31.2 C
İstanbul
Perşembe, Temmuz 17, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 135

Macaristan’daki ticaret ve yatırım fırsatları sanayicilere anlatıldı

Ankara Sanayi Odası’nda düzenlenen “Macaristan Tanıtım Günü’nde Ankaralı sanayicilere; Macaristan’da öne çıkan sektörler, yatırım fırsatları, devlet teşvikleri ve ticari potansiyel konularında bilgilendirme yapıldı.

Ankara Sanayi Odası (ASO) ile Macaristan Ankara Büyükelçiliği işbirliği ve ALX Hungary’nin katkılarıyla düzenlenen “Macaristan Tanıtım Günü” etkinliği, Ankara Sanayi Odası’nda gerçekleştirildi. Etkinliğe; ASO Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Özdemir, Macaristan Ankara Büyükelçisi Gabor Kiss, ALX Hungary Genel Müdürü Galip Yılmaz, Macar Eximbank Türkiye Direktörü Arda Tugay, Macaristan Ticaret Ataşesi Roland Kiss ve çok sayıda sanayici katıldı.

ALX Hungary Genel Müdürü Galip Yılmaz, etkinlikte yaptığı sunumda iki ülke arasındaki ilişkilerin ortak geçmişlerinin birikimiyle karşılıklı çıkarlar temelinde geliştiğini ve derinleştiğini söyledi. Macaristan’ın Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı olduğunu belirten Yılmaz, Macaristan’ın Türk yatırımcılar için cazip fırsatlar barındırdığını, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin büyük bir potansiyel taşıdığını vurguladı.

Macaristan Ulusal Ticaret Ajansı tarafından Macar firmaların Türkiye pazarına girmesi amacıyla yetkilendirildiklerini hatırlatan Genel Müdür Yılmaz, şunları kaydetti: “ALX Hungary olarak ticari ilişkiler başlatmaya ya da ilişkilerini pekiştirmeye çalışan Macar ve yabancı işletmecilerin ihtiyaçlarına yönelik geniş yelpazede hizmetler sunuyoruz. Merkez İstanbul olmak üzere Türkiye’de 5 ofisimiz bulunuyor. Ayrıca yakın bir zamanda Türkiye’de şube açan Macar Eximbank’ın desteğine de sahibiz. Bu dost iki ülke arasındaki ticari ve kültürel ilişkilerin daha da gelişmesi için ALX Hungary olarak önemli bir misyon üstlendiğimizi düşünüyorum.”

Macaristan Büyükelçisi ve Macar Eximbank Türkiye temsilcilerinin de sunumlarına yer verilen etkinlikte, genel olarak Macaristan’da öne çıkan sektörler, yatırım fırsatları, devlet teşvikleri ve ticari potansiyel konularında bilgilendirme yapıldı. Ayrıca AB üyeliği ve merkezi konumu, nitelikli işgücü potansiyeli, yatırım teşvikleri, vergi indirimi, istihdam teşvikleri, rekabetçi vergi sistemi ve gelişmiş altyapısı ile Macaristan’ın yabancı yatırımcılara sunduğu avantajlar anlatıldı.

Faselis/Türkiye’de Enerji

TGDF’den İklim Değişikliği konusunda çarpıcı rapor!

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF), “Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik” Raporu ile tarım ve gıda üretiminin iklim değişikliği ile karşı karşıya kalacağı tehdidin boyutlarını ortaya koydu, çözüm önerilerinde bulundu. Raporda, sürdürülebilir tarım ve gıda güvencesi için “günübirlik politikalarla değil, uzun vadeli ve bilimsel bir yaklaşımla hemen harekete geçilmesi” gerektiğinin altı çizildi.

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Çevre ve Tarım Komisyonu adına; İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu başkanlığındaki bir ekip tarafından hazırlanan “Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik” Raporu, TGDF Çevre ve Tarım Komisyonu Başkanı Ayhan Sümerli, FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ile Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun katılımıyla düzenlenen basın toplantısında kamuoyuna açıklandı.

“İklim değişikliği göçü tetikliyor”

Konuşmasında, BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) bu yıl için 16 Ekim Dünya Gıda Günü temasını “Göçün geleceğini değiştirin, gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yatırım yapın” olarak belirlediğine dikkat çeken Dr. Ayşegül Selışık, söz konusu tema ile göçün engellenmesinde gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yapılan yatırımların öneminin vurgulandığını söyledi.

Dünyadaki göç hareketlerine ilişkin verileri paylaşan Selışık, “İklim değişikliği, tarım ve gıda üretimine olumsuz etkileri ile göçü tetikleyen unsurların başında geliyor. Savaş ve çatışmalardan, iklim değişikliğinin yol açtığı tarım ve gıda üretimindeki azalmalardan en fazla kırsal kesimdeki insanlar etkileniyor. Bu nedenle iklim değişikliği ile mücadele kapsamında atılacak adımlar, hem ulusal sınırlar içerisinde hem de uluslararası göçün önlenmesi bakımından büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

“Şimdi harekete geçmeliyiz”

“Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik” Raporu’nun sunumunu yapan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da, “İş işten geçmeden sürdürülebilir bir tarım ve gıda güvencesi için günübirlik politikalara göre değil, uzun vadeli ve bilimsel bir yaklaşımla şimdi harekete geçmeliyiz” dedi. Kadıoğlu, rapordan bazı önemli başlıkları da şöyle açıkladı:

“Türkiye’de hava sıcaklıkları en kötü iklim senaryosuna göre 2100 yılına kadar yaz aylarında 4-7 °C aralığında artacak. En yüksek sıcaklık artışları; Güneydoğu, Ege ve Akdeniz bölgelerinde meydana gelecek.

Toplam yağış̧ miktarlarında, Karadeniz Bölgesindeki 150 mm civarındaki küçük artış hariç, 2050’den itibaren özellikle kış aylarında 250-300 mm’ye varacak olan azalmalar yüzünden, Ege ve Akdeniz kıyılarında, Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde yağış eksikliği/kuraklık yaşanacak.

Karla kaplı alanlarda, kar yağışlı gün sayısı ve kar yağışı miktarlarında azalmalar olacak, kıyılarımızda deniz su seviyesi yükselecek.

Meteorolojik afetler, Türkiye’nin güneyinden kuzeyine doğru sayı ve şiddet bakımından artış̧ gösterecek.

Artan nüfus, iklim değişikliği ve azalan su kaynakları nedeniyle kişi başına kullanılabilir yıllık su miktarının ~1.000 m3’ün altına inmesi ile Türkiye’nin ‘su fakiri’ olması bekleniyor.”

“Tarım ve gıda üretimi sınırlanacak, fiyatlar artacak”

Tarım ve gıdanın, Türkiye’de iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ve en savunmasız sektörler olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kadıoğlu, olası sonuçları da şöyle özetledi:

“Yağış yetersizliği, su sıkıntısı ve aşırı hava olaylarındaki artış; bitkisel üretime uygun alanların azalması ve kuzeye doğru kaymasına yol açarak, tarım ve gıda üretimimizi sınırlayacağı için fiyatlar yükselecek, ithalat artıp ihracat düşecektir.

Sıcaklıktaki artış,̧ insan, bitki ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapacak, haşere, hastalık ve ölüm oranları artacak, yarı kurak bölgeler daha kurak hale gelecek, sulama suyu talebi bugüne göre yaklaşık iki katına çıkacaktır.

Türkiye’nin mevcut su kaynakları ve gıda sorunlarına yeni sorunlar eklenecek, sulama, içme ve kullanma suyunda sıkıntılar yaşanacak, sektörler ile birlikte iller/ bölgeler arasında su için büyük bir rekabet ortaya çıkacak. Ayrıca, artan hava sıcaklığından büyükbaş hayvancılık olumsuz bir şekilde etkilenecek.

Şiddetli sağanaklar ile hortum, dolu ve ani yağışlardaki artışlar da, Türkiye’de güvenli gıdaya ulaşma imkanlarını azaltacaktır.

Türkiye’nin tarımsal üretimindeki mavi su ayak izi oranının pamuk ve şeker pancarı gibi bazı ürünlerde çok yüksek olması, sulama gerektiren ve sadece yağmur suyu ile yetiştirilemeyen ürünlerinin doğru yerlere ekilmediğini göstermektedir.”

“TGDF üzerine düşeni yapmaya hazır”

Toplantıda konuşan TGDF Çevre ve Tarım Komisyonu Başkanı Ayhan Sümerli ise BM’nin Eylül ayında açıkladığı “Gıda Güvenliği ve Beslenme” Raporunun, dünyada 10 yıldan uzun bir süredir gerileyen açlığın, 2016 yılında yükselişe geçtiğini ve 815 milyon insanın aç olduğunu ortaya koyduğunu hatırlattı. Sümerli, “Bu kadar aç insanın varlığı bir yana, 2050 yılında 10 milyara ulaşacak dünya nüfusunu beslemek için tarım ve gıda üretiminin en az yüzde 50 oranında artırılması gerekiyor.” dedi.

Buna karşılık iklim değişikliğinin tarım ve gıda üretimi için büyük tehdit oluşturduğunun altını çizen Sümerli, “Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik Raporu”nun, ülkemiz tarım ve gıda üretimini bekleyen tehlikeyi ortaya koyduğunu bildirdi.

Başta Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu olmak üzere raporu hazırlayan isimlere teşekkür eden Sümerli, “Türkiye gıda sektörü olarak gıda güvenliğinden taviz vermeden, gelecek nesillerin en ekonomik ve en sağlıklı nasıl beslenecekleri sorusuna yanıt arayışımız kapsamındaki çalışmalarımızın bir ürünü olan raporun, bu alandaki çalışmalarda yol gösterici olacağına inanıyoruz. Ülkemiz için bir İklim Değişikliği Acil Eylem Planı vakit yitirilmeden hazırlanmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Aksi halde yarın çok geç olacak. TGDF olarak biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız” diye konuştu.

