin sıcaklığını 1°C düşürmek, doğal gaz faturasını %7 oranında azaltabiliyor. Ev konforunu bozmadan yapılan bu küçük değişiklik, uzun vadede ciddi tasarruf sağlıyor.

    3. Radyatörlerin Üstünü ve Önünü Kapatmayın

    Radyatörlerin üzerine örtü veya mobilya yerleştirmek, ısı yayılımını engelliyor ve kombinin daha fazla çalışmasına sebep oluyor. Bunun yerine, radyatör arkalarına yansıtıcı paneller yerleştirmek ve sıcak hava akışını artırmak verimliliği yükseltiyor.

    4. Kombiyi Kapatmak Yerine Düşük Ayarda Tutun

    Evden çıkarken kombiyi tamamen kapatmak, eve dönüldüğünde ortamı yeniden ısıtmak için daha fazla enerji tüketimine yol açabiliyor. Bunun yerine, kombinin derecesini düşürerek ortamın tamamen soğuması engellenmeli.

    5. Termostatik Vanalarla Enerji İsrafını Önleyin

    Termostatik vanalar, radyatörleri istenilen sıcaklığa ulaştığında otomatik olarak kapatarak %15’e varan tasarruf sağlıyor. Her odanın ihtiyacına göre ayrı sıcaklık ayarı yapılmasını mümkün kılan bu sistem, enerji israfını önlemek için etkili bir çözüm.

    6. Oda Termostatı Kullanarak Verimliliği Artırın

    Akıllı oda termostatları sayesinde kombinin gerektiği kadar çalışması sağlanarak, doğal gaz faturasında %15’e varan tasarruf elde edilebilir. Aynı zamanda uzaktan kontrol edilebilen akıllı termostatlar, enerji tüketimini optimize ederek gereksiz harcamaları azaltıyor.

    7. Yalıtımla Enerji Kaybını Azaltın

    Çatı, duvar ve pencere yalıtımı, ısı kaybını önemli ölçüde azaltarak kombinin daha verimli çalışmasını sağlar.

    Çatı ve pencere yalıtımı %30’a varan tasarruf sağlar

    Dış duvar yalıtımı %40’a kadar enerji kaybını önleyebilir

    Özellikle çift cam kullanımı ve kapı-pencere kenarlarına yalıtım bandı eklemek, doğrudan tasarrufa katkı sunuyor.

    8. Kombi Bakımını İhmal Etmeyin

    Düzenli kombi bakımı, cihazın daha verimli çalışmasını sağlar ve doğal gaz tüketimini düşürür. Bakım yapılmamış kombiler, daha fazla enerji harcayarak aynı ısıyı sağlamak için fazla çalışır. Ayrıca, radyatör temizliği de ısı verimliliğini artıran önemli bir faktördür.

    9. Doğru Kombiyi Seçin: Yoğuşmalı Modellerle Daha Fazla Verim

    Yoğuşmalı kombiler, standart kombilere kıyasla %15 daha fazla verim sağlar. Bununla birlikte, ihtiyaca uygun kapasitede kombi seçmek, gereksiz enerji tüketimini önlemek açısından büyük önem taşır.

    Yapay Zeka Destekli Etkileşimde Yeni Bir Dönem Başlıyor

    Dünyanın önde gelen otomotiv üreticilerinden Chery, yenilikçi teknolojilerle donattığı robotik çözümleriyle sektörde çığır açmaya devam ediyor. Şirket, 2025 yılının başlarında yapay zeka alanında yükselen dev DeepSeek ile iş birliği yaparak Aimoga robotlarının ses etkileşim becerilerini geliştirmeyi hedefliyor.

    Chery Robotics ve DeepSeek arasındaki bu ortaklık, yalnızca yapay zeka destekli sesli etkileşim teknolojisinde bir atılımı temsil etmekle kalmıyor, aynı zamanda Chery’nin yapay zeka stratejisine verdiği önemin de altını çiziyor.

    Chery, Akıllı Robotik Çözümleriyle Geleceği Şekillendiriyor!

    Chery, yalnızca otomobil teknolojilerinde değil, aynı zamanda robotik inovasyon alanında da büyük yatırımlar yaparak rekabet gücünü artırıyor. Aimoga robotları, Chery’nin yapay zeka destekli ürün portföyünün en yeni üyesi olarak dikkat çekiyor.

    DeepSeek ile yapılan iş birliği, Aimoga robotlarının ses etkileşim yeteneklerini ileri taşıyarak, insan-robot etkileşimini daha akıllı ve doğal hale getirmeyi amaçlıyor. NVIDIA H800 çipleri ile desteklenen DeepSeek’in gelişmiş yapay zeka modelleri, Chery’nin Lion Intelligent Cockpit Large Model başarısını temel alarak robot teknolojilerinde yeni bir çığır açıyor.

