27.3 C
İstanbul
Cumartesi, Temmuz 19, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 138

İnsanın akılını nesneler alıyor

Dünyanın dengelerini alt üst edecek en öncelikli olanın bilgi ve enerji olduğunu biliyoruz. Bilgiyi ele geçirmek için okumak gereklidir. Lakin günümüzde bilişimin gelişmesiyle bilgi okunmaktan ziyade toplanır bir hale gelmiştir. BU sebeple köşe yazımın temasını bilişim olarak belirlemeye karar verdim.

Bir şeyi karşılıksız alıyorsanız unutmayın ürün almıyorsunuz, ürün sizsiniz!!!

Mesela; Google amcamız bize karşılıksız olarak ne istersek veriyor.  Burada ürün Google değil aksine biziz.

Sistemi yönetenler dijital çağda internet aracılığıyla tüm bilgileri ellerinde tutmak ve bu bilgiler aracılığıyla da istedikleri şekilde dünya düzeni kurmak ve yönetmek istiyorlar.

Biz birbirimize karşı tukaka modunda, kardeş kardeşle huzursuzluk içerisinde yaşar iken, düzenin kurucuları yani bilgiyi elinde bulunduranlar sürücüsüz araçlar kaza yapınca ne olacakları tartışıyorlar.

Bilgiyi elinde bulunduranlar kimin trafikte öleceğine karar verecekler.

Bir otobüs ile otomobil kendi şeritlerinde karşı istikamette seyir halindeyken, bir çocuğun yola çıkması halinde aracın yayaya vurup vurmaması Müslüman mı? Hristiyan mı? Yoksa Yahudi mi? ona bakılacak.

Asıl korkutan durum budur…

Peki biz ne yapacağız?

Fatih Sultan Mehmet Han’ın bir devri kapatıp, bir devri açan İstanbul’u fetih etmesiyle gurur duyacağız?

Yoksa gurur duyulacak işler yaparak bizden sonraki neslin rahat ve huzurlu yaşamasını mı temin edeceğiz?

Büyük göçten bahis ediliyor, hepimiz biliyoruz. 1 milyar kişinin yer değiştirmesinden bahis ediliyor.

400 senelik insan ömrü konuşulurken, kullanmayı bilmediğimiz akıllı telefonlar, akıllı tost makinaları, akıllı televizyonlar, akıllı evler, akıllı saatler ile vakit geçirmeye devam mı edeceğiz?

Yoksa akıllı nesnelerden önce aklımızı kullanmayı, neslimizin zekasını kullanmasını mı tesis edeceğiz.

Nesnelerin interneti nesnelerin çağını getiriyor. Bu çağda akıllı olmayan insanlar nesnelerin oyuncağı, akıllı insanlar ise nesnelerden faydalanan bireyler olacaktır.

Akıllı nesneler derken sizin konuştuklarınıza göre size cevap veren veya hizmet eden makinalardan bahis etmiyorum.

Siz konuşmadan sizi anlayan 50 milyar akıllı nesneden bahis ediyorum.

Yani artık 5.0 düşünmeyen bireylerden oluşan toplumların güçlü olduğunu kimse söyleyemez.

Akıllanıyoruz ama biz değil, nesneler akıllanıyor.

Artık akıllı şehirler ve nesneleri konuşmak yerine, akıllı insan ve akıllı toplum konuşmalıyız.

Sanal eğitim gönüllüsüyüz

Kontrolü zor yakalanması imkansız olan zaman hepimizi heyecanlandırıyor. An diye bir şey olmasını da düşünmek bu nedenle doğru olmuyor.

O nedenle anı yakalamasak ta yetişme ümidiyle canla başla çalışmaya devam ediyoruz.

Bir taraftan kendimizi eğitiyor bir yandan da bilişim çağının bize dikta ettiği zorunlu eğitime devam ediyoruz. Lakin bu zorunlu eğitim milli eğitim bakanlığının veya kanunların zorladığı bir eğitim olmamasına rağmen yararlandığımız ve fayda sağladığımız için bu zorunlu eğitime katılıyoruz.

Günümüzün digital çocuk dediğimiz nesillerden geri kalmamak için tamam kendimizi eğiterek onların gerisinde kalmamak için gayret halindeyiz.

Peki yeni doğan çocuklara biyolojik çip yüklendiğinde onlar 18 yaşına vardıklarında 50 yaşındaki insanın bildiklerini hafızalarında taşıdıklarında ne olacağını hiç düşündünüz mü?

İspanyol bilim adamı ölen bir insanın beynini yaşayan bir bireye nakil etme işlemine başladı ve binlerce kişiden milyonlarca dolar parayı topladı.

Sanatçı Ali Kınık’ın dediği gibi “Bildiğin gibi değil”

İşimizi elimizden alacaklar

Robotları son 10 yılda sık görür ve gelişimlerindeki değişimi fark eder olduk.

Bilişim zirvelerinde, uluslararası fuarlarda ve Uzakdoğu firmalarının gövde gösterilerinde robotlarla karşı karşıya geldik.

Hepsi sevimli yüzlere sahip olarak devamlı tebessüm halinde bizlerin karşısına çıkarıldılar. Siz hiç somurtan veya sert bakan bir robot gördünüz mü?

Bize sevimli gösterilmelerinin sebebini hiç merak ettiniz mi?

Biz onları ne kadar çok seversek hayatımızın içerisine girecek ve işlerimizi kolaylaştırdıkları gibi bizlerin para kazanma aracımız olan işlerimizi ellerimizden alacaklar.

Biz onları sevmez ve hayatımıza almaz isek mesleklerimizi elimizden alamayacaklar ve robotlar dünyada sadece figüran olarak kalacaklar.

İşlerimiz elimizden alınınca biz ne yapacağız hiç düşündünüz mü?

Okuyalım ve akıllanalım…

Ülke insanı olarak okumuyoruz, araştırmayı sevmiyoruz, kolay bilgi elde edebilmek için televizyon, bilgisayar ve akıllı telefonlardan faydalanıyoruz.

Ne zaman bir bilgiye ihtiyacımız olsa Google’a soruyor, onun verdiği cevaplara inanıyoruz.

Dünyada ve ülkemizde olanları da sağcı isek, sağ cenahın kanalını, solcu isek, sol tarafın kanalını seyrederek öğreniyoruz.

Sonra iki farklı görüş dost, akraba, eş-dost bir araya geldiklerinde o kanallardan öğrendikleri ile tartışıyor, karşı tarafı ben bilgiliyim edasıyla linç etmeye çalışıyoruz.

Konferanslar, sempozyumlar, kitaplar, yaşanan gerçek hikayeler, bilimsel çalışmaları görmezden geliyor, bize dikta edilmeye çalışılan bilgiler ile önümüze gelene çatıyor ve ben bunu biliyorumdan öte gidemiyoruz.

Müslümanın güçlü olması lazım iken biz güçlenmek yerine ego ve kibirle başkalarının ağzı ile güçsüzleşiyoruz.

Biz okumayı ihtiyaç olarak görmediğimiz için okumuyoruz. Toplum olarak şayet ihtiyaç duysaydık bundan zevk alırdık. Zevk almadığımız için okumayı sıkıcı ve gereksiz bir ihtiyaç görüyoruz.

Böyle giderse, biz atalarımızdan bahis ederken nasıl zevk alarak anlatıyorsak, gelecek nesiller bizlerden konuşmayı sıkıcı olarak değerlendirecektir.