Neler yapılmalı?

TGDF Raporu’nda yer verilen önerilerden bazıları şöyle:

“Türkiye’de Tarım Üretim Havzaları, değişen iklim şartları dikkate alınarak belirlenmeli, iklim değişikliğinin tarım havzalarımıza etkileri tüm tarım ürünleri için araştırılmalı ve iklim değişikliğine uyum politikaları bilimsel çalışmalara göre geliştirilip uygulanmalıdır.

İklim değişikliğine göre acilen Ulusal Arazi Kullanımı Planlaması yapılarak, gelecekte öne çıkacak tarım alanları ve su havzaları gecikmeden ve tam anlamda koruma altına alınmalıdır.

Hem değişen iklim şartlarına hem de bitkilerin su ayak izine göre doğru yerde, doğru bitki türünün seçilmesi ve doğru zamanda ekilmesi teşvik edilmeli, iyi tarım ve hayvancılık uygulamaları ülke geneline yaygınlaştırılmalıdır.

Suya olan talebin azaltılması ve suyun tasarruflu kullanımı için akılcı su kullanımına gidilmeli, su havzaları ile tarım havzalarındaki su kullanımı ve yönetimi entegre edilerek suyun teknik ve idari yönleri birlikte ele alınmalıdır.

Katma değeri çok küçük, fakat su ayak izi çok büyük olan tarım ürünlerinin ihracatına kısıtlama getirilmeli, su ayak izi yüksek olan ürünlerin ithalatının sürdürülebilir olması için de geldikleri ülkelerin iklim ve su kaynakları dikkate alınarak uzun vadeli bağlantılar yapılmalıdır.

Sayısı ve şiddeti artan meteorolojik afetlerden korunmak için tarıma yönelik erken uyarı ve kapsamlı sigorta uygulamaları geliştirilip, çeşitlendirilerek yaygınlaştırılmalıdır.

Tarım ve gıda sektörü ile ilgili yatırım ve teşviklere, mutlaka o bölgenin değişen iklimine göre karar verilmelidir. İklim değişikliğine uyum sağlayamayacak ve artık tarımla kalkınamayacak olan bölgelerimizin kalkınma stratejileri değiştirilip, tarım dışı yatırımlar ile başka sektörlere kaydırılarak Marmara Bölgesi’ne sıkışan sanayinin yükü azaltılmalıdır.”

Faselis/Türkiye’de Enerji

Doğalgaz Türkiye’nin havasını değiştirdi

En çevreci enerji kaynaklarından biri olan doğalgaz, Türkiye’nin havasını değiştirdi. Doğalgaz abone sayısı 13 milyona yaklaşan Türkiye’de karbon salınımı yarı yarıya azaldı.

2-3 Kasım’da Haliç Kongre Merkezi’nde dünya doğalgaz sektörünün devlerini ağırlamaya hazırlanan İGDAŞ’ın dev organizasyonu 7. Uluslararası Doğalgaz Kongre ve Fuarı (INGAS 2017) öncesinde soruları yanıtlayan Türkiye Doğalgaz Dağıtıcıları Birliği Derneği (GAZBİR) Başkanı Yaşar Arslan, 13 milyon abone sayısına ulaşan doğalgaz sayesinde Türkiye’de karbon salınımının yarı yarıya azaldığını vurguladı.

“KARBON SALINIMI 58 MİLYAR KİLOGRAMA DÜŞTÜ”
Doğalgazın diğer fosil yakıtlara göre oldukça çevreci olduğunu dile getiren GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan, “Doğalgazın bugünkü kullanım oranıyla Türkiye genelinde karbon salınımını yaklaşık yüzde 40 azalttığını ve doğalgaz kullanan şehirlerde hava kirliliğinin hem ölçülebilir hem de hissedilir düzeyde azaldığını söyleyebiliriz. 2016 yılında doğalgaz kullanılan evlerde kömür kullanılmış olsaydı; 27,4 milyar kg daha fazla karbon salımı gerçekleşecekti ve yıllık 41,3 milyar kg’lık toplam salım 68,7 milyar kg’a çıkacaktı. Sanayide ve elektrik üretiminde ise kömür yerine doğalgaz kullanılmasıyla, karbon salınımı 58 milyar kg, yani yarı yarıya azaldı” dedi.

“KENT NÜFUSUNUN YÜZDE 85’İ DOĞALGAZA ERİŞTİ”
Doğalgaz dağıtım şirketlerinin abone sayısının 12,8 milyona ulaştığını belirten Arslan, “Bunun yanında, doğalgaz dağıtım şirketlerimizin genişleme yatırımları da hızla devam ediyor. Yapılan yatırımlarla her yıl 1 milyon yeni abone doğal gaz konforuna kavuşuyor. 222 yeni ilçeye doğalgaz ulaştırılması projesi kapsamında önümüzdeki 3 yılda yaklaşık 4 milyar TL’lik bir şebeke yatırımı gerçekleştireceğiz. 2017 yılında yaklaşık 100 ilçe daha doğalgaza kavuşacak. Doğalgazın konutlarda tüketimi de buna bağlı olarak artış gösterecek. Ülkemizde nüfusun yüzde 77’si kentlerde yaşıyor. Kentlerde yaşayan nüfusun yüzde 85’ine doğalgaz alt yapı yatırımları ulaştırılmış durumda. Toplam nüfusumuza göre yüzde 55, kentlerde yaşayan nüfusumuza göre ise vatandaşlarımızın yüzde 68’ine denk gelen 43 milyon kişi doğalgaza erişmiş durumda” diye konuştu.

“EPDK DÜZENLEMELERİNE IŞIK TUTACAK”
INGAS 2017’nin bu yıl ‘Doğalgazın Geleceğine Köprü’ temasıyla değişime odaklandığını ifade eden Arslan, “GAZBİR olarak 2005 yılından beri bu organizasyonun hem destekçisi olduk hem de yürütülmesine katkı sağladık. Sektörün geniş katılımıyla gerçekleştirilecek INGAS 2017, doğalgaz profesyonellerini bir araya getirmesi, yeni teknolojilerin takip edilmesi ve iş birliği fırsatları yaratması açısından büyük önem taşıyor. GAZBİR olarak, bu yılki kongrenin yürütülmesinde oldukça etkin bir şekilde çalışıyoruz. Özellikle EPDK ile birlikte çalışmalarını yürüttüğümüz “Doğalgaz Piyasasında İşletmecilik Standartlarının Oluşturulması” projemizi bu kongreye taşıyoruz. Yapılacak özel bir oturumda gerçekleştirilen çalışmalar, EPDK ve GAZBİR Çalışma Komisyonu üyeleri tarafından sunulacak. Burada ortaya çıkacak sonuçlar önümüzdeki dönemde EPDK tarafından yapılacak düzenlemelere ışık tutacak” dedi.

INGAS 2017’YE KİMLER KATILACAK?
INGAS 2017’ye Ürdün, Suudi Arabistan, Umman, İran, Irak, Rusya, Çin, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Gürcistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Nijerya, İngiltere, A.B.D., Almanya, İtalya ve Hindistan’ın aralarında bulunduğu yirmi farklı ülkeden katılım bekleniyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Berat Albayrak’ın da katılımının beklendiği INGAS 2017’nin kongre ayağına ise görüş ve düşünceleriyle sektöre küresel ölçekte yön veren konuşmacılar damga vuracak.
Konuşmacılar arasında öne çıkan isimler şöyle:
Bosna Hersek Dış Ticaret ve Ekonomik İlişkiler Bakanı Mirko Saroviç,
Ürdün Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Genel Sekreteri Amani Al Azzam,
Uluslararası Gaz Birliği Başkanı David Carrol,
Ürdün Ulusal Elektrik Şirketi Genel Sekreteri Ahmad Al-Zubi,
SVB Uluslararası Enerji Başkanı Sara Vakhshouri,
Avrupa Gaz Araştırmaları Merkezi Başkanı Isabella Moretti,
Indrapastha Gas Limited (IGL) Ölçüm İşleri Başkanı Sushil Kumar,
EWE Turkey Holding Genel Müdürü ve Yön. Kur. Üyesi Dr. Frank Quante
Azerbaycan Stratejik Araştırma Merkezi Araştırma Görevlisi Gulmira Rzayeva
E.ON Metering Yönetici Direktör Werner Webing
Ayrıca INGAS 2017’nin kongre ayağında Türkiye’den sektörün önemli isimleri EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, Doğal Gaz Cihazları Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (DOSİDER) Başkanı Ömer Cihad Vardan ve GAZBİR Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Arslan konuşmacı olarak yer alacak.

Faselis/Türkiye’de Enerji

8. Uluslararası enerji ve iklim forumu enerji devlerini buluşturdu

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi’nin (IICEC) düzenlediği IICEC Uluslararası Enerji ve İklim Forumu’nun 8’incisi “Global Enerji Yatırımları: Sırada Ne Var?” temasıyla dün gerçekleştirildi.

Forum kapsamında düzenlenen iki ayrı panelde “Global Enerji Politikaları” ve “Enerjinin Teknolojik Geleceği” masaya yatırıldı. “Global Enerji Politikaları” paneli AB Büyükelçisi Christian Berger, Columbia Üniversitesi Global Enerji Politikaları Merkezi Kurucu Direktörü Prof. Jason Bordoff, Total İklim ve Stratejiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Ladislas Paszkiewicz, BP Bölgeler Başkan Yardımcısı ve Alternatif Enerji CEO’su Dev Sanyal ve Rusya Ekonomi Yüksekokulu Enerji Enstitüsü Başkanı Dr. Vitaliy Yermakov’un katılımıyla gerçekleştirildi. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı (IICEC) Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol moderatörlüğünde gerçekleşen ilk panelde, enerjinin global ölçekteki dönüşümü ele alındı.

