32.3 C
İstanbul
Çarşamba, Temmuz 16, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 131

Tozu yok eden formül bulundu

Kimya sektöründe yenilikçi üretim anlayışıyla 22 yıldır yüzde yüz yerli sermaye ile faaliyet gösteren GREEN Chemicals A.Ş., AR-GE çalışmaları ile kendi geliştirdiği maden endüstrisi ürünü olan MINE-Treat® markasıyla Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek madenlerde tozsuz çalışmanın formülünü buldu.

Madencilik alanında üretimde kaliteyi üst seviyeye çıkarmak için tasarlanan yeni ürünle birlikte; altın ve gümüş madenleri başta olmak üzere, kömür madenlerinde de sıkça kullanılmaya başlanan MINE-Treat® sayesinde, maden işletmeleri yollarında, stok alanlarında ve proseslerde oluşan toz bastırılıp kontrol altına alınıyor.

Farklı Meyvelerin Yağlarından, Temiz ve Güvenli Madenlere

GREEN Chemicals Toz Kontrol Programı, yollarda oluşan tozu bastırma ve kontrol altına alma amacıyla, çevreye duyarlı yüzey aktif maddelerin ve aynı zamanda içeriğinde farklı meyvelerin yağlarından oluşan mineraller de bulunan MINE-Treat® sayesinde insan sağlığı ve çevre güvenliğini de korumuş oluyor. Konuyla ilgili bilgiler veren GREEN Chemicals Genel Müdür Yardımcısı Cengiz AY; geliştirdikleri bu ürün sayesinde tozun oluşturabileceği, insan sağlığına ve çevreye zararlı durumların önüne geçerek, yakıt, enerji ve su tasarrufu imkânı sağladıklarını belirtti. Cengiz AY ayrıca; altın ve gümüş üretimi yapanlar başta olmak üzere tüm madenlerde üretim süreçlerinin sorunsuz ve daha verimli çalışmasına yardımcı olduklarını söyledi. Yüksek performanslı kimyasal teknoloji içeren MINE-Treat® ve yan maddelerinin özel formüle edilmiş, flotasyon kimyasalları, vizkozite ayarlayıcılar, yüksek performanslı kireç önleyici antiscalantlar ve dispersantlar gibi ürünlerden oluştuğunu da sözlerine ekledi.

Madenciliğin Gelişimi İçin Çevre Dostu Kimyasal

MINE-Treat® paleti, GREEN Chemicals’ın enerji optimizasyonu ve sürdürülebilir performans için madencilik sektörüne sunduğu, çevre dostu, çıkarılan maden üzerinde ince bir koruma tabakası oluşturan ve biyolojik olarak parçalanabilen bir teknolojidir. Madenciliğin gelişimi için büyük öneme sahip ürünün avantajları arasında; sulama araçları sayılarında azalma, kullanılan su miktarı ve bakım maliyetlerinde azalma, cevher kayıplarını önleme gibi özellikleri göze çarpıyor. Geliştirilen ürünün maden endüstrisinde tercih edilme sebeplerinin başında ise; düşük maliyetli olması, yakıt ve enerji tasarrufu sağlaması ile maden içi yolların güvenli hale gelmesi ile kazalarda azalmayı sağlaması geliyor.

FASELİS / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Petrol Ofisi müşterilerine e-POwer ayrıcalığı sunuyor

Petrol Ofisi, elektrikli otomobiller için geliştirdiği şarj ünitelerinden oluşan e-POwer’lar ile geleceğin altyapısını bugünden hazırlıyor. Petrol Ofisi, özel ve özgün olarak geliştirdiği şarj üniteleri olan e-POwer’ları, en çok ihtiyaç duyulan noktalarda şehirlerarası karayollarındaki istasyonlarında açıyor. e-POwer’lar, Petrol Ofisi istasyonlarında ayrı bir kanopi altında hizmet veriyorlar.

Petrol Ofisi’nin 76 yıldır her koşulda görevini en ideal şekilde yerine getirdiğine dikkat çeken Selim Şiper, “Biz aslında her zaman olduğu gibi her koşulda geleceği destekliyoruz. e-POwer ile bir yandan sektörümüzü ve otomotiv sektörünün gelişimine katkı sağlıyoruz, diğer yandan müşterilerimize, misafirlerimize sunduğumuz hizmetlerde referans çizgisini en üst seviyeye çıkarıyoruz” dedi.

Türkiye akaryakıt ve madeni yağ sektörünün 76 yıllık lider markası Petrol Ofisi, yenilikleri ile geleceği desteklemeye, öncülükleriyle sektörün hizmet standartlarını geliştirmeye devam ediyor. Petrol Ofisi’nin müşteri ve misafirlerine sunduğu hizmetlerde mükemmeliyetçi yaklaşımla hayata geçirdiği son yenilik ise; e-POwer oldu. Bu kapsamda hizmet verecek e-POwer’lardan ilki, Gebze’de açıldı. Osmangazi Köprüsü girişinde yer alan Oksijen 03 Dinlenme Tesisleri’ndeki Petrol Ofisi istasyonunda gerçekleştirilen açılış törenine, Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper’in yanı sıra Petrol Ofisi yönetimi de katıldı.

Petrol Ofisi’ne özel ve özgün bir marka olarak yaratıldı, Türkiye’de üretildi

Petrol Ofisi, yarattığı e-POwer markası ile elektrikli otomobil kullanıcılarının en büyük problemi olan şarj sorununu ayrıcalıklı bir şekilde gideriyor ve adeta menzillerini uzatarak, şehirlerarası ulaşımda kullanılmalarına olanak sağlıyor. Petrol Ofisi, alışılageldiği gibi hazır şarj ünitelerini istasyonlarına koymak yerine, özel ve özgün bir sistem geliştirdi. Bu alanın uzman kuruluşlarından Voltrun’dan sadece sistem ile ilgili danışmanlık alan Petrol Ofisi, e-POwer’ı tasarımından, yapısına kadar tamamen özel, özgün bir marka olarak yarattı ve tamamen Türkiye’de üretti.

e-POwer: Özel kanopileri altında, özerk servis noktaları

Petrol Ofisi, müşteri odaklı yeni yaklaşımı çerçevesinde hizmet kalitesi ve çeşitliliğini en üst seviyeye çıkararak; istasyonlarında müşterilerinin, misafirlerinin tüm gereksinimlerini en ideal şekilde karşılamayı hedefliyor. Petrol Ofisi’nin, yeni ve güçlü bu yaklaşımı ile hayata geçirdiği yeniliklerden biri olan e-POwer, sayıları nispeten az da olsa elektrikli ve hibrit araç kullanıcılarına Petrol Ofisi çatısı altında hizmet sunmayı hedefliyor. e-POwer’lar, Petrol Ofisi istasyonlarında ancak, özel ve özgün kanopileri altında özerk servis noktaları olarak hizmet verecekler.

e-POwer’lar elektrikli araçları şehir dışına çıkartacak, adeta özgür kılacak

Elektrikli otomobillerin günümüzdeki en büyük sorunlarından biri de hiç şüphesiz, menzillerinin kısıtlı olması. Menzillerindeki kısıtlılık, şarj sorunu ile birleşince de doğal olarak elektrikli araçların şehirlerarası ulaşımda kullanılması mümkün olmuyordu. Bu önemli soruna çözüm getiren Petrol Ofisi, bu araçların yoğun kullanımı öngörülen karayollarında belirli aralıklarla e-POwer’ları devreye sokarak bu önemli engeli ortadan kaldırmayı hedefliyor. Böylece e-POwer’lar, adeta şehir içlerinde sıkışıp kalmış elektrikli araçları, şehirlerarası yollara çıkabilmesine olanak tanıyarak, bir anlamda onları özgürleştiriyor.

Petrol Ofisi’nin yeni dönemde müşteriye odaklanacak

Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, Petrol Ofisi’nin, yeni dönemde odağına aldığı müşterilerine; en iyi, en zengin hizmeti sunmayı, her türlü gereksinimlerini en ideal ve en kaliteli şekilde karşılamayı hedeflediklerini belirtti. “Bu hizmet yaklaşımımızı, bayilerimizle birlikte, mükemmeliyetçilik titizliğinde ve bütüncül bir dürüstlükle sunacağız” açıklamasında bulunan Selim Şiper şunları söyledi: “Petrol Ofisi’nin 76 yıllık tarihine bakıldığında, aslında her koşulda beklenenin fazlasıyla verildiği, sorumlulukların harfiyen yerine getirildiği güçlü ve istikrarlı bir geçmiş görülür. Biz de bu yeni dönemde, bir yandan müşterilerimize en iyi, en ideal, en kapsamlı hizmeti sunarken, diğer yandan da bu kalıtsal sorumluluk anlayışımızla, öncülük yapmaya, geleceğe değer katmaya devam edeceğiz. İşte e-POwer, her iki alandaki bu yaklaşımlarımızla tam da örtüşen bir katkı sağlıyor. Bir yandan Petrol Ofisi çatısı altında verilen hizmet çeşitliliğini ve kalitesini eksiksiz kılarken, diğer yandan da elektrikli araçları bir anlamda özgürleştirerek, bu alandaki gelişmelerin önündeki bir engeli kaldırıyor, sürece katkı sağlıyor. Petrol Ofisi’nin e-POwer ile birlikte geleceğe yönelik yaratmaya çalıştığı bu değer, üretilmesi planlanan milli otomobilimizin elektrikli olması nedeni ile daha özel ve daha değerli bir anlam taşıyor.”

Türkiye’de bu alanda kendi markasını yaratan ilk şirket

Alanında lider bir marka olarak teknolojiyi ve gelişmeleri yakından takip etmenin Petrol Ofisi’nin sorumlulukları arasında olduğunu belirten Selim Şiper, “Sadece takip etmek değil, teknolojiye ve gelişmelere katkıda bulunmayı, yenilikler getirmeyi de bir lider olarak görev ve sorumluluğumuz altında görüyoruz. Bu nedenle, Türkiye’nin bu işe kendi markasını yaratarak giren ilk akaryakıt şirketi olmamız da önemli” şeklinde konuştu.

FASELİS / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Madencilik sektörü 2023 hedeflerine odaklandı

Türkiye’ye yıllık 4.5 milyar dolar döviz kazandıran, 2023 yılı için 15 milyar dolar ihracat hedefi belirleyen Madencilik Sektörü, “Hayatımız Maden” temasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın katılımıyla Antalya’da düzenlediği “Madencilik Çalıştayı”nda Kamunun madencilik sektörüne bakışındaki olumlu değişim nedeniyle 2023 hedefleri için ekstra enerji depolayarak ayrıldı.

Madencilik Sektörünün tüm taraflarının katılımıyla düzenlenen “Madencilik Çalıştayı” sektörün uzun bir aranın ardından aynı ortamda toplanmasına da aracılık etti.

“Madencilik Çalıştayı”nın kazanımlarından bir diğeri ise; Madencilik Sektörü uzun bir aranın ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile bakan düzeyinde sorunlarını görüşme fırsatı yakalaması oldu.

Madencilik Çalıştayı’nda konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Madencilik Sektörüne, Türkiye’nin 2023 yılı ihracat hedeflerine ulaşmak için katma değerli ürün ihracatını gerçekleştirebileceği bir ekosistemi hayata geçirdikleri mesajını verirken, “Hammadde olarak ihraç edip işlenmiş ürün olarak ithal ediyoruz bu sona erecek.Madencilik sektöründe madene katma değer sağlayan fabrikalar kurulmasını zorunlu kılan bir sistemi hayata geçireceğiz. ARGE ve Teknolojik bir modeli hayata geçiriyoruz. Madencilikte maden hammadde olarak 1 katma değer üretiyorsa, nihai ürün 8 birim değer üretiyor. Madenine göre 30-40 katına çıkan bir ekosistem var. Madencilik sektörümüzdeihracat yapan çok firmamız var. Katma değerli ürün üretimi için teknolojiyi burada geliştirip, fabrikaları burada kurun. Kurumsallaşma ve profesyonelleşmeye yatırım yapın, ARGE ve Teknolojik yatırımlar için uluslararası işbirliklerine hazır olun” diye çağrıda bulundu.