    Yapay Zeka ve Robotik Alanında Yeni Bir Dönüm Noktası!

    Chery Aimoga robotik Ar-Ge ekibi, DeepSeek’in düşük maliyetli ve açık kaynaklı yapay zeka modellerinden yararlanarak, akıllı robot teknolojisinde önemli bir ilerleme kaydediyor. DeepSeek’in V2, V3 ve R1 açık kaynaklı modelleri, Chery’nin 4S mağazalarındaki pazarlama robotları için geliştirdiği etkileşim sistemlerine entegre edildi.

    Ayrıca, Chery’nin robot donanımlarının gerçek yaşam testleri önümüzdeki hafta başlıyor. Bu gelişmeler, Chery’nin insansı robotlar ve yapay zeka alanındaki uzun vadeli stratejisinin bir yansıması olarak görülüyor.

    15 Yıllık Yapay Zeka Stratejisi Meyvelerini Veriyor!

    Chery, 2010 yılından bu yana yapay zeka teknolojilerine yaptığı yatırımlarla Baidu ve iFlytek gibi sektör liderleriyle iş birlikleri gerçekleştirdi. 2018 yılında CheryLion yapay zeka platformunu tanıtarak, akıllı mobilite alanındaki iddiasını güçlendirdi.

    2020 yılında insansı robot teknolojilerine yönelik özel bir Ar-Ge programı başlatan şirket, 2023 yılında Aimoga robotlarını ve robotik köpeklerini küresel çapta tanıttı. 2024 yılında 100 milyon RMB yatırım ile Aimoga robotlarının seri üretimini planlayan Chery, yapay zeka tabanlı mobilite çözümleriyle fark yaratmayı sürdürüyor.

    Yapay Zeka Etkileşim Ekosistemi Yeniden Tanımlanıyor!

    DeepSeek ile yapılan bu iş birliği, Chery’nin teknolojik inovasyon vizyonunu daha da ileriye taşıyor. Chery Aimoga robotik ekibi, sesli etkileşim teknolojisini geliştirmekle kalmayıp, robotik uygulamalarda yeni sınırları keşfetmeye devam etmeyi planlıyor.

    DeepSeek’in MIT açık kaynak protokolü altında model ağırlıkları ve eğitim verilerini paylaşması, Chery’nin “herkes için teknoloji” felsefesiyle mükemmel bir uyum sergiliyor. Şirket, insan-robot-araç iş birliği odaklı akıllı bir mobilite ekosistemi geliştirme hedefiyle ilerliyor.

    Chery Aimoga Robotları, Küresel Pazarlara Açılıyor!

    Chery Aimoga robotik Ar-Ge ekibine göre, 2025’in ilk yarısında Aimoga robotları uluslararası pazarlarda satışa sunulacak. İlk uygulama alanı otomobil satış desteği olarak belirlenirken, Chery gelecekte akıllı mobilite çözümlerini daha geniş alanlara taşımayı hedefliyor.

    Bu vizyon, Chery’nin küresel otomotiv teknolojileri lideri olma yolundaki güçlü ilerleyişinin bir parçası olarak görülüyor.

    Chery, Çin’in Otomotiv İhracatında Liderliğini Sürdürüyor!

    Chery, 2024 yılında yüzde 38,4’lük büyüme ile 2 milyon 603 bin 916 araç satışı gerçekleştirerek büyük bir rekora imza attı. Şirketin ihracat rakamları, yüzde 21,4 artışla 1 milyon 144 bin 588 adede ulaştı.

    Chery’nin ürünleri bugün 80’den fazla ülke ve bölgede satılıyor ve 10’dan fazla Avrupa pazarında güçlü bir varlığa sahip. Bu başarı, Chery’yi küresel otomotiv endüstrisinde en popüler Çinli markalardan biri haline getiriyor.

    Chery Türkiye Hakkında

    Chery, Eylül 2022’de Türkiye’de yüzde 100 iştirak ile Chery Türkiye’yi kurdu. Şirket, Türkiye’deki tüm model ve yedek parçaların lojistiği, satışı ve satış sonrası hizmetlerinden sorumludur.

    21 Mart 2023’te TIGGO 8 PRO, TIGGO 7 PRO ve OMODA 5 modellerini pazara sunan Chery, üst düzey kalite ve en yeni teknolojilerle donatılmış modelleriyle Türkiye’de büyük ilgi gördü.

    Chery’nin TIGGO 8 Pro Max modeli, D-SUV segmentinde lüks ve güçlü bir seçenek sunarken, TIGGO 7 Pro Max ise konfor ve verimliliği ön planda tutuyor. OMODA 5 ise fütüristik tasarımı ve artan kalitesiyle geniş kullanıcı kitlelerine hitap ediyor.