Torunlarımızın bizlerden hoş seda ifadelerle bahis etmesini istiyorsak, okuyalım ve akıllanalım…

Plastik poşetler ücretli olacak

Plastik poşetler ile ilgili Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken tarafından kamuoyuna yapılan yanlış bilgilendirmeye ve tüketicilerde yaratılan kafa karışıklığına PAGEV son noktayı koydu. Plastik poşetler 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren marketlerde belirli bir ücret karşılığında satılacak. Taslak halinde olan ve çalışmaları devam eden yönetmelikteki amaç aşırı tüketimin engellenmesi ve tüketicinin doğru kullanım konusunda bilgilendirilmesi. Bu yönetmelikteki amacın perakendeciye para kazandırmak ve tüketiciye ek bir yük getirmek olmaması için çalışmaları takip eden PAGEV, bu konuda Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) ile birlikte hareket etme kararı aldı. Güçlerini sürdürülebilir çevre, bilinçli tüketim için birleştiren PAGEV ve TPF ilk olarak kamu spotu çalışmalarına başlayacak.

Birkaç ay önce Türkiye Perakendeciler Federasyonu tarafından basına yansıtılan “Plastik Poşetler Yasaklanıyor” şeklindeki beyanatlar kamuoyunu yanıltmıştı. Oysaki hâlihazırda taslak halindeki Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliğinde, Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlu bir şekilde alışveriş torbalarının aşırı tüketiminin 31 Aralık 2025 yılına kadar azaltılması yönünde çalışmalar yapılıyor. Taslak halindeki yönetmeliğin bu şekliyle yürürlüğe girmesi durumunda, 01.01.2019 tarihinden itibaren 15 mikron ila 50 mikron arası kalınlıkta olan plastik alışveriş poşetleri, market kasalarında tüketiciye ücretli olarak verilmeye başlanacak. Bu kalınlığın altında veya üstünde olan poşetler, eskiden olduğu gibi ücretsiz verilecek. Yine taslak yönetmelik çerçevesinde 15-50 mikron arasında kalınlıktaki torbalar için ülke genelinde yıllık kişi başına kullanılan torba adedinin; 31 Aralık 2019’a kadar 90’ı, 31 Aralık 2025’den itibaren ise 40’ı aşmayacak şekilde kullanımının azaltılması yönünde AB ile uyumlu bir yönetmelik de çalışmalar arasında yer alıyor.

5 kuruşluk poşet gelir kapısına döndürülmemeli…

Ücret sisteminin perakendeciler için bir gelir kapısına dönüşmemesi gerektiğini söyleyen PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Yasada belirtilen 15-50 mikron arası poşetlerin maliyetlerinin 5-10 kuruş arası değişiyor. Alışveriş poşetleri 40 mikron ve 1 kilogramda 100 adet var. 100 adedi yaklaşık 5,6 lira. Yani tanesi 5 kuruş. Dolayısıyla bunların 25-50 kuruş bandında satılması perakendecilere büyük bir gelir kapısı oluştururken, tüketiciye ise yeni bir yük getirecektir. Bizim önerimiz perakendecilerin plastik poşetleri tüketiciye maliyetine satmaları ve elde edilen gelirin de bir çevre fonunda birikmesidir. Zaten yönetmelikte tüketicilerin bilinçlendirilmesi ve geri dönüşüm faaliyetleri içinde çalışmalar yapılmasını öngörmektedir. Bu gelirle çevre konusunda bilinçlendirme ve geri dönüşüm çalışmaları için de kaynak oluşturulmuş olur. Zaten hâlihazırda alışveriş poşetlerin bedeli perakendeciler tarafından karşılandığı için perakendecilerin bu durumda bir kaybı olmayacak. Yalnızca çevre için yapılan bir faaliyetten amacına uygun olmayan bir gelir elde edilmesi engellenmiş olacaktır” dedi.

Plastik sektörü ve perakendeciler güçlerini birleştirdi…

Taslak halinde olan ve çalışmalarına devam edilen söz konusu yönetmeliği bizzat takip ettiklerine dikkat çeken Yavuz Eroğlu açıklamalarına şu sözlerle son verdi: “Konuyu TOBB Plastik, Kauçuk ve Kompozit Sanayi Meclisi’nde de gündeme taşıdık. Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı Mustafa Altunbilek’in da katıldığı toplantıda alışveriş poşetleri konusunda plastik sektörü ile birlikte çalışmak ve güç birliği yapmak istediğini açıkladı. Perakendecilerin, PAGEV ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile birlikte çalışma teklifini kabul ettik ve çevrenin korunması için Bakanlık öncülüğünde birlikte çalışacağız. İlk olarak kamu spotu hazırlanması konusunda mutabakata vardık. Plastik ve perakende sektörleri olarak birlikte hareket ederek daha güçlü olacağız. Hem çevre hem de tüketicilerin korunması için işbirliği yapacağız.”

Faselis/Türkiye’de Enerji

Tehlikeli uçurum

Çok uzun yıllardan beri, İslam alemine karşı büyük saldırıların devam ettiği, ne yazık ki, ancak zaman zaman fark ediliyor.

Müslüman dünyasına siyasi ve askeri taarruzlar ta Sudan’dan Afganistan’a hatta Pakistan’dan geçip Yemen’e kadar uzanıyor.

İçinde yaşadığımız Orta Doğu’da bunca “çatışma” bunca “savaş” beraberinde istila, yoksulluk, sefalet ve çoğu zaman “göç” getiriyor.

Böylesine bir ortamda, “serinkanlı” düşünmek ve davranmak çok zor oluyor. Zaten “serinkanlı” davranışlar da artık pek değer taşımıyor.

Fakat yine de zaman zaman, “serinkanlılık” ister istemez bireyin önüne çıkıyor. Zaten böylesine “serinkanlılık” sürecinde, en sonunda “panik” ve “yıkım” ile karşılaşılıyor.

Her şeyden önce, İslam dünyasına karşı amansız bir yok etme stratejisi kendini gösteriyor.

Süper güçlerin planları Orta Doğu’da özellikle Irak ve Suriye’de neredeyse her gün kanlı olaylar, çatışmalar birbirini izlerken süper güçlerin planladıkları müdahaleler de eksik olmuyor. Müslümanların yaşadıkları topraklara, ABD,

Rusya ve İsrail gibi devletlerin saldırısı sanki kesişiyor.

En önemlisi bölgenin kaderini değiştirmeye yönelik girişimlerden bir türlü vazgeçilmiyor.

Hatta önce Irak’ta bir, Suriye’de de bir Kürt devletçiği kurma girişimi son safhaya geliyor.

Filistin’in yanı sıra önce Afganistan’ın Rusya, sonra da ABD tarafından harabeye çevrilmesinin yanı sıra Lübnan’ın Irak, Libya, Sudan, Suriye ve Yemen hatta Tunus ve Mısır’da Müslüman ahaliye karşı girişilen saldırılar yer yer
halen devam ediyor.

Anlaşılan odur ki, iki süper güç ABD ile Rusya’nın Orta Doğu’da böylesine karşı karşıya gelecekleri, menfaatlerinin çatışacağı veya kesişeceğini görmek hatta yaşamak özellikle biz Türkleri yakından ilgilendiriyor.

Gerçekten de, hem Suriye hem Irak’ın kuzeyinde böylesine askeri bir oluşum değil ilerisi için şimdiden “dehşet” veriyor.

Bu arada gün geçtikçe, Türkiye hem “yalnızlaşıyor” hem de “ekonomik”, “sosyal” ve “politik” ilişkileri donuyor.