Maden Güvenlik Kurumu hayata geçti

Maden Güvenlik Kurumu’nu hayata geçirdiklerini de ifade eden Albayrak, madencilere; “İşçi sağlığı ve iş güvenliği, çevre duyarlılığı kırmızı noktalarımız. 2017 yılında şu ana kadar 5 bin 480 firmada denetimlerde bulunduk. Yılsonuna kadar 6 bin maden işletmesini en az bir kez denetlemiş olacağız. 2018 yılında 7 bin firmayı denetlemeyi hedefliyoruz. Madenler risk gruplarına göre 3 gruba ayrıldı, her maden işletmesi yılda en az 1 kez denetlenecek. Yüksek risk barındıran madenler ise bir yılda en az 4 kez denetimden geçecek. Hazırlanın, toparlanın, habersiz denetimler olacak” uyarısında bulundu.

Madencilik Çalıştayı düzenleyen STK Başkanları “Madencilik Çalıştayı”nı yorumladı

EMİB Başkanı Kaya; “Madencilik sektöründe bayram coşkusu yaşanıyor”

“Hayatımız Maden” temalı Madencilik Çalıştayını, Madencilik Sektörünün bayramı olarak nitelendiren Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda Madencilik Sektöründeki tüm Sivil Toplum Kuruluşları Temsilcileriyle gerçekleştirdiği “Madencilik Sektör Toplantısı”nda açıklanan Milli Enerji ve Maden Politikasının Madencilik Sektörümüzün tüm taraflarınca benimsendiğini, “Milli Enerji” ve “Maden Politikası”nın hayata geçmesi için sektör temsilcileri olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın neferi olarak çalışmaya hazır olduklarını Madencilik Çalıştayı ile ortaya koyduklarını dile getirdi.

Milli Madencilik Politikasının 3 saç ayağının Enerji ve Hammadde Arz Güvenliği, Yerlileşme Maden faaliyetlerini yaparken hem yerli makine ve ekipmanı kullanmak ve Öngörülebilir piyasalar olduğuna dikkati çeken Kaya, “Madencilik Sektörü İstanbul Maden İhracatçıları Birliğimiz ve Altın Madencileri Derneğimizin katılımıyla 10 STK Türkiye’nin Milli Enerji ve Maden Politikasının başarısı için çalışacağız. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Berat Albayrak’ın sektör için ortaya koyduğu vizyon da, sektöre ekstra enerji verdi. Sektör olarak hem birlik olduk, hem de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı nezdinde öz evlat muamelesi gördük. Madencilik sektörü olarak tabir yerindeyse bir çalıştayla iki kuş vurmuş olduk. Sektör olarak 2023 hedeflerine ulaşmak için yeraltı zenginliklerimizi ekonomiye kazandırmaya, katma değerli üretime yoğunlaşacağız” diye konuştu.

İMİB Başkanı Dinçer; “Telefonumuzda, yediğimiz ekmekte bile maden var”

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB)’nin 5 Kasım’da yapılan Genel Kurul Toplantısı sonrasında İMİB Başkanlığı’na seçilen veMadencilik sektöründe birlik ortamının tekrar tesis edilmesinde büyük katkıları olan İMİB Başkanı Aydın Dinçer, “Hayatımız Maden” adını verdikleri çalıştayın verimli geçmesinden son derece mutlu olduğunu dile getirdi.

“Hayatımız Maden” temasının altını çizen İMİB Başkanı Dinçer, “Gündelik hayatımızda her dakika kullandığımız telefonumuzda, televizyonumuzda, diş macununda hatta yediğimiz ekmekte bile maden var. Bu hususların vurgulanmış olması farkındalık sağladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar,Ekonomi ve Orman ve Su İşleri bakanlıklarımızın üst düzey bürokratlarının katıldığı bu çalıştayda Madencilik Sektörüne yön verecek çözümler üretilmeye çalışıldı. Değerli bürokratlarımız tarafından her bir sorunun takipçisi olacaklarının sözlerini aldık. Maden sektörünün geniş katılımlı ve verimli geçirmiş olduğu bu çalıştay gibi, yararlı çalışmaların sektörümüzü temsil eden tüm kurumların birlikte düzenleyeceği daha nice toplantılar yapılmasını dilerim” dedi.

TÜMMER Başkanı Türk, “Madencilik Sektörünün önünün açılmaya başladığı net olarak gördük”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın Temmuz ayında İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlediği “Milli Enerji ve Madencilik Politikası” isimli toplantıda, Maden sektörünün düştüğü boşluktan kurtulacağına dair işaretler verdiğini hatırlatan Türkiye Mermer Doğaltaş ve Makinaları Üreticileri Birliği (TÜMMER) Başkanı Raif Türk, aynı yıl içinde düzenlenen “Madencilik Çalıştayı” ile Madencilik Sektörüne gösterilen ilginin arttığının ortaya konulduğunubundan da mutlu olduklarını belirtti.

Madencilik sektörünün çalıştaya gösterdiği yoğun ilgiyi, sektörün sorunlarına acil çözüm beklediğine yormak gerektiğinin altını çizen Türk, şöyle devam etti: “Bakanımız Sayın Berat Albayrak’ınçalıştayın açılışını yapması ve verdiği mesajlar madenciliğin önünün açılmakta olduğunu net bir şekilde göstermiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın en üst düzeyde tam kadroyla katılması Bakanlığımızın soruna eğilmekte gösterdiği çabayı kanıtlamaktadır. Bu tutum, her türlü takdirin üstündedir. Ekonomi Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın üst düzeyde katılmaları da sektör açısından çok önemli. Bu gelişmeyi Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın tutumunda bir yumuşama işareti olarak yorumlamak istiyoruz. Madencinin yolunun her zaman açık olmasını diler, Çalıştaya emeği geçenlere de teşekkür ederim.”

TMD Başkanı Sökmen; “Çalıştay amacına ulaştı”

Türkiye Madencilik Sektörünün büyük bölümünün katılımı ve katkılarıyla toplanan “Hayatımız Maden Çalıştayı”nın amacına ulaştığını ifade eden Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Atılgan Sökmen, şöyle devam etti; “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Berat Albayrak’ın ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün, Ekonomi Bakanlığı’nın ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı üst düzey yöneticilerinin katılımları sektörümüzün ve “Madencilik Çalıştayı”nın kamuoyundaki bilinirliğine önemli katkı sağlamıştır. Sorunlarımıza gösterilen samimi ilgi bizleri memnun etmiştir. Türkiye Madenciler Derneği adına kendilerine şükranlarımızı sunuyorum.”

AYSO Başkanı Şahin: “Sektör Piyasa Araştırması için de bir araya gelmeli”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın, Madencilik Çalıştayına katılımının ve verdiği mesajların sektöre moral olduğunu dile getiren Aydın Sanayi Odası Başkanı Mehmet Yunus Şahin, söz konusu çalıştayın sektörün bundan sonra benzer çalıştay ve buluşmalarına öncülük edeceğine olan inancını dillendirdi. Şahin, “Sektörün Piyasa Araştırma için biraraya gelip çözüm üretmesi de önem arzetmektedir. Özellikle sürdürülebilir kamu algısını doğru yönlendirmek adına bir oluşum elzem olmaktadır” diyerek görüşlerini noktaladı.

Koruç; “Madencilik Çalıştayı bizim için milat”

AGREGA Üreticileri Birliği Başkanı Şevket Koruç, Madencilik Çalıştayını madencilik sektörünün tüm bileşenlerinin birlik içerisinde olduğunu göstermesi açısından ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ve ilgili bakanlıkların üst düzey bürokratlarının katılımı bakımından milat niteliğinde gördüklerini kaydetti.

EBMAD Başkanı Ürün; “Çalıştay kangren olmuş sorunların çözümü için umut oldu”

Madencilik sektöründeki tüm sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla düzenlenen Madencilik Çalıştayında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM)’nün madencilik sektörüne bakış açısının olumlu anlamda değiştiğine şahit olduklarını ve bundan mutlu olduklarını dile getiren Ege Bölgesi Madenciler Derneği Başkanı Hakan Ürün, Madencilik sektörünün kangrene dönüşen sorunlarının çözümü konusunda umut doğduğunu, Çalıştay sonucunda Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile yaşanan sorunların çözümüne yoğunlaşma ihtiyacının ortaya çıktığının altını çizdi.

Tülek; “Enerji Bakanı Madencilik Sektörünü onurlandırdı”

“Hayatımız Maden” temasıyla düzenlenen Madencilik Çalıştayı’nı madencilik sektörü açısından milat olarak nitelendiren Çanakkale Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Naci Tülek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın bizzat katılarak Madencilik Sektörünü onurlandırdığını ve önümüzdeki süreç için umutlandırdığını dillendirdi. Tülek, “Katılan bütün Bürokratlarımız ve camiamızdaki arkadaşlara çok teşekkürler. Çalıştayımızın Ülkemize ve Sektörümüze hayırlar getirmesini diliyorum” diyerek sözlerini noktaladı.

FASELİS / TÜRKİYE’DE ENERJİ

İmaş makine sektörünün öncüsü oldu

Üretiminin yüzde 90’ını ihraç eden İmaş Makine, AR-GE merkezi için yaptığı başvurunun Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından onaylanmasının ardından sektörünün ilk AR-GE merkezine imza attı.

İttifak Holding’in iştiraki olan İmaş Makine, son yıllardaki AR-GE çalışmaları kapsamında 21 adet tasarım ve patent alma başarısı gösterirken bu alandaki çalışmalarına hız vererek sektördeki gücünü artırmak amacıyla AR-GE merkezi kurdu. Böylece İmaş Makine, faaliyet gösterdiği makine teçhizat sektöründe AR-GE merkezine sahip ilk şirket oldu.

Genel merkezi ve üretim tesisleri Konya’da olan İmaş Makine, bu hamlesiyle Konya’nın da 6’ncı AR-GE merkezine imza atmış oldu. Değirmen tesisleri ve değirmen makineleri, metal kesiminde kullanılan şeritli testere tezgâhları, çelik konstrüksiyon yem tesisleri ve yem makineleri gibi makine teçhizat sektöründe üretim yapan İmaş Makine, bu sektörde araştırma ve geliştirme, ürün tasarım, ürün geliştirme, diagram tasarım, sistem tasarım, yazılım ve otomasyon gibi faaliyetlerde bulunuyor.

Üretiminin yüzde 90’ını 90’a yakın ülkeye ihraç ettiklerinin altını çizen İmaş Makine Genel Müdürü Mustafa Özdemir, ülkemize ve insanımıza kazandırmanın ancak katma değerli ürün ya da hizmetlerle olacağına, bunun da ancak inovasyon ile mümkün olabileceğine inandıklarını ve bu kapsamda da AR-GE çalışmalarına son yıllarda ağırlık verdiklerini söyledi.

Özdemir, “Şirketimiz, Turkishtime Dergisi tarafından açıklanan ‘En Çok Ar-Ge Harcaması Yapan Şirketler Araştırması’nda 250 dev şirket arasında gösterildi. Genel sıralamada 173. olurken, Konya’dan listeye giren tek şirket olmayı başardık. AR-GE yatırımlarımıza hız vermiş durumdayız ve bu yılın sonunda Ar-Ge harcamalarımızın yaklaşık 1,5 milyon TL seviyesinde gerçekleşmesini hedefliyoruz. Yaptığımız bu yatırımlar ürün kalitemizi geliştirmemizde kısa sürede çok etkili oldu. Üretim maliyetlerimizi aşağıya çekerken enerji verimliliği daha yüksek ürünler geliştirebildik ve bu da ihracatımıza olumlu yansıdı. Şu an AR-GE bölümümüzde 21 kişilik deneyimli bir ekiple çalışıyoruz. Hayata geçirdiğimiz AR-GE merkezimiz sektörümüzün bu alandaki ilk merkezi olma niteliğini taşıyor. Bu merkezimiz ile birlikte yeniliğe odaklanmış, nitelikli istihdamı gelişmiş, katma değeri yüksek ürünler üretirken, verimliliği ve rekabet gücü yüksek bir ekonomik ortamın oluşturulmasına da katkı sağlamayı amaçlıyoruz” dedi.