Panele katılan Avrupa Birliği Türkiye Büyükelçisi Christian Berger, AB için enerji güvenliğinin ve sürdürülebilir enerji arzının öncelikli hedefler arasında olduğunu belirti ve yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine ve fosil yakıt kullanımının da azaltılması gereğine vurgu yaptı. Berger, ayrıca sera gazı emisyonu azaltımı hedeflerine 2020’de ulaşacaklarının da altını çizdi. 2005’te yüzde 8 civarında paya sahip olan yenilenebilir enerjinin payının 2030’da yüzde 27’ye ulaşacağını söyledi.

Panelde konuşan Columbia Üniversitesi Global Enerji Politikaları Merkezi Kurucu Direktörü Jason Bordoff ise enerji piyasasının, gelecek 10 yıl içinde büyük değişikliklere gebe olduğunu belirtti. Enerjide regülasyonun kolay bir süreç olmadığını söyleyen Bordoff, kömürün yapısal bir inişe geçtiğini, yakıt ekonomisi standartlarının düşmesi ve kömüre verilecek sübvansiyon gibi konuların da önem kazandığını belirtti. TOTAL’in İlkim ve Stratejiden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Ladislas Paszkiewicz de, “TOTAL’in öncelikli amacı uygun fiyatlı, sürdürülebilir, temiz enerjiyi mümkün olduğu kadar çok insana ulaştırabilmek” dedi.

TEKNOLOJİ, GÜNEŞ ENERJİSİNİN MALİYETİNİ DÜŞÜRÜYOR
Panele katılan BP Bölgeler Başkan Yardımcısı ve Alternatif Enerjiler CEO’su Dev Sanyal ise konuşmasında enerjinin bugün de ekonomik refahın önemli parçalarından biri olmaya devam ettiğini vurguladı. Enerji güvenliği ve uygun fiyatların yanı sıra, sürdürülebilirliğin de önemli olduğunu belirten Sanyal, 2050’ye gelindiğinde, dünya nüfusunun yüzde 70’inin kentsel alanlarda yaşayacağını tahmin ettiklerini söyledi. Sanyal, geçtiğimiz 40 yıl içinde güneş enerjisinin maliyetindeki düşüşün %99 teknoloji kaynaklı olduğunu belirtti.

Rusya Ekonomi Yüksekokulu Enerji Enstitüsü Başkanı Dr. Vitaliy Yermakov da, Rusya’nın doğalgaz rezervlerinin, üretiminin ve ihracatının oldukça ciddi boyutlarda olduğunu belirtti. Doğalgaz gelirlerinin federal bütçenin önemli bir parçası olduğunu ifade eden Yermakov, Rusya’nın doğalgaz ve petrol fiyatlarından dolayı hidrokarbonlara bağımlılığını azaltma yönünde adımlar atmaya başladığını söyledi. Amerika’nın yaptırımlarından negatif etkilendiklerine değinen Yermakov, bu yaptırımların sonucu olarak Asya ülkelerine odaklandıklarını; Hindistan ve Çin ile yapılan anlaşmaların örnek teşkil ettiğini söyledi.

ENERJİNİN TEKNOLOJİK GELECEĞİ
Sabancı Üniversitesi IICEC Direktörü Prof. Carmine Difiglio’nun moderatörlüğünde gerçekleşen “Enerjinin Teknolojik Geleceği” konulu panele ise Irak Enstitüsü İcra Direktörü Luay Al-Khatteeb, Enerjiden Sorumlu BM (UNIDO) Direktörü Dr. Tareq Emtairah, İskandinav Enerji Araştırma CEO’su Hans Jorgen Koch, ACWA Power Başkan ve CEO’su Paddy Padmanathan ve Uluslararası Uygulama Sistemleri Analizi Enstitüsü (IIASA) Kıdemli Bilim İnsanı Dr. Hans-Holger Rogner katıldı.

Irak Enstitüsü İcra Direktörü Luay Al-Khatteeb, konuşmasında petrol talebi uzun vadeli gelecekte var olmaya devam edeceğini, enerji sektöründeki çeşitliliğin önemli olduğunu söyledi. ABD’nin üretim konusunda bu denli önemli bir rol sahibi olmasını teknolojik gelişimlere ve yenilenebilir kaynaklara bağladı.

Enerjiden Sorumlu BM (UNIDO) Direktörü Dr. Tareq Emtairah, endüstriyel kalkınma için enerjinin öneminin altını çizerek, az gelişmiş ülkelerde güvenilir temiz enerjinin kalkınmanın temelini oluşturduğunu söyledi. Tarım endüstrisinde çok büyük enerji ihtiyacı olduğunu vurgulayan Emtairah, “Ekonomik sebeplerden sektör bazı riskleri almak istemiyor. Biz kalkınma kuruluşu olarak bu piyasalara ulaşıyor ve teknolojinin belli bir bağlam içinde anlam kazanmasını sağlıyoruz” dedi.

İskandinav Enerji Araştırma CEO’su Hans Jorgen Koch, soğuk iklime sahip Nordik ülkelerinin verimlilik kapsamındaki izolasyon konularında da çok gelişmiş çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Koch, “Eger hedeflerimize ulaşmak istiyorsak binalarda enerji verimliliğini 3 kat artırmamız gerekiyor. Karbon tutma ve depolama teknolojilerine ihtiyaç duyuluyor” dedi.

Panelde konuşan ACWA Power Başkan ve CEO’su Paddy Padmanathan teknolojinin enerji sektörüne olan etkisine vurgu yaparken, Uluslararası Uygulama Sistemleri Analizi Enstitüsü (IIASA) Kıdemli Bilim İnsanı Dr. Hans-Holger Rogner, nükleer enerji sektöründe endüstrileşmiş ülkelerin operasyonel rol oynadığını söyledi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Enerjinin teknolojik geleceği masaya yatırıldı

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi’nin (IICEC) düzenlediği IICEC Uluslararası Enerji ve İklim Forumu’nun 8’incisi “Global Enerji Yatırımları: Sırada Ne Var?” temasıyla dün gerçekleştirildi.

Forum kapsamında düzenlenen iki ayrı panelde “Global Enerji Politikaları” ve “Enerjinin Teknolojik Geleceği” masaya yatırıldı. “Global Enerji Politikaları” paneli AB Büyükelçisi Christian Berger, Columbia Üniversitesi Global Enerji Politikaları Merkezi Kurucu Direktörü Prof. Jason Bordoff, Total İklim ve Stratejiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Ladislas Paszkiewicz, BP Bölgeler Başkan Yardımcısı ve Alternatif Enerji CEO’su Dev Sanyal ve Rusya Ekonomi Yüksekokulu Enerji Enstitüsü Başkanı Dr. Vitaliy Yermakov’un katılımıyla gerçekleştirildi. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı (IICEC) Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol moderatörlüğünde gerçekleşen ilk panelde, enerjinin global ölçekteki dönüşümü ele alındı.

Panele katılan Avrupa Birliği Türkiye Büyükelçisi Christian Berger, AB için enerji güvenliğinin ve sürdürülebilir enerji arzının öncelikli hedefler arasında olduğunu belirti ve yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine ve fosil yakıt kullanımının da azaltılması gereğine vurgu yaptı. Berger, ayrıca sera gazı emisyonu azaltımı hedeflerine 2020’de ulaşacaklarının da altını çizdi. 2005’te yüzde 8 civarında paya sahip olan yenilenebilir enerjinin payının 2030’da yüzde 27’ye ulaşacağını söyledi.

Panelde konuşan Columbia Üniversitesi Global Enerji Politikaları Merkezi Kurucu Direktörü Jason Bordoff ise enerji piyasasının, gelecek 10 yıl içinde büyük değişikliklere gebe olduğunu belirtti. Enerjide regülasyonun kolay bir süreç olmadığını söyleyen Bordoff, kömürün yapısal bir inişe geçtiğini, yakıt ekonomisi standartlarının düşmesi ve kömüre verilecek sübvansiyon gibi konuların da önem kazandığını belirtti. TOTAL’in İlkim ve Stratejiden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Ladislas Paszkiewicz de, “TOTAL’in öncelikli amacı uygun fiyatlı, sürdürülebilir, temiz enerjiyi mümkün olduğu kadar çok insana ulaştırabilmek” dedi.

TEKNOLOJİ, GÜNEŞ ENERJİSİNİN MALİYETİNİ DÜŞÜRÜYOR

Panele katılan BP Bölgeler Başkan Yardımcısı ve Alternatif Enerjiler CEO’su Dev Sanyal ise konuşmasında enerjinin bugün de ekonomik refahın önemli parçalarından biri olmaya devam ettiğini vurguladı. Enerji güvenliği ve uygun fiyatların yanı sıra, sürdürülebilirliğin de önemli olduğunu belirten Sanyal, 2050’ye gelindiğinde, dünya nüfusunun yüzde 70’inin kentsel alanlarda yaşayacağını tahmin ettiklerini söyledi. Sanyal, geçtiğimiz 40 yıl içinde güneş enerjisinin maliyetindeki düşüşün %99 teknoloji kaynaklı olduğunu belirtti.

Rusya Ekonomi Yüksekokulu Enerji Enstitüsü Başkanı Dr. Vitaliy Yermakov da, Rusya’nın doğalgaz rezervlerinin, üretiminin ve ihracatının oldukça ciddi boyutlarda olduğunu belirtti. Doğalgaz gelirlerinin federal bütçenin önemli bir parçası olduğunu ifade eden Yermakov, Rusya’nın doğalgaz ve petrol fiyatlarından dolayı hidrokarbonlara bağımlılığını azaltma yönünde adımlar atmaya başladığını söyledi. Amerika’nın yaptırımlarından negatif etkilendiklerine değinen Yermakov, bu yaptırımların sonucu olarak Asya ülkelerine odaklandıklarını; Hindistan ve Çin ile yapılan anlaşmaların örnek teşkil ettiğini söyledi.