Bu tehlikeli uçuruma nasıl gelindiğini ve “dönüş” için ne önlemler alınması gerektiğini bilimsel olarak araştırmak artık öncelikli hal almanın ötesinde yer alıyor.

Ancak, bu önemli sorunun, ilmi ve siyasi “sorgulaması” ya yapılmıyor ya da yapılamıyor.

Her ne kadar, Rusya ve İran’la varılan bazı iyileştirmeler gündemde ise de ABD’nin bu ortamı bozacağı beklentisi ve Türkiye’nin “kararsızlık” görüntüsü ağır basıyor.

Unutulmamalıdır ki, ABD, Orta Doğu’da yükünü paylaşabileceği ortaklara ihtiyaç duyuyor. NATO üyesi Türkiye’nin ABD için önemi, genellikle Türkiye ile çevre bölgelerdeki Amerikan çıkarları ile alakalı olduğu
unutulmuyor. Üstelik Türkiye, geçmişte “Orta Doğu’ya yönelik potansiyel Rus saldırganlığına karşı bir tampon” olarak tanımlanıyordu.

Gün geçtikçe ABD ve Rusya’nın planları, stratejileri su üstüne çıkıyor.

Yakın zamanda Suriye ve Irak’ın uzun vadede de İran ile Türkiye’nin toprak bütünlüğüne göz koyulduğu sinyalleri aylardır alınıyor.

Şimdi de, ABD’nin çeşitli maskeler altında, Türkiye sınırında denize ulaşabilecek “terörist” olsa da bir veya iki devletçik kurdurması gündeme gelmiş bulunuyor. Bu arada değerli yazar dostumuz Cüneyt Mengü’nün, bu tehlikeli
oluşumla ilgili bilgi ve öngörüşleri “alarm” verecek ağırlık taşıyor. Çünkü Mengü’ye göre, yapay terörist devletçiklerin ortaya bir “virüs” gibi çıkması, gün bekliyor.

Nitekim, sınırımızda alınan olağanüstü askeri önlemler, bu tehlikeli gidişatın işareti sayılıyor.

Suriye’nin kuzeyinde beklenen bu ABD hareketinin gerçekleşmesi halinde Irak’ı da fişekleyeceği öne sürülüyor.

Böylelikle, kurulacak devletçiklerin için için yanan Orta Doğu’ya ateş atmanın yanı sıra, yeni yeni çatışmalara neden olacağı da şimdiden belirtiliyor.

Zaten, ABD ve diğer süper güçler için önemli olan, petrol kaynaklarının korunması ve Orta Doğu’nun daima yanması dolayısıyla Müslüman aleminin bundan zarar görmesi ile özetleniyor.

Enerjisa Üretim güneş enerjisi yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor

Toplam 3.600 MW’lık kurulu gücüyle Türkiye’nin en büyük özel sektör elektrik üretim portföyüne sahip olan Enerjisa Üretim, güneş enerjisi yatırımlarını sürdürüyor. Geçtiğimiz ay ilk güneş enerjisi santralini (GES) Bandırma’da işletmeye alan Enerjisa Üretim, ikinci güneş enerjisi santralini Karabük’te devreye aldı. Milli ve yenilenebilir enerji yatırımlarına öncelik veren Enerjisa Üretim, yaklaşık 6,5 milyon dolarlık yatırımla 3 ayda tamamladığı Karabük GES ile güneş enerjisine dayalı üretim gücünü 9 megavata çıkarmış oldu.

7 megavat kurulu güce sahip Karabük GES, yılda toplam 11,4 GWh elektrik üreterek 5.000 hanenin tüm enerji ihtiyacını karşılayacak.

Karabük’teki en büyük GES yatırımı
Bandırma’da devreye aldıkları ilk güneş enerjisi santralinden kısa bir süre sonra ikinci güneş enerjisi santralini işletmeye alan Enerjisa Üretim, yatırımlarına hız kesmeden devam edecek. Bölgeye yapılan en büyük GES yatırımı olan Karabük GES, Türkiye’nin elektrik üretiminde milli kaynakların kullanımı hedefine katkıda bulunmaya devam edecek. Enerjisa Üretim, güneş enerjisine yatırım yapmaya devam edecek.

Avrupa ve diğer dünya devletlerine göre ülkemizin güneş enerjisi potansiyeli ve yıllık güneşlenme süresi oldukça yüksek. Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlası’na (GEPA) göre ülkemizde, yıllık toplam güneşlenme süresi 2737 saat ve ortalama toplam gelen güneş enerjisi miktarı ise 1527 kWh/m²yıl. Türkiye, konumu itibariyle güneş enerjisi için Avrupa’da İspanya’dan sonra en verimli ülkelerden bir tanesi. Dünyada ve Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynakları arasında oldukça önemli bir yere sahip olan güneş enerjisinin elektrik üretimindeki payı gün geçtikçe artmaya devam ediyor ve Enerjisa Üretim’in de bu alanda yaptığı yatırımlar devam ediyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

GAZDAŞ, Saray’daki yatırımlarında sona yaklaştı

GAZDAŞ Trakya’daki yeni yatırım bölgelerinde doğal gaz arzına başlamaya hazırlanıyor. Saray ilçesindeki altyapı yatırımlarında sona yaklaşan GAZDAŞ, Aralık başı itibarıyla ilçeyi doğal gaz ile buluşturmanın sonuna yaklaştı.

Trakya bölgesinde altyapı yatırımlarını aralıksız sürdüren GAZDAŞ, doğal gaz arzı sağladığı bölgelere Aralık 2017 itibarıyla Tekirdağ’ın Saray ilçesini de ekliyor.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan GAZDAŞ Trakya Bölge Direktörü Tamer Akaslan, “Mart 2016’da lisans alanımıza dâhil edilen ve Haziran 2016’da altyapı çalışmalarına başladığımız Saray’da altyapı çalışmalarımızda sona yaklaştık. Trakya’da doğal gaz hizmeti sunduğumuz bölgeler arasına Saray’ı da ekleyeceğimiz için mutluyuz. Aralık başı itibarıyla Saraylı vatandaşlarımızın doğal gaz hizmetimizden faydalanmaya başlayacağı şekilde çalışmalarda sona yaklaşılmıştır. Saray’da temiz, ekonomik ve güvenli enerji kaynağı olan doğal gaz hizmeti ile 15 bin haneye ulaşmayı hedefliyoruz” dedi.

Yetkisiz firmalara dikkat
İlçede vatandaşların iç tesisat kurulum çalışmalarına da dikkat çeken Akaslan, yetki sahibi olmayan firmalar konusunda uyarıda bulundu. İç tesisat kurulumu yapacak firmaların GAZDAŞ tarafından yetkilendirilmiş olmalarına dikkat edilmesi gerektiğini belirten Akaslan şöyle konuştu: “Doğal Gaz Piyasası İç Tesisat Yönetmeliği’ne göre iç tesisat kurulumları ancak bölgenin dağıtım şirketi tarafından yetkilendirilmiş firmalar tarafından yapılabilmektedir. Saray’daki vatandaşlarımız da iç tesisat kurulumu yaptıkları firmaların GAZDAŞ tarafından yetkilendirilmiş olduğuna ve Mesleki Yeterlilik Belgesine sahip kişileri çalıştırdıklarına dikkat etmeliler. GAZDAŞ tarafından sunulan proje onayı olmaksızın evlerde iç tesisat kurulumuna başlanmaması önemli. Aksi takdirde ilerleyen süreçte vatandaşlarımızın mağduriyet yaşamaları kaçınılmaz”.