İmaş, ana faaliyet alanları perakende, gıda, inşaat, makine, tarım-hayvancılıktan oluşan ve hisseleri Borsa İstanbul’da işlem gören İttifak Holding bünyesinde 1989 yılında kurulmuştur. İmaş Makine; Milleral markasıyla değirmen makineleri ve anahtar teslim değirmen sistemleri, Viteral markasıyla yem makineleri ve anahtar teslim yem tesisleri kurmaktadır. Şirket, Cuteral markasıyla birçok modelde testere tezgâhları üretirken, Steral markasıyla da çelik konstrüksiyon üretimi gerçekleştirmekte ve ağırlıklı olarak endüstriyel yapılar inşa etmektedir. 90’a yakın ülkede faaliyet gösteren İmaş, üretiminin de yaklaşık %90’ını ihraç etmektedir.

FASELİS / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Petrol Ofisi’nden e-POwer ayrıcalığı

Petrol Ofisi, elektrikli otomobiller için geliştirdiği şarj ünitelerinden oluşan e-POwer’lar ile geleceğin altyapısını bugünden hazırlıyor. Petrol Ofisi, özel ve özgün olarak geliştirdiği şarj üniteleri olan e-POwer’ları, en çok ihtiyaç duyulan noktalarda şehirlerarası karayollarındaki istasyonlarında açıyor. e-POwer’lar, Petrol Ofisi istasyonlarında ayrı bir kanopi altında hizmet veriyorlar.

 

Petrol Ofisi’nin 76 yıldır her koşulda görevini en ideal şekilde yerine getirdiğine dikkat çeken Selim Şiper, “Biz aslında her zaman olduğu gibi her koşulda geleceği destekliyoruz. e-POwer ile bir yandan sektörümüzü ve otomotiv sektörünün gelişimine katkı sağlıyoruz, diğer yandan müşterilerimize, misafirlerimize sunduğumuz hizmetlerde referans çizgisini en üst seviyeye çıkarıyoruz” dedi.

 

Türkiye akaryakıt ve madeni yağ sektörünün 76 yıllık lider markası Petrol Ofisi, yenilikleri ile geleceği desteklemeye, öncülükleriyle sektörün hizmet standartlarını geliştirmeye devam ediyor. Petrol Ofisi’nin müşteri ve misafirlerine sunduğu hizmetlerde mükemmeliyetçi yaklaşımla hayata geçirdiği son yenilik ise; e-POwer oldu. Bu kapsamda hizmet verecek e-POwer’lardan ilki, Gebze’de açıldı. Osmangazi Köprüsü girişinde yer alan Oksijen 03 Dinlenme Tesisleri’ndeki Petrol Ofisi istasyonunda gerçekleştirilen açılış törenine, Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper’in yanı sıra Petrol Ofisi yönetimi de katıldı.

 

Petrol Ofisi’ne özel ve özgün bir marka olarak yaratıldı, Türkiye’de üretildi

Petrol Ofisi, yarattığı e-POwer markası ile elektrikli otomobil kullanıcılarının en büyük problemi olan şarj sorununu ayrıcalıklı bir şekilde gideriyor ve adeta menzillerini uzatarak, şehirlerarası ulaşımda kullanılmalarına olanak sağlıyor. Petrol Ofisi, alışılageldiği gibi hazır şarj ünitelerini istasyonlarına koymak yerine, özel ve özgün bir sistem geliştirdi. Bu alanın uzman kuruluşlarından Voltrun’dan sadece sistem ile ilgili danışmanlık alan Petrol Ofisi, e-POwer’ı tasarımından, yapısına kadar tamamen özel, özgün bir marka olarak yarattı ve tamamen Türkiye’de üretti.

 

e-POwer: Özel kanopileri altında, özerk servis noktaları

Petrol Ofisi, müşteri odaklı yeni yaklaşımı çerçevesinde hizmet kalitesi ve çeşitliliğini en üst seviyeye çıkararak; istasyonlarında müşterilerinin, misafirlerinin tüm gereksinimlerini en ideal şekilde karşılamayı hedefliyor. Petrol Ofisi’nin, yeni ve güçlü bu yaklaşımı ile hayata geçirdiği yeniliklerden biri olan e-POwer, sayıları nispeten az da olsa elektrikli ve hibrit araç kullanıcılarına Petrol Ofisi çatısı altında hizmet sunmayı hedefliyor. e-POwer’lar, Petrol Ofisi istasyonlarında ancak, özel ve özgün kanopileri altında özerk servis noktaları olarak hizmet verecekler.

 

e-POwer’lar elektrikli araçları şehir dışına çıkartacak, adeta özgür kılacak

Elektrikli otomobillerin günümüzdeki en büyük sorunlarından biri de hiç şüphesiz, menzillerinin kısıtlı olması. Menzillerindeki kısıtlılık, şarj sorunu ile birleşince de doğal olarak elektrikli araçların şehirlerarası ulaşımda kullanılması mümkün olmuyordu. Bu önemli soruna çözüm getiren Petrol Ofisi, bu araçların yoğun kullanımı öngörülen karayollarında belirli aralıklarla e-POwer’ları devreye sokarak bu önemli engeli ortadan kaldırmayı hedefliyor. Böylece e-POwer’lar, adeta şehir içlerinde sıkışıp kalmış elektrikli araçları, şehirlerarası yollara çıkabilmesine olanak tanıyarak, bir anlamda onları özgürleştiriyor.

 

Petrol Ofisi’nin yeni dönemde müşteriye odaklanacak

Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, Petrol Ofisi’nin, yeni dönemde odağına aldığı müşterilerine; en iyi, en zengin hizmeti sunmayı, her türlü gereksinimlerini en ideal ve en kaliteli şekilde karşılamayı hedeflediklerini belirtti. “Bu hizmet yaklaşımımızı, bayilerimizle birlikte, mükemmeliyetçilik titizliğinde ve bütüncül bir dürüstlükle sunacağız” açıklamasında bulunan Selim Şiper şunları söyledi: “Petrol Ofisi’nin 76 yıllık tarihine bakıldığında, aslında her koşulda beklenenin fazlasıyla verildiği, sorumlulukların harfiyen yerine getirildiği güçlü ve istikrarlı bir geçmiş görülür. Biz de bu yeni dönemde, bir yandan müşterilerimize en iyi, en ideal, en kapsamlı hizmeti sunarken, diğer yandan da bu kalıtsal sorumluluk anlayışımızla, öncülük yapmaya, geleceğe değer katmaya devam edeceğiz. İşte e-POwer, her iki alandaki bu yaklaşımlarımızla tam da örtüşen bir katkı sağlıyor. Bir yandan Petrol Ofisi çatısı altında verilen hizmet çeşitliliğini ve kalitesini eksiksiz kılarken, diğer yandan da elektrikli araçları bir anlamda özgürleştirerek, bu alandaki gelişmelerin önündeki bir engeli kaldırıyor, sürece katkı sağlıyor. Petrol Ofisi’nin e-POwer ile birlikte geleceğe yönelik yaratmaya çalıştığı bu değer, üretilmesi planlanan milli otomobilimizin elektrikli olması nedeni ile daha özel ve daha değerli bir anlam taşıyor.”

 

Türkiye’de bu alanda kendi markasını yaratan ilk şirket

Alanında lider bir marka olarak teknolojiyi ve gelişmeleri yakından takip etmenin Petrol Ofisi’nin sorumlulukları arasında olduğunu belirten Selim Şiper, “Sadece takip etmek değil, teknolojiye ve gelişmelere katkıda bulunmayı, yenilikler getirmeyi de bir lider olarak görev ve sorumluluğumuz altında görüyoruz. Bu nedenle, Türkiye’nin bu işe kendi markasını yaratarak giren ilk akaryakıt şirketi olmamız da önemli” şeklinde konuştu.

Çin vize başvurusunda parmak izi dönemi

Yeni başlayan uygulamaya göre Çin vize başvurusu ile ilgili yeni bir döneme giriliyor. Vize başvuruları için artık online randevu ve parmak izi talep ediliyor.

Çin vizesi başvurusunda bulunmak isteyen kişiler, artık online randevu alarak vize başvurusu yapabiliyor. Başvuruda bulunan kişilerin gerekli belgelerini tamamladıktan sonra randevu günü ve saatinde başvuru merkezinde hazır bulunması gerekiyor.

Parmak izi süresi 5 yıl

Online randevu alımı başvuran kişiler tarafından yapılabileceği gibi, konsolosluk yetkili vize acentası tarafından da alınabiliyor. Parmak izi uygulamasında başvuru esnasında kişiden sadece ilk başvuruda parmak izi alınıyor. Takip eden 5 yıl içerisindeki başvurularda parmak izi verilmesine ve başvuruda bizzat bulunmasına gerek kalmıyor.

Daha güvenli bir seyahat için parmak izi ve randevu uygulaması 

Parmak izi ve randevu uygulamasının her iki ülke açısından daha güvenli bir seyahat için yararlı olacağını ifade eden Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu’nun Yetkili vize acentası olan Ligarba Turizm Genel Müdürü İrfan KARSLI, iş adamlarının seyahatlerini son ana bırakmaları, vize başvurusu ve uçak bileti alımlarında kendilerine sıkıntı yarattığının altını çizdi. Ayrıca yeni uygulamadan sonra vize başvurularında erken davranmalarının kendileri açısından daha faydalı olacağını belirtti.

Ticari Çin vizelerinin, alınma tarihini takip eden üç ay içerisinde kullanabildiğini ekleyen KARSLI, vize başvurularını seyahatlerine çok yakın zamanda yapmamaları konusunda tavsiyelerde bulundu. 2018 Yılının Çin’de Türkiye Turizm yılı olduğunu da sözlerine ekleyen KARSLI, “İki ülke arasında kurulan kültür, turizm ve ticaret köprüsü her geçen gün daha da gelişiyor. Bir Kuşak Bir Yol projesinin hayata geçmesi ile de zirveye çıkacaktır” dedi.

Çin’e seyahat etmeyi planlayanların dikkatine

Çin’e Türkiye’den yapılan vize başvurularının büyük kısmı ticari vizeler oluşturuyor. Turistik grup vizeleri, çalışma vizeleri ve öğrenci vizeleri ise ticari vizeleri takip ediyor. Bir diğer vize türü olan turistik bireysel vize ise 2016 yılı başı itibari ile artık verilmiyor.

Vize başvurularının büyük çoğunluğunu teşkil eden ticari vize işlemleri son 10 yıl içerisinde başvuru uygulamalarında büyük değişiklikler gösteriyor. Başvuran kişinin pasaport, fotoğraf ve şirket belgeleri yeterli iken, daha sonra Çin’den davet eden firmadan davet mektubu kopyası, sonrasında ıslak imzalı aslı, en son dönemde ise barkodlu resmi davet mektubu talep ediliyor. İş adamları resmi barkodlu davet mektubunun temin etmenin zor olduğunu ve Çin Hükümeti’nden resmi davet mektubu konusunda kolaylık beklediklerini belirtiyorlar.

Çin vize başvuru uygulamasındaki yeni düzenlemeler özellikle yakın zamanda Çin Halk Cumhuriyetine seyahat etmeyi planlayanların dikkatine sunuluyor. Çin vizesi ile ilgili tüm güncel bilgilere Ligarba Turizm web sitesi www.ligarbatravel.com ’dan ulaşılabiliyor.

Ligarba Turizm Hakkında

Ligarba Turizm Seyahat Acentası; 1994 yılında İstanbul Harbiye’de A grubu seyahat acentasıdır. Ligarba Turizm 2011 yılında IATA ( Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği)’ne üye olmuştur. Dünyanın her ülkesine otel rezervasyonları ve vize işlemleri gibi pek çok alanda hizmet vermektedir.