    Chery Hakkında

    Chery, Kantar ve Google iş birliğiyle hazırlanan “2024 Çin Küresel Marka Oluşturucuları İlk 50” listesinde Çin’in En İyi Küresel Otomobil Markası seçildi ve 14. sırada yer aldı.

    Chery, küreselleşme stratejisi çerçevesinde 80’den fazla ülke ve bölgede faaliyet göstermektedir. Şirket, 14 milyondan fazla kullanıcıya ulaşarak küresel pazarda otomotiv inovasyonunun öncülerinden biri olmayı başarmıştır.

    Gelecek İçin Yapay Zeka ve Mobiliteyi Birleştiren Strateji

    Chery, yapay zeka destekli robotik çözümler ile akıllı mobilite vizyonunu güçlendirerek sektördeki lider konumunu sağlamlaştırıyor.

    DeepSeek ile yapılan bu stratejik ortaklık, yapay zeka ve robotik teknolojilerinde yeni bir dönemin kapısını aralıyor. Chery, geleceğin mobilite ekosistemini oluşturma hedefi doğrultusunda robotik inovasyon alanındaki yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor.

    Daha fazla bilgi için www.cherytr.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

    Podcast Yayıncılığının Devleri Doha’da Buluşuyor

    Dünyanın en büyük podcast yayıncısı iHeartMedia, Katar Devleti Hükümet İletişim Ofisi (GCO) ile önemli bir iş birliğine imza attı. Bu ortaklık kapsamında iHeartPodcasts, 2025 Web Summit Qatar’ın resmi podcast ortağı olarak yer alacak.

    23-26 Şubat 2025 tarihlerinde Doha Sergi ve Kongre Merkezi (DECC)’de gerçekleşecek olan Web Summit Qatar, 20.000’den fazla teknoloji ve iş liderini, yatırımcıları, medya mensuplarını ve girişimcileri bir araya getirecek. Etkinlik, dünyanın dört bir yanından gelen 1.250 girişimi ağırlayarak küresel inovasyon ekosistemine ışık tutacak.

    iHeartPodcasts’in Dev İsimleri Doha’da

    iHeartPodcasts ekibi, zirve boyunca katılımcılara canlı podcast kayıtları, eğitim oturumları ve interaktif söyleşiler sunacak. Merkez Sahne’de yer alacak konuşmacılar arasında:

    Malcolm Gladwell“Revisionist History” podcast sunucusu, Pushkin Industries kurucu ortağı, dünyaca ünlü yazar

    Jay Shetty“On Purpose” podcast sunucusu, uluslararası en çok satan yazar

    David EaglemanStanford Üniversitesi’nde sinir bilimci, “Inner Cosmos” podcast sunucusu, en çok satan kitapların yazarı

    Jonathan StricklandiHeartPodcasts’in Yapımcı Direktörü ve “TechStuff” podcast sunucusu

    Ayrıca, Reddit’in kurucu ortağı Alexis Ohanian, Facebook’un kurucu ortağı Eduardo Saverin, Mozilla Corporation CEO’su Laura Chambers ve Paramount Pictures CEO’su Brian Robbins gibi teknoloji ve iş dünyasının önde gelen isimleri de zirvede yer alacak.

    Web Summit Qatar’da iHeart Podcast Creator Studio

    Bu yılki etkinliğin en büyük yeniliklerinden biri, iHeart Podcast Creator Studio olacak. Web Summit Qatar bünyesinde oluşturulacak bu özel alanda:

    Podcasting eğitimleri – İçerik oluşturma, ses prodüksiyonu, hikaye anlatımı, ekipman kullanımı, pazarlama stratejileri

    Canlı kayıt stüdyosu – iHeartPodcasts sunucuları, konuklarıyla birlikte izleyiciler önünde bölümler kaydedecek

    İçerik üreticilerine özel atölyeler – Yeni nesil podcast yapımcıları için rehberlik

    iHeartMedia Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Bob Pittman, ortaklık hakkında şu ifadeleri kullandı:

    “iHeart olarak, farklı bakış açılarını bir araya getirerek podcasting’in geleceğini inşa etmeye inanıyoruz. GCO ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği, küresel ses yayıncılığının sınırlarını zorlamak için büyük bir fırsat.”

    Web Summit Qatar Düzenleme Komitesi Başkanı ve Katar Devleti Hükümet İletişim Ofisi Müdürü Şeyh Jassim bin Mansour Al-Thani ise şu açıklamada bulundu:

    “Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde podcast sektörü büyük bir potansiyele sahip. Web Summit Qatar, içerik üreticilerine doğrudan iHeartPodcasts gibi dünya devleriyle çalışma imkanı sunacak.”