ENERJİNİN TEKNOLOJİK GELECEĞİ

Sabancı Üniversitesi IICEC Direktörü Prof. Carmine Difiglio’nun moderatörlüğünde gerçekleşen “Enerjinin Teknolojik Geleceği” konulu panele ise Irak Enstitüsü İcra Direktörü Luay Al-Khatteeb, Enerjiden Sorumlu BM (UNIDO) Direktörü Dr. Tareq Emtairah, İskandinav Enerji Araştırma CEO’su Hans Jorgen Koch, ACWA Power Başkan ve CEO’su Paddy Padmanathan ve Uluslararası Uygulama Sistemleri Analizi Enstitüsü (IIASA) Kıdemli Bilim İnsanı Dr. Hans-Holger Rogner katıldı.

Irak Enstitüsü İcra Direktörü Luay Al-Khatteebkonuşmasında petrol talebi uzun vadeli gelecekte var olmaya devam edeceğini, enerji sektöründeki çeşitliliğin önemli olduğunu söyledi. ABD’nin üretim konusunda bu denli önemli bir rol sahibi olmasını teknolojik gelişimlere ve yenilenebilir kaynaklara bağladı.

Enerjiden Sorumlu BM (UNIDO) Direktörü Dr. Tareq Emtairah, endüstriyel kalkınma için enerjinin öneminin altını çizerek, az gelişmiş ülkelerde güvenilir temiz enerjinin kalkınmanın temelini oluşturduğunu söyledi. Tarım endüstrisinde çok büyük enerji ihtiyacı olduğunu vurgulayan Emtairah, “Ekonomik sebeplerden sektör bazı riskleri almak istemiyor. Biz kalkınma kuruluşu olarak bu piyasalara ulaşıyor ve teknolojinin belli bir bağlam içinde anlam kazanmasını sağlıyoruz” dedi.

İskandinav Enerji Araştırma CEO’su Hans Jorgen Koch, soğuk iklime sahip Nordik ülkelerinin verimlilik kapsamındaki izolasyon konularında da çok gelişmiş çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Koch, “Eger hedeflerimize ulaşmak istiyorsak binalarda enerji verimliliğini 3 kat artırmamız gerekiyor. Karbon tutma ve depolama teknolojilerine ihtiyaç duyuluyor” dedi.

Panelde konuşan ACWA Power Başkan ve CEO’su Paddy Padmanathan teknolojinin enerji sektörüne olan etkisine vurgu yaparken, Uluslararası Uygulama Sistemleri Analizi Enstitüsü (IIASA) Kıdemli Bilim İnsanı Dr. Hans-Holger Rogner, nükleer enerji sektöründe endüstrileşmiş ülkelerin operasyonel rol oynadığını söyledi.

MENA İLETİŞİM / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Doğalgaz üretiminde ciddi artış olacak

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından her yıl düzenlenen IICEC Uluslararası Enerji ve İklim Forumu’nun 8’incisi bu yıl “Global enerji yatırımları? Sırada ne var?” temasıyla yapılıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) Direktörü Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol, Kuzey Amerika’nın da hızlı bir giriş yapmasıyla küresel enerji piyasasının hızla geliştiğine dikkat çekti. Fatih Birol, özellikle ABD, Kanada ve Meksika gibi ülkelerin önemli enerji bölgeleri olma yönünde çok önemli adımlar attığını ve güneş enerjisi konusunda da çok büyük hızla ilerlediğini belirterek, şöyle konuştu:

“IEA’nın yenilenebilir enerji konusunda yeni yayınlanan raporda çok çarpıcı bulgular var. Bunlardan önemli bir tanesi 2016 yılında kurulan enerji santrallerinin %50’sinden fazlası‘nın güneş enerjisi kaynaklı olması. Doğalgaz ve petrol %50’den azını oluşturuyor. Bu çok çok önemli – dikkat edilmesi gereken bir nokta. Son zamanda elektrikli araçlar da çok önem kazandı ve ulusal ve uluslararası düzeyde konuşulmaya başlandı.”

Dijitalleşmenin de enerji sektörünü etkileyen bir başka etkenin olduğunu belirten Fatih Birol, bu durumun hem üretim hem de tüketim alışkanlıklarını ciddi şekilde etkileyeceğini söyledi. Birol, IEA’nın bu ay dijitalleşmenin etkilerine yönelik bir rapor yayımlayacağını ifade etti.

2016’da küresel olarak toplam 1.7 trilyon dolarlık enerji yatırımı yapıldığına işaret eden Fatih Birol, şu değerlendirmeyi yaptı:

“2016’da küresel enerji yatırımlarının bir önceki yıla göre düştüğünü görüyoruz. Petrol ve gaz sektöründe de önemli bir düşüş var. Tarihte ilk defa elektrik sektörüne yapılan yatırımlar petrol ve gaz sektörünün ötesinde. Yani; elektrik sektörü petrol&gaz sektörüne göre cazibe teşkil ediyor. Büyük yatırımcılar tabii ki ABD, Avrupa.. Ancak yatırımların yapıldığı istikametlerin başında Çin geliyor. ABD, kaya petrolü üretiminde ciddi bir ilerleme kaydetti ve artış devam edecek gibi görünüyor. ABD’de sadece kaya petrolü üretiminin Irak petrol üretim rakamları düzeyine ulaştı. Kaya petrolünün küresel petrol piyasasında önemli bir hale geldiğini görüyoruz.”

Doğalgaz üretiminde de ciddi bir artış olacağını öngörüldüğünü söyleyen Fatih Birol, şöyle devam etti:

“Ortadoğu, Çin, Avustralya ana oyuncular olacak gibi. Ama yine en büyük ülke. ABD, küresel doğalgaz üretimindeki büyümenin %40 ABD kaynaklı. Önümüzdeki 5 yılda ABD ve Avustralya Sıvı Doğalgaz (LNG) ile küresel ihtiyacın büyük bir çoğunluğunu karşılayacak. Kaya petrolünün artışı LMG ihracatını da etkiliyor. Artık bu konuda Türk Hükümeti’nin de çok önemli adımlar attığını söyleyebiliriz. Küresel elektrik üretim piyasasında kömür ve doğalgaz kullanımlarında yavaş bir büyüme söz konusu. Nükleer enerji kullanımındaki büyümenin temel nedeni ise Çin. Onay almış projeler baz alınarak yapılmış hesaba göre 5 yıl içinde üretilecek enerjinin üçte ikisinin kaynağı yenilenebilir enerji olacak.”

GÜNEŞ ENERJİSİNİN MALİYETİ 3 YILDA YARIYA İNDİ

Türkiye’de yaz aylarından önce YEKA Projesi’nin sonucu olarak fiyatlarda düşüş yaşandığını söyleyen Fatih Birol, şöyle konuştu:

“Güneş enerjisinin maliyeti son 3 yılda yarıya indi. Herhangi bir şeyin fiyatı 3 yılda yarıya inerse bu çok önemli bir gelişmedir. 2020’ye kadar da bir kere daha yarıya ineceğini düşünüyoruz. Yenilenebilir enerji kullanımındaki artış çevre ve iklim ile ilgili kaygılardan dolayı değil, maliyetlerde oluşan iyileştirmeye dayanıyor. Enerji verimliliği, günümüzde dünya çapında enerji kullanımının önemli bir kısmı olmakla birlikte herhangi bir standarda tabi değil. Dünyada kullanılan enerjinin %68’i ile ilgili herhangi bir verimlilik standardı yok. Enerji güvenliği halihazırda politikaların belirlenmesinde önemli bir taş olmalıdır. Tanap projesi gibi projelerin planlanandan daha önce bitirilmesi önemli bir gelişme. ABD’nin pazarda güçlü bir oyuncu haline gelmesiyle Petrol pazarlarında yeni bir dönem başladı. Bu yeni dönemde fiyatlar 1-2 yıl kadar bu düzeyde devam edebilir. Avustralya, ABD, Katar gibi ülkeler LNG üretmeye devam edecek. Çevreyle ilgili bu zorlukları aşabilmek için küresel seviyede çok kapsamlı çaba göstermek gerekiyor.”

MENA İLETİŞİM / TÜRKİYE’DE ENERJİ

 