Ligarba Turizm, 15 yılı aşkın Çin pazar tecrübesi olan ve Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu tarafından Çin Vizesi Yetkili Acentası olarak atanan tecrübeli bir acentadır.

FASELİS / TÜRKİYE’DE ENERJİ

Kolen’in okul öncesi enerji tasarrufu Eğitimleri devam ediyor

Enerji sektörünün önde gelen şirketlerinden KOLEN’in okul öncesi çocuklarımıza enerji tasarrufu bilincini aşılamak amacıyla başlattığı proje İstanbul’dan sonra Eskişehir’de idi. Eskişehir Bölge Sorumlusu Fatma Niğdelioğlu, Genç Ufuk Eğitim Kurumları Koleji’nde okul öncesi çocuklarımıza enerjiyi etkin kullanmak ve tasarruf için neler yapılabileceğini anlattı.

Elektrik enerji sektöründe, yenilikçi bakış açısı ve abone memnuniyetine verdiği önem ile öne çıkan ve okul öncesi çocuklara “Enerji Tasarrufu” eğitimleri vermeye başlayan KOLEN; İstanbul’dan sonra Eskişehir’de idi.
Bilinçlenmenin çok genç yaşlarda başlaması kişiyi o konuda çok daha hassas, çok daha duyarlı hale getiriyor. KOLEN yönetimi; ‘’iş bu sebeple enerji tasarrufunu anlatmaya okul öncesinden başladık’’ diyor.

KOLEN Eskişehir Bölge Sorumlusu Fatma Niğdelioğlu; Genç Ufuk Koleji toplantı salonunda okul öncesi çocuklara nasıl enerji tasarruf edebileceklerini eğlenceli çizgi film ve animasyon destekli sunumuyla anlattı. Öğrencilerin eğitime ilgisi ve katılımı son derece yüksekti. Parmaklar kaldırdılar, enerji tasarrufuna ilişkin sorular sordular, kendilerine sorulan sorulara cevap vermek için yarıştılar.

Projeyi izlemek üzere Eskişehir’de bulunan KOLEN Genel Müdürü Kaya Uğur Karayurt; Mustafa Kemal Atatürk’ün “Küçük Hanımlar Küçük Beyler, sizler, hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek, ona göre çalışınız.” sözünü hatırlatarak, ‘’başarılı bir gelecek için bizim bu küçük hanım ve beyleri en iyi şekilde yetiştirmemiz lazım. Bu yetiştirilme sürecinde ise en önem vermemiz gereken konulardan biri enerji. Enerjisiz bir yaşam olamayacağına göre, fosil kaynaklar da gün gelip tükenebileceğine göre, ilk olarak onları dikkatli tüketecek, verimli kullanacağız. İkincisi yenilenebilir yeni kaynaklara yöneleceğiz. Tüm bunları ise küçük hanımlara, küçük beylere anlatacağız’’ dedi.

Karayurt ‘’Daha önce de söylemiştim. Enerji tasarrufu ve verimlilik konusunda öğrencilerine sunum yapılmasını arzu eden eğitim kurumları hiç çekinmeden bizimle 0555 056 56 56 nolu WhatsApp numarasına mesaj, [email protected] adresine mail göndererek veya 444 9 556 nolu telefonu arayarak temasa geçebilirler. En kısa sürede döneriz. Bir enerji şirketi olarak sorumluluğumuzun farkındayız.” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

İhracatçının en büyük rakibi Çin, İtalya, Almanya ve ABD

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), İhracatçı Eğilim Araştırması 2017 3. Çeyrek Gerçekleşme ve 4. Çeyrek Beklentilerini açıkladı. İlk defa 3. Çeyrekte firmalara en çok hangi ülkelerle rekabet ettiklerinin sorulduğunu söyleyen TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Firmaların yüzde 16,9’u küresel pazarlardaki en büyük rakibinin Çin olduğunu söyledi. Çin’i yüzde 11,8 ile İtalya, yüzde 8,7 ile Almanya, yüzde 6,5 ile Hindistan ve yüzde 4,7 ile ABD takip ediyor” şeklinde konuştu.

4. Çeyrekte firmaların yüzde 79’unun istihdamını artırabileceğini, yüzde 21’inin de aynı sayıda çalışanla devam edeceğini belirten Büyükekşi, “Firmalarımızın verdikleri yanıtlar istihdamın yılın son çeyreğinde daha fazla artacağını, işsizliğin de tek haneli rakamlara düşeceğini gösteriyor” dedi.

Büyükekşi, “İhracatçılarımız 2017 yıl sonunda doların 3,87; Euro’nun 4,52 olarak gerçekleşmesini bekliyor” dedi. Döviz kurlarının firmaların 3. Çeyrekte en çok karşılaştıkları sorun olduğunu belirten Büyükekşi “Firmaların neredeyse yarısı kurlardaki oynaklıktan şikayetçi” dedi.

Büyükekşi, “Kurlarda yaşanan oynaklık da zaten yüzde 5-7 bandında seyreden kar marjı üzerinde ciddi bir baskı yaratıyor. Yapmaları gereken şey, kur riskinden korunmak. Hem Eximbank hem de Merkez Bankası bu ihtiyaca yönelik yeni hizmetler sunulacağının müjdesini verdiler. Bu hizmetler ihracatçılar için çok büyük fırsat” diye konuştu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), her çeyrek düzenli olarak gerçekleştirdiği İhracatçı Eğilim Araştırması 2017 3. Çeyrek Gerçekleşme ve 4. Çeyrek Beklentilerini açıkladı. İlk defa 3. Çeyrekte firmalara en çok hangi ülkelerle rekabet ettiklerinin sorulduğunu söyleyen TİM Başkanı Büyükekşi, “Firmaların yüzde 16,9’u küresel pazarlardaki en büyük rakibinin Çin olduğunu söyledi. Çin’i yüzde 11,8 ile İtalya, yüzde 8,7 ile Almanya, yüzde 6,5 ile Hindistan ve yüzde 4,7 ile ABD takip ediyor” şeklinde konuştu. Fiyat alanında en çok Çin, İtalya ve Almanya ile rekabet edildiğini söyleyen Büyükekşi, “Kalitede de durum yine aynı. Satış sonrası hizmetlerde ise rakipler ABD, Çin ve İtalya olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
En büyük rakiplerden ABD, hedefte birinci
İhracatçıların küresel pazarlardaki en büyük rakipleri arasında yer alan ABD ise öncelikli hedef pazarlar arasında birinci oldu. Büyükekşi, “Birinci çeyrekte firmaların öncelikli hedef pazarları sırasıyla ABD, Almanya ve Rusya iken; ikinci çeyrekte Rusya, Katar ve Almanya olmuştu. Bu çeyrekte ise ABD’nin yeniden birinci, Rusya ve Almanya’nın da 2. ve 3. oldu. ABD’ye ihracat bu yılın ilk 10 ayında 7 milyar doları aştı. Yıl genelinde yüzde 30 artış bekliyoruz.
Yanıtlar işsizliğin tek haneye düşeceğini gösteriyor
Araştırmaya katılan firmaların 3. Çeyrekte ortalama 30 yeni istihdam yarattıklarını beyan ettiklerini kaydeden Büyükekşi, son çeyrekte ise firmaların yüzde 79’unun istihdamını artırabileceğini, yüzde 21’inin de aynı sayıda çalışanla devam edeceğini belirtti. Büyükekşi, “İşsizlik Ağustos 2017 itibariyle yüzde 10,6 oldu. Ancak bir önceki senenin aynı ayına göre çalışan sayısı 1 milyon 355 bin kişi arttı. Firmalarımızın verdikleri yanıtlar istihdamın yılın son çeyreğinde daha fazla artacağını, işsizliğin de tek haneli rakamlara düşeceğini gösteriyor.” dedi.
Firmaların yarısı kurdaki oynaklıktan şikayetçi
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “İhracatçılarımız 2017 yıl sonunda doların 3,87; Euro’nun 4,52 olarak gerçekleşmesini bekliyor” dedi. Büyükekşi, bir önceki çeyrekte ihracatçıların yıl sonunda doların 3,67; Euro’nun ise 4,25 olmasını beklediğini hatırlattı. Döviz kurlarının firmaların 3. Çeyrekte en çok karşılaştıkları sorun olduğunu belirten Büyükekşi “Firmaların neredeyse yarısı kurlardaki oynaklıktan şikayetçi” dedi.
Büyükekşi, “Kurlarda yaşanan oynaklık da zaten yüzde 5-7 bandında seyreden kar marjı üzerinde ciddi bir baskı yaratıyor. Firmalarımıza kur dalgalanmalarından elde edecekleri gelirin geçici olacağını her zaman söylüyoruz. Yapmaları gereken şey, kur riskinden korunmak” diye konuştu.
İhracatçılar teşvikler için daha fazla başvuru yapmalı
Kur riskinden korunma konusunda firmaların yeterli bilgiye sahip olmadığının neredeyse her eğilim araştırmasında gördüklerini söyleyen Büyükekşi, şunları söyledi: “Geçtiğimiz hafta hem Eximbank hem de Merkez Bankası bu ihtiyaca yönelik yeni hizmetler sunulacağının müjdesini verdiler. Bu hizmetler ihracatçılar için çok büyük fırsat. Bu fırsatı kaçırmamalıyız. Ayrıca Hükümetimiz tarafından son dönemde verilen destekler ihracatçıların çoğu tarafından yeterince bilinmiyor. Bu konuda hem Ekonomi Bakanlığımız çeşitli illerde tek tek firmalara giderek ihracat ve yatırım teşviklerini anlatıyor, hem de biz bilgilendirme seminerleri düzenliyoruz. Burada görev artık ihracatçılara düşüyor.”
Yeni hedef 156,5 milyar dolar da aşılacak
Araştırmaya katılan firmaların yüzde 80’inin son çeyrekte ihracatlarının en az önceki çeyrekteki kadar ya da bundan daha iyi olacağını öngördüğünü aktaran Büyükekşi, şunları söyledi: “Ekim ayında tüm zamanların ekim ayı rekoru kırılmıştı. Biz 2017’yi Atılım Yılı ilan edip, hedefleri aşacağız demiştik. Şu ana kadar sergilediğimiz performansla bunu açık bir şekilde ortaya koyduk. Orta Vadeli Program’da ihracat hedefimiz güncellendi. Şimdi ise, yeni hedef olan 156,5 milyar doları da aşacağımızı öngörüyoruz.”,
Döviz kurlarından sonra en büyük problem hedef ülkelerle sorunlar
Üretiminin bir önceki çeyreğe göre arttığını söyleyen firmaların oranının yüzde 59,2’den yüzde 68,6’ya çıktığını belirten Büyükekşi, 3. Çeyrekte firmaların yüzde 79,2’sinin ihracat birim fiyatlarının arttığını veya aynı kaldığını kaydetti. Büyükekşi, döviz kurunun ardından karşılaşılan en büyük problemin hedef ülkelerle yaşanan sorunlar olduğunu bildirdi. “Firmaların yüzde 40’ı bu sorunun ihracatlarını etkilediğini belirtmiş” diyen Büyükekşi, “Geçtiğimiz çeyreklerde bu oran çok daha düşüktü. Bu sorunun ardından yüzde 37 ile hammadde ve aramalı fiyatlarındaki artış geldi. Geçtiğimiz çeyreklerde bu oran yüzde 30 seviyelerindeydi. Özellikle petrol ve emtia fiyatlarında son dönemde gözlenen artışlar bu sorunun ana sebebi olarak karşımıza çıkıyor” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Turizmin liderleri yetiştiriliyor

Wome Deluxe ile Antalya Bilim Üniversitesi, turizm sektörü için lider niteliğinde eleman yetiştirmek amacıyla Wome Akademi projesini başlattı.

Türk turizmini dünya lideri yapmak için üniversite sektör işbirliğinde yeni bir proje başlatıldı. Turizmimizin öncü kuruluşlarından Ortadoğu Grup, Antalya Bilim üniversitesi ile el ele vererek, geleceğin lider özellikli turizmcilerini yetiştirmek amacıyla Wome Akademi projesini hayata geçirdi.