Doğalgaz bağlatmak için Şekerbank’tan faizsiz 18 ay kredi
Akaslan, GAZDAŞ olarak Şekerbank ile yaptıkları iş birliğini de hatırlatarak “İç tesisat kurulumlarında Şekerbank’ın EKOkredi imkânından faizsiz bir şekilde 18 ay vadeli olarak faydalanılabilir. Bu sayede vatandaşlarımızın finansal nedenlerle doğal gaza geçişlerini ertelemelerine gerek yok. Özellikle Şekerbak’ın apartman yönetimlerine sunduğu kredi kullanma kolaylıkları mutlaka sorulmalıdır.” açıklamasında bulundu.

İç tesisat konusunda yetkili firmalar Gazdas.com web sitesinde Trakya Bölgesi seçilip İç Tesisat bölümüne girilerek veya GAZDAŞ İşletme Müdürlükleri aranarak öğrenilebiliyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Doğalgazın 220 ilçeye daha ulaştırılmasının ilk adımı atılıyor

‘Türkiye doğal gaz dağıtım sektörünün en geniş coğrafi alana hizmet veren şirketi’ olan Aksa Doğalgaz, yaklaşan kış mevsimi öncesi, mümkün olan en fazla ilçeye doğal gaza ulaştırma hedefi doğrultusunda çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Bu kapsamda, Afyon’un İscehisar ilçesine Modüler RMS-A şehir giriş istasyonu ile doğal gaz ulaştırma çalışmalarını tamamlayan Aksa Doğalgaz, 65 bin abonenin yılda 100 milyon metreküp doğal gaz kullandığı Afyon’da yakın dönemde Sandıklı, Şuhut ve Emirdağ olmak üzere üç ilçeye daha doğal gaz ulaştıracak.

Türkiye’de bulunan doğal gaz dağıtım istasyonlarının %24’üyle, 31 ilin sınırları içinde yer alan 27 il merkezi ve 135 ilçeye doğal gaz dağıtımı gerçekleştiren Aksa Doğalgaz, beş yıl içinde kuracağı 80’i modüler istasyonla olmak üzere, 94 ilçeye daha doğal gaz ulaştırmayı hedefliyor.

Aksa Afyon Doğalgaz’ın İscehisar istasyonu, Botaş tarafından kabulü yapılarak gaz arzı sağlanan ilk modüler istasyon olması sebebiyle de önem teşkil ediyor. Botaş tarafından tamamen değiştirilen otomasyon şartnamesine uygun olarak yapılan İscehisar istasyonunda kullanılan ve sektörde daha önce uygulaması olmayan endüstriyel bilgisayarlı SCADA modeli, Aksa Grubu iç kaynaklarıyla İngiliz partneri tarafından oluşturuldu. Uluslararası piyasada 20 yıla yakın zamandır kullanılan bu yazılım, Botaş şartnamesine göre altı aylık bir çalışma sonucunda uyarlandı ve son düzenlemeleri teknik ekiplerce Afyon İscehisar’da 10 günlük adaptasyon ve test süreciyle tamamlandı.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Hidroelektrik santralleri lideri Global Hydro Türkiye yatırımlarına hız verdi

Hidroelektrik santralleri alanının Avusturyalı lideri Global Hydro, Ankara’daki ofisiyle Türkiye’deki faaliyetleri artırıyor. Global Hydro özellikle son yıllarda hidroelektrik santralleri ile artan sürdürülebilir enerji üretimi talebini inovatif ürün ve eşsiz teknolojisi ile karşılıyor.

Global Hydro Genel Müdürü Heinz Peter Knaß Türkiye ile ilgili yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin Global Hydro için gelişmekte olan bir pazar olduğunu ifade ederken, Türkiye’nin küçük hidroelektrik santralleri alanındaki gelişmiş teknolojileri için ideal koşullara sahip bir ülke olduğunu dile getirdi. Bu doğrultuda müşterileriyle planlama, geliştirme ve proje planlaması konusunda işbirliği gerçekleştiren Global Hydro, ayrıca onarım ve bakım çalışmalarına da başlıyor. Uçtan uca bir çözüme imkan tanıyan ve küçük hidroelektrik santral uzmanlığı sağlayan, homojen bir şekilde tasarlanan bu konsept, Global Hydro’ya sektörde ciddi bir rekabet avantajı getiriyor.

Tam otomatik tribünler, Heros3 santral kontrol sistemi gibi devam eden inovasyonlar ile geçtiğimiz sonbaharda tanıtılan “tak-çalıştır çözümü” smarT gibi inovatif çözümlerle Global Hydro, uluslararası pazardaki teknoloji liderliğini uzun vadede güçlendirmeyi hedefliyor. “Hidroelektrik alanındaki deneyimimiz, tribünler ve elektrik santralleri konusundaki uzun vadeli uzmanlığımız ve müşterilerimiz için hiç durmadan geliştirmeye devam ettiğimi çözümlerimiz, gelecekteki atılımlarımızın temeli ve itici gücü görevini görüyor.”

Türkiye’de yıllık 10 milyon avroluk iş hacmi
Global Hydro gelecek dönemde temiz enerji çözümlerine olan talebin artacağını öngörürken, artan talebi orta ve uzun vadede karşılayabilmek amacıyla gereken düzenlemeler için yatırımlarına yoğun bir şekilde hız kazandırıyor. Endonezya ve Kanada gibi ülkelerde ek ofisler kuran Global Hydro, Avusturya’daki genel merkezindeki makine sistemi ve diğer üretim alanları için yaklaşık 8 milyon avro yatırım gerçekleştirdi. 2020 yılına kadar satışlarının iki katına çıkmasını öngören Global Hydro, 80 milyon avro değerinde satış gerçekleşmesini planlıyor. Global Hydro Genel Müdürü Knaß, şirketin öngörü ve hedefleriyle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu hedefler elbette oldukça büyük ve ciddi hedefler. Fakat bizim ürün ve çözümlerimize olan inancımız en üst seviyede ve küresel düzeydeki talep öngörümüz de oldukça yüksek düzeyde.”

Türkiye’de yaklaşık 10 kişilik bir ekiple hizmet veren Global Hydro, zamanında ve yerinde servis uygulamasını da başlatmayı ve bunun için çalışanların alması gereken eğitimleri ise Avusturya’da yer alan Global Hydro Akademi’de vermeyi planlıyor. Global Hydro Türkiye Genel Müdürü Hüseyin Semiz, Türkiye pazarı için yıllık 10 milyon avronun üzerinde bir iş hacmi beklediğini belirtiyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Türkiye ekonomisinin gelişimi için yazılım ihraç etmek şart

Teknolojide meydana gelen hızlı gelişmeler ile birlikte, dijitalleşme hayatın her alanında olduğu gibi ekonominin de en önemli yapı taşlarından biri haline geldi. Dünya Bankası verilerine göre, dünyanın en önemli 20 ekonomi arasında yer Türkiye, yazılım ve bilişim alt yapısı bakımından diğer ülkelerle kıyaslandığında sınıfta kaldı. Teknolojiyi ve dijital dönüşümü en iyi şekilde kullanan ülkelerin ve firmaların ekonomik büyüme sağladığını belirten Türkiye’nin ilk yazılım danışmanlık şirketlerinden biri olan Ereteam’in CEO’su Kutlay Şimşek, ülkedeki firmaların iş yapış kültürünü değiştirerek, yazılım hizmetinin desteklenmesi ve hatta dünyaya ihraç edilecek Türk yazılım hizmet firmalarının desteklenmesi gerektiğini kaydetti.