    Küresel Teknoloji Zirvesi: Web Summit Qatar

    Web Summit Qatar, Lizbon, Rio de Janeiro ve Vancouver’daki Web Summit etkinliklerinin ardından Orta Doğu’daki en önemli teknoloji buluşmalarından biri olarak öne çıkıyor. Teknoloji, medya ve girişimcilik dünyasını Doha’da bir araya getiren zirve, bölgenin inovasyon merkezi olma yolunda kritik bir rol oynuyor.

    Etkinliğin tam programı ve konuşmacılar hakkında detaylı bilgi almak için:

    🔗 qatar.websummit.com/schedule

    iHeartMedia, Inc. Hakkında

    iHeartMedia, ABD’nin en büyük sesli medya şirketi olup, radyodan dijital yayına ve podcasting’e kadar geniş bir ekosisteme sahiptir. Podcast yayıncılığı alanında dünya lideridir ve milyonlarca dinleyiciye ulaşan içerikler üretmektedir.

    Katar Devleti Hükümet İletişim Ofisi Hakkında

    2015 yılında kurulan GCO, Katar’ın uluslararası iletişim stratejisini yöneten resmi devlet kurumudur. Katar’ın vizyonunu, başarılarını ve girişimlerini küresel arenada tanıtmak için çalışmaktadır.

    Karsan’dan Romanya’ya Çevreci Ulaşım Hamlesi

    Karsan, toplu taşımada elektrikli ve sürdürülebilir ulaşım çözümlerinde liderlik vizyonunu genişleterek Romanya pazarında büyük bir atılım gerçekleştiriyor. 2025 yılı içinde Köstence Belediyesi’ne 22 adet e-ATA 12m teslim edecek olan Karsan, ülkedeki toplam elektrikli araç parkını 525 adede çıkarmayı hedefliyor.

    Romanya’da Karsan’ın Elektrikli Dönüşümü Devam Ediyor

    Mobilitenin Geleceğinde Bir Adım Önde olma hedefiyle yola çıkan Karsan, Romanya’nın toplu taşıma altyapısını elektrikli araçlarla yenilemeye devam ediyor. Daha önce Craiova, Buzau, Sibiu, Șimleu Silvaniei, Alba Iulia ve Ciugud gibi şehirlerde hizmet vermeye başlayan şirket, şimdi de Köstence Belediyesi ile iş birliği yaparak çevreci ve sıfır emisyonlu toplu taşıma projelerine katkı sağlayacak.

    Karsan CEO’su Okan Baş, Romanya’nın Karsan için stratejik bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:

    “Elektrikli araç dönüşümünü en hızlı benimseyen ülkelerden biri olan Romanya, bizim için çok değerli bir pazar. Bugün itibarıyla 285 aracımız Romanya yollarında hizmet veriyor. 2025 yılı sonuna kadar bu sayıyı 525’e çıkarmayı hedefliyoruz. Köstence Belediyesi ile yaptığımız yeni anlaşma, Romanya’daki en büyük elektrikli toplu taşıma filolarından birini oluşturma yolunda büyük bir adım.”

    Romanya’da En Büyük Elektrikli Filo Hedefi

    Romanya’daki büyümesini sürdüren Karsan, elektrikli toplu taşıma çözümlerinde Avrupa pazarında liderliği hedefliyor. Türkiye-Romanya ilişkilerinin güçlü sembollerinden biri olarak görülen Köstence’de hizmet verecek e-ATA 12m otobüsleri, şehrin sürdürülebilir ulaşım altyapısına önemli katkılar sunacak.

    Romanya distribütörü Anadolu Automobile Rom (AAR) ile ortak çalışmalar yürüten Karsan, geleceğin ulaşım ekosistemine yön verecek yenilikçi çözümler geliştirerek bölgedeki varlığını genişletiyor.

    Karsan e-ATA: Yüksek Performans ve Uzun Menzil

    Karsan’ın doğuştan elektrikli olarak ürettiği e-ATA serisi, 150 kWh ile 600 kWh arasında değişen batarya seçenekleriyle 450 kilometreye varan menzil sunuyor.

    Hızlı şarj teknolojisi sayesinde 1 ila 4 saat arasında tam şarj olabilen e-ATA, sıfır emisyon hedefiyle çevre dostu bir ulaşım çözümü sunuyor.

    Yüksek yolcu kapasitesi ve modern iç tasarımıyla konforlu bir seyahat deneyimi sağlıyor.

    Akıllı teknoloji entegrasyonları ve otonom sürüş sistemleriyle geleceğin toplu taşıma standartlarını belirliyor.

    Romanya’da Karsan’ın Yükselişi Devam Ediyor

    Karsan, Romanya’nın en büyük elektrikli otobüs filosunu kurma yolunda hızla ilerlerken, yeni şehirlerle anlaşmalar yapmaya devam ediyor. Şirketin mobilite dönüşümüne öncülük etme hedefi doğrultusunda Romanya’daki varlığını daha da güçlendirmesi bekleniyor.