Türkiye’de bir ilk olan projenin tanıtım ve protokol imza töreni Alanya’da WomeDeluxe otelde yapıldı. Protokolü Ortadoğu Grup İcra Kurulu Başkanı Mehmet Gür ve Antalya Bilim Üniversitesi Rektörü İsmail Yüksek Protokol imzaladılar. Tanıtım ve imza törenine, Ortadoğu Grup Yönetim Kurulu Üyeleri, Antalya Bilim Üniversitesi Akademisyenleri, öğrencileri ve Wome Deluxe personeli katıldı.

Sürekli eğitim

Wome Akademi’de ana hatları ile 3 farklı kitleye eğitim verilecek: Her liderin kendi personelini mentörlük sistemi ile eğitmesi amacıyla yöneticilere verilecek olan liderlik eğitimleri; Daimi personele verilecek eğitimler; Aday personel eğitimleri. Akademinin ikinci hedefi ise bir düşünce platformu oluşturmak. Türkiye’de ilk olacak bu model ile sektörün sorunlarını sahiplenen, üzerinde düşünen ve çözümler sunan bir sistem oluşturulacak. Sonuçlar bu platform aracılığıyla kamuoyu ile paylaşılacak. Ayrıca eğitim periyodlarının sonunda tüm öğrencilere Antalya Bilim Üniversitesi ve WOME Akademi imzalı sertifika verilecek.

Turizmin lider vasıflı elemanları yetiştirilecek

Tanıtım töreninde konuşan Ortadoğu Grup İcra Kurulu Başkanı Mehmet Gür Ortadoğu Grup ve Wome Deluxe Otel’in faaliyetlerinden bahsederek Wome Akademi’nin kurulması, amaçları ve hedefleri hakkında bilgi verdi. Gür, “Turizm sektöründeki markamız olan Wome Deluxe “Aile Dostu” konseptinde lider marka olduğunu iki yıl gibi kısa bir sürede kanıtladı. Bugün de lidere yakışan bir projeye hayat vermek için buradayız. Wome Akademi ile turizm sektörünün en temel prensibi olan hizmet anlayışına profesyonel bakış açısı katacağız. Eğitim ile sektörü bir araya getirdiğimiz bu çalışmada öncelikle kendi yöneticilerimizi ve personelimizi eğiteceğiz. Sonrasında bir işe alım süreci haline gelecek projemizde adayların hem kişisel olarak kendilerine katkı sağlamasını hem de sektörde hizmet anlayışına yeni bir standart kazandırmayı hedefliyoruz. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, bu özel günde eğitimin anlamını, önemini bir kez daha hatırlayarak ve benimseyerek Wome Akademi’nin temellerini atıyoruz. Umarım ki turizm sektörüne yol gösterici, öncü bir proje olur.” diye konuştu.

Üniversite sektör işbirliği

Wome Akademi’nin eğitimci paydaşı Antalya Bilim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek “Bu güne kadar birçok sanayi-eğitim iş birliğini hayata geçirdik. Bu proje bana sunulduğunda ‘söz konusu eğitimse biz varız’ dedik ve başladık. Yenilikçi projeleri ile tanıdığım Ortadoğu Grup ve Gür Ailesi ile böyle bir yola çıkmaktan ayrıca mutluluk duyuyorum. Ortadoğu Grup her zaman eğitime destek veren, birçok eğitim vakfı kuran ve buralarda öğrenciler yetiştirilmesine vesile olan bir kurum. Bizler de Antalya Bilim Üniversitesi olarak eğitimde teorik ve pratik bilginin bir arada ilerletilmesinden yanayız. Wome Akdemi bu anlamda sektör ve bizim öğrencilerimiz için de çok iyi bir uygulama okulu olacak” dedi.

Etkinlikte ayrıca, Doç. Dr. Hakan Karataş Wome Akademi projesinin detaylarını açıklarken, akademinin ilk dersini Antalya Sürekli Eğitim Merkezi Müdürü Murat Kaplan verdi. Kaplan’ın “liderliğin 5 boyutu” isimli liderlik eğitimi, Wome Akademi öğrencileri tarafından ilgi ile izlendi.

Kadınlara şiddete karşı; ‘Turuncu Destek’

Zorlu Grubu, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin (UN Women) dünya çapında gerçekleştirdiği ” Kimseyi geride bırakma: Kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddete son ver” temalı 16 Günlük Aktivizm Kampanyası’na destek verecek. Kampanya kapsamında, Zorlu Grubu’nun Genel Müdürlük binası Levent 199 ve Zorlu Center, 25 Kasım ile 10 Aralık tarihleri arasında “turuncu” renkle aydınlatılacak.

Birleşmiş Milletler’in her yıl, Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olan 25 Kasım’da başlayıp, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde sona eren kampanyanın bu yılki teması; “Kimseyi geride bırakma: Kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddete son ver” olarak belirlendi.

Zorlu Grubu ve çalışanları da bu kampanyaya sessiz kalmayarak hem Levent 199 ve Zorlu Center’ın turuncu renk ile aydınlatılması; hem de 16 gün boyunca takılacak turuncu renkte rozet, kravat ve fular gibi aksesuarlar ile kampanyaya tam destek verecek. Grup çalışanları, kampanya süresince düzenlenecek çeşitli aktivitelerle konu üzerine düşünme, bilgilenme fırsatı yakalayacak ve sosyal medya hesapları üzerinden de bireysel desteklerini sürdürecek.

“Elimizi taşın altına koymaya hazırız”
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Birleşmiş Milletler Kadını Güçlendirme İlkeleri’ne imza atmış bir grup olarak, kadınların sosyal ve ekonomik hayattaki yerinin güçlendirilmesine yönelik birçok adım attık ve atmaya devam edeceğiz. Bu doğrultuda, UN Women’ın kadına ve kız çocuklarına şiddetin ortadan kaldırılması amacıyla “Kimseyi geride bırakma: Kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddete son ver” sloganı ile organize ettiği kampanyasında biz de üzerimize düşeni yapmak istedik. Kabul etmek gerekir ki günümüzde dünya genelinde kadınlara yönelik birçok sorun bulunuyor. Oysa toplumsal ve ekonomik olarak güçlü olmanın, gelişmişliğin birincil koşulu kadın- erkek omuz omuza çalışmak, üretmek… Türkiye olarak bu konuda atacağımız çok adım ve yapacağımız çok iş var” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Madencilik “Sektörünün 15 milyar dolar ihracat hedefi hayat değil, 20-25 milyar dolar ihracat hedeflenmeli”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Madencilik Sektörünün 2023 yılı için ortaya koyduğu 15 milyar dolar ihracat hedefinin hayal olmadığını belirterek, “Madencilik Sektörümüz 20-25 milyar dolar ihracat hedeflemeli” dedi.
“Madencilik Çalıştayı”nda konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, ilk olarak öğretmenler günü nedeniyle görevi başında şehit olan öğretmenler başta olmak üzere, tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutladı.
Türkiye’nin 2023 yılı ihracat hedeflerine ulaşmak için katma değerli ürün ihracatını gerçekleştirebileceği ekosistemi hayata geçirdiklerini belirten Albayrak, madencilik sektörüne katma değerli ürün üretimi için kurumsallaşma, profesyonelleşme ve yabancı sermaye ile işbirliği çağrısı yaptı.
Katma değerli ürün ihracatını hedeflemeyen, kurumsallaşmayan, profesyonelleşmeyen firmaların gelecekte madencilik sektöründe yer bulamayacağı uyarısında bulunan Enerji Bakanı Albayrak, “İşçi sağlığı ve iş güvenliği, çevre duyarlılığı kırmızı noktalarımız. 2017 yılında şu ana kadar 5 bin 480 firmada denetimlerde bulunduk. Yılsonuna kadar 6 bin maden işletmesini en az bir kez denetlemiş olacağız. 2018 yılında 7 bin firmayı denetlemeyi hedefliyoruz” diye konuştu.
Türkiye’de 90 madenin 77 tanesi var
Nisan ayında İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda Milli Enerji ve Madencilik Politikamızı kamuoyu ile paylaştıklarını hatırlatan Albayrak şöyle devam etti: “Adım adım bu politikayı hayata geçirmeye başladık. Enerji ve madenciliğimizi ithalata bağımlı olmaktan kurtarmak için entegre bir süreci yürütüyoruz. Ülkelerin Gayri Safi Milli Hasılalarından Madencilik Sektörünün aldığı paya baktığınızda; Çin yüzde 8.5, Avusturalya 6.5, ABD 5, Almanya 4, Kanada 4, Türkiye 1.3’ler seviyesinde. Türkiye’de maden çeşitliliğimiz dikkate aldığımızda potansiyelimizin çok altında olduğumuzu görüyoruz. Dünya genelinde çıkarılan 90 madenin 77 tanesi Türkiye’de çıkarılıyor. Bu madenlerde ne kadar rezerve sahip olduğunuz önemli değil. Önemli olan ne kadar katma değer ürettiğiniz. Türkiye hammadde satan değil, katma değerli ürünler üreten, son ürünü üreten söz sahibi olan bir ülke olmalı. Tüm çalışmalarımızı bu hedefe yönelik kurguladık.”
Hammadde olarak ihraç edip işlenmiş ürün olarak ithal ediyoruz bu sona erecek
Bugüne kadar yurtdışına hammadde olarak gönderdiğimiz madenlerin, işlenmiş ürün olarak çok daha pahalı bir şekilde Türkiye’ye döndüğü bir ekosistemin var olduğuna dikkati çeken Enerji Bakanı Albayrak; “Birçok maden Türkiye’de işlenecek böylece Türkiye’de bulunan madenler zenginleştirilerek, ithal edilmesinin önünegeçilecek. Madencilik sektöründe madene katma değer sağlayan fabrikalar kurulmasını zorunlu kılan bir sistemi hayata geçireceğiz. ARGE ve Teknolojik bir modeli hayata geçiriyoruz. Madencilikte maden 1 katma değer üretiyorsa, nihai ürün 8 birim değer üretiyor. Madenine göre 30-40 katına çıkan bir ekosistem var. Madencilik sektörümüzdeihracat yapan çok firmamız var. Katma değerli ürün üretimi için teknolojiyi burada geliştirip, fabrikaları burada kurun. ARGE ve Teknolojik yatırımlar için uluslararası işbirliklerine hazır olun” diye çağrıda bulundu.
Toparlanın, habersiz denetimler olacak
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından madenlerin risk gruplarına göre 3 gruba ayrıldığı bir süreçten geçtikleri bilgisini de paylaşan Albayrak, her maden işletmesinin yılda en az 1 kez denetleneceğini, yüksek risk barındıran madenlerin ise bir yılda en az 4 kez denetimden geçeceğini söyledi. Albayrak, madencilik sektörü temsilcilerine ” Hazırlanın, toparlanın, habersiz denetimler olacak” uyarısında bulundu.
Kazan, kazan, kazan modelini hayata geçireceğiz
“Türkiye dönüşüyor, dünya dönüşüyor, Madencilik sektörümüz madencilik alanında dönüşümü doğru okuyarak sanayi ve üniversitelerle işbirlikleri kurarak sadece hammaddeüretimi değil, değer üretmeyi hedefleyen madencilik yapısını hayata geçirmeli” şeklinde konuşan Enerji Bakanı Albayrak, “Burada firmalarımızın dünya ile rekabet edebilmesi tek hedef değil, sürdürülebilir madencilik politikası için her türlü destek olacak, birlikte atmamız gereken adımlarda sizlerle iletişim halinde olacağız. Kazan, kazan, kazan modelini hayata geçireceğiz. Kamu kazanacak, özel sektör kazanacak, bunun sonucunda vatandaşımız kazanacak. Milli Enerji politikamızın amacı bu. Tıpkı 15 Temmuzda olduğu gibi omuz omuza hareket edip kazanacağız. Nisan ayında İstanbul’da sektöre verdiğimiz sözleri tek tek yerine getiriyoruz. Maden İhale Yönetmeliğini, ÇED istenmemesi konusunu bitirdik, orman bedellerinin tamamının yüzde 50 indirimini bitirdik. Orman ve Su İşleri Bakanımıza teşekkür etmemiz lazım. Gerçek yatırımcının önünü açacağız. Finansman açısından, zaman ve iş planlaması tüm süreçlerde rahatlama sağlayarak yatırımcının önünüaçtık” dedi.
İnşaat sektöründe yaşanan büyük bir değişim ve dönüşümü örnek gösteren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Madencilik sektörüne de değişim ve dönüşüm çağrısı yaptı. Albayrak şöyle devam etti: ” Türkiye’nin madencilik alanında dönüşümü doğru okuyarak sanayi ve üniversitelerle işbirlikleri kurarak sadece hammaddeüretimi değil, değer üretmeyi hedefleyen madencilik yapısını hayata geçirmeliyiz. Uluslararası işbirlikleri yaparak madenciliğin şampiyonlar ligine çıkmalıyız.”
Türkiye’nin vitrinine hoşgeldiniz
Antalya’yı Türkiye’nin vitrini olarak tanımlayan Antalya Valisi Münir Karaloğlu, madencilik sektörü temsilcilerine “Türkiye’nin vitrini Antalya’ya hoşgeldiniz” diye seslendi. Vali Karaloğlu, madencilik sektörünün tüm sektörlerin girdisini oluşturan önemli bir sektör olduğunu, Madencilik sektöründe yaşanacak iyileştirmelerin tüm sektörlere olumlu yansıyacağına inandığını dile getirdi. Karaloğlu, “Torba Yasa’da Madencilik sektörünün sorunlarının büyük bölümünün çözülmüş olmasından dolayı mutluyuz. Özellikle madencilik faaliyetlerinde sorunlara çözümler üretilmesini temenni ediyorum” şeklinde konuştu.
Bugün Madencilik Sektörünün Bayramı
Madencilik Çalıştayı’nı düzenlenen 11 kuruluş adına evsahibi olarak konuşan Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, “Bugün Madencilik Sektörü’nün bayramı var. Madencilik Sektörü 4 yıllık aranın ardından tam kadro bugün buradayız. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Berat Albayrak’ın Madencilik Çalıştayımızı onurlandırması bizler için ekstra enerji verdi” dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın Nisan ayında ortaya koyduğu, “Milli Enerji” ve Maden Politikası projesinin başarılı olması için Madencilik Sektörünün tam kadro emrinde olduğunun altını çizen EMİB Başkanı Kaya, “Milli Enerji” ve “Maden Politikası”nın hayata geçmesi için sektör temsilcileri olarak neferiniz olarak çalışmak istiyoruz.Milli Madencilik Politikasının 3 saç ayağı olan Enerji ve Hammadde Arz Güvenliği, Yerlileşme Maden faaliyetlerini yaparken hem yerli makine ve ekipmanı kullanmak ve öngörülebilir piyasalar. Bu kurgunuzda Madencilik Sektöründe yapmak istediğiniz yenilik ve değişimi hissediyoruz ve bunungereğini yapmak için emrinizdeyiz” diye konuştu.
Madencilik Sektörü öz evlat muamelesi görür oldu
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a, “Madencilik sektörümüz ile ilgili ortaya koyduğunuz vizyon ve hedefleri gerçekleştirmek için hepimiz buradayız” diye seslenen Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü; “Madencilik Sektörü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda Sayın Bakanımız göreve gelmeden önce üvey evlat muamelesi görüyordu. Sayın Bakanımızın göreve gelmesi sonrasında Madencilik Sektörü olarak, Bakanlığımızın öz evladı olduğumuzu hisseder olduk. Sektörümüze karşı değişen bu olumlu algı nedeniyleMadencilik Sektörü adına şükranlarımızı arz ediyoruz. Torba Yasada Madencilik Sektörümüzü özellikle rahatlatan 2 maddenin hayat bulmasında olumlu yaklaşımları nedeniyle Sayın Bakanımızın Şahsında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarlığımız ve Maden İşleri Genel Müdürlüğümüz ekibine teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Madencilik Sektörü olarak Başbakanlık Genelgesinin gereğini 15 Temmuz sonrasında daha net anladıkları mesajını veren EMİB Başkanı Kaya, “Başbakanlık Genelgesinin, ülkemiz emniyeti için yapıldığını biliyoruz. Şirketlerin, üretimlerini aksatmadan yürütebilmesi için herhangi bir işlemi Başbakanlıkça onaylandığı zaman, şirketin bundan sonraki herhangi bir ruhsatına ait işlemler için tekrar Başbakanlığa gönderilmemesini takdirlerinize arz ediyoruz. Bu işlemin diğer Bakanlıklarda da uygulanmasının sağlanmasını önemle arz ediyoruz” dedi.
Ekmekte bile maden var Hayatımız maden
Madencilik Çalıştayının ana temasını “Hayatımız Maden” olarak belirlediklerini hatırlatan Kaya, “Günlük hayatımızda her an elimizde olan telefonlarımızda, Televizyonlarımızda, günde üç kez kullandığımız diş macunlarımızda, hatta yediğimiz ekmekte bile maden var. Yani, “Hayatımız Maden” Madene olumsuz bakan kesimlere bunu anlatabilmeliyiz. Bu süreçte kamuoyunun sözüne en çok itibar ettiği bakanlarımızdan biri olarak sizden destek bekliyoruz. Yeni teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği ve değiştiği bir ortamda madenciliğe karşı çıkmak gibi bir durum söz konusu olamaz. Madenlerimizi doğaya saygılı bir şekilde çıkarmak ve doğal kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirmek zorundayız” diye konuştu.
Madencilik sektörü 4.5 milyar dolar ihracat hedefliyor
Madencilik Sektörünün 2017 yılının Ocak – Ekim döneminde ihracatını 2016 yılının aynı dönemine göre yüzde 27 artışla 3.9 milyar dolara çıkardığı bilgisini veren Kaya, yılsonunda 4.5 milyar doları aşmayı hedeflediklerini sözlerine ekledi.
Madencilik Çalıştayı’nı Ege Maden İhracatçıları Birliği, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği, T. Mermer Doğaltaş ve Makinaları Üreticileri Birliği, Türkiye Madenciler Derneği, Agrega Üreticileri Birliği, Seramik, Cam ve Çimento Hammaddeleri Üreticileri Birliği, Aydın Sanayi Odası, Ege Bölgesi Madenciler Derneği ve Çanakkale Madenciler Derneği ortaklaşa düzenlerken, Çalıştaya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Esat Göyük, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı bürokratları ve 500’ün üzerinde sektör temsilcisi katıldı.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Türk sanayisine gümrüklerde fazla evrak bedeli yükleniyor