Ermaksan’dan Mesleki Eğitim – Sanayi İşbirliğine Örnek Girişim

Türkiye’nin ilk özel sektör yarı iletken tesisini kurarak dikkatleri üzerine çeken, sac işleme sektörünün önde gelen firmalarından Ermaksan, ekonomik anlamda ortaya koyduğu yüksek katma değerin yanı sıra; yaşadığı topluma değer katacak örnek çalışmalara imza atmayı da sürdürüyor.
Tamamen ‘milli üretim’ anlayışıyla hareket eden ve ‘milli’ yaklaşımların her alanda benimsenmesi çalışmalarında bizzat sorumluluk üstlenen Ermaksan, mesleki eğitim ve sanayi işbirliği seferberliği kapsamında tüm Türkiye’ye örnek olacak dev bir adım attı.
Ermaksan; tamamen milli kaynaklarla geliştirdiği, yaklaşık 2 Milyon TL tutarındaki 4 adet ileri teknolojili metal işleme makinesini, ‘kardeş okul’ olarak benimsediği Karacabey Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne hediye etti. Okulun çevre düzenlemesi ve peyzaj çalışmalarını ise Karacabey Belediyesi üstlendi.
Ermaksan – Karacabey Belediyesi ve Karacabey Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi işbirliğiyle gerçekleştirilen proje kapsamında, Metal Teknolojisi Alanı atölyelerindeki öğrencilerin teknoloji odaklı gelişip, iş gücüne daha yetkin bireyler olarak kazandırılması hedefleniyor. Bu çerçevede bu alanda eğitim alan öğrenciler Ermaksan tarafından da eğitilecek ve iş garantili olarak mezun olacak.
Açılış Töreni Yoğun İlgi Gördü
Projeye ilişkin düzenlenen açılış töreninde, Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun yanı sıra; İçişleri eski Bakanı Efkan Ala, Ak Parti Bursa Milletvekili Zekeriya Birkan, Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Şükrü Köse, Karacabey Kaymakamı Dr. Yusuf Gökhan Yolcu, Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan, Bursa Milli Eğitim Müdürü Veli Sarıkaya, Ermaksan Yönetim Kurulu Başkanı Erol Özkayan ve Ermaksan Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Ahmet Özkayan ile birlikte; okul idarecileri, öğretmenler ve öğrenciler yer aldı.
Ahmet Özkayan: “Üreterek Büyüyecek Türkiye’ye Katkı Sağlamayı Sürdüreceğiz”
Törende konuşan Ermaksan Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Ahmet Özkayan, böylesine anlamlı bir projenin içerisinde yer almaktan dolayı büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, eğitime olan yatırımın her şeyden üstün olduğunu ve ülkemize katkı sağlayacak bu tip çalışmalarda, sorumluluk almaya devam edeceklerini kaydetti.
Bu Ülkenin Çocuklarına Yatırım Yapmaya Mecburuz
‘Üreterek büyüyecek’ olan Türkiye’nin geleceğine katkı sağlamak adına, ‘milli üretim’ modelinin her alanda yaygınlaştırılması gerektiğinin altını çizen Özkayan, “Ermaksan olarak, ilk günden bu yana en önemli yatırımın insana yatırım olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Mesleki ve teknik eğitime önem veren ülkelerin, sanayileştiği ve büyüdüğü ortadadır. Mesleki eğitim alan gençler artık ara eleman değil aranan elemandır. Tüm sanayici dostlarımın da bu modeli inceleyerek, Türkiye’nin her yerinde, benzer çalışmalar yürütebileceğine inanıyorum. Her bir sanayici bu tarz bir okul ile iş birliğine girerse ülkemiz için mesleki eğitim anlamında büyük bir ağ atlanır. Bizler, bu ülkenin çocuklarına yatırım yapmaya mecburuz. Ülkemizin tek kalkınma yolu, üretime dayalı büyümedir. Bunun için de meslek sahibi çocuklarımıza çok ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
Ali Özkan: Sıkıntılar Ancak Eğitimle Çözülür
Peyzaj çalışmaları Karacabey Belediyesi tarafından yürütülen projenin hem okula, hem de Karacabey’e hayırlı olmasını dileyen Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan da “Hayal dahi edilemeyecek makineleri okula kazandırdıkları için öncelikle Özkayan ailesine çok teşekkür ediyorum. İnşallah gençlerimiz, kendilerine olan bu inanca layık olup, Türkiye’nin kalkınmasında birer kilometre taşları olacak. Eğitime yatırım yapmaya devam etmeliyiz. Çünkü ortada bir sıkıntı varsa, bu sıkıntıların eğitimle aşılacağına inanıyoruz. Karacabey’imiz için de bildiğiniz üzere 3T vizyonumuzda ‘teknoloji’ önemli bir yer tutuyor. İlerleyen süreçte TEKNOSAB’ın da açılmasıyla, çok önemli adımlar atılmış olacak. İnşallah gençlerimiz buradan yetişip, ülkemiz ekonomisine en iyi şekilde katma değer sağlayacak” şeklinde konuştu.
Hakan Çavuşoğlu: “Nitelikli İnsan Gücüne İhtiyacımız Var”
Törende konuşan Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu ise “AK Parti hükümetleri olarak en önemli misyonlarımızdan biri, gençlerimizin kendilerini en iyi şekilde yetiştirerek, işgücüne nitelikli bireyler olarak kazandırılmasıdır. Ayrıca mesleki ve teknik liseleri çok önemsiyoruz. Kısa vadede her 100 öğrenciden 50’sinin, meslek liseli olması hedeflerimiz arasında… Yüksek katma değerli üretime geçmek için nitelikli insan gücünün eğitimi çok büyük öneme sahiptir. Bu noktada taşın altına elini koyup, böylesine anlamlı bir hayra imza atan Erol Bey ve Ahmet Bey’e çok teşekkür ediyorum. Böyle hayırseverler olduğu müddetçe, tüm eksikler sırasıyla kapatılacaktır” açıklamalarında bulundu.
Konuşmaların ardından kurdele kesimi gerçekleştirilirken, daha sonrasında da protokol mensupları ve katılımcılar, Karacabey Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi içerisindeki makineleri ve teknoloji sınıflarını yakından inceledi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

İTO ‘Al fikrini gel, fikrin iş yapsın’ dedi

‘Al fikrini gel, fikrin iş yapsın’ diyerek girişimcileri bünyesinde ağırlayan İTO Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi (BTM) ile Türkiye’nin yeni think-tank kuruluşu İstanbul Düşünce Akademisi (İDA), iddialı projelerle faaliyetlerine resmen başladı.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından kurulan ve İstanbul Kalkınma Ajansı’nın destekleriyle büyüyen iki kuruluş, iş dünyasında önemli bir rol üstlenecek.
Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi, yeni iş fikirlerinin ticarileşmesi ve ticarileştikten sonra büyümesi süreçlerinde, girişimcilik ve inovasyon üzerine her türlü desteği verecek. Girişimcilere seslenen BTM, üye girişimcilerine 7/24 ofis kullanımı, eğitimler, seminerler, söyleşiler, mentorlükler, yatırımcı buluşmaları, birebir danışmanlıklar, çalışma atölyeleri, eşleştirme faaliyetleri, bilirkişi imkanları gibi destekleri, iki aylık hızlandırma kampları ile sunacak.
‘Bilgi güçtür’ sloganıyla yola çıkan İstanbul Düşünce Akademisi ise sektörel araştırmalarıyla sadece iş dünyasına değil, ekonominin tüm aktörlerine yol gösterecek çalışmalar yürütecek. İDA’da iki yılda 20’den fazla sektörün incelenmesi hedefleniyor.
İTO ve Bilgiyi Ticarileştirme ve Araştırma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar, merkeze sunulacak fikirlerin bir buluş olmasına da gerek olmadığını, üretim süreciyle ilgili bir yenilik, ticari uygulamalarda artı değer oluşturacak bir adım ya da iş geliştirme noktasında bir fikir de olabileceğini söyledi.
Çağlar, geçtiğimiz altı aylık süreçte 33 sektörde 483 yenilikçi iş fikri ve 1.000’e yakın girişimcinin Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’ne başvurduğunu açıkladı. Başkan Çağlar, “Eminönü’ndeki binamız henüz inşaat halinde, ancak 38 girişimcimiz çalışmalarını 7/24 burada sürdürüyor. Onların da dışında yaklaşık 100 girişimcimiz BTM faaliyetlerinden istifade ediyor. İnşaatın tamamlanmasıyla, ilk etapta 150-200 girişim ve yaklaşık 1.000 girişimcinin BTM çatısı altında yer almasını planlıyoruz. Ben buradan yüz milyonlarca dolar değerinde şirketler çıkacağına inanıyorum” diye konuştu.
Bugüne kadar girişimci ve yatırımcıları BTM sahne etkinliklerinde buluşturduklarını kaydeden Çağlar, 26 ayrı ekibin yatırımcı karşısına çıkarak projelerini sunduğunu kaydetti.
İTO Başkanı İbrahim Çağlar şunları söyledi:
“Odamızdaki 81 meslek komitesinden bilirkişiler bu projelerin sektörel sürdürülebilirlikleri konusunda görüş verdi. Şimdi bu ekiplerin birebir yatırımcı eşleştirmelerini yapıyoruz. Daha bu süreç içindeyken parlayan fikirler var. Mesela oyun yazılımı geliştiren bir ekibimiz 8 milyon indirme rakamıyla 100 bin TL’yi aşkın ciroya, tek bir oyun ile ulaştı. Bir başka ekibimiz sanal gerçeklik uygulamasını inşaat sektörü ile birleştirerek inşaat sektörüne yeni bir soluk getirdi. Satış rakamları şimdiden 50 bini geçti. Başka bir proje de ihracat değeri yüksek tarım ürünlerinin gümrük sürecinde raf ömrünü uzatan doğal koruyucu geliştirilmesi. Projenin şimdiden yatırımcı adayları mevcut. Tüm bunlar, yerli yabancı uzmanların katılımıyla BTM çatısı altında değerlendirmeye alınıyor. Buradan da hayata taşınıyor.”

Faselis/Türkiye’de Enerji

Enerji fiyatlarında zam yok ama kriz var

Ekim ayında EPDK’nın enerji alım fiyatlarında yapması beklenen zam gelmeyince OSB’lere elektrik sağlayan tedarikçi firmalar zarar ettikleri gerekçesiyle sözleşme iptallerine başladı. OSB’ler ise üretime ara vermemek için yüksek tarifeyle elektrik alımı yapıyor. Enexion Enerji Danışmanlık Genel Müdürü Ceren Özdal, liberalleşen enerji piyasalarında sabit fiyatlı sözleşme devrinin de kalkacağını vurguladı

Enerji alım fiyatlarına Ekim ayında yapılması beklenen zam yapılmadı ve yıl başına kadar da yapılmayacağı açıklandı. Elektrik alımı için özel sektörle sabit fiyat üzerinden yıllık anlaşma yapan başta organize sanayi bölgeleri (OSB) olmak üzere büyük sanayi firmaları da bu durumdan olumsuz etkilendi.

Zam yapılmadı ama sanayici yine mutsuz
Hükümetin Ekim ayında elektrik fiyatlarına zam yapması öngörülürken, zammın gelmemesine sevinemeyen bazı sanayiciler olduğuna dikkat çeken Enexion Enerji Danışmanlık Genel Müdürü Ceren Özdal, “Özellikle OSB’ler gibi sabit ve indirimli fiyattan alım yapan sanayicilerin sözleşmeleri iptal edildi”dedi. Güncel durumda birçok sanayicinin güvenli gördükleri ulusal tarifeye döndüklerini belirten Özdal, özel sektördeki tedarikçilerin şu anda ulusal tarifeden daha uygun fiyat veremediğini ifade etti.