    Karsan CEO’su Okan Baş, hedeflerinin Romanya’daki elektrikli araç parkını büyüterek 2025 yılında ülkenin en büyük elektrikli toplu taşıma filosuna sahip olmak olduğunu belirtti.

    “Elektrikli toplu ulaşım alanındaki büyümemizin en önemli kilometre taşlarından biri Romanya. 2025 yılında Romanya’nın en büyük elektrikli filosuna sahip olmak için çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.”

    Türk Otomotiv Sanayisinde Bir Başarı Hikayesi

    Türk otomotiv sektörünün lider markalarından biri olan Karsan, yenilikçi ve sürdürülebilir çözümleriyle dünya çapında adını duyuruyor. Bursa Hasanağa’daki üretim tesislerinde üretilen Jest, Atak, e-ATA ve Otonom e-ATA modelleri, Karsan’ın küresel mobilite dönüşümüne öncülük etmesini sağlıyor.

    “Yenilikçi teknolojiler ve sürdürülebilir ulaşım çözümleriyle Romanya’da güçlü bir varlık oluşturuyoruz. Avrupa’nın en geniş elektrikli araç gamına sahip tek şirket olarak, şehirlerin sıfır emisyon hedeflerine ulaşmasına katkı sunmaya devam edeceğiz.”

    Karsan, ABD’den Japonya’ya kadar genişleyen global ağıyla, sürdürülebilir mobilite çözümlerinde dünya çapında liderliğe oynayan bir marka olma yolunda ilerliyor.

    PHINIA ve Alpine, Motor Sporlarında Buluştu!

    PHINIA, Alpine Racing ile stratejik ortaklığını güçlendirerek motor sporlarında sürdürülebilir inovasyona katkı sunuyor. PHINIA’nın gelişmiş direkt yakıt enjektörleri, Alpine’in hidrojenle çalışan Alpenglow prototipine güç sağlayarak sıfır emisyonlu motor sporlarına yeni bir boyut kazandırıyor. Aynı zamanda PHINIA, Delphi markasıyla BWT Alpine Formula 1 Takımı ile olan iş birliğini yenileyerek küresel motor sporlarındaki teknik varlığını pekiştiriyor.

    Hidrojenli Yarışların Geleceğinde PHINIA Etkisi

    PHINIA, Alpine’in hidrojenle çalışan konsept aracı Alpenglow’un geliştirilmesini destekleyerek motor sporlarının sürdürülebilir dönüşümüne katkıda bulunuyor. Hassas yakıt teslimatı ve çoklu enjeksiyon yeteneklerine sahip DI-CHG enjektörleri, sıkıştırılmış doğal gaz (CNG) ve hidrojen gazlarıyla uyumluluğu sayesinde yüksek performans sunuyor.

    Geçen yıl Paris Otomobil Fuarı’nda tanıtılan Alpenglow Hy6, Mayıs 2024’te Total Energies 6 Hours of Spa-Francorchamps etkinliğinde sergilendi ve Le Mans 24 Saat Yarışı’nda Zinedine Zidane’ın katılımıyla hidrojenli mobilitenin potansiyelini gözler önüne serdi.

    Delphi ve BWT Alpine Formula 1 Takımı

    PHINIA, Delphi markasıyla BWT Alpine Formula 1 Takımı ile olan 3 yıllık teknik ortaklığını yeniledi. Bu anlaşmayla Delphi logosu, Formula 1 araçlarında ve global ticari ürünlerde daha güçlü bir şekilde yer alacak.

    PHINIA Küresel Satış Sonrası Başkan Yardımcısı Neil Fryer, bu iş birliğini “teknolojimizin çok yönlülüğünü ve performansını sergileyen büyük bir adım” olarak nitelendirirken, PHINIA’nın hem motor sporlarında hem de otomotiv sektöründe sürdürülebilir çözümler üretmeye devam edeceğini belirtti.

    Geleceğin Motor Sporlarına PHINIA Yön Veriyor

    PHINIA, Alpine ile olan ortaklığı sayesinde hidrojen bazlı sıfır emisyonlu yakıt sistemleri ve yüksek performanslı içten yanmalı motor teknolojilerini geliştirmeye devam ediyor. Motor sporlarının daha temiz ve verimli bir geleceğe evrilmesine katkı sağlayan PHINIA, sürdürülebilir çözümlerle sektöre yön veriyor.