Son dönemde PAGEV tarafından gündeme getirilen Türkiye’de ticaret yapan firmaların gümrük işlemleri sırasında ödediği yüksek evrak ücretleri, Dünya Bankası’nın 190 ülkeyi karşılaştırdığı “İş Yapma Kolaylığı Raporu”nda da gözler önüne serildi. Rapora göre Türkiye’de gümrüklerde belge hazırlama maliyeti, ihracatta yüksek gelir grubundaki OECD ülkelerinin 2,5 katından fazla. Bu bedel ithalatta ise yine OECD ülkelerinin 6 katı seviyesine kadar çıkıyor. Firmalardan gümrük işlemleri sırasında alınan yüksek evrak maliyetlerinin Türkiye’yi dünyada iş yapılabilir ülke sıralamasında aşağılara düşürdüğünü belirten PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Lojistik sektöründeki tekele varan yapılaşmalar, Türkiye’nin ithalatını ve ihracatını dolayısıyla ekonomisini sömürür bir hal aldı. Ordino veya farklı isimlerle firmalardan alınan bedeller öyle bir noktaya ulaştı ki gümrüklerde Türkiye’den 4 kat daha zengin ülkelerden 6 kat daha fazla evrak bedeli ödüyoruz. Türkiye bu sorunu bir an evvel çözmelidir” dedi.

Türkiye’de faaliyet gösteren tüm ithalatçı ve ihracatçı firmaların gümrüklerde yaşadığı sorun Türk Plastik Sanayicileri Vakfı (PAGEV) tarafından gündeme getirilmişti. PAGEV, Türkiye’de nakliye acenteleri tarafından firmalardan, ithal edilen tüm hammadde ve ürünlerin gümrük işlemleri sırasında, “Ordino” veya benzer isimler altında kanun dışı bir şekilde bedel tahsil edildiğini ve bu bedelin yıllık toplam değeri 700 milyon TL’yi bulduğunu açıklamıştı. Nitekim 190 ülkenin karşılaştırıldığı “Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Raporu” da PAGEV’in ortaya çıkardığı bu sorunu kanıtladı.

Rapora göre Türkiye’de gümrükleme/belge hazırlama maliyeti, ihracat için yüksek gelir grubundaki Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerinin 2,5 katından fazla. İthalatta ise bu maliyet yine OECD ülkelerinin 6 katı seviyede. Dolayısıyla Türkiye’de ticaret yapan firmalar, Türkiye’den ortalama 4 kat daha zengin ülkelerden 6 kat daha fazla gümrükleme maliyeti yükleniyor.

Türkiye’nin lojistik bir üs olma hedefinin gerçekleşmesi için lojistik sektöründeki tekele varan yapılaşmaların kontrol altına alınması gerektiğini açıklayan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Lojistik sektöründe durum, Türkiye’nin ithalatını ve ihracatını dolayısıyla Türkiye’nin ekonomisini sömürür bir hal aldı. Nitekim 190 ülkenin karşılaştırıldığı Dünya Bankası İş Kolaylığı Raporu’nda da açıkça ortaya kondu. Gümrüklerimizde, Türkiye’den ortalama olarak 4 kat daha zengin ülkelerden 6 kat daha fazla evrak maliyeti oluşturan bir yapı var. Türkiye bu yapıyı kırmalıdır” dedi.

Ülkemizde gümrük işlemleri sırasında ordino veya başka isimler altında alınan bedellerin firmalara yıllık 700 milyon lira yük getirdiğini belirten Yavuz Eroğlu, “Yaptığı nakliye hizmeti için taşıma bedeli alan firmalar, ordino ve diğer adlar altında firmalardan ikinci kez bir bedel daha almaya çalışıyor. Eğer bu ekstra bedel ödenmezse malları teslim etmiyor ve gümrükleme işlemi tamamlanmıyor.