“Yazılım Bir Kültür İşidir”

Yazılım çözümlerinin kurumların hayatını kolaylaştırmak için var olduğunu söyleyen Kutlay Şimşek, “Yazılım, daha hızlı raporlama ve analiz yapabilmek, bu analizleri karar vermede kullanabilmek, kurumun aslında mali disiplinini sağlayacak planlamalarını ve projeksiyonlarını yapmalarını daha hızlı ve daha etkin biçimde sağlamak gibi birçok farklı amaca hizmet eden bir sistem. Fakat en nihayetinde bu aslında bir kültür işi, bir iş yapma fikri” açıklamasında bulundu.

“Şirketlerin İş Yapış Şekli Dönüştüğünde Ekonomide Fark Yaratırız”

Türkiye’deki yazılım sıkıntılarından bahseden Şimşek, “Ülkemizin yazılım konusunda en önemli problemi operasyonel disiplini ve bunun getireceği operasyonel verimliliği doğru yönetememek. Bunun sebebi veriden faydalanmamak, performansı efektif ölçmemek. Verinin kullanılmasındaki temel amaç kurumları ve kurumların iş yapış şekillerini dönüştürmek. Doğru yazılımlar ve inovatif çözümlerle, kurumların operasyonel süreciyle alt yapısını iyileştirdiğimizde, Türkiye ekonomisinin de dünya pazarında fark yarattığını göreceğiz” dedi.

“Yazılım İhracatçılarını Değil Yazılım Hizmeti İhracatını Da Desteklemek Gerek”

Globalleşen dünyada iyi bir pazar payına sahip olmanın yanı sıra sadece yazılımı değil yazılım hizmetini de ihraç eden bir ülke olmanın önemli olduğunu vurgulayan Kutlay Şimşek, “Yazılımın hizmetini ihraç eden bir ülke olmak bizlere çok önemli ölçekte ve nitelikli bir gelir getirecek. Türkiye sadece yazılım hizmeti desteği veren ve bu hizmeti tüm büyük pazarlara ihraç eden büyük şirketler çıkarabilmeli. Bunu gerçekleştirdiğimiz gün ülkemize turizm sektörü ve otomotiv sektörü gibi dev cirolar getiren, Hindistan gibi ülklerle yarışan büyük bir pazara sahip olacağız. Üstelik bu cari açık ile mücadeledeki en büyük aracımız olacak” ifadelerini kullandı.

Faselis/Türkiye’de Enerji

GE Yenilenebilir Enerji, en büyük kara tipi rüzgar türbinini tanıttı

GE Yenilenebilir Enerji, yeni 4.8-158 kara tipi rüzgar türbinini tanıttı. Yeni rüzgar türbini, GE’nin bugüne kadarki en yüksek verimliliğe sahip türbini olma özelliğini taşıyor. Segmentteki en büyük rotor ile yenilikçi bir kanat tasarımına sahip 4.8-158 türbini, Yıllık Enerji Üretiminde (AEP) önemli bir iyileşme sağlayarak düşük ve orta rüzgar hızlı sahalardaki müşterilerin enerji maliyetlerini düşürüyor.

GE’nin Onshore Rüzgar Enerjisi İş Alanı Başkan ve CEO’su Pete McCabe, şu yorumda bulundu: “4.8-158 tasarımı, türbin teknolojisi ve verimlilik için atılan önemli bir adım. Şu anda bu türbini sizlere tanıtıyor olmaktan büyük heyecan duyuyoruz. Türbin, Almanya, Türkiye ve Avustralya gibi düşük ve orta rüzgar hızı olan bölgelerin yanı sıra ihale gibi süreçler için de uygun. Çünkü; dünya genelinde birçok ülke, enerji maliyetlerini düşürmeye giderek daha çok önem veriyor.”

GE’nin 4 MW segmentindeki ilk kara tipi (onshore) girişi olan yeni 4,8 MW rüzgar türbini, 158 metrelik bir rotora ve 240 metreye kadar tepe yüksekliğine sahip. Daha büyük bir rotor ve yüksek kulelerin bir arada bulunması, türbinin daha yüksek rüzgar hızlarını almasını ve daha fazla enerji üretmesini sağlıyor.

GE’nin en yeni türbininde yüksek teknolojili kanatlar, gelişmiş yük ve kontroller ile daha yüksek ve daha uygun maliyetli kuleler bulunuyor. Bu yeni inovatif özellikler, LM Wind Power, Blade Dynamics ve GE’nin Küresel Araştırma Merkezi ile olan yakın işbirlikleri sayesinde geliştirilebildi.
77 metre uzunluğundaki karbon kanatlar, LM Wind Power’ın geçmişteki güçlü performansından ve malzeme inovasyonlarından yararlanıyor. Bir yandan da şirketin bugüne kadar sunduğu en uzun kara tipi (onshore) kanatları olma özelliğini taşıyor. Rotor, spesifik müşteri ve saha gerekliliklerine bağlı olarak, özelleştirilmiş karbon kanatlarla çeşitli koşullara göre adapte edilebilir. Bu esneklik, GE’nin yüksek verimli ürünler sunmada ve elektrik maliyetini aşağı çekmede müşterilere yardımcı olmasını sağlıyor. Ayrıca sektördeki en küçük Civata Halkası Çaplarına sahip olan kanatlar, imalat ve lojistik maliyetlerini de minimum düzeyde tutuyor.

Pete McCabe sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu türbin; Küresel Araştırma Merkezi, LM Wind Power ve Blade Dynamics’in sunduğu uzmanlık ve yenilikçi tasarım ile teknoloji ve geliştirmeleri bir araya getirerek GE Store ile neleri başarabileceğimizin harika bir örneği. Spesifik türbin gereksinimlerini karşıladığımızdan emin olmak üzere dünya çapında 30’u aşkın müşteriden veri topladık; çünkü bu müşteriler, daha düşük maliyetli yenilenebilir enerji sağlamaya çalışıyor.”

4.8-158; kanıtlanmış DFIG (çift beslemeli endüksiyon jeneratörü) ve sağlam aktarma organları mimarisi de dahil olmak üzere, GE’nin 2MW ve 3MW’lık platformlarından yararlanıyor. En düşük ses emisyonu düzeylerini karşılayan türbin, normal operasyonlar sırasında 104 dB’e kadar inebiliyor. Yeni tasarlanan makina dairesi, daha büyük vinçlere olan gereksinimi azaltırken, makina dairesinde yapılacak onarımları ve sorun giderme işlemlerini kolaylaştırıyor.

GE’nin en güçlü kara tipi türbini, 30 binden fazla rüzgar türbininden oluşan şirket filosundan elde edilen iş zekası bilgileri kullanılarak geliştirildi. Böylesine büyük bir kurulu güçten elde edilerek analiz edilen veriler, GE’nin yeni nesil kontrol sistemiyle 4.8-158’e güç veriyor. GE’nin Varlık Performans Yönetimi (Asset Performance Management, APM), Siber Güvenlik (Cybersecurity) ve İş Optimizasyonu (Business Optimization, BO) gibi Predix tabanlı uygulamalarını kullanan müşterilerimiz, rüzgar santrallerinin yaşam döngüsünün uzatılması ve santral ekonomisinin iyileştirilmesi de dahil olmak üzere birçok iş sonucuna ulaşıyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

İlk 6 ayda 196 milyon dolar çimento ihracatı gerçekleştirildi

Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) tarafından açıklanan 2017 yılının ilk yarı rakamlarına göre iç pazarda düşüş yaşanırken ihracat hız kesmeden artmaya devam etti. Üretilen çimentonun yaklaşık %11,5’i ihracata konu olurken, ihracatta ilk sırada Suriye ikinci sırada ise ABD yer aldı. İlk 6 aylık verilere göre çimento ihracat geliri196 milyon dolar olarak açıklandı.