Tedarikçiler konsolide olacak
Enerji piyasalarının liberalleşmesiyle birlikte artık sabit fiyatın sürdürülebilir olmadığını ve hem tüketiciyi hem de tedarikçiyi mağdur durumda bıraktığını bildiren Özdal, yakın zamanda sabit fiyattan uzun dönemli alım döneminin sona ereceğini vurguladı. Özdal, enerji piyasalarında yaşanan bu dönüşümün tedarikçi tarafını da etkileyerek orta ve uzun vadede enerji tedariği sağlayan firmaların konsolide olacağına ve piyasada büyük oyuncuların kalacağına dikkat çekti.

Risk yönetimi çok önemli
Ceren Özdal, elektrik piyasasında da şu anda çok sayıda oyuncunun bulunduğunu belirterek öngörülmesi zor etmenler, yıl içerisinde arz fazlalığına ve dolayısıyla düşük fiyatlara; bazı dönemlerde ise arz sıkıntısına ve yüksek fiyatlara yol açabiliyor dedi. Yatırımların miktarı, yakıt fiyatları ve mevsimsellik gibi etmenlere bağlı olarak elektrik fiyatlarının tahmin edilenden daha farklı oluşabildiğini açıklayan Özdal, hem tedarikçilerin hem de sanayicilerin risklerini iyi yönetmelerinin kritik olduğunu bildirdi. Özdal, “Elektrik piyasalarında, özellikle piyasada faaliyet gösteren katılımcıların riskten korunmak ve yatırımlarını daha güvenli bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla türev ürünlere duyduğu ihtiyaç artacak” diye konuştu.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Amerika, Irak’ın ‘resmen’ üçe bölüneceğini itiraf ediyor

Peşmergebaşının Kuzey Irak’ta bütün ihtarlara hatta tehditlere rağmen gerçekleştirdiği hukuk dışı “referandum”un gerçek tahribatı başlamamış bulunuyor.Üstelik; İsrail’in açık seçik, ABD’nin de örtülü desteğine rağmen Irak’ın Kuzey’inde hiçbir zaman; güven, barış ve refahın sağlanamayacağı da biliniyor.

Her ne kadar, ABD’nin desteklediği PYD’nin Irak’ın Kuzey’ini “istila” etme planları yavaş yavaş kozmik kasalardan yeniden çıkarılırken yani Türkiye’ye büyük bir tehdit hatta düşman yaratılmaya çalışılırken, bölgede asıl sorunların başında, “Kerkük petrolü” olduğu zihinleri kurcalıyor.Acı da olsa gerçekler ne yazık ki, önümüze çıkıyor.

Aslında Irak’ın kuzeyinde, öteden beri, tarihi trajedi yaşanıyor. Soydaşlarımızın toprakları, evleri, dükkânları, otomobilleri bir bir ellerinden alınıyor. Hiçbir Türkmen yüksek derecede bir memurluğa yahut güvenlik elemanlığına kabul edilmiyor.

Üstelik Irak, hatta İran, Suriye ve ne acıdır ki Türkiye’den getirilen Peşmergeler Kerkük ve civarına yerleştirilerek, bölgenin nüfus yapısı bozuluyordu. Başta ABD olmak üzere, İngiltere ve İsrail tarafından desteklenen ve bu üç devletten “askerî” dahil olmak üzere, “maddî” yardım alan Peşmerge yönetiminin, gün geçtikçe Türkmen kardeşlerimize hayatı daha da zehir edeceği anlaşılıyor.

Zaten Amerikalılar bile Barzani’nin “Kürt devleti” sevdası yüzünden Irak’ın “resmen” üçe bölüneceğini artık itiraf ediyor. Bu arada, Suriye’de çıkarılan isyanların da temelinde, komşu ülke topraklarından sonu sahile ulaşan bir parçanın alınmasını sağlayarak, Peşmergeleri denize ulaştırmak olduğunun yattığı iddia ediliyor.Ne var ki, Barzani’nin hayalindeki “Kürt devleti”nin kuruluşunun ise, bölgede hele Türkiye tarafından hiç de kabul edilemeyeceği uyarıları yapılıyor.

Her şeyden önce, Kerkük’ün ve Türkmenlerin geleceğini sadece horyatlarda bırakmayarak acil ve hayati önlemler alınması gerekiyor. Artık, Türkmenlerin can güvenliği her şeyin ötesinde geliyor.Eğer, Türkiye’nin “cesur” bir yaklaşımı olmazsa, daha çok Telaferler yaşamak kaçınılmaz bir durum gösteriyor. Resmi rakamlar Kerkük’ün dünya petrol rezervinin yüzde 7,5’ine sahip olduğunu onaylıyor.ABD işgalinden sonra, Irak’ta ölenlerin sayısının 1 milyondan fazla ve 4 milyon Iraklının ise yerinden yurdundan olduğu biliniyor.

Kerkük’te şimdiye kadar yaşanan dram ve soydaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları imha operasyonu, her şeyi açık açık anlatıyor.Şimdi ise Peşmergebaşının hukuksuz referandumuyla, soydaşlarımızın daha da cenderede sıkışacağı belli oluyor. Oysa, artık Türkiye’nin özellikle Kerkük’e müdahale hakkı doğal olarak doğuyor. Temel atılıyor1958, Irak’ta Abdülkerim Kasım tarafından gerçekleştirilen kanlı askeri darbe, Kral ve Nuri Sait gibi şahsiyetleri ortadan kaldırırken dünyada eşine az rastlanan bir Kerkük soykırımı tarihe geçiyor.

Molla Mustafa Barzani’nin silahlarla donatıp hazırladığı Türk düşmanlığının, Türk kanının döküldüğü ‘ŞUM’, 14 Temmuz’da yapılıyor. Türkiye yine bihaber, dünya yine suskun kalıyor.1990, Saddam Kuveyt’i işgal ediyor.Ve olanlar, ondan sonra biri birini izliyor. BOP’un Irak’ın işgali ile fiili uygulamasına geçiliyor.

1. Körfez Savaşı’nda, yapay olarak göç yaratılıyor. Yapay Irak muhalefeti destekleniyor. Kürtlere yarayan şekilde silahlandırılıyor, arkasından güvenli bölge, İncirlik’ten kalkan uçaklarla korunuyor. ABD’nin sevk ve idaresinde Çekiç Güç kuvvetleri ve ABD’nin Wilson prensiplerinde istediği, Sevr’de senatosundan geçirilen Kürdistan’ın temelleri atılmış oluyor.

25 Nisan 1995 tarihinde diğer siyasi kuruluşların da tek çatı altında hizmet etmeleri amacı ile merkezi Erbil’de ITC.  Irak Türkmen Cephesi) kuruluyor.10 Nisan’da, Kerkük de Kürtler tarafından işgal ediliyordu.

Kürtler, Kerkük’ün bütün resmi dairelerine el koyup, tapu, nüfus dairelerini yakıp yağmalıyordu.Yerel yönetim seçimlerinde de Kürtler çoğunluk sağlarken, Türkmenler azınlıkta kalıyor.

Ne hazindir ki; Türkiye, Türk varlığını ticaret zihniyetine bağlıyor.Ancak, sıra Kerkük petrolünün yağmalanmasında görünüyor. Ne de olsa denize ulaşacak stratejik mevki kazanmak artık ABD ve İsrail için en büyük hedef…Kaynak: Sıra Kerkük petrolünün yağmalanmasında mı?

Savaşa yatırım yapanlara karşı durun

Rusya sessiz sedasız etrafımızda müttefiki olan ne kadar ülke var ise hepsini gizliden gizliye silahlandırıyor. Suriye’yi silahlarla donatan Rusya şimdi de Sırbistan’ı hediye savaş uçağı ve tanklara boğdu.

Törenle teslim edilen ağır savaş uçaklarına ek olarak tanklar ve zırhlı araçlarda Sırbistan ordusuna hibe ediliyor.

Dünya ülkelerinin barışa değil, savaşa yatırım yapıyor olması gerçekten acı bir durum olarak hafızalarımıza kazınıyor.

Küreselleşmeye karşı Küreyelleşme duruyor

Kültürel etkileşim günümüzün en etkin araçlarındandır. Bu etkileşim ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada da teknolojik gelişmelerle sürekli yenilenmektedir.

Küreselleşmeyi küreyelleşme dizginlerken, genelleşmeyi de yerelleşme takip etmektedir.

Küresel güçlerin tek tipleştirme projelerine karşı kültürel değerlerimize sahip çıkmamızın gerekli olduğunu unutmamak gereklidir.

Bizler medya profesyonelleri olarak milli ve manevi değerlerimizi düşünerek aydınlık geleceğimiz için çalışmak durumundayız.

İçerik temeldir, gerçekliktir, detaydır yani her şeydir.

Mesela, insanlar yabancı dizi ve filmleri izleyerek, diğer insanların kültürlerini öğrenebiliyorlar.

Bu sebeple; “Diriliş, medyanın yeniden dirilişidir”

 

 

 

‘En iyi müslüman ölü müslümandır‘‘ tehdidi

Avrupa’da Müslümanlara yapılan çirkinlikler, camilere ve okullara gerçekleştirilen ırkçı saldırılara her geçen gün yenileri ekleniyor.

Endişe verici boyutlara oluşan bu saldırılara ise Avrupa basını kulaklarını tıkıyor. Tamam Avrupa basınını anladık, onlar her olaya kendi pencerelerinden bakarlar. Peki Müslüman geçinen basın neden bu hadsizlikleri görmezden geliyor.

Almanya Dresden’daki cami derneğine gönderilen mektupta yazan ‘‘En iyi müslüman ölü müslümandır‘‘ mesajını görmezden gelen İslam ile taçlanmış medyamız geçtiğimiz günlerde İsveç’te Müslümanlara ait anaokuluna yapılan saldırıyı da görmezden gelme erdemsizliğini göstermiştir.

Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmam diyenlerin salyangoz satın alma moduna girmesi şaşırtıyor.

 

Sınırları aşan yayıncılık

Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği ve CEO Event tarafından düzenlenen, T.C. Ekonomi Bakanlığı, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Tanıtım Fonu desteğiyle ulusal yayıncılık sektörünü uluslararası alana taşıyan Uluslararası İstanbul Film ve Televizyon Forum ve Fuarı’nda dünyadan ve Türkiye’den önemli isimler ile buluşma imkanı yakaladık.

Uluslararası yayıncılık sektörü ile Türkiye’nin katma değeri yüksek medya gücü arasında köprü görevi görerek, iş birliği ve iletişim kanallarını geliştirmeyi hedefleyen IFTV bir buluşma noktası olmayı başarmıştır.

TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’in Forum’da yaptığı “Sınırları aşan yayıncılık” konulu sunumu bizlere yayıncılığın sınırlarının olmadığını bir kez daha hissettirmiştir.

19.yüzyılda okyanus altına döşenen kabloların sınırları aşarak, dünyanın yapısını elde ettiği güçle nasıl etkilediğini hepimiz biliyoruz.

İbrahim Eren’de ülkemizin sesi’nin 1900’lerde kurulan Türkiye’nin Sesi radyosu ile 30’dan fazla ülkeye nasıl ulaştığını anlattı.

Türkiye’nin sesi radyosunun yayınlarının özellikle Afrika‘da, Güneydoğu Asya’da halen dinlenmesi sağlıklı iletişim için önemlidir. TRT olarak 30’dan fazla ülkeye, 30’u aşkın dilde yayın yapıyor olmamız ise bir gururdur.

Fakat günümüzde sınırları aşan yayıncılığın kitlelere ulaşma şekillerinde değişiklikler olmuştur. İnternet ve sosyal medyanın insan hayatına girmesi tüm dengeleri değiştirmiştir. Siyasi meselelerde de sosyal ağlarda yapılan paylaşımların etkisi çok büyük olmaktadır.

Yazımı sosyal medyanın etkileri hakkında açıklamalarda bulunan İbrahim Eren’in sözleriyle tamamlamak istiyorum.

“Arap Baharı zamanında Arap ülkelerinde şehir meydanlarında toplanma sosyal medyada oldu. Bizde de Gezi olaylarında bir araya gelme, toplanma, yine sosyal medya üzerinden örgütlendi. Sosyal medya, ulusal bir olgu olmakla birlikte, sizin ülkenizdeki yayıncılığa çok fazla müdahale edebiliyor. İçeriklerde de anlatım bütünlüğüne doğru dünyada bir gidişat var. Mesela bugün Diriliş’in fazla sayıda ülkede izleyicisi var. Diriliş’i izleyenlerin hepsi Müslüman toplumlar da değil. Diriliş’i Güney Amerika‘da da izliyorlar, Kore‘de Japonya‘da da izliyorlar. Orta Doğu ana pazar ama dünyanın birçok yerinde izliyorlar. Uluslararası iletişimin artmasıyla son 20 yılda insan olarak birbirine benzeme özelliklerimiz de arttı. Ulusal kültürler her ne kadar kendini korusa da firmalar, hem küresel hem yerel içerikler üretmeye başladılar. Uluslararası markalar da böyle.”

BP, Türkiye’nin enerji görünümünü değerlendirdi

BP’nin destek sponsoru olduğu 8. Türkiye Enerji Zirvesi, 10-11 Ekim tarihlerinde sektörün tüm paydaşlarını bir araya getirdi. Türkiye Enerji Zirvesi’nde 23 ayrı oturum düzenlendi. BP Türkiye Dış İlişkiler ve İletişim Direktörü Hakan Türker’in konuşmacı olduğu oturumlarda enerji piyasaları tüm yönleriyle masaya yatırılarak, Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması ve doğalgaz kullanımının yaygınlaşmasının önemine dikkat çekildi.

Türkiye enerji piyasasının en geniş katılımlı buluşmalarından biri olan Türkiye Enerji Zirvesi’nin sekizincisi bu yıl 10 -11 Ekim 2017 tarihleri arasında BP’nin destek sponsorluğunda Antalya Regnum Carya Golf & Spa Resort Otel’de düzenlendi. Sektörü bir araya getiren ve enerjiye dair konuların tartışıldığı 23 panelin düzenlendiği Türkiye Enerji Zirvesi’nde BP Türkiye Dış İlişkiler ve İletişim Direktörü Hakan Türker, “Petrolde Yeni Normal: Düşük Fiyatlar, Jeopolitik Belirsizlikler ve Elektrikli Araçlar” başlıklı konuşmasında global enerji görünümüne dikkat çekti. Türker, sektörün bugün karşılaştığı en büyük sorununun bir yandan dünyanın hızla artan enerji ihtiyacını karşılarken bir yandan da karbon salımını azaltmak olduğunu belirtti. Bu çerçevede Türkiye’nin enerji görünümünü değerlendiren Türker, Türkiye’de de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması ve doğalgaz kullanımının yaygınlaşmasının önemine dikkat çekti.

Türkiye enerji sektörünün güncel ve önemli konularının ele alındığı zirvede firmalar tarafından sürdürülen sosyal sorumluluk çalışmaları da ödüllendirildi. BP Türkiye, yol güvenliği konusunda gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk çalışmaları nedeniyle “Altın Varil” ödülüne layık görüldü.

Türkiye Enerji Zirvesi’ne BP Türkiye’den Akaryakıt Ülke Müdürü Martin Thomsen, BP Akaryakıt Türkiye Bayi Satış Müdürü Erol Varlık, BP Türkiye İletişim Müdürü Eda Gökay, BP Akaryakıt Türkiye Yatırım Müdürü Yiğit Meral katıldı. BP Zirve’de bir de stand açtı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı himayelerinde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) destekleriyle yapılan ve enerji sektörünün tüm paydaşlarını bir araya getiren Türkiye Enerji Zirvesi’ne kamu ve özel sektörden en üst düzey isimler katıldı. Yerli ve uluslararası enerji şirketlerinin yöneticilerinin yanı sıra, sektörün sivil toplum kuruluşları da gerek konuşmacı gerekse delege bazında Zirve’de temsil edildi.

8. Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında, alanında uzman kişilerin konuşmacı olarak katıldığı toplam 23 oturum düzenlendi. Oturumlarda enerji piyasaları tüm yönleriyle masaya yatırıldı ve yol haritası belirlendi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Antalya, çimento sektörüne ev sahipliği yaptı

Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan çimento sektörünün Türkiye ve dünyadaki önemli temsilcileri Antalya’da bir araya geldi.

Gerek yurt içi gerekse yurt dışında benzeri alanlarda çalışan diğer kuruluşlarla ilişki kurarak ilgili alanlarda ortak çalışmalar yapan Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) tarafından 1987 yılından bu yana iki yılda bir düzenlenen ve çimento teknolojisindeki son gelişmelerin paylaşıldığı TÇMB Uluslararası Teknik Seminer ve Sergisi’nin bu yıl 14.’sü yoğun bir katılımla Antalya’da gerçekleştirildi.

Alternatif Yakıt ve Hammadde Kullanımı, Enerji Optimizasyonu, Yenilenebilir Enerji Kullanımı konularının ele alındığı seminerde Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı M.Şefik Tüzün, Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği CEO’su İsmail Bulut, Rusya İnşaatçılar Birliği Çimento Komitesi Başkanı Dr. Eduard Bolshakov, Hint Çimento ve Yapı Malzemeleri Ulusal Konseyi Eş Direktörü Dr. Breja, İtalya Çimento Üreticileri Birliği CEO’su Giuseppe Schiltzer açılış konuşmalarını gerçekleştirdi.

Bu Yılki Büyüme Hedefi Yüzde 5

100 yılı aşkın süredir Türkiye’de kalkınma ve büyümenin baş aktörlerinden olan Türk Çimento sektörünün bugün, üretimde Avrupa 1’incisi, dünyada ise en önemli 4. Üreticisi haline geldiğini belirten TÇMB Yönetim Kurulu Başkanı Tüzün: “Ülkemizin ilk sanayi dalı ve önemli lokomotif güçlerinden birisi olan çimento sektörünün her zaman mevcut en iyi teknoloji ve uygulamaları kullanma istekliliği, çevreye ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluklarımızı ön planda tutan vizyonu, sürdürülebilir bir üretim ve büyüme yolundaki kararlılığı ve proaktif yaklaşımı sektörümüzü bugün geldiği noktaya taşımıştır. Türk Çimento sektörü, 54’ü entegre, 18’i öğütme ve paketleme tesisi olmak üzere toplam 72 çimento üretim tesisi ile faaliyet göstermekte ve yaklaşık 18 bin kişiye doğrudan istihdam sağlamaktadır. 2017 yılının 7 aylık verilerine baktığımızda sektör büyümesinin %2’ler seviyesine geldiğini ve yılsonu büyümesinin ülke büyümesine paralel olarak % 4-5 civarında gerçekleşmesini bekliyoruz” dedi.

Tüzün: “Fabrikalarımız, teşvik almadan 400.000 hanenin günlük elektrik tüketimine karşılık gelecek elektriği çimento tesislerindeki WHR ( Atık Isıdan Elektrik Üretimi) teknolojisiyle üretiyor.”

Çimento sektörünün çevre konusunda izlediği proaktif yaklaşım ile, tüm çevre izinlerini tamamlamış bir sektör olduğunu belirten Tüzün; “Ürün kalitesi, çevre ve iş güvenliği konularında Avrupa standartları doğrultusunda çalışarak, çevre güvenliğini öncelik olarak gören bir otokontrol sistemine sahip olan sektörümüz, sürdürülebilir büyümenin yaygınlaştırmasında öncü rolünü devam ettirmektedir. Enerji kaynaklarının etkili kullanılması konusunda üstlenmiş olduğumuz misyonla en yeni teknolojileri kullanarak yenilenebilir enerji kullanımını artırmaktayız. Bugün Fabrikalarımız, teşvik almadan 400.000 hanenin günlük elektrik tüketimine karşılık gelecek elektriği çimento tesislerindeki WHR ( Atık Isıdan Elektrik Üretimi) teknolojisiyle üretiyor” dedi.