    İleri Teknolojiyle Verimli ve Steril Üretim

    İklimlendirme sektöründe 100 yıllık deneyime sahip Daikin, Türkiye’nin en prestijli projelerinde en çok tercih edilen marka olmaya devam ediyor. VEM İlaç Fabrikası’nın iklimlendirme sistemini üstlenen Daikin, bu büyük projede yer alarak Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın ise en büyük üç ilaç üretim tesisinden biri olacak tesise çözümler sunuyor.  Daikin, mühendislik desteği, geniş servis ağı ve özelleştirilebilir ürünleriyle VEM İlaç’ın ihtiyaçlarını eksiksiz karşılıyor. Projenin ilk fazında, 9 soğutma grubu ve 65 klima santrali temin edilmiş olup, toplamda 19 soğutma grubu ve 215 klima santrali ile üretim ve ofis alanları iklimlendirilecek.

    İklimlendirme sektöründe 100 yıllık uzmanlığıyla Daikin, Türkiye’nin en büyük ilaç fabrikası olmaya hazırlanan VEM İlaç Fabrikası’nın iklimlendirme sistemlerini üstleniyor. Daikin’in, yüksek verimli soğutma grupları, klima santralleri ve kapsamlı mühendislik desteği ile projeye katkı sunduğu bu tesis, Lüleburgaz’da inşa ediliyor. Tamamlandığında, Türkiye’nin en büyük ilaç fabrikası ve Avrupa’nın en büyük üç ilaç üretim tesisinden biri olacak. Daikin’in güçlü servis ağı ve yüksek enerji verimliliği sağlayan çözümleri, projede öne çıkan başlıca tercih sebepleri arasında yer alıyor.

    PROJE DAIKIN ÇÖZÜMLERİYLE BÜYÜYEREK DEVAM EDECEK

    VEM İlaç Fabrikası, dört ayrı fazdan oluşan bir proje olarak tasarlanıyor. Şu ana kadar proje kapsamında Daikin tarafından 9 adet yüksek verimli soğutma grubu ve 65 adet klima santrali temin edildi ve sahaya sevk edildi. Bu ürünler, üretim, steril alanlar ve ofislerde kullanılarak tesisin iklimlendirme ihtiyaçlarını karşılayacak. Daikin çözümleri, rakiplerine kıyasla üstün enerji verimliliği sunarak uzun vadede enerji tasarrufu sağlanmasına katkıda bulunacak.

    Projenin ilerleyen fazlarında ise yaklaşık 10 adet daha soğutma grubu ve 150 adet klima santralinin kullanılması planlanıyor. Özellikle ilaç fabrikaları gibi sürekli ve stabil iklimlendirme gerektiren tesislerde, enerji tüketimi önemli bir maliyet kalemi oluşturuyor. Daikin, üstün chiller kompresör teknolojisi ile bu maliyetleri minimize etmeyi hedefliyor. Daikin markasının tercih edilme nedeni; ürünlerinin güvenilirliği, kompresör teknolojisi, kolay servis imkanı ve verimlilikleriyle birlikte uzun vadede enerji tasarrufu sağlamasıdır.

    DAIKIN ÇÖZÜMLERİYLE STERİL VE VERİMLİ ÜRETİM ALANLARI

    2000 yılından bu yana sağlık sektöründe faaliyet gösteren VEM İlaç, geniş ürün yelpazesi ile pek çok farklı tedavi alanında çözümler sunuyor. Nefroloji, göğüs hastalıkları, gastroenteroloji, pediatri, üroloji, dermatoloji, oftalmoloji, onkoloji, kardiyoloji, kardiyovasküler cerrahi, yoğun bakım ve anestezi gibi alanlarda etkili ürünler sunan firma, yeni fabrikası ile üretim kapasitesini daha da artırmayı hedefliyor. Yeni tesisin Daikin’in iklimlendirme çözümleri ile donatılması, fabrikanın üretim süreçlerinin sürekliliğini ve ilaçların doğru koşullarda muhafazasını sağlayacak.

    İlaç üretim tesisleri, yüksek hijyen ve sterilizasyon gerektiren alanlar olduğundan, bu tür alanların iklimlendirme ihtiyaçları oldukça spesifiktir. Daikin, VEM İlaç Fabrikası’na sağladığı iklimlendirme çözümleriyle, steril alanlarda yüksek hava kalitesi sağlarken, üretim alanlarında ise optimum sıcaklık ve nem koşullarını koruyor. Bu sayede, üretim süreçlerinin kesintisiz ve güvenilir bir şekilde devam etmesi mümkün oluyor. Klima santrallerinin modüler ve yüksek mekanik dayanımlı tasarımı sayesinde, VEM İlaç Fabrikası’nın değişen iklimlendirme ihtiyaçlarına hızla uyum sağlanabiliyor. Aynı zamanda endüstriyel soğutma çözümleri, ilaçların bozulmadan depolanmasına ve ihtiyaç sahiplerine zamanında ulaşmasına katkıda bulunuyor.