TÇMB tarafından yapılan açıklamaya göre, 2017 yılı ilk yarısında çimento üretiminde, geçen yılın aynı dönemine oranla %4,2‘lik bir düşüş yaşandığı gözleniyor. Bu dönemde üretilen çimentonun yaklaşık %11,5’i ihracata konu olurken yine 2017 yılı ilk 6 ayında iç satışlarda %4,3 düşüş,çimento ihracatında ise %1,1’lik artış gerçekleştiği belirtiliyor.İlk yarıda 36milyon tonaçimento üretimi gerçekleşirken bunun 32 milyon tondan fazlası iç satış, 4 milyon tondan fazlası ise dış satış olarak kaydedildi.

196 Milyon Dolarlık İhracat
Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan TÇMB Yönetim Kurulu Başkanı M. Şefik Tüzün; “ 2017 yılı rakamları beklediğimiz yöndedir. Kış aylarında iklim durumundan dolayı satışlarda yaşanan düşüşlerde Mayıs ayı ile birlikte toparlama kaydedilmiştir. Ancak Haziran ayında Ramazan ve bayram etkisiyle satışlarda tekrar bir daralma gözlenmektedir. Yılın ikinci yarı rakamlarının daha etkileyici seviyelerde olmasını bekliyoruz. Bunun dışında Türkiye’nin ihracat rakamlarına bakacak olursak çimento sektörü yine büyük bir başarıya imza atmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2017 yılı Haziran ayında, 2016 yılının aynı ayına göre %2,3 artarak 13 milyar 166 milyon dolar, ithalat %1,5 azalarak 19 milyar 177 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Burada çimento sektörünün üretilen çimentonun %11,5’ini ihraç ederek ekonomiye olan katkısı büyüktür” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Sanayi sektörü büyümeye devam ediyor

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ikinci çeyreğine (Nisan-Haziran) ilişkin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. Büyüme rakamlarının 5,1 olarak açıklandığı veriler ile ilgili açıklama yapan TÜMSİAD Genel Başkanı Yaşar Doğan; bu değerlerin 2018 yılı için daha iyimser tahminler yapmamızı ve beklentilerde bulunmamızı kolaylaştıracak” dedi.

Açıklanan verilerdeki asıl dikkate değer noktanın sanayi sektörünün toplam katma değerinin, 2017 yılı ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı çeyreğine oranla yüzde 6,3 oranında artmasının olduğunu belirten Doğan; “Güçlü ekonominin üretken bir sanayi temeline oturması gerektiğini her fırsatta dile getirmeye çalışıyorum. Sanayi sektörü katma değerinin bu çeyrekte artmış olmasını da yine umut verici bir gelişme olarak değerlendiriyorum” şeklinde konuştu.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Sanayi işletmelerinde enerji etütleri yapıldı

Enerji verimliliği önlemleri alarak ve enerji verimli teknolojiler kullanarak etkin bir enerji yönetimi oluşturulması için sanayi kuruluşlarını teşvik etmeyi, böylece sanayide enerji verimliliğini artırmayı hedefleyen projede:
– OSB’lere ekipman desteği ve enerji verimliliği eğitimleri,
– Eğiticilerin eğitimi,
– Enerji yönetimi sistemi kurulmasına dair eğitimler,
– Enerji etüt kılavuzları, basılı ve görsel enerji verimliliği eğitim materyalleri, sektörel rehber kılavuzları ve raporların hazırlanması,
– Örnek detaylı enerji etütlerinin yapılması,
– Enerji verimliliği portalının güncellenmesi,
– Enerji Yönetim Sistemlerinin yaygınlaştırılması,
faaliyetleri gerçekleştirildi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının, UNDP ve UNIDO uzmanlarının gerçekleştirdiği proje faaliyetlerinde yabancı eğitmenlerle de uluslararası tecrübe ve örneklerin aktarılması sağlanmış oldu.
Enerji verimliliği danışmanlık şirketlerinin, OSB’lerin ve sanayi kuruluşların aktif paydaş olduğu projede sanayide enerji verimliliğinin artırılmasına yönelik altyapı ve kapasite artışı sağlanmıştır.
Gerçekleşen 485 sanayide enerji verimliliği uygulaması sayesinde yıllık 111.722 TEP (ton petrol eşdeğeri) enerji tasarrufu sağlanmış oldu.
Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı Müsteşarı Sayın Fatih Dönmez, UNIDO Program Direktörü Sayın Marco Matteini, UNDP Ülke Direktörü Sayın Claudio Tomasi, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Dr. Oğuz Can proje kapsamında başarılı enerji verimliliği faaliyetleri yürüten öncü sanayi kuruluşlarına, ayrıca programı başarıyla tamamlayan danışmanlara ve mühendislere sertifikalarını verecek.
Sertifika alacak firmaların isimleri ise şöyle:
– Arçelik A.Ş.
– Zorlu Tekstil
– İGSAŞ İstanbul Gübre San.
– Esan Eczacıbaşı
– Kaleseramik
– ISUZU
– Mercedes Benz
– Kardemir
– PETKİM
– Ege Çelik
– Orta Anadolu Tekstil
– Sanko Holding Süper Film
– Akdaş Döküm
– Ateş Çelik
– Befesa Silverment
– Bursa Çimento
– İzmir Demir Çelik
– Kartal Halı
– Özen Mensucat
– Serdar Plastik
– Toyo Mürekkep
– Yıldız Entegre
– Zahit Alüminyum
Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı Müsteşarı Sayın Fatih Dönmez; Türkiye toplam nihai enerji tüketiminin yaklaşık %32’sinin gerçekleştiği sanayi sektörünü, enerji verimliliği açısından önemli ilerlemelerin kat edildiği, ancak hâlâ pek çok iyileştirmenin yapılabileceği bir alan olarak tanımladı.
Sanayi işletmelerinde enerji etütleri yapıldı.
Proje kapsamında enerji ön etüt rehberi ve kontrol listesi geliştirilerek, 9 sanayi tesisinde ön etüt çalışması gerçekleştirildi.
Enerji etütlerinin prosesleri de kapsayacak şekilde ve daha derinlemesine bir yaklaşımla yapılabilmesi için, sektörel bazlı detaylı etüt metodolojileri geliştirildi. Demir-Çelik, Çimento, Kâğıt, Seramik, Cam, Tekstil, Gıda olmak üzere 7 sektör için rehber ve kontrol listesi hazırlandıktan sonra, bu sektörlerde faaliyet gösteren 14 sanayi tesisinde detaylı enerji etütleri tamamlandı.
OSB’ler test ve ölçüm ekipmanları ile desteklendi.
OSB’lerde enerji yönetim birimlerinin kapasitesini güçlendirmek amacıyla 11 farklı şehirdeki OSB’ye eğitimler verildi. Bu eğitimler, proje kapsamında tahsis edilen infrared kamera, infrared termometre, ultrasonik sıvı ölçer, enerji analizörü, çok fonksiyonlu HVAC cihazı, baca gazı analizörü, ultrasonik sızıntı dedektörü, takometre, iletkenlik ölçer gibi test ve ölçüm cihazlarıyla desteklendi. Ayrıca ölçüm cihazlarının kullanımı ile ilgili filmler hazırlanarak bilgiye daha fazla kişinin erişimi sağlanmış oldu.
Bundan sonraki süreçte OSB’lerin enerji yönetim birimlerinde görevli personeli tarafından bu ekipmanlar kullanılacak, ölçüm verileri değerlendirilecek, çıkan sonuçlara göre enerji verimliliği, enerji yönetim sistemi gibi konularda alınması gereken tedbirler belirlenecek.
Sanayi işletmelerinde Enerji Yönetim Sisteminin yaygınlaştırılması sağlandı.
Her biri 9 ay süren iki faz şeklinde 60 endüstriyel tesiste ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi kuruluşu gerçekleştirildi. Sanayi işletmelerinde enerji yönetim sisteminin yaygınlaştırılması, böylece tesis düzeyinde enerjiye bütüncül bir anlayışla yaklaşılması, enerjinin daha yakından izlenmesi ve enerji verimliliğinin her aşamada iyileştirilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Eğitimlerle 2000’den fazla mühendise ulaşıldı, güncel rehber ve yayınlar hazırlandı.
Sanayi işletmelerinden enerji hizmet sağlayıcılarına, OSB’lerden enerji verimliliği danışmanlık şirketlerine birçok kurum ve kuruluşa yönelik enerji verimliliği konusunda toplantı ve eğitimler gerçekleştirildi. Enerji yönetim sistemleri, enerji etütleri, kıyaslama, finansal mekanizmalar, ölçüm cihazları, ölçüm teknikleri, projelerin teknik ve finansal analizleri, enerji performans yönetimi gibi konularda gerçekleştirilen eğitimlere 2.104 kişi katıldı.
Pompa, fan, basınçlı hava ve buhar sistemlerinin optimizasyonu ile ilgili çeşitli kitaplar ve Enerji Yönetim Sistemi İçin Pratik Rehber, Ön Etüt Metodolojisi gibi yayınlar hazırlanarak enerji konusunda çalışan profesyonellere, danışmanlara, enerji yöneticilerine, sanayi işletmelerine ve ilgili derneklere dağıtıldı.
Sanayi tesislerinde 485 enerji verimliliği uygulaması gerçekleştirildi ve bu sayede yıllık 111.722 TEP (ton petrol eşdeğeri) enerji tasarrufu sağlanmış oldu. Böylece sanayiden kaynaklanan 645.474 ton karbondioksit azaltımı yapılmış oldu.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Güneş enerjili araçlar Avustralya’da buluşuyor