PAGEV Başkanı Eroğlu konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Türkiye’yi dünyada iş yapılabilir ülke sıralamasında aşağılara düşüren, dış ticaretimizden bir nevi komisyon alan ve daha da önemlisi firmalarımızın güçlükle elde ettiği gelirlerine göz diken bu tekele varan yapılar bir an evvel kontrol altına alınmalıdır. Maalesef bu bedelleri alan lojistik dernekleri yaptıkları açıklamalarda, neden nakliye bedelini baştan aldıkları halde firmalarımızdan bir kez daha ekstradan evrak bedeli almadan mallarını teslim etmediklerini ya da neden Türk firmalarının ülkemizden 4 kat daha zengin OECD ülkelerinden 6 kat fazla gümrük belge maliyeti ödediğini açıklamamaktadır. Söz konusu kanundışı ordino bedeli kaldırılırsa, Türkiye İş yapılabilirlik sıralamasında bir ülkeyi daha geçecek. Öyle ki Başbakan Yardımcımız Sayın Recep Akdağ da geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Ordino Bedelinin hukuksuz bir uygulama olduğunu belirterek bu sorunu çözeceklerini açıkladı. Biz de gerek firmalarımız gerekse de Bakanlıklar nezdinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

Faselis/Türkiye’de Enerji

“Ar-Ge harcamaları en az 3 katına çıkmalı”

Global girişimcilik ağı Entrepreneurs’ Organization’ın (EO) Türkiye Başkanı Gül Gürer Alımgil, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Ar-Ge harcamalarına yönelik rakamları değerlendirdi. Alimgil, “İnovasyon ve girişimcilik alanında söz sahibi ülkeleri referans aldığımızda, harcamaların oransal olarak en az 3 katına çıkması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

Türkiye İstatistik Kurumu, Türkiye’de Araştırma-Geliştirme faaliyetlerine yönelik harcamaların gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payının 2016 yılında yüzde 0,94’e yükseldiğini açıkladı. Kamu kuruluşları, üniversiteler ve özel kuruluşlar dahil Ar-Ge harcamaları böylece, bir önceki yıla göre yüzde 19,5 artışla 24 milyar 641 milyon TL’ye ulaştı. Global girişimcilik ağı Entrepreneurs’ Organization’ın (EO) Türkiye Başkanı Gül Gürer Alimgil, rakamlarla ilgili yorumunda, “Türkiye ekonomisinin gelişmesi için en etkin yöntemlerden biri Ar-Ge harcamalarımızı artırmak. Ar-Ge bütçeleriniz ne kadar kabarıksa, küresel rekabette o denli güçlüsünüzdür” dedi.
OECD’nin Ar-Ge harcamalarına yönelik verilerine dikkat çeken Alimgil, “Son yıllarda ekonomik gelişim anlamında çok büyük bir başarı hikayesi yazan Güney Kore’nin Ar-Ge harcamaları milli geliri içerisinde yüzde 4,3’lük paya sahip. Bu rakam Çin’de yüzde 2’yi geçmiş durumda, Almanya’da yüzde 3’e yakın, Japonya’da 3,3 civarında. OECD ortalaması ise yüzde 2,3. İnovasyon ve girişimcilik alanında söz sahibi konumdaki bu ülkeleri referans aldığımızda, Türkiye’nin yüzde 1 seviyesinde seyreden harcamalarını oransal olarak en az 3 katına çıkarması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

“Yeni yatırımcılara ihtiyaç var”
EO Türkiye olarak 40’tan fazla girişimciyi aynı çatı altında topladıklarını belirten Alimgil, 2018 ajandalarındaki başlıklardan en önemlisinin yeni yatırımlar olduğunun altını çizdi: “Bizler girişimciler olarak yeni fikirler ve iş modellerini hayata geçirmek için her zaman cesur davranıyoruz. Bunun yanı sıra, Türkiye’deki ekosistem içerisinde sayıca daha fazla yatırımcıya ihtiyacımız bulunuyor. Son dönemde devlet teşvikleri, melek yatırımcılar, kuluçka merkezleri gibi organizasyonlarda önemli bir dinamizm söz konusu. Bunun yanı sıra, büyük şirketlerin kendi alanlarındaki yeni fikirlere yatırım yapması tüm dünyada yükselen bir trend. Bu anlamda da bir farkındalık yaratmamız gerekiyor” dedi.

Teknoloji vurgusu
2018’de tüm dünyada girişimcilerin gündeminde olacak alanlara da dikkat çeken Alimgil, “İnovasyon ve girişimcilik anahtar kelimeler. Bugün yapay zeka, nesnelerin interneti, sanal para sistemleri, elektrikli ve sürücüsüz otomobiller, yeni enerji sistemleri, sağlıkta inovasyon gibi tüm dünyanın konuştuğu teknolojilere bizim de kafa yormamız gerekiyor” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Demir Fiyatları Düşmezse Şantiyeler Durur

MÜSİAD İnşaat, Çevre ve Yapı Malzemeleri Sektör Kurulu Başkanı Reha Yeltekin, demir ve yassı çelik ürün fiyatlarına gelen zamlara ilişkin açıklamalarda bulundu. İnşaat sektöründe, son 15 yıllık dönemde milyarlarca dolar tutarındaki projelerin başarı ile hayata geçirildiğini belirten Yeltekin, demir ve yassı çelik ürün fiyatlarında son aylarda meydana gelen zamlarla sektör temsilcilerinin çok zor durumda kaldığını ifade etti.

Yılbaşından beri geçen 11 aylık süre zarfında, %50 oranında bir artış gerçekleştirildiğini vurgulayan Yeltekin, 2017 yılı Ocak ayında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca açıklanan inşaat demiri yapımının; malzeme, işçilik, %25 yüklenici kârı ve genel giderler dâhil birim fiyatı, yaklaşık 2500 TL / ton + KDV iken, bugünkü tarih itibariyle başka hiçbir gider dahil edilmeden, sadece demir malzemesinin birim fiyatı, yaklaşık 2200 TL / ton +KDV seviyelerinde. Demir fiyatlarındaki yukarı yönlü artış trendi halen daha devam ediyor. Son bir yıllık sürede, inşaat demirindeki fiyat artış oranı % 70 düzeyinde, yılbaşından bu yana olan periyottaki artış oranı ise %50 seviyelerinde gerçekleşti” dedi.

Büyük Bir Tezat Söz Konusu
Yapılan düzenlemelerin ardından konut inşaatlarındaki toplam yapım maliyetlerinin arttığını söyleyen Yeltekin, “Sadece demirdeki bu aşırı fiyat artışının, konut inşaatlarındaki toplam yapım maliyetini yılbaşından bu yana %8 oranında, sanayi tipi inşaatlarda ise %5 seviyelerinde arttırdığı hesaplanıyor. Bu durum, gerek devlet yatırımları gerekse özel sektör projelerinde, ilk baştaki tüm maliyet hesaplamalarının ön görülemeyen şekilde bozulmasına neden oluyor. Söz konusu yüksek fiyata rağmen istenilen ebatlarda demir malzemesinin rahatlıkla bulunamaması da başka önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizin, dünyanın en büyük inşaat demiri ihracatçılarından olması, bu durumu açıklamakta büyük bir tezat oluşturuyor.” diye konuştu.

Haksız Rekabet ve Fiyat Artışının Üzerine Gidilmeli
Demir fiyatlarındaki artışın döviz kurunda meydana gelen yükselme sebebiyle meydana geldiğini vurgulayan Yeltekin, “Demirin ham maddesi olan hurda, demir ve demir cevheri fiyatlarının dövize bağlı olarak yukarı doğru çıktığı malum. Buna ek olarak; demir üreticilerinin, ürünlerini daha çok ihracat ile satmaya yönelmesi ve gerçek üretim kapasitelerinin altında imalat yapması, demir fiyatlarının artmasında bir diğer önemli etmen olarak karşımıza çıkıyor. Bakanlıklarımızın ve Rekabet Kurumunun, demir üreticilerinin geçen seneye göre üretim kapasiteleri dahilinde yaptıkları toplam demir üretimini ve o tarihlerdeki enerji tüketim miktarlarını, bugünkü değerler ile kıyas ederek meydana gelen haksız rekabet ve fiyat artışının üzerine gitmesi gerektiği kanaatini taşıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Hükümetimizden Acil Bir Çözüm Bekliyoruz
Yeni düzenlemelerle söz konusu mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine değinen Yeltekin, “Devletimiz tarafından, 2008 yılında hazırlanmış olan “Demir Fiyat Farkı Kararnamesi”ne benzer bir çalışma ile bilhassa kamuya iş yapan firmaların söz konusu mağduriyetlerinin giderilmesi sağlanmalı. Özel sektör ve kamuya yapılan işlerdeki inşaat demiri fiyatlarında da geçici bir süre için bile olsa, hammadde ve nihai tüketiciye satılan demir fiyatlarında bir KDV indirimi uygulanmasını en hızlı ve somut atılabilecek adımlar olarak görüyoruz. Ayrıca bu konuda kalıcı çözümler üretilmesi gerektiğine inanıyoruz.” şeklinde konuştu.

Demir fiyatlarındaki artış sorununun, çözülmemesi halinde kademeli olarak büyük bir soruna yol açacağının altını çizen Yeltekin, “Kamu ve özel sektör projelerinde, demir fiyatlarının fazlalığı ve ürün azlığı nedeniyle şantiyeler durma noktasına gelebilir. Böyle olumsuz bir durumun, artçı etkilerle birlikte inşaat sektörüne direkt ve diğer sektörlere de dolaylı olarak büyük ticari sorunlar oluşturacağı kanaatini taşıyoruz. Bu noktada hükümetimizin bu konuya ivedilikle çözüm getirmesi gerektiğine dair beklentimizi, kamuoyunun takdirine saygılarımızla sunuyoruz.” ifadelerini kullandı.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Kızıldere III jeotermal santralinin ilk faz açılışı resmi törenle gerçekleşti

Zorlu Enerji’nin 320 Milyon Dolar yatırımla tamamladığı Kızıldere III projesinin 99,5 MW kurulu güce sahip ilk ünitesinin resmi açılışı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu ve Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Zorlu ve çok sayıda katılımcının yer aldığı törenle Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirildi.

Türkiye’nin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını sürdürülebilirlik vizyonu çerçevesinde ekonomiye kazandıran Zorlu Enerji’nin Kızıldere III jeotermal santralinin ilk faz açılışı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen resmi törenle gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen törene, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu ve Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Zorlu katıldı.

Enerji sektörünü temsilen, çok sayıda katılımcının da yer aldığı açılışta duygu ve düşüncelerini dile getiren Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu; “Zorlu Holding olarak daha yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya hayalimize hayat verecek uzun soluklu yatırımlar için önemli adımlar atıyoruz. Son 10 yılda 2 milyar dolar civarında yatırım yaptığımız enerjide, sürdürülebilir bir gelecek inşa edebilmek adına yerli, yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarına dayalı yatırımlar yapmaya devam ediyoruz. Bunun bir yansıması olarak, Zorlu Enerji’nin bugün Türkiye’deki kurulu gücünün yüzde 76’sı yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanıyor. Zorlu Enerji’nin Türkiye’deki dördüncü jeotermal enerji projesi olan Kızıldere III jeotermal santralimizin ilk fazı için 320 Milyon Dolar yatırım yaptık. Önümüzdeki yıl tamamlamayı planladığımız Kızıldere III santral projemiz sahip olacağı toplam 165 MW kurulu güç ile Türkiye’nin en büyük jeotermal santrali olacak” dedi.

Denizli’nin Sarayköy ilçesinde kurulumuna geçen yıl itibarıyla başlanan Kızıldere III jeotermal santralinin sisteme kabulü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilmişti. Ticari elektrik satışına başlanan Kızıldere III jeotermal santralinin 99,5 MW kurulu güce sahip ilk ünitesi yılda 720 milyon KW/saat elektrik üretecek.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Sanayici kur riskine karşı etkin önlem istiyor

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, reel sektörün 210 milyar doların üzerinde net döviz açık pozisyonu olduğuna dikkat çekerek “Sanayicilerimizin yatırımlara, büyümeye ve istihdama katkısını sürdürebilmesi için, kur riskine karşı korunması büyük önem arz ediyor. Tüm çözümleri Merkez Bankasından beklememek gerek” dedi.

İSO Başkanı Bahçıvan: “Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu ile KGF’nin kalıcı bir kurum olmasının yanı sıra, önümüzdeki dönemde daha üretim ve yatırım odaklı bir yapıya dönüşmesi ve bu yönde ortak bir görüş oluşturulması konusunda fikir ve iş birliğine vardık.”

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin kasım ayı olağan toplantısı, “2017’yi Geride Bırakırken Dünya ve Türkiye Ekonomisine Bir Bakış” ana gündemi ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Doç. Dr. Hatice Karahan ve İSO Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, konuşmasında ekonominin en önemli risk başlıklarından olan ve son haftalarda artan kurların özel sektörü tedirgin ettiğine dikkat çekti. Reel sektörün 210 milyar doların üzerinde net döviz açık pozisyonu olduğuna hatırlatan İSO Başkanı Bahçıvan “Bu durum önemli bir bilanço riski yaratıyor. Sanayicimizin önümüzdeki dönemde yatırımlara, büyümeye ve istihdama katkısını sürdürebilmesi için kur riskine karşı korunması büyük önem arz ediyor. Bu noktada Merkez Bankamızın reel sektörün kur riskini hafifletmek için birtakım önlemler aldığını görüyoruz. Ancak bu konudaki tüm çözümleri de Merkez Bankamızdan beklememek gerekiyor. Nihai döviz değerinin uzun vadede enflasyon, borç, büyüme, reel faiz gibi makroekonomik göstergelere bağlı olarak hareket ettiğini unutmamamız gerekiyor. Yüksek büyümenin sürdürülmesi kadar finansal istikrarın korunmasının da reel sektör açısından önem taşıyor” dedi.
Bu yıl önemli bir inovasyon olarak uygulanan Kredi Garanti Fonu’nun reel sektör ile finansal kesim arasında stresi önleyen, teminat kaldıracı işlev gördüğünün de altını çizen İSO Başkanı Bahçıvan “Geçtiğimiz günlerde Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu ile yaptığımız toplantıda KGF’nin kalıcı bir kurum olmasının yanı sıra önümüzdeki dönemde daha üretim ve yatırım odaklı bir yapıya dönüşmesi ve bu yönde ortak bir görüş oluşturulması konusunda fikir iş birliğine vardık. Birlikte sektörlerimizi değerlendirerek 2018 yılında daha yakın bir iş birliği içinde olmamız konusunda prensipte mutabık kaldık” dedi.