    VEM İlaç Fabrikası projesi, Daikin’in Türkiye’deki başarı hikayesine yeni bir sayfa ekliyor. Türkiye’nin en büyük ilaç fabrikasının iklimlendirme çözüm ortağı olan Daikin, bu projede sağladığı yüksek verimli ürünler ve ileri teknolojili çözümlerle fabrikanın enerji tasarrufu ve verimliliğini uzun yıllar boyunca destekleyecek. Daikin, hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda büyük projelerde tercih edilmeye devam ederken, ileri teknolojili iklimlendirme çözümleriyle sürdürülebilir bir gelecek için önemli katkılar sunuyor.

    DAIKIN TÜRKİYE HAKKINDA

    Türkiye’de 1978 yılından beri distribütörler vasıtasıyla 46 yıldır faaliyetlerini sürdüren Daikin, Temmuz 2011’de Airfel’i satın alarak Türkiye iklimlendirme sektörünün iddialı bir yatırımcısı oldu. Daikin Türkiye bugün ısıtma, soğutma ve havalandırma alanında Türkiye’nin en geniş ürün gamına sahip şirketidir. Daikin Türkiye çatısı altında bulunan Daikin ve Airfel markalarının iklimlendirme sektörüne yönelik kombi, klima üniteleri, fancoil, klima santralleri vb. farklı ihtiyaçlara uygun son teknoloji ile üretilmiş ürünleri bulunmaktadır. Merkez ofisi İstanbul’da bulunan Daikin Türkiye, Sakarya’da 163 bin metrekare alan üzerine kurulu olan üretim tesisinde çatısı altında bulunan Daikin ve Airfel markalarının kombi, klima üniteleri, fancoil, klima santralleri vb. farklı ihtiyaçlara uygun ürünleri son teknolojiyle üretmektedir. 4 bölge müdürlüğü, yaklaşık 2000 çalışanı, 500 bayi, 16 kadın girişimci Sakura bayi, 500 satış noktası ve 500’ün üzerindeki yetkili servisiyle Türkiye’nin geniş bir coğrafyasına hizmet verebilmektedir. Ayrıca Avrupa’nın ilk iklimlendirme deneyim merkezi olan ‘İklimlendirme Teknolojileri Deneyim Merkezi’ni sektörüne kazandırmıştır. İstanbul’da bulunan Daikin Akademi ise eğitimin gücünü paydaşların kişisel gelişim, mesleki deneyim ve iş yapma kalitesine yansıtmak için çalışmaktadır. Türkiye’nin yanı sıra Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın da Ar-Ge, üretim ve lojistik üssü olarak konumlanan Daikin Türkiye, CIS ülkelerinden kendisine bağlı olan Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Ermenistan, Tacikistan ve Gürcistan’ın sorumluluğu ile Kuzey Irak, Moğolistan ve KKTC pazarlarının sorumluluğunu da üstlenmiştir.

    Split Klima Üretim Hattı

    Daikin Türkiye Split Klima Üretim Hattı’nda üretilen klimalar, %100 yüksek basınç, fonksiyon, performans, elektrik güvenlik ve ses testlerinden geçmektedir. Üretimdeki test proseslerinden kullanılan robot uygulamaları ve özellikle kritik noktalardaki bakır boru birleşim kaynak işlemlerinde kullanılan kaynak robotları ile el değmeden üretim gerçekleştirilmektedir.

    Klima Santrali Üretim Hattı

    Türkiye’nin en modern klima santrali üretim hattına sahip olan üretim tesisinde Ar-Ge çalışmalarına gösterilen önemle konfor ve hijyenik tip klima santralleri, hijyenik paket tip klima santrali, hücreli aspiratör, havuz nem alma santrali, mutfak aspiratörü, sığınak havalandırma cihazı ve ısı geri kazanım cihazı üretimi gerçekleşmektedir. Yurt içinde, yurt dışında çok sayıda prestijli otel, hastane, ilaç fabrikası, AVM, kongre merkezi ve ofis projesinde merkezi havalandırma sistemlerimiz tercih edilmektedir.

    Fancoil Üretim Hattı

    2009 yılında başlayan tasarım ve belgelendirme faaliyetleri sonunda, Hendek Sakarya’da bulunan üretim tesisinde üretilen fancoil cihazlar,düşük ses seviyesi ve yüksek verimleriyle yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda otel ve iş merkezinde tercih edilmektedir.

    Kombi Üretim Hattı

    Ar-Ge çalışmalarına gösterilen önemle üretim yapan fabrikada uzman ekip tarafından tasarlanmış kombilerimiz, sektörün en kaliteli bileşenleri kullanılarak, %100 güvenlik, fonksiyon, sızdırmazlık ve basınç dayanımı testlerinden geçerek, robotlar ile yapılan %100 görsel kontrol sistemleri ile üretilmektedir. CE belgelendirmeleri, Avrupa’nın akredite laboratuvarları tarafından yapılmaktadır.