Dünya lastik devi Bridgestone, 30 yıldır gerçekleştirilen ve mühendislik öğrencileri tarafından geliştirilen güneş enerjili araçların yarıştığı World Solar Challenge’ı isim sponsoru olarak destekliyor. İki yılda bir Avustralya’da düzenlenen yarışlara her yıl farklı ülkelerden takımlar katılıyor. Bridgestone ECOPIA Ologic lastiklerinin kullanıldığı bu yılki yarışlarda, Brisa da İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencilerinin oluşturduğu ve Türkiye’den katılan tek takım olan İTÜ GAE takımının destekçisi oldu.

Bridgestone World Solar Challenge, 30. yılını kutluyor
Bridgestone World Solar Challenge, dünyanın en ünlü güneş enerjili araç etkinliklerinden biri ve 2017’de 30. yıl dönümünü kutluyor. Yarışlar, Avustralya kıtasında 3.000 kilometreyi kapsayacak ve 8-15 Ekim 2017 tarihlerinde, ‘Challenger’, Gezi ve Macera sınıflarında gerçekleştirilecek.

‘Challenger’ Sınıfı: Hız için tasarlanmış araçlar arasında yapılan yarış; araçlarda dört lastik ve bir sürücü olması gerekiyor.

Gezi Sınıfı: Araçların enerji verimliliği ve pratikliğini test eden yarış; araçların dört lastiği olması ve bir sürücü ile birden fazla yolcu ile sürülebilmesi gerekiyor.

Macera Sınıfı: Önceki müsabakalar için geliştirilmiş araçların yarış-dışı parkuru deneyimlemeleri için oluşturulan sınıf.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Eksik halkayı bulup zinciri tamamlayacağız

“Bilimde dönüşüm, teknolojide atılım, sanayide üretim” mottosuyla ar ge ve inovasyonda dünyanın sayılı ülkeleri arasına girmek üzere çalışmalarını hız kesmeden sürdüren Türkiye’de, yerli yeniliğin temsilcisi “2. MMG Ar Ge İnovasyon Zirvesi ve Sergisi” başladı.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu, İstanbul Valisi Vasip Şahin, iş dünyasının önemli isimleri, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerin katıldığı zirvede, MMG Genel Başkanı Osman Balta zirveyi düzenleme amaçlarını anlattı ve “İcat ile ticari ürün arasındaki eksik halkayı bulup zinciri tamamlamak istiyoruz” dedi.

Türkiye’nin daha hızlı büyümesi için ar-ge ve inovasyonun tüm yönleriyle ele alınarak konunun uzmanları tarafından tartışılmaya başlandığı, üretim aşamasına gelen ürünlerin sergilendiği 2. MMG Ar ge İnovasyon Zirvesi ve Sergisi, Lütfi Kırdar Sergi Salonu’nda başladı. Yaratıcı fikirlerin ticari başarıya dönüşmesini sağlamak, bilgi birikimini sürekli olarak arttırıp kaynakları etkin bir şekilde kullanmak üzere üniversiteler, kamu kuruluşları ve özel sektörden temsilcilerini bir araya getiren bu özel etkinlik, yoğun bir ziyaretçi katılımıyla başladı.

MMG Başkanı Osman Balta: “İcat ile ticari ürün arasındaki eksik halkayı bulup zinciri tamamlamak istiyoruz”

Zirvenin ilk konuşmasını yapan MMG (Mimarlar Mühendisler Grubu) Genel Başkanı Osman Balta, Türkiye’nin orta gelir düzeyini aşması için yüksek teknolojili üretime yönelmesi gerektiğin, devletin bu çalışmaları teşvik edecek mekanizmalar kurduğunu söyleyerek söze başladı. “Yüksek teknolojili ürünlerin genel sanayi üretimi ve ihracatımız içerisindeki payı istenilen oranda ve hızda artmıyor. 2. MMG AR-GE İnovasyon Zirvesi ve Sergisi’ni planlarken bu soruna çözüm bulmayı önceliklerimiz arasına koyduk ve icat ile ticari ürün arasındaki eksik halkaları bulmayı, bu zirvede zinciri tamamlamayı hedefledik” dedi.

Osman Balta; “Bilindiği üzere ülkemizin 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alması hedefi bulunmaktadır. Belirlenen bu hedeflere ulaşmamız, kamunun ve özel sektörün küresel rekabete tam anlamıyla hazır olması ve bilgi ekonomisini en iyi şekilde değerlendirmesine bağlıdır. Geldiğimiz bu kritik aşamada bilgi ekonomisini merkeze alarak teknolojiyi sadece kullanan değil aynı zamanda üreten bir ülke olarak, yeni kalkınma hamlesiyle birlikte, sanayide yüksek teknolojiye hızla geçme mecburiyetimiz bulunmaktadır. Halihazırda ürettiğimiz ürünlerin sadece %3,5 i ve ihraç ettiğimiz ürünlerin ise % 3,7 si yüksek teknoloji ürünü olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran % 20 ve daha yukarı oranlardadır. Ülke olarak bizim de mutlaka yüksek teknolojili ürün üretmemiz ve buna bağlı ihracatımızı artırmamız gerekiyor” dedi.