Jeopolitik ve ekonomik riskler iç içe geçmiş durumda
İSO Başkanı konuşmasında, küresel ticaretin Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranlarında ılımlı bir toparlanma ile yeniden canlanmaya başladığını, ancak dünya genelinde jeopolitik riskler, ülkelerin aşırı borçluluğu, gelir dağılımındaki bozulma, korumacı eğilimler, çevresel sorunlar, büyümenin sürdürülebilirliği ve kapsayıcılığı gibi birçok belirsizlik ve kırılganlık unsurunun da halen sürdüğünü vurguladı. Erdal Bahçıvan, bunlar içinde büyük önem arz eden jeopolitik risklerin, ekonomik risklerle iç içe geçmesi nedeniyle endişe kaynağı olduğunu da belirterek şunları söyledi:
“Asya Pasifik’teki gerilimler küresel ekonomide ani etkilere neden olurken; Ortadoğu’da hiç eksik olmayan gerilim ve çatışmalar ise ülkemizi de yakından ilgilendiren güvenlik kaygılarına ve enerji fiyatlarında yükselmeye yol açıyor. Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerilim, bölgedeki diğer ülkeleri etkileyecek şekilde artıyor. Suudi Arabistan ve Lübnan arasındaki gerilim sonucunda Lübnan yönetiminde yaşanmakta olan kriz ve Suudi Arabistan’da başlayan mali ve ekonomik operasyon, petrol ve doğalgaz fiyatlarında ve bölgesel ticarette bir risk unsuru olarak karşımıza çıkabilir. Hükümetimiz, inanıyoruz ki bu gelişmelerin ekonomimize olası yansımalarını da titizlikle değerlendirmektedir.”
İSO Başkanı Bahçıvan, 2018 yılında Türkiye ekonomisinin daha istikrarlı, üretken, verimli ve güçlü bir seyir izlemesini, bu yıl yeşeren umutların karşılığını almayı temenni ettiklerini de sözlerine ekledi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

“Türkiye ekonomisindeki düdüklü tencerenin basıncı azaltılmalı”

Dünyanın önde gelen sigorta ve finans kurumlarından Allianz’ın Türkiye’deki 3 firması, Allianz Türkiye, Euler Hermes Türkiye ve Allianz Worldwide Partners Türkiye, bu yıl Uluslararası Ticarete Global Bakış Konferansı’nın (International Trade Observatory) dördüncüsünü birlikte düzenledi. Sait Halim Paşa Yalısı’nda gerçekleştirilen konferansta Allianz Makroekonomik Araştırmalar Küresel Başkanı ve Euler Hermes Grup Baş Ekonomisti Ludovic Subran konuşmacı olarak yer aldı. Sabah saatlerinde basınla bir araya gelen Ludovic Subran, akşamki konferansta iş dünyasından isimlerle Türkiye ve dünya ekonomisinin geleceği üzerine konuştu.

Ümit Boyner: “Türkiye’de bir an önce ‘yapısal reform’ gündemine dönülmeli”
Allianz Türkiye CEO’su Aylin Somersan Coqui, Euler Hermes Türkiye CEO’su Özlem Özüner ve Allianz Worldwide Partners Türkiye CEO’su Firuzan İşcan’ın ev sahipliğindeki konferansın açılış konuşmasını Euler Hermes Denetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner yaptı. Allianz Grubu şirketlerinden Euler Hermes’in, müşterilerinin güvenilir şirketlerle ticaret yapması adına üstlendiği bağımsız rolün, pazarı düzenleyici bir etkisi olduğunu belirten Ümit Boyner, etkinliğin, Türkiye’deki ticaretin gelişimine katkı sağlamasına yönelik temennisini paylaştı. Boyner “Allianz’ın Türkiye’deki 3 firması, Allianz, Euler Hermes ve Allianz Worldwide Partners olarak müşteri memnuniyetini esas alan, teknoloji odaklı yeni nesil sigortacılıkta öncü, toplumun yaşam kalitesini artıran markalar olmayı hedefliyoruz. Tüm iş kollarımızda sunduğumuz ürün ve hizmetlerde, müşterilerimizin deneyimlerine kulak verip, yeni normalde bizleri daha da rekabetçi kılacak yenilikçiliğe yatırım yapıyoruz. En önemli önceliklerimizden biri de teknolojiyi ve bilgiyi anlayacak, geliştirecek, kullanabilecek insan sermayesine yatırım yapmak olacak. Türkiye’de eğitimden, üretim ve Sanayi 4.0’ın önceliklerine, kısaca ‘yapısal reform’ gündemine, bir an önce dönmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum” dedi.

Ludovic Subran: “Düdüklünün basıncını azaltmalıyız”
Küresel ticarete yön veren faktörlerin ele alındığı, Türkiye’nin değişen ticari koşullar karşısında gösterdiği hızlı adaptasyon ile geleceğe yönelik ekonomik trendler ve öngörülerin paylaşıldığı konferansta Allianz Makroekonomik Araştırmalar Küresel Başkanı ve Euler Hermes Grup Baş Ekonomisti Ludovic Subran “Türkiye, fazla ısınmış bir düdüklü tencere gibi: Türk lirasının değerini kaybetmesi ve enflasyona neden olan baskılar, hem haneler hem de şirketler için yük haline geldi. 2018, düdüklü tencerenin basıncını almak için mükemmel bir yıl: Kredi pazarını ve finansal riskleri yumuşatmak, şirketlerin yatırım ve yurtdışına ihracat yapmalarını kolaylaştırmak, büyüyen Avrupa pazarına daha fazla ihracat yapmak için çok doğru bir zaman” dedi.
Türkiye’nin 2017’de sürpriz bir ekonomik performans sergilediğini kaydeden Subran, 2018 için yüzde 9 enflasyon oranıyla birlikte yüzde 3,5 seviyesinde bir büyüme beklediğini belirtti. Türk Lirası’nın Euro-Dolar döviz sepetine karşı değer kaybını da 2018 için yüzde 10 seviyesinde öngören Subran, 2018 yılında Türk şirketlerine yönelik 16 milyar dolarlık ek ihracat potansiyeli olduğunu söyledi.
Moderatörlüğünü gazeteci yazar Hande Demirel’in yaptığı konferansı iş dünyasından 250 isim takip etti.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Dünya hakimiyet savaşında ‘Geçici Ateşkes’e girildi..

Egemen Güçlerin ‘Yeni Dünya/Yeni Yüzyıl’ savaşında geçici bir ateşkes sürecine girildiğini düşünüyorum.

Egemenlerin 3. Dünya’da Terör Örgütleri üzerinden yürüttükleri hakimiyet savaşı, yerini “haritalandırma ve doğal kaynakların paylaşımı” görüşmelerine bıraktı.

Yani masa kurulması safhasına geldi.

Yakın zamanda “masabaşı paylaşım ve yeni harita” görüşmeleri sürer mi sürmez mi göreceğiz.

Eğer taraflar şuanda sağlamış oldukları “consesus”u masada devam ettirebilirler ise; dünya yeni bir konsept ve konjonktüre giriyor demektir.

Bu da demektir ki; 1. Dünya Savaşı sonrası süreçlerin “Post-Atlas” nitelikli, egemenlerin belirleyiciliğinde belirlenmiş yeni siyasi/coğrafi haritaları göreceğiz.

Eğer masada ihtilaf ve uzlaşmazlık öne çıkarsa; önümüzdeki günler ve özellikle 2018’de, dünya ve özellikle coğrafyamız çok kanlı ve dramatik çatışma, yıkım, kargaşa  ve çöküşlere sahne olabilir.

Peki kimdir bu egemen güçler ve taraflar..?

Başat aktörler; Amerika ve İngiltere…

Amerika’nın yanında Arabistan var, İsrail var, BAE var, Almanya var…

İngiltere’nin yanında bir boyutla Çin var, Türkiye var, Katar var, Fransa var…

Rusya, İran gibi ülkeler ise her iki tarafla da flörtte veya karşıt gibi konumdalar…

Bu iki birbiriymiş gibi görünen ama birbiriyle hakimiyet savaşında olan ülkelerin savaş arenası ise; öncelikle Ortadoğu, Güney Asya, Çin, Avrupa ve Körfez…

Sadece “Batı Ötesi Dünya” değil, artık Avrupa da bu savaşın sahnesi konumunda…

Şimdi taraflara bir bakalım..

İngiltere ABD’ye göre daha bütüncül ve içsel olarak daha dingin.

İngiliz aklı ve siyasası hala belirgin ve hakim.

Hala, diplomasi ve ülkeler üzerinde inşa ile imha stratejisi baskın.

Hala, sessiz ama derinden ilerlemeyi temel siyaset telakkisi devam ediyor.

Amerika süper güç görünse de; İngiliz Aklı hala belirleyici.

Amerika ise, kendi içinde sıkıntılı, karışık ve yekpare değil.

Daha önceki yazılarımda söylediğim gibi, ABD içinde “Amerikacık”lar mevcut.

Trump yönetimi “iki arada bir derede” misali şaşkın ördek gibi, ne ondan ne bundan yana…

Tarafı ve rengi net değil. Bu da Trump’ın her an sonunu getirebilir. Bu bağlamda Haziran 2018’e kadar geçecek zaman Trump için hayati öneme sahip.

Ya netleşecek ve safını belli edecek, veya azledilecek…

Pentagon Yahudiler ve Neo-Con’lar, yıkarak elde etme stratejisiyle kaos, kan ve karmaşa projeksiyonunu sürdürüyor.

Hala, terör örgütleri üzerinden vekalet savaşı yürütmeyi bir hakimiyet argümanı gibi görmeye devam ediyor.

Stratejilerini “ülke ittifakları”ndan ziyade, örgütsel ittifaklara göre kurgulayan bir beyinle hareket ediyor.

Diploması yerine savaş tamtamlarını tercih ediyor.

Hal böyleyken; “Yeni Dünya” için hakimiyet kavgası veren bu iki güç, geçici bir ateşkese varmış görünüyor.

Peki bu ortamda Türkiye ne  durumda…

Ülkemiz, hemen herkesten daha büyük sıkıntılarla mücadele durumuyla karşı karşıya…

Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’tan kuşatma, tüm karşı duruşlara rağmen farklı ve şekil değiştirerek devam ediyor.

Stratejik ortak ABD’nin ihanetine maruz kalmış haldeyiz.

Türkiye savunma ortağı NATO’nun hançerini sırtında taşıyor ve  şu veya bu şekilde bu savunma paktınca hançerlenmeye devam ediyor.

Ki; Norveç’teki NATO tatbikatında yaşanan; spontane şekilde, bir askerin yaptığı eylemden ibaret olmayan kahpe hareket, bunun en bariz örneği ve aysbergin görünen yanı.

Türkiye ve Erdoğan bu “hakimiyet savaşında” safını netleştirmediği sürece ABD ve N………

Yazının devamını okumak için bağlantıya tıklayın: http://www.ogunhaber.com/yazarlar/cengiz-aygun-bir-portre/dunya-hakimiyet-savasinda-gecici-ateskes-e-girildi-9716m.html