    VRV Üretim Hattı

    2022 yılında faaliyete geçen VRV Üretim Hattı, Belçika’dan sonra bu alanda üretim yapan Daikin global üretim tesisleri içinde Avrupa’nın ikinci büyük VRV üreticisidir. Japon teknolojisiyle üretilen VRV dış üniteler, iklimlendirme sistemlerinde en yüksek sezonsal verimliliğe sahip olan ürünler olarak kabul görmektedir. VRV dış ünite üretim hattında, atık baca gazlarını ısıtma için yeniden kullanan çevreci ve son teknoloji boya tesisi için yatırım yapılmıştır. Otomatik transfer sistemleri ile minimum insan gücü kullanılarak yüksek ürün kalitesi ve U-şekil üretim akış tasarımı ile yüksek üretkenlik sağlanmıştır. Maksimum ürün güvenilirliği için proseslerde hata önleme sistemleri ve otomatik test prosesleri entegre olarak kurgulanmıştır. Üretimde MES (üretim yönetim sistemi) kullanımı ile maksimum izlenebilirlik sağlanmıştır. Üretim hattında Daikin Japonya Üretim Mühendisliği tarafından tasarlanan 4m model modül konveyörler kullanılmıştır. Dünya genelinde üretim yapan fabrikaların standardizasyonu için tasarlanan bu model, Daikin Türkiye fabrikasında da kurulmuştur. Bu tasarım ile hem ilk yatırım hem de bakım maliyetleri iyileştirilmiştir. Alüminyum profiller kullanılarak ağırlık azaltılmıştır.

    DAIKIN AVRUPA HAKKINDA

    Daikin Europe N.V., Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da ısıtma, soğutma, havalandırma, hava temizleme ve endüstriyel soğutma (HVAC-R) teknolojisinin lider bir üreticisidir. Daikin konut, ticari ve endüstriyel amaçlar için geniş bir ekipman portföyü ve bakım hizmetlerinin yanı sıra anahtar teslim çözümler tasarlar, üretir ve müşterilerine sunar. Daikin Europe N.V. 59‘dan fazla iş ortaklığında 13.800’ün üzerinde çalışana sahiptir. Belçika, Çek Cumhuriyeti, Almanya, İtalya, İspanya, Avusturya, Birleşik Krallık, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan Krallığı’nda bulunan 14 üretim tesisi bulunmaktadır. Genel merkezi 50 yılı aşkın bir süredir Ostend’de (Belçika) bulunan Daikin Europe N.V. grubu, küresel Daikin Industries grubunun bir yan kuruluşudur.

    DAIKIN JAPONYA HAKKINDA

    Japonya’nın Osaka şehrinde 1924 yılında kurulan, 100 yıllık geçmişe sahip Daikin Industries (DIL), 98 binden fazla çalışanıyla ısı pompası, iklimlendirme ve hava filtreleme teknolojisinde dünya çapında bir liderdir. Bugün 170’den fazla ülkede faaliyet gösteren şirket, ısıtma, havalandırma, iklimlendirme ve soğutma ekipmanlarının yanı sıra kompresör ve soğutucu akışkanları da kendi bünyesinde geliştiren ve üreten dünyadaki tek üreticidir. Konut, ticari ve endüstriyel iklimlendirme uygulamaları için müşterilerinin değişen ihtiyaçlarını gözeten Daikin, tüm dünyada ürün geliştirme alanındaki öncü yaklaşımları ve entegre çözümlerinin rakipsiz kalitesi ve kullanışlılığı ile tanınmaktadır.  Daikin, teknoloji araştırmaları ve fikri mülkiyet patentlerindeki liderliğiyle tanınan Clarivate (İngiltere) ve LexisNexis (ABD) tarafından dünyanın en yenilikçi 100 şirketinden biri seçilmiştir. Daikin, 2023 mali yılı (1 Nisan 2023 – 31 Mart 2024) için 28 milyar Euro’luk rekor bir satış sonucu bildirmiştir.

    AHT Hakkında

    Perakendeye yönelik ticari soğutucu ve dondurucu üretimi ve satışıyla tanınan Avusturyalı AHT Group, 881 milyon Euro’luk satın alma bedeliyle Daikin bünyesine katıldı. Avrupa ticari soğutma pazarının lideri konumundaki AHT’nin satın alınması, soğuk zincirin tüm aşamalarında yer almak isteyen Daikin’i hedefine bir adım daha yaklaştırdı.“Tak ve çalıştır” tipi dolaplar konusunda lider konumundaki şirketlerden biri olan AHT, her geçen gün evrim geçiren mağaza planları ışığında yeni ürünleri aktif şekilde piyasaya sürerek pazara liderlik yapıyor.