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan; “Kaynağınız olabilir ama araştırma geliştirme altyapısını kurmak zorundayız”

“En önemli hedefimiz bilim insanı yetiştirmektir” diyerek sözlerine başlayan Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan; “2023 yılına kadar milli gelirimizin yüzde üçü kadar araştırma ve geliştirmeye kaynak sağlayacağız. Fakat biz bugün kaynak olarak bu miktarı ayırsak bile ar ge alt yapısına sahip değiliz. Alt yapı ve kapasitemizi geliştirmek zorundayız. 15 Temmuz darbe girişimine rağmen son bir yılda hızla büyüdük” dedi. Bakan; Ar ge’de uzmanlaşmaya gidileceğini, araştırma merkezlerinin sayısı ve üniversitelere yapılan desteklerin de arttırılacağını, öğrenci sayısından çok niteliğe önem verilmesinin gerektiğinin altını çizdi. Kalkınma Bakanlığı olarak her türlü destekleri vermeye hazır olduklarını, ülkemizin dünyada ar ge’ye en fazla destek veren ülkeler arasında bulunduğunu belirtti. Lütfi Elvan; Kalkınma Ajansları aracılığıyla, ülkemizde çeşitli illerde girişimcilerin destekleneceğini söyledi.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü; “Dünya, ar ge çalışmalarında işbirliği için Türkiye’yi tercih ediyor”

Türkiye’de özel sektör ve kamu tarafından ar ge ve inovasyonun öneminin kavradığını söyleyerek söze başlayan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Türkiye’nin bu konularda dünyanın da dikkatle takip ettiği ülkelerden birisi haline geldiğini söyledi. Dünyanın pek çok ülkesinin ar ge çalışmaları için Türkiye’yle iş birliğini tercih etmeye başladığını anlatan Özlü; “Otomotivden insansız hava araçlarına, NATO’nun kullandığı sistemlere kadar; memnuniyetle söyleyebilirim ki; mühendislerimizin ar ge çalışmalarının imzası vardır” dedi. Ar ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmada toplumsal bir seferberlik içinde olunması gerektiğini, Bakanlık olarak bu seferberliğe katılmaya ve öncülük etmeye hazır olduklarını söyledi.

Ülkemizde 38 farklı sektörde, 35 ilde, toplamda 611 Ar-Ge Merkezi olduğunu anlatan Özlü; 20 farklı sektörde, 9 ilimizde 86 tasarım merkezimiz faaliyet gösteriyor. Ar-ge ve tasarım merkezlerimizin sayısını yıl sonuna kadar 1000’e çıkartmayı hedefliyoruz” dedi. Bu merkezlerde şu an yaklaşık 39 bin kişinin tamamlanan veya devam eden 17 bin adet proje üzerinde çalıştığını belirten Bakan; 2016 yılında Ar-Ge faaliyetleri için merkezi yönetim bütçesinden 7,5 milyar lira harcandığını, 2017 yılında ise yine merkezi yönetim bütçesinden ayrılan başlangıç ödeneğinin 8 milyar TL’nin üzerinde olduğunu belirtti.

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı himayelerinde yapılan 2. MMG AR-GE İNOVASYON ZİRVESİ ve SERGİSİ, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, TÜBİTAK, DEİK ve TOKİ’nin katkılarıyla düzenleniyor. Sergi Perşembe akşamına kadar bilim tutkunlarını ağırlamaya devam edecek.

FASELİS / TÜRKİYE’DE ENERJİ

 

Şişecam farkındalık yaratmaya devam ediyor

Şişecam Topluluğu’nun “İş Sağlığı ve Güvenliği” bilincini artırmak amacıyla çalışanlarının çocuklarına yönelik olarak düzenlediği geleneksel resim yarışması sonuçlandı. Topluluğun faaliyet gösterdiği 13 ülkedeki çalışanlarının çocukları arasında düzenlenen yarışmada 135 resim değerlendirildi.

Şişecam Çayırova Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen ödül töreninde konuşan Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, Topluluk olarak daha rahat ve güvenli çalışma ortamı yaratmak adına sürekli çalıştıklarını belirterek, “Sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamına sahip olmamız en önemli önceliğimizdir” dedi.

Şişecam Topluluğu tarafından “İş Sağlığı ve Güvenliği” bilincini artırmak amacıyla bu yıl beşincisi düzenlenen resim yarışması sonuçlandı. Topluluğun faaliyet gösterdiği 13 ülkedeki çalışanlarının çocuklarının toplamda 135 resimle katıldığı yarışmanın bu yılki ana teması “Sosyal Hayatta İş Sağlığı ve Güvenliği” olarak belirlendi. Şişecam Çayırova Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen ödül törenine Topluluğun faaliyet gösterdiği farklı ülkelerden katılan çocuklar ve aileleri eğlenceli etkinliklerle keyifli bir gün geçirdi.

Ödül töreninde konuşan Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, düzcam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanları ile soda ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında küresel bir oyuncu olduklarını belirterek, 13 ülkede üretim yapan ve ürünlerini 150’yi aşkın ülkede müşterilerle buluşturan Topluluğun 22 bine yakın kişiye istihdam sağladığını kaydetti. Şişecam olarak büyük bir aile olduklarına dikkat çeken Kırman, “Çalışanlarımız bize ailelerinin ve çocuklarının emanetidir. Bu bilinçle ‘İş Sağlığı ve Güvenliği’ kültürünün yayılması için yapılan çalışmaları sadece çalışanlarımızla sınırlı tutmuyor, ailelerini de kapsayacak şekilde geniş bir çerçevede planlanıyor ve hayata geçiriyoruz” dedi. Topluluk olarak daha rahat ve güvenli çalışma ortamı yaratmak adına sürekli çalıştıklarını ifade eden Kırman, “Sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamına sahip olmamız en önemli önceliğimizdir. Bu hedef doğrultusunda ‘İş Sağlığı ve Güvenliği’ kültürünü bir yaşam tarzı haline getirmek hepimizin birincil görevidir” diye konuştu.

Şişecam Topluluğu Hakkında

Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer alan Şişecam Topluluğu düzcam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanları ile soda ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında küresel bir oyuncudur. “Düzcam”“Cam Ev Eşyası”“Cam Ambalaj” ve “Kimyasallar” olmak üzere dört ana iş grubunda faaliyet gösteren Topluluk, Türkiye’nin yanı sıra Almanya, İtalya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Macaristan, Bosna Hersek, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Ukrayna, Mısır ve Hindistan’da üretim yapmaktadır.

Bugün dünyanın cam ev eşyasında üçüncü, cam ambalaj ve düzcamda beşinci büyük üreticisi konumundaki Şişecam Topluluğu, dünyanın en büyük 10 soda üreticisinden biri olmasının yanı sıra krom kimyasallarında dünya lideridir. Şişecam, 81 yılı aşkın deneyimi, 22 bine yakın çalışanı, 13 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeyi aşan satışlarıyla uluslararası ölçekte bir Topluluk olarak ana faaliyet alanlarında dünyanın en büyük üç üreticisinden biri olma hedefiyle yoluna devam etmektedir.

www.sisecam.com.tr

FASELİS / TÜRKİYE’DE ENERJİ