Rusya, Hindistan ve İtalya Çimento Sektörü Temsilcileri: “ Dünyanın en önemli seminerinde bulunmaktan gurur duyuyoruz”

Rusya ve Türkiye’nin ticari konuda ana partner olduklarını belirten Rusya İnşaatçılar Birliği Çimento Komitesi Başkanı Dr. Eduard Bolshakov, Rusya’da 100’e yakın Türk şirketinin faaliyet gösterdiğine dikkat çekerek ilişkilerin güçlenerek devam etmesi gerektiğini dile getirdi.

Hindistan ve Türkiye ekonomisinin neredeyse aynı oranda büyüme gösterdiğini belirten Hint Çimento ve Yapı Malzemeleri Ulusal Konseyi Eş Direktörü Dr. Breja çimento sektöründe de aynı paralellikte büyüme yaşadıklarını, tesislerinde 125 milyon ton yıllık üretim gerçekleştirebildiklerini söyledi.

Avrupa’da yaşanan büyük ekonomik krizin etkilerini ülke olarak yaşamaya devam ettiklerini belirten İtalya Çimento Üreticileri Birliği CEO’su Giuseppe Schiltzer ise bu durumun İtalya’daki alt yapı yatırımlarına da olumsuz etkisi olduğunu belirtti.

13 Ekim günü sona erecek olan 14. TÇMB Teknik Seminer ve Sergisinde toplam 21 sunum gerçekleştirilecek.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Güneş Enerjisinde Gelecek Çatı Pazarında

Türkiye’nin enerji çözümleri markası Tunçmatik Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özer, Türkiye’nin çatı pazarında önemli bir potansiyeli olduğunu ve çalışmalarını bu yönde sürdüreceklerini belirtiyor. Özer ayrıca güneş enerjisi alanındaki bilgi birikimleri ile Ortadoğu ve Afrika pazarında (MEA) etkili rol üstleneceklerini müjdeliyor.

2017 yılında Güneş Enerjisi Alanında Türkiye’nin en büyük yatırım kredisi anlaşmasını imzalayarak, 8 farklı güneş santrali projesini başlatan Tunçmatik’in yeni hedefinde çatı pazarı var. Ortadoğu ve Afrika pazarı (MEA) ile başlatılan görüşmelerin kısa zamanda neticeleneceğini belirten Tunçmatik Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özer, henüz keşfedilmemiş bir pazarda yol almanın getirdiği fırsatların yanı sıra zorlukları da bulunduğunu sözlerine ekliyor. Özer “Türkiye’de güneş enerjisi alanında çalışmaya başladığımızda üretim, proje tasarımı ve uygulama kısmında destek alabileceğimiz, bu alanda uzmanlaşmış yerel firmalar yoktu. Lisanssız projeler Türkiye’ye önemli bir katkı sağladı, pazar oluşturarak sektörü geliştirdi. Diğer yandan üretim kısmında da milli bir değer oluştu. Santral inşasında kullanılan kablolar, beton direkler, çelik konstrüksiyonlar trafolar artık ithal edilmiyor. Bu sayede daha ekonomik olarak üretilen paneller ile güneş santralleri daha uygun maliyetlere kurulabiliyor. Dolayısıyla son 4 yılda Türkiye’de çok ciddi know-how oluştu. Artık bu bilgi, birikim ve tecrübe dünya piyasasına kayacak. Bizim de çalışmalarımızı Ortadoğu ve Afrika bölgesi başta olmak üzere güneş enerjisine önem verenı ülke ve bölgelerde kurulacak projelere yönlendirdiğimizi söyleyebilirim” dedi.

Türkiye, güneş verimliliği konusunda Avrupa’da ikinci önemli ülke
Türkiye, güneş verimliliği konusunda Avrupa’da İspanya’dan sonra en büyük ikinci potansiyelle ikinci sırada yer alıyor. Güneş enerjisini en aktif kullanan Avrupa ülkesi Almanya’nın en verimli güneş enerjisi elde ettiği bölge, Türkiye’nin verimi en düşük Doğu Karadeniz bölgesinden bile daha düşük seviyede bulunuyor. Özer, mevcut potansiyel ile Türkiye’nin 2023 hedefi doğrultusunda, şu anda yüzde 1’in altında olan güneş enerjisinden elektrik üretim payını yüzde 4 seviyesine çıkarılabileceğini belirtiyor.

Diğer yandan, çatı pazarının Türkiye için de önemli bir fırsat olduğunu vurgulayan Özer, bakir olan bu pazarda rol almak üzere planlama yaptıklarını aktardı. Türkiye’deki binaların çatılarının boş olduğunu söyleyen Mehmet Özer, “Türkiye’de çatı pazarı büyümeye çok elverişli, bu alanda büyük potansiyel var. Güneş enerjisi alanındaki deneyimimizi çatı pazarına da taşıyacağız ve bu alanda franchising modeli ile büyüyeceğiz” dedi.

2050 Yılında Binalar Kendi Enerjisini Üretecek

Global pazarın güncel hedefi ise, henüz depolanma imkanı bulunmayan güneş enerjisinden üretilen elektriğin depolanabilmesi. Özer, dünyanın önde gelen firmalarının, güneş enerjisinden üretilen elektriğin depolanması üzerine çalıştığını, Avrupa Birliği’nin ise, depolanabilir yenilenebilir enerjiye yönelik önemli destekler verdiğini belirtiyor. Özer “Yapılan çalışmalar, 2050 yılına kadar, güneş enerjisi üzerine aktif olarak çalışan ülkelerde, binaların kendi elektriklerini kendilerinin üreteceklerini ortaya koyuyor. Dolayısıyla bu konuda önemli araştırmalar yapılıyor. Dünyanın hızla depolamalı güneş enerjisine AR-GE yatırımı yaptığı bugünlerde biz de AR-GE’mizi bu alanda çalışmaya yönlendirmiş durumdayız.” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Makina sektöründe öğretmenler eğitilecek

Tezmaksan Makine ve Millî Eğitim Bakanlığı Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü işbirliğine gitti. Bu kapsamda Tezmaksan Akademi’de eğitim alan öğrencilerin sertifikaları artık Millî Eğitim Bakanlığı onaylı olacak. Öte yandan bugüne kadar yüzlerce öğrencinin eğitim aldığı Akademi’de şimdi de öğretmenlere eğitim başlıyor.

Tezmaksan Makina’nın 2015 yılında takım tezgahları sektöründeki nitelikli eleman sorununu çözmek adına hayata geçirdiği Tezmaksan Akademi, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından örnek proje olarak gösterildi. Yapılan işbirliği ile Akademi’den eğitim alan öğrencilere verilecek olan sertifikalar, MEB onaylı olacak. Böylece Akademi’den eğitim alan öğrencilerin, MEB onaylı sertifikaları ile iş bulmaları çok daha kolay olacak. Ayrıca bugüne kadar birçok öğrencinin eğitim aldığı Akademi’de yeni bir aşamaya daha geçiliyor. 72 meslek okuluna öğrencilerine eğitim verecek olan Tezmaksan Akademi’de artık öğretmenler de eğitilecek. İlk eğitim programı ise 13-17 Kasım tarihleri arasında Tezmaksan Genel Müdürlüğü’nde yapılacak.

8 BİN ÖĞRENCİYE SEMİNER VERİLDİ
Tezmaksan’ın kar amacı gütmeden gerçekleştirdiği proje kapsamında bugüne kadar yüzlerce öğrenci eğitim aldı. 2015 yılından bu yana faaliyet gösteren Tezmaksan Akademi, 24 farklı ilden 800 öğrenciye kendi meslekleri ile ilgili eğitim verdi. Akademi kapsamında mesleği sevdirmek ve farkındalık yaratmak amaçlı düzenlenen “Torna ile Şekillenen Hayatlar Semineri” ile 27 farklı ilde 8 bin üzerinde öğrenciye seminer verildi.

Tezmaksan Akademi ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında protokol imzalandı. Düzenlenen imza törenine, Millî Eğitim Bakanlığı Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Osman Nuri GÜLAY, Sosyal Ortaklar ve Projeler Daire Başkanı Şennur ÇETİN ve Tezmaksan Makina Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Hakan AYDOĞDU katıldı.

BİZLER TEMEL ATTIK, SİZLER İNŞA EDECEKSİNİZ
Tezmaksan Akademi Başkanı Hakan Aydoğdu, düzenlenen organizasyonda yaptığı konuşma ile, Türkiye’nin nitelikli eleman sıkıntısına dikkat çekti. Aydoğdu “Ülkemizi gelişmiş ülkelerle kıyasladığımız zaman en büyük problemlerimizin eğitim eksikliği ve nitelikli ara eleman sıkıntısından kaynaklandığını görüyoruz. İnsanı, tüm canlılardan ayıran salt içgüdüleriyle değil; kendisini doğada ‘hâkim’ kılan üst benliğiyle yaşaması ve aldığı eğitimle yaşamını şekillendirmesidir. TEZMAKSAN Makine, yılların verdiği tecrübe ile takım tezgâhları sektöründe engin bilgi birikimine ve kültüre sahip oldu. Bu bilgi birikimi ve kültürün yeni bireylere aktarılması da eğitim sayesinde olacaktır. Biz temeli attık, bu temelin üzerine gelişmiş Türkiye sanayisini inşa edecek olan sizlersiniz. TEZMAKSAN Akademi’den edindiklerinizle hem makinaları daha verimli kullanıp katma değer sağlayacak hem de yeni fikirlerle sektörümüzün ve ülkemizin gelişimine destek olacaksınız” diye konuştu.

Faselis/Türkiye’de Enerji